yc_85_10

Page 1

Bütün ülkelerin proleterleri. bir/eşiniz! •

YENI

10 (256) Ekim 1985

'v

ÇAO

Komün ist ve işçi parti lerinin teori ve enformasyon d ergisi

iCiNDEKILER Sayfa Dimittr Stanişev

Kom ü n istlerin ulusal soru m l u l u ğ u ve enternasyo n a l i z m i .

3

Athos Fava

. Emperya lizmin dayattığı borç köle l i ğ i ne hayır! . Oleg Bogomotov U luslara rası ekono m i k i l işkilerin norm a l leştirHmesi g ü n ü m üzün d i ­ ri mse/ b i r görevid i r

14

26

Horst Dolhus

Tem e/ örg üt/e rin a ktifliği a rtıyor

38

.

David Moores

Yığın sava ş ı m ı n ı n a na doğru ltu/arı

.

Joe Stovo Gerginliğ i n son derece a rttı ğ ı koşu l larda .

46

55


Vladimir Şelepin Rizospastis : Gerçeğin sesi •

59

Demokratik merkeziyetç i l i ğ i n ideoloj i k temelleri sorunu üzerine

63

RaNk Samheln

Yeni tutuculuk, Reagan'cılık ve Ortadoğu . •

Sosya l i st yaşam tarzı

.

.

.

.

.

.

74 84

a ZE L S A Y F A L A R

• Türkiye Kom ünist Partisi ile Alman Kom ü n ist Partisi' nin ortak açıkla ması . . . . . . . .

90

• TKP M K Genel Sekreteri Haydar Kutlu yolda ş ı n Venezu e l la Kom ünist Partisi 7. Kongresi'ne mesajı . . . . . . . . .

93

.. BARIŞ VE SOSYALIZM SORUNLARI .. - .. YENi ÇAG .. derg isinin Yazı Kuru l u ve Yazı Konseyi'nde aşağıdaki ü lkeler komü nist ve işçi parti leri n i n temsilcileri b ulunmakta d ı r : ABD, Arja n tin, Avusturya. Belçika, Bolivya. B rezi lya, Bulgarista n. Büyü k Britanya. Cezay i r. Çekoslovakya. Da n i m a rka. Demokratik Alman Cumhu riyeti. Ekvador. Endonezya. Federal Almanya C u m h u riyeti. Filipinler. Fil isti n. Fi nland iya. Fra nsa. Guatemala. G uya na. G üney Afrika Cumhuriyeti. H i nd istan, Hond u ros, Irak, I ran, ırla nda, is­ pa nya, ısra il. Isveç. ısviçre. ıta lya , Ja m ayka, Ja ponya, Ka nada. Kı brıs. Kolom biya, Kosta - Ri ka. Küba, lübnan. lüksemburg. Macaristan, Meksiko. Mısır. Moğolistan, Panama. Pa raguay, Peru, Polonya. Portekiz, Romanya, Salvador. ,Senegol. Sovyetler Birliği. Sri Lanka. Sud a n. Suriye. Şili, Tür­ kiye. U ruguay, ü rdün, Venezuella, Vietn a m , Yunanista n. SON REDAKSIYON TARI H I : 30 Ağ ustos 1 985 YAZŞ I ADRESLERI MiZ:

2

BOX 1 6367 S 1 0327 Stockho l m iSVEÇ

Stredisko pro rozsirovani tisku Yeni çağ Pra ha 6, Thakurova 3 Czechoslovakia


Komünistlerin ulusal sorumluluğu ve enternasyonalizmi Dimitf( Stanişev Bu/gar Komünist Partisi MK Sekreteri

K. Marks ve F. Engels'in " Komünist Partisi Manifestosu .. nda " Bütün ü l kelerin p roleterleri, birleşiniz!.. belgisini yükseltti k leri g ü nden bu ya na komü nistlerin u lu sa l soru m l u l u ğ u ve enternasyona lizmi, u lusal olanla enternasyonal ola n a rasındaki orantı soru n u komü nistlerin devrimci­ dönüşürncü eylemlerinde merkez b i r yer tutmaktadır. Bu iki öge a rasındaki kopmaz bağı vurgularken Georg i D i m itrof şunu belirtiyord u : " Proleter enternasyona lizmi, ayrı ayrı ü l kelerin emekçi leri­ nin kendi u lusal, sosyal ve k ü ltürel k u rtuluşları uğrunda yürüttükleri sa­ vaşı m la çeliş mez, aynı zamanda u lu slararası proleter daya nışma ve sa­ vaşkan birlik sayesinde bu sava ş ı m ı n utkusu için gerekli olan desteği de sağlar. (1) Doğuşu n u n i l k g ü nünden bu ya na uluslara rası kom ünist ve işçi h a re­ ketine özgü olan u lusal ve enternasyona l soru m l u luğa sı nıfsa l yaklaş ı m ı n u lusal n i h i l izmle h i ç b i r ortak ya n ı yoktur. Tersine, böyle b i r sınıfsal ya klaşım savaşı m ı n öze l li k lerinin, gelenek ve koş u l larının titizlikle d i kkate a lı nm a sını gerekli kılma kta d ı r. Bunu n l a birlikte bu yak la şı m , işçi sını­ fına, emekçilere ya bancı olan, onların yaşa msal çıka rlarına ters d üşen m i l l iyetç i l i ğ i reddetmektedir. Bu s ı nıfsa l ya klaşımı k ı lavuz edinen kardeş partile ri n p ratik deneyim leri bu yaklaşımın vazgeçi lmez öneminin en iyi kanıtlarıdır.

1 891 'de işçi sınıfı n ı n devrimci öncüsü o la ra k kuru la n Bulga r Komünist Partisi eylemlerinin tüm aşama larında, burjuva z i n i n egemen l iğine karşı savaşta, sosya l izmin temellerini kurma aşa m a sı nda ve şimdi de gelişmiş sosyal i st toplumu kurma sürecinde u lusal soru m l u l u kla enternasyona l soru m l u l u ğ u u sta l ı kla birleştirmiş ve bi rleştirmektedir. Proleter enter­ nasyonalizm i i l keleri parti nin ka bul ettiğ i daha i l k belgelerde yer a l mış­ tır. B u belgelerde, B ulg a r işçi sınıfının kurtuluşu partinin başta gelen görevi olduğu ve bu görevin yerine getiri l mesinin öteki ü l kelerdeki pro­ letaryan ı n zaferiyle sıkı sıkıya bağlı olduğu belirtilm iştir. Bulgar devrimci sosyal-demokratları Marksist a n l a m d a ki enternasyona­ 'lizmi uzun, çeti n ve a ma nsız b i r ideoloji k-po liti k savaş içinde savu nagel­ m işlerd i r. Daha 1 903'te parti revizyonist ve o portünistleri kendi safla rın­ dan çıkarıp atm ıştır. Parti, u luslara rası işçi hareketi iç i nde V. i. Len in'in

(i) G . Dim itrof, Yapıtlar, c. 1 0, Sofya, 1 954, s. 1 1 5. 3


yönettiği Rusya Sosya l-Demokrat işçi Partisi (RSDIP) ile, öteki sol a kı m ­ larla yanyana y e r a lmış, l iderleri n i n p roleter enternasyona lizmine iha net etmiş olan i kinci Enternasyonal i le tüm i l iş kileri kesmiştir. Parti, emper­ ya list savaşa ka rşı, barış ve u l uslara rası işçi daya nışması için yiğit ve a rd ı c ı l bir savaşım vermiştir. Parti miz, Büyük Ekim Sos)a list Devrim i ' n i coşkuyla selam la mış, o n u n doğ u rduğu Sovyetler Cu m h u riyeti' ni va r güçle desteklem iştir. BKP, Komü­ nist Enternasyona l ' ı n ku rucu ları a rasında yer a l m ış, tüm va rlığıyla ona sımsıkı bağ l a nmış, G. D i mitrof ve onun savaş yoldaşla r ı n ı n yönetim i nde ye ni, Leninci tip pa rtiye dönüşme yoluna koyu lm uştur. Bulgar kom ünistleri, Rusya'da kuru lmuş olan genç işçi-köyl ü devletin i h e r bakımdan desteklemeyi kutsal b i r görev ilan etm işlerd i r. Georgi Di m it­ rof. Sovyetler Birliğ i'ne ilişkin tutu m u proleter devrimcilerin enter­ nasyona lizminin .. denek taşı .. olara k n iteliyerek, pa rti n i n bu konudaki konu munu kesi n ve çok açık biçimde ifade etmiştir. Onun bu sözleri, yeni top l u m u n i l k k u rucusu o la ra k SSCB'nin oynadığı büyü k rol ü sadece ifade etmekle ka l m ıyor, aynı .za manda onun her ba kımdan g üçlend iril­ mesi nin d ü nya devrimci sürecinin hızla n d ı rı l ması ve derinleşti rilmesi için, öteki ülke ve anakara larda sosya list devrimlerin gerçekleşmesi için g üçlü bir etmen olduğunu da ifade ediyor. Sosya l ist devri m i n başlang ıçta bir tek ü l kede utkuya u laşab ileceğ ine ilişkin Leninci görüşten komünistlerin ulusal ve enternasyona l soru m ­ l u lu kları na ilişkin önem li sonuçla r ç ı karma kta d ı r. Belire n olana klar, nes­ nel ve öznel koş u l la rı n olgu n laşması ve ka p ita list sistemden ayrı ayrı ü l kelerin kopması ölçüsünde, kom ü n ist pa rti leri n i n devri mci teori n i n i l ke­ lerini uygu la rken u lusa l koş u l la ra , geleneklere ve ç ı ka rlara giderek daha büyük b i r dikkat a yı rma larını gerekli k ı l mıştır. BKP için, kend ini yeni koş u l l a ra uydu rma soru nu iki yönl ü b i r sü reç o l muştur. Bir yandan BKP, başta Sovyetler Birliği o l m a k üzere, u luslar­ a rası komünist hareketin zeng i n deneyim lerinden her za man ya rarlana­ ra k, bun ları, ü lkenin somut özell iklerini gözönü nde b u l u nd u rarak ya ra­ tıcılıkla k u l la n mıştır. Orneği n p a rti, işçi sınıfının e me kç i köylülerle bağ­ laşıklık kurmasına, bu bağ laşıklığın g üçlendi rilmesine ilişkin Leninci öğ­ retiyi, sosya l i st devrim i n utkusu için başta gelen koş u l lard a n b i ri ola ra k benimse m iştir. Çeyrek yüzyıl boyunca p a rti, Bulga r Çiftçi Hal k Birliği'n­ deki sol güçlerle bağlaşıklık için ka pita l izme ve faşizme ka rşı ya pılan dört silahlı aya k la n m a n ı n örgütleyici si olmuştu r ya da b u n la ra a ktif katı l­ m ı ştır. Ote yandan BKP enternasyona list ödevini yerine getirerek, kap i ­ ta l i st d ünya emekçilerin i n devrimci sava ş ı m ı n ı d e ğ i ş i k biç i m lerde des­ teklemiştir. Yüzlerce Bu lgar kom ünist. Büyük Ekim Sosya l ist Devrim i' ne, b u devrimi boğmaya çalışan em peryalist salgıncılara ka rşı yürütülen sa­ vaşa , ispa nya C u m h u riyeti'ni savu nma savaşına, Hitlerci işgalci lere ka rş: birçok ü l kede örgütlenen d ireniş ha reketlerine katı l m ış l a rd ı r. 4


i ki d ü nya savaşı a rasındaki dönemde p a rtimizin yaşam ve savaş ta ri­ hinde iki önemli olay, kom ü n istlerin u l u sa l soru m lu lu klarıyla enter­ nasyona l ist ödevleri ne denli usta l ı kla b i rleştireb ild iklerinin en çarpıcı kanıtı d ı r. Eylül 1 923 a ntifaşist ayakla nmasında BKP u lusa l bir ödevi, ya ni ü l kede faşist d i ktatörlüğün kurulmasına izin vermeme ödevi ni yerine ge­ ti riyordu, ama aynı zamanda p a rti enternasyona list görevini, ya n i d ü n ­ ya da bel i ren « ka hverengi veba »nın coğrafi bakımdan yayg ı nlaşmasını önleme görevini yerine getiriyord u . 1933 Leipzig d u ruşmasında G . D i m it­ ro{ faşistlerin korkunç suçlamaları n a karşı sadece Bulga r h a l kı nı ve pa rtimizi değil, aynı zama nda tüm d ünya kom ü n ist ve işçi ha reketinin idelerini yiğitçe savu ndu. Antika pita list ve a ntifaşist savaşım yılla rında Bulga r kom ü nistleri her za man bütün d ü nya kom ü nistlerinin ka rdeşçe ya rdı m ve daya n ışmasına daya n mışlard ı r. Eyl ü l 1 923 a ya klanmasının bastı rı lmasından sonra faşiz­ m i n Bulga ristan'daki ba rba rlığının açığa vu ru lmasına G. Dimitrof'u n Leipzig'teki zaferine u lusla ra rası kom ü n ist h a reketi n v e ilerici g üç lerin ya ptığı katkı, 9 Eyl ü l 1 944 sila h l ı a ntifaşist aya k la n m a n ı n başa rısınd a Sovyet odusu'nun oynadığı çözümleyici r o l B u l g a r h a l k ı n ı n belleğ i nden hiç bir za man silinmeyecektir. Kom ü n i stlerin u l u sa l soru m l u lu ğ u ile enternasyona list görevinin doğru bir biçimde b i rleşti ril mesi soru nu ü l kem izde sosyalist devrimin utkusu n­ dan sonra çok daha büyük b i r önem kaza nmıştı r. Bu utku , Bulga rista n'da b u rjuvazinin egemen l iğ i ne, insa n ı n insa n ta ra­ fından söm ü rü l mesine son verilmesine ilişkin kendi u lusa l soru m luluğunu derinlemesine kavra m ı ş olan BKP' nin yönetimi a ltında e lde edilm iştir. Bununla birlikte b u utku, Hitler faşizmini yen i lgiye u ğ ratma g i b i , ilerici g üç lerin önemli b i r enternasyonali st görevinin ye rine geti rilmesine h a l k ı ­ mızın da b i r katkıs ı olmuştu r ve savaşın çözüm leyici aşaması nda Hitler faşizmiyle çarpışma larda Bulgarista n Halk O rdusu'nun onbinlerce askeri kan dökm üştür. Dü nya ölçüsünde ka p ita l izmden sosya l izme geçişin ayrı l­ maz b i r p a rçası olara k 9 Eyl ü l Devri m i sadece Bu lga r halkının değil, aynı zamanda u luslara rası işçi s ı n ı nfı nın da kaza n ı m ı olmuştur. Sosya list devrim ü lkemizi yeni bir ulusal felaketten kurta rd ı , onun top­ ra k b ütünlü ğ ü n ü korudu, bağımsızlığını ve egemenliğini yeniden sağ­ ladı, h a l k ı m ı zı b u rjuvazinin politik baskısında n kurtardı, onun e nerjisine vu ru lmuş p ra ng a la rı k ı rd ı . Sosya list devrim , ya ratıcı g üç le r önünde geniş çevrenler açara k gerika lmışlığın g ideril mesi. hızlı b i r ekonom i k ve kül­ türel gelişmenin sağlanması, Bulgar h a l k ı n ı n yüzyı llarca özlem i n i çektiğ i özg ürlük, demokrasi v e sosya l ada leti n gerçekleşmesi için gerekli olan maddi ve politik koşu lları yarattı. Devrimden son ra oluşa n koş u l la rda BKP, tüm g ü c ü n ü yeni top l u m d ü ­ zen inin zaferini g üven i l i r b i r biçimde sağlama, sosya lizm yo lunda b a ­ şa rıyla i lerleme yön ü nde yoğ u n laştırdı. Kom ü nistler, bu ödevin çözü m ü ne, 5


u luslara rası proleta rya n ı n sınıfsal ç ı ka rları n ı n süzgeci nden geçmiş o l a n B u l g a r emekçileri n i n ç ı ka rla rı nda n hareket ederek, koyu ldular. Sosyalizm kuruculuğundaki bizim deney i m i m iz pa rti n i n, kend i u lusal soru m l u l u ğ u n u tam olara k yerine getirebileceğ ini v e a y n ı z a m a n d a enternasyona list gö­ revini a rdıcı llı kla yerine getirebileceğ ini gösteriyor. Yeni top l u m u kurmoda Bulgar Komün ist Partisi ka p ita l izmden sos­ ya lizme geçişin genel yasa l la lıklarını şaşmad a n uyg u l a m ı ş ve b u n l a ra titizlikle sadık kal mı ştır. B K P M K Genel Sekreteri Todor Jivkov 9 Eyl ül sos­ yalist devrimini « Büyük Ekim Sosya l ist Devri m i ' n i n genel hatlarıyla . . . bizim koş u l ları m ı zda bir tekra rı » (2) olara k n itelem iştir. Bunu nla birlikte pa rti, len i n ' i n şu öğüdünü u n utmam ıştı r : « Her ü l ke n i n , ortak enter­ nasyonal ödevi çözmedeki somut ya klaş ı m ı nda u lu sa l özelliği, u lu sa l öz­ g ü llüğü i ncelemek, a raştırmak, o rtaya ç ı karmak, sezebilmek ve ya ka laya­ b i l mek gerekmekted i r . . . (3) Genel yasa l l ı kların ü l ke n i n özg ü l özelli kleriyle b i rleştirilmesi te melinde BKP, daha 1 948' deki Beşi nci Kong re's i nde M a rksizm-leninizm'i ya ratı­ cılı kla uygulama yoluyla ü l kede sosya lizmin kuru l m a s ı na ilişkin bütünsel bir prog ra m hazı rla mıştı r. Parti, başlangıç döne m i n i n büyük zorl u kları karşışında yılmam ış, ge­ rilemem iştir. Bilindiği gibi, Bulga ristan yerli faşistler ta rafından yıkıma u ğ ratı l mış, H itlerc i ler tarafından d a ta la n e d i l mişti. B u lga ristan, sosya l ­ ekonomik gelişme d ü zeyi bakımından zayıf sanayisiyle, düşük üreti m l i ve k ü ç ü k parçal a ra böl ü n m üş tarı mıyla, eğitim, s a ğ l ı k, sosya l g üven l i k vb. a l an lardaki olağanüstü gerika l mı ş l ı ğ ıyla Avrupa ü l keleri a rası nda so­ n u ncu sıra la rda yera lıyord u . Bütün b u n l a rı , Beşi nci Kongre kara rları nı yerine getirirken d i k kate almak gerekiyord u . B K P , sosya l ist devrim teo risine katkıda bulundu. G. Dim itrof'u n demok­ ratik halk devletinin p ro leta rya d i ktatörlüğünün bir biç i m i olduğu na, kol­ lektif olarak işlenen toprak ü zerindeki m ü lkiyeti n kooperatifçi köylülere ait olduğu Ta rım Gretim Kooperatifleri ' n i n sosya l i st işletmeciğin bir bi­ çimi olduğuna ilişkin sapta m a la rı b u n u n somut örneklerid i r. Yeni top lum kurucu luğu n u n daha i l k aşamasın d a Bulgar kom ün i stleri, sosya list ü l kelerle, e n başta da SSCB i le işbirliğ ini sürekli geniş letmenin u lusal ödevleri çözmede başlıca koş u l l a rda n biri o l d u ğ u olgusunda n hareket etmişlerd i r. Sovyetler Birliğ i ' n i n ya rd ı m ı olmadan, öteki kardeş devletlerle karş ı l ı klı ya ra r temel i ndeki geniş i l işkiler olmadan B ulgaris­ tan'da sosyalizm kuru cu l u ğ u asla düşünülemezdi. Parti her za m a n enter­ nasyonalizmi, u luslara rası işbirliğini « ba ğ ı m s ı z varl ı ğ ı n ı n , ülkem izin sos­ ya l izm yolu nda başa rıyla i lerlemes i n i n g üvencesi » (I,) olara k görm üştür.

(2) T. J ivkov, Seç i l m iş Yapıtla r, c. 4, Sofya 1 975, s. 1 78. (1) V. i. lenin, Tüm Ya pıtla r, c. 41, s. 77. (4) G. Dim itrof, Yapıtlar, c. 14, Sofya, 1955, s. 297. 6


Proleter devri m i n i n utkusundan sonra yeni d üzenin d ünya n ı n öteki kes i m i n i öncelikle ekonom i k a la ndaki başa rı la rıyla etkileyeceğ ine iliş­ k i n Lenin'in öğ ütlerine sad ı k kalan Bulga r Komünist Partisi, gelişmiş sosya lizmi kurma yön ü ndeki çabalarını her za man hem u lusal hem de enternasyonal bir ödev saym ıştır. BKP M K' n i n N i sa n 1956'da ya pılan ta ri hsel p lenumu partin i n yaşa­ m ı nda öne m l i b i r olay olm uştur. Plenu m , parti yaşa m ı nda Leninci i lke ve normla rı yeniden ca nlandırmış, parti nin yenileyici N isan çizgisini baş­ latmıştı r. Bu ndan sonra k i dönem, sosya lizm ku rucu l u ğ u n u n teorik ve pra­ tik a la n la rı nda yaratıc ı l ı klarla dolu zen g i n bir dönem olmuştur ve bütün bunlar T. livkov'u n yönet i m i nde pa rtinin kollektif a kl ı n ı n ürünlerid ir. Bu­ rada sözkonusu ola n kü ltür, bilim ve ekono m i n i n toplu msa l- C ı evletsel lere göre yönetil mesi ne geçi lmesid i r, sosya l ist mülkiyetin sa h i b i olan emekçi kollektifi ile bu m ü lkiyeti elinde bulundura n devlet a rasında iliş­ ki ler, değer yasa s ı n ı n nesnel geçerl i l i ğ i ve sosya lizm koşulla rında mal­ para ilişk i leri nden a maca uygun b i r biçimde daha iyi yararla n ı l m a sı zo· runluluğu, sosya list demokra s i n i n daha da gel iştirilmesi g i b i önem l i so­ runlara ilişkin yeni meka n izmaların sa pta n ma s ı d ı r. Bu ilkesel sapta malar ve bulgular, ya ni toplumu kurmada elde etti­ ğ i m i z bütün başa rı l a r BKP' n i n u l u sa l soru m lulu kla enternasyonal ist ödevini birleştirmesi n i n özg ül bir ifadesid i r. Bütün bunlar Bulga rista n' ı n gelişmiş sosya list topluma doğru hızla i lerlemesine, utkan sosya l izmin gelişmiş ka p ita list ü lkelerin işçi sı nıfı ve emekçileri üzerinde, u lusal kurtuluş hare­ ketlerine yaptığı etki n i n a rtmasına yard ı m etmekted i r. Bulgar Komü nist Partisi uluslara rası komün ist ha reketin, sosya l ist ülke­ lerin ve her şeyden önce de Sovyetler B i rliğ i ' n i n zengin deney i m i nden öğrenmekted ir. Aynı za manda bizim deneyi m i mizin de kardeş partiler için, elbette onların somut, özg ü l u lusal koşullara u yg u n bir biçimde de­ ğerlend irilmesi sonucu , ideler, görüşler ve som u t ya klaşımlar kayna ğı olabileceğ i n i sanıyoruz. K i m i leri ·BKP' n i n leg a l ve i lleg a l dönemlerdeki devrimci pratiğ inden, kapita l izme ve fa şizme karşı yürüttüğü silahlı sa­ vaş ı m ve s i l a h l ı olmaya n savaş ı m b iç i mlerinden, k i m i leri ise sosya l ist ku­ ruc u l u ğ u yönetmedeki bizim deneyimim izden dersler ç ı ka ra bilirler. Kapita l i st d ü nya ciddi ekono m i k sa rsıntılar yaşarken sosya l ist Bulga­ ristan istikrarlı ve gidere k a rta n tem pola rla gelişmekted i r. Bu lgarista n ekonom isinde endüstri başı çekiyor ve toplumsal gelirin yüzde 68' i n i u l u ­ sa l gelirin de yüzde 58' ini b u sektör sağlıyor. B i l i m sel-tekn i k i lerlemenin taşıyıcısı haline gelen elektro n i k ve elektro-teknik, makine ya p ı m ı , k imya sanayii, d e m i r çelik ü reti mi, enerj i dalla rı na önce l i k veri l iyor. Ta rı m sek­ törü bugün, 1 939 yı lına kıyasla üç kat daha fazla ürün veriyor, üs­ tel i k bu sektörde çalışa n la rı n sayısı iki kat aza l m ı ş bulunuyor. B i l i m , kültür ve sağ l ı k ala nında da küçümsenmeyecek başarılar elde 7


edildi. Bulgar emekçileri n i n yaşa m d üzeyi sürekli a rtıyor. Sosya list de­ mokrasi gel işiyor. Devletin giderek genel halk devletine dönüşme eğ i l i m i ç o k d a h a belirgin leşiyor. Bu g ü n ülkemiz, b i l i m ve tekniğ i n başarılarından daha geniş ölçüde ve daha hızlı biçimde ya ra rlanarak, sosya l ist ekonomiyi e nta nsifleştirmenin biçimleri n i , yollarını ve a raçlarını a rıyor v e buluyor. BKP M K' n i n Şubat (1 985) Plenu mu'nda ka bul edilen p rogramsal belgeyi, sosya lizmin üstün· l ükleriyle çağdaş bili msel-teknik ilerlemeyi birleştiren bir platform ola­ rak adlan dırma k m ü mk ü nd ü r. Bulgarista n'da gelişmiş sosya l ist toplum kuruculuğu, T. J ivkov'un d a vurg u ladığı g i b i , « bizim ka n ı m ıza göre uluslara ra sı b i r önem taşıyor . O l g u n sosya l iz m i kurma yolunda halkımızın elde ettiği başa rılar kom ü ­ n ist ü l k ü lerin, reel sosya lizmin çekici g ü c ü n ü a rtı rıyor. Bunu nla birl i kte bizim deneyi m i m iz, Sovyet örneğinin evrensel tarihsel öneminin, kapita­ lizmden sosyalizme geçişin ve yeni toplumu kurmanın temel ydsallıkları­ nin genel geçerliliklerinin bir kanıtı oluyor. (5)

Sosya list devrim i n zaferi BKP ve Bulga ristan H a l k C u m hu riyeti'nin a ktif d ışpol itik eylemleri içi n elverişli olanaklar yarattı. Çokyönlü ve d i n a m i k bir gelişme gösteren u luslara rası d u ru m u n c i d d i bir bil imsel a na lizi sayesi nde böyle b i r dış politika, k ı rk y ı l d ı r h a l k ı n ç ı ka rlarına, yen i top l u m kuruculuğu i ç i n gerekli olan ba rışçı dış koş u l ların yaratılmasına h izmet ediyor. Bunu nla b i rl i kte bu politika sosya lizmin konutnları n ı n , yeryüzün­ deki barış ve i lerleme g üçleri n i n g üçlen mesine ya rd ı m ed iyor. BKP, kardeş devletlerle işbirl iğine özel bir önem veriyor. Dü nya sos­ yal ist sistem i n i n bel irmesiyle utkan işçi sınıfı n ı n ulusal m üfrezeleri a ra ­ sındaki ilişkiler yen i tip devletlerarası i lişkilere dönüşt ü . B u i l i ş kiler b izi m i lerici top l u m d üzenimizin özünden, kardeş halkların çıkar birliğinden kaynaklanıyor. B u n l a r, her devlet i n egemenliğine ve bağımsızlığına sayg ı , sosya list bütünleşmenin temel ögeleri o l a n işbirliği, karş ı l ı k l ı ya rd ı m ve yoldaşça desteğin üstün l ü kleri temeli üzerine ku ruluyor. H a l kı m ız, sosya list kurucu l u k_ a la n ı ndaki başa rı ları n ı , bugününü ve ya rı n ı n ı her za m a n Bulga r-Sovyet dostl u ğ u n u n gelişmesi ve sağlamlaş­ masına bağlamış ve bağlıyor. Eylemdeki sosya l ist enternasyona l i z m i n i n bir örneği olan BHC ile SSCB a rasındaki i l işki ler, D i m itrof' u n Sovyetler Birliği ile dostlu ğ u n Bulga rista n ' ı n dış politi ka sının temeli olduğuna iliş­ kin görüşleri n i n ne denli doğru olduğunu açı kça gösteriyor. Biz sosya list top l u l u k üyesi devletlerin b i rb i rlerine daha da yakınlaşma­ sını, ekonom i k gelişme d ü zeyleri n i n eşitlenmesini yasa l bir sü reç olara k görüyoruz. H a l kların nesnel ç ı ka rları, d ünya sosya lizm i n i n ç ı ka rları bunu gerekli k ı lıyor. G ü n ü m üz aşamasında kardeş ü lkeler, a ncak u l uslara rası sosya l ist işbölü m ü n ü daha da yetkinleştirerek, yaşa m ı n her a la nında iş-

(5) T. Jivkov, Evrensel ve tari hsel zafer «Komünist , 1 985, ..

8

N � 7, s. 1 05.


birliğini derinleştirerek başarıyla ve hızla ilerleyebi l irler. Bulgar kom ü ­ nistleri bu ya kınlaşma v e işbirliğinde, sosya list ekonomik bütünleşmenin derinleştiril mesinde hem u lusal ödevleri hem de bir bütün olara k tüm toplu luğu n sorunlarını daha başar ı l ı çözmen i n koşu l ve olanaklarını görü­ yor. Ekonom i k Yard ı m laşma Konseyi (EYK) üyesi ü l kelerin geçen yılın Ha­ ziran ayında Moskova'da y ü ksek d üzeyde ya p ı l a n Ekono m i k Toplantısı'­ nda ka bul edilen ka ra rlar sosya list devletlerin ekonomi leri a rasındaki karşılıklı i l işki lerde nitel bakımdan ye ni b i r dönemi başlatm ış oldu. Top­ la ntıda kab u l edilen " Barışın korun ması ve u l u sl a ra ra s ı e kono m i k işbir­ l i ğ i » başlığını taşıya n Deklarasyon'da, top l u l u k üyesi ü l keler arasın ­ daki işbirli ğ i n i n daha da gel işti rilmesi ve m ükemmelleştiri l mesi, uzman­ laşma ve kooperasyonun derinleştiri l mesi n i n her ülkenin ekonom i k ve ' sosyal i lerlemesine, her ülke h a l k ı n ı n maddi ve ma nevi yaşam d üzeyinin yükselmesine, sosya list devletlerin gücü, birliği ve beraberliğinin daha da sağla m la ş masına ya rdı m edeceğ i » (6) vurg u l a n ıyor. Bulgarista n ' ı n sosya l i st top l u luğa d a h i l oluşu ü lkenin bağı msızl ı ğ ı nın ve çokyönlü gelişmesinin temel koş u l larınd a n birid i r. Bu olgu, u lusal Çl­ ka rları n savu n u l ması, d ünya ölçüsündeki temel soru n ların çözüm üne ü lke­ m izin de katı lması, sosya lizmin dünya konum ları n ı n g üç len mesine kat­ kıda b u l u n ması olana klarını b üyü k ölçüde a rtırıyor. Bu yıl Vorşova Ant­ loşması'nın süresi n i n uzatı lması ise, bizi m u lu sa l ve enternasyona l so­ ru m l u l u ğ u muzu daha da a rtı rıyor. Sosya list ü lkelerin g ücü ve beraberl i ğ i d ünya barışın ı n koru nmasının, d ü nya devrimci s ü recinin gelişmesinin te mel koş u l u d u r. BKP, kardeş devletlerin her a landa birliğinin bundan böyle de g üçlendirilmesini birincil görev sayma ktadır. Bazan sosyalist ü l keler komünistlerin i , g üya kendi u lu sa l ve devlet çıka rları uğruna, neredeyse, sı nıfsal yaklasımdan vazgeçmeye, enter­ nasyon a list ödevi feda etmeye hazır olma gibi itha mlarla suçlamaya ka l kışa nlar oluyor. Bu tür iddialar ta mamen temelsizdir. Erkteki kom ü­ nist ve işçi partilerinin ödevleri ile sosya l ist olmaya n d ü nyada sava ş ı m veren komünist v e i ş ç i parti lerinin ödevleri a rasında i l kesel çelişkileri n olmadığı ve ola mayacağ ı kanıtlamaya gerek yoktur. Bu nlar d a , ötekiler de u lu sl a ra rası kom ünist hareketi n , d ü nya devrimci s ü recinin ayrı l ­ maz p a rça larını oluşturuyor ve bu s ü recin daha h ı z l ı gelişmesinde, emekçilerin yaşam koşullarının iyileşmesinde, yeryüzünde barışın korun­ ması ve g üçlenmesinde hepsinin de aynı ölçüde çıkarı bulunuyor. Sosyal ist ü l keler topluluğunun b i r d izi kap italist devlete olon karş ı l ı klı yorara daya l ı ekono m i k i l iş k i leri nin bu ü l kelerde, örneğ in, yen i işyer­ leri n i n açılması, işsizlerin a ğ ı r d u ru mu nu b i ra z olsu n hafifletmek g ibi olumlu sonuçla r yarattığı iyi b i l i n iyor. Bu ilişki ler i n gelişmesi, politik planda devletler arasındaki a nlayış ve g üven orta m ı n ı n oluşması ve (G) " Pravd a » gazetesi, 1 6 Hazira n 1984. 9


sağ la mlaşmasına yard ı m ed iyor. Bulga rista n , ka pita list ü l kelerle i lişkile­ rini barış içi nde ya nya na yaşama i l kesi temeli üzerinde k u ruyor ve bu ilkeyi sosya lizm i le ka p ita lizm a rasında d ünya ölçüsünde süregiden sınıf savaşı n ı n özg ül b i r biçimi olara k görüyor. Bu biçimi, d ü nya ba rı ş ı n ı koru ­ mak, yeryüzünde uygarlığı ve yaşa m ı korum a k için b u g ü n yaşa m sa l önemi ola n bir gereks i n i m sayıyor. Enternasyonalist yükümlülüklerine sıkı sı kıya bağlı olan BKP ve Bu lgar devleti ulusal ku rtu luşları için savaşa n ve kendi bağ ı msızl ı klarını savu­ n a n halklara mora l - politi k ve maddi yard ı mda b u l u n maya deva m ediyor. Burada söz konusu olan, birçok Asya, Afrika ve Latin Amerika ü lkesiyle e ko no m i k ve kültürel işbirli ğ i d i r, bu ü lkelerin uluslararası ekono m i k iliş­ k i lerin adaletli ve demokrati k temeller üzerinde yen iden d üzen le nmesi yönündeki çabalarıyla daya n ı ş m a d ı r. B iz, devlet teröriz m i n i n her b iç i m i ni , i l a n ed ilmemiş savaş ları n sürd ü rü lmesin i , top l u m d ü ze n i n i zorla değiş­ ti rmeyi a maçlaya n saldırı g i rişimleri n i , eski gerg i nl i k ve çatışma oca k­ ları n ı n körüklenmesi ve b u n l a ra yenileri n i n eklen mesin i kesin l ikle yeri­ yoruz. Bulgarista n emekçi lerin i n ö n ü nde d u ra n ertelenmez ulusal ödev­ lerin çözü m ü muazzam yatı rı mlar gerektirse bile, bizim bu ü lke ve halk­ lara destek ve ya rd ı m l a rı m ı z a rtara k deva m etmektedir. Bu, Bulgar kom ü­ nistlerinin enternasyonalizm i n i n açık bir ifadesi d i r. Savaşları halkların yaşa m ı n d a n sök ü p atmak, yeryüzünde sağ l a m , ada­ letli ve demokratik b i r barışı ka lıcı kılmak b u g ü n u l u slara rası pol iti ka n ı n özünü oluştu ruyor. B u a maçla b i z silahıanma ya rı ş ı n ı n d u rd u ru lması için, u zayın m i litarizasyonunu önlemek için, silahla rda i n d i ri m ya p ı lması, birik­ m iş olon nükleer s i l a h ların yoked ilmesi, to m ve genel b i r silahsızla n m a ­ n ı n gerçeklesmesi için savaşıyoruz. O Ikem i z emekçileri, em perya l izm i n tutu mu yüzünden b u g ü n d ü nyayı te hdit eden savaş teh l i kesinin ortadan ka ldırıla b i leceğ ine ina nıyorla r. B u n u n koşulları n d a n b i ri de, i kinci D ü nya Savaşı' n ı n derslerini u nutma­ m a ktır. Gerici l i ğ i n , b u nd a n 40 yıl önce sosya l i z m i ortadan ka l d ı rma yel­ tenişleri to m o m iyle bozguna uğra m ı ştır. Dünyada b u g ü n kü g üçler den­ gesi koşu l la rı nda bu tür politika l a r çok daha perspektifsizd i r. SSCB ile ABD, Va rşova Antıaşması Orgütü ile NATO a rasındaki a skersel-stratej i k denge d ünyadaki g üçler denges i n i n önem l i b i r öges i d i r. B u n u n içindir ki, kardeş sosya l ist ü l keler va rolan bu dengen i n bozu lmasına a sla izin ver­ memeye ka ra rl ıd ı riar. Barış ile sosya lizmin b irbirinden ayrı l m a z olduğunu kanıtlamaya gerek yok. Bu, ta ri hsel bir gerçekti r ve daha Ekim 1 9 1 7'de ortaya çıkmıştı r. Ko­ m ünistler için barış, toplumsal ilerlemen i n vazgeç i l mez koş u l u d u r. Bu n u n için, çağımızın etki n p o l i t i k gücü o l a n d ü nya kom ü n ist hareketi ha lkla rı n g üçlü b i r savaş ka rşıtı cephesini oluştu rma yönü nde a ktif çaba harcıyor. Kom ü nist ve işçi parti leri eylemlerini çok değ işik ve özg ül koşu llarda 10


-yürütüyorlar. Her biri kend i politikası nı. a maçlarııı!. yöne l i m lerini. sava­ , ş ı m biç i m ve yönte m leri kendi başına hazırlayıp bel i rl iyor. Pa rtiler a ra ­ sındaki karş ı l ı k l ı i lişkilerin teme l i n i proleter enternasyona l izmi. dayanışma ve karş ı l ı k l ı yard ı m laşma. her pa rtinin bağ ı msızlı ğ ı na sayg ı ve eşithak­ lılık. içişlere karışmama ilkeleri oluştu ruyor. B u i l kelere titizlikle uymak. yoldaşça işbirl iğini gelişti rmen i n ve b i rl i ğ i pekiştirmenin gerekli koşu l u o luyor. BKP. orta k enternasyona l ödevlerinin boyutla rının genişlemesi ve bu ödevlerin d a ha da karmaşı klqşmasıyla komünistlerin soru m l u luklarının da a rttığı. a ra la rı ndaki birl i k ve bera berl i ğ i n çok d a ha büyük önem kaza n ­ d ı ğı görüşünü poylaşıyor. Biz şuna kes i n l i kle ina nıyoruz k i . proleter enter· nasyonal izm i. onun sınıfsal içeriği hiç b i r zaman ve hiç b i r şekilde öne­ m i n i y itirmemiştir ve hiçbir şeyle değiştiril mez ; proleter enternasyona ­ lizmi bugün de komünist hareketin en önem l i i l kelerinden biri olara k ka l­ maya devam etmekted ir. Günümüz koş u l la rında tüm a ntiemperya l ist g üç­ lerin barış ve sosyal i lerleme için savaşı mda. geniş demokratik temelde enternasyona list dayanışmayı g üç lend i rmeleri ve eylem b i rl iğ i n i sağ­ l a m a ları yaşo msal bir önem taşıyor. Kom ünist pa rtileri a rasında sa m i mi bir o rta mın yaratılma sı na ve yo l­ daşça i lişkilerin kuru l m a sı na. işbirl i ğ i nin tüm b i ç i m leri. ya ni pa rtilera ra sı bağların genişleti lmesi. deney i m b i ri k i m i nden ka rş ı l ı klı ya ra rl a n ı l ması. iyi niyetli ta rtışma ve danışma lara g id i l mesi. u luslara rası a la nda a henkii g i rişim lerde b u l u nu l ması biçimleri yard ı m ediyor. BKP. bu tür ilişkilerin geliştirilmesine büyük önem veriyor. B iz. SBKP' n i n ve sosya list to p l u l u k üyesi öteki ü l kelerin kardeş parti leri nin zengin deney i m i nden geniş ö l ­ ç üde yararla nıyoruz. B i l i n d i ğ i g i b i . bu kardeş partiler a ra sında birb i r­ leri n i sürekli bilgilendirme. pa rti ve devlet ça lışma ları nı n tüm yönle.rini ka psayan ge leceğe yönelik planlar konusu nda görüş değiş tokuşunda b u l u n ma pratiği iyice yerleşm iştir. B u d a . yen i top l u m k uruculuğunun so­ ru nlarının za manında ve doğru çözümüne ya rd ı m ediyor. BKP. ka p italist ve gelişmekte olan ü l ke lerin komü nist ve işçi part i leri­ yle. kimi ayrı konu larda bazı görüş farkla rı o lsa bile. a ktif i lişkilerini sür­ d ürüyor. Devrimci-demokratik pa rtilerle işbirl i ğ i m i z de g iderek genişl iyor. Şunu da memnuniyetle saptaya b i l i riz ki. böylesi temasla r reel sosya lizme ilişkin çeşitli önya rgıları n aşılmasına. antisovyetizme. em perya list güç­ lerin a ntisosya list kam panya la rı na ka rşı koyma gerek l i l i ğ i n i n kavra nma­ sına yard ı m ed iyor. Yaşa m . sosya list ü l kelerde i ktida rda bulunan pa rti­ lerle sern'ıaye d ünyasında savaşım veren partilerin enternasyona l ist işbirliğinin. bu pa rtilerin eylem lerini zorlaştı rmadığı nı. tersine onların eylem lerini sosya lizmin tari hsel üstü n l ü k lerine ilişkin yen i ka nıtlarla zen ­ g i n leştird i ğ in i. ilerleme yolunda yen i olanakla r açtı ğ ı n ı yadsın m a z bir biçi mde doğru l uyor. 11


BKP ve on u n yönetiminin u luslara rası eyle m lerinin verimli bir biçimi de, Bulga rista n'ı ziyoret eden öteki ü l kelerin komü n istleriyle ya p ı l m o kto ola n ayrı ntı lı ve so m i m i görüş değiş tokuşla rıd ı r. Sadece geçen yıl Todor Jivkov ka rdeş partilerden ve u lusal k u rtu luş hareketlerinden 82 seçk i n temsilciyle görüştü, BKP M K Pol itik B ü ro ü yeleri ve M K Sek reterleri ise bu parti ve h o reketlerin 200'den fazla temsiıCisiyle benzer görüşmelerde b u l u nd u lar. Partim i z delegasyonları n ı n ve çalışma gru plarının yabancı ü l ke leri ziyaretleri sırasında değişik d ü zeylerde pek çok görüşme ya p ı l­ d ı . Bu tür b u l uş m a ve temasla r, ş ü p hesiz, kom ü nistlerin enternasyona l işb irl iğinin g üçlenmesine yard ı m ed iyor, B KP'n i n Ma rksizm-Leninizm, proleter ve sosya l ist enternasyona lizmi ilkelerine a rd ı c ı l ve sarsılmaz bağ­ lı lığını ifade ediyor. Ka n ı mıza göre, şu ya da bu ko n u la rdaki k i m i görüş oyrı l ı kları, ö ze l likle barış için, em perya l izme karşı savaşın temel soru n la rı sözkonusu olduğu g ü n ü m üzde, ka rdeş partilerin uyumlu eylem leri için b i r engel o luştu rma ­ m a ı ı d ı r. lJstelik, b u tür eylem ler, tüm a ntiem perya list ve savaş karşıtı g üç­ lerin daha geniş temelde işbirliğ i n i engel lemed iği g i bi, bu işbirliğine g ü n ü m üzün en öne m l i ve en canalıcı soru n la rına ilişkin olara k kom ün ist­ ler ta rafından hazırlana n orta k ya da benzer kon u m la rda eylem p lat­ formu a ra c ı lığ ıyla katkıda bulunabilir. Son y ı l l a rda kom ü n ist ve işçi partilerinin bir d izi bölgesel topla ntıla rı , u lusla ra rası teorik konfera nsıar, sempozy u m la r vb. ya pı ldı. B u n la rd a n öne m l i b iri d e , B u l g a r işç i sınıfı n ı n b ü y ü k evladı Georg i Dim itrof'u n 100. doğu m yı ldönümü nedeniyle ü l kem izde ya p ı la n konferans oldu. Bu görüşme ve konferonslar, d ünya devrimci sürecinin g i derek a rtan çok çeşitli soru nlarının kollektifçe ele a l ı nmasın ı n kom ü nist hareketi için do­ ğal ve yasal bir gereks i n i m olduğunu gösteriyor. Bununla birlikte, ne i k i l i ne de çokta raflı ya da bölgesel topla ntı ve görüş a lış veriş leri, ka n ı m ıza göre, ka rdeş p a rtilerin genel foru mu olan u lusla ra rası danışma topla ntıs ı n ı n yerini o la mazla r. Lenin' i n «tüm ü lkeler işçileri n i n k u rtul u ş u ğ runda verd ikleri sava ş ı m , a ncak u luslara rası ser­ mayeye ka rşı b i rl ikte sava ş ı l d ı ğ ı zaman başa rıya ulaşabilir" (1) tezin i n önemi g ü n ü m ü z koş u l la rında çok d a h a açı k l ı k kazanıyor. Kapitalist d ün ­ y a d a ekonom ik yaşa mı n enternasyonal leştiği koşullarda bugün, m a l i sermaye nin ulusla rüstü tekelleri e mekçilerin yaşam d üzeyine v e kaza­ n ı m l a rı na yöne l i k d üzen l i eyle m lerini g itgide genişletiyorlar. Tutucu, m i l l iyetçi ve hatta faş ist partiler de içinde o l m a k üzere burjuva parti leri a rasında demokrasi g üçlerine karşı savaşta işbirl iği e ğ i l im leri g üçleni­ yor. Emperya lizmin en sa ldırgan çevreleri sosya l ist ü lkelere, u lusal kur­ tuluş hareketlerine ve işçi sınıfına' karşı uyu m l u ve a monsız b i r kam­ pa nya, gerçek b i r « haçlı seferi"ni başlatmış bulunuyorla r.

(1) V. 12

i. Lenin, Tüm yapıtlar, c. 2, s. 98.


Bu koş u l l a rda, özellikle bir yandan, em perya l izm i n sa ldıgan pol iti ka sı yüzünden insa n l ı ğ ı n üzerine b i r n ü kleer yıkım te h l i kesinin çöktüğü, öte yanda n da, sosya list top l u l u ğ u n barışçı g i rişimlerinin m i lyon larca insa n ı n savaşa ka rşı a ktifliğ i n i şimdiye d e k görülmed i k ölçüde a rtırdı ğ ı bugün, kom ün ist ve işçi partileri nin u lu s la ra rası topla ntısı değer biçilmez b i r rol oynayaca ktır. H a l kların devrimci ka za n ı m la rı kom ü n istlerin a rdıcıl sava ş ı m ıyla sıkı sı kıya bağ l ı d ı r. i nsa n l ı ğ ı n ge leceği, onun ön ünde d u ra n soru nların çö­ ziimü, b üyük ölçüde, kom ü n ist hareketi n barışı koru ma ve güçlend i rme davasında rol ve katkısının a rtması na bağlıdır. Bunun için, kardeş pa rti­ 'Ier a rasında dayanışma ve eylem birliğinin derinleştirilmesi, birl i k ve be­ raberliğin daha da pekişti rilmesi, her za mankinden d a ha ya kıcı , g ü ncei bir sorundur. Yaşa m, kom ü n istlerin sosyalistlerle, sosya l-demokratlarla, tüm i lerici parti ve a k ı m l a rla b i rl i kte ba- r ışı ve uyga rlığı koru m a k için a ntiem perya l ist, savaş ka rşıtı ha reketlere daha a ktif katı lmasını gerekli kılıyor. Komü nist hareket içinde soru nlar ve zorlu klor eskiden de va rd ı, bugün de vard ı r. Ne k i , bunla rı aşma yolunda elde ed i len zengin bir deneyim birikimi de vard ı r. Bu deneyim, tek doğru yol u n ta rihin sına d ı ğ ı proleter enternasyonalizmi i l keleri temel inde b i r l i k ve eylem birlıği olduğunu açık seçi k ortaya koyuyor. Uluslara rası kom ü nist ve işçi hareketinin ya kın bir gelecekte daya nış­ ma, birlik ve beraberl iğinin orta k devrimci dava mızın g üncel soru nla rı na ve perspektif/erine yanıt verebi lecek çok daha yüksek ve çok daha etki l i biç i m ler a lacağına inanıyoruz. B u l g a r Kom ü n ist Partisi bu yönde, i leride de va r g üçle çalışaca ktır.

13


Emperyalizmin dayattığı borç köleliğine hayır! Athos Fava Arjantin Komünist Partisi (AKP) Genel Sekreteri A B D em perya l iz m i n i n gelişmekte o-'an ü l ke lere ve bu a rada Latin Ameri ka'ya yönelik soygu ncu pol itikası, geniş o l a ra k b i l i ne n ve. d ünya ü l kelerinin çoğu nluğun!.! n tep kisini doğura n bir olgudur. Latin Ameri ka ü l keleri "büyük kuzey komş u n u n» eskiden beri ve a l ı ş ı lmış soyguncu eylemler ve ekono m i k ba lta lama a la nıydı. "lJçüncü d ü nya » h a l�ları g ibi bu cu m h u riyetlerin h a l k l a rı do. ya lnız tekellerden a ld ı kları m a l ve h a m ­ m a ddelere değerinden ç o k d a h a fazla p a r a ödemekle kalmıyodar, aynı zamanda eşitsiz m a l i i l işkiler ve e n boşta da köleleştirici borçlar son ucu ka pita list devletlerin ekono m i k b u n a l ı m ı n ı n a ğ ı r yükünü fiilen o muzlarında taşıyorla r. Latin Amerika'nın baş d ö n d ü rücü bir biçimde yükselen d ı ş borç­ la rı, 360 milya r dolar gibi astronomik bir rak a m a ulaştı. Emperyalizm'ın tuzağına d ü şen başlıca k u rbanla rd a n b i ri de, bundan bir s ü re önce n ite­ l i ksel yeni bir gelişme yoluna g i ren ve sava ş ı n sivil k u ru m la rı n yeniden kuru lm a kta olduğu bir o rta mda s ü rd ü ğ ü benim ü lkem oldu.

Y ENi KOŞULLARıN O N E KOYDU(;U GOREVLER Arja nti n'de R. Alfonsin h ük ü metinin a skersel d i ktatörl ü ğ ü n yerine geç­ mesinden b u yana birbuçuk yıl geçti. AKP, onu işbaşı no gelmesinden he­ men sonra b u rjuva - reformist ve fa rklı b i leş imi o l o n bir h ük ümet olara k değerlendirdi, ç ü n k ü b u h ü kümette ha l ka ya k ı n o l a n yurtsever ve hatta a ntiem perya list ögelerle b i rl i kte oligarşi ve emperyaliz m le uzlaşma ko­ n u mlarında olo n sağcı çevreler de temsil edilm işti. Bug ü n k ü kabine, bir yandan em perya l iz m ya nlısı geric i l i k, öte. yan d a n d o demokratik, ilerici v e emekçi katma nlar gibi i k i l i b i r baskı a ltındad ı r.

Olayların i leride nası l bir yönde gelişeceğ i, hangi ta rafın üst ü n gelece­ ğine bağlıd ı r. Pa rtimizin giderek daha do açıklık kaza n a n politik doğrultusu, demok­ rasiyi ku rmayı, onu g üçlend irmeyi ve A rjantin'de devlet d arbeleri s ü re­ cine son vermeyi a maçlıyor. Aslında, uygulanmakta olan b u çizgi, a nti­ o l iga rş i ve a ntiem perya list g üçleri b irleştiren ve ha l k erkinin gerçek çe­ kirdeğini doğuracak yetenekte olan Ulusal ve Sosyal Ku rtuluş Cephesi'ni o luşturma sava ş ı mıdır. Kom ü n ist Partisi, bu görevin, d i ktatörlük rej i m i nden m i ra s kalan derin bunalım koş u l l a rında p ratik olara k gerçekleşmesi için savaşıyor. Duru m , 14


yuka rıda sözü geçen sağ'd a n ve sol'da n baskılara hedef olan h ü kümetin kara rsızlığı ve boca lama ları nedeniyle daha d a ağırlaşıyor. Ozellikle oligarş i , yabancı tekeller, em perya lizme, en başta da ABD emperyal i z­ mine bağ l ı yerli b üyük sermaye ve aynı zamanda ABD, Pentagon, dışış­ leri bakanlığı ve elçil i ğ i a racılığıyla bu h ü k ümete a ğ ı r ve küstahça b askılard a b ulunuyorlar. B u n la r, resm i çizginin, dış politikada olduğu gibi, aynı za manda demokratik kurum ların g üçlenmesinin ve kişi özg ür­ lüklerine saygı gösterilmesinin en o l u m l u yönlerini h içe indi rgemeye yelteniyorla r. IJlkede söz özgü rl üğ ünün sağlanması ve yıkılan rejimin tüyler ürpertici canava rlıkla rından sorum lu a s keri cu nta üyeleri hakkında a d l i soruş­ tu rma açılması iç ve d ı ş geri c il i ğ i çılg ına çeviriyor. Çünkü bu dava si­ lahlı da rbelerin ve ü l ke içinde devlet terörizm i p ratiğinin esinleyicilerine karşı somut b i r suçla madır. Bundan başka gericilik, h ü k ümetten, Orta Amerika'da içişlere karışmama i l kesin in korunması, "Contadora G rubu nun desteklenmesi ve son za manlarda Reagan'ın N i k a ragua'ya ka rşı ilan ettiği cinayet sayı labilecek mora l dışı ekonom i k a mbargonun e leştiri lmesi gibi o l u m l u tutum la rı başka ya na çekerek dış polit i ka çizgisinde kesin bir değ işiklik ya pmasın ı istiyor. H ükümetin, sila hlanma yarışının önlen­ mesinde ve d iğer devlet başka nla rıyla birlikte «yı ldızlar savaşı "na karşı Delhi B i l d iri'si n i n imzalanmasında ya nsımasını bulan tut u m la rının de· ğ iştirilmesine yönel i k baskı ların da a rd ı - a rkası kes i l miyor. Arjantin'nin sosyalist ü l kelerle ve en başta Sovyetler Birliği ile olan kültürel ve ticari i l iş k i leri n i n önemli ölçüde geniş lemesi de gerici lerin hiç işine gelm iyor. ,,­

IJlken i n ekonomik ve sosya l yaşam ında çok ka rmaş ı k bir durum oluşu­ yor. Yönetim i n b u a lanlarda ki kararsızlığı ve ödünleri, özell i kle onun sı ­ nıfsal niteliğini çok açık bir biçimde ortaya koyuyor. Bu nlar, d ı ş borçlar g i b i , d i ktatörlüğün b ı ra ktığı çok a ğ ı r ekono m i k bir hasta l ıktan i leri gel­ mekted ir. YASALAŞAN SOYGUN Dış borçlar sorunu, özgürlük .ya da bağımsızlık gibi, Arjantin'i n önünde d u ra n seçeneğ i n çözü m ün ü n a na htarı d ı r. Kom ünistler için bu soru n yeni değildir. Bu sorunda d a Malvin bunalımı döneminde olduğu g i b i , ABD em perya l iz m i ile Arja nti n ulusunun ç ı ka rla rı a rasındaki çel işkiler yen iden son derece açık b içimde ortaya ç ı ktı. Ve bu çel iş ki ler gerek Arjantin ve gerekse B i rleş i k Amerika h ükümetlerindeki olası değişiklere karşın ke­ sinliğini k oruyor .

Modernleşmenin ve bağı m l ı lığı a rtırmanın yen i a racı ola n d ı ş borçlar konusu üzerinde bugün a n a ka rada top l u msal g üçler a rası nda gerg i n politik b i r savaş sürüyor. O n un sonucu, h e m Anayasaya uyg u n olara k 15


isti kra rı ve hem de demokrasinin geleceğ ini önem li ölçüde etkileyecek­ tir. Yabancı kredi kuru luşlarına borçlanma, kendi açısından tüm soru n­ larımızı keskin leştiren ve derin leştiren ye ni söm ürgecilik bağ ı m l ı l ı ğ ı n ı n yen i b ir b i ç i m i n i oluşturuyor. Di ken in ö n ü n e i k i perspektif çı kıyor. Birı bağı m l ı ka l m a k ve U luslara rası Pa ra Fonu' n u n (iMF) baskı la rına boyu n eğmek, diğeri bu tefec ilere gerektiği g i bi karşı koymak, borç ve fa iz­ lerin ödenmesi süresinin on yıl ertelenmesini sağ la mak. Halkın ka b u l edebi leceği t e k çıkar y o l i kincisidir. Çünkü bu kurtu luşa g iden y o l u a ç ­ m a ktadır. Komünistler için bu görev, bizim politik p i o n ı mızia bağ l ıdır. AKP aday­ ları önüm üzdeki seçi mlere ya lnız demokrasinin koru nması, sosya l ada let ve u l usa l ve sosyal kurtuluş cephesinin kurulması belgi leriyle değ i l , aynı za m a nda derhal morotoryum ilanı istem iyle katı laca klard ı r. Arjantin ' l i lerin bugün nası l a ğ ı r. bir durumda bulund u kları n ı göstermek için çok ra kama i htiyaç yoktur. Dcretler, (Ulusa l i statistik Enstitüsü'nün verilerine göre a ile h a rca malarının ya l nızca % 30' u n u karşılayacak du­ ru mdadır) en asgari i htiyaçları bile karşı la maya yetmiyor. Sözün ta m a nla m ıyla h a l k yığınlarının gelirleri ni hiçe ind iren enflasyonun y ı l l ı k a rtış hızı °''11 1 .000'i aşıyor. (I) Iş g ücü talebi ya klaş ı k % 40'0 d üştü. Sanayi pro­ leta ryasının sayısı 500 b i n kişi daha a za ld ı ve bugün 1 m ilyondan fa zla emekçi ya tam ya da gizli işsizdi r. 8 m i lyon yu rttaş sefalet içinde yaşıyor. Yalnızca Buenos Aires i l i nde (en zengin) 1 ,8 m i lyon çoc u k gereği g i b i beslenememekted i r. Resmi veri ­ lere göre, 1 970'te yutta ş l a rı m ı z a rasında yoksu l l u k o ra n ı % 10 dolayla rın ­ dayd ı , bugün ise, b u ra ka m % 30' d u r. 1 928'de kişi baş ı na d üşen gelir bakı m ı ndan d ü nyada onu ncu s ı rayı işga l eden Arj a ntin, bugün nasıl oluyor da SO' nci sırada bulu nuyor? Bu d u ru m u başlı başına değerlen­ d i rmek gerek. Teknoloji bakımından ve kimi yen i uyg u l a m a l a r yap ı la n tarım ü retimi de içinde, gelişmiş devletlerin gerisinde kalma süresi derin­ leşiyor. Dış borç la r, içinde bulundukları b u n a lı m ı n ve ç ı l g ı n si l a h la n ma ya rı­ ş ı n ı n sonuçla rı n ı n a ğ ı r yükünü başka l a rı n ı n sırtına yı kara k, yerli oligar­ şinin eski ve ye ni o l u ş u m l a rıyla birlik içindeki bağ ı m l ı l ı ğ ı a rtı rmaya ve pekişti rmeye çalışan emperya lizm tarafından k u l l a n ı l a n b i r a raçtır. Bugün 30 m ilyonluk Arjantin'de kişi başına 1 .600 dola r düşüyor. C u m huriyet son beş yıl içinde, ya l nız faiz olarak 22 m i lyar dolar borç (1) Hükü met, halkı her ne biçimde olursa olsun yatıştı rm a k için ve büyük u mutlar doğ u ra n geniş b i r propaganda kampanyası başlatorak d a ha çok boyu n eğmesini a maçlayan sözü mona « enfla syonla sava ş » a d l ı b i r plan kabul etti. 16


ödemiştir. Bu ra ka m o n u n 1 976'daki top l a m borçlarında n üç kat fazladır ve ü lkem izde e n b üyük i nşaat olon ve ülkenin çehresi n i değiştirmekle görevli olon .. Po ro no Med i o » g ibi i ki dev i nşaatın değerine eşittir. (2) Ancak, em perya lizmin ve yerli orta klarının ekono m i k yayı lması b u n u n la bitmiş olmuyor. Fa izlerin ödenmesi iç i n bizden her yıl istenilen 5,5 m ilya r dola ra , dola ndırıcı yöntem lerle pa ra kaçı rma g i bi d a ha b i r d izi e k öde­ meler yükleniyo r ki, sonuçta biz her yıl 4,7 m ilyar dolar kaybediyoruz. (3) 1 947'de a lacaklı b i r ü l ke d u ru m u nda olon Arjantin, acımasızca b i r soy­ g u n sonucu bugün d ünyada en çok borcu olo n ü l kelerden biri h a l i ne gelmiştir. Ulusal zeng i n l i klerin uzun b i r dönemdir yağmalanması, yü ksek faiz h a d leri, dola rın değerinin yü ksek tutu lması, gelişmekte olon ü lke lerin (Arjantin de içinde) i hraç ettikleri h a m maddeleri n düşük fiyatla rı i le bun­ ların ith a l etti kleri hazır m a m u llerin fiyatla rı a rasındaki büyük uçuru m la daha do hızla nıyor. i şte i h ra ç m a l l a rı nı n fiyatları n ı n d üştüğünü gösteren somut bir örnek: 1 976-1977 yıllarında u l u slara rası paza rd a b i r traktör satın o lm a k için 1 56 ton buğday gerekiyorduysa, bu rakam 1 984-1 985 ta rım yılında a rtık 270 tona çıkmış bulu nuyor. Donatım, yedek pa rça vb. ithal m o l l a rına gelince, b u radaki mal a lış-veriş koş u l l a rı çok daha hayret vericidir. BU NASil YAPIlfYOR? Gelişmekte olon ü l keler, ada letsiz d u ru ma son verilmesine ya rdım edecek ve d ü nya ekonomik i l iş k ilerinde yen i bir sayfa açaca k olon Ulus­ lara rası Yeni Ekonom i k Düzen'in kuru l m a sını, ilerlemelerin i n temel ko­ ş u l u o la ra k belirlediler. Dış borç l a ra karşı savaş, 1 974'te B i rleş m i ş M i l letler Drg ütü' nce onay­ lanan Yeni Ekonom i k Düzen' i n kurulması için savaşın kopmaz b i r parça­ sıdır. O n u n başlıca a macı, yeraltı ve yerüstü zen g i n l i kleri ü zerinde u lu ­ sa l egemenliği koru mak, devletler a rasındaki ekono m i k eşitsizliğe son vermek ve g e l işmekte o l o n ü lkeler için bunların m a l i d u ru m u nu iyileştir­ meye olanak verecek elveriş l i bir a l ış-veriş rej i m i oluştu rm a ktır. Silahlanma yarışını n yük ü n ü bizlere ödetme k istiyorla r. Benzeri b i r poli­ tika, dış borç a rtışlarına doğruda n yansıyor. Işte ABD h ü kümeti, dev as­ kersel harcamaların neden olduğu açığı ka patmaya yardım edecek olon

(2) Burada, Porono nehri üzeri nde SSCB'nin tek n i k yard ı mlarıyla k u ru l ­ ma kta o l o n dev elektrik sa ntra l i sözkonusu d u r. (Not Red.)

(3) Bizim değerlendirmem ize göre, bu ra kam, e lde e d i len kôrla rın dışa ­

rıya a kta rılmasından, m a l a lış-veriş koşu lları n ı n kötüleşmesinden, dış tica ret belgeleri ve topra k rantı vb. üzeri nde yapılan spekülasyon­ lardan oluşuyor. 17


dışarıdan g e l i r elde etmek için kredi had lerini ve doların değeri ni bun­ d a n ötürü yükseltiyor. Bu g e l i rler 1 984'te 391 m i lyar dolara çıkmıştı , değerlend i rmelere göre, bu ra ka m 1 989 sonuna doğru 597 m i lyar dolara ulaşaca ktır. Birleş i k Amerika işçi sı nıfı da içinde, sosya l ist olmaya n dü nya halkları Was h i ngton'u n uygu ladığı ç ı l g ı n l ı k politikasına destek olara k her g ü n kend i gel irlerinden 1 ,5 m i lya r dolar ayırmak zoru nda ka l ıyorla r. C u m h uriyetim izin dış borçla rı, ABD mali sermayesinin e l ine, ekonomik politika nın uzun erimli yöneli m lerini ve en başta do petrol. hizmetler, mal iye vb. onun büyük gelirler e lde edebi leceği a la n l a rı (doğrud a n ya da i M F ka n a l ıyla) etki lemek için güçlü man ivela lar veriyor. Alınan kredi­ lerin çoğ u n l uğ u n u n kısa vadeli niteliği (bu n la rı n yarısı 1 984-1 986 döne­ mine kada r ve ri ld i ) ve dayatı la n koş u l la rı n yerine getirilmesinin o l a na k ­ s ı z l ı ğ ı , Arja nti n ' i s ü rekli borçların gözden geçiri l mesi i ç i n görüşme iste­ minde bulunmaya zo rluyor, bu da bağ ı mlılığın g iderek a rtmasına yol açıyor. i M F'yle a nlaşma la rla bağlı olan hiçbir ülke onu n rıza 51 dışı nda (başka bir deyişle ABO' nin onayı dışında) kendi u l usa l pa ra birimini bile değiş­ tiremez. 1 955'teki devlet da rbesinden sonra i M F'ye katı lan Arjantin de kendi pa ra birimine i l işkin özg ü rce ka ra rlar ala maz. Böylece i MF, daha kurulduğu g ü nden başlaya ra k her zaman sermaye, en başta da ABD sermayesi yayı lmacı l ı ğ ı n ı n (bugün özel bir g üç olara k kend ini gösteriyor) a racı olm uştur. iMF herhangi bir ülkeyle a nlaşma imza la ma k için ileri sürdüğü ko­ şulla rda ücretlerin düşürülmesini, işsizl iğin a rtmasını, iç tüketim kı sıt­ la na ra k i h racatın genişletil mesini. para nı n değerinin d ü şürülmesini, koru ­ macı önlem lerin ka ldırılmasını, ekonomide devlet sektörünün s ı n ı rlan­ ma s ı n ı ve m i l l i leştirmeye son ve rilmesini, sosya l gereksi n i m lere ayrı lan harcama ların kısılmasını, yani sosyal a la n la ra , eğitim, sağlık vb. a l a n l a ra öngörülen yatır ı m la rı n a za ltı lmasını istiyor. Borç verme tekn iği, birbirini izleyen b i r sinsi « tuza klar" sistemini oluş­ turuyor. Bu şöyle ta n ı mla nab i l i r: Once ülke borç yükümlül üklerini öde­ yemez d uruma düş üyor; bununla i l g i l i o l a ra k ona a slında borç demek ola n ve borçları d a ha da a rt ı ra n « a ra krediler" veril iyor ; daha sonra borçluya ka rşı fa izleri ödemek için gerekli olan kredilerin verilmesinde yeni ve daha a ğ ı r koşu l l a r i leri sürülüyor . . . Enflasyon ve halk için d a ha büyük sıkı ntı lara sürüklenmek demek olan borç köleliğinin sonu gel­ meyen halka l a r zinciri böyle ol uştu ru luyor. Derelleri n , enflasyon a rlış hızına o rantı lı bir biçimde a rtmasına izin ve rmemek iç i n onlara uygu­ lanan eşit o lmaya n "düıenlemeler" politika51 d a , bu mekanizmanın önemli bir pa rça sı olara k hiımet görüyor. Em perya lizmin bugünkü gelişme aşa ması, sermayelerin devlet ta ra 18


fından değil, genel ola ra k özel sektör tarafı ndan i h raç e d i lmesiyle, bu a rada yatı rı m la rı n ü retim a la n ı na değ i l , öze l l ikle mali işlere yöne ltil­ mesiyle niteleniyor. Bu , başlıca a laca k l ı la rı kura l olara k basit spekü lasyon­ la rla uğraşan özel ba n ka ların olduğu Arja ntin için de geçerl id ir. Drneğ i n , 1 977-1982 döne m i nde borçların a rtışı, hiçbir m a l , m a k i na ve donatım satın a lmadan, önce l ikle mali opera syonla r sonucu (% 90'dan fazla) meydana gelm iştir. Borçların ya klaşık <lio 70'i devlet sektörüne düşüyor, üste l i k krediler dev­ let iş letmeleri tarafından g üvence verilere k a l ı nm ıştır. Geriye ka lan % 30'u özel sektöre a ittir, üste l i k borçların ödenmesi n i , sı nıfla ndırma sigortası g i b i b i r yöntem uygu laya ra k devlet üzerine a lm ıştı r. Bu soygun meka n i z­ ması ve kredi verme yöntemi borçların a rtmasın ı n ana faktörlerinden biri ola ra k ele a l ı na b i l i r. Bugün ü l kemizi kıskıvra k bağ layan a n laşmalarla a l ı na n borçlar 48 m i lya r 420 m i lyon dolara ulaşmıştı r. Y ı L L ı k ulusal gelirin ya klaşık % 70' i ne eşittir bu borç. Eğer, 1 975'te borçların gayrisafi u l u sa l gelirin yalnızca % 10'na eşit olduğu gözönü nde tutu lursa, b u ra ka mın çok d a ha yürekler acısı olduğu görülecektir. Dzel sektör borçlarının önemli bir bölümü, e l i ndeki sermayeyi dışarı kaç ı ra n (başlıca ABD ve Batı Avrupa'ya) ve sözde bunları ya bancı ban­ ka lar sağ la m ı ş g i bi pa ra yard ı m ı biçim i nde ü l keye geri getiren işletme ve kişi lerin haya l i kredi lerinden oluşuyo r. Vu rg u ncu lar, iç pazarda çevir­ d i kleri dola plardan sonra bu sermayeyi borç ödemesi olara k ilan et­ meden, yeniden dışarıya kaçırıyorla r. Bu yolla, 1 982'ye kada r Arjantin Cu m h u riyeti Merkez Bankası hesa pları na « katılma m ış sermayenin çıkısı » olara k geçen 9 m i lyar 524 m ilyon dolar ü lke dışına kaçırılmıştır. ('o) Dte ya nda n ekono m i m i z, 1 976-1983 dönem inde Kanada, ispanya, ABD, Brezilya, U ruguay ve Pa raguay'da m ü l k satın a l mak için h a rca n ­ m ı ş , ya da A B D v e Avrupa ba nkaları n a yatı rı l m ı ş bulunan ya kla ş ı k 3 0 m i lya r d o l a r kaybetmiştir. Aslında Arjantin ekonomisi büyük ka n kaybetm iştir. (5) Neden i MF' n i n ye rli destekç ileri borçların ödenmesinde ayak di riyor­ lar? Çünkü, gerçekte onlar da a laca k l ı d ı r. Dnce d ışa rıya sermaye i h raç ed iyorlar ve sonra da bu nları ü l kem ize g a ra nti üzerine borç olara k veri­ yorlar. Ba şka bir deyişle, dış borçları n bir pa rçası d u ru m u na gelen kred i ­ leri, kendi lerine bağışlamış oluyorla r. Onlar, borçların ödenmesi i ç i n devlet işletmelerin i n satı ş ı n ı , petrolün keseneğe verilmesi n i öneriyo rlar, sonuçta Arj a ntin top l u m u nu n « tepesindekilerin » emperya l ist tekeller ve b üyük bankala rla birlikte d ışarıda fa i z ödemelerinden deva m l ı olara k kô r elde edebil meleri içi n ülkeyi tümden satışa çıka rıyorlar.

(4) Bak: « Clarin», 3 Tem m u z 1 983. (5) Ba k : «Tiempa Argentina», 4 Mayıs 1 984. 19


Arjantin' i n bugünkü ekonom i ba kanı tarafında n hazı rla na n 1 985-1989 döne m i n i n ekonomi k gelişme doğrultu l a rındo, borçların ödenmesi ya l­ nızca teknik b i r soru n o la ra k ele a l ı n ıyor. So runa böyle bir ya klaşım, beş yıl sonra yalnızca borçla rı n fa i z hesa plarının 23,5 m i lya r dolara u la ­ şaca ğından ve buna d a h a 6 m i lyar dola r k ô r payı v e l isans g i b i ödeme­ lerin de ekleneceğ i nden d olayı, korkunç sonuçlar doğura b i l i r. Oysa, be­ l i rtilen raka m ı n 25 m i lya r dolar g ibi ya ln ızca bir böl ü m ü n ü n k u l l a n ı lması bile, Arjantin'de devlet ve özel sektörde ça lışan emekçilerin yıllık ücret g iderlerin i karşılaya b i l i r. Bu 25 m i lyar dola rla gerçek ücretler ileridek i beş y ı l l ı k s üre içinde % 2 0 o ra n ı nda a rtı rı labil ir. Geri ko l o n 4 , 5 m i lya r dola r ise, 750 b}n yoksu l a i len i n konut soru nun çözüm ü ne yete b i l i r. Bu resmi p l a n ı n gerçekleşmesi d u ru m u nda ise, ü l ke yeni kredi lere başvur­ mak, ya n i 5,6 m i lya r dolar ye ni kred i a ra m a k zoru nda ka laca ktır Bunun son ucu nda Arjantin'in borcu 50 m i lya r doları aşmış o lacaktır.

MARATORYU M, YAŞA M ı N DAYATTlGI BiR ÇOZOMDOR Arja ntin' i n ünlü i ktisatçı ları ve resm i çevrelerin temsilci leri, I MF'n i n isteklerine karşı onurl u b i r tutu m sapta m a k i ç i n önerilerde bulundular. Morotoryum uygulama i ste m i , ö nlerinde ya IMF' nin bağ ı m l ı lığı a rtıran dayatma la rına boyun eğmeye deva m etmek, ya da geç m işle i l iş ki leri kes­ ' mek g i bi iki perspektifin açı ldığı ü l ke m i n i lerici g üçleri a rasında g i derek d a ha çok taraftar bu l u yor. Soruyu şöyle sorm a k gere k : H a l k ı m ı z kendi için m i , yoksa ABD tekel­ leri ve oliga rşisi için mi ça lışaca k? Sava ş ı m , buna l ı m ı n faturasını k i m in ödeyeceğ i üstüne g i d iyor. Bunu bugüne kada r olduğu g i bi biz mi ödeyeceğ i z yoksa onlar m ı? Bu nede nle komün istler, iMF ile ya p ı l a n soygu ncu a nlaşmaların u yg u la nması n ı n önlenmesi gereğini v e köle leş­ tirici borçların ödenmemesi için tüm borç l u la rı n b i rl i kte hareket etmeleri, e n boşta do hemen moratoryum uygulanması zoru n l u l u ğ u nu bel i rtiyo rlar. Biz komünistler, ister stand-by anlaşması, (6) ya do « a ra krediler»in yar­ \:l ı m ıyla olsun, bugün ta rtış ı l m a kta olon tüm yen i finansman yöntem leri süresi nin, IMF dayatm a l a rındon farklı bir şey olmadığı olgusunda n hare­ ket ed iyoruz. Bununla ilgili o la ra k b iz, borçlann on yd süreyle ertelen­ mesini, bu süre içinde ne ana paranın ve l'Je de faizlerin ödenmemesini, serbest kalan gelirlerin ulusal ekonominin gelişmesine, ücretlerin artlTlI­ masına, iş yerlerinin örgütlenmesine, sosyal gereksinimlerin karşı/anma. sına yöneltilmesini öneriyoruz.

(6) I M F operasyonları n ı n b i r biçimi olon stand-by a n laşma l a rının ek kre­

, d i leri, ödemeler dengesin i n d üzen lenmesinde ciddi güçlüklerle karşı karşıya gelen ü lkelere veri l iyor. Geniş bilgi için, Ba k : « Ba rış ve Sos­ yalizm Soru n l a rı » dergisi, 1 983, N!! 6, s. 33. (Not Red.)

20


i MF « tavsiyeleri »nin ü l ke ekonomisini yıkacağ ı kesindir. Bunlara uyul­ ması, d i ktatörlüğün b ı ra ktığı a ğ ı r m i ra s ı n ka b u l edi l mesiyle eşdeğerd i r. Bu, yeni bir « g üç l ü h ü kü met" için, bi linçli olara k kaos yarattıkta n sonra « d üzeni sağ l a m a k » a macıyla yeni bir devlet da rbesi için orta m ya rata ­ b i l i r. Arja ntin'in, i MF reçetelerinin u yg u lanması sonucu daha da a rta ­ cak olan teknoloj i k geri l i ğ i , sosya l-ekono m i k d u ru m u son derece keski n ­ leştirecektir.

Eğer fa izlerin ödenmesine deva m e d i l i rse, o za man iç yatı rı mlara ayrı­ lan harcam a la r aza lacak, emekçilerin reel gelirleri d üşecek, doların de­ ğerinin ve fa i z hadlerinin yü ksek tutu lması sonucu enflasyon tırmanmaya devam edecek, vergi süreci h a l kı n sırtına yeni bir güçle çökecek, işsizlik a rtacaktı r. iç paza r, üretim a rtışı frenle nerek daha da d a ra lacak, tekelci yoğ u n laşma ise, çok sayıda küçük ve orta işletmeleri n iflası ve kapan­ ması sonucu d a ha da hı zlanaca ktır. i MF'nin dayattığı .. düzenleme politika sı»nın izlenmesi, verim l i devlet işletmelerin i n tümde n ya da bir böl ü m ü n ü n satı lmasına, tarifelerin sürekli yükselmesine ve ka m u h izmetlerinin pahalılaşmasına, iç kredi lerin kısıl­ masına, serbest işletmecilik ve « serbest pazar .. a d ı na çokuluslu tekellere a it ş u beler ve büyük b i r g üce sahip olan yerli g r u p l a r ü zerinde devlet d ü zenlemeleri ve denet i m lerinin ka ldırı lmasına yol açaca ktır. Biz, borç la rı n ödenmesin i n olana ksız olduğuna i l işkin çok geniş öl­ ç ü ler a la n görüşten hareket ediyor ve gerçekçi çözüm öneriyoruz. Burada gerçekçi o l maya n yol, bizi b i r tür fa izlerin faizlerini ödemeye zorlayan' ka nımızın e m il mesine yol açan borçların sürekli Ve h ızla a rtmasına götü­ ren a ra baya koş u l u p ka l m a ktı r. Karşıt/a rımızın en kötümse r öngörülerin i n tersine, .. üçüncü d ünya »nın ödeyeceği borç l a r üzerine uygu lanacak moratoryu m , d ü nya çapı nda bir m a l i-ekono m i k iflasa yol açmaz. B u borçların başdöndürücü ölçüle rine ka rşı n , b u n l a r, gelişmiş kapitali st ülkelerin yıl l ı k ulusal gelirleri nin % 1 0' l u k değerine bile u laşmış olmuyorlar. Böylesi b i r ora n kaybı, o n l a r için o n a ­ r d m a z ol mayaca ktı r, a ma bizim i ç i n ö l ü m demektir. B u n d a n başka, mora ­ toryum d ü nya ekonomisini ve ticaretini iyileştirebil ir, genellikle talebin a za l masında, enflasyon Ve işsizliğin a rtmasında, yatırı m la rı n kısıtla nma­ sında ya nsıması n ı b u l a n borç b i ri k i m i sonuçlarının ortadan kaldırılma­ sına yardım edeb i l i r. Borçlar, ne kred i veren ü lkeler ve satıctlar, hiçbir d u ru mda borç l u ülkeler ve a l ıcılar için yaşamsal b i r zoru nluk değ i l d i r. Dolayısıyla bizim önerd i ğ i m i z çözüm, ekono m i n i n , ü retimin, tica retin ca n ­ la nacağı, yen i işyerlerin i n açt ıocağı için sanayice gelişmiş devletleri d e ilg i lendirecek yetenekted ir. ' Bütün b u n la r, Latin Amerika ve tüm .. üçüncü d ü nya » h a l kl a rının çıkar­ larının, ABD ve öteki gelişmiş kapita l ist devletler emekçileri n i n Reagan'ın 21


politikasına ve ç ı l g ı nca bir silahlanma yarışı yararına ç a l ışan u luslar­ ötesi tekelci kuruluşlara karşı verd i k leri savaşlarla birleşmesini gözle görü l ü r bir biçimde o la n a k l ı ve zorunlu kılıyor. Borçlar, borç l u ların olduğu g ibi, kredi verenlerin de ö nünde politik bir soru n olara k d u ruyor. Işte bundan ötürü F. Castro yoldaş, k redi veren gelişmiş ü l keler i n , Latin Amer i ka ve tüm " üç ü ncü d ünya »nın özel ban­ ka lara olan borçlarının ödenmesi işini üzerlerine alabilecek durumda oldukları ve a l m a ları gerektiğ i soru n u nu g ündeme getird i . Bu , askersel harca malar % 1 0- 1 2 ora nı nda kısıtla nara k yapı labilir. Sonuç olarak, ne yu karıda belirtilen devletler i n ekono m ileri, ne de vergi m ükellefleri zarar görmeyecektir. Ancak böyle bir öneri , özel m ü l k iyet ç ı karla rı nı n , hatta borç veren ü l kelerin u lu sa l ç ı ka rlarıyla bağdaşmadığı bir avuç ABD ve I ng i l iz ban­ kaları tarafı ndan olumlu karş ı l a n m ıyor. Büyük özel bankalar, borçları n d ünya ekonom isine zarar verd iği gerçeğ ini ta n ı yorlar, a nca k onlar en küçük bir ödün vermeyi b i le d ü ş ü n m üyorlar. Bu d urumda şöyle bir soru sormak yerinde oluyor. Eğer borçlu ü l keler bunların hükü metleri özel borç ları n ödenmesini, bun ları devlet borcuna dön üştürerek üzerlerine a l ıyorlarsa, neden kred i veren ü lkelerin hükümetleri de kend i ba nka­ ları n ı n borçlarını üzerine a l masın ıar? Bizim moratoryuma ilişkin öneri m iz, Latin Amerika ve tüm dünya n ı n birçok devlet yöneticisinin, toplumsal ve politik çevrelerin i n zoru n l u l u ğ u ­ nu belirttikleri soruna politik ya klaş ı m la u y u m içindedir. B u n d a n başka moratoryum, kredi veren ü l kelerin önünde de, bunların kendi hesa p larına göre, a l ı nması olana ksız ola n borçları körd ü ğ ü m ü n u n çözü l mesine yar­ d ı m edebi lecek belirli perspektifler açıyor. Onerd i ğ i m i z moratoryum, ağır ekonomik bunalım ve ü l kemizde büyük sıkıntı lara katla narak elde edilen demokrasinin ye niden kuru lması göz­ önü nde bu l u nd u rulduğunda, bunun istikrarsı zlığının nedenlerinin ortadan ka ldırılmasına doğrudan yardım edebileceğ i görülecektir. Arjantin Ko­ m ü nist Partisi' ne göre, benzeri kararlar ı n a l ı nmasının, yığınların çıkış­ larıyla desteklenen ve halkın istem lerin i karşı lama kla görevli olan a lter­ natifli kurtu luş progra m ıyla zoru nlu bir d üzen içinde kuvvetlendir i lmesi gerekir. Bu, a s kersel darbeler yo lunun önüne güçlü engeller koyara k, sı kça sözü edilen yurtseverli k temelinde u lusal birliği teşvik edebilir. Eğer moratoryu m ilan edilirse, Arja ntin'in her yıl fa iz olara k ödediği 5,5 m i lyar dolarla ne yapılabilir? 2,3 m i lyon yoksul a ileye d a ha birçok eşya ile bir l i kte yiyecek maddeleri sağ la nmış olur. Biz, h a l k ı m ız ı n kurban olduğu acımasız soyg u n u n boyutları hakkında fikir edinmek için başka veriler de sıra layabiliriz. 1 985'te faiz ödemelerinin tutarı, bu gün 50 m i lyon 22


ton mısırı n ya da 41 m i lyon ton buğdayı n değerine eşittir. Başka b i r deyişle ü l k e n i n üç y ı l l ı k buğday ü rü n ü ne, y a da b e ş yı l l ı k m ı s ı r ü rü n ü ne eşittir. OLANAKLARI M IZ VE PERSPEKTi FLERIMiZ iMF'ye karşı koym a k gerekiyor, çünkü daha önce de belirti ldiği g i b i , Arjantin b u g ü n k ü koşu lla rda borçla rını ödeyecek d u rumda değildir. Böyle b i r karşı koyuş, C u m h u riyet içinde ve uluslara rası a l a ndaki nesnel koş u l l a r elveriş l i olduğu için, tüm üyle olanaklıdı r. O lkemiz, b u n a l ı m içi nde olmasına karş ı n , yı lda 70 m il ya r dolarl ı k ü re­ tim yapıyor. Moratoryum sonucu, gelirlerin b i r kısmı serbest bırakılabilir ve sermaye yatı rı m norm l a rı 0/o 20 i le 0/o 25 ora nında a rtı rı l a b i l i r. U lusa l ekonomi, ü retimde 1 4 m i lyard a n 1 7,5 m i lyar dolara vara n iç yatı rım elde etmiş olur.

Arjantinin birçok orta ğ ı ile ticaret ilişkisi vardır. O n u n saftığ ı m a l la ­ rı n % 1 0'unu B i rleşi k Amerika % 25' i n i AET ü l keleri v e tüm g e r i ka lan­ l a rı , ya n i % 60-70'i n i Latin Amerika devletleri ve sosya list top l u l u k satın a l ıyor. Ancak Arjantin için baş ithalatç ı n ı n Was h i ngton'u n olmad ı ğ ı n ı (bu konuda konuşulmadığı için ) çok az kişi bilir ki, bizim itha latı m ızın yalnızca 0:0 20'si ona , bu a rada % 30-40'1 da Latin Amerika'ya d üşmektedir. Bi rleş i k Amerika ve Batı Avru pa'dan ya pılan itha latın önemli bir bö­ l ü m ü n ü doğal olara k sanayi donatı m ı , yedek pa rça l a r (ki mya, meta l u rj i v e sa nayi n i n d i ğ e r dalları için) v b . ü retim a raçları oluşturuyor. Ya ptı rım­ lar d u ru munda ise, biz bu m a l la rı n büyük b i r çağ u n l u ğ u n u Latin Amerika ü lkelerinden, bağ l a ntısız devletlerden, o lası ekono m i k a b l u ka ların destek bulo mayoca ğ ı bizim Batı Avra pa' lı o rta k la rı m ızdon ve Arja nti n'i n o l u m l u ticaret b i la nçosu o l o n sosya l ist ü l ke lerden sağlaya b i li riz. Emperya l izme gereken yan ıtı ve rmek için biz büyük kayn a k l a ra sa h i biz. Orneğ i n enerjiyi ve gıda m a l l a rı n ı kend i m i z sağlaya b ilecek a sg a ri çaba­ la rla bugünkü ta h ı l ü reti m i n i i ki katına çıka ra b ilecek g üçteyiz. Tüketi m m a l la rı ü reten sa nayi ü l ke n i n gereksin i m lerini ka rş ı l ı yor, son yıllardaki d üşüşe karş ı n a ğ ı r sa nayi d a l l a rı da o l d u kça yü ksek b i r d ü zeyde bulunu­ yor. Arjantin Cu m h u riyeti, önemli ölçüde ve değişik maden kayna klarına sa h i ptir, devlet işletmeleri ise enerj i , atom ve elektro n i k, iletiş i m , meta ­ lurji, petro-kimya, ulaşım ve tica ret a l a n l a rında, m a l i sistemde stratej ik ko n u m larını koruyor. Diğer ya nda n , son yıllarda görülen geri lemeye ka r­ ş ı n, ulusun bağımsız geliş mesi için kullanılabi lecek olan hazırlıklı, yete­ nekli tekn i k kad ro pota nsiye l i de vard ı r. Küçük ve o rta iş letmeler (da ha 23


önce başa r ı l ı sınavla rd a n geçmiş o la n} ü lke ö lçüsünde bugü nkü rol lerini yü kselterek. u yu m l u b içimde öncü teknolojiyi kullanma, mal satın a l ma olanağına sa h i ptirler. B u a nlamda. benzeri cinsten bir ça l ı ş m a , Lati n Ameri ka' n ı n b i r l i ğ i i ç i n d a h a elverişli koşullar yarata bilir. Açı ktır k i , komü n istlerin i leri sür­ d ükleri görevler zord u r. Ama bugünkü d u ru m da a ğ ı rd ı r. Biz. ta rihsel b i r yol ayırı m ında bulu nuyoruz v e Arjantin'in egemen b i r u l u s olarak gele­ ceğ i söz konusudur. Eğer, 1 8 1 0 Mayıs g ün le ri n i n lide rleri bağı m s ı z l ı k sava ş ı n ı n g ü ncel sorun la rı n ı çözerken. her şeyden önce g üçl ükleri öne çıkarmış olsa l a rd ı . sonuç ne olurd u ? Eğe r onlar öyle hareket etm iş olsa� lard ı , ü l ke bugün de bir söm ü rge ü l kesi olara k ka l ı rd ı . i kinci ve tom k u r­ tuluş sava ş ı n ı n önem l i b i r p a rçası d u ru muna gelen d ı ş borçlara ka rşı . bugün verd i ğ i m iz sava ş ı ma da ta ri h i n dersleri gözö n ü nde bulunduru l a ra k tutum o l m a k gerekir. Bir ya ndan o nayasal d üzen i n , barış, demokrasi ve özg ü rlüğün koru n­ ması, öte ya ndan i M F'ye ka rşı eylemler a rasında sıkı b i r ilişki va rd ı r. D i ktatörlük yı llarındaki borç yükü binlerce kişinin yaşa m ı n ı yı ktı . Bun d a n ötürü borç l a rı n o rta d a n kaldırılması ve demokra s i n i n g üçlenmesi soru n ­ ları, halk kurtuluş h a re ketinin a yr ı l m a z b i r p a rçasıdı r. Borçların yı kıcı sonuçla rıyla savaşı rken biz, halkın çok zarar gördü ğ ü enflasyona. vergi lere. işçi v e memurların ücretlerinin d üşmesine, işlet­ melerin kapanmasına. yöreler ve bölgelerde sağ l ı k ve eğ itim alanla rı n ­ daki ekono m i k bunalıma vb. ka rş ı yığın eylemleri örgütleme n iyetindeyiz. B u sava ş ı m ı « a şa ğıda n » başlatma k gerek. B u g ü n b i z i m baş düşma n ı m ı z iMF'dir v e emekçiler o n a b i rleşi k g üçleri v e a rta n a ktiflikleriyle karşı koy­ m aya çağrılıyor. U l u sa l ve sosyal k u rtuluş cephes i n i n temellerini yal n ı zca böyle ata bili riz. Ka n ı m ı zca, moratoryum önerileri yığınları n seferbe r edilmesine, demok­ ratik g üçlerin birliğ i n i n sağlanmasına yard ı m edecektir. B u yöndeki as­ gari program da, bizim görüşümü ze göre, ş u m addeler yer a l malıdır. Dış tica retin temel a la nla rı n ı n devletleştirilmes i ; özel bankaların m i l leştir i l ­ me si v e m a l a lı ş-verişi üstüne sıkı b i r d e netim i n uygu la n ması ; yen i b i r vergi siste m i n i n temellerinin oluştu ru lması ( e n başta ü retim ya pı lmaya n top ra klardan ve büyük çiftliklerden vergi a lınması) ; tekellerin devlet soygu nu n a son verilmesi ; fiyatla r . üzerinde geniş ve etkili b i r halk kon ­ tro l ü n ü n ve sendikaların v e diğer toplumsa l örgütlerin de katıl ı mıyla devlet yöneti m i n i n örgütlenmesi. Biz, borç ödenmelerine ka rş ı , tüm Arja ntin lilerin bi rleşeceği geniş b i r hareketi k u rulması çağrısı n d a bulunuyoruz. Ana ekse n i n i demok rasiyi koru ma cephesin i n k u rulmasının oluştu rduğu b u soru n , politik p rojemizin yetki nleşmesi v e yaşama geçi ri lmesi yolu nda yen i yurtseverlik

24


çabaların gerektiği g ü n ü m üzde, kom ü nistlerin eylem leri nin merkezinde yer a lıyor. Borçla r sorun u ya lnız Arja nti n'i değ i l, tü m anakarayı ilgilendiriyor. F. Ca stro'n u n da belirttiği gibi, bu sorun ekono m i ktir, politiktir ve olayların gelişme d ü zeyine göre devri mci bir nitel iğe bürünüyor. e) Bunun çözümü için savaş, bug ü n L. Amerika ü l keleri n i n ö n ü nde d u ra n e n öne m l i soru n ­ lardan birid ir. Kuşkusuz bu savaş, en g e n i ş sosya l katm a n ların desteğ i n i bu lacak, S a n M a r i a n v e Bol iva r' ı n hayal ettikleri a na karada birliğin k u r� l masına ya rdı m edecek ve gelişmekte olan ü l kelerin kesin bağım­ sızlığı, d ü nyada daha ada letli ekono m i k i l işki lerin kurulması için verd i kleri genel sava ş ı m ı n bir pa rçası o laca ktı r.

(1) Bak, F. Castro. la i m paga b le deuda exsterna de America latina y del Fercer M u rido, como puede y debe ser ca ncelada y la u rgente del . Nuevo Orden Economice I nternaciona!. lo H a ba na, 1 985.

25


Uluslararası ekonomik iIi,kilerin normalle,tirilmesi günümüzün d irimsel bir görevidir Akademisyen Oleg Bogomolov SSCB Bilimler Akademisi'ne bağlı Dünya Sosyalist Sistemi Ekonomisi Enstitüsü Yöneticisi

Çağdaş d ü nyad a ö ne m li değişiklikler meyda na geliyor. Yeni süreçler u luslara rası i lişkilerin yapısını dönüşüme u ğ ratıyor. Bu süreçlerin hem politik gelişmenin hem d e sosyal ist ve kapitalist devletler a ra s ı nda eko­ n o m i k işbirliğinin perspektifleri a şısınd a n tahlil edilmesi önemlid i r. Tüm d ünyadaki duru m hesaba katı larak b a k ı l d ı ğ ı nda bu s ü reçlerin hepsi d e o l u m l u gözükmüyor. Hatta b u n l a rdan pekçoğu e nd işe yaratıyor. Dünya çapındaki olayla rın tek tek ü l ke le rdeki ve bölgelerdek i durumu etkilemele ri arttıkça b u endişe daha çok h issediliyor. Kapitalist ülkeler ile sosya l ist ülkelerin e ko nom i k örgütleri a rası nda temelden fa rklılıkla r olmasına rağmen çağdaş d ünyada ekono m i k yaşam uluslara ra sı laşıyor ve karşı l ı k l ı bağ ı m l ı l ı k a rtıyor. Ne yazık ki, e m perya l i st devletlerin, özel­ l i k le B irleş i k Amerika'nın ekono m isinin b ünyesinde b u l u n a n olu msuz eği­ l i m ve çelişkiler de u luslararasılaşıyor. Sa l d ı rgan e m perya list çevre lerin, önce llikle de ABD e m perya l iz m i n i n tutum u yüzünden u luslara rası gerg i n l i k ç o k c i d d i boyutlara yükseldi v e d ü nya ça p ı nda bir termonükleer çatışma teh l i kesi a rttı . Farklı toplumsa l sistemlere sa h i p ülkeler a rasında i ş a la n ı nda işbirliği ya pmak için belirsiz ve isti kra rsız bir hava doğdu . Çatışma ve askersel ü stünlük sağ la m a çiz­ g is i n i benimseyen m i l i ta ristler kend i dış pol itika ları n ı ve ü l ke leri d ı ş ı nda ki ekonom ik ç ı karlarını kaba kuvvet zoruyla koru m a k amacıyla sila hlanma yarışını kam ç ı la d ı la r. B u n l a rı n hepsi uluslara rası i l işki lerin istik ra rsızIaş­ masına, geniş fonların üreti m alanından u zaklaşmasına, toplumsal iler­ lemenin yava şlaması na ve u luslara ra sı tica retin gelişmesinin o l u m su z yönde etkilenmesine yolaçıyor. Yumuşma karşıtı süreçler iki ayrı sosya l siste m i n üyesi devletle r a ra ­ sındaki ekonomik işb irliği i l e uzlaşmaz d u ru m d a d ı r. V e b u rjuva iktisat­ çıları bile bu olgu n u n şu ya da bu ölçüde bil incindedirler. ( l) Yumuşa­ m a nın e kono m i k ve politik faktörleri ka rş ı l ı k l ı o la ra k birb i rleri n i bel i r l iyor.

(I) FAC'den Jürgen Nötzold güve n l i k politikası konusunda b i r anlaş­

maya va rı lmadığı sürece, EYK ü lkeleri ile e kono m i k bağla rı n politik açıdan bir anlamı olup o lm ayacağı konusunda Batı ittifakı içinde bir tartışma n ı n sürüp gittiğini beli rtiyor (Eu ropa, Arch iv, 1 984, N2 1 4, s. 438) .

26


Bu n u n la birli kte kuşkusuz ki, son sözü politika söylüyor. Bu ndan ötürü uluslararası politik havada b i r d ü zelme olmadan sosya l ist ü l keler ile ka pita list ü lkeler a rasındaki tica rette de öne m l i bir gelişme olacağı d ü ­ şünülemez. Ama uluslara rası ekonomik ba ğlar siste m i n i n kend isi de gelişme gösteriyor. Gezegenim izdeki devletlerin çoğu, özellikle geliş­ mekte ola n devletler, sosya l i st d ü nya n ı n çıka rlarına do belirli ölçüde za ­ ra r veren bu istikra rsız d u ru m u n ceremesini çekiyorlar. Savaş sonrasındaki en ciddi b u n a l ı m olan 1980-1 983 buna l ı m ı ndan sonra bazı kap ita l i st ü l ke lerin ekonomisinde be lirli b i r ca nlanma görüldü. Ama buna l ı m ı n etki leri a ş ı l m ı ş olmakta n uza ktı r. 1 984 yı l ı nda Ekonomik işbirliği ve Gelişme Orgütü (OECD) ü l kelerinde sanayi ü retimi 1 979 d ü ­ zeyini ancak aşabildi. i ki y ı l süren b i r aza l madan ve d u rg u n l u ktan sonra d Cı nya ticaret hacmi sa bit fiyatla rla yeniden a rtmaya başladı . Bütün b u neden lerden ötürü işsizlik geçti ğ i m iz 4 0 yıldaki en yüksek d ü zeyde bulunuyor ve m üz m i n ve patlayıcı bir soru n oluşturuyor. Ka pi­ ta list d ü nyada enflasyon süreçleri b i ra z yavaşladı, a ma O ECD ü l kele­ rinde tüketim fiyatları a rtmaya devam etti. O ECD ü lkelerinin ekonomi k perspektifleri n i doğru b i r şekilde değerlend i rmek açısından yatırı m faa ­ l iyetlerinin d u ru m u özel b i r önem taş ı r v e yatı rı m lar Avru pa'da hôlô g üçsüzd ü r. Bu öze l l i kle va rolan ü retim kapasite lerin i n kullanılma dü­ zeyinin d üş ü k l üğ ünden i leri gel me kted i r. Kôrların be l i rl i b i r ölçüde a rtmış olmasına rağmen veri m l i l i k ta rihteki en düşük d ü zeye i n m iştir. Yü ksek ba nka faizi ora n la rı n ı n va rlıklarını koru ma la n sabit sermaye yatırı m ı yerine mali a l a n a yatırı m ı n iıô lô tercih edildiği a n l a m ı na gelmekted i r. Bu olgu l a r karşısında d ünya kapita l ist ekonomisinde başlayan ca n ­ lanmanın ka lıcılaşaca ğ ı n ı u m m a k güçtü r. Burada ç o k sayıda v e karm a ­ şık soru nların kapita l i st d ü nya ekonom isi üzerinde baskı ya ptı ğ ı n ı d a hesa ba katıyoruz. O ECD' n i n kend i üyeleri içi n yaptığ ı tahmin lerde b i le ekonomik gelişme ora n la rı nda yeniden belirli b i r düşüş görü lüyor. Askersel harca m a l a rd a k i a rtış ise end işe vericid i r. Askersel harca malar em perya l i st merkezlerde öylesi oranlara va rd ı rı l m ıştır ki, sadece u l uslar­ arası g üven l i ğ i değ i L , aynı za manda u l uslara rası ekonomik i l i ş k i leri de tehdit eder d u ruma gelm iştir. ABD parası n ı n özel b i r rol oynadığı u lusla rarası m a l i sistem i n istikrarı bozu lm uştur. Silahlonma ya rışı ve a skersel üstü n l ü k sa ğ la ma ç izgisi ABD b ütçesine a ğ ı r k ü lfetler yüklemiş, b üyük bütçe açıkları daha çok devletin borçlanmasıyla karş ı l a n ı r o l muştur. Devlet borçları n ı n rekor düzeye ulaş­ ması banka kredi faizleri nin olağa nüstü yüksel mesi n i n ve Amerikan do­ ları n ı n fiyatı n ı n ya pay bir şekilde yükselmesinin ardınd a yata n a na ne­ , dend i r. ABD Merkez Ba n ka sı'nın yüksek fa i z ora nlarını sürd ü rme politi­ kası ülkeye sermaye a kı m ı na yo l açma kta ve diğer devletleri de sermaye 27


a k ı m ı n ı ö n lemek için fa i z o ra nlarını yü kseltmeye zorla ma kta d ı r. Bütün b u n l a rı n sonucunda ortaya çıkan d u ru m ise hiç de sa nayi yatırı mlarını cesa retlend i recek tü rden değ i ld i r. Ve doğa l ola ra k bu, ekono m i k büyüme hızının yavaşlamasına yol açmaktad ı r. Ekonom i k gelişme hızının yavaş­ laması da ABD' n i n bütçe açığı soru n u n u ayrıca d a ha va h i m leştiriyor. Çünkü devlet borçları n ı n fa izleri hızla a rtıyor, toplam harca maların beşte biri kad a r b i r tutara ya klaşıyor. Dolar kuru n u n yükse k l i ğ i n i n ABD d ışsatı m m a l l a rı n ı n rekabet g üc ü n ü azaltması v e dış a l ı m m a l larını ucuzlatması A B D d ı ş ticaret v e ödemeler dengesi açıkla rı nın süre k l i a rtması na yol açıyor. ABD yönet i m i bu açık­ ların ya klaş ı k ya rısını ü l keye çektiği ya ba ncı sermaye ile ka pattı. Ama dola r kuru n u n d ü ş ü rü l mesi g i ri ş i m leri bile Amerika 'ya yabancı sermaye a k ı m ı nı ön leye m iyor. Çünkü Bi rleş i k Amerika'da yatı rılan sermayenin ge­ tird i ğ i kô r diğer bütün ü l kelerdekinden daha yü ksektir. Kaldı k i , ABD verg i lendirme sistem inde ya p ı l a n son değ işikli kle yabancı yatırımcıların kaza nçla rı verg i dışı b ı rakıldı. Bi rleş i k Ameri ka 'ya a ka n pa ra n ı n büyük kısmı ü retici o l mayan a maçla rla ba n ka ve sigorta a l a n ı na yatı rım la rda k u l la n ı lıyor. Ve kuşkusuz b u da sağ l ı ksız b i r ekono m i k gelişmed i r. ABD'deki b üyük dış tica ret açığının başka ü l kelerden B irleşi k Ame­ rika'ya m a l i h racını a rtırara k, b u ü lkelerin ekonom i lerinin canlanmasına yol açtığı görü ş ü n ü ka b u l etmek pek g üçtür. Gerçek olan d ı ş satımcı ülkelerden tek ya n l ı olara k dışarıya kayna k a ktığı ve bunun da b u ü lke­ lerdeki sabit yatırım m ikta rını aza lttığıdır. Bu n u n yanısıra dolar kuru n u n ya pay b i r şekilde yüksek tutu lması B i rleş i k Amerika'yı d ünya n ı n geri ka­ lan kısmına enflasyon i h ra ç eder d u ru m a getirm iştir. Çünkü a l ıc ı l a r enerj i kayna kları g i b i fiyatı dolarla ölçü len dışa l ı m m a l l a rı na g ittikçe d a h a fazla ödeme ya p m a k zoru nda d ı rlar. Pekçok pol itikacı ve i ktisatçı büyük para tuta rlarının B i rleş i k Ameri ka'ya a kıtı lmasının ve dışa l ı m m a l i yetle rinin a rtmasının Batı Avru pa'da gelişme h ızını yavaşlattığı ve yığınsa l işsizliğe yol açtığı kanısındadı rla r. Fransa Sanayii Ye niden Yap ı ­ landırma v e Dış Ticaret Bakanı E . Cresson kısa bir s ü re önce şu açık­ lamayı ya ptı : " Amerika' n ı n Avrupa sermayesin i B i rleşi k Amerika'ya çeken pera politikası bizim yatı rı m ya p m a m ızı ve bunun sonucunda ekono m i ­ m izi v e sanayimizi modernleşti rmemizi engelliyor (2) " Monde diploma­ tique.. şöyle yazıyo r : " istemed i k leri ha lde ABD ekonomisinin yeniden can lanmasına yard ı mcı olma şerefi Avru pa'ya ve " üç ü ncü d ünya ..ya bah­ şed i l d i ... (3) Biz de şunu ekleye l i m : Bunun ya nısıra ABD'nin o dev silah­ lanma prog ra mınq fon sağlama g i b i tartışma götü rür bir onur da b a h ­ şed i l d i . ...

Eğer b u m a l i mekanizma ların uzun b i r süre işlemesine g ö z yumu lursa,

(2) « Newsweek » 1 8 S· u bat 1 985, s. 52.

(3) " Monde d i p loma tique», Hazira n 1 984, s. 1 3.

28


ka p i ta list d ü nyadaki bütün devletler için ciddi sanuçları olaca k b i r pat­ la maya yol açaca ktı r. Bu koşullarda, gelişmekte olan ül kelerin dev boyutla ra va ra n borç la rı (Dünya Ba nkası'n ı n ta h m i n lerine göre 1 984 sonu nda 900 m i lya r dolar) özel b i r te h l i ke oluştu ruyor. Bu ü l keler dış borçları n ı ödemek i ç i n her yıl 1 50 m ilya r do l a rd a n fazla para veriyorlar. Borçlu ü lkelerin d ışsatım ge­ l i rleri n i n % 50'sinden fazlası borç ödemelerine gidiyor (Bu, 1 979 y ı l ı nda « sa dece » % 36 i d i ) . (1,) O ECD ü l kelerinden gelişmekte ola n ülkelere kredi, sermaye yatırımı ve devlet ya rd ı m ı biçi m i nde ya pılan net kayn a k transferi yurtdışında net b i r para a kışına y o l açtı. (5) Bu d a « üç ü ncü ' d ünya »nın zaten sınırlı olan ekono m i k gelişme olanakla rını d a h a d a da ralttı. Dünya ka p ita l ist ekonom isindeki u lusla ra ra sı finans meka n i zma ları ge­ l irlerin emperya list devletlerin ç ı ka rına bir şekilde yen iden dağıtılmasında kullanıla n güçlü bir a ra ç d u ru m u na geldi. Borç l a n a n gelişmekte olan ü lkeler ise köleleşmiş b i r d u ru m a geld i ler. Bu ü l keleri n ödeme olana kla rı a rtmıyor. Çünkü d ışşatım gelirleri n i artırma g i rişim leri hemen hemen aşılmaz e ngellerle karşılaşıyor. Aslı nda bu ü lkeleri n ilk ya pmaları gere­ ken şey, kendilerini önde gelen ka p ita l ist devletlerdeki gerilemenin etkisiyle iç i ne yuvarla ndıkla rı ciddi ekonom i k bunalımdan kurta rma k, yüksek ekono m i k gelişme h ı zlarına ulaşmak, başta m a m u l maddeler olmak üzere d ışsatım a yönelik ü retim lerini a rtırmaktır. B u ü l kelerin u lusal sanayilerin i koruyu p geliştirmek için m a k i ne, donatı m , yedek parça ve gereç dışa l ı m ı n ı genişletmeleri gerekiyor. Oysa dış borç ödemenin yükü ve dışsatı m gelirleri n i n gidere k a za l ması bu ü l keleri a ksi yönde, dışalım­ ları aza ltmaya doğru itiyor. Ote ya ndan ta lebi n d üşmesi ve tica ret fiyat­ la rı n ı n kötüleşmesi gelişmekte olan ü lkelerin d ışsatı m ı n ı olumsuz yönde etkiliyor. 1 980 ile 1 983 a rası nda bu ü lkelerin d ı ş ticaretin de % 26 dola­ yında bir d üşüş görüld ü. ABD'li iktisatçı W. Klein, 1 981 ve 1 982 yıllarında b u ü l kelerin sadece i h raç ettikleri yakıt ve h a m m adde fiyatları n ı n düş­ mesi sonucu 79 m ilyar dola r yitird ikleri ta h m i n i nde b u l u n uyor. Küba Kom ü n ist Partisi Merkez Komitesi Biıinci Sek reteri Fidel Castro « Excelsior" g a zetesine verd iği demeçte .. üçüncü d ünya "nın d ı ş borç­ larını ödeme yete neği soru n u n u Latin Amerika bölgesi çerçevesi nde ta h ­ l i l ed iyor ve b ütün hesa pları n ve her türlü ekono m i k, politik, ta ri hsel ve moral değerlendirmeleri n .. Lat i n Amerika ' n ı n dış borçla r ı n ı n ödene­ meyeceği ve sili nmesi gerektiği sonucuna va rdığı n ı » vurg u luyor. (G) Kredi

(1,) Birleş m i ş M i l letler 3. Gelişme O nyılı Uluslara rası Gelişme Stratej isinin

Gözden Geç i ri l i p Değerle n d i rilmesi U N Oc. 4/39/ 1 1 5 E/1 984/49, s. 9.

Ci) Dünya Ba nkası'na göre özel kaynaklard a n .. üça'ncü d ü nya » ü l kelerine ya p ı la n net sermaye transferi ( 1 98 1 yılında yak la ş ı k 1 6 m i lyar dolar) yu rtd ışına net b i r pa ra a kı�ına yol a çtı (1 982 y ı l ı nda 7 m i lya r dola r) . (6) " G ra n m a », 30 Ma rt 1 985.

29


açan devletlerin askersel harca maları nda o/u 1 0- 1 2 a ra sı nda b i r kı sıt­ lama yapma ları ve b u kaynağ ı n gelişmekte alan ü l ke lerin dış borçları n ı n karşılanmasında kullanılması b u soru na a kla uygu n b i r çözüm olobilir. Koru ma c ı l ı k zaten m ü z m i n leşmiş olan m a l i ve pa ra sa l soru n ları daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor. Çok geniş boyutlar a la n koru macılık g ü n ü m üzde a rtık sadece g ü m rü k d uva rları şekl i nde ortaya çıkmıyor. Gü­ n ü müzde koru maci l i k çok da\ıa karmaşıklaşmış ve çok daha değişik bi­ ç i m l e r a l m ıştı r. Bu nlar a rası nda itha lat kota la rı n ı n « gö n ü l l ü .. i h racat sınırla maları n ı ve katı ayarla maları soya b i l i riz. Sanayileşmiş kapita list ü l kelerin u lusa l gelirlerinin % 3 ile % S' i n i kendi üretici ve i h racatçı la rı n ı yatıştı rma k iç in harca d ı kları ta h m i n ediliyor. lJ retici v e i h racatçıları dış rekabete ka rşı koruma çabaları başla ngıçta sadece ta rı m a la nında gö­ rü ı üyord u . Bug ü n ise çok sayıda sanayi d a l ı n ı kapsıyor. Bu nları n başında hızlı teknik gelişmenin ya da dar görüş l ü tekni k ve ekonom i k politika ların sonucu b üyük güçl üklerle karşı ka rş ı ya kalan ü re­ tim d a l la rı gel iyor. Bunlar a rasında meta lurju, otomotiv, lastik sanayi, gemi ya p ı m ı , doku macı l ı k g i b i « eski .. sanayi d a l l a rı ve elektronik ev eş­ ya ları g i b i modern sanayi d a l ları da yer a l ıyor. « Ti mes of i nd ia .. ga zetesi sanayileşmiş ü l ke lerin gelişmekte olan ü l ke lere itha latıarını l i bera l i ze etmeleri gerekl i l iği konusunda vaazlar verd i klerini, oysa ken d i leri n i n pa­ za rlarını geliş mekte olan ü l ke lerden gelen i h racat maJlarına kapamak için g ü m rü k ve g ümrük dızı kısıtla malara g ittikçe d a ha s ı k başvu r­ du klarını yazıyor. (1) Asya, Afrika ve Latin Amerika ü l kelerinden gelen i h racatı n yaklaşık % 40' 1, sosya l ist ü l kelerden gelen i h racatın i se d a h a da b üyük b i r k ı s m ı ç o k çeşitli kısıtla m a l a rla ka rş ı karşıya kalıyor. Koru macılığa niçin başvuruluyor� Çoğu za m a n korumacılığa işsizli ğ i önlemek içi n başvurulduğu söyleniyor. Oysa gerçekte böyle değ i l d i r. As­ l ı nda korunan sanayi daJları nda işsizliği a rtıra n modern teknoloj i lerin k ô r a macıyla kullanıma soku lması, a l ışılagelmiş bir şeydi r. M a l i ve sanayi bakı m ı ndan g ü ç l ü kapita l ist devletlerin d ünya ekono­ m i si üzerinde egemen l i kleri n i kurmak ve eskiden söm ü rge olan çeper ü l ke leri ni söm ü rmek için ko rumacılığa başvurma ları nın halkı gösterilecek bir yanı yoktur. Emperya l i z m i n gelişmekte olan ve sosya l i st ü l kelerle tica retinde başvurduğu çeşitli ayırımcı önlemle r d ünya ekonomisinin daha sağ l ı klı bir hale geti ri l mesi i htiyacıyla açık bir çelişki içi ndedir. Politik baskı ya pmak a ma cıyla ticaret ya sa kları , kredi ve tekno loj i k a b l u ka l a rına başvuru lması öze l l i kle ka b u l edi lemeyecek b i r şeyd i r. Ama yine de B i r­ leş i k Amerika ve onun etkisi altındaki öteki NATO ü lkeleri sürekli b u metodlara başvu rmaya deva m ed iyorla r. Oysa em perya list devletler gelişmekte olan ülkelerle ve sosya l ist dev­ letlerle va rolan, kimi ekonomik, değ i ş i k ka na l l a rı n ı tıkamakla kendi i h ra -

(i) « Ti mes o f Indio , 1 2 Ho rizon 1984. ..

30


cat ola nakları n ı d a ra ltıyorlar ve önemli paza rla rda n yoksun kalıyorlar. Ge rçekteyse, çetin ekonom ik b u na l ı m ı n etkileri a ş ı l m ı ş o lsa bile, Birleşik Amerika, Batı Avru pa ve Ja ponya ' n ı n gerek gelişmekte olan devletlerle, gerekse sosya l ist devletlerle dış ticaretierin i a rtı rmaya büyük ölçüde i htiyaçları va rd ı r. Ekonom ik ve politik g üçlerin dizilişi nde, d ü nya üretimin yapısında ve coğrafya sı nda ve tekni k temellerinde meyda n a gelen başlıca değişik­ likler u luslara rası ekonomik i l işkileri etkil iyor. Birincisi, savaşta n önce metropol ü l kelerle söm ü rgeler a rası ndaki tica­ ret önde gelirdi. So n kırk yılda ise, sanayileşmiş ka pita l ist ü l keler a rasın­ daki ticaret öne geçti. Sosya l ist ülkelerin d ü nya sanayi üret i m i ndeki payları bunun üçte birini aşmış olmasına ka rş ı n , dü nya ticareti ndeki payları aynı o ra nda a rtma d ı . Gelişmekte olan ülkelerin dü nya sa nayi üretim indeki payı n ı n n �) 9 olmasına karş ı l ı k b u ü l kelerin d ü nya i h racatı n ­ d a k i payla rı da lgalanma gösterdi ( 1 960'da °, 0 2 1 , 1 970'de 0/o 1 7, 1 983'de: 25 idi), son dönemde ise d üştL!. ikincisi, Birleşik Amerika, Batı Avru pa ve J a ponya 'nın gerek ekonomik, gerekse i h racat pota nsiye l lerinde öne m l i değişiklikler olduğu açıktı r. Savaş sonrası i l k y ı l l a rda d ü nya kapita l ist ekonom isinde tek b i r merkez va rd ı . Ş i m d i ise, birbiriyle rekabet h a l i nde olan d ünya ça pında üç merkez var. 1 970'lerin ikinci yarısında n son ra b u merkezlerden Batı Avru pa ' n ı n ekono­ m i k g ücünde görece b i r zayıflama eğ i l i m i ortaya ç ı ktı. Oçüncüsü, bilim ve teknik a la n l a rı nda hızlı ve önemli gelişmeler olu­ yor ve b u n l a r etki lerini d ü nya ekonomisi üzerinde gösteriyor. Elektro­ n i k, robotla r ve m a n i pülatörler, atom enerj isi, uzay teknolojisi ve jet uçakları, hassas ve olağanüstü dakik kontrol ve ölçü a letle ri, yeni gereç­ ler, bioteknoloji ü retimde taş ı macı l ı k ve iletişimde devrime doğru g idil­ mesine yol aça n , emek üretkenliğini a rtıra n ve yaşa m d ü zeylerin i n ö nemli ölçüde a rtması için yeni olanakların önünü açan teknoloj i ler a rasında sayı l a b i l i r. Bili msel-teknik yaratı c ı l ı ğ ı n en modern, e n i nce tezga hta n geçmiş ve en yoğ u n ürünü olan m a l l a r gerek u lusal ekonom i /er, gerekse d ü nya ekonomisi açısından olağanüstü önem kaza nıyor. Kapita l i st d ünyada yüksek teknoloji gerektiren ürünlerin ü retim i ve i h racatı g ittikçe daha fazla en gelişmiş kapita l ist ü l kelerde yoğu nlaşıyor. Çok sayıda geleneksel ve az kôr sağlayan üretim dalları, özellikle çök­ mekte olan ya da çevreyi ki rleten üretim d a l l a rı ise g iderek çeper ü lke­ leri ne, gelişmekte olan ü l kelere a ktarı l ıyor. Bunlar a rası nda doku m a , pet­ rol ve enerj i kompleksi, meta lurj i , kimya, makine ve elektronik a let y a p ı m ı , vb. g i b i sanayi kollarını saya b i / i riz. Bazı " üçüncü d ünya .. ü l ke ­ leri n i n i h racatı n ı n "/0 60'l n l d e r i , g iyim eşyası, rad yo v e fotoğraf makine­ leri, elektri kli ev a letleri, i letişim a raçları, seya hat ve spor m a l la r ı , oyu n ­ caklar ve süs eşya ları oluşturuyor. 31


üretim ka pasiteleri n i n bir k ı s m ı n ı n sanayileşmiş ü l ke lerden gelişmekte olan ü l ke lere kaydı rı lması keyfi b i r şekilde yap ı l ma ktad ı r ve bu işte gelişmekte ola n ü l kelerin d i ri msel ç ı ka rl a rı h iç b ir şekilde göz önünde tutu l m a m a ktad ı r. Ka ra rlar ilgili h ü kü metler yerine bir çoku luslu teke l i n kendisi ta rafından a l ı n maya ba ğlanalı beri b ü y ü k em perya l i st devletlerin ve gelişmekte olan ü lkelerin ekonomilerindeki sözü mona yeniden sa­ nayileşme ta mamen b i rbiri nden kopuk bir şekilde oluyor. Bu ise ras­ yonel bir işbölümü sa ğla nmasını engell iyor ve işbö l ü m ü n ü n piyasa g üçleri n i n faa liyetlerine uygun b i r şekilde oluştu ru lmasına ters düşüyor. Bu nedenle « ye n i sanayi devletleri » n i n ortaya çıkması d ü nya kapita list piyasa larındaki rekabet kavgasını daha da kızıştı rıyor. Dörd ü ncüsü. ucuz işgücü b u tip ü l kelerin i h racatla rı n ı n g izli bir şe­ kilde a rtma s ı n ı n a na ekono m i k ö n koş u l u d u r. Oysa otomasyon. robot k u l la n ı m ı . e nerji tasarrufu yapan teknolojiler ve benzeri g ib i b i l imsel­ tekn i k devri mdeki en son gelişmeler b u faktörü öne m l i ölçüde zayıflatıyor ve sonuçta gerek d ünya sanayisinin gerekse d ü n ya tica retin i n ya pısı nda ö ne m l i değişikliklere yol açıyor. Bugün kend i ekono m ileri n i yeniden ya p ı ­ la n d ı rm a sürecinde ola n kap ita l ist devletler oto mati kleşmenin gereksiz kıldığı işgücüne yen i iş a l a n la rı yaratma gereksi n i m iyle ka rş ı ka(şıya d ı r­ l a r. Beş incisi. u luslara rası ticarette yakıt ve hammadde payı n ı n g iderek d üşmesi yeni madeni eşya ve teknoloj i değişimine yol açtı. H izmetler i hracı nda da hızlı bir a rtış görülüyor. üste l ik b u n la rı n çoğu taş ı macılık. sigorta. ha berleşme. tu rizm g i b i geleneksel h izmetler değ il. donatı m kira­ lama. bilg isaya r ve veri işleme h izmetleri. kilit projeler hazırlama ve m ü hendislik. çeşitli da nışma servisleri. l isans satı m ı g i b i yeni tip h izmet­ lerd ir. Birleşik Amerika ' n ı n i h ra ç ettiği hizmetler g ü n üm üzde b u ülkenin to plam ih racatının % 40' l n l oluştu ruyor. pünya ekonomisinde taşıma. h a berleşme. veri işleme. ba nka lar. de­ ğerli kağıt borsa l a rı. depolama ve benzeri g i b i a lt ya p ı n ı n rol ü n ü n g it­ ti kçe a rtmasıyla b u gelişmenin çelişkili niteliği g iderek daha a ç ı k olara k görülmeğe başlıyor. B u g ittikçe kapitalist d ü n ya n ı n önde gelen ü lkelerinde yoğu n laşıyor. Ara c ı l ı k işlevlerinin ithalat ve i h racatta n d a h a büyü k boyut­ larda' tekelleştirilmesi i le çoku luslu tekeller gerek üretimde gerekse tüke­ timde muazza m b i r g üce sa h i p oluyorlar. Ve bu pek çok ü l ke n i n çıkarları pa hasına ya p ı lıyor. Halen çoku luslu tekel lerin d ünya ticaretin i n üçte birinden fazlası n ı kontrolleri a ltında tuttuk l a rı ve gelişmekte olan ülke­ lerin i h raç ettiği h a m ma d delerin üçte b i rini ve m a m u l m addelerin de öne m l i b i r kısm ı n ı a l ı p sattıkları ta h m i n ed i l iyor. Bilimsel-tekn i k i lerlemeyi insa n l ı ğ ı n orta k bir kaza ncı d u ru m u n a getir­ mek için çaba göstermek gayet doğa l d ı r. Fa kat halen b i l i msel-te k n i k devri m i n sonuçları eşitsiz b i r şekilde dağıl ıyor. Sanayileş m iş ka pita list 32


ü lkeler modern bili msel ve tekn i k olanakları n kendi el lerinde yoğ u n laş­ ması nda n gittikçe d a ha fazla çıkar sağlıyorlar. Gelişmekte olan ü l ke­ lerden « beyin göç ü ,. öne m l i boyutlara u laşm ıştır. Bu da em perya l i st dev10tlerin b i l i m sel -teknik ilerlemenin meyva ları n ı tek ya nlı olara k kendi m ülkiyetleri ne daha fazla geçirmelerine önemli ölçüde yard ı mcı oluyor. Bunlar gönüm üzde büyük ölçüde istikrarsız olan ve gelişmesi n i n çeliş­ kili niteliğini d a ha da a rtı rma ktan başka işe ya ra mayan değişikliklere u ğ rayan global ekonomik d u ru m u n u n bazı ayırded ici niteliklerid ir. Dü nya ekonomisinin meka n izması , o n u n ye ni d u ru m uyla bağda şmıyor ve bunda reform ya p ı l m ası gerekiyor. Gerek her bir ü l ke n i n içindeki, gerekse ü l ke le r a rasındaki sosya l-eko­ nomik i l işkilerd e köklü değ işiklikler ya pmak gerekiyor. Fa kat henüz böylesi a ğ ı r bir hasta l ı ğ ı tedavi edebi lecek reçetenin bu lun ması u m u d u yoktur. Yeni bir u l uslara rası ekonom ik düzen hareketi, d ünya ekonom isindeki ilişkileri demokratla ştı rma k ve d ü nya ekonom isinin kendi iç çelişkilerini yum uşatmak için perspektifler açıyor. Fa kat bu hareket de şimdiki d u ­ ru m u kendileri i ç i n elverişli görenlerin g üç l ü d ireniş iyle karşılaşıy'or. i ki ayrı sosya l -ekono m i k sisteme ve fa rklı gelişme d ü zeylerinde olan iki ayrı ülkeler grubuna bölünmüş olan bir dünyada gerçek eşitlik ve kar­ ş ı l ı klı çıka r ilke lerine dayalı bir u l u slara rası işbirliği ve ayrı m c ı l ı ğ ı ve sö m ü rüyü ortadan ka l d ı rmak için sürekl i sava ş ı m ve ri l mesi gerektiği n i öngörmek güç bir şey değild ir. B u savaşı mda hedef u luslararası ekono­ mik i l işkilere katılan herkesin, yani sosya list ve yeni kurtu l m u ş ü l kelerin ve büyük, orta ve küçük sanayileşmiş kapita l i st devletlerin çıka rları nın göz önünde tutu l ması ve a ra l a r ı nda ta m bir eşitl iğin sağlanmasıd ı r. Bugün a rtık ülke leri zorlama çözüm lere u z u n süre inandırmak m ü mkün değildi r. Arta n g üçlü klere çare sadece bütün ta rafla r için ka b u l edile­ �i lecek bir ekono m i k stratej inin d i le getiri l mesi ve gönüllü, eşit hakiı ve karş ı lıklı ç ı ka ra daya l ı bir işbirliği ile b u l u n a b i l i r. Dü nya tica reti n i n yapısı içersinde fa rklı sosya l sistemlere bağ l ı dev­ letler a ra s ı ndaki değişim görece küçüktür. Toplam değişimin sadece % 3-4' ün u oluşturmakta d ı r. Fa kat son dönemle rde sanayileşmiş ka pit(] ­ list ülkeler, sosya list ülkelerin dış tica retinde % 26-30' l u k bir yer tutu­ yor. Bu do b u değişimin bizim için büyük önemi o l d u ğ u n u göstermekte­ d i r. O ECD ü l ke lerinin sosya l ist ülkelerle ticaret bağları b i ra z daha düşük düzeyde olm a sına karşı n, onlar da, özel likle Batı Avrupa ülkeleri bu tica retin gere k ekonomik, gerekse politik açıda n b üyük öne m i n i ya d­ sıya m ıyorlar. ' . Ne ki, g ü n ü m üzde bu tür işbirliği i l işkileri henüz güç b i r dönemden geçiyor. 1 970' 1 i yılların ilk ya rısında EYK ü l keleri ile sanayileşmiş kap ita l ist ülkeler a ra sındaki tica ret o rta lama % 22,Tlik bir y ı l l ı k , 33


a rtış gösterd i. 70' li yılla rı n i ki nci yarısında ise bu oran ",'0 1 3,2'ye düştü. 80' lerin başlarındaysa ticaret a rtışı hızındaki yavaşlama d u rg u nluğa dö­ n üştü. Son zamanlarda ise çok i stikra rsız olmakla b i rlikte bazı canlanma işaretleri görül üyor. EVK ülkelerinin sanayilesmiş kapitalist ülkelerle dış ticareti (milya r ruble, cari fiyat/ar)

1 975 Toplam tica ret

38,0

1 980

1 981

1 982

68,7

7 1 ,4

7 1 ,2

1 983 73,9

1 984* 75,0

i h racat

1 4,6

32,8

33,7

35,8

38,6

40,0

ithalat

23,4

35,9

37,7

35,4

35,3

35,0

- 8,8

- 3,1

- 4,0

+ 0,4

+ 3,3

+ 5,0

Tica ret dengesi

Ta h m i n i olara k. EVK ü l keleri d ı ş ticareti», Moskova, 1 980, S. 28, 34, 36. Agy 1 983, S. 28, 35, 42 (Rusça ) . *

Kaynak:

..

Sosya list ü lkelerin sosya list ol maya n d ünya i le g ü n ü müzdeki iş iliş­ kileri hiç de normal değildir. Bu ilişkiler, her yerde g ittikçe kötüleşen u luslararası d u ru m u n ya nısıra , ka p ita list ekonomideki b u na l ı m d u ru m u ­ n u n d o etkisi a ltında d ı r. Kuşkusuz k i , planlı ekono m i sistem i v e karş ı l ! k l ı işbirliği sosya list ül keler top l u l u ğ u n u y ı k ı c ı dış u nsu rla rı n etkisinden b ü y ü k ölçüde korudu, o ma topluluğu m u zu bu etkiler korşışı nda hepten de et­ kilen mez kılmad ı . Bu faktör ka pital ist ü l kelere borç ve faiz ödenmesini g üçleşti riyor, sosya l i st ü l kelerin ham madde, besin ve mamul madde i h raç etmeleri n i n önüne engeller koyuyor. I h racat fiyatları ile ithalat fi yatla rı a rasındaki olumsuz ora n , sürekli tırma n a n fa iz ora n la rı , kapita l i st ülkeler p a ra la rı n ı n değer yitirmeleri, koru m a c ı l ı k ve Botı ' n ı n uyg u ladığı ayrı l ı kç ı tica ret v e kredi politikası, sosya list ülkelerin sosya l i st o lmayan d ünya ile il işkilerinde zara ra u ğ ra ma s ı na yol a çıyor. En yeni te kniğin ve teknoloj inin sosya list ülkelere satı lmasına kona n kısıtlamalar d o sosya l izmin ç ı kar­ larına za ra r veriyor. Sosya list ülkeler toplu luğu, sanayileşmiş kapita l ist ü l keler de içinde, d ü nya ekonomisinin normal leştirilmesini a ktif bir şekilde savunuyor. EVK ü lkeleri n i n çoğ u n luğundaki ekonomik ma nzara b u n u daha da elverişli kılıyor. Ekonom iyi e nta nsif gelişme yoluna sokm a n ı n getird i ğ i güçlükler, kuşkusu z, 1 983 yı l ı na kad a r, ekonomik gelişme h ı zında belirli bir yavaş­ la maya yol açtı ve sosya list ül kelerin i h racat ve itha lat olana kla rı nda belirli bir da �a l maya neden oldu. Serbestçe çevri lebil i r paraya boşvurma zo ru n lu luğu do bera berinde bazı sonuçları getird i : Ka pita list d ünyada k i m ü z m i n çöküntü i h racatı n a rtması nı b ü y ü k ölçüde engelled iğ i için, borç34


ların aza ltı lması için baş vuru la n başlıca yol sosya list olmayan d ü nyad a n ya pılan ithalatın kısıtlanması oJ d u . B u n u n l a birlikte, 1 983 v e 1 984 yılla­ rında, top l u l u ğ u m u z üyesi ülkelerin çoğunluğ u nda, ekonomide işler d ü ­ zeldi. Ekonom i k gelişme h ızları yüzde b i rden daha fazla b i r yükselme gösterd i, Batı'yla olo n ödemeler dengesi iyi leşti, yükü açıkça görülen para borcu aza ltı ldı ve yönlendirile b i l i r d u ru m a getirild i . Sosya list ü lkelerin , EYK çerçevesindeki e konom i k işbirliği v e gelişmekte olon devletlerle işbirl i kleri, u l usla ra rası ekonomik i l işkilerin d üzen lenmesi konusunda d ikkate değer b i r örnek oluşturmakta d ı r. EYK ü l ke leri a ra ­ s ı n d a k i ekonomik işbirliği e ş i t haklı l ı k v e yoldaşça dayanışma i l keleri üzerine k u ru l u d u r. Sosya list ü l kelerin geliş mekte olan devletlerle olan i l işkilerinde tek ya nlı çıka r sağlama ortadan ka ldırı l m ıştı r ve b u ü lke­ lerin modern b i r u lu sa l ekonom i kurm a l a rı na ya rdı m sağ la nm a ktad ı r. Kapita list d ünya ekonom isindeki eski meka n izmalar değ iştiri lmediği takdirde bu ekonom i n i n çelişki lerin i n keskinleşmesi n i n ciddi b i r çökün­ tüye yol açacağını gözönünde b u l u n d u ra ra k , b i z u lu slararası ekonominin e n m üz m i n soru nları konusu nda g lobal görüşmeler yap ılmasını savu nu­ yoruz. 1 984 yılı nda Moskova'da yapılan EYK Ekonom i k Doru k Topla ntı sı'­ nda, Helsinki Sonuç Belgesi'nin « i kinci sepetinde » yer alan önerile rin gerçekleştirilmesi soru n u nda top l u l u ğ u n yapıcı tutu m u b i r kez daha d i le getiri l d i . Sosya l ist devletler Batı i le eşit haklı b i l im sel ve te knik işbirliği ya p ı l masını ve yüksek teknoloji piya sa la rı na g i rişin karşı l ı klı gen işletil ­ mesi n i istiyorlar. B i l i m v e tekniğin bazı dalla rı nda önde g iden em per­ ya l i st devletler ise, b u olana ğ ı , çoğu zam a n ya lnız ekonomik çıkar sağ­ lamak için değ i l , aynı za manda politik baskı ya p m a k için de kulla n ı ­ yorlar. Orneğin, A B D , NATO'lu ortaklarına, yüksek teknolojik ürün m ik­ ta rla rı konusunda sosya l i st ü l kelere uyg u ladı' kları yasakla rı daha da a rtı rma konusunda b i r ka rar dayattı. EYK üyesi ülkelerin Moskova top la ntısı, bu ü lkelerin kollektif ekon o m i k olanaklarını g üç lendirirken, değ iştokuşların v e temasların zoru nlu old u ğ u b i l i msel v e teknik a la nda h iç de d ü nyanın g e r i kalan kısmından kendi ­ lerini ayırmaya ça lışmadı klarını gösterd i. Bu rada gözetilen tek nokta, gerektiğ i nde şa ntaja ve baskıya karşı koya bilmek için b i l imsel ve tek n i k ilerlemenin d i ri m sel ala nla rında yeterince g üç l ü o l m a ktır. Doğu - Batı a rasındaki ekonomik ilişki lerde b i rikmiş olan d a ha pek çok sorun çözüm bekliyor. azeilikle, tica rette a lı n a n ve satı lan m a l l a r ya pı­ sının gel iştiril mesi gerekliliği kend isini b üyük ölçüde duyu ruyor. B i r ya n ­ dan, E Y K ü l kelerinin gelişmiş ka pita list ü l kelere ya ptı kla rı i h racatta e n b ü y ü k yeri ya kıt, h a m m a d d e v e besi n maddeleri tutuyor. Bunlar topla m i h racatın dörtte üçünden fazlasını oluştu ruyor. M a m u l m a l l a r ise i h racatın sadece dörtte b i ri n i oluşturuyor, bunları n a ra sı nda makine ve donatı m ı n tuttu ğu ye r i se sadece % 7'dir. Ve görü nü rde b u konuda iyiye doğru her35


hangi b i r değişiklik bel i rtisi yoktur. Böyle b i r i h racat yapısı ise, ihracatı n a rtması konusu nda pek az olanak getiriyor. ate ya nda n , EYK ü l kelerinin itha la tındaki ma kine, donatım g i b i yatırı m m a l larının payında istenmeyen b i r d üşüş va rdır. Bu ya pısal soru n l a r a ncak Doğu - Batı a ra sı nda iş tema slarının yayg ı n ­ laştırılma sıyla v e değ i ş i m i n ekonomik koşullarının d ü zeltil mesiyle çözüle­ b i l i r. Sosya list ekonomik bütü nleşme b i r ya ndan buna katı l a n l a rı n ekonom i k ve teknik potansiyelini a rtı rıyor, öte yandan eşitlik v e karşı l ı klı ya ra r i l ke­ lerine göre işbirliği yapmayı ka bu l eden gelişmekte olan ü l kelerle olduğu gibi gelişmiş ka p ita l ist ü l ke lerle de istikra rlı ve ka lıcı ticaret ve ekono m i i lişkileri sağlama ola na kla rını da ge nişletiyor. Sosya l ist ülkeler toplulu­ ğ u n u n dış ekonom ik bağ la rı dünya ekonomisini istikra ra kavuşturucu b i r r o l oynaya b i l i r. Aradaki b ü t ü n ç ı ka r fa rkl ı l ı kla rına rağmen, sosyalist ü l ke­ ler to pluluğu d ü nya ekonomisinin düzen lenmesi, elveriş l i tica ret koşul­ l a rı n ı n ya ratılması, ü retimin ve d ü nya ticaretinin yeniden ya p ı la n d ı rı l­ masının gerçekleştiri l mesi, yeryüzü ndeki kapasitelerinin, işgücü kaynak­ larının ve ham madde ve enerji kayna kla rı nın rasyonel k u l l a n ı m ı ve çev­ re nin koru n ması için en elveris l i çözüm yolla rını a ra maya hazı rd ı r. 70' I i y ı l l a rda u l u slara rası i l işki lerde sağlanan tüm olu m l u gel işmeleri pekişti rip çoğaltma k önem ta şıyor. Bu, karş ı l ı k l ı g üveni pekiştiri p eşit haklı politik ve ekonomik işbirl i ğ i n i geliştirmek için bütün devletlerin ya pıcı ça ba l a r göstermelerini gerektiriyor. Dünya ekonom isinin sağ l ı ğ ı n ı d üzeltmen in, u lu s l a ra rası tica retin hac­ m i n i a rtı rma n ı n ve daha az gelişmiş ülkelere ya rd ı m etmenin baş koşu l u , silahlanma yarışını d u rd u rmak, silahlanmanın a za ltı lmasını başlatmak ve a skersel-stratej i k dengeyi sürekli daha alt d üzeylere i n d i rerek sür­ d ü rmekti r. Bu yolda atı lan her a d ı m insa n l ı ğ ı n ya ra rına olaca ktır, nük­ leer bir felaketi önleme ve pek çok ekonom i k hasta l ı kta n kurtulma kon u ­ sunda u m u t verecektir. Oç alandaki s i l a h ların kontrolu konusunda ye ni başlatılan Sovyet­ Amerikan görüşmeleri yüzlerce m i lya r doların, Marks' ı n « Ekono mi Pol i ­ tiğ i n Eleşti risi »nde k u l l a nd ı ğ ı teri mle « denize atı l m a k »ta n kurta rı l ması u mu d u nu yaratıyor. Bu para, g lobal so ru nları beli rleyici büyük u luslar­ a rası projelere yatırım yapma, d ünya n ı n en yoksul ve en olumsuz koşul­ l a rda b u l u na n ü l kelerinde yaşaya n l a ra besi n ve ilaç sağ l a m a , sanayi nin, ta r ı m ı n ve bilimin gel işti rilmesi gibi çok daha yerinde ve insanc ı l a maç­ larla kulla n ı l a b i l i r. Silahlanma ya rış ı n ı n d u rd u ru lm a sı ve sona erdirilmesi önemli ekonomik gelişmelere ve ekonom ik bağların sağ lıklı nitelik kaza nmasına yol aça­ b i l i r. Bu ise, dünya ekonomisinin tari hteki en büyük değişikliğe u ğ ra ma s ı , 36


insanoğ l u n u n b a rışçıl istekleri n i karş ı l a m a k için ça lışması, ve dolayısıyla, iki farklı top l u m sa l s i stem a rasındaki yarışm a n ı n askersel a l a n ı n dışına ç ı ka rtı l ı p ekonom i k, sosya l ve kü ltürel a la n l a rda yoğ u n laştı rılması a n la­ m ı na gelir. Kuşkusuz ki, d ünya ekonomisinin d u ru mu n u , Sovyet-Amerika n goruş­ melerin i n sonuçları ndan bağı msız o la ra k iyi leşti rmek için ça l ı ş m a k da önemlidir. Nasıl silahlanmanın kısıtlanması d ünya ekonomisinin d üze l­ til mesine ya rdımcı olaca ksa , farklı to p l u m sa l sistemlerden devletler a ra ­ s ı n d a k i ekono m i k ba ğların gel iştirilmesi de b a r ı ş ı n g üç lendiri lmesine ve yumuşa ma n ı n ca nlandı rı l ması na ya rd ı mcı o l u r. Bu ka rş ı l ı klı bağla ntı, geçti ğ i m i z uzun y ı l l a r boyu nca, öze l l i kle d ü nya ka p italist ekonomisinin buna l ı m ı evresinde kendi n i açı kça gösterdi. ABD yönetiminin, ka pita l ist d ü nya n ı n sosya l ist ü l kelerle ekonomik bağlarını geliştirmesini engellemek için ya ptı kları buna l ı m ı hafifletmedi, tam ter­ sine daha da a ğ ı rlaştırd ı . Sosya l ist ü l kelerle ekonomik ba ğları gel iştir­ menin önem ini savu nan, çoğu Batı Avru pa'da olan iş d ünya sı mensu p ­ ları n ı n ha klı oldukla rı ş i m d i kabul edi liyor. Hatta, ABD yönetim i b ile, uygu ladığı yaptırı m lar ve a m ba rgo politi kasına yöneltilen eleştirileri göz önüne a l m a k zorunda ka l d ı . iki b ü y ü k devletlerarası ekonomik bağlaşıklık olan Ekono m i k Yard ı m ­ laşma Konseyi v e Avrupa Ekonom i k To pluluğu va ro lan koşullarda u l u s­ l a ra rası ekonomik i l işkilerin a ktifleştirilmesi nde b üyük bir rol oynaya b ilir. Ne yazı k ki, b u iki ekono m i k bağ la ş ı k l ı k a rasında doğ rudan te mas ku ru l ­ m a s ı başka bir zamana b ı ra k ı l m ıştır. Ama, böyle b i r bağ l a ntı n ı n bugün­ den kuru l ması n ı n Avru pa' n ı n her iki kısmında da ekonomik d u ru m u n daha iyileştiril mesine v e ABD' n i n Batı Avrupa i ç i n tehl i ke yarata n pa ra ­ sa l ve m a l i politikasının etkilerin i n a za ltılmasına ya rd ımcı olacağı b i r gerçektir. Kısacası, u l us l a ra ra sı ekonomi k bağları n , öncel ikle de ka pitalist ü l ke­ lerle sosya l ist ü l keler a rasındaki , e kono m i k bağların geliştirilmesinin kilit koşu l la rı nın norm a l leşti rilmesi g ü n ü m üzün te mel sorunlarının çözü l mesi­ nin ve ba rı ş ı n g üç lendirilmesinin başta gelen ön koşu l la rı ndan birisidir. U luslara rası bağların iyiye doğru değişmesi tüm h a l k ların yararına ola­ caktı r.

37


Temel örgütlerin aktifliği artıyor Horst Dolhus Almanya Sosyalist Birlik Partisi Merkez Komitesi Politik Büro üyesi

Alma nya Sosya list Birl i k Partisi' n i n (ASBP) N isan 1 986'daki 1 1 . Kan­ g resi hazırl ı kları Demokratik Alman Cumhu riyeti sosyal yaşa m ında tüm h ı zıyla s ü rüyor. Iyimserl i k ve coşkulu çalışma atmosferi temel örgütlerin rol ü n ü ortaya koyuyo r : Temel ö rg ütler, partinin politik faa l iyet i n i n mer­ kezle rid i r ve ASBP M K tarafı n d a n belirlenen gerçekten halkta n ya na politika n ı n ' uygulanması ça lışmala r ı n ı n ö rgütç ü leri d i r. O n la r, p a rtinin emekçi yığınl a rla ilişkilerinde g üven i k l i m i yaratıyorlar. ASBP M K Genel Sekreteri Erich Honecker'in M K' n i n 10. Plenu mundaki konuşmasında yer a la n d i rektifle r ve parti seç i m leri ka m pa nyası üzerine plenum belgeleri ışığında temel örgütler, emek kollektifleriyle sıkı bir bağla şık l ı k içinde çalışıyorla r, ASBP' n i n 10. Kongresi ka ra rla rın ı n tümüyle yaşama geçiril­ mesi için e l lerinden geleni ya pıyorla r. 2,2 m i lyon pa rti üyesi ve a day üyeler önlerine ö n ü m ü zdeki yılla rda gelişmiş sosya lizmi kurmak için m ü m ­ k ü n o la b ilen e n iyi koş u l l a rı yaratma görevi n i koyd u la r. Kongre hazırlı kları, ASBP' n i n sına n m ı ş ve doğru luğu kanıtla n m ı ş ç iz­ g i s i n i n, baş görevi (1) ele a l ı rken, ekonomik ve sosya l politika n ı n b i r­ l i ğ i n i sağlama çıörevi n i n yerine getirilmesinde itici gücünü gösteriyor. Kong re ö ncesi 1 985 yı l ı n ı ülkemiz ta rihinin özell ikle başa rılı b i r sayfasına d önüştürmek için, b u yılı DAC' n i n çok yönlü g üçlendi rilmesi görevinde b üyük kaza n ı m la r yılı ya pabilmek için ü retim a l a n ı nda ü l ke çapında d ik ­ kate değer hareketler başlatı l d ı . B u n u n i ç i n i y i koşu llar ya ratı ldı : 1 984'de u lusa l geliri m i z yüzde 5,5, net sanayi üretimi yüzde 8,5, emek ü retken l i ğ i ise yüzde 7,7 a rttı . Emekçi ler, içinde b u l u n d u ğ u m u z yı l ı n u lusal-ekono m i k p l a n ı kotalarını yerine getirmek v e bazı d u ru m l a rd a aşmak i ç i n başarıyla çaba gösteriyorla r. ü l kenin iş letmele ri, ASBP M K' ne net ü retim hedef­ lerini 1 ,7 m i lyar m a rk (3 günde ü retilen toplam ü retim) emek ü retken ­ l i ğ i n i de yüzde 1 aşmaya söz verdiler. B u , ASBP' n i n 1 1 . Kongresi ne­ de niyle sosya l i st ya rışma ka m pa nyas ı n ı n hedeflerinin küçü m senmeyecek hedefler olduğunu gösteriyor. Kom ünistler, b u hareketin en ön sıra la rı ndadır. B i rçok gösterge i le b i r­ l ikte pa rti örgütlerinin, emek kollektiflerin i n ve yığ ı n örg ütlerinin H itler

(1) ASBP' ne göre, baş görev, maddi ve kültürel yaşa m d üzeyini yükselt­

mektir. Bu, ü retim b üyümesi n i n yü ksek o ra n la rı , b i l imsel-tekn i k i ler­ lemede daha b üyük etk i n l i k ve emek ü retkenliğinin a rtırı lmasıyla sağ ­ la nacaktır.

38


fas ı izmine karşı utkuyu ve Alman halkının kurtu luşunun 40. yıldönümünü kutla ma nedeniyle verd ikleri ra porlar, bunu kan ıtlıyor. Komün istlerin ol­ g u n l u k düzeyi ve a ktivitesi ve b u n u n la b irlikte emekç i halkın ASSP'n i n politikasına g üveni a rtmıştı r. Bunun sonuçları, pa rti üyelerinin v e t ü m yurttaşlarımızın yüreklerini sevinç v e g u ru rla dolduruyor v e d a h a etkin çalışmala rına yol açıyor. Yaşa m , bir kez daha ASBP' ni n h a l k a d ı na dav­ ra ndığını ve halkın g üven i n i kazandığını ve onun kararların ı n yığınların ç ı ka rına old uğunu kanıtlam ı ştır. Partim i z her za m a n sıra l a rındaki sımsıkı bi rliğ i ve yığınla rla sağ l a m bağları yen i yen i başarıların e n önemli önkoşu lları saymakta d ı r. ASBP, ü lken i n politik siste m i n i n çekirdeğidir, işçi sınıfının ve tüm öteki e m ekçilerin pol iti k bakımdan b i l i nçli ve örgütlü öncüsüd ü r. G ü n ü m üz aşamasında ve savaşı mı n yeni koş u l larının gereği olara k Ma rksist-Lenini st b i r partinin öncü rol ü n ü n üstesinden gelebilmesi ta lep­ lerinin a rttığı görüşü ndeyiz. Bu nedenle temel örgütlerin de soru m l u l u k ­ l a r ı , aşağıdaki nedenlerden dolayı a rtmıştı r : - Geliş m iş sosyalizm k u ruculuğu i l e bağlı top l u m sa l dönüşüm lerin kapsa m ı n ı n g iderek genişlemesi ; bu süreçler gerek u l usa l , gerekse u lus­ lara rası b a k ı m ıa rd a n doha s ı k ı laşı yo r ve karmaşıklaşıyor. - DAC işçi sınıfının politik erkin öznesi ve top l u m u n itici gücü ola ra k rolünün a rtması ; işçi sın ıfıl'ı ı n , kooperatifçi köy l ü lerin, a yd ı n la rı n ve öteki tüm emekçilerin birliğinin g üçlendirilmesi ASBP' nin d i kkat merkezinde o l maya devam ediyor. - DAC'n i n maddi kayna kları i le, ma nevi pota nsiyeli nden a za m i ölçüde ya ra rlanara k , ekonomi k ve sosyal pol iti ka nın birliğinin sürmesini olana klı k ı lacak b i r ekono m i k büyüme ora n ı sağla mayı a maçlayan ASBP' n i n b u ­ günkü ekonomik stratejisinin yüksek istem leri ; bu bağla m da emek üret­ ken liğini a rtırma çabası yeni b i r aşamaya g i riyor. - Sosya lizmin ve barışın g üçlendiril mesi yolunda Sovyetler Birliği ve öteki kardeş ül kelerle işbirliğinin daha do gel işti rilmesi ge­ rekliliği. Pol itik, ekonomik, ideoloj i k ve öteki o la n la rda geniş kapsa m l ı bağların v e s ı k ı işbirliğinin gel işti rilmesi v e iyileştirilmesi üzerine orta k ya klaşım SBKP MK Genel Sek reteri M i h a i l Gorbaçov'u n 1 985 Martında Moskova'da Varşova Antlaşması D rg ütü üyesi devletlerin yönetici leriyle ya ptığı toplantıda b i r kez daha serg ifend i . ASBP, bu yaklaşıma sımsıkı bağlıdır ve enternasyonal ist görevleri ne sodı ktır. - Em perya l izmle sınıf çatışmasının o rta n a ğ ı rlığı ve ABD em perya l iz­ m i n i n i nsan d üşmanı politikasından kayna kla nan ba rışa ve insa n l ı ğ ı n geleceğ ine yöne l i k teh dit. Tüm bunlar, ASBP' nin 58.200 temel örg ütü n ü n ve 26.800 atölye örg ütü­ nün hepsinden daha yüksek m i l ita n l ı k gerektiriyor, bunların yönetimlerinin 39


yönetici rol ü n ü n a rtı rı lması, her kom ünistin işyerinde, emek kollektif­ lerinde ve semtlerde politik bakımdon örnek olmasını gerektiriyor. Temel örgütlerin m i litan etkin liğinin sürekli a rtması, ha lkın içindeki canlı çalışma, sosyal görevlerin yerine getiril mesi için yığınla rı n hareket­ lend i ri l mesi, tüm bunlar ASBP' n i n yönetici rolünü başa rıyla yerine getir­ mesinde olağanüstü önem taşıyor. Parti. prog ra m ı na ve MK kararlarına uygun o la ra k top l u m u n gelişme­ sini yönetiyor ve örgütl üyor. Bu, her şeyden önce ta bandaki ögelerin, kom ün i stlerin g ü n l ü k faa l iyetleriyle gerçekleştirilmekted ir. ASBP' n i emekçi yığınla rla doğruda n bağlayan b u nlard ı r ve pa rtin i n gücünü ve etkin liğini a rtıran da o n la rı n faaliyetid ir. Çünkü b u nlar, parti yaşa mında ana htar rol oynuyorlar. Bu nedenle, pa rti nin üst o rga nları n ı n yaşa msal görevi, taban ögelerin i b üyük ölçüde desteklemek ve yön lend irmektir, çünkü her bir komünist politik ça l ışması n ı n en b üyük böl ü m ü n ü b u rada yürütür ve pa rti kara rla rı sağduyuyla b u rada hayata geçi ri lir. Merkezden yönetilen sanayi ve inşaat kom binaları nda (2) çalışan ko­ m ü nistlerin soru m luluğu özell ikle b üyü ktür, çünkü bu b üyük ekonomik örgütler bizim planlı sosyalist ekonomi m izin omurgasını oluşturuyorlar ve deneyimli işçi, b i l i m a d a m ı , a raştırmacı ve yönetici kollektiflerini ça­ Iıştı rıyorlar. DAC ekonomisinin d i na m i z m i n i ve istikrarını b üyük ölçüde onların çaba ları nın sonuçları b iç i m lendiriyor. Parti, görevlerin karmaş ı k l ı ğ ı n ı n a rtması ora n ında temel örg ütlerin ideoloj ik, politik ve örgütsel faa l iyetleri nin d üzeyinin de yükselmesi ni sağ­ lamak için yoru lmaksızın ça lışıyor. Kom b i naların ana işletmelerinde bu örgütleri g üçlendirmek, özgül eylem progra m la rı temelinde çalışmalarını iyi leştirmek, pa rti sekreterleri konseylerinin (3) politik etkinliğini a rtırmak, m i l ita nla rla d üzen l i danışmalar d ü zenlemek, üretim i n ana hta r sektör­ lerinde her konuyla ilgilenecek komün ist gruplar ku rma k öze llikle önem taşıyor. Geçen yıl, bu temel örgütler 23.400'ün üzerinde aday üye kaza n ­ d ı la r, b u n l a rı n yüzde 89,6' sı doğrudan üretim a l a n ı n d a n d ı , Bu, ASBP' n i n işçi sın ıfıyla sıkı bağlarını gösteriyor v e partin i n kom b ina lardaki g ü c ü n ü v e sayg ı n l ı ğ ı n ı a rtı rıyor. Parti m i z her zaman, ASBP'nin üyeleri nin ve kadrolarının politik ve teorik d üzeyinin yükseltilmesinin ve mesleki yeteneklerinin a rtırılmasının te mel örg ütlerin m i lita n l ı ğ ı n ı a rtıra n belirleyici b i r etmen olduğuna inan­ m ıştı r. Parti ku rsla rı, politik eğiti m i n en yayg ı n biçimidir. 1 ,5 mi lyon in-

(2) DAC'de ASBP' n i n 6.000' nin üzerinde temel örg üte ve 562 bin üye ve aday üyeye sa h i p olduğu böylesi 1 67 kombina va rdı r.

(3) Konsey, tüm kom b i n a l ı işletmelerin pa rti örgütlerini te msil eden sek­

reterler için d üzenli konferanslar d ü zenler. Bu esgüdüm o rg a n la rı ş u ndan kuru l m u ştu r : Ko m b inala rı n kimi dalla rı ül ken in farklı bölge­ lerindedir, ya ni temel örgütleri fark l ı yörelerded i r. (Not Red.)

40


sa n ı n katıld ığı bu kurslar, kam ü n i stleri Ma rksizm-leninizm tearisiyle silah­ landırıyor ve o n la rı n yığınlar içinde ca n l ı ve i n a n d ı rıcı bir b içimde politik ça lışmala r yapma yetenekleri n i a rtı rıyor. ASSP' n i n temel ö rg ütlerinin sekreter/eri n i n yüzde 90'1 , yönetim ku ru l la rı üyeleri n i n yüzde 77'si ve ASSP' n i n tüm üyelerinin ve aday üyeleri n i n yüzde 45,6'sı üç a yl ı k ve daha fa zla süren pa rti okulu kurslarına katı l m ı ş l a rd ı r. 1 0. Kongreden bu yana 244.400 komün ist parti eğit i m i kapsa m ı nd a k i semt okullarında ya da fa brika kurslarında bilg i lerini gel iştird iler. Bu, ASSP temel örg ütleri n i n m i lita n l ı ğ ı n ı v e ideoloj i k sağla m l ı ğ ı n ı h i ssed i l i r ölçüde a rtırdı ve parti n i n i y i eğitilmiş kadrolarının kapsa m ı n ı genişletti. ASBP Merkez Kom itesi, yerel d üzeydeki ko llektifleri de içine alara k, tüm örgütlere kara rl a rı üzeri ne ayrınt ı l ı enformasyon gönderir. Yöre komiteleri seminerler d üzenler ve pa rti üyeleri nin eğiti m i ne ve yetiştirilmesine ya rdı m ederler. B u şekilde b i z ya l nızca temel örgütlere büyük soru m lu lu k ver­ mekle ka l m ıyoruz, aynı zama nda onlara görevleri n i onurla yeri ne getire­ b i lmeleri için gerekli koş u l l a rı da yaratıyoruz. Te mel örg ütlerin yönetim orga nları n ı n ça lışmaları hakkında hesap ver­ d i kleri ve yeni yönetim o r� a nl a rı n ı n seç i m i kam panyası Ekim ayı nda baş­ l ı yor. 1 1 . Kongre hazırlıkları bağlamı nda buna özel bir önem veril iyor. Bu kampanya n ı n başl ı ca a maçı, her komünistin büyük toplu msal faa l iye­ tine ve p a rti ile ona g üven d uyan yığ ı n la r a rasındaki sıkı bağlara dayana­ ra k, sosya l ist c u m h u riyeti mizin g üçlenmesine, halkları n esen liği ve insan­ ları n mutluğu için ba rışı n koru nması ve pekişti rilmes i ne yeni katkıda bu­ lu nmaktır. 1 1 . Kongre ya klaşırken, temel örgütler ve tüm yu rttaşları m ı z geleceğ i n görevlerine, sosya l ist kurucu luğun talepleri ne, b a r ı ş v e toplumsal i ler­ leme sava ş ı m ı n ı n ana konularına i l işkin ca n l ı bir ta rtışma yürütüyorlar. " Nerede bir kom ü nist va rsa, parti orada d ı r » . ASBP yönetim orga n la rı , bu i l keyi şaşmada n uygu laya ra k , her komün isti n g ü n l ü k savaş ı m ı nda M K kararl a rı n ı uygulamasını sağ lamasını, parti ça lışmasının canda marı olan ideoloji k ve politik çalışmaya öze l l ikle d i kkat çevirmesini sağla mayı amaç­ lıyor. Politik eğiti m i . ekonom i k görevlerin yerine getiri l mesiyle sımsıkı bağ l ıyor, ideöloj i k faa l iyetleri m izi çeş itlendi riyor, yüzb i n lerce iyi yetiştiri I ­ m i ş i nsa n ı yığı n l a rın içindeki politik çalışmaya kazanıyor ve ko m ü n i stlere her ASBP üyesi n i n ve örçıüİÜnü n en c a na lıcı parti görevi olan yığınlarla ciddi bir d iyalog yü rütmeyi öğretiyoruz. Temel örgütler, ça ba ları nı a ğ ı ri ı kI, olara k ekonom i k konularda yoğ u n ­ laştı rıyorlar. Ya klaşan kong reyi gerektiği g i b i hazırla mak a macıyla ya ra ­ tılan yığı nsa l hareket, bunu ka nıtl ıyor. Bu h a reketi n ortak belg isi sendi­ ka l a r ta rafından orta klaşa atı ld ı : " Halkın esenliği ve barış için daha büyük başa rılar sağlaya l ı m ! Haydi, 1 1 . Kong reye ! » Kombinala r, işlet­ meler, fabrika lar ve üretim kooperatifleri buna b i rçok değerli g iriş imi 41


ifade eden ve tek tek kom bi n a l a rı n ve sanayilerin d ı ş ı na taşan ve u lu sa l ekono m i çapında yayg ı nlaşan başka belg i ler d e e kled iler: Orneğ i n , « Daha a z işçi, d a h a çok mal ü retim i ». ASBP temel örgütleri, send i kalar ve genç­ lik örg ütü sıkı işbirliği içi nde a ra la rında « d a ha büyük başarı, daha güçlü ba rış » . « Da ha iyi sonuçlar için emek so ıuçle rı n ı ka rşı la ştır», « Çi itçi deney i m i + b i l i m bol ürü n » ve «çalışma saatleri ü retim za ma n ı d ı r » g ib i belg iler gel iştird iler. =

Bize göre, her b i r kom bina n ı n , ekonomik biri m i n ve tüm u lu sa l ekono­ m i n i n birinci görevi, planı g ün ü g ününe doldurmak, e n küçük bir sap­ ma yı g ü ndemden ç ı ka rtmak işç i lerin üstlendi kleri yüküm lü lü klerle uyu m içinde planın doldurulmasını g üvence a ltına a l m a k ve hatta onu aşmak­ tır. Temel örg ütlerin eylem progra m l a rı n ı n amacı da işte budur. Bu eylem p rog ram la rı, ekono m i k a la nda temel örgütlerin politik � önlen­ d i riciliğinin başlıca a racıdır. Parti üyelerine b u p rogra m la rı n hayata geçi ri lmesi ne ilişkin özg ü l görevler verilmesi de prakti kte ya ra rl ı l ı ğ ı n ı kan ıtlam ı ştır. Bu doğru ltuda Schwedt kentindeki öndegelen petro-kimya işletmesinde olduğu g i b i farklı çalışmalar da y ürütüyor. « Fikirler, çözüm­ ler-patentler» ortak belgisi a ltında belli görevleri yerine getirmek için bel i rli parti temsilcilerini de içeren ekipler kurulmuştur. B u n l a rı n ya nısıra , parti a ktivistleri n i n özel yard ı mcı g ru pları, somut görevler üzerinde yoğ u n­ laşma kta d ı r. 1 985 p la n ı n ı başarıyla yerine getirmek ve a ş m a k için temel örgütler işçileri b i l im se l -teknik soru nl a rı n çöz ü m ü ne yönlend i riyor ve so­ nuçları n m ümkün olabilen en büyük h ızla ü retim de u ygu lanmasına yön­ lendi riyor. Bu y ı ğ ı n h a re ketleri n i n her b i ri, emekçi ha lkın u lusa l ekonomik pla n ı yerine geti rmesinde ASBP' n i n politik, ideoloj i k ve örgütsel yönlen d i ri ­ ciliğinin sonucudur. Emekç ilerin ça ba ları yönlend irilirken, b izce, b irincisi, ekonomik görev­ lerin ideolojik ba kımdan temellendirilmesi çok ö ne m l i d i r. Ya pılan çalış­ m a l a r yalnızca işçilerin pa rtin i n a ld ı ğ ı ka ra rı n doğruluğuna i n a n m a la rı duru m u nd a başarılı olabilir. Daha d üş ü k m a liyetle d a ha yüksek üretken­ lik ve aza m i ü retim etki nliği sağlama g i b i a maçla r, yen i ü rü n lerin ve teknoloj ileri n uyg ula maya konm a sıyla emek kollektiflerinin ve onların liderlerinin görüş a lışverişinde bulunmasını ve ufukla rın ı n geniş lemesini . gerektiriyor. i ki ncisi, ekonomim izin tüm a l a n l a rda enta nsifleştirilmesini başa rılı kıla­ bilmek için, temel örgütler, devlet o rganlarının ve işletme yönetimleri n i n çalışmal a rına i l ke l i v e yoldaşça b i r etki ya p ıyorla r, b u yöndeki çalış­ maların iyileştirilmesine katkıda b u l u nuyorla r. B i r kom b i n a n ı n genel mü­ d ü rü, bir u sta başı ve bir emek takı m ı n ı n soru mlusu, b u n l a rı n tümü kol­ lektifleri n i n politik önde rleri ve ü reti m i n ö rgütç ü leridir. Onlar, görev­ leri ni beceriyle yerine getirmelidir. Temel örgütler, her za m a n bizim eko42


nomik stratej i m izin hayata geçirilmesi için çabaları n ı n odak nokta sında insa n ı n bulunduğunu göstermelidi r. O neden le ASBP MK, emekçilerin öneri leri ne ya da eleşti rilerine karşı herha ngi bir d ikkatsiz. tutu ma ya da parti kararla rını uygulamadaki en k üçük bir d ikkatsizliğe izin verilmemesi gerektiğ i nde ısra r ed iyor, ç ü n kü b u , yığınların partiye olan g üvenlerini zayıflota b i l i r. Oçüncüsü, ASBP' n i n ekanomik stratej isinin uygulanmasının yen i aşa­ ması p a rti kadrola rı n ı n ve tüm emekçilerin politik ve mesleki yetkinliğin­ den, çalışan insa n ı n kiş i l i ğ i nden daha yüksek taleplerde bulu nuyo r. 1 990' lar iç i n planlanan ekonomik atı l ı m ı g a ra nti a ltına a lm a k için emek­ ç i leri n eğiti m i n i n yüksek d üzeyi i le DAC'nin ö ne m l i bilimsel- teknik pota n ­ siye l i n i etk i n kulla n m a k öze l l i kle önem kazanıyor. Bu, parti örgütleri içi n geniş bir faa l iyet a l a nı açıyor. Dörd ü nc üsü, ekonomi k ve sosyal politika n ı n b i rliğ i n i n sürd ü rülmesi, temel örgütlere, yoru l m a ksızın yü ksek ekonomik sonuçla r içi n sava ş ı m ı organ i k olara k p l a n l a n a n sosyal hedeflere ulaşılmasıyla bağlanmasını gözetmek görevin i yükıüyo r. Başka b i r deYişle, b i r kara r alınmadan önce, o n u n politik ve sosyal sonuçları tüm üyle gözden geç irilmeli, a maç, ça­ lışma ve yaşa ma koşu lları n ı n sürekli iyi leşmesi olma l ı d ı r. Beş incisi, komünistler için tek tek kollektifl�rin ekonomik sonuçla rın ı n başlıca yanlarındaki haksız eşitsizlikleri kara rlı b i r biçimde yoketme yete­ neği öne m l i d i r. Parti bürola rı n ı n başlıca soru m l u l u ğ u , her başa rıyı köklü biçi mde i ncelemek ve bunu ka muoyu na duyurma ktır. Ekonomik görevlerin her kom ü n ist ve tüm öteki emekçiler ta rafından kesinlikle yerine getirilmesi ça lışmalarında, tem e l örg ü tler, ö n ü müzdeki seçi m ka mpanyası s ı rasında, ASBP' n i n ekonom i k stratejisıni yaşama ge­ ç i rmenin ş u andaki aşaması nın ta lepleri ile politik önderliği daha iyi bi rbirine bağ l a m a , örg üt nerede olursa olsun, ASBP MK tarafı ndan for­ m üle edilen her yönlü entansifleşme ölçütleri ne u yg u n bir üretim geliş­ mesi göstergesi n i n g a ra nti a ltına a l ı n ması yol ları ta rtışılıyor. Sosyal ist devletimizin daha da gel işmesi ve çok yönlü g üç lenmesi DAC' n i n Ulusal Cephesi'nin 1 8.500 komitesinin ve yığ ı n örgütle rinin ça­ lışmalarıyla sıkı sıkıya bağlıd ı r. Part i n i n taban örg ütleri, bunların faa l i ­ yetine canla başla kat ı la ra k v e bunlarla yoldaşça bir işbirliğ i içinde, gerçekte, partinin toplu m u n önderi rol ü n ü n büyük bir böl ü m ünü hayata geçi riyor. Y ı ğ ı n örg ütlerindeki, halk temsi lci liği org a n la rı nda ve U lusal Cep he kom itelerindeki her kom ü n isti n çalışması, m üm k ü n olan her des­ teği ve ya rd ı m ı gerektiren b i r pa rti görevidi r ve temel örg ütler açısından yaptığ ı ça lısma n ı n sonuçları n ı n sistemli olara' k ele a lmayı, değerlendirmeyi ve mo ;a l desteği gerektirir. Bu, öze l li k le send ika la rda ki çalışmalar için geçerlidir. Send ika l a r, sos43


yalizm oku lları d ı r ve emekçilerin çıka rlarını te msil eden, sosya l sistemi­ mizi ve i sti kra rlı ekonom i k gelişmemizi büyük b i r soru m l u lu kla g üçlen­ d i ren en büyük yığı n örgütleridi r. n 550.000 ASBP üyesi işyeri, fabrika ve yerel sed ika komitelerine seçilm iştir.

2,3 m i lyo n üyesi olan Ozg ü r Alman Gençliği (FDJ) içi nde 500 bin ko­ m ün ist vard ı r. FDJ sosya lizm kurucu larının ön sıra larındadır ve parti n i n m i l itan yedek g ücüd ü r. ASBP, genç ye nil i kç i lerin ya ratıcı b i l i msel-teknik çalışma sına büyük değer veriyor ve örgütün teşvik ettiği merkezi gençlik projelerinde ça lışan 35 bin genç kızın ve delika n l ı n ı n sağduyu l u çaba­ larını değerlendi riyor. 1 1 . Kongreyi ka rş ı l a m a k a macıyla FDJ Ernst Thael­ mann adını taşıya n öze l b i r üretimi a rtırma kam panyası açtı . ASBP MK FDJ Merkez Konseyi n i n 1 00.000 FDJ üyesinin - genç işç i n i n ve kooperatif üyesi köyl ünün-parti a day üyeliğ ine ka b u l edil mesi isteğ ini ka b u l etti . ASBP temel örgütleri, ayrı msız, tüm genç insa n lara yoldaşça ya rd ı m gös­ teriyor ve parti için yeni m i l ita n savaş yoldaşları n ı n yetiştirilmesi için ça lışıyorlar. ASBP, parti-içi yaşa m ı n m ü ke m m e l leştirilmesine büyük önem veriyor ve her kom ü nisti n temel örgü tle kendisine saygı duyulduğunu, kend isiyle deneyim payla ş ı l d ı ğ ı n ı h issetmesini ve her kom ün iste parti tüzüğü çer­ çevesi nde hakları ve görevleri doğrultusunda davra n mayı öğretmeyi a maçlıyor. AÇ ık, içten ve yaratıcı b i r atmosfer, gerçekten yoldaşça iliş­ k i lerin biçim lenmesinde büyük a n l a m taşıyor. ASBP yönet i m i , komünist­ lere, parti politikası ile onun somut olara k uyg u la nması a ra sındaki bağı açıklamak ve ASBP üyele ri n i gerçek görevlere seferber etmek için çaba gösteriyorla r ve bunun temel birim lerdeki pa rti yaşa m ı n ı n başlıca içeri­ ğini oluştu rduğunu be l i rtiyorla r. Komün istin faa l iyetini teşvik etmek, onların yeni olan herşeyle amaçlı ve ya pıcı bir biçimde i lg i lenmeleri n i sağlamak, her geride ka lışı yoketme yetenekleri ni gelişti rmek, bizce parti ya şamı için öne m l i d i r. Yüksek talep­ ler ve yolda şça atmosfer, ASBP üyelerinin kol lektif b i lgeliğine ivme veri­ yor, onları daha a ktif ve d is i p l i n l i ya p ıyor, parti iç i nde demokrasiyi ge­ liştirmeye ya rd ı m ed iyor ve kom ün istlerin ortak eyle m i n i ve sıkı b i rl i ğ i n i pekişti riyor. ASBP, temel ö rg ütlerin i n çalışmaları n ı n m ümkün olduğu kada r etkili ve somut olmasını, bunların a l ınan kara rları uyg ula rken, ça ba ları nı kom ü ­ ı:ı istleri n önüne çıka n a na htar soru v e soru nlara yoğ u n laştı rmalarını ve parti üyelerinin b i reysel yetenekleriyle eğitim d üzeylerine gerekli d i kkati gösterme leri ni istiyor. Parti komiteleri n i n kollek l i f ça lışması, parti üyeleri n i n gön ü l l ü olara k (") Ozgü r Alman Send i ka la rı Federasyonu'nun (FDOB) yüzde 51 ,4'ü sa nayi işçisi olan 9,3 m i lyon üyesi va rd ı r. 44


kamu i ş leri ne yönelmeleri, eğitim, enformasyon, yönlendi rm e konusunda ca nlı toplantı la r, ivedi konularda orta k ta rtışma ve deneyim a lışverişi, tüm bunlar ASBP' n i n parti-içi yaşa m ı n yetkinleştiril mesi için öne m l i nok­ ta lard ı r. Parti m i z yığ ı n la rla sıkı bağ l a ra sa h i p olduğu ve o n l a r pa rtiye b üyük scıyg ı nl ı k gösterdiği için orta k dava iç i n saflara yeni savaşçı lar katı lıyor. Temel örg ütler, aday üyelerin tek tek seçi m i ve öneri l mesinde ASBP üyesi olmaya hak kaza nmışları safl a rı na a l mada ciddi bir soru m l u l uğa sa h i p ­ tir. 1 984'de 45 b i n i sanayi işçisi o l m a k üzere 63 b i n a d a y üye kaza n ı l d ı . ASBP üyeleri içinde i ş ç i sınıfı n ı n payı yüzde 58, 1 'e ç ı ktı. Kooperatif üyesi köyl ü lerin ora n ı yüzde 4,9, a yd ı nların ora nı yüzde 22,4'd ü r. Parti n i n sosya l b i leş i m i temel örgütler ta rafından d üze nlenmeye devam edi lecektir. Bu, progra m a göre ya p ı l m a ktad ı r ve ASBP sosya l ist DAC'de işçi sınıfı n ı n ve tüm emekçilerin b i l i nç l i ve örg ütlü öncüsüdür. Te mel örgütlere yönelen talepler a rttı ğı için o n la rı yönlend i re n yöre komitelerin i n de ro lü a rtmıştı r ve b u n la rı n görevi, parti kollektiflerinin ve komitele rinin yaratıcı bağımsız faa liyeti n i teşvık etmek, gelişmiş deneyimi toparla m a k ve kazo n ı m ları gerçekçi olara k değerlend i rmektir. Kongre hazırl ı kları doğru ltusunda biçok yöre kom itesi g ü n l ü k çalış­ maları hızlandırd ı l a r ve temel örgütlere ya rd ı m la rı n ı a rtırddar. Bunlar a rasında ilişkiler daha sıkı ve daha düzenli hale geldi. Bu rada k u l la n ı l a n yöntemler, parti sekreterlerin i n katı ldıkları a y l ı k konfera nsıar, p a rti komi­ tesi üyeleri n i n beceri leri n i n iyi leştiri l mesi, b i rçok a ktivist iç i n kursların açılması, gönüllü eğitmenIerin ya rd ı m ı , özel çalı"şma gru pları n ı n kuru l ­ ması, sonuçları n ve deneyimleri n değiş to kuşu d u r. ASBP M K yöre komiteleri n i n bu çaba larını destekl iyor. Parti miz, onu tüm emekçi lerle doğrud a n bağ layan temel örg ütleri n ö n ü müzde d u ra n görevleri m i l ita n ruhla çözmelerini sağ l a m a k içi n e l i nden geleni ya pmaya deva m edecektir.

45


Yığın savaşımının ana doğrultuları David Moraes

Bolivya Komünist Partisi MK Politik Büro üye si Bol ivya Kom ü nist Partisi' n i n 5. Kongresi, Şubat 1 985'de, ü l ke n i n ş i m d iye kadar geçirmiş olduğu en derin e konomi k ve politik buna lı m ı n a la rm vere:ı işa retleri i le belirlenen zor ve ka rmaş ı k b i r orta mda top la ndı. Kong reni n a ld ı ğ ı politik ve örgütse l ka rarla r, belirlenen perspektifler ve serg i lenen b i r l i k, Ko ngreyi pa rtinin ve ü l ke işçi sınıfı ha reketi n i n yaşa­ m ı nda olağa nüstü b i r olay olara k n itelemeye yetmekte d i r. Kong reye bölgese l, özel ve yerel konferansıarda seçilen 577 delege katı ldı. (I) BKP' n i n bağlaşıkları ve dostla rı olan öteki Bo l ivya lı örgütlerden gelen kutlama mesajları, delegeler ta rafı nda n coşkuyla karş ı la n d ı . Kong re, proleter enternasyonalizmi i l keleri ile daya nışmanın b i r kanıtı olara k , sosya list ü lkelerin ka rdeş partileri d e d a h i l olmak üzere, 5 0 kom ü nist ve işçi pa rtisinden gelen kutla m a l a rı uzun a l kışla rla yanıtladı. Gerek partin i n eski yönetimi a d ı na Merkez Kom itesi Birinci Sekreteri 1. Kolle Cueto'nun sunduğu çalışma raporu nda, gerekse de tartışmalarda,

uluslara rası d u r u m u n değerlendiri l mesine b üyük yer verildi. Konuşmacı­ lcır, içi nde bulunduğumuz çağın özgün kaza nı m l a rı olon, barış, demok­ ras i , toplumsal i lerleme ve sosya lizm için savaşan g üç lerin kaza n ı m la rına işa ret ettiler. Ka pita l ist s iste m i n şiddetle keskinleşen çelişki leri n i çözüm ­ led iler v e tari hsel gelişmeni n seyri ni denetim i a ltına o l m a k çabasıyla, insa n lığı nü kleer bir fela ketin eşiğ i ne iten emperya lizmin ç ı l g ı nca pla n ­ l a r ı n ı serg ilediler. Sovyetler Birliğ i'nin, sosya list ü lkel e r top l ul u ğ u nun, savaş teh l i kesi nin orta d a n ka l d ı rılmasındaki rol ünü ve tüm ha lkların barış, u lusal ve sosya l k u rtu luş için verd ikleri sava ş ı m ı n önemini vu rg u ladılar. Kong re, barışı n g üç lend irilmesinin ve em perya l izmden kayna klana n savaş te hli kesine ve u zayı sila h l o n d ı rma çabalarına karşı d i re n i l mesi n i n birincil önemine işa ret eden b i r belgeyi ka b u l etti. Küba, N ikaragua i l e birlikte, EI Sa lvador, Guatemala, Ş i l i v e öteki ü lkelerin halkları i l e dayanışmayı d i le getiren ka ra rl a r o nayladı. Kıto m ız ı n g ü neyinde sür­ mekte olon demokratikleşme s ü recine özel d ikkat verildi. Em peryalizmin acımasız bir söm ü rü b iç i m i olara k d ı ş borçla r üzerine olduğu g ibi, eşitl i k temeline daya n mayon tica ret ve i MF' n i n baskı l a rı üzerine de konuşan delegeler, u luslarötesi şirketlere ve mali ' sermayeye

(1) « U nidad », 23 Mart - 1 Şubat 1 985. 46


karşı kollektif bir d i reniş gösteri lmesi n i n ve yen i b i r ekonomik d üzen ku­ rulmasın ı n zoru n l u olduğu sonucuna va rd ı l a r. Kongre, G ü ney Amerika komün ist partileri ta rafından gerçekleşti rilen toplantı l a ra b üy ü k değer biçti ve benze r topla ntı ların d ü nya d ü zeyinde de gerçekleştirilmesinden yana olduğunu açıklayarak, p a rtinin d ünya komünist hareketi n i n b i rl i ğ i ne katkıda bulunma a rzusu n u ortaya koyd u . Gerek Çalışma Raporunda, gerek delegelerin konuşmaları nda başlıca d i k kat, BKP' n i n 4. Kongresi'nden ( 1 979) bu ya na Bol ivya'nı n iç politikası ve ekonomik gelişmesi üzerine oda klaştı. B u n la r, d a ha önceki, 70' 1 i yıl­ ları n sonlarında Ba nzer rej i m i n i n düşürü l mesinden sonra meyd a na gelen demokratik değişimlerin ve d i ktatörlüğü koru ma denemeleri n i n başa rı­ sızlığa u ğ raması n ı n öncel ikle yığ ı n sava ş ı mla,rı n ı n bir sonucu olduğu gö­ rüşü n ü doğru ladıla r. Faşist ya p ı n ı n çözülmesine, a ynı zamanda ekono m i k d u rg u n lu k ve tüm toplumsa l yeniden üretim sistemindeki b u n a l ı m do et­ kide b u l u n m uştu, Delegeler, bu olumsuz gelişmelerin sonra l a rı do devam ettiğ ini, enflasyon a rtı ş ı n ı n hızlandığını ve halkın yaşama ve ça­ lışma koş u l l a rı n ı n kötüleştiğ ini, b u n l a rı n do toplumsal ve politik yaşa ma beli rleyici etki ya ptığ ı n ı vurg u la d : l a r. Bu yıllarda ü l kede gelişen politik süreçleri n doruk noktasını, Demok­ ratik H a l kç ı Birlik (DHB) Cephes i ' n i n (Ekim 1 982 - Kası m 1 984) i ktida ra gelmesi o lu şturdu . Ba nzer d i ktatörl ü ğ ü ne karşı d ireniş sürecinde kurulan Ce phe, ş u n­ lardo n oluşuyord u : Sol M i l l iyetçi Devrimci H a reket, Kom ünist Partisi, Devrimci Sol H a reket ve aynı zamanda işçi sınıfı nın, köylülüğün, orta ta bakaları n ve b u rjuva z i n i n demokratik kesi m i n i n ç ı ka rl a rı nı d i le getiren öteki parti ve g ru plar. Bu cep henin halkçı, demok ratik ve a ntiemperyalist özü, ü l kedeki geri ,kalmışlığın ve b a ğ ı m l ı l ı ğ ı n sorum l u la rı olara k ABD em perya li z m i n i ve yerli oligarşiyi suçlayan prog ra m ında ya nsıyord u . Buna göre, program « ha lk ı n egeme n l i ğ i tümüyle kullanmasını güvence a ltına o laca k ve Bolivya ' n ı n ulusal k u rtu luşu, bağımsız ekono m i k gelişmeyi ve gerçek sosya l ada leti gerçekleştirmesini sağ layacak bir o nayasa l d üze­ n i n » (2) kurulması için çağrı ya pıyordu . D H B Cephesi, ü ç seçimde de çoğ u n lu ğ u kaza ndı a m a gericil i k şaşmaz­ I ı kla demokrati kleşme sü recine karşı koymaya ça lıştı. Bu a maçla g irişilen denemelerden biri, 1 980 seç i m lerinden sonra, uyuştu rucu kaça kçı ları ile orta k l ı k içindeki G o rcia Meza ' n ı n yönetim i a ltında b i r grubun e m per­ yalizme boyu n eğen ve yerli oligarşiye bağ ı m l ı olon bir rej i m dayatmo a macına yöneli k olara k ya ptığ ı a skersel faşist d a rbe oldu. Ancak emekçi halka o n u n demokratik ve devrimci politik örg ütlerine, send i ka l a ra , köylü,

(2) Decl a ra c io n politica de lo U DP, Bases de progra ma de gobievno, Lo Paz, 1 980, s. 5-6.

47


öğrenci örg ütlerine ve i nsan haklQrı kuruluşlarına ka rşı terör, yığ ı n la rın , DH B ve öteki halk g üçlerinin a ntifaşist d i renişini kıra m a d ı . U luslara rası i lerici kamuoyu nun dayanışma kam panya sı n ı n desteğ in i a la n bu savaşım , d iktatörlüğün yalıtla n ma s ı na yol açtı ve Garcia Meza ve a rdından gelen­ leri yen i lg iye u ğ rattı . Sonuç olarak, hükümet progra m ı n ı n soru mlusu ve halk düşm anı b i r yönetime karşı a lternatif o la ra k b u n u n yaşam a geçirilmesinin b i r a racı olan D H B' n in o lanakları ve ufku b üyük ölçüde genişledi. D H B' ni n kaçın ı l m a z b i r biçimde iktidara gel mesi ile yüz yüze gelen ve bunu önleyemeyen özel sermayenin oli garsik kesim i ve sağ kanat parti­ leri, daha sonra So l Devrimci H a reket tarafından desteklenen bir « de­ mokratik kuru m laşma » planını öne sürd üler. Bu plan 1 980 seçim sonuç­ la rı nın ta nınmasını, bu temelde pa rla mentonun topla nmasını ve en fa zla oy top l a m ış üç a daydan birinin C u m h u rbaşka nı seçilmesini öngörüyordu . Komünist Partisi bu p l a n ı reddetti. Haklı bir biçimde, gericilerin pa rla ­ mentoda temsil ed ilmelerinin, 1 982 y ı l ı n ı n politik gerçekleri i le h iç b i r şe­ ki lde uyuşmadığını göz önüne a la ra k, güçlerin DHB lehine yeniden yer a l ı m ı n ı sağlayacak yeni seçimler önerdi. BKP' n i n tutu m u , Sol Milliyetçi Devri mci Ha reket ta ra fında n desteklendi. Ne ki, ekono m i k b u n a l ı m ı n hızla kötü leşmesi, halkın DHB Cephesi' n i n gelecekteki yönetimine bağladığı u mutlar ve b ütün b u n l a rı n üzerine, faş izme ve sağcı egemenliğe bir a n önce son verme a rzusu (<< demokratik k u ru m laşma »nın savu nucula rı bunun üzerine ustaca g ittiler) kaçı n ı l maz o l a ra k Cephe yönetiminin konu m l a rına da ya nsı d ı . Yönetim parlamen­ tonu n hemen topla nmasını ka bul etmek zorunda ka l d ı . Pa rlamento, DHB'nin adayı Hernan Siles Zuazo'yu devlet başka nı olara k seçti. D H B hü kümetin i n k u ru lması, p a rtimizin görüş ü ne göre, tarihsel önemde bir olgudur. Rapor'da ve tartışma la rda h ükümetin faa l iyetinin top l a m sonuçla rı üzerine özel b i r d ikkat ayrı lmasının nedeni b u rada yatar. Y a p ı ­ le n çözüm lemenin ö n e m l i b i r yönü, DHB Cephesi' n in kaza n ı m larını i nka r etmeden, zorlukları n ve çözüme kavuşturu l m a m ı ş soru nların ve bunları n kaynakla rı nın üzerinde yoğ unlaşılmasıdır. Ra porda şu belirtiliyord u : Hükümetin kuru lduğu dönemde, daha önceki rejimIerden kalan ekonomi k bunalım çok daha derinleşti ; özel sermaye ü retim c Ianına yatı rım ya pmayı reddediyord u, sermaye kaçışı son had­ d i ne, yasadışı işler görülmemiş boyutlara va rmış, spekülasyon zi rveye u la ş mıştı. Devlet aygıtı aslında felç olmuştu. DHB prog ra m ı n ı n u yg u l a n ması g ü ndeme gelince, güçlerin kutup­ ş la ması da başla d ı ; değişik sınıfla rı n , partilerin ve yığın örgütlerin i n farklı ve hatta b irbirine ka rş ı kon u m la rda y e r a ld ı kl a rı ortaya ç ı ktı ; ideo­ loj i k savaşım ş iddetlend i . Buna l ı m ı n acısı nı çekmekte olan h a l k kendi 48


istemlerini öne sürd ükçe, h ü kü metin ekono m i k politikasının s ı n ı rl ı olduğu, yarı mya malak kara rla rla yeti ndiği ortaya çıktı. Bir a n önce bir çözüm b u l unması gerektiğ i n i kubul ettiğ i ha lde hükü­ met bunu sürekli e rteled i . Rapor, hü kümetin buna l ı m ı sona erd i rmeye ve üreti m i canlandırmaya yönelik açık ve belirg i n b i r m a l i ve ekonom i k ön­ lemler planı olmadığ ı na işaret etti. Atı k n a d ı m l a r ta mamen geleneksel (çok az b i r i stisnayla) n itel i kteydi ve DHB p rogra m ı na yanıt vermiyo rd u . Bu durum ise, pesonun daha da değer yitirmesine ve ilk ba kışta çelişkili g i b i gorünse de oligarş i k g rup­ ların kôrla rı nı hızla a rtırı rken, halkın satın a l m a gücünün ve yaşa m d üze­ yinin d üşüsü ne yol açtı. Komünist Pe rtisi' nin önerd i ğ i k i m i önlem leri n benimsenmesine karşın, devlet ayg ıtı n ı n verg i ler, m a l i ve döviz işlemleri açısından yetersiz: oluşu, ücretler politika s ı n ı n üzerinde de o l u m su z bir etki yarattı. H ükümet, baş­ l ıca ekonom i k kald ı raçtarı denetleme, b u n a l ı m ı n önünü alma ve üstesin­ den gelme, ü retim i a rtırma ve ekono m i k büyüme için yen i bir model oluş­ tu rma a m e cına yönel i k politikasını gerçekte u yg u la m a d ı . Bu politika nın izlenmesi olanakları, g üçlerin yer a l ı m ı ndaki çelişkiler ve olumsuz değ işik­ l i kler neden iyle giderek a za l d ı . Ekonom ik bunalım, politik b i r b u na l ım l a iç içe geçti. Demokratik, halkçı, a ntiemperya list bir progra m ı n uygulanması için hükü mette reform ye pıl­ ması g ittikçe daha da z:oru n l u hale gel iyord u . Ve bu yap ı lmadığı m ü d ­ detçe, bağ ı m l ı bir kapita l i z m i n g ün ü n ü doldurmuş idari mekanizması, h ü kümetin çabe ları n ı n önüne d i kilen bir başka engel haline geliyord u . D H B prog ra m ı n ı n u yg u lanması i ç i n şiddetli bir savaşımdan sonra , h ük ü metin benimsendi ğ i ekonom i k önlemlerin niteli ğ i n i de g ö z önüne a la n BKP, 1 984 Eki m i nde, uyg u lan ması için işçi sınıfı ve send i ka l hare­ ketin katıl ı m ı n ı da öngören temelden yeni bir öneriler pa keti sund u . Yaşam d üz:eyi nin d a h a da d üşmesinin önüne geçilmesini a maçlayan b u öneriler, d ı ş tica ret ve m a l i a l a n ı n ye niden örg ütlenmesi ni, geniş tüketim mallarının dağ ıtı m ı nda etkin bir devlet katı l ı m ı n ı ve k i m i işletmelerin m il l i ­ leştirilmesini öngörüyordu . Kam u sektörü i ç i n zararlı olan baka n l ı klar a rasındaki a nlaşmazlıkları a ş m a a ma cıyla, parti bu sektör için merkezi bir kuru mu n ku ru l masını istedi. Ne ki, g i rişim lerim i z: Cephe içindeki partnerlerim iz a rasındaki çelişkile r nedeniyle desteklenmedi ve sendika l h a re ketin yönetim indeki sekter kesimin, aşırı solcuların ka rş ı koyuşuyla karşı landı. Bunun üzerine, iki bakanlığı e l i nde tuk n Kom ünist Pa rtisi, işçi sınıfı n ı n ve hal kın ç ı ka rlarını göz önüne alarak, hükümetten ayrı ld ı ; çünkü « bu n a l ı m ı n d e rinliği, proje­ n i n çeşitli taraflar ta rafından engellenmesi ve sağcı g ru p la rı n ve emper­ ya lizmin yürüttüğü azgın sa l d ı rı nedeniyle, ekonom i k ve politik soru nları n 49


çözüm lenmesinde zaman yitiri lmesi, mevcut h ükü metin projeyi, ya pay olara k kısa ltılan o nayasa l dönem içinde uyg u la n masını olana ksız kıld ı . » rı> Demokratik sürecin genel b i r değerlend i rmesini yapa n Kongre, ya l ­ nızca zorluklara v e yetersizli klere değ i l , a y n ı za m a nda o l u m l u gelişmelere de işa ret etti. Bu n la rdan en öne m l i leri, uyuşturucu satıcı la rı n ı n faşist d i ktatörl üğün yeni l g iye u ğ ratı lması, DHB Cephesinin kurulması ve g üçlend iri lmesi, bu Ce phe'nin prog re mı, fa şistler ve sağcılara karşı seçim zaferleri, işçi sınıfı n ı n partisi olara k BKP'ni de içeren bir hükümetin k u ru l ­ ması olara k sayıl a b i l i r. Alına n ekonom i k önlem ler, buna l ı m ı n önüne yeterli ölçüde geçemedi ve halkın özlem lerine yanıt vermeye yetmedi, a m a iMF de reçetelerini dayatmayı başa ra ma d ı . Gerçekte, zorlu, şiddetli bir kampa nya sonucu, hük ümet, işçi sı nıfı hareketin i n iste m lerini ya nsıta n parti mizin kimi öneri­ leri n i ka bul etti ; u luslare rası özel ba n ka l a ra borç ödemeleri ni ya pmadı, hammaddelerin, yiyecek maddelerinin ve i laçların itha l i nde ka m u ve dev­ let sektörünü yetki l i kıldı ve ücretlerin satın o l ma g ücü n ü koru mak a macıy­ la eşel mobi l sistemini uyg u la maya soktu. Belirtil mesi gereken bir diğer nokta de , en büyük devlet madenc i l i k işletmesi olon CO M I BOL' in yöneti mine işçilerin katı l ı m ıyla i l g i l i karard ır. Bu ka ra r tarihsel önemded ir, çünkü ü retimin yönetilmesine işçilerin katı l ı ­ m ı n ı meşru laştı rmıştı r. Dahası, ekonomik, politik v e toplu msal gel işmen i n perspektifi açısınde n da önemlid ir. N üfusun, g e n i ş ölçekli önleyici sağ l ı � hizmetine kavuşturu lduğu da be l i rti l me l i d i r. D ı ş pol itikada da ilerlemeler kaydedildi. Herşeyden önem l isi, rej i m yu rttaşların hak ve özgü rl üklerine sayg ı l ı davra nd ı . Kongre, u l u su n sosya l -politik yaşa m ı n ı n değişik yönleri üzeri nde önem l i etkisi olan işçi sınıfı ve se ndikal hareket üzerine öze l likle eğ ildi, ç ü nkü emekçiler genel o le ra k sendika la rı a racılığı ile savaşıyorlar. Komünistler, Ba nzer rej i m i ne karşı eylem lerde, herşeyden önce de, Sendikal Birlik Cep ­ hesi'n i n oluştu rulmasında, onun iste m lerinin savu nulmasında çok önem l i b i r rol oyna d ı l a r. işçi sınıfı, G a rcic Meza d i ktatörlüğüne ka rşı güçlü b i r d ireniş gösterd i . Parti üyelerimiz i l legol yapıları n koru n ması v e yasa l , yığınsa l sendika l hareketin yeniden kurulması da içinde olmak üzere karmaşık soru nların çözüme kavuştu rulmasında paha biçi l mez katkıla rda bulundular. Bu hareketin DHB yönetimi dönemindeki rolü, tira n l ı ğa ka rşı savaşımdaki, ulusal ve sosyal kurtuluş bayrağı a ltında yürütülen ve sonuçta, DHB Cep ­ hesi'nin yönelimi i l e çakışan bu savc ş ı m d a ki deneyimleri g ö z önüne a l ı ­ narak i ncelendi. Yine d e , yığ ı n ların E k i m 1 982'den sonra politik, ekonom i K ve toplumsa l ka ra r a lma meka n izmalarına yen i p rogra m ı n uyg u la nm a -

(3) 50

..

Unidad .., 24-30 Kası m 1 985.


sına örgütlü b i r biçimde kc tıl ı m ı olana kları (küçük b i rkaç istisna d ı ş ı nda) kullanılomadı. Bu d u ru m ve sendikal hareketin kimi öteki konulard a aldığı tutu m lar, partinin form üle ettiği yığ ı n demokrasisi kavra m ı n ı n ve " hem ta bandan, hem hükü metten» belg isinin halk g üçleri ta rafından bütü n üyle kavra n­ madığını gösteriyor. işlerin böyle g itmesinin nedeni, herşeyden önce bizim eksikliklerim iz, hükümet içindeki çelişkiler ve derin leşen ekonom i k bunalımdır. Suçun bir kısmı da, sen di kala rd a belirli bir etki leri ola n ve sendikalar bağ ı msız olmalıdırlar g ib i sa hte b i r gerekçeye daya narak, işçi sınıfının ve öte ki emekçilerin politik faa l iyete katı lı m ı na ka rşı çıkan anarko-sendika list a kı m ların o m u zla rındadır. Bunlar a ntikomünist b i r temelde bi rleşerek, Troçkislerle ve öteki aşırı solcu g ru p la rla el ele vererek ve sekter, mace­ racı bir ç izgi izleyerek, demokratik s ü reci balta la d ı r, işçi sı nıfı nın b ir­ liğine ve örg ütlüğüne büyük zara r verdiler. Kongre'de, partimizin sendikala rda sağla m konum lara sa h i p olduğu ve sendikaların görüşlerine büyük b i r d i kkat verdiği belirti ldi. Hükümete katı lmasının doğurduğu k i m i zorlu klara karşın , BKP, işçiler a rasında en büyük sayg ı nlığa sa h i p politik g üçtür. Ve bunu stratejisinin doğruluğuna, sendikalara ilişkin Marksist-Leninist i l kelere sa h i p ç ı k a n m i litanları nın çabalarına borçludur. Genel politik çözümlemenin b i r parçası olarak, Kongre, hükümetin, silahlı kuvvetlerin, ki lisenin ve işveren g rupları n ı n ro llerini de inceled i. Delegeler, D H B yönetimi dönem inde, pa rle mentonun gericilerin ve sağ­ çı l a rı n kalesi, bir kom p locula r yuvası ha line geld i ğ ine işa ret ettiler. Bu n ­ lar çoğunluğu sağlayarak, halkın v e u lusun ya ra rına ola n tasc rıların yasa laşmasını engelled iler. Pa rlemento, komün istlerin, halkın seçtiği bu yen i yolda, oligc şik bağ ı m l ı l ı k s istem ine karşı yen i sava ş ı m deneyi m leri kaza ndıkları b i r savaş a l a n ı na dön üştü. Silah l ı kuvvetler soru n una ilişkin ola ra k, Ko ngre, silahlı kuvvetler b ün ­ yesi nde fark ! ı eğilimleri n varl ı ğ ı n ı dile getird i . Ba nzer rej i m i n i n orduya yük, led i ğ i " k i rl i iş»in ya nısıra , son yıllarda G a rcia Meza ' n ı n ard ı ndan gelen­ leri n i ktidarı DHB Cephesi' ne b ı ra ktı kları gözlendi . 1 982 Eki m i nden sonra, mesleksel normla rına bağlı kalara k , a skerlerin ve h a l k ı n çıka rları n ı n b i rliği.nden y a n a ç ı k a n sube y v e genera l ler g ru b u n u n g üç lendiri lmesi için olanaklar doğdu. Bu eğ i l i m gözle görülmektedir, a ncak geri dönd ü rülmez olara k kabul edilmemelidi r. Partinin, kilisenin kendini halkın kurtuluşu ile bağlı olara k gören ka­ ıadıyle ilgili tutu m u n u ta rtış ı rken , Kon g re, 4. Kongre'nin sonuçla rı n ı tek ra r onayla d ı ; B K P'nin katoliklerle ve öteki d i n sel g ru p la rı n üyeleri ile d iyalogu 'l e işbirl iğini a maçladığını vurg u la d ı . 51


Bolivya ' n ı n yakıcı b i r sorun u olon uyuşturucu tica reti ve satıcı ları konusu Kong rede büyük bir d i kkat görd ü . Uyuşturucu satıcılc rı ken d i lerine- a i t silahlı birimlere sa h ipler v e faşi st u nsurla rla ya kın i l işki içindeler. Bun­ ların k i rli i ş lerine « liyo Kasa b ı » Kla u s Barbie katı lıyordu . Ve halô k i m i öteki Avrupa v e latin AmerikC' faşistleri bu işin içinded ir. Pa rtimiz bu iğrenç faaliyetin yokedilmesi için gerekli önlemler a l ı nması i htiyacını bir kez daha vurg u l uyor. Oligarşik ekonom i k g ru p ların oluşması sorununa i l işkin olara k Kongre bunların sermayenin yoğunlaşmc sı ve merkezi leşmes i n i n bir ürünü olduk­ ları nı n a ltını çizd i . Bu grupların eli nde banka kred i lerinden, devlet fonla­ rında n, d ı ş borç ları n neden olduğu zorlu klar üzeri ne yaptıkları spekü­ lasyo n l a rd a n ve a rta n emek söm ürüsünden e lde ettikleri m u a a zzam kay­ nakları b u l u n m a ktad ı r. Bolivya Ozel Işvere nler Konfederasyonu a racı­ l ığıyla i ş görerek, açı kça politikaya karışıyor ve i ktida r savaşı m ı nda yer a l ıyorlar. Ekim 1 982'den sonra sırtını kabinedeki bazı bakanlara dayayan oligc rş i, hükümet kuru l ü ş la rı üzerinde baskı uyguladı ve orta m ı istikrar­ sızlaştırmaya ça lıştı ; lokavtlara başvurd u , işletmeleri kapattı, banka ve ticari işlemleri askıya a ld ı , verg i , ücretler üzeri ne yasa ve kara rn a meleri kabaca çiğned i . Tüm b u n l a r D H P h ükümeti n i n kon u m l a r ı n ı n zayıfla ma­ sına yolaçtı . Ve böylece işçi sı nıfı ve öteki emekçi halkın ve i lerici g üçleri n savc ş ı m ı h ı z.la n ı rken , Kom ü nist Partisi bağ laşı klarıyla b i rl i kte oligarş i n i n etkinlik­ lerine karşı rea l ist b i r a lternatif o la ra k halkçı demokratik b i r a ntiemper­ ya l i st devrim i geliştirmeye yönel i k ö ne m l i b i r p rogra m hazırla d ı . Tartışıl­ m a z b i r yığın desteği kaza n m ı ş o l o n bu prog ra m ı n u ygulanması, B KP'­ n i n çizg i s i n i n b üyük bir başa rısı oldu. B u n u n la beraber p rogra m ı n kilit nokta la rı u yg u la maya soku lamadl. Cep­ hen i n gerilemeleri herşeyden önce e m pe rya l izm i n ve oligarş i n i n entri­ kaları n ı n sonucudur. Ayn ı zamanda cephe ve h ü kü met içindeki, D HB'ye ya ba ncı olan çıkar ve görüşlerden kayna klanan a n laşmazlıklar tüm part­ nerleri mizin tarihsel yükümlülükleri n i yeri ne getirmede kararlı olmadık­ la rı nı gösterd i . leni n' in "Ozeleştiri h e r yaşaya n ve sağ l a m b i r parti içi n yaşamsal önemded ir» e') sözleri nden yola ç ı ka ra k pa rti kendi hc taları n ı değerlen­ d i rd i . Ozelli kle, bağı m l ı oligarş i n i n ve em perya lizm i n konum l a rı n ı zayıf­ Iatmoda yeterince güçlü o l m a d ı k. DHB Cephesi'nde kolfektif o lmayan bir önderliğe izin verd i k ve za m a n za m a n öze l l ikle geleneksel ekonomik ön­ lem ler konusunda öteki g üçlerin kuyru ğ u na takıldık. Kom ü n i stler prati kte . m a l iye ve d ışpoliti ka a la n ları na g i rme ola nağı bulama d ı la r. Part i m i z i n görüşüne göre bir başka olumsuz olgu do şud u r : I şçi sınıfı (") V. i . Lenin, Tüm ya pıtlar, c. 1 0, s. 355. 52


ve h a l k hareketi içindeki parti üyelerimizin tüm ü reformist ve k üçük b u r­ juva görüşlere, ekonom izme, kendi n i g izlemek için rad ikal ve aşırı solcu sözler ku llanan sarı örgütlerin ü l keye sızması na karşı ideoloj i k ve politik sava ş ı m ı sı kıca ve a rdıcıl biçimde desteklemedi. (5) Komünist Partisi ka bul e d i l m iş politika n ı n etkili bir şekilde uyg u l a n ması yeteneğine sa h i p olmadı, i lettiği mesajlar bağlaşıkları a rasında her za­ m a n yeterince açıklı kla yankılanmadı ve za m a n zaman yığı nlara u laşmada bc şarısızlığa u ğ ra d ı . Parti, Cephe ve hükümet içinde sava ş ı m i le birliği b i rleştirmek için gerekenlerin tümünü ya pmadı. Sonuçta D H B olanaklarını s ı n ı rlayan b i r d izi iç dış çelişki ve etmen neden iyle halkı örgütleyen ve ha rekete geç i re n bir güç olma n itel i ­ ğ i n i yitird i . G üçlerin yera lı m ı n ı n o n u n a leyhine değişmesiyle, prog­ ra m a skıda ka ldı. Bunun y u ka rdan, yan i hükümet tarc fı ndan engellen­ mesi, yukarıdan bir çıkış sağlanmasını olan a ksız kıldı. Sonuç olarak D H B başlatı lan d avayı sonu na kad a r götüremed i . Daha do kötüsü Kongre' nin, oliga rş i k em perya list sa l d ı rı n ı n şu ya do bu biç i m i ne ka pıyı a ralamak olarak ta n ı m la d ı ğ ı bir olgu olara k, g üç kaybetmeye başladı. ABD e mperya l iz m i n i n a nayasaya aykırı olara k dayattığı pc rlamento a ro seç i m le ri yasa l h ükümetin d üş mesine yol açti. Seç i m le r b i r sahteka rlık ve yabancı baskısı atmosferi içinde ya p ı ld ı ve faşistlerin ve sağcı ları n « seçim d a rbes i » (G) ola ra k b i linen o perasyonu yürütmeleri ni sağladı. Bu koşu llarda komünistler seçi m ka m p a nyasını hiçbir za m a n hiç b i r şekilde ekonom i k ve politik bunalı m ı n çözülmesini olanaklı kılan stratejik bir etmen o la ra k ele a l m a d ı la r. Yine de seçimler gerçek b i r savaş a la n ı ol­ duğu ölçüde BKP öteki hal kç ı g üçlerle birl ikte geçm işe dönülmesini e n ­ gellemek a macıyla yarışmc ya katı ldı. Gelişen sava ş ı m l a r sürecinde işçi sın ıfı ve ötek i emekçi h a l k ı n gelecekteki bu biçimdeki savaşımlarda ge­ rekli olaca k ola n yeni bir birliğin temelini döşemeye yöneld i . Geç m iş deneyi m i çözüm leyen ve ülkenin bağ ı m l ı ka p ita list karakteri ve geri l i ğ i i le birlikte o ligarş i k g ru p la rı n va rlığını d a d ik ka te a la n B K P 5. Kongresi sosya lizm yöne l i m l i bir halkçı a ntiem peryal ist devrim stratejisini onayla d ı . Bu hedeflerine ulaşmak i ç i n , BKP, benzer konum ları olan tüm pa rti ve örgütleri, böylesi b i r devri m i n prog ra m ı n ı a rd ı c ı l olara k yürütmek a m a ­ c ı n a yönelik politik bağlaş ı k lığın yeniden örg ütlenmesi v e toplumsal ta ­ ba n ı m n gen işletilmesi amacıyla çaba l a rı n ı b irleştirmeye çağırd ı . Böylesi

(5) Ba k : Simon Reyes Rivera, Un Congreso h istorico j de victoria, 1 985, S. 7.

(6) Tem muz 1 985'de ya pılan parlamento seçi m leri kastediliyor. Devlet başka n l ı ğ ı makamı için a day ola n l a rd a n h içbiri m utlak çoğu nluğu sa ğ­ layomadığı ndan konu pa rlamentoya havale edildi. Parlamento Milli­ yetçi Devrimci H a reket'in lideri Viktor Pa l Enterssoro'yu seçti (Not Red.)

53


bir demokra tik bağlaşıklık içinde ta rihsel soru m lu l u k öncelikle işçi sınıfı o l m a k üzere, köyl ü l ü k, orta taba ka l a r, küçük ve o rta ü reticiler, zanaat­ karla r, ayd ı n lar, öğrenci ler, d in görevl i leri ve askerler, kısacası halkın ve u lusun ç ı k a rları ile bağlı herkes tarafı ndan üstlenilmelid i r. Bir kez d a h a , Kongre, sınıfsa l bağlaş ı k l ı kta proleta rya hegemonyası n ı n sağ la n ması g ü ­ vence a ltına a lındığından kom ü n istlerin işçi sınıfı v e öteki emekçi halkla bağları n ı sağlam laştı rmaya kararlı o l d u k larını kayıtları na geçird i. Pa rtinin örg ütsel ça lışmaları n ı değerlendirirken, Kongre, b u güne kad a r elde e d i len deneyim i n, kaza n ı m la rı n ka lıcılaştı rı l masını ve b i r y ı ğ ı n parti­ sinin ya ratı l masına doğru i lerlen mesini olanaklı kıldığını belirtti. Ele a lı na n dönem içinde, BKP proleta rya a rası nda derin kök sa ldı, nite­ l i ksel ve niceliksel ola ra k gelişti ve saflarına işçi sınıfının, köyl ü l üğ ü n ve öteki halk kesimlerinin b i rçok sad ı k evlad ı n ı ka b u l ederek daha da güç­ lendi. " Başarıları m ı zı abartmadan, p a rtimizin ü l kedeki e n ö rgütlü ve kuş­ kusu z, solda k i birinci partisi olduğunu söyleyebil iriz . . cı .

Pa rtinin yeni konu m l a r kaza nabi lmesi için, Kongre, ça lışma biç i m ve yôntemlerinin iyileşti rilmesi çağrısında b u l u ndu ve BKP tüzüğünde deği­ şikli kler ya ptı. Bolivya Kom ü n ist Genç l iğ i'ne d a ha çok yardımda bulunul­ ması, kom ü nist kad ı n la r a re sındaki ça lış mayı a rtı rma öneri leri ni ben i m ­ sed i v e U lusal Piyoner O rgütü'n ü n ç a l ı ş m a i l kelerini onayladı . G ü ndemde yera l a n maddelerden b i ri de partinin ye ni prog ra m ı n ı n görüşülmesiyd i . Tasa rı nın ya p ı lacak olağanüstü bir kongrede ta rtışı l ma sı ka ra rlaştı rı l d ı . Yönetim orga nları n ı n seçimine geçild iğinde, delegeler, J. K o l l e Cueto'­ nun kend isinin Merkez Kom iteye seçi m i için aday gösterilmemesi isteğini ka bul ettiler. Yen i yönetim, eski kuşa k l a rdan deneyim l i komünistlerin yanısıra , genç üyeleri de içerd i . Maden işçilerin in, işçi sınıfı ve halkın deneyimli ve denen miş lideri, ta nınmış b i r kom ünist olan Simon Reyes Rivera oybi rliğ i ile M K Birinci Sek reterliğine geti rildi. BKP M K Birinci Sekreteri, BKP 5. Kongresi'nin " ta rihsel ve başa rı l ı .. b i r kongre o l d u ğ u n u belirtti. Kong re, gerçek potansiyelleri g ö z önüne a lı n ­ d ı ğ ı nda proletarya n ı n öncüsünün ön ünde d u ra n so ru nları ve görevle rini serg i ledi. Bolivya kom ü n istlerine, yen i stratej ilerini uygu lamada, daha sıkı b i r birliği sağlamada ve partiyi ilerletmede yard ımcı olacak yen i b i r g üç verd i. Kongre aynı za manda, g üncel görevlerin p roleta rya n ı n savaş ı m ı n ı n ı n gereklerine u y g u n o la ra k yerine getiri lmesinin doğ rultu l a rı n ı v e demok­ ratik, halkçı, a ntioligarşik ve a ntiem perya l ist g üçlerin prog ra m ı n ı n yeni- . den biçimlendiri l mesi a macına ya nıt veren temel politik ve örgütsel doğ­ rultuyu form ü le etti.

(7) Simon Reyes Rivera, Agy, s. 9. 54


Gerginliğin son derece arttığı ko,ullarda Jo e 51ovo

Giiney Afrika Komünist Partisi Yönetim Kurulu üyesi, Güney Afrika Ulusal Kongresi icra Komitesi üyesi • Bütün dünya Güney Afrika'daki gelişmeleri dikkatle iıliyor. Yeryüzündeki ilericiler, bütün dürüst insanlar Afrika halkımn yasal haklarım elde etmek için kahramanca yürüt­ tüğü savaşımını destekliyor, trkçı rejimin uyguladığı terörü kımyorlar. GAKP ve AUK antiemperyalist gösterilerin itici gücünü, şimdiki durumu ve yakın gelecekteki savaşım per­ spektif/erini nasıl değerlendiriyor/ar? • G üney Afri ka 'daki sava ş ı m yeni b i r aşamaya yükse l d i . U l kedeki gelişmeler açık olara k şunu gösteriyo r : Eğer biz, devri mci bir hareket olarak, bu kritik d u rumdan, etk i n b i r b içimde ya ra rlana b i l i rsek, halkın i ktida ra gel mesi m üm k ü n olaca ktır.

Böyle bir sonuç ç ı karmamızın b i rçok nedeni va rd ı r. Bilindiği g ibi, temel sosyal dönüş ü m ler süreci üç ana koş u l u n va rolduğu d u rumda başla r. B irincisi, iktidarın kend i ya pısında derin b i r b u n a l ı m ı n olması. i k i ncisi, halkın hoşnutsuzluğu, bu değişikliği ya pmak iç i n her türlü ku rba nlar ver­ meye hazı r olması. Ve, üçüncüsü de h a l k tarafı nda n ta n ı na n , devrimci hareketin h a l kı zafere u laştıracak güce ve yeteneğe sa h i p bir devri mci hareketin va rolmasıdır. Bugün G ü ney Afrika'da bu koşu l l a r hen ü z daha olgunlaşmış değild ir, a ma y u ka rda bel i rtilen her üç ögen i n bir bütü nde b irleş mesine çok ya k ı n bir d u ruma ya klaşıldı. Haki katen, iktida r en d e r i n ekono m i k v e politik bunalı m ı nı yaşıyor. i ktidarda ki sınıfla r, a ra l a rı ndaki çelişkiler yüzünden her zam a n k i nden daha çok böl ü n m üş lerd i r. Dte ya ndan yığ ı n la rı n hoş­ n ııtsuzluğu g ü n geçtikçe daha da a rtıyor. Ve d u rmayan ci nayetlere kar­ şın (i) g idere k d a ha ço k işçi, genç ö l ü m ü göze a l ıyor, savaşta ölmeye hazır olduğunu serg i l iyor. AUK' n i n yöneti m i nde ku rtu luş cephesi gösteri hareket�eri n i n ana g ü c ü nü oluştu rd u ğ u n u açı k olara k o rtaya koyuyor. Halkın enerjisinin a rtma s ı n ı n öne m l i örneklerinden b i ri de örg ütlü h a reketin ayaklanmaya dönüşmesi, yığ ı n l a rı n yen i sava ş ı m biçim leri bul­ masıdır. Drneğ in, gençlik çeşitli g i rişimle rde bulu nuyor, polise karşı koyan küçük s i l a h l ı b i rli kler çerçevesi nde �rgütleniyor, polisin m u hbirleriyle he-

(1) Resmi ra kam la ra göre bile ya l n ı z 1 985 yı l ı n ı n ilk yarısında 450 erkek, kad ı n ve çocuk öldürülm üştür. (No t Red.) 55


saplaşıyor vb. Siyah derili n üfusta n işbirlikç i lere karşı be skı uyg u la nıyor. Artık siya h derili polisler ken d i halkı a rası nda yaşaya maı d u ru m a gel­ m iştir. Bu polislere a it yüzlerce ev ateşe veri l m iş bulu nuyor. Yığ ı nsal yasa l örgütler, öıellikle Bi rleş i k Demokratik Cep he (l) ve send ikal hareket g ü nden güne daha da güçleniyor. Kentlerin civarla rı n ­ d a k i zenci geto larında sivil belediye yönetim leri yoked ildi. Hükümet i n ha lka dayatmak istediği v e « beled iye konseyi .. olara k a d la nd ı rdığı yöne­ tim yerine b u ra la rda otu ra n l a r, halk egemenliği orga nları n ı n n üvesin i oluştu raca k b i r ya p ı ya ratme ya ça lışıyorlar. H ükümet ka ba kuvvete baş­ vu ruyor, orduyu ve polisi kullanıyor, fa kat eskisi g i b i yönetebilme ka­ biliyetini yitird i ğ i görü l üyor ve bunu iktida r çevreleri kend i leri de ta n ı ­ yor. (3) Sınıf sava ş ı n ı n d u ru mu n u belirleyen önemli bir faktör d e G üney Afrika işçileri n i n a ktif eylem leri d i r. Son b i r-iki yıl içinde siya h derili emekçiler a rasında sendikalaşma n ı n Çığ gibi büyüdüğü görülüyor. O n l a r ilk kez Gü ney Afrika tari h inde send ikalı beyaz emekçilerin sayı sını aşmışlord ı r. Bunların başka b i r özelliği de, iste m lerini ya l n ı z ekono m i k soru nl a rla kısıtla m a m a la rı d ı r. Onlar ı rkçı rej i m i ne ka rşı çıkmadon ka pital ist sö­ m ürüye karşı sava ş m a n ı n imkansız olduğu b i l i ncine va rmışlard ı r. Sendikal hareket, u l u sa l k u rtuluş savaşında daha a ktif b i r rol oynaya ­ b i lecek b i r güç olduğ u n u göstermeye çalışıyor. Tra nsvaa le'de geçen yılın Kası m ayı nda ta rihimizin e n başa rı l ı pol iti k genel g revi ya p ı ld ı . i k i g ü n içinde sa nayi felce uğra d ı . Ve Kapsko vilayetini n doğu bölgelerinde buna benzer başka grevler yapıldı. işçi� s ın ı fı n ı n g üc ü ve a ktifl iği u l u sa l politik genel g rev sava şı m ı nda yen i perspektifler açıyor, gerekli b i r a nd a gele­ cekte devrimci g üçlerin kutu plaşmasında ve devri m hazı rlıkları nda büyük bir etkisi olaca ktı r. •

Yığınların devrimci bifincini geliştirmede komünistler ve

onlann bağlaşıklafı nasıl bir rol oynuyor? ırkçı rejimin Afri­ kalllan vatanıarından yoksun bırakma yeltenişlerine, Irk­ çllığa karşı halkı mobilize etmek için GAKP nasıl savaş bi­ ç/mleri ve yöntemleri uyguluyor? • Partim iz başında Afrika Ulusal Kong resi' n i n b u l u nauğu geniş kur­ tuluş cephesinin, yan i u lu s al-demo kratik devrimin gerçekleştiril mesine yöne l i k g üçlerin cephes i n i n bir pa rças ı d ı r. Bu soru n u n çözümü için tüm ezilen s ı n ıflarla ve u lusa l g ru p la rla bağlaşıklık kuru lm a s ı n ı n gerekli ol­ d u ğ u görüşündeyiz. Böyle bir bağlaşı k l ı ğ ı n içinde yönetici rol işçi s ı n ı ­ fı n ı n d ı r. Bu işte i ş ç i s ı n ı f ı olmadan kes i n zafer gara nti a ltına a l ı na ma z.

(2) 1 983'de k u ru ld u , ı rkçı rejime ka rş ı çıkan yüzlerce örgütü ve hareketi ka psa m ı na a l ıyor. (Not Red.)

eı Bu yılın Tem m u z ayından sonra ülkenin 36 bölgesinde olağanüstü d u ru m ilan edildi. (Not Red.)

56


B iz, bu fırsatı (Afri ka' n ı n b i rçok bölgesinde, bu fırsat kaçırılmıştır) kaçır­ mak istemiyoruz. Söz konusu bölgelerde, yerli h a l k ı n verd iği ku rba nlar pa hasına elde edilen kaza n ı m lar, siya h derili yeni sömü rgeciler tarafı ndan sıfıra indiri i m iştir. Bu y ı l ı n Tem m u z ayı sonunda 64. kuru luş yı ldön ü m ü n ü kutlayan GAKP oldu kça deney i m l i ve sayıca b üy ü k olan G üney Afrika proleta rya sı n ı n gerçekten tari hsel istemleri n i d i l e getiriyor. B i z, işçi sınıfı n ı n öncüsü ve a ntiı rkçı cep h e n i n b i r parçası olare k görevim lzi yerine getiriyoruz. G ü nü­ m üzde tüm pa rti ça lışmaları n ı n a ktifleşti rilmesi, b u n u n ya nısıra GAKP' n i n bağlaşıklık içi nde kendi bağ ı msız rolünü kanıtlaması gerekiyor. Biz her şeyden önce, emekçiler a rasında. Ma rksizm-le n i n izm idelerini a ktif b i r şekilde p ropaga nda ediyoru z, yeraltı çalışması ya p a b i l me k için parti ya pısı n ı g üç lendi riyoruz. Iç ve dış geri c i l i ğ i n pa rtimiz ile AUK a rasında, AUK ile d ü nya sos­ yalist siste m i a re sında işbirl i ğ i n i ba lta lama yelten işlerine ka rşı koym a m ı z gerekiyor. Antiko m ü nizm v e a ntisovyetizm kurtu luş sava ş ı m ı nı n dev­ rimci içerı g ı n ı boşa ltm a k için k u l l a n ı l ı yo r. Ama bugün y urtsever­ lerin ezici çoğ u n l u ğ u , geleceğin güve ncesi n i n AUK ile GAKP a ra ­ sındaki bağ laş ı k l ı k , b ütün hareketimiz ile d ü nya i lerici g üç leri, en başta sosya list ü lkeler a rası nde ki ya pıcı bağlar olduğunu a nlıyor. Biz bu bağ­ ları gözbebeğ i m i z gibi koruyoruz ve koruyacağız . • ırkçı rejimin vahşice baskıları bütün kıtalar kamuoyunda öyle sert tepki/ere yol açtı ki, ABD egemen çevreleri bile bu rejimin Reagan'ın deyimiyle « sadık Amerikan dostu ..

liderleriyle kısmen de olsa aralarına mesafe koymak zorunda kaldılar. Size göre, bu gibi koşullar ırk ayrımının uluslararası alanda yalıtlanmasına elverişli midir? GAKP, komünist ve işçi hareketinin, dünyadaki öteki ilerici güçlerin bu alandaki rolünü nasıl değerlendiriyor? • Ka n ı m ı za göre, ABD egemen s ı nıfı n ı n k i m i çevreleri n i n G üney Af­ rika konusu ndaki tutu m u nda görülen değişikliğin kayn a ğ ı , h iç te h ü m a ­ n izm değ i l d i r. Ta ri hsel p l a n d a « Reagan faktörü .. , G ü ney Afrika rej i m i n i n d ünya kom uoyu n u n nefretine yolaçan eyemleri ni, bütü n öteki d ı ş koşul­ larda n d a h a çok etki liyor. Bug ü n a rtık söz konusu çevreler ırk ayrı m ı n ı n , ' özellikle Pretoria ' n ı n va hşetin i n Amerika n ka muoyunda u ya nd ı rdı ğ ı tep­ kiyi hesa ba katmad a n edem iyorlar. Botha h ü kü meti n i n , tekelci ser­ maye n i n ve ABD emperya l iz m i n i n kon u m l a rı n ı koruyabi leceğ i ne, G üney Afri ka' n ı n Batı bağlaşıklığı içinde, genellikle kapita l i st sistem içinde tutu­ labi leceğine olan inanç g iderek a za l ı yor. Ka n ı m ı zca Amerikan egemen çevrelerinde ırkçı l ı k konusunda meydana gelen bu değişme, b u n u n gerek­ çeleri ne olu rsa olsun, G üney Afrika rej i m i ne karşı daha etki l i ka m ­ panya la r örgütlen mesi i ç i n olanakları n a rttı ğ ı nı gösteriyor.

57


B u n u n la ilgili olara k d ü nya işçi h a reketi ne ya pa bilir? Sen d i ka l a r ka ­ nalıyla ve d iğer yol lard a n savaş ı m ı m ıza maddi destek sağ la n ı rsa biz çok memnun oluruz. Bunu nla b i rli kte Batı h ü k ümet/erine baskı ya parak, on­ larda n ı rkçı rejime m utlaka baskı yapma l<;ırı n ı istemek iyi o l u r. Böyle ya rd ı m ı biz her partiden, işçi ve demok ratik hareketin her örg ütü nden bekliyoruz. ı rkçı l ı k g ü nü m üzde nazizm i n bir biçimidir ve o n u n la sava ş ı m sınıf yak­ laşımı çerçevesi n i a şıyor. Dolayısıyla ı rkçı l ığ a karşı e n geniş g üçlerin mobi lize ed i l mesi bizim a c ı l a rı m ızı a za ı ta b i l i r ve zafere götüren yolda başa rıyla i lerlememize yardı mcı olabilir. • Tüm insanliğın en güncel, en yakıcı sorunu olan dün ­ yada barışı koruma sorunuyla ilgili olarak GAKP nastl bir tutum aliyor? • Tüm devrimci güçler barış davasına d�rinden bağlıdır. Çünkü n ü k­ leer yıkım, özg ü rl ü k sava ş ı m ı n ı (bu savaşı mda devrimci zora başvu rmak da o lasıdır) ta mamen a n la msız kı lacaktır. işte bunun için d ü nya barışını koru mak, hepi m i z içi n önem taşıyor. Ve G ü ney Afri ka l ı kom ü n istler em perya l i z m i n silahsızla n m a yönündeki tü m çaba la rı balta la ma , «yıldız­ lar savaşı " prog ra m ı nı gerçekleştirme yol u nd a k i politikası n ı n içyüz ü n ü a ç ı ğ a vu ruyorlar.

Bizim görü ş ü m üze göre kurtuluş savaşı ve barış savqı b irbirinden ayrı lmaz bütünsel b i r süreçtir. Bug ü n d ü nyad a yaşamı koru mada ve sos­ yal a d alet için kom ü nist ve işçi hareketinin birliği her zam a nkinden daha gereklid i r. Düşma n birleşiyor, bize ka rşı orta k eylem ler planlıyor. Pa rt i m i z s o n kongresinde barışı savunmada, kurtuluş v e sosyalizmi korumada bizim sınıf kardeş leri m izin, yoldaşları m ızın ya nında olacağ ı m ı zı b i r kez daha belirtti.

58


«Rizospastis.. : Gerçeğin Seıi Son g ünlerde gelen haberlerden b irinde, Yuna nistan Kom ü n ist Partisi Merkez Kom itesi ye yın o rganı « Rizospastis .. in Yunan ista n'daki bütün saba h ve a kşam gazetelerinin en popüleri olduğu belirti liyordu. Gazetenin g ü n l ü k ve Pazar baskı l a rı en geniş b i r şekilde dağıtılmak­ tad ı r. Ya lnızca son 1 1 yı l d ı r lega l ola ra k yayı nlanan b i r g a zete için bu büyük bir başarı sayı l ı r. Başa rı n ı n yolu uzun ve zorlu oldu. « Rizospastis .. harfi harfine tercüme edil irse « radika l .. a n la mı na geliyor ve ta ri h i daha çağın başlarına kada r uzanıyor. « Rizospastis .. , Yu nan ista n Kom ü n ist Partisi kuru l mada n önce i lerici bir gazete olara k çı kmaya başladı ve 67 yıl önce parti merkez kom itesi orga nı hal ine geld i ; bu tari hten itibaren de Yuna n kom ün ist­ leri n i n yığınla rı örgütlemede propaganda ve aj itasyon organı oldu. On yıldan fazla süren gerici diktatörlük rej i m i süresi nce « Rizospastis .. küçük boyda ve basit b i r sayfa d üzeniyle yayı nlandı ve il leg a l ola rak dağ ıtıldı. Fakat halkı m ücadeleye çekmek, h a reketlendirmek a macıyla Yuna ni sta n' ı n en uzak köşelerine kadar u la ştırı ld ı . O lkenin N a z i işg a linden kurtu luşu nun 40. yılı kutlamalarında gazete n i n sayfa ları ka hra m a n l ı k örnekleriyle doluydu. Geçen sonba h a r, Ati na'nın Kolitea bölgesi belediye meclisi Skra soka ğ ı nda küçük bir ev satın a l d ı . Bu evin ta ri hini anlatm a k için burada b i r topla ntı d üzen lendi. Bu evin ma hzeni 1 942 yılı nda n 1 944 y ı l ı n ı n Ekim ayına kada r komünistlerin i llegol bası mevi ola ra k kulla nı l m ıştı. Aynı zama nda da U luse l Kurtu luş Cephesi'­ n i n organı « Azg ür Yunanista n .. ve diğer küçük broşürler de bası lıyord u . B a s ı m çalışmala rı işga lcilerin v e onların ye rli uşa kla rı nın burnu n u n d i ­ b i n d e yap ı l ı yord u v e teh l i keyi a za ltma k için gazeteyi basa n l a r hafta l a rca h iç d ışarı çıkmadan, hiç taze hava teneffüs etmeden çalışmalarını sür­ d ü rüyord u . Victoria m a rkalı elektrikli ma kine önce ayakla, daha sonra ise dahe az: ses ç ı ka rması için elle ça lışır ha le getirildi. ' Ba sı mevinin yerin i b ilen b i rkaç kişi burayı kend i a i lelerinden bile gizli tutuyorlard ı . Gestapo ta rafında n yaka lanan v e işkence gören komünistlerden hiçbiri bu basımevin i n yerini söylemedi . Savaştan sonra pa rti, bası mevi n i n yerini yine kullanabilmek için saklı tuttu. Ancak son za manlarda Ati na'da bunun gibi küçük evler yıkı l m a teh ­ likesi ile karşı karşıya geli nce b u eski ma hzeni açı klo m e ya ve burasını, komün ist basında çalışa n l a rı n , Nazilere ve yerli gericiliğin çetelerine ka rşı savaşa n la rd a n he yatta kalanların a n ı sı na Skra soka ğ ı nda Direniş Basını Müzesi ha line getirmeye ka ra r verdi . 1 974 yı l ı nda Karo Albayla r d i ktatörlüğ ü n ü n yıkılmasından sonra mora l 59


b i r g üç kaza n m ı ş alara k leg a le çıkan gazete n i n önünde ye ni ufuklar ' açılmıştı. YKP M K üyesi ve gazete n i n baş redaktörü Ta nassis Ka rteros, g a zete n i n yen i b i r şekilde çıkmasın ı n kola y olmadığını söyledi. Yunanis­ ta n'daki sta ndartlara uyg u n büyü klükte g ü n l ü k bir g a zete yayı nl a m a k içi n buna uyg u n gerçek b i r yay ı n çalışmasına g i rmek gerekmiş. Uzhıa n eleman la r da çok a zmış. Tüm bu soru nları çözmek içi n beli rli b i r zam a n gerekmiş. Ancak üç yı l ö nce, « Rizospa sti s », pa rtinin eğ ittiği k a d ı n ve erkek elemanlarıyla birlikte kendi s i n i n basım ve yayın b i nasına yerleşe­ b i l m iş. Şimdiki YKP M K a pe ra tı n ı n bulunduğu pa rti binasının ya pı lmasında bağışlar ve « kızıl subotnikler» (imeceler) gerçekleşti rilen b i n lerce saat­ l i k çalışmaların b üyük yard ı m ı oldu. Parti b i nası Atina metrosunun " Peris­ sos .. istasyo n u n u n ya nında modern bir b i n a d ı r. B i na a ra ba la rın sürekli a ktığı büyük b i r cadde üzerinded i r. Ca ddeni n d iğer ya n ı nd a , metro hat­ tı n ı n ka rşısında, sanayi işletmeleri n i n b i n a l a rı b u l u nuyor. Yak ı n za mana kada r h i r g ru p genç p a rti b i n a s ı n ı n kapısı nda her saat nöbet tutuyord u . Yazım ve ba s ı m işleri n i n ya pıldığı yerler b i ne n ı n b i r bölümüne yerleş­ m işti r. Her yer o kadar dolud u r ki, g a zetecilerin kolla rını k ı p ı rtadaca k yerleri yoktur. Buna rağmen yine de yazı larını yaz ı p ü lkenin çeşitli yerle­ lerinde b u l u n a n gazete n i n m u ha b i rieriyle sürekli ilişki k u ra rlar. U l u slar­ a rası ha berler ise Atina Yeni Haber Ajansı, TASS ve Associated Press ajansından telekslerle a l ı n ı r. Gazete n i n Moskova'da, diğer çeşitli sos­ ya list ü lkelerde ve hatta Pa ris, New York, Brüksel ve Londra'da da m u h a ­ b i rleri vard ı r. Basımevi n i n m üdürü ve parti basınının eski b i r e lemanı olan Dimitrios Epika ri d is basımevi n i beni gez d i rd iğ i nde çok etk i lenmiştim. Basımevinde 1 70 kişi çalışıyord u ve onları n çoğu da komünistler ve genç kom ü n i stlerd i. Bunların a rasında, fotagraf ve çok renkli baskı m a k ineleri konusunda. Yunanista n ölçülerine göre uzman ola n l a r da va rdı . Basım işleri ya l ­ n ı zca " Rizospastis .. i l e s ı n ı rl ı ka lm ıyordu. B u n u n yanında gençlerin haf­ ta l ı k yayını " Odigitis ,,_ ve d iğer periyod i k yayı n l a r da basılıyord u . " Rizospastis» şimdi Yu n a n ista n'daki b ü t ü n gazete bayilerinde satı l ı ­ yor v e gazetenin i l a n la rı nı başkentin bütün merkezi a na caddelerinde görmek m ümkündür. Çok ilgi çekici şekilde çı ka rtılc. n Pazar sayısı, b i n ­ lerce parti m i litanı tarafından işçi leri n , emekçilerin v e esnafla rın otur­ dukla rı m a h a l le lerde ka p ı kapı dağıtılmaktad ı r. Haftan ı n d iğer g ün leri de gönüllü dağıtıcıları fabrika kapılarında görmek m ü m kü n d ür. Sabah­ l a rı gerçeğ i n sesi olara k emekçi lere ilk u laşa n « Rizospastis .. olmaktad ı r. Gazete n i n m a l i soru mlusu K. N ikoltos'a « Ma l zeme tem i n i nde herh a n g i b i r soru n u n u z oluyor m u ? » d iye sord u m . Şöyle ded i : " Kuşkusuz b i z bu r­ juva basını n ı n a ksine gazete n i n fiyatı ile kôr elde etmeyi düşünm üyoruz. Gazetenin fiyatı her za m a n ya sal o l a ra k olması gereken en a lt d üzeyde-

60


d i r . Ş üphesiz satış kom isyonunda ça lışa n ga zete sa h iplerini pc rla k, yal­ dızlı baskılar d a ha çok i l g i lendiriyor. Da hası onların hiçbiri politik olara k Kom ü nist Pa rtisi'ne d e sem pati d uymuyorlar. B u neden le çok sayıda ga­ zete satı lmadan geri gönderiliyor. Bu da para bakımı nda n büyük kayıp­ lara neden oluyor. Ayrıca rekla m la rd a n çok fazla gelirimiz de yok. Zaten özel iş letmeler de bize rekla m l a rı nı vermeye pek gönüllü değ i ller. Bütün bunlara rağmen « Rizospastis»in pa ra sa l bakımdan açığı pa rtinin ya rd ı m ı ile g i derek a za l makta d ı r. Burada ayrıca kom ü nistleri ve yard ı m eden d iğer sempatiza nları da unutmamak gerekir. Bunlar, gene l l i kle orta h a l l i olan ve çoğ u nl ukla a rkadaş hatırı veya kavgada ya da işkence oda ­ larında bir yakı nı ö l m üş olan insa n la rd ı r. Bu nlar g i b i değişik nedenlerle ya rd ı m eden bu insanlar gönderdi kleri pa ra l a rl a birlikte ya rd ı m ediş nedenlerin i de açı klaya n kısa b i r not gönderiyorlar. Ayrıca gazete kağ ı ­ d ı n ı n , m ü rekkebinin v b . fiyatının sürekli a rtmasına karş ı l ı k gazetenin m a l i ­ yeti yine de burjuva g a zetelerinden daha a zd ı r. Hem g a zeteci olara k çalışanla r, h e m d e baskı iş lerinde ça lışa n l a r partinin be lirlemiş olduğu a z bir ücret a lıyorlar. Hatta ç o ğ u z a m a n hiç a lmadan v e sanki kend i işleriymiş g i b i bütün bos va kitlerini de bu işe harcıyo rl a r. « Rizospastis» ha l k ı n bilinç lendirilmesi nde önem l i b i r a raç o l m uş ve olmaktad ı r. Bir za m a n l a r revizyonistlerin bölücü eylem leriyle e ldatı l m ı ş eski savaşç ı l a rı partinin bayra ğ ı a ltında toplamış, YKP' n i n send ikal hare­ ket içinde etkisin i n a rtmasına ve kad ı n ve gençlerin sc vaş ı m ı n ı n g üçlen­ mesine ya rdı m etmiştir. « Rizospasti s » her sınıf savaşına, demokratik g üç­ lerin eylem ine a rka çıkmış, onun a ktif desteği çoğu za man başarı nın g üvencesi olmu ştu r. Gazete b üyük politik eylemlerin hazı rla nmasında hem aj itatör, hem de örgütç ü olara k rol oynuyor. Ya pılaca k eylemler üzerine yazı l a r yazıyor, çoğu zaman kamuoyu n u n önde gelen ve kom ün ist olmaya n l iderleri ve uzmanla rl a görüşmeler yapıyor ve ü l kenin çeşitli yerlerindeki hazırlıklar ü zerine ra porlar yayı n lıyor. Eylemin nasıl yapılaca ğ ı n ı , yerini ve saatini b i l d i riyor. Bunu nasıl ya ptı ğ ı na bir örnek vermek gerekirse ; Yu nan ista n'da 10 g ün süre n barış eylemleri sıre sında bu y ı l ı n 6 Ağustos'unda Akropo l ' ü n çev­ resi küçü k çocuklar ve yetişkinlerin o luşturduğu ca nlı 2 sıra zincirle çepe­ çevre sa rı ı m ıştı . « Rizospastis» bu 1 0 gün boyunca «Yıldızlar Savaşına Hayır», " Ba lkanlar Nükleer Sila hlardan Arı n d ı rı l m ı ş Bölgeye Dönüş­ türülsün», « Akdeniz Barış Gölü O l m a l ıd ı r» gibi belgileri ü lkenin her yanına yaydı . «Akropolis Çağ rısı » n ı imza layan ve yığın eyle m lerinde birlik o luşturan savaş ka rşıtı g üçlerin, kad ı n ve gençli k örgütleri nin sözcüleri, SSCB'nin n ükleer denemeleri tek taraflı d u rd u rm a kararın ı « Rizospastis»in sayfa k rında sevinçle ka rş ı l a d ı l a r. Ciddi ve kanıtlara daya n a n ya zı larıyla « Ri zospastis», ya lnızca işçi sı n ı -

61


fında n oku rla rı a ra sı nda değil. diğer emekçi kesi m lerde de ilgi ile ka rş ı ­ Ia nıyor v e hatta pol iti k karşıtları a rasında da saygı uya n d ı rıyor. Açı la n çeşitli dava larla gazeteyi zayıf d üş ü rmeye yönel i k t ü m sa ldırılar hep başarısız ka ldı. Gazeteye karşı açılan bir tek dava n ı n bile kaza n ı l ma m ı ş olduğunu söylediler bana. Bir yıl önce. ya n i « Rizospastis»in legal olara k yayınla maya başlama­ sının onu ncu yılında. gazetenin d i n leyici sa lonu nda bin kişi topla ndı. Dst üste beş gece bu bin kişi gazetenin daha da ileri g itmesine. zayıflı kları ve zorl u kları n ı n ortaya çıkmasına katkıda b u l u na n çok geniş tartış m a l a ra katı l d ı la r. Birçok yapıcı konuşma l a r ve öneriler ya p ı l d ı . Konuşma ları to­ pa rlayan YKP MK Genel Sekreteri H a ri laos Flora k is şöyle d iyordu : « Biz « Rizospastis»in ciddi. basit. canlı ve i kna edici bir şekilde parti­ m izin ka ra kterini ve politikasını ya nsıtm e s ı n ı . emekçi lere m ü m k ü n oldu­ ğ u nca çok enformasyon vermesini. onları niçin sava ş m a l a rı gerektiği konusunda. sosya l i z m i n getireceği değ iş i k l i klerin. sosya l iz m i n hedef­ lerinin neler olduğu konusunda aydı nlatması n ı . yani toplumu muzda i le­ rici ve demokratik olmasını istiyoruz. » H. Flora kis d a h a son ra . ü lkesini seven ve u lusal bağımsızlık ve yum u ­ şa madan yana o l a n bütün Y u n a n gazetecilerine. termon ü klee r b i r sa­ vaş ı n ölümcül teh l i keleri konusunda k i gerçekleri yazmaları. Ba lkan Yarı­ madası ve Akdeniz' i n n ü kleer sila h l a rd a n arındırı l mış b i r bölgeye dönüş­ türülmesi için yard ı m etmeleri. d ünyada ba rı ş ı n utkusu ve u l uslara rası işbirliği yolunda savaşmaları için çağrı ya ptı . « Rizospastis» ve onun yazım işçileri kol lektifi. partin i n gazetenin önüne koyduğu sorum l u görevleri yerine getirmek için zorlu b i r u ğ raş veri­ yo rla r. Vladimir Şe/epin' BSS görevlisi

62


Demokratik merkeziyetçiliğin ideolojik temelleri sorunu üzerine " Bartş ve Sosyalizm Sorunlart " dergisinin Teorik Sorunlar Komisyonu tarafından oluşturulan bir araştırma grubu komünist partilerin çaltşmala­ rmda ideolojik ve örgütsel ilkelerin ilt'şkilerinin kimi yanlarint inceledi. Bu grubun çaltşmalartna israil Komünist Part/si /iliK Sekreterliği üyesi George Toubi, Hindistan Komünist Partisi Ulusal Konsey üyesi Unni Krishnan ve BSS dergisi redaksiyonundan Profesör igor Naletov (felsefe bilimleri doktoru) katıldı. Aşağıda bu grubun yaptığı görüş değiş tokuşunun öze­ tini ya ymlt yoruz .

Komün ist ve işçi parti leri n i n ça lışmalarının örgütsel temeli olara k de­ mokratik merkeziyetç i l i k i l kesi uzun y ı l l a r d ünya ça p ı nda sınanmasıyla geçerl i l i ğ i n i ve etkin l i ğ i n i kanıtladı. Biriktirilen deneyim gösteriyor ki, bir pa rti ancak bu i l keye bağlı ka l a ra k tari hsel devri mci özgörevini yerine getirebi l i r. Kimi çevre lerin demokratik merkeziyetç i l i ğ i n modası n ı n geçtiği ve s ı n ı f savaş ı n ı n bugü nkü koşu llarına uygun olmadığı yolunda ortaya attı kları savla rı pratik çürütüyor. Ote ya nda n h iç kuşkusuz, demok­ ratik merkeziyetçilik i lkesi n i n içeriğ inin gel iştirilmesi, biçimlerinin etki nleş­ tirilmesi ve kom ü nist ha rekete sıza n sosya l - reformist a n a rşist a kı m la rı n yaptığı ça rpıtma ların d üzeltilmesi gerektiğ i de a ç ı k o l a ra k görü lmekted i r. Tüm b u n l a r partilerin ça lışmaları n ı n ideoloj i k ve örgütsel i l kelerinin teori ve pratikte nası l b i rleştiği soru n l a rı na b i r kez daha ba kılmasını gerek­ ti riyor. Ma rks, Engels ve Lenin'in gel işti rd iği son derece öne m l i görüşler bu soru nların çözümü için değişmez bir temel oluşturuyor. Demokratik me rkeziyetçilik i l kesi, d iyalektik ve ta rihsel materya lizmin devrimci b i r partin i n örgütsel i l kelerine u yg u l a n ması sonucu va rı l a n nokta , b i r sonuçtur. B i l i msel metodoloj i n i n a na hta r koşul u , p a rti k u rma sorun­ ları nı n başa rı l ı bir biçimde çöz ü m ü n ü belirleyen, b u i l kelerle komü­ n ist h a reketin ideolojisi a rasında birbiri nden ayrı lmaz d iya lekti k i l işkinin va rlı ğ ı n ı n görül mesid i r.

D EVRIMCI PARTI N i N AKTIF ÇAlıŞMAS ı N ı N KOŞU LU Demokratik me rkeziyetç i l i k klasik a nlamıyla, hiç bir başka partide ol­ maya n , sadece Ma rksist bir p a rtin i n örgütleniş i lkesidir, ku ruluş nor­ m u d u r. Bu, p ro leta rya n ı n sınıf savaş ı m ı n ı n içeriğiyle ve b u savaşımda dev­ rimci öncün ü n rolüyle belirlenir. Len i n b u konuda şöyle diyo r : « Program ve ta ktik soru n ları nd a birlik gereklidir, ama b u hiçbir za man parti n i n birliği i ç i n , parti çalışması n ı n merkezi leştirilmesi, ek o la ra k, b i r a i le çev­ resinden çok daha başka b i r biçimde genişleyen b i r partide, biçimsel 63


kura llar olmaksızın, a zı n l ı ğ ı n çoğ u nluğa, ,parça nın bütüne uyması olmak­ sızın düşünülemeyecek olan örgütsel birlik gerekti rir. » (I) Ancak tek bir yönetici o rg a n ı n olduğu, a lt orga nların üst orga nlara bağ l ı olduğu, azınlığın çoğu nluğa uyma k zoru nda olduğu (biç i m sel olara k değ i l gerçekten), kesin b i r parti d i s i p l i n i n i n olduğu, birlik içinde b i r pa rti işçi s ı nıfının, emekç i halkın ve öteki i lerici güçlerin söm ürü s iste m i n i n yıkıl­ ması, sosya list bir top l u m u n ku ru l ması için harcadı kları çabaları yönlen­ d i re b i l i r. Bu pa rtinin ça lışmasının temel özell ikleri tüm konularda kollek­ tif olara k karar a lme , kol lektif yönetim ve kong renin e n yetkin, bağ­ layıcı organ olmasıdır. Kongrenin bileş i m i demokratik bir biçi mde, ya n i tüm komünistlerce, parti ö rg ütleri n i n o ra ntılı v e seç i m l i temsil edi l mesi temelinde sa pta n ı r. Parti k u ruculuğunun temel i l kesi olan demokratik merkeziyetçiliğin ve zgeçitmez ögeleri a ra sı nd a yukarıdan aşağıya tüm yönetim 9 rga nlarının seçim i ve bunları n bel i rli a ra l ı klarla hesa p vermesi de va rd ı r. Buna ka rşı lık, partinin örgütsel ve ideoloj i k i l keleri a rasındaki d iyalek­ tik-materya list ka rşılı klı i l işki partin i n örgütsel ya pısının iki yanı ola re k demokra s i ve merkeziyetç i l i k a rasındaki bölünmez birliğin va rl ı ğ ı n ı n ta ­ n ı nmasını öngörmektedir. Bu b i rliğin gözetil mesi koşu luyla , demokra s i ve merkeziyetçiliğin ka rş ı l ı k l ı esnek b i r bağ ı m lı lığı içinde, örgütsel ve ideo­ loj i k norm l a r a re sında uyum sağlanır. Ma rksist diya lektik açısından de­ mokra k i olma ksızın merkeziyetç i l i k düşünü lemez. Çünkü herşeyden ö nce büyük bir ayırıcı özelliğe sa h i p bir örgüt, üyeleri a rasında ve tüm örg üt­ leri a ra sı nda to m bir eşitl ik öngören, sayg ı n l ı k ve kollektif görüşün yet­ kisi dışında herhangi bir g ru b u n , herha ngi b i r yönetici ögen i n öteki gru p üzerinde üstünlük kurması n ı n düşünülemeyeceği b i r pa rti, işçi sınıfı n ı n pa rtisi söz konusu d u r. M e rksi zm-Leninizm'in bu temel gerçekleri he rkesçe bilinmektedir. Ancak teorik açıdan çok açık ve tartış masız olon, pratikte her zaman böyle olmaya b i l i r. Bunun neden i sadece herh a n g i birinin teorinin öngörülerini s ü bjektif olara k yoru m la ması ya do ya pılan hata lar değ il, komünist ve işçi hareketinin gelişme süreci içinde o rtaya çıkan nesnel çelişkilerdir. Bir parti n i n ideoloji k ve örgütsel i l keleri a rasındaki gerçek çelişki e n başta pa rti üyeleri a rasındaki ideolojik birliğe a y n ı şekilde se ğ l a m b i r örgütsel b i r l i ğ i n eşlik etmediği d u ru m l a rda kend ini gösterir. V e tersine, örgütsel b i rl i k de her zaman i stisnasız tüm konularda tom görüş b i rliği temeline otu rmaz. Bu nedenle, bu ilişkinin d i na miği çok ya k ı ndan i ncelen­ melidir. Bazı durum lard a küçük ideolojik farkl ı lıklar büyüyebilir ve p a r­ tide büyük ideolojik ve örgütsel b i r bölünmeye neden ola bilir, öte yandan örgütsel hata la r ise oportünist ve a na rş i st eğilimlerin g üçlenmesine ve ideoloji k yozlaşmaya yol aça b i l i r.

(1) V. 64

i. Leni n , Tüm yapıtla r,

c.

8, s. 374-375 (Rusça).


Komün ist hareketin örgütsel norm ları konusunda, sözde bu norm ların h a reketin ideoloj i k teme l i i le b i r i l işkisi bulunmadığı gerekçesiyle bun­ ları uyg u la ma kta n ya n çizmeye ya da bazı ideoloj i k tavizlerin " zara rsız .. olduğu ve partinin rol ü n ü , örgütsel yapısını etkilemeyeceği yolundaki sav­ lar ne olursa olsun, bunlara eleştirel bir ya klaş ı m la ba kmak gerekir. Parti tüzü ğ ü n ü n çiğ nenmesi de, yönet i m i n fark l ı l ıkları gidermesi için gere k l i olduğu ve konu nun özüne, ya n i ideoloj i k ve politik i l kelerine zarar ver­ meyeceğ i savıyla ya pı lsa bile, haklı gösterilemez. Komünist hareketin tari h i nde bu i l kelerden uza klaşmanın ne sonuçlar verd i ğ i konusunda pek çok ders verici deneyim va rd ı r. Böyle bir şeyle karş ı laşan parti lerde er ya da geç bir buna l ı m d � ru m u patla k verecektir. ideoloji k ve örgütsel i l keler a rasındaki bağ derhal öze l l i kle kend i n i gösterecek a m a bu ders çoğu kez geç a l ınan bir ders olaca k ve hata ları n d üzeltil mesi d a ha zor ola­ caktır. Pa rtin i n örgütsel ve ideoloj i k ilkeleri a rası nda ki gerçek bağı koru m a k i ç i n s ü rekli ve a rd ı c ı l b i r ça lışma ya p m a k gerek l i d i r. B u n u n en çarpıcı örne ğ i n i Len i n ve Bolşevikler Rusya'da devri mci hareket içinde verd i ler. Bu deney i m i n ta m a n l a m ıyla a n laşılması için Le n i n ' i n d üşünme yönte­ m i n i n ve devri mci eylem i n i n özünü i ncelemek son derece öne m l i d i r. Len in, teorik ve p ratik d üzeyde pa rti nin örgütsel ya pısına, demokratik merkeziyetç i l i ğ i n ayrı ntı l ı soru nla rına (öze l l ikle parti nin kuruluş döne­ m i nde ve Rusya işçi sınıfını kendi yanına kaza nma dönem i nde) büyü k bir d i kkat verd i. Çünkü bunları sosya l ist devri m i n utkusu n u n temel önkoşulu o lara k görüyord u . Len in pa rtide merkezi leş m i ş bir ya pıyı ve parti saf­ larının sımsıkı bir biçimde örülü b i rl i ğ i n i pa rti çalışması için, pa rtinin sayg ı n l ı k kaza nması ve yığ ı n la rl a bağ kurması için önemli bir koşul ola ra k görüyord u . Len in, demokrat i k merkeziyetç i l i k i l kesi temelinde parti nin saf­ larının oluştu ru l ması için bel i rlenen progra m ı n başarıyla uyg u la n masının, pa rtin i n va rl ı ğ ı n ı sürd ü rmesi açısından son derece önem l i olduğunu be­ l i rtti . Anca k bu, Lenin'in ideoloj i k i lkelere ka rşı örgütsel i l kelere önce l i k verd i ğ i , a maçları n teorik içeriğ ine i l işkin soru n l a rı n, pa rtide ma nevi b i r­ l i ğ in ikincil olduğu ya da bir görevin ötekiyle ba ğ l ı olmad ı ğ ı a n l a m ı na gel mez. KOÇO K BU RJUVA YAKLAŞ ı MDA i Ki Edi l i M Len i n devri mci d iyalektiğ i n i l kelerine kesinkes bağlı ka lara k devri mci hareketin strateji ve ta ktiklerine i l işkin soru nlara küçük burjuva yaklaşı­ mın tüm biçim lerine karşı, herşeyden önce en te h l i ke l i olan biçi mine, oportünizme ka rşı m ücadele etti. Ancak o oportün izmde b i le birbiri nden fa rklı iki biç i m , top l u m u n sosya list yeniden örg ütlenme a m a c ı ndan sa pa n iki e ğ i l i m farketti. Bunlardan b i ri , Ma rksist bir partinin ideoloj i k politikasının a na hat65


larına ve slog a n la rı na uyu m l u hareket ederken (en azından öyle goru­ n ü rken) örgütsel i l kelerden sapma d ı r (ya dc' b i lerek u za klaşmadır) . B u hatt ı n temsilcileri i ç i n merkeziyetç i l i k eleştirilerin temel hedefi d u ru m u n ­ d a d ı r. O n ların görüşüne göre, partideki merkezi ya p ı yönet i m i n taba n ­ d a n soyutlanmasına y o l aça r. Onlara göre bir y ı ğ ı n partisi v e gerçek b i r sosya list örgüt, partiye g i rmek isteyen herhangi bir ki mseye safla rın ı ka ­ pamamalıdır. Leni n Rusya'da devri mci hareket içi nde bu e ğ i l i m i n temel konu m u n u i nceden i nceye izled i. Merkeziyetçi l iğe ka rşı çıkanları n üzerinde ısra rla d u rduğu konu l a r, kesi n parti y ü k ü m l ü l üğ ü i l kesinin b ı rakı lması ve örg üt­ sel gereksinimlerin « esnekliğ i » , ayd ı n la r arası nda ve hatta işçi sınıfı a ra ­ sında çokça görülen uyumsuz, s a l l a ntılı t ü m ögelere kapıların açılmasıdır. Partiye katı l ı ma karşı çıkme k ya da devri mci ha rekete katı l mayı d ü rüst bir biçimde isteyen emekçi h a l k ı n pa rtiye üye olmasını son derece sınır­ l a m a n ı n örgütü d a r b i r çerçeveye iteceğ ini, sosya lizm için savaşı m ı n ge­ lişme perspektifi ni yitireceğ i n i be l i rtmeye gerek yok. Anca k olabi ldiğince çok üye kaydetme u ğ ru na , partiye başvura n ların nitel iklerine bakma ksızı n her isteyeni ka bul etmek de b u n u n kad a r teh l i kelidir. Hiç kuşku suz, pa r­ tiyi rasgele ögelerle doldurmak kaçı n ı lmaz ola ra k parti n i n ideoloji k ve politik hattı n ı n zayıflaması na, i l keleri n i n safl ı ğ ı n ı n aşınma s ı na yol aça r. Bu teh l ikeyi b i len Lenin pa rti tüzüğü nde buna ilişkin maddeler üzerinde ı sra rla d u rd u . Parti üyesi sadece parti prog ra m ı n ı onaylaya n değ il, aynı za manda parti ö rg ütlerinden birinin çalışmasına fi i len katdan, partinin a maçları n a ulaşması, yığı nlar a rası nda etkisinin, saygı nlığı n ı n a rtması için ça lışan parti ka ra rlarına kesinlikle uyan ve tek bir pa rti d isiplin ine bağlı ola n kişid ir. Leni nist tavı r, üyeleri n i n sadece kendi leri n i kaydettir­ mediği, ama parti örgütleri n den b i rine ka bul edild iğ i bir pa rtin i n kurul­ masını gerekti rir. ,

Sağ kanat oportünist b i r lider pa rti üyesi ü nva n ı n ı n ne kadar yayg ı n o l u rsa o ke d a r iyi olacağ ı n ı iddia etti. Eğer h e r g revci kendini parti üyesi ilan ederse biz bundan sadece m e m n u n olabiliriz, dedi. Ancak len in'in de belirttiği gibi, bu gerçekte devri mci h a reketi « ekonom izm » ya da « g reveilik» düzeyine i nd irgemek anlamına gelir. (2) Dahası, bu görüş çok ya n l ı , bilinçli proleta rya sava ş ı m ı için çizi len prog ra m yerine herşeyi send ikal faa liyete indirgemektedir. Açıktı r ki, partin i n sınıf g örüntüsün ü beli rleyen politik hedefler v e o n u sosya l reformist pa rtilerden ayı ra n özelliği « her g revei » tarafın d a n geliştiri lemez. Gevşek örgütsel fo rmül ler, işçi sınıfına, o n u n gerçek devri mci g ucune, yığ ınsal devrimci ey lem yapma yeteneğ i ne g üvensizli ğ i n de maskesid i r. B u n l a r küçük burjuva çevrelerde a n a rşist, kışkı rtıcı duygulara daya n m a k

(2) Ba k : V. i. Len i n , Tüm ya pıtlar, c. 8, s. 245-246. 66


için b i r masked ir. Dahası, bu tavır sınıf sava ş ı m ı nda pa rti n i n rol ü n ü n net b i r biçimde a n la ş ı l madığ ı n ı n do bir kanıtıdır. Len i n ta rafından ortaya çıkarılan bu oportün ist a k ı m özünde şöyled i r : Once pa rti n i n örgütsel i l kelerini yeniden yazmaya başlar ve çoğ u nca parti çalışma s ı n ı n temel devri mci içeri ğ i n i reddetmeyle biter. Demokratik merkeziyetç i l i k i l kesi n i n teme l i n i n a ş ı n ması h a reketin kendi ideoloj i k içeriğ i n i boşoltır, yozlaştı rır. Ta rih bize komün ist hareketin a maçla rı nda n sa pma konusunda başka bir örnek daha veriyor. Hareketin o no çizgisinden uzaklaşa n ikinci sapma Ma rksizm -Le n inizm' i n ideoloj i k i l kele rinden vazgeçme i le, felsefi, teorik revizyon izmle başlar ve ciddi bir d i rençle karşı laşmazsa hareketin dev­ rimci içeriğini zoyıflatmaya doğru yol a l ı r. Baslangıçta partinin örgütsel ta busu olan demokratik merkeziyetç i l i k çoğ u nca eleşti ri dışında ka l ı r. Sadece teorik ya do felsefi ko nularda Ma rksizm' i n şu ya do bu postu­ lasıyla razı olmadı kla rı söylen i r. Len i n Rusya Sosya l Demokrat işçi Partis i ' n i n deney i m i n i incelerken Bolşeviklerle Menşevikler a rasındaki fa rkın d a ha başta n örgütsel soru n ­ la rla sınırlı olmadığını be l i rtmişti. 2. Kongreden hemen sonra, s ı n ı f sava­ ş ı m ı n ı n sonu l a maçlc rına, bu savaşımda pa rt i n i n rolü, i şç i sınıfının rolü ve kapita list toplumda ki öteki sınıfıara ka rşı tavrı na ilişkin soru n la rda do belli fa rkl ı l ı kların olduğu ortaya çıkm ıştı. Fa rkl ı l ı k l a rı n esas nedeni, Men­ şevi klerin p a rt i n i n ideoloj i k i l keleri n i açı kça reddetmeleriyd i . i lg i l i t ü z ü k maddeleri n i göstererek pa rti yaşa m ı n ı n len i n ist norm ve i l kelerin i i l a n eden Rusya Sosya l Demokrat Işçi Partisi Oçüncü Kon g resi, işçi lerin ve kom ün istlerin b i rl i ğ i n i sağlayaca k tek doğ ru yolu n devri mci Ma rksizm görüşle rinin, tüm ideoloji k zeng i n l i ğ i n i n özümse nmesi oldu­ ğ u n u do belirtti . Bu bağlamda le nin, b i r l i ğ i n çok büyük b i rşey olduğunu a ncak işçi sı nıfı için M a rksizm' i n hası m la rı n ı n, Ma rksizm' i çarpıtanların b i rl i ğ i değ il, Ma rksistler a rasında b i r l i ğ i n gerekli olduğunu bel i rtti . len i n , tüm sosya listleri bi rleştiren devri mci b i r teori, onlara yükümlülük veren, savaşım yönte m lerine ve çalışmalarına uyguladıkla rı bir teori olmadıkça güçlü b i r sosya l ist pa rtin i n olamayaca ğ ı n ı yazd ı . Komünistlerin uluslararası toplu l u ğ u n deneyim i n i n i na nd ırıcı lığını kanıt­ ladığı böyle bir teoriyi temelsiz saldırılara karşı, yok etme g i rişimleri ne ka rşı savu n m a k, eleştirel bir i ncelemeye ve teorinin gel işmesine ka rşı olma k demek değ i l d i r. len i n ş u n u belirtti : « Bi z Ma rksist teoriyi ta m a m ­ l a n m ı ş v e değişmez b i rşey olara k a l m ıyoruz. Tersi ne, b u n u n eğer sos­ ya list yaşa ma ayak uyd u rm a k istiyorla rsa tüm yönleriyle geliştirmelere gereken b i r b i l i m i n sadece temel taş larını döşediğine inan ıyoru z. Mark­ sist teorinin bağı msız bir biçimde gelişti rilmes i n i n öze l l ikle Rus sosya list­ leri için gerekli olduğunu düşü nüyo ruz. Çünkü bu teori sadece genel o n o i l keleri vermekted i r v e bu i l keler I ng i ltere'de Fra nsa'd a k i nden be şko,

67


Fra nsa'da Almanya'daki nden başka ve Almanya'da Rusya'dakinden başka bir biçimde uyg u l a n ı r e) . ..

Len in'in o za m a n l a r Marksizm konusunda söyled ikleri, ş i m d i Leninizm açısından doğruda n bir a nlam kaza n m ıştır. Bir pa rti n i n kendi ü l kesinde va rolan d u ru m u d üzen l i o la ra k incelemesi, o ü l kedeki sınıf sava ş ı m ı n ı n özg ü l l ü klerini çözü m lemesi, u luslara rası ko m ü nist hareketi n deney i m i a ç ı ­ s ı n d a n devri m teorisini, örgütsel ça lışma n ı n b i ç i m v e yöntemleri n i zen g i n ­ leştirmesi g ibi kon u l a r, h a l k ı n ı n özle m lerini tümüyle d ile getirme çaba­ sı nda ola n bir pa rti n i n çalışmaları n ı n be l l i ba ş l ı ya n l a rı d ı r. Emperya l ist savaştan çeki lme ve Brest Ba rış Anlaş ması' n ı n imzalanması i ç i n Len i n ' i n yürüttüğü sava ş ı m , burada ele a l d ı ğ ı m ı z i k i nci eğilimin in­ celenmesi açısından öğretici b i r ma lzeme oluştu ruyor. 1918 y ı l ı başlarında pa rtinin yönetim org a n l a rı nda barış a nlaşması kanusu nda Len i n kend i n i a zı n l ı kta b u l d u . Ko n u n u n ö z ü , daha ç o k i deoloj i k v e politik fa rk l ı l ı klara daya nıyord u . Lenin' i n doğru ltusuna Troçki ve Sol Kom ü nistler karşı çıkı­ yord u . Bu g ru p , h iç gecikmeksizin em perya l ist Alma nya'ya ka rşı « devrimci b i r savaş .. başlatı l m a s ı n ı ö neriyord u . Bu grubun tutu m u serüvenciydi , a n ­ ca k o dönemde b i r d izi parti örgütü onların doğrultu s u n u destekl iyord u . Ancak demokratik merkezi/etçi l i k açısından b u içler acısı d u ru m u bile Len i n mutlak a n lamda u mutsuz bir gözle görmedi. Lenin, Troçki'ye ve « sol .. m u ha lefete karşı i deolojik ve politik savaş ı m ı n ı sürdürerek tüm par­ ti)'e ba şvu rmayı kara rlaştırd ı . Len i n' i n kanısı nca, barış gibi canalıcı ve ived i b i r soru n , part i n i n en yüksek orga n ı kongre tarafı ndan çözüme ka­ vuştu ru lmalıyd ı . Yed inci Olağan ü stü Kongre'ye hazı rlan ırken Len in, " Pravda nda « Dev­ rimci Lôfaza n l ı k .. ba ş l ı k l ı b i r yazı yayı n l a d ı . B u n u , barış a nlaşması gere­ ğ i n i su götürmez biçimde gösteren bir d izi yazı izledi. Len i n'in d üş ü nce tarzı, savları, tüm s ü reçleri, bağlantıla rı , ilişkileri d iya lektik biçimde ku­ caklıyord u . Len i n , Sol Kom ü nistlerin demagojisine d u r u m u n so mut çö­ z ü m lemesi n i ya parak ka rş ı çıktı, bütün bi r çelişkili etme nler yu mağı nda merkezi ve esas olanı vu rg u ladı. Bu da, d ü nya n ı n ilk sosya l ist devleti n i n koru n ması gereğ iyd i . Bu devleti tumtu ra k l ı sözlere ku rba n etmek, partiye g üvenen işçi sınıfı ve köy l ü l ü ğ ü n u mutları n ı başa çıka rm a k demekti. O l ke n i n ekonomik gücünü i nş a etmek, savu nma yeteneği n i pekiştirrnek, bir ordu kurmak için barışçıl bir nefes a l m a dönemine gerek va rd ı . Bu su götürmez kanıtla m a ; gerçeği, va rolan ta h risel d u ru m u hesabC' katmayı ' reddeden ve « b i ;' d ü nya devrimci savaşı » yöntem lerine bağnazca sap­ l a n ı p ka lan Sol Kom ü n i stlerin sa hte devrimci lôfaza n l ı ğ ı n ı tuzla buz etti. Sonu nda parti Merkez Komitesi, Almanya ' n ı n koydu ğ u barış şartla rın ı n ,

(3) Agy, c. 4 , s. 21 1 -2 1 2. 68


korsanca b i r nitelik taşısa da, hemen i m za la n masını öngören Len i n ' i n önergesi n i ka b u l etti. « So l » m u ha lefete karşı sava ş ı m bunu nla bitmed i . Anca k a na a m a ç elde edilm işti. Bütün devrimci kaza n ı m l a rı yitirmen i n gerçekten bir teh l i ke o l d u ğ u zorlu s ı navların deneyleri v e insa n l a r a ra ­ s ı n d a titiz, c a n l a b a ş l a açı klayıcı b i r ç a l ı ş m a , pa rtinin e n b ü y ü k örgüt­ leri n i n b i rbiri a rd ı sı ra Sol Kom ü nistlerden uzaklaşıp barış a nlaşması konu­ sunda o nlarla aynı d ü ş üncede olmadıkları n ı açıkça ortaya koyo n ve Le­ n i n ' i n doğrultusunu destekleyen ka rarlar ka bul etmeleriyle sonuç l a n d ı . Leni n ' i n kon u m u n u n zaferi, p a rti nin Yed inci Olağ a n ü stü Ko ngresi'nce kesi nkes tutanaklara geçirildi. Diya lektiğ i n b i r dersi de, pc rti n i n ideoloj i k ve örgütsel i l keleri a ra s ı n ­ daki i l işki soru nla rı n ı n b ü t ü n karma ş ı k l ı k v e çelişki leriyle g ö z ö n ü n e a l ı n ­ ması, konu nun özü n ü n i l le de her za m a n ka ra r a l ma biçiminde değ i l , şu ya da bu eylem i n biçiminde değ i l , b u n l a rı n geçek ideolojik içeriğinde old u ğ u n u n a nlaşılması gereğ idir. Bu a n lamda, gerçeği oluştura n ı n ne olduğu sorusu, söylemeye gerek yok ki. basit bir çoğ u n l u k oyuyla kara r­ laştı rılamaz. Devri mci sürecin d iya lekt i k kavranışı bizim yo lu muza ışık tu­ tarken, herhangi b i r aşamada onun içe �i ğ i n i n biçimiyle toptan uyum içi nde olamaya b i leceğ i olasılığını gözden u za k tuto mayız. Tersi de ola b i l i r, biçim içerikle büyük ölç üde ters düşebil ir. Orneğin, demokratik merkeziyetçiliğin biçimsel gerekleri ne uyulu rken, onun ideoloj i k içerıği nden ayrı lma söz konusu ola b i l i r. Her za man ve parti n i n bütün üyeleri gerçek bire r Marksist değ i l d i r. Kimi d u ru m la rda parti n i n yönetim o rganlarınde b i le, b u rjuva ve küçük b u rjuva a n layış ı n ka ltıntıları olan, Ma rksizm-Len inizm'i deri nden özümsememiş, proleta rya n ı n sınıf sava ş ı m ı ruhu içine yeterince işlememiş kişi ler b u l u n a b i l i r. Demek ki, demo krc tik merkeziyetçi l iğ i n ya lnızca biçim i ne daya nan, o n u n ideoloj ik içeriği ve devri mci a macını u n uta nıara , d iyalek­ tik acı dersler verir. Teori ve uyg u la madaki etki nliği açısından çok net b i r ilke olan demokrati k merkeziyetçil ik, böylece ya l n ı z pa rti ta ba n ı n ı n gözü nden d üşmekle ka l maz, gerçek Ma rksist içeri ğ i n i yitirerek, olması gerekenin acı naca k b i r ta k l i d i ne dönüşüp yozlaşır.

J l

SAVAŞI M D EN EY I N D EN Ç i KARILACAK BAZI DERSLER Şu ya da bu ölçüde kom ü n ist ve işçi sınıfı ha reketinde su yüzüne ç ! ka ­ b i lecek i k i oportü n ist eği l i m i ele a ld ı k. H.er i k i oportün ist e ğ i l i m de, ideoloj i k ve örgütsel i l kelerin uyu mlu i l işkisi soru nuna ya klaşımla rı nda, bu i l keler arası nda, demokrasi ile merkeziyetç i l i k a rasında bölü nmez b i r bir­ l i k olduğunu savu na n Leninci tutu mla çelişki içi ndedi rler. Ancak deyim yerindeyse, bu i l keleri « sa f biç i m i »yle ele a l ı rken , bu tür eğilim lerin somut tarihsel bağlc mda birbirinden ayrı va rolmad ı ğ ı n ı u nutm a m a k gerekir. 69


Tersine, bu i lkeler, b i rb i ri içine geçer, birbiriyle sa rmaşır, ka rşı l ı k l ı birb i ri n i ta m a m lar. B u n la r h i ç kuşkusuz « b i rleş i k ka plar» g i bidir. Değ işik kana l ­ larda n geçip a y n ı za manda Kom ü n ist Partisi'n i n temel örg üt b i ç i m i o l a ra k demokratik merkeziyetçiliğe olan tavrını d a sonunda belirleyerek birbir­ leriyle ba ğ l a n ı rlar. Ancak oportünistleri tüm üyle demokratik merkeziyetçiliğe hası m m ı ş g i b i göstermek y e nlış o l u r . Oportünistler a zı n l ı kta ka lınca, « demokrasi »yi sa­ vu nu rlar. Onların hep üzerinde ısra rl ı o ldu kları sayıca b üyüme, ideoloj ik ve örgütsel ba kımdan ka ra rsız öğelerin içeri a kması sonucu, ya lnızca ideoloj ik a ğ ı z dalaşını ve sa l la ntı ları hızla n d ı rı r, tepede bürokratik, ta­ .. banda ise a na rş istçe duyguları körükler. « Demokrasi »ye, «yığınsa l » bir pa rti gereks i n i m i ne i l işkin tumtura k ı ı sözler, küç ü k burjuva a lt-ka tman­ le rıo pa rtiyi sulandırma n iyetinin, parti n i n yozlaşmasını doruğa ç ı ka rmak, onu geri d ö n ü l mez biçimde reformizm rayına sokma k böyle b i r «yığı n » ta ba n ı n ı n desteğiyle çoğ u n l u ğ u kaza n m a n ı n kılıfından başka b i r şey değildir. O portünistleri n ' demokratik merkeziyetç i l iğe düşma n l ı kları n ı n oldukça belirg i n sını rla rı va rdır. Onlar ne zam a n pa rtinin yönetim o rga nlarını «ele geçirme»yi başa rmışla r, p a rti örgütleri nde dolambaçlı yol ve a ra çla rla çoğ u n l u ğ u n desteğini kendi yan l a rı na çekmişlerse, bunu hep şaşırtıcı b i r d ö n ü ş ü m izlemiştir. D a h a önce « merkeziyetçilik»i gözden düşürenler, bun­ d a n son ra onun en ateşli savu nucusu kesi l i rler. O portünistler, i l kenin ikin­ ci böl ü m ünü, ya ni merkeziyetçiliği kolayca özümseyip deomokrasiye olan d a ha önceki ateşli « sadakat»leri ni unuta rak, demokratik merkeziyetçili­ ğ i n gerçek Ma rksist içeriğini boşa ltıp onu bir kabuk g i b i kulla narak, tü­ zükte bel irlenen örgütsel norm l a rı partinin taba nına öznel politik ke rar­ ları dayatma a raçına dönüştürü rler. Komünist ve işçi partileri n i n deneyimi, bu te h l ike lere ka rşı etkin ön­ lemin demokratik merkeziyetç i l i ğ i n b ütun kura l la rı na kesinkes uymak ve c yn ı zamanda kom ü n istlerin ideolojik yüküm l ülük ve soru m l u l u ğ u nu g üç­ lend irmek olduğunu gösteriyor. Her Ma rksist-Len i nist parti, şu ya da bu özg ü l konuda bir azınlığın örgütlü bir azmlık d u ru m u na gelmesi n i önleme kayg ısı duya r. Aynı ölçüde, başka tür bir hizipçi l i kten, oportünist bir ör­ gütlü çoğunluğun oluşması ve yerleşmesinden sa k ı n ma yo llarını a ra r. Devri mci sevaşımda dikkat merkezi n i kon u n u n bazen ö rg ütsel ya nına, bazen de ideoloji k-teorik ça lışma soru nlarına verirken, bu iki yönden her­ h a n g i biri gözden yitiri lmemelidi r. Orneğ i n bu ça lışma, bir dizi konfe­ ra n sa ya da Ma rksist ya pıtla rı n yayı lme sına i n d i rgenemez. Parti n i n bütün üyeleri pol itik ve ideoloj i k ta rtışma l a rda yer a l ma l ı d ı r. B u da her parti üyesine kanaatlerini serbestçe açıklama fırsatı verecek uyg u n koşu lların yaratı lmasını gerektirir. Bu ka naatlerden baıı la rı yönetim i n görüşleriyle uyuşmasa bile. 70


Genel tavsiyelere ek olara k Lenin, pa rti n i n ideoloj i k ve örgütsel i l ke­ lerini b i rbiriyle uyu m l u laştırmayı o l a na kl ı k ı lacak bazı somut adımlar da önermiştir. O rneğ in, Rusya Sosyal Demokrat i şç i Partisi'nin Uçüncü Kongresi' n i n topla nmasından bir süre önce, Len i n b i r eylem p rog ra m ı taslağı hazırladı. Söz konusu progra m , pa rtinin birliği n i koruma, b u b a ğ ­ l a m d a , Tüzük'te k i m i özg ü l , ancak Len i n ' i n ka nısınca, a rzu l a n a n değişik­ l i k leri ta n ı m layarak h izipçiliğe son verme ci macı g ü d üyord u . Lenin, o g ü n ­ k ü koş u l la rda, bel i rl i herha ngi b i r kon uda, ister « çoğ u n l u k ..t a olsu n, ister « a zı n l ı k >,ta ka lsın, pa rti üyelerin i n hak ve görevleri n i n Tüzük ..te sağla m g üvence a ltına a lınmasının muazzam b i r önemi olduğunu sezdi. Kongre öncesinde " Pa rtiye" başlıklı yazısında Lenin şöyle d iyordu : " Sü rekli ve kaç ı nı l ma z biçi mde ortaya ç ı kacak olan a nlaşma zlıkları, hoşnutsuzluk ve ted i rg i nl ikleri, eski, d a r çevrelerdeki a ğ ı z dolaşları ve incir çekirdeğini doldurmaz m ü n a kaşaları n ka n a l l a rından çıkarıp, inançlar u ğ runa meşru ve onu rlu bir sava ş ı m ı n hôlô bir türlü a lı ş ı la mayan kanallarına a kı ta b i l ­ mek için her azı n l ı ğ ı n haklarını Parti Tüzüğ ü ' n ü n güvencesi içine a l ma k zoru nludur." C,) Leni n , söz konusu d u ru mda, kongrelerde a z ı n l ı ğ ı n hak­ ları n ı n temsi l i n i n güvence a ltı na a lı n masının birliğin koru n ması ve demok­ ratik merkeziyetçiliğe tuta rlı bir biçimde uyulmasına ya rd ı m edeceğ i n i be­ lirtti. (5) Bu önermeler, belirli b i r ta rihsel bağlamda, Rusya Sosya l Demokrat i şçi Pa rtisi'nde oluşa n d u ru m a uyg u n olara k Lenin tarafından form ü le edildi. Bunların pekçoğu n u n geçerliliğ i n i koruduğu nu ve b u g ü n de çeş itli kardeş partiler için, değişik bir durumda, p ratik değeri olduğunu ka b u l etmemiz i ç i n her tü rlü haklı neden va rdı r. Len i n ' i n ya kıcı l ı ğ ı n ı h issettiği a na şey, pa rtide bölüc ü l ü ğ ü ve b ü rok­ rasiyi hızla ndıra n , pa rtiyi yığ ı n la rd a n ya lıtlaya n makam için savaşım ve adam kayırmacılığa b i r a n önce son vermekti. O n u n savu nduğu, ta rtl5ma u ğ ru na tartışma değil, tam tersine, politikaya ilişkin soru n la rı işçilerin a nlamasına, onların b u soru n ları n a n l a m ve önemini daha derinden kav­ ra malarına, daha bir ka ra rlı l ıkla b u n l a rı çözmeye ya rdımcı olaca k kanaat­ Ierin çarpışmasıydı. Bolşevikler, yayg ı n bir ideoloj i k eğitim ça lışması yürütürken, pa rtinin örgütsel b {rliğini pekiştirecek, demokratik merkeziyetç i l i ğ i n etki n l i ğ i n i a r­

tı racak m u a zzam b i r çaba h a rca d ı l a r. B i rçok p a rti n i n konu n u n bu yön ü ­ n Q n , y a n i k i m i ideolo j i k farklı l ı kl a r d u ru mu nda bile örg ütsel birliği g ü ç ­ lendirmeni n önem ine i l işkin deney i m i de bunu ka n ıtlıyor. Orneğin, 1 965 yılında ısra i l Kom ünist Partisi'nin 1 5. Kon g resi'n i n hazır­ l ı k la rı sürerken, pa rti politikası n ı n temel i l kelerin i ta rtışma konusu yapan o port ü nist bir m u ha lefet ortaya ç ı ktı. Mu halefetin a z ı n l ı kta olduğu bes(4) V. i . len i n , Tüm ya p ıtla r, c. 9, s. 1 9. (5) V. i. len i n, Tüm ya pıtla r, c. 9, s. 1 9-20. 71


belliyd i . B u n u n la b i rlikte, parti, hem çoğu nluğun, hem de azınlığın prog­ ra m belgelerini yayı nla mayı ka ra rlaştırd ı . Ancak bu tutu m u n demokratik merkeziyetç i l i ğ i n Leninci i l keleri yle ve böyle bir d u ru mda çoğ u n l u ğ u n platform u n u yaymayı gerekti ren Parti Tüzüğ ü i le tuta rl ı o l m a d ı ğ ı ç o k d a h a son ra görülebild i . Gerçi bu ka ra r, pa rtide b i r bölünmeyi ön lemeyi a m a ç ­ lıyord u . Ancak s ö z konusu karar, parti norm l a ı ından b i r sapmaydı ve ta ­ bandaki üyeleri, A grubunun (Ma rksist-Len i n ist çoğ u n l u k) p rogra mıyla B g ru b u n u n (oportün ist azı n l ı k) p rogra m ı a rasında bir seç i m ya pma a l maşığıyla karşı karşıya bıra kıyord u . Ve uzun dönemde bu tutu m, pa r­ tide böl ünmeyi de ön leyemedi. El bette, azı n l ı k var, « a z ı n l ı k » var. Kon u n u n özü, değişik kanaatlerin yattığı kayna klarda ve b u n l a rı n açıklanma biçimlerinded i r. Çokçası, opor­ tünist görüşler taşıyan kişiler, h izipçi bir mücadeleyi başlatırken, pa rti ta b a n ı n ı n desteğ i n i kaza n mak iç i n her yola başvuru r, belgelerini dolaş­ tırı p yayar, bu a maçla burjuva basınını bile kullanırlar. Bundan ötü rü, konu, pa rti içi demokra s i n i n s ı n ı rları olmaktan çıka r, kom ü nistler açısından a sla izin verilemez olan küçük b u rjuva, a na rş i ,tçe b i r uygulama d ü zeyine dönüş üp yozlaşır. Parti yaş a m ı na i l işkin soru nlar, parti d üzeyinde çözüme kavuştu ru lmalıdır ve hiçbir şey, burjuva p ropagandasını part i n i n içiş­ lerine karıştı rmayı, bu kon u l a rda Ma rksist görüşle uza k-ya k ı n ilişkisi ol­ mayan bir açıdan ya rg ıda bulu nmayı haklı göstere mez. Hind ista n Komün ist Parti s i ' n i n deneyi m i , doğru eylem hattını çizerken, b u n u değerlendirecek net ideoloj i k ölçütler gel işti rmen i n , pa rtide tartış­ maları yürütürken bunun k u ra l larını bel i rleme n i n m uazzam bir önem taşı­ dığını gösteriyor. El bette, şu ya da bu konuda değ i ş i k kanaatler göz önüne a l ı n ma l ıdır. B u n la rı n hepsi sayg ıyla ve titizlikle incelenme l i d i r. Demok­ ratik me rkeziyetç i l i k, sadece pa rtide tartışmaların bir meka n izması değ i l , a y n ı zama nda karar a l m a , ideoloj i k ve politik doğ rultuyu bel i rleme, pa rtiyi b i rl i k içi nde eyleme geçirme, parti ta b a n ı n ı n i radesi n i açıklama meka n i z/ " masıdır. De mokratik me rkeziyetç i l i ğ i n b u yönü, ya n i parti taba n ı n ı n g ücü, ko­ m ü nistlerin kanaat ve i ra desi, parti politika s ı n ı n en bellibaşlı konu ları n ı karalaştırmada yerel örgütleri n rolü, bugünkü koşu llarda en g ü ncel soru n ­ lard ı r. Len i n , pa rti yönet i m i nde olu p b iten lerden, parti yaşa m ı n ı i l g ilen­ d i ren her şeyden s ı radan üyeleri ha berd a r etme n i n gereğ i n i hep s:iyle­ m işti r. Le n i n , birliği, aslı nda her parti üyesi n i n işi. d a hası, sınıf b i l incine sa h i p her işç i n i n işi saymıştır. Len i n , pa rti nin kollektif a k l ı na ola n güve n i n i şu ç a rpıcı sözlerle d i le getirm işti r : « Da h a çok ı ş ı k l B ı ra kı n , parti her şeyi b i ls i n ! Her çeşit fa rk­ l ı l ı klar, revizyon izme dönüşler, d is i p l i nden ayrı l m a la r, vb. konusunda b i r yargıya va ra bi lmek için gerekli olan bütün, kesin likle bütün materyele sa h i p olsu n ! Tüm parti işç i lerinin ba ğ ı msız ya rg ı s ı na d a h a çok güven ! 72


O n la r, ya lnız onlar, bölünmeye eğ i l i m l i g ru pçu kları n aşırı aceleciliğini frenleyebilir, . . . pa rti d i s i p l i n i ne uyma ları için onlara ' iy i niyet' aşılayabi­ l i r, . . . anarşistçe bireycilik tutkusunu yatıştıra b i l i r " (6) .

.

.

Lenin'in teorik m i rası ve kardes partilerin deneyi m i , pa rti n i n örgütsel ilkesi olara k demokratik merkeziyetçiliği reddeden hiç kimsenin tuta rlı bir Marksist olamayaca ğ ı n ı doğru luyor. Aynı' şekilde. Ma rks, Engels ve Lenin'­ i n öğ retisinin teorik içeriğini ça rpıtan birinin kendisini demo kratik mer­ keziyetçiliğin taraftarı sayagel mesi de akla s ı ğ maz. Kom ü n i stler, ideolo­ jik ve politi k d üşü nce birliğinin temeli ola n teo rinin ana h ü k ü m lerini kur­ ban edemez, hele sağlam b i r Ma rksist-Lenin ist tutu m u n eksikliğini ört­ rnek için bunu örgütsel bir biçim d iye kulla nmaya ka lkışa mazla r. Her ka rdeş pa rtinin barış, demokra s i ve toplumsal i lerleme sava ş ı m ı nda yönlendirici politik görevi ni yerine getirebi l mesinin güvencesi. komün ist­ lere kılavuz o l a n ideoloji k ve örgütsel i lkeler a rasındaki birlikte yatıyor.

(6)

V. i. Len i n, Tüm yapıtlar, c. 8, s. 94.

73


Yeni tutuculuk, Reagan'cıhk ve Ortadoğu Refik Samhun Lübnan Komünist Partisi MK Politik Büro üye si

Kapitalist ül kelerde ideoloj i k- pol iti k bir a k ı m olan yen i tutucu luk (neokonservatizm) b u g ü n , d ü nya ta rihinin ilerici eğilim lerine ters d üşen bir progra m la ortaya çı kıyor. Bu a k ı m ı n özün ü , ABD egemen çevreleri n i n ideoloj isi v e politikası oluştu ruyor. Komünistler, işçi h a reketi v e u l u sa l ­ demokroti k g üçlerin ö n e m l i b i r bölümü i ç i n şu açıktı r : Yeni tutucu l u k ve onun politika sözlüğüne Reagan'cı l ı k olara k g i ren oda k nokta s ı , d ü n ­ ya n ı n sosya l gelişmesini, b ütün halkları n v e ü l kelerin, onları n ekono m i ve politika ları nın, kültür ve yaşam tarzla rı n ı n ka p ita l izmin s ı n ı rları içinde donup kalacağı bir biçimde değiştirmeye ça lışıyor. Reaga n'cı l ı ğ ı n söz­ cülerine göre, d ünya çapında " yasa ve d ü zene .. uyulmasını sağlamak, ya l ­ nız « geriye .. dönmekle, d ü nya politikası nda son sözün emperya lizmin «çelik yumru ğ u na .. a i t olduğu g ün lere dönmekle olana k l ı d ı r. B u na g iden yol ise, d ü nyayı tekelci Amerikan sermayesi ve onun bağlaşıkları n ı n d i k­ ta sı a ltına a lm a kta n geçer. Bu nları n pla n l a rında emperya l izm i n zincirlerinden kurtu la n la r, bu a ra ­ da sosya list devletler için ise, kapita l i st ilişkilerin ka rşı devri mci zor yoluyla geriye getirilmesi öngörüı üyor. Bağ ı msız gelişme yolundan yürüye n halklar ve ü lkeler için de yen i söm ü rgec i l i k boyund u ru ğ u ö ngörüıüyor. Sosya ( i lerlemen i n böyle g lobal öyçülerde d u rd u ru lmasıyla d ü nya topluluğunu oluştu ra n ü l keleri n çoğ u n u n kaçı n ı lmazlıkla u lusal egemenlikleri n i ve kül­ türel özg ünlüklerini yitirmesi, neokonservatist propaganda tarafın d a n ya susku n l u kla geçiştiriliyor, ya da demagojik b i r biçimde, « 20. yüzyı l sonun­ d a k i medornizasyo n u n .. « önemsiz .. bedel i olara k g österiliyor. Bu ü lkeleri n, u luslara rası « uyum ve b a rı ş .. ı n kuru lması, ekono m i k « ka l k ı n m a n ı n .. sağ­ lanması ve ka pita list, daha doğrusu Amerikan « sü per tekelci .. uygarlığı­ n ı n dümen suyundan g idenlerin payına sözde otomatik olara k d üşen ben­ zeri « önceli kler .. a racı lığı ile telafi edileceğ i i leri sürülüyor. Bu rj uva propaganda aygıtı n ı n « beyi n merkezleri nde .. gerçekler ve bun­ ların kavra nması fiilen tepe ta kla edil iyor. Sınıfsa l eşitsizlik tanrı n ı n ada­ leti, emeğ i n sermaye tarafı ndan sömü rülmesi ekonomik i lerlemen i n ko­ şulu, tekellerin d iktası genel genliğin temeli, güce tapılması topl u m u n i ra desi d ı ş ı nda b iyoloji k b i r yasa, yeni söm ü rgecilik ç ı k a r gözetmez, a rd n iyetsiz ya rd ı m , a ntikomünizm ve a ntisovyetizm « özgürlük için, d ü nyadaki kötülüğe ka rşı kutsal savaş .. olara k vb. tanıtılıyor. Emperya l ist propag a nda b i l inçli olara k « Ba rı ş i stiyorsa n savaşa hazırlan .. b içi m i ndeki barbarca b i r 74


belgiyi göklere ç ı ka rıyor. « Pax America na »nın zora başvurarak « bütün d ü nyada a sayiş i » sözde sağlaya b i leceği gerekçesiyle ABD' n i n yeryüzünde egemenlik kurması gerektiği yolunda saçma b i r görüşü yayıyor. iç politika konusu nda halklara ve ü l kelere askersel h a rca m a l a rı a rtı rma la rı , zengin­ lerin d a ha zeng i n , fa kirlerin daha fakir olduğu sistem i g üçlendirmeleri, gel işmekte olan ü l kelerin u l u slara rası e m perya l izme ye ni bağı m l ı l ı k bi­ ç i m leri n i n yerleşmesine yard ı mc ı olma ları sa l ı k veriliyor. Ama, yen i tutucu luğun (neo konservatizmin) getirdiği « ba rı ş » ve değişik «ya ra rlar» gerçekte nedir? Bunun ya nıtı, Reagan'cı l ı ğ ı n ideoloj isi ve politika s ı n ı n a na l izinde ortaya çıkıyor. Reaga n'cılık, geric i l i ğ i n gerçek a maçları nı ve onun genel ve toplumsal ilerlemeye karşı savaşına geti rd iği k i m i yen u nsurları, son derece açık bir biçimde ya nsıtıyor. Bu, her şeyden önce yeryüzündeki « sıca k » nokta la rda görül üyor. E m perya lizm buralarda sosya l ve uluslara rası soru n ları, halklar a rasındaki soru n l a rı g üce baş­ vura ra k çözmeye çalışıyor. Bu nokta l a rd a n , daha doğrusu, koskoca böl· gelerden biri, Ortadoğu'dur.

i D EOLOJ i K MAN EVRALAR VE POliTi K AMAÇLAR Söm ü rgecilik za m a n ı n ı yaşamış olsa da, e m perya l izm gelişmekte olan ü l kelerdeki kon u m l a rı n ı geri kaza n m a k için çok geniş yöntemlere baş­ vuruyor. Bu nda politik ve ekonomik a raçlar çözümleyici b i r rol oynuyor. Ama emperya lizm bugün kendi sald ı rga n l ı ğ ı n ı « ideoloj i k bakımdan des­ teklemeye» şimdiye kadar görülmemiş ölçüde büyük önem veriyor. O n u n a macı, « Amerika, herşeyden üstündür» görüşünden vazgeçmeden, u lus­ la ra rası, bölgesel ve u lusal çapta a ş ı rı sağ ideoloji k- pol iti k a kı m l a rı bir­ leştirerek, çağdaş em perya l izmin genel ideolojik cephesini ku rma ktır. O rtadoğu açısından bu, Reaga n'cı l ı ğ ı n , siyonizmin ve beli rl i Ara p çev­ re leri n i n a ş ı rı gerici ideolojisinin kom ü n izme, Sovyetler Birliği' ne ve u l u ­ sa l kurtuluş h a re ketlerine ka rşı « haçlı seferi » bayra ğ ı a ltı nda b i r l i k oluş­ turmasıdır. Emperya lizm bu gerici birliği, bir tür d in se l - mora l temel üzerine otu rtmak ve neredeyse d ü nya çapında bir güç d u ru m u na getirmek istiyor. Bu a maca u laşmak için ideoloj i k gerekçeler belirli yeni g ru p laşma l a ra ta bi tutu luyor. Drneğin, sözde, ya l n ı zcı l ı ğ ı temel a l a n ve « yere l » özellik­ lere a ğ ı rl ı k veren «eski m i l l iyetç i l i kten » vazgeçme taktiğ i n i n rekla m ı yap ı l ı ­ yor. Bun u n yerine, ya l n ı z Bi rleşik Ameri ka' n ı n değ i l , aynı zamanda bütün « Atla ntik topl u l u ğ u n u n » ç ı ka rlarını özell ikle d ikkate alan « yeni m i l liyet­ ç i l i k » ön plana sürülüyor. Burada ideoloj i k temel olarak, şöyle b i r iddia i leri sürülüyo r : SSCB ve sosya lizm « kötü l ü ğ ü n » m utlak, tinsel ve mad­ desel ifades i d i r ; u l u sal kurtu luş hareketleri sosya l ist ü l kelerin teşvik ettiği « u lusla ra rası terörizm i n » ü rünüd ü r ; her ikisi de her yola başvu ru la ­ ' ra k tamamen ezilmelidir. 75


B u n u n la bağıL o la ra k, değişik d i nlerden gerici a k ı m la rı n bütünsel b i r ideoloj ik-politik b lokta b i rleştirilmesi için çaba h a rcan ıyor. Bu görüşün temsi lci leri, bütün d i nlerin tarihsel ba kımdan kapita l izmi haklı göster­ d i ğ i n i i leri sürüyorlar. N itekim, ABD'de « Mora l çoğ u n l u k .. a kı m ı n ı n ba­ ş ı n ı çeken ve Reagan'cıların desteğ ine daya n a n eva njelist kil isenin gerici yöneticilerinden Jery Falwe l l söyle diyo r : « Kutsal kita pta b ütü n soru ların yanıtı va rd ı r . . . Sosya l izm insanı köle yapıyor . . . incilde g irişimcilik öz­ g ürlüğüne işa ret eden bölümler vardır, Ya hudi'ler tücca rlık yapmışlard ı r, dolayısiyle kapita l izm kutsa ld ı r . . . Ya h u d i' ler her şeyden önce isra i l i se öLg ü r d ünya n ı n ka les idir .. (1) . Bu konudaki propaganda n ı n gerekçeleri işte böyled i r. Bu propaganda, katol i k l i ğ i n , Yahud i l iğin vb. birçok a kı m larının u lu sa l -demokrati k hareketlere ve komü nistlere ka rşı bütün gerici d i nsel fundamental istlerin (kökte nci lerin) o rta k savaşındaki eylem b i rl iğ i n i ör­ g ütlemeye yönel iktir. Reaga n'cı l ı k aynı b icimde Ortadoğu'da özgürlüksever ve i lerici olan her şeye düşma nca bir tutum a la n , Was h i ngton i le bloklaşa n, isra il'in ve siyonist ideoloj i n i n sa ldırgan politikasına kayıtsı z kc lan ve geniş müs­ lüman h a l k yığ ı nlarının çıkarlarına ka rşı çıkan islam a k ı m larını teşvik edi­ yor. Bu noktadan h a reketle, k i m i ü l kelerde şeriatı n eski biçi m i n i n temel yasa ola ra k ka b u l edilmesi için ça lışan gerici d inci dogmatiklere destek veriliyor. Oysa , bunun ka b u l edil mesi, söz konusu ü l kelerin h a l kl a rı n ı O rtaçağ dönem ine çevi rebilmekte, bö lqede d u ru m u gers i n !eşti rmekte (2) ve müslümcm yığ ınların i lerici tutumla rıyla çe l i şm ekted i r . Pol itik pla nda böylesi bir çizg i n i n izlenmesi. «Ara p-Amerikan ç ı ka r­ larının b i rl i ğ i .. propa gandasını g üçlendiriyor, u l u sa l k u rtu luş hareketi ile isra i l a rası nda k i çatışmada birçok Ara p devletine « ta rafsız« kalmayı dayatıyor. Bütün Arap halklarının siyonist devletle politik, e kono m i k ve k ü ltüre l i lşkileri n i « norma l leştirme .. çağrı l a rıyla sa l d ı rgan karşışında tes­ l i m iyetç i l i k politika sı n ı n üstü ö rgütüı üyor. O rtadoğ u ' n u n sözde dinsel uyga r l ı k l a rı n yuvası, onlar a rasında « g üçlü bir köprü .., d ü nyadaki baş­ lıca üç d i ni n , Y a h u d i l i k , H ristiya n l ı k ve islam'ın doğup ka rş ı l ı k l ı sa bır ru hunda ya nyana yaşadığı bir yer olduğundan dem vu ru l uyor. Orneğ in, Lübna n'da ya lnızc ı l ı k ya n l ı sı pol itikacı l a rdan k i m i leri, bu g i b i görüşlere daya narak, isra i l i l e bağlaş ı k l ı kta n, siyonist savaş çığırtka n­ larının Arap u lusal kurtu luş ha reketleri ne ka rşı sa ldırı politika sı n ı n des­ teklenmesinden ve ABD'nin Ortadoğu'daki stratej isini yaşama geti rmeye

(1) Bak : Guy Sorm a n , La Revolution Conservatrice a merica i ne. Pa ris, 1 983,

s. 1 33, 1 38. (2) Orneğ i n , YDHC'ndeki i lerici rej i m i sa rsm a k ve burada istra kra n boz­ m a k amacıyla « Müslüman ka rdeşler» örgütü YAC'nde Suudi Arabis­ ta n ' ı n m a l i desteğ i ve ABD'nin teşvikiyle 520 med rese ve dini merkez ve 12 okul kurd u l a r. B u ra !a rda d i ni derslerin yanısıra değ işik s i l a h türlerini kullanma eğiti m i gören yönetici kadrolar yetiştiriliyor. 76


hazır ol maya kadar, ABD emperya l izm iyle bütün leşmekten ya na çı kıyorla r. Mısır'da ise k i m i gerici politika c ı l a r « ü l kede kamuoyu nu yüz seksen de­ rece tersine çevirme, Nasır döne m i nin a ntisioynist ve a ntiem perya l ist m i l l iyetçil iginden, Ara p m i l l iyetç i l iğine ya bancı Batı kozmopol itizmine doğru ta m dönüş ya pma çağ rı la rında bulunuyor, Mısır' ı n Avrupa uygar­ l ı ğ ı n ı n bir parçası olduğunu ve siyon i st ideolojiyle barış içi nde yanyana yaşa ması gerektiğ i n i i leri sü rüyorla r. » rı) Geric i l i ğ i n ideoloj i k ve politik g üçleri n i i lerici güçlere karşı b i rleştirme çabaları, Reaga n'cı l ı ğ ı n s i l a h l ı ğ ındaki tek silah değ i l d i r. Ara p ü l keleri n i n i ç politik yaşa m ı nd a , geniş yığınlar söz konusu olduğunda, emekç i lerin çıkarlarını e m peryalizme, u lu sa l gericilğe ve siyonizme karşı savun m aya yönel i k sınıf sava ş ı m ı n ı bastı rma k söz konusu olduğund a , a rtık ya l n ı z d i nsel-politik bağlaşıklı klar çatıştı rma kta n çok, « böl v e hü kme!» i l kesi kullanı lıyor. Bi rleş i k Amerika Ortadoğu'da değ i ş i k d i n lerden, değ işik top l u m ve u luslard a n insa n l a r a rasında hızla d üş m a n l ı k a ş ı l ıyor, d i nse l­ sekter ve u l usal fa natiz m i n yayı lmasını körü kl üyor. Bu, isra i l ' i n 80' l i yıl­ la rda uyg u la d ı ğ ı bölge ü l keleri n i konfesyonel -topl umsal i l keye göre müs­ lüman, hristiya n , kopti, maru n i , s ü n n i , şii, d ü rz i , a levi gibi devletçikiere bölmeyi a maçlaya n rotas ı na verilen tam destekte kendisini gösteriyor. Bu devletçi kier, a ra l a rında ölümcül d üş m a n l ı k g üderek, Ara p ü l keleri n i n sa­ va sım g ücünü torp i leme, onların gerçek yu rtsever ve u lusa l ç ı ka rları nda k i b i r l i ğ i n i pa rça lama a raçı olaro k kulla n ı labi l i r, isra i l ' i n « te h l i kesi z » çoğ­ rafi sınırla r sağ la m a s ı na ya rd ı mcı o l a b i l i r, bölgede Amerikan-ısra i l ege­ menliğ i n i n kurulması için olanak yarata b i l i rd i . (I,) Bu strateji Ortadoğu'da , öze l l i kle L ü b nan'da k i m i h ristiya n pol itikacı­ l a rca destekleniyor. « Lü b n a n m i l l iyetç i l iğ i » , « uyga rlıkç ı çoğ u lculu k » , « Doğu'da ki a z ı n l ı kların soru n l a rı » vb. görüşler, hristiya n l ı k temelinde de islam uygarlı ğ ı n ı n va rolduğu biçim i nde açıkla nıyo r. Lübna nlı etn i k g ru b u n sözde dağ l ı k ve kıyı bölgelerde yaşıya nlardan, Ara p m üs l ü m a n gru b u n i s e ova la rda v e çöl kumla rında otu ra n la rd a n ol uştuğu i leri sü­ rülüyor. Sonuç o la ra k, örneğ i n « Akden i z uyga rlığ ı » savı, «Ara p » uygar­ l ığ ı n ı n «öldüğü n ü » ve « Lü b na n'da kend ine özgü Akdeniz uygarlığı » sağ­ l a n d ı ğ ı n ı ilan ed iyor. Ama Ara p d ünyası ndan yalıtio n m ı ş bir Lübnan kas­ tedi l iyor. Ara p m i l l iyetç i l iğ i kavra m ı nda yera l a n , Ma rksistler ve devri mci demok­ ratlarca ka b u l edilen i lerici, genel demokratik ve kurtu luşçu ögelerin ka r­ şısına Arap d ünya s ı n d a ki k i m i gerici m ü s l ü m a n politikac ı l a r ta rihsel ba­ kımdan sahte ve politik bakımdan gerici b i r sav olan « Doğu kültürü » konseptini ç ı ka rıyorla r. Ara p m i l l iyetç i l iğ i kavram ola ra k yadsınıyor, bu

(3) «AI Muhajaha » , N isa n 1 985 (Ara pça ) . (4) Ayrıntılı bilgi için bak : « Ba rış v e Sosya lizm Soru nları » , «Yeni çağ » , 1 984, s. 1 .

77


kavra m ı n sözde dışarı�an a lı n m ı ş ve Osmanlı i mparatorlu ğ u n u n çökü ­ ş ü n e yolaçma k a macıyla yüzlerce yıl önce Batı tarafı ndan uyd u ru l m uş olduğu iddia ediliyor. Bu ma ntığa göre, Ara p m i l / iyetçiliği ve onun içer­ diği ilerici ya nlar bugün tarihsel h a k l ı l ı ğ ı n ı yitiriyor. Dolayısıylo, Ara p h a l klarının savaşı m ı a nl a m ı n ı kaybediyor. Lübnan'daki ya lnızlık taraftar­ la rı n ı n em pe rya lizm önündeki tesl im iyetç i l i ğ i n i n gerekçelerinden b i risi de budur. H ristiyan ve m üs l ü m a n gerici din çevre leri bug ü n işte bu ideoloj ik­ kültürc ü nokta larda b i rleşiyor. Müslüman g iysileri geçirilen " Osmanlı konsepti», « Lübnan m i l / iyetç i l i ğ i »nin propa gandasıyla ve hristiya n l ı k mas­ kesiyle ortaya atı l a n öteki ye rli sekter m i l l iyetç i lerin konseptleriyle içiçe geçiyor. B u nları n tüm ü, i lerici sosya l-kurtuluşçu anlamdaki ulusal hare ­ ketin ka rşışı nda yera lıyor, to plu msa l ilişki v e çelişki leri n sınıfsa l özünü, emperya lizmin ve geric i l i ğ i n ç ı ka rl a rı n ı n g e rçe k içe riğ i n i emekçilerin gö­ zünden gizl iyor. Top l u m u , top l u l u k i l kesine göre bölen, top l u m u n sınıfsa l yapısını gözden g izleyen ve hem gerçek iç d üşmandan hem de em per­ ya l izm i n baskısı te h l i kesinden d i k katleri başka yönlere çeken dinsel-sek­ ter ve u lusal çelişkiler ön plana sürü l üyor. Böylece, u lusal ku rtu luş, toplumsa l i lerleme ve komünizm g üçlerine ka rşı ideoloji k savaşım Rea gan'c ı l ı k tarafı ndan, em perya l izmin politika­ sın ı n yo lunu aça n a raç o l a ra k ku llanı lıyor. Bu palitikanın a macı, teke l­ lerin, gelişmekte olan ü l kelerin u lusal zeng i n l i klerin i ekono m i k bakımdan yağma lamasını ve ABD egemen çevreleri n i n d ü nyada egemen l i k kurma­ sını sağ l a m a ktır.

« R EAGAN EKONOMiSi » ARAP DU NVASINA N E G ETIRIVO R ? G ü n ü m üzde tutucu l u k (konservc tizm) e mek üzeri ndeki söm ü rü siste­ mını hızla yoğu nlaştırmaya çalışıyor. Gelişmiş ka p ita list ü l kelerde « Reagan ekonomisi »nin bayrağı a ltında sosya l p rogra m la rı n kı sıtlanması, u lusal geliri n her ta rafta tekel lerin, sila hla nma yarışı n ı tırm a n d ı ra n ların ya ra rına ye niden dağıl;mı, bunu gösteriyor. Veni tutucu l u k ' u n ideolog­ larına göre, b u ekono m i k politika « e konomideki a ktif u nsurları n », yani « zenginl i klerin ya ratıcısı » denen ka pita list z ü m renin vergi yükünden kur­ tarı l masına yöneli ktir. Çünkü, b u nl a r bizzat « başkaları için b i r zengi n ­ l i ktir, zenginlerin pa ra rları ise, eninde sonunda yoksu l l a rı n genliğini sağ­ la makta d ı r » (5). Kuşkusuz, d ünya ka p ita list ekonomisinin merkezinde ege­ men d u rumda b u l u n a n « Reagan ekono m i s i », onun çeperlerindeki, bu a rada O rtadoğu'daki d u ru m u etkilenmesin o lamaz. Bir yandan si la hlanma h a rca maları n ı n a rtışıyla ABD b ütçesinde meyd a -

ri) G . Sorm a n , Agy, s. 204. 78


na gelen açığı kapatmak amaçıyla doları n ku ru n u n ve fa iz o ra n ları rı n yapay olara k yükselti lmes i Batı Avrupa devletlerinden ve « üçüncü d ünya » ülkeleri nden Amerikan tekelleri n i n kasa ları na sermaye a kışına neden o luyor. « Mo nde d i plomatique » n i n bel i rttiği g ibi, bu olgu, Batı Avrupa devletleri n i n ekonom i lerinin modernizasyonu ve « üç ü ncü d ünya » ekono m i lerini n gelişmesi za ra rına Amerika n ekonom isinin g üçlenmesine yardımcı o lu yo r. (I!) Orneğin, Ortadoğ u petro/ünün Birleşik Amerika eko­ nom i s i n i n ve o n u n uluslara raşı konu m l a rı nı n g üçlenmesi n i n yara rına nasıl « ça lıştığı » iyi b i l i ni yor. Ote yandan; « Reaga n ekono m i s i » öteki devletleri n iç politik d u ru m u n u da A B D ve o n u n bağlaşıkları yararına etki liyor. Kapita list gelişme yolunu izleyen O rtadoğu ülkelerinde Washi ngton « serbest ekonomiyi » teşvik edi­ yor. Bu ekonomi için ti p i k olan, işsizl i ğ i n sürekli a rtması, emekç i lerin reel gelirleri n i n a za l ması, tekelleri n verg i le r i n i n a za ltılması, devlet harca m a ­ ları n ı n v e bu ha rca m a l a rı n ekonomik yaşamdaki etkisinin kı sıtla nması ve a skersel yatı rı m l a r ı n a rtması süreçid i r. Bu, Ara p d ü nyasında ekono m i k d u ru m u n bütün ya nlarına yansıyo r v e b u rada Batı l ı tekellerin keyfi faa l i ­ yetlerine ka rşı « ekonom i k bağışıklı k »ı zayıflatıyor. Kapita l i zmle bağlarını koparmaya ya da emperya l izme olan maddi bağı m l ı lığını zayıflatmaya çalı�an ü l kelerde « Reaga n ekonomisi», « eko­ nomide açık kapılar» politika sından, planlamadan vazgeçi l mesinden, devlet sektörün ü n rol ü n ü n azaltı lmasından, hatta bu sektörün o rtadan ka l d ı rı l ması ndan ve özel sektöre a ğ ı rlı klı konu m sağlanmasından yana ç ı ka n sosyal katma n ve g ru pları destekliyor. Pratikte bu, Amerika lı ların kontro l ü ndeki u l uslarötesi tekellere bağı m l ı lığın yeni biçimleri n i n ortaya çıkması, ya bancı sermaye n i n ve o n u n genç ortağı olan yerli burjuvazi n i n egemenli ğ i n i n g üçlenmesi içi n ortam yaratıyor. « Reaga n ekonomisi»nin dış ekonom i k a l a ndaki benzeri sonuçları dola­ yısiyle emperya l izmin gelişmekte ola n ü l kelerdeki sosya l politikası n ı n yeni nüansla rı daha açık ortaya çı kıyor. Söm ü rgecilik döneminde bu ülkelerde genel likle yerli feodal leri destektier, Ara p ü l kelerin i n politik ba ğ ı m sız­ l ı ğ ı n ı n başla ngıç aşamasında da feoda l sınıfın ve işbirl i kç i burjuva z i n i n kalıntı l a rına destek verirken, emperya lizm bugün daha ç o k u lusal bur­ juvazinin üst zümresiyle ve asalak ve b ü rokrat b u rjuva katma nla rla o rta k d i l a ramaya yöneliyor. K i m i Ara p ü l kelerinde erke gelmeden önce küçük burj uva katma n l a rı n çıkarlarını tem s i l eden ye ni egemen çevreler, yöne­ time geç ı i kten sonra, genel u lusal çıka rl a rı ve bizzat küçük b u rjuva z i n i n ç ı ka rlarını savu n m a ktan u zaklaşıyor, em perya l ist yayı l m a n ı n sosya l des­ teği d u ru m u na gel iyor. Sonuç ola ra k bütün bunlar, Ortadoğu devletlerin i n kapita l i st d ünya

(H)

..

Monde di plomatique», Haziran 1 984. 79


pazarı çerçevesinde değ i ş i k yöntemlerle, bu a rada Batı'dan ithal edilen m a l l a rı n son derece yüksek olan fiyatla rıyla, ya lnız çok basit bir işlemeye tabi tutu l a n ve ihraç e d i len ham maddelerin son derece düşük fiyatla rı a rası ndaki farkın a rtı rılması yoluyla , sömürü l mesinin deva m ı na yöneliktir. Emperya l ist devletlerin, ısra i l ' i n sa l d ı rgan eylemlerine karşı koymaktan vazgeçme, b i rçok ü l kenin sırtına köleleşti rici borçlar yükleyen silahlar sa ğla ması d a , aynı a maca h izmet etmektedir. Arap ü l keleri n i n ekonom i k a la nda u ğ radığı söm ürüyü ra ka m larla d i le getirecek olursa k, ünlü eko­ nomi uzma nlarının verilerine göre, 7 Batı teke l i n i n 1 977 ile 1 98 1 yı l la rı a rasında Ortadoğu petrolüyle yürüttükleri o perasyonla rdan 90 m i lyar do­ lar net kôr elde ettiğinL söylemek b i le yeterlid i r. Ortadoğu'da faal iyet yü rüten 10 Amerikan ve Batı Avru pa petrol teke l i n i n a ktifleri 360 m ilya r doları bu luyor. Bu, toplam 1 80 m i l�on i nsan ı n yaşad ı ğ ı b ütün Ara p dev­ letlerin i n gayri safi m i l l i hasılasından d a ha fazladır. C) SON BULMAYAN SAVAŞ, EMPERYALIZM I N YAPTlGI YENI B I R « IYl Li K TI R ••

Rea gan'cı l ı ğ ı n va hşiliği Ortadoğu'da vu rucu g üçleri ABD ve ısra i l olan yayı lmacılığı, ı rkçılığa ve zorbalığa yolaçıyor. Amerika Birleşik Devlet­ leri' nde yeni tutu e u l u ğ u n bu ç izg ileri o n m i lyonlarca Ameri ka l ı n ı n derisinin şu ya da bu renkte olduğu için ayrıma ve a ğ ı r söm ürüye u ğ ra ma sında ifadesini bu luyor. Batı Avru pa'da da aynı yen i tutuc u l u k Batı Almanya'­ nın belirli çevrelerince hortlatı lma kta olan neona zizm i ve i ntika me ı l ı ğ ı destekliyor. Afri ka'da i s e ı rk ayrı m ı n ı f i i l e n destekl iyor. Günüm üzde tutu­ culuğun (konservetiz m i n) O rtadoğu'daki ı rkçı ve savaş kışkı rtıcısı yönleri, ısra i l'deki siyon ist rej i m i n askersel , ekono m i k ve politik bakımdan destek­ lenmesinde kend i n i gösteriyor. Bu açıdan ba kıldığında Reagan'ın FAC gezisi s ı rası nda nazileri n mezarl ı ğ ı n ı ziyaret etmesinin b i r ra slantı olma­ d ı ğ ı açıkça görülüyor. Reagan'eı l ı k e m perya l ist devletlerin « stratejik i ş b i r­ l i ğ i n i » örg ütlemeye ça lışıyor ve en başta ABD ile ısra i l a rasındaki bağ­ laşıklığı g üçlend i rmek için bol pa ra ha reıyor. Bu koş u l l a rda ısra i l ' i n bir ya da bi rkaç Ara p devletine birden savaş buşlatmadığı tek bir onyı l l ı k döne m i n olmasına şaşma mak gerek. Şimd iye kadar yürüttüğü beş savaş­ ta n her biri nde B irleş i k Amerika ısrail'e büyük a skersel destek ve maii ya rd ı m ve rd i . Bütün bunlar iyibilin iyor. Ama Rea gan yönetimi döne m i nde, 1 981 y ı l ı nda « stratej i k işb i rl iğ i » an laşması n ı n i m zala nmasından sonra , 1 982'de ısra il ' i n Lübnan' a d a l masından sonra ve 1 984'de « stratej i k işbirl i ğ i n i n » ye niden ca nlandırı lmasından sonra B i rleş i k Ameri ka i le ı sra i l a rasındaki ilişkiler n itel bakımdan ye ni bir aşa maya yükse l d i . I ki ü l keni n ç ı ka rları,

(7) Ba k : « At, Ta l i a », 27 Hazira n 1 985 (Ara pça ) . 80


a maçları ve hatta ta ktik tutu m la rı a rasındaki b ütün farklar fiilen ortadan ka l kmaya başladı. Bunun örnekleri az değ i ld i r . .. Stratej i k işbirl i ğ i » a n laşması ya l nı z bü­ tünsel b i r askersel aygıtı n (AB D ve isra i l savunma baka nlarının başkan­ lığı nda ortak komisyon lar), oluşturu lmasını cieğil, aynı zamanda isra i l topraklarına Amerikan b i rl i kleri i ç i n depo v e tesislerin ku ru l masını, böl­ geye a kta rıl a n Amerika n birli kleri nin i sra i l hava kuvvetlerince havadan koru n ması n ı , Birleş i k Amerika ta rafından kullanılan deniz yolla rı nın isra i l deniz kuvvetlerine bağlı gemi lerce koru n masını ve d ü zenli orta k ma nevra ve tatb i katla r ya pı l ma sı n ı da öngörüyor. (N) i k i ülkenin .. Stratej i k işbirliğ i » çerçevesindeki a skersel eylemleri b u g ü n a rtık, ısra i l'e en modern s i la hların veri l mesini öngören g iderek d a ha ge­ niş kapsa m l ı a n laşmaların i mzala nma sıyla s ı n ı rlı değ i l d i r. Bugün iş a rtık, ABD'nin Ara p h a l klarına karşı sa d ı rı operasyonları n a doğ rudan katı l ­ masına kadar va rd ı n i mıştır. Oysa önceleri m i syon b i zzat isra i l işga l­ c i lerine veril iyord u . Bilindiği g i b i , Amerikan emperya lizmi Lü bna n'a karşı ilan edilmemiş savaşı, ısra i l so ldırısı n ı n önüne konan pol iti k ve a skersel amaçlara u laşoma d ı ğ ı zaman başlatmıştı. Ve a nlaşıyd ı ğ ı na göre, B i rleşik Amerika, 1 983 sa ldırısı fiyaskoya u ğ ra d ı ğ ı için, bu sa ldırıyı yinelemek ni­ yetinded i r. Bu, isra i l ' i n Wa shi ngton ta rafından teşvik ed i len kendi sa ldırilarını d ışta la m ıyor. Wa shi ngton, isra i l' i n .. Çe l i k baş » operasyonuna yeşi l ışık yaktl . Bu operasyonla i s ra i l birlikleri, ü ç a y kadar sert d i reniş gösteren Batı Beyrut'a d a l m ı ş l a rd ı . ABD, Eylü l 1 982'deki Sabra ve Şatila ka nlı kırı m l a rına, Lübnan'dan a n iden çeki lmesinden öncekinden daha büyük b i r Amerikan deniz p iyade b i rl i ğ i n i n yeniden bu ü l keye dönmesine ba ­ hane olara k Lübnan'daki iç sürtüşmeleri ve Lübnan-Filistin sürtüşmesi n i kızıştırmasına da yeşil ı ş ı k ya ktı. O za man, çarpışan tarafları birbiri nden .. ayı rm a k » gerektiği yol unda i leri sürülen savın Ortadoğu'da yeni b i r mkersel serüven baş latme k için k u l l a n ı l d ı ğ ı ortadadır. Yerel çelişki lerden ya ra rla nma ta ktiği ya l n ı z iç sava ş ı n hızla körüklen­ diği Lübnan'da k u l l a n ı l m ıyor. Kı brıs' ı n bölü nmesini hatı rla mak, Su riye, Mısır, I ra k ve Ara p yarımadası ü l keleri için de u lusal b i rl i ğ i çökertmeye yönelik benzeri planlar hazı rla m a kta olduğunu a n ı m satma k yeterl i d i r. Bu ölçüde bu. Tü rkiye, ira n , Pa kista n ve H i ndista n için de geçe rl i d i r. Ba rışçı a raçlarla, görüşmeler yoluyla çözü lebi lecek konu lardaki sürtüşme ve ça­ tışma ları sertleştirme çaba l a rı o rta d a d ı r. i ç ve dış geric i l i k em perya l izme ka rşı çıkan g üçleri bölmek i ç i n sürtüşmeleri b i l i nçli ola ra k , sert, ka nlı çatısmalara dön üştü rüyor. i ra n- I ra k savaşı, bunun açık b i r örneğ i d i r. Bu savaş her i ki ü l kenin de pota nsiyelini aza ltm ış ve bu n l a rı a ntiemperya l ist cephenin d ı ş ı na itm iştiro

(8) Ba k : An-Naj, Ağu stos 1 984, Sayı 5, s. 56-57 (Arapça) . 81


Lübnan'a ve Ara p-İsra i l çelişki lerine geli nce, Birleş i k Amerika " strate­ jik işbirl i ğ i » çerçeves inde ya l n ı z " İsra il'in güvenliğ i n i » sağ la m a k değ i l , a y n ı z a m a n d a Filistin halkının u lusal haklarını ta nımama yüküm l ü l üğ ü n ü de üzerine a l d ı . Bu tutu m , ABD ve İsra i l'in b a ğ ı m sı z Filistin devleti görü­ şünü hiçbir b içimde ka b u l etmemelerinde, Filistin Kurtu l u ş O rgütüınü ta ­ nı maya kesi n li kle yanaşmama larında ve Filistin ha lkını yoketmek için yürüttükleri o rta k ça balarda açı kça ifadesini b u luyor. Son aylard a Re­ agan yöneti minin, İsra i l'in, Ara p geric i l i ğ i n i n ve Filisti n l i sağcı g üçlerin yürüttü ğ ü h u m m a l ı eyle mler, işte bu politika n ı n bir sonucuda r. Söz konusu g üçler, bundan b i r süre önce Kra l Hüseyin ile Y. Arafat a rasında varı lan Amman a n laşmasına, " Bi rleş i k Ara p Kra llığı » projesine, « Reagan planı »na ve Ca m p David a n laşmasına daya n a ra k, F i l isti n l i lerin safları n ı parça Ia­ m a k için çabalıyorlar. Som u tta söz konu su olan, Fi l istin sorununu orta d a n ka ldırm a k y a da b u soru n u İsra i l'in 1 967'de i ş g a l ettiğ i B a t ı ürd ü n ve Gazze Şeridi'nde İ sra il'in iste d i ğ i belirli sayıda Fil isti nlinin biçimse l o la ra k ü rd ün' ü n, f i i len ise İ s ra i l ' i n egemenliğ inde kalması koşu luyla, . b u böl­ geler topra klarının b i r böl ü m ü nün yazg ışı soru n una indirgemektir. Bu ise Fil istin Kurtu l u ş Orgütü' nün yoked i l mesi, onun Filistin h a l k ı n ı n tek yasal temsilcisi olma m isyonuna son ve rilmesi te h l i kesini ya ratıyor, Filistin hal­ k ı n ı n va rlı ğ ı n ı ve ü rd ü n ' ü n bağımsızl ı ğ ı n ı tehdit ediyor. ABD ve İ sra il'in yaptığ ı propaga nda böyle bir çözü m ü n Ortadoğu'ya barış getireceğini, Ara p- İ sra i l ilişkilerini " norma l leştirece ğ i n i » i leri s ü rü ­ yor. Ama b u çözüm , b u n l a ra göre, Amerika n-İsra i l tarzı b i r " ba rı ş » bi­ çiminde, ya n i Ara p halkları nı n ABD ve İ sra i l ka rşışında tes l i m olması yo luyla gerçekleşecektir. Ama ABD'nin Ortadoğu'da y ü kselen u lu s a l kur­ tuluş hareketi n i boğ m a k için i leri b i r ka ra ko l ve atlama ta htası ola ra k k u l la nd ı ğ ı isra i l ' i g üçlend irme pol itikası, ba rışı ve sosyal ilerlemeyi sağ ­ laya b i l i r m i ? Böylesi hesa plar gerçekçi değ i l d i r. U lusal kurtuluş g üçlerinin bölge h a l klarının ç ı ka rlarını savu n m a k için kara rl ı l ı kl a ile riye atı ldığı za­ manlar İsra i l ve ABD defa larca, sözün tam a nlamıyla, geri çekilmek zo­ runda kaldı. Ci) Rea g a n ' ı n Ortadoğu'yu Sovyetler B i rl iği'ne, bir dizi G ü ney Avru pa, Asya ve Afrika ü lkesine karşı atlama tahtası o la ra k kullanma planları da, tarihse l bakımdan gerçekçi değ i l d i r. Wa shington Ortadoğu halklarını d ü nya egemen liğine yönelik jeo­ politik oyunu nda piyon ola ra k görüyor. Bu pol iti ka Ara p halkları na büyük felaket ve a cı getiriyor. Bugünkü ABD yöneti m i n i n ve onun öteki ü l keler­ deki suç orta kla rın ı n sal d ı rı ve sava ş ı ideoloj i k ba kımdan gerekçelendir­ meleri, terörü devlet politikası dü zey ine ç ı ka rmaları, a ş ı rı gerici b i r stra-

ÇI) Son yı lla rda Amerika n - N ATO birlikleri Lübnan'dan çekilme k ; İsra i l Lübna n'ın büyük b i r böl ü m ü nden ord u su n u geri çekmek zorunda ka l ­ m ı ştır.

82


teji izlemeleri, tekelci burjuvazinin en m i l itarist çevrelerinin, ka pita l izmin g e ne l buna l ı m ı nı n yı kıcı ölç ü ler a l a ra k derin leşmesini önlemek, reel sos- . ya lizmi ve d ü nyadaki u lusal kurtuluş hareketle rini zayıfiatma k için harca­ dığı ü m itsiz çarelerinden başka bir şey değild ir. Ama emperya lizmin ve o n u n bağlaşıkları n ı n karşısında, Sovyetler Bir­ l i ğ i' nin başında bulunduğu sosya l ist ü lkeler top l u l u ğ u n büyük gücü, u l u ­ sa l kurtuluş g üçleri, yeryüzünde m i l yonlarca eme kç i n i n barış v e sosya l ilerleme azmi b u l u n uyor. Şu ya da bu ü l kede, şu ya da bu bölgede u l usa l kurtuluş g üç leri n i n za m a n za m a n u ğ ra d ı ğ ı geçici gerilemelere ka rşın, b u hareketlerin tes l i m olmad ığı, tersine u l uslara raşı kon u m la rı nı g üçlen­ dirdiği, em perya lizmin g ü n ü m üzdeki eşi görü l me m iş sa ldırı la rı na göğüs gerd i ğ i yad s ı n m a z b i r ta rihsel gerçek ola ra k kalıyor. Daha somuta indiğim i zde, başka bir şey de açı kça ortaya çıkıyor. Orta­ doğu'da b u g ü n k ü d u ru m dolayısıyla, ABD' nin, isra i l ' i n ve yerli geric i l i ğ i n sı nıfsal çıka rla rı n ı n b i r l i ğ i te melinde, « Sovyet" y a da « ko m ün ist te h l i ke " savı temelinde « stratej i k görüş bi rliğ i " sağla maya çalıştığı koş u l l a rda, geniş i lerici, u l usal-yu rtsever çevrelerin safla rında böl ü n m e n i n sürmesine a rt ı k daha fazla göz yu mu lamaz. Bu çevreler, orta k bir te h l i keyle, ya ni « görüş birliğ i "n i n adı geçen üç m i ma rı nı n Ara p h a l klarının orta k yurt­ sever, u lusa l ve sosya l ç ı ka rları na yönelttiği sa ldırı sıyla karşı karşıya d ı r. işte bu nedenle, bölge ü l kelerinin sınanmış ve sa d ı k dostu Sovyeter Birliği ile birliğine, işçiler, köylü ler, köy ve kentlerdeki küç ü k burjuva ve a ra katma nlar, yu rtsever ayd ı n l a r da içinde, Ara p i lerici g üçler cephesi n i n a ntiemperya list bağ las ı k l ı ğ ı n a o l a n gereks i n i m , b u g ü n her za m a n k i nden d a ha b üyüktür. Emperya lizmin a zg ı nca sa ldırılarını d u rd u rmak, Ortadoğu h a l kları n ı n kendi ulusal kaynakla rı üzerinde gerçek egemen l iğ i n i kurma­ ları ve bu h a l kların özg ü rl ü k, ekonomik bağ ı msızlık ve sosyal ilerleme özlemlerini gerçekleştirmeleri için reel olanakla rı ya ratmak, a nca k her Ara p ü l kesinde ve bütün Ara p d ü nyasında böylesi bir bağlaş ı k l ı k kur­ mokla ve sosya list ü l keler top l u l u ğ u n desteğiyle olabilir.

83


Sosyalist yaşam tarzı KlJLTlJ REL DEGERLERDEN H ERKES YARARLAN MAKTADıR Kültürel ilerlemenin, toplumun kültürel potansiyelinin sü ­ rekli

artmasının

sosyalist uygarlığın oluşması

ve güçlen­

mesinde yaşamsal önemi vardır. " Barış ve Sosya lizm Sorun­ ları» dergisinin Bilim sel Enformasyon ve Dokümantasyon Ça­ lışma Grubu tarafından hazırlanan bu inceleme yazısında bu görevin nasıl yerine getirildiği an latılıyor.

Sosya l ist ülkeler u ygu ladı kları kü ltü r politikası nde , çok yön l ü bireysel gelişmenin yen i top l u m u n kurulması için ö n koşul olduğu görüşünden ha re­ ket ediyorla r. Gerekli maddi ve tekn i k temelleri bulun mayan bir komü n ist to plum olmayacağı g i bi yü ksek bir toplumsal b i l i nç d üzeyi, eğitim ve k ültür d üzeyi o l ma ya n bir kom ün ist toplum d a düşünüle mez. Bu nedenle b i l i m ve kü ltür hazi nesinden ya rarlanması için her yu rttaşa s ı n ı rs ı z olanak­ la r açmak her za m a n sosya list devletleri n en önemli işi olmuştur. Top­ l u m u n maddi ve ma nevi yaşa m ı öyle yön lend i ri l iyor ki, bu olanaklar her­ kese eşit olarak sağlanıyor. Köy, kent, işçi, ayd ı n, ka d ı n , erkek ayı rtet­ meden, başka b i r deyişle « meden iyetin binle rce y ı l l ı k gelişmes i n i n ü rü n ­ leri . . . s o n emekç iye kada r» ( I ) herkesi n e m r i n e veriliyor.

EGiTi M DlJZEYLERi N i N EŞITLEN M ESi Sosya l i st devri m ler her za m a n zeng i n ler sınıfının öğre n i m görmede yasa larda ve pratikte sağ la na n a yrıca lığı o rta d a n ka l d ı rm /ş, işçi sınıfın­ d a n ya da köy l ü kökenli ola n la ra , kad ı n la ra , etnik a z ı n l ı kları n temsi lci le­ ri ne ve diğerlerine eğitim kurum ları n ı n ka pılarını a rd ı na kadar açm ıştı r. U lusal a z ı n l ı klardan olanlar kend i a na d i l lerinde öğre n i m görme olana­ ğ ı na kavuşmuştur. Bugün sosya l ist ü l kelerde i l k oku l d a n ü n iversiteye ka­ d a r, doktora öğre n i m i de d a h i l, e ğ itim serbesttir. Dahası devlet öğren­ cilere burs verir ve başka kolaylı k l a r sağ l a r. i l kesel bakımdan yeni b i r kü ltür politikası ve demokrati k b i r eğ iti m siste m i n i n başlatı l m asıyla hemen hemen tüm sosya l ist ülkeler kısa bir süre içi nde a lfa besizliği ortadan ka ldırdılar ve genel eğitimde oldukça yüksek b i r d ü zeye u laştı lar. Karş ı ­ laştı rı rsak, A E T verilerine göre 270 m i lyon n üfuslu A E T ü l kelerinde 2 1 m il ­ y o n kişi okuma -ya zma b i l m iyor. Ayn ı şekilde ABD'de en yoksul insa n ların yüzde 40' 1, Afrika kökenli Amerika l ı la rı n yüzde 44'ü, ve Latin Ameri ka g üçmenleri n i n yüzde 56'sl okuma ya zma b i l m iyor.

(I) V. i. Lenin, Tü m ya pıtlar, 84

c.

38, s. 57 (Rusça).


Sosya l ist ü l keler orta öğreni m , meslek okulları , yüksek öğ renim kuru m ­ larından örü l m üş g e n i ş b i r eğitim kurum ları a ğ ı na sah iptirler ve ayrıca mektu p la öğreni m ve a kşam oku lla rı da b u l u n m a ktad ı r. Herkes tercihi ne, yetenekleri ne ve eğitim d ü zeyine göre bir meslek edinme fırsatına sa ­ h i ptir. Sosya l ist ül kelerde n üfusun bileş i m i ne ya k ı n olan öğrenci leri n b i le­ şimi de bunu gösterme kted i r. Sovyet yüksek okullarındaki öğrencilerin ya rısı ndan üçte ikisine kada rı işç i lerin ya da köylü leri n çocu kları d ı r. O rneğ i n U N ESCO'ya göre i n g i l tere'de öğrencileri n sadece yüzde 27,2'si işç i lerin ya da çiftçilerin çocu kla rı d ı r. Oysa b u ü l kede işçiler ekono m i k ola ra k a ktif n üfusu n yüzde 71 ,5' i n i y a da ya klaşı k olara k öğrenciler a ra ­ sındaki yüzden i n üç katı nı oluşturuyorla r. O ECD' n i n verileri ne göre Is­ viçre'de " yüksek sosyete » n i n gençl i ğ i, top l u m u n d a ha aşağı katma n l a rı n ı n aynı yaş larda ki gençlerine göre 23 kez d a h a fazla üniversiteye g i rme şa n ­ s ı na sahiptir. B u ra kam isveç'de 26, Fra n sa'da 30, ıta lya 'da 3 4 v e FAC'de 48' d i r. Oğrenci sayısı açısı ndan sosya l ist ü lkelerin çoğu kapita list ü l keleri çok geride b ı ra km ıştır. Orneğ in, Polonya'da her 1 0.000 kişiden 1 0 1 ' i, Çekos­ lovakya'da l l Tsi y üksek o k u l ya da ü n iversite öğrencisid ir. Bu rakkam FAC'de 56, I ng i ltere'de ise STd ir. Orta düzeydeki meslek okullartnda ve yüksek okullardaki kayıtlı öğrenci sayısı

(Her 1 0.000 kişi başına) lJ lkeler

Orta d ü zeydeki meslek oku l la rı nda kayıtlı olanların sayısı

Yü ksek okullarda kayıtlı ola n l a rı n sayısı

1 960- 1 961 ders yılı

1 983-1984 ders yılı

1 960- 1 96 1 ders y ı l ı

Bu I g a r i sta n

1 23

1 07

70

98

Çekoslova kya

1 74

1 88

69

117

DAC

73

101

58

78

Küba

34

296

28

1 95

1 02

1 79

45

93

Maca rista n

1 983-1 984 ders y ı l ı

92

1 19

72

1 45

Polonya

1 27

200

56

101

Roma nya

28

573

39

77

Sovyetler Birliği

95

1 64

111

1 94

Moğolista n

·.Vietna m

20

23

Kaynak: EYK I statistik Y ı l l ığ ı , 1 984, Moskova, s. 387-390 (Rusça ) . Ku lturelle Erru ngenschaften sozi a l istischer Lönder, Berl in, 1 98 1 , s. 369-370.

85


Sosyo list devletin genel ve mesleki eğiti m i geliştirmek için yaptıkları e l le tutu l u r sonuçla r veriyor. Daha çok işç i sınıfından gelen ve köylü kö­ ken l i olon ayd ı n l a rı n sayısı h ızla büyüyor. O rneğ i n DAC'de 1 973 y ı l ı nda e kono m i n i n sosya list sektöründe çalışa n her b i n kişiden 660'ı yüksek ya da orta d üzeyde meslek eğ iti m i görm üştü. Bu n l a r ı n sayısı 1 983 yı l ı n da 830'u geçti. Genelde sağ l a n a n eğitim olanağı köy ve kent n üfusu n u n , kafa ve kol e me kçi lerin i n eğiti m d üzeyinde derece derece eşitlenmeyi getiriyor. Oysa 1 939 y ı l ı nda Sovyetler Birliği'nde yü ksek ya da orta öğre n i m görmüş (ta­ m a m l a m ış ya da ta m a m la ma m ış) her bin kişiden 2 1 8' i kentlerden, 52'si k ı rsa l kesimlerde ndi. 1 982 yılı nda ise bu ra ka m kentlerd e 748, kırsal ke­ simde 529 oldu. Yine 1 939'da Sovyetler Birliği'nde kafa işçi le r i a rasında yüksek ya da orta öğ re n i m görmüş (ta ma m l a m ı ş ya da ta mamlamam ış) kafa işçileri n i n sayısı kol işç i lerine kıyasla 1 1 kez daha fazlaydı. 1 982'de yüksek ve orta öğre n i m (ta ma ml a n m ış ya d a ta ma m l a n m ış) o l a n kol işçi­ lerinin o ra n ı yüzde 78,5' i buldu, yani (1 939'a kıyasla 1 7 kez a rttı . (işçiler a rasında yüzde 80 ve köyl ü l e r a rasında yüzde 65 a rttı) . Tüm sosya l ist ü l keler eğitim d üzeyi n i n eşitlenmesine doğru giden b i r eğilim gösteriyor­ lar. Bu açıdan, hemen hemen tüm sosya l ist ülkelerle kad ı nla erkek a ra ­ sında eşitli k gerçekleşmiştir.

KOLT O R EL G ER EKSi N i MLER ARTINCA Eğ itim düzeyinin yüksel mesiyle b i rlikte insa n ların kü ltüre l gereksi n i m ­ leri d e a rtıyor. T ü m sosyal ist ü l kelerd e halk bir a nayasal h a k o l a n kültüre l değerlerden ya ra rlanma hakkını e n geniş ölçüde kullanıyor. Devlet, ha l k ı n d ü nya kültü r hazi nesinden ya ra rla n m a la rı n ı sağ l a m a k için her şeyi yap ı ­ yor v e önce l likle k ültürel zeng i n l i kleri a rtı ra ra k e n g ü ze l sanat ese rler i n i ta n ı m a l a rına yard ı m c ı o l u yo r. Orneğ i n , bilg i n i n a na kayna klarından b i ri ola n kita p l a rı ele a la l ı m . Sosya list ü l kelerde kita plar görece ucuzdur. Kitap satış l a rı ndaki sürekli a rtış ve insanların hacimli özel kita p l ıkları da gösteriyor ki, hemen he­ men herkes kita p satın a l ıyor. Sovyetler Birliği'nde ev k ita plıkları nda 35 m i lyon cilt kita p bulu nuyor. Kapita list ü l kelerde ise kita p l a r çok daha pa halı. Birleşik Amerika'da b i r k ita b ı n fiyatı orta lama 1 5-20 dola r, ve bu son 10 yı lda n üfusun 20 m ilyon a rtmasına karşın kitap satışların ı n n iye yükselmediğ i n i a nlatıyor. Sosya list ü l kelerde rom a n l a r yü ksek ti rajlarda basılıyor. 1 983'de 10 m i l ­ yonluk Macarista n'da 8 . 400 başlıkta 108 m i lyon kita p yayın l a n d ı . Kita p yayınlamada Sovyetler Birl i ğ i en önde gidiyor. U N ESCO'ya göre SSCB, d ü nyadaki kita p hasılasın ı n baş l ı k o la ra k yüzde 1 4' ün ü , tiraj olara k da yüzde 25' i n i oluştu ruyor. (Sovyetler B i rl i ğ i ' n i n n üfusu ise d ü nya n üfusu nun 86


yalnızca yüzde 6,8'id ir) Sovyet yönetim inde yalnızca çeviriler 22 m i lyon bası ldı. Bunlar 1 50 ü lkeden yaza rla rı n 70 d i lden çevri l m iş olan kita pları­ d ı r. (2) Oteki sosya list ü lke halkları na da dünya edebiyatı nın en iyi yapıt­ lannı okuyabilme olanağı tan ı n ıyor. Kita p l a rı n « ha reketl i l iğ i » ve « devi r sü rati » parasız olara k herkesin kita p a l ı p okuya b ildiği çok sayıdaki kütü phaneler sayesinde öne m l i ölçüde a rttı. 1 983'de DAC'de 50,6 m i lyon cilt kita bı olan 1 8. 8 1 3 k ütüphane, Çe­ koslova kya'da 53,7 m ilyon cilt kitabı bu lunan 1 2.095 k ütüphane kap ı l a rı n ı okuya n l a ra açm ıştı. Polonya'da h a l k a açık kütüpha nelerde 1 08 m i lyon c ilt kita p bulu nuyor. Sovyetler B i rliğ i'nde 329.000 kütüphane b u lu nuyor, ve d ü nyan ı n en büyük k üt ü p ha ne ağına sa hip. 224 m i lyon kişi ya da ger­ çekten tüm a ktif n üfus ve tüm öğrenciler bu kütüpha nelerde bulunan 47 m i lyon kitap ve derg i n i n okuyucu ları d ı r. Bu d u ru m u ka p ita list ü l ke­ lerdeki d u ru m la bir �a rş ı laştı ra l ı m . ABD'de halka a ç ı k kütü p ha neler, ço­ ğ u nlukla öğrenci ve ev ka d ı n ı ola n, n üfusun ancak yüzde 1 0-ı S' i ne ödünç kita p veriyorla r. Geçen yıl pekçok ka pita list ü l kede k üt ü phanelerin k u l l a ­ n ı m ı i ç i n ödenen para a rttı . Bu, okuyucularda büyü k b i r a za l mayı v e bazı klitü p ha;ıeleri n ka patı lmasını geti rd i. FAC'de, ya l n ı z 1 981 ve 1 982 yı l ı nda Ruhr ve Rhine bölgelerinde 22 kütü phane kapatıldı. Sosya list ü l keler tüm halk g ru p la rı n ı n gereksinimlerini karşılayan k ültür kuruluşla rı a ğ ı na sa h i ptir. Bu kuruluşların yüksek pota nsiyeli şu ra kam­ lard a n a nlası lıyor: Çekoslova kya'daki tiyatroların sayısı sosyal ist kuru­ culuk yılları nda iki kat a rttı ve bu sayı Avustu rya ya do isviçre'ye göre üç kez, FAC'e göre iki kez d a ha fazladır. Çekoslova kya'da 90, DAC'de 1 95, Polonya'da 1 1 5 ve Sovyetler Bi rl iği'ne 626 tiyotro s ü rekli faa liyette bulun­ m a ktadır. Bulga ristan'da her 1 .000 kişiye 85, Çekoslova kya'da 67, Maca­ rista n'da 53 sinama koltuğ u d üşmekted i r. Fransa'da ise bu sayı 36' d ı r. Sosya list ü l kelerde sanat g a lerilerinde, m ü zelerde maddi ve ma nevi k ü ltür zeng i n li kleri serg i lenir. Pla n l ı b i r e kono m i , a n ıtların onarı m ı , tarih i ke ntlerin, tari hsel yerlerin yeniden ya p ı la n d ı rı l ması i ç i n devletin geniş fon lar ayırmasına olanak veriyor. Devlet ya l n ızca k ü ltürel değerleri koru ­ m a k ve ç oğ a ltm a k için değ i l , aynı za manda h a l k ı n k ültürel d üzeyini yük­ seltmek için bu değerlerden geniş olara k ya ra rla nı lmasını sağ la maya ça­ Iısıyor. M üzeler, kendi kolleksiyonları n ı kullanara k, m isafir g ru pları davet ederek, fabrika ve köy klüplerinde konferanslar vererek, bilginin yayı lma­ sına h izmet ediyorla r. Bu, m üzelere olan ilginin neden a rttığ ı n ı gösteriyor. DAC'de bir yı lda müze leri ziyarete gele n lerin sayısı 1 970 ve 1 983 yı l l a rı a rası 1 1 m i lyonda n 3 1 .400.000'e yükseld i . Kültür evleri v e kültür sarayları g i b i geniş b i r k l ü p le r ağı d a sos­ yal izmde herkesin hizmetine açılm iştir. Bu k l ü p ler konfera nsla r veriyor,

(2) Sovyetler Birl iğ i, ingi ltere'ye göre beş kez, Japonya'ya, ABD'ye, Fran­ so'yo göre iki kez d a ha fazla çeviri kitap yayınlıyor.

87


fil mler gösteriyor, çeşitl i konularda ta rtışmalar hazırl ıyor ve a m atör sa nat ve spor g ru pları n ı n ça lışma larına yard ı m ed iyor. Bu kuru l uşlar, bütün kentlerde, köylerde ve iş letmelerde bu lu nuyor. Sosya l ist devlette kü ltürel k u ru m lar kô r a macı gütmezler. Tiyatro ve konser bi letleri paha l ı değ i ld i r ve top l u m u n her üyes i n i n satın a l ma ya g ücü yeter. Bu k u ru m la rı n işlevi halkda yüksek moral değerler ve estetik duyg u l a r geliştirmektir.

H ERKES iÇiN YAŞAMSAL BiR G EREKSi N i M Le n i n , kültürel i lerleme üzerine konuşu rken şunları bel i rtiyo r : « Bi z b u konu larda, k ü ltürü müzün, toplu msal yaşa m ı m ı zı n , a l ışka n l ı kları m ı zı n te mel u nsuru ha l i ne geldiğinde başarı l ı sayı l a b i l i riz». (!) Bu açıda n sosya l izmde kaydedilen i le rleme üzerine ra hatlı kla şu söy­ lenebi l i r : Eğ itim görme, kü ltür eserleri n i öğrenme özle m i herkesin yaşa­ m ı n ı n bir pa rçası, en temel gereks i n i m i o l m u ş tu r. Sosyolog ların ta h m i n ­ lerine göre genç Sovyet işçileri n i n yüzde 60'1 b i l g i s i n i a rtırmak, eğitim d üzeyini yü kseltmek için sürekli çaba gösteriyor. I nsa nlar öğrenime git­ ti kçe d a ha fazla za man ayırıyorla r. (Orneğin madenciler öğreni m için hoftoda 5-1 0 saati n i veriyo rla r) . Sovyet genci yılda orta lama 23 ya d a 24 k ita p okuyor ve boş za m a n ı ­ n ı n yüzde 56-59'u nu m üzelerde, tiyatrolarda , sinama larda geçi riyor. Bü­ tün bunlar h a l k ı n g ün l ü k yaşa m ı , a l ı şka n l ı kları , entelle ktüel gereksin­ melerid i r. Burjuva to p l u m u k ü ltür a l a n ı nda sosya l i st top l u m u n çok geri­ sinde ka l m ı ştır. Fra nsa'da n üfUsun yüzde 58' i hiç k ita p o k u m u yor, yüzde 87'si hiç ti yatroya gitm iyor. Gene erkeklerin, kad ı n l a rı n yüzde 78'i konser d i n lem iyor ve ü l kede basılan k itapların ya rısı ndan fazlası n üfusun ya l ­ n ı zca yüzde 1 0' u ta rafından okunuyor. (r.) Sosya l ist ü l kelerde yu rttaşları n ezici çoğ u n l u ğ u n u n canlı b i r kü ltürel ya şa m ı va r. Küba'da 1 983 y ı l ı nda her b i n k işiden 2,223' ü, Moğol istan'da 1 ,877'si ve Vietna m'da 860'1 tiyatroya g itti . Bulgarlar orta lama olara k her ay b i r kez, ve Sovyet h a l kı yı lda 15 kez sinemaya gid iyor. Böyle b i r i ndeks b u rjuva ülkelerinde, geleneksel olara k yü ksek "bir kültür d ü zeyine sa h i p o la n la rda. Orneğin, ıta lya'da yı lda 1 0 kez y a d o Ispa nya'da 7 kezdir. DAC'de konsere g idenlerin sayısı 1 965-1 983 yı l la rı içinde iki kat a rttı ve 3.4 m i lyona u l�ştı. Sosya l izm, kültürel zeng i n l i k lerden ya ra rl a n ma yolla rı kökten değiş­ tirdi, halkın eğitim ve kültür d ü zeyinde b üyük bir yükselme sağladı, top -

(3) V . i. Len i n , T ü m ya pıtla r, c . 45, s . 390. (4) Ba k : Gero rd Belloin, Culture, person n a lite et societes, Pa ris, 1 973, s. 7-1 0.

88


l u m u n kültürel ilerlemesinde yetkin kiş i le \ in yer a l ması için daha güçlü a matör yaratıcı l ı k koş u l la rını o luştu rd u . Sosya list ü l kelerin a nayasa ları, halkın ya ratıcı g ücünü u yg u la ması için ola nakları genişletmeyi ve halkın çok yön l ü gelişmesini sağlamayı devletin ana görevi o la ra k belirliyor. Tü m sosya li st ü l keler, a matör sanatsa l u ğ raşları örgütleyecek ve yöne­ tecek yüksek yetenekte uzman kad ro yetişti riyorla r. Sovyetler Birliğ i ' nde herha ngi birinin fig u ratif ve tatbiki sanatla r üzeri ne bilgi edinebi leceği 4 . 000 halk k ü ltür ü n iversitesi var. Amatö r oyu ncuların kültür evlerinde, sarayla rında, k l üplerde, tiyatrolarda oyunlar sa h neye koymaları, televiz­ yon d izi lerinde ve f i l m lerde rol a lm a l a rı sağ l a n m a ktad ı r. Amatörleri n ça ­ lışmalarının d üzenl i o l a ra k serg i lendiğ i binlerce h a l k kuru luşu va rd ı r. Çekoslovakya'da halen toplan 500.000 üyeli 25.000 a matör sa nat g rubu b u l u n ma kta d ı r. Bunlar 1 yılda ya klaşık 350 ibin temsil veriyorla r. Bul­ ga rista n'da bu türden ya klaşık 440.000 kişinin katı l d ı ğ ı 1 8.000 g ru p bu­ l u n ma ktad ı r. Oteki sosya list devletlerde d u ru m genel hatla rıyla böyledh. Pekçok fo lklar grupları, a matör film yapan �tüdyolar, sanat ekipleri ve çeş itli müzisyen ve şarkıcı g ru b l a rı özg ü n ça lışmalar ortaya çıkarı yorla r. Sovyetler Birliği'nde a matör tiyatroların çoğu kend i üyeleri n i n yazd ığı oyun ları sa h :ıeye koyuyor. Çekoslova kya televizyonu birkaç yı l d ı r konu­ ları nı televizyon seyirci lerinin önerd i ğ i b ir ufa k kamedi d izisi yayı nlıyor. *

Sosya l ist ü lkeler kültürel gelişme a la n ı nda d a ha yapılacak çok şey olduğunu düşünüyorlar. Ama şimdi bile, sosya lizmde genel eğitim ve kültür h izmetlerinin sunu l ması emekçilerin ma nevi d ü nyaları n ı n gelişme­ sinde köklü değişimler ya ptı ğ ı açıkça görü lüyor. Oğren meye ve yaratıcı faa l iyetlerde b u lu nmaya çabalayan, b i linçli, g i rişken yeni i nsa n biçim­ Ieniyor.

89


OZEL

SAY FALAR

Türkiye Komünist Partisi - Alman Komünist Partisi ortak açıklaması Alman

K o m ü n ist

Pa rtisi' n i n

daveti

üzerine

Türkiye

Ko m ü n ist

Partisi

G e n e l Sekreteri Haydar Kutlu Fede ra l A l m a nya Cu m h u riyeti'nde b u l u n d u . A l m a n K o m ü n ist Pa rtisi (D KP) Başka n ı H e rbert M i e s i l e b i rl i kte TKP' n i n k u ru l u ş u n u n 65. y ı ld ö n ü m ü nedeniyle A l m a n Ko m ü n i st Partisi Başka n l ı k Diva n ı n ı n Du i s b u rg'da d ü ze nled i ğ i b i r d a ya n ışma to pla ntı s ı n d a ko n u ş m a ya ptı.

H a l b u rg ' d a k i Tha e l m a n n m üzesi n i , Wupperta l'deki

Ma rks- E n g e l s

Merkezi' n i v e E n g e l s Evi ' n i ziyaret etti v e bu a rada sa y ı s ı z görüş me lerde b u l u n d u , incelemeler ya ptı. D K P Başka n ı Herbert M ies ile yaptı ğ ı do stça görüş a l ışve rişinde TKP Genel Sekreteri Tü rkiye'deki d u ru m ,

pa rti n i n ve t ü m öteki d e m o k ra t i k

g üç l e ri n sava ş ı m ı üzerine b i l g i verd i . Bu a ra d a sa hte seç i m le r g i b i çeşitli ma nevra la rla terör rej i m i n i n ke n d i s i n e yasa l bir kılıf yaratmaya ç a l ı ştı ğ ı n ı söyle d i . G e rçek d u ru m i s e b a m ba ş ka d ı r. Eskisi g i b i t ü m de mokra t i k g üç ­ ler koğ uştu ru luyor, tutu kev ierinde h u n h a rca işkencelerden g e ç i r i l iyar, b in ­ lerce i nsa n , öze l l i k l e d e işçi ve s e n d i ka önderleri, ayd ı n l a r ve Barış Der­ neği yönetic i l e ri barışa, de mokra t i k h a k l a ra ve işçilerin ç ı ka rl a r ı n a sa h i p ç ı kt ı l a rı i ç i n a skeri m a h ke m e lerde ya rg ı l a n ı yorlar. K ü rt h a l k ı şoven,ist yön­ te m le rle ve zorb a l ı k l a ez i l iyor. En temel i n sa n l ı k h a k l a rı h e r gün ç i ğ n e n i ­ yor. Ko m ü n istler v e o n l a r ı n partisi, k u r u l m a s ı n ı n üze r i n d e n geçen 65 y ı l ı n 63' ü n d e n beri T K P i l lega l savaş m a k zoru n d a d ı r.

Emekç i l e ri n ekonom i k

ba k ı m d a n söm ü rü s ü h i ç b i r za m a n g ö r ü l m ed i k boyutlara va r d ı . Yüksek i ş ­ s;z l i k , a rta n e n f l a syon v e büyüyen yoksu l l u k Evre n -Oza l rej i m i n i n Tü rkiye h a l k l a rı n ı n u l u s a l ç ı ka rl a r ı n ı ve b a r ı ş ç ı ka rl a rı nı satışa ç ı ko rma s ı n ı n be ­ l i rleyici göste rge le ri d i r. Eskisi g i b i , m i lyon l a rca Tü rkiye l i işçi y u rt d ı ş ı nd a v e ç o ğ u k e z d e e n a ş a ğ ı layıcı koş u lla rda ça l ı ş m a k zo ru n d a d ı r. Evren-aza i rej i m i n i n ke n d i h a l k ı n a karşı açtı ğ ı bu savaş, NATO' n u n etk i l i çevrelerine, e n başta Rea g a n yöneti m i ne d a ya n d ı rı l ıyor v e o n l a r ı n desteğiyle

ya p ı l ı yor.

B u , Tü rkiye ' n i n

NATO stratej i s i n d e

Sovyetler B i r­

l i ğ i ' n e ve t ü m öteki sosya l ist ü l ke l e re karşı sa l d ı rg a n b i r s ü t u n o l a ra k ka l m a s ı iç i n d i r. T K P Genel Se k rete ri, böylesi b i r orta m d a Tü rk ve K ü rt h a l kı n ı n hoşnut­ s u z l u ğ u n u n ve d i re n i ş i n i n a rttı ğ ı n ı b i l d i rd i . TKP, öte k i d e m o k ra t i k g ü çlerle ve sol pa rtile rle b i rlikte h a l k ı n barışa, ö zg ü rl ü ğ e , d e m o krasiye ve sosya l

90


h a k l a ra yö ne l i k m e rkezi iste m le r i i ç i n savaşıyor. ro l ü ,

son

y ı l l a rd a

s ü re k l i

a rtıyor.

Parti,

öze l l i k l e ,

Parti n i n sayg ı n l ı ğ ı ve nefret edi,len

Evre n ­

aza i rej i m i n e karşı sava ş ı m d a t ü m s o l g üç l e r i v e de mo kra t i k g üç leri b i r­ leşt i rm e k için ça l ış ıyor. Genel Sekreter K u t l u , D K P'ye TKP ile, Türkiye'de koğ uştu ru l a n d e m o k ­ ra tla rla v e F e d e r a l A l m a nya'da k i yaba ncı i ş ç i lerle daya n ı ş m a s ı neden iyle

teşek!< ü r etti.

D K P Başka n ı

Herbert

Mies, Türkiye

ko m ü n i stleri n e , D KP' n i n s ı n ı rs ı z

daya n ı ş m a s ı n ı n deva m edeceğ i sözü n ü ve rd i . Türk v e Kürt s o l p a rti leri a ra s ı nd a k i Türkiye h a l k l a rı n ı n b a rış, iş, d e m o k ra s i ve özg ü rl ü k savaş ı m ı içi nde g e l i ş e n b i r l i k s ü reci n i n b ü y ü k önem i n i n v e b u ra d a ko m ü n i stleri n ve parti leri n i n vazgeç i l mez ro l ü n ü n a l t ı n ı ç i z d i . TKP' n i n 65. k u ru l uş yı l ­

ş

d ö n ü m ü nedeniyle, FAC ko m ü n i stleri n i n içten sela m l a rı n ı i letti v e fa ist rej i m koş u l l a rı a lt ı n d a işçi s ı n ı fı n ı n ve öteki e m e kç i l eri n haklı davası u ğ ­ runa ces u r b i r sava ş ı m y ü rüte n ko m ü n i stle r i n sava ş ı m ı na yüksek b i r d e ğ e r b i ç t i . FAC'd e k i neona zi leri n kışkı rttı ğ ı

Vp

öze l l i kle de Türkiye l i işç i lere ve

a i l e l e re yön e l e n ya b a n c ı d ü ş m a n l ı ğ ı n ı m a h k u m etti. Herbert M ies, FAC · ko m ü n i st l e r i n i n b a rış ve iş i ç i n sava ş ı m ı , D K P' n i n

8.

Kongresi hazı rl ı k l a rı i le D K P'ye ye n i üye l e r kaza n m a k i ç i n b a ş l a t ı l a n

E r n s t Tha e l m a n n ka m pa nya s ı üzerine b i l g i ve rd i . TKP ve D K P u l u s la ra ra s ı d u ru m u n ş u a nd a k i ka rma ş ı k d u ru m u na , d ü nya barışına yöne l i k b ü y ü k tehditlere ABD em perya l izm i n i n ve Rea g a n yöne­ t i m i n i n d ü nya e g e m e n l i ğ i ça b a l a rı n ı n ve k o m ü n i z m e karşı haçlı sefe r i n i n y o l açtı ğ ı k o n u s u n d a aynı g ö rüşte d i r i e r. Rea g a n yöneti m i n i n a ma ç l a d ı ğ ı u zay sava ş l a rı p l a n l a rı n ı n ABD e m p e rya l i z m i n i n d ü nya ba rı ş ı n a yö n e l i k ç o k b ü y ü k b i r te h d i t o l u şt u ra n s i l a h l a n m a , çatı ş m a v e sa l d ı rga n l ı k ç i z ­ gisini

tırm a n d ı rd ı ğ ı k o n u s u n d a gö rüş b i rl i ğ i içi nded i rler. H e r i k i taraf,

si l a h la n ma ve çatışma p o l i t i ka s ı n d a n öze l l i kle Asya , Afrika ve Lati n Ame­ rika h a l k l a rı n ı n ya ş a m s a l ç ı ka r l a rı n ı n d a te h d i t e d i l d i ğ i nokta s ı nda b i r­ leşti ler. Her i k i pa rti , Sovyetler B i rl i ğ i ' n i n d ü nya b a rışı n ı n koru n m a s ı iç i n çok yö n l ü v e tek ta ra fları ö n l e m le r i n e y ü ksek d e ğ e r d içti ler. aze i l i kle Sovyetler B i rl i ğ i ' n i n , B M

40,

Genel K u ru l u na ö n e ri l d i ğ i g i b i , uzayın ba rışçı

k u l l a n ı m ı na yöne l i k g e n i ş kapsa m l ı ö n e r i l e ri n i se l a m l a d ı l a r. B u n l a r, tüm h a l k l a r ı n b a rı ş ç ı ka rl a rı na h i zmet eden ö ne ri l e r ve a ma ç l a rd ı r. Her i k i pa rti, hük ümetleri n i n Rea g a n yöneti m i n i n barışı te h d i t e d e n , s a ld ı rg a n politik a ma ç la rına ba ğ ı m l ı l ı k politi k a s ı n ı m a h k u m ettiler. Gere k l i o l a n , b a ş ı n a buyruk v e h a l kla rı n b a rış ç ı ka r l a rı n a yöne l i k b i r pol itika d ı r. TKP ve

DKP,

Asya,

Afrika ve Latin Amerika h a l k l a rı na karşı a rta n

e m perya l ist sa l d ı r ı l a r ka rş ı ş ı nda d u y d u kla rı e n d işeyi d i le getird i ler. aze l ­ I i k l e N i ka ra g u a ' n ı n , Ş i l i ' n i n G ü ney Afrika' n ı n sava ş a n h a l kl a r ı y l a , u l u sa l ba ğ ı m s ı z l ı k , d e m o k ra s i ve to pl'u msa l i l e rleme i ç i n sava ş a n b ütün h a l kl a rl a

91


daya nışm a l a rı n ı d i l e getird i ler. Preto ria ' n ı n beyaz ı rkç ı la rı n ı n Apa rtheid politika s ı n ı ş i d detle k ı n a d ı la r, d ü nya ça p ı n d a k i a ntie m p e rya l i st d a y a n ı ş ­ m a ha reketiyle b i r l i kte o l d u k l a r ı n ı d i le getird i le r : « N i ka ra g u a ' d a n e l i n i zi çeki n », « G ü ney Afri k a ' d a k i Apa rt h e i d politikasına son, Ne lson Ma ndela'ya ve t ü m

p o l i t i k tutu k l u i a ra ö zg ü rl ü k, ANe ve SWAPO

Haydar daya n ı ş ma

Kutlu

ve

Herbert M ies,

i l i ş k i le ri nd e n ,

dostlu ktan

her ve

i k i pa rti

i l e daya n ı ş m a ! »

a ra s ı nd a k i

i ş b i rl i ğ i nd e n

ka rdeşçe

d u y d u k l a rı

mem­

n u n i yeti i f a d e ett i l e r . Bu dostlu ğ u v e i ş b i rl i ğ i n i M a rks-Engels v e Le n i n ' i n . proleter enterna syona l i z m i n i n ü l k ü le ri te m e l inde, u l u s l a ra ra s ı k o m ü n i st ve i ş ç i h a reketi n i g üç l e n d i r m e n i n ç ı ka rı n a , Türkiye'de ve FAC'de ç a l ışa n i n ­ s a n l a r ı n ya ra rı ve ese n l i ğ i i ç i n v e barış v e sosya l i z m yolu nda g üç l en d i rm e kararlı l ı k l a r ı n ı d i l e getird i ler.

24

92

Eyl ü l 1 985


Venezuella Komünist Partisi

7.

Kongresi'ne

Değ e r l i yoldaş l a r, Tü rkiye Ko m ü n ist Pa rtisi Merkez Ko m ites i , Tü rkiye ko m ü n istleri ve ü l ke­ m iz işçi s ı n ıfı a d ı na kardeş Ve nezüela Kom ü n i st Parti s i ' n i n

7.

Kong resi' n e

devri mci savaş sela m l a rı n ı i leti r. 'Kong re n iz, i nsa n l ı ğ ı n n ü kleer savaş te h l i ke s i n d e n k u rta rı l ma s ı , uzayın m i l itarizasyo n u n u n

ö n l e n mesi ,

ABD

e m p e rya l i z m i başta

olmak

üzere,

e m p e rya l i z m i n e n ge r ic i , e n sa l d ı rg a n çevre l e ri n i n sosya l i st ü l kelere, ge­ l iş m e kte o l a n ü l kelere, barış g üç l e r i n e karşı çok y ö n l ü sa l d ı rı la rda b u l u n ­ d u k l a rı

b i r orta m d a to p l a n ıyor.

Ko n g re n i z, Ve nezüela v e Türkiye g i b i

ü l ke le r i n d ı ş borç l a r soru n u n u n ü l k e l e r i m i z i kı şkaç a lt ı n a a l d ı ğ ı, h a l k ­ l a r ı m ı z ı n ya ş a m d ü zeyi n i t ü ketti ğ i b i r orta m d a to p l a n ıyor. Ve nezüela Ko m ü n i st Parti s i ' n i n

7.

Ko n g resi' n i n d ü nya b a rı ş ı ve ü l ke­

l e ri m i z i n h a l kl a rı i ç i n yaşa m sa l o l a n bu ko n u l a rd a bir dizi ö n e m l i karar­ lar a l a c a ğ ı n a d i le riz.

olan

i nı, n c ı m ı zı d i le geti r i r. K o n g re n i ze

büyük

başarı l a r

Komünist selam/anmızla, Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi Genel Sekreteri Haydar KUTLU

23

Ekim 1 985

93


..Yeni çağ dan Okurlara ••

Kom ü n ist bası n ı n

gelenekleri ni

sürdürerek

« Ba rış

Sorunları » - «Yeni çağ » dergisi sürekli olarak yor ve derginin daha

ön eri le rin i bildirmelerini

i l gi nç.

ve Sosyalizm

okurlara başvuru­

içeriğ inin daha zengin olması için

rica ediyor.

Aldığımız mektuplardaki tavsiyeler. d i lek ve istekler. eleştiriler

ça lışmalarımızı

ayarlamamızda bizlere büyük yardımda bulunuyor.

Sizlere tekrar başvurarak aşağıdaki soruları yanıtlamanızı rica ediyoruz : - Dergide yayım/anan yazı/ardan hangileri sizde derin bir iz bıraktı ve niçin ? - Hangi yazı/arı beğenmediniz ve niçin ? Dergide hangi konu/arda yazdar okumak istiyorsunuz? Derginin sayfalarında kimlerin yazılarını ok u m ak i stiyo r sun uz ? - Dergide ne gibi yeni bölüm/er görmek istiyorsunuz? - Başka önerileriniz var mı ? Okur/arımızın

bu

soru/arım/zı

yanıt/ama/arını

bekliyor.

tup/arım aşağıdaki adrese gönderme/erini rica ediyoruz.

Adresimiz: Yeni çağ - Stred isko pro rozsirovani tisku. Praha

6.

Thakurova 3

Czechoslova kia

94

mek­


TKP YAYıNLARı 1 . « ATı lıM .. 2. « YOL VE AMAÇ ..

3. «YENI ÇA(;» 4. TKP 5. KONGRE BELGELERI - TKP 5. KONGRESI' N E S U N U LAN M K ÇALIŞMA RAPORU - TaRKIYE KOMON IST PARTISI PROGRAMI - MUSTAFA SUPHI 1 00. YIL TEZLERI

5. TKP M ERKEZ KOMiTESI PLEN U M RAPORLARI 6. V. i. LEN I N (BIYOGRAFISI)

7. V. i . LENIN - .. IKI TAKTIK» 8. L. i . BREJ N EV - «SBKP M K' N I N 26. KONGREY E SUNDUGU ÇALIŞMA RAPORU VE ıÇ VE DIŞ POLITIKA ALANLARI N DA PARTI N I N O N O N D E D U RAN GOREVLER ..

9. L. i. BREJN EV - « A N I LAR .. 1 0. GEORGI D I M ITROF 1 00 YAŞ ı N D A 1 1 . ERICH HONECKER - « YAŞAM l M DAN » 1 2. S. OSTO NGEL - « SAVAŞ YOLU »

13. S. OSTO NGEL - « G O N EŞLI D O NYA.. 1 4. TERARIZM I N ARD ı N DA KIM VAR 1 5. KARL MARKS VE G O N O M O Z (U LUSLARARASI KON FERANS, BERLIN 1 983

95


tc

VEN

i รง A.G

OKU VE

O K-U T !

..

i


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.