KURTULUŞ ÖRGÜTÜ YAYIN ORGANIDIR MAYIS 1985 SAYI: 14
Toplu sözleşmelerin ‘serbest’ bırakılmasından bu yana 1 yılı aşkın bir zaman geçti, ilk imzalanan büyük toplu sözleşmeler metal ve tekstil işkollarında oldu. Bu her iki büyük toplu sözleşmenin imzalanışında da burjuva basını polisiye roman anlatır gibi bir tutum içindeydi. ‘Başkanlar görüştü”, Şevket başkan kızdı”, “grev olacak” vb. türünden manşetlerin ardından bomba patladı: %115 zam. Gerçekte ise, burjuva basınının patlattığı bu bombanın ardında bir başka bomba daha patlamıştı: Alınan zam %115 değildi. Birinci yıl için %35, artı 7000TL. %115 zam iki yılın toplamı idi. Burjuva basınının ikinci bombası DESAN ve YILDIRIM tersanelerinde Dok Gemi-İş’in başlattığı grev haberi oldu. Basın bu iki greve büyük yer verdi. DESAN’da 17, YILDIRIM’da ise 50 işçi çalışıyordu. Ama bütün işçiler greve çıkmamıştı. Bir süre sonra bu bombanın ardındaki gerçek bomba da anlaşıldı. Her iki tersanede de üretim sürüyordu, üstelik eskisinden daha hızlı. Patron greve çıkan işçilerin yerine daha fazla işçi alarak üretimi yükseltmeyi başarmıştı! Bir süre sonra ise, bu kez Türk-İş’in sarı önderlerinin feryatları ortalığı kapladı. Burjuva basını Türk-İş yöneticilerinin özellikle de Şevket başkanın demeçlerine büyük yer verdiler. Türk-İş bürokratları sendika yasasından şikâyet ediyor, grevin olanaksız olduğunu anlatıyorlardı. Anlattıkları, şikâyetleri büyük bir haklılık taşıyordu. Ama onların asıl ilettikleri mesaj: “Bu şartlar altında grev olamaz, daha iyi sözleşme imzalanamaz, Öyleyse aldığımızla yetinin” idi. Bu arada Türk-İş eylem kararları aldı! Gösteri yürüyüşü bile yapılacağını yazdı gazeteler. Ardından, 4. yıllık zulüm düzeninin ilk gösterisi komünizmi lanetlemek için yapıldı, Türk-İş’ten ise ses çıkmadı. Hâlâ Türk-İş’in bazı eylemler yapacağı söylenip duruyor. Bütün bunların anlamı ne? Özellikle de Türk-İş yöneticilerini mevcut Sendikalar ve Grev ve Toplu Sözleşme Yasaları aleyhinde konuşturan ne? Ve neden burjuva basını tarihinde ilk kez iki küçücük (fakat ilk olması anlamında elbette ki önemli) grev üzerine bu kadar çok yayın yaptı? Grevle ilgili bütün ayrıntılar, işçilerin mağduriyetleri inceden inceye anlatıldı.
da ihtiyacımız yok. Ya da var olanla yetinelim, veya gizli, yasa dışı sendikalar kuralım. Burada ortaya bir başka yanlış anlayış daha çıkıyor: Var olan sendikalardan kopup yenilerini kurma isteği.
MÜCADELE EDEN KAZANIR Recep GÖKIRMAK
Bu soruların cevabı çok açık. Burjuvazi Türkiye işçi sınıfının bugünkü parçalanmışlığını, örgütsüzlüğünü iyi biliyor. Bu nedenle yakın bir zamanda ondan şiddetli bir kalkınma beklemiyor. Bunda büyük ölçüde de haklı. Durumu doğru değerlendiriyor. Ama burjuvazi aynı zamanda işçi sınıfının kaynadığını da biliyor, öfke yükseliyor. Yükselen çaresizliğin öfkesi de olsa giderek büyüyor. Türkİş’in içinde, bağımsız sendikalarda öncü, sosyalist işçiler giderek hareketleniyor. Mücadele istemi, direniş istemi artıyor. Nedeni basit, artık bıçak kemiğe iyice dayandı. Yaşam çekilmez hale geldi, fiyat artışları izlenemez durumda. İşçiler “bir çare” arıyor, öncü işçiler sosyalistler ise derhal çareyi gösteriyor: Mücadele, örgütlenme. Bunun bildiğimiz ilk yolu adam gibi toplu sözleşme, grevdir. Ve büyük işçi yığınlarının daha hâlâ belleklerinde 4-5 yıl öncesinin muzaffer grevleri, direnişleri. Böyle olunca, Türk-İş ve grevleri abartan burjuva basını yangına körükle gitmiyor mu? Hem evet, hem de hayır. Evet, çünkü işçilerin belleklerini tazelemelerine yardımcı oluyorlar. Bunu yapmaya elleri mahkum. Burjuvazinin kısa dönem çıkarları için yangına körükle gidiyorlar. Hayır, çünkü, bu arada asıl anlatılan
grevin yapılamayacağı. Verilenle iktifa edilmesi. Greve çıkılırsa, daha da kötü duruma düşüleceği. İşte DESAN işte YILDIRIM tersanelerinin işçilerinin durumu. Aman greve gitmek istemeyin zaten yapamayız. Şimdi elbirliği ile çizilen manzara bu. Bu arada bir kısım “sol” gruplar da bir başka açıdan benzer bir tema işliyorlar: Var olanın tümünü inkâr edip olmazı öneriyorlar. “Yasa dışı sendikalar’ veya fabrikalarda “direniş komiteleri” gibi. Böylesi anlayışları ile bu “solcular” da siyasal demokrasi mücadelesinin üstünden atlıyorlar. İşçi sınıfının mevcut gerçek durumunun çok ötesinde “çocukça sol” öneriler ileri sürüyorlar. Özetle, Türk-İş ve burjuva basını sağdan, bir kısım “sol” ise soldan işçilere hep aynı şeyi öğütlüyorlar: “Aman olanı kullanmayın”, “grev yapılamaz”, “toplu sözleşme imzalanamaz”. Hemen belirtmek gerekir. Bu her iki kanat ta gerçekten hareket edip yanlışa ulaşıyorlar. Bugünkü yasal çerçevenin sınırları içinde kalınarak grev yapmak adeta olanaksızdır. Grev olanaksız olunca de toplu sözleşme yapmak adeta olanaksızdır, toplu sözleşme yapamayınca da sendikanın ne anlamı kalır. Bütün bunlar doğru tespitler. Gerçeği açığa vuruyor. Ama bütün bunların sonucu şöyle akıl yürütmek yanlış: Mademki yasal grev yapamıyoruz, dolayısıyla toplu sözleşmelerde daima satılıyoruz, öyleyse sendikalaşmaya
Dolayısıyla, işçi sınıfının ö-nündeki engel sadece sendika bürokratları olarak görülüyor. Sendika bürokratlarının bir engel, büyük bir engel oldukları doğrudur. Ama tek ve son çözüm onlardan kurtulmak değil. Asıl çözüm onların yeşeremeyeceği zemini hazırlamaktır. Onların yeşeremeyeceği zemin geniş işçi yığınlarının en sağlam, aktif desteğinin onlara ve burjuvaziye karşı kazanılmasıdır. Sosyalist işçilerin sendika yönetimi için verdikleri mücadelenin gerçekten sağlam bir zemini olduğu taktirde sendika bürokrasisinden kurtulmak bir anlık iştir. Ya devrilirler ya da onlarda ayrılınır ve yeni bir sendika kurulur. Yasal, yasa dışı. Orası önemli değil. Ama işçilerin en büyük çoğunluğunun desteği ile önemli olan nokta burası. Mantığımızı buradan geliştirmeye devam edersek sendika yönetimlerine karşı verilen mücadele mutlak olarak gerçek bir grev hakkı için mücadele ile tamamlanmak zorundadır. Yasal olanak (!) sonuna kadar kullanılmalıdır. Açık ki, birçok küçük grev daha mağlup olacaktır. Bundan korkmamak ileriye atılmaya^ devam etmek gerekir. Büyük bir orduyu düşünelim, Öncü küçük birlikler mağlup olabilir ama arkada asıl kuvvetler bu arada toparlanabiliyor ve ileri atılabiliyorsa ve güçleri düşmandan daha yüksekse o taktirde ileri birliklerin mağlubiyeti Önemsizdir. Zafer kesindir. Bugün de aynı anlayışla hareket etmek gerekir. Önemli olan ordunun büyük güçlerinin toparlanması, ileri atılmaya hazırlanmasıdır. İlk küçük grevler yenilebilir ama büyükleri başlayınca, bir Demir Döküm, bir Arçelik, bir Tekel, bir Philips ve daha sayısız büyük fabrika mücadeleye atılınca, grev buralarda ilan edilince yasal sınırlar delinmeye başlar, yasa hareketi sınırlayamaz olur. Ya da en fazla yine ilk bir iki grevi gemler. Sonra, sonrası bizimdir, işçi sınıfınındır. Hareketin ileri hamlesidir. 196 3’ün koşullan hiçbir zaman unutulmamalıdır. O dönemde de var olan grev ve sen-