KURTULUŞ ÖRGÜTÜ YAYIN ORGANIDIR ARALIK 1984 SAYI: 8 - 9
KÜRDİSTANDAKİ SÖMÜRGECİ OPERASYONLARA SON Recep GÖKIRMAK İran - Irak savaşı başlayalı 4 yıl oldu. Geçen bu süre içinde Orta Doğu’da önemli gelişmeler yaşandı. 12 Eylül askeri diktatörlüğü emperyalizmin bölgedeki doğrudan jandarması olan Türkiye Cumhuriyetinde emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin lehine önemli ileri adımlar atılmasını sağladı. Emperyalizm için istikrarsız bir halde olan Türkiye yeniden “istikrar” kazandı. Yarım milyonluk NATO ordusu ile Türkiye yeniden emperyalizm adına içerde ve komşuları arasında, emperyalizm adına müdahalelerde bulunabilecek konuma ulaştı. Son dört yıl içinde bölgedeki ikinci önemli gelişme ise Ziyonizmin saldırısının ardından, emperyalizm açısından bölgedeki başlıca istikrarsızlık unsurlarından biri olan FKÖ’ nün önce bölünmesi, ardından da FKÖ içindeki en önemli gücü oluşturan El Fetih liderliğinin uysallaştırılmasıdır. Filistin hareketi içinde bu gelişmelere paralel bir başka olay ise FKÖ’nün silahlı güçlerinin çok önemli bir kısmının bölgenin dışına sürülmesidir. FKÖ’nün yanı sıra İsrail saldırısı bölgedeki bir başka istikrarsızlık unsurunun daha çözüme doğru yürümesi sonucunu doğurdu: Bazı ufak tefek pürüzlere rağmen Lübnan’ın “birliğinin” kurulmasında önemli gelişmeler kaydedildi, öte yandan emperyalizm tüm bölge gericiliğini giderek bir araya getiren usta manevraları başarı ile uyguluyor. Ürdün, Mısır, İsrail, Suudi Arabistan ve FKÖ Yaser Arafat önderliği arasında hızla “anlayış birliğine” gidiliyor. Net bir çözüme ulaşılamamış olmasına rağmen gelişme emperyalizmin istekleri doğrultusunda. İsrail’in Lübnan’ı işgali ve ABD ve diğer emperyalistlerin bu işgali şiddetle
desteklemelerine rağmen emperyalizm son yıllarda Suriye ile de olumlu ilişkiler geliştirmektedir. Kısacası emperyalizm tüm Orta Doğu bölgesinde İran - Irak savaşı dışında kendi lehine çözümler geliştirmesinin yanı sıra bölgedeki etkinliğini de alabildiğine arttırmaktadır. Şahın devrilmesi, İran’ın bir süre devrimci bir dalgalanma yaşaması ve bu dönem içinde Humeyni rejiminin anti-emperyalist bir içerik taşıyan dış politikaları emperyalizm açısından dört yıl öncesinin bölgedeki önemli olumsuzluklarından birincisiydi. Bölgedeki diğer istikrarsızlıklarla birleşince İran’da ki gelişme daha da önem kazanmaktaydı. Ancak Irak - İran savaşı ve savaşın dört yıl içindeki keskin gelişmeleri durumu önemli ölçüde değiştirdi. Savaşın gelişimi içinde hem Irak hem de İran giderek gırtlaklarına kadar emperyalizme yeniden, yeniden bağımlı hale geldiler. O kadar ki aralarına Türkiye‘nin bile girebildiği ABD ve Batı Avrupa“nın kapitalist ülkeleri bu haksız savaştan önemli ekonomik kârlar elde etmeye başladılar. Savaş Türkiye de askeri cuntanın ekonomik planlarında çok önemli bir rolü üstlenirken öte yandan İran’da Humeyni rejimi ise Batı Avrupa kapitalistleriyle Şahlık dönemini de aşan ilişkiler geliştirdi. Bugün gerek Irak, gerekse Iran emperyalistler açısından doymak bilmeyen iki yeni pazar durumunda. Oysa kısa süre öncesine kadar dünyanın bir kısım sosyalistleri için her ülkedeki mevcut rejimler bölgenin anti-emperyalist (ve hatta Irak için sosyalizme yürüyen) ilerici rejimleriydi. Bu sosyalistlerin başında ise her iki ül-
kenin komünist partileri gelmektedir. Her iki ülkenin bu değerlendirilişleri Sovyetler Birliği ile olan ilişkilerinden kaynaklanıyordu.Aynı “sosyalistler”‘ dün Mısır’ı, bugün ise Suriye’yi aynı nedenlerle aynı şekilde değerlendirmekteydiler, değerlendiriyorlar. Emperyalizm açısından bölgedeki bu olumlu gelişmelerin içinde henüz hiç bir istikrara kavuşamamış olan tek sorun dört parçaya bölünerek sömürgeleştirilmiş olan Kürdistan dır.4 parçanın göreceli olarak en ufak ve toplumsal hareketlilik açısından en durgun olan parçası, Suriye Kürdistanı dışarıda bırakılırsa, Türkiye, İran ve Irak işgalindeki Kuzey Doğu ve Güney Kürdistan dün olduğu gibi hala bir barut fıçısıdır. Güney Kürdistan son 20 yılda önemli mücadeleler yaşadı. Irak KDP önderliğinde sürdürülen savaş 1970’de Güney Kürdistan’da “özerk bölge”nin kurulmasıyla sonuçlandı. Ne var ki IKDP’nin feodal -burjuva önderliği Güney Kürdistan’da ki bu kazanımı kısa sürede çarçur etmiş olmasına rağmen 1976’da Irak Kürdistan’ında silahlı mücadele yeniden başladı. Şahin devrilmesinden sonra Doğu Kürdistan’da da ulusal demokratik mücadele hızla gelişmeye başlamış ve sonunda Humeyni rejiminin silahlı güçleri ile İran KDP ve KOMELA peşmergeleri arasındaki silahlı mücadeleye kadar ulaşmıştır. İran - Irak savaşı boyunca her iki sömürgeci devlet sömürgelerindeki ulusal demokratik güçleri ezmek amacından bir an olsun caymamışlardır. Özellikle İran sömürgecileri Irak orduları İran topraklarına girmiş, İran’ı nefes alamaz duruma
sokmuşken dahi önemli güçlerini Doğu Kürdistan’a ayırmaktan bölgedeki IKDP ve KOMELA güçlerine karşı kanlı operasyonlarını sürdürmekten vazgeçmemişlerdir. İki sömürgeci devlet bu tutumlarıyla bölgedeki, emperyalizm açısından, son istikrarsızlık noktasına karşı tutumlarını belirterek, emperyalizme bu konuda da manevralar yapabilme olanağını vermişlerdir. Irak ordusunun İran topraklarından sürülmesinden kısa bir süre sonra hem bölge, hem de savaş açısından önemli bir başka gelişme daha oldu: İran Doğu Kürdistan’dan, Güney Kürdistan a saldırarak Irak “sınırları” içinde ikinci bir cephe daha açtı. Bu saldın ile birlikte Kürdistan politikaları açısından da önemli gelişmeler başladı. Doğu ve Güney Kürdistan’ın üç önemli örgütlenmesi: Irak KDP, İran KDP ve Kürdistan Yurtsever Birliği ( KYB ) iki sömürgeci güç arasında dalgalanmaya başladı. Zaman zaman birbirleriyle ciddi ölçekli çatışmalara giren bu üç örgütten IKDP İranla, İKDP ve KYB ise Irak’la anlaşmalara girdi. KYB Irak’ la ilk bakışta kulağa hoş gelen bir anlaşma imzalama hazırlıklarına başladı. KYB ile Irak rejimi arasında başlayan görüşmeler gerçekte köşeye sıkışmış olan Irak rejimini rahatlatıcı nitelikteydi. “Özerk Bölge”nin haklarının bir ölçüde daha genişlemesinin yanı sıra KYB Irak rejimi tarafından yasal bir örgütlenme olarak tanınacak ve seçimlerden sonra KYB temsilcileri merkezi hükümete katılacaklardı. Bütün bunlar 1970 anlaşmasının şartlarından çok farklı değildir. Fakat bütün bu maddelerin yanı sıra KYB ile Irak rejimi arasında varılan Devamı arka sayfa’da