Stereo Mecmuasi Sayi 27

Page 1

Stereo Mecmuas覺

Say覺 27

www.stereomecmuasi.com


Sektörel Haberler

Uzun bir ayrılığın ardından Stereo Mecmuası'nın 27. sayısı ile sizlere tekrar merhaba diyebildiğim için çok mutluyum. Geçtiğimiz sene dünya evine girmiş olmam yaşanan gecikmenin en önemli sebebi. Evlenenler biliyorlardır, evlilik süreci pek kolay değil. Yapılması gereken bir çok işlem var. Eylül ve Ekim aylarında bu işlemlerden dolayı bayağı yoğundum. Her şeyi halledip 31 Ekim 2010 tarihinde evlendik. Tüm bu süreç sırasında biz çok eğlendik. Hatta evlendiğimiz gün herkes hiçbir şey hatırlamazsınız, stres içerisinde olursunuz diyordu ancak pek öyle olmadı. O gün de çok eğlendik. Hatta nikah sırasında salona girdiğimizde nikah memurumuz bile dans ediyordu. Nikahın kıyılacağı otelin organizasyonlardan sorumlu görevlileri ile müzik konusunda pek anlaşamamıştık. Bizim seçtiğimiz giriş parçası Peter Gunn temasıydı. Hayatta beni en çok mutlu eden -ve tabii ki en sevdiğim- film olan efsanevi Blues Brother'ın ana teması olan bu şarkı, salonu da coşturmuş ki biz salona girdiğimizde herkes son derece keyifliydi. Tabii ki bizde bu duruma çok mutlu olduk. Neyse olayı çok uzatmayayım. Uzun senelerdir devam eden ilişkimizi evlilik ile sonlandırdık. Bizi bu mutlu günümüzde

Stereo Mecmuası

Sayı 27

S TEREO M ECMUASI Y IL: 20 1 1 S YI: 2 7

yalnız bırakmayan tüm dostlarımıza teşekkür ederiz. Şimdi yeni maceralara yol alacağız artık. Bekarlar için ise biz erdik muradımıza siz çıkın kerevetine diyelim... Kasım ayını ise uzun bir tatil ile geçirdim. Evlilik tatilini biraz uzatarak uzun bir ara vermek insana çok iyi geliyor. Eh durum böyle olunca Stereo Mecmuası e-dergisi iyiden iyiye aksadı. Aralık ayında ise yıl sonu kapanış işlemleri vesaire derken 3 aydır kanalize olmadığım şahsi işlerime odaklanmam gerekiyordu. Ocak ayının bir bölümünü de koşuşturma içerisinde geçirdim. Tüm bu süreçlere rağmen, Stereo Mecmuası haberler bölümlerini hiç boş bırakmadık. Hem hi-fi hemde müzik haberlerini kesintisiz şekilde sizlere aktarmaya çalıştık. Bülent Şaman ve ben, bizlere ayrılmış bölümlerde çok sayıda albüm incelemesine yer verdik. Ayrıca bazı cihaz incelemelerini direkt olarak web sitemizden yayınladık. Tabii ki forumlarımız meraklılara hizmet vermeye devam etti. Ancak Stereo Mecmuası'nın yeni hi-fi sayısını da yayınlamak istiyordum. Bu sene web sitesi ve dergimizin bir çok teknik

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 3

probleminde bana destek olan arkadaşlarımız kendi işlerinin yoğunluğundan dolayı eskisi kadar yardımcı olamıyorlar. Sadece genç arkadaşımız Gür destek vermeye çalışıyor ki, onunda okuluna eskisinden daha fazla zaman ayırması gerekiyor. Bu arada 2011 senesi içinde okul ile alakalı yükümlülüklerimizi Stereo Mecmuası olarak yapmayı unutmadık. Tek başıma kalmış olsam bile 27. sayımızın geçmiş sayılarımızdan çok farklı olmasını istiyordum. Bir sürü yapısal değişiklik yaptım. Derginin ana teması değişti, daha rahat okunabilir fontlar kullanılmaya başlandı. Sayfa düzenini de bayağı değiştirdim. Ancak asıl değişiklikleri bir sonraki sayımızda yani Müzik özel sayımızda göreceksiniz. 27. sayımız tam anlamı ile bir deneme sayısı oldu. Özellikle son yıllarda yaygınlaşan geniş ekran monitörler ve taşınabilir cihazlara sahip olanların mutlu olacağını düşünüyorum. Çünkü bu yeni düzen okunma açısından çok daha başarılı oldu. Umarım tüm okuyucularımız bu değişikleri beğenirler. Şu an incelemekte olduğunuz 27. sayımız imece usülü ile neler yapılabileceğinin bence çok önemli bir kanıtı. Bugün bir çok yabancı hi-fi dergisinin inceleme kalitesine yaklaştığımızı düşünüyorum. Tabii ki Absolute Sound, Stereophile gibi sektörün en önemli, A segmentinde bulunan, dergilerine ulaşmak çok zor hatta imkansız (şimdilik tabii ki) ancak B ve C segmentinde bulunan dergilere adım adım yaklaştığımızı düşünüyorum. Açıkçası eğer gerekli ortam oluşursa basılı bir hi-fi dergisinin içini doldurabilecek kadar düzeyli yazıların Türkiye'den çıkacağı konusunda bu sayımız herkes için bir örnek oluşturuyor. İkinci sınıf yabancı dergilerin lisansını alıp, çevirilere az sayıda özgün yazı ekleyerek basmak yerine belki ileri ki yıllarda tamamen özgün bir hi-fi dergimiz olur. Sonuç olarak ülkemizde hiç dergi yok diyerek yayınlanan iyi niyetli çalışmalar, okuyuculardan pek ilgi görmüyor. Çünkü çıta eskisi gibi değil yavaş yavaş yükseliyor. Basılı tek dergimiz ne yazık ki artık raflarda bulunamayacak. Siz bu satırları okurken tıpkı Stereo Mecmuası gibi internet'ten yayınlanacak. Umarım başarılı olurlar. Beğenilip beğenilme konusunu bir kenara bırakırsak geçmişten bugüne Stereo Mecmuası Türk hi-fi camiasına önemli katkılar yapmıştır. Evet hatalarımızda çok oldu ancak yaptığımız bir çok olumlu işlerde var diye düşünüyorum. Tabii ki bunun takdirini okuyuculara bırakmak gerekir. Stereo Mecmuası'nın editörü olarak gitgide azalan hi-fi platformlarının birbirine destek olması gerektiğini düşünüyorum. Ancak bu destek durumunun hep bana hep bana şeklinde değil hakkaniyet sınırlarını aşmayan şekilde olması gerekli. Aynı şekilde bu hobiye gönül vermiş meraklıların ve sektöre hizmet veren hi-fi firmalarınında bu desteğin bir parçası

Stereo Mecmuası

olmaları gerekiyor. Geçtiğimiz sene yayın hayatına başlayan ve farklı bir konsept ile bence hi-fi dünyamıza önemli bir katma değer sağlayan “Plaki Sohbetler” radyo programı yayından kalktı. Geçmişte hi-fi meraklılarının buluşma noktalarından bir tanesi olan Audio Trends forumları da aynı şekilde. Hoş her ne kadar arada sırada bahsi geçen platformdan “ayar” yiyor olsak bile sebebi ne olursa olsun hi-fi platformlarından bir tanesinin kapanmasına sevinecek değilim. Aynı şekilde siz şu satırları okurken Audiophile Mania platformu da kapanmış görünüyordu. Büyük forum sitelerinin (TurkeyForum ve Donanım Haber) bir parçası konumundaki alt bölümler haricinde hi-fi konusunda yazışabileceğimiz platformlar geçtiğimiz senelerde eriyip gitti. Tabii ki Noname Hifi sitesinde de bahsetmemiz gerekir. Geçmişte yeni sayılarımızın duyuruları ile alakalı olarak sorunlar yaşadığımız bu platform hi-fi cihaz alım-satımı konusunda önemli bir eksikliği dolduruyor. Bir paragrafta ülkemizde elimizde kalan önemli hi-fi platformlarını sayabiliyoruz. Tabii ki bunlara bir avuç gönüllü tarafından hazırlanan blog formatlı siteleri de eklemeliyiz. Ancak koskocaman bir ülkede hi-fi platformlarını bir paragrafta sayabiliyorsak durum vahim demektir ki, itiraf edelim durum gerçekten de vahim. Hi-fi dünyamızın gelişmesi için firmalarımıza da büyük görevler düşüyor. Ancak onların da belirli çekinceleri oluyor. Söz gelimi, Stereo Mecmuası'nda çeşitli firmalardan aldığımız ürünlerin testlerini yayınlıyoruz. Bugün kim binlerce Euro tutarındaki bir cihazı hiç tanımadığı bir kişiye emanet etmek ister ki. Bu konuya söylenebilecek hiçbir şey yok, bir firmam olsa inanın bende aynısını düşünürdüm. Ancak haberler, bültenler ve yenilikler gibi modern dünyanın pazarlama mekanizmalarını yeterli derece de kullanmak bile sektöre önemli bir katkı yapacaktır. En azından kimsenin arkasından koşturmak zorunda kalmazdık ve haberler bölümlerimizde yabancı yayınlardan çeviriler yapmak zorunda kalmazdık. Tabii ki bu tarz çalışmaları mükemmel şekilde yapan firmalarımız var ve hayatımızı inanılmaz derece de kolaylaştırıyorlar. Bir de kendisini belirli bir tarafa çeken, sanal olarak oluşturdukları cephelerin bir tarafına destek olmayı seçen firmalarımız da var. Bazı okuyucularımızdan bazı firmaları ziyaret esnasında, bizi, sanal olarak oluşturulmuş bu aslında olmayan cephelerin bir tarafı olarak gören dostlarımız olduğunu duyuyoruz. Tabii ki zaman içerisinde karşılıklı diyalog ile sıkıntıları en aza indirmeye başardık. Stereo Mecmuası'nın tüm sektörün sesi olabilmesi için çok uğraştık ancak atacak adımlar pek az artık. Umarım ilerleyen yıllarda ortaya çıkacak platformlara tüm sektör daha farklı bir bakış açısıyla yaklaşır. Şimdi birkaç güzel haber verelim. Türkiye'de klasik müziğin en önemli basılı platformu olan Andante ile

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 4

yaptığımız işbirliği ile Stereo Mecmuası'na bir bölüm ayrıldı. Birkaç aydır hi-fi ile alakalı haberler, kısa incelemeler ve yazılar Andante'nin bana ayrılmış bölümünde yayınlanıyor. Elimizden geldiğince böylesine önemli bir yayının devamı için katkı vermiş oluyoruz. Bunun yanında Andante'den Stereo Mecmuası'na bir okuyucu trafiği yönleniyor. Alanında çok önemli basılı bir dergi ve kendi halinde bir internet oluşumunun güzel işbirliği olarak görüyorum bu durumu. Haydi bir de itiraf. Uzun yıllar sonra kendi yazdığım bir şeyi basılı halde görmek büyük bir keyif. Yeni bir derginin ambalajı açılınca alınan o güzel koku ne kadar keyiflidir, inanın insan kendi yazdığı bir yazıyı böyle görünce çok mutlu oluyor. Bu imkanı bana sağlayan Serhan Bali'ye bir kez de buradan teşekkür ederim. Gönül isterdi ki, Stereo Mecmuası'nı da basılı olarak sizlere sunabilelim ve uzun yıllardır yazılarını yayınladığımız yol arkadaşlarımızda böylesine güzel bir duyguyu yaşayabilseydiler. Ancak ne yazık ki gerek ekonomik gerekse de bakış açım nedeni ile böyle bir durum hiç söz konusu olmadı. Belki ilerleyen dönemlerde Stereo Mecmuası'nı basılı şekilde okuyabileceksiniz. Belki web sitemiz veya alan adımız farklı bir yere yönlenir belki de aynı şekilde yayın devam eder ve basılan derginin ismi de Stereo Mecmuası olur. Bakalım zaman neler gösterecek. Ancak bir şekilde yazılan çizilen her şeye, forumlarımız da dahil olmak üzere internet üzerinden ulaşılmaya devam edecektir. Bunları hemen olacak diye yazmıyorum yani bir gün olursa diye yazıyorum. En azından şimdiden yazmış olayım. Bakın söylemiştim oldu derim :)

Stereo Mecmuası

Sayı 27

Bu arada okuyucularımızdan ufak bir ricamız var. Stereo Mecmuası'nın Eylül ayına kadar (1 senelik dönem bizim için Eylül ayında başlıyor ve bitiyor) sürecek yayınına sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için sizlerden gelecek desteğe ihtiyacımız var. Bu konuda gerekli bilgileri Destek Sayfalarımızdan alabilirsiniz. Bu sene çeşitli sebeplerden dolayı Stereo Mecmuası'nın finansmanı konusunda sorun yaşıyoruz bunu okuyucularımızın desteği ile aşacağımızı umuyoruz. Stereo Mecmuası‟nı ilk yayınladığımız senelerde böyle bir kaynak desteğine ihtiyacımız olmuştu. Aradan geçen uzun yıllar boyunca ilk kez böyle bir destek çağrısı yapmak zorunda kaldık. Yapacak bir şey yok! Çok kısa bir süre içerisinde Müzik Özel sayımızı da yayınlayacağız. İnanılmaz derece güzel albümler ve plakları stokladık şimdiden. Bu sayıda başladığımız düzenleme çalışmaları yeni müzik sayısına kadar bitecektir inşallah. Sanırım gelecek sayımız Stereo Mecmuası'nın gelmiş geçmiş en iyi sayısı olmaya aday. Bu arada bu sayı da bence müthiş oldu. Yazımı kısa tutayım da sizde müthiş yazılarımızı okumaya başlayın. İnternetten yayın yapmanın en büyük güzelliği de bu işte. Sayfa sayısına nasıl olsa para vermiyoruz değil mi? Gelecek sayı görüşmek üzere!

Hakan Cezayirli

www.stereomecmuasi.com


Aşağıdaki linklere tıklayarak okumak istediğiniz yazıya ulaşabilirsiniz

Stereo Mecmuası

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


Sektörel Haberler Wolfson DAC bazlı devre, kullanıcı tarafından seçilebilen 5 faklı dijital filtre, iki Koaksiyal giriş, iki Toslink optik giriş ve bir USB giriş içeriyor. Rega DAC kendi fiyat aralığının çok üzerinde bir performans sağlamak hedefiyle tasarlanmış. Daha fazla ayrıntı için www.timpani.com.tr

Timpani artık 3 katlı! Yeni açılan 1. kat yalnızca aksesuarlara ayrılmış. 2. ve 3. katlar da eskiden de olduğu gibi meraklıların dinleyebileceği demo sistemleri bulunuyor. Lambalar, konektörler, kablolar, titreşim yutucular, cereyan filtreleri, sigortalar, pikap kafaları artık Timpani'nin 1. katında meraklılarla buluşacak. Timpani bu yeni katını açarken hi-fi meraklılarına bir de sürpriz yaptı. Alman HiFi Tuning firmasının geliştirmiş olduğu çok özel sigortalar firma stoklarına girdi. Timpani bültenlerinde bu yeni ürünlerden şu şekilde bahsetmiş; Alman HiFi Tuning firmasının geliştirmiş olduğu çok özel sigortalar bu "en zayıf" noktayı iyileştirmeyi hedefliyor ve gerçekten de inanılması güç sonuçlar elde ediliyor. Sıradan sigortayı aynı değerdeki HiFi Tuning sigorta ile değiştirdiğinizde, sahne, derinlik, odaklama, çözünürlük, bas kontrolu, dinamik aralık, tını.... aklınıza gelebilecek tüm parametrelerde çok önemli iyileşmeler oluyor. Bu ölçekte bir iyileşme için ödemiş olduğunuz parayı göz önünde tuttuğunuzda da muhtemelen benzeri olmayan bir fiyat/getiri oranıyla karşı karşıya olduğunuzun şaşırarak farkına varıyorsunuz. Timpani'nin satış fiyatları, sigortaların Almanya satış fiyatları + KDV olarak duyuruldu. Timpani cephesinden bir diğer yenilik ise Rega firmasının DAC'ı. 16/20/24-bit - 32kHz /192kHz aralığında çalışabilen bir Dijital / Analog Çevirici ünite. Rega DAC'tan Timpani web sitesinde şu şekilde bahsedilmiş; CD Çalar, Bilgisayar ve herhangi bir dijital stereo ses kaynağının performansını daha üst düzeye taşımak için tasarlanmış ve bütün bunlarla birlikte kullanım kolaylığı konusu da ihmal edilmemiş. WAV, FLAC veya ALAC gibi yüksek kalitede kayıpsız formatlarla bir PC veya Mac ile birlikte kullanıldığında CD performansının üzerine çıkan sonuçlar almak mümkün. Alüminyum ve çelikten mamul kasanın içine yerleştirilmiş olan

Stereo Mecmuası

Sayı 27

Sigma Ses'te yenilikler. Epos‟un yeni “coşkusu” Epic dizisi, satışa sunuluyor… Üst üç sınıf bir başarımı, inanılamayacak kadar uygun fiyatlarla sunma ilkesi ve sloganı ile yola çıkıldığı ve bu yeni ailede, ikisi sehpa tipi ile biri ayaktaduran olmak üzere, üç birey bulunduğu belirtiliyor : Epic 1, Epic 2 ve Epic 5. İngiltere satış fiyatlarının sırası ile, 325, 425 ve 750 sterlin olması öngörülen bu hoparlörlerin hepsi nitelikli siyah dişbudak veya açık kiraz vinil kaplama seçenekleri ile sunuluyor. Bu hoparlörlerin en ilginç yanı ise, göğüs kısımlarının kullanıcının tercihine göre, “audiophile” olarak kumaş çerçevesiz halde kullanılabilmesi… “Audiophile göğüs, üzerinde herhangi bir tutturma deliği, kademe vb bulundurmuyor ve böylece istenmeyen ses yansıma ve kırılmalarından olabildiğince arınmış bir sunuş sağlayabiliyor. Bu göğüs, arzu edildiğinde çıkarılabiliyor ve hoparlör bilindik kumaş koruyucu çerçeveli hale getirilebiliyor. Ülkemize bu ay içerisinde gelmesi beklenen yeni Epos Epic ailesi fiyatlarının da, diğerlerinde olduğu gibi, İngiltere fiyatlarından daha uygun olması umuluyor. Epos geleneksel Mi dizisinin ve şaşırtıcı üst uç Encore 50‟nin üretimini de başarı ile sürdürüyor. Daha fazla bilgi için www.sigmases.com/writr/hptr.html Sigma Ses'te bir diğer yenilik ise Wyndsor pikap önyükseltici. Duyurusu geçen yıl yapılan ve merakla beklenen üst uç Wyndsor pikap önyükselteci de nihayet üretime alındı ve artık satışa sunuluyor. İngiltere satış fiyatının 1500 sterlin olacağı öngörülen bu ürün, kullanıcısına, farklı pikap kafalarının çeşitli değişkenlerini seçme ve ayarlama açısından yardımcı olmak üzere tasarlanmış, çok

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 7

işlevli bir gösterge sunuyor. Cihaz, her değişken için 32 karaktere kadar tanımlama yapılıp saklanabilecek geniş bir belleğe sahip. Böylece, her pikap kafası için isim, tip, yük ve kazanç değerleri, giriş özellikleri düzenlenebiliyor. Cihaz, yüksek nitelikli harici bir güç kaynağı ile besleniyor. Cihaz, üst uç önyükselteçlerden beklenen dengelenmiş girişlere de sahip. Bu ürünün örneklerinin de önümüzdeki günlerde ülkemize gelmesi bekleniyor ve yine İngiltere‟dekinin altında bir ederle piyasaya sunulabilmesi umuluyor. Creek‟in geçen yıl geliştirdiği Destiny dizisi, Destiny 2 tümleşik yükselteç ve CD okuyucusu ile, yine geçen yıl genişletilen Evolution dizisi de, Evolution 2 tümleşik yükselteç ve CD okuyucusu ve, ünlü 5350SE‟den öykünülerek aileye katılan Evolution 5350 tümleşik yükselteç ile üretilmeye devam ediliyor. Daha fazla bilgi için www.sigmases.com/writr/hptr.html

Triangle firmasının 30. yılı şerefine özel üretilmiş Comete ve Antal modelleri Fil Elektronik stoklarında. 30. yıl için özel üretilen modeller çok yüksek hassasiyetle seçilmiş sürücüler, özel tasarlanmış cross-over, parlak siyah lake boya ve 30. yıl plaketleri ile meraklıların beğenisine sunuluyor. Sınırlı sayıda üretilen özel Comete ve Antal modellerinden Türkiye'ye son derece az sayıda ithal edildi. Triangle'ın yeni serisi Color ile benzer özelliklere sahip olan ancak daha konvansiyonel hatlara sahip iki yeni modeli Zeta ve Kuma meraklılara sunuldu. Zeta raf tipi, Kuma ise kule tipi bir hoparlör. Her iki model uygun fiyat etiketleri ile düşük maliyet-yüksek performans arayan müzikseverlere hitap ediyor. Fil Elektronik distribütörü olduğu Blacknote firmasının yeni DAC modellerini meraklılara sunmaya hazırlanıyor. Giriş seviyesinde hemen üzerinde DAC-15, üst segmentte ise DAC-30 yüksek donanım standartları ile dikkat çekiyor. Goldenote cephesinde ise dünya ile aynı anda yapılacak lansman ile tanıtılacak giriş seviyesinde konumlanan yepyeni bir serinin yakında Fil Elektronik stoklarında olacağını öğrendik. Ancak yeni ürün tanıtımları için bir süre daha sabretmemiz gerekiyor. Analog meraklıları için tasarlanan yeni bir pikap katı Fil Elektronik'ten aldığımız en son haber. Tamamen ayrılmış güç katına sahip olan pikap katı MM ve MC kafalarını destekliyor. Empedans ayar

Stereo Mecmuası

seçeneklerinin de bulunduğu “Audiophile Phono” çok uygun bir fiyat etiketi ile meraklılara sunulacak. Daha fazla bilgi için www.filelektronik.com

Mavi Hifi, 2011 senesine hızlı giriş yapan firmalarımızdan. Ünlü Japon üretici Leben'i markaları arasına ekleyen firmanın konu ile alakalı bülteninden bir alıntı yapalım. Taku Hyodo Luxman‟daki görevini tamamladıktan sonra bir süre elektronik parça,cihaz ve PCB üretimi üzerine kendi şirketini kurar.1991‟ de piyasaya sürdüğü ilk ürünü 3C33 lambalı Triode 33‟tür.Daha sonrasında 1995‟ te ilk kez Leben markasını kullanarak 6L6GC lambalı power amfi RS35A piyasaya çıkar.1998‟ de ise „E288CC‟ lambalı pre-amfi RS-28C satışa sunulur.RS-28C modelinin lambası daha sonra GE6CG7 ile değiştirilip, RS-28CX olarak yenilenmiştir. Yüksek maliyetli ürünleri alamayan Leben severler için Hyodo, daha düşük maliyetli CS-200, CS-250, CS-300, CS-300 modellerinin üretimini sağlamıştır. Leben ayrıcalıklı bir ürün olduğu için fazla modele sahip değildir. Leben ürünlerinin tamamı mühendisler tarafından el yapımı üretime sahiptir. Her ne kadar birçok markanın üretimi doğduğu ülkeden farklı ülkelere kaymış olsa da, Leben üretimine doğduğu yer Japonya‟da devam etmektedir. Mavi Hifi ayrıca Cabasse firmasının üst sınıf Pasific serisinden 3 modelini demo odalarında meraklılar ile buluşturuyor. Bu arada firma yeni web sitesinin çalışmalarına devam ediyor. Çok kısa zamanda açılacak web sitesinde online satış imkanları da bulunacak. Daha fazla ayrıntı için www.mavihifi.com.tr

Lookab, Optirius ve Prinilius güç kablolarından sonra yeni hoparlör kablolarını duyurdu. Xtrilius 4 ve Xtrilius 8 olarak isimlendirilen kablolar, uygun fiyat etiketleri ile dikkat çekiyor. Güç kablolarının aksine sonlandırılmamış şekilde pazara sunulan hoparlör kablolarını meraklılar arzu ettikleri boyutlarda satın alarak, ister çıplak, isterler ise banana veya spade uçlarla kullanabilecekler. Stereo Mecmuası test

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


merkezinde her iki kablo da denemeler için pişmeye devam ediyor. Ayrıntılı bir yazıyı ilerleyen günlerde web sitemizde bulabileceksiniz. Kablolarla ilgili olarak daha fazla bilgi için www.lookab.com

Can Hifi, web sitesini tamamen yeniledi. Tamamen Türkçe, çok sade ancak güzel tasarlanmış web sitesini çok kısa bir süre önce fark ettik. Firma temsilcisi olduğu bir çok markanın yeniliklerini de web sitesinde sunuyor. Bunlardan bir tanesi Audio Analogue firmasının yeni Armonia serisi. Armonia Crescendo entegre ampli ile ilgili Can Hifi web sitesinde şunlar yazılmış, Audio Analogue mühendislerinin otuz yılı aşkın deneyimleri ve firmanın kaliteden ödün vermeyen felsefesinin bir ürünüdür. Mütevazi fiyatına karşın sunduğu kalite ve güç seviyesi onu gerçek bir hifi mücevheri statüsüne kolayca yerleştirir. Uzun yıllardır her düzeydeki beklentiye yanıt verebilecek bir ürün gamını canlı tutan Audio Analogue yüksek teknoloji barındıran en üst seviye Maestro modellerinde kullanılan teknik ve parçaları Armonia serisine doğrudan uyguladı. Yüksek ses kalitesi, uzun ekonomik ömür, kullanım kolaylığı ve herkes tarafından satın alınabilirlik hedefleri ile yola çıkan Audio Analogue mühendislik ekibi bu hedeflerin tamamını kendi beklentilerinin de ötesinde bir noktada gerçekleştirdiler. 150kHz'i aşan frekans bant genişliği ve 100dB'in üzerinde sinyal/gürültü oranı. Bu değerler Crescendo entegre amplinin kendi fiyat kategorisinde ve hatta daha üst kategorilerde bile rastlanmayan bir ses kalitesine sahip olduğunun iki önemli habercisi. Umuyoruz Can Hifi önümüzdeki günlerde özellikle haberler ve yenilikler konusunda hifi meraklılarını daha fazla bilgilendirecekleri bültenler de yayınlamaya başlar. Daha fazla ayrıntı için; www.canhifi.com

Actual Power yeni mağazasını duyurdu. Emirgan`da açılan mağazada, Actual Power Türkiye distribütörü olduğu markaların çeşitli ürün ve modellerini meraklılara sunuyor. Yeni mağazanın adresi şu şekilde Emirgan Koru Cad. Abdullah Efendi Villaları No:1. Yeni mağaza ile ilgili olarak Stereo Mecmuası olarak Actual Power'a hayırlı olsun demek isteriz. Umarız ilerleyen günlerde yeni mağazanın fotoğraflarını görme şansımız olur. Daha fazla ayrıntı

Stereo Mecmuası

Sayı 27

için www.actualpower.com

Son dönemlerde fazla bilgi alamadığımız Lotus Concept, ilerleyen günlerde çok önemli bir hi-fi markasını meraklılar ile buluşturmaya hazırlanıyor. Bu önemli sürprizi resmi bülten yayınlanmadan yazıp, sürprizi bozmak istemiyoruz. Bu yüzden arada sırada web sitelerini kontrol etmenizde fayda olacaktır; www.lotusconcept.com

2011'e Castle markası ile hızlı bir giriş yapan Fonetik, EKCO markası altında üretilen ilk entegre amplifikatörü demo odalarında hi-fi meraklılarına sunuyor. Geçmişi oldukça eskiye dayanan EKCO markası geçtiğimiz yıl IAG tarafından yeniden pazara tanıtıldı. Tanıtım amacı ile özel fiyat ile sunulan vakum tüplü amplifikatör oldukça şık tasarımı ve özellikleri ile dikkat çekiyor. www.fonetik.biz

Forum Audio'da yenilikler. Cambridge Audio'nun yeni Minx serisi Türkiye'de. Minimal tasarımlı hoparlörler hem desktop stereo hemde ev sineması için kullanılabiliyor. Çeşitli aksesuar seçenekleriyle kullanım alanı genişleyen Minx hoparlör sistemleri farklı ihtiyaçlar için farklı kombinasyonlara sahip. Forum Audio'nun temsil ettiği markalardan bir tanesi

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 9

olan TEAC'ta Reference serisi stoklara girmiş durumda. Çok amaçlı hepsi bir arada müzik sistemlerinin yanında stereo bileşenlere de sahip olan Reference serisinden en ilgi çekici ürün CRH500NT. CD çalar, amplifikatör, internet radyosu, USB disk ve bellek'ten müzik çalma, taşınabilir müzik cihazlarının bağlantı seçenekleri, ev network sistemine dahil olabilmek hatta USB'den kayıt özelliklerine sahip olan ürün Forum Audio'nun Etiler'deki demo odalarında meraklıları bekliyor. Ayrıca Tannoy Arena serisi , Dual Concentric iki yollu uydu hoparlörlerde demo odalarında dinlemeye hazır ürünlerden. Daha fazla ayrıntı için; www.forumaudio.com

Okki Nokki Extreme Audio‟da meraklıları bekliyor. Firmanın web sitesindeki bilgi şu şekilde; Analog severlere müjde! Tüm dünyada büyük bir beğeni ile kullanılmaya başlanan Okki Nokki LP temizleme makinasını artık ülkemizde ve en yakın Extreme Audio„da sizleri bekliyor. Olabildiğince sessiz çalışan vakumu, ileri ve geri motor hareketi ile 10„„ ve 7„„ LP„lerinizi kısa sürede ilk günkü temizliğine kavuşturabilirsiniz. Özel olarak hazırlanmış temizleme solüsyonu ve keçi tüyünden imal edilmiş özel fırçasıyla Okki Nokki analog keyfinize keyif katacak. www.extreme-audio.com

Caddebostan. Firma şu an Octave Audio, Karan Acoustics, Wilson Benesch, Neotech Cable ve ARS Aures markalarının Türkiye temsilciliğini üstlenmiş durumda ancak kısa bir süre içerisinde yeni markalarda duyurulacak. Stereo Mecmuası olarak Duet Audio‟ya hoş geldiniz diyoruz. Daha fazla ayrıntı için www.duetaudio.com

Teknik Saat, geçtiğimiz sene içerisinde web sitesini tamamen yenileyerek online alışveriş imkanı sunmaya başlamıştı. Hem vintage hemde güncel cihazları satın alabileceğiniz sanal bir mağaza aynı zamanda vintage cihaz reklamları gibi meraklıların ilgisini çekebilecek ek özelliklerle donatılmış. Bir göz atmak için; www.tekniksaat.com

2011 yılı Türkiye‟de hi-fi camiası açısından hızlı başladı. Özellikle firmalar arasındaki rekabet, bir çok markanın temsilci değiştirmesi ile kendisini gösteriyor. 2011‟in daha sadece iki ayını dolu dolu geçirmiş olmamıza rağmen çok sayıda marka el değiştirmiş durumda. Bunun yanında bazı markalarda pazarda beklenilen ilgiyi görmediği için ülkemize artık ithal edilmeyecek. Tabii ki el değiştiren markaların bir kısmında küçük çaplı savaşlar yaşıyor. Bu konulardaki “fısıltılar” Stereo Mecmuası‟na geliyor olsa da, resmi olarak duyurulmayan değişiklikleri gerek e-dergimize gerekse de web sitemize eklemiyoruz. 2011‟in ilk ayları bu şekilde başladıysa, devamı nasıl geçecek çok merak etmekteyiz. Bu arada bazı gelişmelerin gerçekten bomba etkisi yaratacağını şimdiden söyleyelim.

Hi-fi sektörü ile doğrudan alakalı olmasa bile kullanıcıların canını fena halde yakan bir gelişme Blogger‟ın ülkemizde yeniden yasaklanması. Dolaylı yoldan Stereo Mecmuası‟nı müzik ve hi-fi bölümlerini de etkileyen bu son yasaklamadan dolayı meraklılar bir çok Türkiye ve yabancı kaynaklı blog‟a erişimde sorun yaşamakta. Bu saçma sağan yasaklamaların en kısa zamanda sona ermesini diliyoruz.

Yepyeni bir firma, Duet Audio. İstanbul Kadıköy‟de kapılarını meraklılara açan Duet Audio‟nun adresi şu şekilde; İskele Sokak Birlik Apt. B Blok 15/19

Stereo Mecmuası

Bu sayfalardaki haberler, Stereo Mecmuası‟na ulaşan bültenler ve fimaların web sitelerinden alınan bilgiler ile oluşturulmıştur. Yazı ve yorum hatalarını göz önüne alarak güncel bilgiler için lütfen firmaların web sitelerini ziyaret ediniz. SM

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


Stereo Mecmuas覺

Say覺 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 1 1

Güç kablosunda farklı bir tat: LessLoss’tan “Dynamic Filtering Power Cable Original”

Başlangıçta, güç kablolarının sesteki etkisine inanmayan ben, daha sonra bilinçli olarak bu kabloları dinlediğimde farkı anlıyordum. Gerçekten de, CD çalıcılar, amplifikatörler ve hoparlörler dururken, ara kabloların ve hoparlör kablolarının değiştirici gücünü kabul ederken, güç kablolarına bu şansı vermiyordum. İstediğim sistem bileşenlerini deneme/yanılma yoluyla yıllar süren uğraşlarım sonunda yüzlerce olasılık ve ciddi ekonomik fedakârlıklar sonucunda bulup stabil hale getirdiğimde, o güne kadar üzerinde fazla durmadığım güç kabloları da sistemin etkin parçaları olarak ağırlığını hissettirmeye başlamıştı. “Bir güç kablosuna bu kadar para verilir mi!” diye, sayfalarını şaşkınlıkla çevirdiğim yabancı hi fi dergilerinden, şu noktaya gelinceye kadar oldukça uzun bir zaman geçti. Bazen gece ve gündüz voltaj farkları elektriğin kalitesini etkileyerek amplinin tüplerini yakar, hassas aletlerde dinlediğimiz CD‟leri atlatır ve sonuçta dinlediğimiz müziği bir biçimde baltalar. Her şey temiz bir elektiriğin, sağlıklı bir tesisatla aletlerimize gelinceye kadar alacağı yolla ilgilidir. Aslında, bir güç kablosundan beklediğimiz, sağlıklı bir biçimde elektriği prizden alıp müzik sistemimize getirmesidir. Çoğumuz evinde mevcut elektrik hattını ve standart prizleri kullanırken, mutlu ve küçük bir azınlık da özel olarak sigortadan çektirdiği hattı, özel prizler ve hatta tek kullanımlık- sigortaları aracılığıyla aletleriyle buluşturur. Ama yine de iş bununla bitmemektedir. Filtreli ya da

Stereo Mecmuası

filtresiz çoklu prizler ve bu prizlerle müzik aletlerimiz arasında kullandığımız güç kabloları ses üzerinde belirleyici bir rol oynarlar. Belirli fizik kurallarına bağlı olarak mühendislik anlamında yapacakları hizmetleri sınırlı bir oranda yerine getiren bu kablolar, asli görevlerini tamamladıktan sonra high end tutkunlarına duyulabilir ses üzerinden yeni vaatlerde bulunurlar. Bu bazen ince bir matematik hesabını, bazen hassas bir kulağı, bazen ortamın özelliklerini ölçen mucizevi bir cihazı, bazen de kullanılan bileşenlerin bakır/gümüş/altın gibi maddesel özelliklerini referans olarak kabul eder.

Yine konumuz olan güç kablolarına döndüğümüzde, bu kabloların interconnect ve hoparlör kabloları kadar iş yapmadığını da biliriz ama çoğu kez kutunun içinden çıkan elektrik kablolarını hiç değiştirmeden kullandığımız da çok olmuştur. Yine bir tanıdığımın, ünlü bir hi-fi firmasına hangi marka güç kablosunu kullanması gerektiğini yazması üzerine gelen yanıt aşağıdaki gibidir: “Niçin soruyorsunuz, yoksa kutunun içinden kablo çıkmadı mı!” Bazı firmalar kutudan çıkan kendi kabloları dışında başka hiçbir kabloyu önermemektedir.

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 1 2

15 gündür yanmakta olan kablomuz, LessLoss‟un “Dynamic Filtering Power Cable Original” adını taşıyordu. Oldukça estetik görünümü olan, 2 metre uzunluğunda ve üçlü helezonik yapıda tasarlanan kablo, kırmızı şık Oyaide fişleri ile daha dinlemeye başlamadan önce ilgimizi çekiyor. Esnek gövdesi, ona dar yerlerdeki kurulumlarda dahi artı özellikler sağlıyor. Ben, “FlowFlux” teknolojisi patenti ile üretilmiş bu kabloyu bir CD player klasiği olan Naim CDS3‟ümün güç beslemesi XPS‟e taktım ve 100 saati n so n u nda de ğiş imi de gö rere k değerlendirmeleri yaptım.

Jormin ve davulda da Paul Motian‟dan oluşan üçlünün (ECM /2005) albümü “Goodbye”, adeta siniri alınmış topluluk üyelerinin harikulade yorumlarından oluşuyordu. Albümün açılış parçası Stephen Sondheim‟in ünlü bestesi “Send In The Clowns”, özellikle piyanonun tuşelerini her mezurda değişen tonlamalar üzerinden kulaklarımıza iletirken, güç kablomuzun sakinliğiyle de güzel melodisini başarıyla hissettiriyordu. Zillerdeki detay, kontrbasın her notada tane tane kendini duyurması ve arka planın sessizliği daha ilk sortide kablonun başarıyla görevini yaptığını gösteriyordu.

Kablonun performansını anlamak için yaptığım testte, farklı türdeki müziklerin kayıtlarını tercih ettim. Piyanoda Bobo Stenson, kontrbasta Anders

Güç kablosu testimizde bu kez daha coşkulu düet albümü “Concerts” (Dreyfus Jazz/2004) ile devam ettik. İki mucizevi virtüöz, basklarnette Michel Portal

Stereo Mecmuası

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 1 3

ve bandoneonda Richard Galliano‟nun bu canlı kaydında dinlediğimiz Michel Portal bestesi “Ivan Ivanovitch Kossiakof” önce klarnetin bol klape efekti, ardından da bandoneonun duygusal ve coşumcu tınısıyla inanılmaz bir finale koşarken, bizler de duyduğumuz seslere inanamıyorduk. Birbiriyle böylesine başarıyla birleşen iki ayrı aileden gelen çalgıya eşlik eden alkışlardan önemli bir parçayı da kablomuz hakediyordu. Doğallıkla sıcaklık arasında gidip gelen ses, fazlasıyla memnuniyet vericiydi.

İlerleyen dakikalarda, bu kablo ile ilgili başka bir canlı kulüp kaydı da (kablonun sıcak tonlarına istinaden) neden Patricia Barber olmasın dedik ve “Companion” albümünden neredeyse 10 dakikalık bir maratonun koşulduğu final parçası, Santana‟nın ünlü bestesi “Black Magic Woman”ın kollarına bıraktık kendimizi. Barber‟ın vokalinde içtenliğin teknik ile başarıyla birleşmesi, vurmalı çalgıların doğulu söylemi ve tıpkı sürekli bas gibi fonda eksilmeyen Hammond orgun sesi ile anılarımazda bir yolculuğa çıktık. Gitarın anlattığı hikayeyi de terkimize alarak müzik yolculuğumuzu sürürdük. Barber‟ın şeker gibi tınlayan zillere nazire yapan ve dudaklarının arasından çıkan her hecenin net bir biçimde anlaşıldığı yorumuyla müzik evreninin gizlerine bir kez daha vardık. Mozart‟sız test olmaz deyip, lirik tınılara daha fazla canlılık katan güç kablomuz LDFPCO‟e başka bir sorumluluk daha yükledik. Dönem enstrümanlarıyla yapılmış bu kayıtta bir erkek soprano Michael Maniaci‟nin performansına kulak verdik. Martin Pearlman yönetimindeki Boston Baroque Orkestrası‟nın “Mozart Arias For Male Soprano” (Telarc/2009) albümünden, castrata geleneğinin bir uzantısı olarak Maniaci‟nin seslendirdiği Exultate, Jubilate K.165 eserinin “Allegro” bölümünü dinledik. Bu başarılı yorumda,

Stereo Mecmuası

eserin en önemli bölümündeki çarpıcı melodiyi tüm gizemli yapısıyla birlikte duymayı başardık.

Ve vardığımız sonuç, LessLoss Dynamic Filtering Power Cable Original‟ın özellikle her türlü vokal, trio ve küçük orkestralarda beklenilenin üzerinde bir performans verdiği, enstrümanları birbirlerinden koparmadan öne çıkardığı ve doğallıkla sıcaklık arasında adı gibi dinamik bir yapı sergilediği üzerineydi. Gövdeli bir tınıya sahip olan ve basları şişirmeden ileten bu kablo, yarattığı sahne başta CD playerlar olmak üzere preampli ve pikap katlarında da başarıyla kullanılacak yapı özelliklerine sahip gözüküyor. Sesi fazla değiştirmeden sahne derinliğiyle birlikte dinginlik ve arılık isteyenlere, 500 -1000 USD arasındaki ligde iyi bir seçenek oluşturuyor LessLoss güç kablosu. Üstelik yanma süresini henüz tamamlanmamışken...

Merih Akoğul

Kullanılan sistem: Amplifikatör: Musical Fidelity Tri-Vista 300 Hoparlör: Harbert Super HL5 CD Player: Naim CDS3 ve XPS Ara kablo (CD-ampli): DH Labs-Silver Sonic “Revelation”

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


Stereo Mecmuas覺

Say覺 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 1 5

Tannoy Revolution DC6

Tannoy, İskoçya kökenli bir firma. İlk olarak Londra'da 1926 yılında Tulsemere Manufacturing Company adı altında kurulan firma daha sonraki yıllarda İskoçya'da Coatbridge kentindeki merkezine taşındı. 2000'lerde firma el değiştirerek TC Group bünyesine girdi. Tannoy ismi tantalum bir alaşımdan gelir. Firma kendi bulduğu bu malzemeyi elektrolitik rektifiyer olarak kullanmıştır. Bu malzemeyi keşfetmelerinin hemen ardından 1930'ların başında firmanın ismi Tannoy olarak değiştirilir. Tannoy o yıllarda seslendirme sistemleri üzerine uzmanlaşmıştı. 1930'larda II Dünya Savaşı tehlikesinin ortaya çıkmasıyla birlikte İngiliz Ordusu firmanın en önemli müşterisi haline gelmişti. Bu yıllarda firma “Dual Concentric” hoparlör teknolojisini geliştirir. Bu teknoloji geçmişten günümüze bazı firmaların kullandığı koaksiyel sürücülerin Tannoy versiyonudur. Ancak bilindiğim kadarı ile bu sürücüleri üreten firmalar arasında en uzun soluklu üretim Tannoy tarafından yapılmaktadır. “Dual Concentric” veya koaksiyel yapı çok basit bir anlatımla tiz sürücü ünitesinin orta ve/veya bas sürücünün ortasına yerleştirilmesidir. Bu tasarım konusunda Tannoy 1930'lu yıllardan beri

Stereo Mecmuası

uzmanlaşmıştır. Tannoy ile ilgili olarak ilginç bir not eklemek isterim. Özellikle İngiliz Topluluklar Birliğine mensup ülkelerde Tannoy ismi çoğu zaman açık alan seslendirmesi anlamında kullanılır. Bunun en önemli sebebi firmanın bu konuda uzmanlığının yanında 1940'larda ürettiği bazı modellerin 2000'li yıllara kadar kullanımda kalmasıdır. Buna en önemli örnek Pontin's firmasının yaz kamplarıdır. 1940'lı yılların sonlarında kurulan Tannoy üretimi hoparlör ve amplifikatör sistemleri 2010 yılına kadar neredeyse 70 yıl boyunca kullanılmıştır. İşte Tannoy böylesine ilginç bir üretici. Günümüzde başta Prestige serisi olmak üzere firmanın hifi dünyasında fanatik bir kullanıcı topluluğu var. Prestige tabii ki çok farklı bir seri bunu kabul etmek lazım. Ülkemizde Tannoy geçtiğimiz yıllarda özellikle ekonomik fiyat etiketi taşıyan MX (o dönemin Mercury) serileri ve daha üst bir seri olan Saturn serisi ile meraklılarla buluşmuştu. İlerleyen dönemlerde Tannoy markasından çok fazla bahsedilmez oldu. Forum Audio bu sene bu duruma bir dur demeye karar verdi ve hi-fi meraklılarını

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 1 6

sevindirdi. Tannoy gibi büyük bir markayı daha yaygın olarak piyasada görmek mutluluk verici olacak. Bu haberin ardından temas kurduğumuz Forum Audio'ya bir Tannoy hoparlörü test etmek istediğimizi ilettik. Firmanın olumlu yaklaşımı ile yeni Tannoy'lar ülkemize gelir gelmez bir örnek Stereo Mecmuası'nın İzmir karargahına gönderildi. Bu yazımızda mercek altına alacağımız model firmanın giriş seviyesinin hemen üzerinde konumlanan Revolution serisinden DC6 modeli.

elimizdeki imkanlarla bunu test etme olasılığımız yok ancak bu formun hoparlörlere yakıştığını söyleyebilirim. Gerçekten de hoparlörler klasik kabin formunun çok dışında, akıcı bir forma sahip. Bu formun altında hoparlör kabininde farklı bölgelerde kullanılan farklı kalınlıklardaki bölümlerde dikkat çekiyor.

Revolution serisi, Tannoy firmasının hem stereo hemde ev sinemasında kullanılabilecek bir serisi. Firma bu seride uygun fiyat etiketinden ziyade performansı ön plana çıkartmış. Özellikle Tannoy geleneğini de yansıtılmış. İsterseniz test edeceğiniz DC6 modelinin özelliklerine kısaca bir göz atalım. Tannoy bu seride ilginç bir çizgi ile karşımıza çıkıyor. İlk dikkat çeken şey, tasarım. Firma trapezoid bir tasarım kullanmış Revolution serisinde. Bu şeklin en önemli getirisi iç titreşim ve yansımaları minimize etmesi. Bunun yanında hoparlörler olduğundan daha küçük gözüküyor. Firma daha üst serilerde daha yuvarlak hatları tercih etse de, Revolution serisinde daha keskin çizgiler kullanmış. Bunun en önemli sebebi olarak, firma yaptığı akustik ölçüm ve geliştirmeleri gösteriyor. Tabii ki

Stereo Mecmuası

Sayı 27

Kullanım kılavuzunda ön plana çıkartılmayan bu özellik son yıllarda bazı iddialı hoparlörlerde dikkatimi çekiyor. Bu kullanımın sebebinin farklı noktalardaki yansıma ve titreşimlerin önlemesi olduğunu biliyorum. Bazı üst seviye hoparlörlerde son derece karmaşık yapılara rastlıyoruz. Revolution serisinde de bu tasarım anlayışından esintiler görebilmek mümkün. Firma kros-over içinde üst modellerden bir çok alıntı

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 1 7

yapmış. Özellikle bu fiyat etiketi taşıyan bir üründe görmeyi ummadığımız “Dual Concentric” sürücünün tam performansla çalışabilmesinin sağlanması için bir çok ayarlama yapılmış. Bunun yanında gümüş kaplı bakır iç kablolama ve kromlanmış hoparlör terminalleri gibi bir çok ayrıntı ile hoparlör, pazara iddialı bir şekilde sunulmuş. Tüm Revolution serisinde bu özen dikkat çekiyor. Hoparlördeki en önemli sürpriz yazının başında belirttiğim gibi “Dual Concentric” sürücü. Firma ile özdeşleşen bu sürücülerin Revolution serisi gibi göreceli uygun fiyat etiketine sahip bir hoparlörde karşımıza çıkması ilgi çekici. DC6 üzerinde, 25mmlik bir titanyum dom sürücü var. Firmanın lisanlı “Tulip WaveGuide” teknolojisi ile donatılmış. Titanyum tiz sürücü 150mm'lik mid/bas sürücünün ortasına yerleştirilmiş. İşlenmiş kağıttan üretilen mid/bas sürücü ve tiz sürücünün teknik özellikleri şu şekilde; hassasiyet 88dB (2.83 Volts @ 1m) nominal empedans 8 Ohm, frekans cevabı ise (-6dB) 46Hz – 35kHz aralığında. Teknik özellikleri bir kenara bırakalım isterseniz. Tannoy Revolution DC6 kutusu elime ulaşır ulaşmaz hemen açtım. Bana gönderilen paket sıfır ambalajında olduğu için kutuyu açar açmaz mis gibi bir cila kokusu kapladı ortalığı. Hoparlörler venge ile

Stereo Mecmuası

gül ağacı arasında bir renge sahip, katalog içerisinde bu renk Espresso olarak geçiyor. DC6 modelindeki tek renk seçeneği bu ancak Revolution serisinin diğer üyelerinde açık renk seçeneği de mevcut. Hoparlör yukarıda ayrıntılı yazdığım şekilde farklı bir forma sahip. Bu form ile olduğundan daha küçük gözüküyor. Hoparlörün ızgarası mıknatıslı tasarlanmış. Tannoy tasarımcıları mıknatısların yapışacağı metal bölümü kabinin içine gizlemişler. İlk bakışta ızgarayı nereye takacağınız bilemiyorsunuz ancak olması gereken yere getirdiğinizde ızgara yerine yerleşiyor. Güzel bir ayrıntı... Hoparlörü hemen Triangle Boomerang hoparlör standıma yerleştirdim. İçerisi saçmalarla dolu olan bu stand'in formunu çok beğeniyorum ve raf tipi hoparlör kullandığım sürece muhtemelen sistemin ayrılmaz bir parçası olacak. DC6'ya hızlı bir şekilde bağlantıları yaptım. Hoparlörün 88dB'lik hassasiyetini göz önüne alarak amplifikatör olarak Exposure Model VIII güç amplisi ve yine test için elimde bulunan TEAC CR-H500NT müzik sistemini kullandım. CD çalar olarak Goldenote Koala Tube, pikap olarak ise Ereshkigal/ Dynavector DV507Mk.II / Goldenote Boboli Signature kullanıldı. İlerleyen günlerde ise düşük çıkış gücüne rağmen Verdier Triode Spirit 2A3 amplifikatörümü de

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 1 8

devreye soktum. İlk olarak TEAC CR-H500NT ile dinletilerime başladım. Daha ilk notalardan itibaren Revolution DC6'nın farklı bir hoparlör olduğunu anlıyorsunuz. Koaksiyel sürücüler kendisine çok özgü bir sahneye sahiptir, DC6 içinde aynı şeyi söyleyebilirim. Bazı kurulumlarda -özellikle kule tipi hoparlörlerin çok küçük odalarda kullanıldığı durumlarda hoparlörlerin sürücülerini ayrı ayrı duyarsınız. DC6'da bunun tam tersi bir durum var, hoparlörü nereye koyarsanız koyun, sürücüleri ayrık şekilde duymak mümkün değil. Bu da dinletileri çok farklı hale getiriyor. Tannoy bu küçük monitörde bas refleks portunu kabinin arka bölümüne yerleştirmiş. Konumlandırma sırasında hoparlörünüzü kendi zevkinize göre yerleştirmek bas performansı açısından belirleyici oluyor. Ben genelde duvardan yarım ila bir metre arasında en keyif aldığım performansı aldım. Bas demişken, hoparlör küçük forumuna rağmen son derece başarılı bir bas performansına sahip. Bazı küçük monitörleri dinleyen okuyucularımız bu şaşırtıcı durumu eminim ki kendi kulakları ile duymuşlardır. Tannoy DC6 tam olarak bu sınıfın içerisinde yer alıyor. Dinletiler sırasında ağırlıklı olarak plak dinlemeye karar verdim. Son dönemlerde AK Müzik, EMI ve Ekinoks Müzik çok güzel plaklar ithal ettiler ülkemize. Hal böyle olunca asıl ağırlık plaklarda

Stereo Mecmuası

Sayı 27

oldu. Tabii bunun yanında Dynavector DV507 pikap kolunu da test için hazırlamak daha kolay oldu. Dinletilerim sırasında dayanamayıp Verdier Triode Spirit 2A3 amplifikatörümü de devreye soktum. Bu harika amplifikatör 2A3 tüplerle donatılmış ve sadece 3W gücünde. Tannoy ile çok başarılı bir performans ortaya koydu. Ancak amplinin gücü daha fazla olsa çok daha fazla keyif alacağıma eminim. Sonuçta single ended triode (SET) ampliler ile kullanıma uygun değil tabii ki DC6'lar. Ancak güzel bir push pull ampli ile ortaya keyifli sonuçlar çıkacağı belli. Dinletilerim sırasında ön plana çıkan bazı albümler şu şekilde; Body And Soul, Billie Holiday'in 1957 yılı albümü. Kariyerinin dördüncü albümünde müzisyene çok iyi bir kadro eşlik ediyor. Ben Webster, tenor saksafon. Harry 'Sweets' Edison, trompet. Jimmy Rowles, piyano. Barney Kessel, gitar. Red Mitchell, bas. Larry Bunker- Alvin Stoller davul. Albüm aslında çok garip bir zamanlamaya sahip. Vücudunun alkol ve uyuşturucu tarafından yok edildiği ve arkadaşlıklarının çöktüğü bir dönemde caz standartlarını seslendiriyor. Şarkılarda çok ilgi çekici durumlar söz konusu. Değişen sözler, alışılagelmişin dışında telaffuzlar. Albüm Speaker Corner tarafından basıldı ve AK Müzik tarafından ülkemize ithal edildi. Albümde vokal caz sevenlerin marş

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 1 9

olarak nitelendirdikleri şarkılar var. Embraceable You ve Moonlight In Vermont gibi şarkılarda insan bazen Ella Fitzgerald ile kıyaslama yapıyor. Tannoy DC6 vokalleri son derece doğrudan odaya dağıtıyor. Gerçekten çok farklı bir sunum. Özellikle sahne konusuna meraklı okuyucularımızın bir kulak kabartmasını tavsiye edeceğim bir performansa imza atıyor bu minik monitörler. Yine vokallerin ön plana çıktığı bir albüm, bu kez bir CD'den notlar. Rahmetli Arif Mardin için hazırlanan All My Friend Here. 2010 yılında yayınlanan albüm yazılan çizilenlere göre Mardin hayattayken yapılan son kayıtlar. Mardin hayatı boyunca çok farklı müzik tarzlarından insanlarla çalışmıştı. All My Friend Her albümünde de böylesine bir çeşitlilik var. Ancak Mardin'in beste ve kompozisyonları farklı isimler ve farklı müzik tarzlarından müzisyenler tarafından yorumlanınca son derece zengin bir içerik ortaya çıkmış. Albümün açılış parçası "The Greatest Ears In Town" Bette Midler tarafından seslendirilmiş. Belki de albümün en dikkat çekici şarkılarından bir tanesi. Norah Jones yorumu ile "Longing For You" geniş bir müzisyen topluluğunun dikkat çektiği "All My Friends Are Here" ve ayrıca Chaka Khan vokali ile "So Blue" ve Dr. John vokali ile "Chez Twang's" albümün dikkatle dinlenmesi gereken şarkıları. Ortaya çıkan

Stereo Mecmuası

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 2 0

performans yine çok başarılı. Farklı müzik tarzlarını olması gerektiği şekilde veren DC6 vokallerde müthiş bir performans gösteriyor. Bence önemli bir nokta Tannoy'un detaylardan ziyade şarkıların genelini ön plana çıkartması. Bu da insanı müziğin içerisine alıyor hemen. Albüm Ekinoks Müzik tarafından ülkemize ithal edilmiş. Son günlerde takıntılı olduğum bir plak Son House'un Pure Pleasure tarafından yayınlanan Father Of The Delta Blues: The Complete 1965 Session albümü. Albüm 12 ila 14 Nisan 1965 tarihinde Columbia plak şirketinin New York'da bulunan stüdyolarında kaydedilmiş. Albümde seslendirilen şarkıların bir çoğu House tarafından kariyeri boyunca doldurulan 78'liklerden seçilmiş. Seçki, neredeyse tüm önemli House şarkılarını içermesi açısından zaten ilgiyi hak ediyor. Ancak şarkılardaki Son House performansı çok önemli. Öylesine bir kayıt performansı gösteriyor ki, etkilenmemek imkansız. Bazı şarkılarda 1960'larda blues'un yeniden keşfedilmesi akımında başı çeken topluluklardan Canned Heat'ten Alan Wilson'da, House'a eşlik ediyor. Wilson, müzisyenliğinin yanında müzik araştırmaları ile tanınan bir isim. Bazı şarkılarda gitarı, bazı şarkılarda armonikası ile Son House'a eşlik ediyor. Gitarla eşlik ettiği parçalar, Empire State Express, Yonder Comes My Mother, armonika ile eşlik ettikleri ise, Levee Camp Moan.

Stereo Mecmuası

Sayı 27

Orijinal kayıtlar ise John Hammond ve Frank Driggs tarafından yapılmış. Plağın kaydı ölümcül güzellikte. Düşük güçlü Verdier ile Tannoy kombinasyonunda bile sonuçlar müthiş. Rock dinletilerimde yakın zamanda edinerek arşivim için son yılların en büyük bombasını patlattığım (kendi adıma tabii ki) Fransız Magma topluluğunun Üdü Wüdü albümü ön plana çıktı. 1976 yılında yayınlanan albüm bir şekilde basçı Jannick Top'un solo projesi gibi görülebilir. Zaman açısından albümün büyük bölümünü Top'un besteleri kaplar. Özellikle plağın ikinci yüzünü kaplayan "De Futura"ya göz atarsak bu durumu daha iyi anlarız. Son dönemlerde kendi bloğumda bu albüme göz atmıştım. Biraz alıntı yapayım. Albümdeki ekip şu şekilde Christian Vander davul, piyano, klayve, perküsyonlar. Jannick Top - bas, üflemeli aranjmanları, vokal ve sintisayzırlar Klaus Blasquiz, vokal, perküsyon. Alain Hatot - saksafon, flüt. Patrick Gauthier - piyano, sintisayzırlar. Bernard Paganotti - bas, vokal. Stella Vander - vokaller. Lisa, Lucille Cullaz ve Catherine Szpira vokaller. Peki bu albümün bende takıntı olmasının sebebi nedir sorunun cevabını gelirsek. Albümdeki iki şarkı bu noktada ön plana çıkıyor, "Soleil d'Ork" ve "De Futura" De Futura gerçekten önemli bir nokta. Müzik eleştirmeleri tarafından progresif rock ile Zeuhl müzik arasında kurulan önemli bir köprü

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 2 1

olmasının yanında bana göre özellikle 1980'lerde ortaya çıkan "Heavy Metal" müzik alt türleri içinde önemli bir yapı taşı. Hatta çok daha ekstrem müziklere açılan çok mühim bir kapı olarak addetmek mümkün. Albüm son derece enerjik ve bir o kadar karmaşık. Vokaller, sert riff'ler, yumuşayan korolu bölümler yani ne arasanız bulabilirsiniz. Tannoy genel performans açısından son derece başarılı ancak hoparlörün konumunu biraz geriye alarak basları arttırdığımda çok daha keyif verici. Bu durumda bir küçük hatırlatma yapmak gerekiyor hoparlörün konumlandırması son derece mühim. Aldığınızda optimum performans için bu konuda biraz mesai harcamalısınız.

göstermek için biraz güç istiyor. İyi bir solid-state veya push pull vakum tüplü ampli ile keyif içerisinde kullanabilmek mümkün. Tüm raf tipi hoparlörlerde olduğu gibi bilinen avantaj ve dezavantajlar DC6 içinde geçerli. Özellikle çok enstrüman/müzisyenli müzik tarzlarında herkese hitap etmeyebilir ancak küçük orkestra ve topluluk müzisyenlerinde bambaşka bir keyif söz konusu. Bu arada merak edenler için DC6'nın dahil olduğu Revolution serisinde kule tipi hoparlörlerde mevcut. İlginç sürücüleri, firmanın kendisine özgü ses rengi ile Tannoy'u yeniden ülkemizde görmek mutluluk verici.

Tannoy markasını yeniden Türkiye pazarında görmek güzel. Giriş seviyesinin hemen üzerinde konumlanan Revolution serisinin en küçük modeli DC6 pek ucuz bir ürün değil bunu kabul etmek lazım. 1.580TL'lik (KDV dahil) fiyat etiketi ile iddialı bir performans sunan bir hoparlör. Bunun en önemli sebebi Tannoy'a özgü “Dual Concentric” sürücüler. Klasik hoparlör sürücülerine göre farklılığı daha ilk dakika da anlaşılan bu ilginç sürücülerin kendisine özgü bir sahnesi var. Hoparlörün boyutuna göre şaşırtıcı bas performansı, yeterli detay seviyesi ile raf tipi hoparlörler pazarında ilginç bir alternatif olarak karşımıza çıkıyor. DC6 gerçek performansını

Hakan Cezayirli

Stereo Mecmuası

Tannoy Revolution DC6 Temsilci: Forum Audio Fiyat: 1.580TL (KDV Dahil) Test Sistemi Exposure Model VIII, Verdier Triode Spirit 2A3 , TEAC CR-H500NT amplifikatör Goldenote Koala Tube CD Çalar Ereshkigal / Dynavector DV507MkII / Goldenote Boboli Signature

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


Stereo Mecmuas覺

Say覺 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 2 3

Triangle Kuma

Triangle, Fransa'nın önde gelen 3 hoparlör üreticisinden bir tanesi. 1980 yılında kurulan firma bundan 5 yıl sonra ilk önemli hoparlörleri ile pazarda tanınmaya başlar. Ancak firmanın yükselişe geçmesi 90'lı yıllarda yaşanır. Antal, Comete gibi bugün hala üretilen modellerin yanında üst uç sınıf Magellan ile önemli bir sükse yapar. 2000'lerde bu yükseliş devam eder. Triangle 2000'lerin sonunda yaklaşan 30. yılı sebebi ile hazırlıklara başlar. Firma uzun zamandır üretimde bulunan Stratos serisinin yerine tamamen yeni tasarlanmış Genese serisini pazara tanıtır, Magellan serisi baştan aşağıya yenilenir. Esprit serisi de baştan aşağı yenilenerek meraklılara sunulur. Aslında aradan geçen uzun yıllardır firma genel karakteristik özelliklerinden vazgeçmez, tüm sürücüleri kendisi üretir, firma ile özdeşleşmiş yarı horn yapılı tiz sürücüleri kullanır. 2010 yılında firmanın 30 doğum günü anısına Comete ve Antal'ın özel versiyonları üretilir. Yenilikler bununla da kalmaz Color serisi adı altında yepyeni bir seri duyurulur. Bu seri kabin renkleri ile dikkat çekmesinin yanında Triangle'ın ürettiği yeni tiz

Stereo Mecmuası

sürücüler ve göreceli uygun fiyat etiketleri ile firmanın 30. yılını kutlamak için ürettiği ürünler olarak kayıtlara geçer. Geçtiğimiz senelerde Goldenote firmasının sahibi ile sohbet ederken ilginç şeyler öğrenmiştim. Farklı ülkelerde farklı hoparlör renklerinin popüler olduğunu ve pazarda başarılı olmak için talep edilen renkleri de ürün portföyünde tutmak gerektiğini söylemişti. Örneğin Almanya ve Rusya pazarlarında beyaz renk hoparlörlere önemli bir talep olduğunu, Kuzey ülkelerine çıktıkça açık renk ağaç desenlerinin talep gördüğünü, Avrupa ve Amerika pazarlarında koyu kahverengi, kızıl hatta turuncuya kaçan renk seçeneklerinin genelde popüler olduğunu, Uzakdoğu pazarında ise lake kaplama seçeneklerinin talep gördüğünü biliyorum. Ülkemize dönüp baktığımda venge ve siyah renk daha popüler sanırım. Triangle, Color serisinde şimdilik üç yakın gelecekte ise dört renk sunuyor olacak. Siyah, beyaz, kırmızı ve yakın gelecekte sarı. Ancak bir çok pazarda bu renkler fazla iddialı olacağından Color serisinin ahşap

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 2 4

rengi modellerini de pazara sürmüş. Ahşap modellerde hoparlör kabini de daha alışılagelmiş yapıda. Color serisindeki keskin kıvrımlar, yeni hoparlörlerde daha klasik çizgilere bırakmış yerini. Hi-fi pazarının sadece ürün üretmekle kalmayıp, üretilen ürünün pazarlaması için gerekli seçenek ve hatta enstrümanların kullanılması gerektiğine dair önemli bir ipucu bu bence. Her zaman yazdığım gibi boyutu ne olursa olsun bu bir endüstri ve başarılı olabilmek için farklı stratejiler geliştirmek gerekiyor. Bir gün ülkemizden yurt dışına açılan bir firma olacak ise tüm bu konularda çözümler üretmek zorunda. Bu tarz örnekler bize ilerisi için önemli ipuçları sağlıyor. Neyse konumuza dönelim. İşte ahşap rengi üretilen daha çok yeni iki üründen bir tanesi sıcağı sıcağına Stereo Mecmuası'nda. Yeni ürünlerin isimleri Kuma ve Zeta. Triangle'ın Türkiye distribütörü Fil Elektronik'e Kuma modelini test etmek istediğimizi ilettik ve hoparlör karargahımıza gönderildi. Kuma, son derece derli toplu bir kule tipi hoparlör. Yaklaşık 1 metre (96,5 cm) boyunda, genişliği 27,5 cm ve eni 18,8 cm. Triangle firmasının neredeyse tüm hoparlör gamında firmanın kendisine özgü ayakları vardır. Bu ayaklara Kuma modelinde yer verilmemiş ancak alt bölümde spike'lar unutulmamış. Triangle'ın geleneksel ayaklarına yer verilmeyince hoparlör daha az yer kaplıyor gibi

Stereo Mecmuası

Sayı 27

gözüküyor. Hoparlör üzerinde Triangle'ın yeni ürettiği tiz sürücüler var. Mid ve bas sürücüler ise Esprit serisinde kullanılan sürücülerle aynı. Krosover'da bazı değişiklikler yapılmış. Triangle, Zeta ve Kuma modellerinin yanında Color serisinde de yeni tiz sürücülerini kullanıyor. Bu yeni tiz sürücüler alıştığımız yarı horn yapıda değiller. Metal koruma gerisindeki sürücünün üzerine firmanın logosundan alınan küçük bir çizgi konulmuş. Karakteristik tiz sürücüyü görmesiniz bile logoyu hatırlayarak hoparlörün bir Triangle olduğunu kolaylıkla fark edebiliyorsunuz. Yeni hoparlörlerde (Zeta ve Kuma) dikkatimi geçen şeylerden bir tanesi biraz daha güçlü solid state ve push pull vakum tüplü amplilerle daha iyi anlaşması. Tabii ki binlerce euro'luk Single Ended Triode'larla bu fiyat skalasındaki bir hoparlörü kullanmak isteyen olmayacaktır ancak ben yine de zamanımın büyük bölümünü SET amplim ile eşleyerek geçirdim. Gelelim dinleme notlarımıza, İlk albüm Sera Una Noche'nin çok başarılı ikinci albümü La Segunda. MA Recordings'ten (M062A) yayınlanan albümün kaydı müthiş. Geniş bir alanda tek bir mikrofonla kaydedilen albümde enstrüman ayrımı sağlanması için kayıt mühendisi ve firmanın sahibi Todd Garfinkle müzisyenleri farklı

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 2 5

yüksekliklerde ve birbirlerinden uzak yerleştirmiş. Albüm ilk albümde olduğu gibi tango, milonga ve vals gibi Güney Amerika denince akla gelen melodilerle dolu. Bir bölümü geleneksel olan şarkılar modernleştirilmiş ve farklı bir yorumla seslendirilmiş. Hem sisteminizi test etmek hemde oturup keyifle müzik dinlemek için ideal bir albüm. Kuma'yı daha önceki dinletiler sırasında -kendi sistemim açısındanoptimal şekilde yerleştirmenin akabinde ortaya çıkan sahne çok hoşuma gitti. Detaylar olması gerektiği şekilde. Yen tiz sürücünün gelişiyle Triangle hoparlörü yeniden akordlamış ve bir üst seri olan Esprit'e göre daha farklı bir ses karakteri var. Belki bu durumu ilk dinleyişte anlayabilmek mümkün değil ancak ben kendi sistemimde çok uzun zamandır Esprit Es serisinden Comete'leri kullandığım için bu durumu çok rahatlıkla tespit ettim. Tizler biraz daha geri planda, mid karakteri tamamen aynı ancak bas biraz daha artmış. Bu durumu Esprit serisinin güncel sürümü Ex'lerde de tespit edebilmek mümkün. La Segunda'ya geri dönersem 17 şarkıdan oluşan albümde Nocturna, Boedo, La Roca gibi şarkılar ön plana çıkıyor. Vokaller, müzisyenlerin performansları müthiş. Harika bir albüm ve Kuma'da bunu iyi yansıtıyor. John Zorn benim çok sevdiğim bir müzisyen. Adamın

Stereo Mecmuası

elini atmadığı alan yok ancak el attığı her alanda yaptığı işler müthiş. Tzadik Records bayrağı altında farklı müzisyenlerin çok ilginç çalışmalar da yayınlayan müzisyenin ben özellikle Bar Kokhba Sextet, Electric Masada, Masada, Naked City çalışmalarını seviyorum diyeceğim de aslında ne yaparsa yapsın kulak kabartmaya çalışıyorum desem yeridir. Zorn'un Book Of Angels CD'lerinden bir kısmını zaman zaman Stereo Mecmuası Müzik sayfalarında veya kendi bloğumda sizlerle paylaşıyorum. Bu kez Bar Kokhba albümünden bahsetmek isterim. Bu aslında Masada projesi için hazırlanan şarkıların yeniden düzenlenerek daha küçük yapılı toplulukların çalması için hazırlanan şarkılardan oluşan çift CD'lik bir albüm. Bir tarafıyla avant-garde caza bir tarafıyla da Ortadoğu etnik müziğine dayanan albümdeki müzisyenler göz kamaştırıcı. Kayıtta çok iyi. Avant-garde caz deyince hemen korkmayın, albüm çok uçlarda gezinen bir albüm değil, world müzik sevenlerin dahi bazı tatlar alacağı türden bir Zorn çalışması bu. Albüm "Gevurah" ile start veriyor. 25 şarkı boyunca devam ediyor. Şarkıların derinliklerinde müthiş bir detay var. Bir bakıyorsunuz Marc Ribot veya John Medeski şaha kalkmış ince ince sololarla kulaklarımıza bayram ettiriyorlar, bir bakıyorsunuz yaylı çalgılar kulağımıza yakın gelen melodileri topluca icra

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 2 6

ediyorlar. Triangle Kuma, hemen her detayı yakalıyor ve sunum gayet dengeli. Triangle'ın yeni konsepti bir çok meraklıyı mutlu edecek gibi duruyor.

büyük müzik marketlerde de bulunabiliyor. Kuzey cazının karakteristik özelliklerini hemen fark edeceğiniz bu CD'ler Triangle Kuma ile iyi uyum sağladı.

ACT plak şirketinin albümlerinden sıklıkla bahsediyorum. Genelde nordik bayan vokal albümlerini edinsem de, her zaman ilginç CD'ler yayınlıyorlar. Son dönemlerde Signature serisi adı altında fiyat etiketi makul CD'lere denk gelmeniz mümkün büyük müzik marketlerde. Plak firmasına bağlı önemli müzisyenler için hazırlanan bu seri, genelde 2 CD'den oluşuyor. Harika tasarımlı bu CD'lerin kayıt kalitesi de son derece yüksek. İsveçli gitarist Ulf Wakenius için hazırlanan CD'den bahsetmek isterim sizlere. Uzun yıllar Oscar Peterson dörtlüsünde müzik yapan Wakenius, Ray Brown üçlüsü ile de uzun zaman çalışmış. Kendi topluluğunda davulda Jack DeJohnette, saksafonlarda Bill Evans (caz müziğindeki ikinci Evans, piyanist olan ile karıştırmayın) ve Bob Berg ile yaptığı çalışmalardan, ACT'ın en önemli isimlerinden Nils Landgren gibi isimlere kadar geniş bir müzisyen topluluğu işe yaptığı çalışmalara yer verilen CD'nin içeriği de müthiş. Keith Jarreth, EST gibi önemli isimlerin şarkılarının yorumlarından etnik çalışmalara kadar uzun ve son derece keyifli bir şarkı listesi var. ACT ülkemizde Ekinoks Müzik tarafından dağıtılıyor ve Signature Edition albümler

Martha Argerich, London Symphony Orchestra (Claudio Abbado yönetiminde)-Chopin - Piano Concerto No 1 in E minor Op 11 DG 453 567-Liszt Piano Concerto No 1 in E flat DG 453 567 (Deutsche Grammophon 139383) plağına göz atalım şimdi. Speaker Corners tarafından basılan plağın kaydı gayet başarılı. Uzun zamandır evimde kule tipi bir hoparlör bulunmadığı için ne olacağını merak ediyordum doğrusu. Daha önce ele aldığımız bu plaktan Birkaç ufak not; Martha Argerich, Arjantin'in klasik müzik dünyasına önemli hediyelerinden bir tanesidir. Kendisine özgü tuşeleri mükemmel tekniği ile günümüzün önde gelen piyanistlerinden bir tanesidir. Londra Senfoni Orkestrasını yöneten Claudio Abbado klasik müzik severlerin yakından tanıdıkları bir isim. Bilindiği gibi 80'li yıllarda Claudio Abbado Londra Senfoninin başına gelecektir. Eserler, 1968 yılının şubat ayının ikisi ile on ikisi arasında 10 günde çalınmış ve kaydedilmiş. Böylesine bir birliktelikten ortaya çıkan icra tabii ki müthiş. Triangle Kuma bu kayıtta başarılı bir performans ortaya koyuyor. Benim açımdan durum son derece ilginç. Uzun senelerdir raf tipi hoparlör kullandığım için salondaki ses son

Stereo Mecmuası

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 2 7

derece farklı geliyor. Ses bildiğim bir ses, genel karakterde aynı şekilde ancak baslar çok daha dolu dolu. Sahne olması gerektiği şekilde oturduğum bölgenin hemen ön tarafında oluşuyor. Hoparlörleri tam düz değil biraz açıyla konumlandırmak keyifli sonuç veriyor. Her zaman söylediğim gibi hoparlörün konumuyla uğraşmak onu optimize etmek sistemlerimizde sanki yeni bir cihaz almış gibi etki edebiliyor zaman zaman. Bir haftayı geçen bir süre Kuma ile müzik dinledim. Triangle Kuma, Zeta ve Color serisi ile yeni bir açılım yapmış. Firma için yeni giriş seviyesi segmentini oluşturacak bu hoparlörlerde firmanın genel karakteristik özelliklerini kaybetmeden değişiklikler yapmış. Bas performansındaki artış, tizlerin bir miktar geriye doğru alınması ilk fark edilenler. Bir üst serinin bas ve mid sürücülerinin kullanımı sayesinde detay seviyesi fiyat seviyesinin gerektirdiği beklentiyi karşılayacak düzeyde. Triangle, hoparlörlerin boyutlarını mümkün olduğunca küçük tutarak yerleşim açısından da son yıllarda dünyadaki talebi karşılamaya çalışmış gibi gözüküyor. Son ekonomik krizin ardından Avrupa ve özellikle Amerika'da daha küçük metrajlı evlerin popüler olması ile hoparlör boyutlarında farklılıklar yaşanmaya başlamıştı. Firma 30. yılı dolayısıyla

Stereo Mecmuası

çıkarttığı Antal ve Comete modellerinde ise sıkı Triangle meraklılarına arzu ettiklerini vermişti. Farklılaşmayı ise bu yeni serilerde yapması bence çok doğru bir karar olmuş. Fiyatlara göz atmak gerekirse Kuma 1.000 Euro, raf tipi Zeta ise 450 Euro fiyat etiketine sahip. Bu fiyatlandırma ile bu iki model Triangle'ın giriş seviyesine oturuyor. Ülkemizde 1.000 Euro psikolojik sınırında alışveriş yapmak isteyenlerin listelerine almaları gereken hoparlörler...

Hakan Cezayirli

Triangle Kuma Temsilci: Fil Elektronik Fiyat: 1.000 Euro Test Sistemi Exposure Model VIII, Verdier Triode Spirit 2A3 amplifikatör Audio Analog Bellini pre-amp Ortofon T-20 step up transformer Goldenote Koala Tube CD Çalar Ereshkigal / Dynavector DV507MkII / Goldenote Boboli Signature

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


Stereo Mecmuas覺

Say覺 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 2 9

Shure SFG-2 Ağırlık Ölçer

Shure, 1925 yılında kurulmuş bir firma. Shure'un geniş kitlelerce tanınmasına imkan veren ürünler başarılı mikrofonları olsa da biz analog severler, firmayı, ürettikleri pikap kafaları ile tanıdık. Aslında Shure ilk kuruluşunda kit olarak satılan vakum tüplü radyolar için parçalar üretiyordu. O dönemde radyo pazarının büyüklüğü sayesinde Shure, tek bir kişinin üretim yaptığı bir firmadan, 100 kişilik bir firmaya dönüştü. Çalışanların bir bölümü kurucu Sidney N. Shure'un aile fertleriydi. Bu büyüme 1929 yılında Amerika'daki büyük ekonomik kriz sırasında kesintiye uğrasa da, Shure'un radyoların yanında mikrofonlara el atması açısından faydalı olmuştu. 1931'de genç bir mühendis olan Ralph Glover, firmanın ilk mikrofonunu geliştirdi. 1950'lerden itibaren firma yeniden büyümeye başlamıştı. 1950'ler boyunca başarılı mikrofonları ile pazarda tanınan Shure, 1958 yılında M3D pikap kafasını geliştirir. Bu muhtemelen stereo çağının ilk önemli pikap kafasıydı. Bu kafa çok uzun süre boyunca üretimde kaldı. Ancak 1960'larda Shure bambaşka bir teknoloji üzerinde çalışıyordu ve 1964 yılında çalışmalar

Stereo Mecmuası

sonuçlandı. Ortaya çıkan pikap kafası Shure V-15 Stereo “Dynetic Cartridge” idi.

O döneme kadar yapılmış en iyi pikap kafalarından bir tanesi olan V-15, ismini aldığı 15 derecelik dikey izleme açısı, simetrik yarım radyal eliptik iğnesi ve mimarisi ile ilerleyen yıllarda analog dünyasının efsanevi ürünlerinden bir tanesi olacaktı.

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 3 0

Firma üretiminin 2 sene ardından V15 Type II modelini piyasaya sundu. Bu kafa daha iyi izleme hassasiyeti sunuyordu. Ürünün reklamları dünyanın

ilk bilgisayarda tasarlanmış pikap kafası şeklinde yapılmıştı. İkinci jenerasyon V-15 neredeyse 7 sene boyunca üretildi ve 1973'de yeniden elden geçirildi. V15 Type III olarak adlandırılan pikap kafası uzun süre üretimde kaldı. Shure günümüzde V15 geleneğini M97xE ile devam ettiriyor. Benzer tasarım anlayışına sahip olan M97xE'yi dünyanın dört bir tarafındaki pikapların üzerinde görebilirsiniz. Ancak konumuz M97 değil!

Stereo Mecmuası

Sayı 27

SFG-2 firmanın çok uzun yıllardır ürettiği bir ağırlık ölçer. Pikap sahiplerinin bir çoğunun ihtiyaç duyduğu bu basit ama etkili bir çözüm. Zaten bunca yıldır üretilmesinin, satışının ve başarısının ardında basitliği çok önemli bir etken. Shure SFG-2, 0.5 ila 3.0 gram arasında ağırlık ölçebilme kapasitesine sahip. Ürün üzerindeki ölçek 1,5 gram ağırlığa kadar ancak pikap iğnesinin yerleştirildiği bölümdeki ikinci bir ayar noktası sayesinde ölçeğin iki katına kadar tartma işlemi yapılabiliyor. 0,5 ile 1,5 gram arasında firmanın verdiği hassasiyet 0,1 gram ancak 1,5 ile 3 gram arasında bu değer birazcık artıyor ancak ölçülebilecek bir sınırda değil. Örneğin 0,1xx gramlık farklılıklar oluşuyor. Diyelim ki, 1 gramlık baskı ayarladığınızda, gerçek ayar 0,9 ile 1,1 gram aralığında oluyor. Bu durumun bir çok sebebi var ancak kullandığınız pikap kafalarının özelliklerine baktığınızda bu ayar aralığı her zaman kabul sınırlarında. Oda sıcaklığından, kolunuzun yapısına kadar bir çok faktör pikap kafası ayarlarında belirli sapmalara yol açar. Üst model pikap kollarında toleranslar azaldıkça -dolayısıyla fiyatlar arttığındasapmalar azalıyor. Ben Shure SFG-2 ile ilk tanıştığımda bu değerleri biraz iddialı bulmuştum. Bunun sebebi ürünün yapısıydı. Mekanik bir üründe hepimiz “hassasiyet” için daha rijit bir yapı bekleriz sanırım. SFG-2'nin bir

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 3 1

çok bölümü plastikten üretilmiş. Terazi ve ağırlık kısmı ise metal. İlk elinize aldığınızda bu kadar hassas olabilir mi diye sormaktan alamıyorsunuz kendinizi. Hal böyle olunca uzun süre SME V ile karşılaştırma yapmıştım. SME V, gerçekten tank gibi sağlam üretilmiş bir kol. Üzerindeki geniş ayar seçeneklerinin doğruluğu ve hassasiyet oranı son derece yüksek. Hal böyle olunca hem SME V hemde Shure ile ağırlık ayar testleri yapınca bayağı şaşırdığımı itiraf etmeliyim. Hemen hemen her karşılaştırma da, Shure ve SME üzerinden aynı değerleri okuyunca şaşırmamak elde değil. SFG-2 gibi çok hassas ve sağlam olmadığını düşündüğünüz bir ürün nasıl olur da bu kadar doğru sonuçlar verebilir. Aslında olayın temeli fizik kuralları ve temel mühendislikte yatıyor. Düzgün çalışan bir terazi sistemi oluşturulmuş ve geri kalanı yer çekimi hallediyor!

gram ayarlayacaksak ölçeği 1,4 üzerine getirip,

Shure teraziyi kullanmak çok basit. Diyelim ki, pikap kafanız için 2,2 gramlık bir baskı ayarlamanız lazım. Bu ağırlık 1,5 gramdan fazla olduğundan 1,1 gram ağırlık için terazi üzerinde ayar yapıyoruz. Ayar deyince aklınıza karışık bir şey gelmesin. Basit bir ölçek üzerinde ağırlığın bulunduğu göstergeyi 1,1 grama getirmeniz gerekiyor. Bunun hemen akabinde iğnenizi ölçeğin ucunda bulunan ikinci yive indiriyorsunuz. Daha önce yazdığım gibi 1,5 gram üzeri ağırlıklarda ikinci yiv kullanılıyor. Örneğin 1,4

iğneyi ölçeğin birinci yivine indiriyoruz. Shure mühendisleri ürünün arka tarafına bir ayna eklemişler ve istediğiniz ağırlık ile ayarladığınız ağırlık birbiri ile aynı olduğunda aynanın önündeki terazi ile sabit ölçek birbiri ile hizaya geliyor. Tabii gözleri benim gibi bozuk olanlar için aynanın boyutu biraz küçük ancak bu denli küçük bir üründen daha fazlasını bekleyemeyiz sanırım...

Stereo Mecmuası

Eğer dengeyi bulamazsanız pikap kolunuzdan gerekli ayarları yapıp, iğneyi tekrar terazi üzerine

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 3 2

indiriyorsunuz. Optimali bulana kadar bu işlem devam ediyor. Zaten pikaplarla haşır neşir olan herkes bu yazdıklarımı yaşamıştır. Bu noktada Shure'un en sevmediğim özelliği ortaya çıkıyor. Her defasında ağırlık göstergesini yeniden ayarlamak gerekiyor çünkü eğim yüzünden kayması çok basit. Eğer pikabınızla uzun zamandır beraberseniz bu çok sorun olmayacaktır. Çünkü birkaç denemenin ardından ayar işlemini tamamlıyorsunuz. Daha acemi okuyucularımız ise zaman içerisinde daha hızlı ayar yapabilme kapasitesine erişeceklerdir. Zaten amacımız hiçbir zaman hızlı ayar yapmak değil, sağlıklı ayar yapmaktır.

markalara yönelmesini tavsiye ederim. İşte Shure SFG-2 bu noktada çok iyi bir alternatif. Kendisinden çok daha pahalı satılan ayar ekipmanına son derece yakın sonuçlar alabildiğiniz gibi, paranızın büyük bölümü cebinizde kalıyor! Tabii ki bu iyi bir şey...

Peki ortalıkta bu kadar fazla ayar ekipmanı varken neden hala Shure‟un bu basit terazisini kullanıyoruz. Bence en can alıcı soru bu!

Shure SFG-2, ülkemizde perakende pazarda satılmadığından dolayı yurt dışından sipariş vermekten başka çaremiz yok. Ürünün fiyatının ucuz olmasından dolayı gümrük sorunu yaşamayacağınızdan endişe etmenize gerek yok. Sadece nakliye ücreti düşük bir siteden sipariş vermeye dikkat edin!

Birinci sebep fiyatı. 30 ile 40 Dolar aralığında bir fiyata alabileceğiniz SFG-2, bu alandaki en ucuz ve etkili çözüm. Digital terazilerin de fiyatları son yıllarda bayağı düşmüş olsa da, ne yazık ki, bir çoğunun hassasiyeti yüksek değil ve yanıltıcı sonuçlar veriyorlar. Dijital terazilerde işin ucuzuna kaçtığınız zaman ortaya çıkan sonuçlar ne yazık ki can sıkıcı oluyor. Özellikle üst sınıf pikap kafaları kullanan okuyucularımızın dijital terazi alırken iyi

Stereo Mecmuası

Sayı 27

İkinci sebep, hassasiyeti. Üretim kalitesi çok yüksek değil ve insana güven vermiyor olabilir. Ancak iş ayar yapmaya ve tartmaya gelince Shure‟un dinazor statüsündeki ağırlık ölçeri bekleneni kesinlikle veriyor. Hassasiyet yeterli düzeyde ve kullanımı son derece basit. Biraz dikkat, biraz el alışkanlığı ile çok kısa sürede kullanıma alışıyorsunuz ve uzun süre size sorunsuz şekilde hizmet veriyor.

Hakan Cezayirli

www.stereomecmuasi.com


Stereo Mecmuas覺

Say覺 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 3 4

Barok Cazibesi

Venedik'te ticari 2 Barok CD kaydının perde arkası. Bu senenin ilk yarısında Venedik'te bir kilisede oda orkestrasını kaydettiğimde sizlere yaşadıklarımı bir makale halinde sunmuştum. Doğal olarak kayıt ettiğim orkestraya da kaydın bir kopyasını gönderdim ve sürpriz bir şekilde 2 adet ticari Barok CD'si kaydıyla ilgilenip ilgilenmediğimi soran bir elektronik posta aldım.

denemek için kullanmak istedim. Bu arada benim için yeni demek istedim, teknik aslında oldukça eski, hatta belkide en eskisi. Bahsedeceğim kayıt tekniği, 1950'lerde Decca plak şirketindeki birkaç mühendis tarafından icat edildi. Ekibin içerisinde meşhur Kenneth Wilkinson'da vardı, daha sonra adını birçok muhteşem Decca kaydıyla duyurdu.

Tabi ki keyif için bir kilisede canlı performansı 2 mikrofonla kaydetmek ile profesyonel olarak kayıt etmek arasında tahmin edersiniz ki dağlar kadar fark var. Ben her zaman fırsatların üstüne atlayıp, iki elle sarılmaktan ve serüvenin beni nerelere götüreceğini görmekten yanayımdır, sonuçta hayat inanılmaz bir yolculuk ve tadını çıkartmak görevimiz. Böylece teklifi kabul ettim. Ekim ayı içerisinde Venedik'te 6 gün kalmak için rezervasyonlarımızı yaptık. Sizlerin bu kayıt sırasında yaşadıklarımızı deneyimlerimizi okumak isteyebileceğinizi ve sonuçlarından ufak bir tat almak isteyebileceğinizi düşündüm. İlk kayıtta yün ile ayrılmış 2 adet omni directional mikrofon kullanmıştım. Bu yaklaşım hızlı hazırlanmanız gereken bir kayıt için kullanışlıdır. Ancak bu fırsatı yeni bir stereo mikrofon tekniğini

Stereo Mecmuası

Sayı 27

Stereo daha yeni icat edilmişti ve Decca‟nın bu formatta orkestralarını kaydedecek bir sisteme ihtiyacı vardı. Sayısız deneyden sonra en iyi sonuca ters “T” formasyonunda 3 mikrofon kullarak ulaştılar. Sağ ve sol mikrofonlar yaklaşık 2 metre ayrımında asılıyordu ve orta mikrofonda orkestranın yaklaşık 1 metre içine doğru asılıyordu.

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 3 5

Bu şekilde çok iyi bir stereo sese sahip oluyorsunuz ve kaydın ortası da (ç/n odyofillerin sahne dediği şey) çok iyi dolduruluyor, böylece sahne boş kalmıyor. Eski orkestra kayıtları koleksiyonu olan herhangi birisi muhteşem kayıt kalitelerini bilir. Bir gün daha kıdemli bir mühendis içeri girmiş ve bu kurulu düzeni bir bakışta yılbaşı ağacına benzetmiş ve isim böylece kalmış. “Decca Tree” (Decca Ağacı) doğmuş ve bu teknik farklı birçok plak firması tarafından kullanılmış. Günümüzde de kullanılmaya devam ediyor. Örneğin hiç “Karayip Korsanları” orijinal film müziğini dinlediniz mi? Orkestra kaydındaki ana stereo mikrofon sistemi Decca Tree idi. Doğal olarak önemli olan sadece mikrofonların yerleşimi değildi. Aynı zamanda kullanılan mikrofonların türü ve özellikleri de eşit derecede önemliydi. Decca mühendisleri yine birçok deneyden sonra 3 adet Neumann M50'nin etkisini fark ettiler. Bu mikrofonlarında omni direksiyonel bir yapıları var ancak kapsül ufak bir plastik top üzerine yerleştirildiğinden 8 KHz'e kadar yükselen bir tepkimeleri var. Ne yazık ki Neumann bunların üretimini 70lerde bıraktı ve bugün 3 tane M50 satın almak yaklaşık 60.000 Dolar'a patlar! Diğer problem ise yaşları nedeniyle birbirlerine uyan 3 mikrofon bulmaktır Bozulan ve yıpranan iç

Stereo Mecmuası

bileşenler nedeniyle birbiri ile benzer performans sunabilecek 3 mikrofon bulabilmek çok zordur.

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 3 6

Neumann, aslında bahsi geçen mikrofonun modern bir eşdeğerini üretiyor ancak içimdeki odyofil burada biraz sinir oluyor. Vakum tüplü ve büyük

Her şeyden önce Nagra VI sekiz kanallı bir kayıt cihazı. Bir orkestrayı kaydetmenin en iyi yönteminin ayrı mikrofonlarla kaydedip daha sonra stüdyoya girmek. Stüdyo'da edit işleminin yanında her mikrofon ile yapılmış kaydı ayrı ayrı

ayarlayabilir, dengelemelerini ve düzeltmeleri yapabilirdim. Bütün performansı kaydetmek için 3 mikrofon kullanacaktım ancak eş zamanlı olarak “spot mikrofonlar” kullanarak solo müzisyenleri ve çello'yu kaydedecektim. Tüm bunları aynı zamanda kaydedersem daha sonra bu enstrümanlar için ses miksinde epey faydalı ve güzel çalışmalar yapabilirdim. transformatörlü bir güç amplisi yerine, tüm seride amplifikasyon işleminde zayıf bir op-amp kullanmayı tercih etmişler. Anlaşılan yine muhasebeciler işi ele geçirmiş. Tüm dünyada birçok ses mühendisi bunu farkında ve bu çok üzücü. Ancak, orijinal mikrofonun kopyasını üreten birkaç firma var ve bunlar güncellenmiş ve yenilenmiş komponentler, elektronik bileşenlerle bu mirkofonlar, orijinal Neumann M50'lere çok yakın ses kalitesine sahipler. Peki bunlardan bulabilecek miydim? Aslında evet, Doğu Avrupalı Flea (enteresan isim; İngilizcede pire anlamına gelir) adında bir firma buldum ve Neumann firmasından çok sayıda orijinal üretim ekipmanı satın aldıklarını ve bu ekipmanları kullanarak güncellenmiş ve yenilenmiş mikrofonlar ürettiklerini öğrendim. Tabi ki daha orijinal M50'leri satın almaktan ucuz ve güvenilir olacaklardı. Flea'nın mikrofonları elde üretiliyorlar ve üretimleri yaklaşık 6 hafta sürüyor. Üretim süresi bana kayıt öncesi çok az zaman bırakıyordu ancak şansımı denedim ve siparişimi verdim. Bu yeni kayıt dijital kayıt cihazımı da yenileme fırsatı verdi. Eski Nagra'm sadece 2 kanal kaydedebiliyordu. Bende yeni Nagra VI almaya karar verdim, eskisine nazaran epey avantaj sunuyordu.

Stereo Mecmuası

Sayı 27

Kayıt sırasında bir çift Sennheiser HD 600 kulaklık kullandım, doğal olarak hoparlör kullanamazdım. Bu arada müzisyenlerin önüne bağımsız mikrofon yerleştirmek çok tehlikeli olabilir, müzisyenlerde aktörlerde olduğu gibi küçük çocuklar gibi davranabiliyorlar! Birinin önüne yerleştirdiğim anda diğerleri de istiyordu! Çok saf bir kayıt yapmayı hedefliyorduk ve “aşırı mikrofonlanmış” dediğim klasik müzik kayıtlarının sesini pek beğenmiyorum. Mümkün olan en azının en iyisi olduğuna inanıyorum. Bu nedenle ek mikrofonlar hiç kullanılmadı veya çok seyrek kullanıldı. Nagra VI, 4 adet mikrofon pre-amplifikatörüne sahip bu nedenle 2 adet Schoepps spot mikrofon için ek pre-amplifikatörlere ihtiyaç duydum. Schoepps'in ürettiği çok iyi bir modeli seçtim, ancak sadece 2 kanal için 3000 Dolar'lık etiketi vardı. Sonuçta diğer komponentlerin kalitesine yanaşır bir amplifikatöre ihtiyacım vardı. Hi-fi sistemlerinde belki de en önemli unsur, dinlemek için akustiği iyi bir oda bulmaktır, kayıt içinde orkestrayı kaydedeceğimiz oda benzer bir önem taşıyordu. Venedik'teki orijinal kilise halka açık olduğundan ticari bir kayda müsait değildi. Onun yerine uzun ve yüksek bir konferans odası olan bir manastır bulduk.

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 3 7

Odanın içine ilk girdiğimizde orkestramızın organizatörü Paolo, bana bir şeye ihtiyacım olup olmadığını sordu. Cevabım “Evet, 8 adet tek kişilik yatak lütfen” oldu. Çok güldü ancak ertesi sabah hepsi hazırdı. Onları pencerelerin önüne koyarak sesi biraz dağıtmak ve yansımalarını azaltmak için kullandım. Onun dışında odaya herhangi başka bir akustik müdahalede bulunmadık. Arada yakındaki kilise çanları için kaydı kesmek zorunda kaldık tabi, ancak kalabalık bir şehrin seslerinden eski duvarlar arasında ne kadar da izole olabildiğimize şaşırdık.

konuya hakim bir yeğene ihtiyacı var bence. Görevleri arasında tüm hard disk kayıt cihazlarını çalıştırmak ve ertesi gün orkestraya teslim etmek üzere CD'leri hazırlamak vardı ve hepsini uzmanlıkla yaptı. Performansları dinleyebilmeleri için orkestra için ekipman masamızın önüne 2 ufak hoparlör yerleştirdim. Bu bize gerçekten hız kazandırdı, her

Orkestrayı yarım daire şeklinde yerleştirdim. İlk ve ikinci kemanlar ve viyola solda ve ortada, bas ve çello sağda ve ortada, hemen arkalarında ortada da bir harpsichord. Toplamda 9 müzisyen vardı. Decca Tree'yi yerleştirmek oldukça kolay oldu, çok doğal bir yerleşimdi. Bazı parçalarda solo sanatçı ortada ayakta çaldı, 3 mikrofonda onu eşit derecede kaydediyordu ve çok güzel bir ses oluştu. Yanımda hayatımı çok kolaylaştıran 2 adet gizli silahımda vardı. Birinci silah eşim Françoise, İtalyancası vardı. Sonuçta müşterilerin ne dediğini anlamak bence çok önemli… İkinci gizli silahımda yeğenim Adriano idi. Her orta yaşlı adamın yanında dijital teknolojiyi anlayan ve modern dünyamızda sayısız teknolojik ve teknik

Stereo Mecmuası

müzisyen kusursuz çalmak istedi ve performanslarını tartışmak yerine dinlemeleri daha iyi oldu. 6 gün boyunca sabah 10'dan akşam 7'ye kadar kayıt yaptık. Vivaldi, Bocherini, Bach, Handel, Bartok ve

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 3 8

Sarasate'den parçalar kaydettik. Birkaç hafta sonrasında Londrada'ki Angel stüdyolarına geçtik ve düzenleme ve miksaj işlemlerine başladık. Tüm müzisyenler kayıt sonrasında ham CD'leri aldı, dinledi ve notlarını Paolo'ya ulaştırdı. Paolo tüm müzisyenlerin notlarıyla düzenlemeler için Londra'ya geldi. Kullandığımız montaj sistemi dünya standardı olan Pro-Tools'du. Her ses izi ayrı bir monitörde gösteriliyor ve çalan notaları seçmek bile mümkün. Müzisyenlerin hata yaptığından değil ancak kusursuz parçayı oluşturmak için farklı kayıtların parçalarını kullanarak istedikleri hissiyatı yaratmaya çalışıyorlar. Ses editörüm, Gary Thomas, sektörde çok iyi tanınır ve bu işi uzun yıllardır yapıyor. Montaj kabiliyetleri gerçekten etkileyici ve herhangi bir montaj yerine bu denli iyi karar veren birisi daha olabileceğine inanmıyorum. Tüm ses izleri montajlandıktan sonra sıra miksajdaydı. Bu noktada kulaklarım stüdyo hoparlörlerine çevrildi. Odyofiller ile stüdyo mühendisleri arasında her zaman biraz gerginlik olmuştur. Stüdyo hoparlörlerinin ince, keskin ve camımsı derinliği olmayan bir ses vermesini bekliyordum. Ne kadar iyi olduklarına gerçekten

Stereo Mecmuası

Sayı 27

çok şaşırdım. Genelec tarafında üretilmişlerdi ve stüdyo sınırları içerisinde olmalarına rağmen çok güzel bir sesleri vardı, bu da Londra'nın önde gelen klasik müzik stüdyolarının birinin kalitesini yansıtıyor. Hatta ana stüdyo büyük bir kilise orgu barındırıyor, bu da stüdyoyu inşa edenlerin ileri görüşlülüğünün bir işareti. Tahmin etmişsinizdir ama stüdyo bir kiliseden çevrilmiş. Macera sonunda bitmişti. CD'ler yıl sonunda hazır olacak ve orkestranın kendi plak firması tarafından yayınlanarak, web sitelerinden satın alınabilecek. Söylemem gerekiyor ki, kalbimi ve ruhumu işin içine katarak, yüzyıllar önce bestelenmiş bu eserlerin, orkestranın muhteşem müzikal yeteneğiyle, kaydettiğim CD'de hayat bulması için çok çalıştım. Buraya, sizlerinde benim kaydederken aldığım keyfin ufak bir parçasını alabilmeniz dileğiyle küçük örnekler ekledim.

Mike Valentine Çeviri: Adriano Pennetti Albümü satın almak isterseniz buraya tıklayınız...

www.stereomecmuasi.com


Stereo Mecmuas覺

Say覺 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 4 0

Evcil bir hoparlör kablosu, Neotech NES-1001

Eskiden, henüz daha bir çocukken, geleceğin bu kadar yakın olduğunu bilmezken, bugünleri hayal dahi edemezken, ninnilerden çocuk şarkılarına, marşlardan günün pop parçalarına, şimdi dinlediğimiz müziklere altlık olurken melodiler, bizler de bir yandan büyüyorduk. Zevkler ve renkler tartışılmaz. Tartışıldığı için tartışılmaz. Sonunda kavga çıktığı, dostlukları bozduğu ve karakter savaşlarına neden olduğu için tartışılmaz. Sonu olmadığı için, görüşlerimiz değiştiği, duyular çevremizi farklı biçimlerde algılattığı, dil onları farklı yorumladığı; iyilerin arasındaki savaş, kötülerin arasındakinden daha yıkıcı olduğu için tartışılmaz ve tüm bu nedenlerden dolayı da aynı zamanda tartışılır.

Bilgi, kültür oldukça ve belirli bir yöntem uygulandıkça tartışmalar yerini yoruma bırakır. Bazen yazarak, bazen de konuşarak; dil, geriye kalan bütün duyuların sözcüsü olur. Konumuz ses ve oun kavranmasıysa, seslere tıpkı yanyana duran fotoğraflar gibi bakılamıyor ve kıyaslanamıyorsa işimiz biraz daha zordur. Aslında sesleri duymak için izlediğimiz yol, bir parfüm satın alırken

Stereo Mecmuası

Sayı 27

yaptığımızdan daha farklı bir şey değildir: Akılda tutmak, hafızaya almaktır. Duyulabilir sesin 20 ile 20.000 Herz arasında olması bizi fiziksel anlamda sınırlamaktadır. Duyulabilir olan ile ölçülebilir olanın arasındaki fark da diğer yandan önemli bir konudur. Bazı hayvanların çok özel sesler çıkardığını ve bunu da yine bazı hayvanların duyduğunu biliyoruz. İnsanların yaşlandığında; yüksek veya ani frekanslarda seslere tabi kaldıklarında duyma alışkanlıkları bozulabilir. Sesi duyamamak, ses dalgası olarak gelen enerjinin üzerindeki bilgi kodlarının tanımlanamaması anlamına gelmektedir. Kablolar sesi ne kadar değiştirir... Uzun araştırmalar sonucunda aldığımız müzik aletlerimizi göğe çıkaran da, yerde süründüren de hep kablolar oluyor. Burada yapılması gereken, kulağın duyma sınırlarını bilerek, sahip olduğumuz cihazlarla yapacağımız dinlemelerde her türlü etkiden mümkün olduğunca uzak durarak hassas dinlemeyi gerçekleştirmektir. Yine de burada, bizi deli gibi gören eşlerimizden, bu işleri kendisine hiç dert etmemiş arkadaşlarımıza kadar geniş bir grubun dürüst yorumlarına ihtiyacımız vardır. Benim gibi mühendislikten gelmeyen; müziği ön planda tutan, ana disiplini sanat ve yazmak olan kişilerin, uzun dinlemeler sonucunda yorumlarını ses renkleri doğrultusunda yapmak ve bunların sözel karşılıklarını bulmak dışında pek fazla seçenekleri kalmıyor. Ama yine de test edilecek kabloları birer birer değiştirmek, farklı müzik türlerini denemek, ısınma, pişme ve yanma zamanlarını sabırla beklemek, malzeme özelliklerini ve genel karakteristiklerini bilmek işin başka bir parçası oluyor. Bu iddialı işi yaparken elbette bu konuda deneyimli ve kulakları müziği iyi algılayan arkadaşlarla yaptığımız mesailer çok önemliydi. Müzik dinlemek bireysel bir edim de olsa, müziğin değerlendirilmesi üzerinde birçok toplumsal kodu taşımaktadır. İlk dinlemede farklılığın getirdiği tat, belirli bir

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 4 1

süreden sonra beliren yorgunluk, önce kayıpları duyamama, sonra kazançlardan emin olamama, düşünsel anlamda gidip-gelmeler ve karar aşamasında zorlanıyor olma ve nesnenin ekonomisi, bu işi yaparken sıklıkla karşılaştığımız sorunlardan en önemlileridir. Bazen tıpkı şarap tadımcılarının kör tadımlarda yaptığı gibi müzik sistemlerinin marka ve modelleri bilinmeden yapılan dinlemeleri daha doğru sonuçlar vermektedir. Ama insanların çoğu, ses kadar görüntüye de önem verirler. Aslında bunda şaşıracak bir durum yoktur, gastronomide bile yenen yemeğin formu, lezzet üzerinde belirleyici olmaktadır. Fusion mutfağı bu özelliği görsellik üzerinden başarıyla kullanmaktadır. Birçok insan görüntüsünü beğendiği sistemleri satın almaktadır. Kendi adıma, sesini severek aldığım bir cihazın, tasarımının da kafamdaki ile örtüşerek beni memnun etmesini isterim. Ama sırf görüntüleri göz önüne alınarak yapılan cihaz eşlemelerinin ses uyumları genellikle kişi için büyük bir hayal kırıklığıdır. Duyduklarımızın sağlamasını yapmak için iki çift kulağımız olmadığı için, yanımızda birilerinin olması çok önemlidir. Ama her şeyden önce bu işte, kulağımızın sağlıklı bir biçimde duyması, sonra yeterli sayıda canlı performans tanıklığı, en sonunda da, dinlenen müziği dil düzlemine doğru sözcükler üzerinden yapılmış yorumla yeryüzüne indirebilme yetisine ihtiyaç vardır. Bunlardan biri eksik olduğunda, müzikten alınan hazda ciddi eksiklikler olacaktır. Aslında tüm dinleme deneyimleri, bazen plasebo etkisiyle her şeyi mucizevi bir biçimde iyi kabul etme, bazen de sıradan sesleri bile yeterince duyamama arasında gidip gelen bir salıncaktır. Ama bir müziksever ince ve ayrıntılı dinleme havasına girdiğinde artık kayıt ortamının sessizliğini, kilisenin akustik etkisini, kemancının nefesini, devrilen bardağın ve solistin yutkunma sesini dahi dinlerken bulur kendini. Müziğin bütününü aşan her dinleme, uzun vadede, insana en büyük “catharsis”i sağlayan müziği sessizce öldürür. Bir sürü odyofilin bir parçayı tüm olarak dinleme konusundaki sabırsızlığı işte bundan dolayıdır. Kabloların varlık nedenleri, her ne kadar kullanıldıkları yerdeki “ileti” işlevini yerine getirmek de olsa, sese pozitif yönde yükledikleri yeni nitelikler dolayısıyla farklı marka ve özelliklerde tercih edilirler. Özellikle klasik müzik ve caz müziği tutkunlarının aynı zamanda sesin niteliğiyle olan ilişkileri nedeniyle hifi dünyasından farklı taleplerde bulunurlar. Elbette önemli olan, müzik aletlerinin birbirleriyle olan uyumu ve sinerjileridir ama, müzik hayatımızın acemi dönemlerinde aldığımız sistemlerin çoğu kez evimizde, satın aldığımız mağazalarda olduğu kadar iyi çalmadığına defalarca tanık olmuşuzdur. Bunun yalnızca dinleme odamızın boyutları ve akustiği ile ilgili olduğuna önceleri kendimizi inandırmışızdır. Ama işi öğrendikçe, alma kararını verdiğimiz müzik

Stereo Mecmuası

aletlerini dinlediğimiz test odalarında, dinlediğimiz kabloların tüm sistemden daha pahalı olduğunu anlamamız uzun sürmemiştir. Yine geçen zaman zarfında, bazı ucuz kabloların adı çıkmış pahalı kablolar üreten markalarınkinden çok daha iyi iş yaptığını da görmüşüzdür. Ya da aynı markanın daha ucuz kabloları, en üst serideki kablolardan daha çok iş yapmıştır. Kablo karmaşasından sıkılan bir arkadaşım, bir elektirikçi dükkanına girmiş, oranın en iyi bakır kablosunu isteyip hoparlör kablosu olarak kullanmıştı. Uzun bir süre başka bir kablo almadığını hatırlıyorum... Gelelim, hoparlörümüzün yeni sevincine... Üç metrelik bir piton yılanı gibi amplifikatör ile hoparlör arasına çöreklenen kablomuz, yavaş yavaş yanmaya başladığında tadına doyulmaz bir sahneyi de kulaklarımıza misafir getirdi. Bu çok özel parça, daha üzerinden geçen ilk notalardan itibaren, bizlere high end kablolar sınıfının en ön sıralarında rahatlıkla oturmayı hakettiğini ispatladı. Tayvan çıkışlı UP-OCC teknolojisiyle üretilmiş bu pür gümüş kablo, teflon yalıtımı ve polietilen “air tube” tasarımıyla da önemli teknik koşulları sesi koruma ve iletme yolunda yerine getiriyor.

İyi kabloları test ederken kullandığım referans albümleri sırasıyla bu kabloyla da dinledim. “The Turtle Creek Chorale” grubunun “Serenade” albümü (Reference Recordings / 2007) insan sesininin koro olarak hangi noktalara taşınabileceğinin en güzel örneklerinden biridir. Seslere eşlik eden yaylılar, arada bir kendini duyuran obua ve piyanoyla yakalanan kozmik tınılar özellikle test parçamız “Dirait -on”da doruk yapıyordu. Timothy Seeling yönetimindeki koro, ünlü Alman Şairi Rilke‟nin bu duyarlı şiirini Morten Lauridsen‟in bestesiyle en üst seviyede yorumlamış. Bestenin melodik yapısı ve yorumun sahne akustiğiyle (kayıt

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 4 2

Dallas‟taki Meyerson Symhpony Center‟da gerçekleştirilmiş) birlikte 24 bit HDCD kaydı da testimizi bütünlüyor. Naim CDS3‟ün HDCD formatını da çalabiliyor olması, kablonun müzik üzerindeki etkisini daha iyi gösterdi. Neotech‟in referans kablosu NES-1001, aynı albüme adını veren Schubert‟in Serenad‟ında, az önce düşündüklerimizin sağlamasını yaparcasına yüksek bir sahne ile bizlere polifoninin görkemini yaşatıyordu.

Koral sınavından başarıyla geçen NES-1001‟in yeni engeli, Erkan Oğur (gitar, perdesiz gitar, kopuz), İlkin Deniz (elektrik bas) ve Turgut Alp Bekoğlu (davul)‟dan kurulu Telvin albümüyle aynı adı taşıyan parçasıydı. Tüm beste ve düzenlemelerinin grup elemanlarına ait olmasıyla daha önem kazanan bu 2 CD‟lik albüm, ülkemizden icra edilen müziğin geleneksel tınılarıyla caz ağırlıklı bir söylemi oluşturan ezgiler arasında kendine özgün bir yer ediniyordu.

von Karajan ile 1968-1989 yılları arasında yaptıkları kayıtlardan seçilmiş adagio bölümler, JVC‟nin buluşu olan XRCD 24 bit K2 teknolojisi ile adeta yeniden yaratılmış. “Karajan Adagio” adını taşıyan bu albümü (orijinali Deutsche Grammophon) tıpkı bir konseri canlı dinlercesine yeniden master yapılmış haliyle ve pürüssüz olarak, üstelik insana müzik zevkini katlayarak veriyor.

Artık iki hoparlörü doğru ortaladığınızda bir konser salonunda alacağınız hazzın daha fazlasını bile alıyorsunuz. Neotech var olan sahneyi sesleri birbirinden koparmadan, özellikle dozunda bir sıcaklıkla geriye ve yukarıya doğru yayarak yeniden formatlıyordu.

Albümün açılış parçası olan “Kervan”, hem melodik zenginliği, hem de tüm enstrümanların iş bölümündeki ustalığını başarıyla öne çıkıyordu. Daha fazla Doğu‟ya ait olan bu minör söylemin sıcaklığı, eski hoparlör kablosunu taktıktan sonra önemli ölçüde düşmeye başlayınca müzik sistemimin kabloya kanının kaynadığını iyice anladım. Hatta 1.CD‟nin son parçası olan Sızı‟da tekrar kabloyu değiştirip Neotech‟i taktığımda, bunun bir plasebo etkisi değil, aksine bir gerçeklik olduğunun farkına vardım. Bu arada kablo da yeryüzündeki ilk 50 saatlik ömrünü doldurmuş, müzik bileşenlerime hayat vererek kendini sevdirmişti. Neotech NES-1001‟in tadı, beni arşivimden daha şiirsel, lirik ve daha elit kayıtlar dinlemeye itti. Berlin Flarmoni Orkestrası‟nın efsanevi şefi Herbert

Stereo Mecmuası

Sayı 27

Hoparlör kablosunun caz müziğiyle olan testin

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 4 3

ikinci kısmı için de plaklar seçtim. İlk albüm, Keith Jarret, Gary Peacock ve Jack deJohnette üçlüsünün otoriteler tarafından en iyi konser performanslarından biri kabul edilen “Still Live” idi. (ECM /1998) Albümün en mükemmel yorumlanmış parçalarının başında gelen “Autumn Leaves”, özellikle Jarret‟in çıkardığı seslerin kablo sayesinde biraz daha öne çıkması, başka bir deyişle kopup gelmesi açısından önem taşıyordu. Detaylı simballer, altoların canlılığı, kontrbasın buna ayak uydurması ve piyano ile girilen diyaloglar müziğin başarısını da yanında getiriyordu.

derinliğe ve netliğe sahip olan bu kablo, enstrümanlar arasındaki uyuma dikkatimizi çekiyor ve bunu yaparken arada bir hava katmanı olduğunu da asla unutturmuyor. Dinamik dışavurumunu mütevazı yapısı içinde ustaca eritiyor.

Özellikle piyanonun tonlarındaki doğal akıcılık, binlerce kez dinlediğimiz bu parçanın yorumundaki farklılığı bize duyurmayı hedef alıyordu. Piyanonun sesini gerçeğine yakın vermeyi başaran ekipmanların genelde iyi cihazlar olduğunu biliyoruz. Bir başka caz standartını, bir Duke Ellington klasiği “Solutude”u kendine has sesi ile, yaşayan kadın Kablomuzun sesi iletme konusunda asla negatif bir vokallerin en büyüklerinden Marianne Faithfull‟dan yönü yok. Belki parlak kayıtları biraz daha dinliyoruz. Yine plak (Naive / 2008) ve sessiz, sakin şekerlendiriyor ama müziğe kattıkları yanında üzerini örttüğü minimum detaylardan söz etmemiz kabloya haksızlık olur. Doğal bir sıcaklığa sahip olan bu kablo, özellikle güçlü amplilerin performanslarını hoparlörlere daha iyi taşıyabiliyor. Sonuç önerim, bu kablonun biraz sert (soğuk ve doğal tınılara sahip) solid state amplifikatörlerle (Kuzey Avrupa, İngiliz ya da Kanada üretimi) daha iyi bir uyum sağlayacağı üzerinedir. Aynı öneriyi basları güçlü yorumlayan hoparlörler için de yapabiliriz. Kullanılan konnektörlerin boyu, bazı hoparlörler için uzun kalabiliyor ama bu herhangi bir mekanik sorun oluşturmuyor. Doğru eşlenmiş cihazlar arasında ideal bir köprü görevi gören hoparlör kablomuz Neotech NES-1001‟in tonlarının belirli bir dinlemenin sonucunda alışkanlık yapma ihtimali büyük. Sesi uçlarda arayan odyofillerin ideal tınıları duyup mutlu olduklarında, daha önceden de yaptıkları gibi kablonun fiyatına itiraz etmeyeceklerine eminim.

ve adeta arka planda gizlenmiş bir “big band”in tınıları eşliğinde dinliyor ve geçmişe doğru bir yolculuğa çıkıyoruz. “Easy Come, Easy Go” albümünde Faithfull‟un sesini daha yukarılarda göksel bir hava içinde duyuyoruz; bir yandan güç artarken diğer yandan da başarıyla artiküle edilen seslerin melodiler eşliğinde dinleme odamızda tane tane düştüğünü görüyoruz. Yaptığımız dinlemelerin sonucunda Neotech NES1001 hoparlör kablosu, kaynaktan gelip amplifikatörde sonuçlanan her inceliği, hoparlörlere taşımak için adeta fazla mesai yapıyor. Özellikle 150 saatten sonra kablonun geldiği kıvam, kulak tarafından da ayrımsanabiliyordu. Doğalüstü bir

Stereo Mecmuası

Merih Akoğul Neotech NES-1001 Temsilci: Duet Audip Fiyat: Firmayla İrtibata Geçiniz Kullanılan sistem: Amplifikatör: Musical Fidelity Tri-Vista 300Hoparlör: Harbert Super HL5 CD Player: Naim CDS3 ve XPS Pikap: La Platine Verdier, SME 312S (12 inch) kol, Benz LP iğne Pikap amplisi: ASR Mini Basis Ara kablo (CD-ampli): DH Labs-Silver Sonic “Revelation” Ara kablo (Pikap amplisi-Güç amplisi): Clearaudio “Sixtream”

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


Stereo Mecmuas覺

Say覺 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 4 5

JR Transrotor Phono II Phonostage I

Uzun zamandır Alman pikap üreticisi Transrotor‟un ürün gamında yer alan tek pikap pre-amplisi olan Phono II hakkında bir şeyler yazmak gerekir diye düşünmekteydim. Sistemimde daha önce hakkında kapsamlı bir yazı yazdığım Transrotor Cellino pikap kullanmaktayım. Pikap Pioneer A-757 entegre amplifikatöre bağlı. Pioneer amplifikatör üstünde MM ve MC pikap kafalarını destekleyen subsonic filtre‟ye sahip bir pikap katı vardı ve pikabımı geçen Mayıs‟a dek bu şekilde dinlemekteydim. Evet aldığım sesten memnundum ama sistemime Transrotor‟un preamplisini ekledikten sonra güzelinde çeşitleri var demek zorunda kaldım.

Transrotor gerçekten her dataya önem vererek üretimini gerçekleştiren bir firma. Sonuçta high-end pikapları ses sistemlerine gönül vermiş benim gibi meraklılar için oldukça çekici. Orijinal tasarımlara

Stereo Mecmuası

Phonostage

sahip firmanın pikap haricinde ürün gamında sadece bu pikap pre-amplifikatörü ve bir adette ayarlanabilir güç kaynağı ünitesi mevcut

Önce biraz teknik özellikler Transrotor pikap pre-amplifikatöründe toplam harmonik distorsiyon konusuna çok önem vermiş. 7 volt çıkışla %0,06 THD , 0.775 voltta ise sadece % 0.028 THD oranı var. Aşırı yük kapasitesi çok iyi. Teknik verilere göre ise clipping 7,5 volta dek yok! Özellikle 2 ve 3‟üncü harmonikler ve gürültü oranı çok çok düşük !

Üstteki fotoğrafta pikap pre-amplifikatörünün içerisi görülüyor. Fotoğraftaki kırmızı switch„ler dikkat

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 4 6

çekici. Bu switch‟leri kullanarak bunlarla pikabınıza taktığınız MM ya da MC kafanın teknik özelliklerine göre pre-ampli ayarlarını yapabiliyorsunuz. Bu ayarlamalar için, cihazın ön tablasında bulunan iki tutucu vidayı allen anahtarı kullanarak açmanız gerekiyor. Fakat kafa değişmediği sürece ayar bir kez yapılıyor. Ayarlamalar için gerekli detaylar cihazın kutusunda gelen kullanım kılavuzunda detaylı olarak anlatılmakta. Altta cihazın RIAA eğrisi var müthiş hassas.

Üstte de görüldüğü gibi bu pre-amplii cidden çok hassas değerlere sahip. Sanırım bu sebeple Transrotor sadece bu modeli uzun zamandır tek pre-ampli modeli olarak üretmekte. Bir prensibim var gerekli olmadıkça dinlemek adına CD formatında albüm almamaya ve LP formatta basılmış olan albümleri almaya özen göstermekteyim. Bir analog aşığı olarak bunun nedenlerini burada uzun uzun yazabilirim ama

Stereo Mecmuası

Sayı 27

konumuz bu değil! Bu bağlamda sistemimde plaklarımı Transrotor Cellino pikabımı kendi orijinal kablosu marifetiyle entegre Pioneer A-757 amplime girerek dinlemekteydim. Sonuçta amplii üstünde MM ve MC kafa ile kullanıma uygun pikap pre-amp ile imal edilmiş vakti zamanında. Yıllardır gerçekten çok büyük bir haz alarak Pioneer+pikap kombinasyonu şeklinde müzik dinlemeyi sürdürdüm. Sistemimiden aldığım tatmin edici idi ya da ben öyle sanıyordum. Aslına bakarsanız detay ve netlik vardı aldığım seste.

Bu sırada Mavi Hifi‟ya a gidip geldikçe orda da Transrotor pikapları, firmanın kendi pikap katı dinlemeye başladım. Gel zaman git zaman evde de bulunan aynı LP‟leri Mavi Hifi‟da dinlerken eve göre bariz farklar olduğunu hissetmeye başladım ve cihazı mümkünse test için eve almak istediğimi Demir Bey‟e söyledim. Sağolsun yıllardır beni tanır

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 4 7

tereddütsüz al götür bak bakalım dedi. İşte bu şekilde geçen yıl Mayıs‟ta eve getirdiğim preamplyi, sisteme merakla entegre ederek seçtiğim LP„lerle kendimce test etmeye başladım. Şu şekilde bir yol izlemekteydim. Önce Transrotor Cellino + Transrotor phone-pre +Pioneer A 757 üzerinden Cabasse Jersey kolonlara gelen sesi dikkatle dinliyor ve sonra bu kombinasyondan Transrotor phonepre„yi çıkarıp Pioneer üzerindeki pre‟yi kullanarak aynı albümü tekrar dinliyordum. Bu şekilde 15/20 gün uzun uzun test dinletileri yaptım. Sonuçlar benim için şaşırtıcı oldu, sisteme bu cihaz dahil olunca elde edilen seste yer alan detaylar hemen öne çıkıyor ve aynı zamanda pürüzsüz kristal bir ses elde ediliyor. Tüm bunları birazdan detaylarla anlatacağım, ama önce biraz cihazın yapısından bahsetmek istiyorum: Transrotor markasını tanıyanların çok iyi bildiği gibi firma kalite ve işçilikten ödün vermeyen bir yapıda ve bu her ürününün tasarımında göze çarpmakta. Bu phone-pre‟de de firma bu ayrıcalığını gözler önüne sermiş. Cihaz oldukça heybetli ve sağlam bir alüminyum üst gövdeye sahip ve bu gövde aynı zamanda bir nevi soğutucu görevi görmekte. Altta cihazın önden

Stereo Mecmuası

görünümüne gösterir bir fotoğraf var buna bakınca anlatmak istediğim sanırım anlaşılır. Yan sayfadaki fotoğrafta tam ortada küçük bir led görüyorsunuz. Bu led safir mavi renkte cihaz çalıştığı sürece yanmakta, burada belirtmek isterim bu phone-preamp‟ta bir açma/kapama tuşu yok yani elektriğe bağladığınızda devamlı çalışır konumda kalıyor. Fakat bunun bir zararı da yok ya da bir ısınmaya sebep olmuyor. Ben 10 aydır kullanıyorum ve hiçbir sorun yaşamadım. Fotoğraflarda cihazın ön yüzünde iki adet vidamız var. Allen baş bu vidalar, pikabınızda kullanmakta olduğunuz MM ya MC kafa için gerekli ayarları yapmak adına cihazın kutusunda gelen allen anahtarı yardımıyla sökülüyor ve cihazın üst gövdesini bu şekilde açabiliyorsunuz. Kapağı kaldırınca karşınıza çıkacak iç yapı yukarıdaki fotoğrafta görüldüğü gibi, orada görülen ve her iki yanda beher kanal için yerleştirilmiş kırmızı switch‟leri ayarlamanız gerekli. Kullandığınız iğnenin tipi ve teknik özelliklerine göre, bunu yaparken cihazın kutusunda gelen kullanım kitapçığına başvurun orada değerlerinize göre yapacağınız ayar çeşitleri resmedilmiş, kitapçık basit ve kullanışlı. Yine

yukarıda

Sayı 27

bakılınca

firmanın çok

akılcı bir

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 4 8

tasarımla cihaza giren sinyali mümkün olan en kısa yoldan tekrar çıkışa verdiği görülmekte bu şekilde ses sinyalleri gereksizce dolaştırılıp bunlarda kayıplar olması önlenmiş.

Sonrasında aynı durum Toto IV albümünde de oluştu ve Africa adlı parçaya tekrar tutuldum. Parçadaki vurmalıların, gitarların ve tuşlu çalgıların seslerini ve tonal renklerini mükemmel ortaya çıkardı. Cihazın akustik ve elektrikli enstrümanlara karşı tepkisi çok güzel, mid frekanslara ve üst frekanslara karşı tepkisi çok iyi ve dengeli.

Cihazın arka panelinde altın kaplama sağ ve sol kanal için birer giriş ve çıkış bulunmakta ve bunların tam ortasında güç giriş ile altında topraklama kablonuzu bağlayacağınız topraklama jakı mevcut. Cihaz ile beraber kendisine has özel güç ünitesi ilgili kablosu ile gelmekte ve bunun marifetiyle cihaza güç veriyorsunuz. Bu kısa tanıtım sonrası kattığına:

gelelim sisteme ne

İlk olarak, bu cihaz ile ”Hum” sorunu yaşanmıyor, gürültü olabildiğince düşük, verdiği sesi sıcak olarak tanımlayabilirim. Üst oktavlarda sesi parlatmak yerine daha saydam sunuyor ve olanı size dinletiyor. Cihaz ilginç bir şekilde lambalı tadı da vermekte sistemde ve sanırım kullandığım Denon DL-103R MC kafa şu an tam performansını sergimekte cihaz sayesinde. İlk sefer Anne Sophie Mutter‟in Vivaldi 4 Seasons albümünü platoya yerleştirdim. Cihaz kayıtta mevcut mikro ve makro dinamik kontrastları ve kompleks tonal renkleri mükemmelen ortaya çıkardı. Ses çok temizdi. Aynı şekilde Arthur Rubenstein‟ın Chopin Nocturnes LP kutu setini dinlerken pre-ampli piyanonun tüm keskinliği ve tınısını mükemmelen ortaya çıkardı. Sesi çok iyi işleyen bir cihaz... Sonrasında Rock müzikte ne olacak düşüncesiyle Dire Straits‟ in Brothers In Arms albümünü platoya yerleştirdim. Cihaz, Mark Knopfler‟ın gitar partisyonlarını mükemmelen bana sundu; tını harika idi ve genel olarak müzik her tınısıyla sanki tekrar üretildi.

Stereo Mecmuası

Sayı 27

Sonrasında caz müzikte bir deneme yapmak adına Diana Krall‟ın The Very Best Of albümünü platoya yerleştirdim ve S‟Wondurful‟un ilk notalarıyla her enstrümanın karakterini cihazın ne kadar iyi yansıttığını anladım, orkestradaki her detayı rahat şekilde alırken vokali de sanatçı yanınızdaymış gibi size verebilmekteydi Sonuçta Transrotor phono pre-ampli, iyi tasarlanmış kolay ayarlanır detayları yansıtıp müziği iyi işleyen bir cihaz. Ayrıca size lambalı tadını verebilen bir phono pre-ampli, bunu tonal zenginliği ve sıcaklığı ile hissettiriyor. Doğru sistem ve kablolama ile bu cihaz mükemmel bir performans size sunacaktır. İyi bir phono preampli arayanlar için bence mükemmel bir seçenek

Bülent Şaman JR Transrotor Phono II Phonostage Temsilci: MAVİ HiFi Fiyat: 785 EUR+KDV Test Sistemi Transrotor Cellino Pikap Denon DL-103 Pikap Kafası Pioneer A 757 entegre amplifikatör Cabasse Jersey hoparlör

www.stereomecmuasi.com


Stereo Mecmuas覺

Say覺 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 5 0

TEAC CR-H500NT

Stereo Mecmuası'nda bu sayımızda ilk kez TEAC firmasından bir ürünü konuk ediyoruz. TEAC bir çok kişinin yakından tanıdığı bir firma. Firma 4 ana grubu bünyesinde toplamış. Profesyonel pazara yönelik ürünler üreten TASCAM'ın yanında, tüketici elektroniği pazarına yönelik ürünler TEAC markası altında, üst uç sınıf hifi ürünleri Esoteric markası altında pazarlanıyor. TEAC'ın bir kolu da havacılık konusunda faaliyetlerini sürdürüyor. TEAC markasını ben yaşlardaki hemen herkes çok yakından tanıyacaktır. 1990'larda özellikle VRDS CD çalarları ile ortalığın tozunu atmışlardı. O dönemlerde Esoteric ayrı bir marka olarak kullanılmıyordu. Üst sınıf TEAC cihazlarında logosunu görüyorduk. Ayrıca bilgisayar dünyasında firmanın ürettiği CD yazıcılar çok ünlüydü. İlerleyen yıllarda TEAC içerisinde yeni bir yapılanma yapıldı ve Esoteric ayrı bir marka olarak pazara tanıtıldı. Bugün üst uç sınıf CD çalarların yanında amplifikatörler, DAC'lar ve hatta odyofil kayıtlar Esoteric markası altında meraklılara sunuluyor. TEAC markası ise tüketici pazarına odaklandı. Firmanın tüketici pazarını hedefleyen en önemli ürün gruplarının bir üyesini sizler için mercek altına

Stereo Mecmuası

Sayı 27

aldım; CR-H500NT. TEAC'ın Reference serisinin bir parçası olan CRH500NT benim çok sevdiğim konseptte bir cihaz. Uzun yıllardır hi-fi sistemine sahip bir insan olsam da, bu tarz hepsi bir arada cihazları pek seviyorum. Hatta çalışma odamda geçmişte (1990'ların başında) satın aldığım hepsi bir arada bir müzik sistemim var. Bu cihazların en önemli avantajı yer kaplamamaları. Belirli bir fiyat avantajı sunarak müzik dinlemek için bir basamak oluşturmaları da ayrıca bu tarz cihazları ilginç kılıyor. Gelelim TEAC CR-H500NT modeline. Forum Audio tarafından Stereo Mecmuası'na gönderilen CRH500NT sıfır ambalajında olduğundan kurulum süreci benim açımdan pek keyifli oldu. Uzun zamandır tüketici elektroniği ürünü olarak bir şeyler satın almadım ancak yeni kutu açmayı çok severim. Test bitince bu sempatik cihaz geri gidecek dahi olsa, yine de büyük keyif aldım. Kutuyu açtığınızda oldukça kalın bir kullanım kılavuzu, elektrik kablosu, uzaktan kumanda, piller ve radyo anteninden oluşan bir paket sizi karşılıyor. Bunların altında özenle paketlenen CRH500NT'ye ulaşıyoruz. Hızlı bir şekilde sevimli

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 5 1

cihazımız müzik seti kabinimdeki yerini alıyor. TEAC pazarda duyulan ihtiyaçları çok iyi özümseyerek gerçekten çok fonksiyonlu bir ürün hazırlamış. Kutusundan çıkarttığınızda hemen seveceğiniz türden bir cihaz bu. Son derece kompakt yapılı, ancak hoş tasarıma sahip sempatik çizgiler göze çarpıyor. Dış kenarları yuvarlatılmış parlak cila atılmış metal panellerden oluşturulmuş şasi hoş bir ön panel ile tamamlanmış. TEAC'ın sade ve kolay anlaşılır tasarım anlayışı hemen dikkat çekiyor. Cihazın boyutları yaklaşık 30 cm genişlik ve 29 cm boy yükseklik ise 11,5cm civarlarında. Ancak yuvarlatılmış yan paneller sayesinde cihaz gözünüze daha küçük görünüyor. Cihazın arka panelinde ilk olarak hoparlör konektörleri dikkatimi çekti. Normal kablonun yanında banana konektörlerinizi de kullanabileceğiniz ve hiç fena gözükmeyen bağlantı noktaları tercih edilmiş. Bu konektörlerin yan tarafında subwoofer bağlayabilmek için kullanabileceğiniz konektör bulunuyor. TEAC cihazın arkasında bir adet ek cihaz için RCA giriş çıkışa yer vermiş, bunun yanında pikap girişi de mevcut. Pikap için topraklama noktası da unutulmamış. Cihazın radyosu için eklenen FM ve AM anten girişlerinin yanında ethernet girişine de yer verilmiş. Bunun

Stereo Mecmuası

üzerinde kablosuz bağlantı (wifi) anteni bulunuyor. Bunların yanında ise elektrik girişine yer verilmiş. Ben bağlantı sırasında Lookab Optirius kablomu kullandım. Hızlı bir bağlantı yapma çalışmasının ardından cihaz kullanıma hazır. Cihazın yapısı kompakt olsa bile bağlantı noktalarına ulaşmak gayet basit. Bazı kompakt cihazlarda arka panel öyle karışık oluyor ki, ilk kez bu tarz bir cihaz alan insanın kafası karışıyor. TEAC son derece sade bir tasarım ile hayatı kolaylaştırmış. CR-H500NT'ye ilk olarak Triangle Comete monitörlerimi bağladım. Test amacı ile Michell Gyrodec pikabımla da TEAC'ın pikap katını kullanmaya karar verdim. Daha sonra Tannoy'un minik monitörleri ve Ereshkigal/Dynavector kombinasyonunu kullandım. Cihazın ön paneli ise çok hoş tasarlanmış. Gayet rahat okunan bir ekranı var. Ekranla alakalı çok beğendim bir özellik istendiğinde parlaklığının azaltılabilmesi. Ekrandaki yazılar mavi renk. Cihazın üzerinde iki büyük düğme var. Sağ taraftaki düğme ses kontrolü sol taraftaki ise menüler arasında gezmek ve şarkı ileri geri sarmak gibi görevlere sahip. Cihazın sol tarafından itibaren açma kapama düğmesi, kulaklık çıkışı, mini jack girişine yer

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 5 2

verilmiş. Bunun yanında birazdan bahsedeceğim USB girişi, kaynak girişi, ileri geri kontrol tuşları bulunuyor. Sağ tarafta ise çalma, durdurma, çekmece açma gibi fonksiyon tuşlarına yer verilmiş. Fonksiyon tuşları seçilen kaynağa göre görev yapıyor. Örneğin CD konumundayken çekmece açan tuş, radyo konumunda bant değişikliğine yarıyor. Bu sayede cihazın ön paneline çok fazla düğme konulmadan bir çok fonksiyonun kullanılabilmesi sağlanmış. USB girişinden yukarıda bahsettim. USB girişine iPod sahibi olanlar cihazlarını bağlayabilirler. Desteklenen modeller şu şekilde; iPod (5. nesil) iPod classic, iPod nano (1'den 5. nesle kadar) ve iPod touch (1'den 3. nesle kadar) iPod içerisindeki şarkıları kontrol etme, ileri geri atlama gibi özellikler uzaktan kumandadan kontrol edilebiliyor. Peki benim gibi iPod sahibi olmayanlar USB girişinden faydalanabilir mi derseniz cevabım evet. USB bellekler ve taşınabilir disklere destek veriliyor. Disklerin FAT16 veya FAT32 olarak formatlanmış olması gerekiyor. NTFS ve pek yaygın olmayan Linux formatlarına destek verilmiyor. USB'den MP3 ve WMA müzik dosyalarını çalma destekleniyor. USB belleğe deneme için attığım dosyaları sorunsuz olarak çalabildim. Uzaktan kumanda veya cihaz üzerindeki düğmeler

Stereo Mecmuası

Sayı 27

ile şarkılar arasında gezebilmek son derece basit. Dosyaların bilgilerde cihazın ekranına geliyor. Ayrıntılı bilgiler için ise uzaktan kumandanın “menu” tuşuna basmak yeterli. Farklı MP3 çaları olanlar ise mini jack girişe kendi taşınabilir müzik çalarlarını bağlayabilirler. Cihazla geçirdiğimiz zaman boyunca Seçil Hanım bu fonksiyonu bol bol kullandı. Bayanların teknolojik cihazlarda fonksiyonel olmayan şeyleri sevmediğini ve dolayısıyla kullanmadığını düşünürsek demek ki kullanım kolaylığına önem verildiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu arada USB belleklerden seçeceğiniz parçalardan listeler programlamak da mümkün. Ancak bu fonksiyonla ben hiç uğraşmadım. Karışık çalma, tekrar etme gibi fonksiyonlar da unutulmamış. Böyle bir arayışı olanlar için yazmış olayım. USB girişinin özellikleri bununla bitmiyor. USB belleğinize kayıt yapabilmeniz mümkün. Bu özellik benim çok hoşuma gitti. Örneğin plak çalarken tek bir tuşa basarak şarkıları USB belleğinize MP3 formatında atmak büyük kolaylık. Bunun yanında CD veya radyodan da kayıt yapabilirsiniz. Bu fonksiyonla bayağı vakit geçirdim. Kaydedilen dosyalara Audio001.MP3 gibi bir isim veriliyor. Bu dosyaları daha sonra bilgisayarınızla düzeltebilirsiniz. Bu arada plak kaydederken şarkı bittiğinde yeni kayıt başlatmazsanız daha sonra

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 5 3

bilgisayar ortamında dosyaları bölmeniz gerekiyor. Ki ben genelde bu şekilde kayıt yaptım. Cihazın radyosu da son derece başarılı. Evimizin bulunduğu yer FM yayınlarını harika şekilde alabilmemizi sağlıyor. CR-H500NT'nin radyo özelliği son derece başarılı. FM bandı için 30 adet AM bandı için ise yine 30 adet radyo kanalını hafızaya alabilirsiniz. Radyodan veri alınan RDS sistemi de destekleniyor ancak yurt dışındaki örnekleri görünce bizdeki radyo kanalarının bu konuda biraz çalışması gerektiğini düşünüyorum. CR-H500NT'nin bir diğer özelliği internet radyolarını dinlemeye imkan vermesi. Bunun yapabilmek için biraz ayar yapmamız gerekiyor. Allah'tan işlemler son derece basit. İster ethernet isterseniz kablosuz ağ üzerinden internete bağlanabilmeniz mümkün. Buradaki en zor iş, eğer kablosuz ağ kullanacaksanız network şifrenizi girmek. Benim ki gibi uzu(uuuu)n bir şifreniz varsa cihaz üzerindeki tuşlarla bayağı haşır neşir olacaksınız. Bu işlemi bitirdiğinizde radyoları aramaya geçebilirsiniz. Listeler tabii ki uzun ancak TEAC tasarımcıları hayatımızı kolaylaştırmışlar. Türe, ülkeye gibi aramalar yaparak hatta dinlemek istediğiniz radyo ismini girerek menülerin içerisinde kaybolmanız önlenmiş. Ayrıca favori listeleri

Stereo Mecmuası

oluşturarak hayatınızı daha da kolaylaştırmak elinizde. Tüm bu işlemler kumanda ile oturduğunuz yerden rahatlıkla yapılıyor. İnternet radyolarına alıştıktan sonra CD dinlemeyi bırakan bir sürü insan duyuyoruz. Bu durum gayet normal elinizin altında binlerce seçenek var. İşin güzel tarafı internet radyolarının yayın kalitesinin FM bandında yayın yapanlardan uzak ara iyi olması. Radyo dinlemeyi seven insanlar için bir kere ayar yaparak canınızın istediği kanala istediğiniz zaman ulaşmak büyük kolaylık olsa gerek. Bana sorarsanız CD ve plaklarımla çok mutluyum ben! CR-H500NT'nin bir diğer özelliği network medya çalar olarak kullanılabilmesi. Bunun için cihazı LAN kablosu ile ev ağınıza bağlamanız gerekiyor. Bunu yaparken bilgisayarınızda işaret edeceğiniz dosyaları paylaşıma açmanız gerekiyor. Böylece cihaz üzerinden o dosyaların içerisindeki müzik dosyalarını kontrol edebiliyor ve çalabiliyorsunuz. Bu işlemler yazarken zor gibi görülebilir ancak kullanım kılavuzunda resimli olarak adım adım tüm işlemler anlatılmış. Ben kendi adıma dosyaları USB belleğe atıp dinlemeyi daha fonksiyonel buldum. Ancak diyelim ki, farklı odadaki bir bilgisayarın içerisindeki müzik dosyalarını dinlemek istiyorsunuz o zaman bu

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 5 4

özellik hayat kurtarıcı olabilir. Gelelim benim en çok kullandığım özelliklere. CD çalar ve pikap katı. İlk önce pikap katı. Cihaz üzerindeki pikap katı MM (Moving Magnet) pikap kafalarına destek veriyor. İşin acayip tarafı son derece başarılı olduğunu söylemem gerekli. İlk adımda bu başarılı sonuçların pikaptan kaynaklandığını düşündüm. Bunun üzerine diğer odadaki ProJect Debut'ün tarihi bir versiyonunu CR-H500NT'ye bağladım. Cihaz evimizde bulunduğu süre içerisinde pikap performansı için söyleyebileceğim tek şey son derece keyifli olduğu. TEAC'ın fiyat skalasına uygun bir pikap kullanacaksanız uzun zaman boyunca keyifle müzik dinleyebilirsiniz. CD bölümü ile amplifikatörün uyumu ise TEAC'ın en önemli artısı. İsterseniz test CD'lerimi dinlerken aldığım notlara hep birlikte bir göz atalım... İlk albüm olarak Tacet tarafından yayınlanan “Die Rohne – The Tube” (TACET S74) SACD'si. Albüm tamamen vakum tüplü kayıt ekipmanı kullanılarak kaydedilmiş. Çok farklı ve demo CD'si olarak kullanılmaya çok müsait bir albüm. Stutgart Orkestrası tarafından icra edilen Barok dönemi bestecilerinin çok bilindik eserlerine yer verilen

Stereo Mecmuası

Sayı 27

albümde ortaya çıkan performans son derece başarılı. Albümün genel hissiyatı ve sahnesinde sorun yok. Belki daha fazla detay arayabilirim. Aynı albümün Speakers Corner tarafından basılan plağını pikabıma yerleştirdiğimde detay konusunda ileriye bir adım atmak mümkün. Bu noktada Teac'ın bu sevimli cihazının maliyetini unutmamak gerekli. Neredeyse 1.000 Euro'luk fiyat etiketine sahip olan üründe ampli ve CD çalara 500'er Euro veriyoruz gibi düşünürsek ortaya çıkan performans çok başarılı. Bu albümün hem SACD hemde plağı ülkemize AK Müzik tarafından ithal ediliyor. Albümde Antonio Vivaldi'nin Concerto Alla Rustica'sı ve Franz Biber'in Battalia No.10'una özellikle dikkat! Şimdi biraz gündelik müzik dinletilerine dönelim. Jamiroquai'nin 2001 yılında yayınladığı “A Funk Odyssey” (Sony Music EK 85954) son derece eğlenceli bir albüm. Funk etkileri pop müzik pazarının gerektirdiği bas ve davul bölümleri ile farklı bir konseptte bize sunuluyor. Jamiroquai'ın müziği gelir geçer müzik pazarındaki örneklere göre birkaç gömlek üstün. Bunun en önemli sebebi topluluktaki müzisyenler. “A Funk Odyssey” yayınlandığı yıl tam anlamıyla satış rekorları kırmıştı. “Little L” “You Give Me Something” gibi şarkıların düzenlemeleri son derece başarılı. CR-

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 5 5

H500NT gerek Tannoy gerekse de Triangle'ın monitörleri ile gayet yeterli bir performans ortaya koyuyor. Bas açısından bir eksiklikten bahsetmek mümkün değil ama abartmayı sevenler için subwoofer çıkışı unutulmamış. Sese bayağı yüklenmeme rağmen bir bozulma yaşamadığımı belirtmek isterim. Gelir geçer müzik örneklerini dinlemeye devam ettikçe bu duruma ters bir performans duymadım. Müziğin tamamen karanlık bir tarafına da göz atmak gerekli bu tarz testlerde. İlk elimi attığım albüm Cradle Of Filth topluluğunun ilk konsept yapılı albümü “Cruelty and the Beast” oldu. (Music For Nations CDMFN 242) albümde yıldırım gibi davullar, son derece yırtıcı gitar riff'leri ve vokaller dikkat çekiyor. Daha sonradan endüstriyel gotik müzik saflarına geçen topluluğun albümü son derece başarılı bir black metal albümü. Özellikle “Beneath The Howling Stars” ve “Desire in Violent Overture” gibi parçalarda ortaya çıkan sonuç başarılı. Ben genelde raf tipi hoparlörleri tercih ettiğimden tabii ki bu tarz müziği dinleyenlerin sevdiğinden biraz farklı sonuçlar ortaya çıkıyor ancak genel olarak hissiyatın tatmin edici olduğunu söyleyebilirim. Sonuçta senelerin alışkanlığı var. Biraz yavaşlayıp klasik rock örneklerinde ise sonuçlar son derece başarılı.

Stereo Mecmuası

Ancak asıl ilgi çekici performanslar vokal caz ve küçük gruplarda ortaya çıkıyor. Müthiş kayıtları ile dikkat çeken ACT plak şirketinin yayınladığı compilation'lar firmanın geniş albüm kataloğundan albüm seçmek için güzel bir fikir. Ayrıca albümler son derece keyifli şarkılar seçilerek hazırlandığından keyifle dinlemek mümkün. Magic Nordic Voices (ACT 9718-2) bu konuya çok iyi bir örnek. Rebekka Bakken'in seslendirdiği “Overmade Fullt Av Nade” ve İda Sand'in “Love Is Real” performansları 16 şarkıdan oluşan albümün öne çıkan şarkılarından sadece ikisi. Ekinoks Müzik tarafından ithal edilen bir diğer ACT seçkisi “Jazz is Cool Magic Moments” serisi. Bu albümler sayesinde bir çok ACT müzisyeni ile tanışabilir ve başucu albümü olarak nitelendirilebilecek albümler edinebilirsiniz. TEAC'ın performansı bence bu tarz albümlerde en üst seviyeye ulaşıyor. Bu küçük cihazdan beklemediğiniz bir performans alıyorsunuz. Her şey yerli yerinde. Bir haftalık dinlemeler sonrasında ne zamandır dinlemediğim bir albüm aklıma geldi. Cihazı geri göndermek için paketlemeden önce Trio Mediaeval'ın harika “Soir, dit-elle” (ECM Records ECM 1869) albümü dinledim. Bir hafta boyunca pişen cihaz son derece başarılı bir performansa imza atıyor. Albümde 10.yy ile 15.yy arasındaki bir zaman

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 5 6

diliminden messe'lerin yanında beni çok şaşırtan The Troparion Of Kassiani gibi eski Bizans kilisesi Ortodoks metinlerine ve melodilerine dayanan eserlere yer verilmiş. Daha önce yazdığım gibi albümdeki orkestrasyon çok başarılı, bayan üçlünün vokal tekniği harika, kayıtlar ise ECM kalitesinde yani çok çok iyi. TEAC'ın performansı da son derece başarılı. Bir hafta boyunca CR-H500NT ile vakit geçirdim. Yazımı sonlandırmadan önce genel notlar. Bir çoğumuzda olduğu gibi bende de bu cihazların genel ses karakterinin çok başarılı olmadığı konusunda bir ön yargı vardır. Ancak CRH500NT'de durum pek böyle değil hatta ses kalitesi konusunda çok şaşırdığımı söylemeliyim. Bırakın ofisinizde veya bir odanızda ikinci müzik seti olarak kullanmayı, giriş seviyesinde bir müzik sistemi arayışınız var ise bir seçenek olarak listeye alınabilir. Cihazın perakende satış fiyatı 2.000TL'nin altında ancak Forum Audio'dan aldığım bilgiye göre kablosuz bağlantı özelliğini kullanmayacaksanız aynı ürünün bu özellikle donatılmamış versiyonu neredeyse 500 TL daha ucuz. Hatta benzer ses kalitesine sahip ancak bazı özelliklere yer verilmeyen H-238 modelinde fiyat 1.000TL altına doğru gidiyor. Tüm bu ürünlerin ortak noktası

Stereo Mecmuası

Sayı 27

almanız gereken bir çift hoparlör. CR-H500NT'de pazarın talepleri son derece başarılı bir şekilde karşılanmış. Başarılı bir ampli ve CD çaların yanında son derece şaşırtıcı performans gösteren MM pikap katı, USB vasıtası ile taşınabilir müzik çalar, bellek ve hard disk bağlantısı yapabilme, yine USB'den kayıt özelliği, network müzik çalar olarak kullanılabilme, kablosuz bağlantı ile internet radyolarını dinleyebilmek gibi tam anlamı ile ne ararsanız üzerinde bulunan bir cihaz. Şaşırtıcı ses kalitesi, kullanım kolaylıkları ve göreceli makul fiyatı ise TEAC'ı bu tarz cihaz arayışında olanlar için listenin en başına doğru yükseltiyor.

Hakan Cezayirli

TEAC CR-H500NT Temsilci: Forum Audio Fiyat: 1.895 TL KDV Dahil Test Sistemi Michell Gyrodec pikap -SME Series V kol - Denon DL-103 kafa Ereshkigal pikap - Dynavector 507 MkII kol - Goldenote Boboli Signature Kafa Triangle Comete Es Hoparlör Tannoy Revelation DC6 Hoparör

www.stereomecmuasi.com


Stereo Mecmuas覺

Say覺 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 5 8

Muhteşem Wavac Dünyası

Bu yazımda sizinle Wavac PR-T1 Pre Amplifikatör ve aynı seriden LCR-X2 pikap katı ve EC-300B Single Ended Triode güç amplifikatörü ile ilgili fikir ve düşüncelerimi paylaşmak isterim. Star Trek televizyon dizisinin açılış cümlesini hatırlar mısınız? “Space the final Frontier!” (Uzay, son sınır! Şeklinde Türkçeleştirebiliriz.) Tüm bu Wavac bileşenlerinin güzelliklerini ve verdikleri keyfi bu cümle ile ifade etmem gerekir, müzikal alan etkisi gerçekten çok iyi. Uzun yıllardır İngiltere güney sahilinde iyi bilinen bir hi-fi dükkanını olan Heatherdale Audio‟yu işleten bir arkadaşım var, Dave Ruffell. Birkaç ay önce Dave, Wavac markasının İngiltere distribütörü oldu. Bu bana eski bir dostu ziyaret etmenin yanı sıra Wavac‟in en iyi elektroniklerini yakından tanıma ve sınırsız şekilde dinleme olanağı sundu. Özellikle de EC-300B güç amplifikatörünü. Wavac tarafından üretilen en meşhur cihazlar olan son derece büyük yapılı SH-833 etrafında kurulu, bu durumda firmanın amplifikatörleri arasında EC300B'yi markanın bebeği olarak nitelendirmemiz yanlış olmaz sanırım. Uzun zamandır bu küçük kardeş hakkında güzel şeyler duyuyordum. Bir kaç

Stereo Mecmuası

Sayı 27

sene PR-T1 pre-amplifikatör ve LCR-X2 pikap katı sahibi oldum. Şimdi bu üç cihazı birlikte şansım olduğu için çok mutluyum. Bazı Hi-fi satıcıları kullanılmış araba parçaları satıcıları gibi davranır, bilgileri sağlam bir ses eğitimine ve deneyimine dayanmaz. Dave ise farklı, 1969 ile 1978 yılları arasında bir kayıt stüdyosu işletmiş ve halen çok değerli olan bazı ender Japon baskılarında imzası bulunabiliyor. Sanırım bu durum onun müziğin mutfağındaki yeteneğini ortaya koyabilir. Dave çok başarılı bir dinleme odası inşa ettirmiş, burada da enteresan ekipman kombinasyonlarını sunabiliyor. Wavac‟lar ile de çok gururu duyuyor doğrusu, öylede olmalı bence. Üretim kalitesi ve ses kalitesi konusunda Wavac'ın çok iyi bir ismi vardır. Firmanın bazı ürünlerindeki orijinal devreler rahmetli Nobu Shishido tarafından tasarlanmıştı. Şimdiyse firmanın başında Yuzuro Ito var, o da çok iyi bilinen bir Japon ses mühendisidir. Wavac aslında bir Sigma kuruluşu ve sanırım

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 5 9

onların asıl iş odağı inşaat veya inşaat malzemeleri. Neyse biz dinletimize geri dönelim ve PR-T1 preamplifikatör ile yazımıza başlayalım. 70mm kalınlığında uçak yapımında kullanılan 15kg'lık bir kalıp alüminyum alalım, CNC içerisini tamamen işleyerek oyalım. Altın rengine boyayalım ve tüm bu işlemlerden sonra Olympos dağının tepesinde Zeus'un kişisel ses sisteminden çıkmış gibi görünen bir cihaz ile karşılaşırız. Wavac, PR-T1 pre-amplifikatörde sadece bağımsız bir güç kaynağı yapmakla kalmamış, aynı zamanda sistemi besleyen tüm transformatörleri de ayrı bir kutuya koyarak manyetik parazitlerden en mükemmel şekilde arınmayı hedeflemiş. Pre-amplifikatör ana fonksiyonu olan ses açıp kapatmayı çok iri gümüş bir düğme ile sağlıyor. (dikkat! kumanda yok) Ortada girişleri seçmek için bir kontrol düğmesi var; ilk ikisi kendi düzgün eşleme transformatörlerine sahip (coupling transformer) dengelenmiş yapıda girişler ve üç adet standart giriş, bu kontrol ünitesi tarafından idare ediliyor. Sağ tarafta bulunan iki adet küçük kontrol düğmesi ise sağ ve sol gain‟i kontrol ediyor. Aslında dinleti esnasında bu iki küçük kontrol düğmesi tam ortalanmış pozisyondaydı ancak sisteminizin sağ ve sol kanal dengelemesini yapmanız gerekirse bu çok etkin ve hassas bir

Stereo Mecmuası

yöntem olarak dikkat çekiyor. Gain katı kanal başına 2 adet 12 AU8 / ECC82 vakum tüp tarafından idare ediliyor. Dördününde yaylı altın rengi metal kutuları fevkalade bir izolasyonu sağlıyor. PR-T1 şasisi ile güç kaynağı arasındaki elektriğe aktaran güç girişleri kelimenin tam anlamıyla “endüstriyel” nitelikte. Kutunun içinde uzay veya roket bilimi cinsinden bir şeyler yok sadece çok sağlam mekanik ve mühendissel bir biçimde yaklaşılarak üretim yapılmış olduğunu biliyoruz. Gerçekten yüksek kaliteli bir ürüne, hak ettiği parayı harcamışsınız gibi hissediyorsunuz. Peki amplifikatörün sesi neye benziyor? Kendi kişisel hikayemi anlatabilirim. Bir kaç yıllığına bir Kondo M77 pre-amplifikatörüm oldu. Erişilmez kulemde oturup böyle ender bir cihaza sahip olmayanlara burnumdan aşağı bakıyordum. Wavac'ın pre-amplisi ile kendiminkini kıyaslama şansı bulduğumda bu nasıl bir dünyaya düşüştü benim için! Porche ve Ferrari farklı kullanma deneyimleri olan iki farklı arabadır. Hangisini tercih edersiniz? İki preampliyide beraber dinledikten sonra onları kıyaslamak adil miydi? Kişisel olarak konuşmam gerekirse, hemen Kondo'mu satıp bu harika canavarı almam gerekiyordu!

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 6 0

Farkı anlatmamın en iyi yolu, Wavac ile müzikal etkinliğe bir adım daha yakın hissediyordum. Farkı anlatacak o eski klişelerden hangisini kullansam? Her şeyi unutun! Benim için Wavac dinlediğim zaman yüzümde daha büyük bir gülümseme bırakıyordu.

Follower devresi baz alınmış. İçinde neler oluyorsa işe yaradığı kesin.

PR-T1'e sahip olduktan sonra uyumlu olan pikap katı LCR-X2 yi satın almam gerekiyordu. Wavac şasi olarak yine aynı altın rengi ağır şasiyi seçmiş. İçerisindeki gain safhalarını ayrı güç kaynakları ve transformatörler ile yapmışlardı. Pre-ampli ve pikap katının güç kaynakları tabi ki birbirlerine uyumlu değildi, farklı akım çıkışları vardı ancak birebir aynı gözüküyorlardı.

Devre, 6D J8 / ECC88 vakum tüpler üzerine kurulu ve saatlerce “tube-rolling” (vakum tüpleri değiştirerek dinleme ) yaptım. Eski ve bilindik bir hikayehikaye: bazı plaklarda Mullard'ları tercih ettim bazılarında ise RCA'ları.

Pikap pre-ampilifikatörünün ortasında 4 pozisyonlu bir gümüş kontrol ünitesi var. Moving magnet ve yüksek orta ve alçak seçenekli moving coil seçenekleri var. Hemen hepimiz moving coil pikap kafalarının yükleme (loading) problemlerine aşinayız. Bu sadece gain değil aynı zamanda bir empedans problemidir. Wavac size MC pikap kafalarınızı bu farklı ayarlarda dinleme şansını sunuyor. Her zaman bunlardan bir tanesi kulağa daha tatlı geliyor. Dynavector DRT-XV1 pikap kafasını kullanırken ben en yüksek gain seviyesini dolayısıyla en düşük yükleme seviyesini tercih ediyordum. Bu yüksek gain'e rağmen çok az zemin gürültü vardı ve hiç uğultu yoktu. Wavac devresini tasarımında MU-

Stereo Mecmuası

Sayı 27

Aralarında Boulder ve Kondo tarafından imal edilmiş olanlarda dahil olmak üzere bir çok pikap katına sahip olup dinledikten sonra, Wavac çok daha zengin bir sunum ortaya koyuyordu.

Ve şimdi başrol oyuncumuza gelelim. Wavac amplifikatörleri arasında EC-300B amplinin ekonomik bir fırsat olduğunu söylemek biraz komik olacak belki de ama bence kesinlikle öyle. Efsanevi 300B güç triyodu üzerine baz alınmış bir dünya amplifikatör var pazarda. Binlerce yıl önce icat edilmiş ve firavunları piramitlere gömmek için kullanılmış... şaka bir yana, herkes 300B'lerin çok uzun zamandır, audio ve hifi'nin başlangıç zamanının başından beri neredeyse ortalıkta olduğunu biliyor. Ancak Wavac'ın bu tüple yaptığı gerçekten inanılmaz. Hiç daha güzel bir şasi gördünüz mü? Uzun zamandır bu kadar iyi üretilmişini ben görmedim şahsen. Birçok vakum tüplü amplifikatörün sırrı, çıkış transformatörlerinde yatar. Ancak Wavac bir adım

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 6 1

ileri gidip ITCC dedikleri bir sistem kullanmış. Inverted Interstate Transformer Coupling anlamına geliyor. Kısaca anlatmak gerekirse güç amplifikatörünün giriş katı ile sürücü katı arasındaki bağlantı da kapasitörlerden kurtulmaya yarıyor. İşe yarıyor mu? Bu durumda kesinlikle! Aşılması gereken bir sorun kanal başına bir adet 300B kullanınca elde edilecek güç oluyor. Bir vakum tüpten yaklaşık 10 Watt güç alabiliyorsunuz ancak bu gücün ilk birkaç watt en önemlisi.. Single Ended triyodun, hız ve etkinliğini yüksek verimlikli bir hoparlör kullanırken kendini gösterebiliyor. Bu eskinden daha ufak bir problem idi. Günümüzde birçok modern hoparlör kendilerini yüksek reaksiyonlu yükleme kapasitesi ile ortaya koyuyor. Bu durum bir çok düşük güçlü vakum tüplü amplifikatör için son derece agresif bir durum ortaya çıkartır, yüksek frekans yanıtı modern karmaşık krosover devreleri tarafından değiştirilir. Marten Coltrane'lerimi Kondo KSL Kegon ile kullandığımı hatırlıyorum. 20 Watt gösterilen kanal başına çıkış gücü bu ufak amplifikatörde hızlı tükeniyordu. En büyük problem Ohm kuralı etkisiydi.

Stereo Mecmuası

Alt baslar yükseltilmişti ve kabaydı. Ancak bu amplinin suçu değildi. Daha rahat sürülebilir bir hoparlörde amplinin sesi çok güzeldi. İşte uyum konusunda bir ders daha! Yazık doğrusu, düşük güçlü vakum tüplü ampliler dünyasında sihirli bir şeyler var çünkü. Tadını çıkarmak için uygun bir hoparlör seçmek lazım. Unutmayın sadece hassasiyet oranlarına bakmayın, üreticiler faz açılarıyla oynarlar. Birçok hoparlör uyanmak için, amplifikatörden kuvvetli bir akım ve çok düşük empedans ve büyük bir damping faktörüne ihtiyaç duyarlar. Bu da single ended triyodların erişimi dışında bir kavramdır. Peki bu uyumu sağlayınca ne olur? Ahaa, keşfedilmemiş dünyanın antik haritalarına yazıldığı gibi: “Sihir bulunur!...” Modern zamanın başlarında birçok üretici daha standart bir yükle ve kazanımla çalışabilen etkin şekilde çalışabilen hoparlörler yapmışlardı. Günümüzde de bu hoparlörleri bulabilmek mümkün. Wavac'ların ürettiği 10 Watt'ı bir çift Tannoy Sterling hoparlörle kullandım. Hoparlörleri Tannoy'lar ile kombine etmekle ortaya

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 6 2

çıkan uyum sanki cennette yapılmış gibi. Komponentlere bireysel olarak baktık. Dinleme sistemin diğer parçalarına göz atmak gerekirse analog kaynak olarak Graham kola monte ettiğim Mysonic Eminent pikap kafasını kullandım. Bu kombinasyonu çok eski bir Blue Pearl pikapta kullandım. Dijital kaynak olarak da birçok CD çalar kullandım, CD olarak özellikle yakın zamanda Venedik'te kaydettiğim oda orkestrası kaydını tercih ettim. Bu kayıt bana Wavac'ların yarattığı farklılıkları çözmemi sağladı. Her sistemin kendine özgü özellikleri ve etkileri vardır. Wavac'ta ön plana çıkan sahne ve air etkisi ... Peki burada neler oluyor? Birçok başka sistemde müzisyenlere ulaşmak için sistemin yaptıklarının içinden geçmeniz gerekir. Wavac ile her şey daha bir rahat. Sanki beyin daha az işlem yapmak durumunda ve müzisyenlere daha bir konsantre. Enstrümanların etrafındaki akustik alan müzisyenler ile ilgili çok bilgiye ışık tutabiliyor. Venedik'ten döndükten sonra, kaydı burada İngiltere'de birçok distribütöre götürdüm ve çok geniş bir ekipman yelpazesi ile dinledim. Wavac'larda çok müzikal bir deneyim yaşadım diyebilirim.

müzisyenleri düşünürken ve kullandığım kablo seçeneklerini tartışırken buluyordum... Wavac'lar ile dinlerken ise, eski bir devrenin modern yorumu ile Venedikli müzisyenlerin performansının tadını çıkarıyordum. Bu modern dünyada kaçık stresli hayatımdan çıkarak neyi mi dinlemek isterdim? En sevdiğim müzisyenlerimi Muhteşem Wavac dünyasında dinlemek isterdim!

Mike Valentine çeviri: Adriano Pennetti

Wavac PR-T1, LCR-X2 ve EC-300B Temsilci: Audiogen Fiyat: Firma ile İletişime Geçiniz Test Sistemi Wavac PR-T1 pre-amplifikatör Wavac LCR-X2 pikap katı ve Wavac EC-300B Güç amplifikatörü, Tannoy Sterling Hoparlör Graham Phantom Pikap Kolu Mysonic Eminent iğne Blue Pearl Pikap

Kendi Soulution ekipmanım kesinlikle daha yüksek çözünürlüklü bir ses sağladı. Ancak dinleti sırasında kendimi kaydı analiz ederken, mikrofonları ve

Stereo Mecmuası

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


Stereo Mecmuas覺

Say覺 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 6 4

Dynavector DV 507 MkII

Son yılların en çok ilgi çeken pikap kollarından bir tanesi ile alakalı izlenimlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Dynavector DV 507, ilk kez 1984 yılında üretildi. Firma ilerleyen dönemlerde pikap kolunu geliştirerek ikinci versiyonunu piyasaya sürdü. Son birkaç haftadır Ereshkigal pikabımın üzerinde DV507'nin son versiyonu MkII modelini kullanıyorum. DV 507, çift eksenli atalet kontrollü bir pikap kolu. Atalet kontrolü dediğimiz şey, kolun hareketi sırasında yaptığı hareketin stabilitesini korunması yani aslında momentumun korunmasıdır. Atalet momenti dönme hareketi yapan bir cismin dönme eylemsizliğidir. Yani bir cismin kendi etrafında veya bir diğer cisim etrafında yaptığı hareketin değişmemesi, söz gelimi sabit hızda gerçekleşmesidir. Dynavector, bu çift eksenli yapının hangi pikap kafası kullanılırsa kullanılsın, plak üzerindeki izleri mükemmel hassasiyet ile okuduğunu iddia ediyor. Ayrıca bu yapının tam düz olmayan plaklarda izlerini okuma sırasında çok daha etkin olduğunu savunuyor.

hareket yapar. Bunlardan birincisi plak izlerini okuyan iğnenin kaldıraç sisteminin dikey hareketini olması gerektiği şekilde karşılamak ikincisi ise yatay eksende izleme açısının optimal şekilde takip edilmesini sağlamak. Dynavector tarafından bu iki sorunun çözümü elektro manyetik (yani mıknatıslı) amortisör sistemi, izleme açısınındaki dinamik ağırlık denge sistemi ve kol içerisindeki dinamik amortisör sistemi ile sağlamış. Kolu dikkatlice incelediğinizde aslında iki ana parçadan oluştuğunu görüyorsunuz. Aslında iki ana parçayı birer kol olarak düşünebiliriz. Ana gövdeye bağlı ilk kol yatay eksendeki hareketi sağlıyor ve tanjansiyel kollarda olduğuna yakın bir şekilde yapıyor. Bu kol plağa devamlı paralel bir açıyla hareket ediyor. İkinci kol ise (yani uç bölümü) dikey hareketi üstleniyor. Bu yapının avantajları Dynavector tarafından şu şekilde anlatılmış, kafanın gövde ve hareketli yapısı arasındaki diferansiyel ilişki sayesinde ses sinyali üretiliyor. Bu sinyal klasik tasarımlı bir pikap kolunda düşük frekanslı ve yüksek genlikli bir titreşim oluşturur.

Bir pikap kolu plak izlerini okurken iki önemli

Günümüzde

Stereo Mecmuası

Sayı 27

kullanılan

plak

kaydetme

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 6 5

prosedüründe düşük frekans sinyalleri plağın bütün yüzeylerinde yatay eksende kaydedilir. Dolayısıyla plak okuması sırasında kol yukarıda bahsettiğim titreşimlerden devamlı suretle etkilenecektir. Mid ve yüksek frekanslarda ise, kolun efektif ağırlığının çok yüksek olmaması gerekir. Çoğu zaman plakların yüzeyleri düzgün değildir ve bu durumda iyi bir izleme açısının sağlanabilmesi için dikey efektif ağırlığın mümkün olduğunca düşük olması gerekir. Sonuç olarak, bir kolun efektif ağırlığı yatay düzlemde mümkün olduğunca fazla, dikey düzlemde ise mümkün olduğunca az olması gerekir. Dynavector ortaya çıkarttığı iki parçalı kol çözümünün bu sorunları en aza indirdiğini söylüyor. Çift eksenli atalet kontrollü kolun en kolay açıklaması bu. Dışarıdan görülenlerin haricinde gövdenin içerisinde çok yüksek kaliteli çelik rulman sistemi gibi kolun hareketi sırasında yaşanacak sürtünmeyi en aza indirmeye yönelik önlemler dikkat çekiyor. Kolun dış yapısında en dikkat çeken şeylerden bir tanesi gövdenin sağ bölümünde bulunan manyetik damper bölümü. Damper çok ilginç bir kelime amortisör olarak çevirsek bile hi-fi alanındaki kullanımı biraz daha farklı. Bu yüzden orijinal hali ile kullanmak

Stereo Mecmuası

daha mantıklı gibi. Sağ bölümdeki bu yeni damper eski modele göre daha güçlü neodyum mıknatıslardan üretilmiş. Yukarıda anlatmaya çalıştığım yanal hareketin (dönüşün) stabilite veya kararlılığının sağlanmasında bu parçanın etkisi büyük. Kolun ana gövdesine bağlı metal bir plaka alt ve üstünde birer mıknatıs bulunan bir parça içerisinde hareket ediyor. Kolun yanal hareketini karşı taraftaki anti skating ve plak üzerindeki dışa doğru hareket arasında dengeleme konusunda teorik olarak mantıklı bir çözüm. Bu mıknatıslar, yukarıda bahsettiğim düşük frekanslı ve yüksek genlikli titreşimin engellenmesi açısında da önemli etkiye sahip. İkinci yani kafanın takıldığı bölümde ise dinamik dengeleme mekanizması Dynavector tarafından ön plana çıkartılan bir diğer özellik. Bu bölüm içerisinde hassas bir yay sistemi kolun izleme gücünü yaratıyor. Üretici, hassasiyetin tam düz olmayan plaklarda bile mükemmel olduğunu iddia ediliyor. Bu bölümdeki kullanılan rulmanlarında üst sınıf olduğu belirtilmiş. Hatta bir çok pikap kolundaki 100-150Hz aralığındaki frekans yanıtının kararlı olmadığı, bu frekanslardaki titreşimlerin ön kola yerleştirilmiş dikey rulmanlar sayesinde kontrol altına alındığı da

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 6 6

ısrarla belirtiliyor. Böylelikle Dynavector'un çift eksenli atalet kontrollü pikap kolu DV507'nin teknik altyapısına ilk bakışımız burada sonlanıyor. Dynavector DV507'yi ilk kez elinize aldığınızda yapım kalitesinden etkileniyorsunuz. Görünen bölümlerde bir pürüz, bir yanlışlık bulabilmek mümkün değil. Kolu beraber incelediğimiz bir makine mühendisi arkadaşım çok hızlı bir şekilde üretimine dair bazı notlar düştü. Tüm parçaların dolu malzemeden yüksek hassasiyetli CNC'lerde hazırlandığını, her parçanın hassas şekilde zımparalanarak (polisaj işlemi) özel nikel katkılı boyalarla boyandığını söyledi. Görünen bölümlerde üretim kalitesinin çok üst düzey olduğunu ancak kolun ana tüpünün altına baktığımızda genel olarak bu özenden ödün verilerek başta asansör mekanizması uzatması ve kablo geçişlerinin çözüldüğü konusunda hemfikir olduk. Bunun yanında kola monte edilecek parçalar için kullanılan vidaların uçlarının kauçuk malzeme ile gövdeye zarar vermeyecek hale getirilmesi gibi ayrıntılarda gözden kaçmıyor. Her ne olursa olsun üretim kalitesinin birkaç ayrıntı haricinde üst düzey olduğunu söyleyebilmek mümkün. Bu ayrıntıları fark etmek içinde çok meraklı bir analog sever veya bir mühendis veya benzeri teknik bir insan olmak lazım.

Stereo Mecmuası

Sayı 27

Kolun ağırlığı ise çok fazla. Şimdiye kadar gördüğüm en ağır kollardan bir tanesi olduğunu itiraf etmeliyim. Normalde bu tarz kollarda hareketli aksam olarak nitelendirilecek bölümler hafifletilmeye çalışılırken Dynavector tam tersi bir yol izlemiş. Özellikle yatay düzlemdeki ağırlık gerçekten çok fazla ve rahatlıkla hissedilebiliyor. Kol üzerinde modern ihtiyaçlara cevap verecek her kolaylık düşünülmüş. Azimuth ayarı SME 30xx serisinde olduğu gibi headshell üzerinden yapılabiliyor. Kolu yükseltip alçaltmak için ise gövde içerisine bir manivela yerleştirilmiş. Böylesine gelişmiş bir kolda bu özelliğin ölçeklenebilir olmaması bence önemli bir dezavantaj. Aynı fiyat skalasında bulunan Graham Phantom veya Triplanar gibi kollarda yükseltme mekanizması çok daha mantıklı şekilde çözülmüş bana göre. Tahminlerim beni yanıltmaz ise DV507'nin MkIII versiyonunda bu konu mutlaka düzeltilecektir. Ben şimdiden yazayım, yarın öbür gün Japon üretici yaptığından ben söylemiştim deme hakkım olsun. Ürünün kutusunu açtığınızda aklınıza gelebilecek tüm donanım sağlanmış. Bunlardan en ilginci Technics 12xx serisindeki pikapların kafa ayarlama için kullanılan L şekilli ölçeğe Dynavector'un da yer vermiş olması. Bunun haricinde protractor (aynı

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 6 7

zamanda mounting template) kullanılacak kafa için farklı ağırlıklar, montaj vidaları, çok kapsamlı bir kullanım kılavuzu kutu içerisine konulmuş. Kolu satın alır almaz hızlı bir şekilde kurulum yapabilmek mümkün. Kolun yanında gelen ara bağlantı kablosu da birinci sınıf. Ürünün dinleme notlarına gelmeden önce bu kol ile ilgili olarak geçmişte yazılarını çok değer vererek okuduğum bazı analog severler (hatta freak demek lazım) Dynavector'un DV 507'sine ateş püskürüyorlardı. Kolun aşırı ağırlığının özellikle yatay düzlem hareketi konusunda büyük bir dezavantaj getirdiğini kolun tepki süresinin yükseldiğinden bahsediyorlardı. İkinci eleştiri ise ikinci kol olarak tabir edeceğimiz kolun kısalığının özellikle dikey harekette tepkiyi aşırı hale getirdiğini konusuydu. Tüm bu etkilerin kolun garip yapısından ortaya çıkan geometri ile birleştiğinde gerek bilimsel gerekse de ses kalitesi açısından hiçte iyi sonuçlar doğurmadığı bahsettiğim tüm bu yazarlar tarafından varılan ortak görüştü. Bu yazılara Audio Asylum forumlarından ulaşabilirsiniz. Şansım adına bu düşünceleri her zaman ikinci plana attım. Dynavector yapısı itibarı ile gerçekten hükümet gibi bir kol, her ihtiyacı karşılayacak imkanlara sahip düşüncesindeydim ben.

Stereo Mecmuası

Kolun kutusunu açıp kuruluma geçtiğimde geometri ile alakalı yazılan çizilenler bir anda gözümde canlandı. Neredeyse tüm Japon kollarında olduğu gibi Dynavector'da kendisine özgü bir geometri kullanıyor. 9” kol takabileceğiniz bir pikabınız varsa baştan Dynavector kullanmayı unutun. Her halükarda La Platine Verdier, TW Acoustic Raven gibi ayarlanabilir kol yerleşim noktasına sahip bir pikabınızın olması gerekiyor. Bunun haricinde ön kurulumda yapacağınız milimetrik hatalarda dahil olmak üzere sesten çok şey kaybediyorsunuz. Bunu fark ettiğim an pikabıma özel bir kol yerleşim noktası üretme ihtiyacı doğdu. Hızlı bir şekilde Ceyhun Makine tarafından gereksinim duyduğum parça çizildi ve büyük hassasiyet ile üretildi. Kendilerine buradan çok teşekkür ederim. Benzer bir durumu geçmişte Ikeda ile de yaşamıştım ancak Ikeda nasıl ayar yaparsanız yapın pikap kafasından üst seviye performans almanızı sağlıyor. Meraklılar Japon Ikeda'nın da son derece garip bir geometri kullandığını bileceklerdir. Dynavector DV507'de bu durum en uç şekilde yaşanıyor. Kurulumu olması gerektiği gibi tamamladıktan sonra hızlı bir ayar süreci yaşamak gerekiyor. Eli alışkın olan birisi bu ayarları 5 dakika içinde rahatlıkla yapabilir. Bu noktada Japonların hakkını vermek. Kullanım kılavuzu son derece açık ve ayarlar gayet anlaşılır.

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 6 8

Yalnız bir noktaya dikkat etmek gerekiyor. Kafanızın dengeleme sırasında takılan ağırlık tornavida ile sıkıldığından bir anda kayabiliyor. Çok özenli ve yavaş davranarak bu süreci kazasız ve doğru şekilde halledebilirsiniz. Ben iki ayrı kafa için kurulum yaptım; Denon DL103 ve Goldenote Boboli Signature. Aslında sadece Boboli Signature'ı kullanmayı planlıyordum ancak dinletinin ilerleyen dönemlerinde (yaklaşık 10 gün) bazı şeyler ters gidince Denon DL-103 ile teyitleme yapmam gerekti. Hatta sonunda La Platine Verdier ile başta Koetsu Rosewood Signature olmak üzere bir çok kafa ile denemeler yaptım. Kendi evimdeki dinletiler için referans olarak bazı kayıtlar seçtim. Bunlardan ilki dinlemeye doyamadığım Jeff Buckley'in Grace albümü. Music On Vinyl (MOV) tarafından yapılan 180gr baskısı son derece başarılı. Buckley, 1990'ların başındaki New York günlerinde Gary Lucas ile işbirliği ile "Grace" ve "Mojo Pin" gibi önemli şarkıları yazarlar. Bu arada “Gods and Monsters” topluluğu ile müzik yapmaya devam etmektedir. Bu topluluk Gary Lucas'ın projesidir. Topluluk ile uzun zaman takılan Jeff, ilk albümlerinin yayınlanmasının ardından topluluğu terk eder. Başladığı yere dönen Jeff, yine cafelerde, kulüplerde müzik yapmaya devam eder.

Stereo Mecmuası

Sayı 27

Repertuvarı çaldığı kafeye göre değişir, folk, rock, Rythm and Soul, blues, caz ve aklınıza ne gelirse. Bu dönemde Nina Simone, Billie Holiday, Van Morrison, ve Judy Garland gibi önemli vokalistleri keşfettikçe vokal tekniğinde önemli dönüşümler yaşanır. Vokalistlere iyice kafayı takar, Nusrat Fateh Ali Khan, Bob Dylan, Édith Piaf, Elton John, The Smiths, Bad Brains, Leonard Cohen, Robert Johnson, Siouxsie Sioux akılınıza gelebilecek hemen her müzik tarzından önemli isimleri dinler. Sonunda plak şirketlerinden bir tanesinin ilgisini çekmeyi başarır. Columbia Records'tan Clive Davis onunla görüşür, anlaşırlar ve 1992'de el sıkışırlar. 1993'te ilk kayıtlar yapılır ve ilk EP'si, hemen ardından da 1994'de Grace yayınlanır. Albümle alakalı kapsamlı bilgiyi burada bulabilirsiniz. Bu albümde Jeff Buckley'in son derece kendisine özgü ses rengi ve vokal tekniği albümü domine ediyor. Ancak sunum sırasında vokallerde bir soğukluk hissediliyor. Arka planda detaylar son derece yerinde, bas performansı son derece başarılı ancak albümün üzerine sanki bir soğukluk çökmüş gibi. Plak değil de, son derece analitik çalan bir CD çalar dinliyorum sanki. Denon yerine Boboli Signature'a geçtiğimde durum değişmiyor bir türlü. Dinlediğim bir diğer kayıt Mercury Living Presence alamet-i farikası Russian Recordings. Speakers

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 6 9

Corner tarafından basılan bu setin kayıt kalitesi son derece üst düzey. Albümün ortaya çıkış son derece ilginçtir Stereo Mecmuası'nda yayınladığım yazıdan alıntılayayım; 1962 yılının Haziran ayında Mercury Living Presence firması o zamanki ismiyle S.S.C.B'nin başkenti Moskova'ya bir kayıt kamyonu gönderir. 1962 yılı çok ilginç bir yıl. Tarih severlerin hatırlayacakları gibi Berlin'i bölen meşhur duvar tamamlanmış ve Küba'da patlayan füze krizi ise yoldadır. İşte tam bu dönemde yani soğuk savaşın en yüksek tansiyonlu döneminde Mercury Living Presence setteki kayıtları yapar. Zaten plak setinin kapağında bu kamyonu ünlü Kızıl Meydan'da görebilirsiniz. Kayıt ekibi 8-17 Haziran tarihlerinde işini bitirerek geriye döner. Zaten plak setinin içerisinde gelen kitapçıkta bu bilgiler daha ayrıntılı olarak anlatılıyor. Ayrıca Bob Eberenz (Fine Recordings başkan yardımcısı), Harold Lawrence (Mercury Living Presence müzik direktörü) and Brice Somers (Mercury Living Presence Uluslararası İlişkiler Yöneticisi) ile yapılmış röportajlar ve o dönemde çekilmiş fotoğraflarda kitapçıkta bulunabilir. İlk plağı test plağı olarak seçtim; Prokofiev Piyano Konçerto No.3; ve Rachmaninov Piyano Konçerto No.1 eserleri var. Piyano da Byron Janis'e Kyril Kondrashin yönetimindeki Moskova Filarmoni Orkestrası eşlik ediyor. Kayıt sırasında yine detaylar son derece yerinde ancak derinlik ve sahne konusunda sorunlar yaşanıyor. Bu plağı defalarca Michell Gyrodec/SME V ve Ereshkigal/ SME V veya Goldenote Borghese ile dinlemiştim. Aynı pikap kafalarını kullandığım halde ortaya çıkan sonuç benim çok sevebileceğim türden değildi. Seçil Hanımla beraber dinlemekten büyük keyif aldığımız Ella Fitzgerald and Louis Armstrong: Ella & Louis plağını da defalarca dinledim. Bu albümde cazı klasik dönemi ile ilgili ne arasanız var; müthiş müzisyenler (Oscar Peterson, baslarda Ray Brown, gitarda Herb Ellis ve efsane davulcu Buddy Rich) müthiş düetler, harika seçilmiş şarkılar, düzenlemeler kısacası her şey çok güzel. Albümde sıcacık bir albüm. Dynavector bu noktada yine kendi istediği gibi yorumluyor plağı son derece detaylı, son derece analitik bir ses. Sistem uyumsuzluğu mu acaba diyerek araştırmalara başlıyorum. Kulağımda bir yandan La Platine Verdier Koetsu Rosewood kombinasyonundan çıkan ses yankılanıyor. Bu noktada Audio Asylum'da sıkı tartışmalardan bir tanesine denk geldim. Anlaşılan bu bir çok kişinin başına gelen bir durum. Hemen herkes Dynavector DV507'nin son derece detaylı, katmanlar arasındaki hissiyatı verebilen, sistemden sisteme değişmek üzere sahnesinin genel olarak daha düzlemsel olduğunu ancak genelde pikabın

Stereo Mecmuası

pikap gibi çalmayı bırakıp çok üst düzey bir CD çalara büründüğünden bahsediliyor. Bende aynı düşüncelerdeyim. Tabii ki bu bir zevk meselesi. Bazı okuyucularımız detaya daha çok önem veriyor olabilirler ancak benim görüşüm pikabın pikap gibi çalmasının birinci öncelik olduğudur. Şahsen ben o sıcaklığı detaya tercih eden taraftayım. Bazı yazılan çizilenlere göre sistemin genelinin fazla renkli çaldığı durumlarda Dynavector'un belirli bir denge unsuru olarak tercih edilebileceğinden bahsediliyor. Odyofil dünyasındaki bir diğer görüş ise DV507'nin Dynavector'un kendi pikap kafaları ile optimal performansı gösterdiği. Tabii ki bunlarında haklı olduğu noktalar vardır ancak Dynavector ile benzer fiyat etiketine sahip ve bizzat denediğim Graham Phantom, Triplanar, Ikeda gibi kollar var iken benim açımdan DV507'ye sıra gelmez. Bu arada bir konuya dikkat çekeyim, Dynavector hakkında bu görüşlerimi yazar iken aynı fiyat etiketindeki pikap kollarını göz önüne alarak yorumlarımı yazıyorum. Fiyat etiketinin 1/10'u kadar bir kolun yanında tabii ki DV507 mükemmel performans gösteriyor demekten başka (ki gerçekten öyle) yapılabilecek bir şey yok. Ancak söz konusu benzer fiyat etiketlerindeki Graham, Triplanar, SME gibi üreticilerin ürünleri olduğunda böylesine bir kıyaslama yapmak lazım diye düşünüyorum. Ne olursa olsun analog sistemlere meraklı dostlarımız eğer hobilerini maddi güç ile destekleyebiliyorlar ise alışveriş listesinde DV507'de mutlaka bulunmalı. Üretim kalitesi, yapısı ile bunu hak ediyor. Farklı bir tat olarak bir kenarda bulunabilir ve arada sırada kullanılabilir. Ancak ben dahil bir çoğumuz için 5.500 Dolarlık fiyat etiketi bu kolu “şimdilik” ulaşılmaz kılıyor.

Hakan Cezayirli

Dynavector DV507MkII Fiyat: 5.300-5.500 Dolar (ABD Satış) Test Sistemi Verdier Triode Spirit 2A3 amplifikatör Audio Analog Bellini pre-amp Ortofon step-up transformer Ereshkigal Pikap / Goldenote Boboli Signature Triangle Comete Es

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


Stereo Mecmuas覺

Say覺 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 7 1

Cabasse Pacific 3

26 Şubat Cumartesi günü Mavi Hifi‟yı ziyaret edip, Cabasse‟ın yeni canavarı Pasific 3 kolonlarını test etmek istedim. Mavi Hifi‟dan Erman Beyi arayıp Stereo Mecmuası için bir test yazısı yazmak istediğimi ve mümkünse uygun bileşenlerle test için ayarlama yapabilirler mi diye sordum. Sağolsunlar ilgilendiler ve altta detayını verdiğim güzel bir bileşenler grubu oluşturdular. Mekana yanımda bazı referans LP ve CD „lerim ile 13:00 civarı vardım.

yapıda bir mid ve tiz ünitesi yerleştirmiş. Bu ünite 2 yollu BC 17, özelliğine gelecek olursak Cabasse‟ın

Oluşturulan test sisteminin ayrıntıları şu şekildeydi; Pikap: Transrotor Leonardo 40/60 TMD, CD çalar: Bryston BCP-1, Bryston BDA-1 DAC, Bryston BDP-1 Universal çalar, amplifikatör: Leben CS 600, pikap pre-amp: Transrotor Phonostage II, test yazımıza konu olan Cabasse Pasific 3 hoparlör ve Silent Wire LS 16 hoparlör kabloları. Test kısmını irdelemeden önce biraz Cabasse Pasific 3 hakkında bazı detaylar yazmam daha doğru olacak kanaatindeyim. Firma tasarımı yaparken 2 adet 21 cm‟lik bas sürücü düşünmüş ve 21ND34 sürücülerini beher kolonda kullanmış, bu iki bas sürücü arasına ise koaksiyel

Stereo Mecmuası

lisansı kendine ait köpük üretim mid kısım burada da kullanılmış, kolonda iki bas ünite arasında görülen ortadaki ünitede bu kısım beyaz köpük olup sistemden gelen mid frekansları sunmakta, tam ortasında ise bu koaksiyel ünitenin tiz sürücü kısmı

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 7 2

Bu koaksiyel sistem bir alt seri olan Cabasse Altura MC serisindeki tüm ürünlerde (Bora, Egea 3 ve Iroise 3) kullanılmaktaydı. Firma yerinde bir kararla bu sistemi Pasific serisi ürünlere de taşımış. Pasific 3 için teknik detay alttaki gibi: Yol: 3 Sürücüler:1 adet koaksiyel 2 yollu BC17, 2 adet 21ND34 Hassasiyet (2.83V/1m) 88(dB) Kros-Over noktaları (Hz) 423 - 1800 Frekans cevabı: 41 - 20,000 (Hz) Nominal empedans: 8 ohms Minimum empedans: 3.7 ohms Güç: 150 W Pick gücü: 1 W Ebatlar Y x G x D 131 x 29 x 59 cm Ağırlık 56 Kg

Firma bu kez farklı bir tasarım uygulaması gerçekleştirmiş. Kabinlerde ön kısımlar iç bükey tarzda tasarlanmış bu şekilde üst ve alt bas üniteler ortadaki mid-tiz üniteye göre daha öne çıkmış. Ayrıca kabinlerin alt kısmına pasif bas yolları yerleştirilmiş. Ön kısımda altta firmanın çok hoş bir logosu yerleştirilmiş. Masif ahşaptan üretilen kasalar siyah lake olarak sunuluyor ve oldukça şık görünüyorlar.

yer almakta ve bu sürücüden tiz frekansları dinleyiciye sunmakta.

Stereo Mecmuası

Sayı 27

Kabinler cidden ağır 56 kg beheri ve oldukça uzun 131 cm, o nedenle kurulduklarında hem güzel ahşap işçiliği ve hem de ebatlarıyla göze çok iyi hitap ediyorlar. Tabii işin daha da önemli kısmı kulaklara olan etkisi.

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 7 3

Yine yaptığım testi irdelemeden önce, bazı noktaları açıklamak gerek. Eğer benim gibi klasik Cabassse sesine aşinalığınız varsa Pasific 3 size oldukça farklı gelecek. Neden derseniz, bilenler bilir asla tonlama yapmamakla beraber Cabasse karakteristik olarak mid ve tizleri iyi vurgulayarak çalar yani burada belki de biraz parlak çalar da diyebiliriz. Bu yeni üründe ise Cabasse bir fark yaratmış, o sebeple bildiğiniz Cabasse gibi değil çalışları, şöyle ki Pasific‟lerde bas daha önde. Üretici bunu kullandığı bas üniteler ve bunların iyi tasarlanarak kabinlere yerleşimiyle başarmış. Üstte dediğim üzere ortadaki koaksiyel üniteye göre alt ve üst bas üniteler kabinlerde daha ilerde konumlanmış. Sonuçta, klasik Cabasse tadından daha farklı ve baslı bir dinleti size bu yeni ürünler sunuyor. Test için kurulan sistemde sağolsun Sn.Demir Çetiner en iyi bileşenlerle bu işin olması için elinden geleni yaptı. Bileşenler arasında kullandığımız amplifikatör Japonya‟nın ünlü lambalı ampli üreticisi Leben‟e ait ki bu marka da Mavi HiFi‟nın yeni temsilcisi olduğu markalardan biri. Biz bu testte Leben CS 600 vakum tüplü entegre amplifikatör kullandık. Altta sizlere teknik özelliklerini sunduğum 2x 32 W‟ lık bu vakum tüplü entegre amplifikatör bu kolonları mükemmelen sürdü. -Kullanılan Vakum Tüpler: 4 adet 6L6GC (5881) SOVTEK, (EL34/6CA7 - Opsiyonel) 4 adet 6CS7, 1 adet 6CJ3

Stereo Mecmuası

Çıkış Gücü: 32W x 2 (6L6GC) at 1KHz. veya 28W x 2 (EL34) at 1KHz. Frekans Yanıtı: 10Hz - 100KHz. (-0.1dB) Distorsiyon: 0.7%(10W) Giriş Hassasiyeti: 900mV @ 20W Çıkış empedansı 4/6/8/16 Ohms (Seçilebilir) Ağırlık: 22.5 Kg. Boyutlar: 450 (W) X 360 (D) X 142 (H) mm

Aslında Leben tam manasıyla ayrı bir yazı konusu ama burada değinmeden geçmek olmazdı bu kaliteli vakum tüplü ampliye. Sistemdeki bir diğer önemli parça ise kullanılan pikap. Transrotor Leonardo 40/60 TMD idi. Bende bir Transrotor kullanıcısı olarak Alman üreticinin her detaya önem veren tasarımlarını çok beğenmekteyim. Ben burada TMD sistem ile çalışan Leonardo modelini kullandım. Cihaz ithal edildiği Standard şekli ile kullanıldı. Tabii bu pikaptan en iyi sonucu alabilmek adına yine Transrotor‟un pikap-presi Phonostage II ve Transrotor güç ünitesi kullanıldı. Pikap pre hakkında kendi kullandığım ile ilgili bu sayıda geniş bir makalem var. Stereo Mecmuası‟nın önceki sayfalarından ayrıntılı bilgileri edinebilirsiniz. Güç katında ise pikap için 33 / 45 devir seçenekleriniz mevcut, bunu kullandığınızda devir değiştirmek için lastik konumunu değiştirmenize gerek kalmamakta. Bir diğer bileşen ise sistemimizde yer alan Bryston‟ın

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 7 4

BCD-1 CD çaları. Robust cihazları ile tanınan Kanada‟lı üreticinin bu başarılı CD çaları da test esnasında CD‟lerimi test etmek adına çok yardımcı oldu. Gelelim testimize, Mavi – Hifi‟a vardığımda sistem hazırlanmış ve test için hazır olması adına rasgele seçilmiş bir CD eşliğinde çalışmaktaydı. Test için önce CD çaları kullanmaya karar vererek yanımda getirdiğim John Pizarelli‟nin SACD‟sini CD çaların çekmecesine yerleştirdim. Bu albümün kaydı çok başarılı, ilk nağmeler kolonlardan duyulmaya başladı. İlk dikkatimi çeken kaydı olduğu gibi çok berrak olarak ya da net diyelim kolonların kulağa ulaştırmasıydı. Parçalarda yer alan piyanonun her tuş sesi billur gibi net gelmekteydi ve yine arkadan gelen gitar tellerinin sesini çok net algılıyordum. Kolonlar gitarın çıkardığı alt / üst frekanslarda çok güzel tepki vermekteydi. Vokal ise mükemmel alınmaktaydı yine insan sesi frekanslarında kolonların tepkisi mükemmel idi ve vokal yapılırken geri planda çalınmakta olan her şeyi kolonlar tek tek algılamanızı sağlayıp hiçbir sesi diğerine karıştırmıyordu. Sonrasında Benie Wallace‟in The Nearness Of You adlı SACD albümünü bu kez CD çaların çekmecesine yerleştirdim. Bu kez de vokal olmaksızın yapılan albümde kolonların yanıtı ne olacaktı anlamak istedim. Bu albümde çok iyi kaydedilmiş olduğundan test için bana göre biçilmiş kaftandı. Bu arada albümde piyanoda Kenny Baron ve basta Eddie Gomez Wallace‟e eşlik etmekte. Burada da durum gösterdi ki bu kolonların en güzel yanı tane tane üste de belirttiğim gibi her kayıtta yer alan enstrümanı birbirine karıştırmadan size dinletebilmeleri. Parçada çok karışık bir enstrüman kombinasyonu olsa da frekanslarını iyi algılayıp size geri planda ya da önde solo çalan tüm enstürmanları net şekilde duyurtmaktalar. Bu SACD‟yi dinlerken atılan saksafon soloları billur gibi algılarken arada kayıtta diplerde bir yerlerde olan sanatçının nefeslenme anlarını dahi rahat algıladım. Coctails For Two adlı parçada Eddie Gomez‟in bas solosunu dinlerken tellerden çıkan her tınının yansıması, bas ile beraber gelen saksafon solosunda bas solonun her detayının alt ve üst frekanslarda mükemmelen yansıması – bas tellerin tınısını resmen göğsümde hissettim- beni çok etkiledi. Tüm bunlar olurken arkadan gelen Kenny Barron‟un piyanosu ise saksafon ve bas arkasından mükemmelen gelmekteydi. Son olarak bu kez de bir CD‟de performansa bakmak istedim. Transrotor ile LP denemelerine girmeden önce. Yanımda Randy Crawford ve Joe Pass‟in Feeling Good albümünü getirmiştim. Son günlerde zevkle dinlediğim ve blogta da konu ettiğim güzel bir albüm. Sonuç bu albümde de değişmedi, albümde yer alan vurmalı ve davul harika bir bas ses dengesiyle kulaklarıma ulaştırıldı kolonlar tarafından ve yine tüm enstrümanları vokalistin sesiyle dengeli ve net aldım. Sonra gözüm yanımda getirdiğim plaklara takıldı, madem böyle harika bir sistem içinde Transrotor pikap vardı bu kolonları plaklarla test etmemek olmazdı. Önce Diana Krall‟ın ORG Records‟tan basılan 180 GR ve master çalışması Bernie Grundman tarafından

Stereo Mecmuası

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 7 5

yapılmış All For You adlı LP‟sini platoya taktım ve Blouvard Of Broken Dreams adlı parçayı dinlemeye başladım. Öncelikle dijital kaynaktan analog kaynağa geçişin verdiği doğallık ve sesteki yumuşama ile gelen detayı algıladım. Tabii bu LP çalmaya başladığınızda CD‟den sonra ilk algılanacak şey. Kolonların performansı burada da değişmedi yine dengeli baslar, yerinde mid ve tiz tepkimeleri. Parçada yer alan piyano solo kısmını sanatçı sanki dibimde canlı çalıyordu. Yukarıdaki albümü dinledikten sonra sadece Temptation‟ı dinlemek adına yanımda getirdiğim Verve baskı The Girl In The Other Room plağını platoya yerleştirdim. Temptation adlı parçanın girişini bilen bilir, orada yer alan giriş bas soloda eğer kolonlar iyi ise alınan seste iyi olur yani anlamak adına önemli bir parça ve parçayı başlattım. Ve evet kolonlar inanılmaz bir şekilde yanıt verdi kontrbas sanki oturduğum koltuğun önünde çalmaktaydı. Her detayı mükemmelen bana hissettirdiler. Ve son olarak bakalım bu kolonu alan pop dinlerse durum ne olacak. Detay gereken caz, klasik gibi tarzlar haricinde burada durum ne oluyor bakayım dedim ve Michael Jackson‟un Thriller LP‟sinden bu kez Billie Jean‟i çalmaya başladım. Size kısaca diyebilirimki bu kolonlar müzik seçmiyor, parçanın

Stereo Mecmuası

bas ve tiz frekans kombinasyonlarını doyurucu şekilde olarak verdi. Sonuç olarak diyebileceğim; Cabasse ince elemiş sık dokumuş, kabini çok sağlam ve albenisi yüksek lake masif ahşaptan yaparak biz erkek odyofillerin yanı sıra eşlerimize de mobilya olarak ulaşmış. Kabin üstünde yer alan sürücüler 21 cm‟lik çift bas ve aralarındaki koaksiyel mid-tiz ünitesi birlikteliği çok başarılı. Hele de büyükçe bir salonunuz varsa bu kolonlar biçilmiş kaftan. Tabii bu üst serinin fiyatı da biraz yüksek. Liste fiyatı 9.850 Euro.

Bülent Şaman Cabasse Pacific 3 Dağıtıcı: Mavi Hifi Fiyat: 9.850 Euro Test Sistemi Transrotor Leonardo 40/60 TMD pikap Bryston BCP-1 CD çalar Bryston BDA-1 DAC, Bryston BDP-1 Universal çalar, Amplifikatör: Leben CS 600 Pikap pre-amp: Transrotor Phonostage II Silent Wire LS 16 hoparlör kabloları.

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


Stereo Mecmuas覺

Say覺 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 7 7

Thorens TD 190-2

Bu sayımızda Thorens'in Türkiye pazarında en çok satılan pikaplarından bir tanesi olan TD-190 modelini mercek altına almak istiyorum. Geçtiğimiz sene yayınladığım Mini yazısında kısaca firmanın geçmişinden bahsetmiştim. Yine kısaca üzerinden geçeyim, 1883 yılında Hermann Thorens tarafından kurulan firma ilk önce müzik kutuları yapmaya başladı. 1903 yılında müzik kutularının ardından Edison fonografları, 1906'da taş plak tabiri ile tanınan Shellac plaklar için gramofonlar üreten firma 1957 yılında ilk efsanevi pikabı olan TD-124'ü üretir. Bu pikabın ardından unutulmayacak bir çok modele imza atan firma 125 yıllık tarihi boyunca çeşitli zorluklar yaşamasına rağmen analog-severlerin kalbinde her zaman farklı bir yere sahiptir. Firma 2002 yılında tekrar İsviçre'ye geri dönmüş ve o dönemden bu yana başarılı ürünlere imza atmayı sürdürmekte. Thorens TD 190 modeli firmanın giriş seviyesindeki kullanıcılar için ürettiği bir model. Geçtiğimiz senelerde ciddi bir değişim gösteren model artık TD

Stereo Mecmuası

190-2 olarak isimlendiriliyor. TD 190-2 tam otomatik bir pikap. Pikap MDF'den üretilmiş. Ön bölümünde marka logosunun model numarasının ve desteklediği hızların eklendiği parlak siyah bir bölüm bulunuyor. Bu sayede pikap tam anlamı ile simsiyah bir görüntüye sahip değil, forma bir akıcılık kazandırılmış. Pikabın ön bölümünde sağ tarafta Thorens pikaplarda geçmişten bugüne rastladığımız devir seçme kontrolü bulunuyor. Pikap, 33, 45 ve 78 devir hızları destekliyor. Ancak 78 devirlik Shellac plaklarınızı dinlerken iğnenizin bu plakları çalmak için uygun olması gerekiyor. Pikabın metalden üretilmiş bir platosu var. Yan bölümleri parlatılmış olduğundan ışıl ışıl parlıyor. Platonun hemen üzerinde ise keçeden imal edilmiş bir mat eklenmiş. Son derece sıkıştırılmış yapıdaki mat, plaklarınıza yapışıp sizi sinir edecek türden değil. Bir elektriklenme olsa bile plağınıza tam anlamı ile yapışmıyor. Tasarımcılar, plato ile keçenin çaplarını birbirlerinden farklı tuttukları için plağınızı platodan almak pek sorun olmuyor. Parmak

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 7 8

uçlarınızla plağı yerinden kolaylıkla alabilmeniz mümkün. Bunlar özellikle ilk pikabına sahip okuyucularımızın işine yarayacak şeyler. Belki bunları bir özellik olarak saymak gerekli değil ama kullanım kolaylığı ve ergonomi açısından bir artı oldukları kesin. Thorens, 190-2 modelinde süspansiyonlu bir titreşim önleme sistemi kullanmış. Zaten firma, geçmişte bu konuda gerçekten uzmanlaşmış ve geleneğe sahip bir üreticidir. Yaylar kullanılarak iç şasi ana gövdeden ayrılmış. İç şasi üzerinde plato ve kol bölümü bulunuyor. Ayrıca kol kontrolleri de, ana gövdeden ayrılarak bu iç şasi üzerine yerleştirilmiş. Pikabınızı ilk aldığınızda buradaki yayları tutan kırmızı parçaları aldığınızda pikabın süspansiyon sistemi aktif hale geliyor. Buradaki süspansiyon sistemi ve iç şasi tabii ki Thorens'in geçmişte veya bugün ürettiği pikaplarda olduğu kadar alımlı değil. Ancak fiyat etiketini çok arttırmadan ve işlevsel olacak şekilde süspansiyon sistemine yer verilmesi başarılmış. Bu bölümde platonun altında bulunan tabla ve motor bölümü de bulunuyor. Kayış ile motor devri platoya aktarılıyor. Süspansiyon ayarını yaptıktan sonra bir daha platoyu kaldırarak bu bölüme ulaşmanız gerekmiyor. Motor devrini ön bölümde bulunan düğme vasıtası ile değiştiriyorsunuz.

Stereo Mecmuası

Sayı 27

Thorens 190-2 modelinde TP19 kodlu kolunu kullanmış. Basit yapıdaki kol aslında giriş seviyesindeki bir kullanıcının tüm ihtiyaçlarını karşılayacak yapıda. Kol kullanıcı tarafından ayarlanabilir ve kafa sahit olmadığından çok ağır olmadığı sürece farklı pikap kafalarını deneyebilmeniz mümkün. Pikabın ayarlaması son derece basit. İlk kez plak kullanacaklar için sanırım bu iyi bir haberdir. İsterseniz kısaca anlatmaya çalışayım. İlk yapmanız gereken kolun sağ tarafında bulunan ağırlık ayarlama kontrolünü sıfır konumuna getirmeniz gerekiyor. Bunu yaptıktan sonra kolun gövdesi ile pikabın birleştiği noktaya yerleştirilmiş olan anti skating kontrolünü de sıfırlamak gerekiyor. Bu noktada pikabı ilk aldığınızda kafa zaten takılı şekilde geliyor ancak diyelim ki kafa değiştireceksiniz, bu durumda headshell (kafanın takıldığı bölüm) ile pikap kolunun birleşim noktasındaki metal rengi bölümü gevşetmeniz gerekiyor. Bunun tamamen gevşettiğinizde çok az bir güç kullanarak headshell'inizi yerinden çıkartıyorsunuz. Rahat bir şekilde kafayı takıp gerekli bağlantıları yaptıktan sonra bu bölümü plak kolunuzun konektörüne takarak metal renkli somunu sıkıyorsunuz. İnce ayar için ise tabii ki protractor kullanabilirsiniz. Tabii ki bunu her zaman öneriyorum. Aklınızda bulunsun pikap kafasını çok sıkmadan monte edin ve protractor ile ayarınızı tamamladıktan sonra

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 7 9

vidaları sıkın. Böylelikle zaman kazanmış olursunuz. Ayrıca benim gibi gözleriniz bozuk ise, bu işlemleri defalarca yapmak pek keyifli olmuyor. Kafayı yerine taktıktan sonra arka bölümde bulunan ağırlığı kullanarak kolumuzu teraziye getiriyoruz. Bu işlemi yaparken pikabınızın düz bir satıhta bulunmasını sağlayın. Arka ağırlığı ileri geri hareket ettirerek yer çekiminin etkisi ile kolu platoya paralel hale getiriyoruz. Bu işlemleri yaparken kafanızın korumasını -eğer var ise- çıkartmayı unutmayın. Dengeleme işlemi bitince, kafamızın kullanım kılavuzunda belirtilen ağırlığı kolun yan tarafından ayarlıyoruz ve bu değerle eş değer bir değeri antiskating için ayarlıyoruz. Bu işlemler en deneyimsiz kullanıcıların bile 10 dakika içerisinde yapabileceği işlemler. Tek yapmanız gereken şey kafayı kırmamak için dikkat etmek. Thorens yerinde bir seçim ile pikabına Ortofon OM10 modeli kafa eklemiş. Ortofon'un giriş seviyesindeki OM-5 modeline göre daha iyi çözünürlük sağlayan bu kafa, uzun zaman sizi mutlu edecektir. Senelerden beri evimizde bu seriden bir kafayı yedek tutuyoruz. Seçil Hanım'ın kullandığı

Stereo Mecmuası

pikapta uzun senelerdir seçimimiz aynı üründür. Sanırım kafanız karışmıştır Hakan Bey evde kaç pikabınız var diye. Normal koşullarda evimizde 3 adet pikap bulunuyor. Normal koşullar derken test amaçlı pikap bulunmadığı zamanlardan bahsediyorum. Birincisi Michell Gyrodec MkIII Bronze Edition, SME Series V kolla birlikte, diğeri ise kendi yapmış olduğum Ereshkigal pikap. Ereshkigal pikap üzerindeki devinim pek bitmiyor, bir süre Goldenote Borghese kullanırken şu aralar Dynavector DV-507MkII kullanıyorum. Yakın gelecekte yine bilindik bir kolu misafir edeceğim. Evimizdeki üçüncü pikap ise ProJect Debut'un uzun yıllar önce üretilmiş bir versiyonu. Evde bu kadar pikap var iken bu pikabın hala bulunmasının sebebi bu pikabı benim seneler önce Seçil Hanım'a hediye etmiş olmam. Bundan 7 sene kadar önce evindeki pikabı değiştirmek istediği için hediye etmiştim. Hayatın ilginç taraflarından bir tanesi 7 sene sonra evlenince pikap yine bizim eve geldi. Kendi müzik sistemi ile birlikte kullanmaya devam ediyor. Uzun zamandır çok beğendiği TD 295 MkIV'ün lake kaplamalı olanlarından alayım sana dememe rağmen, bir türlü kandırmadım. Nedeni ise son derece bayanlara özgü; benim o pikapla bağım var. Tıpkı kendi pikabımı yapmış olmama rağmen Michell'imi özlemem gibi. Bazen metalara olması

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 8 0

gerekenden daha fazla değer mi veriyoruz bilemiyorum. Her zaman ki gibi konuyu bayağı dağıttım. Ortofon OM-10 ile donatılan TD 190-2 modelinin 78 devirlik Shellac plakları çalabildiğini söylemiştim. Ancak bunun için ayrı bir kafa kullanmak lazım. Eğer böyle bir düşünceniz var ise OM-10 Mono kafa alarak hayatınızı kolaylaştırabilirsiniz. Türkiye'de 35 Euro'luk fiyat etiketine sahip olan mono kafayı alınca çok basit şekilde normal OM10'un uç kısmını çıkartarak mono olanını takabiliyorsunuz. Bunu yapmak çok basit. Ayrıca en önemli şey, tekrar ayar yapmanıza gerek olmaması. 33 veya 45'liklerinize geri dönmek istediğinizde OM-10'un uç bölümünü değiştirmeniz yeterli. Çok kolay bir işlem. Thorens kolun yan tarafında otomatik başlama tuşu var. Pikabı ister manuel ister otomatik olarak kullanabilirsiniz. Kolu yerinde oynattığınız an plato dönmeye başlıyor. Otomatik kullanımda ise sadece start tuşuna dokunuyorsunuz. Her halükarda plağın sonuna gelindiğinde kol yerine geliyor ve pikap duruyor. Gecenin ilerleyen saatlerinde uykusu gelen müzik severler için hiç fena bir seçenek değil. Kolun yanında bulunan son ayar ise plak boyutunu seçmeye yarıyor. Bu özellikle otomatik start için gerekli bir işlem. 17 cm 45 devirlik, 30 cm ise 33 devirlik plakların çapı. 17'yi

Stereo Mecmuası

Sayı 27

seçtiğinizde kol platonun daha ilerisinde aşağıya iniyor normal olarak. TD 190-2 modeli hakkında anlatacaklarım bu kadar. Şimdi isterseniz sesine kulak verelim. Thorens'in 125. yılı için hazırlanan plak seti bu test için kullanılabilecek en anlamlı şeydir herhalde. Bu set ile alakalı daha önce bir yazı yayınlamıştım. Oradan alıntı yapalım, Albümdeki tüm müzikler, Acoustic Sounds ve Analog Productions yöneticisi Chad Kassem ve Reference Recordings ekibi tarafından tek tek seçilmiş. Acoustic Sounds bildiğiniz gibi ele aldığı plakları inanılmaz şekilde basan bir firma. Özel mikrofonlar, 30ips two track özel analog kayıt cihazlarının yanı sıra plak setindeki şarkıların bir kısmının Amerika'da Kansas Salina kentinde tarihi bir kiliseden dönüştürülmüş Blue Heaven Stüdyoları‟nda kaydedilmiş. Bu özel sette bulunan 3 plağın her bir yüzü farklı müzik türlerine ayrılmış. İlk yüz bayan vokallere ithaf edilmiş; Rickie Lee Jones, Nancy Bryan, Susan Tedeschi bu yüzde dinlebileceğimiz isimler. . İlk plağın ikinci yüzünde klasik müziğe yer verilmiş. İkinci plak genel olarak blues müziğe ayrılmış. Wild Child Butler, Jimmie Lee Robinson, Eomot RaSun, Big George Brock, Harry Hypolite, The Staple Singers, Isaac Hayes, Jean Knight, ve son olarak Susan Tedechi'den dinleyebileceğiniz isimler. Son plak ise genel anlamda caz müziğe ayrılmış Liste

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 8 1

tam bir ünlüler geçidi. Bu plaklardaki eserlerin tamamı ilginizi çekmeyebilir ancak setin önemli bir özelliği var. Yapılan tüm kayıtların referans niteliğinde olması. Söz gelimi aynı sanatçının aynı eserinin yine 180gr'lık baskısı ile bu setteki baskını karşılaştırınca küçük dilinizi yutuyorsunuz. Pikap testleri için gerçekten olmaz ise olmaz bir albüm. Satış fiyatı oldukça fazla, bunu kabul etmek gerekli ancak hak ediyor. Bu plağı senelerden beri en aklınıza gelmeyecek pikap kombinasyonları ile dinleme şansı buldum. Sistem ne kadar iyi ise, çözünürlük o kadar artıyor. Thorens TD 190-2 gibi bir pikapta söz gelimi 5.000 Dolarlık bir kol, bilmem kaç bin Euroluk bir kafa ile donatılmış bir pikabın verdiği ayrıntıyı, detayı, hissi alabilmek mümkün değil. O yüzden giriş seviyesindeki bir pikaptan beklentilerimiz ölçüsünde yazımı okumak gerekli. Öncelikle detay seviyesi fiyat kategorisine göre hiç fena değil. Tüm enstrümanlar olması gerektiği yerlerde, 190-2 bir pikaptan en büyük beklentimiz olan sıcak çalma konusunda son derece başarılı. Dinlediğinizin bir plak olduğunu size her dakika hatırlıyor. Derinliği hissetmek mümkün.Özellikle bayan vokaller ve caz yüzlerinde müziğin içerisine bir anda giriyorsunuz.

Stereo Mecmuası

Thorens 190-2'nin giriş seviyesi pazarında ülkemizde bu kadar başarılı olmasının sebebi onun kullanıcı dostu bir pikap olmasından kaynaklanıyor. Bulunduğu fiyat kategorisine göre donanımı gayet yeterli. Ayarları özelleştirilebilir bir kol, farklı devirleri desteklemesi, süspansiyon sistemi ve kombine edilen Ortofon pikap kafası ile ortaya pikap dinlediğinizi asla unutmayacağınız, sıcak ve seviyesine göre detaylı bir ses elde ediyorsunuz. Sigma Ses‟ten her türlü desteği alabileceğinizi de düşünürsek tavsiye edilir.

Thorens TD 190-2 Dağıtıcı: Sigma Ses Fiyat: 360 Euro + KDV Test Sistemi Verdier Triode Spirit 2A3 amplifikatör Audio Analog Bellini pre-amp Ortofon T-20 step up transformer Triangle Kuma, Triangle Comete Es Hoparlörler

Hakan Cezayirli

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


Stereo Mecmuas覺

Say覺 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 8 3

ATC SCM 20

Yıllar önce her yıl sıklıkla gittiğim Finlandiya'da en büyük meraklarımdan birisi yerel audio üreticilerini ziyaret etmekti. Kolay ulaşım ve üretim merkezlerinin genellikle çok rahat yerleşim birimlerinde olması keyifli anlar yaşamama neden olmuştu. İlk temasım Gradient ile olmuştu. Daha sonra ünlü monitor imalatcısı Genelec fabrikasını ziyaret etmiştim. Bunu kendi ülkesinde önemli bir yere sahip olan aslen parke üreticisi audio meraklısı Olavi Rasanenn ticari adı ile OR'u ziyaretim takip etti. Finlandiya'daki ziyaretlerimin son zamanlarında yerleşmiş bulunduğum Kuopio'ya gelen Amphion benim Finlandiya'da geçirdiğim sürelerde uluslararası başarılara imza atılması için bir firmanın neler yaptığını, nasıl çalıştığını veya nasıl çalışılması gerektiğini göstermeleri açısından çok yararlı oldu. Bu ülkelerde biraz kalırsanız tüm İskandinavların özgün kendilerini beğenmişliklerine hemen şahit olursunuz. Finlileri biraz ayrı yerde tutmak istiyorum. Onlar üretimde ulusalcıdırlar. Fin malı kullanmaya özen gösterirler ama doğruya ve kaliteye derin saygıları vardır Finlandiya'da audio merkezlerinde her tür ürünü bulabilirsiniz ama saygıyla yaklaştıkları ürün saysının çok az olduğunu da detaylı konuşmalar sonucunda rahatlıkla anlarsınız. Benim hiç tanımadığım ATC ile tanışmam bu ülkede olmuştur; Fin Audio düşkünleri için adete putlaştırılmış bir yere sahip olan ATC üstelik Genelec gibi aktif monitörün büyük bir üreticisinin olduğu

Stereo Mecmuası

ülkede bu saygınlığı edinmişti Bir audio merkezi ziyaretimde pasif dinletilerin sonucunda tatmin olmakta zorlandığımı anlayan tanıtım görevlisi tüm sistemleri kapatıp bana dönerek, aslında hi-fi'de artık bıkkınlık yaşamaya başlanıldığı anda kurtuluşun aktif hoparlörlerde olduğunu ve bu konuda bana önereceği tek ismin ATC olduğunu söylemesi beni şaşırtmıştı. Aktif hoparlörler karşı bu yaklaşım ve bilmediğim bir isim “ATC” bende şaşkınlığa yol açmıştı Beni diğer bir odaya alan yetkili metal ayaklar üzerinde çeyiz sandığını andıran ve aslında kozmetik anlamda da çirkin olan klasik tip SCM 50'nin önünde beni oturttu ve kapıları kapattı. Şu an adını bile hatırlamadığım bir lambalı prea-mplifikator (sanırım Conrad Johnson) ve XLR çıkışlara sahip bir Denon CD çalar ile beni baş başa bıraktı ve “az sonra geliyorum” diyerek dışarı cıktı. Uzun süre cihazlara ve özellikle ATC'ye bakakaldım. Sıkıntılara son verecek ve uzun uğraşılarım varsa ve yorulmuşsam dertlerimin biteceği sistem bu muydu? Vallahi güldüm, birazdan arkadaşımız elinde 4-5 CD ile içeri girdi. 2 caz 3 klasik CD'si vardı elinde. Bana “arkana yaslan ve uçmaya hazırlan” dedi ilk CD'yi Denon CD çalara koydu, Mahler 2 senfoniydi (Bernstain -Viyana Filarmoni ) Size samimiyetle söyleyebilirim ki eserin ilk notalarında yerime mıhlandım. ATC'nin audio hayatıma tecavüzünün ilk anlarıydı. Karmaşık fikirler içerisinde o hoparlör ellerini uzattı ve kafamın

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 8 4

içindeki çok şeyi derleyip toparlayıp yerine oturttu. O çirkin kutudan çıkan ses inanılmazdı. Bütün bölümü dinledim. Eleştiri yapmak arzusu ile dinledim. Çok açık bir sesti; biraz sert, üst düzey bir monitor sesiydi ama yalnız ve yalnız Mahler vardı. Herşey çeki düzen içerisindeydi. Ne dağılan, ne inleyen, ne zorlanan bir ses yoktu disiplin içerisine alınan notalar bana sanki alana dağılmış askerlerin içtima için toplanıp tekmil vermesini anımsattı. İlk yarım saatten sonra diğer CD'lere geçtik caz, pop, barok kısa sure içerisinde aktı gitti. Kesinlikle kalkmak istemediğim yerden ayıp olur düşüncesi ile kalktım. Fiyatını sordum, ”yanda galeride Toyota Corolla var aşağı yukarı aynı fiyat” dedi. Dertler bitti derken yeni başlamıştı. Sıkıntıların başladığını kendisine söyledim. Güldü dışarı çıktım ve eve geldikten sonra Türkiye dönüşü o sırada ortak olduğum Sigma Elektronik'te ATC düşüncelerimi bir şekilde açıkladım yazışmalar sonucunda da hoparlör Türkiye'ye ilk kez geldi.

profesyonel ses ve görüntü sistemleri stüdyolarında aranılan ve vazgeçilmeyen bir marka haline dönüştü. Web sayfalarında yer alan görkemli firmalar ve çok ünlü isimler firmanın en büyük referansı olarak sunulmaya başlandı. İmalat ilkeleri doğrultusunda profesyonel tüketiciye hizmet vermeyi ilke edinen ATC kısa sure sonra profesyonel monitörlerinin evlere de girdiğini görünce bu konuyu da hızla gündeme getirerek ev tipi hoparlörler yapmaya başladı. Özellikle son yıllarda aktif hoparlörleri ile isim yapan firma, pasif hoparlörleri de geliştirerek evlere de sıkça girmeye başlayıp odyofillerin de kalplerini fethetti ATC gerek ev tipi gerek profesyonel hoparlör imalatındaki ana ilkelerini aslında bu konuda temel ilkeler sayılabilecek doktrinler şeklinde yayınlamıştır. İyi bir hoparlör yapımına giden 9 ana başlık şöyledir:

1. Magnitude Response (Yükseltim Cevabı)

ATC; firmanın ses felsefesini anlayan ve aynı düşünce içerisinde olanlar için aslında bir aşktır. Bu aşkta gerek bende gerek ortağımda başlayan bir tutku haline dönüşmüştü. Sanırım hala da devam ediyor

2. Phase Response (Faz Cevabı)

ATC 1974 yılında kuruldu ATC Loudspeaker Technology Limited, “Acoustic Transducer Company”nin baş harflerinde oluşur. İngiltere'de Gloucestershire'da yerleşik olan firma aslında kuruluş öncesi temel ilkeleri ve akustik anlayışlarını bir doktrin şeklinde oluşturdu. Avusturalyaa doğumlu kurucu William Billy Woodman bu temel ilkleri ve imalat ana kurallarını belirledikten sonra firma bu doğrultuda ve ilkelerden hiç taviz vermeden imalata başladı. 1974 yılından beri hızla yükselişe geçen ATC bugün toplam sayısı 1000'i geçen kayıt stüdyolarında, konser salonlarında ve

5. Harmonic Distortion (Harmonik Bozulma)

Stereo Mecmuası

Sayı 27

3. Time Domain Anomalies – (Zaman Alanı Anormalileri) 4. Dispersion and Directivity (Dağılım ve Doğrusallık) 6. Amplitude Intermodulation Distortion (Genlik Intermodülasyon Bozulması) 7. Hysteresis Distortion (Histeresiz Bozulma) 8. Dynamic Range (Dinamik Aralık) 9. Motional Impedance (Devinimsel Empedans) Kendi web sayfalarında da açıklamalarını bulacağınız hoparlör imalatında başarıya ya da başarısılzığa götüren 9 ana başlık detayları aslında oldukça karmaşık teknik açıklamalardan ama bir o

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 8 5

kadar da çok basit temel ilkelerden oluşur. Bu ana başlıklar ATC'nin aslında temel felsefesini de yansıtır

cekilmesi (ki bu duyulmamaktadır)

ATC tasarım ve uygulamadaki bu temel kriterlerin çok da yerine getirildiği inancını taşımamaktadır. Bu nedenle aslında bazen basit bazen de zor çözülebilecek sorunların çözülmeden imalata kalkışılmasının halledilen sorunların yanında halledilmeyen parametreler silsilesi içerisinde tüketiciyi sürekli arayışa ittiği fikrini savunmaktadır.

Sürücülerdeki önemli sorunlardan biri olan ısıya bağlı karakter değişimleri de minimum indirilmelidir

ATC problemleri çözmek için önce tüm sürücüler üzerindeki dezavantajları ortadan kaldırmaya yönelik bir geliştirme program uygulamış. Kutuda başarıya ulaşılsa bile sürücüden kaynaklanan problemler üzerinde durularak öncelikle bu sıkıntıların ortadan kaldırılması için çalışmaları sürücü teknolojisi üzerinde yoğunlaştırmıştı. Münih Fuarında ATC Almanya bayisinin söylemleri belki de ATC'nin felsefesi için en güzel ifade şekli olmuştur “Tüketici almalı ve sonra hoparlör ve müzikle baş başa kalmalı” ATC ye göre: bir hoparlörün değerlendirilmesindeki en önemli etkenlerden biri, çeşitli güçler altında ve hatta empedans değişimleri altında hoparlörün taşıdığı temel frekans bantlarındaki değişiminin minimize olması gerektiğidir. Bunu elde etmek imkansız değildir. Bu nedenle sürücü tasarımlarında bu özellik mutlak gerekmektedir Daha geniş ve dengeli ses alanlarına sahip olabilmek için hoparlörde bazı özel dengelere dikkat etmek gerekir; örneğin Q faktörün içerisinde değerlendirilen değişimlerin minimize edilmesi sürücüdeki akustik bozulmaların „2ms nin altına

Stereo Mecmuası

bozulmalar

2ms

altında

Sürücü müzik çeşitleri karşısındaki tepkimelerinde dengeli olmalı bir quartet de verdiği teknik değer ve kaliteyi pop ve rock, caz ve opera türlerinde de sunabilmelidir verebilmelidir, bu sebeple bir sürücünün imalatında olması gereken teknik kalite taviz verilmeden ve ekonomik davranma adına göz ardı edilmemelidir Sürücüler üst düzey eşleşme ile hoparlör kutusuna taşınmalı. Kutu, amplifikatör ve her tür pasif komponent tam eşleşmelidir (ATC kutu eşleşmelerindeki ki maksimum tolerans 0.5 db'dir ) Bir yüksek performanslı hoparlör, yüksek Q'ya veya ertelenmiş rezonanslara sahip olmamalıdır. Ayrıca yansımaların ve kırılmaların neden olduğu aynı sinyalin farklı yönlerden gelmesini en aza indirgemelidir çünkü bu durum, ses detaylarını gizlemekle kalmaz, stereo yapıyı bozar. Şüphesiz ki, manyetik alan bozuklukları, dinleyiciyi en fazla zorlayan ve yoran bir bozukluktur. Dikkatlice yapılmış sürücü ünitesi ve geçiş tasarımı, alçak Q, geniş bant rezonansı ve düzensizliği içermeyen teknik kalite içerir. Öte yandan, bozulmuş diyafram ve kötü tasarlanmış geçiş filtrelerinde yer alan yüksek Q ve geciktirilmiş rezonans, kolaylıkla düzeltilemez. Aslında başarılı tek çözüm, esnek gücü azaltılmış diyafram yapısı tasarlamaktır. En iyi sonuçlar, eğrisel ve yuvarlak diyaframlarla elde edilebilmektedir. Bu diyaframlar polyester ve akrilikten olmalıdır. Bunun amacı, yüksek

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 8 6

frekanslarda meydana gelen rezonansları kontrol etmektir. Ayrıca fundemental sistem rezonanslarının gücünün iyi şekilde ayarlanması aynı derecede önem taşımaktadır (0.3 ve 0.6 arası bir Q'ya sahip olmak gibi). Buraya kadar sunduğum ve ATC teknik verilerinde yer alan firma sunumları ATC'nin çalışma prensiplerini kısmen de olsa anlamamız için yeterli olmuştur sanırım. ATC, sürücülerin yarattığı olumsuzlukları minimize etme çalışmalarında son derece hassasiyetle geliştirdikleri bas, bas-mid ve midrange sürücü teknolojisi ile problemleri sürücü bazında halletme yoluna gitmiştir. Tiz sürücü üretmeyen ve bu sürücüleri genelde Vifa'dan alan ATC en büyük ününü midrange sürücü ile yapmıştır Sürücü problemlerini olabildiğince ve bazen de tamamen halleden ATC başarıdaki bir önemli faktör olan kutu yapımında da kendine özgü teknikler geliştirmiş kimilerine göre çok da yakışıklı olmayan kutularda ses anlamında kesin başarıyı yakalamış ama kozmetik anlamda gelen eleştirilere ve WAF değerlerinde sınıfta kalmasına “birincil derece sesin önemidir” sloganını vurgulayarak cevap vermiştir. Günümüz üreticilerinin sesten ziyade mobilya üretimi için çırpındıklarını göz önüne alırsak mevcut audio sanayinde ATC üstün bir ses teknolojisi ile adeta sadelik konusunda sesten ziyade kozmetik oluşturan birçok firmaya meydan okumuştur Gelelim benim seçimime; yazı için hangi hoparlörü seçeceğimi uzun sure düşündüm. Öncelikle pasif ve aktif arasında kaldım. Aktif ve ünlü midrange'i taşıyan hoparlörler klasikti ama ben pasif ve iki yollu tercih ederek ATC'yi hem pasifte hem de midrange'siz bir hoparlörde test etmeyi arzu ettim. ATC teknik yazıları da beni iki yollu pasif bir kule tipi hoparlöre itti. Bu tek isimdi. Aktif modelinin

Stereo Mecmuası

Sayı 27

başarısından sonra pasif olarak da piyasaya sürülen ve müthiş bir isim yapan ATC ASCM 20 pasif Tower I'i tercih ettim. İthalatcı firmanın ithalat listesinde olmayan bu hoparlörden özel olarak bir çift getirildi. ATC kullanıcıları tarafında pasif efsane olarak daha şimdiden adı çıkan SCM 20 hiç görmediğim bir modeldi ve heyecanlanmıştım. En pahalı modeli olan gül ağacı olarak gelen SCM 20'yi kutusundan çıkardıktan sonra bir daha ATC kozmetiği ile ilgili söz etmeme kararı aldım. Mükemmele yakın bir şekilde ve tam korumalı bir şekilde hazırlanan kutunun içinden siyah bir kadife torbaya girmiş SCM 20 beklediğimden daha büyük, daha hacimli bir biçimde ve üstelik gerçekten kozmetik anlamda da büyük bir başarıyla,sert mizaçlı, maço görüntülü hatları ile karşıma dikiliverdi. SCM 20 ilginç olarak ünlü midrange sürücüsünü taşımayan tek kule hoparlördü. Bu model ve 20'ler için geliştirilen ve firmanın verilerine göre 10 kiloya yaklaşan ağırlığıyla bu ölçünün dünyadaki en değerli sürücüsü seçilen SCM 20'nin bas-mid sürücüsü tüm kabinin odak noktası halinde duruyordu. Bookshelf SCM 20'lerdeki başarının arkasında daha geniş bir volume ve buna her zaman ki gibi eklenen kapalı kutu teknolojisi aktif modülü çıkarıldıktan sonra mümkün olduğu kadar az sayıda ve pek tabii üst düzey malzemelerden oluşmuş filtre devresi ile SCM 20 yerini almadan etrafında dolaşarak sizler için bazı resimler çektim. Söyleyebilirim ki evet ATC hoparlör yaparken basit sade ama verimli bir imalat düşünüyor. Hoparlörleri koruyan ızgaradaki basit imalat bunun bir göstergesi. Kaplama kalitesi çok üst düzeyde ama standart bir kaplama ile arasında 700-800 pounda yakın bir fiyat oluşturur mu? Kocaman bir soru işareti. Arka bölümde aktif modülün yerinde bi-wire çok

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 8 7

kaliteli binding postlar var. Başkada söyleyecek bir şey yok. Hoparlör istediğiniz yere koyunca ağırlığı ile kendisini dengeliyor. Bozuk düzeyli ev tabanımın sorununun üstesinden özel bir çalışma ile geldim, altına kestiğim kayın plakaları sert plastiklerle yere sabitleyip spike'ları ham kayına gömerek SCM 20'leri, Usher BE 10'ların yanına yerleştirdim. SCM 20'ler için amplifikatör arayışlarımı da kendi amplifikatörü dışında seçmeyi arzu ettim zira bu geleneğin dışında ATC deneme isteğim yüksekti. Diğer bir merakımda dinlediğim ama SCM20 tower'a göre çok daha ucuz bir modeli olan ama 3 yollu olan SCM 40'a göre nasıl sonuç vereceğiydi. Kullanılan amplifikatörler Audio Analog Maestro, Micromega 20 ve 4000 CD, 30 CD pre-power, Cairn KO2- nitro ve CD ile Electrocompaniet ECI 5 oldu. Kablolar ve interconnectler Van den Hull idi. İlk izlenimde hemen söylemeliyim ki ATC pasiflerin her zaman zor sürülür ve amplifikatör beğenir ünü devreye girdi . Benim adeta” bir mücevher” diye lanse edeceğim SCM 20 her amplifikatörü sevmiyor ve gerçekten güç istiyor ama bulunca neler oluyor. SCM 20'ler Audio Analog ile anlaşabildi. Sony SCD-1 ile 5 adet CD'yi teste aldım. Velntin Sylvestrov Bagatellen und Serenaden (ECM) - Mendelssohn Complete Concertos (BIS SACD) DUO Luca Pianca&Vittorio Ghielmi (Harmonia Mundi) - Seven Comes eleven-Herb Ellis-Joe Pass (SACD)Pat Metheny - One Quiet Night Yazıya başladığım günden itibaren 5 gün geçti. Objektif olarak değerlendirmem yanında geçtiğimiz yıl H-fi World'ün “best of the world” olarak duyurduğu Usher BE 10'un yanında şüphesiz ve kesin olarak söyleyebilirim ki tercihinizi kullanacağınız bir hoparlör. Ünlü mid'i olmamasına rağmen mid ve tizlerde son derece müzikal dengeli.

Stereo Mecmuası

Muhteşem bir müzikalite, Duo da Pianca ve Ghelmi'de lute viola di gamba, ikilisinde uzanıp CD'yi değiştirme veya parça geçme gibi bir lüksü size sağlayamayacak kadar sıcacık, dengeli. Mendelson'da agresif ve heyecanlı ne gelirse gelsin sunacak bir güç korkusuz bir sövalye. Sylvestrov'un her zaman ölümü çağıran karamsarlığında duru ve olgun, Herb Ellis -Joe Pass'da ikiliyi yanınıza taşıyan bir dost, arabulucu- Metheny'de de derin ve anlamlı bir ifade. ATC SCM 20 baştan çıkarıcı ve karşısındakine yalnız ve yalnız müzik dinlemesini tavsiye eden bir hoparlör Derin analizlerde bir şeyler söylemek gerekirse alt alta sıralanan faktörler vardır. Bilirsiniz transparanlıksahne tepkime vs gibi şıklar belki gelecekte bir şeyler yazmama bu sayfalarda izin verilirse belki yine bunlardan söz edeceğim ama şunu söyleyebilirim ki ATC bütün bu söylemleri elinin tersiyle kenara itiyor “O bir hoparlör” Mutlak vurgulanması gerekli olan bir sorun, ATC'nin basları ile ilgili çeşitli forumlardan da takip ediyorum bazı ATC sahipleri bu hoparlörün baslarından şikayetçi hatta rakamda vererek 125-150 hz'in altında işe yaramaz olarak nitelendiriyorlar. Elbette bunlar iddialı sözler, ne demek istediklerini anlamaya çalışarak analizci ve eleştirel olarak dinlediğim zaman ortaya bazı gerçeklerin çıktığını itiraf etmem lazım: Bir defa ATC yumuşak bir hoparlör değil. Yumuşaklıktan kastım nedir? ATC başta da söylediğim gibi sert ve dinç bir hoparlör benim için onun her tınısı doğru ama baslarda kullanıcıyı mutsuzluğa götüren elbette rakamsal olarak iddia edilen frekansları vermeme değil tınılardaki problem. Sub woofer'da aldığınız o derin yumuşak basları ilk anlarda almanız zor. Örnek verecek olursak bir

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 8 8

Wilson Audio veya J.M.Lab'daki basları almanız o tınılara ulaşmanız zor. Burada tartışılacak konu tınılarsa evet o sese alışkansanız bir yoksunluk içerisinde olmanız doğal. Haklıdır şikayet edenler ama doğruluk aranacaksa, hangisi doğru? Tartışılması gereken o. Bir diğer konu ATC'nin yanma süresinin ciddi uzun oluşu. Kullandıkça ve amplifikatörünü bulduktan sonra sahibine özel keyifler verecek bir hoparlör. Kendi testlerimden sonra eve bas hastalığı olan müziksever dostlarımı çağırdım. Bol bol dinledik ve çeşitli hoparlörlerle karşılaştırdık. O yumuşak, derin basları olan ETON'un bütün güzellikler, sunan BE 10'ların yanında müzik dinlerken herkes tarafından, istisnasız herkes tarafından tercih edilmesi SCM 20'nin objektif değerlendirilmesi konusunda önemli bir kriter olarak ortaya çıktı. ATC'nin baslarını tartışmayı forumlara, ATC sahiplerinin ve onu dinleyenlerin görüşlerine bırakmak en doğrusu. ATC'nin temelde frekanslarla teknik anlamda bir sorunu yok. Bas bütün kabinlerin en büyük sorunu ATC bunu kendince halletmiş ama tını olarak beklentilere cevap vermemesi sanırım ATC karakteristiğine yaklaşımın uzak ya da yakın oluşu ile ilgili bir sorun olarak değerlendirilmeli. SCM 20'nin, yaptığım testlerinde kulağına güvenerek çağırdığım bazı dostlarımdan aldığım ilk tepkilerde aynı doğrultudaydı. Baslar eksik bulundu. Dinlemeye devam ettik. Bir süre sonra yorumlar farklılaştı “eksik gibi duruyor ama doğru bas” dediler.

yapmasının daha doğru olacağı kanısındayım. ATC'nin midrange olmadan ve aktif olmadan çıkardığı SCM 20, SCM 40'a göre neredeyse 2 kat fiyata satılıyor. Liste fiyatı 4.250 Pound. 40'la mukayese edildiğinde karakteristiğin aynı olduğunu söylemem lazım ama 2 yola rağmen 40'a göre daha ilerde bir ATC. SCM 20'yi karşılaştırabileceğim hoparlör sayısı ne yazık ki çok az. Her zaman söylerim iki yollu kule tipi (Floorstand) odyofil hoparlör sayısı dünyada da çok kısıtlı hele ülkemizde iyice az. Bildiğim kadarı ile ProAc, Kudos, PMC, Totem Forest ve Xavian dışında pazarımızda bir hoparlör yok. İmkan olsa yan yana test edebilsek belki ATC'nin değerine daha kolay ulaşılabileceğini tahmin ediyorum. 10 üzerinden 8.5 verebileceğim bir hoparlör olarak SCM 20 ATC'nin fiyatından dolayı zor satılacağı bir ülkede markanın lokomotifi olacak düzeyde bir ürün. Emsallerinden pahalı. Kırdıgım 1.5 puan ise zaten bu fiyat ve zor sürülebilirliği nedeni ile. SCM 20 firmanın ithalat listesinde yok ama sanırım önümüzdeki dönemler mutlaka olacaktır.

Vefa Çiftçioğlu ATC SCM 20 Dağıtıcı: Extreme Audio Fiyat: 4.250 Sterlin

ATC de öyle diyor, piyasadaki hoparlörlerin çoğu kulak kirletmiş durumda ama burada ATC'nin bası ”doğru, eksik vs“ olarak olarak değil kişilerin anlayışına ve kulak değerlendirmelerine göre

Stereo Mecmuası

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


Stereo Mecmuas覺

Say覺 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 9 0

EKCO VE55SE

EKCO VE55SE ülkemizde vakum tüplü hifi pazarına giren en yeni ürünlerden bir tanesi hatta belki de en yeni ürün. Entegre yapıdaki amplifikatörü ülkemize ilk ithal edildiği dönemde dinleme fırsatım olmuştu. Aradan geçen zaman içerisinde araya evlilik gibi olaylar girince ve dolayısıyla Stereo Mecmuası'nın yeni sayısı gecikince amplifikatörü yeniden dinlemek üzere Fonetik demo odasının yolunu tuttum. Firma 1901 yılında İngiltere Essex 'te doğan Eric Kirkham Cole tarafından kurulmuş. Okuldan ayrıldıktan sonra Eric Cole radyo yapmak ile ilgilenmeye başlar ve 1922 yılında radyo yayınları ile ilgili alıcılar üreten bir firmada işe başlar. Bu günlerde İngiltere'de ticari radyo yayınları yeni başlamıştır. Bu firma da iki vakum tüplü alıcının üretiminde bulunur. Bu alıcılar pillere ve kulaklıklara sahipti ve satış fiyatları 6,1 Sterlin olarak belirlenmişti. Bu sürecin bir veya iki yıl sonrasında Eric Cole, pahalı ve kısa ömürlü pillerin yerini alabilme potansiyeline sahip bir teknoloji geliştirir. 1925 yılında bu teknoloji ile bazı yatırımcıların ilgisini

Stereo Mecmuası

Sayı 27

çeker ve kendi firmasını açmak için gerekli finansmanı bulur. Firmanın ismi Eric Kirkham Cole'dan türetir. İlk isim ve ismini baş harfleri ile soy isminin tamamı; yani EKCO kurulmuş olur. 1927 yılında şirketin kuruluşundan 2 yıl sonra fabrika kurulur. İlk kuruluşundan itibaren hızlı şekilde büyüyen firma 1930 yılında daha büyük bir fabrika açmak zorunda kalır. Bu yıllarda firma radyoları için bakalit şasiler üretmeye başlar. Firmanın bu alanda üretim yapan fabrikası çok hızlı bir şekilde gelişir. İlerleyen yıllarda radyo çağının sona ermesiyle EKCO firması hi-fi pazarından ayrılır ta ki IAG grup tarafından satın alınana kadar. Firmanın ilk ürünü olan entegre amplifikatörü dinlemek için Quad 99 CDP-2 CD çalar ve Quad 22L-2 hoparlörlerden oluşan bir demo sistemi kurduk. Tüm kablolar (interconnet, hoparlör ve elektrik) Cardas markasından seçildi. EKCO VE55SE klasik yapılı bir push pull entegre amplifikatör. Amplinin gücü kanal başı ikişer adet olmak üzere dört adet KT88 vakum tüp ile sağlanıyor. Opsiyonel olarak 6550 tüpleri de

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 9 1

kullanabilmek mümkün. Amplinin giriş katında ise toplam beş adet dual triyod kullanılmış. 1 adet 12AX7 ve 4 adet ise 12AU7. VE55SE'de toplam 5 adet kaynak girişine yer verilmiş ayrıca iki adet hoparlör çıkışı bulunuyor. Amplifikatörün ön bölümünde yer verilen hoparlör seçim düğmesi ile çalacağınız hoparlör setini seçebiliyorsunuz.

Bu özellik farklı odalarda müzik dinleyen okuyucularımız veya çok test yapan hi-fi meraklıları için avantaj yaratabilir. Tek bir hareketle hoparlörler arası geçiş yapabilme imkanı var. Merak eden

Stereo Mecmuası

okuyucularımız için hemen söyleyelim, aynı anda iki set hoparlörü kullanma imkanınız yok. Zaten böylesine bir özelliğe müzik dinlemek isteyenlerin böyle bir ihtiyacı olmayacaktır diye düşünüyorum. EKCO entegre amplifikatör son derece şık. Kaldırmak isteyince oldukça ağır olduğunu fark ettiğiniz amplifikatörün ön panelinde sol tarafta yukarıda bahsettiğim hoparlör seçici, onun yanında triode / ultra linear seçim düğmesi onun yanında ise NF Adjust seçim tuşu var. Amplinin orta bölümünde ses kontrolüne yer verilmiş en sağ tarafta ise kaynak seçim düğmesine yer verilmiş. Amplifikatör son derece şık bir kozmetiğe sahip. Ampli üzerinde genel olarak siyah dikkat çekiyor. Ön panel pürüzsüz alüminyumdan üretilmiş. Aynı şekilde minik dual triyodları koruyan bölümde. Amplinin yatay yüzeyinde ise farklı bir siyah plaka kullanılmış. Trafolarda yine siyah bir kutu tarafından korunuyor. Farklı işlenmiş metal yüzeyler sayesinde amplinin genel yüzeyleri siyah olmasına rağmen farklı etkiler yaratılmış. Resimlerde dikkat edeceğiniz gibi simsiyah bir ampli değil EV55SE. Ancak asıl dikkat çeken kozmetik özellik amplifikatörün yanına eklenen parlak ahşap paneller. Bu sayede son derece şık görünen bir şasi üretilmiş. Amplinin ön panelinde bulunan EKCO

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 9 2

logosu da son derece dikkat çekiyor. Amplinin bir ilginç özelliği cihazı kapatmadan triyod ve ultra linear seçimi yapabilmeniz. Triyod modunda daha sıcak bir ses elde ediyorsunuz ancak daha az güç elde ediliyor, ultra linear modunda güç fark edilir derece de yükseliyor. Bu meraklılara farklı tatlara göre farklı seçimler yapabilmeyi sağlıyor. Örneğin bir caz üçlüsü dinlerken triyod modunda, rock dinlerken ise ultralinear modunda dinleti yapabilirsiniz. Hatta yerinizden kakmaktan üşenmeyenlerdenseniz anlık değişikler ile hoşunuza giden modu bulabilirsiniz. Amplifikatörün diğer dikkat çekici bir diğer özelliği kullanılan ayaklar. Normalde rastladığımız ayakların neredeyse iki katı uzunluğa sahip olan ayaklar belli ki titreşimi önleyebilmek için tasarlanmış. Ürünün kutusundan tabii ki tüpleri koruyan bir kafes de çıkıyor. Bazı görüşlere göre bu kafesler dinleti esnasında mutlaka kullanılmalı. Tüplerin çevresinde bir faraday etkisi oluşturuyor. Ancak benim de içerisinde bulunduğum bir bakış açısı ise güzelim tüpler ışıl ışıl parlarken onları tüm çıplaklığıyla görmek isteyenlere ait. Siz hangi gruptaysanız, kullanımınızı ona göre ayarlarsınız. Amplifikatörün kutusundan son derece kaliteli bir uzaktan kumanda da çıkıyor. Bu kumanda amplifikatörün parlak alüminyum yüzeyleri gibi

Stereo Mecmuası

Sayı 27

tasarlanmış ve ön paneli ampli de kullanılan ahşap bölüm ile kaplanmış. Son derece şık görünüyor. Kumanda üzerinde ses açma kapama ve sessiz moda alma fonksiyonları bulunuyor. Amplinin teknik özelliklerine bir bakış atmak gerekirse

Vakum Tüpler: 4 adet KT88; 1 adet 12AX7; 4 adet 12AU7 Çıkış Gücü: Ultralinear Modunda: 55W / 8 ohms Triode Modunda: 28W / 8 ohm Giriş Hassasiyeti: Ultralinear Modunda: 300mV RMS 55W / 8 ohm (Max Fb) Triode Modunda: 300mV RMS 28W / 8 ohm (Max Fb)Frekans Yanıtı: 20Hz to 30kHz ± 1dB Toplam Harmonik Bozulma: < 1% at 1kHz (Ultralinear Mode / Triode Mode) Hum ve Gürültü: Ultralinear Mode: >90dB 55W / 8 ohm (Max Fb) Triode Mode: >90dB 28W / 8 ohm (Max Fb) Ölçüler: (D) 410mm x (W) 350mm x (H) 190mm Ağırlık: 28kg Gelelim dinleti notlarına, dinleti esnasında en yoğun olarak kullandığım kayıt sevgili dostum Mike Valentine'ın Venedik Don Orione Artigianelli manastırında yaptığı Interpreti Veneziani oldu. Bu müthiş kayıttan özellikle Bartok'un Romen Halk Dansları, Sarasete'den Tarantella ve Bocherini'den

www.stereomecmuasi.com


S AY FA 9 3

Fandango defalarca dinlediğim eserler oldu. Özellikle triode ile ultralinear mod arasında defalarca değişiklik yaparak ses farklılıklarını hissetmeye çalıştım. Gerçekten duyulur şekilde farklar oluşuyordu. Amplifikatör çalıştıkça ısınıyor ısındıkça detaylar kendine geliyordu. Tüm ampli ve hi-fi cihazlarında olduğu gibi özel dinletiler öncesinde sistemin 30dk hatta bir saat ısınması çok önemli. Bir saatin sonunda EKCO entegre amplifikatör asıl performansına ulaştı. Klasik müzik kayıtlarını bir kenara bırakıp rock dinlemek istediğimde ise tek bir dokunuşla ultralinear moda geçmek daha keyifli sonuçlar alınmasını sağlıyor. Ampliden hoparlörlere ulaşan gücün arttığını hissediyorsunuz, daha dinamik bir performans ve daha güçlü bas hemen dikkat çekiyor. Quad'ın zarif kule tipi hoparlörlerini olması gerektiği gibi sürüyor bu şık amplifikatör.

ciddi bir fark yaratan triyod/ ultra linear seçimi sayesinde ülkemiz pazarında ilginç bir alternatif olarak dikkat çekiyor.

Hakan Cezayirli

EKCO VE55SE Dağıtıcı: Fonetik Fiyat: 2.525 Dolar. Test Sistemi: QUAD 99 CDP-2 CD çalar QUAD 22L2 Hoparlör Cardas Kablolar

EKCO VE55SE ülkemizde tanıtım fiyatı olarak 2.525 Dolar etiketi ile satılıyor. Giriş seviyesinin hemen üzerinde konumlanan bu klasik tasarımlı amplifikatör özellikle KT88 tüplerin karakteristiğini olması gerektiği gibi dinleyicilere sunuyor. Şık tasarımı, uzaktan kumandası ile ve en önemlisi ses üzerinde

Stereo Mecmuası

Sayı 27

www.stereomecmuasi.com


Stereo Mecmuası 27. Sayı Emeği geçenler: Adriano Pennetti, Bülent Şaman, Hakan & Seçil Cezayirli, Gür, Melih Akoğul, Mike Valentine ve Vefa Çiftçioğlu. Bu sayımızın sizlere ücretsiz ulaşması için reklamları ile destek olan, bülten ve haberleri ile içeriğimizi zenginleştiren, test edebilmemiz için ürün tedarik eden tüm firmalarımıza, web sitemizi ve forumlarımızı ziyaret eden, bizleri motive eden tüm okuyucularımıza, teşekkür Stereo Mecmuası Sayı 27 ederiz. Bir sonraki sayımızda buluşmak www.stereomecmuasi.com üzere!


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.