Stereo Mecmuas覺 Say覺 26
1
www.stereomecmuasi.com
Editörden Merhabalar,
Bu sayımızda da, her telden çalıyoruz. Farklı tarzlardaki albümleri, plakları ele almaya çalıştık. Bu sayı klasik müzik yönünden biraz zayıf oldu ancak bir sonraki sayı da kendimizi affettireceğiz. Bu konuda şimdiden çalışmalara başladık.
Stereo Mecmuası'nın 26. sayısı olan Müzik özel sayımızı yayınlamayı başardık. Başardık diyorum çünkü bu aralar biraz koşuşturma içerisindeyim. Aslında tatlı telaş demek daha doğru. Bunun sebebi evlilik hazırlıkları. Efendim 31 Ekim'de Seçil Hanım ile evleniyoruz. Bu işlere bir anda karar verince prosedür süreçlerini tamamlamak biraz uğraş gerektiriyor. Durum böyle olunca Stereo Mecmuası'nın yeni sayısı biraz gecikti. Ancak yine de dolu dolu bir sayı yayınlamayı başardık.
Feel The Difference of the Blu-Spec CD incelemesi ise odyofil okuyucularımızın eminim ki ilgisini çekecek. Yazıyı özellikle çok uzatmadım çünkü, Blu-Spec disklerin yanında SHM-CD, HQCD gibi yeni nesil CD standartlarını mercek altına alacağımız bir inceleme yazısını ilerleyen günlerde yayınlayacağız. Bu arada yeni nesil disklerle Bu sayımızda Modern Talking biyografisi alakalı yazı için sevgili Mehmet Büyükkeskin'in yayınlamak konusunda biraz düşündük sevgili arşivinini kullanıyorum. Kendisine buradan da Bülent ile. Dergi sayfalarının sayısı ile ilgili bir teşekkür edeyim:) sorunumuz olmadığından yayınlamaya karar verdik. Yazının ilgi çekip çekmeyeceği Müzik sayımızla alakalı bilgilerin ardından SM konusunu son derece merak ediyoruz. konusunda da biraz bilgi vermek isterim. Hifi Bakalım ne olacak. meraklılarının fark edebilecekleri gibi son yılların en sessiz senelerinden bir tanesini Bu sayımızın bir diğer ilgi çekici yazısı Herman yaşıyoruz. Sadece ülkemizde değil yurt Loenard ile alakalı sevgili Aydın Eroğlu'nun dışında da forumlar, web siteleri, üreticiler ve kaleme aldığı yazı. Caz müziğin görsel ara dağıtıcılardan edindiğimiz bilgiler ışığında arşivlenmesinde büyük katkısı olan fotoğraf kendi bloğumda bir yazı yayınlamıştım. sanatçısını ölümünden sonra bir şekilde İsterseniz buradan okuyabilirsiniz. Genel unutmayıp anmak önemliydi. Benim için durum böyle olunca SM'de de bir durgunluk Herman Leonard ayrı bir değere sahip. Müzik yaşanıyor. Ancak yeni açtığımız ve sistemimin hemen arkasından Leonard beklenenden çok daha büyük ilgi gören yeni koleksiyonundan bir poster (art print) olduğu bölümlerimiz (örneğin Retro ve Vintage Hifi için her akşam günün en keyifli anlarında gibi) sayesinde trafik konusunda sıkıntı ismini zikrederim. yaşamıyoruz. Umarım 2011 yılında her şey çok daha iyi olur. Bir diğer dosya konumuz ise Motown/Tamla. Son yıllarda başta Speakers Corner olmak Müzik sayımızın ardından Stereo Mecmuası'nın üzere bir çok plak şirketi bu önemli ve aslında hifi sayısı için çalışmalara başlayacağız. Ancak müzik tarihinin bir dönemine damgasını Ekim sonunda evliliğin ardından biraz tatil vurmuş şirketin albümlerini yeniden yapacağım için muhtemelen 2010 yılının tek yayınlıyorlar. Bu dönemin R&B tabir edilen bir hifi dergisi ile tamamlayacağız. müziğini pek tanımadığımdan, kendi araştırmalarımı sizlerle paylaşmak istedim. Yazımı çok uzatmadan sizleri yeni sayımız ile Hatta bazı albümleri edinip keyifle baş başa bırakayım. Hep yeni sayımızda dinlediğimiz itiraf edeyim. Demek ki, müzikte görüşmek üzere diyorum ama bu kez 31 ön yargıları bırakıp, dinlemek lazım. Ekim'de nikahta görüşmek üzere demek istiyorum. Dergimizin kapak konusu ise Ali Farka Touré. Yazıyı Aydın Eroğlu kaleme aldı. 2006 yılında Sevgiler kaybettiğimiz müzisyen için bir anma niteliği de taşıyan yazının çok beğenileceğine eminim. Hakan Şahsen ben büyük keyifle okudum.
Stereo Mecmuası Sayı 26
2
www.stereomecmuasi.com
Stereo Mecmuas覺 Say覺 26
3
www.stereomecmuasi.com
Modern Talking çalışma Almanya’da çok ses getirir ki, Modern Talking’in temelinin atıldığı noktadır. Dieter Bohlen dünyada ses getirebilmek için İngilizce sözlerle ama farklı bir sound ile gerçekleştireceği müzikte solist olarak Thomas Anders’ten yararlanmak ister o da kabul edince ikili doğar.
Bu unutulmaz Alman disko ikilisi hakkında yazsam mı yazmasam mı diye birkaç aydır düşünmekteydim. Bilirsiniz bazı gruplar vardır döneme damgasını vurur sevelim ya da sevmeyelim Modern Talking işte bu gruplardan biri. Kendi adıma konuşacak olursam her ne yaptılarsa koleksiyonumda olan ve belki bugün iyi bir caz ve klasik müzik dinleyicisi olmamda ya da kulağımın gelişmesinde bana yardım eden gençliğimin grubu.
İlk parçaları olan You’re My Heart, You’re My Soul 1984 sonlarında tekli olarak yayımlanır ve 35 ülkede birden hızla bir numaraya oturur ve tüm dünyada sekiz milyon kopya satar. Bu inanılmaz bir başarıdır. Bu arada grubun ünlü logosu ilk kez bu teklide kullanılır. Bunu ikinci teklileri You Can Win If You Want takip eder, bu parçada da durum pek farklı olmaz ve hızla bir numaraya çıkar ve 1985 yılı ortalarında ilk albümleri The First Albüm raflardadır. Albüm Almanya’da platin plak kazanır, 500.000 kopyadan fazla satarak. Albümde Avrupa ve uzak Doğu ülkelerinde hızla albüm listelerinde bir numaraya oturur. Grubun diğer bir hit parçası olacak olan Cheri Cheri Lady ise yine 1985 yılında yayımlanır ve anında Almanya, İsviçre, Avusturya ve Norveç’te bir numaraya çıkara İsveç ve Hollanda’da ilk on’a girer. Parça grubun ikinci albümü Let’s Talk About Love'dan (The 2nd Album) yayımlanan tek tekli olacaktır. Bu albümde albüm listelerinde bir numaraya çıkarken yine Almanya’da platin plak alır.
Evet hikayemiz 1983 yıllında başlar. Dieter Bohlen prodüktör ve besteci olarak çalışmaktadır o yıllarda. Çok genç bir yorumcu olan Thomas Anders ise Almanca sözlü pop parçalar yapmaktadır. Her ikisi de Alman Hansa Records’ta çalışmalarına devam ederlerken proje öncesi Dieter Bohlen Almanca sözlerle ünlü Fransız besteci/ yorumcu F.R.David’in Pick Up The Phone adlı Büyük çıkış 1986 başında yayımlanan ve parçasını düzenleyip Thomas Anders’e Was halen herkesin anımsadığı Brother Louie Macht Das Schön adıyla 1983’te okutur. Bu teklisiydi ve aynı yıl bahar sonlarında Stereo Mecmuası Sayı 26
4
www.stereomecmuasi.com
yayımlanan Atlantis Is Calling ile devam eder. Bu parçalar 86 bahar sonlarında yayımlanan Ready For Romance'da ( The 3rd Album) yer alacaklardır. Bu albümde listelerde bir numaraya oturacaktır.
dolaşmaktadır. Fakat her şeye rağmen grup Romantic Warriors ( The 5th Album) adlı albümlerini 87 yaz başında çıkarırlar aynı zamanda albümden tek tekli olarak Jet Airliner yayımlanır. Albüm ilk kez Almanya da bir numaraya çıkmaz, ilk ona girerler. Bu arada gruba Amerika’da turne için teklif yapılır. Thomas’ın eşinin illa turnede geri vokal yapmak istemesi ve bunda diretmesi sonucu Ditere Bohlen bu turneye katılmaz ve Thjomas Anders grubun geri plandaki üyeri ve eşi ile alt şarkıcı olarak C.C.Catch ile beraber Amerika turnesine çıkar. 87 sonbaharında ise Brother Louie bu kez İngiltere’de iki numaraya çıkar. Ama bunlar grubun huzursuzluğunu gidermeye yetmemektedir. Kontratlarına göre bir albüm daha yapmaları gereklidir ve yaparlar da. Grubun ilk dağılmasının sonrasında geldiği In The Garden Of Venus 87 Kasım ayında yayımlanır aynı anda bu albümün tek teklisi In 100 Years’ta yayımlanır. Fakat aynı tarihte grubun beyni ve tüm parçaların bestecisi Dieter Bohlen solo projesi olan Blue System’in ilk albümü Walking On A Rainbow ve ilk teklisi Sorry Little Sarah’ı çıkarır ve katıldığı TV programında Modern Talking’in öldüğünü söyler. Sonuç ise son albümün listede otuz numaradan yukarı çıkamaması olur.
Başarılar devam ederken grupta Thomas Anders’in eşi Nora’nın kaprisleri ise sorun olmaya başlamıştır. Verilen konserlerde sahne almak istemesi, organizasyonlara karışmak istemesi ki bunlar ikili arasında tartışmalara sebep olmaktadır, öyle ki Ready For Romence yayımlandığında birbirleriyle konuşmamaktadırlar. Üçüncü albüm sonrası 1986 sonbaharında altıncı bir numara olacak teklileri olan Geronimo’s Cadillac yayımlanır ki bu Kasım 86’da yayımlanacak In The Middle Of Nowhere (The 4th Album) adlı albümdendir. Bu albümde bir numara olur. Fakat albümde yer alan parçalarda bir şekilde diğer albümlerde yer alan hava hissedilememektedir. Bu grup içinde had safhaya varan anlaşmazlıkların bir sonucudur. Bu albümden albüm ile aynı adı taşıyan parçada tekli olarak yayımlanır.
Grup faal olduğu 1984-1987 arasında 65 milyon satış yapmış, Uzakdoğu ülkeleri, Güney Amerika ülkeleri, Avrupa ve Ortadoğuda çok popüler olmuştu. İlginç bir anektot ise ülkemizde grubun 6 albümünün 6’sının da yabancı LP listelerinde bir numara olmasıdır
1987 yılına gelindiğinde artık dağılacağı yönünde söylentiler Stereo Mecmuası Sayı 26
1987 ve 1998 arası grubun Yukarıda yazdığım gibi Dieter Bohlen oldukça ortada başarılı olacağı Samba, caz, house ve 5
www.stereomecmuasi.com
elektronik müzik üzerine denemeler yapacağı solo projesine Blue System’e başlar. Projede tüm parçalar kendi bestesidir. Projede yer alanlar:
taşıyan parça klasik müzik ve slow karışımıdır. Sanatçı Deja Vu albümünde de daha öncesinde bu orkestra ile çalışmış olup, albümün adını taşıyan parçada bu harika birliktelik görülür.
• 1987-1997 – Dieter Bohlen (besteci, prodüktör, yorumcu); • 1987-1997 - Rolf Köhler, Detlef Wiedeke, Michael Scholz (Stüdyo müzisyenleri aynı kişiler Modern Talking’in ünlü High-Pitch Voice olarak adlandırılan geri vokallerini yapan şahıslardır) • 1987-1992 – Joachim Vogel (Gitar); • 1989-1997 – Lutz Krüger (Gitar); • 1987-1988 – Frank Otto (Bateri); • 1987-1989 – Jeanne Dupuy (Dansör); • 1989-1997 – Nadja Abd el Farrag (Dansör); •1990 Horst Alexander Eckl (geri vokal);
1987-1998 arasında Thomas Anders’te solo albüm çalışmaları yapar ve Different, Whispers, Down on Sunset, When Will I See You Again ve Souled ile İspanyolca olan Barcos De Cristal albümünü çıkarır. 1998- 2003 1998’e gelindiğinde dağılmanın ardından 11 yıl geçmiştir. Fakat ikilinin hayranlarının bilmediği sanatçıların 1994’ten beri görüşmekte olduklarıdır. Dieter Bohlen eski parçaların yeni zamana göre harmanlanacağı bir albüm ile grubu tekrar sahneye çıkarmak istemektedir.
Albümler: 1987 Walking On A Rainbow 1988 Body Heat 1989 Twilight 1990 Obsession 1991 Seeds Of Heaven 1991 Deja Vu 1992 Hello America 1993 Backstreet Dreams 1994 21'st Century 1994 X-Ten 1995 Forever Blue 1996 Body To Body 1997 Here I Am
Thomas Anders’te kabul eder, ikili gizlice parça kayıtlarına girişir. Ünlü Alman TV show’u Wetten Das programında 1998’de canlı yayına katılarak geri dönüşlerini müjdelerler. O yıl içinde 4 yeni parça olan ve daha evvel çıkan tekli ve kimi parçaların yeni düzenlemelerinin olduğu Back For Good ( The 7th album) çıkar. Buradan çıkan ve Almanya’da iki numara olan ilk tekli yeni versiyon You’re My Heart You’re My Soul olur. Parçanın teklisinde rap partisyonlar vardır ünlü Amerikalı rapçi Eric Singleton’un okuduğu. Ardından yine rap versiyonlu olarak Brother Louie gelir. 1999’da ise tamamen yeni parçalardan oluşan Dieter Bohlen Hello America albümünde Berlin Alone (The 8th Album) gelir. Buradan You’re Filarmoni ile çalışmış olup albüm ile aynı adı Not Alone tekli olarak çıkar. 2000 yılın Year Of
Stereo Mecmuası Sayı 26
6
www.stereomecmuasi.com
The Dragon (The 9th Album) yayınlanır. hitlerinden oluşan The Final Album 23 Haziran Buradan iki tekli çıkar. Chine In Her Eyes ve 2003’te yayımlanır Don’t Take Away My Heart. Bu albüm sonrası 1984’den bu yana grupla beraber olan stüdyo müzisyenleri Rolf Köhler, Detlef Wiedeke, Michael Scholz ki bu sanatçıların o ünlü geri vokallerde yer alan High-Pitch Voice diye adlandırılan okumalarda katkıları yadsınamaz plak firması ile ücretleri konusunda anlaşmazlığa düşüp mahkemelik olarak gruptan ayrılırlar ve Blue System tarzı müzik yapan kendi grupları Systems In Blue’ yu kurarlar.
Modern Talking Almanya’dan çıkan ve en çok satış yapan gruptur. Albüm ve tekli olarak toplam satışları 120 milyondur. Yine ilginç bir anektod grubun ikinci bir araya gelişiyle yayımladıkları 6 albümde tıpkı 1984-87 yılları arası albümlerin de olduğu gibi ülkemizde bir numara olmuştur.
Fakat grup çalışmalarına tam gaz devam etmektedir. Nitekim 2001 yılında America ( he 10th album) çıkar. Buradan Almanya Formula 1 ayağı resmi parçası olan Win The Race ve Last Exit To Brooklyn yayımlanır. 2002 yılında ise grup Victory'i (The 11th Album) yayınlar yine buradan iki tekli çıkar; Ready For The Victory ve Juliet 2003’e gelindiğinde Diter Bohlen zamanının büyük kısmını Almanya’da yayımlanan Deutschland Such den Superstar adlı pop idolü yarışmasına jüri üyesi olarak ayırmakta ve yarışmacılar için besteler yapmaktadır. Aynı yıl Mart ayında grubun Universe (The 12th Album) adlı albümü yayımlanır buradan çıkan tek tekli TV Makes The Superstar olacaktır. Grup sonrasında Almanya turnesine çıkar ve Haziran ayında konser esnasında Diter Bohlen hem hayranlarını ve hem de partneri Thomas’ı şok eden açıklamasını sahnede yapar grup 30 Haziran’da Berlin’de verilecek konser ile hayranlarına veda edecektir ve grubun Stereo Mecmuası Sayı 26
Son söz olarak ne zaman bir parçalarını duysam aklıma gençlik yıllarımı ama aynı zamanda ikinci gelişlerinden ötürü otuzlu yaşlarımı anımsatan benim çok sevdiğim bir grup ama her güzel şeyin sonu olduğu gibi onlarında bir sonu olacaktı. Bohlener*: Bülent Şaman * Bohlener ismini lakap olarak seksenlerden beri kullanmaktayım. Dieter Bohlen sevdiğim bir sanatçı Bohlenci manasındadır bu lakap. 7
www.stereomecmuasi.com
Stereo Mecmuas覺 Say覺 26
8
www.stereomecmuasi.com
Herman Leonard Fotoğraftaki sesi keşfeden adam; Herman sanatçıların fotoğraflarını çekmek, en iyi Leonard... kareyi almak uğruna tüm müzikseverlerin önüne geçtiğini görürüz. Bir bakıma rahatsızlık vericidir bu olay. Ama bizlere konserden sonra ve öncesinde o müziği ileten, hayranlığımızın önemli bir bölümü olan “görselliği” sağlayanda bu çalışmalardır. Eğer caz seviyorsanız, Dexter Gordon dendiği zaman gözünüzde / zihninizde aşağıdaki fotoğrafı canlandırmaktasınız, en azından zihninizdeki Dexter Gordon görüntülerinden mutlaka birisi siyah beyaz, sigara dumanının cazla bütünleştiği, saksafonun verilen kısa bir molada kucağa konulmuş ( “bir sigara içelim devam ederiz abi” samimiyetindeki) görüntüsüdür.
Bazen seçilmiş olmak gerekir... Bu yazıya özellikle bu cümleyle başlamak istedim, zira aramızda yaşamış/yaşayan bazı insanlar dünya tarihinde, çoğu kez de kendi isteklerinin dışında, kendi yaşam tarzlarına, veya kendi yaptıklarına hiç bir zorlama katmadan, sadece ve sadece kendileri oldukları için bir fark yaratırlar . Büyük bir öz disiplinle çalışıp dünya tarihine katkıda bulunan insanlar yok mu, binlerce ve milyonlarca var ama bu yazının konusu olan Herman Leonard sadece ve sadece Herman Leonard olduğu için ve tanrı vergisi bir fotoğraf gözü olduğu için ve de iyi müzik dinlemeyi sevdiği için cazın görselliğini dinleyicilere ileten kişi oldu. Cazı mutlaka görerek mi sevmek gerekir, hayır ama hepimiz insanız (özellikle görüntü bombardımanına tutulduğumuz bu çağda) zaman zaman dinlediğimize hayran olmak gördüğümüze hayran olmakla paralel gidiyor. İşin garibi, Herman Leonard kendi kendine böyle bir misyon edinmiş miydi diye sorarsanız, kesinlikle hayır, onun başlangıçta bence tek derdi iyi müzik dinlemek ve bu müziği dinlerken hayran olduğu müzisyenleri, müziğin ışıkla olan ilgisini hissettiğinden olsa gerek, fotoğraflamaktı.
Dexter Gordon Şimdi biraz caz ve fotoğraf ilişkisine kısa bir ara verelim ve Herman Leonard’ın yaşamını kısaca özetlemeye çalışalım.
1923 de Pennsylvania, Allentown da doğan sanatçı ilk olarak 9 yaşında ağabeyinin karanlık odasında bir fotoğraf baskısına tanıklık ettiği zaman fotoğrafın büyüsüne Özellikle festivallerde, gerek klasik müzik kapıldı. konserlerinde olsun, gerek caz konserlerinde fotoğrafçısı olduğunda belki de olsun amatör fotoğrafçıların hayran oldukları Okul Stereo Mecmuası Sayı 26
9
www.stereomecmuasi.com
utangaçlığı yüzünden asla tanışamayacağı ya da, girmeye cesaret edemeyeceği etkinlikler için elindeki fotoğraf makinasının bir nevi açıl susam açıl etkisini keşfeden genç Herman, üniversite çağına geldiğinde o yıllarda Güzel Sanatlar fakültesinde fotoğraf eğitimi veren tek okul olan Ohio Üniversitesini tercih eder. 1943 yılında başladığı eğitimi bir süreliğine (1943-1945) Amerikan ordusunun Burma’daki 13. Dağ Sağlık Müfrezesinde sağlık görevlisi olarak görev almasıyla sekteye uğrar. Askeri hizmetinden sonra okuluna dönen Herman Leonard 1947 yılında Ohio Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinden mezun olur.
Billie Holiday
1980 yılında Ibiza adasına yerleşen sanatçı 1985 yılında caz fotoğraflarını tekrar keşfeder ve “The Eye of Jazz” / “Cazın Gözü” adlı ilk fotoğraf kitabını çıkarır. Caz fotoğrafları ile ilgili ilk sergisi Londra’daki Special Photographers Company’nin sergi salonunda açılır. Bu sergi daha sonra 1989 yılında Amerika’nın bir çok eyaletinde açılarak tüm ülkeyi gezer. 1991 yılında New Orleans’a taşınan sanatçı, cazın başkentinde bir çok çalışma yapar ve tüm dünyada sayısız sergiler açar. 1995 yılında çıkardığı ikinci kitabı “Jazz Memories”/”Caz Anıları “ kitabından sonra Brooks Institute of Photography tarafından Honorary Masters of Science in Photography) Fotoğraf Onursal Doktorası) ile ödüllendirilir. Bu ödüllerden sonra 1999 yılında, Jazz Photographer Association tarafından ünlü caz kontrbasçısı ve fotoğrafçısı Milt Hinton adına verilen, “Milt Hinton Award for Excellence in Photography ödülü ve Jazz Journalists Association tarafından 2000 yılında Excellence in Photography ve 2004 yılında Downbeat Magazine tarafından "Lifetime Achievement " ödüllerini alır.(Milt Hinton fotoğrafları için www.milthinton.com
Herman Leonard’ı en çok etkileyen fotoğrafçı 1947 – 1948 yıllarında beraber çalıştığı, portreleriyle bir çığır açan Yousuf Karsh olmuştur. Herman Leonard bu süreçte Albert Einstein, Harry Truman, Martha Graham ve Clark Gable gibi dönemlerinin en önde gelen kişilerinin fotoğraf çekimlerine katılmıştır. (Yousuf Karsh fotoğrafları için www.karsh.org Caz tutkusu Herman Leonard’ın 1949 yılında New York, Greenwich’ e taşınmasına ve ilk stüdyosunu orada açmasına neden olur Sanatçı adeta bedava bilet işlevi gören fotoğraf makinasıyla tüm caz klüplerinde bir çok fotoğraf çeker ve Charlie Parker, Dizzy Gillespie, Billie Holiday, Duke Ellington ve cazın bir çok deviyle dostluklar kurar. 1956 yılında Marlon Brando’nun özel fotoğrafçısı olarak Uzakdoğu’da kapsamlı bir araştırma gezisine katılır. 1950’lerin sonunda Avrupa cazının gelişmekte olan ve en üretken dönemini fotoğraflamak üzere Paris’e taşınır. Aynı dönemde moda, reklam çalışmaları yapmanın yanında Playboy, Life ve bir çok tanınmış derginin Avrupa’daki fotoğrafçısı olarak çalışmaya devam eder. Stereo Mecmuası Sayı 26
Miles Davis 1995 yılında, New Orleans’ı mahveden Katrina Kasırgası ne yazık ki Herman Leonard’ın ve evini ve stüdyosunu yıkar. Bu felakette tek tek kendisi tarafından basılmış
10
www.stereomecmuasi.com
8.000 (sekiz bin) fotoğraf baskısını kaybeden sanatçının negatifleri, asistanları tarafından Ogden Müzesinin üst katlarında bir kasa dairesinde korumaya alınarak kurtarılır. Kasırgadan sonra California’ya yerleşerek yaşamını ve işini yeniden kuran sanatçı üçüncü kitabı, "Jazz, Giants, And Journeys” / Caz, Devler ve Yolculukları” (journey yolculuk olarak çevrilebilir mi bu durumda bilmiyorum ama en yakın o geldi ) çıkar. Quincy Jones kitabın ön sözüne “İnsanlar cazı düşündüğünde, zihinlerinde canlanan görüntü tıpkı Herman’ın fotoğraflarındaki gibidir “ diye yazar.
tarafından verilen Arşiv ve Koruma ödülünü (Grammy Foundation Grant for Archiving and Preservation Award) alan ilk fotoğraf sanatçısı olur. 14 Ağustos 2010 günü bir süredir savaştığı kansere yenik düşen sanatçı California’da yaşama gözlerini yumar. Herman Leonard’ın fotoğrafları cazı geçmişten günümüze taşımakla kalmamış, bu sanatın en zor yıllarında insanların gözünde gerçek değerini bulmasına, caz sanatçılarının da yücelmesine ön ayak olmuştur. Adeta bir imza gibi simgeleşen siyah fondaki sigara dumanı, caz fotoğraflarına eşsiz ve özel bir zerafet vermiş ve fotoğraflarının hemen ayırt edilmesini sağlamıştır. Caz, bu derginin okurları arasında, çok özel bir yere sahip biliyorum. Bir çoğunuza iddialı gelebilir ama Herman Leonard fotoğrafları ile cazı daha iyi duymamızı sağlayan bir öncü idi. Ünlü caz fotoğrafçısı Jimmy Katz, dostu ve ona hayatı boyunca yol göstericilik etmiş olan Herman Leonard için “Caz müziğini son yüzyılda bir çok sanatçı fotoğraflamıştır. Herman Leonard bu sanat şeklinin bir ustası değildi, bilakis o “ustanın ta kendisi” idi“ demiştir. (Herman Leonard was not just a master of this art form but rather he was the master.) Jimmy Katz ile devam edelim; “Onun ikonik caz fotoğrafları bu sanatın görsel tanımını ne ondan önce ne ondan sonra gelen tüm fotoğrafçılardan daha iyi yapmıştır. Dexter Gordon’un Royal Roost’taki siyah fonda dönerek yükselen sigara dumanı ve kucağındaki tenor saksofonu ile çekilmiş fotoğrafı cazın en önemli yaratıcılarından birinin fotoğrafı olmakla birlikte, tüm dünyaya bu sanat formunun tanımını sunmaktadır.” (Fotoğrafları için www.jimmykatz.com
Duke Ellington Bir çok müze ve özel koleksiyonlarda bulunan fotoğrafları, bu fotoğrafların 130 tanesini sürekli koleksiyonunda bulunduran Smithsonian Enstitüsü tarafından Amerikan Caz Tarihinin temel öğelerinden biri olarak tanımlanır.
Benim naçizane tanımımı söylemem gerekirse, Herman Leonard tek bir karesiyle bizlere içimizdeki cazı dinleten adamdır. İngilizce bilen okurlarımızın aşağıda linki tıklayarak dünyanın en önemli ama bir o kadar da alçak gönüllü sanatçılarından biri olan Herman Leonard’ın röportajını 2006 yılında yaşamı BBC/Sundance ortak seyretmesini özellikle öneririm. yapımı “Saving Jazz” belgeseline konu olur. (Herman Leonard fotoğrafları için Herman Leonard’ın 2007 ve 2008 yıllarında www.hermanleonard.com/default_home.htm kurduğu yaklaşık 60.000 fotoğraftan oluşan Herman Leonard Caz Arşivi ile (The Herman Aydın Leonard Jazz Archive) Grammy vakfı
Stereo Mecmuası Sayı 26
11
www.stereomecmuasi.com
Stereo Mecmuas覺 Say覺 26
12
www.stereomecmuasi.com
Stereo Mecmuas覺 Say覺 26
13
www.stereomecmuasi.com
Albüm Eleştirileri ve Tanıtımları
Nevcihan Özel Project – Taristanbul AK Müzik 1010-2 CD Çok ilginç bir çalışma. Tar ilginç bir saz. Özellikle Asya Türk Cumhuriyetlerinde son derece yaygın. Albümde tar Nevcivan Sevindik Özel tarafından çalınmış. Albüme katkıda bulunan isimler şu şekilde; Nevbahar Özel (kemençe) Tarık Tüysüzoğlu (perküsyon) ve Volkan Hürsever (kontrbas) Albümü farklı tarzlardaki müzik anlayışları ile renklendirilmiş etnik/world müzik sınıflandırmasına alabiliriz. Albümde performanslar son derece samimi ve candan bir albüm olmuş. Özellikle Gurban Adına (Seyid Rustemov), albümün açılış parçası Hayat Nedir (N.Özel), Cahargah Rengi (Anonim) benim en çok hoşuma giden parçalar. Albümde kullanılan perküsyonlar sayesinde Hindistan, tar ile Orta Asya stepleri, kemençe ile Anadolu kokan albümde kayıtlar hücum kayıt ile 3 günde yapılmış. Bu ay farklı bir albüm arayanlara bir alternatif olabilir. Hakan K.7/10
Stereo Mecmuası Sayı 26
Şevval Sam – Has Arabesk Kalan Müzik 2Plak Şevval Sam, oldukça değişik bir isim, oyunculuk ile başlayan kariyeri şarkıcılık ile devam ediyor. İlk albümü olan Sek genel olarak müzik dinleyicisi tarafından beğenilmişti. Ardından Karadeniz Türkülerini içeren bir albüm yapmıştı. Bu kez arabesk şarkılarını seslendirdiği bir albüm ile karşımızda. Albüm plak formatında basıldığından bu sayımıza konuk ediyoruz. Albümde geniş kitlelerce bilinen şarkılar yorumlanmış. Albümün plak kaydı için yapılan remaster çalışması CD'den çok farklı bir sonuç vermemiş. Plağı dinlediğimde seçilen şarkıların Şevval Sam'ın ses rengine ve gırtlağına tam anlamı ile oturmadığını düşünüyorum. Albümün tamamını dinlemek pek kolay olmadı ne yazık ki. Plak kapağından içerisine kadar büyük bir özenle hazırlanmış. Kapak fotoğrafı da harika ama keşke Kalan Müzik, plak yapma opsiyonunu arşivindeki bazı harika albümler için kullansaydı! Seçil
Erkin Koray – Elektronik Türküler Doğan/ GR 180 Gr LP Erkin Koray'ın Elektronik Türküleri için oldukça kapsamlı bir yazı yazmak isterim. Ancak müzik araştırmacısı dostumuz Münir Tireli en önemli şeyi yazmıştı albüm için, günümüzde bile aşılamayan bir çalışma. Albüm, diğer bazı Erkin Koray albümleri ile birlikte yeniden basılmıştı. Geçtiğimiz günlerde orijinal baskı ile yeniden basımı karşılaştırma şansım oldu. Uzun zamandır albüm re-master'ı elimdeydi ancak kıymeti eski baskıyı dinleyince ortaya çıktı. Orijinal bantlar ortalıkta olmadığından yapılan çalışma daha da saygıdeğer oluyor. Enstrüman ayrımı daha iyi ve orijinal plakta özellikle zamanın etkisi ile azalan tizler mümkün olduğunca yerli yerinde. Albümün sınırlı baskısından dolayı, ülkemizden bir çok insan albümü alıp, daha sonra satmak için ortaya çıkarttı. Satış fiyatları ürkütücü olsa da, iyi bir araştırma ile belki uygun fiyata alabilirsiniz. Hakan M.8/10 K.7/10
14
www.stereomecmuasi.com
Ella And Louis Again Verve 825 374-2 CD Bu albüm sizlere daha önce uzun uzun bahsettiğim ilk Ella-Louis birlikte çalışmasından hemen bir yıl sonra yapılan bir devam çalışması. Albümde iki müzisyene basta Ray Brown, gitarda Herb Ellis, piyanoda Oscar Peterson ve davulda Louie Bellson gibi müthiş bir ekip eşlik ediyor. Albümde şarkılar genel olarak American Songbook'tan seçilmiş. En az ilki kadar başarılı olan albümde Autumn in New York" "A Fine Romance" "These Foolish Things" ve "Let's Do It, Let's Fall in Love" özellikle dikkat çekiyor. Ella Fitzgerald'ın sesi gerçekten bir şarap gibi ve yorumlar müthiş. Özellikle elinde bu albümdeki şarkıların farklı yorumları olanlar bu durumu kendileri de tespit edeceklerdir. Albümün benim edindiğim baskısının ses kalitesinin çok üst düzey olduğunu söylemem zor ancak albümün daha sonra remaster edilmiş ve ekstralarla zenginleştirilmiş birkaç versiyonu yayınlandı. Ben ilerleyen günlerde plak baskısını edineceğimden fazla üzerinde durmadım. Hakan M.8/10 – K.6/10
Stereo Mecmuası Sayı 26
Ella Fitzgerald - Clap Hands, Here Comes Charlie! LP Verve VG-4053 Speakers Corner 180G LP Bu sayının ikinci Fitzgerald albümü. 1961 yılında yayınlanan Verve tarafından yayınlanan albüm, Speakers Corner tarafından yeniden basıldı. 1950'lerin sonundan 1960'ların ortalarına kadar geçen dönemde Fitzgerald, önemli caz parçalarını yorumlamıştı. Albüm genel olarak bu plaklara oldukça benziyor. Ella Fitzgerald'ın müthiş vokallerine, piyanoda Lou Levyi piyanoda Herb Ellis, basta Wilfred Middlebrooks ve davulda Gus Johnson eşlik ediyor. Dizzy Gillespie marşı olan "A Night in Tunisia"nın yanında "'Round Midnight" "Cry Me a River" ve özellikle "You're My Thrill," "Jersey Bounce," şarkılarına dikkat. Bu arada albüme adını veren parça çok ilginç 1920'lerde bestelenen şarkı, 1970'lerde reklamların vazgeçilmez jingle'ı olmuş:) Speakers Corner tarafından hazırlanan baskı müthiş. Fitzgerald'ın diğer 50 ve 60 dönemi albümlerinden bir tanesinin eski baskısı elinizde var ise, aradaki fark duyulmayacak gibi değil. Hakan M.7/10 – K.9/10
15
Gerry Mulligan The Concert Jazz Band Verve MG VS-68388 Speakers Corner 180G LP Gerry Mulligan “At the Village Vanguard” albümünü daha önce burada sizlere tanıtmıştık. Speakers Corner bu kez Mulligan'ın kurduğu efsanevi 1960 yılı caz orkestrasının kaydını yayınladı. Norman Grantz'ın organize ettiği tur sonucunda elde edecekleri başarının ayak sesleri sayılabilecek albümde üflemeli enstrümanların birlikteliği, aranjmanlar kesinlikle üst sınıf. Bu öylesine bir müzisyenler topluluğu ki, balad'larda da, hızlı melodilerde de performansları müthiş. Örneğin “My Funny Valentine”da sakin sakin çalan müzisyenler, bir sonraki şarkı olan Broadway'de öyle bir performans ortaya koyuyorlar, ne olduğunuza şaşırıyorsunuz. Benim şahsi takıntı şarkım Django'nun “Manoir Des Mes Reves” yorumu ise harika. Başta Mulligan olmak üzere müthiş bir kadro, harika şarkılar, Speakers Corner'ın alıştığımız yüksek kaliteli baskısı ile edinilmesi gereken albümlerden. Hakan M.7/10 – K.8/10
www.stereomecmuasi.com
Keith Jarrett – Charlie Haden -Jasmine ECM 14231 CD Bu yazı ilk önce burada yayınlanmıştı. Düzeltilmiş bir versiyonunu Müzik Özel sayımıza eklemek istedim. 1960'ların sonunda Jarrett, Charlie Haden ve benim çok sevdiğim davulcu Paul Motian ile albümler kaydeder. Tabii bu yıllarda müzik dünyasında hemen herkes birbiri ile çalmaktadır, Jack DeJonette'ler, Charles Lloyd'lar... Liste oldukça uzun. Jarrett 1971 yılında Haden ve Motian'ın yanına saksafoncu Dewey Redman'ı da alarak American Quartet'i kurar. 5 yıl süre birliktelikten çok sayıda albüm yayınlanır. 1970'lerde (ortalarında) Jarrett ECM ile anlaşır ve American Quartet yerini European Quartet'e bırakır. Bu dönem benim pek sevmediğim bir dönemdir mesela. Jan Garbarek ile beraber çalışırlar ve Avrupa folk öğeleri işin içerisine girer. Hemen bir virgül koyayım. Burada bir tutarsızlık varmış gibi anlaşılabilir. 33 yıllık uzun bir ayrılığın sonrasında Haden ve Jarrett tekrar bir albüm yapmaya karar verirler. Tam olarak
Stereo Mecmuası Sayı 26
bilemiyorum ancak bu karar 2007 yılında verilmiş olsa gerek. Bazı okuduklarıma göre albüm yapım fikri Haden konusunda çekilen bir belgesel sırasında çıkmış. Hikayeyi tam olarak yakında derece ilginç. Örneğin albümün açılış parçası "For All We Know", 1934 yılında J. Fred Coots tarafından bestelenmiş. Şarkıyı kendi arşivinizde araştırırsanız Dinah Washington, Aretha Franklin, Billie Holliday (Lady In Satin yorumuna dikkat) veya Rosemary Clooney gibi önemli isimlerden bir yorumuna mutlaka denk gelirsiniz. "Body and Soul" keza aynı şekilde. Ella Fitzgerald, Billie Holiday gibi solistlerin yanında çok sayıda caz müzisyeninin defalarca söylediği/çaldığı çok bilindik bir parça. McCarthy bestesi olan "I'm Gonna Laugh You Right Out Of My Life", Peggy Lee'nin kendi yazdığı sözlerle zamanında meşhur olan "Where Can I Go Without You" derken liste uzadıkça uzar. Albüm Jarrett'ın evinde kaydedilmiş. Yazılan çizilenlere göre müzik son derece spontan şekilde gelişmiş. Zaten bir çok melodi tanıdık gibi görünse de, ilk kulak kabartma sırasında hemen anlaşılamıyor. İki usta müzisyen düşük tempolu
16
şarkılarda, gözümüze sokmadan bazen birlikte bazen de tek başlarına çok ilgi çekici bölümler seslendiriyorlar. Birliktelik mükemmel, şarkılardaki yorumlar ilgi çekici. Özellikle "Body and Soul" ve albümün açılış parçası "For All We Know"u dikkatle dinleyince bu yazdıklarıma katılacaksınız. Keith Jarrett'ın standartları seslendirdiği albümlerdeki ortak huzur duygusu bu albümde fazlası ile var. 1970'lerdeki Keith Jarrett ile bugünkü Jarrett arasındaki (özellikle havada uçuşan nota sayısındaki) değişime merakla tanıklık eden müzik meraklıları Jasmine'e de bayılacaklardır. Değişmeyen tek şey Jarrett'ın şarkılar esnasında çıkarttığı sesler. Onu ilk dinlediğim zamanlarda bu duruma pek alışamamıştım. Ama ne yalan söyleyeyim artık sorun etmiyorum. Jarrett mı daha az ses çıkartıyor yoksa ben mi değiştim bilemiyorum :) Bu arada albümün Jarrett'ın albümü evinde kaydettiğini yazmıştım. Kayıt neredeyse mükemmel. Stüdyosunu çok merak ettiğimi itiraf edeyim. Hakan M. 8/10 K:. 9/10
www.stereomecmuasi.com
Grachan Moncur III – Evolution – Blue Note – 15365 2 6 CD
Dr. John & The Lower 911 – Tribal – Proper FTN 17803 CD
1963 yılında Rudy Van Gelder trafından kaydedilen tromboncu Grachan Moncur’ün bu CD’si tam anlamıyla bir başyapıt. Öncelikle çalanlara bir göz atalım: trompette Lee Morgan, alto saksofonda Jackie McLean, vibrafonda Bobby Hutcherson, basta Bob Cranshaw ve davulda daha sonrasında Miles Davis ile üne kavuşacak olan genç Tony Williams. Grachan Moncur kısıtlı tekniğiyle caz tarihinde bir tromboncu olarak pek yer etmese de besteci olarak en üst basamaklarda yerini sağlam bir şekilde almıştır. Burada ona eşlik edenlerin üst seviye müzisyenler olmalarının payı da büyük olsa gerek. Blue Note’tan alışık olmadığımız kadar ilerici yorumları bulmamız mümkün. İlk parça Air Raid’e kulak verin Lee Morgan bir yandan, Jackie McLean bir yandan müthiş bir ritim seksiyonu eşliğinde parçanın adı kadar havalanıyorlar. Bobby Hutcherson ise tüm CD boyunca müthiş bir performans sergiliyor. Şüphesiz modal cazın günümüze uzanan en iyi örneklerinden biri.
Öncelikle belirtmem gereken bir şey var: Mississippi ile ilintili olabilecek tüm müzik türlerine düşkünlüğüm olduğunu itiraf etmeliyim. Dolayısıyla bu yazdıklarım tamamiyle taraflı olacaktır. Tarafsız bir yazı okumak istiyorsanız kendinize Dr. John hakkında 3 laf edecek başka kapılara doğru yönelmeniz gerekir. Gelelim Dr. John’a. Dr. John müzik dünyasında çok az kişinin başarabildiği tek başına kendi müzik türünü oluşturarabilen ender sanatçılardan bir tanesi. 60’larda yayınladıklarını dinlediğinizde de bu son CDyi dinlediğinizde de imzası o denli derin ki yanılma payınız sıfıra yakın. Eşlikçi olarak katıldığında bile etkileri o denli kuvvetli olabiliyor ki çaldıkları veya vokalleriyle besteyi aynen bırakıp tümüyle sahiplenebiliyor. Madalyonun ters yüzü de var tabii Dr. John her zaman Dr. John ve ille de “yeni” bir şeyler istiyorum derseniz beklentileriniz tam anlamıyla karşılanamıyabilir. 2008’de yayınladığı New Orleans’i vuran Katrina kasırgası ve sonrasını anlattığı “The City that Care
BM M. 9/10 K 7/10
Stereo Mecmuası Sayı 26
Forgot” (İlgi’nin unuttuğu şehir) albümünden sonra anafikir yine temelinde aynı: Kasırga sonrasında ve 5 yıl geçmiş olmasına karşın Beyaz Sarayın New Orleans ve yakınlarında yaşayanlara yeterince yardımı götürmemiş olması. Haksızlıklar ve bunların doğurduğu düş kırıklıklarının acılarını silememiş olsa da bu kez yaraların bazılarının sarılmış olması gerekir ki o çok karakteristik sesiyle az da olsa gönül meselelerine veya başka güncel ya da yerel konulara da el atmaya başlıyor. CD’ye baştan bir göz atalım, adı: Tribal – yani kabilesel, kabile ile ilgili. Yukarıda uyarmıştım, bu Mississippi eşrafı “farklı” bir kabileden gelmekle kalmıyor iyi niyet ve biraz merakla yaklaşanları da hemen kabileye dahil edebiliyor. İlk parça Feel Good Music: Bu kabilenin müzikleri her derde deva, yeter ki doğru büyücüyü bulun. Ve Dr. John’dan iyisini bulamazsınız, “ilacınız avucumun içinde” demekle yetinmeyip beraberinde Mardi Gras Kızılderili bir şefin de katkılarını sağlıyor. Her derde deva müzikler ilk parçadan 16.cısına kadar devam ettiğinden daha fazla detaya girmeye gerek duymuyorum ancak şefin yanısıra Allen Toussaint ve Bobby Charles gibi New Orleans müziğinin iki büyük şefi ve de katkıda bulunup hem bestelerde hem icralarda yardımlarını esirgememediklerini belirtmeden edemeyeceğim. Uzun zamandır Doktor’un en tatmin edici çalışması. Her eve lazım özellikle fazla güneş görmeyen evlere. BM. M. 9/10 K. 8/10
17
www.stereomecmuasi.com
Stereo Mecmuas覺 Say覺 26
18
www.stereomecmuasi.com
Dave Holland Octet – Pathways – Dare2 Records DR2-004 CD
William Parker Quartet – O’Neal’s Porch – AUM Fidelity AUM 022 CD
Feel The Difference of The Blu-Spec CD Jazz Sel. Sony Japan 20050-1
Dave Holland’ı tanıtmaya gerek yoktur sanırım, her yeni CD’si bence bir olaydır. Oldukça yaratıcı olmasına karşın dinleyicilerini yıllardır alıştırdığı kalitenin bir kez olsun altına düşürmeyen basçı bu kez bizleri 2009 yılının başında New York’ta Birdland’de vermiş oldukları konsere davet ediyor. Takım bu kez genişlemiş, quintet’ten octet’e geçmiş. Gerekçelerini de şöyle anlatıyor: “Duke Ellington’un küçük gruplarını (5 nefesli + ritim seksiyon) her zaman sevmişimdir. 3 saksofon ve 2 pirinç nefesli size geniş bir doku ve renk skalası sağlamakla kalmayıp big band tınılarını da anımsatabildiği gibi ufak bir grubun samimiyetini de koruyabiliyor. Sürekli birlikte çaldığımız beşlimi oluşturan müzisyenlerle beraber yaptığımız müziğin de üzerine bir şeyler koyma olanağına sahip olmalıydık.” Sözü fazla uzatmayalım. Aranjmanlar ve icra yine birinci sınıf. Dave Holland yapacağını bir kez daha yaptı. Üstüne üstlük canlı kayıtta...
William Parker oldukça üretken bir müzisyen. 1952 doğumlu basçıyı kendi adına yaptığı çalışmalar dışında saksofoncu David S. Ware veya Peter Brötzmann’ın yanısıra Other Dimensions in Music grubunda veya Cecil Taylor, Billy Bang, Billy Dixon, John Zorn gibi sayısız müzisyenin yanında eşlikçi olarak denk gelebilirsiniz. Bu CD 2000 yılında kendi adına çok sınırlı sayıda çıkardığı albümün 2003 yılında AUM Fidelity tarafından yeniden basımı. Yanında alto saksafonda Rob Brown ve trompette Lewis Barnes’ın yanısıra davulda da Hamid Drake var. Tüm besteler Parker’ın ve baştan sonra bir yandan nefeslilerle bir öte yandan ritim seksiyonunun atışmaları, uyumu, sürekli paslaşması, alış verişi, zıtlaşması ve yardımlaşması içerisinde geçen müthiş bir CD. Arada kollektif emprovizasyonlara da yer verdikleri bu albümü türü beğenenlere hararetle tavsiye etmekle kalmayıp William Parker’a veya eşlikçilerine daha fazla vakit ayırmalarını öneririm.
Sony Music Japonya'nın, 2008 yılında ortaya çıkarttığı Blu-spec CD'nin en önemli özelliği master disklerin üretimi sırasında kırmızı lazer yerine Blu-Ray disklerin üretiminde kullanılan mavi lazerlerin kullanılması. Bu sayede CD üzerindeki mikroskobik girintilerin daha hassas şekilde üretilmesi mümkün oluyor ve çalınma sırasında daha az gürültü oluşturuyor. Mavi lazerle yazılan bu disklerin okunması için kırmızı lazer yeterli. Yani standart CD çalarlar ile kullanım mümkün. Bu aslında 2 CD'den oluşan bir set, bir adet CD ve Blu-Spec CD. Her ikisinde de aynı şarkılar var. Yani tam karşılaştırma yapmak için. Şarkılar çok özenli seçilmiş; Waltz for Debby (Evans) Blue Rondo a La Turk (Brubeck) Ruby, My Dear (monk) yani sıkılmak mümkün değil. Kayıt ise mükemmel. Böyle bir derinlik, sahne oluşumu ve detayı bir CD'de görebileceğimi hiç zannetmezdim. Bu yeni nesil disk formatlarına dikkatli şekilde göz atmak lazım!
BM. M. 8/10 K. 7/10
BM. M. 8/10 K. 7/10
Stereo Mecmuası Sayı 26
19
Hakan. M. 7/10 K. 10/10
www.stereomecmuasi.com
Archie Shepp – I Know About the Life – Hat Hut Records, hatOLOGY 598 + Four For Trane – Impulse IMPD 218 “Bahar” temizliği esnasında bir yerlere girmiş ve gıyabında kayıp ilanı vermiş olduğum bu CD’ye tekrar kavuşunca hemen dinlemeye koyuldum. Ne de özlemişim... Bu CD sonrasında Four For Trane’i çağrıştırdı ve yeni olmamalarına karşın şanslarını denemek isteyenler olabilir ümidiyle birkaç satır karalamaya başladım. 2 CD’den yenisi olanından başlayalım. I Know About The Life 1981 yılında Sackville tarafından yayınlanan CD’nin 2003 yılında İsviçreli Hat Hut şirketi tarafından yayınlanan yeni basımı. Kadro: piyanoda Ken Werner, basta yurdumuzu defalarca ziyaret eden Santi Debriano ve davulda John Betsch. 80’li yıllar bazılarınca iflas etmiş olan free jazz ve avant garde’ın yerine Wynton Marsalis gibi müzisyenlerin başını çektiği “klasik” caz’ın rönesansı olarak kabul edilir. Kabul eder veya etmezsiniz Tartışmaya açıktır. Cevaplarınızı bir posta kartı arkasına yazarak sayın Editörümüzün adresine gönderebilirsiniz. Kazananlar hiç bir şey
Stereo Mecmuası Sayı 26
kazanmayacaklardır. 4 parçalık CD Thelonious Monk’un hoppa ve oynak bestesi “Well You Needn’t” ile start alıyor ve ilk notalardan başlayarak dinleyiciyi çarpan şey müziğin ciddiyeti, olgunluğu, saygınlığı; burada genel anlamda “geleneğe” bir reverans yapmak üzerine anlaşmış olan 4 müzisyenin çalışması olduğu aşikar. Sakın buradan her şey bildiğimiz gibi, batı cephesinde yeni bir şey yok anlamını çıkarmayın, zira söz konusu olan bu müzisyenler olduğunda rahat durmayacakları baştan belli. Mutlaka ve durmaksızın bir kaçamak yapma yolunu arayacaklar –ve bulacaklardır. Ancak biraz olsun “progresif” sayılabilecek müziklerden kaçınan okuyucularımız bile bu 2 CD'yi rahatça ve sanırım kulakları tırmalanmadan hatta keyifle dinleyebileceklerdir. Shepp Monk’un bestesine azımsanmayacak derecede ciddi bir doz blues ekleyip ikinci bir ruh kazandırmıştır. İkinci parça Shepp’in bu CD deki tek bestesi ve bir ballad. Burada ve bir sonraki bomba, John Coltrane’in Giant Steps yorumunda icranın altına sürekli mayın döşeyen davulcu John Betsch’e dikkat. Ayrıca Santi Debriano ile uyumu da olağanüstü. Son parça yine bir Monk bestesi olan Round Midnight’ı ise hiç utanmadan bir kez daha çalıp latin havası vererek bitirirler. Maalesef sadece 43:00 dakika! Impulse! tarafından 20 Bit olarak remaster edilen 2ci CD’miz 37:00 dakikayla daha da kısa ama bunda da boş yok. 1964 yılında Rudy Van Gelder tarafından kaydedilen bu CD’de kadro
20
daha da geniş: piyanosuz orkestrada 4 nefesli + bas ve davul var. Tenorda Archie Shepp, altoda John Tchicai, trompette Wayne Shorter’ın kardeşi Alan Shorter ve trombonda büyük usta Roswell Rudd. Aranjmanlarda Rudd’un katkılarına da dikkat çekelim. Ritim seksiyon: basta Reggie Workman ve davulda Charles Moffett. Anlaşılan Archie Shepp’in Impulse! için yaptığı bu ilk çalışmaya John Coltrane önayak olunca Shepp de teşekkür etmek istemiş ve ustanın 4 bestesine yer verip en sona bir de kendi bestesini Rufus’u eklemiş. Bu arada Coltrane’e teşekkür etmekle kalmamış, The Saint... zamanının Charles Mingus’una da selam ve hürmetlerini iletmiş. CD Syda’s Song Flute ile başlar, Mr. Syms ile devam eder, ardından Cousin Mary ve Naima. Orijinal versiyonlarında Coltrane’in tek başına üstlendiklerini 4 farklı nefesliye bu denli başarılı ve uyum içerisinde paylaştırılınca bu bestelere müthiş bir zenginlikle yepyeni bir “hava” eklenmiş ve çoğunlukla virtüozluğu önünde göz ardı edilen Coltrane’in besteciliğini de ön plana çekmiş bulunuyor. Naima’nın ana melodisinin 4 nefesli tarafından nasıl lime lime edilmesine karşın hala bir bütün olarak muhafaza edildiğine dikkatinizi çekmek isterim. Özetle bu çalışmalarıyla Archie Shepp “kuzu postu içerisindeki kurt” tanımını fazlasıyla hak ediyor. Umarım en az benim de beğendiğim kadar beğenirsiniz. BM. M. 9/10 K. 8/10
www.stereomecmuasi.com
The Peter Brötzmann Octet – Machine Gun Sesssion Altavistic ALP 262 CD Alman saksafoncu Peter Brötzmann'ın ikinci albümü olan Machine Gun Session tam anlamı ile makineli tüfek gibi bir albüm. 1968 yılında FMP plak şirketi tarafından yayınlanan albümün yeniden baskısı son derece başarılı. Albümde saksafonda Evan Parker, bas klarnette Willem Breuker, baslarda Peter Kowald ve Buschi Niebergall, davullarda Sven-Åke Johansson ve Han Bennink, piyanoda ise Fred Van Hove, Alman müzisyene eşlik etmişler. 1960'ların sonunda Avrupa'da free-jazz'ının en önemli ve farklı ismlerinden birisi olan Brötzman'ın bu albümde farklı ülkelerden müzisyenlerle çalışmış. Albüm öyle bir başlıyor ki, dayanıp dayanamayacağınız saniyeler içerisinde belli oluyor. Albümde sadece birkaç kez alışılmış bir melodi bütününden bahsetmek mümkün. Özellikle Machine Gun'ın ikinci çalınışında (albümün ilk parçası) müzik sanki cehennemden gelmiş izlenimi oluşuyor insanda. Muhtemelen cazın karanlık tarafına çok güzel bir örnek. Benim son dönemlerde şahsi favorilerimden. Hakan M.9/10 K.7/10
Stereo Mecmuası Sayı 26
Anthony Braxton + Italian Instabile Orchestra Creative Orchestra (Bolzano) 2007 CD Rai Trade Records 0013 2007 yılında Braxton'ın yönetiminde IIO'nun canlı performansı. Albümde klasik IIO şarkıları yerine Braxton'ın besteleri seslendirilmiş. İleri ki dönem Braxton besteleri böylesine bir grup için harika solo fırsatları veriyor. Kısa sololar, parçaların birbirine bağlanması ve çok enstrümanlı bölümler kalabalık ve süper yetenekli İtalyan müzisyenlere eldiven gibi gelmiş. Bu arada Braxton kendi bestelerini son derece farklı şekilde düzenleyerek daha farklı sololar için ortam hazırlamış. 15 dakika civarında süren No. 63 ve toplamda 25 dakikayı geçen No. 164 kompozisyonları için tek yapılacak şey alkışlamak. Braxton ilerleyen yaşına rağmen enerjisi ve arada sırada çıktığı sololarla insanı kendisine hayran bırakıyor. Bu kayıtta 17 kişi olan IIO, çok ilginç bir grup. Her biri solo yeteneğine sahip ve gerektiğinde birlikte harika çalan bir Italyan müzisyenler topluluğu. Bence her albümleri gözü kapalı şekilde edinilebilir. Albümün kaydı da müthiş.
Glenn Branca – Symphony No.1 (Tonal Plexus) DanceTeria DANCD081 CD Glenn Branca, Amerikalı gitarist, besteci ve aranjör. Özellikle farklı akord edilmiş gitar tonları, bol tekrarlamalı ana hatlar üzerine sololarla süslenmiş ilginç bir tarzı var. Albüme hemen her yerde avant-garde etiketi vurulsa da, bir şekilde heavy metal'e, caza ve klasik müziğe kayıyor. Durum böyle olunca avant-garde demek daha doğru galiba. Symphony No.1, 4 harekette oluşuyor ve son derece gürültü ve kirli tonlu gitar tonlarının ardından şimşek gibi davullar, arka hatlarda bakır sazlar ve klavyeler ile zenginleştirilmiş bir eser. Özellikle ilk bölüm ve sonuncusu mükemmel. Dördüncü bölümde NY punk etkisinin yanında öyle ilginç tonlar ve akorlar var ki, insanı müzik setinin başına kitliyor. Senfoninin adı; Tonal Plexus. Albümün tamamı adına uygun şekilde bestelenmiş. 198O'lerde böyle bir müziğin varlığını keşfetsem senelerce daha ekstrem türleri dinlemek zorunda kalmazdım. Ne diyelim geç olsun, güç olmasın. Hakan M.7/10 K.7/10
Hakan M.9/10 K.9/10
21
www.stereomecmuasi.com
Myra Melford’s Be Bread – The Whole Tree Gone – Firehouse 12 Records – FH 12-04-01-012 CD Avant Garde piyanist’in 2009 sonunda yayınladığı ve Be Bread ismini verdiği grubuyla yaptığı son çalışması. Eşlikçiler: Cuong Vu trompet, Ben Goldberg klarinet, kontralto klarinet, Brandon Ross gitar ve soprano gitar, Stomu Takeishi bas ve Matt Wilson davul. Tüm besteler Myra Melford’a ait. Avant Garde etiketi kimseyi ürkütmesin, zira Don Pullen ve Henry Threadgill gibi büyük ustaların talebesi olan Melford 2. Parça Moon Bird’de olduğu gibi bazı bestelerinde Cecil Taylor’u çağrıştırsa da gerektiğinde son derece melodik ve bu melodi anlayışını yanında çalanlara bulaştırmakla kalmayıp onlara bolca nefes alacak yer ayırarak – vererek çalabilen bir sanatçı. Farklı ses tınıları arayışı içerisinde müthiş bir uyum ve birliktelik. Hararetle tavsiye edilir. Hoşunuza gittiği taktirde değişik bir yaklaşım için Trio M’e de kulak verin. Bu arada Amazon’dan bu CD’yi sipariş ettiğimde eleştirilerin arasında Istanbul’dan Ali Haluk’a rastladım. Dergiyi takip ediyorsa, buralardan selamlar. B.M. M.8/10 K. 8/10
Stereo Mecmuası Sayı 26
David S. Ware – Shakti – Aum Fidelity - AUM 052 CD Bu CD David S Ware’in 2003’te yayınladığı Threads albümünden sonra yaptığı ilk çalışma. Uzun sayılabilecek bir aradan sonra tenor saksafoncumuz aletini kükretmeyi unutmadığını herkese ispatlamak istercesine çalmaya devam ediyor. Müthiş bir coşku, güç, hız ve heyecan! Ancak gruba yeni katılan gitarcı Joe Morris’in katkıları da hiç yabana atılacak gibi değil, hatta bazı pasajlarda son derece ılımlı ve yumuşak tonlarına karşın ustasını geride mi bırakıyor fikrini uyandırmıyor değil. Eski toprak Warren Smith davulda ve William Parker basta olağanüstü uyumlu bir ritm seksiyon oluşturmakla kalmayıp soloları veya özellikle 18 dakikalık Nataraj parçasında veya Antidromic isimli parçada olduğu gibi William Parker’ın arşesiyle sololara katkısı inanılmaz güzellikte. Unutmadan tüm bestelerin de saksofoncuya ait olduklarını not düşelim. Joe Morris’i tanımıyorsanız tavsiye edilir, David S. Ware’i özlediyseniz tavsiye edilir. Bomba gibi bir bas davul ikilisi istiyorsanız tavsiye edilir BM M.8/10 K.8/10
22
Duke Ellington & John Coltrane – Analogue Productions - Impulse A30 2 x 45 RPM LP Duke Ellington çok verimli müzik hayatı boyunca, orkestrası dahilinde olmayan başka sanatçılarla işbirliklerine her zaman çok önem vermiştir. Bunlardan bazıları: Louis Armstrong, Count Basie, Coleman Hawkins, Ray Brown, Max Roach vb. Bu farklı çalışmada ilk dikkatimizi çeken, alışılagelmişin aksine, Duke Ellington’un büyük orkestrasının (Big Band) olmayışıdır. İki usta stüdyoya sadece kendi orkestralarındaki davulcu ve basçıyla katılmışlardır: Bir yanda Sam Woodyard ve Aaron Bell – öbür yanda Jimmy Garrison ve Elvin Jones. Tüm parçalar quartet formatında. İcralara bakılırsa da bu plağa John Coltrane plays Duke Ellington denebilir. Tek bir Coltrane bestesi (Big Nick) dışında çaldıkları tüm parçalar genelde Ellington orkestrasının seslendirdiği besteler. Aralarında In a Sentimental Mood, Take the A Train yerine Take the Coltrane, Stevie, ve yeni The Feeling of Jazz. 1962 yılında gerçekleştirilen bu kaydın müzikalite açısından yorumunu yapmaya gerek yok sanırım! BM M.8/10 K.7/10
www.stereomecmuasi.com
Magma – Ëmëhntëht-Rê Seventh Records 35 CD
3 Hürel – Hürel Arşivi Guess056 LP
Grinderman 2 Anti 87125 CD
Magma 2004 yılında Merci albümünden tam 20 yıl sonra K.A. albümünü yayınladığında hayranları derin bir oh çekmişlerdi. Şimdi 5 yıl sonra tekrar bir oh çekiyoruz. Benim şahsi bloğumu takip edenler, hemen her 15 gün Magma ile alakalı bir şeyler okuyorlardır. ËmëhntëhtRê'yi çıkar çıkmaz okuyucularımıza haber vermiştik. Biraz geç olsa da albüm eleştirisini yazıyorum. Aslında yazacak tek bir şey var; harika! Christian Vander, genç ama bir o kadar kabiliyetli yeni müzisyenlerle eskileri bütünleştirip bu albümü hazırlar. Aslında meraklılar bazı melodileri hatırlayacaklardır. İlk şarkı Ëmëhntëht-Rê giriş bölümü Magma'nın Live/Hhaï ve Attahk albümünden, Ëmëhntëhtt-Ré II şarkısı Üdü Wüdü'den Extrait n' deux ve Live/Hhaï albümünden Hhaï ve üzerine Üdü Wüdü'den Zombies şarkılarının bir karışımı. Bu arada Ëmëhntëht-Rê III mükemmel olmuş. Fiyatına rağmen Magma fanlarına alınması farz!
3 Hürel 1970'lerde 3 kardeşin kurduğu ilginç bir Anadolu rock grubu. Bugün ülkemizde bu eski grupların albümlerini bulmak neredeyse mümkün değil iken, yurt dışında bir çok rock meraklısının arşivlerinde orijinal ilk basımları bulmak mümkün. Bunun üzerine bir de yurt dışındaki plak şirketleri bu eski albümleri farklı formatlarda basıyorlar. Sonra bu plaklar ülkemize ithal edilerek astronomik fiyat etiketleri ile satılıyor. Güler misin, ağlar mısın? 3 Hürel'in kariyerlerinin başlangıcında yayınladıkları 45'leri bir araya getirmek için hazırlanan arşiv seti o dönemin Diskotür plak şirketi tarafından basılmış. Farklı dönemlerde yayınlanan 2 adet plak ile tüm 45'likler bir araya toplanmış. 3 Hürel'in müziği araya rock motifleri atılmış halk müziği olduğu için hardcore rock severler tarafından pek sevilmese de, geçmişe bir bakış atmak üzere arşivlere eklenebilir. Hazır plağı çıkmışken ilgi duyanlar edinsin. Bu arada kayıt anlamında beklentinizi düşük tutmanızı öneririm.
Nick Cave'in müthiş yan projesi Grinderman'in ikinci albümü yayınlandı. İlk albümü öve öve bitirememiştik bu albüm içinde yazacaklarım farklı değil. Albümdeki ekip tanıdık:) Martyn Casey bas, akustik gitar, Nick Cave vokal, org, piyano, Warren Ellis gitar, kema, madolin vs, Jim Sclavunos davul, vurmalılar. Albümde son derece kirli tonlar, punk/ blues/ rock etkilerinin yanında Nick Cave'den beklenileceği üzere ilginç sözler dikkat çekiyor. Albümün hangi şarkısına elinizi atarsanız bir ilginçlik çıkıyor. Albümden yayınlanan ilk single, "Heathen Child"ın videosuna bir göz atma fırsatınız olduysa, albümün genel durumunu anlatıyor aslında. Sözlere göz attığınızda Cave yine her yeri(aslında tabuları) bombardımana tutmuş. Bu arada “Worm Tamer” şarkısı özellikle dikkat çekici defalarca dinlenecek türden! Albümün prodüksiyonu da çok başarılı. Oldukça gürültülü bir albüm olmasına rağmen özellikle vurmalıların bir saniyesini bile kaçırmak mümkün değil. Yılın en iyi rock albümü bence.
Hakan M. 10/10 K.8/10
Hakan K.6/10
Hakan M.10/10 K.8/10
Stereo Mecmuası Sayı 26
23
www.stereomecmuasi.com
Linkin Park - A Thousand Suns Warner Bros. 525375 CD
Kamelot - Poetry for the Poisoned KMG 4400 CD
Avenged Sevenfold – Nightmare Warner 524026 CD
Amerikalı alternatif rock grubu 2000'lerin başlarında yayınladıkları Hybrid Theory ve Reanimation albümleri ile önemli bir hayran kitlesi kazanmıştı. Topluluk yeni albümlerini konsept albüm olarak hazırlamış. Ana konu savaş ve özellikle de nükleer savaş. Albüm yeni bir anlayışla yapıldığından dolayı, topluluk sert bir fren yapmış. Şarkılar, Linkin Park dinleyicisinin alıştığı yüksek enerjiden oldukça uzak, baladlar, elektronik davullarla karışık hip-hop tarzı şarkılar albümün büyük çoğunluğunu kaplıyor. Bu yeni tarzı seven sevmeyen olacaktır ancak albüm üzerinde bayağı bir kafa patlattıkları belli. Albümü duyduğumda savaşı anlatan bir albüm olduğundan son derece sert olacağını düşünmüştüm, pek öyle olmadı. Tabi ki eski günlere Blackout gibi şarkılarla selam çakmış olsalar da, albüm evde sakin sakin oturup, ortalamanın üzerinde bir alternatif/hiphop karışımı bir şeyler dinlemek isteyenlerin ilgisini çekebilir. Albümün konsepti ile alakalı ise, savaşa biraz Amerikancı bir bakış açısı var, barış olsun, çiçek, böcek!
Ardı arkası kesilmeyen güçlü power metal toplulukları arasında dikkat çekicilerden bir tanesi olan Kamelot, 2000'lerde 1990'lı yıllardaki kimliğinden oldukça farklı şekilde ortaya çıkmıştı. Topluluğun 2007 yılında yayınladığı “Ghost Opera” önemli bir başarı kazanmıştı ve dinleyicilerden çok olumlu tepkiler almıştı. Bu albümde topluluk güzel bir formül bulmuştu. Zengin vokal tekniklerini, arka planda karmaşık ritm bölümleri ile destekleyerek dinleyici heyecanlandırmayı başarmışlardı. Kamelot, bu kez daha iyi bir prodüksiyonla yeniden karşımızda. Vokalde Roy Khan, gitarda Thomas Youngblood, basta Sean Tibbetts, davulda Casey Grillo ve klavyede Oliver Palotai'nin yanında albümde çok sayıda konuk müzisyen dikkat çekiyor. Epica'dan Simone Simons, bunlardan en dikkat çekeni. Albüm muhtemelen “Ghost Opera”yı beğenen meraklılardan olumlu puan alacaktır. Hatta bence ondan çok daha ileri de. Albüme ismini veren “The Great Pandemonium” şarkısı ve “Poetry for the Poisoned” dörtlemesine dikkat..
Avenged Sevenfold özellikle Amerikan müzik basınının gündemde tuttuğu bir topluluk. 1990'ların sonunda kurulan topluluğun beşinci albümü olan Nightmare vokalde M. Shadows, gitarlarda Synyster Gates ve Zacky Vengeance, basta Johnny Christ imzası taşıyor. Topluluğun davulcusunu kaybetmesinden dolayı davullar session müzisyenler tarafından çalınmış. Bunlardan en önemlisi Dream Theatre'dan tanıdığı-mız Mike Portnoy. Albüm 2000'lerin “metal core” sound'unun hakim olduğu bir albüm. Bu sound genel olarak bir sertleşen bir yavaşlayan bir yapıya sahip. Ancak topluluk özellikle farklı gitar tonları ve riff'leri ile şarkıları zenginleştirmiş. Böylelikle bence bu tarz müziğin en büyük problemi olan, şarkıların birbirine benzemesi problemini bir ölçüde çözmüşler. Danger Line, Natural Born Killer ve Nightmare dikkatimi çeken şarkılar. Türe iyi bir örnek olabilir, ancak müthiş bir albüm demek çok zor. Prodüksiyonu ve şarkılar için bayağı uğraşılmış olduğu belli.
Stereo Mecmuası Sayı 26
24
www.stereomecmuasi.com
Iron Maiden - The Final Frontier Legacy 71855 CD / LP Iron Maiden, benim yaşımdakiler için muhtemelen heavy metal ile ilk tanışılan topluluktur veya onlardan bir tanesidir. O yüzden açık konuşayım, albüme yaklaşımım haliyle bayağı subjektif :) İlk resmi Iron Maiden albümü olan kendi isimlerindeki albümden bu albüme kadar neredeyse 30 sene geçmiş. Bu 30 seneye bazıları çok başarılı, bazıları ortalama olarak sınıflandırılabilecek, bir çoğu ise klasik olarak sınıflandırılabilecek 15 albüm, sayısız şarkı ve ardı arkası kesilmeyen b-side'lar, EP'ler bırakan topluluğun yeni albümü The Final Frontier çıkar çıkmaz elime ulaştı. Ne yalan söyleyeyim, aslında “Fear Of the Dark” arkasından gelen albümlerden sonra topluluğun fan'ları arasında bayağı bir tartışma oluyordu. The X Factor zaten topluluğun kariyerinde olmaması gereken bir albümdü. Arkasından yayınlanan Virtual XI içinde aynı şeyi söyleyebilirim. Senelerden beri Bruce Dickinson'ın vokallerine
Stereo Mecmuası Sayı 26
alışmış fanlar için, Blaze Bayley tam bir kabustu. Sonuçta Iron Maiden'ı özel kılan şey, onun bütünüdür. Aradaki bir parçanın yokluğu dengeleri allak bullak etmişti. 2000'de Bruce Dickinson ve gitarist Adrian Smith'in dönüş albümü olan “Brave New World” ise tam anlamıyla bir hayal kırıklığıydı benim için. 2006 yılında ise umutları arttıran “Dance of Death” albümü yayınlandı. Bence “Fear Of the Dark”dan bugüne yayınlanmışların en iyisiydi. Iron Maiden diskografisinde herkesin en sevdiği albüm farklıdır ve seneler içerisinde değişir. Ben nedense ilk 2 albümü (ve öncesinde yayınlanan single'ları) çok severim. Bunda en büyük etki muhtemelen Paul Di'Anno'dur. O dönemin müziği bolca punk etkisi almış, sert ve yalındı. Daha sonraki yıllarda Iron Maiden oldukça gelişti ve müzikal anlamda mükemmelleşti. Bence formül doğruydu ve 2000'lere kadar topluluğu ve fan'larını birbirine sıkıca bağladı. Blaze Bayley'in gruba katılması sonrasında bağlar gevşedi. Ardından Dance of Death yayınlanana kadar artık bitti fikri ağır basmaya başladı.
25
The Final Frontier işte böyle bir dönemin albümü bence. Ve çok çok önemli. Bruce Dickinson, Dave Murray, Adrian Smith, Janick Gers, Steve Harris ve Nicko McBrain'den oluşan kadro bu kez hayranlarını bence mutlu etmeyi başardı. En azından ben mutluyum. Albümden önce ortaya çıkan “El Dorado” ile başlayan mutluluk yeni albümün açılış parçası “Satellite 15.The Final Frontier” ile devam etti. Klasik Iron Maiden sound'unun hakim olduğu Mother Of Mercy ve Coming Home, Starblind, The Alchemist albümdeki favorilerim. The Talisman ve Isle Of Avalon, Dickson'ın ön plana çıkarttığı ve sanatını konuşturduğu şarkılar. “The Man Who Would Be King” ve “When The Wild Wind Blows” Iron Maiden severlerin alışık olduğu ve uzun zamandır beklediği tarzda şarkılardı. Şu albüm keşke 2000'li yılların başlarında yayınlansaydı. Bu arada albümü CD formatında almanızı öneriyorum. Picture Vinyl baskısının sesi çok kötü nedense. Boşuna para vermeyin. Bu arada özel bir CD versiyonu da yayınlandı albümün! Tolga M. 9/10 K. 8/10
www.stereomecmuasi.com
Stereo Mecmuas覺 Say覺 26
26
www.stereomecmuasi.com
Mstislav Rostropovich soprano olan Galina Vishnevskaya ile evlendi. Rostropoviç'in uluslararası solo kariyeri o zamanın Batı Almanya'sında 1964 yılında başladı. Bu tarihten itibaren Batı Avrupa'da çeşitli turlara çıktı ve Benjamin Britten de dahil birçok besteciyle tanıştı. 1967 yılında Çaykovsky'nin Eugene Onegin operasını yönetti. Sınırlandırılmamış sanat, konuşma özgürlüğü ve demokrasi için mücadele etti. Bunun sonucu Sovyet rejiminden ihtar aldı ve yakın arkadaşı Aleksandr Solzhenitsyn ve onun destekleyen muhalifleri 1970'lerin başında itibarını kaybetti. Bunun sonucu Rostropoviç'in birkaç müzikal topluluğu yasaklandı ve 1978 yılında Sovyet vatandaşlığı iptal edildi. Bunun nedeni SSCB'nin kültürel özgürlüğü kısıtlamasına karşı muhalefetiydi. Bunun üzerine 1974 yılında Sovyetler Birliği'nden ayrılarak ailesi ile birlikte Amerika Birleşik Devletleri'ne yerleşti. 1990 yılında Rusya vatandaşlığı ona geri verildi.
Mstislav Rostropovich ve Komple EMI kayıtları Mstislav Rostropovich, Rus çellist ve şefdir. 20. yüzyılın en önemli çello sanatçılarından biri olarak kabul edilir. Rostropovich, Moskova Konservatuvarı'nda okudu. 1956 yılında profesör oldu. 4 yaşında, yetenekli bir piyanist olan annesinden piyano çalmayı öğrendi. 10 yaşındayken Pablo Casals'la ve aynı zamanda çellist olan babasıyla çello derslerine başladı. Bu arada Sergey Sergeviç Prokofyev ve Dimitri Şostakoviç'den şeflik ve kompozisyon dersleri almaya başladı. İlk çello konserini 1942 yılında verdi ve 1947, 1949 ve 1950 yıllarında Prag ve Budapeşte'de ilk uluslararası müzik ödüllerini kazandı. 1950 yılında 23 yaşındayken o zamanlar Sovyetler Birliği'ninde en yüksek rütbe olarak düşünülen Stalin Ödülü'nü kazandı. O dönemde Rostropovich ülkesinde zaten iyi bilinen birisiydi ve onun solo kariyeri aktif olarak takip edilirken, Leningrad Konservatuvar'ı ve Moskova Konservatuvar'ında öğretmenlik yaptı. 1955 yılında Bolşoy Tiyatrosu'nda Stereo Mecmuası Sayı 26
üstte eşi Galina Vishnevskaya ile Shostakoviç, Prokofiev, Britten, Dutilleux, Bernstein ve Penderecki gibi çok sayıda besteci onun için eserler bestelediler. Prokofiev'in ölümünden sonra tamamlanan çello konçertosunu ve Shostakovich'in iki çello konçertosunun ilk ilk performanslarını verdi. Shostakovic'in ilk çello konçertosunu Londra'da tanıttı ve Benjamin Britten'le
27
www.stereomecmuasi.com
ortaklık kurdu. Britten onun için 3 çello süiti, çello sonatı ve çello ve orkestra için bir senfoni yazdı. 1977'den 1994'e kadar Washington'daki National Symphony Orchestra'nın müzikal direktörlüğünü yaptı. Aynı zamanda birkaç müzik festivalinin (Aldeburgh, Rostropovitch festival) kurucusu ve direktörü olarak Richter ve Horowitz gibi en ünlü bazı müzisyenlerle çeşitli performanslara imza attı. Berlin Duvarı'nın Kasım 1989 yılındaki yıkılışı sırasındaki doğaçlama performansı televizyon ile baştan sona bütün dünyaya gösterildi ve bu ona uluslararası bir ün kazandırdı.
ve maestro ile çalışmalar yaptı, Herbert von Krajan, David Oistrakh, Sviatoslav Richter gibi. Daha önceleri bloğumda yorumunu yaptığım Triple concerto çalışmasını da kapsayan sanatçının, EMI’dan çıkan tüm çalışmalarının yer aldı CD-Box’ı şiddetler klasik müzik severlere tavsiye etmekteyim.
EMI’den gelen bu koleksiyon sanatçının EMI Classics’ten yayımlanan tüm çello çalışmalarını kapsamakta ki, buna Brahms’ın Double Konçertosunun iki farklı versiyonu dahil. 1969’da Oistrakh ve Szell ile kaydedilen ve 1979’da Perlman ve Haitink ile kaydedilen versiyonlar. Ayrıca yine “The Dvoral Concerto” 1957’de Boult ile ve 1977’de Guilini ile ve Saint-Saëns Concerto No.1 1956’da Sargent ile ve 1977’de Giulini ile seslendirilen eserler ve Bach Cello Suit'leri CD + DVD formatında sete eklenmiş.
Birkaç uluslararası ödül, dünyanın en prestijli üniversitelerinden fahri doktor ünvanları, Fransa Legion D'Honneur nişanı verildi. Bir eylemci olarak sanatta ve politikada ifade özgürlüğü için mücadele etti. Aynı zamanda UNESCO için bir temsilci olan Rostropoviç, birkaç eğitici ve kültürel projeyi destekledi. Eşi Galina Vishnevskaya ile amacı çeşitli sosyal projeleri ve aktiviteleri teşvik etmek olan bir kurum için harekete geçtiler ve 4 Mart 2002 yılında doğduğu şehir olan Azerbaycan'nın Bakü şehrinde "Rostropovich Müzesi" açıldı.
Koleksiyondaki onüç ila yirmibeşinci CD arası sanatçının Rusya yıllarını içermekte. İlk oniki CD ise EMI kayıtlarından oluşmaktadır. Ayrıca koleksiyonda bir belgesel DVD ve iki adette Bach Cello Suit'leri kayıtlarını içeren DVD bulunmaktadır. EMI tüm kayıtları elden geçirip tatminkar bir çalışma yapmış, paket ile beraber sanatçı ve eserleri hakkında kapsamlı bir kitap, set içerisine eklenmiş. Koleksiyonda eserleri kayıtlarda yer alan orkestralar alttadır;
yer alan besteciler, solist, maestro ve
Besteciler: Johann Sebastian Bach, Franz Sanat hayatı süresince pek çok ünlü virtüöz Joseph Haydn, Robert Schumann, Ludwig Stereo Mecmuası Sayı 26
28
www.stereomecmuasi.com
van Beethoven, Johannes Brahms, Antonín Dvorák, Camille Saint-Saëns, David Popper, Claude Debussy, Alexander Scriabin, Richard Strauss, Sergei Prokofiev, Nikolay Myaskovsky, Sergei Rachmaninov, Henri Dutilleux, Witold Lutoslawski, Ernest Bloch, Sofia Gubaidulina, Alfred Schnittke, Peter Ilyich Tchaikovsky, Heitor Villa-Lobos, Ottorino Respighi, Arthur Honegger, Sergei Taneyev, Alexander Glazunov,
Dmitri Shostakovich, Benjamin Britten, Boris Tchaikovsky, Boris Tishchenko, Aram Khachaturian, Yuzo Toyama, Fernando Lopes-Graça, Lev Knippr, Mieczyslaw Weinberg, Dmitri Kabalevsky, Karen Khachaturian, Igor Stravinsky, Darius Milhaud, Manuel de Falla, Christian Sinding, Gabriel Fauré, Yuri Shaporin, Franz Schubert, George Frideric Handel, Frédéric Chopin, Astor Piazzolla, Galina Ustvolskaya, Fernando Lopez-Graça
Solistler: Richter,
Alexander Dedyukhin, Itzhak Perlman, Ulrich Koch, John Aley, Simon Carrington, Neil Percy, Yuri Bashmet, Gidon Kremer, Boris Simsky, L. Dvoskin, Boris Tchaikovsky, Khovov,, Malichk, Aza Amintayeva, Dmitri Shostakovich, Dmitri Kabalevsky, Karen Khachaturian, Vladimir Yampolsky, Alexei Zybtsev, Igor Uryash, Alexei Lubimov
Maestrolar: Mstislav Rostropovich, Leonard Bernstein, Herbert von Karajan, George Szell, Bernard Haitink, Carlo Maria Giulini, Sir Adrian Boult, Sir Malcolm Sargent, Serge Baudo, Witold Lutoslawski, Ryusuke Numajiri, Yuri Bashmet, Kiril Kondrashin, Gennadi Rozhdestvensky, Victor Dubrovsky, Yevgeny Svetlanov, Israil Gusman, Benjamin Britten, Igor Blazhkov, Yuzo Toyama
Orkestralar: Academy of St. Martin in the Fields, ORTF National Orchestra, Berlin Philharmonic Orchestra, Cleveland Orchestra, Royal Concertgebouw Orchestra, London Philharmonic Orchestra, Royal Philharmonic Orchestra, Philharmonia Orchestra, Orchestre de Paris, London Voices, Moscow Soloists, Moscow Philharmonic Orchestra, USSR State Symphony Orchestra, Ensemble, Moscow Radio & TV Symphony Orchestra
Mstislav Rostropovich, Sviatoslav David Oistrakh, Vasso Devetsi, Bülent Şaman Kayıt: 9/10
Stereo Mecmuası Sayı 26
29
www.stereomecmuasi.com
Stereo Mecmuas覺 Say覺 26
30
www.stereomecmuasi.com
Gözünüzden Kaçmış Olabilir Stereo Mecmuası Bloglarında yayınlanan incelemelerden kısa bölümleri bu sayımızdan itibaren dergilerimize eklemeye karar verdik. Yazıların tamamını yazıların sonlarındaki linklere tıklayarak okuyabilirsiniz
Max Roach – We Instist Candid /Pure Pleasure Records 9002 LP
Ennio Morricone - The Platinium Collection EMI 094639132324 CD
The Third Decade - Art Ensemble Of Chicago ECM 1273 CD
Max Roach zaten müthiş bir davulcu. Müzisyen 1960'larda ırk ayrımcılığına karşı mücadele eden bir aktivist olan Oscar Brown'ın sözlerinden hareketle We Insist! - Freedom Now plağını yapar. Bu bence çok önemli bir plaktır. Ancak dinlemesi birazcık derece zordur. Plak ülkemizde de bulunuyor. Pure Pleasure plak şirketi tarafından basıldığından fiyatı biracık yüksek ama ön yargısız müzikseverlerin arşivlerinde bir şekilde oması gereken bir albüm bence. Neyse... We Insist!- Freedom Now albümünün, müzik anlayışı açısından 1960'ların biraz ilerisinde bir yapısı var. İçerdiği fikirler ve düşünceler ise çok daha ilerici. Roach, 1960'larda ülkesinin o dönemde bulunduğu politik durumdan son derece etkilenmiş ve aktif olarak ayrımcılığa karşı mücadele etmiş bir müzisyen. Şimdi yazacaklarım biraz tepki çekecek eminim ki ama yine de yazacağım. Tamamını okumak için tıklayınız
Ennio Morricone ismini duymayan herhalde yoktur. Muhtemelen sinema tarihinin en önemli filmlerinin bir bölümünün müzikleri onun tarafından yapılmıştır. Liste öylesine uzun ve dolu bir liste ki, burada yer vermek olanaksız. Ancak çok bilindik Spaghetti Western'lerden, absürd İtalyan korku filmleri, bilim kurgular, macera filmleri derken liste uzar da uzar. Bu arada Ennio Morricone'nin bir çok yan projesi de var. CD seti ülkemize de ithal edilmiş ve fiyatı makul diyebiliriz. Film müziklerinden belirli bölümleri dinlemek hepimizin çok sevdiği bir şey değil belki ancak seyrettiğimiz ve aklımızda kalan melodileri dinlemek keyifli oluyor. Morricone sevenlere duyurulur. Bu arada özellikle İtalyan korku filmleri için Dagored firmasından yayınlanan Morricone yapıtları İtalyan Abraxas plak şirketi tarafından geçtiğimiz yıllarda basılmıştı. Tamamını okumak için tıklayınız
Art Ensemble Of Chicago, herkesin sevmeyeceği türde bir caz grubu. Aslında avantgarde caz grubu demek daha doğru. Topluluk 1960'ların ortasında kuruluyor. Bana göre topluluğun asıl tanındığı albüm Fransız BYG Actuel tarafından yayınlanan A Jackson in Your House albümü. 1970'lerin ortasına kadar topluluk çok sayıda albüm yayınlıyor. Benim açımdan en ilgi çekici olanlar Message to Our Folks (BYG Actuel1969) Go Home (Galloway 1970) ve Fanfare for the Warriors (1973 Atlantic) albümleri. Tabii bu arada aradan geçen yıllarda sadece bu kadar albümleri var diye düşünmeyin. Topluluk o kadar fazla albüm yayınlıyor ki, hepsine erişebilmek imkansız. Günümüzde albüm yayınladıkları bir çok plak şirketi kapanmış durumda. Bazılarının CD baskıları mevcut. Basılan plakların günümüzdeki fiyatları ise gerçekten uçuk. Tamamını okumak için tıklayınız
Stereo Mecmuası Sayı 26
31
www.stereomecmuasi.com
Nekropsi – 1998 Peyote Müzik CD
Ali Yılmaz- Son AK Müzik CD
Nekropsi, Türk müzik tarihi açısından son derece ilginç bir topluluk. Aslında 1990'larda ortaya çıkan topluluk ilk albümlerini 1997'de yayınladı. Bazı müzik topluluklarının en önemli şanssızlığı çok iyi albümlerini kariyerlerinin ilk başlarında yapmasıdır. Nekropsi'nin ilk albümleri olan "Mi Kubbesi" işte bu türden bir albüm. Haydi eğri oturalım doğru konuşalım. "Mi Kubbesi" 1970'lerden bugüne bakarsak müzik tarihi için önemli bir albüm olmayabilir ama iş Türk müzik piyasasına gelince Nekropsi'nin ilk albümünün Türk müzik dinleyicisi açısından yeri çok önemlidir. 1990'larda genç olanları etnik, caz, physcodelic rock'un özenli bir harmanlanması ile tanıştırmış, daha yaşlı olanları 1970'lerin Türkiye'sinde yapılmaya çalışılan bu karışımın bir sonraki adımı olarak heyecanlandırmıştı. Bazen daha iyi prodüktörler, daha iyi maddi imkanlar olsa ülkemizde yapılan bazı albümlerin uluslararası müzik piyasasında da ilgi çekeceğini düşünürüm. Tamamını okumak için tıklayınız
Haydi isterseniz Ali Yılmaz'ın hayatına bir göz atalım. Hikayesi çok ilgi çekici. Hemen özetleyeyim, hemşehrim olan Ali Yılmaz, küçük yaşlarda müziğe ilgi duymuş ve darbuka çalmaya başlamış. Babası darbuka çalmasını istemediğinden ona bir bağlama almış ancak kısa süre sonra babasını kaybedince bağlama duvarda asılı kalmış. On'lu yaşlarında eve katkı sağlamak için pavyonlarda ve düğünlerde müzik yapmış. Ondokuz yaşında ise bir arkadaşıyla tartışıp tekrar bağlamaya dönmüş. Daha sonra Ege Üniversitesi Konservatuvarına girmiş son sene okulu bırakıp, ünlü olmak hayali ile İstanbul'a gelmiş. CD kitapçığında bu dönemi çok güzel anlatmışlar; "Bambaşka bir dünya olan İstanbul, İzmir'in yetenekli bağlamacısına hemen kucak açmadığından, başladığı noktaya, pavyon müzisyenliğine geri döndü" Nasıl macera değil mi? Tabii bunu yaşayana sormak lazım aslında. Daha sonra İstanbul Teknik Üniversitesi Konservatuvarına girmiş ve İstanbul'da da tanınmaya başlamış. Tamamını okumak için tıklayınız
Stereo Mecmuası Sayı 26
32
Durum
Benny Carter - Jazz Giant Contemporary R.7555 LP Benny Carter’ın kariyeri neredeyse bir asır sürmüştür. Mükemmel bir solo alto saksafon ustasıydı, ek olarak çok iyi bir piyanist ve klarnetçi. Sanatçının yüzlerce bestesi vardır ki bunlar içinde R&B ve Soul eserler de mevcuttur. Benny Carter saksafon çalmaya başlamadan evvel işe trompet ile başlamış ve sonra saksafona geçiş yapmıştır. 1928’den evvel June Clarck ve Earl Hines orkestralarında çalar ve 1928 başlarında kendi orkestrasını kurar. Bir süre müzik direktörlüğü yapan sanatçı bu kez 1933-35 yıllarında ikinci orkestrasını oluşturur ki, bu grupta iki önemli sanatçı daha vardır; Ben Webster ve Fletcher Henderson. Sanatçı daha sonra İngiltere’ye gider BBC için eserler verir ve çok başarılı olur, sonra Hollanda’da çalışır ve 1938’de Amerika’ya döner. Çeşitli orkestralar oluşturur ki bunlarda zaman zaman Miles Davis, J.J. Johnson ve Max Roach gibi sanatçılar da olur. Ayrıca film ve sonraları televizyon sektörüne girer. 70’lerde tekrar turlara çıkar. amamını okumak için tıklayınız
www.stereomecmuasi.com
Miles Davis - Sketches of Spain CBS Records LP Albümde Miles Davis kimi zaman trompet ve kimi zaman fugelhorn ile inanılmaz kapasitesini sololarıyla göstermekte. Parçaların orijinalitesi bozulmadan klasik kısımlar ve caz partisyonlar mükemmelen mikslenerek harika bir bütünlük sağlanmış ve belki de en mükemmel orijinal kayıtlardan biri yaratılmış. Destansı çalışmadaki Concierto de Aranjuez Rodrigo’ nun orijinal bestesi ve albümde en fazla üne haiz çalışma. Slow adagio ile başlamakta sonrasında çok berrak bir şekilde parça da yükseliş ve inişler olmakta, ayrıca mükemmel trompet sololar ihtiva etmekte, parçadaki İspanyol ruhu her an mükemmelen hissedilmekte ve Miles Davis’in en iyi yorumladığı parçalardan biri olmakta. Albüm sonrasında kısa süreli parçalar ile devam etmekte, en caz tadındaki çalışma bunlar içinde Will O’ the Wisp ki bu da diğer bir Gil Evans aranjesi. Son üç parça ise Evans’a ait orijinal besteler. Will O’ the Wisp trompet ve geride French Horn içeren eşsiz bir sound’ a sahip. Tamamını okumak için tıklayınız
Stereo Mecmuası Sayı 26
Duke Ellington - Ellington Indigos Columbia LP
Billie Holiday - Lady In Satin Columbia LP
Duke Ellington caz dünyasında önemli bir yeri olan ünlü piyanist, besteci ve orkestra şefi. Sanatçı uzun sanat hayatı boyunca pek çok başarılı çalışmalar yapmıştır. Ayrıca kendi adıyla anılan orkestrası bir ekol idi ki burada pek çok ünlü usta çaldı. Ayrıca tarihe mal olan standardlaşmış pek çok ünlü bestesi mevcuttur. Şu an inceleyeceğimiz albümü 1958 yılına ait Colombia Records’ tan yayımlanan çalışması altta parçalar hakkında detaylı bilgiler mevcut.... Albümün açılışında Solitude adlı eseri önce duymaktayız. Bu parçanın vokal mevcut olan halini, Louis Armstrong, Ella Fitzgerald ve Billie Holiday’ den evvelce dinlemiştim ve hepsi kendine has güzellikteydi. Burada ise sanatçının piyano üzerindeki hakimiyetini açıkça dinlerken hissetmektesiniz. Mood Indigo - Bu parçanın en güzel yorumlarından beri bir Ellington/Armstrong ortak çalışmasında mevcut, burada ise sadece Eliington ve orkestrasının yorumuyla dinliyorsunuz. Trompet solo çok etkileyici ama Armstrong’un stil ve tarzı ortak çalışmalarında daha farklı. Tamamı için tıklayınız
Billie Holiday caz dünyasında gelmiş geçmiş en önemli bayan vokallerden bir tanesidir. Fırtınalı bir hayatı olan sanatçının 1933 – 1959 arasında pek çok albümü yayımlandı ki bunların pek çoğu klasikleşmiştir. Yine sanatçının kendi besteleride olmuştur yorumladığı ya da yorumlanan. Bu büyük kabiliyete Lester Young, Ben Webster, Benny Carter, Oscar Peterson, Duke Ellington, Ray Brown, Louis Armstrong gibi pek çok büyük usta zaman zaman eşlik etmiştir. Sanatçının yorumlayış tarzı oldukça farklıdır. Parçaları okurken sesinde ve tarzında hep bir hüzün hissedilir beklide bu özel hayatınındaki çalkantıların bir yansıması idi. Lady In Satin isimli albümü 1958 yılında Colombia Records’ tan mono ve stereo versiyonlarda yayımlanmıştır. Bu albüm sanatçının ölmeden evvel yaptığı son albümden bir önceki albümüdür. Son albüm Mart 1959 yılında (Last Recording) kaydedildi ve hemen ölümünü takiben yayımlandı. Tamamını okumak için tıklayınız
33
www.stereomecmuasi.com
Stereo Mecmuas覺 Say覺 26
34
www.stereomecmuasi.com
Ali Farka Touré dünyada en çok tanınan Afrikalı müzisyen olmasına rağmen kendisini hep basit bir çiftçi olarak gördü. Yazımızda genel olarak Ali “Farka” Touré’nin kendi üzerimizde yarattığı duygulardan yola çıkacaksak da Nick Gold & Dave McGuire tarafından güncellenmiş olan Lucy Duran’ın sanatçının resmi sitesinde yer alan biyografisinden de yararlanacağımızı namuslu bir vatandaş olarak belirtelim.
Niger nehrinin kıyısında Kanau köyünde 1939 Tarlasına müzik eken çiftçi Ali Farka yılında doğan sanatçıya Ali İbrahim Touré ismi Touré verilir. Sevenlerinin gayet iyi bildiği “Farka” muhabbetini ben bilmeyenler için kısaca Geçen sayımızda müzik rüzgarlarını kafasına tekrarlıyayım. Ali İbrahim’den önce doğan 9 göre estiren, sakin sularda seyrederken bile erkek çocuğunu Mali’deki o dönemin her an bir fırtına öncesi huzursuzluğunu koşullarını gözümüzün önüne getirirsek yaşatan Tom Waits‘i anlatmaya çalışmıştım tahmini zor olmayan sebeplerle kaybeden kendimce. anne ve babası yeni doğan çocuklarına geleneklere uygun bir şekilde bir de lakap/takma isim verirler. Çevrelerindeki en dayanıklı, en inatçı hayvanın adıdır verdikleri isim, Farka yani nazik bir şekilde söylersek merkep ya da dosdoğru eşek. Bu “eşek” muhabbeti hep karşısına çıktığı için Ali Farka Touré sonunda “Şunu açıklığa kavuşturalım, ben kimsenin üzerine çıkamadığı bir eşeğim “ diyerek bu muhabbetin hep gündemde olmasından çok da hoşlanmadığını ortaya koyar.
Kavurucu sıcakların yerini akşam serinliklerine bıraktığı bugünlerde ise sizleri Afrika’nın müzikal olarak en zengin ülkelerinden biri olan Mali’den tüm dünyaya seslenmiş bir çiftçiyi anlatmaya çalışacağım. Çiftçi diyorum çünkü Ali Farka Touré eşsiz yeteneğine, tüm Stereo Mecmuası Sayı 26
Ali Farka Touré babasının ölümünden sonra ailesi ile birlikte çocuk yaşta hayatının sonuna kadar yaşayacağı Niafunké’ye göç eder. Niafunké çorak toprakların ortasında, Niger nehrinin kıyısında kurulu, bölgenin en büyük köylerinden biridir. 20.000 civarındaki nüfusu büyükbaş hayvancılık, çitçilik ve balıkçılık ile geçinir.
35
www.stereomecmuasi.com
Küçük Ali resmi bir eğitim almaz. Çocukluğu bir terzinin yanında çırak olarak geçer. Aynı dönemde Ali, Niger nehrinin kıyılarındaki köylerde sık sık karşılaştığı Ghimbala ayinlerinde çalınan müzik tarafından büyülenir. Yerel müzisyenler Ghimbala’da yaşayan cinlerin en sevdiği müzik aletleri olan tek telli bir gitar olan djerkel (cerkel), tek telli bir keman olan njarka (incarka) ve dört telli bir saz olan ngoni (ingoni) çalmaktadırlar. Tahmin edileceği gibi ailesi müziğe olan bu ilgisini başka yönlere çekmeye çalıştıysa da Ali Farka Touré 12 yaşında ilk djerkelini yapar. Mali’de müzik genellikle griot (grio) veya (insanların isimleri gerçekten yaşamlarını djeli(celi) adı gezgin müzisyenlerin etkiler mi? Eğer Ali’de Farka’lık olmasaydı bu oluşturduğu kastların geleneksel bir faaliyeti kadar inat eder miydi?) olarak görülür. Soylu aileler müzisyenliği, tabiri caizse, pek yakıştıramazlar kendilerine. Buna rağmen soylu ailelerin son nesilleri müziğin bu ailelerde de saygınlığını kazanmasını sağlamıştır. Mali müziğinin dünyaya tanıtımında önemli rol oynamış bu müzisyenlere örnek olarak ilk akla gelenler olarak Salif Keita, Ali Farka Touré ve genç nesilden de Rokia Traoré’ yi sayabiliriz. Ali Farka Touré müziğe belli güçler tarafından çekildiğini çünkü kendisinin “nehir çocukları”ndan biri olduğunu söyler.
Mali’de yaygın din İslam olmakla beraber, bölgeye özgü inançlar da İslam dininin içinde kaynaşarak devam etmekte. Bunlara en iyi örnek olan nehir çocuğu kavramı, Niger nehrinin derinlerinde bulunan Ghimbala (Cimbala)’dan kaynaklanır. Ghimbala, kadın ve erkek cinlerin yaşadığı mistik bir dünyadır. Bu cinler hem ruhsal hem de maddi dünyayı kontrol altında tutmaktadırlar. İşte bu cinler ile iletişimi sağlayabilenlere nehir çocuğu/nehrin çocuğu denmekte. Stereo Mecmuası Sayı 26
Djerkel’i çalmayı kolay bir şekilde kendi kendine öğrenen Ali, ruhani dünyayla kurduğu bağlantılar nedeniyle krizler yaşamaya başlar. Tedavi olması amacıyla gönderildiği komşu köyden döndüğünde, cinlerle ilişki kurabilme gücünden dolayı iyice ünlenmiştir. Yerel halk ona aynı özelliğe sahip insanları adlandırdığı gibi nehrin çocuğu adını vermektedir artık. Ali Farka Touré’nin bu gücünü ünlü bir Ghimbala rahibesi olan büyükannesi Kounandi Samba’dan aldığı söylenir. Büyükannesinin ölümüyle onun yerine Ghimbala rahibi olarak geçebilecekken inanmış bir müslüman olan Ali Farka Touré bu görevi İslam dini nedeniyle reddetmiştir. Ama yine de bir söyleşide Ghimbala’nın kendi kültürü olduğunu, bu cinlerin insanlara iyilik ve kötülük yapabileceğini bu nedenle onu görmezden gelmenin doğru olmadığını belirtir. Şarkılarında Ghimbala kültürü sıklıkla yer alır, her ne kadar bu gücünü reddetse de cinler için hayatı boyunca şarkı söylemeyi sürdürür.
36
www.stereomecmuasi.com
uyarlarken, kendi deyimiyle, bu 6 teli mutlu etmek ona zor olmasa da farklı gelecektir. Bu nedenle müziğine vurmalı çalgılar ve akordeonu ekler. Mali’nin 1960 yılında bağımsızlığını kazanmasıyla yeni başkan Modibo Keita sanat ve yerl grupları destekleme kararı alır. Mali’nin 6 bölgesinde oluşturulan gruplar çeşitli gösteri ve konserler sergilemeye başlar. Niafunké bölgesi için oluşturulan grupta Harbarie Labéré ile çalışan Ali Farka Touré bu dönemde 170 kişiden oluşan bu grup için gerek besteci, gerek şarkıcı gerek de eşlikci olarak çalıştı. Aynı yıllarda kendi küçük grubunu da kuran sanatçı Sonraï dilinde söylediği bir Küba Salsası olan ilk kaydını yapar. Gençliğinin ilk yılları taksi şoförlüğü, hatta bir dönem ambülans şoförlüğü ile geçer. Bu işler onun çokça seyahat etmesine, bir çok farklı köyde Ghimbala ayinlerine müzisyen olarak katılmasına, solistlere eşlik etmesine neden olur. 20’li yaşlarının başında Mali’de konuşulan dillerden 7 sini iyice öğrenmiş, hem ngoni, hem njarka hem de Peul kavminin bambu flütünde ustalar arasına girmiştir. Ayrıca bu seyahatler sırasında karşılaştığı diğer müzisyenlerden edindiği bilgiler, öğrendiği şarkılar repertuarının inanılmaz boyutlarda genişlemesine neden olmuştur. “Müziği bilmeliydim, zira onca yeryüzünde yaşamış ve yaşamakta olan kahramanlar bir tarih yaratmışlardı. Tarih kalıcıdır. Bu da bana bu müziğin özgeçmişini, tarihini ve efsanelerini öğrenme fırsatı verdi.” Ali Farka Touré Niafunké’nin çoğunluğunu oluşturan Sonraï kabilesindendi. Ancak Mali’de onların dışında Peul, Bambara, Dogon, Songoy, Zarma, Bobo, Bozo ve Tamascheq dilini konuşan Touareg’ler gibi bir çok farklı kavimlerde yaşamaktaydı. Ali Farka Touré tüm bu dillerde şarkı söylemesine rağmen repertuarının çoğunluğunu Sonraï ve Peul dilinde şarkılar oluşturmaktaydı.
1968 yılında bir askeri darbe ile Modibo Keita’nın görevden alınması bu dönemi sona erdirir. Ancak Kelitigui Diabaté and Djelimady Tounkara ile birlikte Sofya’da düzenlenmekte olan uluslararası bir festivale Mali’yi temsilen gönderilir. O güne kadar ödünç gitarlar ile çalışan Ali Farka Touré kendisine ait ilk gitarını oradan alır. (Stereo Mecmuası yönetimine bu cümleyi kendisine alınan enstrümanları en fazla 1 yıl sonra beğenmemeye başlayan tüm 1956 yılında Malinke kabilesinden gitarist genç arkadaşlara zorunlu pop-up olarak Keita Fodeba’yı Gine Ulusal Balesinin bir gönderilmesi konusunda öneri vermek gösterisi sırasında dinlemesi hayatında bir istiyorum.) dönüm noktası oluşturur. O anda gitarist olmaya karar veren Ali Farka Touré tüm Ali Farka Touré’nin guitar, Peul flütü, djerkel repertuarını ve kendi tekniğini gitara ve njarka çaldığı bu konserlerde geleneksel “tercüme” etmeye karar verir. Aslında ona çok Mali müziğini Bulgar dinleyicilere tanıtırlar. kolay gelen bu olayda küçük bir sorunla karşılaşır. Tek telli çalma tekniğini 6 tele 1968 yılında bir öğrenci arkadaşı ona ilk defa Stereo Mecmuası Sayı 26
37
www.stereomecmuasi.com
James Brown, Otis Redding, Wilson Pickett, Jimmy Smith, Albert King ve John Lee Hooker dinletir. Ali Farka Touré ilk defa dinlediği bu müzikler karşısında büyük hayranlık duyar zira kendi deyimiyle bu müziklerin içinde kendi geleneksel müziğinin izlerini duymaktadır. Ama bu müzikler arasında onu özellikle çarpan John Lee Hooker’ın Blues’udur. Hooker’ın müziğinin adeta Mali’den alınıp götürüldüğünü düşünür hatta sizlere biraz abartılı gelebilir ama John Lee Hooker’ın İngilizce söylemesine bile şaşırmıştır.
1970 li yılların başında Niafunké den önce Mopti’ye daha sonra başkent Bamako’ya giden 10 yıl boyunca Mali Ulusal Radyosunda ses mühendisi olarak çalışır. Ayrıca 1970-1973 arasında dağıtılana kadar Radio Mali’nin orkestrasında müzisyen olarak da yer alır. Bu 3 yıl içinde bir çok radyo yayını sayesinde kendisine özgü gitar tekniğini bir çok dinleyiciye dinletebilme fırsatını yakalar. Gazeteci bir arkadaşının tavsiyesi üzerine bu yayınların kayıtlarının bir kaç tanesini Pariste bulunan Son Afric firmasına gönderir.
Müziğinde aşk, dostluk, barış, ülkesi Mali, ruhlar, Niger nehri, ve Mali’nin birliğini mecazi anlatımlarla işleyen Ali Farka Touré hayatı boyunca geleneksel müziğine bağlı kalarak ticari müzik yapmayı reddetmiştir.
1986 yılında World Circuit firması Radio Mali ‘de kaydedilmiş albümlerden birini tekrar yayımlar. Bu plak kısa sürede bir çok radyo DJ’lerinin ve Folk Roots dergisinin ilgisini çeker. Plağının kapağında hakkında hiç bir bilgi olmayan ve blues’u kendine özgü bir tarzda yorumlayan bu müzisyeni bulmak için World Circuit’ten Anne Hunt Mali’ye gider ve Toumani Diabaté’nin yardımıyla kendisine ulaşır. 1968 yılında Sofya’da verdiği konserden tam 19 yıl sonra, 1987’de, ülkesinin dışında konserler vermek üzere İngiltere’ye davet edilir. Hiç bir yabancılık çekmeden, müziğine olan sonsuz inancı ile verdiği konserler büyük başarı kazanır.
Aynı sene ülkesi dışında ilk kaydı olan ve kendi adını taşıyan albüm büyük beğeni kazanır. Bu albümden sonra bir çok ülkede konserler vermeye başlayan Ali Farka Touré, African Blues, River, Source ve uluslararası ününü pekiştiren Ry Cooder ile ortak çalışması Mali müziğinin piyasaya çıkan ilk Talking Timbuktu’yu kaydeder. Bu son albümlerinden biri olan gitar ve vokalde Ali çalışması ona ilk Grammy’sini kazandırır. Farka Touré’nin, Ngoni’de Nassourou Sarre’nin yer aldığı albüm bir kaç ay içinde piyasaya Gitgide artan ününe rağmen Ali Farka Touré, çıkar. Ali Farka Touré kayıt yapmaya devam ülkesinden ayrılmak konusunda gittikçe eder ve toplam 7 albüm yayınlanır. Bu gönülsüz davranmaya başlayınca albüm kayıtlardan yapılar seçkiler daha sonra World yapımcıları stüdyoyu Niafunké’ye taşımaktan Circuit tarafından Radio Mali adı altında başka çare bulamazlar. Kısa sürede stüdyoya yayınlanır. çevrilen terk edilmiş bir ziraat okulunda kaydedilen albüm, Niafunké, bu şekilde 1970li yıllar Ali Farka Touré’nin bir müzisyen ortaya çıkar. Bu albümden sonra Ali Farka olarak Mali’de ününün en çok yayıldığı Touré kendisine biçtiği asıl rol olan çiftçiliğe döneme denk gelir. Ali Farka Touré bu geri döner ve tüm Niafunké’de tarımın daha dönemde Sonraï, Peul ve Tamascheq tarzlarını iyi bir duruma gelebilmesi için aktif bir şekilde gitara adapte etmenin hem öncülüğünü sulama projeleri ile ilgilenir. Bu çalışmaların yapmış hem de mükemmel örnekler vermiştir. sonucunda 2004 yılında Niafunké Belediye Stereo Mecmuası Sayı 26
38
www.stereomecmuasi.com
Başkanı olarak seçilir.
çıkar. Bunlardan ilki, son Grammy’sini aldığı In the Heart of the Moon, ikincisi Toumani Bu dönem Ali Farka Touré’nin müziği arka Diabaté ve Symmetric Orchestra’nın plana attığı bir dönem olsa da nadiren Boulevard de L’Indépendance’dır. topluluklara çalmayı sürdürür. Her şeyden önemlisi ona ilham verecek, heyecanlandıracak bir proje için stüdyoya girebileceğini söyleyerek açık bir kapı bırakır. 2003 yılında Martin Scorcese’in Niger nehri kıyılarından Missisipi Deltasına uzanan Blues müziğini anlattığı Feel Like Going Home belgeselinde yer alır.
Ancak bu üçlemenin bana sorarsanız en etkileyicisi Ali Farka Touré’nin bize giderayak hediye ettiği Savane albümüdür. Giderayak diyorum zira Ali Farka Touré çok hasta Bu belgesel onun müziğini çok daha geniş olduğunun bilincinde olarak, yani daha net bir kitlelere ulaştırmakta önemli bir rol oynar. anlatımla öleceğini bilerek, bugüne kadar Ali Farka Touré bu dönemde her ne kadar aktif yaptığı albümlerin en damıtılmış, en sadesini olarak müzik yapmaya ara vermiş gözükse de bırakmıştır bizlere. ülkesinin kültürünü ve müziğini sonraki nesillere aktarabilmek için araştırmalarına Bu albümden sonra Londra’da gitarist Ry devam etti. Bu araştırmalar onu zamanla Cooder ve Buena Vista Social Club’tan yeniden çalmaya ve albüm yapmaya itti. 2004 hatırlayacağımız basçı Orlando 'Cachaíto' yılında, bu kadar süre sonra para López’in katılımıyla üç öğleden sonrada kazanabileceği bir çok teklif yerine Fransa’da kaydedilen Ali Farka Touré ve Toumani küçük bir festival olan Privas festivalinde para Diabaté ‘nin ikinci kora ve gitar kolaborasyonu almadan sahneye çıkmayı kabul eder. olan Ali and Toumani albümü 2010 yılında piyasaya çıkar. 2005 yılında tekrar konserler dizisi başlar. Aynı sene Bamako’da bulunan Hotel Mandé Her ne kadar ikilinin, en az ilk çalışması olan kayıtlarının ilki olan Toumani Diabaté ile In the Heart of the Moon kadar başarılı bir birlikte “In the Heart of the Moon” albümünü albüm olsa da, hatta bir çok eleştirmen kaydeder. İkili bu albümle 2006 yılı Şubat ilkinden bile başarılı bulsa da kişisel olarak, ayında düzenlenen Grammy ödüllerinde belki de Ali Farka Touré’nin dört yıl önce Dünya Müziği (Best Traditional World Music öldüğünü bilmekten kaynaklanan bir Album of the Year)kategorisinde en iyi albüm duyguyla, bu albüm nedense kişisel olarak ödülünü alır. Bu albümün yayınlanmasının bende bir türlü diğer Ali Farka Touré hemen ardından Ali Farka Touré ve Ngoni albümlerinin etkisini yaratamadı. Kimbilir Band’i Toumani Diabaté’nin de katılımıyla bir albümün bu kadar bekletilmesi belki de ticari çok başarılı konser verir. bir manevra olarak yapıldığını düşünmeme neden oldu ve albüme ısınmak için bir süre Yazımızın bundan sonraki bölümünün ağırlığını daha bekleyeceğim anlaşılan. ise bu konserlerden sonra kaydettiği Savane albümü oluşturacak. Savane, Hotel Mandé Bu nedenle tekrar Savane albümüne geri kayıt üçlemesinin sonuncusu olarak karşımıza dönmeyi tercih edeceğim. Stereo Mecmuası Sayı 26
39
www.stereomecmuasi.com
Sanatçı uzun süreden sonra Niger nehri kıyısındaki köklerine döndüğü Savane albümünde tekrar ngoni gibi geleneksel enstrümanlara ve Songhai ve Fulani müzik kültürüne bir dönüş yapar. Onu hasta eden kemik kanseri içinde büyürken o bu değişimi içindeki nehrin çocuğunu tekrar canlandırarak sadeleştikçe derinleşen bir vasiyetnameye dönüştürür. Ancak bu albümü dinlerken ağır bir ölüm kokusu hissetmezsiniz tam aksine yeni bir yaşamın başlangıcını anlatır bize Ali Farka Touré.
Albümdeki müziği tarif etmek gerekirse; sağlam bir kaidenin üzerinde yer alan ana bir melodinin etrafında şekillenen doğaçlamalar ve tekrarlar ile eve, Niger nehri kıyılarına, dönüşün duygusudur. Nehrin çocuğunun hayatın içine üfürdüğü son nefestir bu albüm. Savane albümü, sadece onun değil, yıllar önce tüm dünyada tanıtımının öncülüğünü yaptığı Mali müziğinin de bir başyapıtıdır. Bir çok batılı otorite tarafından dünyanın en iyi gitaristlerinden biri olan Ali Farka Touré ülkesi içinde daha yaşarken bir sembol haline gelmiştir. 2006 yılında vücudunu saran kemik kanserine yenik düşen sanatçı ülkesinin en büyük nişanı ile onurlandırılmıştır. Cenazesi devlet töreni olarak düzenlenmiş, ülkesinin önde gelen politikacı ve sanatçılarından ayrıca binlerce kişinin katılımıyla gerçekleşmiştir.
Karanlık hiç bir duyguya yer vermez bu albümde, adeta son iki yılını belediye başkanı olarak geçirdiği Niafunké’lilere, hatta tüm Mali’ye söylemek istediği son sözlerini özetlemeye çalışır.
Ülkesinin ve Afrika’nın müziğini tüm dünyaya tanıtmak için gerçek bir öncü olan, kaybolmaya yüz tutmuş şarkıları bir müzik etnoloğu gibi teker teker ortaya çıkaran, Blues’un köklerinin Mali’den çıktığını ispatlamak için tüm yaşamı boyunca uğraşan, bunu yaparken dünyanın en iyi yüz gitaristi arasına giren, Toumani Diabaté dahil bir çok müzisyene akıl hocalığı yapan, son yıllarında buna bir de belediye başkanlığı ekleyen Ali Farka Touré ölene kadar sade bir çiftçi Daha önceki albümlerinde kökeninin Mali olduğunu savundu. müziği olduğunu hep savunduğu Amerikan Blues’una iyice yaklaşmışken bu albüm çöle, Bugün kaydettiği 19 albüm hâlâ dinlenmekte bu nehir çocuğunun dilini hiç özüne bir dönüştür adeta. Yaşam döngüsünü olan anlamasanız bile sizin için söyleyeceği bir şey bilinçli olarak başladığı noktaya en yakın mutlaka vardır. Mutlaka bir albümünü alın ve müzik türüyle kapatmak istemektedir adeta. Buna rağmen en ritmik ve sağlam yapılı dinleyin... albümlerinden biridir Savane. Aydın Machengoidi isimli şarkısında yurttaşlarına ülken için ne yaptın diye sorarken, Hanana’da köklerine dönerek sünnet törenlerinde söylenen geleneksel bir şarkıyı günümüze taşır. Bir şarkısında bir çok dilin konuşulduğu Mali’nin içerilerine doğru yapılan bir yolu anlatırken, Savane albümünde dört ayrı dilde şarkı söyleyerek kendi halkının tüm kültürleri arasında bir köprü kurar.
Stereo Mecmuası Sayı 26
40
www.stereomecmuasi.com
Stereo Mecmuas覺 Say覺 26
41
www.stereomecmuasi.com
Motown /Tamla Yeni basılan plak ve CD'leri konu alan bölümlerimizde bu aralar sık sık Motown ismini görüyorsunuz. Alman plak şirketi Speakers Corner başta olmak üzere bir çok plak şirketi eski Motown/Tamla albümlerini yeniden basıyorlar. Bu duruma bir çok insan şaşırıyordur. Hatta bende bazen şaşırıyorum ancak çevrenizde 40-50 yaşları aralığından bu dönemin müziğine aşık insanlar olunca yeniden baskıların sebebini bir miktar anlamak mümkün. Geçmişte okuduğum müzik dergilerinde özellikle “rhythm and blues”, soul, gospel gibi türlerle ilgili yazıları ve incelemelere dikkatli göz atmazdım. Ancak zaman içerisinde sevmesem de, 1960 ve 70'lerde müzik piyasasında fırtına gibi esen isimleri incelemeye başladım. Bu aşamada özellikle Stevie Wonder'ın Songs in the Key of Life albümü bana bir arkadaşım tarafından hediye edilince ön yargılarım daha da azaldı doğrusu. Bu yazımda Motown plak şirketini mercek altına alıyorum. Keyifli okumalar.
Motown plak şirketi Berry Gordy, Jr tarafından Amerika'da Detroit kentinde kurulmuştur. Otomobil meraklıları için Detroit bir nevi başkenttir. Motown plak şirketinin adı da buradan gelir. Motor Tow. Şirketin kuruluşu 1960 yılıdır. Berry Gordy, Jr, 1959 yılında ise Tamla Records'u kurmuştu. Bir şekilde Motown, Gordy'nin ikinci plak şirketidir.
kökenli Amerikalı müzisyenleri bünyesinde barındırmıştır. Ayrıca plak şirketinin yapımlarında kendisine özgü sound çok belirleyici olmuş ve meraklıların Motown albümlerini daha ilk notalardan anlayacağı kadar zihinlere kazınmıştı. Motown plak şirketi ilerleyen yıllarda irili ufaklı 50 civarında alt plak şirketini bünyesinde barındırmaya başlamıştı. Yayınlanan albümlerde asıl ağırlık “rhythm and blues” soul ve pop müziktir. İsterseniz şimdi kısaca plak şirketinin kuruluşuna bakalım! Berry Gordy, kariyerine çeşitli Detroit grupları için şarkı sözü yazarak başladı. Gordy'nin yazdığı "Lonely Teardrops” Jackie Wilson tarafından seslendirildiğinde çok önemli bir başarı kazandı. Bu sayede Gordy ciddi para kazandı ve ismini duyurmaya başladı. İlerleyen dönemlerde ikilinin birlikteliği devam etti. Gordy'nin sektöre el attığı dönemlerde Jackie Wilson fırtınası esiyordu. Bu önemli isim aslında günümüzde bile popülerdir. Muhtemelen sahne de bir dakika bile durmaması, ilginç şovları, dansları ile bir şarkıcıdan çok tam anlamıyla şovmendi. İlerleyen dönemlerde Gordy ve Wilson işbirliğine devam ettiler. 1959 yılında Billy Davis ve Berry Gordy'nin kardeşi Gwen ve Anna, Anna Records plak şirketini kurarlar. Üç ortak, plak şirketinin başına Berry Gordy'i getirmek isterler. Ancak Gordy kendi plak şirketini kendi kurmak ister. 1959 yılında Tamla Records'u kurar. Şirketi kurabilmek için ailesinden 1.000 Dolar civarında borç alır. Gordy aslında plak şirketinin adının "Tammy Records” olmasını ister. Bu aynı zamanda Debbie Reynolds'ın çok popüler bir şarkısının ismidir. Ancak şirketi kurmak için yasal işlemlere başladığında istediği ismin kullanıldığını öğrenir ve ismi Tamla olarak değiştirir. Şirketin ilk yayını 1959 yılında Marv Johnson'ın “Come to Me" adlı 45'liğidir. Hemen ardından Barrett Strong'un Money (That's What I Want) 45'liği yayınlanır. Şirketin ilk liste başarısı da 1959 yılında bu plak ile gelir. Billboard R&B listelerinde 2. sıraya yükselmişlerdir.
Motown bir plak şirketi olarak efsaneler statüsünde kolaylıkla sayılabilir. Irk ayrımının ortalıkta olduğu yıllarda popüler müziğin her türlü ayrımı ortadan kaldırabilme gücünün olduğunu ispatlamıştır. Bunun yanında ilk kez Afrika kökenli bir Amerikalının sahip olduğu Arkasından “The Matadors” grubuyla sözleşme bir plak şirketidir. Haliyle büyük oranda Afrika imzalar. Grup, Tamla ile sözleşme imzalayınca Stereo Mecmuası Sayı 26
42
www.stereomecmuasi.com
ismini değiştirmek zorunda kalır. Artık “The Miracles” olarak anılmaya başlarlar. Miracles'ın ik 45'liği "Bad Girl"dür. Grubun şarkıcısı Smokey Robinson'dur. İlerleyen dönemlerde Tamla plak şirketinin yardımcı başkanı olur. O da ilerleyen yıllarda minnettarlığını, kızının adını Tamla, oğlununkini ise Berry koyarak gösterecektir. Bu arada Berry Gordy ilk baştan itibaren plak şirketinde kilit noktalara akrabalarını ve tanıdıklarını yerleştirir. Hatta ilerleyen yıllarda kendi plak şirketlerini kuran Gwen ve Anna Gordy bile şirkette yer alacaktır.
1959 yılı güzel geçmiş ve plak şirketi para kazanmıştır. Grody, kazandığı para ile daha sonra Motown'ın stüdyosu olacak binayı satın alır. Aslında burası aynı zamanda Gordy'nin evidir de. Üst kat, yaşam alanı, alt kat stüdyo, arka bahçedeki bölüm ise fotoğraf stüdyosu olarak kullanılmaya başlar. Motown büyüdükçe, çevredeki binaları alırlar. Ofisler, stüdyolar yeni alınan binalara taşınır. Motown tam bu dönemin sonunda kuruldu. 2648 West Grand Boulevard adresi 1595 ile 1968 yılları arasında Motown plak firmasının karargahı oldu. Bu bina günümüzde Motown Tarih Müzesi olarak hizmet vermekte. 1960'da Motown'ı kuran Gordy yeni isimlerle anlaşmalar yapar. Motown saflarına ilk katılan isimler Mable John, Eddie Holland ve Mary Wells'dir. 1960 yılında The Miracles'ın "Shop Around" şarkısı ise büyük başarıyı Gordy'e getirir. Billboard Hot 100 listesinin ikinciliği ve R&B listesinin zirvesi. 45'lik bir milyon adet satar. Durum böyle olunca plak şirketinin yeniden düzenlenmesi gerekli olur. Motown ve Tamla plak şirketleri Motown Record Corporation adı altında birleştirilir. Yeni şirketin birinci yılı dolmadan The Marvelettes, Please Mr. Postman" ile Tamla'nın ilk ulusal Stereo Mecmuası Sayı 26
liste başarısını zirvesi!
getirir.
Billboard
Hot
100
1960'larda, Motown plak şirketi, Smokey Robinson, William "Mickey" Stevenson, Brian Holland, Lamont Dozier, ve Norman Whitfield gibi şarkı söz yazarları ve besteciler ile sektörün en önemli firmalarından bir tanesi haline gelir. 1960 ile 1970 yılları arasındaki dönemde plak şirketi, 110 adet liste başarısı kazanan şarkıya imza atmıştır. Stevie Wonder, Marvin Gaye, The Supremes, The Four Tops ve The Jackson 5 gibi dönemin kendi müzik türündeki en önemli isimleri Motown ile çalışımaktadır.
The Temptations Bu dönemlerde Gordy'nin üçüncü plak şirketi olan ve kendi adını verdiği Gordy Records'u kurar. Bu şirketin asıl adı Miracle (Mucize) olacaktır ancak aynı isimde başka bir plak şirketi vardır. Gordy Records tam anlamı ile bir süperstarlar geçididir o dönem için. “The Temptations”, “The Contours” ve “Martha and the Vandellas”ın yanına daha sonra “ The Velvelettes”, “The Spinners” ve Chris Clark eklenir. Üst üste gelen başarıların ardından Gordy, beşinci firmasını kurar. Plak şirketinin ismi Soul'dur. Yine dev isimlerle sözleşmeler imzalanır; “Jr. Walker & the All Stars”, Jimmy Ruffin, Shorty Long ve “Gladys Knight & the Pips” Gordy plak şirketi için ilginç bir strateji geliştirmiştir. Her plak firması, ana firma olan Motown'a bağlıdır. Ancak müzik türüne göre, gruplar sınıflandırılır ve albümleri o müzik türü ile ilgili kurulmuş plak şirketinden yayınlanır. Örneğin “Workshop Jazz” caz türünde yayın yaparken, Mel-o-dy ise country tarzındaki plakları basar. Rare Earth ise rock türünde plakların yayınlandığı Motown firmasıdır. Tüm
43
www.stereomecmuasi.com
bu şirketler, “Genç Amerika'nın Sound'u” sloganıyla yayın yaparlar. 1960'larda Motown öyle bir hale gelmişti ki, hem siyah hemde beyazlar tarafından seviliyordu. O dönemin ırkçılık yandaşı yasaların ve anlayışların istemediği türden bir şey gerçekleşiyordu. Bazı müzik eleştirmenleri, Motown'ı bu yüzden sadece müzik yapan değil, tarih yazan bir firma olarak nitelendirirler. Konserlerde siyahlar ve beyazlar dans eder, birlikte şarkı söylerler. Irkçılığa karşı müzikle atılmış bir yumruk gibiydi Motown.
başlar. Hazırlanan programlardan en dikkat çekiciler; Diana Ross & the Supremes and The Temptations, Diana! with Diana Ross ve Goin' Back to Indiana with The Jackson 5. Bu dönemde firmada bazı devrimsel hareketler olur. Motown grupları, kendi bestelerini de üretip, albümlere eklerler. 1970'lere bu albümlerden bazıları damga vurmuştur. Marvin Gaye'in What's Going On (1971) ve Let's Get it On (1973) albümleri ve Stevie Wonder'ın Music of My Mind (1972), Talking Book (1972) ve Innervisions (1973) albümleri.
1960'ların sonunda Detroit firmaya dar gelmeye başlar. Firma ilk önce bazı bölümlerini Los Angeles'e taşır. 1972 yılında ise tamamen bu kente taşınırlar. Çok sayıda müzisyende plak firması ile birlikte taşınır. Martha Reeves, The Four Tops, Gladys Knight & the Pips gibi bazıları Detroit'te kalmayı seçer ve bazıları ayrılır. Motown müzikte ilerlerken, film endüstrisine de el atar. Bir kaç film çekerler. Bir tanesi Diana Ross'un rol aldığı ve Billie Holliday'ın hayatını anlatan 1972 yapımı “Lady Sings the Blues” bunlardan en önemlisidir. Diğer filmler ise Mahogany The Miracles (1975) Thank God It's Friday (1978), The Wiz (1978) ve The Last Dragon (1985) olarak 1968 yılında şirket bir kez daha büyür. listelenebilir. Golden World Records firması satın alınır ve onun stüdyoları da Motown yapımları için Holland–Dozier–Holland üçlüsünün firmadan kullanılmaya başlar. Şirket, Amerika'da ayrılmasının ardından Norman Whitfield büyümeye devam ederken, İngiltere'ye de el liderliğinde çok sayıda söz ve müzik yazarı atar. Kurulan ilk plak firması London olur. transfer edilir. 1970 ve 80'lerde firma eski Buradan sadece The Miracles'ın "Shop hızından pek bir şey kaybetmeden yoluna Around"/"Who's Lovin' You" ve "Ain't It Baby" devam eder. Michael Jackson, “Lionel Richie plakları basılır. Hemen arkasından Fontana and The Commodores”, “Rick James”, “Teena plak firması kurulur. Oriole American'da yine Marie and DeBarge” gibi önemli isimler İngiltere'de kurulan bir plak şirketidir ve firmanın liderliğini devam ettirmesini sağlar. genelde Stevie Wonder albümleri yayınlanır. 1980'lerden itibaren ise işler tersine gitmeye Bunun yanında EMI plak şirketi ile de işbirliği başlar. Gordy, firması Motown'ın çoğunluk yaparlar. Kendilerine özgü müziği Avrupa'ya hisselerini MCA Records firmasına satar. Zaten da taşımayı başarmışlardır. bu satış, müzikseverler açısından efsane şirketin sonudur. 1990'larda “Boyz II Men” 1967 yılında büyümenin ilk sıkıntıları ortaya gibi bazı popüler gruplar çıkartmayı başarırlar. çıkar. Motown'ın başarısında önemli rol 1990'larda MCA dağıtım haklarını PolyGram'a oynayan Holland–Dozier–Holland üçlüsü satar. En son olarak Universal Music'in bir ayrılır. Ayrılma sebebi paradır. Norman parçası haline gelir. Günümüzde geçmişten Whitfield plak şirketinin en önemli adamı bugüne hala Motown ile çalışmaya devam haline gelir ve The Temptations, Marvin Gaye eden tek müzisyen Stevie Wonder'dır. ve Gladys Knight & the Pips onun hit şarkıları ile listelerin başına oturmaya başlar. Berry Bu kadar tarih yeter herhalde! Şimdi Gordy'de Motown Productions şirketini kurar. isterseniz şu meşhur Motown Sound nedir ona Amaç müziklerini televizyona taşımaktadır. bakalım. Motown Productions, kendi plak şirketlerinin Müzik eleştirmenlerinin söylediği formül şu: şarkıcıları ile özel TV programları hazırlamaya gitar gibi enstrümanları, melodik hatlar çalan Stereo Mecmuası Sayı 26
44
www.stereomecmuasi.com
elektrikli bas gitar ile birlikte kullanmak, ayrılmış melodi hatları ve nota yapılarını kullanarak Gospel tarzı müzik gibi soru cevap tarzı hatlar oluşturmak. Daha sonra oluşan yapıyı mümkünse geniş orkestranın çaldığı yaylı enstrümanlarla zenginleştirmek ve araya üflemeli bölümleri eklemek. Tüm bunların üzerine özenle bestelenmiş geri vokalleri kullanmak.
Madem Motown konusunun dibini bulduk, son bir şey daha yapalım. 1961'den 1975'e kadar Motown'dan yayınlamış ve Billboard Top 10 listesine girmiş 45'liklerin bir listesini verelim. Eminim bir çok okuyucumuz tanıdık isimler görecek ve müzik setlerinin başına geçeceklerdir. Liste biraz uzun ancak elektronik bir dergi olduğumuzdan ve sayfa sayısının bizim için bir kısıtlama olmamasından dolayı, uzun listenin bir kısmını ekliyorum. Listeyi geçmek ve bir sonraki konuya geçmek için buraya tıklayınız.
The Supremes Karmaşık melodilerle ve aranjmanlarda basit vokal pasajları kullanmak. Tam tersi durumlarda ise vokalleri karmaşık hale getirmek. Motown teknisyenleri buna KISS yöntemi diyordu. (Keep It Simple, Stupid, komik ama Türkçesi şöyle; basit tut, salak!) Bu formül sayesinde Motown'ın stüdyoları fabrika gibi işliyordu. Stüdyo neredeyse 22 saat açık oluyordu. Örneğin bir şarkıcı turneye çıktığında ekipler şarkıları hazırlıyor, turnenin arasında şarkıyı ile kayıt yapılıyor ve fabrika çalışmaya devam ediyordu. Sonunda Gordy, şarkıları kontrol ediyor, okey veriyor ve şarkılar yayınlanıyordu. Bu paragrafta her şey çok kolaymış gibi anlattım. İlk dönemlerde Holland–Dozier–Holland üçlüsü (Lamont Dozier ve kardeşi Brian ve Eddie Holland) arkasından Norman Whitfield, Barrett Strong, Nickolas Ashford, Valerie Simpson, gibi söz yazarları, bir de bunlara ek olarak hem müzisyen hemde besteci, Frank Wilson, Smokey Robinson, Marvin Gaye, Michael Jackson ve Stevie Wonder gibi isimler göz önüne alındığında belki de herşey kolaydı veya kolaylaşıyordu. Herhalde R&B tarihinde böylesine bir grup insan, tarih boyu bir araya gelemez!
Stereo Mecmuası Sayı 26
1961 Hi... We're The Miracles - The Miracles (Tamla) The Soulful Moods of Marvin Gaye - Marvin Gaye (Tamla) The Great Gospel Stars - Gospel Stars (Tamla) Cookin' with The Miracles - The Miracles (Tamla) Bye Bye Baby I Don't Want to Take a Chance Mary Wells Please Mr. Postman - The Marvelettes (Tamla) Twistin' the World Around - Twistin' Kings 1962 Motown Special - Various Artists (bir nevi best of niteliğindedir) Eddie Holland - Eddie Holland Tamla Special #1 - Various Artists (Tamla) Liste başı şarkıları içerir. The Marvelettes Smash Hits of 1962 [aka The Marveletts Sing] - The Marvelettes (Tamla) I'll Try Something New - The Miracles (Tamla)
45
www.stereomecmuasi.com
Playboy - The Marvelettes (Tamla) The Jazz Soul of Little Stevie - Little Stevie Wonder (Tamla) The One Who Really Loves You - Mary Wells Tribute to Uncle Ray - Little Stevie Wonder (Tamla) Meet The Supremes - The Supremes Do You Love Me (Now That I Can Dance) The Contours (Gordy) They Shall Be Mine - Rev. Columbus Mann (Tamla)
Modern Innovations on C&W Themes - Ralph Sharon (Gordy) The Great March to Freedom - Rev. Martin Luther King (Gordy) Heat Wave - Martha and the Vandellas (Gordy) The Great March on Washington - Rev. Martin Luther King (Gordy)
1963 Christmas with The Miracles - The Miracles (Tamla) The Marvelous Marvelettes - The Marvelettes (Tamla) The Fabulous Miracles - The Miracles (Tamla) That Stubborn Kinda Fellow - Marvin Gaye (Tamla) Recorded Live: The 12 Year Old Genius - Little Stevie Wonder (Tamla) The Miracles Recorded Live on Stage - The Miracles (Tamla) Marvin Gaye Recorded Live on Stage - Marvin Gaye (Tamla) The Marvelettes Recorded Live on Stage - The Marvelettes (Tamla) The Miracles Doin' Mickey's Monkey - The Miracles (Tamla) With a Song in My Heart - Stevie Wonder Two Lovers and Other Great Hits - Mary Wells The Return of the Blues Boss - Amos Milburn Motor Town Revue, Volume 1 - Various Artists Recorded Live on Stage - Mary Wells A Package of 16 Big Hits - Various Artists Come and Get These Memories - Martha and the Vandellas (Gordy) Stereo Mecmuas覺 Say覺 26
1964 Hello Broadway - Marvin Gaye (Tamla) Meet the Temptations - The Temptations (Gordy) Together - Marvin Gaye and Mary Wells When I'm Alone I Cry - Marvin Gaye (Tamla) Where Did Our Love Go - The Supremes Stevie at the Beach - Stevie Wonder 1965 How Sweet It Is to Be Loved by You - Marvin Gaye (Tamla) More Hits by The Supremes - The Supremes I Hear a Symphony - The Supremes The Temptations Sing Smokey - The Temptations (Gordy) The Temptin' Temptations - The Temptations (Gordy) A Tribute to the Great Nat "King" Cole Marvin Gaye (Tamla) The Supremes at the Copa - The Supremes Dance Party - Martha and the Vandellas (Gordy) Up-Tight - Stevie Wonder 1966 Gettin' Ready - The Temptations (Gordy) Greatest Hits - The Temptations (Gordy) Greatest Hits - Martha and the Vandellas (Gordy)
46
www.stereomecmuasi.com
Take Two - Marvin Gaye and Kim Weston (Tamla) Moods of Marvin Gaye - Marvin Gaye (Tamla) The Supremes A' Go-Go - The Supremes Watchout! - Martha and the Vandellas (Gordy) Down to Earth - Stevie Wonder
Love Child - Diana Ross & the Supremes TCB - Diana Ross & the Supremes and The Temptations The Temptations Wish It Would Rain - The Temptations (Gordy) You're All I Need - Marvin Gaye and Tammi Terrell (Tamla) Someday at Christmas - Stevie Wonder Motown Chartbusters Volume 2
1967 The Supremes Sing Holland–Dozier–Holland The Supremes Temptations Live! - The Temptations (Gordy) Martha and the Vandellas Live! - Martha and the Vandellas (Gordy) The Temptations in a Mellow Mood - The Temptations (Gordy) The Temptations with a Lot o' Soul - The Temptations (Gordy) United - Marvin Gaye and Tammi Terrell (Tamla) I Was Made to Love Her - Stevie Wonder Greatest Hits - The Supremes Motown Chartbusters Volume 1 -İlerleyen yıllarda bu seri bir gelenek haline gelecektir.
1969 Cloud Nine - The Temptations (Gordy) Diana Ross Presents The Jackson 5 - The Jackson 5 Easy - Marvin Gaye and Tammi Terrell (Tamla) G.I.T. on Broadway - Diana Ross & the Supremes and The Temptations Let the Sunshine In - Diana Ross & the Supremes M.P.G. - Marvin Gaye (Tamla) Puzzle People - The Temptations (Gordy) The Temptations Show - The Temptations (Gordy) Together - Diana Ross & the Supremes and The Temptations 1968 Cream of the Crop - Diana Ross & the Relections - Diana Ross & the Supremes Supremes Diana Ross & the Supremes Join The Sugar 'n' Spice - Martha Reeves and the Temptations - Diana Ross & the Supremes Vandellas (Gordy) and The Temptations Greatest Hits, Vol. 3 - Diana Ross & the I Heard It Through the Grapevine - Marvin Supremes Gaye (Tamla) My Cherie Amour - Stevie Wonder Ridin' High - Martha Reeves and the Vandellas Motown Chartbusters Volume 3 (Gordy) In Loving Memory - Various artists Listenin devamını web sitemizde görebilirsiniz. Live at the Copa - The Temptations (Gordy) Ulaşmak için tıklayınız
Stereo Mecmuası Sayı 26
47
www.stereomecmuasi.com
Stereo Mecmuas覺 Say覺 26
48
www.stereomecmuasi.com
Stereo Mecmuası Müzik Özel 6 Editör
Hakan Cezayirli Düzenleme, Tasarım
Hakan Cezayirli, Gür ve Tolga Yazarlar
Aydın Eroğlu, Bruno Manusso, Bülent Şaman, Hakan Cezayirli, Seçil Tokatçık, Tolga alıntılar/yararlanılan kaynaklar: Motown yazısı: Wikipedia, Motown resmi web sitesi, resimler: Wikipedia, / Herman Leonard yazısı; Lucy Duran resmi web sitesi, fotoğraflar: Herman Leonard web sitesi
Stereo Mecmuası sadece e-dergileri ile yayın yapan bir organizasyon değil. Bizi www.stereomecmuasi.com adresindeki web sitemizden takip edebilirsiniz. Eğer
facebook kullanıcısı iseniz Stereo Mecmuası sayfasına kaydolarak, eğer twitter kullanıyorsanız twitter.com/stereomecmuasi adresinden, eğer friendfeed kullanıyorsanız Stereo Mecmuası
şeklinde aratarak bize ulaşabilirsiniz. Tabii ki, forumlarımızı, haber bölümlerimizi, RSS geri besleme sistemimizi ve diğer yazılarımızı günümüzün yaygın diğer haberleşme araçları ile takip
edebilmeniz mümkün. Tabii ki Apple iPhone kullanıcıları da çeşitli ücretsiz uygulamalar kurarak telefonlarından takip edebilirler. Gördüğünüz gibi her yere el atmış durumdayız. Gözümüzden
kaçan bir şey varsa bizleri uyarmayı tabii ki unutmayın. İnternette beğendiğiniz yazılarımızdan bahsetmeyi de unutmayın tabii ;)
Stereo Mecmuası Sayı 26
49
www.stereomecmuasi.com