SM İçerik
28. Sayımızda Okuyabilecekleriniz Editörden Yeni Basılan Plaklar ve CD’ler
Blues, Country Albüm İncelemeleri Eric Bibb - Booker’s Guitar
Makaleler, Biyografiler Kadın Sisyphos / Melody Gardot Sir James Paul McCartney Gil Scott-Heron’un Ardından Karanlık Akım Yeni Klasik Müzik Ayrıntılı Bakış Müzik Hayvanı Mutant – Blues In Z John Zorn - Bar Kokhba Jamiraquoi Screaming Masterpiece Caz Albüm İncelemeleri Charles Mingus - Let My Children Hear Music Céline BonacinaTrio - Way Of Life inviting Nguyen Le / Nguyen Le - Signature Edition Vladislav Sendecki Solo Piano at Schloss Elmau / Horace Silver Quintet – Song for my Father Miles Davis- In A Silent Way Leonard Cohen' - Songs of Love and Hate Charles Mingus—Mingus Ah Um Henry Threadgill Box Set Oscar Peterson And Nelson Riddle The Trio And Orchestra Illinois Jacquet—Swing's The Thing On Bill Evans At Town Hall Mary Lou Williams Collective – Zodiac Suite Sarah K - Water Falls Bireli Lagrene Gipsy Project: Move / Dewey Redman - Tarık KonstruKt ve Peter Brötzmann - Dolunay
2 Stereo Mecmuası
Muddy Waters - At Newport 1960 Chuck Berry - St. Louis to Liverpool Etnik, Folk ve Türkiye’den Albüm İncelemeleri Nim Sofyan - Agora Trio Tzane - Gaitani Sevinç, Karademir, Kartal - Dönüş Yolu Zeki Müren Saklı Kayıtlar 2 Klasik Müzik Albüm İncelemeleri Mendelssohn - A Midsummer Night’s Dream I Musici - Concerts & Folies In Pergolessi’s Time Beethoven Symphony No.6 Pastorale Johann Sebastian Bach - Six Brandenburg Concertos Jordi Savall & Le Concert Des Nations - Le Concert Spirituel Purcell- Chamber Music Beethoven Triple Concerto Oistrakh, Rostropovich, Richter, Karajan Extreme Türlerden Albüm İncelemeleri Dimmu Borgir - Abrahadabra Burzum - Fallen Demonaz – March Of The Norse Ozzy Osbourne - Blizzard Of Ozz Arch Enemy -Khaos Legions Rock Albüm İncelemeleri Quicksilver Messenger Service Motörhead Santana –Lotus Speakers Corner Fairport Convention – Festival Bell
SM Editörden
Merhabalar! Stereo Mecmuası‟nın 28. sayısından herkese merhabalar! Uzun yıllar sonra sizlere söz verdiğim gibi dergimizin basılı dergilere yakın yepyeni formatıyla sizleri selamladığım için çok çok mutluyum. Aslında hazırlanan format daha da renkli hatta cıvıl cıvıl sanki basılmaya hazır bir dergi taslağı gibiydi. Ama dergiyi bilgisayar ekranından okumak yerine basıp okumayı tercih eden okuyucularımıza eziyet etmemek için biraz sadeleştirdik ve şu an göz a t ma y a başladığınız halini yayınlamaya karar verdik. Yine yazıcılarınızın r enkl i ka rtu şl arı na bi raz yüklenmiş olsak bile kusura bakmayacağınızı umuyoruz. Sonuç olarak ben bu yeni formatı çok sevdim ve bundan sonraki –eğer yayınlarsak– Müzik Özel sayılarımız bu formatta yayınlanacak. 27. sayımızda ilk adımları attığımız bu yenilenme sürecinde olumlu tepkiler aldık. Umarım 28. sayımızı da beğenirsiniz. Yine
her zaman o l du ğu g i bi görüşlerinizi bekliyorum diyeceğim de, nasıl olsa görüş filan gelmeyeceği için üzerinde fazla durmaya gerek yok. Bu du rumun Tü rk okuyucusunun genel bir karakteristik özelliği olduğu konusunda kesin olarak eminim. Belki biliyorsunuzdur en az altı aydır “Andante” dergisine hi-fi konusunda yazılar yazıyorum. Andante editörü Sn. Serhan Bali‟ye yazılar hakkında yorum veya görüş geliyor mu diye sorduğumda benzer bir cevap al dım. Görüştüğüm veya yazıştığım bir çok insanda aynı şeyden müzdarip aslında. Sanırım uzun zaman bu alışkanlıklar değişmeyecek gibi. Sonuçta ortaokul öğrencisi dönem ödevinden lise öğrencisi dönem ödevine upgrade olduk. Bir sonraki adımda bitirme tezine upgrade oluruz belki :) Sağlık olsun diyerek kaldığımız
yerden devam edelim. Yaz geldi ne yazık ki. Hayatta en sevmediğim şeylerden bir tanesi sıcaklardı r. Tabii ülkemizin her yanından bu görüşe katılmayanlar olacaktır ancak sahillere doğru indikçe sıcak gerçekten çekilmiyor. Yaz aylarının gelmesi demek hem müzik hemde hi-fi konularında ortalığın sessizleşmesi de demek ayrıca. Bu yaz boyunca web sitemizde klasikleşen yayınlarımıza devam etmeyi planlıyoruz. Belki fırsat bulursak bir de hi-fi sayısı yayınlarız. Eylül ayından sonra ise ne yapacağımız şimdilik belli değil. Yaz a yl arı nda ka ra rı mı zı vereceğiz. Son sayımızdan bu güne kadar geçen zaman diliminde ülkemizde plaklara gösterilen ilgi artmaya devam ediyor. Bu durum bizimki gibi içerisinde bol bol pikap, plak ve yardımcı ekipman bulunan bir web
Stereo Mecmuası 3
sitesinin trafiğini de önemli ölçüde etkiliyor. Özellikle genç yaşlarda insanları tanımak ve sorularını cevaplamak çok hoşuma gidiyor. Yüzyüze gel m ek t en b ah s edi y or um. Gerek Facebook, gerek twitter gerekse de mesaj olarak çok fazla soru gelmeye başladı son günlerde. Açık konuşayım Facebook ve türevlerini takip etmiyorum. Otomatik güncellemeler kullanıyorum. Bu yüzden sorularınızı forumlarımız vasıtasıyla sormanızı tavsiye ederim. Sonuçta elimizin altında harika bir forumumuzun olması çok güzel. Kafanıza takılan her şeyin cevabını bulabileceğinize eminim. Eğer cevabını bulamadığınız bir sorununuz olursa, forumlarımıza yazmayı unutmayın. Cevapsız kalmazsınız.. Bu arada unutmadan kendi bloğumda plak meraklılarının ilgisini çekeceğini düşündüğüm “Plak Koleksiyonculuğu” yazı dizime de fırsat buldukça devam ediyorum. Arada dozajı kaçırıp fazla teknik yazılar yayınladığım konusunda geri dönüşler alınca yazı dizisi içerisinde olaya yeni girenlerin kendilerini daha rahat hissedeceği bir alt bölüm ekledim. Arada sırada göz atmanızı tavsiye ederim. Bayağı faydalı bilgiler bulacağınıza eminim. Dediğim gibi kafanıza takılan soruları da forumlarımız aracılığı ile bana ve diğer meraklılara sorabilirsiniz. Plak demişken, ilgi ve alaka arttıkça ülkemizdeki müzik firmalarının plaklar konusunda meraklıları sevindirdiklerini söylemem lazım. Bu aralar hemen her hafta raflara yeni plaklar giriyor. Büyük zincir mağazalar bile plaklara yer ayırmış durumda. Ülkemizde de plaklar basılmaya devam ediliyor. Bu konuda çok keskin yazılar yazmamaya çalışıyorum a n c ak hem b a s kı, hem mastering hemde kalite konusunda biraz daha dikkatli çalışmaların yapılmasına ihtiyaç
4 Stereo Mecmuası
var gibi. Son dönemlerde özellikle arşivcileri ve koleksiyoncuları ilgilendirebileceğini düşündüğüm bir çok plakta hayal kırıklığına uğradım. Yine de bir kısmını satın alıyorum ama halimden çok memnun olduğum söylenemez. Bu arada aranızda eşleri (kız arkadaş veya anneler bile olabilir) ev dekorasyonu ana temalı dergileri takip edenler var ise, arada sırada pikaplara da yer verimeye başladılar. Çok yakın bir dönemde “Issız Adam” filmi sonrasında yaşananlar galiba tekrar edecek. Geçenlerde bir vesile ile Swiss Otellerinin dergisinde yer alacak pikaplar konulu bir yazıda bende görüşlerimi paylaştım. Bu aralar gazeteler ve dergiler, plaklar ve pikaplar konusuna bu denli i l gi gösteriyorlarsa yeni bir çılgınlık başlayacak demektir kesinlikle. Bu konuda bazı dedikodular ve projelerde var. Bir bakarsınız yine koleksiyoncuları anlatan bir film seyrederiz. Konuyu şu an çok fazla açabilmem mümkün değil ancak bazı gelişmeler var diyelim. Konu direkt olarak benle alakalı olmadığından dertsiz başıma dert almayayım. Uzun lafın kısası umarım tüm bu yenilikler pazarımız için hayırlı olur. Neyse plakları bir kenara bırakalım. Zaten ilerleyen sayfalar boyunca bol bol plak ve CD‟lerden bahsedeceğiz. Son sayıdan bugüne web sitemize eklediğimiz bir diğer yeni özellik daha doğrusu bölümden bahsedeyim sizlere. Yeni bölüm “Türkiye‟den Hifi Sistemler” adını taşıyor. Aslında bu sitenin bir benzerini geçmişte yapmaya çalışmıştık ancak pek başarılı olmadık. Bu kez yazılımı değiştirdik. Bence fonksiyonel oldu ancak araya yaz dönemi girince sanırım bu bölüm bayağı ilgisiz kalacak. Aslında gelişme potansiyeli çok yüksek bir konu ancak nedense
biz bir türlü katılımı arttırmayı bece-emiyoruz. Belki ileride birileri bu konuya el atarak daha farklı bir web sitesi yaparlar ve ortaya harika bir iş çıkar. Konunun potansiyeli “bence” yüksek! Geçtiğimiz ay içerisinde Münih High End fuarı yapıldı. Ben gitmedim ancak gitmiş gibi oldum. Bu sene ülkemizden ciddi bir katılım olmuş fuara. Elimize ulaşan bir çok fotoğraf ve bilgiyi web sitemiz üzerinden yayınladık. Geçmişte fuarlarla ilgili sayılar hazırlıyorduk büyük hevesle. Ancak son bir kaç fuar ana temalı dergimiz, genel ortalamanın çok altında ilgi görünce bu kez Münih 2011 için özel bir sayı hazırlamama kararı aldık. Belki dergiye 40-50 fotoğraf ekleyebilecek iken, foruml arı mı zda neredey se yüzlerce fotoğraf var. Bir göz atmanızı öneririm. Bazı sistemlerin ilgimi çektiğini söylemeliyim. Dinleyemedikten sonra neye yarar diyenler olacaktır ama fotoğraflara bakmak insanın aklına yeni fikirler getiriyor. Örneğin stand ihtiyacı olanlar için çok güzel fikirler çıkabilir. Bir göz atmanızda fayda var. Evet bu kadar gevezelik yeter. Yeni sayımızı umarım beğenirsiniz ve keyifle okursunuz. Yazıcıdan çıktı alıp okuyacaklar baskı kalitesini düşürürler ise kartuş tasarrufu yapabilirler. Bir sonraki üzere...
sayıda
görüşmek
SM Müzik Haberleri
Yeni Basılan Plaklar ve CD’ler PINK FLOYD DİKKATİNE!
SEVERLERİN
Eylül ayının 26'ında EMI tarafından yayınlanmış 14 Pink Floyd stüdyo albümü yeniden meraklıların beğenisine sun ul ac a k. Çok ö nc e d en başlayan remaster çalışmaları ile hazırlanan albümler ekstralarla zenginleştiriliyor. Üç albüm için daha da özel çalışmalar yapılmış. Dark Side of the Moon, Wish You Were Here ve The Wall 'Discovery', 'Experience' ve 'Immersion' olarak adlandırılan 3 farklı versiyon ile meraklılara yeniden sunulacak. Geriye kalan 11 albüm ise sadece re-master edilmiş versiyonları ile satışa sunulacak. Kutu içerisibe ilk kez hazırlanan bir 'Best of…' eklenmiş. "A Foot In The Door" adı verilen albüm ayrıca satışa da sunulacak. Setin SACD, plak ve indirilebilir
6 Stereo Mecmuası
dijital sürümü de yayınlanacak. Ayrıca iPhone/iPad sahiplerine bazı sürprizler var. Peki 3 albüm için hazırlanan özel versiyonlarda neler var?
yayınlanacak resimler, fotoğraflar ile zenginleştirilmiş. ku tular i çerisi nde koleksiyoncular için değerli bazı özelliklerin bulunması planlanıyor. Ayrıca içerik BluRay ve DVD'ler ile desteklemiş. Aşağıda Wish You Were Here albümünün Immersion Edition fotoğrafı var. Albüm diskine ek olarak 4 adet disk daha eklenmiş olması dikkat çekici. Ayrıca çok sayıda ek olduğu rahatlıkla görülüyor.
CD The Experience Edition. Ek materyellerin olduğu bir ekstra disk ve genişletilmiş kitapçık ile geliyor. Yukarıdaki fotoğraf Dark Side of the Moon albümü için hazırlanan Experience Edition kutusu. Immersion Edition. Her albüm için 29cm'lik özel kutular hazırlanmış. İlk kez
CD Albümleri ister teker teker isterseniz kutu halinde satın alabileceksiniz. Ancak kutu setlerinin fiyat açısından biraz daha avantajlı olacağı belli gibi.
Remaster edilmiş plaklarda eş zamanlı olarak satışa sunulacak. Plaklar içinde özel bir kutu setinin satışa sunulması bekleniyor ancak resmi bir açıklama şu an için yok. Setler muhtemelen ükemizde de eşzamanlı olarak satışa sunulacak. Pink Floyd severlerin şimdiden para biriktirmelerini tavsiye ederiz. Çünkü bu setlere veya özel versiyonlara sahip olmak için oldukça fazla para ödemek gerekecek gibi gözükmekte.
LP THE GRATEFUL DEAD SHAKEDOWN STREET AUDIO FIDELITY 180g LP Shakedown Street, Grateful Dead'in onuncu stüdyo albümü ve 1978 yılında Arista tarafından yayınlanmıştı. Aradan geçen yıllarda 1990'larda CD formatında basılan albüm için remaster çalışması yapılarak 2000 yılında yeniden yayınlandı. Albümün ismi ise oldukça ilginç, "Shakedown Street" müzik festivallerinde veya konserlerinde satıcıların çadırlarının bulunduğu yere verilen bir ad. Albüm 180 + Pure Virgin Vinyl formatında kısıtlı sayıda basıldı. Her plak teker teker numaralandırılmış. Fiyat ise 29 Dolar civarında. Meraklıları kaçırmasınlar.
LP KATE BUSH DIRECTOR'S CUT EMI IMPORT 180g 2LP Director's Cut İngiliz şarkıcı Kate Bush'un Mayıs 2011'de yayınladığı albümü. Bu albümdeki kaynak "The Sensual World" ve "The Red Shoes" albümlerinden geliyor. Bazı şarkılar yeniden kaydedilerek Bush'un yıllar içerisindeki müzik yolculuğundan etkileşimler ve yeni bakış açısı ön plana çıkartılmış. Çift plaktan oluşan albüm 180 Gram standart vinyl formatında ve 26 sayfalık bir kitapçık içeriyor. Umarız EMI Türkiye albümü ülkemize getirir.
albüm olarak da kabul ediliyor. Albüm Vietnam savaşı gazilerinin hayatına bir bakış atıyor. Zaten bir çok müzik eleştirmenine göre albüm, tüm zamanların en iyi albümleri listesinde en üst sıralarda. Albümün bu özel baskısı 40 yılı anısına yapılmış. 1 adet plak 2 adet CD'den oluşan set içerisinde 28 adet bonus şarkı var. Bonus şarkılar özellikle Gaye meraklılarının çok hoşuna gidecektir. Çünkü bazı y a y ı nl a n m a mı ş ve farklı düzenlemelere sahip orijinalleri bu sette bulabilmek mümkün.
CD Pirates of the Caribbean: On Stranger Tides CD Rob Marshall`ın yönettiği ve Johnny Depp, Penélope Cruz, Ia n McShane ile K ev i n McNally`nin oynadığı “Karayip Korsanları: Gizemli Denizlerde” filmi gösterime girdi. Filmin müzikleri de dinleyicilerin beğenisine sunuldu.
LP MARVIN GAYE WHAT'S GOING ON UNIVERSAL (LP/2CD) What's Going On, Marvin Gaye'in 11. stüdyo albümü. 1971 yılında yayınlanan albüm Motown'un alt firması Tamla Records tarafından yayınlandı. Albümdeki tüm şarkılar ünlü şarkıcının imzasını taşıyor. Aslında albüm bir konsept
Filmin soundtrack‟inde yer alan müzisyenler adeta yıldızlar geçidi. Film endüstrisinin göz bebeği olan usta müzisyen Hans Zi mmer “Pi rates of the Caribbean: On Stranger Tides” ile geri döndü. Oscar ödüllü müzisyen daha önce 2 kez Golden Globe, 4 kez de Grammy Ödülü‟nün sahibi olmuştu. Rodrigo y Gabriela ile yaptıkları besteler, tartışmasız albümde ilk etapta dikkati çeken şarkıları oluşturuyor. Rodrigo y Gabriela ile çalışmaktan büyük mutluluk
Stereo Mecmuası 7
duyduğunu belirten Zimmer “Penélope Cruz‟un oynadığı Angelica karakteri bir İspanyol. Bu sebeple müziğimde Latin ezgilerin olmasını özellikle istedim ve buna dikkat ettim. Meksikalı gitarist Rodrigo y Gabriela‟nın uzun süredir hayranıydım. Bu projede bir araya gelmek, birlikte üretmek benim için bir zevkti” cümleleriyle bu müzikal birlikteliği açıklıyor.
R
S
Rumours, Fleetwood Mac'in 11 .albümü. Büyük bir bölümü Amerika'da kaydedilen albüm 1977 yılında Warner Bros. Records tarafından yayınlandı. Yayınlandığı sene başta Amerika ve İngiltere'de liste başına yükselen albümden "Go Your Own Way", "Don't Stop", "Dreams" ve "You Make Loving Fun" single olarak yayınlandı. Albüm topluluğun en çok satılan albümüdür. Tahminlere göre günümüzde toplam satış 40 milyonu geçmiş durumda. WEA albüm için özel bir baskı yaptı. 45 devirlik 2 plaklık set olarak yayınlanan albüm orijinal analog teypler kullanılarak hazırlanmış. Kutu içerisinde siyah beyaz fotoğraflar, yüksek kaliteli plak kapağı gibi meraklıların ilgisini çekebilecek materyaller çıkıyor. BEN WEBSTER GENTLE BEN ANALOGUE PRODUCTIONS SACD
8 Stereo Mecmuası
CD Ben Webster, Amerikalı caz saksofoncularının en önemlilerinden bir tanesi. Zaten bildiğiniz gibi Coleman Hawkins ve Lester Young ile birlikte türün en önemli üç müzisyeninden birisi olarak tüm müzikseverler tarafından tanınıdr. Bu kaydın özelliği 1972 yılında ölümünden 10 ay önce yapılmış olması.
LP FLEETWOOD MAC R U M O U WEA LP
MISS M / MOBILE FIDELITY/ MFSL/ MOFI LP
Bu dönemde Avrupa'da devamlı konserler veren Webster, çok önemli bir müzisyen olan Tete Montoliu ile bu önemli kaydı gerçekleştirmiş. Albümde "Ben's Blues," "Sweet Georgia Brown," "The Man I Love" ve "Don't Blame Me." gibi önemli şarkılar var ve bu albümdeki yorumların bir kısmı caz eleştirmenleri tarafından mükemmele yakın şeklinde değerlendirilmiştir. Albümdeki müzisyenler; Ben Webster, tenor saksafon. Tete Montoliu, piyano. Eric Peter, bas. Peer Wyboris, davul. Albüm hibrid SACD formatında.
LP BETTE MIDLER THE DIVINE
Bette Midler'in 1972 yılında yayınlanan debut albümü plak formatında yayınlanıyor. İlerleyen yıllarda vokal tarzını geliştiren ve kendisine önemli bir hayran kitlesi edinen Midler'a bu albümde şu müzisyenler eşlik ediyor. Barry Manilow ve Dick Hyman dönüşümlü olarak piyano. Ron Carter, bas. Albüm MOFI tarafından kısıtlı sayıda basıldı. Her plak numaralandırılmış. Hifi dünyasında çatlak olarak tanınan Tim de Paravacini tarafından hazırlanan elektronikler kullanılarak master çalışması yapılmış
LP SANTANA MOONFLOWER FRIDAY MUSIC 180g 2xLP Moonflower, 1977 yılında yayınlanan stüdyo ve aynı zamanda canlı performans akbümü. Albümde ilginç bir konpsete imza atılmış. Uzun yıllar Santana sevenlerin favori albümü olarakkalan albüm özellikle Lotus'un tüm dünyada ya yı nl anm a sı ile bi rl i kte popülerliğini kaybetmiştir. Ufak bir not Lotus 1990'ların başında tüm dünyada yayınlanmıştır. Albüm plak formatında sınırlı sayıda basıldı. 180gr Audiophile Vi nyl formatında basıl an albümün master çalışması RTI/AcoustTech tarafından yapıldı.
Williams, Amerikan folk müziğinin en önemli ismidir. Hatta bir çok kişi için tüm zamanların en önemli country şarkıcısı ve şarkı yazarıdır. 29 yaşında ölen Williams kısa yaşamında toplam 35 adet şarkı kaydetmiştir.
LP JOHNNY CASH AMERICAN VI: AIN'T NO GRAVE UNIVERSAL LP Bu sene düzenlenen Donizetti 2011 Klasik Müzik Ödüllerinde ödüllendirilenlerin tam listesi açıklandı. Tam listeye buradan ulaşabilirsiniz.
LP BOB DYLAN IN CONCERT BRANDEIS UNIVERSITY SONY 180g LP MONO Columbia Records ve Legacy Recordings, yeni bir seriye başlıyor gibi gözüküyor. İlk adım Bob Dylan In Concert Brandeis University plağı. Bob Dylan'ın 21 yaşında Brandeis'ta düzenlenen ilk folk müzik festivalindeki performansında kayıt yapıldığı bilinmiyordu. 1963 yılında yapılan konserin kaydının analog bandı Rolling Stone dergisinin kurucularından Ralph Gleason'ın arşivinde bulundu. Neredeyse 40 yıldır orada duran kayıt oldukça iyi ayrıntılı bir çalışmadan sonra plak formatında da yayınlandı.
American VI: Ain't No Grave, Johnny Cash'in 2010 albümü. Cash'in 78'inci doğum gününden bir kaç gün önce yayı nl anan al bümün asıl kayıtları 2006 yılında American V: A Hundred Highways albümünün çalışmaları sırasında yapılmıştı. Albümde kalabalık bir ekibin imzası dikkat çekiyor; Mike Campbell, Smokey Hormel, Matt Sweeney ve Jonny Polosky gitar. Benmont Tench, piyano, harpsichord, organ. Scott Avett, banjo. Seth Avett, perküsyon. Ayrıca geniş bir konuk müzisyen listesi var; "Cowboy" Jack Clement, Randy Scruggs, Pat McLaughlin, Laura Cash, Mark Howard, Marty Stuart, Dave Rose, Dennis Crouch, "Uncle" Josh Graves, Mac Wiseman, Larry Gatlin, Pete Wade, Mike Leach, Reggie Young, Mickey Raphael, Larry Perkins ve June Carter Cash. Albüm plak formatında yayınlandı ve fiyatı uygun sayılır. Cash sevenler mutlaka göz atsınlar! HANK WILLIAMS TIMELESS UNIVERSAL LP Hank Williams'ı (1923 – 1953) tanı mı yorsanı z buna çok sıkılmayın. Eğer folk müzik ile alakanız yok ise bu durum gayet normal. İsterseniz Williams'ı si zl e r e kısaca tanıtalım. Asıl adı Hiram King
Albüm bu efsanevi müzisyeni anmak için h a zı r l a n mı ş . Albümdeki isimler göz kamaştırıyor; Tom Petty, Bob Dylan, Sheryl Crow, Keith Richards, Beck, Keb' Mo', Emmylou Harris, Ryan Adams, Johnny Cash ve Lucinda Williams.
LP Albüm tam anlamıyla kısıtlı sayıda basılmış. Fiyatı ise korkutucu değil
CD YENİ ALIA VOX ALBÜMLERİ Erken dönem müziğine damgasını vuran Alia Vox, sekiz yeni başlıkla dinleyicilere göz kırpıyor. Bu başlıklar arasında Jordi Savall'ın nadiren seslendirdiği ve kayıt altına aldığı MozartRequiem, büyük yankı
Stereo Mecmuası 9
uyandıran ilk albümün devamını getiren Celtic Viol II ve Monserrat Figueras'a haklı şöhretini sunan El Cant De la Sibilla da var. Alia Vox dünyasından haberler bununla bitmiyor. Geçtiğimiz senelerde de İstanbul‟da konserler veren Jordi Savall, topluluğı Hesperion XXI ile 30 Nisan'da İş Sanat'ta olacak ve farklı kültür, coğrafya ve dillere ait ninnilerden derlediği “Ninna Nanna” adlı projesini seslendirecek. Konserde anonim ninnilerin yanı sıra Byrd, Mussorgsky, Milhaud, Arvo Pärt gibi farklı bestecilere ait ninniler de seslendirecek olan topluluğun repertuarı çok sayıda orta çağ İspanyol parçalarından, Rönesans ve İngiliz barok müziklerine kadar uzanıyor. 19. yüzyıl öncesi erken müziğini taze, çağdaş bir yaklaşımla inceleme ve icra etme tutkusuyla bugüne kadar 170‟den fazla CD çıkaran Jordi Savall‟in viola da gambasından çıkardığı ezgilere Montserrat Figueras‟ın büyüleyici sesiyle yaşam vereceği konser dinleyenleri aynı ortak rüyaya götürecek.
B.B. KING LIVE AT THE REGAL / ACE LP
LP
B.B.King 1964 yılının soğuk bir Kasım gününde yüzlerce seyirci karşısında verdiği efsanevi bir konser. Peki neden efsanevi? B.B.King ve müzisyenler konser sırasında amiyane tabiri ile öylesine bir gaza geliyorlar ki, ortaya çı kan performans müthiş. Bu albüm King'in yeni
10 Stereo Mecmuası
nesil hayranlarından ziyade tam eski tarz blues sevenlere hitap ediyor. "Please Love Me", "My Own Fault" ve "How Blue Can You Get" gibi çok bilinmeyen ancak meraklıların yakından tanıdığı şarkılar plağın dikkat çekenleri. Albüm Ace Records tarafından basılmış. İngiliz firması genelde eski albümlerin yeniden basımlarını yapıyor. Plak işine yeni yeni giriyorlar. Kayıt konusunda soru işareti, fiyat ise çok ucuz değil.
Karaca "best of"u olarak nitelendirilebilecek plak çeşitli müzik marketlerde 40 ila 45TL
LP aralığındaki fiyat etiketiyle meraklılara sunuluyor. Albümün plak kaydı pek tatmin edici değil ancak arşivciler yine de göz atsınlar...
LP COWBOY JUNKIES DEMONS: NOMAD SERIES VOL. 2 DIVERSE RECORDS 180g LP Cowboy Junkies, müzik kariyerine uzun zaman boyunca aynı kadro ile devam eden ender topluluklardan bir tanesi. Neredeyse aynı kadro ile "The Trinity Session" (1988), "Black Eyed Man" (1992), "Miles From Our Home" (1998), "Early 21st Century Blues" (2005) ve "Trinity Revisited" (2007) gibi albümlere imza attı. 25 yıllık müzi k hayatl arı boyunca ürettikleri şarkıları, kendi plak firmaları ile yayınladılar. Bu albümler 4 plaktan oluşan bir seri. Seri şu şekilde; Renmin Park, Demons, Sing In My Meadow ve The Wilderness. Yakınlarda Diverse Records serinin ikincisini bastı.
Equinox Müzik, Mack Avenue plak şirketinin albümlerini ülkemizdeki müzik meraklılarına sunmaya başladı. Danilo Perez, Kebin Eubanks, Yellowjackets, Gary Burton, Stanley Jordan, Kirk Whalum, Brian Bromberg gibi isimlerin bulunduğu katalog da özellikle odyofillerin ilgisini çekme potansiyeline sahip. Bu arada plak firmasından oldukça kısıtlı sayıda basılan bir plak var ki, 210Gr‟lık bu özel baskıdan satı n al mak i çi n 1 ay beklemeniz gerekiyor. Beklemenize değecek bir ufak haberimiz var, plak ülkemizde yurtdışından daha ucuz olacak. Çok yakında ayrıntıları sizlerle paylaşacağız. Her gün güncellenen yeni plak ve CD haberlerini
Yavuz Plak'tan yeni bir plak raflarda yerini aldı; Cem Karaca - Ölümsüzler. Bir nevi Cem
için
buraya
tüm müzik firmalarına, amatör ve profesyonel
CEM KARACA - ÖLÜMSÜZLER LP
okumak
tıklayınız. Tabii ki bu bölümlerimiz
kadar
müzisyenlere
sonuna
açıktır. Bu arada konser ve
etkinlik
haberlerinizi
de
göndermeyi unutmayın... HC
bize
LP
SM Kısa Kısa
Charles Mingus - Let My Children Hear Music Avant-garde jazz'in sayısız yenilikçi kolundan biri olan; tam zamanında, 1972'de Columbia Recordings tarafından piyasaya sürülmüş mükemmel albümde Mingus'ın post-bop'a bakış açısını bir başka spektrumda algılayabiliyoruz. Zaten üstadın da belirttiği üzere en uç, hazmı en zor, bir o kadar da leziz bir albüm Let My Children Hear Music. Mingus bu albüm için dönemin en iyi isimleriyle çalışmış. Hani çeşitli caz belgesellerinde "Mingus' Big Band" sözü geçer ya, bunun tam karşılığını vermiş büyük usta. Kontrbasta Mingus'a ek olarak Şu an Wisconsin'de
12 Stereo Mecmuası
akademik kariyerinin zirvesinde olan Richard Davis, "Cazbasçılarının dekanı" olarak adlandırılan Milt Hinton ve kariyerinin zafer dolu basamaklarını tırmanmakta olan Ron Carter, trombonda Eddie Bert ve -Mingus'ın vazgeçilmezi- Jimmy Knepper, üflemelilerde Charlie Parker'ın takipçileri Bobby Jones ve Charles McPherson, geçtiğimiz ay aramızdan ayrılan James Moody, Kind of Blue'nun prodüktörü Teo Macero, Hal McKusick ve Danny bank; trompette bebop ve neo-bop ustası Marvin Stamm, kutsanmış adam Joe Wilder ve Lonnie hillyer yer alıyor. Tek
davulcu Dannie Richmond ise yeterince güven veren büyük isimlerden biri. Bu albüm tipik bir caz albümü değil. Third Stream'in avantgarde ile kesişim noktasındaki pek nadir eserlerden biri. Adagio Ma Non Troppo'da bunu daha iyi anlayacaksınız, ancak beklentiler kesinlikle caz temalı olmamalı. Charles Mingus tutkunları bilir, Mingus her şeyi caza dönüştürebilir. Can Tutuğ Charles Mingus - Let My Children Hear Music Columbia Plak
SM Kısa Kısa
CD
!
CD
CD
Céline BonacinaTrio - Way Of
Nguyen Le - Signature Edition
Vladislav Sendecki Solo Piano at
Life inviting Nguyen Le / ACT CD
ACT CD
Schloss Elmau / ACT CD
ACT‟ın 2010 yılında plak şirketine kazandırdığı Fransız kökenli saksafoncu Céline Bonacina‟nın en önemli özelliği besteci kimliği. Genç müzisyen ACT için yayınladığı albümdeki bir çok şarkının altındaki imzanın sahibi. Bonacina‟nın kendi trio‟su davulcu Hary Ratsimbazafy ve elektrik basçı Nicholas Garnier‟dan oluşuyor. Albümdeki konuk isim Fransız/Vietnamlı gitarist Nguyen Le. Albüm genel olarak klasik caz çizgisinde ancak etnik öğeler ile renklendirilmiş. Örneğin “Ra Bentr‟ol” veya “Ekena” isimli şarkılarda bu etkiyi çok açık şekilde duyuyorsunuz. Ancak albümün açılış parçası “ZigZag Blues” gibi şarkılarda daha klasik ama hareketli ve sıcak bir sound ve tarz hakim. Albümün genelinde birbirinden farklı türler başarı ile kaynaştırılmış. Çok sıklıkla olmasa bile yüksek perdel erde sol olarla denk gelebilmek mümkün. Örneğin etnik öğelerle başlayan “Ekena” şarkısı bir süre sonra Le‟nin solosuyla rock‟a yakın bir kimliğe bürünebiliyor. Albüm tam anlamıyla bir yaz albümü. Cıvıl cıvıl. Kayıt ACT firmasının bir çok kaydında olduğu gibi başarılı. Farklı bir tad arayanlar için dikkat edilmesi gereken bir albüm. HC
Nguyen Le‟den bahsetmişken 2010 yılında ACT plak şirketinden yayınlanan özel Signature Edition CD‟sinden de bahsedeyim sizlere. Farklı dönemlerde yaptığı çalışmaların toplandığı CD, cazdan etniğe, rock‟tan çok daha farklı türlere kadar uzanan bir yolculuk vadediyor dinleyicilerine. Kuzey Afrika Berberi ve Türk müziği etkileri de farkediliyor. Randy Brecker, Vince Mendoza, Eric Vloeimans, Carla Bley, Michel Portal ve Dhafer Youssef gibi isimlerle yaptığı çalışmaların yanında benim için "The Jimi Hendrix Project" çalışması çok önemli Le‟nin. Bu özel set içerisinde “Voodoo Child” yorumunu dinleyince söylediğimin sebebini anlayacaksınız. Albümde saydığım tüm bu önemli isimlerle yaptığı çalışmalardan örnek var. Eminim ki, bir çok meraklı okuyucumuz Le‟nin albümleri konusunda hafiyeliğe başlayacaklardır. Kayıtlar bu set için elden geçirilmiş, pek güzel olmuş. Zaten ACT‟ın Signature serisi bence müzikseverler için birer hazine. Hem format, hem kayıtlar müthiş. Bu setler ülkemizde de göreceli uygun fiyat etiketleri ile satılıyor. Bir göz atmakta fayda var... HC
1955 doğumlu Vl adi sl av Sendecki Polonyalı bir caz piyanisti. Sendecki, Fryderyk Chopin Müzik Akademisinde eğitimine başladıktan sonra Krakow Müzik Akademisinde eğitimine devam etmiş. Genelde onu kendi kurduğu küçük caz toplulukları ile tanıyoruz. Bunlardan en bilinenleri Extra Ball ve Sunship. Tabii meraklılar onu Leszek Zadlo ve Janusz Stefanski ile birlikte Polski Jazz Ensemble‟dan veya Zbigniew Namysłowski ile yaptığı çalışmalardan tanıyabilirler. 1981 yılında ülkesini terkeden müzisyen ilerleyen yıllarda bir çok ünlü müzisyen ile çalışma fırsatı bulmuş. Liste yazmakla bitecek gibi değil. Müzisyenin 2008 yılında yayınladığı Piano adlı albümü ile benzer çizgideki perfomans kayıt açısından gerçekten ölümcül. Performans da gerçekten göz kamaştırıcı. Özellikle Lennon-McCartney bestesi “Blackbird” için yaptığı düzenleme ilk adımda dikkat çekiyor. Polonya halk şarkıları üzerine yaptığı düzenlemelerde dikkat çekici. ACT plak şirketinin Schloss Elmau performanslarını mercek altında tutmak lazım. Ben daha boş bir kayıtla denk gelmedim şahsen. Solo piyano dinlemek isteyenler için farklı bir seçenek. HC
Müzik: 6/10
Müzik: 8/10
Müzik: 8/10
Kayıt: 8/10
Kayıt: 9/10
Kayıt: 9/10
Stereo Mecmuası 13
SM Ayrıntılı İnceleme
LP Horace Silver Quintet – Song for my Father 1963-64 yılları arasında, 3 ayrı zaman dilimi ve 2 farklı beşli ile kaydedilen bu plak Horace Silver‟ın Blue Note için kaydettiği klasikler arasında büyük olasılıkla en ön sıralarda yer alır. Hatta bazı caz eleştirmenlerince hard bop tarzında Blue Note ekürisi içerisinde Lee Morgan‟ın The Sidewinder‟ı ile eşdeğerde tutulur. 1963 yılının 31 Ekiminde Horace Silver trompette Blue Mitchell, tenor saksofonda
14 Stereo Mecmuası
Junior Cook, basta Gene Taylor ve davulda Roy Brooks ile Rudy Van Gelder‟in stüdyosunun yolunu tutar. Birlikte 4 parça kaydederler ancak bilinmeyen bir nedenden ötürü orijinal plakta sadece ikisi yer alır: Calcutta Cutie ve Lonely Woman. 28 Ocak 1964‟te aynı kadroyla tekrar stüdyoya girerler ve aralarında Silver Treads Among My Soul ve Sighin‟ and Cryin‟ olan 3-5 parça daha kaydederler. Ancak Horace Silver neticelerden pek memnun değildir ve 5 yıl kadar
u z u n sayılabilecek bir süre birlikte çaldığı grubu dağıtır. Dağıtır dağıtmaz da yeni elemanlar arayışına girer. Trompette batıdan gelmesine karşın “cool” akımından pek nasibini almamış Carmell Jones‟ta karar kılar. Kadroya tenor saksofonda Joe Henderson, basta Teddy Smith ve davulda Roger Humphries eklenir. Joe Henderson dışındaki müzisyenler pek tanınmamış olmalarından sürpriz gibi gelmiş olabilirler ancak Horace Silver bu sürprizin mümkün olduğu
Horace Silver‟ın Francis Wolff tarafından çekilmiş bir fotoğrafı
kadar kişiyi ama herkesten önce kendini tatmin edebilmesi için Haziran ayında hemen provalara başlayıp derhal ardından ABD ve A v rup a ‟da k o ns e rl e r e çıkarlar. Amaçları yeni bestelerinin “oturmasıdır” Turne sonrası 26 Ekim‟de tekrar stüdyoya girerler ve The Natives are Restless Tonight, Que Pasa, The Kicker ve Song for my Father‟ı kaydederler. Song for my Father‟ı dinleyen Blue Note‟un patronu Alfred Lion olası “hit”i hissedince hemen plağı basmak ister ve daha fazla kayıtla uğraşmalarına izin vermez. Dolaplarda kalmış bir önceki beşlisiyle yaptığı 2 eski yayınlanmamış icrayı yapıştırır ve plağı yayınlar. Normal şartlarda bölük pörçük olması gereken bu plak belki Horace Silver‟ın plakları arasında en “sökük-dikik” olanıdır ancak tartışmasız en zengin olanlardan
biridir. Zira eski beşlisi artık bazen otomatik pilota bağlı hissi vermeye başlamış olmalı ki onu dağıtıp, kafasında hala “taze” olan fikirlerini hayata geçirebilmek için yeni beşlisini bulmakta hiç zaman kaybetmedi ve bunun için de isimsiz olmalarına karşın genç müzisyenleri tercih etti. Bkz. The Natives are Restless Tonight‟ta eski grubu olan Jazz Messengers‟ların yüksek tempo ve hızına rastlıyoruz. Albüme ismini veren parçaya gelince hikaye şöyle: HS Brezilya‟da yaygın olan latin ritmlerine vurulur. Cape Verde doğumlu olan babası nın çocukluğunda evlerinde çaldığı müzikleri anımsar ve babasının anısına bossa nova ritmleriyle Cape Verde ezgilerini h a r m anl a dı ğı bu p a r ç a yı besteler.
bir satış grafiği yakalar ve sürekli olarak en “iyi” caz plakları listelerinde yerini alır. Bunun yanı sıra ufak alıntılar: Steely Dan grubu Rikki Don‟t Lose that Number adlı hit parçalarındaki girişi neredeyse aynen, Earth Wind & Fire grubu ise Clover adlı parçalarındaki bas melodisini Song From my Father‟dan “esinlenmişlerdir”. Meraklılara duyurulur. Music Matters‟ın baskısı her zaman olduğu gibi son derece sessiz ve Kevin Gray ile Steve Hoffman son derece başarılı bir iş çıkarmışlar. BM Horace Silver Quintet – Song for my Father – Blue Note – Music Matters – 2 x 45 LP Müzik 8/10 Kayıt 8/10
Beste çok beğenilir, plak ciddi
Stereo Mecmuası 15
SM Kısa Kısa
LP
LP
LP
Miles Davis- In A Silent Way
Leonard Cohen' - Songs of Love
Charles Mingus—Mingus Ah Um
MOV Plak
and Hate /MOV Plak
MOV Plak
In a Silent Way, Miles Davis‟in en ilgi çekici albümlerinden brir tanesi. MOV Davis‟in “elektric” olarak adlandırılan periyodundaki albümleri sırası geldikçe basıyor. Böylelikle “In A Silent Way”in güzel bir baskısına da sahip olma fırsatım oldu. 1969 yılında yayınlanan albüm stüdyoda yapılan tek bir session ile ortaya çıktı. John McLaughlin, Chick Corea, Herbie Hancock, Joe Zawinul ve Wayne Shorter gibi çok önemli müzisyenlerin çaldığı bir kadrodan farklı bir şey beklenemezdi herhalde. Albüm Davis‟in müzik kariyerinde yeni bir başlangıç olduğu gibi bir çok müzik tarzını değiştiren ve caz içerisinde deneysel yapıların kullanıldığı ilk albümlerden bir tanesi. Albümle alakalı bir diğer ilginç nokta, albüm yayınlanmadan önce çok sayıda eleştirmene dinletilmesi. O dönemde yarattığı etkiyi hayal edebiliyor musunuz? Tüm bunlara rağmen albümün gerçek değeri –hem dinleyiciler hemde müzik tarihçileri açısından– daha sonraki yıllarda anlaşıldı. Albüm “Kind Of Blue” gibi daha mainstream albümlerini seven dinleyiciler açısından biraz karmaşık olacaktır ancak “Kind Of Blue” müzik tarihi için ne kadar değerli ise “In A Silent Way” en az o kadar değerlidir.
Songs of Love and Hate, Leonard Cohen'in muhtemelen en çok bilinen ve sevilen albümlerinden en önde geleni. Kanadalı müzisyenin üçüncü albümü 1970 yılında yayınlanmıştı. Albümdeki "Sing Another Song, Boys" şarkısının bir özelliği var, meşhur “Isle of Wight” festivalinde kaydedilmiştir. Bu yıllarda bu festival en önde gelen müzik festivalleri içerisinde sayılıyordu. Albümün temasını aslında ismi çok güzel şekilde açıklıyor. Sevgi ve nefret şarkıları. Sözler son derece etkili ve vurucu. Cohen bu albümü hazırlarken neler düşünüyordu veya nasıl bir ruh halindeydi bu konu biraz tartışmalı ancak marş haline gelen "Famous Blue Raincoat"un sözlerine baktığınızda derin bir melankoli söz konusu. Zaten bu şarkı sonraki yıllarda çok kez yorumlandı. Sadece o değil "Joan of Arc" "Avalanche" gibi şarkılar sayısız kere önemli müzisyenler tarafından yeniden yorumlandı. Listeyi yazmaya kalksam sayfalar lazım. Sonuç olarak her arşivde kendisine yer bulma potansiyeli yüksek, sözlerini anlayınca sizi kendisine daha da bağlayacak önemli bir albüm. MOV‟un albüm için yaptığı baskı da gayet başarılı. Ülkemizde de bulunuyor. HC
Mingus Ah Um, Charl es Mingus‟un Columbia Records için yayınladığı ilk albüm. 1959 yılında yayınlanan albüm Mingus severlerin arşivlerinde olmaz ise olmaz türden bir albüm. Bilikte çalışması çok zor olan Mingus‟a önemli bir müzisyenler topluluğu eşlik etmişti bu albümde. John Handy saksafon. Booker Ervin ve Shafi Hadi tenor saksafon. Willie Dennis ve Jimmy Knepper dönüşümlü olarak trombon. Horace Parlan piyano. Dannie Richmond davul. Bu albümde Mingus yaratıcılığının zirvelerinde. Bu albüm zaten Mingus severlerin arşivinde vardır ama Mingus ismine şüpheyle bakan daha standart caz dinleyicilerinin de göz atması gereken bir albüm.
Müzik: 10/10
Müzik: 8/10
Müzik: 10/10
Kayıt: 7/10
Kayıt: 8/10
Kayıt: 7/10
Çünkü "Open Letter to Duke" Duke Ellington‟a, “Jelly Roll" Jelly Roll Morton‟a “Bird Calls" ise Charlie "Bird" Parker‟a saygı için yapılmış ve klasik döneme selam çakan şarkılar. Hem icra hem besteler müthiş. Bu arada Music On Vinyl plağın baskısında 1970‟lerin sonunda albümün orijinal bantları bulunduktan sonra yapılan restorasyonlara sadık kalan bir remaster çalışması yapmış. Ortaya çıkan sonuç gayet başarılı. HC
Stereo Mecmuası 17
SM Ayrıntılı İnceleme
CD
John Zorn - Bar Kokhba John Zorn, Stereo Mecmuası ve kendi bloğumda bol bol bahsettiğim bir müzisyen. Birbirinden çok farklı alanlarda işlere imza atan Zorn, her dönem ve her zaman aralığında kendisinden bahsettirecek bir çalışmaya sahip. Hal böyle olunca malzeme bitmiyor. Tabii ki de sevdiğim bir isim olduğunu da söylemeliyim. Bu arada albümlerinde her zaman geniş açıklamaya yapmaya çalışıyorum. Caz müziğinden bahsederken bir okuyucumuz kazaran Painkiller veya Naked City albümlerinden bir tanesini alıp, daha ilk notadan itibaren saydırmaya başlayabilir haklı olarak. Geçmişten bugüne Zorn'un farklı çalışmalarından bahsetmiştim sizlere. Bu kez
18 Stereo Mecmuası
Bar Kokhba hanesine yazılan bir albümden bahsedeceğim sizlere. Şimdi burada bir durayım. Zorn'un bir çok grubu var. Bunlardan en geniş kapsamlı çalışmaları Masada projesi ile yaptıkları. Ancak Masada dediğimizde tek bir topluluktan değil bir çok topluluktan bahsetmem lazım. Şimdi kafanızı biraz karıştırayım. İlk ele almamız gereken yapı muhtemelen “Masada String Trio”. Bu topluluk genel olarak küçük bir caz formasyonu olarak nitelendirilebilir. Genelde minimal Zorn bestel erini seslendiriyorlar. Bu topluluğa bazı müzisyenler eklendiğinde ismi “Bar Kokhba Sextet”
oluyor. “Bar Kokhba Sextet” bazen “Masada Chamber Ensemble” olarak da anılıyor. Örneğin bu yazımda konumuz “Bar Kokhba” albümü. Albüm kapağında müzik grubu olarak “Masada Chamber Ensemble” görünüyor olsa da, aslında çalan topluluk “Bar Kokhba Sextet” Karışık değil mi? İşin i çeri si ne gi ri nce kol ay ca alışıyorsunuz merak etmeyin. Bir de “Electric Masada” topluluğu var ki, punk, metal gibi türler haricindeki en ekstrem Zorn oluşumu bu herhalde. Masada projelerinde farklı müzik alanlarına el atan Zorn. Bu yazımda konu olan “Bar Kokhba”ya el atmadan önce Masada albümlerine el atmamız lazım. Lazım da bu işin içinden
John Zorn’un sakin görünüşü sizi yanıltmasın. Bu adamın ne yapacağı hiç belli değil...
nasıl çıkacağım bilemiyorum. Masada topluluklarından bahsettik değil mi? Şimdi ise albüm olan Masada'lardan bahsetmem lazım. Albümler Yahudi tarihindeki meşhur Masada ayaklanmasından almış isimlerini. İlk tur Masada albüm projesi aslında 10 albümden oluşuyor. Bu albümleri bulmak biraz zor. Ben geçtiğimiz sene zar zor tamamlamayı başardım. 1994 ile 1997 arasında yayınlanan 10 albümü çok sayıda konser, deneme albümü, takip ediyor. Yani liste oldukça uzun. Tahminen 15 albüm veya daha fazlasından bahsediyorum. Tam herşey tamamdır derken bir bakıyorsunuz “Bar Kokhba” Zorn‟un diğer projesi Lucifer: Book of Angels Volume 10‟da ortaya bir kez daha çıkıyor. Bu albümü çok severim. Burada geniş bir açıklama bulabilirsiniz. Aslına bakarsanız incelemede az bile yazmışım. Gelelim albüme diyeceğim ama bu pek kolay
olmayacak. Nedeni ise şu, “Bar Kokhba” albümünün içeriği aslında Alef, Beit, Gimel ve Dalet albümlerine dayanıyor. Bu albümler Masada serisinin ilk 4 albümü. Sonrasında gelen Masada albümlerinde bir kaç besteye de rastlamak mümkün. Buradaki besteler a l ı nı p “Masada Chamber Ensemble”ın yorumlayacağı hale getirilmiş ve düzenlenmiş. Albümde grup olan Masada‟dan tanıyacağınız isimler var, kemanda Mark F e l dm a n , ç e l l o da Erik Friedlander, basta Greg Cohen veya Mark Dresser, gitarda Marc Ribot, piyano da Anthony Coleman, klarnette David Krakauer veya Chris Speed , organ ve piyanoda John Medeski, davulda Kenny Wollesen ve trompette Dave Douglas. Bu müzisyenler bazı şarkılarda dönüşümlü olarak çalıyorlar.
başta olmak üzere bölge müzik mirası son derece ön plandaki öğe. Böylesine büyük müzisyenler söz konusu olunca caz ile etnik öğeler birbirine öyle bir yedirilmiş ki, 2 CD‟den oluşan albüm su gibi akıp gidiyor. Zorn gerçekten garip bir müzisyen, ilk dönem kayıtlarından bugüne kadar hep büyük bir özen var. Bu kadar büyük müzisyen birarada çalınca i nsan ayrıntıları kaçırmak istemiyor ve haliyle kayda bir miktar önem veriyor. Allah‟tan Zorn‟da önem vermiş ve kayıtlar çok iyi. Müzik ise bir alem. Etnik caz severler için güzel bir seçenek. HC John Zorn Masada Chamber Ensembles - Bar Kokhba Tzadik Records 2CD
Tüm albüm olan Masada projelerinde olduğu gibi İsrail
Stereo Mecmuası 19
SM Arşiv
CD Henry Threadgill Box Set Henry Threadgill (1944 – yaşıyor) Amerikalı besteci, saksafoncu ve flütçü. Özellikle 1970'lerde yaptığı albümler ve kurduğu topluluklarla fırtına gibi esmiştir. Bir çok müzik eleştirmeni onu bugün yaşayan en yaratıcı caz bestecisi olarak gösterirler. Bir çok kişi için müziğini dinlemek çok zorlu bir süreçtir. Ancak bestelerinin tadını almaya başladığınızda arşivinizin en önemli parçalarından birisi haline gelebilir. Threadgill‟in müzik hayatı 1960‟larda başlıyor. AACM‟nin bir elemanı olan müzisyen bu dönemlerde kendisi gi bi müzisyenlerle kaynaşma fırsatı bulduğu gibi müziğini de iletir.
20 Stereo Mecmuası
Ben sizin yerinizde olsam AACM‟yi iyice kurcalarım. 60‟ların sonunda Vietnam savaşı sırasında orduda görev yapan Threadgill, 1970‟lerde double basçı Fred Hopkins ve davulcu Steve McCall ile Air topluluğunu kurar. Bu döneminde de çok uçuk olarak karşılanmış bir oluşum. Artık ortaya çıkan müziğe radikal emprovizasyon mu demeli, avantgarde caz mı demeli bilemiyorum. Ancak ortada bir gerçek var ki, hem albümler çok değerli hemde bulması zor. Ben bir miktar Soul Note kaydını CD formatında bulup satın almıştım ama CAM Jazz, yavaş yavaş tüm Soul Note arşivini re-master ederek kutu setler halinde yayınlıyor. Fiyatlar gayet makul ve kayıtlar
çok başarılı. Set içeriği mükemmel Air'in yanında yine uçuk bir oluşum olan “Flute Force Four”la “Flutistry”, kendi Sextet'i ile kaydettiği “Spirit Of Nuff.. Nuff” daha ilerleyen yıllarda kurduğu New Air‟den “Air Show No.1” (Bu albümde Cassandra Wilson da var) kutuya dahil edilmiş. Kutu setlerini bulabilmek kolay değil ama ülkemize bir miktar geldi. Ben seti Öner Yumukoğlu sayesinde edindim. Kendisine de buradan teşekkürler. Türe meraklı olanlar atlamasınlar... Henry Threadgill The Complete Remastered Recordings on Black Saint & Soul Note CAM Jazz 7 CD Box Set
SM Büyüteç Altında
Müzik Hayvanı Yazımızın başlığı biraz şaşırtıcı değil mi? Müzik Hayvanı. Müzik Hayvanı bağımsız bir müzik oluşumu. Yurtdışında bu tarz oluşumlara independent label deniliyor yani bağımsız bir plak şirketi. Ancak ülkemizde bu tarz bir yapı pek bilinmediğinden müzik oluşumu bence Müzik Hayvanı‟nı anlatmak için uygun terim. Müzik Hayvanı oluşumundan ilginç bir şekilde haberim oldu. Biliyorsunuz geçmiş aylarda Yakaza Ensemble‟ın A‟mâk-ı Hayâl albümünü öve öve bitirememiştim. Hala da aynısını düşünüyorum. Bence son yıllarda dinlediğim -kendi türünde– en başarılı 5 albümden bir tanesiydi. Bu topluluğun bir parçası olan Eray Düzgünsoy vasıtası ile Facebook‟tan öğrendim Müzik Hayvanı‟nı. Oluşum albümlerini meraklılarla ücretsiz olarak paylaşıyor. İnternet üzerinden indirmek seçeneğinizin yanında CD olarak edinmenizde mümkün. Çeşitli müzik
22 Stereo Mecmuası
marketlerde Müzik Hayvanı y a pı ml a rı nı e di n e bi l m e ni z m ü m k ü n . Ş i m d i l i k edinebileceğiniz noktaların tamamı İstanbul‟da ancak internetten de indirme seçeneğimiz olduğundan bu büyük bir sorun olmuyor. Albümleri edinip beğenirseniz yazımın sonunda bulacağınız web adresi linkini kullanarak bağış yapabilirsiniz. Zorunluluk yok, alt miktar yok. Canınız nasıl istiyorsa o şekilde davranabilirsiniz. Ama albümleri indirip hoşunuza giderse karınca kararınca destek olmaya calışın derim... Bu tarz oluşumların en önemli özelliği bence müzisyenlerin hiçbir baskı olmadan arzu ettikleri şekilde yani serbest olarak istediğini yapabilme özgürlüğünü sağlamasıdır. Ancak her müzisyenin yaşamaya ihtiyacı olduğundan dinleyicilerin onlara destek vermesi gerekli. Bugün her alt türden deneysel müzik tarzları,
ilerici, serbest performansa dayanan müzikler, pek fazla seyirci ve dinleyici bulamıyor kendisine. Bu sadece Türkiye‟de değil, dünyanın her yerinde böyle maalesef. Hal böyle olunca müzisyen ve dinleyicilerin buluşmasını ve karşılıklı etkileşimini sağlamak için bazı formüller gerekiyor. Müzik oluşumları, web siteleri, blog‟lar bu amaçla kullanılabilecek enstrümanlar. Ben Türkiye için Stereo Mecmuası‟nı da bu statüde görüyorum. En azından elektronik derginin yönetimi bende olduğu sürece bu durum böyle devam edecek. Müzik Hayvanı‟ndan yayınlanan iki albümü sizlere tanıtayım. İlk albüm Eray Düzgünsoy‟un “Şifalı otlar için postlüdler” başlığını taşıyan albümü. Albüm neredeyse 27 dakikalık bir süreye sahip. Emeği geçenler ise oldukça kalabalık. Haydi gelin listeye göz atalım. Beste Özensoy: Obua. Bora Çifterler: Timpani, Trampet, Vibrafon. Ceren Erendor: Viyolonsel,
Çalışmalar sırasında çekilmiş fotoğraflar ve yayınlanan albümlerin kapakları
Piyano. Emrah Yilgin: Saksofon. Eray Düzgünsoy: Gitar. Ertan Sahin: Tuba. Ezgi Kaki: Korangle. Hülya Uysal: Flüt. Kamucan Yalçın: Klarinet. Kerem Murat Özdemir: Keman. Merve Darcan: Kontrabas. Serkan Emre Çiftçi: Trompet. “Şifalı otlar için postlüdler” toplam 16 şarkıdan oluşuyor. 16 şarkının 27 dakikalık bir albüm oluşturduğunu düşünürseniz, şarkılar çok uzun değil. Ancak bazı şarkıların çok daha uzun olmasını isterdim doğrusu. Örnek vereyim mesela Enginar veya Nar! Deneysel bir albümden bahsetmek her zaman zordur. Albümler genelde son derece içseldir. Belli bir forma sahip olmadıkları için bir dergi yazarı i çin okuyucul ara albümü anlatmak kabus gibidir. En kolay yönü alın dinleyin demektir. Müzik Hayvanı albümleri için bunu söylemek çok kolay. Zaten albümleri edinmek için ücret ödemenize gerek yok. Bilgisayarınıza ö z g ü r c e i n d i r e r e k
dinleyebilirsiniz. Bu tarz müziğe yabancı olan okuyucularımız için bir kaç öneri de bulunayım. Eminim ki bir çok insan web sitesine göz atacaktır. Bu tarz albümleri dinlerken herhangi bir beklenti içine girmeyin. Müthiş bir birliktelik, müthiş bir solo duymaya çalışmayın. Gözlerinizi kapatın ve müziğin sizi bir yerlere götürmesini bekleyin. Ne alaka diyeceksiniz ama zihninizi özgür bırakın. Bakalım siz neler düşünecek, neler hayal edeceksiniz. Sizlere bahsetmek istediğim ikinci mini albüm “Fragments” adını taşıyor. Emir Emre‟nin kendi bestelerini içeren albüm toplam 5 şarkıda oluşuyor. Şarkılar Emre‟nin gitarının elektronik öğelerle zenginl eşti rilmesi , çeşitli efektler ve bilgisayar bölümleriyle desteklenmesi ile oluşturulmuş. “Boğaz 953” isimli şarkıda Ertan Şahin destek vermiş. Bu şarkı pek güzel olmuş. Şarkılar şaşırtıcı derece de uzun ve karmaşık
yapıdalar. Açıkçası ben çok beğendim. Yine zihninizi serbest bırakabileceğiniz yapıdalar. Siz ne anlatmasını istiyorsanız şarkılar onu anlatıyor. Siz bu satırları okurken Ömer Sarıgedik‟in “Anomali” albümü bilgisayarıma iniyordu. Bu albümle alakalı düşüncelerimi de kendi bloğumda yayınlarım yakın zamanda. Ayrıca çok yakında Eray Düzgünsoy‟ün “Works” ismini verdiği albümü yine Müzik Hayvanı üzerinden meraklıların beğenisine sunulacak. Eğer albümleri beğenirseniz web adreslerini sık kullanılanlarınıza atmanızı öneririm. Önyargılarınızdan sıyrılıp aşağıdaki linkleri kullanarak Müzik Hayvanı web sitesine doğru yol almanızı tavsiye ederim... HC Müzik Hayvanı Web sitesi www.muzikhayvani.com Blog: http://muzikhayvani.wordpress.com
Stereo Mecmuası 23
SM Ayrıntılı İnceleme
!
CD Mutant – Blues In Z AK Müzik kendi web sitesi son dönemlerde çok daha sıkı bir şekilde güncelleniyor. Geçen gün yeni yayınlanan albümlere göz attığımda “Mutant – Blues In Z” CD‟sini görünce her zaman ki gibi merak başladı ve işi gücü bırakıp hemen albümü satın almak üzere yollara koyuldum. Albümdeki isimleri görünce albümün çok sıradan olmayacağı belliydi. Ama beklediğimden çok daha iyisi çıktı… Mutant 7 gitaristen oluşan bir topluluk. Bu gitaristler; Bakış Üstün, Eylül Biçer, Cansun Küçüktürk, Giray Gürkal, Deniz Güngören, José Blasco ve Şevket Akıncı. İlk olarak müzisyenleri tanımaya
24 Stereo Mecmuası
çalışalım. Bakış Üstün, genç bir müzisyen 1985 yılında Gebze‟de doğmuş. Biyografisinde lisede gitar çalmaya başladığı yazıyor. Genç yaşına rağmen çok iyi müzisyenlerden müziğin teorisi ve matematiğine dair dersler almış. 2000′li yıllarda Arıza Band müzik yapmaya devam etmiş ve Mutant ile daha önce gitar çalıştığı Şevket Akıncı ile aynı albümde buluşmuş. Eylül Biçer 1987 yılında İstanbul‟da doğmuş. Lise yıllarında gitar çalmaya başlamış. Önemli bir çok müzisyenden dersler almış. 2006 yılında “Moonshine” grubuyla Blues Brothers‟ın alt grubu olarak gitar çalan Biçer‟in “EVO Trio” adlı bir caz grubunda müzik çalışmaları devam ediyor. Cansun Küçüktürk yine genç yaşlarda olduğunu zannettiğim
bir gitarist. Kendisi hakkında internet üzerinde çok fazla bilgi bulamadım. Ancak İstanbul‟da çeşitli topluluklarda çalmış. Eğer hafızam beni yanıltmıyorsa rock topluluğu Bajar‟da da gitar çalmıştı. Giray Gürkal yine internet üzerinde fazla bilgi bulamadığım bir müzisyen. Gürkal, çok sayıda özgür doğaçlama projesi içerisinde bulunmuş. Müzisyenin iki albümü Amazon‟da denk geldi. Hey People! ve Gurkal ve Umut Caglar birlikteliğiyle “Musik For Walkie-talkies” Albümler şimdilik elimde olmadığı için bir şeyler karalamayacağım. Deniz Güngören yine oldukça genç bir müzisyen, 1987 doğumlu. Çeşitli rock topluluklarında müzik yapmış. Ben biyografisini ararken sinema ile alakalı sitelere denk geldim. Çeşitli dizi
Dış kapak gibi iç kapak tasarımı da müthiş görünüyor
ve film projelerinde de görev almış. José Blasco‟yu bazı Oğuz Büyükberber, Islak Köpek ve Şevket Akıncı konserlerinden tanıyoruz. Son olarak Şevket Akıncı 1972 doğumlu. uzun yıllar yurtdışında yaşayan Akıncı, rock gruplarında müzik yapmış . Meşhur Berklee College of Music‟te okumuş. 1990′ların sonlarında ilk albümlerini yayınlamış. Çok sayıda müzisyenle yaptığı çalışma var. Ancak geçen sene AK Müzi k‟ten yayınlanan Century albümünde beni tam can evimden vurmuştu ki hala büyük keyifle albümü dinlemekteyim. Bir çok genç müzisyenin bilgilerini bulmakta zorlandım. Genç müzisyenlerin bu konuda kendi sitelerini açmalarının yanında o nl a r ı bi l gi l e r l e doldurmaları gerekli sanırım. En azından benim işim kolaylaşırdı. Umarım ilerleyen yıllarda ülkemizde de “All Music” tarzı siteler kurulur. Müzikle uğraşan herkesin faydasına olacaktır böyle bir durum. Çünkü bana kalırsa Myspace ve türevleri ile vakit geçmez. Gelelim albüme. İlk olarak şarkı listesi; 1 Mezur A 2:01 2 Menschenheitsdammer 6:45
3 Corrections 3:47 4 Büyük saat 6:09 5 Gonzo fist 4:40 6 TV people 4:02 7 Maymun 5:13 8 Disconnectus erectus 4:35 9 1979 2:38 10 El topo 5:08 11 Ether party 2:56 12 Polka gerilla Albümü satın almadan önce ilk olarak Glenn Branca projeleri geldi. Malum çok gitarist olunca bu tarz bir çalışma mıdır diye merak ettim. CD‟yi alır almaz hemen dinlemeye koyuldum. Beklediğimden oldukça farklı bir ç a l ı ş m a o l d u ğ u n u söyleyebilirim. Köklerini caz, blues ve rock‟tan alan bir albüm. Ancak köklerin üzeri ardı arkası kesilmeyen doğaçlamalarla örülmüş. A tı ş m al a r , mi ni k s o l ol a r havalarda uçuşuyor. 7 gitarist olunca neredeyse 7 ayrı gitar tonu ve tekniği var. Temiz gitar tonlarının yanında bol bol distorsiyonlu gitarlar tonları da kullanılmış. Bu durumda albüm meraklı kulaklar açısından çok zengin. Albümde dominant bir sound yok. Hemen her şarkıda her dakika her şey değişebiliyor. Şarkının bir yerinde Blues etkileri alırken bir saniye sonra son derece sert bir rock hatta daha fazlasına dönüveriyor albüm. Özellikle
son iki şarkı olan “Ether Party” ve “Polka Gerilla” şarkılarını dinleyenler albüm geneli için bu duruma hak vereceklerdir. Bu arada özellikle “Polka Gerilla” bir kapanış parçası olarak çok eğlenceli bir finale vesile olmuş. Güzel bir sürpriz oldu benim açımdan. Albümün kayıtları Ergin Özler tarafından, miksajı Demirhan Baylan tarafından yapılmış. Albümün kapak fotoğrafı Deniz Kader‟e, tasarımı ise Candaş Şişman‟a ait. Albümün kayıt kalitesi gayet başarılı, CD‟nin tasarımını ise çok beğendim. Özellikle kapaktaki gitar ana temalı illüstrasyon pek hoş. Bu arada kocaman bir teşekkür AK Müzik‟e gidiyor. Son yıllarda yayınladıkları albümler açık konuşmak gerekirse bir çok plak şirketinin kaçacağı türlerde. Bu açıdan ülkemizde müziğin gelişmesi açısından önemli işler yapıyorlar. HC
Mutant – Blues In Z AK Müzik CD Müzik: 9/10 Kayıt: 8/10
Stereo Mecmuası 25
SM Kısa Kısa
LP
LP
!
LP
Oscar Peterson And Nelson
Illinois Jacquet—Swing's The
Riddle The Trio And Orchestra
Thing On
Speakers Corner LP
Speakers Corner LP
Nelson Riddle ismi ilk bakışta çok tanımadığınız bir isim olabilir. Ancak uzun yıllar kurduğu büyük orkestralarla ortalığı kasıp kavuran Riddle, Ella Fitzgerald, Frank Sinatra, Dean Martin, Nat King Cole gibi önemli isimlerle çalışmış. Bu isimlerle çalışırken onun aranjör ve besteci kimliği ön plana çıkıyor. Zaten Sinatra onun için gelmiş geçmiş en önemli aranjörl erden bir t a n e si di r d e mi ş ti r . O s c a r Peterson ise piyano virtüözü olmasının yanında farklı toplulukları ile caz müzikte kendisine haklı olarak önemli bir isim yapmış ve ülkemizde de caz dinleyicileri tarafından çok sevilen bir isim. İkili bir araya geldiğinde bir tarafta Riddle‟ın kompozisyonları bir tarafta da Peterson‟ın doğuştan gelen müzik kabiliyeti ile dinlenmesi keyifli bir albüm çıkmış ortaya. Albümde ben bu melodiyi bir yerlerden hatırlıyorum cümlesini bol bol söyleyeceksiniz. Hemen söyleyelim albümdeki bir çok melodi Duke Ellington, Thelonious Monk, Benny Goodman gibi önemli isimlerden tanıdık. 1964 yılında Verve etiketi ile yayınlanan albüm insanı sıkmayan bol swing‟li yapısı ile dikkat çekiyor. HC
Illinois Jacquet, Amerikalı bir müzisyen. Tenor saksafonu ile attığı bazı sololar caz tarihinde kendisine yer bulmuştur. Jacquet farklı müzik tarzlarında da çalmaya son derece istekli bir müzisyendi ve hem baladlar hemde hızlı şarkılarda başarılı performanslara imza atabiliyordu. Müzik kariyerindeki en önemli gelişme 1940‟ların ortasında Count Basie orkestrasına katılmasıydı. Bu aslında çok riskli bir adımdı Jacquet için. Çünkü Lester Young‟ın orkestradan ayrılmasıyla onun y e r i ni alacaktı. Bu yıllardan itibaren müzikal anlamda kendisini geliştiren Jacquet, “Jazz at the Philharmonic” konser serilerinde çok önemli performanslara imza attı. Bir çok müzik tarhiçisi açısından “R&B” “rock and roll”da kullanılan saksafon bölümlerinde önemli bir etki sahibidir. Hatta 1942 yılında Lionel Hampton orkestrasında “Flying Home” şarkısında attığı solo ile 18 yaşında müzik tarihine girmiştir. Albümde Jaquet‟e süper bir kadro eşlik ediyor; Roy Eldridge, Jimmy Jones, Herb Ellis, Ray Brown ve Jo Jones. Achtung, Harlem Nocturne ve Las Vegas Blues şarkılarına dikkat. HC
Söz konusu Bill Evans olunca bir çok okuyucumuzun yeni çıkan plakları yakından takip ettiğini yakınen biliyorum. Speakers Corner belirli aralıklarla saklı kalmış Evans kayıtl arını yayınladıkça hepimiz çok mutlu oluyoruz. Yine bir konser kaydını mercek altına alalım. "Bill Evans At Town Hall"da büyük müzik adamı yine üçlü bir formasyonda basta Chuck Israels ve davulda Arnold Wise kendisine eşlik ediyor. Plak konserin birinci bölümünü içeriyor umarım yakın zamanda i kinci böl ümde yayınlanır. Albümün en önemli performansı konserden iki hafta önce vefat eden babasının anısına çaldığı yaklaşık 13 dakikalık bölüm. Böylesine duygu dolu bir şarkı (belki medley demek daha doğru olur) için bile alınabilecek bir plak. Bilindik iki melodi üzerine yaptığı emprovizasyon müthiş. Plakta ayrıca "I Should Care", "Spring Is Here", "Who Can I Turn To" ve "Make Someone Happy" gibi klasiklerin Evans tarzı yorumları dinleyiciyi mest edecektir. Speakers Corner plağı gatefold formatında yayınlamış. O r i j i n al kayıt üzer i n d ek i remaster çalışması da çok başarılı. Almamış olanları acilen listelerine eklemeleri gerekli!
Müzik: 8/10
Müzik: 8/10
Müzik: 9/10
Kayıt: 8/10
Kayıt: 9/10
Kayıt: 9/10
Bill Evans At Town Hall Speakers Corner LP
Stereo Mecmuası 27
SM Kısa Kısa
CD
Mary Lou Williams Collective – Zodiac Suite İlk canlı performansı Mary Lou Williams tarafından Carnegie Hall‟da New York Philarmonic orkestrası eşliğinde verilmiş olan ve bestecinin tanıdığı müzisyenlerin astrolojik burçlarını göze alarak bestelediği eserin (Örneğin: koç: Billie Holiday & Ben Webster, boğa: Duke Ellington & Bing Crosby, yengeç: Lena Horne) 60 yıl gibi bir aradan sonra piyanist Geri Allen önderliğinde yeniden yorumu. Eşlik edenler: basta Buster Williams ve davulda Billy Hart
28 Stereo Mecmuası
veya Mary Lou Williams ile bizzat çalışmış olan Andrew Cyrille.
biri Mary Lou Williams‟a teşekkür niteliğinde olan Geri Allen bestesi de bonus.
Hepsi günümüzün kalbur üstü c a z m ü z i s y e n l e r i . Performansları da, bekleneceği üzere birbirilerini tamamlayıcı ve son de rec e uyumlu. İstisnasız olarak her burca adanan beste farklı doğaçlamalarla süslenerek daha da ileriye götürülmüş, aslına sadık kalmakla beraber daha “güncel” hale getirilmiş.
B.M.
Orijinal plakta bulunmayan ve
Mary Lou Williams Collective – Zodiac Suite Revisited – Mary Records - CD Müzik 8/10 Kayıt 8/10
SM Kısa Kısa
CD
Mary Lou Williams – Zodiac Suite
Mary Lou Williams 1910 doğumlu, Amerikalı caz bestecisi, piyanisti ve aynı zamanda orkestra için aranjmanlar yazarıdır.
Kendi radyo programı, 100‟ü aşkın değişik formatlarda plakları, sayısız ünlü müzisyenle çalışmaları ve dünya turneleri dahil olmak üzere yine sayısız konserler vermiş olmasına karşın genel kitle dinleyicilerinden ise “müzisyenlerin müzisyeni” olan bir sanatçıdır. 1945 yılında, solo, basta Al Lucas, ve/veya davulda Jack Parker ile
kaydettiği bu eseri hiç kimse kayıt kalitesi için dinlemez ancak Duke Ellington, Louis Armstrong ve Benny Goodman için aranjman yazan, Thelonious Monk, Charlie Parker, Dizzy Gillespie veya Miles Davis gibi isimlere hocalık yapmış birisinin müzikleri, besteleri ile dolu olduğu için dinler. Yeni basım CD‟de daha önce yayınlanmamış olan alternatif kayıtlar da var. Caz tarihinde bir köşe taşı mı desem, başyapıt mı desem, başlı başına bir esin kaynağı mı
desem, bilemiyorum. Her caz koleksiyonuna lazım. B.M.
Mary Lou Williams – Zodiac Suite Smithsonian Folkways - CD
Müzik 10/10 Kayıt: tarihi
Stereo Mecmuası 29
SM Saygı Duruşu
Gil Scott-Heron’un Ardından Gilbert Scott-Heron veya bizim tanıdığımız ismiyle Gil ScottHeron (1 Nisan 1949 – 27 Mayıs 2011) vefat etti. O bir müzisyen, şair, yazar ve konuşmacıdır. Onun müzik yolculuğu caz, blues ve soul müziğin bir karışımıdır. Müziğini sözlerle desteklemesi onun en önemli özelliklerindendir. Sözler genelde sosyal olaylar ve dolayısıyla politik bir içeriğe daha doğrusu karşıtlığa sahiptir. Vokal tekniği son derece kendisine özgüdür. Bunun en önemli sebebi bir şeyler söylemek, anlatmak istemesinden kaynaklanır. Bazen konuşur gibi anlatır şarkılarını, bazen sözleri bir şiir gibi okur, bazen de öylesine hızlaca bir şeyleri anlatmanın derdine düşer ki, benim gibi zayıf İngilizcesi olanlar ortada dönüp dolaşan konuyu anlamakta zorlanır. CD veya plak kapakçığının yardımına başvurur.
30 Stereo Mecmuası
Gil Scott-Heron‟un müziğinden bahsettiğimizde ismini mutlaka anmamız gereken bir isim var; Brian Jackson. 1970′lerde üniversite sırasında tanışan iki önemli isim uzun yıllar birlikte çalışırlar. Gil Scott-Heron‟un bir şeyler söylemek istediğini yazdım. Özellikle 1970′lerin sonlarında politik zenci hareketinin hız kazanmasıyla sözlerinde ve şiirlerinde önemli bir dönüşüm yaşanır. 1960′larda ve 1970′lerdeki meşhur “Black Power” hareketinden etkilenmiştir. Black Power nedir derseniz, bir nevi Amerika‟da yaşayan Afrika kökenlilerin beyazlara karşı üstünlüğünü savunan siyasi görüştür. Bu görüşün müzik dünyasında özellikle de siyah müziğinde önemli etkileri olmuştur. Müzik tarihçilerine göre Gil Scott-Heron bir yönüyle soul
müziği derinden etkilemiştir. Neo-soul denilen tür, bir yönüyle bir şeyler anlatma konusunda onun yolundan gider. Sözlerin daha önem kazandığı bu yeni soul akımı özellikle 1990′larda popülerlik kazanmış. Bu türe çok hakim olmadığımdan fazlaca yorum yapmayacağım. Gil ScottHeron‟un asıl etkilediği müzik türü hip hop‟tur. Çoğu insan bu müziği dans edilen kızlardan ve spor arabalardan bahsedilen bir müzik türü olduğunu zanneder. Ancak durum pek öyle değildir. Politik söyleme sahip son derece üst düzey sözler yazan hip hop toplulukları vardır. Bu toplulukların bir çoğu Gil ScottHeron‟u müziklerinin babası olarak kabul eder. Gil Scott-Heron işte bu yüzden çok önemli bir isim. O ölene kadar müzik yapmaya devam etti. Hatta 2010 yılında “I‟m New Here” isimli bir de albüm yayınlamıştı. Ne diyelim toprağı bol olsun… HC
SM Ayrıntılı İnceleme
LP Sarah K - Water Falls Sizlere Stockfisch kataloğundan tanıtacağım albüm Amerikalı besteci ve yorumcu Sara K'nın Water Falls albümü. Sanatçı Blues, folk ve caz tarzlarının bileşiminde eserler ortaya koymakta, ayrıca iyi bir akustik gitar virtüözüdür. Sanatçının 2001 yılında Stockfisch'ten yayımlanan ilk albümü olan Water Falls sonrası 2003'te Live In Concert, 2006'da Hell or High Water yine S t o c k f i s ch ' t e n y a y ı nl an an
32 Stereo Mecmuası
albümleridir. Sanatçı 2009'da yine aynı firmadan Made In The Shade albümünü bir veda albümü olarak çıkarmış ve Stockfish'ten öncesinde de uzun yıllar süren müzik kariyerine son vermiştir. Konumuz olan Water Falls albümüne gelirsek içeriğinde oniki parçadan oluşan albümün tanıtmakta olduğum uzun çalar formatı firma tarafından double LP olarak hazırlanmış. Albümü dinlerken firmaya özgü net pürüzsüz kayıt hemen dikkat çekmekte ve her ufak detay
kayıt içinde algılanabilmekte. Buna birde sanatçının harika yorumu ve gitar partisyonlarını da ekleyince dinlemeye doyulamayan güzel bir blues çalışması ortaya çıkmakta. Sizlere yine bu albümde uygulanan plak mastering konusunda da altta bilgi vermek isterim: Plak mastering işleminde stereo'yu oluşturacak 2 sinyal esastır. Bu sinyaller pikap dönüş hızının yarım devri kadar bir zaman aralığı sağlarlar. Bu
33 1/3 devir albümlerde 0,909 saniyedir. İlk varan sinyal basılmaz ve kesme iğnesinin mekanizması için kontrolör olarak kullanılır. Dolayısıyla müzik yolları yada çizgileri (bunu İngilizce de groove olarak adlandırmaktayız) için gereken 0,9 saniye kesme iğnesi çalışma aralığı hesaplanır.
parametreler tarafından belirlenir. Örneğin kazanç ve faz korelasyonu gibi. Analog bant makinelerinin kullanıldığı zamanlarda ön sinyal ile kesim sinyali teybin 2 kafası arasındaki bant kısım tarafından belirlenirdi. Bugün kesim sinyali genellikle dijital master'lardan alınmakta dolayısıyla bu maksat için dijital geciktirme kullandığını belirtmekte Stockfish.
analoğa çevirmek için yüksek kaliteli D/A Daniel Weiss konvertör kullanmaktalar. Bu cihazın stüdyolar için olanı GAMBIT DAC1 ve ev kullanımı için olan odyofil tipi ise MEDEA'dır. Şarkı Listesi; Side A: Yatahyta Running Away from You Turned My Upside Down Side B The Painter Waterfalls (Would You) Break My Heart
Üstte DMM kesim iğnesi (SX 82) operasyon halinde görülmekte. Burada ince saydam tüp mari feti yl e bobinlere soğutma için helyum sağlanmakta Müzik yolları ya da çizgileri (grooves) için bakır plaka üstündeki gerekli boşluk farklı
Side C: Step On Mine Destination All Your Love (Turned To Passion)
Ses istasyonunda 2 stereo sinyali 4 kanallı EDL e vererek gerekli zaman aralığını ön ve kesim sinyalleri için elde etmekteler Sesi dijitalden
Side D: In The Fall(Maggie's Dream) Blind-Hearted Anynore Bülent Şaman
Stereo Mecmuası 33
SM Kısa Kısa
CD
LP
CD
Bireli Lagrene Gipsy Project:
Dewey Redman - Tarık
KonstruKt ve Peter Brötzmann -
Move / Dreyfus CD
BYG Actuel Plak
Dolunay / Ares Müzik CD
Bireli Lagrene, farklı tarzlarda albümler yaparak dinleyicilerini şaşırtma potansiyeli yüksek bir müzisyen. Bazen büyük bir orkestrayla, bazen rock‟a yakın bir sound‟la karşımıza çıkan Lagrene asıl olarak Reinhardt müziğinin günümüzdeki en önemli tesilcisi. Şahsen ben en çok bu tarz albümlerini tercih ediyorum. Move, Django Reinhardt‟ın ortaya çıkarttığı özel çingene müziğini modernize etme çalışmalarındaki önemli bir adım. Move albümünde kullandığı formül biraz farklı. İsterseniz müzisyenlere bir göz atalım. Zaten farklılığı anlayacaksınız. Hono Winterstein gitar, Franck Wolf saksafon, Diego Imbert double bas. Gördüğünüz gibi Lagrene klasik formasyonlarında alıştığımızın aksine (keman olmamasına dikkat) daha caza dönük bir dörtlü ile kaydetmiş albümü. Bu sayede Django‟nun müziğinin farklı formlara girmeye ne kadar müsait bir tarza sahip olduğunu da görüyoruz. Benim açımdan çok başarılı bir çalışma. Muhtemelen Reinhardt‟ın müziğini seven okuyucularımız bu farklı yorumu da seveceklerdir. Şu üçlü kombo‟ya ö z el l i kl e di k k a t; Nuages, Cherokee ve Danse Norvegienne! HC
1 Ekim 1969 BYG Actuel Records çıkışlı, 2001'de yeniden y a yı nl a na r a k c az se v e r l e r e çöldeki vaha hissi yaşatan, benzersiz musette tonuyla açılan eşsiz Ethnic-Free Jazz albümü, bir Dewey Redman şaheseri Tarik.
KontruKt, bizden bir caz topluluğu. Ama a l ı şı l m ı ş çizgilerin son derece dışındalar. Ülkemizde (ve görünüşe göre) çok aşırı geniş bir dinleyici kitlesi olmayan serbest caz ve emprovize müzik çalıyorlar. Ülkemizde son yıllarda bu alandaki gelişmeleri büyük keyifle takip ediyorum. Umarım hep birlikte dinleyici kitlesini genişleteceğiz. KonstruKt, 2008 yılında yayınladıkları Dolunay albümü ile gerçekten önemli sürprizler içeren sıradışı bir caz deneyimi sunuyor. KonstruKt, nefesli enstrümanlarda Korhan Futacı, gitarda Umut Çağlar ve davul ve vurmalılarda Özün Usta ve Korhan Argüden‟den oluşuyor. Albümde bir isim var ki, serbest caz sevenler için bambaşka bir öneme sahip; Peter Brötzmann. Benim için de çok önemli bir müzisyen. KonstruKt‟ün bir önceki albümünde de Sun Ra‟dan tanıdığımız ve sevdiğimiz Marshall Allen var. Dolunay için söylenecekler pek az. Müthiş keyifli bir albüm. Brötzmann‟ın yaşına göre performansı, genç müzisyen arkadaşların performansına veya tutkusuna mı şapka çıkartılmalı bilemiyorum. Alın, destekleyin. Bir de buraya göz atmanızı şiddetle tavsiye ederim.
Müzik: 8/10
Müzik: -/10
Müzik: Müthiş keyifli /10
Kayıt: 7/10
Kayıt: 8/10
Kayıt: Kimin umurunda :)/10
34 Stereo Mecmuası
Aynı zamanda Redman'ın büyük oğlunun adı. Ornette Coleman'la geçen yıllarının ardı ndan köklerine bağlı kontrbasçı Malachi Favors Maghostut'la dönemin (değeri bilinmeyen) usta plak şirketi BYG bünyesinde tanışan Redman, yine Coleman'ın sağlam sidemanlerinden baterist Ed Blackwell'ı da yanına alarak piano-less trio'sunu oluşturmuş. Hatta o sıralar avrupa turnesindeki Redman albümü paris'te kaydetmiş ve paris? oui! adlı leziz parçayı da buraya adamış. Öte yandan albümün açılış şarkısı Tarik'ta Ed Blackwell'ın free jazz duayenliğini kanıtlayan ritmini ve sırtını Malachi Favors'ın kemik tonlarına yaslayan Dewey Redman'ın Musette (Çin zurnası) tonunu beğenmemek mümkün değil. Unutmadan, Related & Unrelated Vibrations'ın mucizevi bir final oluşturduğunu eklemek isterim. Can Tutuğ
SM Kısa Kısa
CD
!
LP
LP
Eric Bibb - Booker’s Guitar
Muddy Waters - At Newport
Chuck Berry - St. Louis to
Telarc CD
1960 / Speakers Corner Plak
Liverpool / Speakers Corner Plak
1951 doğumlu Eric Bibb ülkemizde de çok sevilen bir Amerikalı blues müzisyeni. Uzun yıllar önce Avrupa‟ya taşınan Bibb, 2010 yılı albümünde sık sık karşılaştığımız şekilde bir anma albümüne imza atmış. Bu albüme konu olan müzisyen Booker T. Washington White veya onu tanıdığımız ismiyle; Bukka White. Mississippi doğumlu White, ile bir diğer blues devi B.B. King, akrabalar. Bu önemli isim, metal gitar denilen (Amerikada national guitar deniyor) özel bir gitar çalan önemli isimlerden bir tanesi. 1909 yılında doğan müzisyen ilk kaydını Victor Records için 1930 yılında yapmış. Kendisine özgü bir stil yaratan White, özellikle gospel‟de gördüğümüz son cümlenin belli satı rl arda tekrarlanması geleneğini blues‟a taşımıştır. White ilerleyen yıll arda unutul muş ancak 1960‟lardaki Blues‟un araştırma ve yeniden yükselme döneminde tekrar hatırlanmıştır. Hemen her blues müzisyeninin hayatında olduğu gibi White‟ın hayatı da efsanelerle örülüdür. Bibb, bu efsaneleri güncel bir yorumla günümüze taşıyor. Albüm klasik Bibb çizgisinde. Blues severler mutlaka göz atsınlar. HC
McKinley Morganfield veya tanıdığımız ismiyle Muddy Waters Stereo Mecmuası‟nda devamlı bahsettiğimiz isimlerden bir tanesi. Modern Chicago blues‟unun babası olarak kabul edilen Waters, Amerikan blues tarihini etkilemesinin yanında 1960‟larda İngiliz blues hareketini daha sonra da rock‟n‟ roll dünyasını etkilemiştir. At Newport 1960, meşhur Newport festivalinde yapılan bir kayıt. Kaydın en önemli özelliği Waters‟a eşlik eden müzisyenler. İsterseniz hemen bir göz atalım. Otis Spann piyano ve vokaller. Pat Hare gitar. James Cotton armonika. Andrew Stephens bas ve Francis Clay davul. 1960 Newport festivalinin bir de önemli bir özelliği var, resmen isyan çıkıyor. Waters konserde I Got My Brand On You", "Hoochie Coochie Man" ve "Tiger In Your Tank” gibi şarkılarını yorumlamış hemde müthiş bir şekilde! Muhtemelen bu konser kaydı blues tarihinin en önemli kayıtlarından bir tanesi ve bence blues severlerin arşivlerinde bir şekilde olması gerekiyor. Müzik mükemmel, plak baskısı çok başarılı, ülkemizde de b ul un u y o r . Eh daha ne duruyorsunuz? HC
St. Louis to Liverpool, Chuck Berry‟den müthiş bir rock‟n‟roll albümü. 1964 yılında Chess Records tarafından yayınlanan albüm Speakers Corner tarafından plak formatında yeniden yayınlandı. 1963 yılında Berry neredeyse 2 yıl süren hapis cezasını çekip serbest kalı yor. Hapi shane ‟deyk en aralarında “Beach Boys”un da bulunduğu beyaz gruplar onun şarkılarından fazlasıyla etkilenip (aslında daha ileri gidilebilir) listelerde başarı kazanmışlar. Hatta 1960‟larda ortaya çıkan İngiliz blues akımı da Berry‟i bu müziğin bir nevi babası olduğunu göstermek için bu plağın hazırlığına başlanır. Chess Records, albümü yayınlayınca hem Amerika hemde İngiltere‟de önemli başarı kazanır. "No Particular Place to Go;" "You Never Can Tell;" "Promised Land" albümde bence en çok öne çıkan şarkılar. Albüm çıktığı dönem ve albümün yapısı itibarıyla çok önemli. Türü sevenlerin arşivlerinde bulunması gereken bir albüm. Speakers Corner albümün plak baskısında bence müthiş bir iş yapmış. Hatta daha önce yayınlanmış MoFi‟nin altın diskinden bile daha başarılı. HC
Müzik: 7/10
Müzik: 10/10
Müzik: 9/10
Kayıt: 8/10
Kayıt: 8/10
Kayıt: 8/10
Stereo Mecmuası 35
SM Biyografi
Bu yazının başlığı konusunda iki seçenek konusunda çok kararsız kaldım, ilki kazara yada Kazaen Şarkıcı idi . Bu başlık bana oldukça didaktik geldi, hem tüm olayı baştan anlattım bitti gibi oldu hem de her ne kadar tamamıyla gerçek olsa da olay biraz çocukluğumuzun Türk filmi formatına girdi, genç kadın kaza geçirir sakat kalır, genelde bizde kör olur, sonra pat aşkın gücü falan gözler açılır, aşıklar kavuşur halbuki Melody Gardot‟yu bugünkü noktasına getiren geçirdiği korkunç kaza değil tam aksine kazadan sonraki mücadelesi ve direnişidir. İşte bu nedenle Kadın Sisyphos, oldukça feminen görünümlü bu kadına çok daha fazla uymakta.... hem
Kadın Sisyphos / Melody Gardot mücadelesi, hem öyle bir kazadan sağ çıkması adeta gerçek Sisyphos‟un ölüler ülkesine girip çıkmayı başaran tek canlı olması gibi etkileyici... Neyse, abarttığımı düşünen varsa yapacak bir şey yok... Ben yine de Melody Gardot‟nun müziğini merak ediyorsanız bu mitolojik açılışlı yazıyı okuyun derim. Melody Gardot‟nun yaşamının ilk bölümüne göz attığımızda, sanatçının 9 yaşında piyano çalmaya başladığını 16 yaşından itibaren ise Philadelphia‟daki barlarda Cuma ve Cumartesi geceleri 4 saat boyunca The Mamas & the Papas„tan Duke Ellington„a
hatta Radiohead‟e kadar geniş bir müzik aralığında, ama sadece kendisinin belirlediği parçaları çaldığı hakkında bilgilere rastlıyoruz. Bu müzik seçimi bizlere bugünlerde sunduğu caz ve blues‟un kadınlara özgü bir tutkuyla yapılan karışımı olarak yansımış. Genç Melody‟nin yaşamı kendi halinde devam ederken 2003 yılında, daha 19 yaşındayken, uğradığı bir trafik kazası çok ciddi ve kalıcı yaralar almasına neden oldu. Bi sikl etiyl e giderken bir jipin onu altına al ması s onu cu , b aşı nda , belkemiğinde ve kalça kemiğinde kısaca tüm
Stereo Mecmuası 37
Gardot‟un büyük kalabalıklara ulaştığı albüm My One and Only Thrill‟in kapağı
vü cu dund a ci d di kı rı kl a r meydana gelen sanatçı tam bir yıl boyunca, hastanede hiç kıpırdamadan sırt üstü yatmak zorunda kalır. Gardot‟nun beyninde meydana gelen hasar tıbbi adı anomia olan, isimleri ve nesneleri hatırlayamama olarak özetleyebileceğimiz bir rahatsızlığa neden olur. Bunun sonucunda hayatımızdaki en basit şeyleri, örneğin diş fırçalamak ve yürümek, konuşmak gibi fonksiyonları yeniden öğrenmesi gerekir. Ayrıca hafızasında kısa ve uzun dönemler ile ilgili oluşan kayıplar en önemlisi ani ışık ve sese karşı gösterdiği kitlenme derecesinde tepkiler de tüm bunların üstünde yer almakta. T üm bunlar ı aşan, k endi deyimiyle her gün Everest dağına tırmanan, bir sanatçıyı ve
38 Stereo Mecmuası
müziğini “caz ve blues‟un kadınsı bir tutkuyla yapılan karışımı” diye nitelemek asla onu ve müziğini hafife almak değil tam tersine bu tutkunun ancak bir kadında olabilmesine duyduğumuz saygıdan ileri geldigini belirtmekte fayda var. Peki nasil olur da çoğu insanın tedavi sürecini bile atlatıp atlatamayacağı böyle bir kazadan bugünkü Grammy adaylığına ulaşır. Bunun sırr ı k endi deyimiyle her gün Everest‟e tırmanmasında, bana göre ise ölüler diyarından geri dönüp Sisyphos gibi koca koca kayalar yerine yeniden ö ğr e n m ek zorunda k aldığı kelimeler i beyninin bir köşesine yerleştirip ertesi gün belki de aynı kelimeleri yeniden öğrenip yeniden beynine yerleştirip muhtemelen de ertesi gün bunu yapacağını, yapmak
zorunda kalacağını bilmekte yatıyor. Melody Gardot‟nun bu inanılmaz iyileşme sürecine nasıl bir tedavinin yardımcı olduğuna gelince, bu topraklara hiç yabancı olmayan bir terapinin, müzik terapisinin tüm bu iyileşmeyi sağladığını görüyoruz. Yaşadığı hafıza kaybı ve ifade zorluğu gibi sıkıntıları müzikle atlatacağına inanan bir tıp adamının sayesinde, kendi deyimiyle bitkisel dönemini, yattığı yerde kendini müzikle ifade ederek, besteler yaparak geçirmiş. Bu arada her ne kadar piyano çalsa da bugün sıklıkla çaldığı gitarı gerçek anlamda yattığı yerden öğrenmiş. İlk albümünün adının Some Lessons, The Bedroom Sessions yani, bazı dersler, yatak odası seansları olması, ilk anda yarattığı cinsellik dolu izlenime rağmen aslında Melody Gardot‟nun kendine has mizah
Basın bültenlerinde kullanılan büyük özenle çekilmiş fotoğraflar gerçekten çok güzel :)
anlayışının sonucu olarak yatalak olarak geçirdiği dönemle dalga geçen bir isim. Hastanede yattığı dönemde bırakın şarkı söylemeyi ya da konuşmayı, mırıldanmayı bile yeniden öğrenen bir insanı şarkı söylemeye bu denli hangi içgüdü iter, böylesine bir tecrübeyi çok şükür ki yaşamamış olan, benim gibi insanların verebileceği bir cevap değil. Ancak müziğin tedavi edici etkisine veya en yalın haliyle müziğin kendisine olan inancının, onu ilk konserlerine vücuduna bağlı olan ve kısaca TENS denilen (Transcutaneous Electro-Nerve Stimulator kısaca acıyı azaltmaya yönelik, akü ile çalışan bir stimulatör/uyarıcı) bir cihazla çıkma gücünü verdiğini söylemek lazım. Müziğin kendisi için ne
ifade ettiğni soranlara; müzik benim için her şey, benim mutluluğa sahip olmama, hatta bugün her kimsem o olabilmeme neden olan sebep diye açıklıyor. Başka bir röportajında müziği onu yattığı yerden elinden tutup kaldırarak nereye kadar süreceğini hesaplamadan beraber yürüdüğü bir insan, bir dost olarak tanımlıyor. Melody Gardot‟nun EP formatında olan ilk albümü olan Some Lessons, The Bedroom Sessions‟ı bir yana bırakırsak başlangıç albümü sayabileceğimiz Worrisome Heart 2008 yılında piyasaya çıkmış. Bu albümü tanımlarken, son derece kişisel , tıpkı günlük yazmak , kafamda duyduklarımı kağıda dökmek gibiydi diye anlatıyor Gardot. Albümün adını Worrisome Heart
(Kaygılı/Huzursuz Kalp) isimli bestesinden almasını ise o dönemdeki durumunu en iyi anlatan şarkı olmasından kaynaklandığını anlatıyor. Worrisome Heart albümünden sonra Madeleine Peyroux, Norah Jones hatta Ella Fitzgerald ve Billie Holiday gibi caz ikonları ile karşılaştırılmasını ise, müzik yapmanın rekabet etmeye yönelik bir kavram olduğunu hiçbir zaman düşünmediğini, hiç bir müzisyenin yaptığı müziği bu anlamda analiz etmediğini, kişinin müzik yapmasının kendi içinde yeteri kadar büyük bir başkaldırı ve meydan okuma olduğuna inandığını belirterek tevazuyla karşılıyor. Tüm bu sanatçılar ile karşılaştırılmasını ise insanın doğasından kaynaklanan benzerlik bulma çabası veya
Stereo Mecmuası 39
2000‟lerin caz ikonu olarak nitelendirilen Gardot bu durumu kabullenmiş gibi:)
mukayese duygusundan kaynaklandığını düşündüğünü, bu sanatçıların müziğinin kendisini her halükarda hem insan hem sanatçı olarak zaten yücelttiğini belirtiyor. Bu sene piyasaya çıkan albümü My One and Only Thrill , Melody Gardot‟nun müziğinin ana unsuru olan piyanonun temel olarak aynı kalmasına karşın latin müziğinden de esintiler de taşımakta. Çok sıkı bir Nina Simone ve Caetano Veloso hayranı olan Melody Gardot bu iki dev sanatçıya olan hayranlığını son albümünde son derece keyifli, fazla kaçmayan bir latin etkisini nota aralarına yerleştirerek göstermiş. My One and Only Thrill sanatçının aşırı ve ani seslere olan duyarlılığından dolayı yine sınırlı sayıda enstrüman ve müzisyen ile gerçekleştirilmiş. Büyükannesine ithafen yorumladığı Over the Rainbow hariç albümdeki tüm şarkılar Melody Gardot‟ya ait. Bir çok eleştirmenden çıkar çıkmaz
40 Stereo Mecmuası
olumlu eleştiriler alan albüm 3 dalda Grammy'e aday gösterilmiş. Melody Gardot bu iki veya iki buçuk albümünün dışında bir çok caz sanatçısına vokali ile de eşlik etmiş. Bunlardan benim ilk aklıma gelen Herbie Hancock‟un piyanosuna eşlik ederek yorumladığı çok güzel bir Joni Mitchell bestesi olan Edith and the Kingpin. (Youtube‟da bu yorumun videosuna ulaşabilirsiniz) Bundan başka sevgili dostum Tevfik Tozkoparan‟ın geçenlerde hediye ettiği eski tüfek Charlie Haden ve Quartet West yoldaşlarının Sophisticated Ladies albümünden If I‟m Lucky (Joseph Myrow / Eddie Delange) yor umunu söyleyebiliriz. Bugün 26 yaşında olan Melody Gardot‟nun sesini dinlediğinizde duygusal yetkinliğini yaşıyla bağdaştıramayacağınız bir teknik ak ıcılık la k ullandığını f ar k edeceksiniz. Bu belki de bir çok insanın yaşamadığı acı tecrübelerin ruhuna yansıyan
kısmı, ancak şunu da unutmamak lazım ki bir kazanın enkazından, müziğin insan yaşamıyla bir leşmesi ve onu tekrar yaratması ortaya çıkmış. Hangisini seçerseniz seçin ister Worrisome Heart ister My One and Only Thrill, koyun bir kadeh şarap (başka bir içki değil, zira Melody Gardot bir şekilde şarabın hem kalender hem aristokratlara yönelik ruhuna sahip) keyifle dinleyin. Umarım onu yerden kaldıran müzik daha uzun yıllar elini bırakmaz ve bizler de keyifle dinlemeyi sürdürürüz. İlgilenenlere önemli not: Müzik terapisi sanatçının yaşamında öylesine önemli bir yer kaplıyor ki kişisel sitesinin önemli bir bölümü müzik terapisi ve makrobiyotik beslenmeye ay ır m ı ş. İ l g i len en ok ur l ar sanatçının sitesinden detaylı bilgilere ulaşabilir . Aydın Eroğlu
!
SM Kısa Kısa
CD
CD
CD
Nim Sofyan - Agora
Trio Tzane - Gaitani
Sevinç, Karademir, Kartal -
Galileo Music CD
Naive / AK Müzik CD
Dönüş Yolu / AK Müzik CD
Ni m So yfan , bi r yanı yl a Avusturya‟lı bir topluluk ama... Topluluğun kadrosuna bakınca ama bölümünü anlayacaksınız. Alp Bora, vokal, gitar. Paul Dangl, keman. Johann Öttl, trompet. Gerald Selig klarnet ve flüt. Roland Mach, bas ve Klaus Fürstner davul. Albüm Ekinoks Müzik vasıtasıyla elime ulaştı. CD çalarıma koyduğumda ne oluyor diye irkildim. Sonra albüm kitapçığına bakınca durumu anladım. Albüm tam anlamıyla bir Ege albümü. Denizin iki kıyısından eğlenceli, neşeli hari ka şa rkı l ar h aval ar da uçuşuyor. Ramizem, Yüksek Yüksek Tepeler, Maniko Mou, Allı Turnam, Gökteki Yıldızlar derken ne olduğunuzu şaşırıyorsunuz. Ayrıca topluluğun kendi şarkılarına da albümde yer verilmiş. Bunlarda gayet keyifliler. Albüme konuk müzisyen olarak Turgay Uçar destek vermiş. Albüm tanıdık melodilerin son derece keyifli şekilde yorumlanmasıyla tam anlamıyla bir yaz albümü olarak nitelendirilebilir. Eğlenceli, icralar gayet başarılı, kayıt gayet güzel. Eh insan daha ne ister ki. Ege ve Balkan müziği gerçekten insanı mutlu eder ve bu albümde tam bu türden. Ben önceki albümlerinin peşine düştüm sanırım sizde aynısını yapacaksınız.
Trio Tzane, Xanthoula Dakovanou, Sandrine Monzelum ve Gül Haver Toruk‟tan oluşan bir topluluk. Çok sesli (polifonik) bir yapıda müzik yapan topluluğun seçtiği şarkılar çok tanıdık ve pek sevdiğimiz bir coğrafyadan. Balkanlardan, Ege‟ye ve oradan Karadeniz‟e uzanıyor. Tanıdık melodiler kulağınıza ilk adımda farklı gelecek ve hemen alışacağınız bir şekilde yorumlanmış. Üç farklı milletten bayanlardan (Türk, Bulgar ve Yunan) kurulu olan topluluk birbiri ile benzer hikayeleri farklı dillerde yorumluyor. Özellikle Balkanlar ve Ege‟deki halkların birbirlerinden neden nefret ettiğini anlamak mümkün değil. Albümdeki düzenlemelerde çok başarılı. Farklı milletlerden müzisyenlerinde enstrümanları ile katkıda bulundukları albüm bazı dini eserleri de içeriyor. Neva İlahi‟yi ilk kez dinledim ama daha önceden dinlemiş olduğum “Mirologue of the Virgin” düzenlemesini çok beğendim. Albümün kitapçığında Türkçe‟ye de yer verilmiş. Tüm sözler de Türkçe‟ye çevrilmiş. Kayıt çok başarılı. Bahsi geçen coğrafyadan bambaşka bir lezzet almak için göz atabileceğiniz bir albüm.
3 genç müzisyenden dikkat çekici bir albüm. Hatice Doğan Sevinç, Coşkun Karademir ve Emirhan Kartal, Anadolu'da bizleri bir yolculuğa çıkartıyorlar. Yolculuk Azerbaycan‟a kadar uzanıyor. Aslında albümü ilk elime aldığımda bu kadar beğeneceğimi zannetmiyordum. Albümün açılış şarkısı Rüya‟da kemençenin o kendisine özgü sesi sizi bir tutsak alıyor ki, albümün tamamını dinlemeden başından kalkamıyorsunuz. Aslında son yıllarda yapılan bu tarz harika çalışmalar benim gibi Anadolu m ü z i ği ile çok ilgilenmemiş insanların gözlerini kendi toprakl arı na doğru yöneltmelerini sağlıyor. Albümde Orhan Aktaş‟ın kavalı ile zenginleştirdiği “Bir Sandığım Vardır” Erzurum‟dan Karadenize yolculuğa çıktığımız “Uzun Dere Barı” “Dere Akar Bulanık” türküleri çok hoşuma gitti. Taksim olarak gözükseler de kendi başlarına birer parça olan “Uzak” ve “Rüya” ise tarif edilemeyecek keyifte şarkılar. Albümde tanımlayamadığım bir yapı var ve bu gerçekten çok etkiledi beni. Bir yönüyle bizden olan albüm bir yönüyle çok evrensel. Hiç beklemediğiniz anda bir saz bölümü giriyor ve ton o kadar farklı ki, albüm çok ilginç hale geliyor. Bence bu sayının bomba albümlerinden...
Müzik: 7/10
Müzik: 8/10
Müzik: 9/10
Kayıt: 8/10
Kayıt: 8/10
Kayıt: 8/10
42 Stereo Mecmuası
SM Arşiv
LP
Ailecek Zeki Müren‟i çok sevdiğimizi biliyorsunuzdur. Geçmiş yıllarda çok önemli miktarda Türk Sanat Müziği 45‟lik toplamış olsak bile yeni yayınlanan plakları da boş geçmemeye çalışıyoruz. Geçtiğimiz sene içerisinde Zeki Müren plakları konusunda önemli gelişmeler yaşandı. İlk “Saklı Kayıtlar”ın yanında “Gözlerin Doğuyor Gecelerime” adlı bir plak daha basılmıştı. Her iki plağı da Stereo Mecmuası‟nda mercek altına almıştık. Bu plakların kayıtları çok başarılı olmasa da, türe merak duyanları can evinden vurduklarını söylersek yanlış olmaz. Bu kez ilk plağın ardından çok uzun bir süre geçmeden Bayar Müzik serinin ikinci plağı Türk Sanat Müziği severlere sundu. İkinci plağın tam adı Zeki Müren Saklı Kayıtlar 2 -1960-1984. Bu yeni plak her açıdan ilkinden çok daha başarılı. Öncelikle şarkıların restorasyonu konusunda katedilen yol dikkat
Zeki Müren Saklı Kayıtlar 2
çekici. Ancak durum çok iyi demek mümkün değil. Ayrıca bu kez seçilen şarkılar türün ağır örneklerinden sıkılanların bile kolaylıkla dinleyeceği şekilde şarkı listesine dağıtılmış. Şarkı listesinde hemen herkesin bildiğini tahmin ettiğimiz “Bir Bahar Akşamı”, “Söyleyemem Derdimi” “Yıldızların Altında” “Huysuz Ve Tatlı Kadın” “ İnleyen Nağmeler” gibi eserlere yer verilmiş. Plakta bizim için en önemli eser “Enginde Yavaş Yavaş” oldu. Bu güzel eseri Zeki Müren‟in sesinden dinlemek çok büyük bir keyif. Stereo Mecmuası‟nda yayınladığımız ilk plağın eleştirisinde plağın açılır kapaklı olmaması konusunu biraz eleştirmiştik. Böylesine bir çalışma da açılır kapak sevindirici olurdu. Sanki sesimiz duyulmuş (belki de yazımız okunmuştur) bu kez plak açılır kapaklı. Yalnız çözülmesi gereken bir sorun daha var. Plak kapağı baskısında bence sorun var. Sanırım kapak yurtiçinde yapılıyor. Daha kalın bir kartonun kullanılması ile bu
sorun çözülebilir. Ayrıca her iki plakta da, plağı koruyan jelatinin sökülmesi sırasında sorun çıkıyor. Eğer serinin üçüncü plağında bu konuda çözülürse harika olacak. Bu arada sevindirici bir durum bir çok genç müzik severin bu yayınlanan plaklar sayesinde Zeki Müren ile tanışması. Belki ailelerinin isteğiyle, belki kendi içlerindeki merak sayesinde bu plakları alarak bambaşka bir müzik tarzı ile tanışıyorlar. Umarız Türk plak şirketleri bu çalışmalara devam ederek 2011 yılı içerisinde plak basımına daha da hızlanarak devam ederler. Bu plak ne olursa olsun Türk Sanat Müziği severler için kaçmayacak bir fırsat. S ve HC Müren Saklı Kayıtlar 2 -19601984. Bayar Müzik CD veya Plak
Stereo Mecmuası 43
SM Büyüteç Altında
Jamiraquoi Farklı müzik türlerine meraklı insanlara Jamiroquai dediğinizde, bir çoğu topluluğun varlığından haberdardır ve büyük ihtimalle müziğini de dinlemiştir. Eğlenceli tarzları ve türün içerisinden kolaylıkla sıyrılan kaliteleri ile Jamiroquai ülkemizde de sevilen bir müzisyenler topluluğu. Yaz aylarında bir ülkemizde de bir konser verecek olan topluluğa kısaca göz atalım. İlk önce genel bir yanılgıdan başlayalım. Jamiroquai sanılanın aksine topluluğun solistinin değil tüm topluluğun ismidir. Topluluğun müziğinde sağlam grubun daha doğrusu kaliteli müzisyenlerin varlığı çok hakim bir etkiye sahiptir. Muhtemelen bu denli tanınmalarında ve sevilmelerinde bir çok müzisyenin ortak çalışması çok etkili olmuştur. Farklı müzik türlerine meraklı insanlara Jamiroquai
44 Stereo Mecmuası
dediğinizde, bir çoğu topluluğun varlığından haberdardır ve büyük ihtimalle müziğini de dinlemiştir. Eğlenceli tarzları ve türün içerisinden kolaylıkla sıyrılan kaliteleri ile Jamiroquai ülkemizde de sevilen bir müzisyenler topluluğu. Yaz aylarında bir ülkemizde de bir konser verecek olan topluluğa kısaca göz atalım. İlk önce genel bir yanılgıdan başlayalım. Jamiroquai sanılanın aksine topluluğun solistinin değil tüm topluluğun ismidir. Topluluğun müziğinde sağlam grubun daha doğrusu kaliteli müzisyenlerin varlığı çok hakim bir etkiye sahiptir. Muhtemelen bu denli tanınmalarında ve sevilmelerinde bir çok müzisyenin ortak çalışması çok etkili olmuştur. Jamiroquai, İngiltere kökenli bir caz funk ve acid caz topluluğu. 1990'ların başında kurulan topluluk bu yıllarda Londra'da başlayan acid caz hareketinin
içerisinde kendisine yer bulur. Caz etkileşimlerinin yanında pop, rock ve electronik tarzlarını da kendi müziğinde harmanlayan topluluk kısa zamanda tüm dünyada tanınır haline gelir. Jamiroquai topluluğunun yazması biraz zor bir ismi var. Bu isim “Jam Session”ın Jam kısmı ile "iroquai" kelimesinin birleşiminden oluşuyor. Iroquai, bildiğiniz gibi Kuzey Amerika'da yaşayan bir yerli kabilesi. Topluluğun kadrosu yıllar içerisinde defalarca değişmiş olsa da, solist Jason "Jay" Kay ve davulcu Derrick McKenzie ilk albümlerden bu yana hep topluluğun içerisinde yer aldılar. Jason "Jay" Kay toplulukta en çok öne çıkan isim. Şarkıların büyük bir bölümü de o yazıyor. Bir ara kendi solo projesini de oluşturan müzisyen pek başarılı olmadı hatta hezimete uğradı. Belki kendi solo projesi başarıya ulaşsa Jamiraquoi ismini pek hatırlayan kalmayacaktı ancak
Bunları Kaçırmayın
Jason "Jay" Kay garip ve son derece ağır şapkaları ile nasıl dans edebiliyor yaşanan hezimet sonrasında Jason "Jay" Kay topluluğa dört elle sarıldı. Bu arada “Brand New Heavies” ve kendi solo projelerinden uzak durmanızı tavsiye ederim. “Brand New Heavies” nereden çıktı derseniz bu da Jason "Jay" Kay‟in alternatif topluluğu. Kesinlikle uzak durulası :) Jamiroquai'ın ilk ilgi çekmesi "When You Gonna Learn" şarkısı ile 1992 yılında olmuş. Bu başarılı single'ın ardından Sony BMG Music ile 8 albümlük bir kontrat yaparlar. İlk Sony albümü “Emergency on Planet Earth” 1993 yılında yayınlanır. Hemen arkasından 1994 yılında “The Return of the Space Cowboy” albümü yayınlanır. Bu albümden "Space Cowboy" tam anlamı ile patlar ve kulüplerde ve radyolarda bol bol dönmeye başlar. Asıl patlama 1996 yılında yayınlanan "Travelling Without Moving" ile olur. Albüm tüm dünyada önemli bir başarı kazanır. "Travelling Without Moving" albümünün bu denli popüler olmasında albümün etkisi çok büyüktür. Virtual Insanity" ve "Cosmic Girl" gibi çok iyi şarkıların yanında albümün geniş kitlelere ulaşması müzik
Travelling Without Moving 1996 yılında yayınlandı. "Virtual Insanity" "Cosmic Girl" "Travelling Without Moving" gibi önemli şarkıları içeriyor.
kanallarında durmadan dönen "Virtual Insanity” videosu çok etkili olmuştur. Jonathan Glazer tarafından çekilen video Jason "Jay" Kay‟in kendisine özgü garip dans figürlerinin yanında hareketli sahne yapısı ve efektleri ile dikkat çekmişti. Bugünün standartlarında bile kesinlikle çok başarılı bir video olduğunu söylemek mümkün. Jamiroquai topluluğunun en güçlü olduğu yan ise konserler ve canlı performanslar. Neredeyse şarkıların albümlerdeki versiyonlarından çok daha i yi çalındığını söylersem yanlış olmaz. Sony BMG etiketi ile raflarda bulunan ve son derece uygun fiyat etiketi olan Verona konseri DVD‟sinde bu durumu kendi gözlerinizle ve kulaklarınızla duyabilirsiniz. Bu arada Haziran sonunda Jamiraquoi İstanbul‟da bir konser verecek. Acid caz, funk severlerin zaten bu konseri kaçırmayacağını biliyorum. Ancak farklı türleri dinliyorsanız bir şekilde bilet bulma şansınız olursa bir göz atmanızda fayda olacaktır. Sıkılmayacağınıza eminim. HC
Synkronized 1999 yılında yayınlandı. Albümde "Canned Heat" “Butterfly” ve Godzilla filminin müziği "Deeper Underground" dikkat çekiyor.
2001 yılında yayınlanan "A Funk Odyssey Feel So Good" ve "Little L" gibi hitler içeriyor.
Stereo Mecmuası 45
SM İlk Bakış
Müzik tarzları nda zaman içerisinde farklı alt akımlar ortaya çıkıyor. Klasik müzik içerisinde 20. yüzyılda iki savaş arasında “yeni klasik” denilen bir alt akımı konuyla ilgilenenler mutlaka biliyorlardır. “Yeni klasik” dönemin başlangıcı için müzik tarihçilerinin farklı gö r üşl e ri ol sa da, Ig o r Stravinsky'nin en çok etkilenilen bestecilerden bir tanesi olduğunu söylersek yanılmış olmayız sanırım. Bestecinin “Le Sacre du printemps” (Bahar Ayini) eseri klasik müzik dünyasında mercek altına alındığı kadar farklı müzik akımlarından bir çok müzisyen tarafından inceleniyor. İncelendikçe hayranlık yaratan eser, klasik müziğin çok uzaklardan akrabası olan bir akımın alt yapısında da önemli bir etkiye sahip. Bu akımın adı da biraz manidar, “karanlık akım yeni-klasik müzik” Tıpkı “Bahar Ayini”nde olduğu gibi alt yapısında özellikle pagan folk öğeleri içeren bu yeni akım kl asi k müzik etkil eşimli bambaşka bir müzik dünyasının kapılarını aralıyor. Bu genç akımın en önemli temsilcileri kıta Avrupa'sından ve bir çoğu klasik müzik eğitimi almış müzisyenler. İlk bakışta İtalyan, Fransız ve Alman topluluklar kendilerine özgü yapıları ile birbirinden ayrılan 3 önemli okul oluşturmuş durumdalar.
Karanlık Akım Yeni Klasik Müzik Ancak İskandinavya'dan da ilginç örnekler dinleme fırsatımız oluyor son dönemlerde. Aslında akımın temelleri 90‟lı yıllarda atılmış olsa da, olgunlaşmış örnekler son yıllarda elimize geçer oldu. Müzik türlerinin evrimine iyi bir örnek. Bu yeni türün ilk a d ı m l a r ı n d a ö n e Fransız/Avusturya kökenli Elend çıkıyor. Bu toplulukla alakalı olarak Stereo Mecmuası'nın geçmiş sayılarında bir şeyler karalamıştım. Müzikal anlamda çok gelişen topluluk “Winds Cycle” üçlemesinde klasik müziğe daha fazla yaklaşma eğilimindeydi. Son dönemlerde denk geldiğim bir diğer topluluk İtalya'dan, Camerata Mediolanense. Müziklerinde “yeni -barok” etkileri çok rahatlıkla hissedilen topluluk, 90'ların sonları ve 2000'lerin başlarında yaptıkları albümleriyle dikkat çekiyor. Özellikl e vokal kullanımı konusunda çok dikkat çekici şarkılara imza atmışlar. Alman “Bacio di Tosca” ise daha yeni bir oluşum. 2010 yılı albümleri “Hälfte des Lebens”e bir göz atmakta fayda olabilir. Son dönemlerde elime geçen bir diğer albüm müthiş vokaller ve koroların ustaca kullanımı ile dikkatimi çekti. İtalyan Corde Oblique topluluğunun 20111 albümü "A Hail of Bitter
Almonds" Akım içerisinde oda orkestrası formuyla müzik yapanlardan, büyük korolarla çalışanlara kadar farklı denemeler yapan topluluklara rastlamak mümkün. Bunun yanında daha küçük formlarla müzik yapanlara da rastlamak mümkün. Bu tarz topluluklar klasik müzikten etkilenmiş yapılarla folk öğelerini harmanlayıp daha minimal bir tarzda müzik yolculuklarına devam ediyorlar. Tabii ki deneysel çalışmalara da bol bol rastlanıyor. Özellikle elektronik müzik ile klasik müziği bir araya getirmeye çalışan i l gi n ç topluluklarda mevcut. Bunların en önemlileri Fransız bağımsız plak şirketi “Prikosnovénie” bayrağı altında toplanmış durumdalar. Bu yeni türden albümler daha çok bağımsız plak şirketlerinden yayınlandığından bulabilmek pek kolay olmasa da, denemeye değer. Bu yeni akım, klasik müzik dinleyicilerinden çok, klasik müzik dünyasına adım atmak isteyen uç müzik dinleyicilerini ilgilendiriyor. İlerleyen sayılarda akımla ilgili daha geniş kapsamlı bir yazı yazmayı planlıyorum. Bir göz atmaktan bir şey kaybedilmeyecek bir akım ve çok başarılı albümlere denk gelmek mümkün! HC
Stereo Mecmuası 47
SM Kısa Kısa
LP
!
LP
LP
Mendelssohn - A Midsummer
I Musici - Concerts & Folies In
Beethoven Symphony No.6
Night’s Dream
Pergolessi’s Time
Pastorale / Tacet 180Gr LP
ORG 2LP
Fone Records 200Gr LP
Felix Mendelssohn'un (18091847) çok bilinen Yaz Gecesi Rüyası aslında William Shakespeare'in aynı adlı eserinin sahneye konması amacı ile bestelenmiştir. Eser sayısız kez seslendirilmiş. Bu kez konuk sanatçılar olarak Jennifer Vyvyan (soprano) ve Marion Lowe'ı Peter Maag yönetimindeki Londra Senfoni Orkestrası ve Kraliyet Opera Evi Korosu ile beraber kaydedilen eser Original Recording tarafından özel olarak basılmış. Son derece kısıtlı sa yı d a ba sı l an pl ak i çi n gösterilen özen üst düzey. Her kopya el ile numaralandırılmış. Fiyat son derece yüksek olsa da ORG'nin diğer kayıtları gözönüne alınırsa referans seviyesinde bir plak seti ortaya çıkmış. Ses kalitesi çok üst düzey. İsviçreli şef Peter Maag, 1950‟nin ortalarından itibaren Londra Senfoni ile çalışıyor ve bir dizi önemli Mendelssohn ve Mozart kaydına imza atıyor. Plak bu serinin bir örneği. İngiliz soprano Jennifer Vyvyan‟ın Tytania rolüyle son derece başarılı olduğu ve dünya çapında üne kavuştuğunu düşünürsek kaydın önemi de biraz daha fazla anlaşılabilir. Bu arada meraklılar Peter Maag‟ın yine Londra Senfoni ile Mozart‟ın 29 ve 34 numaralı senfonilerini yorumladığı kayıtları da bir kenara not etsinler. Denk gelirseniz mutlaka edinin. HC
1950‟lerde kurulan İtalyan “I Musici”, oda orkestrası özellikle Barok dönem eserlerini yorumlayarak tüm dünyada dikkat çekmeyi başardı. Topluluk bu plakta başta Giovanni Battista Pergolesi (1710-1736) olmak üzere Francesco Geminiani (16871762), Antonio Vivaldi (16781741) eserlerini yorumlamış. I Musici‟nin uzun zamandır kadrosunda bulunan Antonio Anselmi ve Marco Serino bu kayıtta öne çıkan soloistler. Burada hemen bir parantez açarak Pergolesi‟den bahsedeyim. Dönemi için son derece devrimsel bestelere imza atan besteci özellikle komik operaları ile tanınıyor. Klasik Barok formlarında da eserleri var ve bas notlarının kullanımı ve eserlerin dinamik yapısı açısından Bach dahil k e n di si n d e n sonra gelen bestecileri derinden etkilemiş. Albümde “I Musici” bestecinin Si Bemol keman konçertosunu yorumlamış. Fone Records dendiğinde ilk akla gelen müthiş kayıt kalitesi oluyor. Çok sınırlı (genelde 500‟den az) basılan plaklar son derece pahalı oluyor ancak klasik müzik meraklıları kısa zamanda sınırlı plakları tüketiyorlar. Bende klasik müziğe meraklı bir arkadaşımda dinleme fırsatı buldum. Allah‟tan SACD formatında da alabilmek mümkün. HC
48 Stereo Mecmuası
Polonya Oda Filarmoni Orkestrası şef Wojciech Rajski yönetiminde Ludwig van Be ethov en'i n (1770 -1827) meşhur 6. senfonisini yorumluyor. Wojciech Rajski, 1948 yılında doğmuş Polonyalı bir şef. Uzun yıllar Varşova'da müzik eğitimi almış ve 1972 yılında ilk kez bir orkestra yönetmiş. Uzun yıllar Poznan Filarmoni Orkestrası yönettikten sonra yeni bir orkestra kurması i çi n g ö r e v l en di ri l mi ş. Bu orkestranın özellikle yurt dışında P o l o n y a ‟ yı t e m si l et m es i amacıyla kurulduğu için Polonya Klasik Müziğinde önemli bir yere sahip. O yıllarda gelecek vadeden genç yetenekleri orkestra bünyesine alan Wojciech Rajski, ilerleyen yıllarda başka Polonya orkestralarının başına geçmiş. Beethoven, 6. senfonisi veya tanınan ismiyle “Pastoral Senfoni” bildiğiniz gibi standart senfonilerin aksine 4 değil 5 bölümden oluşuyor. Eser, kendisini doğanın kollarında çok rahat ve huzurlu hisseden bestecisinin duygularını yansıtan bir yapıda. Tacet firması hemen her zaman olduğu gibi tamamen vakum tüple donatılmış ekipmanla yaptığı master çalışmasını 180gr'lık plağa aktarmış. Plak ülkemizde AK Müzik etiketiyle bulunabiliyor. HC
LP
SM Ayrıntılı İnceleme
Tacet, Speakers Corner işbirliği ile yayınlanan ilk kutu setinin içeriği gayet başarılı
Johann Sebastian Bach - Six Johann Sebastian Bach - Six Brandenburg Concertos plak seti, geçmiş aylarda Alman Speakers Corner plak şirketi tarafından plak formatında hazırlanarak müzikseverlere sunulmuştu. Kayıt aslında Tacet tarafından yapılmış ve her iki firmanın ortak çalışması ile plak formatına yayınlanmış. Stuttgarter Kammerorchester yani Stuttgart Oda Orkestrası 1945 yılında Almanya Stuttgart‟ta kurulmuş. İlk kurulduğu dönemlerde özellikle post romantik dönem eserleri yorumlayan orkestra, o yıllarda küçük yapısına rağmen büyük işler yapmış. Savaş sırasında yakıp yıkılan Stuttgart kentinde Furtenbach salonunda ilk konserlerini veren orkestra, kendisine özgü yapısı ve sağlam yorumlarıyla ilk önce tüm Almanya arkasında da tüm dünyada ünlenmiş. İlk kurulduğu dönemden 1980‟lerin sonuna kadar Karl Münchinger tarafından yönetilen orkestra 1990‟ların ortasından itibaren Dennis Russell Davies yönetiminde daha da tanınır hale gelmiş. Bu dönemde repertuvarı genişletilen orkestra
Brandenburg Concertos 3LP bazı farklı projelerle de ismini duyurmuş. Bu projelerden en ilginçlerinden bir tanesi Keith Jarrett ile birlikte yapılmış. Plağın büyük bölümünü kaplayan eser Johann Sebastian Bach tarafından Brandenburg valisi Christian Ludwig için bestelenmiş. Bir çok müzik eleştirmeni tarafından barok dönemin en önemli eseri olarak nitelendirilen Brandenburg konçertoları tarih boyunca sayısız defa kaydedildi. Eser klasik tarzdaki oda orkestralarının Herbert von Karajan gibi isimlerin repertuvarlarında da yer aldı. Toplam 6 konçertodan oluşan eserin herkes farklı bölümlerini daha çok seviyodur eminim ki. Benim şahsi favorim 6 numaralı konçerto (BWV 1051) Özellikle ilk bölüm olan Allegro ilginç yapısıyla dikkatimi çekiyor. Zaten müzik tarihi boyunca bu eserin bazı bölümleri çok farklı alanlarda da kullanılmış. Örneğin 6. Konçerto‟nun bazı bölümleri transpoze edilip modernleştirilerek bir çok radyo
programının jenerik olarak kullanılmış.
müziği
Stuttgart Oda Orkestrası Brandenburg konçertolarını iki kez seslendirmiş. İlk kayıt Karl Münchinger yönetiminde Decca plak şirketi için yapılmış. Bu plak yeniden basılmadığı için bulabilmek pek kolay değil. İkinci kayıtlarını ise 2000 yılında Tacet firması için yapmışlar. Kayıtlar firmanın lisanslı "Real Surround Sound (Gerçek Çevresel Ses)" teknolojisi ile yapılmış. Bunun yanında Tacet kayıtlarını farklı kılan vakum tüplerl e donatılmış ö z el ekipmanın kullanımı. Bahsi geçen kayıt Tacet tarafından daha önce SACD ve DVD-Audio formatlarında yayınlanmıştı. Üç plaktan oluşan setin 2,5 yüzü Brandenburg konçertolarına ayrılmış. Son yüzün kalan böl üm ü ise Ga e d a T ri o tarafından icra edilen Largo and Fugue No.5 ile değerlendirilmiş. Bu 180Gr‟lık 3 adet plaktan oluşan set, ülkemizde rahatlıkla bulunabiliyor. HC
Stereo Mecmuası 49
SM Kısa Kısa
CD
CD
LP
Jordi Savall & Le Concert Des
Purcell- Chamber Music
Beethoven Triple Concerto
Nations - Le Concert Spirituel
Harmonia Mundi CD
Oistrakh, Rostropovich, Richter,
Alia Vox SACD The Concert Spirituel tarihte yapılan ilk halk konseri serisidir. Konserler Paris‟te 1725‟te başlar ve 1790‟da son bulur. Konserler serisi dini bayramlarda bir nevi eğlenme aracı olarak ortaya çıkmıştır. Programlar hem dini sözlü eserler ve hem de enstrümantal eserler içermekteydi. Jordi Savall bu albümde bu muhteşem akşamları tekrar hayata döndürmüş. Eser için barok çağdan üç büyük bestekarların eserlerini seçmiş: Corelli, Telemann ve Rameau. Bu albüm ile 15. Louis zamanındaki müzik hayatını anlamakta daha kolay olmakta. Albüm Fransız Alia Vox‟tan yayımlanmış, firmanın tüm eserlerinde olduğu gibi harika bir kayıt ve ürün kalitesi yadsınamaz. Albüm SACD formatta yayımlanmış ve cidden benim gibi siz de iyi bir SACD player sahibiyseniz albümü dinlemek müthiş bir zevk olacak. Albüm çok detaylı bir kitapçık ile gelmekte ki burada hem besteciler ve hem de dönem çok güzel anlatılmış. Savall‟dan bir solist olarak Telemann eserlerini dinlemek cidden çok farklı bir his. Yorumu çok derin ve tatminkar ve açık olarak bu yorumlarıyla orkestrasına da ilham kaynağı olmakta.. Tüm albüm çok iyi yorumlanmış. B.S.
50 Stereo Mecmuası
Karajan /EMI - Hi-Q Plak Henry Purcell (1659-1695). Erken Barok döneminin ünlü İngiliz bestecisidir. William Shakespeare'in A Midsummer Night‟s Dream ( Bir Yaz Gecesi Rüyası) adlı eserinden uyarlanan Fairy Queen (Periler Kraliçesi) için yazdığı fon müziği ile tanınır. Bunun dışında 100‟ü aşkın şarkısı ve Dido ve Aenas isimli minyatür operası vardır. Bir saray müzisyeninin oğlu olan Henry Purcell, 1677'de, 18 yaşındayken, II. Charles‟ın yaylı çalgılar orkestrasının besteciliğine, 1679‟da Westminister Abbey orgculuğuna atandı. Ömrünün 25 yılını Westminister‟da geçirdi ve 3 ayrı krala hizmet etti. Saraydaki görevlerinin yanı sıra operalar, sahne müzikleri ve oda müziği bestel emekl e uğraştı. O dönem İngiltere‟de müzik dünyasındaki önemli gelişmelerden birisi, halk konserlerinin gerçekleştirilmeye başlaması ve çeşitli müzik gruplarının kurulması idi. Henry Purcell, pek çok meslektaşının aksine bu grupların sahnelemesi için besteler yapmayı utanç verici olarak görmedi ve bestelerini verdi. Sadece sahne müziği alanında değil, müziğin her alanında eserler verdi. 1695 yılında yaratıcılığının doruğunda iken hayatını kaybetti. Harmonia Mundi'den CD formatında yayınlanan bu albümde sanatçının oda müziği üzerine eserlerine yer verilmiş. Eserleri London Baroque yorumlamış.
Hi-Q, 1950'lerin sonu ile 1960'lar boyunca Capitol Records tarafından kaydedilen ve pazara sürülen çok özel bir katalog. Günümüzde bu katalog EMI plak şirketinin geniş kataloğunun bir parçası. Ludwig van Beethoven'in (1770-1827) 1803 yılında bestelediği ve 1804 yılında yayınlanan OP.56 Do Majör Üçlü Konçerto'sunun icra edildiği ve EMI tarafından plak formatında müzik severlere sunulan kayıt, tam anlamı ile tarihsel öneme sahip. Herbert von Karajan yönetimindeki Berlin Filarmoni Orkestrası ile kemanda David Oistrakh, piyanoda Sviatoslav Richter ve çelloda Mstislav Rostropovich'in yer aldığı kayıt için EMI uzun yıllar uğraşmış. Bu önemli müzisyenlerin bir araya toplanabilmesi için verilen uğraşlar sonunda sonuç vermiş ve ortaya bu özel kayıt çıkmış. Yapılan restorasyon çalışması sonucunda ortaya çıkan plağın bundan 40 sene önce yapılan bir kayıttan hazırlandığını düşünmek bile insanı şaşırtıyor. Albüm, CD formatında EMI'nin "Great Recordings Of The Century" serisinde de yayınl anmı ştı ancak pl ak versiyonu müthiş. EMI Türkiye umarım bu seriyi zaman içerisinde ülkemize getirir. HC
SM Ayrıntılı İnceleme
Dimmu Borgir - Abrahadabra Norveçli Black Metal grubu Di mmu B o rgi r 'i n onun cu albümü Abrahadabra 2010 yazında yayınlanmıştı. Bu dönemlerdeki Stereo Mecmuası Müzik Özel sayılarına işlerin yoğunluğundan dolayı katkıda bulunamamıştım. Şimdi acısını çıkartalım! Albümden yayınlanan ilk single olan "Gateways" dinleyicilerde şok etkisi yaptı. 2007 yılında yayınlanan In Sorte Diaboli albümü ve hemen ardından yayınlanan “The Invaluable Darkness” DVD'lerinin arkasından şarkıdaki kadın vokaller klasik Dimmu Borgir dinleyicisini biraz tedirgin etti. Son yıllarda klasik tarza sahip çıkan toplulukların haricinde
52 Stereo Mecmuası
hemen her Bl ack Metal topluluğu kadın vokal kullanıyor ve bu durum artık neredeyse trend olmuş durumda. Dimmu Borgir gibi ikinci jenerasyon bir Black Metal müzik topluluğunun trend'l ere uyması yerine trend'leri oluşturması gerekir gibi bir dinleyici beklentisi var. "Gateways"de vokallerde Djerv solisti Agnete Kjolsrud destek vermiş. Aslında pek kötü olmamış ama ilk bakışta çalanın Dimmu Borgir taklidi bir topluluk olduğunu zannetmek mümkün. Albüm her zaman olduğu gibi Dimmu Borgir'in kendi üretimi. Sözlerin büyük bölümü Silenoz tarafından yazılmış. Bestelerde ise Shagrath, Silenoz ve Galder
CD imzası dikkat çekiyor. Abrahadabra'nın kayıt aşaması klasik tarzdaki bir albüme göre bayağı uzun bir süre sürmüş. Türün meraklıları klasik eski tarzda bir albümün genelde birkaç hafta içerisinde yapıldığını bil ecekti r. Bu durumun tam aksine Dimmu Borgir stüdyoda neredeyse 1 sene boyunca kalmış. Bu süre boyunca şarkılar defalarca değiştirilmiş, kayıtlarda düzenlemeler yapılmış. Albümün atmosferik havasının daha belirgin olmasını sağlamak amacıyla klavye bölümleri üzerinde çok çalı şılmı ş. Albümde klavyelerin Shagrath tarafından çalındığını duyuran kaynaklar olsa da, klavyelerin arkasındaki kişi Geir Bratland. Onu “The Kovenant” ve özellikle
Yeni albümün promosyon fotoğrafları biraz komik olmuş gibi gözüküyor
de “Satyricon” ile birlikte yaptığı çalışmalarla tanıyoruz. Dimmu Borgir, parayı basıp klavyeleri ona çaldırdığı gibi konserlerde de Geir Bratland'la bi rli kte sahney e çı kı yor. Albümdeki orkestra bölümlerinde de Norveç Radyo O rk est ra sı il e çal ı şıl mı ş. Anlayacağınız Nuclear Blast Records kesenin ağzını iyice açmış. Eh nasıl açmasın, sonuçta Black Metal dünyasının en çok satanları Dimmu Borgir ve her albümde dinleyiciler daha fazla kalite ve yenilik bekliyorlar. Satış konusundaki liderlikl erini devam etti rebilmeleri için bu harcamaların yapılması şart. Para var, huzur var! "Abrahadabra", ismi okültist Aleister Crowley'in ”Liber AL vel Legis” kitabından geliyor. Yasa kitabı seçimi aslında özellikle yapılmış. Topluluğa göre bu albüm Dimmu Borgir'in müziğinde yeni bir dönemin başlangıcı. Topluluk genelde albümlerinde daha uzun isimler kullanırken bu kez tek bir kelimeyi tercih etmiş. Bu da
ilginç bir not. Albümün yeni bir Dimmu Borgir'in ilk adımı olmasının bir diğer sebebi son dönemlerde yaşanan kadro değişiklikleri. Anlaşılan önümüzdeki yıllarda Shagrath, Silenoz ve Galder kombosu dışında çok sayıda müzisyen göreceğiz kadroda. Albüm kapağı ve tanıtım için çekilen fotoğraflar ise gerçekten bir alem. Eski Norveç mit'l erinden etkilenilerek topluluk bambaşka bir imaj ile ortaya çıkmış. Bazı röportajlarda kullanılan maskelerin H. P. Lovecraft'ın “Kadim Tanrıları”ndan etkilenilerek hazırlandığı söylenmiş. Ancak gerek video kliplerde gerekse de promo fotoğraflarda boy gösteren yeni imajın bayağı absürd olduğunu söylemek mümkün. Albüm biraz “Puritanical Euphoric Misanthropia” veya “Death Cult Armageddon” çizgisine yakın gözükse de bence In Sorte Diaboli'nin bir sonraki adımı gibi. Gitgide senfonik öğelerin öne çıktığı daha farklı bir Black Metal. "Enthrone Darkness
Triumphant" veya "Spiritual Black Dimensions" çizgisine dönüş pek mümkün değil artık... Albümde sözler klasik Dimmu Borgir çizgisinde. Öyle söylenildiği gibi yeni bir adım veya başlangıçtan ziyade bildiğimiz hikayeler devam ediyor. Ancak bu kez sözlere belirli bir özenin gösterildiği belli. Hatta anlam bütünlüğünden bile bahsetmek mümkün. Çoğu zaman Dimmu Borgir, melodileri ön plana çıkartarak sözleri ikinci plana atardı ancak son yıllarda bu konuda bir gelişim var. Albümün kaydı başarılı. Albüm ise ortalamanın bir kaç tık üzerinde. Muhtemelen bir sonraki albüm çok daha rafine olacaktır. Yani ne bileyim olur herhalde :) T Dimmu Borgir - Abrahadabra Nuclear Blast CD Müzik: 7/10 Kayıt: 8/10
Stereo Mecmuası 53
SM Ayrıntılı İnceleme
!
CD
Burzum - Fallen Black Metal dünyasının yalnız adamı Varg Vikernes, Fallen ile geri döndü. Hemde ne geri dönüş. Muhtemelen son birkaç albümü dinleyip “bu ne yahu” diyen dinleyicilerden, son albümleri haklı olarak yerin dibine batıran müzi k el eşti rmenl eri nden, benim gibi ne olacak bu Burzum'un hali diyen fan'lara kadar herkes albümü dinleyince şoka girdi. Hiç beklemediğimiz bir hareketle Varg Vikernes hepimizin suratına bir tokat attı.
54 Stereo Mecmuası
İşte eski tarz Black Metal böyle olur dersi verdi. Hatta akımın ortaya çıktığı 1990'ların başını hatırlatan sound hepimizin kulaklarının pasını aldı. Eminim ki albümü dinleyen herkes ne adamsın Varg Vikernes demiştir. Ben dedim... Fallen, tek kişilik Burzum daha doğrusu Vikernes projesinin sekizinci albümü. Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse Vikernes, 1997 ve 1999 yıllarında hapisteyken yaptığı “Daudi Baldrs” ve “Hlidskjalf” albümleriyle tüm dinleyicileri
şoka sokmuştu. Hoş adam ne yapsın hapishane yönetimi hücresine sadece bir klavye sokmasına izin vermişti. Norveç gibi bir memlekette, Vikernes ve benzeri adamlara pek rastlanılmıyor. Suç oranlarının son derece düşük olduğu ülkede intihar oranları bayağı yüksek. Vikernes ve diğer “inner circle” topluluklarından elemanlar 90'larda Norveç'teki Hı ri sti yanlığa savaş açı p kiliseleri yakmışlardı. Hatta ülkenin en eski kilisesini de kaşla göz arasında kundaklayan topluluğun içerisinde bulunan
Alıştığınız Varg Vikernes yerine farklı bir Varg Vikernes ile tanışın!
Vikernes, Mayhem'in efsanevi gitaristi Euronymous'u da öldürmüştü. Hapishanedeyken de pek rahat durmayıp bir kaç firar girişiminde bulunmuştu. 2010 yılında yayınladığı Belus albümü hapi shanedeyken yayınladığı iki albüme göre çok iyi olmasına rağmen pek övgü alamamıştı. Belus‟un ardından Fallen gibi bir albüm pek beklemiyorduk doğrusu. Bunun bir diğer sebebi Vikernes‟in verdiği röportajlardaki dengesiz söylemleriydi. Kafası karışan Vikernes bir taraftan Norveç aşırı sağına göz kırparken, bir taraftan 11 Eylül‟den sonra popülerleşen İslam karşıtlığına göz kırpıyordu. Kendisine gelmesi pek uzun sürmedi ve üzerine vazife olmayan işleri en azından bir süre için bırakıp asıl yapması gereken şeye yani yeni albümüne odaklandı. Evet gelelim Fallen‟a. Albümün kaydı sadece 2 haftada yapılmış. Tüm enstrümanları kendisi çalmış. Albümde çok
ilginç ekipmanlar kullanmış ve bu durum sayesinde sound müthiş. Basına verilen ve albümde paylaşılan listeye göre 1960'lardan kalma VOX AC50 amplifikatör, 1970'lerden kalma davul seti, meşhur lambalı Neumann M149 mikrofonlar gibi tür için son derece alışılmışın dışında bir ekipman kullanmış. A l b ü m d e ki t a r zı Burzum açısından tarif etmek çok çok zor. Belus'un devamı gibi desem değil, “Det Som Engang Var” tarzına yakın desem yine olmayacak. En iyisi şöyle söyleyeyim Filosofem albümdeki o hepimizin çok sevdiği karanlık atmosferi alın buna eski tarz Black Metal sound'unu ekleyin albüm işte böyle bir şey. Sözler ise şimdiye kadar ki tüm Burzum albümlerinden çok daha iyi. Sözler kişisel ancak Vikernes'in uzun yıllardır peşini bırakmadığı mitoloji ile iç içe. Albümde bir diğer sürpriz Vikernes'in klasik vokal tarzını bırakıp normal sesiyle şarkı söylemesi.
Şaşırtıcı olanlar listesi bunlarla sınırlı değil. Albümün kapağı da Burzum‟dan beklenecek tarzda değil. Hep alıştığımız karanlık ve buram buram cehennem kokan kapakların yerine 19. yüzyılda yaşamış Fransız ressam William-Adolphe Bouguereau‟nun Elegy adlı tablosu kullanılmış. Ben dahil bir çok kişi albüm kapağındaki Burzum yazısını görmesek bunun bir Burzum albüm kapağı olduğunu tahmin bile edemezdik. Her halükarda Fallen türün meraklarının edinmesi gereken bir albüm. Biraz paranız varsa sınırlı sayıda basılan plağı edinebilirsiniz. Emin olun üzülmezsiniz. Verilen her kuruşa helal olsun... T Burzum - Fallen Byelobog Productions CD Müzik: 9/10 Kayıt: 6/10
Stereo Mecmuası 55
SM Kısa Kısa
CD
CD
CD
Demonaz – March Of The Norse
Ozzy Osbourne - Blizzard Of
Arch Enemy -Khaos Legions
Nuclear Blast CD
Ozz / Sony CD veya Plak
Century Media CD veya Plak
Immortal'ın Demonaz Doom Occulta'sı veya daha tanıdık haliyle Demonaz ilk solo albümüyle karşımızda. Albüm Nuclear Blast etiketiyle yayınlandı. Aslında albüm Immortal'ın ilk dönem albümleri Diabolical Fullmoon Mysticism, Pure Holocaust veya Battles in the North'u sevenleri mutlu edebilir. Zaten ilk dinleyişte bu çalan Immortal galiba diyorsunuz sadece vokaller biraz farklı geliyor. İlk dönem tüm Immortal albümlerinde olduğu gibi sözler Norveç mitolojisinden, İskandinav doğasından ve hikayelerinden esintiler taşıyor. Sevdiğimiz Immortal formülü bu albümde de karşımıza çıkıyor. Aralara serpilmiş marş niteliğinde şarkılarla albüm akılda kalır melodilere sahip. March Of The Norse, A Son Of The Sword gibi şarkılar kısa sürede zihninizde yer ediveriyor. Sorun şu ki, eski tarz Black Metal dinleyicisi gitgide daha teknik topluluklarla tanışınca bu albüm gibi albümler bir süre sonra sıkıcı hale geliyor. Hatta Immortal varken niye bu albümle uğraşayım ki diyebilme olasılığınız var ki, ben öyle dedim şahsen. Son zamanlarda dinleyecek bir şeyler bulamadıysanız edinin derim. T
2011 yılı Ozzy Osbourne‟un Blizzard Of Ozz ve Diary Of A Madman albümlerinin 30. yıl dönümü. Aslında Blizzard Of Ozz için hikaye biraz daha karışık, albüm Amerika'da bir sene sonra yayınlanmıştı. Anlayacağınız Avrupa‟da 31. Amerika‟da ise 30 yıl dönümü. Her neyse , Ozzy, Bl ack Sabbath'tan şutlandıktan sonra iyice yolsuz kalır ve müzik dünyasına tekrar dönmeye karar verir. Bu dönüş sırasında şansı yaver gider ve gitar ustası Randy Rhoads ile tanışır. Bu birliktelik sayesinde Ozzy‟nin müziği sınıf atlar ve bazılarına göre Black Sabbath‟ın Ozzy‟siz dönemlerini geçer. Zaten ilerleyen dönemlerde bu kez Sabbath elemanları yolsuz kalır ve bir şekilde ortak çalışmalar yaparlar. Albümün 30. yılı anısına binbir çeşit versiyonu basıldı. Bunlardan Sony tarafından Premium High Quality 180g vinyl formatında hazırlanan plağı ve extended versiyon CD‟si en çok göze batanlar. Her ikisinde de kayıt kalitesi çok iyileştirilmiş ancak bonus şarkılar ve fiyat sayesinde CD sanki daha avantajlı gibi. Arşivde yoksa bu fiyatlara denk geliyorken bu klasik albümü edinebilirsiniz. T
İsveçli death metal topluluğu Arch Enemy son dönemlerde beklenen yeni albümü Khaos Legions‟u yayınladı. Century Media tarafından yayınlanan albüme bayağı para yatırıldığı her açıdan belli oluyor. Arch Enemy ilk kurulduğunda bir süper grup olarak tanıtıldı ancak kadın vokalli death grubu olarak tanındı. Angela Gossow'un başarılı performansının bu algılamadaki etkisi büyük. Son bir kaç yıldır konser performansı, eski şarkıları tekrar yayınlama gibi işlere dalan Arch Enemy elemanları sonunda yeni albümlerini kaydettiler ancak tüm uğraşılara rağmen albüm çok çok başarılı değil. Ortalama bir death metal albümü olarak nitelendirilebilir. Tabii bu albümde de ilginç denemeler var, "No Gods, No Masters" şarkısı buna bir örnek. Albümde her zaman olduğu gibi thrash metal etkisi hissediliyor. Son yıllarda death metal ne yazık ki gerili yor ve topl ulukl arın bundaki etkisi çok fazla. Teknik olarak başarılı “Burning Bridges” ve neredeyse marş haline gelen “Anthems of Rebellion” gibi albümlerden sonra ve bu kadar uzun bir aradan sonra biraz hayal kırıklığı oldu. Ancak yoklukta göz atılabilir. T
Müzik: 6/10
Müzik: 8/10
Müzik: 6/10
Kayıt: 5/10
Kayıt: 8/10
Kayıt: 9/10
56 Stereo Mecmuası
SM Biyografi
Sir James Paul McCartney Müthiş bir müzisyen Sir James Paul McCartney. 18 Haziran 1942‟de doğan ünlü bir besteci, yorumcu olan Sir James Paul McCartney‟i sizlere bu yazımızda tanıtacağız. Sanatçı Liverpool‟da doğmuştur ve bir erkek kardeşi vardır. 1947‟de ilkokula başlar, 1954‟te Liverpool Enstitüsü‟ne girer, oraya giderken kullandığı otobüs gidip gelirken bir gün George Harrison ile karşılaşır. O da kendisine yakın oturmaktadır. İkisi beraber koleje devam ederler. 1956‟da sıkı bir tiryaki olan annesini göğüs kanserinden ötürü kaybeder. Daha sonra
58 Stereo Mecmuası
tanışacağı John Lennon‟un da annesini erken kaybı aralarında hızlı bir etkileşime ilerde sebep olacaktır. Mc Ca rtn e y‟i n bab a sı Ji m McCartney trompet ve piyano çalmakta olup 1920‟lerde grubu Jim Mac‟s Jazz ile müzik yapmış ve iki oğlunu da müzik yapmaları için cesaret lendirmiştir. Oğlu Paul‟ü pek çok konsere götürmüş ve ona bir trompet hediye etmiştir. Fakat Paul daha sonra bunu satıp Zenith marka bir akustik gitar almıştır Paul solak olduğundan solaklar için yapılmış gitar bulmakta zorluk çeker ama bir gün Slim Whitman konserinin reklamında
sanatçının gitarı tersten tutarak çaldığını görür o da bu tekniği uygular. Zenith gitarıyla ilk parçası I Lost My Little Girl‟ ü besteler, daha sonra piyano çalmayı da öğrenir ve ikinci parçası When I‟m Sixty Four‟u yapar. Babasının tavsiyesiyle müzik dersleri almaya başlar, ama kulaktan öğrenmeye daha yatkın olduğundan derslere pek önem vermez.. Paul Amerikan Rhythm &Blues‟dan çok etkilenmektedir ve Little Richard‟ın idolü olduğunu söylemektedir
1957–1960 15 yaşına geldiğinde (1957) John Lennon & The Quarrmen ile karşılaşır ve sonrasında
Paul McCartney 2007 yılında bir televizyon şovunda gitar solo atarken
Lennon ile çok yakın dost olurlar, ilerde müthiş parçalara imza atacaklardır. Harrison‟da gruba 1958‟de dahil olur. 1960‟da pek çok isim denerler grupları için Johnny & the Moondogs ve The Silver Beatles gibi. Sonunda 1960 Ağustos ortalarında The Beatles„da karar kılarlar. Pete Best‟i davulcu olarak alırlar, Hamburg çalışmaları için...
1960 – 1970 The Beatles Mayıs 1960‟da The Beatles Alan Williams tarafından Hamburg‟ta bir kulüpte program yapmaları için kiralanır. Sonraki 2 yıl The Beatles Hamburg‟ta kalacaktır, bu süreçte İngiltere‟ye de gelip Cavern Club‟ta sahne alacaklardır. Gruplarının basçısı Sutcliffe henüz ayrılmadan McCartney grupta bas çalmaya başlar. Hamburg‟ta ilk resmi kayıtlarını Tony Sheridan„ın teklisi My Bonnie için geri grup olarak yaparlar. Daha sonra Brian Epstein menajerleri olur
ve davulcu Best ayrılıp yerine Ringo Star gelir. 1963‟te İngiltere‟de ve 1964‟te Amerika‟da grup çok popüler olur ve 1965‟te 4 grup üyesi de Sör‟lük payesi alır. Grup 196266 arasını yüzlerce konser ve 1966-70 arasını ise stüdyo çalışmaları ile geçirir. The Beatles yılları içinde başarının en büyük sırrı Lennon-McCartney müzik çalışmalarıdır, tabii Harrison‟ un harika parçalarını göz ardı etmeyerek bunu söylüyorum. İkilinin mükemmel uyumu McCartney‟in müthiş müzikal yetisiyle birleşince sonuçlar klasik olan parçalar olmuştur. McCartney‟in parça sözlerini yazarken sıklıkla kullandığı kara mizah ise dikkat çekicidir.. San at çı nı n bu r ad a çı k an unutulmaz bazı parçaları Let It Be, Yesterday, Penny Lane, Obladi Oblada, Blackbird akılma ilk gelenler. Tabii Lennon‟dan da, Girl, I am The Walrus, Strawberry Fields sayılabilir, birde müthiş ortak çalışmaları A
Day In Life.. The Beatles‟ın dağılışından sonra McCartney müzik çalışmalarına devam eder. İlk albümü McCartney 1970 yılında yayımlanır, buradaki ilk akla gelen parça Another Day‟ dir. Bu albümden sonra eşi Linda McCartney ile çalıştığı albümü RAM, 1971 yılında yayımlanır. Aynı yıl çifte gitarda Denny Laine ve davulda Denny Seiwell katılır ve McCartney‟in grubu Wings doğar. Grup 1971-81 yılları arasında aktif olacak ve çok başarı kazanacaktır.
1970 -1980: Wings O yıl Wild Life adlı ilk Wings al bümü ya yı ml anı r bunu 1973‟te iki albüm izler Red Rose Speedway ve efsane olmuş Band On The Run. 1975‟te Venus & Mars, 1976‟da Wings At The Speed Of Sound, 1978‟te London Town ve 1979‟da Back to The Egg grubun son çalışması olacaktır.
Stereo Mecmuası 59
Efsanevi Beatles yıllarından güzel bir fotoğraf. 70‟lerde bu tablo anı olacak
Bu periyotta da sanatçı klasikleşen eserler verir, Band On The Run, With A Little Luck, Let‟em In, Silly Love Songs, I‟m Carrying, London Town, My Love bu periyotta ilk akla gelenler olarak sayılabilir
1980-1990: Wings sonrası sanatçı diğer popüler sanatçılarla çalışmalar yapar bunlar arasında Michael Jackson, Stevie Wonder ve Elvis Castello‟yu sayabiliriz. Sanatçı 1980‟de McCartney II albümünü solo olarak çıkarır ve albüm İngiltere ve Amerika‟da büyük başarı kazanır. Sonrasında başarılı albüm Tug Of War gelir. Bu albümde Tug Of War, Take It Avay, Wondrrlast çok dikkat çekicidir ayrıca Stevie Wonder ile ortak çalışması olan Ebony & Ivory bu albümdedir.
60 Stereo Mecmuası
1983 ise klasik albüm Pipes Of Peace‟in yayımlandığı senedir. Sanatçıya bu albümde, Ringo Star, Michael Jackson eşlik eder.. Albüm müthiş bir başarı getirecektir. Albümde unutulmaz Pipes Of Peace, Michael Jackson ile olan Say Say SaY, So Sad, The Other Me gibi çok iyi çalışmalar vardır 1984 yılında ise aynı adlı Ringo Star ve eşi ile oynadığı filminin soundtrack çalışması Give My Regards To Broad Street yayımlanır. Bu albümde eski beetle pek çok Beatles parçasını Ringo Star ile yorumlar, ayrıca bazı Wings parçaları ile özgün No More Lonely Nights çalışması yine bu albümdedir İki yıllık sessizlik sonrası altıncı solo çalışması Pres To Play yayımlanır. 1989‟da ise Flowers In The Dirt albümü gelir ki bu albüm çok iyi parçalar ihtiva
etmektedir. Klibinde kendini ti'ye aldığı My Brave Face, Elvis Castello ile ortak çalışması You Want Her Too, Rough Ride, Put It Ther, We Got Married gibi...
1990-2000 Flowers In The Disrt‟ten sonra 1993'e dek albüm çalışması yapmayan sanaçtı, 1993‟te Off The Ground albümünü yayımlar. Bu albümden Hope Of Deliverance sanırım akıllardadır. 1998‟e gelindiğinde ise eşi Linda‟ nın son kez katıldığı (Linda McCartney 1998 yılında kanser sonucu ölmüştür) albüm olan Flaming Pie gelir ki cidden çok sıkı albümdür. Albümde oğlu James McCarney,ve George Martin, Ringo Star, Jeff Lyne, Steve Miller gibi diğer ustalarla çalışmıştır. Büyük başarı alan albüm her
Paul ve vefat eden eşi Linda McCartney ile bir konserde
McCartney severde olmaz bir eserdir.
olmazsa
Eşinin ölümü sonrası sanatçı 1999‟da eski Rock&Roll parçalardan oluşturduğu Run Devil Run albümünü çıkarır. Bu albümde David Gilmour sanatçı ile çalışmıştır.
2000’ler 2001 yılında sanatçı Driving Rain albümünü yayımlar. Albümün akla gelen parçası Freedom‟dur. 2005 yılında ise klasik McCartney‟ i hissettiren albümü Chaos and Creation in the Backyard yayınlanır. Buu albümde sanatçı neredeyse tüm enstrümanları kendi çalar ama tabii katkıda bulunan müzisyenler vardır. Bu albümde olmazsa olmaz bir McCartney albümüdür, albümde The Beatles yıllarındaki parçası Blackbird‟ün devamı niteliğinde Jenny Wren vardır. English Tea, Too Much Rain, Friends To Go
albüm çok iyi parçalardan oluşur ve sanatçının en baştan beri EMI‟dan yaptığı son çalışmadır. 2007‟de sanatçı Hear Music‟ten Memory Almost Full albümünü yayımlar ki halen bunun dışında yeni çalışma yapmamıştır. Burada da You Tell Me ilk akla gelen çalışmadır.
Klasik Çalışmaları McCartney sadece Rock tarzda çalışmalar yapan bir sanatçı değil oldukça farklı bir alanda klasik müzik üstüne de başarılı çalışmaları vardır.. 1991‟de ilk çalışması Paul McCartney's Liverpool Oratorio yayımlanır. Albümün galası Liverpool Katedralinde The Royal Philarmonic Orchester tarafından kuruluşlarının 150. yılında yapılır. Çalışma sanat çevrelerinden olumlu tepkiler alır.
Bu çalışmayı, 1997‟de sanatçının ünlü eseri Standing Stone izler .Eser Londra Senfoni Orkestrası tarafından Abbey Road stüdyosunda Lawrence Foster yönetiminde kaydedilir ve bu 4 kısımlık eserde klasik müzik çevrelerinden övgü alır. Bunu 1999 yılında sanatçının Rock parçalarının tarafından klasik müziğe göre düzenlenmiş çalışmalarını içeren Working Classical izler. Ecce Cor Meum ise sanatçının şimdilik son klasik eseridir ve 2006‟da yayımlanmıştır ve klasik müzik alanında ses getirmiş o yılın en iyi albümü seçilmiştir. Bülent Şaman
Stereo Mecmuası 61
SM Kısa Kısa
LP
LP
LP
Quicksilver Messenger Service -
Motörhead - 1916
Santana –Lotus
S/T Pure Pleasure Plak
Pure Pleasure Plak
Speakers Corner Plak
Quicksilver Messenger Service, 1965 yılında Amerika‟da kurulan bir psychedelic rock topluluğu. San Francisco kökenli topluluk 1970 ‟l e r e g el m ed e n ön ce popüler bir hale gelmişti. Burada bir parantez açalım. O dönemlerde kentler, topluluğun ses karakteri veya tür altındaki alt konumunda önemli bir etkisi var. Topluluk kurulduğu zaman Jefferson Airplane ve The Grateful Dead‟in rakibi olarak gösteriliyordu. Yani bu topl ul ukl ara il gi duyanl ar Quicksilver Messenger Service‟e de göz atmalılar. Albüme kısaca bir bakış atarsak, Quicksilver Messenger Service topluluğun ilk albümü. 1968 yılında yayınlanan albümde topluluğun aynı yıl Revolution filmi için hazırladığı iki şarkıya yer verilmiş. Albüm topluluğun kendisine özgü sound‟unu oluşturmasında önemli bir adım niteliğinde. Dönemin popüler müziğine göz kırpan albümün kaydı sırasında müzisyenlerin kendilerini özgür hissettiği yerlede var. Özellikle "Gold and Silver" şarkısında neredeyse bir jam session‟a dönüşen bölümler var. Pure Pleasure yavaş yavaş Quicksilver Messenger Service diskografisini basıyor. Baskı kalitesi mükemmel. 1960‟ların rock müziğini sevenlere özel! HC
1916, Motörhead‟in 1991 yılında yayınladığı bir albüm. Albüm topluluğun dokuzuncu albümü. Albümün bir özelliği var. Söz konusu Motörhead olunca kavga dövüş gayet normaldir. Motörhead ilk albümleriniz Bronze plak şirketinden yayınlamıştı. Bu şirket zor duruma düşünce daha doğrusu iflas edince GWR plak şirketi tarafından satın alınıyor. Aslına bakarsanız topluluğun ilk dönemlerdeki tüm diskografisi bu plak şirketlerinden çıkmıştı. Ancak Motörhead 8 albüm sonra plak şirketini değiştirmeye karar verir ve ortalık birbirine girer. Anlayacağınız 1916 son derece sancılı bir dönemin arkasından çıktı. Albüm I. Dünya Savaşı‟nda savaş meydanlarında ölen askerlerden etkilere sahip. Özellikle de batı cephesindeki siper savaşlarından. Albümdeki en ilgi çekici şarkı "Love Me Forever" Solist Lemmy‟nin biraz sakin söylediği (veya söylemeye çalıştığı) bir balad. Ayrıca büyük punk grubu için yazılmış "R.A.M.O.N.E.S." albümün ilginç parçalarında. Albüm bir çok dinleyici için Motörhead‟in olmazsa olmaz albümlerinden birisi olmasa da, iyi bir kaydın farkını görmek isteyenler göz atabilirler. HC
Santana rock müzik içerisinde kendisine özgü bir isim. 1960‟ların ortalarından itibaren müziğinde G. Amerika‟nın etnik öğelerine yer veren Santana‟nın 1970‟lerin ortalarına kadar resmi bir konser albümü yayınlanmamıştı. Tabii ki bazı konser albümleri var ama bootleg oldukları için resmi ilk konser kaydı 1974 yılında yayınlanan Lotus. Albüm ilk çı ktı ğı nda b azı ül k el erd e yayınlanmamış ve hatta bazı ülkelere ithal bile edilmedi. Bunda plak şirketinin biraz para kazanma hırsı olduğunu söylemek lazım. Albüm bazı ülkelerde öylesine acayip fiyatlara satılıyordu ki, bazı müzikseverler albümü ancak rüyalarında görebiliyorlardı. Her şeye rağmen Lotus yıllar içerisinde çok sevildi ve tanındı. Albümün makul fiyatlı CD versiyonu 1990‟larda yayınlandı. Albümün çok sevildiğini yazdım. Eh ne yalan söyleyeyelim Santana severler için sevilmeyecek gibi değil. 3 plaktan oluşan Lotus içerisinde 1974 yılına kadar yayınlanmış tüm önemli Santana şarkıları var. Speakers Corner çok başarılı bir baskı yapmış. Merak etmeyin fiyat absürd değil ve ülkemizde bulunuyor. HC
Müzik: 9/10
Müzik: 7/10
Müzik: 9/10
Kayıt: 9/10
Kayıt: 8/10
Kayıt: 9/10
Stereo Mecmuası 63
SM Kısa Kısa
CD
Fairport Convention – Festival Bell Fairport Convention adı altında ilk plaklarını yayınladıklarından bu yana tam 43 yıl geçmiş... Dile kolay. Sayısız eleman değişikliklerinden sonra son kadrol arı artık oturmuşa benziyor. 4 yıl önce yayınladıkları “A Sense of O c ca si on” ‟ da ki kad r o ile değişiklik yok. Ufak bir hatırlatma yapalım: Simon Nicol vokal, akustik ve elektrik gitar, Chris Leslie vokal, buzuki, keman ve mandolin, Ric Sanders keman, klavyeliler,
64 Stereo Mecmuası
Dave Pegg bas ve geri vokal, Gerry Conway davul ve perküsyon. Gelelim bu son CD‟nin ismine, bunun için de takvim yapraklarını biraz geriye doğru çevirelim. Artık İngiliz adalarında bir “kurum” haline gelmiş grup ilk kez olarak 1976 yılında Oxfordhire‟da Banbury yakınlarında olan Cropredy‟de ufak çaplı bir festival düzenler. Her yıl artan seyirci kitlesiyle artık her Ağustos‟un ikinci haftasında düzenlenen etkinlik toplam 3 gün sürüyor ve
20.000 civarında dinleyici toplayan bir “olay” haline geliyor. Olay, zira, genelde ailelere yönelik ve büyük çoğunluğun çadırlarda gecelediği festivalde emzirme çağındaki bebeklerle birlikte bastonlu dedelere rastlamak son derece olası. İşte bu festivale katılan dinleyicilerle Fairport fanları aralarında para toplayıp köy kilisesi için Fairport adına kapakta resmi görülen çanı döktürüp kulesine yerleştirirler. Bu CD de bu çanın anısına,
Zaman içerisinde yolculuk.
grubun şükranlarıyla... Müziğe gelince, büyük bir yenilik, yeni bir atılım veya farklı tarzlar bekleyenler varsa boşuna beklemesinler. Fairport Convention neredeyse tek başına İngiliz folkuna çağ atlatarak üzerine düşen görevi 69-74 yılları arasında fazlasıyla yaptı. Şimdilerde ise (bana göre) hakkıyla işi “sağlama almakla” meşgul. Buna karşın son derece sağlam besteler (kendilerinin veya başkalarının: Ralph McTell, Richard Shindell vb.), k u s u r s uz vokaller, virtüozluğa yakın icralar,
m u h t e ş e m g ü n l ü k hikayeler/anılar, eski yoldaşlarını unutmayan (bkz. Kaybettikleri eski vokalistleri Sandy Denny‟nin bestesi Rising for the Moon‟un yeniden icrası) ve belki de en önemlisi birlikte çalmaktan son derece zevk aldıkları her yerlerinden belli olan, müzisyenler bulacaksınız. Bunca yıl geçmesine karşın hala tazeliğini koruyabilen, rant uğruna gelip geçici modalara ayak uydurmayıp ödün vermeyen, türünün belki de en iyi örneklerinden. İngiliz
folkundan hoşlananlara veya “bu da nasıl bi şeymiş böyle?” diyebilen meraklılara... Ses meraklılarına: Tüm enstrümanların netlikle ayrıştığı çok dengeli, başarılı bir de kayıt. B.M. Fairport Convention – Festival Bell – Matty Grooves - CD Müzik 7/10 Kayıt 8/10
Stereo Mecmuası 65
SM Belgesel
Screaming Masterpiece veya İzlanda dilinde “Gargandi Snilld” 2005 yılında vizyona girmiş bir belgesel film. Ari Alexander Ergis Magnusson tarafından çekilen film İzlanda müzik dünyası hakkında. İzlanda bir çok insan için geçtiğimiz senelerde yaşadığı absürd ekonomik sorunlarla gündeme gelmişti. İzlanda acayip bir ülke her açı dan. Düşünsenize Atlantik Okyanusunda tek başına duran bir ada. Bu küçük adanın müzik dünyasına en önemli hediyesi, Björk‟tür. Bende kendisinin hayranıyımdır, ilk çıktığı dönemlerden beri pek beğenirim. Ancak bu küçük ülkede çok ilginç müzik toplulukları varmış. Bu belgesel sayesinde bunlarla tanıştım. Zaten bu tarz belgesellerin en önemli faydası da bu bambaşka isimleri tanıma şansınız oluyor. Sizlere
ilk
bahsedeceğim
Screaming Masterpiece topl ul uk Si gu r R o s. Bu topluluğun new-age ile rock arasında gidip gelen çok ilginç bir sound‟u var. Keman gibi kullanılan gitar ve ilginç vokalin müziği bambaşka bir yere çektiğini söylemek mümkün. Slowblow ise etnik öğelerle r enkl endi ril mi ş gari p bi r elektronik müzik yapıyor. Benim gibi Kraftwerk severler bir göz atmalı. Belgeselde asıl ilgimi çeken isim Mum oldu. Son derece garip enstrümanlara sahip İzlanda‟dan bir yanıyla geleneksel bir yanıyla da yumuşak vokalleriyle çok çok farklı bir müzik yapıyorlar. Albümlerini edinmek hayli güç ama araştırmalarım devam ediyor. Ghostigital ismi pek tanıdık değil ama Einar Örn Benediktsson‟u belki Björk‟ün eski topluluğu Sugarcubes‟ten tanıyor olabilirsiniz. İzini
kaybedenler yeni topluluğuyla yaptığı işlere bakabilirler. Tabii belgeselde rap‟ten rock‟a hatta heavy metal‟e kadar bir çok İz l a n d a l ı m ü zi s y e n e yer verilmiş. Tabii ki bol bol Björk‟ten de bahsedilmiş daha doğrusu Björk kendisinden bahsediyor. Benim için asıl bomba yeni putper estl i k akımının üst çatısı olarak kabul edilen Asatru‟nun İzlanda‟da da faaliyette olduğunu görmek oldu. Gerek politik hayatı gerekse de müzik üzerinde önemli bir etkisi olduğunu görünce şaşırdım. Belgesel son derece keyifli ve samimi bir şekilde çekilmiş. Bir şekilde edinip göz atabilirsiniz. HC Ülkemizde bulunmayan DVD’yi Amazon gibi alışveriş sitelerinden edinebilmeniz mümkün...
Stereo Mecmuası 67
Stereo Mecmuası Sayı 28 Müzik Özel emeği geçenler; Kodlama, tasarım ve diğer ıvır zıvırlar: Hakan Cezayirli ve Tolga Yazılar, makaleler ve incelemeler: Aydın Eroğlu, Bülent Şaman, Bruno Manusso, Can Tutuğ, Hakan Cezayirli, Seçil Cezayirli ve Tolga. Speşıl tenks: Destekleri ile yayınlarımızın sizlere ulaşmasına vesile olan firmalar, dostlarımız, okuyucularımız ve herkes...