Stereo Mecmuas覺 M羹zik II
1
www.stereomecmuasi.com
bu sayımızda
tarantella veya örümceğin dansı frank zappa biyografisinin ikinci bölümü bossa nova hakkında makale cd ve plak incelemeleri
Stereo Mecmuası Müzik II
2
www.stereomecmuasi.com
Müzik Özel sayımızla tekrar merhabalar.
Bu amaca destek için www.otizm platformu.org adresinde Otizm Platformu Stereo Mecmuası'nın 10. sayısında CD ve Plak bilgilendirme görevi üstlenmiş durumda. eleştirileri bölümleri biraz az olunca Otizm kısaca nedir sorusunu siteden bir alıntı okuyucularımızdan birazcık tepki geldi. Ama ile cevaplamak istiyorum; 10. sayının hem ön sözünde hemde müzik eleştirileri bölümlerinde yazdığım gibi Stereo -Günümüzde her 150 çocuktan birini Mecmuası Müzik Özel sayısı hazırladığından etkileyerek, çocuklar arasında en hızlı dolayı hifi dergimizde daha az sayıda plak ve yaygınlaşan nörolojik bozukluk olması ile CD'yi sizlere tanıttık. İşte o bahsettiğimiz dünya genelinde hızla yayılan bir hastalık Müzik Özel sayımızla tekrar karşınızdayız. olarak görülüyor. -Dünyada bu yıl şeker, kanser ve AIDS dahil olmak üzere bir çok hastalıktan daha fazla sayıda otizm teşhisi alınması öngörülüyor. -İstatistikler genetik temelli olduğunu gösteriyor. Çevresel faktörler de dahil olmak üzere, nedenlerinin bulunması için yoğun araştırmalar devam ediyor. -Kesinlikle ülke, ırk, kültür ya da sosyoekonomik farklılık gözetmiyor. -Bugün için bilinen en etkili tedavisi yoğun bireysel eğitim... www.otizmplatformu.org adresini ziyaret ederek platforma nasıl destek olacağınızı öğrenebilirsiniz. Allah kimseye çaresiz dert vermesin diyelim! Bildiğiniz gibi ekonomik kriz adım adım etkisini sertleştiriyor. Krizin etkileri her iş alanına farklı yansıyor ancak hepimizi psikolojik açıdan oldukça olumsuz etkilediği ortada. Hobilerimizle ilgili bir çok internet sitesi, forum ve basılı bir çok dergi ne yazık ki yaşadığımız ekonomik krizin etkisi ile 2010 yılını göremeyecek gibi gözüküyor. Takip edenler var ise, uzun bir süredir yabancı forumlarda genel bir sessizlik var. Çok büyük bazı sitelerdeki yoğun ilgi çeken sistemler bölümleri, yine dünyanın her tarafından ziyaretçilerin katıldığı dev forumların kullanıcılara açık bölümlerindeki yazışmalar büyük ölçüde düşmüş durumda. Çeşitli yabancı sitelerin yöneticileri ile konuştuğum kadarı ile onlarda site trafiklerinin azaldığını söylüyorlar. Avrupa ve özellikle Amerika'daki ekonomik durumlar aynı bizde olduğu gibi genel olarak huzursuzluk yaratıyor ve insanlar hobilerinden uzaklaşıyorlar. Bizim basında anlatılanlardan daha fazlası yaşanıyor dış dünyada. Takip ettiğim bazı yabancı forumlarda ilginizi çeken bir mesaj aynı gün
Bu ay ki yazıma çok farklı bir şekilde başlamak istiyorum. 2 Nisan, tüm dünyada otizm konusunda farkındalık yaratmak ve otizm ile ilgili sorunlara çözüm bulmak amacıyla, 2008 yılında Birleşmiş Milletler tarafından “Dünya Otizm Farkındalık Günü” (2nd April World Autism Awareness Day) olarak ilan edilmiştir. 2 Nisan’da başlayan “Otizm Farkındalık Ayı” çerçevesinde tüm dünyada otizmle ilgili araştırmaların teşvik edilmesi ve bilinirliğin artırılarak, erken teşhis ve tedavinin yaygınlaştırılması hedefleniyor. Stereo Mecmuası Müzik II
3
www.stereomecmuasi.com
üçüncü veya dördüncü sayfaya düşerken bugünlerde bazen bir hafta aynı mesaj ilk sayfada görüntülenebiliyor. Bu yaşananlar her türden planlamayı da allak bullak ediyor tabii ki. Sitelerin veya forumların alt yapılarından tutun, yazılımlarına kadar yapılan tüm yatırımların bu durum devam ederse birer birer kapanacağı konuşuluyor. Bir kaç aydır yaşanan gelişmeler internet alanında da oldukça can sıkıcı sonuçlar doğuracak sanırım. Zaten son yayınlanan google trends bültenleri her şeyin değişeceğinin bir göstergesi gibi Arama kriterlerinden tutun ziyaret edilen sitelere kadar tüm dünyadaki trafikte ciddi bir değişim süreci olduğunun gerçek bir ispatı.
indirilmesinde böylesine inişli çıkışlı bir grafik karşımıza çıktı. Ücretsiz bir yayın olmamızın avantajı sayesinde kısa zaman sonra indirilme tempomuz eski haline gelince bizlerde derin bir oh çektik. Ayrıca 2009 yılı için gereken yatırımları da büyük ölçüde tamamlamak üzereyiz. Stereo Mecmuası 2009 yılında aynı şekilde yayınına devam edecek. Neyse bu ay ki yazım biraz karamsar oldu galiba. Ama zaman zaman hayatın gerçeklerinden kaçılamıyor.
Benzer etkiler ülkemizde de yavaş yavaş da olsa fark edilmeye başlanmış durumda. Bir kaç aydır takip ettiğim basılı dergilerin bir kısmı oldukça geç çıkıyor ve editörler ön sözlerinde her an her şey olabilir mesajını veriyorlar ne yazık ki. Okuyuculara da hak vermek lazım, dönem ekonomi devri diyerek özel hobilere dair şeyleri satın almayı durdurmuş olmak şu dönemde gayet doğal. Bu durumun ülkemizde de internete yansıması oldukça yıkıcı olmuş durumda. Son zamanlarda çok sayıda iyi sitenin kapanması hepimizin üzüldüğü bir durum. Yıllık anlaşmaları biten bir çok iyi ve faydalı site de faaliyetlerini durdurmuş durumda. Sanırım genel moral bozukluğundan olsa gerek çok sayıda sitede son bir kaç aydır güncellenmiyor. Merakla takip ettiğim bazı sitelerdeki arkadaşlarımla konuştuğumda faaliyetlerini askıya alma kararı verdiklerini öğreniyorum. Bazı kişiler bu durumu davaya ihanet gibi görseler de, o site sahiplerine hak vermek lazım. Bu dönemde herkesin benzer zorlukları yaşadığını unutmayalım. Bazı sitelerde de birleşmeler yaşanıyor. Benzer alanlarda yayın yapan çok sayıda gönüllü oluşum bir araya gelerek maliyetlerini küçültüyor. Bu durum özellikle bilişim sektöründe çok yaygın olarak karşımıza çıkmaya başladı. Fakat bu durumunda çeşitli götürüleri olduğu bir gerçek ve ekonomideki kötüleşme eğilimi devam ederse birleşmeler bile iyi ve faydalı siteleri kurtaramayacak gibi gözüküyor.
Bu ay müzik sayfalarımız çok fazla ilgi gördü. Zannederim çeşitli trend bültenlerinde bahsi geçen evde oturmanın daha popüler hale gelmesi bu durumda etkili oldu. Açıkçası benim içinde güzel bir albümü dinleyip, günün tüm sıkıntı ve yorgunluklarından uzaklaşmak iyi bir yöntem. Anlaşılan çok sayıda okuyucumuz içinde aynı durum söz konusu. O yüzden bu ay CD ve Plak incelemelerimize daha fazla önem vermeye çalıştık. Sizler için hazırladığımız yazıları okuduğunuzda eminim bana hak vereceksiniz. Tüm müzikseverlere keyifli okumalar diyerek sizleri Stereo Mecmuası Müzik Özel II ile baş başa bırakmak istiyorum. Gelecek ay Stereo Mecmuası'nın 11.sayısında buluşmak üzere. Hakancez
stereomecmuasi@gmail.com
Stereo Mecmuası'nın 10. sayısını yayınladığımız günden bugüne değin geçen yaklaşık 1 ayda ilk kez dergimizin
Stereo Mecmuası Müzik II
4
www.stereomecmuasi.com
Stereo Mecmuas覺 M羹zik II
5
www.stereomecmuasi.com
Tarantella veya Örümceğin Dansı açabilir. Tarantula ismi, o yörede çokça bulunduklarından Puglia bölgesinin Taranto şehrinden gelmektedir. Bir çok kişi Tarantula zehirinin günden güne hatta saatten saate farklılık gösterdiğine inanır; zira bu böcek tarafından ısırılanlarda çok farklı tepkiler görülür: kimi şarkı söyler, kimi güler, kimi sızlanır, kimi de aralıksız ağlar; Bazıları sürekli uyurken bazıları da uykusuzluktan şikayet eder; Başkalarında kusma, terleme, titreme görülür. Çıldırma, cinnet geçirme, kudurmaya benzer davranışları gözlemlemek de olasıdır. Bu zehir ayrıca renklere de aşırı bağımlılık doğurur. Kırmızı, yeşil ve sarı en fazla tercih edilen renklerdendir. Bazı vakalarda bu hastalığın 40 veya 50 yıl kadar sürebileceği gözlemlenmiştir. Müziğin Tarantula zehirine iyi geldiği asırlardır bilinmektedir, zira hastanın içindeki ruhları harekete geçirir.” Yakın geçmişte elime geçen ve defalarca çok keyifle dinlediğimden derginin bu sayısında eleştirisini yazdığım L’Arpeggiata’nın La Tarantella isimli CD’si beni Tarantula, Tatantismo ve Tarantella üçlemesi üzerine biraz daha eğilmeme neden oldu. Çok detaylı olan CD’nin içindeki bilgilerle biraz internet karıştırınca elde ettiklerimi harmanlayarak sizlerle paylaşmak istedim. Umarım ilginizi çeker. Aşağıdaki bilgiler Fransız Antoine Furetière’in 1690’da yayınladığı Dictionnaire Universel’den (Evrensel Sözlük) alınmıştır: Taranto kenti (resim alıntı: wikipedia) Aşağıdakiler ise Athanasius Kircher’in “Magnes, sive De Arte Magnetica” adlı Roma 1641 basımı kitabından alınmıştır: Birinci SoruTarantula tarafından zehirlenenler neden ancak sadece müzik tarafından iyileştirilebiliyorlar? Daha önceki yazılarımızda müziğin insanların moralleri, ruh halleri ve duyguları üzerinde son derece güçlü bir etkisi olduğunu açıklamıştık. Geriye kalan, Tarantulalar tarafından zehirlenmiş olan kişilerin nasıl müzik sayesinde sağlıklarına tam anlamıyla kavuştuklarını açıklamaya “Tarantula: Napoli Krallığında bulunan ufak ve çalışmak. Müzik enstrümanlarının telleri zehirli bir böcek. Isırığı insanı uyuşturabildiği titrediklerinde havayı da belli bir şekilde gibi, bilinç kaybına hatta ölüme bile yol Stereo Mecmuası Müzik II
6
www.stereomecmuasi.com
titretirler. Melodik ve ritmik bir titreşimle oynayan hava hastanın vücuduna bilinç ve duygular aracılığıyla nüfuz eder. Aynı zamanda vücut içinde bulunan yaşam ruhlarını da büyüsüyle uyandırır. Müzikle temasa geçinceye dek azalmış ve dağınık halde olan bu yaşam ruhları faaliyete geçer ve olabilecek en olumlu ve iyileştirici şekilde eklemleri harekete geçirir. Bu eklemler de vücutta havanın dolaşımını sağlayan damarları, dokuları, lifleri ve en derinde kalmış ince zarları bile uyandırırlar.
ağırkanlı, uyuşuk ve üşengeç olurlar. Asabi Tarantula tarafından ısırılanlar ise onlar da asabi, dengesiz, huzursuz, hiddetli ve cinayete meyilli olurlar. Buradan, farklı ruh halleri için farklı tınıları veya müzikleri seçmenin doğru olacağını çıkartabiliriz. Melankolik Tarantula tarafından ısırılmış olanlar, ki bu örümceklerin zehirleri en güçlülerindendir, uysal telli çalgılardansa trompet veya yüksek volümlü davul gibi güçlü enstrümanları içeren müziklere tepki verirler. Taranto’dan gelen bir görgü tanığı bu tür bir örümcek tarafından ısırılmış olan genç bir kızın ancak büyük orkestra davulu, ateşli silah sesleri, trompet ve bunun gibi enstrümanlar eşliğinde dans edebildiğini bildirdi. Asabi, huysuz ve hiddetli Taratula vakaları ise lüt, keman, klavsen vb. enstrümanlar tarafından kolayca iyileştirilirler. Antidotum Taratulae – Tarantula Panzehiri Bir örümceğin ısırığıyla bulaştığı sanılan ve Orta Çağdan beri müzikle tedavisi mümkün olduğu söylenen Tarantismo adı verilen hastalığın insanlarda uyandırdığı “cazibe” bugün bile açıklanamayacak kadar karmaşık. Hastalığın bulgularıyla nedenleri en az onu iyileştirecek olduğu sanılan müzik çeşitleri kadar değişkendir.
Lycosa tarantula (resim alıntı: arachnophiliac.info) Bu damarlar, dokular, lifler, zarlar ve hatta kaslar Tarantulanın ısırığından sonra zehiriyle birlikte kesif bir rutubet ve acı bir safra da taşır. Ancak hareketle bu zehir seyrelir ve yavaşça dağılır. Hareketle vücudun ısı seviyesi de artar ve kaslarda gıdıklanma, eklemlerde gerilme ve çimdiklenme hisleri oluşur. Bu durum hastayı önce hoplayıp yay gibi zıplamaya, sıçramaya ve nihayetinde dans etmeye iter. Dans ettiğinde tüm vücudu harekete geçer ve hastanın ısısı daha da yükselir. Artan ısıyla vücuttaki tüm hava delikleri genleşip açılır ve zehir buharlaşıp bu açıklıklardan vücudu terk eder.
Birinci Sonuç: Bazı durumlarda belirli bir müzik enstrümanın yararlı görülmesi, başka durumlarda ise başka bir enstrümanın fayda göstermesi, örümceklerin ve insanların doğası ile yaratılışlarının karmaşıklığı ile açıklanabilir. Dolayısıyla bir insan belli bir tür Tarantula Tanrı Dionisos (eser Caravaggio, resim alıntı: wikipedia) tarafından ısırıldığında, o türe uygun olan müzik veya şarkıların seçilmesi şarttır. Melankolik Tarantula tarafından ısırılanlar Bazı teorisyenler bu ritüel dansının yüzyıllar Stereo Mecmuası Müzik II
7
www.stereomecmuasi.com
içerisinde güney İtalya’da yayılan Dionisos kültü ile bağlantılı olduğunu öne sürerler. Mitoloji bize, Sorrento ve Capri’de hala anlatılan ve günümüze kulaktan kulağa gelen iki değişik öyküyü armağan etmiştir. Bunlardan birincisi deniz kızları Sirenlerin Ülis’i büyülemek için ona şarkılar söyledikleri, ancak daha önce Ülis’in bu olaydan haberdar edilip kulaklarını balmumu ile tıkayarak tuzağa düşmemesi ile ilgili. Bunun üzerine Sirenler çareyi kulakları tıkalı olan Ülis’i görsel olarak etkilemekte bulurlar ve kendilerine erotik bir dans öğretmeleri için Grace’lerden yardım isterler. Bunun üzerine muzip Grace’ler bacak yerine balık kuyruğuna sahip olan Sirenlere bir oyun oynamak üzere hiç bir zaman oynayamayacakları tarantella dansını icat ederler. Bu yüzden de Sorrento yöresinde halen Tarantella’yı sadece bu dansı Grace’lerden öğrenmiş olan genç kızlar oynarlar.
cezalandırır ve belden aşağılarını bildiğimiz balık kuyruğuna dönüştürür. Orfeus’un, şarkılarının büyüsüyle yeraltı dünyasına kadar ulaştığı, vahşi hayvanları sakinleştirdiği ve hatta kayaları bile yerinde oynattığı söylenir. İtalyan şair Nicola Stigliola 1699’da yazdığı Eneide’sinde Orfeus’u uzun bir rahip elbisesi giymiş, elinde 7 telli liriyle yüksek sesle kah bir ciaccona kah bir tarantella söylediğini yazar. Bu yeni bir mitolojik betimlemedir: Orfeus, ibadet halinde, kutsal giysileriyle büyüleyici bir tarantella söylemesi büyüyü, şifayı, transı ve sonsuzluğu simgeler. Zira başı veya sonu olmayan müzik durağan bir stabilitenin altında gizlenen sürekli değişimi gösterir.
Siren (Eser; John William Waterhouse resim alıntı: wikipedia)
Şifa verici, büyüleyici, baştan çıkarıcı, dinleyende fiziksel veya duygusal değişikliklere yol açabilen, başka dünyalara yolculuk ettirip farklı bilinç durumlarına neden olabilen müziğin gücü insanoğlunu her zaman büyülemiştir. Simyacılar, şair ve düşünürler, masal ve efsaneler bu konuya farklı yaklaşımlar getirirler. Günümüzde güney İtalya halkı ise halen kendi uyarlamalarını yaşamaktadır. Tarantella insanda evrensel düzenin tekrardan yürürlüğe geçirmesine yarar. Zehirden kurtulabilmek için önce kendi içinde bozulmuş olan dengeyi/düzeni onarması gerekir. Bu yolculukta hasta kendini doğa ile özdeşleştirir. Doğanın denge ve uyumunu ses ve renklerle denkleştirdiği titreşimlerini vücuduyla hisseder. Hasta kendini merkezde kara bir güneş (veya kara bir örümcek) olarak görür. Etrafında dönenler ise artık gezegen değil ama ona iyileşme süreci içerisinde refakat edecek olan yakınları ve müzisyenlerdir. Zehirlenen her kişi değişik melodiler, değişik ritimler, değişik renkler ve değişik müzik enstrümanlarına farklı bir şekilde tepki gösterdiği; nedeninin de kendi kişiliği ve zehirlenmenin türü ile bağlantılı olduğu asırlarca söylenmektedir. Uygun olacak olan müzik ancak farklı denemelerden sonra ortaya çıkarılabilir: Müzisyenler hasta belli bir reaksiyon gösterince veya vücudu oynamaya başlayıncaya dek farklı melodiler çalar. İyileşme süreci durmaksızın dans ederek günlerce sürebilir.
İkinci öykü ise yine muhteşem sesleri olan Sirenlerle ilgili. Bu Sirenler üstüne üstlük çok da güzel bacakları olduklarından Ülis’i erotik danslarıyla büyülemeye kalkışırken ilahlar cazibelerini kötüye kullandıklarından onları
Tarantellaya bir de farklı bir açıdan, kadınların cinsel özgürlüklerine kavuşmaları amacıyla bakabiliriz. 15. Yüzyıldan başlayarak “Carnavaletto delle Donne” (Bayanların ufak karnavali) ismi altında süregelen ve genelde
Stereo Mecmuası Müzik II
8
www.stereomecmuasi.com
kadınların, aralarında bile olsa, tarantula tarafından ısırıldıklarını bahane ederek “ahlaksızca” dans edebildikleri özel günler kaleme alınmıştır.
gösterdikleri tepkiler”. Bu çalışma yasağa rağmen İtalya’nın belli başlı akademilerinde el altından çoğaltılmış ve Domenichino, Caracci, Reni ve Poussin gibi ressamlara da ilham kaynağı olmuştur. 1641’de Athanasius Kirchner genelde hastalık ve şifa üzerine yazmış olduğu kitabında ezoterik bir yaklaşımla da olsa, aşkın, dünyanın, evrenin ve müziğin manyetik etkileşimini irdeler. Tarantismo ile ilgili olan bölümünü de 1694 yılına dek güncelleyip geliştirir. Aynen Zaccolini’nin çalışmasında olduğu gibi yalnız müziğin değil renklerin de terapi üzerindeki etkilerini araştırır. Hatta İspanyol bir vakanın aynı anda 2 farklı Tarantula tarafından ısırıldığını yazar. Onu iyileştirecek müzik ve renklerin koordine edilememesi sonucu hastanın kurtarılamadığını da ekler. Yazılarından zamanının Taranto Belediyesinin Tarantula tarafından ısırılmış olan hastaların iyileştirilmesi için çalınması gereken müzikleri en iyi şekilde icra eden müzisyenleri, parası olmayan vatandaşların da faydalanabilmeleri için maaşa bağladığını da öğreniyoruz. Alman asıllı bir cizvit papazı olan Kirchner hayatının çoğunu Roma’da geçirmiş ve Collegium Romanum’da öğretim görevliliği yapmıştır. Kapsberger, Mazzocchi ve Allegri gibi Palazzo Barberini’de aktif olarak çalışan birçok besteciyle yakın ilişkisi olup eserlerinden bölümlere 1650’de yayınladığı Musurgia Musicalis adlı kitabında yer vermiştir. Bu kitabında yer alan Tarantellalar yazılı müzik tarihinin bilinen ilk Tarantellalarıdır. Bu yazılı eserlerde gördüğümüz ostinato bas dizinleriyle birçok melodiye belki birkaç ufak varyasyonla halen güney İtalya’da sıkça rastlanılıyor. Kirchner’in ve onunla eş zamanda yaşamış olan bu bestecilerin müziği üzerinden onca yılın geçmiş olmasına karşın hiç de eskimiş değil. Ve İtalyan 17. Yüzyıl enstrümantal ve vokal müziklerinde çoğunlukla görüldüğü gibi ostinato baslar üzerine kurulu. Arada Kirchner farklı Tarantellalar arasında ayrımlar yapıp onları: primo, secundo, terzo modus ve ottava siciliana ile tarantella napoletana gibi sınıflandırmalara tabi tutuyor.
Orpheus ve Eurydice, (eser; Federigo Cervelli resim alıntı: wikipedia) 14. yüzyıldan bu yana Tarantismo’ya katolik kilisesi yayınlarında da rastlanılıyor. Bu kayıtlarda bir kişinin oynadığı “Tarantella Terapeutica” (şifa verici tarantella) veya grup olarak oynanan “Danza di Transe” (trans dansı) o yüzyılda bile dinsel festivallerde yerlerini aldıkları belirtiliyor. Günümüzde bile Galatina’da her 28 Haziran’da (aziz Paul’un isim günü) kollektif bir şifa günü kutlanır. Hastalar civar yerleşim bölgelerinden gelir ve kilise meydanında toplanıp dualarla danslar kilise binasının içine kadar gider. Her bölgenin kendine has festivalleri vardır. Bunları herhangi bir aziz veya çok farklı isimler alabilen Meryem Ana adına yapılır. Dolayısıyla bu azizler veya Meryem Ana hasta ile Tanrı arasında elçi veya köprü vazifesi görür. 16. yüzyılda müzikle terapi konusunda ilk bilimsel yayınların birine rastlıyoruz. 1610 yılinda Matteo Zaccolini Floransa’daki Mediciler için 50 sayfalık bir el yazması hazırlar. Ancak Mediciler içeriğinin sakıncalı olabilme ihtimalini göz önünde bulundurarak bu yazıyı yayınlatmazlar. Bu gizli kalmış yazının ismi: “Tarantula tarafından ısırılmış olanların dansı ve ses ile renklere karşı Stereo Mecmuası Müzik II
Bütün kaynaklarda enstrüman çeşitliği ve zenginliğine çok önem verildiği gözlemleniyor. 17. Yüzyıl kaynaklarında artık maalesef günümüzün müziklerinde görülmeyen çok çeşitli enstrümanlara rastlıyoruz: tamburo, daha ufağı olan tamburello gibi vurmalı sazlar, 9
www.stereomecmuasi.com
zampogna ve musetta isimli tulumlu üflemeliler, tromba isimli günümüzdekilerinden oldukça farklı olan bir trompet türü, gitar, chitarra battente (4 madeni telli gitar varyasyonu) lir, lira calabrese (lirin 3 telli bir varyasyonu) klavsenin atalarından clavicembalo, obua ile blok flüt karışımı sayılabilecek olan bombarde, keman, zurnamıza benzer ciaramella, harp, lüt, colascione (farklı bir lüt varyasyonu) vb. O zamanlardan kalma neredeyse tüm resimlerde, ortalama 50 yıl önce kadar hala İtalya’da çalınan ancak artık günümüzde pek rastlanamayan İtalyan folk harpı gibi, colascione’ye ve ona eşlik eden tammora ve nacchere gibi perküsyon aletlerini görüyoruz. İşin ilginç yanı da neredeyse zamanının tüm resimlerinde perküsyon aletlerini bayanlar çalmaktadır (Dişi yaratıklar toprağın nabzı değiller mi?) Ancak maalesef günümüzde, yukarıda saydığımız enstrümanların pek çoğu artık çalınmamaktadır.
Tarantula (resim BBC arşivi)
şeyler yazıldı: Tarantella’nın ısırığı sonucu vücut sıvılarına karışan zehirin yol açtığı düzensizlikleri anlamak ve açıklamak üzere yazılmış çok çalışma var. Modern aklımıza garip gelmesine karşın bu düzensizlikler eski zamanlarda dans ile bertaraf ediliyorlardı. Bu dansların kuşkusuz kutsal sayılabilecek yönleri de vardı. Yıllarca süregelen ayinler eşliğinde asıl amaç beden ve ruhu arıtmaktı. Tarantula kurbanı önceden belirlenmiş bir dizi fiziksel hareketi yapamadığı taktirde sakat kalma hatta ölüm riski ile karşı karşıya kalırdı. Eski yazılarda 2 değişik görüşe rastlıyoruz. Birincisi medikal açıdan, tarantulanın zehiri bir hastalığa yol açıyor ve tek çözümü dans etmektir. İkincisi biraz daha sübjektif olarak bu örümcek zehiri insanı hüzünlü ve bunalımlı hale getiriyor ve çözüm müzik ile dansın coşkusundan geçmekte. Bugün, o yıllardan kalma hikayeleri yazan veya yaşadıklarını sanan kişilerin saflığına veya iyi niyetlerine ancak bir gülümsemeyle karşılık verebiliyoruz zira bu örümcek ve zehirine bağlanan garip güç ve etkilerin aslında bir hayal ürününden ötesine geçmediklerini biliyoruz. Peki günümüzde gelişmiş ülkelerde yapılan Techno müzik partilerine ne demeli? 1596 yılında Venosa’nın meydanında yer almış olduğu yazılan dans törenlerinden çok mu farklılar? Veya birkaç yıl önce yaşanan ve yuka bitkisinin içinde yaşadıkları söylenen yer rörümceklerinin modern insanımızda yol açtığı paniğe ne demeli? Tarantismo’nun en önemli özelliklerinden biri bu hastalığa yakalanan birinin hiç bir zaman tam anlamıyla iyileşmediği olduğunu düşünürsek bu hastalığın sembolik veya hayali olduğu doğrulanır gibidir. Kurban ısırıldığında tek çare müzik ve dans. 20. Yüzyıl araştırmacıları hastaların genelde genç – erginlik çağında – ve erkekten çok kadın olduklarını saptamış durumdalar. Hastalık belirtileri tekrar nükseden türden, üstelik hep belirli ve aynı zaman dilimlerinde, bazen yaşam boyunca tekrarlanır. Dolayısıyla tedavi sürekli olarak yinelenmelidir. Zehirin ısıran örümcek yaşadığı sürece etkin olduğu, hatta zaman içinde örümceğin kurbanı ile iletişm kurduğu ve hayatının geri kalanını nasıl idame edeceği konusunda bilgiler verdiği bile söylenir. Bu güç hangi hayvanda olabilir ki?
Örümceğin Dansı Tarantella ile ilk tanışma insanda bir şok etkisi yaratacak kadar güçlüdür. Ancak burada önemli bir uyarıda bulunmak gerek, avare turistlerin Napoli meydanlarında seyredebilecekleri basmakalıp ve harcıalem Tarantella ile “gerçek” Tarantella arasında dünyalar kadar fark vardır. Tarantula, bilimsel adıyla Lycosa Tarantula, görüntü itibariyle oldukça etkileyici ve 900 14. yüzyıldan bu yana Tarantella ve kadar farklı türü olan, genelde koyu renkli çok Tarantismo hakkında özellikle tıbbi açıdan çok tüylü bir örümcektir. Güneşli, kuru ve genelde Stereo Mecmuası Müzik II
10
www.stereomecmuasi.com
taşlık araziyi sever, kazdığı oyuklarda kurbanını sabırla bekler. Kurbanını genelde anında öldürür. Bu ölüm zehrin gücünden çok örümceğin direkt olarak düşmanının boyun kısmında bulunan sinir merkezine odaklanmasıdır. Örümcekteki bu özel yetenek bilim adamlarının kafasını yıllarca da kurcalamıştır. Ancak Tarantulalar insanı değil ufak böcekleri avlar. Öldürebilecekleri in büyük canlı türleri kertenkele, tarla faresi veya ufak kanatlılardır. İnsanlar tabii ki tarantulalar tarafından ısırılabilirler. Bu ısırık çok da acı verebilir ancak zehir lokalizedir, tüm vücuda yayılmaz ve eski yazılarda veya efsanelerde olduğu gibi ölüm habercisi olan bulguların hiçbirini göstermez. Acaba bir kendi kendini telkin etme olgusuyla karşı karşıya mıyız?
zehiri, alpha-latrotoxin, insanın genel sağlığını ciddi şekilde tehlikeye atar. İlk adımda depresyon, anksiyete ve ölüm korkusu. Ardından duyularda karışıklık, ajitasyon, kuvvetli endişe hatta halüsinasyonlar. Sonrasında göğüs kafesinde şiddetli ağrı, diyaframda kısmi felç ile soluk alma zorluğu, aşırı terleme ve kuvvetli spazmlara rağmen hasta genelde zaman içerisinde iyileşir ve kompikasyonsuz düzelir. Zamanımızın bu bilimsel bilgileri doğrultusunda Tarantula’nın artık aklanması gerektiği düşüncesindeyim. Tarantella’ya gelince, halen İtalyan folklöründe çok önemli bir yer tutmasına karşın ünü çizmenin sınırlarını çoktan aşmış ve birçok ülkede benzerlerine rastlamak olasıdır. Ayrıca folkörün dışında da ve özellikle klasik müzikte ciddi bir yeri vardır. Birkaç örnek: Rachmaninoff’un 2 piyano için bestelediği 2. Süit’inin finali çok hızlı bir Tarantella ritmindedir, Mendelssohn’un Tarantellası (Opus 102 No.3) olduğu gibi, doğal olarak Rossini’nin (La Danza) hatta Debussy’nin de Taratellası vardır , Shubert’in 3. Senfonisinin son bölümü Tarantella ritmindedir, Liszt ve Chopin’in 6/8 ritminde Tarantella isimli besteleri vardır, Tchaikowsky’nin meşhur İtalyan Capriccio’su yine oldukça hareketli bir Tarantella ile son bulur.
Tarentella dansı (Alessandra Belloni resim alıntı: sandrabelloni.com) Olabilir, ancak olmaya da bilir... zira Tarantulanın pek yakınında ondan çok daha ufak, siyah, çelimsiz, ve üzerinde 13 adet ufak kırmızı noktası bulunan başka bir örümcek olabilir. Latrodectus Tredecim Guttatus bilimsel ismiyle anılan bu kara dul türü örümcek aynen Tarantula gibi taşlık, kuru ve güneşli yerleri sever, ancak onun aksine oyuk kazmak yerine, bildiğimiz sıradan örümcekler gibi ağını örer. İnsanlarla karşılaşması genelde tarlalarda işlerin çok Tarentella dansı (resmin kaynağı bilinmiyor) olduğu hasat zamanlarına denk gelmesinden daha doğal bir şey olmamalı. Isırıkların da Zamanımıza dek süregelen Tarantella’lar, artık dönemsel olması, tarımın makineleşmemiş şifa veren özellikleri için değilse de tutkulu olduğu zamanlarda da çoğunlukta olması ritimleri ve muhteşem melodileri ile gayet olası. dinleyicileri hala büyüleyebiliyor ve ördükleri sanal ağların içerisine hapsedebiliyorlar. Aman örümceklere dikkat edin! Isırığı ilk anda farke dilmemesi kabahatin daha “gösterişli” olan Tarantulaya atılmasının nedenlerinden bir tanesi. Akdeniz kara dulu Bruno Manusso olarak da adlandırılan bu ufak örümceğin Stereo Mecmuası Müzik II
11
www.stereomecmuasi.com
Stereo Mecmuas覺 M羹zik II
12
www.stereomecmuasi.com
Özel Türkbas - How To Make Your Husband A Sultan Elay Records Stereo 2687 LP Bu ay incelemelerimize esprili (isme dikkat) bir plakla başlayalım. 60'lı yıllarda ülkemizde ünlenip 70'li yıllarda Amerika'ya yerleşen ve göbek dansını tüm dünyaya tanıtan Özel Türkbaş hanımefendinin How To Make Your Husband A Sultan albümünün orijinal Amerikan baskı plağı pek öyle sıradan bir albüm değil ve Amerika'da binlerce adet satılmış. Büyük usta Mustafa Kandıralı, kanunda Ahmet Yatman, kemanda Cevdet Çağla ve Amerikalı müzisyenlerin katkısı ile hazırlanmış albümde Özel Türkbaş, sadece çok iyi bilinen Tin Tin isimli türküyü seslendirmiş. Geri kalan tüm albüm enstrümantal. Bu albüm neden burada diye sorarsanız, bir dönem Türk müziğinin nerelere geldiğini görmenizi sağladığı için. Batıya açılacağız diye uğraşan müzisyenlere duyurulur.
Stereo Mecmuası Müzik II
Blues Generations Vol 2 Weton Wesgram Kbox3460 3CD Delta blues severler için oldukça ucuz fiyatlı bir toplama albümü tanıtmak istiyorum. Albümde Delta Blues'un önemli isimlerinin şarkılarına yer verilmiş. Bessie Smith, Mississippi John Hurt, Memphis Minnie, Memphis Slim ve Lightinin' Hopkins bunlardan bir kaçı. Bu tarz toplama albümlerde genelde birbiri ile alakasız bir sürü sanatçıya yer verilir. Bu toplama albümde ise gayet mantıklı seçimler yapılmış. Kayıtlar oldukça kötü ancak yapımcı firma en azından tüm şarkıların ses yüksekliğini ayarlamış. Bu arada şarkıların çoğu B side veya Back Catalog olsa da, Bleading Hearted Blues, Candy Man Blues gibi önemli hitlerde içeriyor. Dolayısıyla 3 CD art arda bile keyifle dinleniyor. Bu fiyata göz atılabilir! Müzik: 7/10 Kayıt: 4/10 Hakan
John Lee Hooker: It Serve You Right To Suffer Impulse AS-9103 Speakers Corner 180Gr LP Geçtiğimiz sayılarda iyi kayıtlı blues plağı dinlemek isteyen okuyucularımızdan gelen soruların cevabı işte bu plak olacak. 1965 yılında kaydedilmiş albüm büyük müzisyenin çok bilindik hitlerinden bir kaçını da içeriyor. Bunlardan en önemlisi ve herkes tarafından bilindiğini düşündüğüm Shake It Baby, ayıca Bottle Up and Go, You're Wrong, Sugar Mama ve albüme ismini veren It Serve You Right To Suffer şarkıları dikkat çekici. Hooker tarafından çalınan gitarın en ince ayrıntısına kadar duyduğunuz albümün kaydı gerçekten müthiş. Şimdiye kadar denk geldiğim en iyi basımlardan birisi. Speakers Corner mükemmel baskısının yanı sıra plağın kapağı dahil birinci sınıf. Blues severler kaçırmasınlar! Satın almak için ayrıntılar; www.akmuzik.com.tr Müzik: 9/10 Kayıt: 9/10 Hakan
13
www.stereomecmuasi.com
William Elliott Whitmore – Animals in the Dark – Anti B001NJY5GM – (LP veya CD) Bu LP’ye şans eseri denk geldim, ABD’de yaşayan bir arkadaşım hoşuma gidebileceğini düşünüp dinlememi önerince ben de ne olur ne olur göle maya çalıp internetten bulabildiklerime kulak verdim. Oldukça hoş sürprizlerle karşılaşınca siparişimi verip beklemeye koyuldum. Bu arada ismini cismini daha önce hiç duymadığım bu W.E.W.u da araştırmaya koyuldum. Fazla bir şey bulamadım dersem yeridir. Kendi web sitesi bile oldukça yalın ve sade. Bu sıfatlar aslında müziğine de çok uygun. Yalın ve sade. Gitar ve banjo çalıp vokalleri üstlenen WEW amerikan topraklarının müziğini yaşatıyor, biraz blues, biraz gospel, biraz da applachian folk. Her parçada bir veya 2 misafir sanatçı kendisine eşlik ediyor, bazen perküsyon, bazen akordeon, bazen geri vokaller, cello veya org ancak yalınlık her parçada ön planda. Bir de 60 senedir sürekli viski-sigara tarafından yıllanmış muhteşem bir ses. Not: WEW 1978 doğumlu... Müzik 9/10 Kayıt 8/10 B.M.
Stereo Mecmuası Müzik II
Van Morrison – Astral Weeks Live at the Hollywood Bowl – Listen to the Lion B001O0EHXG (2 x 180g LP veya CD) Van Morrison’u tanıtmaya pek gerek yok sanıyorum. Astral Weeks ise kuşkusuz en iyi plaklarından biri. (Rolling Stone’un ilk 500 plak listesinde 19.) 1968 yılında, 22 yaşında, doğum yeri olan Belfast’tan kopup ABD’de kaydetmiş. Sonrasında olanları hepimiz biliyoruz. 40 yıl sonra beklenmedik bir kararla (konserlerinde Astral Weeks’in parçalarına pek yer vermez) bu başyapıtlarından birini sadece 2 özel konser için icra etme fikrine ne demeli? Tarafsız olarak bakmaya çalışalım. Besteler 1. sınıf, icra kusursuz, kayıt gayet iyi. Ya yorum? Aradan geçen 40 yılın deneyimi bu parçalara getirdiği ağırlığı tam anlamıyla değiştiriyor. Unutmayalım bunlar genç bir adamın özellikle aşka ama genel hayata da olan bakış açısını belgeleyen besteler. Bu konserde farklı bir yoğunluk, farklı bir dinginlik, belki biraz rahatlama hissiyle agresiflikten uzak bir yumuşama var. Kısacası yaşlanma var. Bu şekilde yaşlanmak herkese nasip olsa... Müzik 9/10 Kayıt 7/10 B.M.
JJ Cale – Roll On – Rounder Records B001NKWLAS – (CD – LP yakında basılacak-mış) JJ Cale, pek meşhur olmasa da müzisyenlerin müzisyeni olarak tanınmaya hak kazanmış olan ender sanatçılardandır. Eric Clapton en büyük/meşhur hayranlarındandır. Bkz beraber yaptıkları The Road to Escondido. Yıllarca sessiz sedasız, şatafatsız ve olaysız şekilde plaklarını ve konserlerini sıralar. Öyle dediysek sakın yanlış anlaşılma olmasın, JJ son derece tembeldir. Bir önceki CD’si neredeyse 5 yıl önce yayınlanmıştı. Gitar çalışı da tembeldir, volümü de öyle, amplisinin ayarlarını değiştirmek yoruyordur... Eminim nasıl bir nota eksik çalabilirim diye saatlerce kafasında kurguluyordur. Şarkı söylemesi de tembeldir. Fısıltı gibi ses çıkardığı yetmiyormuş gibi kelimelerin yarısını da yutar. Tempoları da tembeldir, hepsi orta karar. Besteleri de tembeldir, hepsi birbirine benzer. Ancak bir kez duyduğunuzda unutmanıza da imkan yoktur. Büyük usta bu CD'de de bize yine/yeni bir ziyafet sunuyor. Çok özlemiştik ama beklememize değdi doğrusu... Müzik 8/10 Kayıt 7/10
14
www.stereomecmuasi.com
Alexis P. Suter – Just Another Fool – Hipbone Records - B001AR016A – (CD)
Madeleine Peyroux – Bare Bones – Rounder Records - B001KP2Y3K (CD - LP yakında basılacak-mış)
Bu CD’ye de şans eseri denk geldim, ABD’de yaşayan arkadaşım sağ olsun. Daha önce ismine denk gelmediğim, adından erkek olması gerektiği düşündüğüm ama kadın olan (dinleyince de cinsiyeti pek belli olmayanlardan) bir blues -soul – rhythm’n blues – gospel şarkıcısı. İlk dinleyişte sizi otobüs çarpmışa döndüren, ve buna rağmen sizde üst üste defalarca dinleme isteğini uyandıran cinsten. Tabii ki basit, tabii ki alışılagelmiş, ama neticede blues bu, genelde 3-5 akordan fazlasını gerektirmez. Tabanca gibi bir ritim seksiyon, çok da uyumlu bir gitar ve geri vokaller korosu eşliğinde Alexis P. Suter’in muhteşem vokalleri. Blues ruhunu 21. yüzyılda başarı ile temsil edecek olan sanatçılardan. Parçaların büyük çoğunluğu da kendi besteleri. Türü sevenlere, güzel bir elektro gitar soundundan hoşlananlara ve ruhu teknikten daha önemli bulanlar için tavsiye edilir.
Careless Love ile piyasalarda ciddi bir beğeni ile yer edinen Madeleine Peyroux bir sonraki albümü Half the Perfect World’ü sanki (bana göre) bir öncekinde edindiği başarıyı bir an önce yineleyip nakte çevirmek üzere aynı formülleri kullanarak biraz aceleye getirilmiş hissi uyandırmıştı. Bu CD (biraz) farklı, şöyle ki eski sokak şarkıcımız başkalarının bestelerini seslendirmek yerine tamamIylA kendisine ait olan besteleri icra edince bir hayli kişisel bir CD meydana getirmiş. Prodüktör/basçı Larry Klein (Joni Mitchell’in eski eşi) yine işin başında. Davulda Vinnie Colaiuta, orgda Larry Goldings, piyanoda Jim Beard, gitarda Dean Parks ve kemanda Carla Hilstedt çoğunluk balad türünde olan parçalarda fazla öne çıkmadan kusursuz bir şekilde eşlik ediyorlar. Gece geç saatlerde, tercihen elinizde bir kadeh ile çok keyifli saatler geçirebileceğiniz ve türünden hoşlanıyorsanız muhtemelen tekrar tekrar dinlemek isteyeceğiniz bir albüm.
Müzik 8/10 Kayıt 8/10 B.M
Stereo Mecmuası Müzik II
Müzik 7/10 Kayıt 7/10 B.M.
15
Mavis Saples – Live Hope at The Hideout – Anti B001GJ2ZI4 – (CD) Mavis Staples bugün 70 yaşında ancak birlikte Staples Singers olarak meşhur oldukları babası ve kız kardeşlerini kaybetmiş olmasına rağmen protest zamanlarındaki gücünden hiç bir şey kaybetmemişe benziyor. Bu konser Mavis’in doğum yeri olan Chicago’da küçük bir kulüp olan the Hideout’ta Haziran 2008’de kaydedildi. Orkestrası da kulüp gibi. Gitar, bas ve davul + geri vokalde de 3 kişi. Ancak estirdikleri fırtına inanılmaz ve konserin başından sonuna dek devam ediyor. Buffalo Springfield’in For What it’s Worth’ü ile başlıyor ve Down in Mississippi, We Shall Not be Moved, Will the Circle Be Unbroken derken I’ll Take You There ile bitiyor. Seyircilere seslenen Mavis: “Amacım konser vermenin yanı sıra sizlere en azından önümüzdeki seçim gününe kadar yetecek mutluluk, neşe ve pozitif enerji verebilmek” Sözünü de aynen yerine getiriyor olmalı ki bu enerjiyi CD’yi dinlerken bile alabiliyorsunuz. Bu arada konser kaydı da en az müzik ve performans kadar etkileyici. Müzik 9/10 Kayıt 9/10 B.M.
www.stereomecmuasi.com
Stereo Mecmuas覺 M羹zik II
16
www.stereomecmuasi.com
Thorens 125th Anniversary LP 3 Plaklık Özel Set Thorens markası tüm analog severlerin yakından tanıdığı 125.yıllık tarihinde sayısız başarılı pikaba imza atmış bir firma. Böylesine uzun soluklu bir yaşam bir çok iniş çıkış içeriyor doğal olarak. Thorens son 4-5 yıldır tüm dünyada analog severlerin ilgisini çekecek pikaplar üretmesinin yanı sıra, yavaş yavaş plakları ile de kendisinden söz ettirmeye başladı. Firma ilk önce Alman Profil Edition’dan Günter Haenssler ile yaptığı işbirliği sonucunda Dresdner Staatskapelle plağını bastı. Bu önemli kayıt ile ilgili yorumları ilerleyen sayfalarımızda bulabilirsiniz. Geçtiğimiz ay firmanın 125. yılı için basılan bu plak seti elime ulaştı ve meraklılar için bu özel set konusundaki görüşlerimi yazmak istiyorum. Albümdeki tüm müzikler, Acoustic Sounds ve Analog Productions yöneticisi Chad Kassem ve Reference Recordings ekibi tarafından tek tek seçilmiş. Acoustic Sounds bildiğiniz gibi ele aldığı plakları inanılmaz şekilde basan bir firma.
Stereo Mecmuası Müzik II
Yes'in zaten efsanevi olan albümü Fragile'a yaptıkları inanılmaz baskı ile yaşadığım şoku asla unutamam. Böylesine bir ekip işin içerisinde olunca ortaya çıkan kayıt tek kelime ile mükemmel. Tabii başarının ardında kullanılan ekipmanında büyük önemi bulunmakta. Özel mikrofonlar, 30ips two track özel analog kayıt cihazlarının yanı sıra plak setindeki şarkıların bir kısmının Amerika'da Kansas Salina kentinde tarihi bir kiliseden dönüştürülmüş Blue Heaven Stüdyoları’nda kaydedilmiş. Ses konusuna yazının sonlarında tekrar döneriz. Bu özel sette bulunan 3 plağın her bir yüzü farklı müzik türlerine ayrılmış. İlk yüz bayan vokallere ithaf edilmiş; Show Biz Kids Rickie Lee Jones, Nobody’s Buying - Nancy Bryan, Angel from Montgomery - Susan Tedeschi, The Spider and the Fly - Myra Taylor ve Low Spark of High Heeled Boys Rickie Lee Jones. İlk plağın ikinci yüzünde klasik müziğe yer verilmiş. Rimsky-Korsakov: The Snow Maiden, Mozart: Piano Concerto No21, Jack End: Blues for a Killed Cat ve Stravinsky: The Firebird Suite, 1919 eserlerinden birer bölüme yer verilmiş. İkinci plak genel olarak blues müziğe ayrılmış. You Had Quit Me - Wild Child Butler, I’ll Be Around - Jimmie Lee Robinson, Last Night - Eomot RaSun, Walking Thru the Park - Big George Brock, The Sun is Shining - Harry Hypolite, I’ll Take You There The Staple Singers, Theme from Shaft - Isaac Hayes Mr. Big Stuff - Jean Knight, ve
17
son olarak Susan Tedechi'den iki parça, Rock Me Right ve Just Won’t Burn. Son plak ise genel anlamda Jazz müziğe ayrılmış Liste tam bir ünlüler geçidi, Sounds Unheard Of (Poinciana) - Shelly Manne, The Alternate Blues - Clark Terry, Freddie Hubbard, Dizzy Gillespie, September Song Chet Baker, My Foolish Heart - Bill Evans, Round Midnight - Wes Montgomery ve Hugh Masekela'dan iki şarkı, Abangoma ve Stimela. Bu plaklardaki eserlerin tamamı ilginizi çekmeyebilir ancak setin önemli bir özelliği var. Yapılan tüm kayıtların referans niteliğinde olması. Söz gelimi aynı sanatçının aynı eserinin yine 180gr'lık baskısı ile bu setteki baskını karşılaştırınca küçük dilinizi yutuyorsunuz. Aradaki fark inanılacak gibi değil. Üstelik plak seti 45'lik olarak değil 33'lük olarak basıldığı halde. Bu durumu ancak Acoustech ekibinin üst sınıf baskı tekniği ile açıklamak mümkün. Sette diğer bir ilgi çekici durum, plaklarda şarkıdan şarkıya geçerken iğnenin okuduğu bölümlerde (iz geçişleri) tek bir çıtırtı bile duyulmuyor. Bu set ile sisteminizin, özellikle de pikabınızın performansını sonuna kadar zorlayacağınız kesin. Meraklılara şiddetle tavsiye edilir.... Bu plağı nasıl tedarik edebileceğiniz konusunda lütfen Sigma Ses firması ile irtibat kurunuz. www.sigmases.com 7
www.stereomecmuasi.com
Freddie Hubbard - The Body & the Soul Impulse ! Stereo AS-38 Speakers Corner 180Gr LP Efsanevi Freddie Hubbard'ın 1963 yılı albümü The Body & the Soul'dan bahsetmeden önce müzisyenden biraz bahsetmek istiyorum. Geçtiğimiz senenin sonunda kaybettiğimiz müzisyen 1938 yılı doğumlu. Kendisine özgü tonu ve çalış tarzıyla caz müziğin içerisinde çok önemli bir isim ve gerçekten efsaneler arasına girmeyi sonuna kadar hak etmiş bir müzisyen. Özellikle bebop, hard bop ve post bop akımlarına yapmış olduğu etki ile sonraki yıllarda çok sayıda müzisyeni etkilemiş ve kendisine hayran bırakmış. Müzisyenin sayılamayacak kadar çok albümü var ama Impulse! Plak şirketi ile yaptığı tek plağı sizlere tanıtmak istiyorum. Ben gerçekten çok etkilendim umarım sizlerin de ilgisini çeker. Albüm çok ama çok geniş bir kadro ile kaydedilmiş. Gerçekten dönemin en önemli müzisyenlerinin bir kısmını bu çok önemli albümde bir arada dinleme şansımız var. Öncelikle albümün genelinde
Stereo Mecmuası Müzik II
ağırlık Freddie Hubbard'ın kendi orkestrasında. Bu orkestra daha çok bakır üflemeli ağırlıklı. Davulda Philly Joe Jones, trompetlerde Ed Armour, Richard Williams, Clark Terry Al DeRisi, Ernie Royal, trombonda Melba Liston, alto saksafonlarda Bob Northern ve Julius Watkins, tenor saksafonda Seldon Powell, bariton saksofonda Jerome Richardson gibi ünlü müzisyenlerden oluşuyor. Ancak albümün bu kadar müthiş olmasında bir diğer faktör daha var. Albümde Freddie Hubbard'ın kendi orkestrası hariç bir de konuk müzisyenlerden oluşan bir septet ile kaydedilmiş şarkılarda var. Bu septet zaten başlı başına bir olay. Hemen kadroyu yazayım zaten müzisyenlerin isimleri yeterli olacaktır. Alto saksofonda efsanevi Eric Dolphy, tenor saksofonda yine caz efsanelerinden Wayne Shorter, trombonda Curtis Fuller, piyanoda Cedar Walton, basta Reggie Workman ve davulda ise Louis Hayes. Şarkılarda bu zengin kadrolar dönüşümlü olarak kullanılmış. Bunlara ek olarak bazı şarkılarda yaylılarda kullanılmış. Bunlardan özellikle Duke Ellington ve Ben Webster bestesi olan "Chocolate Shake" mükemmel şekilde aranje edilmiş. Müzisyenler ile yayıların uyumu ve birlikte kullanılması mükemmel. Freddie Hubbard, Wayne Shorter atışmalarının yanı sıra araya zaman zaman giren piyanist Cedar Walton ile şarkı bambaşka bir kimliğe bürünüyor.
ken, müzisyenlerin isimlerini de yazayım. Harry Cykman, Morris Stonzek, Arnold Eidus, Sol Shapiro, Charles McCracken, Harry Katzman, Harry Lookofsky, Gene Orloff, Julius Held, ve Raoul Poliakin Albümün ilk yüzünde ne olduğu anlayamadan öyle bir geçiyor ki. Karşınızda dev bir orkestra mükemmel bir birliktelikle, birbirinden müthiş sololarla albüme giriş yapıyorlar. İlk şarkı “Body and Soul' ve arkasından gelen “Carnival” dediğime en önemli örnek. Özellikle “Carnival” şarkısını çok dikkatle dinlemenizi tavsiye ederim. İkinci yüzün açılış parçası olan itibaren “Clarence's Place" koskoca orkestranın bu hızda bu swing'le bu kadar büyük bir birliktelikle çalmasını duymak inanılmaz bir şey. Hemen arkasından gelen "Aries" içinde aynı şeyi söylemek mümkün. Özellikle Aries için Freddie Hubbard'ın sololarının yanı sıra tüm bakır sazların performansları müthiş. Karşılıklı atışmalar, sololar ve özellikle Clark Terry, Al DeRisive ve Ernie Royal üçlüsünün trompet bölümlerine dikkat! Albümdeki her şarkıyı teker teker yazmak için satırlar yetmeyecek inanın. Son bir notta plak baskısı için vereyim. Speakers Corner tüm diğer Impulse! kayıtlarında olduğu gibi müthiş bir iş yapmış. Şiddetle tavsiye ederim. Satın almak için ayrıntılar; www.akmuzik.com.tr Müzik: 9/10 Kayıt: 9/10 Hakan
Hazır yaylılardan bahsetmiş18
www.stereomecmuasi.com
Albümde Sonny Rollins'e dev müzisyenler eşlik ediyor. Basta Jimmy Garrison, trompetlerde yine cazın efsanevi isimlerinden Freddie Hubbard ve davulda Elvin Jones.
Sonny Rollins- East Broadway Run Down Impulse AS-9121 Speakers Corner 180Gr LP Asıl adı Theodore Walter "Sonny" Rollins olan müzisyen New York City kentinde 7 Eylül 1930'da doğmuştur. Sonny Rollins gelmiş geçmiş en önemli caz tenor saksafoncularından bir tanesidir. Müzik konusundaki kabiliyeti çok erken yaşlarda fark edilmiş ve daha 20 yaşına basmadan efsanevi piyanist Thelonious Monk ile birlikte çalma onuruna erişmiştir. Sonny Rollins dendiğinde muhtemelen bir çoğumuzun aklına Saxophone Colossus gelecektir. Eminim zaten caz severlerin kişisel koleksiyonlarında bu albüm herhangi bir formatta bulunmaktadır. Sizlere bu sayımızda Speakers Corner tarafından basılan East Broadway Run Down albümünden bahsetmek istiyorum. 1966 yılında piyasaya çıkan East Broadway Run Down, Sonny Rollins diskografisindeki en önemli plaklardan kesinlikle bir tanesi.
Stereo Mecmuası Müzik II
1960'lar jazz müzik açısından büyük gelişmelerin yaşandığı yıllar. Özellikle avant garde örneklerin ortaya çıktığı bu dönemde Sonny Rollins'in muhteşem cevabı East Broadway Run Down. Albüm, toplam 3 tematik eserden oluşuyor. Mükemmel East Broadway Run Down, Blessing In Disguise ve We Kiss In A Shadow. Albümde ilk ve en ilgi çekici nokta, davulcu Elvin Jones ve Jimmy Garrison tarafından oluşturulan müthiş ritm hattı. Tüm albüm boyunca Sonny Rollins ve Freddie Hubbard süprizli soloları, atışmaları ve zaman zaman beraber çalınan bölümler için çok etkileyici melodiler çalıyorlar. Rollins ve Hubbard için bir şey söyleyebilmek mümkün bile değil. Özellikle albüme ismini veren şarkı dediğimi kanıtlar nitelikte. Şahsi favorimlerimden olan albümü tavsiye ederim. Speakers Corner firmasının Türkiye distribütörü AK Müzik tarafından çok uygun bir fiyatla satışa sunulan ürünü ülkemizdeki stoklar bitmeden hemen alın derim başka da bir şey demem. Satın almak için ayrıntılar; www.akmuzik.com.tr Müzik: 9/10 Kayıt: 9/10 Hakan
19
Sarah Vaughan – Sassy EmArcy/Mercury MG 36089 Speakers Corner 180Gr LP Sarah Vaughan veya ona verilen isimle Sassy bu albümde 1950'lerin başındaki popüler baladları aranjör ve aynı zamanda orkestra şefi Hal Mooney eşliğinde Mercury plak şirketinin alt bölümü olan EmArcy firması için seslendirmiş. Albüm tamamen seçkin baladlardan oluşuyor ve orkestra sanatçıya eşlik etme görevini üstlenmiş. Zaten Sarah Vaughan mükemmel vokal tekniği sizi bambaşka alemlere götürüyor. Özellikle Rogers&Hart bestesi My Romance, Cole Porter klasiği I Loved Him, Benny Carter bestesi Lonely Woman ve özellikle Shelton bestesi I'm The Girl şarkıları dikkat çekici. Bildiğiniz gibi bu şarkıların çoğu American Song Book'un birer parçası ve bir çok müzisyen tarafından yorumlanmış. Sanatçıya neden “Divine One” denildiğini bu şarkıları dinlediğinizde daha iyi anlayacaksınız. Satın almak için ayrıntılar; www.akmuzik.com.tr Müzik: 8/10 Kayıt: 9/10 Hakan
www.stereomecmuasi.com
basıldığında inanılmaz bir ilgi görür. 1956 yılından günümüze kadar değerinden en ufak bir şey kaybetmez.
Ella Fitzgerald and Louis Armstrong: Ella & Louis Verve MGV-4003 Speakers Corner 180Gr LP Hani bazı albümler vardır onları anlatmak için kelimeler kifayetsiz kalır. İşte tamda öylesine bir albüm. Ella and Louis 1956 yılında Verve plak şirketinden çıkan devrin en büyük isimlerinin imza attığı gerçek bir müzik ziyafeti. Ella Fitzgerald ve Louis Armstrong dışında Oscar Peterson Quartet. Gerçekten inanılmaz bir kadro. Aslında bu albümümün ortaya çıkmasında en büyük pay sahibi Norman Granz'dır Norman Granz caz severlerin kalbinde her zaman ayrı bir yeri olan Verve plak şirketinin sahibi ve kurucusu.. Albümün ortaya çıkması oldukça ilginç. Norman Granz albüm daha ortada yokken çok sayıda şarkıdan oluşan bir liste yapar. Bu şarkılar genelde yavaş ve oldukça düşük tempolu şarkılardan seçilmiştir. Daha sonra bu liste kısaltılır ve Fitzgerald ile Armstrong'un albüm kaydında söylemeleri için toplam 11 adet şarkı seçilir. Norman Granz daha albüm kaydedilmeden önce sanki geleceği görmüştür. Albüm Stereo Mecmuası Müzik II
Albümdeki isimler gerçekten göz kamaştırıcı. O dönemler için gerçek bir süper star'lar geçidi. Albümde ön planda tabii ki, Louis Armstrong ve Ella Fitzgerald var. Louis Armstrong o kendine özgü sıcacık vokalleri hemde caz tarihine altın harflerle kazınmış müthiş trompetiyle göz kamaştırıcı. Örneğin Tenderly şarkısının daha başındaki cümleler insanı başka dünyaya götürüyor. Albümde diğer ön plandaki dev isim Ella Fitzgerald. Tam bu noktada bir parantez açalım. Fitzgerald'ın yoğun olarak plaklar doldurduğu yılları caz tarihçileri 2 ana döneme ayırıyorlar. 1950'li yıllar ilk dönemin sonuna denk geliyor ki, bu yıllarda efsanevi müzisyenin sesi yıllanmış bir şarap gibi. Verdiği duygu, şarkılarda dinleyiciye yaşattığı hisler kelimelerle anlatılacak gibi değil. Ama albümdeki super star'lar geçidi bununla bitmiyor. Oscar Peterson Quartet başlı başına bir diğer makale konusu. Efsanevi piyaniste yine kendisi diğer caz efsaneleri eşlik ediyor. Baslarda Ray Brown, gitarda Herb Ellis ve efsane davulcu Buddy Rich. Böylesine müzisyenler bir arada olunca albümün alt yapısı inanılmaz. Davul, bas ve gitardaki efsane isimler albümün arka planını bir oya gibi ilmik ilmik dokumuşlar. Bu tempodaki balad'ların müzikal anlamda ne kadar dolu olabileceğini ispat etmek
20
istercesine müthiş alt yapı, zaman zaman Oscar Peterson'un piyanosundan, zaman zamanda Louis Armstrong trompetinden süzülen duygu dolu cümleler ile daha da zenginleştirilmiş. Buna Armstrong ve Fitzgerald'ın müthiş düetleri eklenince albüm hiç bitmesin istiyorsunuz. Aynı albümün elimde orijinal 1956 yılı Verve baskısı da mevcut. Ancak Speakers Corner öyle bir baskı yapmış ki, hayretler içerisinde kalmamak imkansız. Albümdeki arka plandaki detaylar bir anda ortaya çıkıyor, sahne mükemmel. Ella & Louis öylesine bir albüm ki, Cheek To Cheek şarkısında Louis Armstrong'un söylendiği gibi cenneteymişsiniz gibi hissediyorsunuz. Bu tam anlamıyla bir sevgi albümü Isn't This A Lovely Day? Şarkısını dinlediğinizde sevdiğiniz insan yanınızda ise ona sarılmış halde buluyorsunuz kendinizi. Müziğin içerisindeki duygular öylesine güçlü ki. Bu albümü ne yapın ne edin arşivinize ekleyin. İlk kez böyle bir şey yazacağım ama plağı aldığınız gün dinleme odanızdaki tüm ışıkları kapatın ve bir kaç mum yakın. Yanınıza içecek bir şeyler alın ve “eğer mümkün ise” sevdiğiniz insanla beraber albümü birlikte dinleyin. Bu albüm kesinlikle bu şekilde dinlenmeyi hak ediyor. Bu arada albüm bu satırları okurken ülkemizde de bulunabiliyor. Satın almak için ayrıntılar; www.akmuzik.com.tr Müzik 10/10 Kayıt 10/10 Hakan♥Seçil
www.stereomecmuasi.com
Pee Wee Russell – Coleman Hawkins Jazz Reunion Candid Stereo 9020 Pure Pleasure 180Gr LP Valla bu öylesine bir ay oldu ki, sizlere tanıtmak için seçtiğim tüm albümler birbirinden müthiş. Bu sayımızda plak severlerin bütçelerinde ufak bir kara delik oluşacak sanırım. Charles Ellsworth Russell veya müzik dünyasında tanınan ismiyle Pee Wee Russell ilginç bir müzisyen. Ham klarnet hemde saksafon çalabilen müzisyen kariyerinin ilerleyen dönemlerinde klarinet konusunda uzmanlaşmış. Albümde imzası olan diğer büyük müzisyen ise efsanevi Coleman Hawkins. Tam ismiyle Coleman Randolph Hawkins. O öylesine bir isim ki, caz müziğin her döneminde karşınıza çıkabiliyor. Karşınıza her çıktığında onu o büyük tonu ile hemen tanıyorsunuz. İlk önce büyük orkestralar ve swing döneminde tanınan müzisyen, 1940'larda bebop akımının gelişmesine katkıda bulunan müzisyenlerden bir tanesi. Tabii ki, 1950 ve 60'lı yıllarda avant-garde jazz
Stereo Mecmuası Müzik II
içerisinde de etkilerini yadsımak imkansız.
soloistlere gereken ritm hattı oluşturulmuş.
1961 yılında Candid Records tarafından piyasaya sürülen albüm, gerçekten de albümün ismi gibi tam bit Jazz reunion.
Albümün giriş parçası If I Could Be With You (One Hour Tonight) çok etkileyici. Karşınızda büyük bir varmış zannediyorsunuz. Hemen ardından gelen “Tin Tin Deo” şarkısının daha başında Pee Wee Russell'ın klarneti ile girdiği pasaj, cümleler duygu yüklü. Hemen arkasından Coleman Hawkins'in müthiş sololarını duyuyorsunuz. Pee Wee Russell'ın eşine ithaf ettiği Mariooch ise duygu yüklü notlarla süslenmiş bir şarkı.
Kadro küçük dilinizi yutacağınız türden. Pee Wee Russell ve efsanevi Coleman Hawkins'in haricinde trombonda Bob Brookmeyer, trompette Emmett Berry, bas'ta Milt Hinton, piyanoda Nat Pierce ve davulda efsanevi Jo Jones var. Benim davulculara olan merakım zaten biliniyordur. Jo Jones deyince durup bir kaç kelam etmemek olmaz. Caz tarihine adı altın harflerle geçmiş müzisyeni eminim ki Count Basie orkestralarından tanıyorsunuzdur. Gitarist Freddie Green ve basçı Walter Page ile muhtemelen caz müzik tarihinin en sağlam alt yapılarından birisini oluşturmuştur. Tabii ki, klasik caz davulundan modern caz davuluna doğru gelişim sürerken kendisinden sonra ki çok sayıda davulcuyu etkilemiş müthiş bir müzisyendir. Davulda Jo Jones, basçı Milton John Hilton veya bilindik ismi ile Milt Hilton ve aynı zamanda aranjör olan piyanist Nat Pierce yine oldukça sağlam bir alt yapı oluşturmuş. Albüm genel anlamda çok hızlı olmayan bir yapıda. Oldukça yavaş tempolu şarkılar çalınmış ama balad olarak değerlendirmek yanlış olur. Alt yapı harika şekilde oluşturulmuş ve büyük
21
Sağlam alt yapının ön plana çıktığı şarkı ikinci yüzdeki “28th And 8th” Arka plandaki kaya gibi alt yapı bir anda ön plana çıkıyor. Şarkının her yanından swing akıyor. Piyanist Nat Pierce şarkıyı oya gibi işlerken tüm bakır sazlar birbirleri ardına sololarıyla şarkıyı uçuruyorlar. Bu gayet doğal, aynı zamanda müzik hocalığı yapan Bob Brookmeyer ve pek tanınmayan Emmett Berry ekibe uyup müthiş performans göstermişler. Albümün son şarkısı “What Am I Here Before” ise yine kaya gibi sağlam alt yapının oluşturduğu müziğin üzerine tüm müzisyenlerin müthiş soloları ile süslenmiş. Albümün plak baskısını gerçekleştiren Pure Pleasure müthiş bir iş yapmış. Baskı tek kelime ile mükemmel. Satın almak için ayrıntılar; www.akmuzik.com.tr Müzik: 8/10 Kayıt: 9/10 Hakan
www.stereomecmuasi.com
Stereo Mecmuas覺 M羹zik II
22
www.stereomecmuasi.com
Coldplay- Viva La Vida Capitol EMI 2168880 CD Coldplay, son yıllardaki İngiltere'nin ihraç ettiği alternatif müzik akımının önemli temsilcilerinden bir tanesi. Viva la Vida albümü topluluğun 4. albümü. Albüm ve özellikle Viva La Vida isimli şarkı her ne kadar toplumsal ve politik mesajlar içeriyor denilse de, aslında suya sabuna dokunmadan kendi çapında bir şeyler söylenilen bir şarkı olarak göze çarpıyor. Şarkı gayet ilginç ve melodik. Bu arada topluluğun bu şarkının bazı bölümlerinin araklanmış olduğu iddiası ile Joe Satriani tarafından mahkemeye verildiğini de ekleyeyim. Bunlar bizi fazla ilgilendirmiyor. Albüm oldukça iyi bir prodüksiyonla kaydedilmiş, piyanonunda katkısı ile melodi zengini şarkılar ilgi çekiyor. Bu şarkılar Chris Martin'in vokali ile gayet etkileyici olmuş. 42 adlı yavaş ritmli şarkı ve Yes albümde beğendiğim şarkılar ama topluluğun videolarını farklı şarkılara çekmiş. Türün meraklıları edinebilir. Gerisi uzak dursun... Müzik: 6/10 Kayıt: 8/10 Tolga
Stereo Mecmuası Müzik II
Lily Allen - It's Not Me, It's You EMI 2672332 CD
Esthema – Apart From The Rest CD
Bu aralar şansıma ilginç albümler denk geliyor. Lily Allen güzel bir kızcağız ve ilginç bir tarzı var. Albüm bir pop albümü olarak tanımlanıyor ama bence poptan farklı bir şey. Alt yapılar oldukça elektronik ama çıstak dans müziği değil. Genç kızımızın albümü benim hoşuma gitti. Kendi kaleminden bir şeyler anlatmış olduğu hissediliyor. Büyük plak şirketi ile bu işler olur mu olmaz mı yoksa bu albüm independent bir şirketten çıksa farklı mı olurdu. Belki. Ama olaya şu yönden bakalım albüm Explicit Lyrics ibaresi ile piyasaya çıkmış demek ki mainstream şirket bile olsa sözlere müdahale etmemiş. Bu albümde 4 şarkı oldukça ilgimi çekti. Bunlar, 22, Fuck you, I Could Say ve Him. Sözler akıllıca yazılmış, içi dolu genel melodiler güzel. Vallahi şaşırdım ama albüm gerçekten güzel. Kimler alsın, bilmiyorum farklı bir şeyler denemek isteyenler diyelim.
Esthema'nın ilk albümü olan Apart From The Rest çıkışından uzun bir zaman sonra dergimizde. Zaten grubun Türk kemancısı Onur Dilişen ile yaptığımız röportajı ilerleyen sayfalarımızda okuyabilirsiniz. Albüm her yanından mutluluk saçan Ege ve Akdeniz esintileri ile bezenmiş ve independent bir yapım olmasına rağmen başarılı kaydı ile ilgi çekici. Albüm toplam 6 adet enstrümantal şarkıdan oluşuyor ve gitar, keman ve davulun yanında ud ve buzuki ile desteklenmiş. Albümün sıcacık yapısı ile ilk şarkı olan “Consequence” ile sizi esir ediyor. Zaten albümün nasıl bittiğini bile anlamıyorsunuz. Erimos ve albümün beşinci şarkısı olan “Finding My Way” benim en sevdiğim parçalar. Özellikle son yazdığım parça son zamanlarda dinlediğim en güzel fusion şarkılardan birisi. Albüm ülkemizdeki bir kaç satış noktasında kısıtlı adetlerle bulunabiliyor.
Müzik: 7/10 Kayıt: 8/10 Tolga
Müzik: 9/10 Kayıt: 8/10 Tolga
23
www.stereomecmuasi.com
Cannibal Corpse Evisceration Plague Metal Blade 147182 CD Bu aralar death metalin dev grupları birer birer geri dönüyor. Geçen sayıdaki Napalm Death'ten sonra şimdi de Cannibal Corpse'un dönüş albümünü sizin için dinledim. Albümde Morbid Angel topluluğundan tanıdığımız Eric Rutan'ın parmağı var. Neyse Cannibal Corpse son albümüyle aradan 3 yıl geçmiş olmasına rağmen albüm karakteri 10 sene öncesine dönmüş. Death metalin ve grindcore'un bu güzide topluluğu bu albümde yine bol bol dehşet, gore ve vahşet fantazisi içeriyor. Bu tarz müzik genel olarak korku filmleri veya gore filmlerinin müzikli versiyonudur. Dinlersiniz ve biter yani olay o kadardır. Amma uzattık. Cannibal Corpse dinleyicisine fazla bir şey söylemek zor, deli gibi davullar, şimşek gibi gitarlar, tanıdığımız bildiğimiz ve sevdiğimiz George "Corpsegrinder" Fisher vokalleri. Cannibal severler kaçırmasın, bu zamanda böyle müzik bulmak zor... Müzik: 6/10 Kayıt: 7/10 Tolga
Stereo Mecmuası Müzik II
Morbid Angel – Covenant Earache 40100812 CD
Sepultura – A-lex Steamhammer 230635 CD
Yanda Mordid Angel'dan bahsedince en sevdiğimiz albümü olan Covenant'dan bahsetmek istiyorum. Trey Azagthoth, David Vincent ve Pete “Commando” Sandoval'ın 1993 yılında yayınladığı albüm bence death metal'in en önemli albümlerinden birisidir. Rapture şarkısı ile başlayan albüm 5. şarkı olan The Lion's Den şarkısına kadar tam gaz devam ediyor. The Lion's Den, konusuna çok girmeden ilk yüzyılda Roma arenalarından bahseden bir şarkı ve dinlediğiniz anda tokat yemiş gibi oluyorsunuz. Türün en büyük davulcusu Sandoval'ın sanatını gösterdiği bu şarkıdan sonra eskilerden hatırlanacak melodisi ile Angel of Disease ilgi çekiyor. Ama asıl bomba tabii ki, Nar Mattaru adlı intronun arkasından gelen God of Emptiness... God of Emptiness, ucu çok farklı yerlere dokunan bir şarkıdır ve dinlenesidir. Her death severe lazım.
Gruplar değişmeli midir değişmemeli midir. İşte soru bu. Sepultura Türk metal dinleyicisi için her zaman Schizophrenia, Beneath the Remains, Arise ve Chaos A.D. Demektir. Özellikle Roots ile başlayan dönem oldukça sancılıdır. Kadro değişiklikleri müziğe oldukça farklı bir bakış ve köklere dönüş şeklinde yansımıştı. ALex albümü o farklı Sepultura gözünden dinlenmeli. Albüm Kubrick'in başyapıtı Clocwork Orange'ın yazarı Anthony Burgess aynı adlı romanından hareket eden konsept bir albüm. Şimdi albümü eski death metal gözlüğünden dinlersem albüm tam bir facia. Ancak thrash gözlüğünden bakarsak daha sağlıklı olur ki böyle yapmak lazım. Albüm gayet ilginç, bölgesel izlerden ziyade klasik müzik etkileri daha yoğun olan bu albümde “Ludwig Van" ve "Paradox" şarkılarında Beethoven temalarından alıntılar var. Bu albümü ön yargısız Sepultura dinleyicilere öneririm.
Müzik: 9/10 Kayıt: 6/10 Tolga
Müzik: 7/10 Kayıt: 7/10 Tolga
24
www.stereomecmuasi.com
Zhang Ling Ling - Small Town Story MA Recordings MA077A CD
Stille Volk - Nueit De Sabbat Holy Records Holy126CDX CD
Zhang Ling Ling, Çinli bir GuZheng virtüözü. Bu albümünde hem etkileyici sesi hemde enstrümanı ile geleneksel Çin geleneksel halk şarkılarını bizlere sunuyor. Albümde Ling Ling'e kendisi gibi GuZheng virtüözlerinin yanı sıra bazı şarkılarda Pipa çalan müzisyenler eşlik etmiş. GuZheng uzak doğud farklı kültürlerde farklı isimlerle kullanılan telli bir enstrüman. Albümde The Moon Represents My Heart, Autumn Moon on Placid Lake, Fisherman's Song At Duskisimli şarkıları çok beğendim. Huzur dolu bir albüm. Ancak yavaş tempolu ve geleneksel ezgilerden hoşlanmayan okuyucularımıza albümü pek tavsiye etmiyorum. Albüm MA Recordings'in yeni ”emerald audiophile series disc” serisinden. Kayıt mükemmel. Bu arada gelecek sayı MA Recordings'ten Tod Garfinkle ile söyleşeceğiz. Sorularınızı bekliyoruz.
Geçen sayımızda sizlere Stille Volk grubunun ilk albümü olan Hantaoma'yı tanıtmış ve grup hakkında oldukça kapsamlı bilgi vermiştim. 2009 yılının Şubat ayında çıkarttıkları yeni albüm elime yeni ulaşınca CD'yi dinlemeye başladım. İlk albümden aradan geçen senelerde yayınladıkları birbirinden güzel Ex-uvies, Satyre Cornu ve Maudat albümlerinden sonra yayınlanan Nueit De Sabbat daha ilk şarkısından itibaren müthiş bir çalışma olduğunu hissettiriyor.
Müzik: 8/10 Kayıt: 10/10 Hakan
Stereo Mecmuası Müzik II
İlk şarkı olan “La Danse De La Corne”, ilk çağlarda yapılan bir dansı konu alıyor. Oldukça neşeli olan bu şarkının arkasından hemen en az “La Danse De La Corne” kadar keyifli bir 15. yy melodisi “Joglar” ile albüm devam ediyor. Occitan dilindeki bu şarkının sözleri 13.yy'daki bir Occitan bilgini Raimon d'Avinhon tarafından yazılmış. Raimon d'Avinhon aslında bir fizikçi tabi o dönemlerdeki fizik bizim bugünlerde anladığımızın oldukça dışında bir tanıma sahip. Raimon d'Avinhon ayrıca Occitan dilinde yazdığı
25
şiirler ile de tanınıyor. Albüm modern Fransızca sözlere sahip “Banquet” ve bir 13.yy melodisi üzerine yazılmış Occitan dilindeki “In Taberna” ile devam ediyor. Albümde 5. parça olan “Forêt d'Outre Tombe” tam anlamıyla şiirsel ve müzikal bir baş yapıt benim açımdan. Eski geleneklerden ve geçmiş rüyalarından bahsedilen şarkı Fransızca yazılmış. Topluluk bu albümdeki şarkı ve bestelerde resmen kendisini aşmış. Albümün diğer şarkıları "Egérie Nocturne", enstrümantal bir şarkı olan "Mascaria", "Ivresse Des Dieux", bir 12.yy melodisi üzerine kurulmuş "Bestiari", Gaste Flamme ve yine Occitan dilinde yazılmış albüme ismini veren şarkı Nueit De Sabbat hepsi birbirinden mükemmel. Öncelikle Stille Volk'un değişmez kadrosu ve onlarca enstrümanı çalarak albümü tam bir melodi zenginliğine dönüştüren Patrick Lafforgue ve Patrice Roques'i gönülden tebrik ederim. Ayrıca albüme emeği geçen tüm müzisyenleri de teker teker tebrik etmek lazım. Bu albüm verilen her kuruşu hak ediyor. Holy Record içinde bir şeyler söylemek gerekli; bravo! Fransız şirket mükemmel bir digipack hazırlamış ayrıca albümü 2 video (Amis Buvons ve Kaeridwen) ile zenginleştirmiş. Benim açımdan 2009 yılının şimdiden en iyi pagan folk albümü belli oldu. Stille Volk yüzünden Occitan dilini öğreneceğiz anlaşılan. Müzik: 10/10 Kayıt: 8/10 Hakan
www.stereomecmuasi.com
hareketi için buradan yeniden teşekkür etmek istiyorum. Neyse biz gelelim kayıtlara. Eserler hakkında yorum yapmak, haddini bilmemek, en azından aşmak olur. Hepsi, en iyi bestecilerin, biraz karamsar ve mistik olarak notaya dökülmüş üstün besteleri. Dresdener Staatskapelle 460 senelik geçmişi olan büyük bir orkestra. Staatskapelle Dresden – Various Thorens 2x180Gr LP Set Thorens Firmasının, 125. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla çıkardığı albümlerden biri olan bu çift plaklık serinin yorumuna geçmeden önce, başıma gelenleri anlatmak istiyorum sizlere. Son derece üzücü başlayan, fakat mutlu bir sonla biten bir hikaye bu: Albümü Sigma Ses firmasından ısmarladım ve ertesi gün elime geçti. Birinci plağın 1. ve 2. yüzünü dinledikten sonra, plağı pikap platosundan alırken elimden sıçradı ve yere düştü. Sonuç: 1. yüzde esaslı bir çizik. Kendimi o anda dövesim geldi ama, “Fightclub” filmini hatırlayarak psikopatlaşmaktan vazgeçtim son anda. İkinci plağın 1. yüzünde işler yolunda gitti. 2. yüze geçtiğimde bir de ne duyayım: Plakta baskı hatası var, her halde plastik donmadan bulaşmış, hışırdıyor… dinlenecek gibi değil. Asım Beye durumu anlattım, ümitsizce “Ne yapabiliriz?” diye sordum. Öyle ya, ilk plaktaki hata tamamen benim kabahatim. “Dert etmeyin, hemen yenisini yolluyorum!” dedi… Ve öyle de yaptı. Kendisine, bu nazik
Stereo Mecmuası Müzik II
Plakların baskı ve ses kalitesi genelde çok iyi. Plak yüzeyi o kadar temiz ki, iğne boş yivlerde ilerlerken hoparlörlerden hiç bir ses duymuyorsun. Gelelim parçalara: -Hector Berlioz: Grande Messe des Mort op. 5 – Lacrymosa, Chor der Saechischen Staatsoper Dresden, Sinfoniechor Dresden, Singakademie Dresden, Yönetmen: Sir Colin Davis: 1994 kaydı. Büyük bir senfoni orkestrasını ve koskoca bir koroyu kilisede düşünün! Sesler, tabii olarak kilisenin kubbelerinden büyüyerek yansıyor ve tepeden üzerinize iniyor. Sıkça kullanılan büyük davulların bu ortamda nasıl gümbürdediklerini düşünebiliyor musun?...İşte aynen öyle! -Anton Bruckner: Symphonie Nr. 6 A-Dur – 3. pasaj, Scherzo – Trio, Yönetmen Bernard Haitink: 2003 kaydı. Haitink her zamanki gibi muhteşem yönetiyor. Kayıt da dengeli ve güzel. İlk iki parça, eserlerin tümünden kısmi alıntı olmasına karşın, diğer iki parça komple.
26
-Richard Strauss: Tod und Verklärung op 24 – Tondichtung für Orchester, Yönetmen Giuseppe Sinopoli: 2001 kaydı. Eserin adına dikkat: “Ölüm ve Aydınlandırma”! Benim pek tanımadığım Sinopoli (adam Sinoplu da adını “Lazca” mı yazdırmış acaba?), eserin içeriğine uygun, çok ağır başlı yönetmiş. Kayıt belli ki az sayıda, mikrofonla yapılmış: Eserden geniş açılı bir resim veriyor. Bu da esere çok güzel uymuş bence. Buna karşın, aynı eserin bende bulanan, Herbert von Karajan / Berliner Philarmoniker / 1972 DGG kaydı, hem çalınış, hem de kayıt olarak daha detaylı bir resim veriyor. Karşılaştırmada, Karajan' ın, heyecan verici vurgulamaları hemen dikkati çekiyor. Fakat yorum ve kayıt olarak, bu eserde ben oyumu Sinopoli tarafında kullanıyorum. -Dimitri Shostakovich: Symphonie Nr. 15, Yönetmen Kyrill Kondrashin: 1972-DDR Radio-Dresden kaydı. Kayıt olarak, işte ben en çok bu yorumu merak ediyordum. Malum, Almanya birleşmesinden çok süre önce yapılmış bir konser kaydı. Aynı zamanda, kamyonete yerleştirilmiş mobil vericilerle canlı radyo yayını da yapılmış. Beklediğimden çok daha iyi çıktı. Kayıt lambalı aletlerle yapılmış ve bu kendini hemen belli ediyor. Sıcacık lamba sesi bütün enstrümanlara yansımış: Üstler yumuşak ve lezzetli, altlar biraz iri ve yuvarlak. Sonuçta büyük bir zevkle dinleniyor. Kondrashin’in yönetiminden zaten hiç şüphem yoktu. Devamı altta
www.stereomecmuasi.com
tuşeleri mükemmel tekniği ile günümüzün önde gelen piyanistlerinden bir tanesidir.
Bir önceki sayfadan devam Kendisinin bende, London Symphonie Orchester ve Svjatoslav Richter ile birlikte yaptığı bir Liszt Piyano Konçertoları No 1 ve 2, Philips kaydı var, dinleme de yanında yat. Tahminlerim boşa çıkmadı. Eserin büyük bir kısmı ppp (piano piano piano = çok çok çok sakin) olarak yazılmış, özellikle 3. ve 4. pasajlar. Plak yüzeyine baktığınızda, her halde bu yivler boştur diyorsun. Başta bahsettiğim, plağın yüzey sessizliğinin önemi işte burada ortaya çıkıyor. Bu kadar uzun, sessiz ve sakin bölümlerde, hiç bir dip gürültüsü olmadığından sadece müziğe yoğunlaşabiliyorsun. Sonuçta böyle bir albüme sahip olduğum için çok mutluyum. Haluk Özümerzifon Bu plağı nasıl tedarik edebileceğiniz konusunda lütfen Sigma Ses firması ile irtibat kurunuz. www.sigmases.com
Martha Argerich, London Symphony Orchestra (Claudio Abbado yönetiminde) -Chopin - Piano Concerto No 1 in E minor Op 11 DG 453 567 -Liszt - Piano Concerto No 1 in E flat DG 453 567 Deutsche Grammophon 139383 Speaker Corners 180gr LP Çok iyi bilinen iki piyano konçertosunun toplandığı bu kaydı klasik müzik severlere ayrıntılı olarak tanıtacağım. Güncel ve yeni yayınlanmış bir plak. Öncelikle eserlere bir bakalım, Piyano ve orkestra için konçerto No.1 OP11 (Mi Minör veya E minor) Frédéric Chopin'in bir diğer bilindik eseridir. Klasik müzik yorumcuları ve kritiklerinin üzerinde dönem dönem akademik tartışmalar yaptıkları bir eserdir. Piyano ve orkestra için konçerto No.1 (Mi Bemol Majör veya E Flat Major) Franz Liszt tarafından bestelenmiş bir eser olup, tüm Mi Bemol eserler arasında en çok bilinen-lerinden bir tanesidir. Martha Argerich, Arjantin'in klasik müzik dünyasına önemli hediyelerinden bir tanesidir. Kendisine özgü
Stereo Mecmuası Müzik II
27
Londra Senfoni Orkestrasını yöneten Claudio Abbado klasik müzik severlerin yakından tanıdıkları bir isim. Yıllarca Londra Senfoni Orkestrasını yöneten ünlü şef kaydın yapıldığı dönemlerde Londra Senfoni'nin şefliğini yapmıyordu, tarihlere bakılır ise, kuvvetle muhtemel bu dönemde István Kertész orkestrayı yönetiyordu. Ancak farklı dönemlerde şefler farklı orkestraları yönettikleri için kayıtlar sırasında orkestrayı Claudio Abbado yönetmiştir. Bilindiği gibi 80'li yıllarda Claudio Abbado Londra Senfoninin başına gelecektir. Eserler, 1968 yılının şubat ayının ikisi ile on ikisi arasında 10 günde çalınmış ve kaydedilmiş. Kayıtlar için İngiltere'nin başkentindeki Walthamstow salonu kullanılmış. Kayıt, ismi klasik müzik ile birlikte anılan Deutsche Grammophon'un kataloğunda yer alıyor. Speakers Corner şirketi ise plak olarak baskı yapmış. Genel olarak her şey mükemmel. Kaydı çok zor bir enstrüman olan piyano'nun kaydı harika ve özellikle Liszt No.1'in ilk hareketini dinlediğinizde büyük keyif alacağınıza eminim. Böylesine büyük isimlerin harika icraları söz konusu olduğunda her hangi bir puanlama yapmak imkansız. Klasik müzik meraklılarının zaten hemen sipariş listelerine eklemiş olduklarından şüphem yok. Satın almak için ayrıntılar; www.akmuzik.com.tr Yaşar
www.stereomecmuasi.com
Stereo Mecmuas覺 M羹zik II
28
www.stereomecmuasi.com
Amerika'da yaşayan bir Türk müzisyen olan Onur Dilişen ile Amerika'daki müzik çalışmaları, uzak bir ülke de yaşamak ve müzik yapmak konusundaki düşüncelerini ve en önemlisi Esthema'nın müziğini konuştuk. Keyifle okuyacağınızı düşünüyoruz.
karar verdim. Andy ve Tery’nin tanışması ise ortak tanıdıklarının Tery’den bahsetmesi sayesinde olmuş. Son olarak ise, birkaç denemeden sonra, Carl’ı da Craig list’den bulduk.
Hakan Cezayirli: Şu an bir kadro değişikliği Hakan Cezayirli: Merhaba Onur, çok yaşamış durumdasınız. Bas gitarda Jack geleneksel bir soru ile başlayalım. Esthema Mason yerini Ignacio Long’a davulda Carl Sorenson ise yerini Bruno Esrubilsky’e nasıl kuruldu? bırakmış sanırım. Bu durum Esthema’yı nasil Onur Dilişen: Grubun kurucusu olan Andy, etkileyecek? progressive rock, jazz ve Yunan müzikleri ile çok ilgilenir ve dinler. Hep bu tür müzikleri Onur Dilişen: Jack de, Carl da çok iyi karıştıran bir grup kurmak istemiş. Distance müzisyenler. Onlar ile çalışmak çok önemliydi. ve Consequence parçalarını yazdıktan sonra, Jack, iş hayatının çok yoğun olmasından, Carl ilk basçımız ve Andy’nin eski bir arkadaşı olan ise, eğitimine biraz ara verip memleketine nedeni ile bizden ayrıldılar. Jack Mason ile temasa geçmiş. Benim dönmesi Esthema ile buluşmam Marjan isimli klarnetçi Ignacio’nun ismini bir arkadaşımdan ben bir arkadaşımın bana Craigslist’teki bir ilandan aldım. Bruno’yu ise Ignacio’nun önermesi bahsetmesi ile başladı. 2006 yazı idi. Marjan sayesinde bulduk. Ignacio ve Bruno sadece da bize ülkesinden döndüğünde katılacaktı Latin veya Güney Amerika müziği ile ilgili ama oldukça yoğun olduğu için son anda bize değil, birçok değişik dünya müzikleri ve çalış katılmaktan vazgeçti. Ben de Andy’nin bana tarzları hakkında çok fazla deneyime sahipler. yolladığı MIDIleri dinledim ve gruba katılmaya Tabi ki orta doğu müziği hakkında bizden Stereo Mecmuası Müzik II
29
www.stereomecmuasi.com
öğrendikleri birçok şey var. Parçaları bestelerken ve aranje ederken kattıkları fikirler de çok önemli ve değerli. Ignacio 14 aydır, Bruno ise 8 aydır bizle birlikteler. Şu ana kadar her şey çok güzel gidiyor. Hakan Cezayirli: Esthema’nin ilk albümü ülkemizde çok sınırlı bir dinleyici kitlesi ile buluşabildi ne yazık ki. Durum böyle olunca ilk albümünüz Apart From The Rest’in hikayesini senden dinleyelim. Albümü kaydetmeye nasıl karar verdiniz? Onur Dilişen: Albümü kaydetmek Andy’nin hep istediği ve hep aklında olan bir şeydi. Grubu oluşturduktan, beraber prova yaptıktan ve konserlerde çalmaya başladıktan kısa bir süre sonra kayıt için stüdyoya gittik. Elimizdeki parçalar ve materyal yeterli idi ve onları bir albüme koymak istedik.
pop tarzlarına daha çok rağbet ediyor. Amerika, Akdeniz kültürüne ne kadar uzak olsa da, burada aldığımız tepkiler oldukça olumlu ve sıcak. Şu ana kadar, burada, müziğimizi canlı dinleyikte beğenmeyen bir Amerikalıya pek rastlamadım. Her ne kadar, genel dinleyici kitlesi, yaptığımız müziğe biraz yabancı olsa da, hayranlarımız ve ünümüz giderek büyüyor. İlk albümümüz, 12 tane değişik web sitesinden ve e-dergisinden çok olumlu eleştiriler aldı. Hakan Cezayirli: Hazır arkadaşlardan bahsetmişken, merak ettiğim bir soruyu sorayım, koca ülkede bu kadar Egeli nasıl denk geldiniz? Bu ciddi bir şans olmalı.
Onur Dilişen: Tery’nin babası Andy’nin bir aile tanıdığı. Bir gün Tery’nin babası Andy’ye oğlundan bahsetmiş, eğer müzisyen lazım olursa gibilerinden, Andy de doğal olarak Hakan Cezayirli: İlk albüm buram buram hemen bağlantı kurmuş. Benim katılımım ise Akdeniz kokuyor. Muhtemelen bunda tüm dediğim gibi arkadaşım Marjan aracılığı ile şarkıları yazan Andy Milas’ı Yunanlı olması oldu. Marjan’a teşekkür ederim. önemli bir etken. Andy haricinde grupta Tedy Lemanis ve sen olunca ciddi bir Akdeniz etkisi Hakan Cezayirli: Apart From The Rest’e geri oluşmuş. Bu tarzınız nasıl tepkiler alıyor, dönersek, bir grubun debut albümü için özellikle Amerika gibi Akdeniz kültürüne oldukça şaşırtıcı kalitede bir CD ile oldukça uzak bir ülkede? karşılaştığımda çok şaşırmıştım. Stüdyo ve albümün teknik islerini yapan Randy Roos özel bir secim miydi? Onur Dilişen: Teşekkürler. Randy’nin asıl işi o ünlü Berklee’de öğretmenlik. Evinin bir bölümünü stüdyoya çevirmiş. Çok güzel bir ortam. İnanılmaz duyarlı kulakları ve kayıt bilgisi var. İnanılmaz da bir jazz gitarcısıdır. Randy’nin eski bir öğrencisi tavsiye etti onu bize. Hakan Cezayirli: Apart From The Rest ismi nasıl ortaya çıktı. Aalbümün genelinde şarkılar ne anlatıyor okuyucularımıza bilgi verebilir misin?
Esthema Topluluğu tam kadro Onur Dilişen: Andy yıllar boyunca Yunan müziği dinlemiş ve çalmış. Tery Yunan ve Bizans müziği eğitimi almış, onlar dışında da Türk müziği hakkında çok şey biliyor. Ben eğitim almamış olsam bile Türk müziği hakkında yeteri kadar biliyorum. Öyle olunca, ortak zevkimiz albüme de yansıyor. Amerika gibi bir yerde millet genel olarak jazz, rock ve Stereo Mecmuası Müzik II
Onur Dilişen: İsimler Andy’ye ait. Bana bahsettiği kadarı ile, isimler parçaları yazdığı zaman ve o aralar hayatında neler olduğu ile ilgili. Mesela, Consequence, Andy’nin bu grup için yazdığı ilk parça. Onu parçayı, bildiği, çaldığı, öğrendiği ve bestelediği bütün müzikler hakkında düşündükten sonra bestelemiş. Türkçe’deki karşılığı gibi, bir sonuç, bir netice. For Whom…For Me’nin girişi ona çanları hatırlatmış. “Çanlar kimin için çalıyor?” gibi. Distance’ın bir hikayesi yok. İsim olarak beğenmiş. Erimos Yunanca’da çöl
30
www.stereomecmuasi.com
ve huzur demek. O parçaya isim verirken parçanın havasını düşünmüş sanırsam. Finding My Way (yolumu bulmak), ise Andy en nihayet müziksel olarak gideceği yönü bulduktan sonra konulmuş. Apart from the Rest (diğerlerinden ayrı), Andy’nin en favori eseri. Onu diğerlerine göre daha özel bulduğu için öyle adlandırmış. Albüm ismi Apart from the Rest ise, sadece parçanın Andy için olan önemi dışında, bu albümün ve yaptığımız müziğin nasılda diğer bir çok grup ve tarzdan farklı ve ayrı olduğunu vurgulamak amacıyla düşünüldü. Hakan Cezayirli: Albüm satışları ne durumda. okuyucularımıza albümü nasıl satın alabilecekleri konusunda bilgi verebilir misin? Onur Dilişen: Albüm satışları biraz yavaş sayılır ama yavaşta olsa satılıyor. Bu sitelerden sipariş edebilir, CDBaby.com, IndieRythm.com, Amazon.com; buralardan ise mp3 olarak alabilirsiniz, iTunes, CDBaby.com, Amazon.com, DigStation.com, ve Esthema’nın MySpace sayfası: http://www.myspace.com/esthemamusic Google’dan “esthema” olarak arama yapmanız yeterli.
Hakan Cezayirli: Ülkemizdeki genç müzisyenler Avrupa ve özellikle Amerika’da albüm kaydetmenin ve özellikle dağıtımın genel olarak çok kolay olduğunu düşünüyorlar. yaşadığınız zorlukları ve geçirdiğiniz evreleri anlatabilir misin. Arzu edersen teknik detaylara da girersen meraklıların bir kıyaslama yapma şansı olabilir. Onur Dilişen: Kayıt, eğer bağlantılarınız, hazır eserleriniz ve paranız varsa çok kolay. Bizim Cd'ler www.discmakers.com tarafından basıldı. Dağıtımı da bu ve bunun gibi şirketler hallediyor. Cd'yi kaydetmek değil, isminizi ve müziğinizi kitlelere ulaştırabilmek sorun. Burada o kadar çok grup ve müzik tarzı var ki, inanılmaz. Büyük bir bölümünde gerçekten dinlenemeyecek kadar rezalet bence. Birçok yere başvuruyoruz, konserler veriyoruz. Yavaşta olsa ağımız genişliyor. Hakan Cezayirli: albümü belli bir müzik tarzı içerisine sokmak gerçekten güç. Jazz, folk, Akdeniz etkileri var. Siz albümü nasıl sınıflandırıyorsunuz?
Hakan Cezayirli: albümünüzü yaz boyunca gittiğim hemen her mekanda çaldım. Özellikle Finding My Way ülkemizde çok sevilme potansiyeli olan ve hatta “hit” olabilecek bir şarkı, gelen tepkilerden bunu anladım. Albüm için Türkiye'de bir dağıtımcı ile pazarlamak konusunda hiç çalışma yaptınız mi? Bu düzeyde bir albümün müzik marketler vasıtası ile dinleyiciler ile buluşamaması bence çok kötü! Onur Dilişen: Bizim albümü birçok insan ile paylaştığın için çok teşekkür ederim. Şu ana kadar hiçbir dağıtımcı ile temasa geçmedik. 2 üyemizin ayrı zamanlarda ayrılması ve yerlerine müzisyen aramak planlarımızda inanılmaz ertelemeler yarattı. The Hereness and Nowness of Things adlı 2nci albümümüzle birlikte iç ve dış olarak bir dağıtımcı bulacağız. İlk albüm Amerika içinde ve dışında birçok eleştirmenden çok olumlu eleştiriler aldı. Son olarak, 2008’in en iyi 25 Cdsinden biri seçildi Idie-Music.com tarafından. Biraz isim yapmaya ve dikkat çekmeye başlıyoruz. Kendimizi birçok yönde geliştirdiğimizi düşünüyoruz. 2nci albüm birçok kesimden tarafından merakla bekleniyor. İnşallah müzik marketlerdeki yerini de alacak. Stereo Mecmuası Müzik II
Onur Dilişen: İlk çıktığımız zamanlarda oldukça sorun yarattı bu. Biz her şeyi bir kategoriye koyma taraftarız pek değiliz ama müzik endüstrisi elindeki malı satabilmek için onu adlandırmak ve tanıtmak zorunda. Bir yarışmaya başvururken world fusion adlı türü gördük. Anlamı bizim yaptığımız müziğe çok yakın. O gün bu gündür world fusion ensemble olarak adımız geçiyor. Türkçe’de etnik füzyon deniyor sanırsam.
31
www.stereomecmuasi.com
Hakan Cezayirli: Uzaktan takip edebildiğim taşıyacak? kadarı ile çeşitli mekanlarda konserler veriyorsunuz. Dinleyicilerden aldığınız tepkiler Onur Dilişen: Latin müziğine yönelmek bir nasıl? çoğumuzun en son istediği şey. O kadar latin müziği yapan var ki, eğer gerçekten 1nci sınıf Onur Dilişen: Çoğunlukla gayet güzel. Yaşlı, bir iş yapmayacaksan hiç girmemen lazım. genç, eğitimli, eğitimsiz olsun, seyirciler Bruno ve Ignacio bence latin müziğine ek gerçekten çok ilgili. Genelde udun ve olarak hayatlarında değişik şeyler çalmaktan buzukinin ne olduğunu soranlar çıkıyor, biraz da gayet memnunlar. Hafta 1 kez prova komik aslında. Eğitimli müzisyenlerden yapıyoruz. Şu anda birçok parça bestelenme aldığımız güzel tepkiler de bizim iyi yolda aşamasında. Hazır olan 3-4 parçayı aranje olduğumuzu gösteriyor. ediyoruz. Benden de 1-2 parça olacak. Ümitliyiz. Hakan Cezayirli: Bir müzisyen olarak stüdyoda albümü kaydetmektense canlı çalıp o günkü ruh halini notlara taşımak önemli bir şey olsa gerek. Bu konuda ne düşünüyorsun? Onur Dilişen: Ben ikisinin de gayet farklı ama çok zevkli olduğunu düşünüyorum. Ben canlı performansları tabi ki tercih ederim ama stüdyoda bir proje için saatlerini ve günlerini verdikten sonra ortaya çıkan sonucu dinlemek de gerçekten güzel. Canlı çaldığımızda, parçalar günü gününe değişiyor tabi doğal olarak. Onun güzelliği de orada. Öbür türlü sıkıcı olur zaten. Hakan Cezayirli: Esthema’nın yeni albümü ne zaman çıkıyor? Hakan Cezayirli: Birazda senden bahsedelim. Onur Dilişen: The Hereness and Nowness of Müzik ile maceran nasıl başladı. Things adlı 2nci albümümüzü bu mayısta kaydediyoruz. Yaz sonuna kadar çıkar diye Onur Dilişen: Annem müzik öğretmeni, düşünüyorum. babam ressamdı. Annemin isteği ile piyano sonra da keman eğitimine başladım. 1994 senesinde İzmir DEÜ devlet konservatuvarına girdim. 2002 yılından beri eğitimime Boston’da devam ediyorum. Mayısta mezunum. Hakan Cezayirli: Amerika’ya yerleşmen nasıl oldu? Onur Dilişen: 1999 senesinde Amerika’ya yerleşmiş olan annemin daveti doğrultusunda 2002 senesinde eğitimimi burada devam ettirmek üzere Boston’a geldim. O günden beri burada yaşıyorum.
Hakan Cezayirli: Yeni albüm hazırlıkları ile ilgili biraz bilgi alalım. İki yeni grup elemanınızın Güney Amerika kökenli olması ritm hattında bir farklılık yaratacak gibi gözüküyor. Yeni albüm Akdeniz esintileri mi Stereo Mecmuası Müzik II
Hakan Cezayirli: Muhtemelen okuyucularımızın merak edecekler bir diğer şey; bir Türk’ün Amerika’daki hayati nasıl; yaşadığın zorluklar neler? Nelere kolay adapte oldun?
32
www.stereomecmuasi.com
Onur Dilişen: Türkiye’de yaşadığınız yerden başka kente gitseniz bile alışmakta zorlanırsınız. Yurt dışı daha zor tabi. Uganda’ya gitmiş olsaydım daha da zor olurdu herhalde ama Amerika bile olsa yinede alışmak zaman alıyor. İlk 3 sene zor. Dili çabuk kapmak için Türkler ile az zaman geçirmek yararlı. Yazın iş bakacağım. Uzun bir süre daha buradayım, orası kesin. Yemekleri özlüyorum. Buradaki Türk lokantaları iyi değil.
kemancıları. Daha birçok sanatçı.
adlarını
hatırlamadığım
Hakan Cezayirli: Yeni oluşturduğumuz Müzik bölümünün geleneksel hale getireceğimiz sorularından bir tanesini ilk önce sana sorayım. En sevdiğin 5 albüm? Onur Dilişen: En zor soru da bu oldu herhalde. Çok kafa yormadan aklıma gelen isimleri söylüyorum. Brahms Symphonies, Metallica …And Justice For All, Dream Theater Awake, Laço Tayfa Bergama Gaydası, Levent Yüksel Med-Cezir. Hakan Cezayirli: Son olarak okuyucularımıza söylemek istediğin şeyleri alalım. Onur Dilişen: Öncelikle benle bu söyleşiyi yaptığınız için çok teşekkürler. Bizi duymuş olsun olmasın, ben tüm okuyucularınıza kendi adıma ve Esthema adına sevgilerimi ve saygılarımı gönderiyorum. Ümit ederim ki onlar gibi iyi bir müzik zevkine sahip olan bir kitlenin de yardımıyla, Türkiye’de ün yapmaya başlayacağız ve hak ettiğimiz yere geleceğiz.
Hakan Cezayirli: uğraşırsın.?
Müzik
haricinde
nelerle
Onur Dilişen: Okurum, araştırırım. Futbol oynarım. Diğer sporlara da merakım vardır. Satranç oynarım. Resim yaparım. Müzik tüm yönleriyle hayatımın büyük bir bölümü genelde. Daha fazla bilgi için: www.esthema.com (Tüm Hakan Cezayirli: Keman çalan bir müzisyen resimler siteden alınmıştır) olarak kimler seni etkiledi.?
Onur Dilişen: Birçok kimse. Klasik müzikte Heifetz, Oistrakh ve Milstein’a taparım. Grappelli ve Ponty en sevdiğim jazz
Stereo Mecmuası Müzik II
33
www.stereomecmuasi.com
Stereo Mecmuas覺 M羹zik II
34
www.stereomecmuasi.com
Frank Zappa Biyografisi Bölüm II
Prodüktör koltuğunda Tom Wilson’un gözetimi bestesini istediği kıvama getiremeden plak altında, MoI büyük orkestra eşliğinde kayıt çalışmalarına 1966’nın Mart ayında Hollywood’un TTG stüdyolarında başlar. Bestelerin tümü FZ’nın olup ileride göstereceği geniş müzik türleri yelpazesini tam olarak yansıtır: R&B, doo-wop, deneysel çalışmalar, blues, sürrealist collage’lar vs. FZ rock dünyasında yine belki bir “ilki” gerçekleştiriyor ve büyük orkestra’yı kendi şefliği altında kendileri için özel olarak hazırlamış olduğu ve önlerine konan partisyonlara sadık kalarak çaldırır. Klasik orkestra elemanları hayret içindedirler. Müzik zaman zaman çiğ veya sert olarak nitelendirilse de aranjmanlar oldukça karmaşık ve sofistikedir. Sözler toplum kurallarına aykırı, otoriteyi aşağılayıcı, hicivli, ayaklanmaya kışkırtıcı, içinde dadaist bölümler olduğu kadar basmakalıp aşk şarkısı da içerir.
şirketinin baskısıyla zorunda kalır.
kayıtlara
ara
vermek
Eser bitmeden “Unfinished Ballet in 2 Tableaux” olarak 26 Haziran’da piyasaya sürülür. İlk çalışmaları çift plak olarak yayınlanması da rock tarihinin ilklerindendir. Plak kapağı FZ’in hayali karakterlerinden biri olan ve güya Salt Late City, Utah’ta (Mormonlar vs) yaşayan Suzy Creamcheese’in daktilo ile yazılmış bir mektubunu içerir. Plakta da kendisini Jeanne Vassoir seslendirir. Konser dinleyicileri Suzy’yi gerçek sanıp konserlerde kendisine sıklıkla tezahürat yapıp sahneye çağırırlar. Bu ısrar karşısında da MoI sahneye Suzy Creamcheese niyetine Pamela Lee Zarubica’yı çıkartmak zorunda kalırlar. ABD’de rock müziği eleştirmenleri Freak Out’ı beğenmez, ticari olarak da fazla bir başarı kazanmaz. Billboard listelerinde ancak 130. sıraya yükselir. ABD rock müziği dinleyici kitlesi bu denli ilerici, çok çeşitli, kendini ciddiye almayan türden alaylı ve eleştirici bir müzik için henüz hazır değildir. Avrupa’da ise ciddi bir beğeni kazanır ve çok kısa bir sürede kült statüsüne erişir. Bazılarına göre Beatles’ın Sgt. Pepper’s Lonely Hearts Club Band’in de başlıca esin kaynağıdır. Freak Out Billboard dergisinin 2003 yılında yayınladığı tüm zamanların en önemli 500 albümü listesinde 243. sırada yer almıştır.
Örnek: Trouble Every Day parçasından: “Hey, you know something people? I'm not black, but there's a whole lots a times I wish I could say I'm not white.” Son parça olan ve 4. yüzün tamamını kapsayan "The Return of the Son of Monster Magnet." bale için bir süit olarak tasarlanmış ve sadece bu parça için FZ 500 dolarlık perküsyon kiralamakla kalmayıp stüdyonun kapılarını Sunset Boulevard’da FZ kayıtlar süresince Laurel Canyon’da bir eve dolanan tüm “Freak”lere açmıştır. Ancak taşınır. Bu ev, FZ’nın ziyaretçilerinden Stereo Mecmuası Müzik II
35
www.stereomecmuasi.com
uyuşturucu kullanma konusundaki kesin vurulur. yasaklarına karşın kısa sürede yerel müzisyenlerin uğrak, hatta bazıları için sürekli Beraberlikleri FZ’nin ölümüne dek sürecektir. ikamet adresi olmaya başlar. İlk albümün bütçesini çok fazla aşıp – o yıllarda 30.000 $’ın harcandığı söylenir - zarar eden MGM ikinci plağın bir an önce çıkartılması, kayıtların en kısa zamanda ve en ucuz şekilde bitirilmesi için ciddi baskı uygular.
FZ yaşamı boyunca ciddi bir uyuşturucu/uyarıcı – kimyasal veya doğal karşıtı olmuş, beraberinde çalan müzisyenlerde bu tür eğilimler gördüğünde önce uyarır, uyarı fayda getirmediğinde de beraberliklerine son verir.
MoI’a yeni müzisyenlerin katılmasıyla, (Don Preston klavyeli çalgılar, Bunk Gardner nefesli çalgılar, Billy Mundi perküsyon) stüdyo çalışmaları hızlandırılır ve MoI doğu yakasında konserler verirken miksaj çalışmaları New York’ta tamamlanır. Burada yeni katılan müzisyenler hakkında ve özellikle Don Preston ile ilgili biraz bilgi vermek, katedilecek yolu aydınlatması yönünden doğru olacaktır. 3ü de caz müzisyenleridir. Don Preston Detroit Senfoni orkestrası bestecisinin oğlu olup Boulez, Xenakis ve Penderecki hayranı olmasına karşın bir caz piyanistidir. Elvin Jones, Herbie Mann, Nat King Cole gibi isimlerle çalmış, Paul Bley ile avant-garde tarzında çalışmaları olmuştur. FZ’dan ayrıldıktan sonra Meredith Monk, Michael Mantler, John Carter, Carla Bley gibi isimlerle çalışacak, Apocalypse Now filminin müziğinde yer alacaktır
Birlikte çaldığı müzisyenler listesi bu yüzden oldukça kabarıktır. Bir ara MoI elemanları aralarında toplanıp marijuana gibi “hafif sayılan” maddelere bile katılıkla karşı çıkan bir lider istemediklerini ve FZ’yi gruptan atmak için toplantı yaptıkları, oy birliğiyle kabul görülmesine karşın “Peki besteleri kim yazacak?” sorusuna cevap bulamadıkları için liderlerine “katlanma” kararını aldıkları da bilinir. Buna karşın FZ, ciddi bir kahve ve sigara tiryakisidir. Laurel Canyon evinde neredeyse tüm müzik enstrümanları bulunmakta, bulunmayanları ziyaretçiler beraberlerinde getirmekte ve bir komün denilebilecek ortamda sürekli müzik yapılmaktadır. Bir sonraki albüm olacak olan “Absolutely Free”nin temelleri de burada atılır. Yeni müzik çalışmalarının yanı sıra, MoI Freak Out’u tanıtmak/pazarlamak için televizyona çıkarlar, ve ABD çapında bir dizi konser verirler. Bu konserlerden bir tanesi Los Angeles’in Whisky a Go-Go kulübündedir. FZ kulübün sekreteri olan Adelaide Gail Sloatman’a yıldırım aşkıyla Stereo Mecmuası Müzik II
Absolutely Free’nin kapak dizaynını, ürettklerinin her aşamasını kontrol etmekle yetinmeyip söz sahibi olmak isteyen FZ kendisi yapacaktır ve yıllar içerisinde FZ klasikleri altında yer alacak Plastic People, America Drinks + America Drinks and Goes Home, Brown Shoes Don’t Make It gibi
36
www.stereomecmuasi.com
besteler içerir. Plağa bir göz atalım: İlk parça Plastic People ABD başkanının bir açıklamasıyla başlar, Pandora’s Box isimli bir gece kulübünde çıkan isyanı bastırmak amacıyla polisin kullandığı kaba kuvveti eleştiren gerçek bir olaydan esinlenmiştir. Duke of Prunes’da ABD’nin o yıllardaki beste “fabrikası” sayılan Tin Pan Alley’i makaraya alır. Amnesia Vivace çok kısa olmasına karşın Stravinsky’nin Bahar Ayini’yle Ateş Kuşuna selam gönderir. Invocation & Ritual Dance of the Young Pumpkin’deki saksofon solosu Gustav Holst’un Planetlerinden Jupiter bölümüyle ilginç benzerlikler taşır...
Soft Cell Conclusion ise yine Stravinsky’nin Bir Askerin Hikayesinin başlangıcıyla sona erer. America Drinks’te barlar ve gece kulüplerinde çalan müziğe ilgi göstermeyen, tek amaçları bir an önce sarhoş olmak gibi görünen amerikalıları eleştirir. Brown Shoes Don’t make It’te ise Time dergisinde çıkan bir yazıdan yola çıkarak gri takım elbise altına kahverengi ayakkabı giyecek kadar zevksiz olan o yılların başkanı Johnson’u makaraya alır. Plak 1967’nin Mayısında yayınlanır. Yaşadıkları şehir olan Los Angeles’i, ülkeleri ABD’yi, genel amerikan müzik yaşamını, sosyolojik, politik, ekonomik
Stereo Mecmuası Müzik II
olarak yerden yere vuran hatta kapağının içinde (özellikle MGM tarafından uzun kavgalar sonucu kabul edilen) silik de olsa yine de dikkatle bakıldığında okunabilen “War means work for all” – savaş herkez için iş anlamına gelir – yazısı bulunan bu albümün o yıllarda Billboard listelerinde 41. sıraya kadar çıkması başarı sayılmalıdır. Geniş anlamda pazarlamaya her zaman çok önem veren ve başarının pazarlamadan geçtiğini her fırsatta yineleyen FZ takımı toplayıp hemen turneye çıkarır. New York’ta ciddi beğeni kazanırlar ve Bleecker Street’teki Garrick tiyatrosunda günlerce sürecek konserlerine başlarlar. Bu konserler zaman içerisinde konser havasından çıkıp seyircilerle bütünleşen ve ne zaman neyin olacağı önceden asla kestirilemeyen birer canlı “happening” müzikal tiyatroya dönüşür. Andy Warhol, Allen Ginsberg, The Fugs ve Velvet Underground sürekli dinleyiciler arasındadır. New York’un ilerici (uçuk) eleştirmenleri grubu yere göğe sığdıramaz ve doğu yakasında ciddi denilebilecek bir dinleyici kitlesi edinirler.
Ayda adam başı 200 $ gibi o yıllarda iyi sayılan bir para kazanırlar. Kendine Joni Mitchell adında Kanadalı bir folk şarkıcısı sevgili bulan Motorhead (Jim Sherwood) dışında herkeste LA özlemi başlar ancak grubun başarısı için New York’ta daha fazla kalmaları gerekir. Konserler günde iki kez her gün tekrarlanır ve seyirci kitlesiyle sıra dışı olaylar gittikçe artar. Devamı bir sonraki sayımızda
37
www.stereomecmuasi.com
Bossa Nova 50 yaşında Zaten Bossa Nova'nın da anlamı “Yeni Bossa”. Bossa Nova'nın ABD'nin jazz ekolünün etkisinde kaldığını düşünen halktan ilk önceleri büyük tepkiler geldi ve çalındığı yerlerde yuhalandı. Fakat bu sevilmeme durumu uzun sürmedi ve Bossa Nova Brezilya'da ve dünyada müthiş bir çıkış yaptı. Brezilya'lı müzisyenler bu yeni türü sevip de geliştirmeye başlayınca işler değişti ve dünyada bir Bossa Nova çılgınlığı başladı.
Bossa Nova benim kendimi bildim bileli en sevdiğim müzik türlerinden biridir. Gerek armonileri, gerekse insanı dinlendiren ritmlari beni her zaman büyülemiştir. Buna bir de Brezilya'ya memleket ve hayat dolu insanlarından dolayı hayranlığımı eklersenız (her bakımdan!) senelerdir niye bıkmadan dinlediğimi anlayabilirsiniz.
Quincy Jones, Herbie Mann, Paul Winter, Coleman Hawkins, and Cannonball Adderley gibi sanatçılar Bossa Nova türü albümler çıkardılar. Hatta bestelerin Bossa Nova ile hiç alakası olmamasına rağmen Elvis Presley "Bossa Nova Baby" and Eydie Gormé "Blame It on the Bossa Nova" adlı ilgisiz isimli 2008'de 50. yılını kutladığımız “Bossa Nova” parçaları seslendirdiler. Temmuz 1958'de gitarist Joao Gilberto ve besteciler Antonio Calos (Tom) Jobim ve “Chega de Saudade”den birkaç sene sonra en Vinícius de Moraes'in “Chega de Saudade” (No populer parça olan “Garota de Ipanema” (The More Blues) adlı parçasıyla dünya sahnesine Girl From Ipanema) piyasaya çıktı ve dünya çapında hit oldu. Parçanın enteresan bir adımını attı. hikayesi var. Hikaye 1962 yılında geçer. meşhur Ipanema mahallesinin Bossa Nova genel kanının aksine ilk çıktığı Rio'nın Montenegro caddesindeki Veloso Bar'ın zaman hemen sevilmedi. Çünkü zamanına müdavimleri olan Jobim ve Moraes'in dikkatini göre çok aykırı armoni ve melodileri vardı. En popüler parçalardan olan “Desafinado”nun 15 yaşındaki çok güzel bir kız çeker. akortsuz anlamına geldiğini düşünürsek gözümüzde daha iyi canlandırırız herhalde. Bu güzel kız her sabah Veloso Bar'a uğrar, bir paket sigara alır (herhalde annesine Stereo Mecmuası Müzik II
38
www.stereomecmuasi.com
alıyordur!!) ve plaja doğru kimseye aldırış kızı Ticiane ile çektirdiği resim. O yaşda bile etmeden gider. Rivayete göre de ikili şarkıyı hâlâ çok güzel. bu güzel kıza hayran hayran bakarken bestelemişler. Bu kız epeyce yaşlanmasına rağmen (şu anda 62 yaşında) hala güzel olan Helô Pinheiro'dur. Aşağıdaki resimde Jobim'in kendi eliyle yazdığı notaları ve Helô'nun 1962 yılında çekilmiş bir resmini görebilirsiniz. Güzel bir “carioca” imiş, yani Jobim bu güzel şarkıyı boşu boşuna bestelememiş. Carioca'nın iki anlamı var, birincisi Rio'nun yerlilerinin adı ve ikinci anlamı da Brezilya'daki kıvrak ve güzel hanımlara takılan bir lakap. Tahmin edeceğiniz gibi burada ikinci anlamından bahsediyoruz!! Neyse daha bu konuda yazacak enteresan çok şey var ama esas konuyu dağıtmayalım, biz gene konumuza geri dönelim. Bossa Nova son 50 senedir Brezilya'daki bütün müziyenlere bir şekilde ilham vermiş desek herhalde fazla abartmayız. Daha sonra Rock & Roll'un küresel boyutta popüler olmasıyla Bossa Nova biraz popülaritesini kaybeder ve daha çok barlarda çalınan kötü yorumlara indirgenir. Senelerce otellerdeki barlarda çalınan kötü yorumları dinlemek zorunda kalmış biri olarak böyle olduğuna şahidim. Güzelim parçaların barlardaki feci yorumlarla katledilmesi beni Yine aşağıda Vinicius de Moraes ve Helô her zaman üzmüştür. Pinheiro'nun beraber çekilmiş bir resmi var. Kaliteleri pek başarılı değil ama resimlerin 1990'larda ise Bossa Nova, Sérgio Mendes, 1960'larda çekildiğini göz önüne alırsak Wanda Sá, Walter Wanderley, Marcos Valle normaldir. gibi besteci yoruncularla yeniden hayat buldu. Aynı zamanda Gilles Peterson, Niola Conte, Joe Davis, Rob Garza and Eric Hilton gibi ünlü DJ'ler remix'lerini bossa ve samba ritmleriyle yaptılar. Bu da müzisyenler arasında “Nova Bossa Nova” (yeni, yeni Bossa) olarak adlandırdı ve türe yeni bir soluk kazandırdı.
Aşağıdaki resimde Helô'nun birkaç sene önce Stereo Mecmuası Müzik II
Benim arşivimde olan ve her daim keyifle dinlediğim sanatçılar arasında Stan Getz, Joao Gilberto, Astrud Gilberto, Bebel Gilberto, Gal Costa, Jacintha, Rosa Passos, Eliane Elias, Paula Morelenbaum, Leila Pinheiro, Milton Nascimento, Celso Fonseca, Luiz Bonfá, Baden Powell, Toquinho, Roberto Menescal, Carlos Lyra gibilerinin sayısız albümü var. Kimi yeni, kimi ise kayıtları 1960'lara kadar geri giden bu albümler dinleme önceliğimin her
39
www.stereomecmuasi.com
zaman ön sırasındadır.
(Blue Note) CD'si de satın alacağım albümlerden. Bu CD'yi Milton Nascimento ve Yenilere gelirsek, Eliane Elias'ın Ocak ayında Jobim Trio icra etmiş. Jobim Trio'da merhum çıkan albümü “Bossa Nova Stories” gerçekten Antonio Jobim'in oğlu gitarist Paulo ve torunu çok başarılı olmuş, keyifle dinliyorum, herkese piyanist Daniel de var. tavsiye ederim. (hatta yazıyı yazarken, şu andada onu dinliyorum) 2008'de çıkan jazz Liste daha uzar gider. Gerçekten son sanatçısı Karrin Allyson'un “Imagina - Songs zamanlarda çok kaliteli yeni nesil Bossa Nova of Brasil” albümü de muhteşem. sanatçıları çıktı. Hepsi de birbirinden başarılı. Benim alım listemde Bossa Nova türü albümler her zaman önceliklidir. Yine Diana Krall'ın nisan başı piyasaya sürülmesi beklenen “ Quiet Nights “ albümünü de merakla bekliyorum. Teması tabii ki Bossa Herhalde Bossa Nova'nın yüzüncü yılı Nova ve Brezilya müziği, eminim ilginç bir geldiğinde de benzer yorumlar yapılacak albüm olacaktır. Diana Krall'ın yeni benzer yazılar yazılacak. albümünün amazon.com da nefis Rio görüntüleri eşliğinde bir klibi var, Yazıyı okuduğum bir yazıdaki cümleyle seyredebilirsiniz. Ayrıca albümdeki diğer bitireyim. “Blame it on the Bossa Nova” parçalarında sample'ları var. Ben çok beğendim. S.B Bir de daha dinlemedim ama Novas Bossas
Stereo Mecmuası Müzik II
40
www.stereomecmuasi.com
bu sayımıza emeği geçenler
dergi ve web sitesi ekibi: gökhan, gür ve tolga yazıları ile dergimizi zenginleştirenler: bruno manusso, hakan cezayirli, haluk özümerzifon, seçil, sinan beşkurt, tolga ve yasar özel teşekkür
Onur Dilişen ve Esthema
Stereo Mecmuası Müzik II
41
www.stereomecmuasi.com