Nisan2017

Page 1

KÜLTÜR SANAT YAŞAMINDA

Nisan 2017 ıssn 1303-9113 2017/04 sayı:162 3.00 tl

Biz, adımlarını tarihin akışına uyduran temelleri çöken emperyalizme vuran, yarını kuran— —larız. O duvar, o duvarınız, vız gelir bize vız!


ÇIKTI


Bize Ulaşın Bizi Takip Edin tavir.org

tavir2007@gmail.com

tavir dergisi

/tavirdergisii

TAVIRdergisi

/tavirdergisi

Tavır dergisine abone olmak için abone@tavirdergisi.org adresinden bilgi alabilirsiniz



Sahibi Tavır Yayınları adına Bahar Kurt Sorumlu Yazı işleri Müdürü Yeliz Yılmaz Genel Yayın Yönetmeni Gamze Mimaroğlu Yayın Danışmanları Veysel Şahin Naciye Yavuz Yazışma Adresi İstanbul Mahmut Şevket Paşa Mah. Mektep Sk. No: 4-B Okmeydanı - Şişli / İstanbul İletişim Tel: (212) 238 81 46 tavir2007@gmail.com www.tavirdergisi.org Ankara İdilcan Kültür Merkezi General Zeki Doğan Mah. İmam Alim Sultan Cad. No: 12/19 Mamak Tel: (312) 391 37 75 Hesap no (TL) 68-6634140 Selma ALTIN Garanti Bankası Galatasaray / İST Hesap No (EURO) Selma ALTIN Garanti Bankası Galatasaray / İST Fiyatı (DÖVİZ) Almanya: 5 Euro Fransa: 5 Euro Hollanda: 5 Euro Avusturya: 5 Euro İsviçre: 7,5 Frank İngiltere: 4 Sterlin

IÇINDEKILER . NıSAN 2017 30 Çiftehavuzlar 31 Durmak Bize Yakışmaz 32 Selma’ya Kavuşmak 33 1 Mayıs

3 5 Nerede On’lar 6 Yüksel’de Başlayan Ateş 9 Açlık 34 Ayın Fotosu 10 Cemoların Türküsü Ekmeğimiz, Onurumuz İçin 1 Mayıs’a 11 İşimiz, 35 Geleceğini Biliyordum İsyan Sorgulaması 12 Grup Yorum’la Röportaj 36 Robles’in Grup Yorum Bir Türküdür Bağımsızlık Türküsü Grup Yorum

Derya Doğan

Sevgi Yüksel

Ali Sinan Çağlar

Tavır Dergisi

Muzaffer Gezer

Özgür Tutsaklar

Selma Kubat

Özgür Tutsaklar

Fosem

Ayşenur Yayla

Anonim

Tavır Dergisi

16 18

İdil’in Kardan Adamı ve Faşizmin Acizliği Kemal Kayalı

Sizi Daima Nefretle Anacağız Bay Rockefeller Engin Taner

20 Edebiyat Dergiciliği Kemal Kayalı

Mehmet Esatoğlu

ve İnancın Öyküsü - Battailon 38 Cesaret Hazal Kara

Sanatçılığının Alfabesi 40 Halk Tavır Dergisi

41

İnsanları Çocuklara Bölen Öfke Cesar Vallejo

Posta Çeki Hesap No Selma ALTIN 515 72 82

Direniş Ezgisi Dağlara Türkü 22 Bütün Kanallar Hazr’olun 42 Hücrede

Abone Bedeli (Yıllık) 50 TL

25 Zafere Çekelim Tetiği

44 Hikayemiz

26 Hakikat Savaşçısı 28 Sanatta Hak İhlalleri

46 HABERLER

Fazıl Aktaş

Özgür Tutsaklar

Eren Odabaşı

Yayın Türü: Yerel Süreli

Sanat Meclisi

Özgür Tutsaklar

Hüseyin Kılıç


MERHABA KĂœLTĂœR SANAT YAÄşAMINDA

1Ä?VDQ ÄŒVVQ VD\ÄŒ WO

Biz, DG×PODU×Q× WDULKLQ DN×ß×QD X\GXUDQ WHPHOOHUL o|NHQ HPSHU\DOL]PH YXUDQ \DU×Q× NXUDQ³ ³ODU×] 2 GXYDU, R GXYDU×Q×] Y×] JHOLU EL]H Y×]

Yeni bir referandum sĂźrecinden geçtik yine. O gĂźn, ellerimizde oy pusulalarÄąyla sandÄąk baĹ&#x;larÄąnda beklemiyorduk. ÇßnkĂź, biliyoruz ki faĹ&#x;izmin yasallaĹ&#x;tÄąÄ&#x;Äą Ăźlkemizde seçimler hiçbir zaman çare olmadÄą ve olmayacak. HaklarÄąmÄązÄą sandÄąklarda oy vererek deÄ&#x;il faĹ&#x;izme karĹ&#x;Äą omuz omuza vererek kazanacaÄ&#x;ÄąmÄązÄą biliyoruz. Bu yĂźzden çĹkan sonuçlar hiç de beklenmedik deÄ&#x;il... Yine bir BaÄ&#x;ÄąmsÄąz TĂźrkiye konseri arifesindeyiz. Dergimiz baskÄąya hazÄąrlanÄąrken ĂśÄ&#x;rendik ki konserimiz yine yasaklanmÄąĹ&#x;. Devlet o gĂźn gĂźvenlik alamayacaÄ&#x;ÄąnÄą ve bu yĂźzden de konserin yapÄąlmasÄąnÄąn mĂźmkĂźn olmadÄąÄ&#x;ÄąnÄą gerekçe gĂśstermiĹ&#x;. Tabi bir kÄąlÄąf uydurmak gerekecekti bu iĹ&#x;e ve kÄąlÄąfÄą buldular. Ama bizim konser ÄąsrarÄąmÄąz asla sona ermeyecek. BaÄ&#x;ÄąmsÄąz TĂźrkiye Ĺ&#x;iarÄąmÄązÄą dilden dile yayacaÄ&#x;Äąz. Yeniden milyonlarÄą bir araya getirdiÄ&#x;imiz konserlerimizi direniĹ&#x;le kazanÄąp yeniden yapacaÄ&#x;Äąz. “GĂźnler 1 MayÄąs’a çevirdi yĂźzĂźnĂźâ€? dedik. BugĂźn artÄąk 1 MayÄąs, iĹ&#x;ine ekmeÄ&#x;ine onuruna sahip çĹkma gĂźnĂźdĂźr. Nuriye GĂźlmen’in yaktÄąÄ&#x;Äą ateĹ&#x;, Semih Ă–zakça ile birlikte tĂźm Ăźlkeyi sarÄąyor Ĺ&#x;imdi. DireniĹ&#x;ler birer ikiĹ&#x;er baĹ&#x;lÄąyor ve bĂźyĂźyor meydanlarda, caddelerde. OHAL’e teslim olmayan, OHAL’i kÄąrÄąp geçen direniĹ&#x;lerin yĂźzlerdeki umudu nasÄąl arttÄąrdÄąÄ&#x;ÄąnÄą, tarihi sadece direnenlerin yazdÄąÄ&#x;ÄąnÄą yeniden gĂśrĂźyoruz.

Kemal Amca’yÄą duydunuz mu? 70 yaĹ&#x;Äąnda, açlÄąÄ&#x;ÄąnÄąn 70. gĂźnlerinde direniyor. “OnlarÄą kaybettiniz diye onlar kaybolmadÄą, ben o kemiklerin de babasÄąyÄąmâ€? diyerek Dersim’de kaybedilen gerillalarÄąn cenazelerini almak için aylardÄąr açlÄąk grevinde. Bir baba oÄ&#x;lu için ne yapar? En somut, en çĹplak haliyle gĂśrĂźyoruz. On’lar kaybolduÄ&#x;unda KasÄąm ayÄąydÄą, bahar geldi onlarÄą aramaya devam ediyoruz. KollektiďŹ mizin parçalarÄąndan ĂśzgĂźr tutsaklarÄąmÄąz bu sayÄąmÄązda yine birçok yazÄąyla dÄąĹ&#x;arÄąya ses soluk oluyorlar. Umudumuzu, adalet Ăśzlemimizi yerin yedi kat altÄąna sokmaya çalÄąĹ&#x;anlara karĹ&#x;Äą tereddĂźtsĂźz kavgaya atÄąlan yĂźreklerle, direniĹ&#x;lerimizin coĹ&#x;kusuyla kucaklÄąyoruz sizleri... 1 MayÄąs’ta gĂśrĂźĹ&#x;mek Ăźzere....

NOT:

DeÄ&#x;erli okurlarÄąmÄąz TavÄąr’a gĂśndermek istediÄ&#x;iniz her tĂźrlĂź çalÄąĹ&#x;malarÄąnÄązÄą “okuryazar@tavirdergisi.orgâ€? adresine gĂśnderebilirsiniz.

2


Grup Yorum, Bir Türküdür Bağımsızlık Türküsü Grup Yorum b�r seslen�şt�r; halkın d�le gelen öfkes�n� taşıyan. Yen� danışmanlara, yen� reklamcılara, Grup Yorum b�r pusula; kurtuluşun yolunu gösteren. yen� söylemlere, yen� kampanyalara �ht�yaç yok onu haykırmak �ç�n. Bütün Grup Yorum b�r özlem; özgürlüğe sevdalı. seç�m yatırımlarının üstünde b�r Grup Yorum b�r türkü, b�r bağımsızlık propaganda bu. Sponsoru halk bu türküsü. propagandanın. Kend�n� parasız, reklamsız yen�leyen b�r propaganda. Grup Yorum halktır... Dövüşen, tesl�m Evet m� hayır mı? olmayan, sırtında tar�h heybes�yle Oy avcılığı yapan düzen part�ler� her geleceğe yürüyen b�r halk... BağımsızlıTerc�h yapma hakkı tanımayan b�r gün ağız dolusu küfürlerle, el kol soru. ğa tutkun, ulusal onurunu ayaklar hareketler�yle b�rb�r�ne g�rd�ğ� bu altına alanların düzen�n� yerle b�r Kölel�k m� yoksa kölel�k m�? �kt�dar yarışında, ağızlarına almaya dah� korktukları b�r söylem "bağımsız- edecek b�r halk. Pek� ya esas soru? lık". Bu kavramı ancak halk alab�l�r ağzına. Ancak halkın ağzına yakışır bu 35 m�lyon metrekare toprağımız �şgal Esas soru; kutsal kavram. Ancak halk, hamas� b�r altında. Ülkem�z�n en güzel, en ver�ml� toprakları emperyal�zme satılmış. Yüz Kölel�k m� yoksa bağımsızlık mı? söylem olmaktan çıkarıp hayat Düzen m� yoksa devr�m m�? vereb�l�r ona. O yüzden ambalajı farklı yıllardır ek�p b�çt�ğ�m�z, atalarımızın emekle güzelleşt�rd�ğ� o topraklara fakat �ç� aynı olan sakızlar dolamak Bağımsızlık b�r düş halkın yüreğ�nde. �sterler halkın ağzına. K�m�n�n paket� adım atamıyoruz ş�md�. "S�z�n değ�l" d�yorlar 35 m�lyon metrekare toprağıBağımsızlık b�r umut halkın yoklukla “evet”t�r, k�m�n�n “hayır". İçler� hep örülen hayatında. aynı çürük sakızdır, kokar, p�sl�k yayar. mız �ç�n. "Satın aldık, b�z�m oldu" Bağımsızlık b�r gurur halkın b�l�nc�nde. d�yorlar. Vatanı alınıp satılan b�r meta yer�ne koyuyor emperyal�stler. Fakat Kölel�kse b�r onursuzluk, b�r utanç, b�r Grup Yorum’sa b�r bıçaktır, yalanları baş eğ�ş... parçalayan. Bu yüzden saldırırlar Grup halklar �ç�n b�r toprak parçasının çok Yorum’a ve Bağımsız Türk�ye konser- ötes�nde vatanın anlamı. Vatan; kültürümüz, gelenekler�m�z, namusuSade, yalın, su g�b� b�r arzu; “Bağımsız ler�ne. Yen� seç�m kampanyaları, yen� sloganlar, yen� reklam f�lmler�, yen� pankartlar... Matbaalar çalışıyor sabahlara kadar, gözün gördüğü her yer� doldurmak �ç�n yalanlarla... Toplantılar, m�t�ngler, tartışma programları kapladı tüm gündem�.

Türk�ye”

3


"dağlar şimdi daha asidir, şimdi daha umutlu ve şimdiden muzafferdir ki 11'lerin kanı Kızıldere'ye karışır bağımsızlık uğruna verilen bu kavgada"

muz, geleceğ�m�z, yuvamız vatan. B�r avuç egemen kend� çıkarı �ç�n vatanımızı peşkeş çekt� d�ye, o toprakların gerçek sah�pler� değ�şmed�. B�tmeyen b�r kavgadır bağımsızlık kavgası. Nerede sömürü, �şgal, �st�la varsa orada baş göster�r. Ve ancak bu sömürü düzen� ortadan kalkınca b�tecekt�r.

M�ll�yec�ler, Hasan Tahs�nler, Mustafa Suph�ler, Mah�rler varsa o pusulanın yönü devr�m� göster�r. Tar�h tekerrürden �baret değ�ld�r, tar�h�n tekerleğ� da�ma �ler�ye döner.

söyleyerek el�n� uzatır ve sonra sırtına bıçağı saplar. İşte bu yüzden emperyal�zm� ülkem�zde �stem�yoruz! Pek� ne �st�yoruz? Bağımsızlık! İst�yoruz ve savaşacağız!

Neden "Bağımsız Türk�ye" �st�yoruz? Cevabı Mah�r'den d�nleyel�m: "Kend� topraklarımız üzer�nde köle b�r halk hal�ne get�r�ld�k Bu durum hep Halkın ses� Grup Yorum 33 yıldır h�ç böyle sürüp g�decek m�? Hayır! B�n durmadı. Gün oldu meydanlarda kere HAYIR!" Dün emperyal�stler ülkem�ze ayak m�lyonlarla, gün oldu gaz bombaları bastığında tahtımı bırakıp kaçanlar, altında kamyon kasalarının üzer�nde bugün tahtlarında kalmaya devam Neden "Bağımsız Türk�ye" �st�yoruz? konserler�ne devam ett�. Halkla omuz ederek ve emperyal�st �şgal� g�zleye- Çünkü aç kalmak, günden güne omuza yürüdü, gücüne güç kattı. yoksullaşmak �stem�yoruz. rek devam ed�yorlar sömürü çarkını Faş�zm�n b�r karabasan g�b� halkın döndürmeye. İşb�rl�kç�l�kler�n� g�zleyeüzer�ne çöktüğü günlerde haykırma med�kler� noktada halkı baskı cende- Türk�ye Amer�kan karşıtlığında zem�n� sundu halka. res�nde tutmanın aracı faş�zm çıkıyor dünyada b�r�nc� sırada gel�yor. B�z�m ortaya. halkımızın ant�-emperyal�st damarı Grup Yorum, halkın omuzlarına yüklegüçlüdür. Anadolu �nsanı emperyal�z- d�ğ� tar�hsel sorumluluğunu yer�ne m� bundan 100 sene önce tanıdı. Allı get�rmeye devam ed�yor. Her yıl 30 OHAL adı altında sömürüyü, zulmü pullu Avrupa ülkeler�n�, okyanus kat kat arttırıyorlar. Halka baskı Mart-17 N�san Devr�m Şeh�tler�n� Anma arttıkça, kend� dey�mler�yle ülkem�z� ötes�ndek� "özgürlükler ülkes�" ve Umudun Kuruluşunu Kutlama Amer�ka'yı tanıdı. Modern s�lahları ve günler�nde düzenlenen Bağımsız "babalar g�b� satıyorlar". B�r yandan satarken öte yandan şoven�st söylem- modern g�y�mler� olan bu emperyaTürk�ye konserler�n�n 7.’s�n� m�lyonlarla l�stler�n Anadolu topraklarındak� lerle hamaset yapmayı da �hmal gerçekleşt�rmek �ç�n herkes� 23 barbarlıklarını gördü. etm�yorlar. N�san’da Yen�kapı Meydanı’na çağırıyor. Emperyal�zm ırz düşmanıdır. EmperAKP faş�zm� bu sene Kızıldere'de yapılacak olan anmaları da yasakladı. yal�zm kat�ld�r. Emperyal�zm hırsız ve B�z halkız. Dönmeyeceğ�z “Bağımsız Tar�h, yıldönümler�nden �baret oburdur. Kend�ne a�t olmayan toprak- Türk�ye” yolundan... ları �şgal eder, yakar, yok eder ve tüm değ�ld�r. Yok saymakla yok olmaz. zeng�nl�kler�n� kend�s�ne alır, vatanın Yasaklarla unutturulamaz. Tar�h, geleceğe uzanan b�r pusuladır. O gerçek sah�pler�n� köleleşt�r�r. Emper- Grup YORUM yal�zm kalleşt�r. Yardım edeceğ�n� tar�h�n �ç�nde Bedredd�nler, Kuvay-ı

4


Nerede Onʼlar

akıbet� �ç�n, bu sefer sıra bende, d�yerek başladı süres�z açlık grev�ne. D�ren�ş Kemal amcanın öncülüğünde başladı Ders�m’de. Sey�t Rıza'nın önünde, el�nde sıkıca kavradığı "Çocuklarımızın Cenazes�n� İst�yoruz" yazılı döv�z�yle... Ağarmış sakalına, 70 yaşına rağmen açlığıyla hesap soruyor. D�yor k� Kemal babamız, “Mezar hakkı b�z�m en kutsal en meşru hakkımızdır. Ölüm pahasına d�reneceğ�m ve oğlumun b�r tırnağını b�le bırakmam o toprağın altında, b�r tırnağı da olsa d�reneceğ�m.” Bu �nancın karşısında hang� namert el durab�l�r k�... D�yor k� ol�garş� “Ben öldürdüm, katlett�m sen de bunu kabulleneceks�n.” Bugün kabullenmek demek ölümler�n daha çok artması demek. Kemal amcamız b�r tek kend� oğlu �ç�n değ�l d�ğer kayıp 10 ger�llanın bulunması �ç�n de ödüyor bu bedel�. Yapacak b�r şey yok, OHAL var, d�yenlere �nat ödüyor. Faş�zm koşullarında, katled�len evlatlarına b�r mezar taşı d�keb�lmek, yanmış parçalanmış bedenler�nden ger�ye kalanı, kend� gelenekler�m�ze göre gömeb�lmek �ç�n b�le d�renmek zorundadır anneler, babalar, kardeşler. Mezar hakkı �stemek, d�renmekten geçmekted�r ülkem�zde. D�renmen�n hak olmadığı ülkem�zde, bu hak �ç�n bedel ödemekt�r aynı zamanda d�ren�şler�m�z. Cenazes�n� gelenekler�ne göre gömme hakkı el�nden alınan, bu uğurda gösterd�ğ� d�ren�şe saldırılan, d�renmen�n suç sayıldığı ülkem�zde yaratılan her d�ren�ş, her mevz� Kasım ayıydı, Ders�m'�n Hozat �lçes�n�n Çat buyla öğreneb�ld� a�leler evlatlarının haklarımız �ç�nd�r. Hak mücadeles� ancak Deres� bombalandığında. Bomba katled�ld�ğ�n�. Daha sonrasında ısrarlı bedel ödenerek olur, bedel ödenerek hak sesler�yle yankılandı Ders�m’�n dağları. mücadele sonucu bulunan Bünyam�n'�n alınır. Kemal amcamız paslanmış yüreklere Yandı, kavruldu, kül oldu toprağa karıştı a�les� böyle tanımlayacaktı Leyla'yı... umut olmaya devam ed�yor Ders�m'de. sevd�kler�m�z, kardeşler�m�z, evlatlarımız. G�d�p gördüğümüzde Kemal amca b�z� 11'ler�n küller� sevda olup karıştı vatan Öyle alçak b�r düşman k� karşımızdak�, sıcak b�r çayla karşılıyor. Ardında dağlar ve topraklarına. yoldaşlarımızın kem�kler�ne dah� taham- akan Munzur'un es�nt�s�yle başlıyor sohbet mülü yoktu. Bombardımanın ardından etmeye. Ve o b�lgel�ğ�yle �nancını anlatıyor. D�yor ya Nazım usta; aylar geçmes�ne rağmen toprak hala İnancını gözler�nde görüyorsunuz, eller�n� “Düşman haş�n sıcak, hala yanık �nsan et� kokuyor. Toprak tuttuğunuzda h�ssed�yorsunuz. Gelen� zal�m k� yoldaş kokuyor... Düştü analar babalar g�den� h�ç eks�k olmuyor. En öneml�s� de ve kurnaz. yollara, evlatlarını b�r mezar taşına �nanıyor Kemal amcamız kazanacağına. Ölüyor çarpışarak �nsanlarımız kavuşturmak �ç�n. –hâlbuk� nasıl hak etm�şlerd� yaşamayı –” Öyle ya da böyle alacağım, dey�ş�ndek� Eller�yle kazdı Kemal amca bombalanan kararlılığıyla her gün oturmaya ve açlığıyla K�m�s� kızını bırakıp çıkmıştı dağlara, toprağı. Eller�ne geld� kem�ğe benzer d�renmeye devam ed�yor. Ve d�yoruz k�; k�m�s� kardeş�n�n ardından... K�m�s� daha odunlaşmış, kömürleşm�ş parçalar. İk� ağlamayı, yapacak h�çb�r şey� olmayanlara 18'�nde Cemo olmak �ç�n koşmuştu oğlunu şeh�t verm�ş b�r babanın eller�yle ve güçsüz yüreklere bırakıp düşeceğ�z dağlara doğru. Analar, babalar böyle y�ğ�t toplandı. Daha b�r hırsla, daha b�r öfkeyle yollara. Dayanacağız kat�ller�n kapısına evlat doğurmuştu. Leyla, Mah�r, Oğuz kazdı toprağı. B�r yandan saydı sövdü dey�p evlatlarımızı bulacağız her ne ertes� gün yangın yer�ne dönmüş, kat�llere. Tanıyor Kemal baba bu kokuyu. pahasına olursa olsun. yoldaşlarını aramaya başlamış ve Sorsanız hemen anlatıver�r ’38'de hesaplarını sormak �ç�n s�lahlarını cedler�n�n nasıl katled�ld�ğ�n�. Tar�hten Derya DOĞAN almışlardı. "Kahraman Leyla”nın mektu- alarak gücünü, kaybed�len evlatlarının

5


Yüksel’de Başlayan Ateş Sarıyor Her Yanı Temmuz ayından ber� yan� 8 aydır OHAL' le yönetmeye çalışıyorlar ülkey�. Gözaltılar, baskılar, operasyonlar, tutuklamalar, hap�shanelerde sürgün-sevkler ve dahası her yerde hak �hlaller� demek OHAL. Çıkardıkları kararnamelerle b�nlerce k�ş� b�r gecede �ş�nden �hraç ed�ld�. Koca koca send�ka konfederasyonları bu �hraçlara karşı beklenen tepk�y� ortaya koyamadı belk� ama Ankara'da Yüksel Caddes�'nde f�l�zlenen b�r d�ren�ş çoğalıyor ve büyüyor aylardır.

başına, el�nde döv�z�yle, sokakta b�r kadın!”

Sus pus olmuşken herkes, b�nlerce akadem�syen-öğretmen-memur KHK’yla �ş�nden haksızca hukuksuzca atılmış ve sess�zken. O b�r başına, ülken�n başkent�nde, Ankara’nın en merkez�, en �şlek yer�nde alandaydı; hem de �ş�n� ger� �steme taleb�yle! İlk günler�nde b�r cümle dah� söyleyemeden gözaltına alındı apar topar. Oysa anlatab�lmel�yd� kend�n�, b�rkaç cümle kurab�lmel�yd�! İlerleyen günlerde 4 ayını doldurdu d�ren�ş. 4 ay önce, �lk başarab�ld� bunu; “Ben Akadem�syen olarak OHAL bahanes�yle açığa alınan Nur�ye Gülmen, OHAL bahane Akadem�syen Nur�ye Gülmen tek ed�lerek haksız yere açığa alındım, başına başladı d�ren�şe. El�nde, “İş�m� �ş�m, ekmeğ�m, onurum �ç�n mücadele Ger� İst�yorum” yazan b�r döv�zle çıktı ed�yorum.” Ve her gün �şkenceyle Yüksel Caddes�’nde İnsanlık Anıtı gözaltına alındı ama pes etmed�, önüne. vazgeçmed�. “Del� m�yd� ne? OHAL koşullarında, b�r O d�ren�ş�ne devam ederken, Anka-

6

ra’da, y�ne tek başına b�r kadın, �ş�-onuru-ekmeğ� �ç�n KHK’yla �hraç ed�ld�ğ� okulunun önünde, OHAL var eylem yapamazsınız d�yen pol�slere; “OHAL ne? Olağanüstü hal�m var ben�m, �lan ett�m bugün” d�yerek d�ren�şe başladı. Acun Karadağ sadece pol�se, am�re söylem�yordu bu sözler�. OHAL’ � hatırlatan dostlarına da; “Ne demek, ben�m çoluğumu çocuğumu per�şan edeceks�n. En meşru hal�m�zdey�z. Onlar zayıflıklarından saldırıyor, b�z de en güçlü hal�m�z� göstermek zorundayız” d�yerek alana çıkmaya devam ett�. O da defalarca pol�s�n azgın saldırısıyla gözaltına alındı. Bell� b�r süre sonra sağlık sorunları yaşadı ve kalb�ne p�l takılması gerek�nce alandan, d�ren�ş�nden uzak kaldı. Tüm bunlar olurken, Mard�n Mazıda-


ğı’nda �hraç ed�len b�r öğretmen daha yapılan haksızlığı kabul edem�yordu. Beklemek, h�çb�r şey yapmadan beklemek zor gel�yor, onuruyla oynamaya çalışanlara karşı b�r cevap vermek �st�yordu Sem�h Özakça. Saldırıya karşı s�perde beklemek değ�l taarruza geçmek �st�yordu. Bu sebeple Yüksel’dek� d�ren�şe katılma kararı aldı. Artık Nur�ye tek başına değ�l, Sem�h’le b�rl�kte d�ren�yor, saldırılara b�rl�kte cevap ver�yorlardı. D�ren�ş ateş� b�r kez yandı mı büyür ha büyür, sarıyordu d�ren�ş her yanı.

alanı kazanmışlardı artık. En meşru talepler� �ç�n başladıkları bu d�ren�şte �lk küçük zaferler�n� kazanmışlardı �şte İnsanlık Anıtı’nın önünü.

tan sonra adeta adam kaçırır g�b� TEM ek�pler�nce gözaltına alındılar. Anlaşılan o k� açlık grev� kararı fazlasıyla korkutmuştu faş�zm�. Belk� de açlık grev� önces� onları gözaltına alarak, Sonra y�ne; “Oturdunuz tamam, d�ren�ş� kırab�lecekler�n�, hatta b�t�reb�açıklama da yapın, �mzada toplayın lecekler�n� düşündüler. Oysa hesaba ama masa açamaz, pankart açamaz, katmadıkları şeyler vardı k� o da halay çekemez, onu yapamaz, bunu d�ren�şç�ler�n �radeler�, meşrulukları ve yapamazsınız” g�b� b�rçok keyf� halka bunu anlatab�lm�ş olmalarıydı. gerekçeyle çeş�tl� kereler daha Alan elbette boş kalmadı -k� hatta gözaltına alındılar. Vazgeçmed�ler tab� normal zamandan daha fazla sah�plenk�! Acun Karadağ, alanın kazanılmasın- me oldu bu gözaltılar karşısında. dan sonra yapılan bu keyf� gözaltılar D�ren�ş ateş� b�r kere yanmaya görsün, sonrası, tam �y�leşmem�ş olmasına sarıyordu herkes�. 19 gün boyunca her gün gözaltına rağmen, dayanamayıp d�ren�ş�n� alındı d�ren�şç�ler ve onlara destek Yüksel’e taşıyarak yoldaşlarının Sem�h’�n eş� Esra Özakça da tam bu verenler. 20. gün pol�s esk�s� g�b� çok yanına g�tt� ve omuz omuza d�renme- günlerde çıkarılan KHK �le �hraç kalabalık değ�ld�. Nur�yeler başladılar ye devam ett�ler. ed�lm�şt�. Eğer yoldaşları gözaltına açıklamalarına. Ama gelen yok, saldırı alınmasa, 11 Mart’ta Nur�ye ve yok. Anlam veremed�ler önce, açıkla- B�r mevs�m� b�t�rd�ler, toplanan Sem�h’�n açlık grev�ne başlayacağı gün maları b�tt�, sloganlarını attılar. �mzaları verd�ler yetk�l�lere ama b�r d�ren�ş önlüğünü g�yerek d�ren�şe Şaşkındılar, gözaltına alınmayı cevap alamayınca d�ren�ş� büyütmek başlayacaktı O da. Ama 11 Mart’tı beklerken alınmamışlardı bu kez. Ne �ler�ye taşımak adına Nur�ye ve Sem�h beklemeden g�yd� önlüğünü ve çıktı yapacaklardı ş�md�? Oturma eylem�n� süres�z Açlık Grev�ne g�rme kararı aldı. d�ren�ş alanına. Eş� Sem�h’�n, yoldaşları gerçekleşt�reb�lecekler m�yd�? Ve 11 Mart’ta Açlık Grev�ne başlayaNur�ye ve Acun’un yaptığı açılış Başladıkları günden ber� amaçları caklarını �lan ett�ler. Bu arada b�rçok açıklamasını o yaptı heyecanla, onurla öğleden akşama kadar anıtta oturma görüşme yaptılar, odalar, send�kalar, ve �ster �stemez b�raz telaşlı. Kabul eylem� yapmaktı, k�mse saldırmadığı- m�lletvek�ller� �le. 9 Mart Perşembe edemezd� bu gözaltını, harekete na göre, hala gözaltına alınmadıkları- günü TBMM’de d�ren�şler�n� anlatmak geçmel�yd�. Sadece d�ren�şe başlamakna göre artık İnsanlık Anıtı önüne �ç�n m�lletvek�ller�yle b�r basın la kalmadı, onlar serbest bırakılana oturab�l�rlerd�. Ve oturdular da, yan� toplantısı yaptılar. Mecl�s’ten çıktıkkadar da açlık grev�nde olduğunu �lan

7


ett�. Kararlı, mağrur b�r o kadar da güzel. Yüreğ�n� Yüksel d�ren�ş�n�n ateş�yle ısıtan, onlardan cesaret alan kamu emekç�ler� vardı Anadolu’nun dört b�r yanında. Onlar da oldukları yerde d�ren�şe başlamışlardı. Malatya, Bodrum, Aydın, İstanbul, Düzce’de de, sayısız gözaltına rağmen OHAL ve KHK zulmünü kabul etmeyen emekç�ler alanlardaydı. Gözaltı haber�n� duyar duymaz koşup geld�ler d�ren�ş alanlarından, kavı aldıkları yer� korumak �ç�n. Nur�ye, Acun ve Sem�h’�n önlükler�n� onlar g�yd�ler gururla. Onların eks�kl�ğ�n� onlar çıkana kadar h�ssett�rmemek adına ve öyle de yaptılar. Bu sah�plenme b�r ger� adım da attırmıştı faş�zme. Acun Hoca, gözaltına alındığının hemen ertes� günü sağlık problemler� sebeb�yle savcılığa çıkarılıp adl� kontrolle serbest bırakılmıştı. Alan belk� de her zaman olduğundan daha kalabalıktı. D�ren�ş� sah�plenenler, d�ren�şç�ler adına bekl�yordu, 11 Mart’ta yoldaşları adına açıklama yapmak ve Nur�ye �le Sem�h’�n gözaltında �ken kararını aldıkları Süres�z açlık grev�ne başladıklarını duyurmak �ç�n hazırlandı Kamu Emekç�ler�. Etrafta fazlaca s�v�l pol�s ve alanın yakınlarında çev�k kuvvet ek�pler� saldırıya hazır ve nazır bekl�yordu. Korkutab�l�rler m� d�renen emekç�ler�, korkutab�l�rler m� d�ren�ş� sah�plenen halkı. Açtılar pankartlarını, döv�zler�n�, başladılar açıklamalarına. Ve söz Acun Hoca’da, haykırıyor var gücüyle, haykırıyor haklılığıyla; “Ne olursa olsun, �ş�m�z� ger� alıncaya kadar eylem�m�ze devam edeceğ�z, b�z de destek açlık grev�ne başlayacağız. Önümüze engel olamaz, �ş�m�z� ger� almamıza engel olamazlar, arkadaşlarımızın zarar görmes�ne yol açamazlar, bugün başladığımız eyleme arkadaşlarımız serbest bırakılana kadar devam edeceğ�z.” Karşılarında b�r sürü bekl�yor azgınca uyarı yapıyorlar; dağılın. Cevap: “Ankara pol�s� suç �şl�yor, eylem�m�ze devam edeceğ�z, tüm halkı desteğe bekl�yoruz” oluyor… Ve azgınca saldırıyorlar. Kaçıncısına tanık oluyor Yüksel Caddes�, İnsanlık Anıtı, anıtta k�tap okuyan kadın, kaçıncı kez tanık oluyorlar, zulme karşı başı d�k d�renenlere, sloganlarıyla saldırılara cevap verenlere. Pol�s b�r yandan d�ren�şç�ler� çember altına

8

almaya çalışırken b�r yandan da d�ren�ş� sah�plenenler� kend� dey�m�yle “süpürüyor” �te kaka tekme tokat b�ber gazıyla. O arada da çemberdek� d�ren�şç�ler� ters kelepçe yapıp gözaltına alıyor. Sanıyor k� böyle yapınca b�tecek bu d�ren�ş! D�ren�şç�ler yok, destekleyenlerden de b�r kaçını aldık b�ter d�ye düşünüyorlar. Yanılıyorlar elbet. Çünkü çoğalıyor k�n, çoğalıyor öfke, nefret ve çoğalıyor �nanç, kararlılık, sah�plenme. Alandan uzaklaştırılanlar yavaş yavaş yaklaşıyor alana. Bodrum’dan gelen Eng�n Hoca el�ne b�r su ş�şes� alıyor ve anıtın önündek� yola başlıyor yazmaya; “İş�m�, Öğrenc�ler�m� İst�yorum”. Hatta o yazarken �k� çocuk gel�yor yanına ve yazıyı çocuklara tamamlatıyor. Alkışlıyor etraftak�ler. Herkes�n gözü kulağı alanda. “Ben� �şten attılar ben de tay�n�m� alanlara çıkardım” d�yor, “öğretmenl�ğe devam ed�yorum. B�r gün hukuksuzca �şten atılırsanız nasıl d�ren�lmes� gerekt�ğ�n� öğret�yorum.”

Sem�h’e gönder�l�yor. Toplamda 5 gün onlarsız ve onlarla sürüyor d�ren�ş. Ama daha kalabalık daha sıklaşmış saflar, daha umutlu, daha coşkulu. 6. Günler�nde adl�yeye çıkarılıyorlar sem�h ve Nur�ye. Onlar da tıpkı Acun hoca g�b�, adl� kontrolle serbest bırakılıyorlar. Adl�ye önünde bekleyen dostları onları, “Yaşasın Açlık Grev� D�ren�ş�m�z” sloganıyla selamlıyorlar ve kucaklaşıyorlar sımsıkı. Heyecanlılar, b�r an önce alana ulaşmak �st�yorlar. “Ev�m�z� özled�k” d�yerek �lk açıklamalarını alanda yapmak �st�yorlar. Hızlıca alana geç�l�yor. Ve alanda da onları bekleyen dostları, yoldaşları y�ne alkışlarla, ç�çeklerle karşılıyorlar ve elbet sloganlarla. Nur�ye ve Sem�h’e destek �ç�n Açlık Grev�ne başlayan yoldaşları onlara ger� tesl�m ed�yorlar d�ren�ş bayrağını.

Herkeste heyecan, herkes�n yüzü gülüyor. Bu arada d�ren�ş�n� kazanan b�r� var alanda; Esra! Eş� Sem�h ve Nur�ye serbest bırakılana kadar açlık Evet d�ren�şç�ler öğret�yor, d�renerek grev�ndeyd�, Sem�h de Nur�ye de öğret�yorlar, başları d�k, alınları açık. serbest kalınca d�ren�ş�n� kazanmış Tar�hten aldıkları d�renme b�l�nc�yle ve oluyor. Esra saatler sonra fark ed�yor d�renenler�n mutlak kazanacaklarına bunu. Sonra gururla söylüyor herkese. �nançla. Artık �ç�m�z rahat, alanın sah�pler� Alan h�ç boş kalmıyor, Kamu Emekç�le- yerler�nde, g�deb�l�r�z. Ger� gel�r�z elbet r� Cephes� boş bırakmıyor alanı. İk�nc� çünkü onlar kazanana kadar orada b�r d�ren�ş ek�b� çıkıyor alana sloganla- olacaklar. Gülen, umutlu bakışlarıyla rıyla. Esra Özakça, Acun Karadağ, karşılaşınca tebessüm etmeden, Malatya D�ren�şç�ler�nden Özkan gülmeden duramıyor �nsan. Meğer 6 Karataş, tekrar g�y�p önlükler�n�, günde ne çok özlem�ş�z, meğer ne çok alandak� yerler�n� alıyorlar. Vel� Saçılık sevm�ş�z onları, d�ren�şler�n�. Nasıl da d�renenler�n yanında desteğ�n� bağlanmış yürekler�m�z onlara. Ve sürdürüyor. İstanbul’dan Naz�fe Onay, onlar Yüksel Caddes�’nde İnsanlık Anıtı Düzce’den Alev Şah�n de alıyorlar önünde çoğalıyorlar; ateş başı sohbetd�ren�ştek� yerler�n�. Akşam saat ler�, türküler� ve açlıklarıyla. Açlığımız06:00’ya kadar devam eden d�ren�ş 24 dan korkun d�yor d�ren�şç�ler, çünkü saate evr�l�yor, artık gece de gündüz onlar açlıklarıyla büyüyor ve artık de alan d�ren�şç�ler�n. Coşku artıyor sadece Ankara’da değ�l; Aydın’da, g�tt�kçe. Gözaltındak�ler para cezası Malatya’da, Düzce’de, Bodrum’da, kes�lerek serbest bırakıldıkları g�b� İstanbul’da. Ve b�z nereye g�dersek y�ne sloganlarıyla d�ren�ş alanına g�del�m yolumuzu mutlak Yüksel’den g�r�yorlar “Emekç�y�z Haklıyız Kazana- geç�r�yoruz. D�ren�ş sürdükçe de cağız”. kopamayız oradan, yüreğ�m�z orada atıyor! Hava soğuk, Mart ayı. Ankara’da güzel başlayan hava b�rden bozuyor, ayaza Sevg� YÜKSEL kes�yor. Yavaş yavaş yağmur başlıyor. Saat �lerled�kçe yakılıyor d�ren�ş ateş�, etrafında toplanıyor Nur�ye ve Sem�h’� düşünen yüzler. Esra capcanlı b�r şeyler yapmak gerek d�yor, yetm�yor açlık grev�nde oluşu, b�r�ler�n� arıyor, �nternet üzer�nden çalışma yapıyor. Türküler söylen�yor ateş başında, Kızılcık Şerbet� türküsü �se Nur�ye ve


Açlık Açlık çares�zl�kt�r yemek �steyen çocuklarına b�r şey veremeyen ananın yüreğ�nde Açlık ıstıraptır yemeye ekmek bulamayan �ht�yar d�lenc�n�n yıkık b�r duvarın d�b�nde çekt�ğ� Açlık dünyayı yüzlerce kez doyuracak n�met varken yeryüzünde ölüm neden�d�r m�lyonlarcamızın Ve bundan dolayıdır k� acılı ç�lel� b�tmez b�r yolculuktur Ama b�z�m �ç�n açlık çarpışmayı gönüllü kabullend�ğ�m�z sırtını defalarca yere vurduğumuz hasmımızdır Açlığın koynunda ölüme doğru derv�şçe b�r yolculuktur b�z�mk�s� Al� S�nan Çağlar

9


Cemoların Türküsü Dağların yüces�nde ateş yanar oturmuş da başına sevdalılar O yanan ateş�n kızıllığında ısıtmak �ç�n yürekler�yle b�rl�kte b�l�nçler�n�, düştüler yola. Adresler� adları yoktu onların. Sevdaları, sevdaları uğruna serden geçecek bedenler� vardı. Ve elbet yürekler�nden taşıp namlunun ucunda patlayacak merm� g�b� bekleyen öfkeler�. O öfken�n soracağı hesapları vardı...

küçücük sığınaklara yürekler�nde taşıdıkları m�lyonları sığdırdıkları. Ve b�l�n�r o cehennem ateş�n�n �ç�nden tutuşan saçıyla, yanan yüzüyle, yaralanan beden�yle Oğuz'un, Leyla'nın, Mah�r'�n savaşı sürdürmek, hesap sormak �ç�n çıktığı. Savrulup ovaya �nen bulutlar Muştusudur kopacak fırtınanın

Savrulup ovaya �nen, cayır cayır yanan ormandan, d�r� d�r� tutuşan bedenlerden yükselen kara dumanlardı sadece... Utandı Ders�m dağları tanık olduğu zulüm karşısında. Geçm�ş�n eşkıyalarına yol verm�şt� çünkü. Çünkü, bugünün şahanlarına kucak açmıştı... Onurun, erdem�n, �nsanca ve hakça b�r düzen �steyenler�n vatanı, düşmanın �se korkulu rüyası olmuştu. Ş�md� �se y�ğ�t bedenler�n, parçalanıp yakılarak kaybed�ld�ğ�ne Oturdular yan yana d�z d�ze, göz göze. tanıklık ed�yordu. Tıpkı Ovacık'ın Oturdular b�r lokma ekmekle b�rl�kte Em�rgan'ın da 13 şahanın yakılıp, kaybeölümü paylaşmak �ç�n. Oturdular, sevdalılarını ger�de bırakıp, umut f�danını d�lmes�nde olduğu g�b�... büyütmek �ç�n... Belk� de kopacak fırtınanın muştusuydu her b�r� ... Ve belk� de Em�rgan'da küller�nGün gel�r kahpe savrulur den yen�den doğan 13 Anka'nın yen� Cemo ovaya �nende bedenler�yd� kaybed�lmek �stenen. Gün geld� devran döndü... Kahpe düşman O zaman yen�den ve yen� bedenlerde oturdukları o yerden savurdu ölüm kusan hayat bulacaktı kaybed�len y�ğ�tler. bombalarını... Savurdu yakıp kavuran Ama düşman, ovaya savurduğu d�r� d�r� ateşler�n�... Taş üstünde taş , omuz yanan bedenlerden yükselen dumanlarla, üstünde baş bırakmamak �ç�n savurdu. m�lyonların yüreğ�ne zulüm rüzgarları ekt�. Ve halklar, gördüğü zulüm karşısında Oysa Cemolar düz ovada değ�l, b�nb�r hasat zamanını bekl�yor. Fırtına b�çmeye canlıya kucak açan toprak ananın hazırlanıyor.... koynunda, sığınaklarındaydılar... Ama düşman ha�n, ama düşman alçaktı... O büyük günün görkem�nde Cemoların adımladıkları koyaklarda Çocuklar halaya duracak pusuya yatmışlardı... Munzurların doruğunda neredeyse b�r asırdır yanan o d�ren�ş ateş�n� harlamak �ç�n adımladılar pat�kaları. Dem�rc� Kawa'dan aldıkları �syan ateşler� vardı yürekler�nde taşıdıkları. Ve elbet ez�lm�şl�ğ�n, sömürülmüşlüğün, d�l�, k�ml�ğ� yok sayılmışlığın hıncı vardı . B�r de Anadolu halklarının kölel�kten kurtulma umutları vardı b�l�nçler�nde taşıdıkları.

Gün geld�, kahpe savurdu, ölüm saçıldı Munzur'un doruklarına.... Nac�ye, Kenan, Mustafa, Hünkar, Murat mıydı bedenler�n� doğa �le buluşturan... Yoksa; Mel�h, Tarık, Hüsey�n, Tuncel, Bünyam�n, Aysun muydu... Sayıları b�r m�yd�, beş m�yd�, on muydu b�l�nmez. Ama b�l�n�r Ayşeler�n, Fatmaların, Hasanların, Ç�ğdemler�n, Mahmutların yan� m�lyonların kurtuluş umudu, adalet özlem� oldukları. B�l�n�r

10

da bırakan Mah�rler, Leylalar, Oğuzlar başlatacak. Türkünün sözler� ağızdan ağıza, kulaktan kulağa ulaşarak destanlaşacak. "B�z de b�l�r�z evde oturup saklanmayı. Ama b�z bu dağlara savaşmak �ç�n çıktık " olacak en güzel sözler�. Gelecekler� uğruna hayaller kurulup, bedeller göğüslenen çocuklar sonsuz kılacak halayı. Çünkü bu halayın harcı beyaz karları kanlarıyla kızıllaştıranlar, toprağı bedenler�yle besleyenler, kül olup Anadolu'nun havasına, suyuna karışanlarca yoğruldu. Barut ve alın ter�yle mayalandı. Alnında yıldızlı bere El�nde mavzer�yle Çıkıp Ders�m dağlarında Türkü söylemek var ya Tar�hsel gerçekl�kler taşımıştı onları dağlara. Adımladıkları yerlerde Sey�t Rıza'nın, Al�şer ve Zar�fe'n�n ayak �zler� vardı... Alınlarında Comandente CHE'n�n yıldızlı beres�, İbres� Marks�zm-Len�n�zm� gösteren pusulaları, akıllarında Şeyh Bedredd�n'�n, P�r Sultan'ın Karayılan'ın, Çakırcalı Mehmet Efe'n�n başeğmezl�ğ�... Eller�nde sömürülen , aç açıkta bırakılan yoksulların kurtuluş s�lahı. Omuzlarında umudun çapraz f�şekl�ğ�. En zor anlarında kulaklarından h�ç g�tmeyen Reber Xalo'nun "Yalnız değ�l�z, bütün dünya halklarıyla b�rl�ktey�z. Güçsüz değ�l�z. Gücümüz �nancımızda, tar�hsel ve s�yasal haklılığımızdadır" d�yen ses�...

Şen olasın Ders�m dağları... Y�ğ�tler adımladı sen�... Alınlarındak� bereler, eller�ndek� mavzerlerle Cemo'nun türküsünü söyled�ler... Cemo oldular... Ve ş�md� kend�ler� bu halkın d�l�nde destan, ezg�ler�ne türkü oldular... Y�ne ve yen�den adımlanacak o pat�kalar... Söylenecek o O büyük gün, Leyla'nın tutuşan saçların- türküler... CHE'n�n yıldızlı beres�yle b�rl�kte dan ger�ye kalanlarla tel tel örülecek.... sözler�n� de heybeler�ne katık katık Mah�r'�n yanan yüzü, görmeyen gözüyle yaparak. "G�del�m dostum öcünü almak hedefe ulaştığı g�b� ulaşılacak... Ve o �ç�n haksızlıkların... As� yıldızlar parlasın büyük günü Oğuz'un namlusundan çıkan gökyüzünde... Yenemezsek ölürüz ne "B�r g�der, b�n gel�r�z, ölmekle tükenme- çıkar" y�z" d�yen kurşunları görkeml� kılacak. Halayı düşmanın b�t�rd�k d�ye sev�nç çığlıkları atarken, sev�nçler�n� kursakların-

Şakran Kadın Hap�shanes� Özgür Tutsaklar


İşimiz, Ekmeğimiz, Onurumuz İçin

1 Mayıs’a

Günler mayısa çev�rd� yüzünü… Y�ne mayısın heyecanı ve coşkusu �ç�ndey�z. Alnımızı yakan güneşte Taks�m yollarını tutacağız. Ş�md� tam zamanı meydanlara koşmanın, adalet �stemen�n… Bakın meydanlara, yüzünü d�ren�ş�n çel�kleşt�rd�ğ� �nsanlara. Sem�h ve Nur�ye açlığının �k�nc� ayında, �ş�n� �stemekten vazgeçm�yor. Bakın Kemal Amca’ya 70 yaşında; oğlunun cenazes�n� bulmak �ç�n, mezarına yüzünü süreb�lmek, b�r kez daha okşayab�lmek �ç�n �st�yor oğlunu. Ders�m’�n akan Munzur’undan akacağız Taks�m’e. Gecekondusunun yıkık dökük kapısından çıkacak �şç� Sal�h, o gün meydanda olacak öğrenc� Al�, Hat�ce Teyze yürüyün gar� bu meydan b�z�m d�yecek, �ş�m ekmeğ�m onurum �ç�n 1 Mayıs’ta d�ren�şle daha da büyüyeceğ�m d�yen öğretmen Acun olacak bu meydanda.

Türkü söyleyeb�lmek halay çekeb�lmek �ç�n bar�kat başlarında dövüşmen�n yasalarını yazıyoruz b�z de. Yer�n yed� kat altındak�ler�n düşler�nde özgür bağımsız Türk�ye…

Zulüm, ömrünü uzatab�lmek �ç�n, yen� yasalarla halkı s�nd�rmen�n peş�nde.

B�r de ş�md� düşünün, memleket�n her yer� g�b� �şgal altında değ�l m� meydan-

“OHAL var ülkede” bahanes�n�n arkasına sığınmadan türküler�m�z�n, derg�ler�m�z�n, soluğumuzun yet�şt�ğ� her yere d�ren�ş� taşımaya devam ed�yoruz.

larımız? İstanbul’da �şe g�derken ya da İst�klal’de o kalabalığın �ç�nde yürürken gözünüzün �ç�ne sokuluyor ‘güvenl�k’; adım başı pol�s, adım başı zırhlı araç… Faş�zm kend� güvenl�ğ� �ç�n, Taks�m’� halktan koparıp almaya çalışıyor. Ama şunu b�lm�yorlar k� b�r yere b�r damla kanımız düştü mü, o toprağa kök salarız ve b�z� b�r daha asla söküp atamazlar.

Y�ne g�receğ�z Taks�m’e, kucaklarımızdak� taşlarla kovacağız onları. O gün 1 Mayıs’ı k�mse b�ze bahşetmed�. Onu b�nlerce Mehmet Ak�f, Şengül, Uğur, b�z kend� eller�m�zle koparıp aldık. Sergül, Berk�n, Ethem, Al� İsma�l, Halkın öfkes�n�n patladığı gündü 1 Ahmet koşacak oraya. İş� ekmeğ� �ç�n Mayıs. Eş�t �şe eş�t ücret demen�n ter döken, o gün de zafer �ç�n alın ter�n� bedel�n� öded�k yıllar boyu. 1977 Ş�şl� dökecek. O gaz bulutu altında, en Meydanı, 1989 Mehmet Ak�f’�n tem�z havayı c�ğerler�m�ze doldurup en el�ndek� taş ve arkasındak� sarı yıldızın öne koşacağız. B�zlere öğret�len ışığıyla, Şengüller Uğurlarla bedel�n� kavgada ustalaşmayı öğreneceğ�z. öded�k ve kazandık. 1 Mayıs umuda sah�p çıkma, umudu Meydanlar k� tar�ht�r, meydanlar k� büyütme günüdür. 1 Mayıs’ta 1 Mayıs Bu yol, kararlı yürümey� öğrend�ğ�m�z geleceğ�n pusulası. Kaldırımlarını alanında haklarımızı almanın mücadeles�yah pantolon beyaz gömlekle b�r yol. Egemenler bırakın d�yor bu s�nde olmalı. Kol kola omuz omuza b�z� yolu; hak adalet b�r yana, ben b�r yana, doldurup rap rap yürüyen de b�zd�k. sömürenlere karşı halkın gücünü sen d�ğer yana. O gün söküp alacağız Ne olursa olsun Taks�m’e g�receğ�z gösterel�m. d�yen de b�z. Taks�m! haklarımızı eller�nden.

Ayşenur YAYLA

11


Öncel�kle geçm�ş olsun, b�ze baskın anını anlatır mısınız? Öğleden sonraydı, her zamank� g�b� günlük çalışmalarımızı yürütüyorduk. B�r anda pol�sler�n �çer� doluştuğunu gördük. Alt kata kafeye g�rm�şler, oradan da üst kata çıkmışlar. Başlangıçta kar maskel� özel harekatçılar geld�. B�zler� yerlere yatırarak, ters kelepçeleyerek, yerlerde tekmeleyerek gözaltına aldılar.

r� �le m�lyonlarca �nsana bu düzen�n yalanlarını ve çürümüşlüğünü etk�l� b�r şek�lde anlatıyoruz. Asıl olarak bunu engellemeye çalışıyorlar. Baskın sonrası ortaya çıkan görüntülerde enstrümanlarınızın çoğu kırılmış durumdaydı? S�z� gözaltına almakla kalmamış enstrümanlarınızı kullanılmaz hale get�rm�şler. Nasıl değerlend�r�yorsunuz?

Büyük b�r ac�zl�k ve çares�zl�k... Yönetememen�n yarattığı kr�z sonucu halkın türküler�nden b�le korkar hale gel�p enstrümanların parçalanması hal�... İşte, faş�zm... Kültür merkez�m�z Suç alet� ve suçlu arama bahanes� �le defalarca basıldı. B�l�yoruz k�, bu ne �lk geld�ler. Bu her zamank� klas�k ne de son... 32 yıllık tar�h�m�z boyunca bahaneler�. Ama böyle b�r şey�n ne halkın sanatını yapmamızın ne de olmadığını kend�ler� de çok �y� b�l�yor. kültür merkez�m�z�n halk sanatçıları Asıl amaçları devr�mc� sanatın merkez� yet�şt�rmes�n�n önüne geçeb�ld�ler. konumundak� b�r kurumu çalışamaz İşte, bunun çares�zl�ğ�yle ve k�n�yle hale get�rmek, terör�ze etmek. saldırıyorlar. Kırmak, parçalamak, yok Yürüttüğümüz kültür sanat faal�yetle- etmek onların; �nşa etmek, üretmek, Gerekçe olarak ne göster�ld�? Basılma sebeb� ned�r s�zce kurumun?

12

�nsan ruhunun mühend�sl�ğ�n� yapmak b�z�md�r. B�z� b�t�rmek �ç�n karşımıza halk sanatından daha güçlü b�r sanat koymaları gerek�r. Bu da “saray sanatıyla” mümkün değ�l. Ne enstrüman parçalamalar, kapı kırmalar, tutuklamalar ne de katl�amları yıllardır b�r sonuç vermed�, onlar da �y� b�l�yor bunu. Onun �ç�n bu kr�z, �çler�ndek� sınıf k�n�n� açığa çıkarıyor ve faş�zm yüzünü açıktan göster�yor. Onlar bu k�nle saldırıyor, b�z de sınıf k�n�m�zle d�ren�yoruz. Enstrümanlarımız da d�ren�yor... Kırık enstrüman kl�b�yle örneğ�n... Grup Yorum’u ne enstrümanlarını parçalayarak, ne kültür merkez�n� yağmalayarak, ne de tutuklamalarla b�t�reb�l�rler. Grup Yorum ne �k� katlı b�r b�na, ne b�rkaç enstrüman, ne de b�rkaç k�ş�den oluşan b�r müz�k grubu; Grup Yorum koca b�r halktır. Tüm enstrümanları kırsalar da, söyleyecek sözümüz b�tmez. En büyük enstrümanımız beyn�m�z değ�l m�, halkımız değ�l m�?


Gözaltı sürec� nasıldı? Gözaltında 5 gün kaldık. Gözaltı boyunca açlık grev� yaptık. Avukatlarımızla görüşüyorduk. A�leler�m�z�n b�r heyet oluşturarak basını gezd�ğ�n� öğrend�k. D�nley�c�ler�m�z�n sah�plenmeler�n� öğrend�k. Bunlar elbette b�z� güçlend�ren b�r etk�ye sah�pt�. Tutuklanmanıza sebep olarak neler göster�ld�? Neyle yargılandınız ve bu yargılanmayı nasıl değerlend�r�yorsunuz? Örgüt propagandası yapmakla yargılandık. İlk �dd�anamey� okuduğumda b�r düşündüm. Şarkılarımızı, konserler�m�z�, kültür merkez�ndek� d�ğer faal�yetler�m�z�. Her b�r�nde halkın toplumsal sorunlarını anlatıyor, bu sorunların çözüm yollarını göster�yor, halka bu zulmü reva görenler� teşh�r ed�yor, buna karşı mücadeleye çağırıyoruz. Yan� Grup Yorum ve İKM �nsanlara gerçekler� anlatıyor; üstüne ekmek, adalet ve özgürlük �ç�n mutlu yarınların coşkusunu ek�yor bey�nlere, yarını kuracak yolun cesaret�n� ek�yor yüreklere. Bunu yaparken ustalarımızdan Ruh� Sulardan, Nazım H�kmetlerden öğrenerek yen�y� de katarak üret�yor, yaratıyor. En büyük örgüt halktır. Evet halkın örgütlü sanatını yapıyoruz. Şarkılarımızın, f�lmler�m�z�n, oyunlarımızın yazımından, bestelenmes�ne, perdelenmes�ne en başından sonuna kadar

b�lcümle halk olarak hep b�rl�kte ortaya çıkarıyoruz ürünümüzü. B�z halkın, halk kültürümüzün propagandasını yapıyoruz. M�lyonlar, Bağımsız Türk�ye d�yor; ekmek, adalet, özgürlük d�yor. Halkı yargılayacak gücü yoktur burjuvaz�n�n. Onun �ç�n gel�r, kültür merkez�m�zdek� çek�ce, sahne kıyafet�ne, sanat derg�s�ne örgütsel doküman der. Evet halk örgütünün materyaller� bunlar. Kapı kapı dağıttığımız, sayfalarında halkın acılarını, sev�nçler�n�, adalet kavgasını kaleme alan Tavır derg�m�z; sokak sokak, ev ev katled�len kürt halkımızın geleneksel kıyafet�, Amer�ka’nın emperyal�st katl�amını anlatan tabloyu duvarımıza asmak �ç�n ç�v� çaktığımız çek�ç. K�m k�m� yargılıyor. Adalet� halkın mücadeles�nde buluyoruz b�z. Bu yüzden halkın sanatı ve halkın sanatçıları yargılanamaz.

genel d�ren�ş vardı. Tutsaklar sloganlarla, kapı dövme eylemler�yle, oturma eylemler�yle yaşanan hak gasplarını protesto ed�yordu. D�ren�ş�n, hap�shane �dares�ne nasıl ger� adım attırdığını, sorunları nasıl b�r b�r çözdüğünü b�zzat yaşayarak gördük. Örgütlü olmak ve d�renmek... Bu �k� kavramın çok değerl� olduğunu b�zzat F t�p� hücrelerde yaşayarak öğrend�k... Hap�shane şartları nasıl? Müz�kal çalışmalarınızı nasıl yürütüyordunuz?

B�rçok kısıtlama var hap�shanelerde. İstekler�n�z ya yer�ne get�r�lm�yor ya da çok uzun zaman alab�l�yor. B�z bağlama ve g�tar almıştık. Nota defter�m�z de vardı. Düzenl� olarak nota, solfej ve armon� çalışmaları yaptık. Beste çalışmalarımız da oldu. D�ğer Yorumcularla mektup aracılığıyla görüşüyorduk ama mektuplarımızın karşılıklı olarak Tutuklandınız. Hap�shaneye g�rd�ğ�- ulaşması 1 ayı bulab�l�yordu. Ya da n�zde �lk gördüğünüz/d�kkat�n�z� örneğ�n b�ze kend� şarkılarımızın çeken şey neyd�? sözler�n�n olduğu b�r k�tapçık gönder�ld�, �dare “hap�shane güvenl�ğ�n� tehd�t B�z boş b�r hücreye g�rd�k. İk� k�ş�yd�k. ett�ğ�” gerekçes�yle bu k�tabı b�ze Eğer paramız olmasa, a�leler�m�z vermed�. Kend� şarkı sözler�m�z olmasa, örgütlü b�r gücümüz olmasa olduğunu, sahne hazırlıkları �ç�n yan� yapayalnız olsak, hap�shanede zorunlu olduğunu, savunma hazırlıklaasla yaşanılamayacağını gördük. İdare rımız �ç�n zorunlu olduğunu, üstel�k b�n b�r türlü sorunla baş başa bırakıtüm albümler�n yasal olduğunu ve bu yor ve �ht�yaçlarla �lg�lenm�yor. şarkıların bu albümlerde yayınlandığını Zamana yayıyor. Ama özgür tutsakla- söylemem�ze rağmen böyle b�r karar rın sah�plenmes� �le tüm sorunların aldılar. Bununla �lg�l� suç duyurusunda çok hızlı b�r şek�lde çözüleb�ld�ğ�n� bulunduk ama 2 ay boyunca henüz gördük. Ve �lk günden tanık olduğusüreç tamamlanmamıştı, tahl�ye olduk. muz ve hemen dah�l olduğumuz b�r Yan� şarkı sözler�nden b�le korkan, şarkı

13


sözler�yle sarsılan b�r güvenl�k! Türküler�m�z�n gücüne b�zzat b�r kez daha şah�t olmuş olduk. K�m� hap�shanede enstrüman ver�lm�yor, k�m�s�nde sadece b�r tane ver�l�yor. Bazen de akort c�hazını verm�yorlar. Yan� anlayacağınız key�fler�ne göre. En ufak b�r hakkımız �ç�n b�le d�renmek zorunda kalıyoruz. B�z de enstrümanlarımıza kavuşunca hemen çalışmalara başlamak �sted�k. Fakat bu seferde akort c�hazı problem� çıktı onu da çözdükten sonra beste ve ş��re yoğunlaştık. Dışarıda olsak aklımıza b�r beste geld�ğ�nde telefona veya ses kayıt c�hazına kaydedeb�l�yoruz ama hap�shanede böyle b�r şey mümkün değ�l. Bu noktada da nota b�l�yorsan notaya aktarıyorsun. Yazamıyorsan aklında tutmak �ç�n sürekl� söylüyorsun. Hap�shanede b�r gününüz nasıl geç�yordu? D�renerek üretmek, üreterek d�renmek... Bunun ne kadar hayat� b�r önem arz ett�ğ�n� görmüş olduk. B�r günümüz genell�kle okuyarak, yazarak, müz�k çalışmaları ve en öneml�s� de mektupla geç�yordu. D�nley�c�ler�m�zden gelen çok fazla

14

mektup oldu. K� b�ze ver�lmeyen daha fazla mektup olduğunu da b�l�yoruz. Mümkün olduğunca heps�ne cevap yazmaya çalıştık. Sabah kalkışımızdan çalışma saatler�m�ze ve uyku saatler�m�ze kadar tüm yaşamımızı d�s�pl�ne etmeye çalıştık. Yan� genel b�r yaşam d�s�pl�n� s�z� d�s�pl�ne ed�yor ve üret�m� de arttırıyor. Spordan yemeğe, el �ş� üret�m�nden okumaya vs her şey�m�z� düzenled�k, örgütled�k. Bu da b�z�m her anlamda, hem f�z�ken hem de düşünsel anlamda daha sağlıklı kalmamızı sağladı.

tutsaklıkla ıslah etmek �sted�(!) Hap�shanelerde (özell�kle F t�p� hücrelerde), şu anda tutsakların sohbet hakkı, z�yaretç� hakkı, yayın hakkı, telefon görüşü hakkı eller�nden alınmış durumda. Bu tecr�t pol�t�kasına karşı d�renen tutsaklara da hücre cezaları ve haberleşme (mektup, avukat görüşü, a�le görüşü) cezaları uygulanıyor. İşkencey� ve tecr�d� boyutlandırıyorlar yan�. Şartlara uyarsan koşullara �taat edersen bu hakların kısmen ver�l�r güya. Şart ded�ğ� slogan atmayacaksın, d�renmeyeceks�n, �daren�n verd�ğ� k�tapları okuyacaksın, OHAL �le Ohal’le b�rl�kte hap�shanelerde uygulanan kısıtlamalara ses�n� çıkarmabaşlayan b�r genel d�ren�ş olduğunu yacaksın v.s. Uygulamalara �t�raz b�l�yoruz, bu d�ren�ş�n talepler� edenler�n hakları �se �daren�n keyf�ne nelerd�r ve d�ren�ş şu an ne durum- bırakılmış. En bas�t sağlık hakkınızı da? almak �ç�n b�le haftalarca, aylarca d�renmek zorunda kalıyorsunuz. O Hap�shanelerde d�ren�ş OHAL’den sürede kırılan kem�kler�n�z de cabası. önce de vardı. AKP OHAL’� fırsat b�l�p Bu �şkenceye karşı d�ren�şler hap�shatutsaklara yönel�k hak gasplarını ve nelerde özgür tutsaklar tarafından �nsanlık onuruna aykırı uygulamalarını sürdürülüyor. B�z de hap�shanedeyken arttırdı. Özgür tutsaklar da buna bu d�ren�ş�n b�r parçasıydık. Özgür cevap olarak d�ren�ş�n boyutunu tutsakların talepler� hasta tutsakların arttırdı. B�z dışarıdan bu sürec� tak�p serbest bırakılması, 10 saatl�k sohbet eden, �kt�darın bu uygulamalarını hakkının uygulanması, k�tap – yayın teşh�r eden eyleml�l�klere katılarak yasağının kaldırılması ve sürgün tepk�s�n� gösteren durumundaydık k�, sevkler�n son bulması. Şu anda d�ren�ş AKP faş�zm� kend�ne muhal�f her hala sürüyor. Özgür tutsaklara mektup kes�me bu süreçte yaptığı g�b� b�z� de yazab�l�r�z, hap�shane �dares�ne ve


b�r savunma olacaktı. Öyle de oldu. Tüm Yorumcular kend� konu başlıklarımızı bel�rled�k, �ş bölümü yaptık. B�rb�r�nden farklı konularda ama b�rb�r�n� bütünleyen, tamamlayan b�r savunma hazırladık. Güçlü b�r savunma olduğunu düşünüyoruz. B�r yandan da avukat arkadaşlarımız Tutsak olduğunuz süre boyunca, kend� savunmalarına hazırlandılar. dışarıda yürütülen “Grup Yorum’a Onlar hukuk� çel�şk�ler� çok güçlü Özgürlük/Destek Kampanyaları” ortaya koyup adeta daha baştan hakkında ne düşündünüz? S�zde davayı yerle b�r ett�ler. 30 c�varında nasıl b�r duygu yarattı? avukat dostumuz çok ayrıntılı b�r hazırlıkla gelm�şlerd�. Tüm aşamalaBu kampanyayı yakından tak�p edeb�ld�k. B�r yandan kültür merkez�n- rında büyük tartışmaların yaşandığı yaklaşık 10 saatl�k b�r duruşma oldu. den arkadaşlarımızın eylemler�, b�r yandan a�leler�n adl�ye b�nası önünde- Tar�h� b�r duruşmaydı d�yeb�l�r�z... k� eylem�, �nternet kampanyaları, Yorum d�nleme kampanyası, kurdele Uzun süren b�r duruşma sonucu bağlama kampanyası, mektup yazma serbest kaldınız, bu kararı bekl�yor muydunuz? kampanyası g�b� b�rçok kampanyayı duyuyorduk. İşte az önce bahsett�ğ�m Aslında bekl�yorduk çünkü elle örgütlülüğün gücü derken bunu tutulur tek b�r gerekçe yoktu. Neden kasted�yordum. Yalnız olmadığını tutuklu olduğumuz sorusunun b�lmek, dışarıda büyük a�len�n sen�n cevabını �dd�anemey� �ncelerken yanında olduğunu b�lmek tecr�t bulamıyorduk. Ancak bu ülkede hukuk hücreler�n� paramparça ed�yor. B�z dışarıda onlarla, onlar dışarıda b�z�mle yer� geld�ğ�nde nasıl ayaklar altına alınıyor, bunu da çok �y� b�l�yoruz. yaşıyordu. Bu çok büyük b�r güç. Tamamen keyf� b�r şek�lde aylarca, Kend�m�z� çok şanslı h�ssett�k... yıllarca hap�slerde yatırılab�l�yor �nsanlar. Bu olasılığa karşı da hazırlıkAydın ve sanatçıların desteğ� ne lıydık. Sonuç olarak gerek dışarıda boyuttaydı? yürütülen kampanyalar, gerek b�zler�n Mektup yazanlar oldu. Selam gönde- ve avukatların savunmaları sonucu bu renler oldu. Dışarıda eylem, açıklama süreç uzamadan b�tm�ş oldu. yapanlar oluyordu. Özell�kle Sanat Grup Yorum �lk günden ber� her Mecl�s�’n�n destek ve dayanışmasını çok güçlü b�r şek�lde h�ssett�k. İd�l’de zaman çeş�tl� baskılara, gözaltı ve tutuklamalar maruz kaldı ancak �lk yapılan basın toplantısı, hazırlanan v�deo kl�pler, Yorum’a Özgürlük geces� defa bu denl� büyük b�r baskı yaşandı belk� de, bu seferk�n�n çok güzeld�. B�r bütün olarak bu sah�plenmeler a�leler�m�zden d�nley�- amacı neyd� s�zce? AKP, Grup Yorum’u tutuklamalarla susturab�lec�ler�m�ze, kurum çalışanlarımızdan ceğ�n� m� sandı? sanatçı dostlarımıza kadar her kes�mde hayata geçt�. Yorum üyeler�n�n tamamına yakınının Mahkeme tar�h� netleşt�ğ� zaman b�r tutuklandığı b�r d�ğer süreç 1989 yılında yaşanmıştı. Mers�n’de tutuksavunma hazırladınız, nasıl b�r lanmıştı Yorum üyeler�. Ondan sonra savunmaydı bu ve mahkemedek� �lk defa bu tutukluluk bu kadar durum nasıldı? kalabalık oldu. Evet 2010 yılından �t�baren ses�m�z� adım adım çok büyük B�z durum savunması, yan� olay k�tlelere ulaştırmaya başladık. Önce savunması yapmadık. Ortada b�r suç stadyum konser�, ardından Bağımsız yoktu çünkü. Alınmamızın ve tutuklanmamızın tek b�r neden� vardı; karar Türk�ye konserler�yle m�lyonlarca s�yas�yd�. Esas düşmanlık ve hazımsız- �nsana h�tap etmeye başladık. AKP bu konserler�m�zden duyduğu rahatsızlılık b�z�m düşünceler�m�ze yönel�kt�. Devr�mc� sanattı asıl hedeflenen. Bu ğı, son 2 sened�r yasaklayarak göster�yordu zaten. Şu an ülken�n her nedenle b�z de Yorum k�md�r, ney� yer�nde yasaklanıyor konserler�m�z. neden savunur, �deoloj�s� ned�r, Bu tutukluluk da bunun b�r parçası devr�mc� sanat ned�r, kökenler� elbette k�. Öyle veya böyle susturmak nelerd�r boyutuyla b�r savunma hazırladık. Yorum’u ve devr�mc� sanatı �st�yor. Ancak tar�hte bunu �lk uygulayan olduğunu sanıyor gal�ba. mahkeme kürsüler�nde anlattığımız bakanlıklara bu hak gasplarına karşı fakslar, d�lekçeler yazab�l�r�z. TAYAD’lı a�lelerle görüşeb�l�r, onların eyleml�l�kler�ne katılab�l�r, tutsaklarımızın �ht�yaçlarını karşılayab�l�r ve bu d�ren�ş�n b�r parçası olab�l�r�z.

Yorum’un böyle tutuklamalara, yasaklamalara, sansürlemelere karşı nasıl b�r gücü olduğunu görem�yor. Yorum’a neden Kar Mak�nası den�ld�ğ�n� de b�lm�yor. Ama kend�ler�nden öncek� d�ğer tüm �kt�darlar g�b� onlar da öğren�yorlar ve öğrenecekler bu gerçeğ�. Pek�, bu 3 aydan fazla süren tutsaklık sürec�, üret�mler�n�ze nasıl yansıdı? Yen� projeler�n�z var mı? Üretmek çok öneml� hap�shanelerde. Üreterek d�renmek g�b� çok değerl� b�r kavramı var Özgür Tutsakların. Z�hn�m�z� her an d�r� tutan, b�z� mot�ve eden, güçlend�ren b�r faal�yet üret�m faal�yet�. Hem kend�m�z� yen�den üretmek yan� eğ�tmek; hem k�tap ve ş��rlerle beslenmek, hem yazı yazmak, ş��r yazmak, öykü yazmak, senaryo yazmak, k�tap yazmak, beste yapmak... Sayısız yöntemle üret�me yoğunlaşıyor Özgür Tutsaklar. B�z de öyle yaptık. Ş��rler�m�z, öyküler�m�z, senaryolarımız, besteler�m�z oldu. B�tenler oldu, devam edenler var. İçler�nden elbette k� kullanacaklarımız, değerlend�recekler�m�z olacaktır... Okuyucularımıza yapacağınız b�r çağrı veya bel�rtmek �sted�ğ�n�z ek b�r şey var mı? İd�l Kültür Merkez� ve Grup Yorum olarak kapılarımız halkımıza sonuna kadar açık. Çağrımız var elbette. Hep b�rl�kte halkın sanatını üretmeye, öğrenmeye, öğretmeye, örgütlenmeye çağırıyoruz. Herkes müz�kten s�nemaya, t�yatrodan halk danslarına tüm sanat d�s�pl�nler�nde sanatın üret�c� ve �cracısı olab�l�r. Genç arkadaşlarımızı halkımızın d�l�nden söylemeye, hayata umudun gözünden bakma davet ed�yoruz. B�z halkız; toprağı �şlemede, mak�nayı çalıştırmada, sazın tel�ne vurmada ustadır eller�m�z. En güzel yarınları anlatan hayata ve kavgaya da�r söylenecek sözler� halkın kültür merkez�nde söylemeye davet ed�yoruz.

TAVIR

15


idil’in kardan adamı ve faşizmin acizliği Kaç yasında olduğumu hatırlamıyorum ama küçüktüm. Annem "hayır" ded�ğ� zaman dışarıya çıkamayacak kadar küçük. Annem "olmaz" ded�ğ�nde, gece boyu yağıp da d�z boyu doldurmuş karın zevk�n� çıkaramayacak kadar küçük. Annem "Otur oturduğun yerde, daha yen� �y�leşt�n” ded�ğ�nde �se kardan adam yapamayacak kadar küçüktüm �şte... Elden ne gel�r çares�zl�ğ�yle ve müth�ş b�r dışarıda olma �steğ�yle oturma odamızın camının önündek� yer�m� almıştım. Ne de güzeld� dışarısı, her yer bembeyaz... Camdak� buğuyu eller�mle s�lerek kend�me açtığım yuvarlak pencereden �zlemeye başlamıştım kaçırdığım bu fırsatı. Al �şte herkes dışarıya çıkmıştı. Sokağımızdak� boş arsada toplanmıştı b�le, bütün çocuklar. Bense �çer�dey�m... Son b�r kez şansımı denesem de olmadı. Annem� �kna edemem�şt�m. El�me tutuşturduğu havucu y�ye y�ye penceremden sokağı �zlemeye devam edecekt�m. Halbuk� tam da burun yapmalık b�r havuçtu bu yed�ğ�m... Ne güzel olurdu kardan adamım da han�... Boş arsada ummalı b�r faal�yet başlamıştı b�le. Gene bölünmüştü mahallen�n çocukları. İllak� �k�ye üçe ayrılıyorduk. M�sket oynarken de böyleyd� bu , dem�r toplayıp esk�c�ye satmaya çalışırken de... İk� grup hal�nde kardan adam yapıyorlardı ş�md�. Ben de "Ah ben olacaktım k�..." rahatlığıyla hayal�mde resmen b�r heykeltraş g�b� döktürüyordum. Aman Allahım, resmen b�r şaheser çıkıyordu ortaya. Konuşturuyordum tüm hüner�m�. Ama hayal�mde... Ben�m hayal�mde yarattığım şaheser kadar olmasa da, Doğanların grup hem hızlı hem de çok güzel b�r kardan adam yapmayı başarmıştı. Kırmızı atkısı, şapkası, süpürges�, kocaman burnu ve gülen suratıyla sokaktan geçenler� selamlıyordu adeta. Serkanların gruptan �se hala b�r şey çıkmamıştı. Uğraşıyorlardı. İk�-üç kez "olmadı" d�yerek yıkmışlar ve yen�den

16

yapmaya başlamışlardı. Ama Doğanla- çıkardıkları ned�r? rın kardan adamına baktıkça kend�ler�n�nk�n� beğenm�yorlardı... Her İd�l baskınında adeta b�r enkaza çev�r�yorlar kültür merkez�n�. Kapıları, Ve ne olduysa oldu; Serkanların camları, duvarları kırıp döküyorlar. gruptan b�r çocuk b�r uçan tekme Res�mler�, tabloları, k�tapları yırtıyorlar. �nd�rd�. Doğanların kardan adamının Bağlamaları, g�tarları, kemanları, karnına. Ve sonra d�ğerler� de katıldı davulları, p�yanonun tuşlarını... kırıyorona. Doğanlar engel olmaya çalışsa lar. Öç alırcasına saldırıyorlar enstrüda, çoktan yıkılmıştı o güzel�m kardan manlara. Bunları yaptıran neyse, aynı adam. Kend�ler� yapmamıştı ya duygudur o kardan adamı yıktıran kıskançlıktan, çekememezl�kten neden. yıkmışlardı kardan adamı. Kırmızı atkısının b�r parçası görünüyordu Çok değ�l, daha b�rkaç ay önceyd�. İd�l karın üzer�nde... Kültür Merkez�'nde, bu saydıklarımızla �lg�l� duyarlı- demokrat sanatçı ve *** aydınların yaptığı b�r basın toplantısı Nereden geld� acaba bu anı aklıma? sırasında da aynı akrepler gel�p Ne oldu da daldım ben çocukluğumun toplantıyı tac�z etmeye çalışmışlardı. bu anısına? Bununla da yet�nmey�p Mehter Marşı çalmışlardı toplantı boyunca. Bunu "Keşke"l� yoldaş satırları... "Keşke”l� neden yapmışlarsa o gün, kardan yoldaş satırları aldı ben� ve götürdü adamı aynı nedenle yıktılar �şte... çocukluğuma... O kardan adamı yıkmalarının neden� "Kar yağdığı zaman ‘keşke’ ded�m . halk düşmanlarının ac�zl�kler�d�r. Keşke olsaydınız. Park çok güzeld�. Çares�zl�kler�d�r, korkak ve güçsüz (S�bel Yalçın'dan bahsed�yorum.) oluşlarıdır. Herkes parka koşuyordu kartopu oynamak �ç�n. O kadar doldurdu k� kar "Onlar k� o günden bu güne yolları, İd�l'den fırına zor g�d�p b�l�nc�n ve özgürlüğün geld�ğ�m� b�l�yorum. Kapımızın önüne baş düşmanı kes�lm�şlerd�r Yorum atkılı, fularlı, yıldızlı-berel�, ne yaratmışsa �nsan mend�l sallayan b�r kardan adam ne duymuş ve düşünmüşse yapmıştık. Sonu ne oldu dersen�z; �nsana karşı kullanmayı öğrenm�şlerd�r �nanmayacaksınız ama akrep yıktı. İhanet b�le değ�ld�r artık bu İy�ce cılkını çıkardılar." düpedüz görevler�d�r �nsana karşı olmak" (1) Serkanların gruptan özür d�l�yorum. Doğanların gruptan ve hatta çocukluk Bu onların tab�atlarıdır; başka b�r şey arkadaşlarımın heps�nden. Serkanla- yapamazlar zaten. Yakarlar, yıkarlar, rın gruptak�ler� halk düşmanlarına halktan yana ne varsa düşmanca benzet�yor değ�l�m ama sadece bu saldırırlar ama sonuç değ�şmez. hafıza yolculuğu, bu çağrışım b�le özür d�lemek �ç�n şarttır sanırım. Han� Sonuç, "cılkını çıkardıkları" ac�zl�kler�Yaşar Kemal, “F�ller Sultanı” k�tabını d�r... Sonuç, günden güne der�nleşmeyazdıktan sonra, f�ller� sömürgec�lere s�d�r bu ac�zl�ğ�n... benzett�ğ� �ç�n b�r üzüntü duyuyor ya, İk� kere �k�n�n dört etmes� g�b� kes�n b�r ben�mk� de aynı türden b�r kaygı, b�r gerçekl�kt�r bu: Halka düşman olanlar; üzüntü... halktan yana, haklıdan ve güzelden yana ne varsa bunlar karşısında korku, *** pan�k ve geçmez b�r huzursuzluk N�ye yıkmışlardı k� İd�l'�n kardan yaşarlar. Dışarı yansıttıkları ne olursa adamını? olsun, yaşadıkları budur. Halk düşmanlarının �y�ce cılkını


Nasıl olur, nasıl olur da hala yaşama sev�nc� korur ve büyütür bu devr�mc�ler. Onar onar tutuklamıştık bunları. Kaç kez bastık kültür merkezler�n�. Kırdık, döktük... Hala konserler-d�nlet�ler düzenl�yorlar ama... Ama hala açık kafeler�... Kursları da sürüyor, koro çalışmaları da... Derg� de çıkarıyorlar her ay, çoluk-çocuk, gençyaşlı gelen�n g�den�n de hadd� hesabı yok... Nasıl olur ya, b�r de kalkmışlar güle oynaya kardan adam yapıyorlar...

bunca �şkence, bunca z�ndan... Hep bunun �ç�n var.

Yarın b�z�m... Kar topu oynayan ve kardan adam yapan çocukların coşkusuyla bugünden Ama �şte olmuyor, başaramıyorlar. Ne yaratıyoruz yarını. Ve elbette yaşayacagüzel şeyd�r k�, ne kuvvetl� b�r şeyd�r gız, �çer�s�nde o halk düşmanlarının k� şu haklılık ve er yada geç kazanaca- olmadığı güzel yarınları... ğımıza olan �nanç duygusu, ve elbette mücadele tutkusu, da�ma morall� Daha kar yağar mı b�lemey�z. Bu sene kılıyor b�z�. Şa�r�n ded�ğ� g�b�: yağmasa da, seneye mecbur yağacak. Yoldaş satırları oldukça, yoldaşlık "Hükmü yer�ne get�rse de acılar oldukça ned�r k� tecr�t... Ned�r k� şu B�z y�ne neşel� türküler söylemektey�z" dört duvar, dem�r kapı ve parmaklıklar, (2) tepemdek� j�letl� tel... B�rl�kte yapacağız o kardan adamı. Hep b�rl�kte ve Ve acılardan aşk, acılardan d�renç, mahallen�n bütün çocuklarıyla (3)... acılardan umut, acılardan sev�nç devş�rme mevs�m�ndey�z her vak�t. Çünkü b�z�m sevg�m�z -ve yaşama Kavgada mümkündür bunlar. D�ş �le, sev�nc�m�z- faş�zm� yener. tırnak �le, emek emek, bedel bedel yaratılab�l�r her b�r�... Kemal KAYALI

Böyle düşünür �şte halk düşmanları... Oysa hayatı z�ndan etmek �sterler halka. Ve z�ndan olan hayatın �çer�s�nde kalıp ve kederle yaşama sev�nc�m�z� kaybetmem�z� �sterler. Mutluluğu öldürmek, moral�m�z� sıfırlamak �sterler. B�z�, duygularımızı, aklımızı B�z haklıyız, haksız olan onlar. mecals�z bırakmak �sterler. B�z halkız, onlar �se düşmanlarıdır halkın. İsterler k�, gözümüzün fer� g�ts�n. B�z yen�y� ve yarını tems�l ed�yoruz. Kalmasın yumruğumuz da güç ve Onlar �se esk�m�ş çürümüş olanı. derman d�zler�m�z de, �sterler k�, Onlar güçsüzler, bunca güç göster�s� kararsın-solsun sol memem�z�n tam da bu güçsüzlükler�nden yarınsızüzer�nde taşıdığımız cevah�r... lıklarından... Şu dört duvar, dem�r kapı ve parmaklıklar, tepemdek� j�letl� tel... Gökten yağan bombalar, gökten yağan ölüm...

*1-2 Ahmet TELLİ *3 Anneler ; rahat olun ve gönder�n çocukları dışarıya. B�z orada olacağız. Isıtırız onları, üşümeler�ne �z�n vermey�z...

Bunca zulüm, bunca kahır,

17


amel�yat... Pek�, bırakın kalp rahatsızlığını, bas�t ve önleneb�l�r hastalıklardan her yıl dünyada m�lyonlarca �nsanın öldüğünü b�l�yor musunuz? B�z�mk� de soru �şte. Elbette b�l�yorsunuz. "Rockefeller Topluluğu" olarak sah�p olduğunuz servet�n, dünya halklarında yarattığı yıkım tablosunun, emperyal�stler olarak eser�n�z�n, sadece küçük b�r bölümü bu... Babanıza çekm�şs�n�z d�yeceğ�z ama uzun ömrünüzün �zahı �ç�n fazlaca genet�k / b�yoloj�k b�r bakış açısı olacak bu. Babanız John D. Rockefeller da 98 yıl yaşamış Büyük- küçük b�raderler�n�z, a�len�z�n b�rçok ferd� de öyle... Lütfen "Sağlıklı beslenme" falan demey�n. Aşağılık olduğunuz kadar gülünç de olursunuz ..."Rockefeller Topluluğu" olarak anılmaya başlamadan önce, Standart O�l petrol tekel�yle b�l�n�rd� a�len�z. S�z doğmadan dört yıl önce parçalansa da Standart O�l, petrol temel bes�n kaynağınız olmaya devam ett� hep. Tab�� k� halkları kanı, alın ter� ve gözyaşlarının yanında... Ölüm haber�n�zden sonra b�r dolu haber, yazı yayınlandı s�z�n �ç�n. Sadece Amer�-

sizi daima lanetle anacağız “bay rockefeller” "Ölünün arkasından kötü konuşulmaz" der b�z�m halkımız Bay Dav�d Rockefeller. Bu, halkımızın, ölen k�ş�ye, onun anılarına, sevd�kler�ne gösterd�ğ� saygının b�r �fades�d�r. Duymuş muydunuz daha önce? Duymuş olmalısınız. Z�ra bu olumlu değer sadece güzel Anadolu'muzun güzel halklarının değ�l, d�ğer halkların kültüründe de yaygın olarak var olan b�r anlayıştır... Gene de arkanızdan konuşmayacak değ�l�z Bay Rockefeller. Ve zaten sağken yüzünüze söylemekten çek�nmeyeceğ�m�z doğruları konuşacağız. Hak ett�ğ�n�z gerçekler�... S�z�n �ç�n "tanrıdan rahmet" d�lemeyeceğ�m�z g�b�, yakınlarınız �ç�n de "başsağlığı ve sabır" d�lemeyeceğ�z elbette. Çünkü başlarken de bel�rt�ğ�m�z g�b�, bunlar halklara a�t olumlu değerlerd�r. Ve s�z Bay Rockefeller ve s�z, halk değ�l halkların kanını emen asalak b�r emperyal�st burjuvasınız. Halk düşmanısınız... Yan� Bay Rockefeller, bunlar s�z� �lg�lend�rm�yor ve kapsamıyor. Üzgünüz. (Ağız alışkanlığı �şte, üzgün falan da

18

ka'da değ�l, her yerde... Türk�ye'dek� �şb�rl�kç�ler�n�z�n basınında da hakkınızda az güzelleme yapılmadı, merak etmey�n. Ne kadar da �y�l�ksever, yardımsever b�r burjuvaymışsınız öyle. Sadece s�z de değ�l, değ�l�z! ) tüm Rockefeller a�les� olarak böyleym�şs�n�z. Oysa gerçeğ�n böyle olmadığını s�z de İk� yüz yıl yaşamak �st�yordunuz ama olmadı. Farkında mısınız Bay Rockefeller, b�z de çok �y� b�l�yoruz Bay Rockefeller. S�z� rahatsız edecek b�r anekdot paylaşalım mı? ömür süres�yle �lg�l� �steğ�n�z b�le, ortalama b�r �nsan yaşamını göz önünde A�len�z�n namı yürüsün... Amer�ka'nın güney eyaletler�nde anneler yaramazlık tutarsak, astronom�k sayılır. Gözünüzü toprak doyursun d�yeceğ�z ama şu ank� yapan çocuklarını nasıl d�zg�nlemeye durumunuzla bu pek b�r �ron�k olacaktır. çalışırlarmış, öğrend�k ölümünüz sayes�nde. Anneler çocuklarına "yaramazlık Ve zaten hang� emperyal�st, toprağa doymuş k� s�z doyasınız. Toprağa, paraya, yaparsan sen� Rockefeller'e ver�r�m" derlerm�ş. Babanızdan bahsed�l�yor burada alın ter�m�ze, kanımıza... h�çb�r şeye Bay Rockefeller. S�z de babanızın oğlusudoymazsınız s�z burjuvalar. İk� yüz yıl yaşamak �st�yordunuz ama Mart ayında nuz... 101 yaşınızı dev�rm�şken öldünüz. S�z m� yardımsevers�n�z Bay Rockefeller? Doyumsuzluğunuz b�r yana, az mı bu ş�md�? Her yanındak� halklarının m�lyon- Burjuvaz�n�n yardım everl�ğ�(!) Burjuvaz� tırnaklarını keser ve kest�ğ� tırnakları larca ömrünü çaldığınız, yeraltı ve yer yoksullara ver�nce buna da yardımseverl�k üstü kaynaklarını sömürdüğünüz şu der. Özü- özet� budur yardımseverl�ğ�n�z�n. dünyaya kazık mı çakmaktı n�yet�n�z? Sınıfınızın asalak karakter� böyled�r çünkü... Ne yardım etmey� severs�n�z s�z, ne �nsanı, Böyle olduğuna h�ç şüphem�z yok Bay Rockefeller. M�lyonlarca dolar harcadınız ne sanatı, ne doğayı. Parayı severs�n�z s�z bunun �ç�n. Tıbbın sınırlarını zorlamanın Bay Rockefeller. Sadece parayı ve sadece kend�n�z�... da ötes�ne geçt�n�z. Beş kez kalp nakl� yaptırdığınızı b�l�yoruz. Ve sayısız farklı İşte s�ze d�z�len övgülerden b�r örnek...


"(...) H�zmetler� büyük. New York Eyalet� �ç�nde kurduğu Rockefeller Ün�vers�tes� ve araz�s�n� h�be ett�ğ� Bard College, eğ�t�me yaptığı h�zmetlerden sadece �k�s�d�r. Ben�m kızım da, tesadüfen şu anda Bard College 'a devam ed�yor. 2000 yılında terör�stlerce bombalanan New York'tak� T�caret Merkez�'n� de o �nşa etm�şt�r. (...) Dünyanın mal� merkez� sayılan New York'tak� Wall Seetret bölges�n�n �nşa ed�lmes�n� de Rockefeller sağladı. Dünyanın en büyük sanat merkezler�nden b�r� olarak kabul ed�len New York'tak� The Museum of modern Art da onun eser�d�r. Bana göre, en büyük eser� New York 'tak� Rockefeller Center’d�r. Buradak� Rad�o C�ty Mus�c Hall bütün zamanların en büyük t�yatro ve konser salonu olarak �nşa ed�lm�şt� ve Amer�kan �ht�şamının yaratılmasında büyük rol oynadı. (...) Y�ne, Rockefeller b�nasının üst katında yer alan Ra�nbov Room, tüm dünya zeng�nler�n�n rağbet ett�ğ� b�r gece kulübüydü ve b�r çok f�lme sahne oldu . Halen, Rockefeller b�nasının önünde her yıl Amer�ka'nın en büyük yılbaşı ağacı d�k�l�yor ve b�nlerce tur�st tarafından z�yaret ed�l�yor. Bu ağacın önündek� halka açık , ücrets�z buz p�st� dünyadak� gençler�n hayal�n� süslüyor,, (M�ll�yet, 28 Mart 2017, Yaman Törüner ) S�ze m�nnettarız Bay Rockefeller... Sayen�zde b�r buz p�st� hayaller�m�z� süsleyeb�l�yor(!) Ya s�z burjuvalar olmasaydı... Burjuvaz�m�n "yardımseverl�ğ� " bu kadar oluyor �şte. Ama elbette bu kadarının b�le b�r neden� var. Yardım savlarının, bunun �ç�n oluşturulan organ�zasyonların, kuruluşların; açılan okulların, düşünce kuruluşlarının, sanat merkezler�n�n, heps�n�n b�r neden� var. Sömürücü ve zal�m yüzünüzü g�zlemen�n b�r yolu olarak bunları kullanıyorsunuz Bay Rockefeller. B�r günah çıkarma(!) deneb�l�r belk�, ama doğrusu kend� �deoloj�n�z� bu kurumlar aracılığıyla yaymak, halkları özüne yabancılaştırıp yozlaştırmak... Sömürdüğünüz emekç�ler�n öfkes�n�n o yıkıcı gücünü b�l�yorsunuz çünkü. Öfkey� yumuşatmak, çel�şk� çözülmüş g�b� göstererek öfkey� zararsız hale get�rmek zorundasınız... D�ğer yandan Bay Rockefeller; tüm bunlar �y� b�rer yatırım s�zler �ç�n. Söyley�n had�, ne kadar kazandırdılar s�ze? Reklam

ve pazarlamanın, AR-GE projeler�n�z�n aldığı çeş�tl� b�ç�mlerd�r her b�r�...

"V�etnam, Kore, Kamboçya, Tayland, Endonezya, Afgan�stan, İran-ırak ve Ve en öneml�s� Bay Rockefeller; kurduğu- Yugoslavya'dak� çatışma, �şgal ve bölünmenuz merkezlerle f�nanse ett�ğ�n�z ler savaş sanay�n�z�n deneme ve gel�şmes�"sanatsal" ve "kültürel" projelerle, dünya ne yaramıştır” ded�n�z örneğ�n. S�z�n savaş halkalarına ve sosyal�zme karşı savaştınız sanay�n�z gel�ş�rken, kasalarınız dolarken s�z. Sıradan b�r burjuva da değ�ls�n�z. b�z dünya halkları ne çok öldük Bay Kend� �ft�ralarınıza geçmeden önce Rockefeller... Rockefeller topluluğu olarak "soğuk savaş" dönem�ndek� �craatlarınızı "Za�re, Çad, Yemen, Guatemala, Ş�l� , anlatalım �stersen�z... Brez�lya, Dom�n�k, Somal�, Panama, El Salvador, Bol�vya, Ekvator, Peru, Uruguay, "Rockefeller Vakfı, Amer�ka'nın soğuk Angola'dak� savaşlar ve darbeler b�z�m savaş düzeneğ�n�n en az Ford kadar planlarımızdı” ded�n�z ve s�z planladınız. ayrılmaz b�r parçasıydı. 1913'te kurulan S�z�n çocuklarınız başardı, öyle değ�l m� Bay vakfa en büyük bağışta bulunan k�ş� o Rockefeller? Türk�ye halkları olarak da efsanev� III John D. Rockefeller'd�. Vakfın yaşadık bunu. Sah�, Türk�ye’den n�ye 500 m�lyon doları aşan akt�f� vardı, bunun bahsetmed�n�z? �ç�ne 1940 'da New York'ta kurulmuş öneml� b�r bey�n takımı kuruluşu olan Çok "s�zl�-b�zl�" konuştuk ama b�z�m k�m Rockefeller Kardeşler Fonu A.Ş 'DEKİ 150 olduğumuzu b�l�yor olmalısınız Bay m�lyon dolar g�rm�yordu. 1957 'de bu fon Rockefeller. Evet b�l�yorsunuzdur. Yoksa dönem�n en etk�l� bey�nler�n� özel çalışma hakkımızda yayınlattığınız yüzlerce sayfalık projes� �ç�nde b�r araya get�rd�, amaç raporlar ve m�lyon dolarlık para ödüller� de Amer�kan dış s�yaset�n� tanımlama ney�n nes� olab�l�r k�? g�r�ş�m�nde bulunmaktı... (Parayı Verd� Düdüğü Çaldı - CIA ve Kültürel Soğuk S�z öldünüz ama ruhunuz yaşıyor Bay Savaş, 157- 158 ) Rockefeller. Çünkü can çek�ş�yor olsa da emperyal�st- kap�tal�st s�stem�n�z hala Amer�kan dış s�yaset�nde neler yaptığınızı yaşıyor. Tekeller hala dünyayı kan gölüne dünyanın ez�len halkları olarak çok �y� çev�rmeye devam ed�yor. Hala açlıktan b�l�yoruz Bay Rockefeller. Çünkü sonuçla- ölen m�lyonlar olarak, büyüyen servetler�rını; soygun ve talanınızı, açlığı ve ölümler� n�z�n bedel�n� canlarımızla b�z ödüyoruz. b�z yaşadık ve yaşıyoruz hala... Hala �şgal altında vatanlarımız. Hala �şb�rl�kç�ler�n�z�n zorbalıkları altında "Rockefeller'�n m�lyonları �le ABD yaşıyoruz. Hala sömürülüyoruz. Hala hükümet� arasındak� yakınlaşma Ford'un- gökten bombalarınız yağıyor üzer�m�ze... k�n� b�le çok ger�lerde bırakmıştı. John Foster Dulles, daha sonra Dean Rusk, Yan� hala yaşıyorsunuz s�z Bay Rockefeller! Rockefeller başkanlığından doğruca Ve şunu kes�n olarak b�l�yoruz k�, b�z dış�şler� bakanlığına atlamıştı. Soğuk öldürmeden, son emperyal�st kap�tal�st de Savaş'ın ötek� ağır topları örneğ�n John J. yeryüzünden s�l�nmeden ölmez RockefelMeclay ve Robert A Lovett, Rockefeller lerler... mütevell�ler� olarak s�vr�ld�ler. Nelson Rockefeller bu vakfın baş sorumlusu B�z... B�z� s�z yarattınız. B�z mezar kazıcınız olması ABD �st�hbarat çevreler�yle sıkı proletaryayız Bay Rockefeller... B�z, �l�şk�ye g�rmes� sonucunu get�rd�: İk�nc� ülkem�ze "demokras� ve özgürlük " d�ye Dünya Savaşı sırasında Lat�n Amer�ka'dak� �şgal ve ölüm get�rd�ğ�n�z kara kafalı dünya bütün �st�hbarattan sorumlu olan k�ş� halklarıyız... oydu. Daha sonra Brez�lya’dak� meslektaşı Albay J. C K�ng batı küredek� g�zl� Ve b�z, Bay Rockefeller, s�z�n en korkunç eylemler�n CIA şef� oldu. 1954 'te Nelson rüyalarınız olduk hep. Rüyalarınız gerçek Rockefeller, E�senhower tarafından olacak, bundan em�n olab�l�rs�n�z. Ulusal Güvenl�k Konsey�ne atandı, oradak� görev� çeş�tl� örtülü harekâtlara Kurbanınız değ�l, Bay Rockefeller, celladıonay vermekt�. (...)” ( a.g.e , 158 ) nız olacağız Bundan em�n olab�l�rs�n�z. Ve em�n olab�l�rs�n�z; Emperyal�zm Yen�lecek, B�rader�n�z�n, s�z�n ve aslında sülalen�z�n D�renen Halklar Kazanacak! Görkeml� b�r yaptıkları, alıntıları aktardığımız adı geçen cenaze tören� nasıl olurmuş Bay Rockefelk�tapta tam otuz dört ayrı sayfada ler, �şte o zaman göreceks�n�z . anlatılıyor. Heps�n� aktarmak bu yazının O zaman... hacm�n� aşacaktır. Bu nedenle en �y�s� �t�raflarınızı anlatmak Bay Rockefeller. Eng�n TANER B�zzat s�z söyled�n�z bunları:

19


EDEBİYAT DERGİCİLİĞİ On yıllar öncesine kıyasla hala sayıları çok azdır elbette. Fakat özellikle Haziran Ayaklanması (2013) sonrasında edebiyat dergilerinin sayısı bir artış gösterdi.

kesin. Ayrıca pireyi deve yapmak ne kadar yanlışsa, şu ya da bu hatayı salt tekniğe indirgeyip, nedenlerinden kopararak önemsizleştirmek de aynı şekilde yanlıştır.

resimle, müzikle konuşan ve direnen bir halk gerçekliğiydi söz konusu olan.

Özellikle gençlik içerisinde edebiyat ve yoğun olarak da şiir, 2000'li yılların başına oranla hatırı sayılır bir artışla ilgi Popüler edebiyat dergileri, dönem Karşı mıyız bu edebiyat dergilerine? görüyor bugün. Haziran Ayaklanması dönem kimi tartışmalara da neden Elbette hayır... Başarılı mı buluyoruz? bu ilgiyi arttırdı. Sosyal paylaşım olabiliyorlar. Ne var ki bu tartışmalar Gene hayır... Ki, "bir şey ya iyidir ya da sitelerinin-internetin de bunda payı edebiyat alanındaki olumlu gelişmel- kötü" şeklinde bir bakış açısı, popüler büyük, öyle ki Edip Cansever'den erin yarattığı tartışmalar olmuyor. edebiyat dergileri söz konusu Ahmet Arif'e şairler adına açılan Örneğin bir dergide çıkan edebi bir olduğunda da idealizmden başka bir twitter adresleri bile mevcut... eserin anlattıklarıyla ya da şey değildir. Artan bu ilgi doğal olarak da bir "arz" estetik-sanatsal değerleriyle okurlarında, kitlelerde yarattığı Açıktır ki, edebiyat dergilerindeki bu yaratacaktı. Ve yarattı da... Ardı ardına etkisinden doğan tartışmalar olmuy- artış bir ihtiyaca denk düşüyor. edebiyat dergileri çıkmaya başladı. or. Edebiyatın şu ya da bu alanını Edebiyata ilgi son yıllarda arttı, Muhalif çizgide, "sol" motif ve içerikleri geliştiren, ufuk açan tartışmalar artıyor. Özellikle de şiire... Bu, de barındıran dergiler piyasada olmuyor bunlar. kimsenin (sanat ve edebiyat düşman- yerlerini almaya başladılar. Ancak ları hariç!) aksini iddia edemeyeceği "görünenle gerçeklik arasında fark olmasaydı bilimlere ihtiyaç kalmazdı." Geçtiğimiz şubat ayında da böyle bir gelişme. Haziran Ayaklanması Edebiyata artan ilgi, gerçek anlamda, oldu. Bavul dergisinin Şubat sayısında günleri akıllardadır. Şiirin, mizahın, Turgut Uyar'a ait olmayan bir şiirinedebiyatın ve genel olarak da sanatın edebiyat alanında ya da daha özelde den alınan dizeler, Uyar'a aitmiş gibi halkın elinde ne denli güçlü bir silaha edebiyat dergiciliğinde bir toparlanyazıldı. Ve bu hata edebiyat çevreldönüşebileceğinin güzel örneğiydi madan, bir gelişimden çok, "tüketime dayalı piyasa”da bir canlanma yarattı. erinde tartışıldı. Bavul dergisi bu Haziran Ayaklanması. Edebiyat ve hatadan kaynaklı özür dileyerek, 35 sanat; ekmek, adalet ve özgürlük için bin dergiyi dağıtımdan çektiğini patlayan anti-faşist öfkenin bir Bunu söylerken elbette ki samimi duyurdu. parçası olmuştu. Denilebilir ki, militan edebi çabayı ve üretimi yadsıyor bir halk hareketi olmasının yanında değiliz. Ancak bunlar genel tabloyu Tek bir hataya sıkıştırılarak yapılan Haziran Ayaklanması, şiirselliği de oluşturan nesnel gerçekliği değiştirmitartışmaların yüzeysellikten, dolayısıy- barındıran bir hareket olarak yazıldı yor. Değiştirmediği gibi de, ne yazık ki la da verimsizlikten kaçamayacağı tarihe. Duvarlara şiir yazan; şiirle, bu tablonun bir parçası olmaktan

20


kurtulamıyorlar. Çünkü bu genel tabloda belirleyici olan popüler kültürün ve piyasanın kurallarıdır.

söylemler bu dergilerin ortak halini alıyor. Dönemin tanınmış ve sevilen isimlerin edebi niteliği tartışmaya açık olan ürünlerine yer veriyorlar. Piyasanın ihtiyaçlarına ve piyasaya Yazıların ne söylediği, nasıl söylediği göre yapılan sanat, gerçeği dile önemsenmiyor. Popüler edebiyat getiren, gerçeğin kavgasını veren dergileri için tanınmış isimler -hele ki sanat değildir. Ve lafta ne kadar solcu bunlar "aykırı" kişilerse - dergileri için olduğunu, gerçeğin mücadelesini çekici birer unsur olarak değerlendiverdiğini iddia ederse etsin, piyasaya riliyor. Daha net bir ifadeyle, vitrinlerdönük bir üretim içinde bulunan ini zenginleştirmeye çalışıyorlar. sanatçılar da gerçeğin kavgasını veren sanatçılar değildir. Popüler edebiyat dergilerinde hâkim Aslolan budur... Gerçeklikle kurulan ilişki... Mevcut sosyal ve siyasal gerçeklikle, halk gerçekliğiyle, hayatın gerçekleriyle kurulan ilişki... Gerçeği ele alış amacınız, onu işleyiş-yeniden yaratım ve sunuş biçiminizi belirliyor. Gerçeklik karşısında yaşamınızın tamamını kapsayan tavrınız; gerçekliği değiştirme çabanız ya da onun karşısındaki edilgen varoluşunuz, onu yok sayma tavrınız... Siz her ne kadar tersini iddia etseniz de ortaya koyduğunuz üretimin estetik açıdan da güçlü olup olamayacağını belirliyor. Gerçeğin kavgasını vermeyen sanatçının üretimi, piyasaya sürülen bir "meta" olmanın ötesine geçemiyor.

olan edebi tarz, kendini kimi adlandırmalarla da ifade ediyor. Her ne kadar hâkim ve yaygın anlayışları bir tanımlamaya bir kategoriye dâhil olmama yönündeyse de, kulağa hoş gelici geldiği düşünülen adlandırmalar mevcut. "Dergraund edebiyat" , "anti-konformist edebiyat", “minör edebiyat" vb. vb... Böylesi içerik ve kapsam olarak neyi ifade ettiği belli olmayan kavramlarla; edebi üretimlerin, edebiyatın kendi tarihsel gelişimi içerisinde oluşmuş, olan disiplinlerine göre de farklılıklar gösteren ölçü ve birikimlerle değerlendirmenin de önü alınmak isteniyor.

Devrimci sanat ve sanatçılar açısından bu ölçü ve kurallar değişmez Piyasaya dönük "edebi" üretimin değildir. Mutlak ve dar kalıplarda ele temel mantığı, piyasanın temel alınamaz. Ve fakat edebiyatın mantığına paralel olarak tüketimdir. amacıyla, misyonuyla beraber Hızlı, kolay ve elbette daha çok düşünüldüğünde, önemsiz de tüketim... İz bırakmayan, kişiye bir şey görülemez... katmayan, kişiyi geliştirmeyen, onu edilgen alıcıya dönüştüren tüketim... Ortaya konulan ürünlerde açık ya da İnternetin sağladığı bilgiye kolay ve hızlı ulaşım avantajı, bunu ele alış ve yararlanış biçimimize göre, olumlu yanlarının yanında bir dizi olumsuz sonucu da doğurabiliyor. Merkezinde piyasa ve tüketim olan edebi faaliyette bu; sistemli inceleme ve araştırmadan uzaklaşma, düşünsel ve pratik emek yoğunlaşmasından kaçınma sonuçlarıyla kendini gösteriyor. Yani sanatçı titizliği ve edebiyat işçiliği ortadan kalkıyor. Kaçınılmaz olarak da bunlar ortaya konulan üretimde özensizlik, yüzeysellik ve estetik düzeyde de zayıflık olarak kendini gösteriyor. İstisna üretimleri dışında tutarsak, popüler edebiyat dergilerindeki eserlerin geneline baktığımızda gördüğümüz budur... Piyasa mantığı temel olduğunda, her şey buna göre şekilleniyor. Moda

gizli daima bir melankoli hali hâkim. Muhalif bir dil kullanılsa da, yazılan yazılar bu amaçla kendini ifade etse de, bu gerçeklik değişmiyor. Okur, ilişki kurduğu metinle beraber, aktif bir düşünmeye, harekete geçmeye sevk edilmiyor. Tam tersine metinlerde saklı olan durağanlık, iddiasızlık okuru iyiden iyiye edilgenleştiriyor. Kasvet ve hüzün, hayatın anlamsızlığı ve değişmezliği, yarına dair umut yerine karamsarlığı büyüten bir geçmiş özlemi işleniyor çoğunlukla. "Sıradan hayat hikâyeleri" ile samimi bir tarz yakalanıyor, okur, kendi geçmişinden ya da bugününden izler buluyor metinlerde. "Evet, bunu ben de yaşamıştım" diyor. Ama hepsi bu kadar... Tespitle, yorumlamakla yetinen, en iyi ihtimalle sadece pasif bir eleştiriyi barındıran bir edebi perspektifle

karşı karşıyayız. Oysa edebiyat bundan daha fazlasını yapmalıdır ve de yapabilir. Edebiyat, kitlelere düşünce ve duygu dünyasında yeni ufuklar açmalıdır. Harekete geçirmelidir. Bir iddia, bir hedef sunmalıdır. Halk kitlelerini edebi açıdan donatmalı, bilgi ve bilinç taşımalıdır onlara... Popüler edebiyat dergileri edebiyatın misyonunu gücünü bilinçli olarak yadsıyorlar. "Yazmak istiyoruz istediğimiz gibi yazıyoruz", "kimseye yazdıklarımızı beğendirme, kabul ettirme gibi bir hedefimiz yok", "yazılarım benim kendimle konuşmalarımdır", "ben yazarken iyi vakit geçiriyorum, okuyanlar da iyi hissediyorsa sorun yok" vb. vb. cümleler duyabiliyoruz. Edebiyat, halkın estetik beğeni ve bilinç düzeyini geliştirmelidir. Onun ruhunu güçlendirmelidir. Değilse, bunu yapmıyorsa niyeti ne olursa olsun ortaya konan edebi üretimler burjuva edebiyatıyla aynı çizgide buluşmaktadırlar. Halkı edilgenleştiren, gerçekliği olduğu gibi kabul etmeyi salık veren burjuva ideolojisine güç vermektedirler. Popüler edebiyat dergilerinde yazan onlarca isim elbette ki yetenekleriyle halka güçlü edebi ürünler sunabilecek durumdadırlar. Ancak bunun için temel olan, hakla bağların güçlenmesidir; halktan, halkın yaşamından, halkın mücadelesinden beslenmelidir. Doğru ve gerekli olan budur, ihtiyaç budur. Bu hem halkın ihtiyacıdır, hem de yazarın, şairin, öykücünün... Edebiyatın ihtiyacı da budur. Gelişimin zemini ve koşulu budur. Yıllar önce yazdığımız bir yazıdan bir alıntıyla bitirelim: "Edebiyat, emekçi halkın kurtuluş mücadelesinin aracı olmalıdır. Emekçi yığınların beğeni düzeyini oluşturmada, onların düşünsel donanımın da etkili bir araç olmalıdır. Hayatın değiştirebileceği, yeni bir dünyanın kurulabileceği kanıtlanmalıdır." Edebiyat dergileri, bugün bundan uzaktır. Ve kuşkusuz ki bu konuda da sorumluluk devrimci sanatçıların ve edebiyatçıların omuzlarındadır.

Kemal KAYALI

21


Bir zamanlar Gülen Cemaati'nin medya imparatorluğunun ''amiral gemisi'' olan Samanyolu TV'den aşina olduğumuz psikolojik harp mamulü, halk düşmanı ''anti terör'' dizileri; ''çözüm süreci''nin 7 Haziran seçimleri sonrasında bitirilip, bütün bir halkı ''çökertme'' planının devreye sokulmasıyla beraber yeniden hortladı. Tabii bu kez Fethullah'ın STV'sinde değil, işbirlikçi tekelci burjuvanın kodamanlarından Doğan ve Doğuş Holdinglerinin medyası ''amiral gemileri'' olan Kanal D ve Star'da yayınlanıyor. Fethullah, artık ''Fethullah Hocaefendi Hazretleri'' değil, 15 Temmuz'dan sonra ''Pensilvanya'daki vatan haini'' oldu ve ülke içindeki tüm malvarlığına el konuldu. Ne STV kaldı, ne Zaman! Öküz öldü ortaklık bozuldu, artık o FETÖ/PDY adlı kanlı

22

örgütün lideri ve AKP onunla ''savaşı'' her alanda sürdürüyor… AKP için yeni ''ortak'' bulmak çok zor bir şey değil elbette. Nihayetinde çıkarlarının uyuştuğu tekelci burjuvazi bu konuda her şeye teşne olduğu için içlerinden ikisi hemen jestte bulunuverdi iktidara. Çam sakızı, Doğan ve Doğuş armağanı…

haberlerini sunan İrfan Değirmenci'yi atmıştır işten. Şimdi de televizyon alanında amiral gemisi olan Kanal D'de, yayın politikası içinde hiç rastlanmayan bir diziyi yayına sokuyor. RTE ve AKP ile yeni bir ''barış çubuğu'' tüttürüyor, bir nevi zeytin dalı uzatıyor yani.

“İsimsizler” adlı dizi, PÖH (Polis Özel Harekat) ve JÖH (Jandarma Özel Harekat) güzellemesi; onları kutsayan, Doğan Holding, AKP ile kimi zaman kavgalı görünse de; iş, devletin bekası devlet terörünü meşrulaştıran; işkenceyi, katliamları, halkı birbirine düşman konusuna gelince elinden geleni etmeyi, halkı korkutmayı, sindirmeyi, yapar, diğer tekelci burjuvazi gibi. ölümle tehdit etmeyi olağanlaştıran bir Aralarında çelişki yok mudur, vardır elbette ama uzlaşmaz değildir, hepsi dizi. Aydın Doğan böyle bir diziyi en çok izlenen kanallardan biri olan Kanal bu. Rüştünü ispat için az taviz vermemiştir. Doğan, gazetelerindeki D'de yayına soktu. yazarların kellesini almıştır, yaranmak için gazete kapatmıştır hatta. En son İçinde bulunduğumuz süreç; yaşanan krizin bertaraf edilmesi amaçlı, açık ''hayır'' dediği için Kanal D'de sabah


faşizmin değişik bir biçimde yeniden organizasyonundan başka bir şey olmayan ''Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi''nin referandumla teşekkülü süreci ve tekelci burjuvazi RTE ile iyi geçinmenin yollarını arıyor! Aydın Doğan'ın başı kel mi, değil elbet! O da halka karşı savaşın finansörü, hatta kurmaylarından biri, tekelci burjuvazi olması hasebi ile. Hem taş atıp kolu da yorulmayacak zaten. Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü tarafından desteklendiği söyleniyor çünkü İsimsizler'in ve Star'da yayınlanacağı söylenen “Söz” adlı dizinin. Ha, destek bu iki diziyle sınırlı da değil, sırada dört dizi daha varmış üstelik. Birinin adı ve hangi kanalda yayınlanacağı belli. ''Savaşçı'', Amerikan sermayeli Fox'ta yayınlanmaya başlamış. Diğer üçünün de diğer ''amiral gemilerde'' peyderpey yayına gireceği aşikar. Eh, üç amiral gemisi halka karşı hücum etmek için demir aldı ya limandan, diğer üçü de limanda demir atmış şekilde bekleyecek değil herhalde. “Söz” ve “Savaşçı” bu yazı yazılırken yayına girmiş değillerdi ama basına yansıdığı kadarıyla bordo berelileri yani JÖH'ü meşrulaştırmaya, halka karşı yürütülen savaşta bu kontra gücün yaptıklarını ''normalleştirmeye'' çalışacakları, bu yönde senaryolaştırdıkları biliniyor. Diğer üçünün adı da, konusu da, neyi işleyeceği de henüz belli değil. Tabii sır da değil! Aynı diğerleri gibi olacaklardır. Al birini vur ötekine! Biz ilk bölümünü izlediğimiz İsimsizler'e gelelim.

cengaverini (!) de aralarına alıp kontra ekibini kurarak bombalanmış makam odasında kendilerine ''İsimsizler'' adını vererek kanlarının son damlasına kadar savaşacaklarına yeminler etti; yine kaymakam ''en iyi Kürt, ölü veya işbirlikçi Kürt'tür'' tezinden(!) hareketle, bindiği taksinin geveze ve işbirlikçiliğe fazlasıyla teşne bir Kürt şoförünü makam şoförü olarak devşirdi; ''dış mihrak''sız olur mu, ABD'si, onun koruduğu FETÖ, Almanya, İngiltere ve bilimum emperyalist ülkenin gizli servis elemanları ile ''bölücü terör örgütü'' elemanları ile Virankaya'ya yakın bir yerde masa başında ülkeyi nasıl karıştıracaklarına dair hain planlar yaptı; İlçenin ''bölücü terör örgütü militanı'' gibi gösterilen seçilmiş belediye başkanı, örgütün ilçede özyönetim ikan etmesi için gerekli silah ve mühimatı belediye araçlarıytla ilçe merkezindeki örgüt evlerine dağıttı; yine o bölgeden seçilmiş ve yine ''bölücü terör örgütü elemanı'' gibi gösterilen milletvekili, yaralı yakalanıp FETÖ'cü polisler marifetiyle hastaneden kaçırılmış kadın gerillayı aracına alıp, PÖH çevirmesinden kurtarıp güvenli bir yere götürdü vesaire vesaire… Bunca hengamenin, telaşenin, yalanın, dolanın, iftiranın, hedef gösermenin, PÖH-JÖH yağlamanın iki saate sığdırılması kolay şey değil! Bu sığlık ancak eğitimle mümkün! Senaristleri kutluyoruz ellerine sağlık!

yapılmaz! Her şeye müstahaksın; işkenceye, hakarete, öldürülmeye her şeye… Ve bunu herkes kabul etmeli. Doktoru da hakimi de sıradan insan da, teröriste insanca muamele edilmeyeceğini kabul etmeli! Bu faşizan bakış açısı, bu diziden çıkın hayatın her alanında kendisini gösteriyor. Bugün hapishanelerde tecrit altında binlerce tutsak, muayene esnasında kelepçe dayatıldığı, muayene asker bulunduğu için tedavi olamıyor, ölüme mahkum ediliyorlar… Fiziki işkencelere uğruyorlar itiraz ettikleri için… İnsanca muamele görmek, mahremiyeti uluslararası sözleşmelerle kabul edilen doktor-hasta bu mahremiyete göre düzenlenmesini istemek bu düzende, eğer “terörist” isen hakkın değildir! İşte bu sebepten o kadın gerillayı maşa olarak görüyor o kaymakam bozuntusu ve PÖH’çü katiller sürüsü… Kendilerine bilgi versin de, gerisi önemli değil ölürse ölsün! İşkence böyle böyle meşrulaştırılıyor halkın gözünde. Bu diziler bunun için çekiliyor işte… Oysa suç ne, suçlu kim, terör ne, terörist kim… Bu davaların cevapları yok! Hiçbir yerde bu tartışılmıyor… Zinhar yasak! Faşizm, bunları tartıştırmaz!

İkinci olarak “şehitlik” mevzusuna gelelim… Bugüne kadar yoksul halk çocuklarına “Allah katında en yüksek mertebe olan şehadet şerbetini içmek için” Mehmetçik olmaları önerilirdi, şimdi de öyle elbette ama bakın Bu kadar sığ, klişe, kör kör parmağım geleceği parlak bir diplomat, elit gözüne onlarca ''şeyin'' içinde iki çevreden okumuş-yazmış bir zat-ı ''şey'' var ki vurgulanmadan geçilmey- muhterem bile şehit olmak için savaşın ecek cinsten. Bir kadın gerilla yaralı tam ortasına huruç eyliyor gönüllü olarak yakalanıp hastaneye getiriliyor. olarak. Devlet, zengini de fakiri de, Isimsizler'in ilk bölümünde, gazeteler- Acile alınıyor hemen ve yatağa sıradanı da eliti de şehitlikte eşitliyor! kelepçeleniyor yarası ağırken. Onu in/dergilerin film tanıtımlarında “Ama bu bir film! Daha bir tane zengin vuran PÖH'ten işkenceciler, gerillayı kullanılan bir cümleyi ifade edersek çocuğunun cenazesi kalkmadı Teşvikiye ''olaylar hızla gelişti''. Ne olmadı ki; bir bir an önce sorgulama peşinde Camii’nden, askerde hayatını kaybetkaymakam ''alçakça bir bombalı saldırı suratına suratına höykürüyorlar miş! Yani gerçek hayatta bunun ''konuş'' diye. Daha insanlığının sonucu şehit düştü''; onun ölümünü karşılığı yok!” mu dediniz? Olsun! yitirmemiş kadın doktor, polislere TV'de haberlerde izleyen, geleceği Önemli olan “algı”! Bu dizi de bunun odadan çıkmalarını, hastayla kendisini için çekiliyor zaten. “Öyle sanılsın” parlak bir diplomat adayı, tam da yalnız bırakmalarını söylüyor. İsviçre'de kaymak gibi bir görev için diye… Yalanı herkes gerçek bilsin havalimanına gitmek üzereyken, ölen PÖH'çüler kadın doktora da diye… höykürüyor, saldırıyorlar. Kaymakam kaymakamın yerine gönüllü oldu ve mı PÖH mü olacağına daha karar kendisi ile birlikte ''bayrak yakmaya İsimsizler’in ve muadili diğer dizilerin çalışanların ellerinden bayrakları alıp verememiş jönümüz, kimlik bunalımı- peş peşe en çok kanallarda yayınlanna bir an önce son verip PÖH gibi kurtarma timi''nde görev yapan iki maya başlaması elbette ki tesadüf konuşuyor: ''Şu gördüğün var ya, az arkadaşını, gideceği Virankaya'ya değil, vaka-i adiyeden hiç değil! Hepsi önce gencecik bir polisi vurdu, onu bil halka karşı yürütülen haksız savaşın bir gelmeye ikna etti. (Virankaya hayali de öyle konuş!''. Doktor, ''Beni bir ilçe elbette ama senaryo parçası olan psikolojik harbin önemli Mardin/Derik kaymakamının bombalı ilgilendirmez, o şu an benim hastam'' parçaları. Nasıl ki dört yıl önce yine diyor. Kaymakam ve PÖH'çülerin bakış benzer bir dizi olan Sakarya-Fırat, TRT saldırı sonucu ölümüne gönderme yapıyor). Yeni kaymakam kendisi gibi açısı orada kişisel değil elbette, için önemli sayılacak bir reyting altında devletin bakış açısı. ''Terörist''sen vatan aşkı(!) ile kavrulan, imanlı(!), izleniyorken “çözüm süreci’nin başlagözüpek(!), milliyetçi (!) üç adet PÖH insan değilsin, sana insanca muamele masıyla yayından kaldırıldıysa. (Bu

23


arada Sakarya-Fırat, eski bölümleriyle Gökçekgillerin Beyaz TV’sinde yayınlanmaya devam ediyor) İsimsizler ve muadillerinin art arda yayına sokulması da içinde bulunduğumuz süreçle doğrudan olduğu içindir. Sorun bu tür dizilerin ne kadar reyting alacağı ve bundan ne kadar para kazanacakları değildir. (Ki kazanıyorlar yüklüce ayrıca.. Hem Başbakanlık, hem Emniyet Genel Md, hem Genel Kurmay hem de Milli Savunma Bakanlığı her türden finansı, araç-gereci, personeli sağlıyor. Yapımcılar sıfır maliyette çekiyor ve yüklüce bir para karşılığı TV’lere satıyor. TV’lerde hem psikolojik harbe katkı sağlıyor hem de reklam geliri elde ediyor. Bir taşla on kuş!); sorun iktidar sahipleri için politik kazanımlardır. Yani bu yalana kaç kişiyi inandırdıkları, kaç kişinin politikalarını meşru göreceğidir… “Yalanı bıkmadan usanmadan her yerde tekrarlayacaksın! Yalan ne kadar büyük olursa inanan da o kadar çok olur!” türünden Göbbels vari tezlere pek uyan bu diziler, işte bunun için çekiliyor. Tekrar İsimsizler’e dönecek olursak… Dizinin senaryosunu, kafatasçı milliyetçiliğiyle bilinen ve “Kızılelma” , “Diriliş-Ertuğrul” dizilerinin senaristliğini de yapan Mustafa Burak Doğu ve ekibi yazıyor… Yönetmen de aynı kafadan. Daha önce yayınlanan “Filinta-Bir Osmanlı Polisiyesi” adlı diziyi yöneten Osman Kaya … Senaryo ekibi de ilginç. Daha önce Fethullah’ın STV’sinde yayınlanan Tek Türkiye , Sungurlar, Şevkat Tepe ve Nizama Adanmış Ruhlar gibi dizilerin senaryolarını Hale Çolap ve Serkan Birlik var ekip arasında… Devletin psikolojik harbine katkıları artarak devam ediyor yani! Mesele para pardon “vatansa” kime hizmet ettiğin teferruat! Dün Ergenekon’a FETÖ’ye bugün AKP’ye hiç fark etmez omurgasızlar için… İşte bu muhteşem ekibin, yaptıkları yapacaklarının kabilinde kotardığı İsimsizler, diğerleriyle aynı düzeyde. Aynı düzeysizlikte demek daha doğru olacak aslında. Oyunculuklar üçüncü sınıf, görüntüler üçüncü sınıf, senaryo üçüncü sınıf, reji üçüncü sınıf… Daha alt bir değerlendirme deyimi var mıdır bilmiyoruz ama “üçüncü sınıf”, bizim bildiğimiz en alt düzey için kullanılıyor… Eğer başka bir deyim var ise siz onu dediğimizi var sayın! Böyle bir dizi normal reyting kuralları (!) geçerli

24

olur, ikinci hafta tabana vurduğu için üçüncü hafta final yaptırılıp dizi mezarlığına gömülürdü. Fakat bu dizi “normal” dizilerden farklı olduğu için reytinglerine bakılmadan epey bir süre ekranlarda kalacaktır! Aydın Doğan’ın AKP’ye ödeyeceği diyet olması, olası “barış”tan kapacağı pay önemli bir etken bunda fakat bundan daha da önemlisi AKP’nin ve RTE’nin böyle dizilere duyduğu ihtiyaç! Doğan’ın referandum için “evet” jesti ile yapacağı asist, AKP’nin daha doğrusu RTE’nin “başkancı” dikta rejimi golünü getirecek olması! Bu ve bunun gibi dizilerin uzun süre ekranlarda “reyting kaygısı” kaygısı gütmeden kalacağı garanti yine…

adamlık”, referandumda evet de çıksa hayır da çıksa uygulamadan kalkacak değil… Evet çıkarsa “yasal” hale kavuşmuş olacak o kadar…

Memleket panoramasını bu şekilde özetledikten sonra, TV ekranlarının psikolojik harbin en önemli silahlarından biri hatta birincisi olduğunun altını bir kez daha çizmek gerek. Çünkü halk sinemaya, tiyatroya, konsere, etkinliklere gidemiyor kitap/gazete okumuyor ama günde en az 6-8 saat arası TV izliyor. Ve bu 80 milyon insanın neredeyse tamamı için doğrulanabilecek bir istatistik. En yoksul konduda bile plazma TV var bugün. (“Nispi refah” kazanımına ve M.Çayan’a bir selam!). Bu halkın neredeyse tek AKP’nin MHP’yi eritip içkinleştirmesi- “sosyal faaliyeti” TV izlemek! Sanki ni sağlayan veya artık MHP’ye ihtiyaç herkese bu konuda “müebbet” verilmiş bırakmayan Türk-İslam sentezli ve durumda deyim yerindeyse… Hal mülkiyetçi soslu politikaların, Neo-Os- böyle olunca, halka ne zerk edilecekse manlı zihniyetinin İsimsizler’de yalana, dolana, demagojiye dair TV ile yansımasını bulmaması imkansızdı. verilecek en kestirme yoldan! O zaman Nitekim efsane(!) PÖH’çü komiser, baş yalanı hiç durmadan kadın 19’luk yeni yetme polise nasihat programlarıyla, haberlerle, dizilerle, ederken, “Kuran’da hükmü var! filmlerle, tartışma programlarıyla. Ver İnandın mı, sen atmazsın artık! Sen hamaseti en vıcığından, ver tetiğe basarsın, hedefi Allah vurur!” milliyetçiliği, ver ayrımcılığı, ver deyip İslam’ı da, Allah’ı da politik birer dini-tarikatı, ver mehteri, ver ver ver… araç konumuna indirmenin, din Göebbels’te bile bu olanak yoktu tüccarlığının şahikasını sergilemenin gerçekten… Haklarını temsil etmek keyfini sürerken, hilal bıyıkları huşu lazım, bu silahı(!) iyi kullanıyor buradaiçinde titriyordu. Dizide her cümleyi kiler… “Allah’a emanet”le bir dil mevcut aynı zamanda “Allah yar ve yardımcımız İsimsizler, Söz, Savaşçı… Ve sırada olsun!” gibi cümleleri içeren bu yayınlanmayı bekleyen PÖH, JÖH jargon, AKP’nin, daha çok RTE’nin güzellemecisi, işkence meşrulaştırıcısı jargonu elbette. Bu iktidarın, faşizm- psikolojik harp bombası olan diğerde ve din tüccarlığında gelmiş geçmiş leri… Hiçbiri sinema için veya en tüm iktidarları yaya bırakmasında genelinde sanat için yapılmıyor, öyle RTE’nin engin katkısı yadsınamaz olsa gerçekten de biraz incelik, estetik elbette. kaygı güdüler, daha hassas olunur. Oysa bunlar tam tersi, kaba ilkel, klişe “Yeni” diye sunulan birçok şeyin, ve vıcık vıcık hamaset, duygu sömürüsü eskinin allanıp pullanmasından, örneği her biri… İktidarın sürece uygun janjanlı ambalajlarla halka sunulpolitikalara hizmet etmek, gerçekleri masından başka bir şey olmadığı ters yüz etmek, halkı kandırmak/apoliaşikar. Bu ülkede uygulanan politika- tik hale getirmek için kotarılıyorlar… ların hiçbirinin “yenilikle” alakası yok! Gerçek bu! Ve bir gerçek daha: Bu Sömürge tipi faşizm ; 50’lerden beri dizileri yazanlar/çizenler, çekenhüküm sürüyor bu ülkede. Ve iktidara ler/oynayanlar, yayınlayanlar, en az gelen her hükümet,bu sistemi dizideki katiller kadar suçludurlar! uygulamakla mükellef. RTE ve AKP “Ekmek parası” demesin hiçbiri! iktidarları da bu görevi “layıkıyla” Ekmeği bulaştırmayın suçunuza… yerine getirdiler, getiriyorlar. Şimdile- İsimsizler, Söz, Savaşçı ve diğerleri rde “hükümet sistemini değiştiriyoruz tarihin çöp sepetine atılacaklar rejimi değil” derken aslında doğru elbette… İşte o zaman o sepetin içinde söylüyorlar. Evet “başkancı” bir olanlar, bu halka karşı işledikleri diktatörlük getirmek istedikleri fakat suçların bedelini de mutlaka ödeyece“sömürge tipi faşizm” değişmiyor, kler… değişmeyecek, olduğu gibi kalacak! Zaten 2,5 yıldır fiilen süren bu “tek Fazıl AKTAŞ


Zafere Çekelim Tetiği Kavgamız ki baharlı bir haykırış Akıtılan kanımızın kızıllığıyla yeşerttiğimiz Tarihin şanlı kavgasıdır Nicedir bir hasret Yetti gayrı Gel de halaya duralım der gibi Nehirlerin asi soğuğunda, dağların doruğunda Sonra gecekonduların, meydanların orta yerinde Öyle heybetli, öyle yiğit bir hasret Bir halk deryasının adalet deyişi gibi Yakar çatal yürelerimizi savurun külünü zulme Gayrı hasretimizi harlama vaktidir Şuramıza , taa şuramıza Düğümlensin diye acı, hüzün, keder Harlayıpta yüreğin coşkun ateşini Adalet getirmeye koyulma vaktidir Dağların rüzgarlarıyla savrulurken saçlarımız Gecenin en aydınlık haliydi yüreklerimiz Fırtınamızla savurduk korku duvarlarını Gayrı yetti deyip Yüreklerimizi de mavzer eyledik. Bir çocuk gülüşüyle ellerin nasırlı bir işçinin emekçiliğiyle Sonra bir ananın gözyaşındaki bir hasretle Sarıp sarmaladık adaletin namlusunu Öylesine sıcak öylesine hasretle De, hayde bir de şurdan vuralım zalıma Zulmün çarkını hınçla kıralım diye Adımladık çamurlu yolları, patikaları Kararlılığı şafak eyledik Ve bir kez daha adalet deyip Bir de şurdan vurak zalıma, bir de şurdan Bir türkü söyler gibi çekelim tetiği Çocuklarımızın şen gülüşleri sarsın diye dünyayı Bir de zafere çekelim tetiği Sonra tilililer sarsın dört bir yanı Zafer tililileri Gebze Kadın Hapishanesi Özgür Tutsaklar

25


BİR HAKİKAT SAVAŞÇISI

BEDREDDİN Ben Ed�rne F t�p� Hap�shanes�’nden Eren Odabaş. İd�l Halk T�yatrosu oyuncusuyum. Ed�rne'de tutsak olmamın ben�m açımdan ayrı b�r önem� var. Çünkü Ed�rne, herkes�n b�ld�ğ� g�b� Şeyh Bedredd�n d�yarıdır.

olan Ed�rne Baro Başkanı bu durumu kabul etmem�ş, Şeyh Bedredd�n �ç�n "terör�st" dem�ş. Ed�rne Baro Başkanı ya ders�ne �y� çalışmamış ya da tar�hle alakası yok.

B�r hukuk �nsanının, Ed�rne Baro Başkanı’nın böyle b�r açıklama yapması doğru değ�ld�r. Sormak gerek�r; hukukçunun görev� ned�r?

Hukukçunun görev�, ez�len�n yanında olmaktır. Çıkar-menfaat �l�şk�s� �çer�s�ne Yüz yıllar önces�nde "terör" kavramı İzleyenler de hatırlayacaktır, İd�l Halk var mıymış acaba? Ve Ed�rne Barosuna g�rmemekt�r. Tar�h yazıcılığına soyunT�yatrosu olarak geçen sene �ç�nde, sormak �st�yorum terör ne demekt�r? mamaktır. "Şeyh Bedredd�n’den Berk�n Elvan'a Terör�st k�me den�r? Ed�rne Barosu Başkanı, oldu olacak Hak�kat Savaşı Sürüyor" oyununu sahneled�k. K�m�ler� "profesyonel 1 - Terör ned�r? "Yıldırma büyük korku, Bedredd�n hakkında suç duyurusunda oyuncular olmadan olmaz" k�m�ler� �se dehşet." bulunup, terör davası açtırsaymış. “bu şek�lde n�tel�kl� b�r �ş çıkmaz S�z Bedredd�n'e terör�st ded�n�z d�ye ortaya" ded�ler. Ama b�z devr�mc� 2- Terör�st k�md�r? "Korku verme, sanat yapıyorduk ve b�z�m �ç�n süreç dehşet salma, korkutma yoluyla sonuç Bedredd�n terör�st olmaz. Tar�h� değ�şt�remezs�n�z. Bedredd�n yüz yıllar daha zor olacaktı. almak �ç�n uğraşan kanun dışı b�r örgüt elemanı. (Parıltı Yayınları/Türk- önces�nde yaşamıştır. Anadolu halkına Yer� geld� salon vermed�ler. Yer� geld� çe sözlüğü) umut olmuş ve ortakça b�r yaşamı ver�len salonda ses ve ışık �ç�n rej� savunmuştur. Ondan sonrak� yaşanan odasını kullanmamıza �z�n ver�lmed�. Egemenler kend�ler�ne ve çıkarlarına Celal� �syanları, patrona Hal�l �syanı ve günümüze kadar yaşanan bütün Ama b�z yılmadan, usanmadan, halkın karşı olan her şey� "terör" ya da ayaklanmalara örnek olmuştur ve �ç�nden, profesyonel t�yatrocu "terör�st" olarak adlandırır. Terör olacaktır. olmayan �şç�, avukat, mühend�s vb. kavramı onların uluslararası alanda �nsanlarımızla b�r buçuk sene �çer�s�n- mücadele eden k�ş� ya da kurumlara de oyunumuzu çıkardık ve oynamaya karşı kullandıkları s�yas� yalan ve S�z �stesen�z de �steme sen�z de Ed�rne Şeyh Bedredd�n d�yarı olarak b�l�necek, başladık. demagoj�s�d�r. tanınacak ve var olacaktır. Yakın zamanda Ed�rne Beled�ye Egemenler �ç�n kend�ler� ve s�stemler� başkanı Ed�rne'de b�r meydana Şeyh �ç�n h�zmet edenler "vatansever" �lan Şeyh Bedredd�n k�md�r? Bedredd�n heykel� yaptırmak �stey�n- ed�l�rken, bu sömürü ve zulüm ce Ed�rne’de tartışmalar başladı. düzen�ne karşı çıkanlar "vatan ha�n�" Şeyh Bedredd�n 1359 yılında kadı b�r baba ve Hr�st�yan b�r annen�n çocuğu "terör�st" olarak göster�l�rler. Bu tartışmaların taraflarından b�r� olarak dünyaya gelm�şt�r. A�les�n�n

26


Bedredd�n de bunu kabul ett�. Kazasker; adalet s�stem�n�n başıydı. Bedredd�n bu görev� düşünceler�n� Bedredd�n Osmanlı sınırlarını aşan b�r çok daha fazla �nsana ulaştırmak ve onları egemenler�n sömürüsünden üne sah�p olmuştur. 1382'de Mısır'a kurtarmak �ç�n kabul etm�şt�. g�derek, Şeyh Ahlat� aracılığıyla tasavvufu ve batın�l�ğ�n der�nl�kler�n� Balkanlar ve Ege’de Bedredd�n, öğrenmeye başlar. Börklüce Mustafa, Torlak Kemal b�r araya gel�rler ve halka adalet ve Şeyh Ahlat�'n�n yanında kaldığı süreçte, kend�s�ne köle olarak ver�len ortakça yaşamı konuşurlar. Halkla olan b�rl�ktel�kte adalet ve ortak Caz�bey� eş� olarak kabul eder. yaşam şöyle anlatılmıştı. "Herkes Kend�s�n� ç�le odasına kapatır. Ç�le odasından çıktıktan sonra, bu zamana çalıştığı kadar hak edecek, k�mse yan gel�p yatmayacaktı. Herkes�n ürett�ğ� kadar olan bütün çalışmalarını, k�taplarını, her şey�n� N�l nehr�ne atar. kend�n�n olacak kazandıklarının Şeyh Ahlat�'n�n tal�matıyla Anadolu'ya heps�n� beylere vermek zorunda kalmayacaklardı" bu s�stemde. g�tme kararı alır. Yolculuk sırasında Börklüce Mustafa �le tanışır. Mehmet Çeleb� h�leyle ve kurnazlıkla Musa Çeleb�'y� yenm�ş onun topraklaBedredd�n'�n asıl amacı ortakça b�r rına da el koymuştu. Bedredd�n'�n yaşam kurab�lmekt�. Bu çalışmalar görev� de b�tm�şt�. Mehmet Çeleb� kapsamında Anadolu'yu karış karış Bedredd�n'den kurtulmak �stem�ş ama dolaştı. Bu süreçte b�rçok şeyle karşılaştı. T�mur'un huzuruna çıkarıldı. Bedredd�n d�n adamı olarak yarattığı D�n adamı olarak çok tanındığı �ç�n h�ç etk� Mehmet Çeleb�'y� onu asmaktan b�r pad�şah onu asamazdı. Yolculuğu- vazgeç�rm�şt�. Ancak onu İzn�k'e sürgüne gönderd�. na Torlakların başı Kemal Torlak’ı da katarak devam ett�. Osmanlı halka karşı zulmünü artırmış1402 yılında Yıldırım Beyazıt, Moğol- tı. Verg�lerde çoğalmıştı. Halkın canına tak ed�yordu. Bedredd�n lara (T�mur’a ) yen�ld� ve bu savaşta İzn�k'te ayaklanma örgütlemeye öldü. Üç oğlu arasında da �kt�dar savaşı başladı. “Fetret Devr�” den�len devam ed�yordu. Börklüce ve Torlak Kemal Ege ve Balkanlardak� çalışmalabu dönemde ülke üçe bölündü. rına adalet� ve ortakça yaşamı anlatmaya devam ed�yorlardı. Süleyman Çeleb�, T�mur tarafından, Rumel�'ye Beylerbey� olarak atandı. 1416 yılında Torlak Kemal ve Börklüce Mehmet Çeleb� Bursa ve Balıkes�r yöres�n�, Musa Çeleb� �se Balkanların Mustafa’yla beraber on b�nlerce b�r bölümünü egemenl�ğ� altına aldı. mür�d�yle "B�z buraya on b�nler, yüz Bu �kt�dar savaşları, halkın durumunu b�nler, m�lyonlar olalım d�ye geld�k" d�yerek ayaklanmayı başlattılar. daha fazla kötüleşt�rm�şt�r. Eş�tl�kç�-ortakçı b�r s�stem� Ege'de kurdular. Köylüler�n olduğu bu s�stem 1411'de Musa Çeleb�, Şeyh BedredOsmanlı'nın tüm gücüyle saldırıp d�n'e kazaskerl�k görev�n� tekl�f ett� n�tel�ğ� onun çok kültürlü b�r eğ�t�m almasını sağlamıştır.

katl�am yapmasıyla bastırıldı. Ve Osmanlı on b�nlerce �nsanı katlett�; Börklüce Mustafa çarmığa ger�lerek katled�ld�. Man�sa ve İzm�r ayaklanmasının katl�amla bastırılmasından sonra Bedredd�n Rumel� ayaklanmasının başına geçm�şt� ancak ayaklanma daha başlamadan h�leyle ve katl�amla bastırılacaktı. Del� ormanda Şeyh Bedredd�n canlı olarak yakalanmış, on b�nlerce mür�d� öldürülmüştür. Mehmet Çeleb� kadılarından fetva �ster. Kadılar Bedredd�n d�n adamı olduğu �ç�n fetva veremezler ve Bedredd�n kend� fetvasını kend� �mzalar. Ed�rne'n�n Serez çarşısında çırıl çıplak asılır. Şeyh Bedredd�n ayaklanması Anadolu'nun en öneml� ayaklanmasıdır. Önem�; Anadolu’ya yaydığı ortak-eş�tl�kç� f�k�rler� olmuştur. Sömürüye ve zulme karı ayaklanan halklara �lham kaynağı olmuştur. Bedredd�n türkülerle, öykülerle, ayaklanmalarla günümüze kadar yaşamıştır. Ve bundan sonra da yaşatılacaktır. Haz�ran ayaklanmasında da Bedredd�n'�n Hak�kat savaşının devamıdır. Hak�kat savaşı bu savaşın en küçüğü olan Berk�n Elvan'la devam etm�şt�r. Bu yüzden "Şeyh Bedredd�n'den Berk�n Elvana Hak�kat savaşı sürüyor" ve sürecekt�r.

Eren ODABAŞ

27


SANATTA HAK İHLALLERİ RAPORU - Mart 2017 Ülkede bir yandan referandum rüzgarı estiren iktidar, diğer yandan da sanat alanının canını yakıp hakkını ihlal etmeyi sürdürüyor. Mart ayında sanat insanları politik duruşlarından ötürü hapis cezaları aldılar. Devlet Tiyatrolarına son darbeyi indirmek üzere yeni planlar yapıldı. Kürt illerinde belediyelerin başına atanan kayyımlar sanat cinayetleri işlemeyi sürdürdüler. Ayın en dikkat çeken tepkilerinden biri de dizilere senaryo yazanlardan geldi. İşte Mart ayında sanat alanının başına gelen haller.

☛ 7 Haziran seçimleri öncesinde terör örgütü propagandası yaptığı iddiasıyla yargılanan müzik sanatçısı Pınar Aydınlar hakkında ‘terör örgütü propagandası yapmak’ iddiasıyla 2 yıl ay hapis cezasına hükmetti. Ancak bu ceza üzerinden indirim uygulayan mahkeme hükmü 2 yıl 1 aya düşürdü. Avukatları, kararı temyiz edeceklerini açıkladılar. ☛ Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın hayatını konu aldığı söylenen “Reis” adlı filmin yönetmeni Hüdaverdi Yavuz, çekim sürecinde yaşanan tatsızlıklar nedeniyle filmin galasına katılmadı ve gerekçelerini şöyle sıraladı: “Kıbrıs’ta çekimlere başlamıştık. Ekibin haftalıkları ödenmedi. Kıbrıs çekim programının bir kısmı tamamlanmadan İstanbul’a dönme kararı alındı ve hiçbir gerekçe gösterilmeden 70 gün çekimlere ara

28

verildi. Bu arada yapım sorumluları yeniden değişti. Sonra onlar da kovuldu. Yapıma dair yapabildiği sadece finans sağlamak olan kişi filmi bitirmem için ricada bulundu. Belki artık sorun yaşamayız düşüncesiyle ekibi yeniden toparladım. Tabi kötü muamele görmeleri nedeniyle kimileri gelmedi, onları yenileriyle takviye etmek zorunda kaldım. Ekibe ödemeyle ilgili yeni sözler verildi ama yine maalesef tutulmadı, benim alacağımı ödediler, filme döndüm, ekip ise sendika avukatı vasıtasıyla yasal yollardan hak arama yoluna gitti. İşi bırakıp kaçmadım, işimiz namusumuzdur deyip filmi tamamladım. Bu kadar özveri göstererek bitirdiğim bir işte bir teşekkürü bile bana çok gördüler. Bunca yapılan şey olmamış gibi, birilerinin hakkı yenmemiş, hakarete uğramamış gibi sağda solda gülen bir suratla poz vermek ağrıma gideceği için PR

çalışmalarına ve galaya katılmıyorum.” ☛ Milli Eğitim Bakanlığı askıya çıkarttığı ortaöğretim müzik dersi taslağından dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say'ın adını çıkardı. İzmir Milletvekili Zeynep Altıok, bunu meclis gündemine taşıdı. Fazıl Say ise konuya ilişkin bir açıklama yaptı: “Bana Milli Eğitim Bakanlığı Müfredatından çıkarılmam soruluyor, pek çok dostum bu duruma çok üzüldüğünü sayfama yazmış. Yani dostlar, üzülecek bir durum yok. Müfredat sadece okul değildir. Müfredat gönüllerde olan bir şeydir. Müfredat anne ve babanızdır, sizi özgür bir birey olarak topluma kazandırmaya çalışan. Size kitap veya müzik tavsiye edebilen aydın dostlarınızdır. Bu ülkede nice nice değerli sanatçı, aydın, hapisler yattı, öldürüldü, sürüldü, kovuldu. Bir sanatçı müfredattan korkmaz. Müfredat nedir ki? Bir sanatçı


büyük şairimizin, 2002 Mayıs ayında Diyarbakır Sur’da yaptırılan büstünün tahrip edilmesiyle başladı.” Şairin oğlu Heykeltıraş Filinta Önal tarafın☛ Asıl adı Gökhan Sevinç olan ve halk dan 2002 yılında yapılan büst, surların arasında Aram Serhad olarak bilinen hemen dışında, tek kapı ile çift kapının arasındaki yeşil alanda Kürt sanatçı, “terör propagandası yaptığı” iddiasıyla tutuklandı. Serhad, bulunuyordu. Elazığ'ın Kovancılar ilçesinde bir mitingde verdiği konser sırasında ☛ Müzik sanatçısı Atilla Taş hakkında, açılan Abdullah Öcalan posteri, 2014 yılında attığı “Edison bu günleri "Rojava'da insanlık katlediliyor" ve görse, ampülü icat etmezdi” şeklinde"Anadilde eğitim haktır" pankartları nedeniyle "terör örgütü propagandası ki twitter paylaşımı nedeniyle 15 yıla kadar hapis cezası isteniyor. “15 yapmak" iddiasıyla 6 Mart Pazartesi Temmuz Darbe Girişimi” sonrası günü gözaltına alınmıştı. Serhad, 2 gün boyunca İstanbul Büyükçekmece başlatılan operasyonlar kapsamında İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde tutulduk- ‘FETÖ’ iddiasıyla tutuklanan sanatçı Atilla Taş, ‘silahlı terör örgütü üyeliği’ tan sonra Elazığ emniyetine sevk suçlamasıyla yargılandı, kabul edilen edilmişti. 2 gün boyunca Elazığ’da iddianameye göre Atilla Taş bu gözaltında kalan Serhad, Elazığ 1. Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edilerek paylaşımı ile ‘hükümet aleyhinde kamuoyu oluşturmak’ suçunu işlemiş. tutuklandı. yaratamamaktan, üretememekten korkar.”

☛ Kapatılan Özgür Gündem gazetesinde Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği yapan tiyatro sanatçısı Jülide Kural ile Özgür Gündem yazarı İlham Bakır'ın yargılandığı davaya bakan savcı, Kural'ın “terör örgütü propagandası” yaptığı gerekçesiyle 10,5 yıla kadar hapsini istedi. Bakır'a biçilen ceza ise 7,5 yıl hapis. Mahkeme, Jülide Kural hakkında "terör örgütü propagandası yapmak" suçundan 1 yıl 3 ay hapis cezası verdi ve cezayı erteledi.

☛ Kızıltepe'de yapılan Newroz'da söylediği şarkılar gerekçe gösterilerek gözaltına alınan Koma Denge Amara solisti Abdullah Ayav, söylediği şarkılar "örgüt propagandası" sayılarak tutuklandı ve Mardin E Tipi Kapalı Cezaevine götürüldü.

☛ Diyarbakır'da Sanat Sokağı‘nda müzik yapan grup polislerce engellenmek istendi. Yenişehir ilçesinin Ofis semtinde bulunan Sanat Sokağı’nda ☛ Kültür politikalarına yön verecek 3. gitarı ve kemanıyla ezgiler seslenMilli Kültür Şurası’nın sonuç raporuna diren bir grup genç, sokağa giren polisler tarafından “valilik izniniz yok” göre; devlet, şehir ve belediye denilerek engellemek istendi. tiyatroları, özel tiyatrolara benzetilerek özelleştirilecek. Karar uzun süre Polislerin engellemesine rağmen müzik dinleyen insanların sahiplendiği rafta bekletiliyordu. Devlet Tiyatrogenç grup, ezgiler seslendirmeye larının ödeneklerinde 5 yıllık süre devam etti. içinde her yıl yüzde 20 oranında kısıtlamaya gidilecek bu kurumlar ‘devlet teşviki ve özel iyileştirmelerle’ ☛ Batman Belediyesi tarafından 2006 sivilleşecek. Bu kurumlarda çalışan yılında inşa edilen Yılmaz Güney çoğu sanatçı emekliliğe teşvik edilecek. Bundan böyle sahne sanat- Sineması’nın şaibeli bir yangında aldığı hasar sonrasında yıkımına ları repertuarında yerli ve yabancı başlandı. Geçtiğimiz aylarda şaibeli bir eser dengesi ‘milli değerler’ gözetilşekilde çıkan yangında kullanılamaz erek sağlanacak. Devlet orkeshale gelen Yılmaz Güney tralarının performansları da değerSineması’nda yıkım çalışmalarına lendirilecek. başlandı. 11 Eylül 2016 tarihinde belediyeye kayyım atanması sonrasın☛ Ahmed Arif’in Diyarbakır’da da sinemanın kapısına kilit vurulbulunan büstüne saldırı düzenlendi. muştu. Kentin en işlek noktasındaki Şairin büstü yerinden söküldü ve sinema salonunun ranta açılmasından kaidesine zarar verildi. PEN Türkiye endişe ediliyor. Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklama şöyle: “Şiirimizin asi kalemi Ahmed Arif’in 90. yaşını kutluyoruz. ☛ Diyarbakır’ın Yenişehir ilçesindeki Kutlama hazırlıkları, 1927 doğumlu

Mervani Parkı’nda bulunan ve Mervani tarihini anlatan kabartmalar kayyım talimatıyla kırıldı. Yenişehir Belediyesi tarafından 2012 yılında hizmete açılan parka verilen ‘Mervani’ ismi de Diyarbakır Valiliği tarafından kabul edilmemişti. Bunun üzerine belediye parka ‘Mervani’ isminin verilmek istendiğini ancak valiliğin bu ismi yasakladığına dair bir tabela asmıştı. Mervaniler, 983-1085 yılları arasında Diyarbakır ve çevresinde hüküm sürmüş bir Kürt hanedanlığıydı. ☛ Yerli dizilere senaryo yazan 97 yazarın yayınladığı protesto bildirisinde özetle şu görüşlere yer verildi: “Dünyanın hiçbir yerinde örneği olmayan, sadece hakkıyla üretme sürecini değil, izleme sürecini de imkansız kılan 120-150 dakikalık diziler yazmaktan dolayı şiddetli mutsuzluk içindeyiz. Şişirilmiş bölümler yazmaktan ötürü mutsuzuz. Her hafta 140 dakikalık metin üretmek için, hayatımızda başka hiçbir şey yapmaya fırsat vermeyecek şekilde çalışmaya mecbur olmaktan ötürü mutsuzuz. Yazdığımız dizilerin her bir bölümünün, yurt dışına satılırken üçe bölünmesi ve çarpı 3 bölüm para kazandırması uğruna, sinema dilinden uzak, günlük hayat ritminde akan senaryolar yazdığımız için mutsuzuz. Bu tempo yüzünden çok hızlı yıprandığımız, yıprandığımız için de, yapımcıların kolayca senarist değiştirebilme halinden ötürü mutsuzuz. Süreler yüzünden hikayelerimizi hızlı tükettiğimiz, sonrasında top çevirerek kendi hikaye ve karakterlerimize ihanet eder duruma düştüğümüz için mutsuzuz. Uzun süreler yüzünden hikayesini sezon finalinden önce tüketen, tükettiği için de sezon ortasında final yapan diziler ve işsiz kalan bütün dizi çalışanları adına mutsuzuz.” ☛ Tiyatro sanatçısı Nurseli İdiz, İstanbul'da polise mukavemet iddiasından hakkında açılan dava ile ilgili olarak İzmir'de gözaltına alındı, hakim önüne çıkarıldı ve daha sonra serbest bırakıldı. Mart ayında sanat alanının ortaya yansıyan hak ihlalleri bunlar. Sanat alanında herkes 16 Nisan referandumu sonrası gelecek büyük saldırıları bekliyor. Bakalım referandum sonrası sanat alanının başına ne çoraplar örülecek.

29


30


Durmak Bize Yakışmaz Dağlar kekik kokulu Her taşın altında genç fidanlar Tenler birbirine sokulu Öfkemi öfkenle buluştur Kavgamı sevdanla tutuştur Gözlerinle yak Kim takar sıcağı soğuğu ayazı Nazlı bir rüzgarda salınıyor bak Kırmızı üstüne sarıyla işlenmiş Umudun yıldızı Parmaklar tetikte Göz hedefte Bir sözümüz var bizden önce düşene Hesap mahşere kalmaz Çağrısı var dağların Durmak bize yakışmaz Sokaklar kan Barut gözyaşı Bolca benzin yanık yağ Kimisi yaşarken ölü Direnen ölüyken bile sağ Kirletirken evini galoşsuz ayaklarıyla Soysuzun itin dölü Ekmeğin çalınırken Evin yıkılırken Gözün çıkarılırken uğursuz parmaklarıyla Ne duruyorsun kuşan öfkeni Bırak geride kalanlar Gebersinler korkularıyla Korkunun ecele faydası olmaz Çağrısı var kavganın Durmak bize yakışmaz Muzaffer Gezer

31


selma’ya kavuşmak papatyalar gözler�m etrafı seyred�yor. Mayıs’ın canlılığı sarmış etrafı görsen nasıl güzel. Görüyorsun gerç�. Ş�md� ben�m gözler�mle görüyorsun memleket�n�n güzell�ğ�n�.

sevd�n? Nasıl öfke doldun? Nasıl d�rend�n? Ş�md� dört duvar arasında daha kolay ver�yorum soruların cevabını. Sen�n ateş� harladığın yerde, o ateşle ver�yorum soruların cevabını. İnsan nasıl sever can yoldaşını, o sevg� İşte geld�k köye. Nasıl heyecanlıyım nasıl d�renme gücü olur? Can yoldaşlab�lsen. Yılların hasret� d�necek az rından ayrılınca, zulüm görünce nasıl sonra, nasıl heyecanlı olmam ben? yakar ateşler�? Ş�md� dört duvar Yıllardır okudum, d�nled�m, �şte ş�md� arasında daha �y� ver�yorum cevapları. buluşacağız. Zulüm varsa d�ren�ş de vardır elbet. Eve g�rd�k. Beyaz saçlı güzel ana, Kâh alevler �ç�nde feda eylem�d�r sen�n anan-b�z�m anamız karşıladı b�z�. d�ren�ş, kâh tutuşturulan koğuşlar, Sana sarılır g�b� sardı, kucakladı. hücreler, haykıran sloganlar... Zulüm Sabırsızız sana kavuşmak �ç�n “hemen varsa d�ren�ş de vardır! g�del�m ana” d�yoruz ve düşüyoruz yola. B�raz yürümem�z gerek sana Sen�n beden�n� tutuşturarak d�rend�ğ�n varmamız �ç�n. Yürürken sen�n tecr�te karşı, senden m�ras kalan ateşle gözler�nle bakıyorum y�ne köye. tutuşturduk hücrey�. Sank� alevler Yeş�l tepeler�n arasından kıvrımlı Çocukluğunda buralarda oynadın �ç�nde bakıyordun b�ze, en canlı hal�nle yolları �zleyerek �lerl�yoruz. Tepeler değ�l m�? karşımızdaydın. D�ren�ş alevler� y�ne çıplak, ağaç yok ama yeş�l. Aylardan Ve �şte geld�k sana. Yılların hasret� b�rleşt�rd� b�z�. İşte d�ren�şte kavuştuk Mayıs... d�n�yor ş�md�. Öyle kucaklaşıyoruz y�ne yıllar sonra. sen�nle. Meğer köyün en güzel Mayıs’ın coşkusu vurmuş tepelere. tepes�ndeym�ş yer�n. Bütün köy, Ee k�m d�yecek sana ”öldü” d�ye ş�md�. Mayıs’ın canlılığı sarmış dört yanı. tepeler gözler�n�n önünde. Her yer� Yıllardır her yerde ben�mle, b�z�mles�n, Yeş�ller arasında renk renk, küçük �zl�yorsun. Nasıl da sevd�n burayı k�m yaşıyorsun �şte. En canlı hal�nle büyütüküçük ç�çekler... İlerlerken neler neler b�l�r? yorsun umudu. K�m “öldü” d�yeb�l�r geçm�yor k� aklımdan. En çok sen� sana. düşünüyorum. Sana varacak olmanın Papatyaları ver�yoruz sana, mutlusun! heyecanı var, yüreğ�m sığmıyor Ana da mutlu. “yavrumun bacıları, İşte ş�md� zulme karşı b�rl�kte d�ren�yoyer�ne. Sen� hep duydum, d�nled�m, yoldaşları geld� ş�md� çok mutlu” ruz. İşte ş�md� yan-yanayız. Bu dört okudum... anlamaya çalıştım. Nasıl dey�p duruyor ana. Gözler�nde sen�n duvar arasında sen� öldü, b�z� mahkum yaptın, nasıl dayandın? Hep düşünannen olmanın gururu, senden ayrı sananlar yanıldılar, yanılıyorlar. B�rl�kte, düm sen�. Gülüşün, o fotoğrafın öyle olmanın hüznü, yıların b�r�kt�rd�ğ� acı, en özgür hal�m�zle d�ren�yoruz. D�rencanlı gözümün önünde. Sank� sen�nle öfke, hasret... Anadolu kadını, y�ğ�t, d�kçe özgürleş�yoruz. �lerl�yoruz bu yolda. d�md�k duruyor karşında, karşımızda. Sen annenle gurur duyuyorsun K�m d�yeb�l�r sana “öldü” d�ye? İşte Kıvrıla kıvrıla �lerl�yor bu yol. Kaç kez b�l�yorum. ölümsüzlüğün adı olarak yaşıyorsun geçt�n acaba buradan? Geçerken, ben�m gözler�mde. Öğret�yorsun; etrafı �zlerken ne hayaller kurdun, ne Evet, yıllarca sen� d�nled�m, okudum d�renenler, haklı davada toprağa düşlere daldın, g�tt�n başka d�yarlara? ve ş�md� buluştuk Selma abla.... düşenler; halk �ç�n, yoldaş �ç�n ölenler Sen�n gözünle bakmaya çalışıyorum Mutluyum hem de nasıl? Yoldaşın ölümsüzleş�rler!... etrafa... canlı hal�nle gözler�m�n olarak yanına gelme coşkusundayım. önündes�n ş�md�. Mayıs canlılığındayım. Sen�nley�m Saygıyla anıyorum sen�, sen�n özgürlük Selma abla... ateş�n� harladığın yerden... İlerlerken yolda bembeyaz b�r tarla çıktı karşımıza. Nasıl mutluyum b�lsen. Ve aradan yıllar geçt�... Ş�md� bambaş- *** Bembeyaz b�r papatya tarlası. Bakmaka yerde, o güzel tepelerden, papat- Selma Kubat tecr�te karşı Büyük Ölüm ya doyamıyorum. Em�n�m sende ya tarlalarından, köyden çok uzaktaOrucu D�ren�ş�’nde ölüm orucu bakmaya doyamamıştın buraya. yım. Ama y�ne sen�nley�m. Hatta daha d�ren�şç�s�yken 1 Mayıs 2004’te feda Durup g�r�yoruz tarlanın �ç�ne. İşte en yakınım sana, sürekl� yan-yanayız. eylem�yle, beden�n� tutuşturarak şeh�t canlı hal�nle bu tarlanın tam ortasında B�rl�kte voltalıyoruz havalandırmada, düştü. Malatyalı olan Selma Kubat, beyaz papatyalara karışmış kızıl b�rl�kte büyütüyoruz özgürlüğü! d�ren�ş�n� ve eylem�n� Gebze Hap�shayazman, b�ze bakıyorsun öyle mutlu. nes�’nde gerçekleşt�rd�. Az kaldı kucaklaşacağız b�razdan. Yıllar sonra feda ateş�n� harmanladığın hap�shanede sen�nley�m. O ateş� Gebze Hap�shanes� Kucak kucak topladık papatyalardan nasıl yaktın, nasıl g�rd�n öbeğ�n �ç�ne, Özgür Tutsakları sana get�rmek �ç�n. Kucağımda nasıl yanarken h�ssetmed�n?... Nasıl

32


1 M AY I S 1 Mayıs "İşçinin emekçinin bayramı" Benim bayramım benim düğünüm benim son günüm Bir bayram günü "ayrılırım" Hep düğün bayram şenlikle geçerdi hayatım En çok bayramlarda coştu kanatlandı acıya kına yakmayız bayramda düğünde bir de ömrün son deminde mutluluktur kına murattır şendir gönlüm benim de Şen ola günleriniz diye yanıyorum 15 Nisan 2004 Selma Kubat

33


“Senin gözlerinden Bakıyoruz şimdi Hayata Önce evlatlarını Sonra düşüncelerini Sahiplenen bir babanın Onuruyla

ayın fotosu

34

Ve baba kimdir Derlerse O anıtın önünde Anıt gibi duran O beyaz sakallı O bilge insanı Gösteriyoruz Odur baba diye…”


Geleceğ�n� b�l�yordum… Savaşın en kanlı günler�nden b�r�yd�. Asker, en �y� arkadaşının az �lerde kanlar �ç�nde yere düştüğünü gördü. İnsanın başını b�r san�ye b�le s�per�n üzer�nde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Tam s�perden dışarı doğru b�r hamle yapacağı sırada, başka b�r arkadaşı onu omzundan tutarak tekrar �çer� çekt�. -Del�rd�n m� sen? G�tmeye değer m�? Baksana del�k deş�k olmuş. Büyük b�r �ht�malle ölmüştür. Artık onun �ç�n yapab�leceğ�n b�r şey yok. Boşuna kend� hayatını tehl�keye atma. Fakat asker onu d�nlemed� ve kend�s�n� s�perden dışarıya attı. İnanılması b�r muc�ze gerçekleşt�, asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa ger� döndü. B�rl�kte s�per�n �ç�ne yuvarlandılar. Fakat cesur asker yaralı arkadaşını kurtaramamıştı. S�perdek� d�ğer arkadaşı: -Sana değmez dem�şt�m. Hayatını boşu boşuna tehl�keye attın. -Değd�, ded�, gözler� dolarak, -Değd�… -Nasıl değd�? Bu adam ölmüş, görmüyor musun? -Y�ne de değd�. Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözler�n� duymak, dünyalara bedeld� ben�m �ç�m. Ve hıçkırarak arkadaşının son sözler�n� tekrarladı: -Geleceğ�n� b�l�yordum… Geleceğ�n� b�l�yordum… Güven vermek öneml�d�r. Güven duymak öneml�d�r. Duyulan güven� boşa çıkarmamak daha da öneml�d�r.

35


Robles’in “İsyan” Sorgulaması Sahnede Topluluk 45. Yılında politik tiyatronun izler bırakmış bir yazarı, Emmanuel Robles’in “Bir İsyancının Savunması” oyununu sergiliyor.

Yeryüzünün dört bir yanında insanların yaşadığı bin bir serüven var. Mutluluklar, sevinçler, coşkular var. Yaşanan acılar, baskılar var. İsyanlar var. Günümüzde bunların bir kısmını medyadan duyuyoruz izliyoruz. Medyanın anlatmadıklarını da, son on yılda yaşamımıza giren sosyal medyadan öğreniyoruz. Peki ya yaşananların ayrıntıları? Gerçeklerin ardındaki görünmeyen yanlar? İşte burada yazarlar devreye giriyor. Roman yazıyorlar, şiire döküyorlar, oyunlar, film senaryoları kaleme alıyorlar. Kimi zaman yaşananlar belleklerden silinip gitse de onlardan etkilenerek üretilen sanat yapıtları kâh kitap olarak, kâh şarkı olarak, kâh da bir tiyatro oyunu ya da film olarak karşımıza çıkıyor. Bunları izlerken dünyanın dört bir yanında insanların hiç bilmediğimiz mutluluklarına, sevinçlerine, acılarına, isyanlarına, kavgalarına tanık olup şaşıp kalıyoruz. İşin tuhaf yanı, bir zamanlar dünyanın bir ucunda yaşanan bir olayın benzerini de o anda bizzat yaşıyor olabiliyorsunuz. Ülkemizde tarifsiz acıların yaşandığı

36

günler katlanarak ilerliyor. Yüzbinlerce kişi işten atıldı ve atılmaya devam ediyor. Bir o kadar insan da tutuklandı ve yargılanıyor. Ülkenin güneydoğusundan gelen ölüm haberleri binlerle ifade ediliyor artık.

Robles’in oyunları son kırk yılda ülkemizde birçok sahnede perde açtı. Özellikle politik tiyatro yapan topluluklar, üniversite toplulukları onun “Özgürlüğün Bedeli” (Montserrat) oyununu çok değişik yorumlarla sergilediler. “Bir İsyancının Savunması” ise çok yaygın sahnelenmemiş, yine Ankara Birlik Tiyatrosu tarafından yıllar önce sahneye getirilmiş bir yapıt.

Ülkede bunca acı yaşanırken sahnelerimize bakıyoruz. Tiyatro halkın yaşadığı acılarla ne kadar ilgileniyor diye? Üç beş sahne dışında dişe değer bir sahneleme görmek mümkün değil.

Bir emperyalist güç, bazen yanı başında, bazen de kendisinden binlerce kilometre ötede bir ülkeyi, bir ulusu zapturapt altına alıyor. Onun tüm zenginliklerini yağmalıyor. Kendi Ülkemizde değişik dönemlerde politik kültürünü, dinini, eğitimini, adalet tiyatro yapan gruplar geldi sahneler- anlayışını, ona dayatıyor. imize. Birbirinden önemli ve görkemli Afrika’da, Asya’da Latin Amerika’da bu yapıtlar koydular ortaya. Ancak acıyı yaşamamış tek bir ulus yok gibi. 60’ların sonlarından başlayan bu dalga 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 Ulusların bu yaşadığı trajediyi anlatan kesintileriyle sönüp kayboluverdi. onlarca roman, tiyatro oyunu, film, dans gösterisi vardır. Bu yapıtları Bir de tüm baskı ve engellemelere okurken ya da izlerken korkunç bir karşın inatla üretip yürüyenler var. zulümle burun buruna gelirsiniz. Ankara Birlik Tiyatrosu da bu inat edenler içinde bir kar makinesi misali üretiyor, yol açıyor, umutla ilerliyor.

İkinci Dünya Paylaşım Savaşı’nda dünya çapında emperyalist ülkeler büyük yaralar aldılar. Dünyayı yağmalamak üzere giriştikleri savaş bir yanda 50 milyon insanın ölümüyle biterken öte yandan da onların ekonomilerini çökertti.

70’li yılların başında Adanalı genç oyuncuların heyecanıyla yakılan o ateş, iki binli yıllarda hala ışıl ışıl yanıyor. Topluluğun temeline taş koyanlardan Ender Yiğit hala sahnede. Ne yazık ki karşılıklı oynadığı 40’lı yılların ortasında Kuzey Afrika, Latin Amerika başta olmak üzere oyun arkadaşı Zeki Göker 11 yıldır dünyanın çeşitli ülkelerinde halklar aramızda değil.


emperyalist baskılara isyanlar başlattılar. “Bir İsyancının Savunması” da Uzakdoğu’da, Endonezya’da, Hollandalı emperyalistlere karşı bağımsızlık savaşı veren Endonezya Kurtuluş Savaşı’nı konu alıyor. Oyunun kahramanı Keller, bir Hollandalı. Ancak ülkesinin yaptığı zulme karşı çıkıyor. Endonezya’nın kurtuluşu için mücadele eden bir örgütlenmeden aldığı talimatla bir bombalama eylemi planlıyor. Ancak işler yolunda gitmiyor. Keller iki işçinin zarar görmemesi için bombayı etkisiz hale sahnelemenin etkisiyle izleyici önüne getiriyor. O sırada da yakalanıyor. konan sorunlar ve sorular karşısında Oyun Keller’in yargılanma sürecini ele zihinsel bir faaliyet içinde giriyor. alıyor. Keller’ı hem isyan ettiği sistem Göker’in oyuncu yönetimindeki dengeli tutumu bizi tiyatral bir hem de arkadaşları yargılıyor. büyülenme yerine ciddi bir Robles’in oyunu polisiye bir çerçeve- tartışmanın içine çekiyor. 70’li yıllarda tiyatromuza bulaşan izleyiciyi nin dar kalıpları arasına sıkışmıyor. yönlendirme adına yapılan kimi Aksine geçtiğimiz yüzyıl yaygın bir karakterleri abartılı oynatma, biçimde tartışılan eylem, hedef, karikatürize etme tutumundan uzak, eylemin meşruluğu gibi önemli yalın, sorunu tartışan aynı zamanda konuları bir kez daha önümüze izleyiciye sanatsal tadı da sunan bir koyuyor. oyun var sahnede. Günümüzde de aynı sorular sıcaklığını Oyunu baştan sona sürükleyen koruyor. Hele ülkemizde, siyasi Hazelhoff ve Shultz karakterlerini iktidarın halka karşı politikalarının Ender Yiğit ve Özgür Efe Özyeşilpınar kurbanı onlan insanların dramı oynuyor. önümüzdeyken... Oyunu Gül Göker sahneliyor. Yönetmen, oyunu, -son yıllarda karşımıza sıkça çıkanartistik gösteriler, ışık ve teknik numaralar yerine sade bir dille sunuyor. Bu

dönüşme çizgisini başarıyla işliyor. Keller, politik yol arkadaşları ve yaşam arkadaşının yanı başında büyük bir yalnızlık içinde devinip duruyor. Dinçer bu büyük yalnızlığı trajikleştirmeden insani boyutlarıyla işliyor. Keller’ın hayat arkadaşı Kitty rolünde Bilge Can Göker var. Göker, oyunda kocasını anlama-anlamama ikilemindeki bir kadının çaresizliğini başarıyla oynuyor. Keller’in politik arkadaşları da var oyunda. Bunlardan biri Kajin diğeri Sederia. Ortak bir ideal için çarpışan ancak kimi zaman birbirini duymayan, anlamayan karakterleri yan yana getirmiştir Robles.

İki farklı sorgucu var sahnede. Bunlardan biri, var olan düzenin hukuk kurallarının işlemesi için çabalarken, diğeri sorgucu kimliğini zaman zaman unutup bir cellat olmaya soyunuyor.

Kajin’i Serkan Çetinkaya, Sederia’yı Ceren Hacımuratoğlu köşeli bir yorumla ele alıyorlar. İzleyici bu ikilinin arka öykülerini bilmediği için de kimi tutumlarını anlamakta güçlük çekiyor. Oyunlarında silahlı eylemleri örgütleyGöker rol dağılımı yaparken sahneler- en kişilerin dışa yönelik duruşlarıyla imizin iki deneyimli oyuncusuyla yola kendi dünyalarındaki şaşırtıcı ayrıntılar düşmüş. olabilse bu iki karakterin boyutları tek düzelikten kurtulabilir. Ender Yiğit, yarım asra varan sahne deneyimi ile Hazelhoof’u sahnede Dr. Van Rook rolünde Alinur Uğurpakbaşarıyla yorumluyor. Özellikle sağlık kan, Bekçi rolünde Hakkı Şahin ve sorunlarıyla görevi arasında sıkıştığı özellikle Van Oster’de Serhat Kurtay, anlardaki tutumu oldukça etkileyici. ayrıntılı oyunculuklarıyla oyunun bir başka rengini oluşturuyorlar. Özgür Efe Özyeşilpınar ise, duygularına engel olamayan bir sorgucu Ankara Birlik Tiyatrosu 45. Yılında, karakterini özenle işliyor. Ülkemtutarlı duruşuyla, politik tiyatronun izde karşımıza çıkan, devlet nitelikli bir örneğini karşımıza koyuyor. görevlisi yerine cellat olmuş Topluluk, “Bir İsyancının Savunması” “kanun adam”larına göndermel- çalışmasıyla geçmiş yılları aşan bir er yaparak yorumluyor rolünü. yürüyüş içinde. Ümit Bülent Dinçer, “Keller” rolünde, sıradan bir insanın isyan ederek politik eylemciye

Mehmet ESATOĞLU

37


CESARET VE İNANCIN ÖYKÜSÜ Yönetmenliğini Dmitriy Maskhiev’in üstlendiği, 2015 yapımı bir Rus filmidir. Orijinal adı Battalion’dur. Kadınlardan oluşan bir TABUR’un cephede savaşını,

38

yaşanmış olaydan esinlenerek anlatmış bir yapımdır.

aranmaktadır. Kadınlardan oluşan bir tabur kurulması kararı işte bu çözüm arayışını bir sonucudur. Bu durum Çarlık rejimi yıkılıp devrim kıpırtıları askerler tarafından çok çabuk kabulleoluşmaya başlamıştır. 1917’de Birinci nilmemiştir. İtiraz edenler olmuştur. Paylaşım Savaşında Almanya ile Savaşın artık sonlanmasını, Rus savaşan Rus ordusu dağılmış, yorgun- ordusunun geri çekilmesi gerektiğini luk ve yılgınlıktan askerler artık düşünen kişiler bu duruma olumsuz savaşmak istemeyecek duruma yaklaşmaktadır. gelmiştir. Ülkede büyük bir moral bozukluğu ve ekonomik sıkıntı Rus Ordusunda kurulan bu tabura yaşanmaktadır. Bu duruma çözüm katılan kadınlar ülkelerini işgal eden arayan Rus Ordu komutanları, orduya düşmana öfkelerini ve vatana olan moral ve güç vermek amacıyla sevgilerini göstermek için bu tabura kadınlardan oluşan bir tabur oluştur- katılırlar. Ama evlatlarını, babalarını, maya karar verirler. Ülkedeki her kardeşlerini ve kocalarını savaşa sosyal kesimden kadının katıldığı bu gönderen aileler bir de kızlarını tabur, askeri eğitime tabi tutulup göndermek istemezler. Kadınlara cepheye savaşa gönderilir. vazgeçmeleri için para teklifleri, yaşamak istedikleri hayatları Filmde ilk olarak ekonomik sıkıntının gerçekleştirmek için imkanlar önlerine yaşandığının ve paranın değerinin ne sürerler. Bütün bu süslü vazgeçirme kadar düştüğünden bahsedilir. çabalarına karşın, tabura katılmakta Askerlerin ön cephede savaştereddüt etmeyen kadınların bildikleri mak istememesi ve Almanlar bir gerçek vardır; o da vatanın kuşatma ile olan düşmanlığın altında olduğudur. Kadınların savaşma yerine onlardan kararları, feodal gözle bakılan, menfaat beklemeleri geleneksel varlığını sürdüren biri yer alır. Almanlar Rus olmanın dışında, önemli bir rol ordusunu isyan oynayarak, kendi kurtuluşları için etmeye teşvik mücadele etmeleri gerektiğinin eder. Bu durum ispatıdır adeta. geçici hükümetin başındaki Savaş koşulları zor olduğundan eğitim Alexander süreci de zor geçmektedir. Bochkavera Kerensky'i bu eğitimin verilmesine önderlik öfkelendirir. etmektedir. Tüm kadınların kendi Yeni çözüm güçlerini fark etmeleri için birçok yolları yöntem denemektedir. Kadınlar


arasında yoldaş sevgisini arttırmak ve birliğin bozulmasını önlemek adına belli durumlarda müdahale etmektedir. Bu durum onun bu birliğin başından alınmasına neden olur. Hatta neredeyse Bochkavera taburunun tasfiye edilmesine yol açacaktır. Fakat Bochkavera onlara verdiği emeğin en güzel şekilde karşılığını alır. Ve taburun başına yeniden geçer. Askeri birliğin komutanı bu duruma tek bir şartla izin verir. Bir sınava tabi tutulacaktır taburu. Ancak bu sınavı geçerlerse ön cepheye yollanıp askeri birliğe katılacaktır. Eğer sınavı geçemezlerse tabur feshedilecektir. Tek bir kişinin başarısız olması demek sınavı kazanamamak demektir.

yoldaşlarına olan güvenleri… İki Alman askeri ile karşı karşıya gelirler. Sınav başlar. Eğitimde öğrendikleri Alman askerler ve kadınlar arasında her şeyi burada da göstermek isterler. geçen şu konuşma da film için Burada generalle taburdaki kadının önemlidir. arasında geçen konuşmanın ardından general taburun sınavı geçtiğini ve Alman askeri “Bizde sizler gibi askeriz. askeri birliğe katılabilmeleri için Biz kardeşiz. Savaşmak istemiyoruz.” yemin etmeleri gerektiğini söyler. Vera “’Bizim topraklarımızda olduğunuz sürece düşmanımızsınız.” Filmde geçen bu konuşma izleyiciye aslında şu mesajı vermektedir: Bir aylık bir sürenin ardından AlmanCepheye giden her asker düşmanın lar ilk olarak gaz bombaları atarak işgali altındaki topraklarını korumakla saldırıya başlarlar. Bu saldırıda görevlidir. Ancak askeri birlik bunun kayıpların ardından erkeklerden için mücadele etmemektedir. Ve oluşan askeri birlik; St. PetersBochkavera ve taburu bunun tam burg’dan gelen rütbeli askerlere, aksine savaşmak için oradadır. haklılıklarını kanıtlamak istiyordu. Askerler generallerin cepheye Artık savaşmak için hazır olan bu giremeyeceğini, sadece rütbesiz tabur, cephedeki sığınaklara askerlerin orada olabileceği koşulunu yerleşmiştir. Savaşmak için her şeyleri öne sürerler. Bunun ardından tüm vardır. Ellerinde silahları, yanlarında rütbeliler kadınların bulunduğu yere

geçmek için rütbelerini sökerler ve cepheye geçerler. Hiçbir koşulda savaşmaktan vazgeçilmemesi gerektiğini anlatan generallerin bu tavrı erkeklerden oluşan askeri birlik için verilmesi gereken kararı olumlu yönde etkileyecektir. Ve savaş tüm sıcaklığıyla devam etmektedir… Çarlık döneminde kadın toplumda ve aile içinde her türlü haktan yoksundu. İktidar, din ve feodal baskı kadının hayatındaki yerini belirliyordu. Lenin, “Milyonlarca kadın bizimle birlikte olmaksızın, proletarya diktatörlüğünü yürütemeyiz, komünist inşaya girişemeyiz” diyerek kadının geleceğin inşasında yer almasının önemini vurgulamaktadır. Kadınların değersiz görüldüğü dönemlerde kadına olan güvenini ve kadınsız bir devrim mücadelesinin olamayacağını belirtir. Dünya tarihi boyunca devrimlere katılmış, bu uğurda hayatını vermiş, önemli roller üstlenmiş kadın savaşçılar vardır. Tüm bu kadınların güçlerini, coşkusunu hissedeceğimiz, gerçek bir olaydan esinlenilmiş Battalion’u izleyelim. Yönetmen: Dmitriy Maskhiev Yapım Yılı- Yeri :2015-Rusya Oyuncular: Lesya Andreeva, Mariya Antonova, Mariya Aronova, Nikolay Auzin, Marat Basharov

Hazal KARA

39


Halk Sanatçılığı'nın Alfabes� k�tabı çıktı. İk� c�lt hal�nde yayınlanan k�tap, onlarca yıllık b�r�k�m�yle Grup Yorum'un, Sanat Cephes�’n�n sanata ve hayata da�r düşünceler�n� öğreneceğ�z. Düzen sanatçıları halkın sorunlarıyla �lg�lenmezler. Onların derd�, makyajları, lüks arabaları ve göster�şl� kostümler�d�r. Konserlerden, d�z�lerden alacakları para bel�rler yaşamlarını. Hele kırmızı halının üzer�nde yürüdüler m�? Onlardan mutlu ve mesut yoktur. Yalnız o şatafatlı yaşamlarının arkasında yalnızlık, kıskançlık, hasetl�k vardır. Halkın sanatçıları öyle değ�ld�r, Halk Sanatçılığının Alfabes� Anadolu'muzun b�n yıllık tar�h�n�n öğrett�kler�yle, Sanat Cephes�'n�n halkımızla b�rl�kte verd�ğ� kavgayı anlatıyor. B�ze yepyen� b�r bakış açısı kazandırıyor. Okumalıyız k�, düzen�n sanatına karşı, düzen�n yoz kültürüne karşı, halkın kültürünü ve sanatını öğrenel�m. B�r�nc� k�tap, Sanatçıyız B�z alt başlığıyla yayınlandı. B�tmez tükenmez halkın b�r�k�m�d�r sanatımızın kaynağı. Sanatta ustalığı öğreneceğ�z. Halkımız �ç�n değ�l, ödül kazanmak �ç�n f�lm çeken yönetmenlere eleşt�r�ler�m�z� okuyacaksınız. Batıyı körü körüne �zleyen aydınlarımıza, sanatçılarımıza yönel�k eleşt�r�ler� okuyacağız. Şarkılarımız rüzgara çıkmalıdır d�yen Nazım H�kmet’�n bugünle bağını kuracağız. Bugün de boya sandıklarını dev�r�p üzer�ne çıkıp şarkı söyleyeceğ�z. Meydanları dolduracak, çatıları, balkonları, damları konser alanlarına çev�receğ�z. Halkımızın referandumla aldatılmasına karşı, halkımıza güç vereceğ�z. Halk Sanatçılığının Alfabes�'n� okumalıyız k�, geçm�ş�n m�rasını öğrenmen�n

40

den, Nazım H�kmetlere kadar, P�r Sultanlardan, Ruh� Sulara kadar olgunlaşan, gel�şen halkın aydını kavramı artık Grup önem�n� kavrayalım. Halk çocuklarımı- Yorum’da canlı b�r şek�lde hayat zın, halkın sanatçısı olması �ç�n var bulmuştur. Ve hızla gel�ş�yor, büyüyor gücümüzle çalışmamız gerekt�ğ�n� halkın sanatçıları.Konserlerde uyulması kavrayalım. Halkın sanatçısı olmak gereken kulallardan, kılık kıyafete ulaşılmaz b�r hedef değ�ld�r. Bütün kadar b�rçok konuda b�r �ç d�s�pl�n halkımızın gerekl� emeğ� harcarsa, oluşturmayı amaçlıyor Sanat Cephes�. beste yapab�leceğ�n�, türkü söyleyeb�leceğ�n� öğrenmek �ç�n okumalıyız. Kend�m�ze güven duygumuzu büyütHalkımızı aşağılayan düzen�n yoz mek �ç�n okumalıyız, zorluklar karşısınkültürüne karşı sağlam, sıkı durmak da yılmamak �ç�n, yıkılmamak �ç�n �ç�n okumalıyız. 550 sayfalık b�r�nc� okumalıyız. Sanat Cephes�'n�n tüzüğü k�tapta kısa kısa yazılarla halkın ülkem�z�n b�rçok yer�ndek� halk sanatının önem�n� kavrayacağız. korolarına, halkın sanatçısı olmak Halkın sanatını yapmanın zorunlulu�steyen �nsanlarımıza yol gösterecekt�r. ğunu kavrayacağız. Grup Yorum'a sık sorulan soruları da k�tapta bulacağız. Sanatın tarafsız İk�nc k�tap Grup Yorum'un b�r�kt�rd�ğ� olduğunu �dd�a eden sanatçılara karşı, yazıları, konuşmalarından derlend�. Grup Yorum ne d�yor? Okuyup öğreneSanatın doğuşu, b�r mücadele alanı ceğ�z. Sanattan, ulusal sorunlara kadar olarak sanatın yer�n� okuyoruz �k�nc� çok gen�ş b�r yelpazes� var soruların. k�tapta. Bölüm bölüm başlıklar altında Alkollü �çk� �ç�lmes�ne karşı düşünces�n� toplanmış yazılar. İk�nc� bölüm başlığı de öğrneceğ�z, Kürt sorunu hakkındak� Sanat Cephes� Man�festosu; “Sanatçı- düşünceler�n� de öğreneceğ�z. ların sanatlarına s�lahlanmışçasına, s�lahlarına da sanatmışçasına sarılma- Sonuç olarak halk sanatçılığının ları gerek�r. Öncel�kle sanatla �lg�lealfabes� k�tabını okuyalım. Emperyal�znenler�n mutlaka okumasını tavs�ye me ve faş�zme karşı mücadelem�z ett�ğ�m�z b�r k�tap. Halk sanatçılarının �ç�nde sanat cephes�n�n önem�n� daha el�nde b�r man�festo olacaktır bu �y� kavrayacağız. Halk çocuklarını halkın k�tap. Romant�zm� de �ncel�yor, halkla sanatçısı yapmak �ç�n b�z� güçlend�realay edenler�n ac�zl�ğ�n� de göster�yor cekt�r. Sanatla �lg�lenenler�n okuması k�tap. Man�festo’da madde madde gerek�r, çünkü düzen�n yoz kültürüne, b�rçok konuyu �ncelem�ş. sanatına karşı halkın sanatçısı olmayı Sanat Cephes� �ç tüzüğü, bu konuda b�rçok yönüyle anlatmış. Halkımızın ülkem�zde yayınlamış sanırız tek okuması gerek�r, bütün sanatçılardan eserd�r. Ve hatta dünyada da b�r halkın sanatçısı olmalarını �stemek �ç�n örneğ�n� b�z göremed�k. Tek tek halk b�z� b�lg�lend�recekt�r. sanatçıları üretm�şler ve yaşam Tavır Yayınları'ndan çıkan k�tabı deney�mler�n� aktarmışlar. Ancak halk okuyalım, yaygın okunmasını sağlayasanatçılarının örgütlü b�r şek�lde, lım. oluşturduğu ve yayınladığı b�r tüzük görmed�k. Halkın aydını, halkın TAVIR sanatçısı olmanın kuralları yıllar �ç�nde oluşmuş, b�r�km�şt�r. Mahsun� Şer�fler-


İNSANLARI ÇOCUKLARA BÖLEN ÖFKE İnsanı çocuklara bölen öfke, çocuğu eşit kuşlara bölen, kuşu, küçük yumurtalara; yoksulun öfkesi bir zeytin taşır iki üzüme karşı. Ağacı yapraklara bölen öfke, yaprağı, eşit olmayan tomurcuklara bölen, tomurcuğu, görünmez gözeneklere; yoksulun öfkesi iki ırmak taşır bir çok denize karşı. İyiyi kuşkulara bölen öfke, kuşkuyu, benzer kavislere bölen, kavisi, umulmayan mezarlara; yoksulun öfkesi bir çelik taşır iki hançere karşı. Canı bedenlere bölen öfke, bedeni, benzersiz organlara bölen, organı, sekiz düşünceye; yoksulun öfkesi bir yanardağ ateşi taşır iki kratere karşı. César VALLEJO Çeviri : Ülkü TAMER

41


hücrede direniş ezgisi dağlara türkü

Projektör ışıklarının altında rüzgarla savrulan kar taneler�n� �zl�yordu.

hücrede de duyuyordu. Keşke yakalanmasaydı... Fakat oldu b�r defa, sızlanmanın faydası yok. B�z olmak Karla rüzgarın horonunu b�r hap�sha- her yerde güzel şey. Kemençe �ç�nde ne hücres�nden �zlemek... Ne tuhaf vın vın etmeye başlamıştı. B�r süre d�ye düşündü; b�r günde her şey daha dışarıyı �zled�. Tem�zlemek �ç�n değ�şm�şt�. İnce kr�stal taneler, yeş�l epey uğraştığı duvarlara göz gezd�rd� boyaları dökülmüş, kalın dem�r sonra. K�rden, s�garanın sararttığı parmaklıklara tutunmadan önce yüzünden utanmıyordu artık, gülüyorkend�s�n� selamlıyor g�b�yd�. İy�mserl�- du hatta... Boşuna gülme; öyle de ğ�ne gülümsed�. Haksız değ�ld�, böyle de yıkılacaksın. hücredeyd� ve �y�mserl�ğ�n� besleyecek h�ç b�r şey yoktu. Eşyalarını get�rd�ler; b�r zaman aralarında öylece d�k�l�p kaldı. Adım "B�z olmak �y� şey..." d�ye düşündü, atacak yer yoktu ama b�r yerden "İnsan öyleyse her zaman horon başlamalıydı. İç�nde vınlayan kementepeb�l�r, türkü söyleyeb�l�r..." Düğün- çeye uyup türküye başladı önce. Ses� lerde, ırkatlarda*, yayla şenl�kler�nde hücres�n�n duvarlarından sek�p başını, omuzlarını, kollarını sallaya havalandırmada yankılanıp çoğalıyor, sallaya saatlerce horon tepeb�l�rd�. özgürlüğe yüksel�p kayboluyordu Aynı dağlı enerj�s�n� ş�md� bu daracık Özlem�, öfkey�, umudu taşıyordu.

42

Ortalık toparlandığında kend�n� etrafa memnun�yetle bakarken yakaladı. "İy�" ded� kend� kend�ne "Bu sıkışıklıkta kırmadan dev�rmeden yerleşt�k." Çayı da demled� tamamdı artık... O sırada pencereden sesler duydu, açtı. Pencereler� aynı havalandırmaya bakan komşu hücreler olduğunu fark ett�: Her b�r�nden kend�s�ne seslen�l�yordu. Hoş gelm�şt�; k�md�, nerel�yd� yoksa s�yas� m�yd�; Anlamışlardı zaten... Soruları �çtenl�kle cevapladı. Penceren�n b�r�nden b�r ses; "Hemşerum az önce söyled�ğ�n o türküyü b�r daha dey�ver" ded�. D�ğerler� de bu �steğe katıldı. Türküye, sözler�ne ve kend� ses�ne övgüler gel�nce yen� tutsak mahcub�yetten kızardı ama daha kötüsü b�r daha söyleyecek


durumda olmamasıydı. Sözler, ezg� �ç�nden öyle gelm�ş ve g�tm�şt�. Penceredek�ler buna pek �nanmadılar ama ısrarları g�derek d�nd� ve yer�n� y�ne sohbet aldı. Tutsak kısa sürel� b�r hap�s cezası �ç�n tutuklandığını anlattı. Uzun zamandır f�rardaydı.

tanıştığı komşularıyla sohbet� de koyulttu. Özell�kle �k�s�yle. B�r� kend�s�ne "m�l�tan" d�ye h�tap eden ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü yaşlı b�r amcaydı d�ğer� çakır gözlü b�r del�kanlı. Onlarla pencere sohbetler� dışında notlarla da haberleş�yordu.

"Ab� cezası kısaymış yatıp çıksaymışsın Notlar, çay ve d�ğer karşılıklı �kramlar g�b�, üst kattan sarkıtılan pet ş�şeden keşke" ded� b�r�; yapılmış b�r sepetle g�d�p gel�yordu. "S�yas� oğlum o; onlarda tesl�m olmak Bazen kısa, bazen uzunca bu notlar hem �ht�yar, hem çakır gözlü �ç�n öyle yok öyle... Değ�l m� ab�? Anlatsana... öneml� oluyordu k� defalarca okuyor, Bu hergeleler mahkum görsün." her cümles�yle sarsılıyorlardı. Bunun böyle olduğunu kend� geçm�ş�nden �y� Epeyce sohbet ett�ler. Sonunda b�len "m�l�tan" h�ç süslemeden tutsak " arkadaşlar yarın devam anlaşılır sade cevaplar ver�yor, h�ç b�r eder�z, üşümüyel�m..." ded�. "Daha soruyu atlamıyordu. b�rkaç hafta buralardayım..." "Hayırdır ab� nereye, sonra nereye?" Dava arkadaşlarının, s�yas� tutsakların olduğu b�r hap�saneye sevk�n� �sted�ğ�n�, taleb� karşılanmazsa d�ren�şe başlayacağını anlattı. Adl� mahkumlar kend� aralarında b�r süre daha sohbet ett�ler. "Ne yapab�l�r k� tek başına?" "S�yas�lerde tek çok d�ye b�r şey yok. Tuttuklarını bırakmazlar. Ne ded� adam; kazanmak vak�t alab�l�r ama g�den vak�t olsun başımız d�k kalsın! sen de bu lafı üç gün düşün." "Valla öyle!" Günler geç�yordu. İlk b�r kaç günden sonra taleb�yle �lg�l� h�ç b�r gel�şme olmayınca kapıları dövmeye başlamıştı. Ancak o zaman �lg� gösterd� �dare. N�yetler� �se eylem� kırmaktı. Saldırdılar ama başaramadılar. Telk�nler başladı; sabırlı olmalıydı; ara ver�rse taleb� düşüneb�l�rlerd�; "d�rend� de kazandı" ded�rtmezlerd�; �nfazı yanarsa yazık olmayacak mıydı... Uzayıp g�d�yordu. "D�renmek hak ve görevd�r, onurdur, n�yet�n�z madem �y� taleb�m� karşılayın" cevabını alıyorlardı. En sonunda hap�sanen�n z�ndancıbaşısı �rades�n� bu davaya bağladı : "H�ç b�r yere g�tmeyecek, o hücrede tek başına yatacak. B�tt�!"

B�r gün notta şunları okudular : "... �nfazının yakılması mı? Evet olab�l�r. Zaten bunu çıtlatıp duruyorlar. En c�dd� kozları; Ben�m de o hesaba g�r�p sonunda vazgeçeceğ�m� düşünüyorlar. Ben de artık bunların yanlış düşünceler olduğunu gösterey�m d�yorum. Onları zahmetten kurtarıp �nfazımı kend�m yakayım. Ateş�nden onların da paçası tutuşsun. Tab�� s�z güzel�nden düşünmüyorsunuz; çıkayım g�dey�m sağolun. Ama çıksak da aynı. Memleket es�r ed�lm�ş. O yüzden �çer�y� dışarıyı ayırmıyoruz. Cephe her yerde kuruluyor. Zulmün karşısında halk... Saflar her yer de aynı. Bu zulüm, keyf�yet, hukuk tanımazlık; bu tecr�t �şkences�... Bunların sebeb� korkudur. Korku da düzen�n korkusu. Z�ndancılar düzen�n bas�t d�şler�nden �baret. Düzen �se b�l�yorsunuz s�z de, Amer�kan ve Avrupalı m�lyarderler�n, b�r de onlara memleket� karış karış satan �şb�rl�kç�, kodamanların düzen�. Hap�shaneler bu aşağılık düzene karşı koyanları ez�p yıldırmak �ç�n kullanılıyor. İşte �nfaz hesaplarıyla boynumuzu büktürme, tesl�m alma çabaları da ha bu kavganın devamı. Ben� yen�p sonuç alsalar, afer�n d�yecekler d�ye canları g�d�yor ama b�z hakkımızdan vazgeçmey�z. Sonuç alsa vazgeçsem daha da saldırır, b�t�rene kadar... Böyled�r bu �şler. Sonuç alamayacağını b�lmes� gerek�yor. Yoldaşlarım ben�m �k� gözümdür, el�m ayağımdır. K�taplarım, ekmek su g�b�d�r. Bana heps� yasak. Kend� yasalarında yok bu zulüm. B�z de buna tesl�m olmayız..."

Yaşlı amca �le del�kanlı notla gelen Fakat b�tm�yordu. Tek b�r k�ş�n�n sloganları ve dövdüğü kapı hap�shane- ada çaylarını yudumlayarak b�rb�rler�ne şöyle b�r bakıp, gözler�n� kıstılar. n�n havasını d�ren�şle doldurmaya yet�yordu. Yen� tutsak artık �y�ce

"Merak etme, öyle süzülme h�ç. Bu uşak �ş� b�l�yor." "Yok dayı ona değ�l kend�me acıdım b�raz. Del�kanlılığın k�tabını yazdık hesapta. Esas canı yakılacakları görmey�p o cah�ll�kle hep b�rb�r�m�z�n kafasını kırıp durmuşuz, yazık etm�ş�z.” "İy� afer�m. Anlamışsın b�r şeyler." "Değ�şt�m ben dayı. B�r daha tövbe..." Havalandırmada yankılanan türküye kulak ver�p durdular. Yaşlı amca "M�l�tan türküyü hatırladı, �şte o �lk akşam bunu söyled�yd�..." ded�. Sözler� anlamaya çalıştılar. Yüce dağlar dorukların kar mıdır sen�n Yalçın kayaların kartal yuvası Çoban ateş� koyaklarında Yoldaşı kucağın saklar mı sen�n Güzel dağlar pat�kanda k�m gezs�n Sen çağır k� dost türkünü söyles�n Bırak y�ğ�tler yamacına el vers�n Alınlarında yıldız, sarıp saklarsın dağlar Türkü b�tt�ğ�nde ortalığı b�r sess�zl�k kapladı. M�l�tan, ceb�nden çakmağı çıkardı. B�r el�nden d�ğer�ne b�r ağırlığı tartar g�b� gezd�rd�. Çaktı ve hücrey� yakmak �ç�n hazırladığı öbeğ� tutuşturdu. Havalandırma komşuları türkü ses�yle zaten pencerelere yanaşmışlardı. B�r anlık sess�zl�ğ� m�l�tanın hücre penceres�ndek� parlama ve havalandırmaya uzanan alev d�ller� eşl�k ett�. Beyaz, Gr� b�r dumanla kar taneler�n�n horonuna �s taneler� de katıldı. "Dayı, yaktı b�z�m m�l�tan hücrey�. Ona da b�r şey olmasın." "Merak etme, uşak �ş� b�l�yor ded�m sana." Del�kanlı karavanayı kaptığı g�b� kapıya koşup tüm gücüyyle vurmaya başladı. Heps� katıldılar. O gece zulmün boyaları döküldü, menteşeler� söküldü, duvarları kül olup havaya savruldu. *Irkat: İmece anlamına gelen Karaden�z'e özgü yöresel b�r sözcük.

Kırıkkale F T�p� Hap�shanes� Özgür Tursakları

43


.

.

HıKAYEMıZ:

güzeldir direnişte kadınlarımız Yed�ğ� dayaklar, sıradan b�r halden öte �şkenceye dönmüştü. B�r şeyler yapmalı, bu duruma son vermel�yd�. Beled�yen�n mahalle tems�lc�s� kadın, evler�ne gıda yardımı �ç�n geld�ğ�nde, sorunu açmış ama ondan da beklemed�ğ� b�r tepk�yle karşılaşmıştı. Yavuz ab�m�z �y�d�r, karı koca arasında olur böyle şeyler, dem�şt�. Artık çok korkuyor “b�r an gel�r, bu adam ben� öldürür” d�yordu. Ev� terk ett�kler� gün, sabah ve akşam öyle b�r dayak yed� k�, daha önce telev�zyonlar da görüp, ama üzer�nde h�ç düşünmed�ğ�, fırıncıların Esk�şeh�r'de sopalarla döverek öldürdükler� çocuk geld� aklına... Sürekl� ölümü düşünüyordu. “Ben de m� böyle ölücem? Öldüm mü ben? Ölmed�ysem ne zaman ölücem? Ölmek �ç�n daha ne kadar beklemek zorundayım” d�yordu...

d�nmes�yle otogarın üstünde oluşan gökkuşağını fark etmed�ler. Değnekç�n�n “Bursa 17.30.. Al�beyköy cep otogarı üzer�nden kalmasın” bağırtısını da duymadılar... Anne; şaşkınlıkla ben N�lgün, bu da kızım Sude. Bu hızlı tanışma sonrası N�lgün, uzun süre sonra �lk defa bu kadar key�flend�ğ�n� düşündü. Ayıp etmed�m �nşallah, Rojda d�ye �s�m m� olur derken. Olsun, kız alışkın demek k� h�ç sorun etmed�.

dokuz ve on numaralı koltuklarına oturdular. Rojda, on yed� ve on sek�z numaralı koltuk b�letler�n� kontrol ederken, Zeynep'e çıkıştı. Ya kızım, alt tarafı dört tane gazoz alıcan, b�r türlü gelm�yorsun. Otur ş�md� yer�ne, Sudelere sonra ver�r�z gazozlarını. N�lgün, b�r an önce otobüsün kalkması �ç�n dua ed�yor, Yavuz aklına geld�kçe soğuk terler döküyordu. Son yarım saat�n� geç�rd�kler� bu kalb� tertem�z çocukların, varlığından öyle etk�lend� H�ç sorun etmem�şt� Rojda. Yaşadığı k�, geçen onca yılı nasıl z�yan ett�k, d�ye süre göz önüne alınınca hayat kend�s�- düşündü. n� fazlasıyla olgunlaştırmıştı. Bursa �l�n�n tur�zm merkez� olan Uludağ'ın Yavuz, saat 11.00'de uyanıp, 12.30'a etekler�ndek� Telefer�k mahalles�nde kadar her zamank� g�b�, b�r el�nde dünyaya gelm�ş, okul hayatı boyunca kumandasıyla telev�zyon karşısında adı �le �lg�l� sıkıntıların üzer�nden güne başladı. N�lgün ve Sude'n�n evde gelmey� başarmıştı. Dem�n n�ye olmadıklarını uyandıktan b�r buçuk sürekl� gülüyordunuz, d�ye sorduğun- saat sonra, oda kapısı g�r�ş�ndek� yağlı da, b�r Rojda b�r Zeynep öyle sah�c� ekmek bıçağına ayağı takıldığında fark anlattılar k�, bu kez en çok gülen Sude edeb�ld�... Telev�zyondak� ses, “Ben�m *** Rojda "D�kkat ed�yor musun Zeynep, olmuştu. m�llet�m er ya da geç bu ha�nlere hak karşımızdak� anne �le kız devamlı b�ze ett�kler� cezayı ver�r” d�yordu. Göz bakıyorlar". Zeynep, "Evet ya, tam ben Zeynep, Sude'n�n kahkahalarına ona çukurlarında b�r�km�ş çapakları sarılarak eşl�k ed�p, “Bundan sonra sana d�yecekt�m. Sen benden daha s�lerken, odanın ışığıyla b�rl�kte Telefer�ğe her zaman bekler�z tamam kulaklarını da açarak, pür d�kkat fazla yaşayacaksın". Rojda "Öyle mı?” d�ye sorunca Sude "Ben korkarım telev�zyona odaklandı. Bakın m�llet�m, deme be kızım, eğer öleceksek ama" ded�. Zeynep, salondak� herke- esnafım gerekt�ğ�nde b�rer pol�st�r, beraber ölürüz. Sen kızın saçlarını görüyor musun, yağmurla ne güzel s�n duyduğu kahkasıyla ''O zaman sen askerd�r.... onları evler�nde zor tutuyogel ama mahallem�ze b�nme tamam kıvır kıvır olmuş." rum. Ga�pten gelen sesler değ�ld� mı?'' Saat 18.00'� gösterd�ğ�nde, duydukları... Karşısındak� b�zzat Rojda ve Zeynep, bu �k�l�n�n yanlarına yerler�m�ze oturalım sonra yer kend�s�ne; bak sana söylüyorum g�tmeye karar ver�rken, yağmurun değ�şt�r�r�z, ded�ler. N�lgün ve Sude, d�yerek bekled�ğ� �şaret� verm�şt�.

44


Hızlıca g�y�n�p Gültepe'de, aynı b�nada bulunan otobüs f�rmalarına tek tek N�lgün ve Sude'n�n Bursa'ya, b�let alıp almadıklarını sordu. G�tse g�tse oraya, ablasının yanına g�derd�... Haklı çıkınca key�flen�p �ştahı açılmıştı. Yarım ekmek tavuk döner �le ayrana �k� buçuk l�ra ver�p, umutsuzca yol �steyen ambulansın s�ren ses�ne aldırmadan, lokmaları m�deye �nd�rerek m�n�büs durağına geld�. Otobüs, ağır ağır önündek� d�ğer otobüsler�n peş�ne takılıp otogarın çıkışına geld�ğ�nde, dört kadın da b�rb�rler�ne yaslanarak uyumuştu. Otogara geld�kler�nde, otogar ve çevres�n�n, Sur�yel� sığınmacıların kurduğu yüzlerce derme çatma naylon çadırla �st�la ed�lm�ş olduğunu yolcuların uyanık olanları gördüler. Çocuk, kadın, yaşlı b�nlerce k�ş�n�n ortak h�kayes�, soğuk b�r mart geces�n� daha telaşla karşılamaya çalışıyordu. Çevreyolunu gösteren tabelaya kadar ayakları çıplak, yaşamları her türlü drama açık olanların görüntüler� sürdü.

otomat�k kapıdan çıkıp otobüse yöneld�. Sürekl� korkmuş olduğu bu hayatta, yerlerde sürünen gururunu kurtarması �ç�n, ruhunu k�raya verd�ğ� duygunun arzusuyla, merd�ven� çıkarak yer�nde olmayan şoförün koltuğundan da güç alarak �çer� baktı. N�lgün, otobüsün kapısından �çer� g�ren Yavuz'a, şeytanla b�r daha yatağa g�rmey� reddeder g�b� baktı. H�ç bu kadar korkmamışken, şu an k� kadar da cesaretl� olmamıştı. Karı koca kavgalarında, ev� terk eden kadının peş�nden g�den koca, ev�ne dönmes� çağrı yapardı. Oysa Yavuz, N�lgün ve Sude'n�n ev� terk ett�ğ�n� anladığı andan ber�, asla böyle düşünmem�ş, z�h�n dünyasında netleşen tek şey, ev� terk ederek �taatkarlığa başkaldıran N�lgün'e, hak ett�ğ� cezayı vermek olmuştu.

N�lgün kader�ne boyun eğm�yor ama ne yapacağını da b�lm�yor halde oturduğu yerden ''Eve dön Yavuz, bırak b�z�'' d�yeb�ld�. Otobüs şoförü, muav�n ve yolcuların neredeyse tamamı, Yavuz'un bel�nden çıkardığı yağlı ekmek bıçağını görünce, bağırtılar ve ağlama sesler� arasında b�rb�rleMuav�n on beş dak�ka mola süres� r�n� ezerces�ne otobüsten çıktılar. İzne b�t�m�nde herkes� zamanında araçta olsun d�ye anonsla uyarırken; N�lgün, çıkan asker, amatör b�r güreş kulübünün üç sporcusu, emekl� pol�s Sude'n�n kucağına düşmüş başını memuru ve eş� de otobüsü terk kaldırdı. Yavuz, otobüsün tek b�r edenler arasındaydı. Güvenl�kler�n�n manevrayla perondak� �k� ç�zg�yle �şaretlenm�ş yer�n� almasına mutluluk- sağlandığını düşündükler� mesafeden la baktı. Bu küçük otogarda yolcu asla otobüste olacakları merakla �zlemeye başladılar. Pol�s ve özel güvenl�ğe �nmez, �nse de son b�r kez tuvalet �ht�yacını karşılamak �ç�n �nerd�. B�rkaç haber ver�ld�ğ�nden, şu andak� tek problemler�, bu olayın b�r an evvel k�ş�den başka yen� yolcu yoktu. Onlarda da kab�ne koyacak eşya veya çözülüp, yolculuklarına geç kalmadan devam etmeler�yd�. çanta çıkmayınca, muav�n kapağı kapatırken Yavuz, son b�r gayretle Yavuz, el�ndek� bıçağın verd�ğ� güce yolcu salonuna koştu. öyles�ne kend�s�n� kaptırmıştı k�, büyük adam pozlarından kend�n� Gözü �le telev�zyonun ekranında sıyırıp, bu güne kadar asla sevg� saatlerd�r b�rb�r�ne benzer danslarla göstermed�ğ� kızı Sude'n�n ağlamasını neredeyse aynı şarkıları söyleyen göremed�. Göremed�ğ� b�r şey de, tüm �nsanları görünce öfkeden del�ye bu olanları o ana kadar soğukkanlılıkdöndü. Aradığını bulamayınca ne la N�lgünler�n �k� sıra arkasında yapacağını unutmuş b�r� g�b�, şaşkınoturarak �zleyen Rojda ve Zeynep't�. lıkla el�n� yüzünde ve vücudunda dolaştırdı. Kend�s�ne doğru yürüyen Rojda’nın, buğudan ıslanan cama özel güvenl�k görevl�s�, el�ndek� telefondan gözünü b�r an b�le ayırma- ç�zd�ğ� kalp şekl�n�n �ç�ne, Dayan dan yanından geç�p g�tm�şt�. Dışarda Berk�n yazısının akmaya başladığını gördüğü anla, Zeynep'�n yer�nden hava soğuk, kapalı ve karanlığa fırlaması b�r oldu. tamamen tesl�m olmak üzereyd�. Vücudunda dolaşan el�, arka tarafındak� gazete kağıdına sararak soktuğu Zeynep, Malatyalı b�r a�len�n şımartılmış beş çocuğundan en küçüğüydü. ekmek bıçağına değ�nce, yapacağı En büyük ab�s�, uzun yıllar CHP’de şey� hatırladı. s�yaset yaptığı �ç�n, zaman zaman Peron görevl�s� �çer� g�rerken, açılan karşı karşıya geld�kler�nde “şımarık

solcu, sen ne b�l�rs�n, b�z esk�den...” d�ye başlar, uzun uzun anlatırdı. Zeynep, kend�s�nden hayl� uzun Yavuz'un suratının ortasına, sıkıca tuttuğu poşet�n �ç�ndek� gazoz ş�şeler�yle öyle b�r vurdu k� Yavuz da, tıpkı börekç� g�b� bu beklemed�ğ� hamle karşısında sırt üstü yere uzandı. Kucağına düşen üç d�ş� �le b�rl�kte, Zeynep de hızını alamayarak üstüne kapaklanınca, ölüyorum d�ye ortalığı �nlett�. Öyles�ne acıklı bağırıyordu k�, yıllardır kend�s�nde gördüğü güç ve her şeye hak�m durumundan eser yoktu. Es�r olduğu duygu ve düşüncen�n kend�s�n� terk etmes�, yarısı kadar b�le etmeyen b�r kız çocuğunun cesaret�yle yerle b�r olmuştu. Bundan sonrak� sürec�n Yavuz'un yaşamında ne g�b� değ�ş�kl�kler yaptığı ş�md�l�k pek b�l�nm�yor. Zeynep �se adam yaralamaktan b�r buçuk sene boyunca Bursa, İstanbul arasında mek�k dokudu. Oysa Yavuz'un üstüne düşerken, sol çene altından kulağına kadar der�n b�r kes�kle yaralanmıştı. On günlük hastane macerasının ardından, b�r buçuk ay da Bakırköy Kadın Hap�shanes�’nde tutuklu kaldıktan sonra, ver�len ara kararla tahl�ye olup, cezası ertelend�. Pol�s�n, otobüste suç del�l� olarak nem�n buğusuyla akmaya başlayan Dayan Berk�n yazısını del�llend�rememes�nden dolayı, çok �sten�lmes�ne rağmen Rojda hakkında dava açılamadı. N�lgün ve Sude Bursa'ya, h�ç tanımadıkları Tayad’lı a�leler�n yardımıyla yerleşt�ler. N�lgün, y�ne tekst�l sektöründe b�r �şe g�rd� çalışıyor. Sude, Zeynep ve Rojda �le çok �y� dost ve arkadaş oldu. Sağlığı esk�s�nden çok �y� olmakla b�rl�kte, her koşulda hayata tutunmayı, güçlü olmayı, d�renmey� öğrenmes� en büyük kazancı oldu. Karla karışık yağmurun, Uludağ'ın etekler�ndek� Telefer�k mahalles�n�n, şehre yukardan bakan evler�n�n damlarına nazlanarak vurmasını aynı gece, dört kadın b�rden duydu...

Hüsey�n KILIÇ

45


HABERLER

Halit Akçatepe Hayatını Kaybetti Türk sinemasının emekçilerinden Halit Akçatepe, 79 yaşında hayatını kaybetti. Geçtiğimiz yıl rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan ve Aralık ayında kısmi felç geçiren Halit Akçatepe, İstanbul'da tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. 1972'te “Tatlı Dillim” filminde oynayan Akçatepe, 1963'te “Yasak”, “Gündoğarken”, “Semaya Baktım Seni Gördüm” filmlerini çekti. 1975'te "Hababam Sınıfı" adlı filmindeki "Güdük Necmi" tiplemesiyle gönüllere taht kurdu. Mahsun Kırmızıgül'ün Filmi, Bir İlçede Daha Yasaklandı Mahsun Kırmızıgül'ün “Vezir Parmağı” adlı filmi AKP'li Afyonkarahisar Sandıklı Belediyesi tarafından yasaklandı. Afyonkarahisar'da Sandıklı ilçe Belediye Başkanı AKP'li Mustafa Çöl, yönetmenliğini Mahsun Kırmızıgül'ün üstlendiği “Vezir Parmağ” adlı filmin gösterimine belediyeye ait sinema salonunda izin vermeyeceklerini söyledi. Tiyatro Sanatçısı Engin Cezzar Hayatını Kaybetti Emektar tiyatro sanatçısı Engin Cezzar'ın hayatını kaybettiği duyuruldu. Dormen Tiyatrosu, Devekuşu Kabare, İstanbul Devlet Tiyatrosu, Antalya Devlet Tiyatrosu gibi bir çok tiyatroda oyunculuk yapan Cezzar, 2011 yılında beri yatağa bağlı olarak yaşıyordu.

Emre Saltık Yaşamını Yitirdi Halk müziği sanatçısı Emre Saltık, 57 yaşında hayata gözlerini yumdu. Kalp krizi nedeniyle aramızdan ayrılan Saltık, sanat hayatı boyunca birçok albüm çıkardı. Yıllardır Arif Sağ Kültür Merkezi’nde eğitmenlik ve yöneticilik yapmaktaydı. Saltık, Büyükçekmece Cemevi’nde düzenlenen törenin ardından Güzelce Mezarlığı’na defnedildi. Ayberk Atilla Hayatını Kaybetti Geçtiğimiz günlerde kansere yakalanan ve tedavisine başlanan usta oyuncu Ayberk Atilla, 71 yaşında hayata veda etti. Usta oyuncu hastalık sonrası, "Moralimi bozmuyorum. Bu yaştan sonra su çiçeği çıkartacak halimiz yok." açıklamasını yapmıştı. Bir Demet Tiyatro’da Sulhi karakteriyle akıllarımıza kazınan Atilla, Üsküdar Kerem Yılmazer sahnesinde yapılan törenin ardından Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi.

Tayfun Talipoğlu Hayatını Kaybetti Gazeteci, televizyon programı yapımcısı Tayfun Talipoğlu, İzmir'de tedavi altına alındığı hastanede 55 yaşında hayatını kaybetti. Yaptığı Bam Teli adlı programla yıllarca Anadolu’yu gezen ve Anadolu halkını anlatan Talipoğlu, onurlu aydın duruşunu son anına kadar sürdürdü. En son “AKP’nin gücü Grup Yorum’a Yetmez” etkinlikleri kapsamında İdil Kültür Merkezi’nde düzenlenen söyleşiye katılan Talipoğlu’nun ardından Grup Yorum, Fosem taziye mesajı yayınladılar. Zeki Göker Tiyatro Ödülü'nün ilki Ender Yiğit'in oldu Ankara Birlik Tiyatrosu tarafından bu yıl verilmeye başlanan Zeki Göker Tiyatro Ödülü'nün ilkine "Zeki Göker'den kalan emaneti omuzlayıp politik tiyatroya olan inancı diri tuttuğu" gerekçesiyle tiyatrocu ödülü Ender Yiğit aldı.

46


İMBAT Direniş Belgeselinin İstanbul Galası Yapıldı 2014 yılı Mayıs'ın 13' ü Soma'da bir maden ocağında yaşanan patlamanın ardından 301 madenci hayatını kaybetti ve birçok madenci yaralandı. Maden İşçileri Soma katliamının ardından aynı katliamları yaşamamak için örgütlenmek gerektiğine karar verdiler ve Maden İşçileri Dayanışma ve Mücadele Derneğini kurdular.18 Aralık 2015'de çalıştıkları İmbat Madencilik dernek üyesi 5 işçiyle birlikte 32 işçiyi işten attı İmbat Direnişi işte o gün başladı. İmbat Direnişi 68 gün sürdü ve birçok zorluğa rağmen zaferle sonuçlandı. FOSEM, İmbat Direnişini anlatan bir belgesel yaptı. Bu belgeselin galası 8 Nisan Cumartesi günü İdil Kültür Merkezi’nde yapılan “AKP’nin Gücü Grup Yorum’a Yetmez’’ etkinliği kapsamında gerçekleştirildi. “İmbat Direnişi İstanbul Galası’na” 60 kişi katıldı. İmbat Direnişi ile ilgili söyleşinin ardından gösterime geçildi. Tavır Dergisi Okurlarıyla Çayan Mahallesi’nde Kahvaltı da Buluştu 9 Nisan Pazar günü Tavır Dergisi’nin düzenlediği ve Çayan Halk Meclisi’nin destek verdiği kahvaltı da Tavır Dergisi okurlarıyla buluştu. 25 kişinin katıldığı kahvaltı da, Tavır'ın önemi üzerine konuşmalar yapıldı. Emperyalizm sırf askeri gücüyle işgal etmiyor. Aynı zamanda finansman ettiği, sayısı milyonları bulan yayınlarıyla halkların beyinlerini yozlaştırarak işgal ediyor. Emperyalizmin milyonlarla ifade edilen yayınlarına karşılık kültür ve sanat alanında sadece Tavır Dergimiz var. Tavır Dergisi’nin yayını ve dağıtımının bu yanıyla çok önemli olduğu vurgulandı. Türkülerin ve marşların söylendiği etkinlik coşkuyla bitirildi.

Yaşar Kemal Kültür ve Sanat Festivali Osmaniye'de yapılacak. Festival kapsamında, programının ilk günü olan 20 Nisan’da “İlk ve Ortaokullar Arası ‘Yaşar Kemal’in ve Benim Çukurovam” konulu resim yarışmasının sergi açılışı yapılacak. 21 Nisan'da ise Nebil Özgentürk tarafından hazırlanan “Renklerle bir Yaşar Kemal Portresi” belgeselinin gösterimi yapılacak. Adnan Binyazar tarafından verilecek “Dede Korkut’tan Yaşar Kemal’e Ağıt Kültürü” konferansının ardından Yaşar Kemal Sempozyumu gerçekleştirilecek. Festival kapsamında Yaşar Kemal'in doğduğu Hemite Köyü'nde, şenlik alanındaki stantlarda yöresel ürünler sergisi, Karatepe Kilim atölyeleri ve ürünleri sergisi, ağaç oymacılığı, el sanatları sergileri düzenlenecek. Şenlik alanında kadın çiftçilerin çalışmalarından örnekler, cezaevi ürünleri sergileri, yöresel yemek çadırları, çocuklar için yüz boyama atölyeleri ve uçurtma şenliği de yer alacak. Müzik şöleninde, Mazlum Çimen, Nida Ateş ve Mehmet Seske’den Yaşar Kemal’in sevdiği türküler dinlenecek. Ardından halk oyunları gösterileri ve aşıklar atışması yapılacak.

Edison'lu ampul' tweeti delil sayıldı Atilla Taş'ın 2014 yılında attığı 'Edison'lu' tweeti iddianameye girdi. Taş'ın 15 yıl hapsi isteniyor. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası başlatılan operasyonlar kapsamında ‘FETÖ’ iddiasıyla tutuklanan sanatçı Atilla Taş, ‘silahlı terör örgütü üyeliği’ suçlamasıyla yargılanıyor. Atilla Taş hakkında hazırlanan iddianame geçtiğimiz günlerde mahkeme tarafından kabul edilmişti. Kabul edilen iddianamede Taş’ın “Edison bu günleri görse, ampülü icat etmezdi” paylaşımı ile ‘hükümet aleyhinde kamuoyu oluşturduğu” yer alıyor.

47


Grup Yorum İLLE KAVGA albümü çıkıyor! İki yıllık bir aranın ardından Grup yorum yeni bir albümle dinleyicileriyle buluşuyor. 21 parçadan oluşan albümün stüdyo kayıtları devam ediyor. Sanat Meclisi İşi Ekmeği Onuru için Direnenleri Ziyaret etti Aylardır Yüksel Caddesi’nde “İşimizi geri istiyoruz” diyerek direnen Nuriye Gülmen Ve Semih Özakça’yı ziyaret etti. Ziyarette direniş üzerine konuşmalar yapıldı. Daha sonra Erdal Bayrakoğlu ve Grup Yorum dinleti verdi.

Yılmaz Güney Sineması Yıkılıyor Batman Belediyesi tarafından inşa edilen Yılmaz Güney Sineması yangında aldığı hasar sonrasında yıkımına başlandı. Geçtiğimiz aylarda şaibeli bir şekilde çıkan yangında kullanılamaz hale gelen Yılmaz Güney Sineması’nda yıkım çalışmalarına başlandı. Batman Belediyesi tarafından 2006 yılında inşa edilen Yılmaz Güney Sineması, 11 Eylül 2016 tarihinde belediyeye kayyım atanması sonrasında kapısına kilit vurulmuştu. Şimdi ise sinemanın tadilata girilmesi yerine yıkıma başlandı. Tanrıça Demeter ve kızı Persephone’nin heykelinin yerine Osmanlı tuğrası İzmir’in Torbalı ilçesinin simgesi olan ve Atatürk Meydanı’nda bulunan tanrıça Demeter ve kızı Persephone’nin heykeli kaldırılarak yerine Osmanlı tuğrası anıtı dikildi.İzmir’in Torbalı ilçesinin en büyük meydanı olan Atatürk Meydanı’nda yıllardır yer alan tanrıça Demeter ve kızı Kore’nin (Persephone) heykeli, ilçenin 5.000 yıllık tarihini simgeliyordu. 1970’lerde Torbalı yakınlarındaki Metropolis Antik Kenti kazılarında bulunan ve Milattan Önce 2. yüzyıla ait heykelin orijinali İzmir Arkeoloji Müzesi’ne götürülmüş, bir kopyası da Torbalı Atatürk Meydanı’na dikilmişti. Torbalı’nın AKP’li Belediye Başkanı Adnan Yaşar Görmez, ilçenin simgesi haline gelen heykeli kaldırtarak, yerine metalden yapılmış Osmanlı tuğralı ay yıldız figürü diktirdi.

Sur'da katledilen eski Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi anısına fotoğraf sergisi açıldı. Diyarbakır Barosu, Avukatlar Günü dolayısıyla eski Baro Başkanları Tahir Elçi’nin insan hakları mücadelesini konu alan fotoğraf sergisi açtı. Elçi’nin baro başkanı olduğu dönemde verdiği insan hakları ve hukuk mücadelesini konu alan serginin açılışına Diyarbakır Baro Başkanı Ahmet Özmen, Baro Yönetim Kurulu üyeleri, avukat yanı sırada çok kişi katıldı. Ahmed Arif’in Diyarbakır’da bulunan büstüne saldırı! Şairin büstü yerinden söküldü ve kaidesine zarar verildi. 2002 yılında şairin oğlu heykel sanatçısı Filinta Önal tarafından yapılan ve üzerinde “Bir ben bileceğim oysa/ne afat sevdim/bir de ağzı var dili yok/Diyarbekir kalesi” yazılı olan büst, Diyarbakır’ın Yenişehir ilçesinde Sur dibindeki bir parkta yer alıyordu. Şairin oğlu Heykeltıraş Filinta Önal tarafından yapılan büst, surların hemen dışında, tek kapı ile çift kapının arasındaki yeşil alanda bulunuyordu. Belediye yetkilileri iki hafta önce büstü alıp giderken, ‘onarıp eski yerine yerleştireceğiz’ demişlerdir.

48


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.