Şubat-Mart 2017

Page 1



“ AKP’nin Gücü Grup Yorum’a Yetmez “ etkinlikleri ile dayanışmayı büyütüyoruz!



Sahibi Tavır Yayınları adına Bahar Kurt Sorumlu Yazı işleri Müdürü Yeliz Yılmaz Genel Yayın Yönetmeni Gamze Mimaroğlu Yayın Danışmanları Veysel Şahin Yazışma Adresi İstanbul Mahmut Şevket Paşa Mah. Mektep Sk. No: 4-B Okmeydanı - Şişli / İstanbul İletişim Tel: (212) 238 81 46 tavir2007@gmail.com www.tavirdergisi.org Ankara İdilcan Kültür Merkezi General Zeki Doğan Mah. İmam Alim Sultan Cad. No: 12/19 Mamak Tel: (312) 391 37 75 Hesap no (TL) 68-6634140 Selma ALTIN Garanti Bankası Galatasaray / İST

IÇINDEKILER SUBAT-MART 2017 . 3 4

Kızıldere Son Değil Kenan Doğan

26 “İlle Kavga” Üzerine

6

Damla Damla Bilinç

Hüseyin Şiirine Giriş 29 Hasan

8

Evet Mi Hayır Mı?

10

Geceden Beklenen Islık

12

Şener Şen Nerede?

35 Umudun Çocuklarına

14

Bilgehan’ca Oğuz Gün

38 Adaletin Gözleri

15

Şiir

40 Ayın Fotoğrafı

Fiyatı (DÖVİZ) Almanya: 5 Euro Fransa: 5 Euro Hollanda: 5 Euro Avusturya: 5 Euro İsviçre: 7,5 Frank İngiltere: 4 Sterlin

16

Hikayemiz

41

Posta Çeki Hesap No Selma ALTIN 515 72 82

18

Kar Altında Umut Işığı

Oyunları’na Karşı Direnmek Meşrudur 42 ‘Açlık

Abone Bedeli (Yıllık) 50 TL

Şiir

44

20

Kırıkkale F Tipi Hapishanesi Özgür Tutsaklar A. Yiğit Çetin

Çayan Güneş

Fazıl Aktaş

Muzaffer Gezer

Hüseyin Kılıç

Kırıkkale F Tipi Hapishanesi Özgür Tutsaklar Murat Günyel

21 22 Bir Adalet Risalesi Kırık Bir Sazım Ben Özgür Tutsaklar

Yayın Türü: Yerel Süreli

Kırıkkale F Tipi Hapishanesi Özgür Tutsaklar

Grup Yorum’a Özgürlük Komitesi

Hesap No (EURO) Selma ALTIN Garanti Bankası Galatasaray / İST

24 Ateş Sönmedi Yüreğimizde

Grup Yorum’a Özgürlük İstiyoruz

Berna Harman

Tavır

Bedrettin Cömert

32 Kadının Adı 34 Şiir

Çiğdem Türkmen

Hasan İzzettin Dinamo

Çiğdem Türkmen

Gürhan Torun

Okurdan

Mete Yılmazer

Bataklıklarda Işıklı Yollar Var Kırıkkale F Tipi Hapishanesi Özgür Tutsaklar

Tutsak 122 Fotoğrafçı 46 122 FOSEM

47 Haberler


MERHABA Bahar yavaş yavaş kend�n� h�ssett�rmeye başladı. Hava, su, toprak ısındı hayata yen�den canlılık geld�... Bugün dünden daha mutluyuz; aylardır tutsak olan Grup Yorum elemanlarını faş�zm�n z�ndanlarından aldık. Çalakalem hazırlanmış b�r �dd�anamen�n hükmü de bu kadar olurdu zaten. Onlar çıktı sabırsızlıkla bekl�yorlar �şlere atılmayı. Grup Yorum tutsakken devam eden albüm çalışmaları d�ğer sanatçı dostların da katılımıyla kollekt�f b�r çalışmaya döndü. “Albümün �sm� ned�r?” d�ye sorduk “İlle Kavga” ded�ler. Kavgada ısrar ve �natçılık... İlle Kavga üzer�ne daha gen�ş sohbet ett�k. Mart... Ne çok şey anlattık Mart ayında s�ze. Ve daha neler anlatılır. Yen� d�ren�ş tohumları ek�lmeye devam ed�yor. Ç�ğdemler boy atmaya başlıyor bu ayla b�rl�kte. Oradan uzanıyoruz, kadının emeğ�n�n en anlamlı gününe ve ardından kavgamızın küçük general� Berk�n’�m�zle b�rl�kte Gaz�’n�n bar�katlarında buluyoruz kend�m�z� ve Mart ayının on altısı Beyazıt’ta atıyor yüreğ�m�z. “B�z buraya dönmeye değ�l ölmeye geld�k” ş�arıyla, tesl�m olmamanın tar�h� yen�den yazılıyor bugün Ders�mlerde. Sanatın tüm alanları, faş�zm�n saldırı hedef�nde! Aralık sadece b�r ay adı mıdır? B�z�m �ç�n sadece ay adı değ�l hesap ayıdır. Aralık ded� B�lgehan kend�ne, 19 Aralık büyüttü onu. Samanlıkta telaş var y�ne... Yen� b�r referanduma hazırlanıyor ülkem�z, Evet m�? Hayır mı? OHAL, KHK, referandum... Zülüm yasal olunca zulüm olmaktan çıkmaz. Referandumun neler get�receğ� aş�kar... Kurtuluşun yolu Mah�rler’den B�lgehanlara eş�t özgür bağımsız b�r Türk�ye �ç�n savaşmaktan geçer. B�r sonrak� sayıda görüşmek üzere...

NOT:

Değerli okurlarımız Tavır’a göndermek istediğiniz her türlü çalışmalarınızı “okuryazar@tavirdergisi.org” adresine gönderebilirsiniz.

2


ÖZGÜRLÜK . . ISTIYORUZ bırakmadılar ve onlar da �mza kampanyamıza destek oldular. Çeş�tl� semtler�n meydanlarında (Kadıköy, Kartal, Gaz�, Okmeydanı...) Grup Yorum Gönüllüler� �mza föyler� �le dolaşırken, ‘’Grup Yorum’a b�r �mza da ben atmak �st�yorum, kalem vereb�l�r m�s�n�z?’’ d�yen halkımızın yoğun �lg�s�yle karşılaşıyorlar. “B�zler de b�r Aylardır da tutsak Grup Yorum! B�zler de şeyler yapmak �st�yoruz ama nasıl?” d�ye düşünen halkımızın kend� çabalarıyla halkın ve haklının türküler�n� söyleyen toplamış olduğu �mzaları b�zlere posta Grup Yorum’u sah�plenmekten asla vazgeçmed�k, vazgeçmeyeceğ�z. Umudu yoluyla göndermeler�, b�r halkın nasıl büyütmekten vazgeçmeyen Grup Yorum b�rl�k olduğunun da en büyük kanıtlarından b�r� olsa gerek. 21 Şubat gününe g�b�... Tutuklandıkları günden ber� çalışmalarımız tüm hızıyla devam ed�yor. kadar devam edecek olan �mza kampanOnlar özgürlükler�ne kavuşacakları güne yası föyler�n� 22 Şubat günü Ankara Adalet Bakanlığı’na götüreceğ�z. kadar da devam edeceğ�z. Grup Yorum üyeler� İnan Altın, Al� Aracı, Selma Altın, Hel�n Bölek, D�lan Poyraz, Sultan Gökçek ve Fırat Kıl; 18 Kasım 2016 günü İd�l Kültür Merkez�’ne yapılan baskında gözaltına alınıp, ardından keyf� b�r şek�lde - gömlek, çek�ç bulundurmak g�b� kom�k nedenlerle - tutuklandılar.

“Grup Yorum’a Özgürlük Kom�tes�” olarak başlatmış olduğumuz �mza, kurdela, mektup ve nöbet kampanyalarımız var. Grup Yorum’un tutuklandığı hafta İd�l Kültür Merkez� olarak S�bel Yalçın Parkı’nda b�r kahvaltı düzenled�k. B�ld�ğ�m�z, kullanab�leceğ�m�z tüm yöntemlerle ulaşacağız tutsak Yorumculara... Tüm dostlarımızla beraber kahvaltı sonrası toplu mektup yazdık. Böylel�kle mektup kampanyamızın �lk adımını da atmış olduk. Mektup kutuları oluşturup bu kutuları değ�ş�k bölgelere yaydık. G�tt�ğ�n�z herhang� b�r kafede otururken bu tür mektup kutularına rastlamanız mümkün. Mektup kampanyamıza yoğun b�r �lg� var; öyle k� aldığımız habere göre hap�shanedek� okuma kom�syonu çalışanlarını bıktıracak kadar yoğun... Okumalara yet�şem�yor ve çarey� “�adel� taahhütlü gelmeyen mektupları atmakta” bulmuşlar . Mektupları özgür tutsaklarımıza ulaştırmayarak �şler�n� haf�flet�yorlarmış. Ama b�zler yazmaktan, o soğuk hap�shanelere büyük a�lem�z�n sıcaklığını götürmekten asla vazgeçmed�k. Ş�md� ger�s�n� okuma kom�syonu düşünsün... İmza kampanyamızı ülke genel�ne yaymaya çalışırken elbette k� yurt dışındak� dostlarımız da b�zler� yalnız

Ve kurdela kampanyası... Kırmızı b�r kurdela bağlamak sanırız herkese �lg�nç gelm�şt�r �lk duyduğunda. Ama b�zler bunu sembol�k b�r şek�lde talebe dönüştürmey� başardık. Otobüste, metroda, evden çıkarken, belk� b�r araba camında belk� b�r yol kenarındak� dem�r üstünde... Velhasıl b�z�m kırmızı kurdelalar her yerde. Hatta Avustralya’ da b�r ağacın üstünde, Almanya’da b�r çocuk puset�nde... aklınıza geleb�lecek her köşede; Grup Yorum’a Özgürlük �ç�n b�r kurdela bağlanmış durumda. Halkımızın da desteğ� �le “kurdela kl�b�” çekt�k.

Şu an Çağlayan Adl�yes�’nde haftanın üç günü nöbete başladık, ta k� Grup Yorum serbest kalana dek sürecek bu adalet nöbet�... Anayasal hakkımızı kullanarak çıktığımız sokaklarda, b�zlere 5 dak�ka dah� tahammül edemeyen faş�zm �le karşı karşıya kalıyoruz. Gözaltı elbette kaçınılmaz oluyor bu noktada; b�zler susacak, s�necek �nsanlar değ�l�z. B�z k�; boyun eğmeyenler�n soyundan gelen, tar�h� d�ren�şlerle dolu olan b�r halkız... B�zler �mza, kurdela, mektup ve nöbet �le Grup Yorum’a Özgürlük kampanyamıza devam ederken, halkımız da çekt�kler� destek v�deolarını ve fotoğrafları b�zlere gönder�yorlar. K�lometrelerce uzaklarda da olsalar umudun türküler�n� haykırmaktan vazgeçmeyen halkımız, tüm varlığı �le yanımızdalar; hep b�rl�kte Grup Yorum’un yanındayız...

İd�l Kültür Merkez�’nde de “Akp’n�n Gücü Grup Yorum’a Yetmez” etk�nl�kler�ne başladık. İlk etk�nl�ğ�m�z; “‘Şa�rler�m�zle OHAL’de Sanat ve Edeb�yat Söyleş�s�”... Konuklarımız Ataol Behramoğlu, İbrah�m Karaca ve Mehmet Özer. Etk�nl�k programımız b�r sonrak� hafta Serhad Raşa konser� �le devam ett�. Üçüncü haftaya geld�ğ�m�zde sevg�l� Erdoğan Em�r b�zlerle oldu ve key�fl� b�r konser günü gerçekleşt�rd�k. Konserlere söyleş�m�zle ara verel�m �sted�k ve Ankara’da yüz günü aşkındır d�renen Nöbetler�m�z olmazsa olmazlarımızdır. İlk Nur�ye Gülmen ve halkın avukatı Barkın önce ses�m�z� Kandıra Hap�shanes� T�mt�k dördüncü hafta b�zlerle oldu. Her önünde duyurmaya başladık. 2 hafta üst cumartes� etk�nl�kler�m�ze devam edeceğ�z. üste Kandıra Hap�shanes� önünde nöbet tuttuk. Ne kadar tutab�ld�k d�ye soracak Bağımsızlık, demokras�, sosyal�zm mücadeolursanız eh �şte 5 dak�ka kadar... Neden les�n�n en ön saflarında savaşmaya, öncü m�? Faş�zm her yerde de ondan... Nöbet olmaya devam edecek olan Grup rotamızı Kadıköy Boğa Heykel�’ne Yorum’un her da�m yanında olacağız çünkü çev�rd�ğ�m�zde de sonuç değ�şmed�. Y�ne b�z halkız... faş�zm, y�ne saldırı, y�ne �şkence �le gözaltı... Aldırış etmey�z soğuk havaya, *1 Mart 2017’de Grup Yorum üyeler�n�n heps�n� umurumuzda olmaz yağmur-çamur... B�ze faş�zm�n hücreler�nden çek�p aldık. saldıranlar mı? Onlar korksun b�zden... Onlar b�l�r k�; b�r k�ş� de kalsak ger� adım GRUP YORUM’A ÖZGÜRLÜK atmayız... Bundandır korkuları. BüyüteceKOMİTESİ ğ�z korkularını.

3


30 Mart 1972 tar�h� b�r m�lattır. Kurtuluşun yolu, Kızıldere'de açık kes�n b�r man�festoya dönüştürülmüştür. Kızıldere, b�r kahramanlık destanıdır. Anadolu'nun kurtuluşu uğruna yazılmış b�r destan...

leh�ne çözmek �ç�n tezgahlandı.

B�r taşla b�r çok kuş vurulacaktı. Hem bu ülken�n kader�n�n s�lahlı mücadeleyle değ�şeceğ�n� savunarak adım atıp ç�zg�s�n�, �deoloj�s�n�, mücadele araç ve yöntemler�n� netleşt�rm�ş, Bu destandan çok korktu egemen g�tt�kçe daha çok taraftar kazanan ve sınıflar. Kızıldere adı, Mah�r adı, daha güçlü örgütlülükler oluşturan ol�garş�n�n "sakıncalılar" l�stes�ne devr�mc� hareket dağıtılacaktı; hem g�rd�. Bu d�ren�ş� tar�hten s�lemezlerd�. de bu hareket�n yükseltt�ğ� bağımsızYapab�lecekler� tek şey, unutturmaktı. lık ş�arının etk�s� altına g�rm�ş halk k�tleler� s�nd�r�lecekt�. K�tle örgütler� Unutturamadılar! B�nlerce çocuğa dağıtılacak, devlet mekan�zmaları Mah�r adı ver�ld� Anadolu'da. On �ç�nde hala var olan ant�-emperyal�st b�nler, yüz b�nler, Kızıldere Man�festo- kadrolar tem�zlenecekt�. Ayrıca su yolunda "Yolumuz Çayanların egemen sınıf �tt�fakı �ç�nde �şb�rl�kç� Yoludur" sloganlarıyla geçt�ler tekelc� burjuvaz�n�n hükümranlığı meydanları. pek�şt�r�lecek, kısacası egemenler �ç�n huzur ve �st�krar sağlanacaktı. Kızıldere adın ah�re kalsın Mah�r yoldaş şanın ah�re kalsın Korkulu b�r karanlık çöktü AnadoHalklar düşmanını sarsın kuşatsın lu'nun üzer�ne ve sürek avı başladı. Kızıldere sana b�z de gel�r�z Bağımsızlık, özgürlük, devr�m, kurtuMah�r yoldaş sana b�zde gel�r�z luş, halk d�yen ne kadar aydın, yazar, send�kacı, dernek yönet�c�s�, öğret�m 12 Mart cuntası; gün gün büyüyen üyes�, öğrenc� varsa gece vak�tler� devr�mc� mücadeley� boğup halk evler�nden alınıp götürülmeye muhalefet�n� s�nd�rmek ve ol�garş�n�n başlandı. Karanlık p�s dehl�zlerde �ç çel�şk�ler�n� tekelc� burjuvaz�n�n uzun, b�t�p tükenmez gecelere yayıldı

4

�şkenceler. Hap�shaneler dolduruldu. Pek çok �lde sıkıyönet�m �lan ed�lerek kentler, kasabalar, köyler b�rer açık hava hap�shanes�ne dönüştürüldü. N�hat Er�m başbakanlığındak� hükümet, tehd�tler�n� artırıp, ardından "Balyoz Harekatı"nı başlattı. Devr�mc�lere tesl�m ol çağrıları yapıldı. Meydanlarda "Aranıyor!" af�şler� vardı artık. Arananlar hakkında da vur emr�!.. Bu sürek avında s�lahlı mücadeley� savunan örgütlerden THKO'nun önderler� Den�z Gezm�ş, Hüsey�n İnan, Yusuf Aslan 16 Mart 1971'de kıra g�derken tutsak düştüler. “Adalılar” tereddüt yaşamadılar h�ç. Vuruşma zamanı laf değ�l s�lahlar konuşurdu. S�lahlarının kabzasına daha b�r sıkı sarıldılar. Cuntaya boyun eğmeyecekler, bağımsızlık mücadeles�ne d�z çöktürülemeyeceğ�n� göstereceklerd�. Savaş, devr�mc�ler�n fedakarlıkları �le yüksel�yordu. Geleceğe �nancı tükenmez kılan da bu feda ruhu, feda b�l�nc�yd�. İnsanlar vurulup düşüyorlar


ve ölümsüzleş�yorlardı. Onların bıraktıkları savaşma ve feda b�l�nc�n� yen� �nsanlar öğren�yor, bayrağı alıp daha �ler� taşıyorlardı. Pol�s tüm saldırganlığıyla, Mah�rler�n uğrayab�leceğ� her yer� basıyor, onlara yardım edeb�lecekler�nden kuşkulandıkları herkes� gözaltına alıyorlardı. Mah�rler bulunmalıydı mutlaka. Onların dışarıda olması umudun �çten �çe büyümes�yd� çünkü. 12 Mart Cuntası �ç�n açık b�r prest�j kaybıydı. Cephel�ler�n ne zaman nerey� vuracağını b�lememekse cunta yönet�m�nde b�r başka pan�k neden�yd�... Mah�rler� yok edemed�kler� sürece cunta asla başarı kazanamaz, terörü sonuçsuz kalırdı. THKP-C umut demekt�. Oysa faş�zm�n mezbahalarında umut ç�çekler�n�n yeşermes� yasaktı. Bütün ç�çekler soldurulmalıydı b�rer b�rer. Her yer gr�ye boyanmalı, güneş karartılmalıydı. Acele etmek zorundaydılar. Herkes�n aceles� vardı. Gün oluyor aynı günde b�r kaç ev değ�şt�r�yorlar; gün oluyor, en olmadık yerde kalıyorlardı. Onlar y�ne de kend�ler�n� düşünmüyor; Den�zler�n �damlarını nasıl engelleyeb�lecekler�ne kafa yoruyor, en etk�l� ve uygun eylem�n yollarını araştırıyor, güçler�n� b�r araya toplamaya çalışıyorlardı. Den�zler �ç�n alınacak tavır, devr�mc� mücadele �ç�n b�r köşe taşıydı. Den�zler�n şahsında aslında yok ed�lmek �stenen emperyal�zme karşı bağımsızlık savaşıydı. Devr�m�n prest�j�yd�. Ayrı örgütlerden olmaları h�çb�r şey� değ�şt�rm�yordu. Kend�ne "solcu" d�yen pek çok �nsanın dostlarına selam b�le vermed�ğ�, yolda karşılaştıklarında yollarını değ�şt�rd�ğ� o günlerde; Den�zler�n hayatlarını kurtarab�lmen�n tek yol, kend� hayatlarını savaşa sürmekt�. Ve öyle de yaptılar. Daha sonrasında da çok az görülen b�r devr�mc� b�rl�k ve dayanışma anlayışıydı bu. Kar yağıyor serpe serpe Kızıldere önün tepe Mah�r yoldaşın sözler� Kulaklara olsun küpe Yoldaşlarını b�rer b�rer kalb�ne gömer Mah�r. B�l�r k�, artık her attığı adım bu ülken�n kader�ne damgasını basacaktır. B�l�r k�, en çet�n kuşatmalar savaşarak yarılır. B�l�r k�; namusun, onurun, erdem�n ve devr�m�n k�tabında başlanan �ş� yarım bırakmak,

yorulmak, tereddüt etmek yoktur. Hem nasıl tereddüt ed�leb�l�r k�? ON'lar değ�l m�d�r, en sevd�kler�n� bu çok sevd�ğ� vatan topraklarına tohum g�b� saçan? ON'lar değ�l m�d�r, bu ülkeden �şgalc�ler�n ayak �zler� s�l�n�nceye kadar savaşmaya ant �çen? ON'lar gözler�n� budaktan es�rgemem�şt�r b�r kez b�le.

�p�yle hayatına son ver�lmek �sten�rse, bu İng�l�z ajanları da halkın devr�mc� öncüler�n�n, kurşunlarıyla yok olacaklardır.” Ger�llalar 28 Mart'ta Kızıldere Köyü muhtarının ev�ne ulaştılar. Saffet Alp, Sebahatt�n Kurt, Ömer Ayna, S�nan Kazım Özüdoğru b�r kaç gün önceden gelm�şlerd�.

Bütün saldırılara karşı d�md�k ayakta kalmış, boyun eğmem�ş, ger�lemem�şlerd�. Ya özgürlüğü kucaklayacaklar ya da bu topraklara bedenler�yle ekeceklerd� özgürlük tohumlarını. Dağlara doğru yol görünmüştü gayrı. Artık bütün yollar Karaden�z yollarına uzanıyordu.

29 Mart geces� saat 23:30... Kolluk güçler� Kızıldere Köyü'ne geld�ler. Gün 30 Mart'a devr�lm�şt�. Saat 05:00 c�varında �k� asker köy muhtarının ev�ne yaklaştılar. Ev, �k� katlı kerp�ç b�r evd�. Üst katta nöbette bekleyen ger�lla, askerler�n eve yaklaştığını gördü ve yoldaşlarına haber verd�. Üst kata çıkıp çatışmak �ç�n gerekl� hazırlıklarını Ş�md� sabırsızdılar Mah�rler... Den�zler tamamladılar. darağaçlarına her gün daha fazla yaklaşmaktaydılar çünkü. Sabırsızdı Leyla, Mah�r, Oğuz... Büyüdü Anadodüşman darağaçlarını kurmak ve lu’da... ON'ların bedenler�yle ekt�kler� Mah�r'ler� yok etmek �ç�n. Sabırsızlık özgürlük tohumlarıydılar. Bombalarla kervan olmuş Kızıldere'ye yürüyordu. yakılmış, yıkılmış sığınaklarından s�lahlarına toprağı kazarak ulaşan, Mah�r Çayan, C�han Alptek�n, Ömer yoldaşlarının hesabını sorduran Ayna makarna yüklü b�r kamyonun Mah�rler�n ekt�ğ� tohum oldular... kasasında Karaden�z'e doğru yola çıktılar. Kızıldere ş�md� Leyla’nın kararıdır... Bombardımandan yaralı ve olarak Takv�m 16 Mart'ı göster�yordu. 18 kurtulan Leyla, Mah�r, Oğuz ve B�lgeMart akşam üzer� Ünye'ye ulaştılar. han, Kızıldere'y� günümüze taşımıştırOradan Fatsa'nın Yapraklı Köyü'ndek� lar. Kızıldere'yle olan bağımızı güçlenMehmet Aksoy'un ev�ne geçt�ler. d�rm�şlerd�r . Aynı mayadan beslend�ler Mehmet Aksoy, Mah�r'e, Ankara'da Leyla, Mah�r, Oğuz ve B�lgehan... Mah�r kend�ler�ne yardım eden-etmeyen ve yoldaşları g�b� düşünüp savaştılar herkes�n gözaltına alındığını anlattı. aynı kararlılıkla... 3 s�lahsız ger�lla ne Operasyonlardan kurtulan kadro ve yapab�l�r, sorusuyla savaşma kararlılığısavaşçıların b�r kısmı Karaden�z'de nı sürdürdüler. Tıpkı Mah�rler g�b� feda buluşacaklardı. ruhunu kuşanmışlardı. Hedefler� vatanlarını emperyal�stlerden ve Bu arada Den�zler�n �dam kararları �şb�rl�kç�lerden kurtarmaktı, Mah�rler mecl�ste kabul ed�l�p onaylanmış, g�b�... dosya Cumhurbaşkanı’nın onayı �ç�n Cevdet Sunay'ın önüne konmuştu. B�r ON'lar g�b� bedenler�yle ekt�ler şeyler yapmak �ç�n bekleyecek b�r özgürlük tohumlarını... san�yeler� b�le yoktur artık. Megafonla seslend� korkunun ses�; Hedef, bu toprakları �şgal eden “Tesl�m olun!” Aldığı cevapla �rk�ld�: emperyal�stlerd�r. Ünye Radar "B�z buraya dönmeye değ�l, ölmeye Üssü'nde çalışan üç İng�l�z tekn�syen�- geld�k!" n� reh�n almaya karar ver�rler. Tesl�m alamadılar ON'ları... ON'lar b�r Mah�rler üç İng�l�z tekn�syen� kaçırdık- tohum g�b� vatan topraklarına saçıldıtan sonra "Türk�ye Cumhur�yet� lar. Ş�md� yen� Mah�rler ülken�n dört b�r Cumhurbaşkanlığı , Parlamentosu ve yanına ek�yor özgürlük tohumlarını. Hükümet�ne" �thafen b�r b�ld�r� postalarlar. “Türk�ye Cumhur�yet� Cumhurbaşkanlığı, parlamentosu ve hükümet�ne; 1972'n�n Türk�ye's�nde tek b�r yurtsever�n, öncü savaşçının ol�garş�n�n

Kenan DOĞAN

5


. . DAMLA DAMLA BILINÇ Haklılığın ve gerçeğ�n b�lg�s�ne sah�p halk her şey� s�lah yapar. "İk� sınıf vardır" der ustalar: “Burjuvaz� ve Proletarya”. Anadolu’da "zeng�n ve yoksul" d�ye tanımlar halkımız. Zeng�nler b�l�rler, neden ve nasıl zeng�n olduklarını. Yoksullar, "yoksuluz" der ama tam olarak b�lmezler neden yoksul olduklarını...

yaşadıklarından öğren�r. Öğrend�kçe de, ekmek - adalet özlem� ve düşmana k�n� büyür. Ekmek ve adalet �ç�n sorar halk.

Sorar; Somalı, Ermenekl�, Ş�rvanlı madenc�ler�n çocukları: “Babalarımız h�ç b�r güvenl�ğ� olmayan yerlere, mezara �nd�r�l�r g�b� �nd�r�l�rken o patronlar neden sığınakları da olan Zeng�nler, yoksulları neden ve nasıl sağlam korunaklı, lüks yerlerde yoksul bıraktıklarının b�l�nmes�n� yaşarlar?”, “Neden onlar da g�rmez şu �stemezler. Çünkü; b�lmek tehl�kel�d�r. madenlere, kömür karasına bulanmazlar?” Çünkü; b�lg� güçtür, s�lahtır.

Sorar; hastalıktan, açlıktan, soğuktan ölen Ayaz bebeler�n, Muhammet bebeler�n ve n�celer�n�n anaları, babaları: "Açlık, yoksulluk, kış kıyamet hep b�ze m� revadır? Onların kanı daha mı kırmızı?" Sorar; ovalarda, tarlalarda, dağlarda, fabr�kalarda, okullarda emeğ� çalınanlar, doğası, ormanı talan ed�lenler... "Çalışan b�z, üreten b�z; sem�ren onlar. Bu devran nereye kadar?"

Sorar; İstanbul’da, Ankara’da, İzm�r’de gökdelenler�n, sarayların kenar Halk, haklılığın ve gerçeğ�n b�lg�s�ne Sorar; Aladağ’da tekst�l atölyeler�nde mahalleler�nde açlık çekenler, �şs�zler, sah�p olmasın d�ye egemenler her çalışan, �şç� barakalarında yaşayan, d�r� evs�zler: "B�z �şs�z, b�z evs�zken, b�z türlü baskıyı, yasağı sansürü uygular. d�r� yakılan çocukların ana-babaları, seller - soğuklar �ç�ndeyken zeng�nler�n Gerçekler� yazmak yasaklanır. Yazan kardeşler�, eşler�: "Cennetlere, Al�lere, paraları dah� sıcakta yatıyor. Bugünün derg�ler, gazeteler kapatılır. Söyleyen- Fatmalara dünyada cehennem� b�r de yarını olmaz mı?" ler susturulur. Hap�shanelere dolduru- yaşatanların sarayları, evler� neden lur. Gerçeğ� canı pahasına haykıranlar, yanmaz? Onlar neden yaşamazlar Sorar her gün m�lyonlar? yok sayılır. Sansürlen�r gerçek; böyle eş acısını, kardeş acısını, evlat "Neden açız?" yalanlarla kuşatılır, boğulmak �sten�r... acısını?" "B�ze adalet yok mu?" Gerçeğ� haykıran Ferhatlar, Leylalar "Bu devran hep böyle sürer m�?" kurşunlanır... Fakat gerçekler devr�m- Sorar; C�zre'de hala yakılan evler�n ... c�d�r ve yıkar yalanın, sansürün, altında can parçalarını arayanlar: baskının tecr�t duvarlarını... Gerçek "B�z�m yuvamızı yıkanların, canımızı pırıl pırıl akar hayatın �ç�nded�r. alanların canı yanmaz mı? Ölüler�m�z�n üzer�ne b�na kuranların saltanatı Fabr�kada, okulda, sokakta, dağda, yıkılmaz mı?” z�ndanda kes�nt�s�z süren ve hayat den�len kavgada; halk, gerçeğ�n ve haklılığın b�lg�s�n� tar�h�nden ve

6


O zeng�nler�n kulakları duyar bu yasak, dernek kurmak yasak... soruları, duyar ve asılır suratları. Ve Neden?" "kader, fıtrat, takd�r-� �lah�"... lütfederler günün her saat� yoksullara. Görür, duyar, hap�shaneler�. Yakılan hücreler�, yükselen sloganları, Ama y�ne sorar halk: "Nasıl b�r kader gümbürdeyen kapıları, duvarları... k�; açlık, yoksulluk, ölüm hep b�ze Sorar: "Dört duvar �ç�nde d�ren�yorlar. düşer?" Uğruna d�reneceğ� değer� olmayan d�ren�r m�?” Sordukça arayıp bulurlar cevabı. Görürler, Ankara’nın göbeğ�nde İnsan Sorar, görür, duyar, arar ve bulur Hakları Anıtı önünde �ş�n� ger� almak m�lyonlar cevabı... �ç�n d�renen öğretmen�. Ve sorarlar: "Neden oturuyor, neden d�ren�yor. Ve Her cevap b�r damladır. Her damla, bu soğukta, bu zulüm altında neden ekmek ve adalet özlem�yle, zal�me yılmıyor. Benden b�r farkı var mı?" duyulan öfken�n ateş�yle korlanır, b�l�nç olur, s�lah olur. Görür 15'�nde yahut 70'�nde yerde sürüklenenler�. Mah�r yürekl�, Şafak Damla damla büyüyen b�l�nç bu gözlü gençler� görür... Ak saçlı anaları, topraklarda Mah�r olur, Leyla olur, babaları görür... "OHAL'�n�z� tanımıyo- Çayan olur... ruz" d�yen, hakları �ç�n yasak, baskı tanımayanları görür, sorar: "Hakkını Sonra yürür o b�l�nç... Emekle, cüretle araması �ç�n başka yol yok mu? yürür; sokakları, dağları adımladıkça D�renmese ne olur?" sarsılmaz �rade olur. Görür coplananları, türküler� yasaklanıp, g�tarları kırılıp derneğ� basılan sanatçıları, adl�yede oturma eylem� yapan avukatları... Sorar: "Türkü yasak, slogan yasak, adalet �stemek

Ve gün olur, o b�l�nç, feda eder canını... Gün olur, çeker ceb�ndek� bombanın p�m�n�... Gün olur, kurşunsuz, s�lahsız kaldığın-

da o b�l�nç; taşı, tırnağını s�lah yapar... O b�l�nç; b�r dal k�br�tle tutuşturur k�n�n�, karanlığı aydınlatır, yarınlara meşale olur. O b�l�nç, o �rade, baştan ayağa halktır. "Kader, takd�r-� �lah�" den�lerek ömrü çalınmış, emeğ� çalınmış halk artık, kend� kader�n� kend� yazmaktadır. Kavganın �ç�nde damla damla b�r�ken b�l�nçle halk, ekmek ve adalet� savaşarak kazanacaktır. B�l�n: Halkın ekmeğ�d�r adalet. bakarsınız bol olur bu ekmek, bakarsınız kıt, bakarsınız doyum olmaz tadına, bakarsınız berbat. Azaldı mı ekmek, başlar açlık, bozuldu mu tadı, başlar hoşnutsuzluk boy atmaya. Bertolt Brecht

Kırıkkale F T�p� Hap�shanes� ÖZGÜR TUTSAKLARI

7


20 Ocak 2009 tar�h�nde, Barack Obama'nın başkan olduğu hafta İd�l Kültür Merkez�'nde uzun b�r masanın başında, yaklaşık y�rm� k�ş� Tavır Derg�s�’n�n şubat sayısı �ç�n toplantı yapıyorduk. Bu konuyu da ele almış ve nasıl anlatsak d�ye tartışıyorduk. Sonuçta s�yah da, olsa beyaz da olsa Obama Amer�ka'nın başkanı olmuştu. Artık tekeller�n, tröstler�n başkanı o �d�. Dünyadak� tüm yandaşlarının, b�zdek�ler de dah�l heps�n�n başkanı oluyordu. "S�yah başkan, hem de Müslüman", "Her şey farklı olacak, �lk kez oluyor" vs. baya tantanası olmuştu. Sonra adam, başkan Obama, �k�nc� kez seç�ld�. “S�yah renk es�nt�s�” �şe yaramış, kend�n� �k�nc� kez seçt�rme başarısını yakalamıştı Obama. O gün, yan� Tavır 2009 Şubat sayısı �ç�n yaptığımız toplantıda b�z şöyle b�r sonuca varmıştık; “Emperyal�zm dünyayı sömüren b�r s�stem�n adıdır. Tekeller� �le, yönet�c�ler� �le tek vücuttur. S�yah başkan, Müslüman başkan vs... O koltuğa halklara düşman olmayan h�ç k�mse oturamaz. Zal�m�n, zorbanın s�yahı beyazı, Hr�st�yan’ı - Müslümanı olmaz”.

sempat�k başkan pozları ardında vahşet�- der g�b� �k� terc�h�n arasında g�d�p gelmem�n� adım adım uyguladı, dünyayı bu hale z� �st�yorlar. Evet tarafı �ç�n d�yeceğ�m�z çok get�rd�. fazla b�r şey yok aslında. Zaten her şey ortada. Hırsızlık, talan, p�şk�nl�k, katl�am... İşte bu başkanlık denen makamın adını sıralayab�l�r�z. Bunları daha rahat yapab�lduyduğumuzda �ç�m�z� hep b�r öfke mek �ç�n yetk�ler� sınırsız hale get�rmek kaplar. Başkanlık demek; emperyal�zm�n �st�yorlar. Aslında şu andak� durumda f��len daha fazla sömürmes�, daha fazla de uyguluyorlar bunu. AKP ve cumhurbaşkatletmes� demekt�r. Başkanlar emreder, kanının mensubu oldukları burjuva sınıfının uçaklar bombalar; başkanlar emreder, çıkarları �ç�n var olan tüm sınıf k�nler� �le kasalar tekeller �ç�n boşaltılır. yüklen�yorlar. Ş�md� de b�z�m canım ülkem�zde de b�r başkanlık tartışması adlı başını g�d�yor. Başkanlığa ne d�yorsun, olsun mu olmasın mı, evet m� hayır mı? Esk�den, 80'lerde telev�zyon sunucusu Erkan Yolaç'ın sunduğu eğlence programında, b�r yarışma olurdu. Erkan Yolaç stüdyodak� konuklardan b�rkaçını teker teker sahneye alır ve onları konuşturarak ağızlarından evet yada hayır sözünü kapmaya çalışırdı. Yan� o zaman evet de desen hayır da desen kaybederd�n, ş�md�k� g�b� değ�l yan�. Erkan Yolaç evet de deme, hayır da deme... derd�.

Gazeteler eller�nde, telev�zyonlar eller�nde, -k� altyazılarına kadar onlar bel�rl�yorköşe yazarları eller�nde; muhal�f olanları da çoktan �çer� attılar. Halkı aldatmak, göz boyamak �ç�n her türlü olanağa sah�pler ve bu olanakları sonuna kadar kullanarak aslında her b�r� büyük suç olan - bugüne kadar yaptıkları �şler�n yasal dayanağını oluşturmak ve sonsuz b�r güç olmak �st�yorlar. Ama yanıldıkları b�r şey var o da şu k�; zulmün, yasallaşınca zulüm olmaktan çıkıp meşrulaştığını sanmaları... Yan� EVET de kurtaramaz onları. İsterse yüzde 100 evet çıksın. Kenan Evren de yüzde 97 oy almıştı; korku salarak, baskıyla, tehd�tle... Aradan geçen sek�z yılın sonunda, hayatın Ş�md� öyle m� ama... B�r taraf devlet�n tüm Ne oldu sonuçta; yıllarca g�zl� saklı, korku �mkanlarını arkasına almış evet de evet kend�s� söyled�kler�m�z� harf� harf�ne �ç�nde yaşadı. Rüyalarına g�rd� astırdığı, doğruladı. S�yah hem de Müslüman d�ye tutturmuş, eller�ndek� sınırsız yetk�y� katlett�ğ� �nsanlar. Başkan Obama yönet�m�nde, “Arap daha da büyüterek tek güç olmaya Baharı” adı altında Ortadoğu ülkeler�nde çalışıyor. D�ğer taraf �se hayır da hayır B�z�m d�yecekler�m�z asıl olarak “Hayırcıd�ye, hem de hayırda hayır vardır g�b� d�n�, s�yas� kışkırtmalarla çatışmalar lar”a... Çünkü orada arkadaşlarımız var, çıkarıldı. 21 ülkey� demokras� götüreceacay�p b�r slogan da kullanarak çıkıyor dostlarımız var; kend�n� devr�mc�, solcu, ğ�z, �kt�darını değ�şt�receğ�z d�ye tab�r� karşımıza. demokrat, Cumhur�yetç�, Atatürkçü vs. yer�ndeyse "kan yatağına" çev�rd�ler. olarak �fade edenler var. Aydınlar var, Başardı emperyal�zm, Müslüman ve s�yah, “Evet ya da hayır. İşte bütün mesele bu...” sanatçılar var, gazetec�ler var... var da var...

8


Neyse uzatmadan söze g�rel�m b�z. Şunu söylemek �st�yoruz öncel�kle; aslında HAYIR demen�ze, kampanya yapmanıza h�ç gerek kalmayab�l�rd�. Nasıl, d�yorsunuz. Ülke elden g�d�yor, rej�m değ�ş�yor, d�yorsunuz. Her şey� unutun, bu sürec� b�r an çıkartın aklınızdan ve b�z bu ülken�n �nsanları olarak nasıl yönet�ld�k, hang� rej�m vardı ülkem�zde bugüne kadar, ülkem�z hang� ekonom�k s�stem�n ve onun kültürünün etk�s� altında �d�. Ve dönün ş�md�ye yüzünüzü ve sorun kend�n�ze, “B�z bugüne kadar ney� bekled�k? K�m bağladı b�z�m el�m�z� kolumuzu, ağzımızı k�m bantladı, gözler�m�ze k�m perde çekt�?” d�ye. Hayır �ç�n b�raz geç kalmadınız mı? 11 Mart 2014 günü kara kaşlı b�r çocuk gözler�n� kaparken bu dünyaya; kulaklarımıza, kat�l�m� bulun d�ye fısıldıyordu. Yoldaşları düştü peş�ne, kuşlar uçmayı, balıklar yüzmey� unutsa; b�z kara kaşlımızı asla unutmayacağız, ded�ler. S�z unuttunuz, 3 yıldır hang� kampanyayı örgütled�n�z kara kaşlı çocuk �ç�n. Kat�l� sokaklarda, sırtını sıvazlayanlar ekranlarda c�r�t atarken bırakın b�r şey yapmayı sözünü b�le etmed�n�z. Ş�md� neye hayır d�yorsunuz? Gencec�k Hasan Fer�t Ged�k uyuşturucu çeteler� ve pol�s tarafından vurulup katled�ld�kten sonra a�les�n�n, yoldaşlarının ve halkın çabaları �le çeteler� zorak� tutuklamak zorunda kaldılar. Ama her mahkemede teker teker tahl�ye ett�ler çetec�ler�, her mahkemede a�leye, avukatlara saldırdı çetec�ler. Hayırcılar, var mı bunlardan haber�n�z? Em�n değ�l�z. Sustunuz, b�r şey yapmadınız. Hayır �ç�n b�raz geç kalmadınız mı? D�lek Doğan'ın uykusundan uyandırılıp, anasının d�z�n�n d�b�nde katled�lmes�nden bu yana �k� yıl geçt�. Görüntüler ortada, kat�l ortada ama tutuklama yok. Kat�l� hala sokakta, başka D�lekler� katletmeye devam ed�yor, mahkemeye b�le gelm�yor. İk� duruşmadan sonra mahkeme salonunu a�les� dışında �zlemek �steyenlere de kapattılar. Çadır kurdu yoldaşları Armutlu'ya, yıktılar. S�z y�ne yoktunuz. D�lek �ç�n adalet �stemed�n�z; kat�l� bell�, tutuklayacaksınız demed�n�z, sustunuz. Hayır �ç�n b�raz geç kalmadınız mı? C�zre, Sur, Nusayb�n... N�ce Kürt �ller� yakıldı, yıkıldı, bedenler parçalandı, yed� bölgeye dağıtıldı. Terör yaygarası altında korku salındı halka. S�z de korktunuz, b�z�m de başımıza b�r şey gel�r d�ye sustunuz. C�zre'de b�r bodrumda, b�r yudum su d�ye d�ye öldü �nsanlar; ell� beş

yaşında kadınlarımız, analarımızın cenazeler� yerlerde kaldı. Sah�p çıkmadınız, AKP'n�n terör yaygarasına boyun eğd�n�z. Hayır �ç�n geç kalmadınız mı? Gazetec�ler tehd�t ed�ld�, tutuklandı... Sürec�n tak�pç�s�y�z, peş�ndey�z ded�n�z; Avrupa B�rl�ğ� �le görüşeceğ�z, yabancı heyetlerle görüşeceğ�z ded�n�z. Zararsız, z�yansız tepk� koymaya kalktınız, kend� arkadaşlarınıza b�le gerçek anlamda sah�p çıkmadınız, dostlar alışver�şte görsün der g�b� boyun büktünüz. Hayır �ç�n geç kalmadınız mı?

Sanatçılar, aydınlar rahatınızı bozacaktınız, Grup Yorum'a sah�p çıkacaktınız, yalnız bırakmayacaktınız. T�yatrocular, s�nemacılar arkadaşlarınıza güç verecekt�n�z, dertler�ne derman olacaktınız, “aman ab�c�m benden uzak kalsın” benc�ll�ğ�ne düşmeyecekt�n�z.

Geç kaldınız �şte, geç kaldınız. Susup susup ş�md� başkanlığa hayır d�yorsunuz, tek adam rej�m�ne hayır d�yorsunuz. Bunu b�le en az zarar görecek b�ç�mde yapıyorsunuz. Pek� bugüne kadar neden hayır demed�n�z? Tek b�r adamın ağzından tal�matlar yağarken ne engelled� s�z�? Ş�md� ne oldu Sanatçılar �ş�nden atıldı, memurlar �ş�nden da hayır d�yorsunuz? Dünün muhasebes�n� atıldı. Oyunlar yasaklandı, konserler yapmayanlar bugünü kazanamazlar. İlk yasaklandı... Aman ben�mk� de yasaklanır, baskıda çark ederler, edeceklerd�r. aman ben� de alırlar dey�p, çoğunuz kafanızı kuma soktunuz. Hayır �ç�n b�raz Halk k�me nasıl güvens�n, s�ze nasıl geç kalmadınız mı? güvens�n? Kend� arkadaşlarına, kend� yakınlarına b�le sah�p çıkmayanlar, b�z� de Grup Yorum aylardır hap�shanede. Doğru yarı yolda bırakırlar demezler m�? Derler, düzgün b�r adım attıramadık sevg�l� derler... sanatçı dostlarımıza, b�z aramadan, s�z aramadınız. Grup Yorum �le yan yana Her şeye rağmen, geç kalmış olsanız da gelmekten korktunuz. B�ze de örgüt yapacak b�r şey�n�z var. D�renenlere kulak üyes� yaftası yakıştırırlar d�ye sırtınızı ver�n, onları d�nley�n. Onlar d�yor k� “Evet�, çev�rd�n�z. B�r şarkı söylemek, b�r Yorum hayırı boşver... Var mısın faş�zme karşı şarkısı söylemek zor geld�. M�lletvek�ller�- d�renmeye?” Buna cevap ver. ne mecl�se gelel�m, açıklama yapalım ded�k; bütçe görüşmeler� var, o var, bu var Başa dönel�m. B�z�m ülkem�zde faş�zm var. ded�n�z oyaladınız. Hayır demek �ç�n b�raz Halkı tanımaz, aşağılar, korkutur... Önüne geç kalmadınız mı? b�r sandık koyar; �sted�ğ�m� vermezsen terör olur, bomba olur der korkutur ve Nur�ye Gülmen, Sem�h Özakça, Acun �sted�ğ�n� alır. Ama b�z b�leceğ�z; halk bu Karadağ... Ankara'nın en �şlek yer�nde uyur uyur uyanır. Halk kend� yolunu bulur Yüksel Caddes�'nde, Ankara den�nce akla ve açar. Yapacağımız sadece önce en �lk gelen yerlerden b�r� olan bu yerde yakınımızdak�ler�n, sonra da tüm halkın aylardır oturuyorlar. Yaklaşık 25 gün, her yanında olmak. gün gözaltına alındılar. Gelmed�n�z, görmed�n�z send�kacılar. Onlar s�ze geld�, Evet� hayırı b�r yana bırakalım. Evet çıkarsa görmezl�kten geld�n�z. Hala yok sayıyor- ne olacak, bırakıp g�decek m�s�n�z ülken�z�, sunuz. Bırakın d�ye haber yolluyorsunuz, y�ne der�n b�r sess�zl�ğe m� gömüleceks�statüler�n�z dağılacak d�ye korkuyorsun�z? nuz. Statü mü kalmış, send�kasının üyes�n� sah�plenmeyen�n nasıl b�r statüsü olab�l�r Faş�zm hayırla g�tmez, susmakla h�ç k�. S�z geç kaldınız hayır demeye, hatta b�tmez; artar. hakkınız b�le yok. Faş�zme karşı var mısın? Sen bundan haber Ve daha n�ce sayılacaklar. Geç kaldınız, ver... hem de çok. Faş�zm varsa ger�s� kavgadır, kavgada yer�n� “Cumhurbaşkanı! Nerede Berk�n'�n kat�l� almaya hazır mısın? nerde?” d�yecekt�n�z her gün, her an. “Ey AKP! Hasan Fer�t'�n kat�ller�ne ceza Son not: Sözümüz mecl�sten dışarı, el�nden vereceks�n�z, yoksa �k� el�m�z yakanızda.” gelen�, el�nden gelen�n ötes�n� yapanları d�yecekt�n�z. tenz�h ederek yazdık ne yazdıysak... Bu da böyle b�l�ns�n... “Bana da terör�st derler d�ye düşünmeden, s�z k�ms�n�z de şeh�rler� yakarsınız, A. YİĞİT ÇETİN b�z�m �nsanlarımızı bodrumlarda yakarsınız?” d�yecekt�n�z. Çalışma arkadaşlarınıza sah�p çıkacaktınız gazetec�ler, her şey b�r yana kend� geleceğ�n�z �ç�n en başta.

9


GECEDEN BEKLENEN ISLIK

hareketler�nden utanıyordu. Eve geld�kle- üst olmuştu. Amcası vurulmuştu. Uzun r�nde omuzdan yere �nd�r�l�nce üzülüyor- beden�yle ev�n sahanlığına yatırıldığında, der�n b�r sess�zl�ğe gömülmüştü. O gün du. bağrışmalar, çığlıklar yükselen köy, b�r acının cenderes�ne sıkıştırılmış g�b�yd�. Babası kocaman eller�yle saçlarını karıştırıp; "Üzülme yarın y�ne g�der�z, y�ne Babası amcasının başucuna d�z çökmüş omuzumda oturursun” d�yordu. Parlayan yumrukları d�zler�nde, öylece oturuyordu. Kend�s� de babasının arkasında duruyordu. gözler�yle gülümsey�p, �çerden yemeğe çağıran annes�n�n yanına koşuyordu. El�n� b�r kaç kez babasının omuzuna uzatmak �sted�ğ� halde uzatamıyordu. Çocuk ney� d�nled�ğ�n� b�l�yordu. Babasının göğsüne oturup küçük ve beyaz Geç vak�tlerde başını geceye uzattığında, Kend�n� zorluyor ama el�n� kaldırıp eller�yle, onun yüzüyle, gözüyle oynadığı bu yaşadıklarını tekrar tekrar yaşıyordu. omuzuna koyamıyordu ve bunu yapması gerekt�ğ�n� h�ssed�yordu. Sonunda bunu günler� h�ç unutmuyordu. Babasıyla O ıslığı duymak �st�yordu. Çoğu zaman oynarken, onun çaldığı �nceden b�r ıslığın hatırladığı bu anlar, onda b�r hastalık hal� başarmıştı. Fakat d�zler�n�n bağı çözülmüş, gözler� kararmıştı. Sonrasını hatırlamıyortatlı tınısının, beyn�ne, hafızasına, tüm yaratıyordu. İç�nde kocaman b�r boşluk, beden�ne s�nd�ğ�n� h�ssed�yordu; hep o du. Sabah uyandığında, dışarıda amcası fırtına hal�nde vücudunun her yanına ıslığı d�nl�yordu. Babasıyla tarladan toprağa ver�lmek üzere b�r tabutun �ç�nde vurarak dönüyordu. Vücudu önce dönüşünde onun omuzunda, o ıslığı soğuyor, sonra ş�ddetl� b�r ateşle kan ter götürülüyordu. d�nleyerek eve gel�ş�n� yen�den hatırlıyor �ç�nde kalıyordu. Sabahları yataktan O günden sonra babası key�fle uzandığı ve o ıslığın her ezg�s�n� yen�den d�nl�yorgenelde hasta kalkıyordu. İç�nde her sed�re uzanmıyor ve b�r ucunda, başı du. Bu onun �ç�n dünyanın en zevkl� geçen gün büyüyen özlem� taşımakta önünde, h�ç konuşmadan oturuyordu. yolculuğuydu. Babası ıslık çalıyor ve zorlanıyordu. yamaçtak� koyun sürüsünün çıngıraklarıBabasına yaklaşamıyor, saçı başı �le oynayamıyordu. Babasına özlem� daha o nın ses�ne karışıyordu. Eve gelene kadar Çocuk konuşmakta hep zorlanmıştı. dünyayı sank� b�r kuş g�b� �zl�yordu. Bazen Heceleyerek konuşuyor, cümle günlerden başlamıştı. öyle heyecanlanıyordu k�, küçük ayakları- kuramıyordu. nı babasının göğsüne vuruyordu. Amcasını köyde sev�lmeyen b�r� vurmuştu. Babasının ayaklarını tutmasıyla bu O kıyamet günü, her şey b�rdenb�re alt Hem de h�ç nedens�z bas�t b�r sürtüşmeÇocuk, kahvereng� düz saçları, �nce boynu, şek�ll� yuvarlak kafası, yıldız geç�d� gözler�yle başını geceye uzattı. Uzun zamandır, gecen�n bu vakt�nde, penceren�n oynayan çerçeves�ndek� mandala cılız kollarını uzatıyor, mandalı çev�r�p, çevres�nden dışarı uzanıp gecey� d�nl�yordu.

10


den dolayı vurmuştu. Çocuk, olanı b�ten� anlamakta zorlanıyor ve annes�n�n kollarında b�raz huzur buluyordu. Böylece yıllar gel�p geçt�. Fakat, o gecen�n en karanlık saatler�nde, şafaktan hemen öncek� o anda, geceye kafasını uzatıp, geceden gelecek ıslık ses�nden vazgeçmem�şt�. Babası cenazeden �k� gün sonra, sabah vakt�ne doğru evden çıkıp g�tm�şt�. Ve üç gün sonra da köyde amcasını vuran adamı vurduğu söylen�yordu. Duyguları karmakarışıktı. Babasıyla b�r yandan gurur duyuyor, b�r yandan da �ç�ne bıraktığı bu özlemle baş edemed�ğ� �ç�n ona kızıyordu. Babasının yurt dışına kaçtığı söylen�yordu. Artık okula başlamıştı. Bulduğu hemen her şeyle, her yere o s�h�rl� sözcüğü yazıyordu: Baba! Öğretmen� onu tanıyor ve onunla yakından �lg�len�yordu. B�r gün ders çıkışı kara tahtaya yaklaşıp el�ne aldığı tebeş�r parçasını göğsüne doğru çekt�. Öğretmen� "Onu almak mı �st�yorsun” d�ye sorunca; göz kapaklarını “evet” anlamında kırptı ve tebeş�r� alıp koşarak eve geld�. Ev�n taş duvarına, kapısına, pencere kanadına, kend�s� �ç�n o s�h�rl� sözcüğü yazdı. Annes� onun bu hal�ne üzülüyor ve g�zl� g�zl� ağlıyordu. El�ndek� tebeş�r� döşemen�n tahtasına uzatmıştı k� annes� el�n� tuttu, ve onu kend�ne doğru çev�r�p sarstı: "Yeter artık yeter!" El�ndek� küçük tebeş�r� bırakarak annes�n�n gözyaşlarını küçük eller�yle s�ld� ve sıkıca sarıldı. Öylece kalakaldılar. Özlem �k�s�n� de baştan ayağa sarmıştı. Acaba annes� babasından b�r haber m� almıştı? Çocuk, zaman geçt�kçe babasıyla gurur duyuyordu. Fakat özlem� de büyüyordu. Okulda bütün çocuklar, babası �ç�n b�r kahraman g�b� söz ed�yordu. Babası g�tt�kten sonra yeş�l g�ys�l� adamlar pek çok kez köyü basmışlar, tüfeklerle evlere g�r�p talan etm�şler, fakat babasını bulamamışlardı. Adamlar her yerde babasını arıyorlardı. Çocuk, daha sık uyanıp, gecey� daha sık d�nlemeye başlamıştı. Aylar böyle gel�p geç�yordu. Dokuz yaşına gelm�şt�. Her şey� ş�md� daha �y� anlıyordu. Evler�n�n karşı yamacında orman �ç�nde b�r kaya keşfetm�şt�. Canı sıkıldığında o kayaya g�der olmuştu. Tat�l günler�n�, okul dışındak� zamanını orada geç�rmeye başlamıştı. Köylü babasından "Yaman eşk�ya" d�ye bahsed�yordu. Dağda dolaşanların açlıklarından, yaşadıkları zorluklardan bahsed�yorlardı. Ş�md� bunu düşünüyordu.

meşe ağaçlarını süslüyor; geceye mav� �le yeş�l arasında b�r ışık yayılıyordu. Çocuk pencereden ağaçların arasında kayan ayı �zl�yor, gecen�n sess�zl�ğ�n� d�nl�yordu. Bu sefer pervazın üzer�ne oturmuştu. Çok önceden tanıdığı b�r tütün kokusunu aldı... Kokuyu �ç�ne çekt�, evet �y� tanıyordu. Nereden geld�ğ�n� anlamak �ç�n kafasını çev�rd�. Yanılmıyordu yamaçtak� kayadan gel�yordu. Oturduğu pencere pervazından aşağı �necekt� k�, yıllardır d�nled�ğ� ama yıllardır da duymadığı o ıslık ses�n� duydu. B�r süre d�nled�. Artık b�r şüphes� yoktu, babasının ıslığıydı. Pencereden �çer� atladı, mutfağa koştu. B�r ekmek parçasını koltuğunun altına sıkıştırıp, last�kler� ayağına yarım yamalak geç�rd�kten sonra dışarı fırladı. Artık onu k�mse tutamazdı. Ayışığı altında �nce pat�kadan, ağaçların arasından koşuyor, rüzgarda uçuşan b�r yaprak g�b� sallanıyordu, ayağı toprağa değm�yordu. Artık tütün kokusu daha yakından gel�yor, ıslık daha net duyuluyordu. B�r kaç adım sonra kayanın üstünde olacaktı. Terl� avuçlarını koltuğunun altındak� ekmeğe uzattı, ayağı kaydı düştü ve hemen kalktı. Tekrar koştu. Kayaya tırmandığında, saçı sakalı kırlaşmış b�r adam onu omuzundan yakaladı. Sıkıca sarıldılar. B�r süre sonra çocuk babasının arkasında kısık sesle konuşmalar duydu. D�kkatl�ce baktı. Yüzler�nde �çten b�r gülümseme olan �k� k�ş� de ona bakarak, "Nasılsın?" derces�ne göz kırptılar. Babası ve

yanındak�ler�n g�ys�ler� aynıydı. Yelekler� bereler�, bereler�ndek� yıldızlar, omuzlarındak� s�lahlar büyüley�c�yd�. Genç olan del�kanlı yaklaştı, el�n� uzatıp "Merhaba" ded�. Küçücük eller�n� uzattı ve esk� b�r arkadaş g�b� tokalaştılar. Genç eğ�l�p yanağını öptü. “Nasılsın?” d�ye sordu. Cevap beklemeden "Afer�n del�kanlı çocuksun. Burada gördüğün b�z�m sırrımız olsun, olur mu?" ded�, "Olur" anlamında başını salladı. D�ğer� yaklaştı. Çocuk hayretle baktı kadındı. Eğ�ld�, çocuğun omuzlarından tutup yanaklarından öptü ve o da "Nasılsın?" d�ye sordu. Kısık ama kararlı b�r sesle cevap verd�: "İy�y�m..." Kadın çocuğu göğsüne bastırdı. Ufaklık, mutluluktan uçuyormuş g�b� sandı. İç�ndek� bütün düğümler çözülmüş g�b�yd�. Artık konuşab�l�yordu. Kadın boynundan, örülü �p� olan b�r kolye çıkardı. Ağaçtan oyulmuş b�r yıldızdı ve kolyey� çocuğun boynuna taktı. "Buna �y� bak ve sırrımızı unutma olur mu?" d�ye sordu. "Unutmam" ded�. Ay tepen�n ardından batarken, şafak karşı dağlarda, kızıl ç�zg�lerle yol yol olmuştu. Gün ağarmaya yakındı.

Çayan GÜNEŞ

Ay doğar ayan beyan Çıkar dağın ardından Ser�n b�r rüzgarım ben Geçer�m buralardan Ev�n�z yokuşta mı B�r kurşun atışta mı İn�verd�m şu dağdan Uyanık mı düşte m� Ateşler tattım geld�m Türküler yaktım geld�m Ay öptü gözler�m� Korkuyu yıktım geld�m

Bahar geceler�nde ay, köyün yamaçlarını,

11


Şener Şen Nerede? Cumhurbaşkanlığı Yüksek Ödüller� Tören�’nde bu yıl, yılın kültür sanat adamı ödülü Şener Şen'e ver�ld�. Şener Şen, ödülü Recep Tayy�p Erdoğan'ın el�nden aldı ve "Bu ödülü, toplumsal barışa katkı sunması umuduyla alıyorum" ded�. Şener Şen'� herkes b�l�r. Oynadığı gerçekten kal�tel� ve kalburüstü f�lmler� veya oyunculuğunu tartışacak değ�l�z. Özel hayatını kurcalamak, magaz�ne yönelmek g�b� b�r n�yet�m�z de yok elbette. Bu yazının amacı; ülkede yaşanan bunca acının, açlığın, yoksulluğun, katl�amların, haksız savaşların, halk düşmanlığının en büyük sorumlusunun el�nden ödül almanın ne demek olduğunu sorgulamak, sorgulatmaktır. "Aydın k�md�r?" sorusunun cevabıyla b�rl�kte... Aydın k�md�r, sanatçı k�md�r? Sadece oyun oynayan mıdır, sadece şarkı söyleyen m�d�r, k�md�r aydın, sanatçı? Pablo P�casso şöyle d�yor: “B�r sanatçı ned�r ders�n�z? Ressamsa yalnız gözler�, müz�syense yalnız kulakları, ozansa kalb�n�n her katında b�r l�r ve hatta boksörse yalnız adaleler� olan b�r ahmak mı? Ters�ne aynı zamanda s�yasal b�r k�ş�d�r sanatçı! Bütün varlığıyla tepk� göstermes� gereken, acıklı, kesk�n, mutlu olayların karşısında her an b�l�nçl� olması zorunlu b�r k�ş�d�r sanatçı... Res�m, odaları süslemek �ç�n yapılmamıştır. Res�m, düşmana karşı saldırıda ve savunmada kullanılması gereken b�r savaş s�lahıdır!” Unutmayalım k� bu yaşadığımız güzel dünya �k� sınıfa bölünmüştür; b�r

12

tarafta burjuvaz�, b�r tarafta halk. Ve bu �k� sınıf arasında süren kavganın adına da “sınıf kavgası” den�r. Bu kavga, asker� anlamda da sürer, �deoloj�k anlamda da... İşte aydın ve sanatçı da bu sınıf kavgasının daha çok �deoloj�k yönünde etk�n b�r rol oynar. Sanatçı ya burjuvaz�n�n safındadır ya da halkın. Ya burjuvaz�n�n aydınıdır ya da halkın. Arada b�r orta yol yoktur. İk� kere �k�, dört eder; var mı buna b�r �t�razı olan? Yoktur elbette. İşte sınıf kavgası da böyle değ�şmezd�r; ya burjuvaz�n�n safındasın ya da halkın. İşte b�z bu pencereden bakarak eleşt�rmek �st�yoruz Şener Şen’�. Yazımızın başında da ded�k, Türk�ye s�nema tar�h�nde ayrı b�r yer� vardır Şener Şen’�n. Oynadığı f�lmlerde yarattığı karakterle büyük beğen�s�n� toplamıştır halkın. Ama d�kkat ed�n, oynadığı karakterler halkın �ç�nden t�plerd�r, oynadığı f�lmler�n konusunun çoğu halkın sorunlarından yola çıkarak hazırlanmıştır. Yan� halkın yaşamından aldıkları sayes�nde bu yerlere gelm�şt�r Şener Şen de. Başka f�lmlerde, başka konuları �şleyen senaryolarda olsa acaba bu kadar beğen�len b�r sanatçımız olur muydu? B�zce pek mümkün değ�l. Ama Şener Şen bu tar�h� unutmuşa benz�yor. Karakterler�n� canlandırdığı halkın sorunlarına da�r tek b�r söz söylemey�p, bu halkı 14 yıldır aşağılayan, ezen ve katleden b�r �kt�darın el�nden ödül almıştır.

"Ne olmuş altı üstü b�r ödül... Hem ödül konuşmasında da gayet güzel şeyler söylem�ş" g�b� sığ, yüzeysel değerlend�rmeler yapan çok oldu, övgüler yağdırıldı bolca... Ne anlattığı bell� olmayan "toplumsal barış" kavramını d�le get�rd� d�ye cesaret madalyası takanlar b�le oldu. Eleşt�renler de oldu, yarım ağızla. Onlar da �ş�n özünü yansıtmaktan uzaktı, yüzeyseld�. Velhasıl bu sığ tartışmalar �ç�nde, asıl tartışılması, sorgulanması gerekenler arada kaynadı g�tt�. B�r sanat ödülünün ne olduğu ya da k�me ver�ld�ğ� değ�l öneml� olan; ödül aracılığıyla neler�n amaçlandığıdır. Cumhurbaşkanlığı, yılda pek çok kez ödüller dağıtır. Bu ödüllerle, düzen�n meşru�yet�n� güçlend�recek �s�mler� kürsülere çıkarır, konuşturur. İkt�dar; sanatçı, akadem�syen, b�l�m adamı vb. k�m popüler olmuşsa onu ödüllend�rerek devş�rmeye, tab�r� ca�zse satın almaya çalışır. Eh, b�z�m küçük burjuva karakterl� "aydınlarımız" da taşıdıkları popül�st, kar�yer�st duygularla buna çok kolay alet olur, alınır-satılırlar. Daha önce de "devlet sanatçısı" �lan ed�lm�şt� b�rçok "aydınımız", heps� de güle oynaya kabul etm�şt� bu "payey�". Neşet Ertaş g�b� "Ben devlet�n değ�l, halkımın sanatçısıyım" d�yeb�len, o rüşvet� kabul etmeyen çok azdır ve hatta belk� de tekt�r... B�r aydının daha doğrusu halkın �ç�nden gelen b�r aydının, faş�zme meşru�yet sağlayacak her türlü çalışmadan kaçınması, bunları reddetmes� gerekt�ğ�n� düşünüyoruz. Bu b�r görevd�r aslında. Aydının görev� faş�zm� teşh�r etmek ve ona karşı gelmek-


t�r. Ama bunu yapmamız �ç�n nasıl b�r ülkede dünyada yaşadığımızın b�l�nc�nde olmamız gerek�r. Şener Şen’e eleşt�r�m�z tam bu noktadır. Heykel yıkılıyor; Şener Şen yok. Ressam bıçaklanıyor; Şener Şen y�ne yok. Emek S�neması yıkılıyor; Şener Şen y�ne yok. Konserler yasaklanıyor, sanatçılar tutuklanıyor; Şener Şen yok. Gazetec�ler tutuklanıyor, Şener Şen yok. L�ste uzatılab�l�r; Şener Şen h�çb�r yerde yok. Nerede var Şener Şen? Başbakan Recep Tayy�p Erdoğan’ın kahvaltısında var! El�nden ödül alırken var. Bunları görmemek, duymamak �ç�n b�r �nsanın özel gayret göstermes� gerek�yor; yoksa artık bu gerçekler� körler de görüyor, sağırlar da duyuyor. Hele b�r aydın, bu gerçekler� herkesten önce görmekle, bunların neden-sonuç �l�şk�s�n� kurmakla ve bu gerçekler� herkese taşıyarak, onları b�l�nçlend�rerek, onlara yol göster�p öncülük ederek, bütün bunların sorumlusu olan faş�zme karşı savaşmakla yükümlüdür en başta. Yan� ağırdır b�r aydının yükü; mücadeley�, d�renmey�, savaşmayı ve elbette bedel ödemey� gerekt�r�r. Bakın Şener Şen,16 Mart 2015 tar�h�nde, Almanya'nın Nürnberg �l�nde gerçekleşt�r�len 20.Türk-Alman F�lm Fest�val� Onur Ödülller� tören�nde kend�s�ne sorulan; "S�z� neden bu tür toplumsal �çer�kl� olaylarda ve göster�lerde görem�yoruz?" sorusuna şöyle cevap ver�yordu: “F�lmlerde sosyal �çer�kl� mesajlar da var ded�n�z. Sonra ded�n�z k� yürüyüşlerde s�z� görmüyoruz. Ş�md� o kadar ayrı alanlar k�... B�r oyuncunun ödev�, yaptığı f�lmlere hayat görüşünü yansıtmaktır. B�lf��l pol�t�kanın �ç�nde olma, s�yaset�n �ç�nde olma başka b�r alandır. Bunu da b�z sadece eylem yapan hayatta başka h�çb�r şey yapmayan, güzel f�lm sevdalısı olmayanlara bırakıyoruz. Benden bu kadar". Tamam, öyle olsun. D�yel�m, sadece f�lmler�n�zde hayat görüşünüzü yansıtıyorsunuz; pek� cumhurbaşkanının el�nden ödül alarak hang� düşüncen�z� yansıtmış oldunuz. Bu kadar bas�t m� her şey? Ned�r s�z� oraya götüren düşünce? Bugüne kadar ülkem�zde yapılan katl�amlara, haksızlıklara da�r çok sözünüz olmadı, sustunuz genelde; y�ne susab�l�r, g�tmeyeb�l�rd�n�z. Ama ne oldu da son 14 yılda halka kan kusturan b�r kat�l�n el�nden ödül almayı doğru buldunuz. S�z de m� Yavuz B�ngöl g�b� düşünüyorsunuz? “Cumhurbaşkanı da �nsan, ne yapsın çok üzer�ne g�d�yorlar” mı d�yorsunuz? Bu yaman çel�şk�y� çözmel�y�z. Madem oynayacağınız f�lmler� kılı kırk yararak

seç�yorsunuz, o f�lmlerle halka mesaj ver�yorsunuz, o zaman bunun gerekler�n� hayatta da yer�ne get�rmel�s�n�z! Sınırlarınızı artık tek başınıza bel�rleyemezs�n�z! Halka mal olmuşsanız, halk s�z� b�r yere koymuşsa, "bana ne, ben� �lg�lend�rmez" d�yemezs�n�z yaşananlara. Halkın yaşadığı her şey önce s�z� �lg�lend�rmel�. Çünkü gerçeklere gözünüzü, kulağınızı kapatamazsınız, bu halk bu gerçekler� b�zzat yaşıyor. Onlara karşı sorumlusunuz. Faş�zm�n halka olan düşmanlığını orta yere serm�yor, "benden bu kadar" dey�p kafanızı kuma gömüyor, üstüne halka karşı gelm�ş geçm�ş en katl�amcı, en talancı pol�t�kaları uygulayanların el�nden ödül alıyorsanız artık yaşananların sorumlularından b�r�s� de s�z oluyorsunuz demekt�r! Recep Tayy�p Erdoğan ve AKP faş�zm�nden b�haber olduğunu sanmıyoruz. H�ç m� gazete okumuyor, h�ç m� haber �zlem�yorsunuz? Mutlaka �zl�yor, görüyorsunuz. Çünkü olanlar o kadar ayan beyan k�, görmeyen gözler b�le açılıyor artık. 15 yılda yaşanan b�nlerce olay var ve on b�nlerce �nsan bu olaylarda hayatını kaybett�, katled�ld�. İşs�zl�k tavana vurdu, �şç� katl�amları sıradan hale geld�, açlık-yoksulluk tar�hte olmadığı kadar arttı ve ülke koca b�r hap�shaneye döndü. Had� d�yel�m bunların h�çb�r�nden haber�n�z yok; kend� meslek alanınızda da, yan� sanat alanında, RTE ve AKP'n�n yaptıklarını da görmüyor olamazsınız. Sanata, sanatçıya olan düşmanlıkta AKP faş�zm� gelm�ş geçm�ş tüm �kt�darlara rahmet okutmuştur. Adeta b�r sanatçı kıyımı yaşanmış, t�yatrocular �şten atılmış, konserler-oyunlar yasaklanmış, sanat kurumları defalarca kez baskına uğramış ve kapılarına mühür konulmuş. Son olarak Grup Yorum g�b� 32 yıllık b�r müz�k grubunun elemanları tutuklanıp hapse atılmıştır. "Duymadım, b�lm�yordum" demek en haf�f dey�mle sorumsuzluk ve “Bana dokunmayan yılan b�n yaşasın” demekt�r! Cüret� ve cesaret�, Tayy�p’�n huzurunda "toplumsal barış" den�len ve hayatta karşılığı bulunmayan b�r kavramı d�llend�rmeye �nd�rgeyen b�r anlayış, aydın tavrı olamaz. Bırakalım aydınlığı, demokratlık b�le çok daha fazla mücadele etmey� zorunlu kılar; çünkü, yaşadığımız emperyal�st çağda demokratlığın asgar� ölçütü "ant� faş�st" olmaktır. Şener Şen'den beklenen budur: Asgar� demokratlık! Ona k�mse el�ne s�lah al dağa çık dem�yor; (k� aslında b�r halk aydınına çok rahat bu da den�leb�l�r, dünyaca tanınan şa�r Pablo Neruda el�nde s�lah Franko faş�zm�ne karşı savaşmıştır. Bulgar şa�r Vapstarov faş�zme

karşı savaşmış, �dam ed�lm�şt�r. V�ctor Jara halkın şarkılarını söylemekten �şkence altında b�le vazgeçmem�ş ve katled�lm�şt�r) Faş�zme karşı d�k durmak, d�renmek... Bunları yapamıyorsanız bar� onu meşrulaştıracak tutum ve davranışlardan kaçının. O da olmuyorsa Sevg�l� Rıfat Ilgaz’ın ded�ğ� g�b� “Aç kollarını korkuluk ol”. Bunu b�le yapamamış olup, "Halk acı �çer�s�nde, yoksunluklar �çer�s�nde yaşarken, her gün onlarca �nsan yaşamını y�t�r�rken, her kes�mden halka adeta b�r savaş açılmışken, tüm hak ve özgürlükler askıya alınmışken; bunların b�r�nc� dereceden sorumlusu olan b�r�n�n el�nden ödül alamam" deme cüret�n� b�le göstermem�ş oluyorsunuz! Yan� taraf oluyorsunuz, oyunculuğunuzla hayat verd�ğ�n�z “Çıplak Vatandaş”ı soyup soğana çev�renler�n, sömürenler�n safında oluyorsunuz. Ne yazık k� Şener Şen tar�he b�r fotoğraf verm�şt�r. Belk� korkudan, belk� çıkarları gereğ� burjuvaz�n�n safında yer tutmuştur. Oysa k� �kt�darlar gel�p geç�c�, öneml� olan halkın sevd�ğ�, saydığı �nsanların tutum ve davranışlarıdır. Tar�h gelm�ş geçm�ş en azılı halk düşmanlarından b�r�n�n el�nden ödül almış ve onu meşrulaştırmış b�r� olarak yazacak, mahkum edecek Şener Şen’�! Şener Şen'�n tavrından yola çıkıp, b�r halk aydınının nasıl davranması ve faş�zm karşısında nasıl tutum takınması gerekt�ğ�ne varab�l�r�z. Bazen tek�l örnekler, genel� tanımlayacak kadar güçlüdür. B�r aydın, �lk önce yaşadığı toprakları o topraklar üzer�nde yaşayan halkları, onların kültürler�n�, değerler�n�, dertler�n�, acılarını, sev�nçler�n�, hüzünler�n�... yan� b�lcümle özell�kler�n�, duygularını tanımalı, b�lmel�d�r. Vatanını, halkını tanımak, b�lmek yetmez; onları canı pahasına sevmek ve korumak gerekl�d�r. Gerçek b�r halk aydını, halktan, haklıdan yana taraf olmalıdır... "Tarafsızlık" b�r aydın tutum değ�ld�r! O vak�t aydın olamazsınız zaten. Tarafsızlığın zal�mden yana taraf olmak demek olduğunu b�l�r�z çünkü. Burjuvaz�n�n bugün ger�c�l�ğ�n-faş�zm�n b�zzat uygulayıcısı olduğunu da b�l�r ve onlara karşı savaşır b�r halk aydını. Yaşananları tar�he not düşer, onunla sınırlı kalmaz, halkının yaşadığı kötü koşulları ortadan kaldırmak �ç�n en önde kavgaya atılır. Değ�şmek ve değ�şt�rmek b�r aydın tavrıdır çünkü. Bunları yapamıyorsanız aydın olamazsınız. O vak�t yol yakınken dönmekt�r erdeml� olan ve erdeml� olmak da aydın olmanın en öneml� özell�kler�nden b�r�d�r!

Fazıl AKTAŞ

13


Bilgehan’ca O ne önde ne arkada sırada sıramızdaydı... Ve yanındak�n�n kanlı başı onun omuzuna eğ�l�nce ona sıra gel�nce sayısını saydı... Söz �stemez Yaşlı göz �stemez. Çelenk melenk lâzım değ�l.. SUSUN. SIRA NEFERİ UYUSUN... Nazım H�kmet

İlk çağlarda �nsanlar acıyı acıyla tedav� ederlerm�ş. Yaraya tuz basarlarmış, kızgın dem�rle dağlarlarmış. B�l�m �lerled�. Tıp gel�şt�. Anestez�ler bulundu; lokal, komple... İnsanoğlu acıyı acısız onarmayı öğrend�. Lak�n b�z acıya tuz basmaya devam ed�yoruz. B�l�m�n ger�s�nde m� kalmak? Çağa ayak uydurmamak mı? Yoksa mazoş�st olmakla mı alakalı? H�çb�r�. Konu sadece göğüste d�renen yürekle �lg�l�. Taşınan şey o kaburgaların arasında b�r et parçası mı yoksa daha fazlası mı? B�z fazlası olduğuna �nanırız. “Yaşamak, sade ‘yaşamak’ / Yosun, solucan harcıdır” d�yor ya şa�r. İşte o et parçasının taşıdıkları, o m�n�k çek�c�n tıkırtıları b�z� "sadece yaşamak"tan alıp değerl� yaşamaya dah�l eder. Ne b�çare sorudur o: "Dünyayı kurtarmak sana mı kaldı?" Bu sef�l sorunun altında "yosun ol, solucan ol" naçarlığı vardır. Kap�tal�zm�n �deoloj�k güçsüzlüğü vardır. Tar�hsel haksızlığı vardır. İnansaydı o sef�l dünyaya, kend�n� kurtaracak k�ş�lerden b�r� olurdu B�lgehan. ODTÜ'de okurken ve de geçerl� b�r öğrenc�yken o el�n�n ters�yle �tm�şt�r bütün bunları. Kap�tal�zm�n o sef�l tualler�ne sosyal�zm�n muhteşem res�mler�n� ç�zmek �ç�n almıştır el�ne fırçasını. İy� de yapar bunu. Bütün ç�zg�ler�yle vurur B�lgehan; bazen yazılarıyla, bazen de savaş alet�yle. "Büyük şeyler küçük şeylere benzer. Küçük şeyler� yapamayanlar büyükler� de yapamazlar." der b�r Alman atasözü. Karpat, bu atasözünü duymuş mudur b�lmem. Ama onun büyük �ş, küçük �ş ayrımından söz etmed�ğ�n� b�l�yorum. B�r de azm�n�. Pek çok k�ş�n�n günlerce uğraş sonucu öğreneb�ld�ğ� yüzmey�, azm� sayes�nde çok kısa b�r sürede öğrenm�şt�. Burada �k� şey vardı; emek ve sevg�. Emeğ�n�, çabasını es�rgemed� ve büyük a�les�n� çok sevd�. Tab� her sevg� g�b� bu da karşılıklıydı. Bakmayın ODTÜ'lü olduğuna. Köküne bağlıdır. Y�t�rmez... Bazen b�r b�çerdöver�n üstünded�r o, uçsuz bucaksız b�r tarlada. Bazen b�r traktörün toprağı yırtan pulluklarının başında. Bazen de o bıçakların açtığı kanallara savrulan tohumların hırıltısında. Tohumla rüzgarın ceremes�nde. Buğday, darı, mısır... Ne heyecanlı anlatırdı. Toprak derken gözler� gülerd�. B�r yanda toprak d�ğer yanda ODTÜ. İy� b�r mühend�s olacaktı. Toprağı da b�r devr�mc� g�b� �şleyecekt�. Lak�n o her devr�mc�n�n düşled�ğ� şey� düşled�. "Sen m� kurtaracan?" d�yenlere "He ya, ben kurtaracam" dem�şt� saf, tem�z, kararlı hal�yle. Han� toprakta açtığın o yarıklar var ya... Han� serpt�ğ�n o tohumlar, buğday, mısır, darı... Han� toprağın o cömert hal� var ya... Başaklar... Buğday başakları, mısır koçanları... B�leğ�nle emek verd�kler�n... Bu dışarıda "�t durmaz" denen zemher� günler�nde, ağır karın altından kaldırdılar başlarını. Sallandılar nazlı nazlı. Sonra kıyam ett�ler. Sana selama durdular. Sen� yanlarına aldılar. Nerede görülmüş? Tohumla toprak yan yana gelm�ş de yeşermem�ş.

Oğuz GÜN

14


EĞME BAŞINI Evlerinde açlık ve gözyaşı Karakollarında küfür ve dayak Sokaklarında kan Gazetelerinde boydan boya yalan Ve bir ucundan diğerine Baştan aşağı yağma ve talan Bunu hak etmek için ne yaptın sen Toprağına kurban olduğum güzel vatan Bitecek bu acılar Sultan Süleyman'a kalmadı ki dünya Bu zulüm nereye kadar Bak ateşe dönüyor dağlar Ağaçlar meyveye Gece güneşe duruyor Kondulardan dağlara Dağlardan saraylara Tarihi yeniden yazacak bir alev topu Cüret ve öfkeyle büyüyor Eğme başını, eğme başını Bu zulüm saltanatı son bulacak Eğme başını, eğme başını Şafak vakti yüzümüze Bahtiyarlık yansıyacak Elif elif büyüyecek öfkemiz Saraylar yerle bir olacak Eğme başını Gün gelir Gün olur Gün doğacak Şahanlar bir bir hesap soracak Kurtuluş ahla vahla olmuyor Zafer Namlunun Ucunda Ancak Kurma kolu Çek bırak Kurma kolu Çek bırak Yüreğinde saklı pimi Söküp fırlat Unutmayasın Dayı'nın sözünü Sen savaş "Gerisi Hayat"

Muzaffer GEZER

15


HİKAYEMİZ:

güzeldir direnişte kadınlarımız Masalardan �k�s� börekç�n�n üzer�ne devr�l�rken, çay bardakları kırılmakla kalmamış, müşter�ler�n üzer�ne de dökülmüştü. Zeynep'�n, bu durumda dah� tabakta kalan son lokmayı şekere bandırıp yutmaya çalışması, Rojda'yı kızdırmış olacak k�, "Koş şer koş" d�ye bağırmıştı. Zeynep, Rojda'nın el�ne sıkıca yapışıp koşarken, "Ya kızım şer ne ya?" d�ye söylenmeye devam ed�yordu. Ve o andan �t�baren �k� can arkadaş saatler süren gülme kr�z�ne g�rm�şlerd�. Zeynep, bu arada yemeğ� de bedavaya get�rd�k dey�nce gülmekten gözyaşlarına boğulmuşlardı. *** N�lgün, gece yaşadıklarından sonra karşısında dak�kalardır gülen �k� kıza hayret ve gıpta �le bakıp, kend� kızının kader�ne her zamank� g�b� kahrett�. Mutlulukla h�ç tanışmamış ve kend�s�ne Kaf dağı kadar uzak olsa da, "Güzel kızım, �nşallah sen�n de bundan sonra hayatın bu kızlar g�b� mutlulukla geçer ve hep gülers�n." d�ye dua ett�.

tan aşırdıkları ekmek kırıntılarını telev�zyon odasındak� yuvalarına götürme telaşındaydı. N�lgün, nasıl sevmezd� kınalı kuzusunu? Bu acımasız hayata yıllarca kızı �ç�n katlanmamış mıydı? Ne olacaktı sonra, kızına k�m bakacak, hastaneye k�m götürecek, geceler� k�m uykuya yatıracaktı? Kafasındak� tüm bu soruların cevabını y�ne kızı Sude sadece annes�n�n duyab�leceğ� b�r ses tonuyla "G�del�m anne, g�del�m buralardan." d�yerek verd�. N�lgün b�r an ayak parmaklarından k�rp�k uçlarına kadar kaskatı kes�ld�. Neyse k� gözler�, hep “yaşam kaynağım” ded�ğ� kızına, yorgun b�r halde asılı kalmıştı. Ş�md�l�k nasıl kurtulacağını keşfetmen�n yolunu gal�ba kızı gösterm�şt�: G�tmek... El�nde tuttuğu bıçağın duvara vuran gölges�ne, korku ve şaşkınlıkla bakarak bıçağı olduğu yere bıraktı. Gülümsemeye çalışarak "G�del�m kızım, hem de arkamıza b�le bakmadan g�del�m." ***

b�rkaç kuruş atma derd�ne düşerd�. Her zamank� g�b� fabr�kadan �çer� g�rmek �ç�n bastıkları �şbaşı kartı mak�nada �şlem görmem�şt�. Bu şu demekt�, kartı �şlem görmeyen, fabr�kadan �çer� g�remezd�. Tekst�l-�ş koluna a�t b�r send�kanın yetk�l� olduğu bu fabr�kada, send�kanın varlığı, �şyer� tems�lc�s� Özcan Usta'nın rahat b�r poz�syonda, çalışıyor g�b� yapıp �şç�ler arasında ded�kodu yapmasından �barett�. Yen� b�r �şç� alındığında veya �şten b�r� çıkarılacağı zaman fabr�ka müdürü Met�n Bey, Özcan Usta'yı çağırır onayını alırdı. Bu �l�şk� Özcan Usta'ya fabr�ka �ç�nde �ş yer� tems�lc�l�ğ�nden öte b�r rahatlık verm�şt�. Dahası �şç�ler arasında açıktan konuşulmasa da, Özcan Usta'nın her ay sonunda, kapalı sarı renkl� b�r zarfla açıktan para aldığı b�l�n�rd�.

Fabr�kada neredeyse �şç� hakları �le �lg�l� b�r çalışma veya eğ�t�m h�ç yapılmazdı. İşç�ler�n en öneml� günü olan 1 Mayıs geld�ğ�nde dah�, b�r gün Sude, on beş yaşındaydı ama böbrek önces�nden fabr�ka müdürü Met�n Yavuz, askerden geld�kten sonra hastalığından ötürü yaşıtlarından Bey'�n get�rd�ğ� ucuz baklavalar, Özcan mahallede b�rçok hemşer�s�n�n yaptığı Usta tarafından yemekhanede �şç�ler�n daha küçük göster�yordu. Tedav�s� g�b�, yakınlardak� �pl�k fabr�kasında düzenl� yapılamadığı �ç�n sağlığında tabaklarına b�rer tane konulurdu. h�ç de �y� gel�şmeler olmadığı g�b�, �ş�n �şbaşı yapınca, büyükler� artık evlenMet�n Bey'�n yemekhanede 1 Mayıs kötüsü o da bunun farkındaydı. Çoğu mes� gerekt�ğ�n� söylerler. O vak�tler konuşması da neredeyse gelenekselgece acıları artınca kalkar, ev�n �ç�nde N�lgün genç, güzel ve alımlıdır. leşm�şt�. Bakışlarını �şç�lerden çok b�rkaç tur atıp dışarıyı gören camdan Okumak �steğ� a�les� tarafından kabul tehd�tkâr b�r muhatapla Özcan Usta'nın görmey�nce, on üç yaşından sonra gökyüzüne bakıp, “Allah’ım ne olur üzer�nde tutarak; b�rl�k beraberl�k, bana yardım et” der, sess�zce yatağına �pl�k fabr�kasında �şe koyulur. Yüz on devlet vurgusu yapar, üret�m�n �sted�kk�ş�n�n çalıştığı fabr�kada neredeyse dönerd�. Dün gece, y�ne acılarına ler� düzeye gelmed�ğ�n�, buna rağmen uyanıp annes�n� yanında görmey�nce, herkes b�rer N�lgün ve Yavuz'dur. Abdülkad�r Bey’�n fedakarlık yaparak olacakları b�l�yormuş g�b� her zaman- Araya g�ren b�rkaç aracıdan sonra fabr�kayı zarar etmes�ne rağmen b�rb�rler�n� doğru dürüst tanımadan k�nden daha hızlı kalktı. Telev�zyon kapatmadığını söylerd�. Oysa gerçek Yavuz ve N�lgün'ün arası �le b�rl�kte �k� h�ç de öyle değ�ld�. odasının kapısında annes�n�, el�nde ay �ç�nde düğünler� de yapılır. İlk ekmek bıçağı �le görünce sess�z b�r hırıltıyla ancak, "Hayır anne" d�yerek, b�rkaç yıl sorunsuz b�rl�kte çalışarak Abdülkad�r Bey’�n babası Mahmut geçer. Yavuz, �ş saatler� dışında eller�n� kasıklarının arasına alarak Efend�’n�n kırk sek�z yıl önce Mahmutmahalle arkadaşlarıyla b�rl�kte tüm olduğu yere çöktü. Yalvarırcasına paşa'dak� küçük b�r dükkanda d�k�ş vakt�n� kahvehanede geç�r�r, sonra da �pl�kler� satmakla başladığı t�caret "Hayır annec�m" ded� b�r kez daha. Sude, anon�m b�r türkünün nakaratını arkadaşlarıyla akşam namazı �ç�n hayatında geld�ğ� nokta baş döndürücam�ye g�d�p ev�ne dönerd�. Çok tekrarlar g�b� usulca ağlayarak, cüydü. Mahmut Efend�, doksanların konuşkan değ�ld�. Kızları Sude doğana �k�nc� yarısında Marmar�s'tek� yazlık "Lütfen, lütfen anne, ben� h�ç m� kadar N�lgün �le gelecekle �lg�l� sevm�yorsun?" ded� ve sustu, duvar evler�nde, Moldovyalı h�zmetç� tarafınneredeyse h�ç konuşmazlardı. N�lgün, dan yüzme havuzunda boğulmuş halde d�b�ndek� telaşlı hayata daldı. b�r tas da olsa çorbaları kaynadığı �ç�n, bulunduğunda, sah�p olduğu servet ve Karıncalar peş peşe ve hızlıca mutfak bu durumu sorun etmeden, kenara güç, baş döndürücüydü.

16


12 Eylül asker� darbes�n�n sağladığı tüm avantajları, yan� hayal� �hracattan mafyaya, cemaatlerden s�yas�lere kadar gen�ş b�r �l�şk� ağıyla, b�n yüz k�ş�n�n çalıştığı hold�ng ve ş�rketler gurubu sah�b� olmuşlardı. Bu yüz on k�ş�n�n çalıştığı fabr�ka �se, �şç�ler�n örgütlü olduğu, daha doğrusu send�kanın olduğu tek yerd�. Sembol�k özell�ğ�nden ötürü, send�kanın varlığının devam etmes�ne �z�n ver�lm�şt�. Abdülkad�r Bey, babasının �z�nden devam etm�ş, 2000 yılından sonrak� �kt�darın kuyruğunda, �nşaat ve enerj� sektöründe söz sah�b� olacak kadar büyütmüştü ş�rketler�n�. Abdülkad�r Bey, babasının çok sevd�ğ� ve kend�s�ne sürekl� telk�n ett�ğ� sözü çalışma masasının arkasına büyük harflerle yazdırmıştı: ACIMA! ACINACAK DURUMA DÜŞERSİN. Acımamışlardı h�ç k�mseye. Başta Özcan Usta olmak üzere o gün k�mse kart basamamış, daha önce h�ç görmed�kler� sek�z takım elb�sel� çam yarmasının burayı terk ed�n uyarısıyla karşılaşmışlardı. Özcan Usta, �hanete uğramışlığın şaşkınlığı �le durmadan sırtının en ulaşılmaz yerler�n� kaşımaya çalışıyordu. Ben �ş yer� tems�lc�s�y�m, Met�n Bey’le görüşmek �st�yorum d�yecekken, fabr�ka kapısında Met�n bey her zamank�nden farklı olarak yanında, y�ne takım elb�sel� b�r� �le aracından �nd�. Yüzünde, evc�l hayvanına sevg� dolu b�r �fadeyle bakan gülümseme vardı. "Gel Özcan Usta gel senle öneml� şeyler konuşacağız". Geç kalınmış olsa da bu ayrıcalığa o kadar sev�nm�şt� k� Özcan Usta, Met�n Bey’�n boynuna sarılmamak �ç�n kend�n� zor tutab�ld�. Mart ayının ayaza dönmüş soğuk havasında, fabr�ka kapısındak� �şç�ler�n bekley�şler� �şkenceye dönmüş, türlü f�k�rler zor da olsa, yavaş yavaş d�llend�r�lmeye başlanmıştı. K�m�s� send�kaya haber verel�m derken, bazıları karakola g�tmey� öner�yor; ama k�mse olduğu yerden kıpırdayamıyordu. İçerde �se Met�n Bey’�n, Özcan Ustayı �kna etmes� çok zor olmamıştı. "Bak, sen b�z�m has adamımızsın, sen� asla yarı yolda bırakmayız. B�l�yorsun fabr�ka sürekl� zarar ed�yor, b�z de yaklaşık b�r yıl önce Çerkezköy'de aldığımız araz�ye Avrupa standartlarında, yen� b�r fabr�ka kurduk. Sen�n tazm�natını yarın gel hold�nge, orda ben kend�m vereceğ�m. Ama d�ğer arkadaşların kıdem ve �hbar tazm�natlarını ödemem�z b�raz zaman alab�l�r.

Send�kanın haber� var tüm bu süreçten... Hayret valla, b�z s�ze söyled�kler�n� sanıyorduk... Bak şunların yaptığına. Ha Özcan Usta, �şç� kardeşler�m�z eylem falan yapmasınlar, net�cede b�z�m yaptığımız yasal b�r şey. Sonra pol�s çağırmak zorunda kalmayalım değ�l m�? Had�, sana güven�yorum. Arkadaşlara söyle, ş�md� eve g�ts�nler alacaklarını ödeyeceğ�m�z zamanı, senle haber eder�z onlara. Şunu da söyle arkadaşlara; ‘Abdülkad�r Bey selam söyled� herkese, haklarını helal ets�nler’ ded�. ‘İy� çalışan arkadaşları yen� fabr�kada �şe alacak, onlara lojman verecekm�ş’ de". Özcan usta, d�l� tutulmuş g�b� tek kel�me konuşamadan, başını anlıyorum şekl�nde sallamaktan başka b�r şey yapamamıştı. Hele Met�n Bey’�n, her hal�yle yalan söyled�ğ� bell� �ken, önündek� masayı �k� el�yle kucaklayacak g�b� kavramasını gördükçe, b�ld�ğ� tüm küfürler� savurmuş olmasına rağmen, ben ne bok y�yeceğ�m d�ye, kend� derd�ne düşmekten de kend�n� alamamıştı.

etmeye çalışıyordu. Görev�, her gün saatlerce bakmak ve s�h�rl� sözcükler�n söylend�ğ� an, telev�zyonun karşısında hazır olmaktı. İş� buydu artık... Kızının rahatsızlığına kayıtsız kalıyor, �ş aramıyor; N�lgün b�r şey d�yecek olsa, olmayacak küfürlerle tekme tokat döverken b�le el�nden kumandayı bırakmıyordu. Yavuz, art arda yapılan, genel ve yerel seç�mlerde tereddütsüz oyunu verm�ş; yolsuzluk olayları gündeme geld�ğ�nde, en haklı ve küçük muhal�f hareket� b�le dış güçler�n oyunu olarak değerlend�rm�şt�. Mesele üç beş ağaç tab�� k� değ�ld�. Bu bağırıp çağıranlar, kend�s�n� sah�den bu kadar saf mı zanned�yorlardı?

İşten atıldığından ber� neredeyse uyumadığı veya dışarı çıkmadığı zamanların dışında, bu k�ş� veya onun atadığı k�ş�ler tarafından �şgal ed�lm�ş telev�zyonların, tek sesl� söylemler�n� duyuyordu. Cam�ye g�tt�ğ� zamanlarda da, hocanın vaazları arasında telev�zyonda duydukları varsa memnun oluyor, onun dışındak� b�r konu açıldığında, çarçabuk cam�den çıkıp ev�ne Yavuz, N�lgün'ün tüm �t�razına yan� kumandasına koşuyordu. N�lgün, rağmen, fabr�ka önünü �lk terk eden �lk zamanlar Yavuz �ç�n üzülmüş, acımış, oldu... "Özcan Usta söyled� ya, gel�r geçer d�ye bakmıştı. Hatta paramızı verecekler� zaman b�z� telev�zyon kumandasının p�l� b�tt�ğ� çağıracaklar." Tab�� k� paraları ver�lme- �ç�n, �lk dayağını yed�ğ�nde b�le “bunca d�. B�r hafta sonra g�tt�kler�nde koca yıllık kocamdır, �ş bulamadığı �ç�n fabr�kayı bomboş buldular. Send�kas�n�r�nden böyle yaptı” dey�p geç�şt�rnın kend�ler�ne önerd�ğ� b�r avukata, m�şt�. ücret�n� peş�n vererek vekaletler�n� verd�ler. O günden sonra Yavuz, b�r Sonrak� günlerde de durum böyle daha herhang� b�r �şte çalışmadı. devam ed�nce, tüm cesaret�n� toplayıp B�ld�ğ�, tecrübel� olduğu b�r �ş, sadece konuşmaya karar verd�ğ�nde, daha yıllarca çalıştığı �pl�k fabr�kasıydı; k� ağzını açmadan, bu ev�n l�der�n�n k�m oradan da kovulmuşlardı. Tanıdık olduğunu, Yavuz, attığı dayak, ett�ğ� akrabalara, arkadaşlara haber verm�ş; küfürlerle gösterm�şt�. ne �ş olursa yaparım dese de, yen� b�r �şte çalışmayı göze alamamıştı. Sorunun kaynağının telev�zyon olduğunu anlamış, kocasını h�pnoz eden Yaptığı tek şey h�pnoz olmuş g�b�, şahıstan nefret ederek, sen�n de başına telev�zyonun karşısında sürekl� olarak türlü türlü belalar açılsın k�, yattığın haber kanalları arasında dolaşmaktı. yerde asla rahat etmeyes�n d�ye Kend� ez�lm�şl�ğ�n� h�ssetmed�ğ� tek beddualar etm�şt�. an, belk� de karşısındak�n�n; ”bakın ş�md�” veya “bakınız, ben dem�şt�m”,” - sürecek bunu d�kkatl� d�nley�n, ş�md� buradan söylüyorum...” sözcükler�n� duymasıyHüsey�n KILIÇ dı. Yavuz, farkında olmadan ruhunu, hayata bakışını, d�n üzer�nden şek�llend�ren b�r h�pnozcuya tesl�m etm�şt�. Beden� kend�s�ne k�ralanmış da, h�pnozcunun vereceğ� emr� bekler g�b� günler� geç�yordu. H�pnozcu, “bakın” dey�nce bakıyor ama söyled�kler�n� d�nlem�yor g�b� sonrak� sözcüğün ne zaman söyleneceğ�n� tak�p

1717


kar altıInda . umut ıisiğ . giışığ

T�p� kamyonun camlarını kamçılıyor, s�lecekler karın yoğunluğundan zorlanıyordu. Ama o, gözünü yoldan ayırmadan yol almaya devam ed�yordu. "Sabah yükü boşaltab�lsem, ger�s� Allah ker�m..." d�ye düşündü. Görüş mesafes� de �y�ce düşmüştü. Neyse k� yol tenhalaşmış, traf�k yoğunluğu azalmıştı. “Bu havada yola çıkan ya del�d�r ya da ekmek peş�nded�r.” d�ye tekrarlıyordu. Kış last�kler�ne borçlanmış, mazot zammıyla b�rl�kte bel� bükülmüştü. Kamyoncu, kend� çares�zl�ğ�yle, durmadan arkadaşlarına, halka kızıyordu; "Koyun g�b� b�z�m m�llet�m�z. Her şeye zam geld�, ses�n� çıkaran yok." d�yordu. B�r de d�l�ne dolamış; "Memlekette �nsan kalmadı, acından bağıra bağıra ölsen yüzüne bakan olmaz." d�ye dertlen�yordu. T�p�n�n �ç�nde kamyonun ses�ne kulak ver�rken, bu kez "Bu nasıl soğuk, bu nasıl memleket?" d�ye kızmaya başlamıştı. "Dışarıda hava eks� 30 dereced�r, şurada kalsak ölümüzü kurt

18

ker�m..." dey�p, çalışan kamyonun �ç�nde sabahlamayı hesaplasa da �k� saat geçmeden mazot gösterges� �şaret vermeye başlamıştı. B�raz sonra da motor ses� kes�ld�. Battan�yes�n� Yol kenarını tam seçemese de mecbu- d�zler�ne çekse de dışardak� soğuk dem�rlerden, camlardan geç�p saldırren sağa çek�p yüklü kamyonun maya başladı. Motorun küçücük durmasını bekled�. Korkuyla t�p�n�n boşluklarından yılan g�b� g�ren ayaz �ç�ne atlayıp arabanın altına eğ�ld�. et�n� sokuyordu. Yere düşmüş şaftın gölges�n� gördü. Yılların ustalığıyla durumun ağırlığını Yarım ekmeğ�n arasına helva koyup anladı. Soğuk kend�ne get�rmese aceleyle yed�. B�r yudum �çmey� gözü kamyonun altına çöküp kalacaktı. Arkadaşları g�b� b�r petrol �stasyonuna kesm�yordu, çünkü donmaktan çek�p uyuyab�l�rd� ama bu sevmed�ğ� korkmaya başlamıştı. Helvanın tadı �y�yd� ama uykusunu get�rm�şt�. soğuk memlekette b�r gün daha Uyumaması gerekt�ğ�n� ölümden geç�rmek �stem�yordu. korktuğu kadar b�l�yordu. Aklına kızı geld�, her yol dönüşü sarılırdı boynu"Ç�mentoya b�r şey olmaz ama ben na... Kamyonculuğun kahrı çek�lmezd� donar kalırım bu soğukta." d�ye ama kızıyla, a�les�yle bu kavuşmaları, söylenerek yol kenarında b�r�km�ş olan kara bata çıka kamyona b�nd�. Ne ona güç veren b�r sev�nç yaşatıyordu. yolda ne de çevrede en küçük b�r ışık Kızını hasta halde bırakması �ç�n� daha vardı. "Işık olsa ne yazar; ya yüz metre da ezd�. g�demeden kazık kes�l�r�m ya da bu Uyurum korkusuyla kapıyı açıp aşağıya memleket�n adamı açmaz kapısını, kahrımdan ölürüm." d�ye geç�r�yordu atladı. B�r�km�ş karın �ç�ne yuvarlandı. Yola çıkmak �ç�n yürümeye çalışsa da aklından. "Mazot b�tene kadar Allah yer." derken kamyonun arkasından b�r çatırtı geld�. Kamyon sarsılıp güçten düştü “Eyvah, şaft!" dey�p d�reks�yona daha sıkı sarıldı.


t�p�de tozan karlar yüzüne gözüne çarpıp nefes�n� kest�. Ger� dönmeye çalıştı. Buz g�b� hava ve karın �ç�nde uğraşmak eller�n� uyuşturmuştu.

uğraşıyorlardı. Sıcak odanın �ç� çocuk sesler�yle şenlend�. İk�s� kız, �k�s� erkek dört çocuk babasını soru yağmuruna tutuyordu. Kızı geld� aklına İrfan'ın. Çocuklar ne kadar da b�rb�r�ne Bell� k� yol kardan t�p�den kapanmıştı. benz�yor d�ye düşünüp çocukların Karanlığın ve t�p�n�n �ç�nden b�r araç adını sordu. En büyükler� olan D�lan ses� duyar mıyım d�ye battan�yen�n parmağıyla göstererek "Bu İd�l, bu altında düşünceye dalmışken kend�n- Yemo, bu da en küçüğümüz Talat." den geçt�. d�yerek tanıttı. Talat’ın kaşları çatıldı ama babasından çek�nd�ğ�nden Sertçe sarsan sorular soran gençten ablasına kızamadı. "Ben�m de İd�l b�r adamın ses�yle kend�ne gelmeye kadar kızım var, adı Melek." ded� başladı. Soruları der�nden duyuyordu boğazı düğümlenerek. Çocuklar umut ama ne cevap vereb�l�yordu ne de ışığı olup aydınlattılar �ç�ndek� hareket edeb�l�yordu. Genç adam, karanlıkları. ayaklarından çek�nce b�raz kend�ne gel�p gözünü açtı. Adamın gülümseÇok geçmeden kaynaştı çocuklarla. mes�n� fark ed�nce sank� �ç�nde b�r Öptü, kokladı. Kamyonla gezd�rme ateş yandı. Kulağına motor ses� de sözü verd� onlara. Yemek yed�ler, çay gel�nce doğrulmaya çalıştı. �çt�ler sonra. Odanın duvarlarında res�mler vardı. Çocuklara benzett� Tekrar gözünü açtığında b�r traktörün gülen yüzlü, gözler� ışıl ışıl bu genç �ç�ndeyd�. Kab�nl�, traktörün b�r �nsanları. Gözü boncuktan yapılmış kenarında kend� battan�yes� dışında saate takıldı. Küçük Talat da m�saf�r� epeyce çul çaputla da sarılmıştı. Y�ne �ncel�yordu. M�saf�r�n saate baktığını genç adamın gülümsemes�n� gördü. görünce, "O saat� hap�shanedek� amcamız gönderd�." ded�. Gülümsed� "Geçm�ş olsun ab�." dey�nce zor da çocuğa, soru sormasının uygun olsa cevap verd�: "Sağ olasın, sen� olmadığını düşünerek "Çok güzel Allah mı gönderd�?" Genç adam "Hem yapmış." ded�. Allah gönderd� hem danalar." dey�p gene gülümsed�. Sonra tanıştılar... Gülal�, m�saf�r�n�n sıkıntılı hal�n� fark Çorumlu kamyoncu İrfan, Kars ed�p onu rahatlattı. "İrfan ab� bu gece Ataköy'den Gülal�. m�saf�r�m�zs�n, yarın sabahtan halat takar, traktörle çekerek sanay�ye "Hayvanların yem� b�t�nce mecburen götürürüz kamyonunu. Hava az da bu kışta kıyamette düştük yola İrfan olsa toparlanır yarına." ded�. İrfan ab�, sen�n kamyonu görünce başına ez�k, mahcup "Sağol, varol kardeş�m." gelen� anladım. Tekrar geçm�ş olsun, d�yeb�ld�... b�z�m köy yakın merak etme." Sabah vedalaşması erken olsa da "Sen� de yolundan, �ş�nden alıkoyduk çocuklar kalkmıştı. Kucaklayıp öptü kusura bakma." derken daha yakından b�rer b�rer. Talat koşarak eve g�r�p �nceled� bu gözlüklü köylü genc�n�. çıktı. Kucağında saatle gel�p saat� Buraların �nsanına da�r söyled�kler�n� uzattı. düşünüp utandı. "İrfan amca, Melek kardeş�m�ze Genç adam "O nasıl söz ab�, danalar hed�yem�z olsun!" senden kıymetl� m�?" d�yerek güldü, uyuşmuş omzuna b�raz sertçe vurdu. Karların �ç�ne gömülmüş köy evler� seç�lmeye başlamıştı. Gün ışımış t�p� b�raz durulmuş ama soğuk aynı soğuktu. Traktör durdu ve genç adamın yardımıyla aşağıya �nd�. Kırk yıllık arkadaşı, kardeş�ym�ş g�b� Gülal� sertçe koluna g�r�p yürüttü. Köpek ses�ne yaşlı b�r kadının, çocukların ses� karışıyordu. Sıcak b�r odaya g�r�nce gözü �y�ce ışıdı. "Geçm�ş olsun, hoş geld�n." d�ye çevres�nde dönen yaşlı kadın, ev�n gel�n�, onun rahatı �ç�n

Kırıkkale F T�p� Hap�shanes� ÖZGÜR TUTSAKLARI

19


KARSANTI'NIN YANIK GÜLLERİ

Hayatımız karlıdır bizim Dünyamız kış "Yolumuz yoktur Suyumuz yok Derdimiz çoktur" Görmediniz... Gündüzümüz yokluktur bizim Gecemiz açlık Bilmediniz... Çocuklarımızı kuzum diye Kızlarımızı gülüm diye Dağları da yarim diye Severiz niye Anlamadınız... Yazımız yabandır bizim Kışlağımız yaban Ekmeğimiz yavan Var mıdır yandığımızı duyan Dağlardan değil Medeniyet denen Işıltılı cehennemden Kurt sürüleri Zulüm zebanileri Gelir basar obamızı Kırar kuzularımızı Yakar güllerimizi Görün bilin ve anlayın Şimdi bu karlı kışlı Şimdi bu eğilmez başlı Bu yaban Bu isyan Dağlarımızda Gül kokularıyla yaşıyor Kuzularımızın hayalleriyle ÇOĞALIYORUZ...

Murat GÜNYEL

20


KIRIK BIR SAZIM BEN Kırık b�r sazım ben. Kırdılar, parçaladılar, ezd�ler, susturmak �sted�ler ben�, yanımdak� p�yanoyu, g�tarı, davulu, flütü... Kavganın notaları yükselmes�n d�ye bağrımızdan kırdılar parçaladılar b�z�... Suçumuz büyük! Grup Yorum'un el�nde umudun ses� olduk, halkın acılarını, özlemler�n�, k�nler�n�, sevg�s�n� d�llend�rd�k. Madenc�ye ağıt yaktık, hınçla söylend� ezg�ler�m�z. Grevlere, boykotlara, �şgallere; marşlarla, halaylarla katıldık. Kondulardan akan emekç�ler�n rap rap adımlarına eşl�k ett�k sesler�m�zle. Dağlara yaslanan efeler�n, Cemolar'ın türküler�n� taşıdık dört b�r yana. M�lyonlardan oluşan korolar kurdu halk. B�z ezg� verd�k, tel tel, nefes nefes ses verd�k, halk söyled�. Halkın, kavganın marşlarını, türküler�n� d�llend�rmek, notalarla, ezg�lerle halkın ses� olmak �ç�n gece gündüz çalıştık Grup Yorum'la...

ezg�ler çıkaranlar, her geçen gün müz�kte Mah�rleş�yorlardı... O gün, p�yano en mutlu günler�n� yaşadığını söylüyordu k�, b�z� susturmaya gelenler önce İd�l Kültür Merkez�'n�n kapılarını, duvarlarını kırdılar. Sonra yürekler�yle, sloganlarıyla bar�kat kuran Grup Yorum'un, İd�l Kültür Merkez� çalışanlarının kaburgalarını ve parmaklarını... Ve sonra b�ze geld�ler. P�yanonun üstünde tep�nd�ler. G�tarı, kemanı, flütü, kavalı, zurnayı kırdılar, davulu parçaladılar... Orkestranın ortasındaydım d�ye döşümü kırdılar, ezd�ler. Kırık b�r sazım ben. Bu �lk kırılmam, parçalanmam değ�l... Emekç� ellerde, Anadolu'nun toprağında, suyundan can olmuş ağaçlardan oyulup yapıldım. Doğduğum eller�n, emekç�ler�n, haklının ses�n�, haklı ve cüretl� sözlerle söyleyen ozanlarla d�llend�r�ld�m, tellend�r�ld�m.

Derv�ş Abdallar �le dolaştım Anadolu'yu. Dert d�nled�m, d�nled�ğ�m� teller�mle söyled�m. Beyler, ağalar adam saldılar O gün, y�ne susturmak �sted�ler b�z�... üstümüze. Taşladılar, kovaladılar, O gece çalışma b�tm�şt�. N�ce türkü- köylerden kovdular ama ses�m�z, yü, şarkıyı yaratanların ışığında yen� türkümüz d�llerde bak� kaldı. ezg�ler çalıp söylem�şt�k. B�zlere eller�yle, yürekler�yle ses verenler, Karacaoğlan’ın el�nde, kışını, yazını, eller�nde hayatı bulduğumuz Grup baharını gördüm Anadolu'nun... Y�ğ�tçe, Yorum; her çalışma sonrası olduğu sevdanın hasını, n�ce sevdalar yaşayarak g�b� b�z enstrümanları, İd�l'�n, Ruh� saz eyled�k, söz eyled�k. Zorbalar "Bre Su'nun, Dadaloğlu'nun, Köroğlu'nun, d�ns�zler" dey�p höykürdüler ama kend� P�r Sultan'ın ve n�ce halk ozanın sesler�nde boğuldular. Hala söylen�r resm�n�n, �sm�n�n, ses�n�n olduğu türküler�m�z... yere bırakmışlardı. Köroğlu'nun sırtında, at üstünde n�ce Ben kılıftayken hemen solumda, cenge g�rd�m. Her kavgada yen� b�r kılıfında g�tar vardı. Üflemel�ler, türkü yükseld� teller�mden. Bağrımdan zurna ve flüt de askılı kılıflarında çıkan her ezg�, Köroğlu'nun narası �le p�yanonun üzer�ndeyd�ler. Keman saplandı zal�m�n beyn�ne. Döşüme, sağımda, davul arkamızdaydı. B�r başıma aklar saplandı ama Köroğlu orkestra düzen�ndeyd�k. türküler�, destanları dört b�r yanda, d�llerde çoğaldı. Köroğlu �le ölümsüz Gecen�n �ç�nde, b�z enstrümanlar da, oldu... kend� d�l�m�zden b�rb�r�m�zle sohbetteyd�k. Her b�r�m�z b�zlere ses P�r Sultan �le hak�kat� söyled�m köy köy. verenler�n eks�kler�n� ve ustalıklarını Adalet ded� teller�m, özgürlük ded� konuşuyorduk. notalarım. Yoksul sofralarında umut olduk, b�l�nç olduk. "Tez susturula" ded� B�zlere ses verenler, bağrımızdan paşalar. P�r'�m �le z�ndanlara atıldım,

dar'a çek�ld�m. Sehbada başım d�kt�, P�r'�mle b�rl�k. Ve hala el�ndey�m P�r Sultan'ın ve hala "Gel�n canlar b�r olalım, münk�re kılıç çalalım" demekte teller�m... Dadaloğlu �le b�z�m olan dağlarda, meydan okudum pad�şahlara, beylere... Kurşunlar gördüm, ordular gördüm ama Dadal'ın ezg�ler� dağıttı egemen ordularını... İşgalc�ye karşı savaşan Anadolu halklarının her cephes�nde ben de vardım. Karayılan'ın, Şah�n Bey'�n, Yörük Al� Efe'n�n ve n�ce �s�ms�z kahramanın türküler� dünden bugüne söylen�r hala... Pad�şahlar, beyler, paşalar hüküm verd�ler hakkımda, halkın ezg�ler�, türküler� karşısında hükümsüzdü... Dar'a çek�p, kurşun sıkıp, kırıp parçalayarak susturmak �sted�ler ses�m�z�... Ruh� Su �le o karanlık günlerde öldürdükler�n� sandılar b�z�. "Sabahın b�r sah�b� var" demektey�z hala... Yaktılar S�vas'ta Nes�m�'y�, Hasret'�, ustaları, ben�. D�r� d�r� yaktılar ama küller�m�zden yen�den doğduk... Mah�r ellerde, haklılığın gücüyle söyled�k ve söylüyoruz türküler�m�z�... M�lyonlarla korolar kurduk meydanlarda. Gümbür gümbür ses verd� teller�m, ses verd� d�ller�m... Umutlu türküler söyled�k, kavga türküler�, marşları söyled�k d�ye b�r kez daha kırdılar ben�, p�yanoyu, g�tarı, yoldaşlarımı... Kırık b�r sazım ben... Söyled�k umutlu türküler�n�. Ne umut ölür, ne türküler�... Kırık b�r sazım ben Ne ağlar ne susarım/ As� b�r ırmağım Türkü türkü çağlarım/ Zafer� muştularım... Son sözümüz olsun, hep beraber söyleyel�m, sarssın sarayları... Umut olsun kondulara: "TÜRKÜLER SUSMAZ, HALAYLAR SÜRER!"

ÖZGÜR TUTSAKLAR

21


BİR ADALET RİSALESİ Yaşar Kemal’in İnce Memed’i Yok oluşların, s�nd�r�lm�şl�ğ�n ve eks�lmeler�n günbegün katlandığı yaşamın, her günün akşam ed�l�p sonrasında “Çok şükür bugün de ölmed�k” m�sal� sonlandığı şu dönemlerde Büyük Usta'nın aramızdan ayrılışının 2. yılına gelm�ş�z. F�z�ken aramızdan göçtüğünden ber� onun romanları g�b�, h�kayeler� g�b� geçen onsuz �k� yıl...

yana Memed’ler�n meşru müdafaasına atfed�len b�r hak�kat yatar. Halk gerçekl�ğ�n�n toplumcu gerçekç� mürekkep �le buluşması Anadolu'nun Çukurova'sı, Çukurova'nın pamukları, pamuk ırgatları, Torosları ve Memedler� ve de o Memedler� yaratan ağaları ancak böyle b�r aydının kalem�nden bu kadar açık ve yalın resmed�leb�l�rd�. Onun eşs�z bet�mlemeler� kel�me cambazlığında değ�l, halk gerçekl�ğ� Eşk�ya olup dağda vurulan amcasının ve edeb�yatın ayrılmaz bağında can oğluna �thafen kaleme aldığı İnce bulmuştur. Tekrarlamalar, y�nelemeMemed, Yaşar Kemal'�n d�ğer eserler�- ler, benzetmeler, metaforlar, �mgeler ne nazaran �sm�yle öyles�ne bütünleş- ve kel�meler kuğu g�b� güverc�n g�b�, m�ş k�, anıldığı her yerde onunla kırlangıç g�b� ahenk ve sadel�k �ç�nde beraber hemen hatırda bel�rmeye Usta'ın eller�nden Memed �le yaratılıbaşlıyor. Bu durumun neden� kulağını, yordu. sınıfının nabzına dayayarak kaleme dokunması, edeb� k�ş�l�ğ�n�n yanında Onun �ç�n yazmak b�r tutkudur. Halkı kavganın �nsanı olması ve İnce anlatmak, halkını yazmak �se bambaşMemed'�n bunu �lk karşılar n�tel�kte ka... Karıncadan, çakır d�ken�ne, oluşudur kuşkusuz. kavurucu güneşten, kundaktak� bebeğe kadar ka�nata da�r var olan Abd� Ağa'ya, oradan Al� Safa Bey'e, her şeyde yaşamı sevmek... Her şey�n Mahmut Ağa'dan Ar�f Sa�m Bey'e b�rgün sonlanacağına ama �nancın ve zulmü tasv�r etmekte ağalardan, ruhun asla sonlanmayacağına paşalardan, beylerden; n�telemede �se �nanarak sevmek hem de. Görmek �se zulme ve adalet�n tecell�s�ne tekabül sevmen�n �lk şartı. Vuslattır sevmek. gören b�r başyapıt,b�r şaheserd�r. Edeb�yatçı bakar, �zler fakat gördüğü Onun İnce's�nde s�neye çekmek, şey mürekkeb�nden döküldüğüdür. çek�lmek, yorulmak, duraksamak b�r Aslında sah�p olab�lmekt�r göreb�l-

22

mek. Sevmek, nasıl bakıyorsan onu görmek ve tekrar tekrar gördüğünü yaratmaktır. O yüzdend�r k� edeb�yatta "Aydın" unvanını "Onurlu" olarak taşır... Yaşar Kemal'�n İnce Memed'�, annes�yle beraber tarlasını sürdüğü Abd� Ağa'nın zulmüne -Çukurova'nın kavurucu sıcağında gün doğumundan gün batımına soluksuz çalışıyorlar, emekler�n�n karşılığının ancak yarısını alab�l�yorlardı- �lk olarak köyden şehre kaçarak, ona h�zmet etmeyerek, tarlasını yüzüstü bırakarak kend� �ç�nde sonradan farkına vardığı �lk başkaldırıyla karşılık ver�yordu. İlk önce şehr� terc�h etm�şt� kurtuluş yolu olarak Memed. Sonra dağlara, Del� Durdu'nun çetes�ne... Fakat adaletl�yd� İnce, Del� Durdu'nun çetes�ne katılmıştı ve ondan eşk�yalık adına çok şey öğrenm�şt� de Del� Durdu, adı üzer�nde “del�yd�.” Kend�s�ne ekmek veren Yörük obalarını basmaya başlayıp, �nsanları aşağılamaya başlayınca İnce, Del� Durdu'nun tehd�tler�ne rağmen çek�p g�tmekten, dağlarda b�r başına kalmaktan �mt�na etmed�. Memed’�n düze �n�p en sonunda Abd� Ağa'yı öldürmes� �le İnce Memed �sm�n� duymayan köy kalmamıştı. Köylüler


�çten �çe mutlu olmuş ve cesaretlenm�şlerd�.

çırpınıyor, çırpınıyor, b�n ağa öldürse beş b�n�n�n geleceğ� b�l�nc� var ya, ne yapsın, yakasını köylüler�n el�nden b�r türlü kurtaramıyor k�...”

yaşamı boyunca hep yaratmış ve yarattığına sah�p çıkmıştır. Fer�de Harman'ın başucundayken -y�ne b�r İnce Memed, her h�kayen�n sonunda 'mecbur �nsanın' -yanıbaşındayken "�m� t�m� bell�s�z olup" dağların yolunu yaratmıştır. Yıkılan, bombalanan tutmuştu, ta k� başka Abd� Ağalar’ın şeh�rlere ve halkına canlı kalkan başka zulümler�ne tanık olana kadar... İnce Memed her zulmün karşısında olab�lme, "Ş�md� olsa soluğu Yüksel Abd� Ağa, Al� Safa Bey, Mahmut Ağa d�k�lerek halkın güven�n� ve sevg�s�n� Caddes�'nde Nur�ye'n�n Sem�h'�n ve kazanmışsa da tek �nsan her zal�m�n ve son olarak Ar�f Sa�m Bey... Yan� Acun'un yanında alır sımsıcak gülüşü �le zulmün Yaşar Kemal'e göre ete karşısında her da�m nasıl olab�l�rd� k� ? kucaklardı onları ve d�ren�şler�n� kem�ğe büründüğü yüzler, c�s�mler... Bunun mümkün olmayacağını da Ustamız" d�yeb�lmen�n em�nl�ğ�nde Cumhur�yet’�n �lk yıllarından bugüne b�l�yordu. Zulme karşı meşru 'mecbur yaratmıştır o onurlu aydınlığını... burjuva demokras�s�ne has yönetme �nsan' yaratılmış oluyordu. Sonrası �ş�n�n şartı olan zulmetme! Ağalardan yalnızca Memed'�n �ş� değ�l, tekm�l� Kaç kuşaktır yol gösteren, öğreten mebuslara – k� Ar�f Sa�m Bey, Kemal�st b�rden Memed olab�lmekt�. aydınlar b�r b�r doğanın zorak� sonucu bürokras�n�n c�smane hal�yd� adeta. üzre toprağa düşerken tereddütsüz ve Zal�mler değ�şse de mazlumların h�ç “İnce Memed öldürülecek, onun amasız onurluca anılıyor ve sah�plen�l�değ�şmed�ğ� dünyada Memed'� artık yer�ne Al� Memed gelecek, o da yorsa bu “Onurlu Aydın” olmanın �m� t�m� bell�s�z olmaktan her mazlum- öldürülecek, onun yer�ne Hasan hakkını, yaşamları boyunca nasıl dan b�r İnce olma mecbur�yet�ne Memed gelecek… O da öldürülünce verd�kler�n�n de cevabıdır b�r yerde. er�şt�r�yordu. Vel� Memed gelecek… O da, o da, o Tar�h, hep egemenler�n zaferler�n�n da… Sen ne sanıyorsun oğlum anlatıldığı tar�h; zafer, alev g�b� olmuş Memed, İnce Memed’ler b�tecek m� 1950'lerde Nazım'ın sürgündek� göğüsler�n kan g�b�, barut g�b�, tohum Türk�ye's�nde, 27 yıllık tek part�l� g�b� durdurulamaz oluşuna şah�tl�k dönem�n sona erd�ğ�, prat�ktek� edenler�n er�şeceğ� son durak. �lk başarılı çok part�l� dönemde, Pek� ş�md� ne oldu İnce Memed'e? İm� Ben İnce Memed’de başkaldırıyı savundum. Marshall yardımlarıyla vatanın t�m� bell�s�z m� oldu gerçekten? İnsanoğlunun en büyük değerlerinden birisi, başkaldırıdır. Onun Toros Dağları'nda yarattığı resm� olarak emperyal�stlere açık sömürge alanı olarak pazarlandığı “mecbur �nsan”gerçeğ� ş�md� kutsallaİnsanın doğaya başkaldırısı, ve bu hayat� yardıma karşılık rın şehr�nde şahan olmuş kanatlarını insanın insana başkaldırısı, k�lometrelerce öteye, Kore'ye vurmuş, dövüşmekted�r. Gabr�el insanın zulme başkaldırısı... asker çıkarılarak memnun�yet ve Garc�a Marquez'den Sabahatt�n m�nnet eyled�kler� yıllarda Al�'lere Vlad�m�r Mayakovsk�'den Fak�r 'mecbur �nsan Memed' doğuyorBaykurt'a kalem�ndek� bütün hünerledu ustanın kalem�nden. r� halk �ç�n dökülenler�n, kavgaya umut sanıyorsun? Her �nsanın �ç�nde b�r aşılayanların h�kayeler�, onlar f�z�ken “B�r tek �nsanın macerasını anlatırken mecbur kurdu, b�r İnce Memed’l�k, b�r yok olsalar dah� hak�katte asla yok Köroğluluk kurdu var. Köroğlu g�tt�, onu gökyüzüne yerleşt�remey�z k�... olmayacak. Kend� hücres�nde hep aynı İnce Memed geld�. İnsanoğlunun B�r toprak üstünded�r b�r takım havayı dev�r da�m edenler�n yaşamları�l�şk�ler �çer�s�nded�r, b�r sosyal düzen� �ç�nde bu kurt oldukça �nsanoğlu ne nı boğulmaktan yen� b�r pencere yaşamakta b�r yerel kültürü �çermek- olursa olsun yen�lmeyecek. Sen açarak kurtaran Yaşar Kemal öldükten ted�r. Daha böyles� �l�şk�ler� uzatab�l�- �nsanoğlunun �ç�ndek� kurtsun, ne sonra da elbette Yaşar. Öldükten sonra olursan ol, nereye g�dersen g�t. İşte r�z. B�r �nsan ben�m �ç�n koşulları yaşamak... B�r hortlak g�b� değ�l. Her �çer�s�ndek� �nsandır. Onun ps�koloj�s�- �nsanoğlunun �ç�ndek� bu kurt y�terse, dönem anlam bulab�lecek h�kayeler�, �nsanlık da �şte o zaman �nsanlıktan n� ver�rken onun koşullarını gözardı h�ç göremeyeceğ� �nsanları umut ve çıkar. İnsanoğlu �ç�ndek� bu kurdunu edemey�z. Onun koşullarını yanlış mutluluk vaad�yle tanıştırarak y�t�rmeyecek, ona kıyamete kadar vermekte olmaz. Ben h�çb�r zaman yaşamak... Her umutsuzluğun eş�ğ�ngözü g�b�, yüreğ� g�b� bakacak. O kurt de, her doğan günün şafağında b�l�nçte kahramanlara �nanmam. Yazdığım �nsanoğlunun şah damarı, atan başkaldırı romanlarında da, o kahrave yürekte h�ç durmayacakmışçasına yüreğ�d�r. Sen�n �ç�ndek� kurt da, �şte atmak... Zulüm arttıkça Usta'nın man ded�kler�m�z�n halkın el�ndek� araçlar olduğunu hep vurguladım. Bu �nsanlığın bu kurdudur.” dey�m�yle elbette çabuk zeval bulması araçları halk kend� yaratıyor, kend� de adına İnceler�n gerçekl�ğ�nde mecbur İşte Yaşar Usta, Abd� Ağa g�tt�, Al� koruyor, onlarla b�rl�kte yen�l�yor, �nsanlar çoğalacak ve o büyük günün Safa geld� görüşünü b�r İnce Memed serüvenc�ler� �ç�n z�nc�re b�r halka yen�yor. O mecbur �nsan t�p�n� k�ş�l�ğ�n�, b�r takım sebeplerden ötürü g�tse de b�n İnce Memed gel�r düşün- olmaya devam edecekler... ces�ne tezahür ederces�ne İnce halk şıp d�ye buluyor. Ya da uzun Memed her düze �nd�ğ�nde yen�den aramalardan sonra buluyor. Ama Torosların yolunu tutma mecbur�yet�buluyor. En azında ben�m roman Berna HARMAN k�ş�ler�m böyle. Ben her �nsanı yaratıcı n� �nsan b�l�nc�ne böyle katıyordu. Böyle b�r 'mecbur �nsan' yaratan Yaşar saydığım g�b�, her �nsanın �ç�nde de başkaldırı kurdu olduğuna �nanırım. O Kemal elbette k� sadece f�z�ken başkaldırı “mecbur” �nsanı da yaratır. aramızdan ayrılmış olab�l�r... Halkın Fukara sef�l İbrah�m’�n oğlu Memed’�n aydını olma prat�ğ�n�, halk saflarından asla kopamayacağının garant�s�n� yakasını bırakıyor mu? Fukaracık

23


O ATES SONMEDI YUREGIMIZDE YANIYOR

Hücredeyim, düşünüyorum. Hücrenin demir parmaklıklarından adeta bir kuş gibi kanatlanıyorum. Süzülüyorum penceremden gökyüzüne. Önce dikey, bir anka kuşu misali göğe yükseliyorum. Çukurovama Adana'ya oradan Toros Dağları'nın zirvelerine, Karsantı'ya özgürce uçuyorum. Taa ki Çin Seddi gibi, Türkiye'nin Suriye sınırına ördüğü o 900 küsür kilometrelik, 4,5 metre yüksekliğindeki duvar gibi bir duvara çarpıncaya kadar. Çarpıyor ve sarsılıyorum bir kez daha. O yurt denen Karsantı'daki toplama kampına, kor alevlerin ortasına, kilitli kapıların ardına düşüyorum. 12 kez haykırıyorum, kolum kanadım kırılıyor. 12 kez hınçla, öfkeyle, kinle haykırıyorum bu

24

düzene, adaletsizliğe, bu düzenin savunucularına...

kızlarını okutmak isteyen aileleri görüyorum.

Üzerindeyim Toroslar’ın, Aladağ'ın Karsantı'nın o uçsuz bucaksız pas çam ormanlarının. Pas çam kerestesini yoksulların evlerinde göremeyiz. Zenginlerin villalarında süstür o, Hücremdeyim, düşünüyorum Karsantı yoksulun sırtında taşınıp gelir, zengin konaklarında dekoratif malzeme olur. ile Karsantı'nın o yoksul, güzel, saf O temiz pürüzsüz tenine biz dokunainsanlarıyla tanışıyorum. Aladağ'ın mayız. Kızıla çalan sarı rengi bizim dünyaca ünlü Pas çam ormanlarının gözlerimiz için değildir. Hepsi varsılarasında bir karış ekecek toprağı ların iş yerlerinde, katlarında, olmayan köylülerini tanıyorum. "Burası dağ başı" diyen, "yol yok, iş rezidanslarında gizlenmiştir. Her bir ağaç parçasının üzerinde Karsantı'nın yok, ekmek yok, dert çok" diyen yoksullarının emeği, alınteri vardır. ailelerini görüyorum. Hayallerini, umutlarını, geleceklerini bağladıkları (Karsantı: Adana'nın Aladağ İlçesi'nin ve tüm yoksulluklarına rağmen Hayallerim, geleceğim, çocukluğum, çocuk gülüşlerim yanıyor kavruluyor. Ayağa kalkamıyorum. Ah bi kalksam! Ki kalkacağım ve hesap soracağım.


eski adıdır.)

yollarında oynayan çocukları görüyorum. Karsantı çocuklarının oyuncakları Ya tomruk taşımıştır ya dallarını tahtadan yapılma arabadır, tekerlekbudamıştır ya da hızarla biçmiştir. Ne tir, beşiktir, topaçtır. Saçları iğne ekecek toprağı ne otlatacak keçisi, çamdan tahta bebeklerdir. davarı kalmıştır ne de bir otağı bölge Arkadaşları kurttur, kuzudur, keçidir, halkının. Varsa yoksa iki göz ahşaptan davardır, ağaçtaki sincaptır. Yemişleri evleri. Köyünde yapacak işi olmayan alıç, palamut, dut, kuşburnu, kızılcık, halk kurda kuşa muhtaç olmamak için, ceviz, andızdır. Kış aylarında Adana Keresteciler Çarşısı’nda pekmezdir, pestildir, karsambaçtır, hamallık yapar ya da son 30-40 yılda şerbettir. Kışına karına, soğuğuna, talana açılan krom madenlerinde çıplak ayağına rağmen sağlıklıdır çalışarak akıtır alınterini. Bugün Karsantı’nın çocukları... Hayat onca televizyonlarda gördüğümüz zorluğuna inat dirençli kılmıştır onları. Karsantı'nın ağaçsız, kel çıplak tepeleri, her şeye kâr mantığıyla Al yanaklı tebessüm eden, yoksullukbakan devlet politikalarının larına rağmen yarınlara umutla bakan, sonucudur. hayalleri olan, okumak, öğrenmek, "adam olmak" isteyen çocuklarını Geriye dönüp baktığımda görürüm, görüyorum Karsantı'nın. Okuyacakbölge halkının çoğunluğunu Tahtacı lardı; doktor, hemşire, pilot, öğretTürkmenleri’nin oluşturduğunu. Tüm men, mühendis olacaklardı. Köylerine Anadolu'da olduğu gibi, düzen okul, köylerine yol, köylerine insanca partileri onları da etkilemiştir. Tahtacı barınacak konut yapacaklardı. Türkmenleri inançları uğruna, yüzyıllar boyu Osmanlı' dan baskı, zulüm Kışın yolları çamur deryasında görmüşlerdir. Konar-göçerlikleri terk bırakılan, köylerinde okulu olmayan, ettirilmiştir. Zorunlu iskâna tabi okutulmak yerine cam-çerçeve tutulmuşlardır. Bu yüzden dağlara, sildirilen, kapıları kilitli yurtlara ormanlık alanlara sığınmışlardır. mahkum edilen, cemaatler eliyle Yoksul, ekecek tarlası olmayan örgütlenip kaderlerine boyun eğdirTahtacı Türkmenleri’ nin güzelliklerini, ilen çocukları görüyorum. saflıklarını düzen fazla kirletememiştir. Sözünün eridirler, yiğittir, Öfkemi görüyorum Karsantı'nın merttir, vuruşkandır. Bir kuru ekmeği- çocuklarında. Düzene, arkalarından ni sofrasında bölüşendir. Yalan nedir timsah gözyaşı döken düzenin bilmez, hırsızlık yapmaz, ahlaklıdır. bekçilerine... Bir tarafta Amerika' da Zulüm zorbalık karşısında sırt sırta özel okullarda okutulan sarayın verir, birlik olur dövüşür. Bileği çocukları-torunları, diğer tarafta bükülmezdir, namerde teslim olmaz. yoksul köylerinde okulu olmayan, Haksızlığa, adaletsizliğe karşı isyangeleceği, hayalleri, minicik bedenleri kardır, başkaldırandır. Mayalarını yakılan çocuklar... Dadaloğlu, Kozanoğlu karmıştır. Elleriyle tahtadan oyuncaklar, Karsantı 12 canını vermiştir 2016'nın ayaklarında plastik ayakkabılarıyla Kasım'ında bu düzenin egemen tozlu, cenaze arabası dahi geçmeyen sömürücülerine, din bezirganlarına.

Yanıp giden 12 can! Ne kadar kolay söyleniyor değil mi? Bir rakamdan ibaretmiş gibi. Tıpkı katledilen Roboski' de 33 köylü, Soma 'da 301 işçi, Ermenek' te 17 işçi, Siirt-Şirvan' da 16 işçi gibi, 12 can! Kim yaktı bu 12 çocuğu? ABD imparatorluğunun dizinin dibinde büyümüş Osmanlı torunları... Düşünüyorum, hücredeyim, bir Anka Kuşu misali, kendimi 12 Can'ın çığlıklarının ortasına, kor alevlerin arasına salıyorum. Geleceğim, geleceğimiz, çocuk gülüşlerimiz yitip gidiyor. Ey Aladağ! Yüzyıllar boyu bu başı dik, yiğit, mert Türkmenler, senden aş istedi, iş istedi, çocuklarına mutlu bir yuva istedi, senden ve sana sığındılar... Ey Aladağ! Sen tarihin tanığısın. Halkının çektiği zulmü, açlığını, yoksulluğunu, öfkesini, isyanını, intikamını kaydedensin. Dadaloğlu'na, Kozanoğlu'na, daha nice halk kahramanlarına mesken olansın. Kucak açan, koruyup kollayansın. Söyle bize, yanan 12 Can'ın acısıyla kavrulan yüreğimiz ne zaman soğuyacak? Bu Türkmenler sana sığındı ey Aladağ! Hayalleriniz ne güzel çocuklar, öfkeniz ne derin ne heybetli Aladağ gibi, Toroslar gibi... Hayallerinizi, bu Dadal yürekli çocuklarla, bu acılı, öfkeli Türkmenlerle, "Ateş sönmedi, yüreğimizde yanıyor" diyen kardeşlerimizle gerçekleştireceğiz...

Kırıkkale F Tipi Hapishanesi ÖZGÜR TUTSAKLARI

25


“ıLLE KAVGA”

ÜZErıNE

1985 yılında halkın, haklının türkülerini söylemeye başlayan Grup Yorum; aradan 32 yıl geçmesine rağmen yine faşizmin karşısında ve halkın yanında, yine umudun türküleriyle kavganın en önünde… İlk albümü ‘Sıyrılıp Gelen’ 1986 yılında halkla buluştu. 1986’dan bugüne kadar 22 albüm çıkaran Grup Yorum, devrimci sanat yapmanın bedelini yıllarca ödedi ve ödemeye devam ediyor. Kurulduğu günden bugüne işkencelere, baskılara, gözaltılara ve tutuklamalara karşı, kavganın türkülerini söylemekten, umudu büyütmekten vazgeçmedi Grup Yorum. Faşizm gün geçmedi ki Grup Yorum’a baskı uygulamasın. Yeri geldi albümleri kurşunlandı, toplatıldı. Halktan uzak tutulmaya çalışıldı her daim. Neden? Çünkü; Grup Yorum, sömürüye, zulme ve adaletsizliğe isyan etmesin diye susturulmak istenen halkın, susmayan dilidir. Kimi zaman ezgilerini hapishane hücrelerinden halka ulaştıran Grup Yorum, bugün yine tutsak! Üretmekten bir an bile vazgeçmeyen grup üyeleri, yeni albüm sinyallerini de verdi. Yakında, yeni albümleri “İlle Kavga”yı halkla buluşturmayı hedefleyen Grup Yorum, üyelerinin tutsak olduğu şu günlerde dahi üretmeye, çalışmaya devam ediyor. Grup Yorum tutsak ama yeni albümü çok yakında dinleyicisiyle buluşacak. Yorum hayranlarının sabırsızlıkla beklediği bu albüm yine faşizmin hedefinde olacaktır kuşkusuz. Nice 32 senelere, nice yeni albümlere. Devrimci sanat yapmaktan ve bir an bile halkın yanında olmaktan vazgeçmeyen Grup Yorum’a yeni kavga yılında, yeni albümleri ile yeni konserler vermesini bizler de sabırsızlıkla beklediğimizi belirterek, mikrofonumuzu Grup Yorum üyelerine ve çalışmalarda yeralan sanatçılardan Barış Güney’e yönelttik.

Albümü oluştururken, şarkıları b�r araya get�r�rken neler� d�kkate aldınız hang� konuları şarkılara taşıdınız?

yıllarda yapılan katl�amlarla, tutuklamalarla, gözaltılarla, dernek kapatmalarla tüm demokrat�k alanlara yapılan saldırılarla had safhaya ulaşmış durumda. Tab� bunun altında yatan esas neden, �kt�darın daha çok kar elde etmek �ç�n yapamayacağı h�ç b�r şey�n olmaması gerçeğ�... Bu da halkın daha çok yoksullaşması ve daha çok zulüm görmes�, ez�lmes� demek oluyor. Pek� ne yapacağız, susacak mıyız? Elbette, hayır. Albümümüz, �şte bunun �ç�n de var… Kavgaya çağırdık, katl�amlara karşı duyduğumuz öfkey� anlattık, katled�len �şç�ler�m�z� anlattık, halkın yüreğ�nde yer edenler� anlattık. Hüzün değ�l, üzüntü değ�l, şarkılarımız umut dolu olsun �sted�k. Hem estet�k hem de tekn�k anlamda b�r yeterl�l�k oluşturmaya da d�kkat etmeye çalıştık. Umuyoruz k�, albüm çıktığında halkımız da beğen�r.

Sultan Gökçek (Grup Yorum Üyes�): Yorum demek ‘halkın ses�’ demekt�r. D�kkate aldığımız noktalardan b�r�s� şarkılarımızın ülkem�z�n �ç�nde olduğu sürec�n �ht�yaçları... Bunu da göz önüne alarak yaptık besteler�m�z�. Ülkem�zde yıllardır süregelen b�r mücadele ve sürekl� olarak da uygulanan b�r faş�zm var. Adalets�zl�k artmış durumda. Bu adalets�zl�kler; son Betül Varan (Grup Yorum Üyes�):

26


Yorum’un büyük b�r a�leye sah�p olması, Yorum’un her da�m dostlarının olması. En büyük zeng�nl�ğ�m�z, kaynağımız bu... Harcanan b�r emek ve ver�len b�r mücadele var, bunun önünde de h�çb�r güç duramıyor. Halkla olan bağlarımız, öded�ğ�m�z bedeller ve 32 yıldır h�çb�r �lkem�zden tav�z vermeden yürüttüğümüz mücadelen�n, doğru, dürüst ve haklı olmanın Türküler�m�z kaynağını halkın acılarından, öfkeler�nden, sev�nc�nden özlemler�nden alır... “İlle Kavga” ded�k... Berk�n’�m�z �ç�n Uyan Berk�n ded�k, katled�len Kürt halkı �ç�n Hevsel‘� seslend�rd�k. Yan� şarkılarımızı yapmak �ç�n oturup �lham beklem�yoruz, halkın �ç�nden, mücadelen�n �ç�nden alıyoruz kaynağımızı. Grup Yorum’un hemen hemen tamamı tutukluyken albüm çıkarab�lmek çok büyük b�r başarı? Bu başarının kaynağı ned�r s�zce?

verd�ğ� güç. Albümde k�mlerle çalıştınız? Betül Varan: Albümde, b�z� yalnız bırakmayan esk� Grup Yorum elemanlarından bazıları ve sanatçı dostlarımızla b�rl�kte çalıştık. Bu albüm sadece Türk�ye’de değ�l, yurt dışında olan Grup Yorum elemanlarıyla ortaklaşa çalışma sonucunda çıkarıldı.

Çalışmalarınızı nasıl sürdürüyorsunuz? Betül Varan: Betül Varan: B�z her yaptığımızı tutsak Yorum’cu İlk 21 Ek�m’de kurumumuz basıldı, arkadaşlarımıza mektuplarla �lett�k, daha 1 ay dolmadan kurumumuzu düşünceler�m�z� paylaştık. B�rb�r�m�ze tekrar bastılar ve şu anda b�ld�ğ�n�z öner�lerde bulunduk. Yurt dışındak� g�b� elemanlarımızın çoğu tutsak. Ama grup elemanlarıyla da �nternet h�çb�r şek�lde çalışmalarımıza ara üzer�nden haberleşt�k. Çalışmalarımız vermed�k, sanatçı dostlarımızla b�r bu şek�lde �lerled�. araya gelerek albüm çalışmalarına devam ett�k. Yorum’un tutuklanması Sultan Gökçek: b�z� çok şaşırtmadı aslında. Yorum 32 Şu an hap�shanedey�z b�ld�ğ�n�z g�b�. yıllık b�r gruptur ve 32 yıldır da Hap�shane b�z�m �ç�n yatma yer� m�? baskılara maruz kalan b�r gruptur. Yer� Elbette hayır. B�z tutuklanınca her şey geld� albümler�m�z kurşunlandı, yer� b�tt� m�; düşünmekten, üretmekten geld� bütün Yorum elemanları vaz mı geçt�k ? Tab� k� hayır. Çalışmalatutuklandı Yorum’u susturab�lmek rımızı, üret�mler�m�z� her şart ve koşul �ç�n. Ama bunların h�ç b�r� b�z� sustura- altında sürdürmeye devam ed�yoruz. madı, durduramadı. O zaman nasıl Ş�md� belk� albümümüz çıkacak ve b�z kurşunlanan albümü çıkarttıysak, nasıl şarkıların son haller�n� d�nleyemed�k. Yorum �çerdeyken dışarıda hala Çocuk orkestramız yen� şarkılar konser vermeye devam ett�ysek ş�md� öğrend�ler; belk� aralarına yen�ler� de h�çb�r şek�lde susturamazlar. katıldı, göremed�k. Korolarımız; belk� Albüm çıkarmaya, konser vermeye yanı başlarında değ�l�z, heyecanlarını devam edeceğ�z. paylaşamıyoruz öğren�rken, b�r yandan öğret�rken... Ama her duyguSultan Gökçek: yu, düşüncey� hep b�rl�kte yaşıyoruz. Bunun kaynağı tab� k� en bas�t Bu �şte büyük b�r a�le olduğumuzun �fadeyle Yorum’un halk olması, somut örneğ�; emeğ�m�zle, halkımıza

olan sevg�m�zle, bağlılığımızla h�ç durmadan ama sürekl� yen�den doğarak var olmanın örneğ�… Çalışmalarımızı sürdürürken gördüğünüz g�b� çok büyük tekn�k olanaklarımız yok ama duygularımızla, düşünceler�m�zle, sevg�m�zle, emeğ�m�zle üretmeye devam ed�yoruz. Tekn�k olarak çok büyük olanaklara sah�p olup halktan kopuk yaşayıp günden güne b�t�p tükenmektense, halkımızla b�rl�kte üreterek d�ren�yoruz. Şu an �ç�nde bulunduğumuz koşulların h�çb�r önem� yok… OHAL'de sanat yaparken ne tür zorluklarla karşılaşıyorsunuz? Betül Varan: Süreç, konserler�m�z�n yasaklanmasıyla başladı. İlk b�z�mle başlayan konser yasakları OHAL’�n �lan ed�lmes�yle b�rl�kte daha da arttı. Kend� yasalarını b�le ez�p geçen b�r devletle karşı karşıyayız. H�çb�r hak ve hukuk tanımayan b�r devlet. Çıkardığı KHK’larla yaptığı zulmü meşrulaştırmaya çalışıyor. Halk �ç�n sanat yapmanın her zaman b�r bedel� olmuştur. B�r ayda kurumumuz �k� defa basıldı ve şu an Yorum elemanlarının çoğu tutsak. Zorluk her zaman oluyor ama OHAL’de halk �ç�n sanata devam d�yoruz. Halktan aldığınız olumlu-olumsuz tepk�ler nelerd�r örneklerle bel�rteb�l�r m�s�n�z? Betül Varan: Olumsuz b�r tepk�yle karşılaşmadık. Halk b�z� her da�m her süreçte sah�plenm�şt�r. Boşuna “Grup Yorum Halktır” dem�yoruz. Bunu somut b�r şek�lde yaşıyoruz. Çünkü halkımızı sev�yoruz, halkımıza güven�yoruz, halk �ç�n sanat yapıyoruz. Albümde kaç şarkı olacak? Betül Varan: 19 şarkı olacak üzer�nde çalıştık. Her dönem çıkardığınız albümlerde genel temalar oluyordu bu albümde öne çıkan ne oldu ve şarkılarınızda genel olarak ney� �şled�n�z? Betül Varan: Albümün �sm�nden de bell� olacağı g�b� kavgada ısrarımızı anlatıyoruz bu albümde. Halkların şu ank� en temel taleb� adalet. Evet, b�z de adalet� �sted�k şarkılarımızda. Soma’da katled�len madenc�ler �ç�n,

27


pol�s tarafından katled�len kavgamızın küçük general� Berk�n’�m�z �ç�n, uyuşturucu çeteler� tarafından katled�len Hasan Fer�t Ged�k �ç�n ve adalet bekleyen tüm halkımız �ç�n söyled�k türküler�m�z�. Sur’da, C�zre’de, S�lop�’de... katled�len Kürt halkımız �ç�n söyled�k türküler�m�z�. Kuşkusuz bu ve bundan öncek� tüm albümlerde kolekt�f b�r çalışma �çer�s�nde oldunuz. Bu kolekt�v�zm� nasıl sağlıyorsunuz? Sultan Gökçek: Paylaşarak… Kapalı kapılar arkasına kend�m�z� k�l�tleyerek, hayattan koparak üretm�yoruz. Tam ters�; üret�mler�m�z�n her anında b�rb�r�m�zle, halkla paylaşarak yapıyoruz. Bunun �ç�n özel b�r formül yok, halkın �ç�ndey�z, halk g�b� yaşıyoruz. Şarkı sözler�nde tek b�r kel�me �ç�n belk� günlerce üzer�nde hep beraber düşünüyoruz, soru soruyoruz ve yazıyoruz. K�m� zaman oturtuyoruz anne – babalarımızı, komşularımızı, arkadaşlarımızı; d�nlet�yoruz, öner�ler�n�, eleşt�r�ler�n� alıyoruz. Kolekt�v�zm ve Yorum dend�ğ�nde akla �lk gelenlerden b�r� de tab� k� hap�shaneler. Üreterek d�renenler�n de d�yarına uğruyoruz. Devr�mc� tutsaklarımızın ürett�kler�yle b�r yandan var oluyoruz. İşte şarkılarımız böyle b�r kolekt�v�zm�n ürünü. Duygu, düşünce b�r�k�mler�n� ne kadar d�nley�p değerlend�r�rsek, paylaşımlarını ne kadar arttırırsak b�z�m �ç�n o kadar �y�…

kazılı, ortaklaşmamız da zor olmuyor. Koşullara tesl�m olmuyoruz, her zaman b�r çıkar yol var. Albüm hazırlıkları ne zamana tamamlanır, ne zaman d�nley�c�s�yle buluşur? Betül Varan: Çalışmalarımız hızlı b�r şek�lde devam ed�yor. Son aşamalara geld�k. En kısa zamanda albüm çıkacaktır. S�z�n söylemek �sted�ğ�n�z başka b�r şey var mı? Sultan Gökçek: Son olarak bu koşullarda b�z� yalnız bırakmayan yoldaşlarımıza, arkadaşlarımıza, a�leler�m�ze ve sanatçı dostlarımıza emekler�nden dolayı çok teşekkür ed�yoruz. Bu albüm kolekt�v�zm�n en güzel örnekler�n� yaşadığımız, yaşattığımız b�r albüm olacak bu yanıyla b�z�m �ç�n çok değerl� ve öneml�. Umarız halkımız da beğen�r. Hep�n�z� çok sev�yoruz, tekrar görüşmek d�leğ�yle.1 Mart’ta yapılacak olan mahkemem�ze de tüm d�nleyenler�m�z�, sevenler�m�z� bekler�z.

Daha sonrasında b�rçok konserle b�rl�kte Halkın Eller� ve Ruh� Su albümler�nde de çalışma fırsatım oldu. Son çıkacak olan albüm, b�rl�kte çalıştığımız üçüncü albüm olacak. Albüm çalışmaları nasıl �lerl�yor?

Barış Güney: Albüm çalışması Eylül’den �t�baren Betül Varan: bel�rl� aralıklarla sürdürdüğümüz b�r Grup Yorum’u h�çb�r baskı yıldıramadı, çalışmaydı. Aslında son aşamalarına yıldıramayacak da. Belk� tekrar gelm�şt�k. İd�l Kültür Merkez�’ne albümler�m�z�n kurşunlanmasını göze yapılan baskında tüm Yorum elemanlaalacağız, belk� tekrar tutuklamalarla rının tutuklanmasıyla çalışmanın Tutukluyken albümle �lg�l� çalışmala- yüzyüze geleceğ�z ama y�ne de b�z bu aksayacağı düşünüldü ama tam ters�ne rı nasıl ortaklaştırdınız? mücadeleden, türküler�m�z� halk �ç�n daha da hızlandı. Sanatçı dostlarımızla söylemekten vazgeçmeyeceğ�z. 32 b�rl�kte b�r dayanışma usulü �le albümü Sultan Gökçek: yıldır h�çb�r baskıya boyun eğmed�k, tamamladık. B�z�m tutuklu olmamız ve çalışmaları eğmeyeceğ�z. Türküler halkın bağrınortaklaştırma konusu çok kolay değ�l dan doğar. Halkların acısı son bulana Grup Yorum albümü �çer�s�nde yer tab� k� bu koşullarda. B�r yandan tecr�t dek türküler�m�z en ön safta savaşma- almak s�z�n �ç�n ne anlama gel�yor? altındayız, OHAL’den kaynaklı sözde ya devam edecek. B�z� tutuklasalar da K�ş�sel düşünceler�n�z� b�z�mle paylakararlarıyla tutsakların b�rçok hakkı yen� gelenekler yaratarak yol açmaya şır mısınız? Grup Yorum üzer�ndek� gasp ed�l�yor. Telefon hakkı, sohbet devam edeceğ�z. Çünkü; Grup Yorum baskılar hakkında ne düşünüyorsuhakkı g�b�. Tab� b�z çıkan kararları da Halktır Susturulamaz! Çünkü; Türküler nuz? yasakları da tanımıyoruz. Bu koşullar- Susmaz Halaylar Sürer! Barış Güney: da ortaklaştırmamız �ç�n yöntemler�Grup Yorum'un bu albümünde yer m�z mektuplar aracılığıyla ara ara Grup Yorum albümü hazırlıklarında almak b�r ayrıcalık. B�l�nd�ğ� g�b� yaptığımız telefon görüşmeler� ve yer alıyorsunuz. Ne kadar süred�r üyeler�n�n çoğu tutuklu. Yapılan ayda b�r yaptığımız açık görüşlerle beraber çalışıyorsunuz? baskıların Yorum'un çalışmalarını mümkün oluyor. A�leler�m�zden engellemeye yönel�k olduğu çok açık. Daha önce yapılan baskında enstrüalıyoruz haberler� ve düşünceler�m�z� Barış Güney: de onlarla paylaşıyoruz. Her şart ve Grup Yorum'la 2011 yılından �t�baren manların parçalanması bunun kanıtı. Bu süreçte albümün sanatçı dostlarıkoşul altında �şleyen b�r mak�ne çalışmaya başladım. İlk olarak Van mızla, dayanışma �çer�s�nde tamamlanolmaya devam ed�yoruz. Mak�nen�n deprem�nde evs�z kalan �nsanlara ması çok öneml�yd�. Bu dayanışmaya parçalarının yer� değ�ş�yor ama konteyner göndermek �ç�n yapılan katkıda bulunmuş olmak ayrı b�r mak�ne asla durmuyor. Melod�ler�m�z, dayanışma konser�ne katılmıştım. gururdur ben�m �ç�n. notalarımız, sözler�m�z beyn�m�ze TAVIR

28


HASAN HÜSEYİN ŞİİRİ’NE GİRİŞ 1965’te basılan Temmuz B�ld�r�s�’n� p�yasada bulmak olanaksızdır bugün. Dost Derg�s�’n�n Eylül 1966 sayısındak� �lk yayınlanışını saymazsak, Kızılırmak, k�tap olarak �lk�n 1966’nın Aralık ayında çıkar. Ozan, bu eser� yüzünden, 30 Ocak 1967 günü tutuklanır. 9 Gerçekten �lg�nçt�r. Hasan Hüsey�n Mart 1967’de tutukluluğu kalkar. 25 ş��r�n�, okur anlamıştır da eleşt�rmenKasım 1968 günü, üç yıl ağır hap�s ve ler anlamamıştır. Onun her k�tabı, ayrıca sürgün cezasına çarptırılır. hatta her ş��r�, b�z�m o ana dek Yargıtay B�r�nc� Ceza Da�res�, 10 Eylül gel�şt�rd�ğ�m�z, olgunlaştırdığımız 1969’da, Kızılırmak hakkında ver�len bütün eleşt�rel ölçütler�m�z� altüst mahkum�yet kararını esastan bozar. etm�şt�r. Gerçekç�l�k savlarıyla, Gar�p Cezayı veren aynı Üçüncü Ağır Ceza beğen�s� kalıntılarını bağdaştırmaya Mahkemes�, 19 Aralık 1969 günü, çalışan �ler�c� eleşt�r�m�z b�le, Hasan Yargıtay’ın kararına uyarak, Hasan Hüsey�n’�n dev adımlarla vardığı ş��rsel Hüsey�n ve Kızılırmak’ı beraat ett�r�r. sonuçlar karşısında ez�lmek zorunda Bu nedenle, eser�n k�tap olarak �k�nc� kalmıştır. Evet, özel�kle �ler�c� eleşt�r�baskısı, ancak 1970 yılında yapılır. m�z, bu sağlam kaynaklı, gür akışlı, en küçük ayrıntısına dek yanılmaz b�r Kızılırmak, yalnızca ozanın sanat matemat�ğe yaslı ş��r� sezm�şt�r, hayatında köklü b�r aşama değ�l, aynı beğenm�ş ve alkışlamıştır, ama bu zamanda Türk Edeb�yatı’nın gel�ş�m ş��r�n yen�l�ğ�n� saptayacak, onu okura ç�zg�s�nde eş� bulunmayan b�r gerçekgerçek yüzüyle tanıtacak, beğen� ve leşt�r�md�r. Edeb�yatımızda �lk kez eleşt�r� ölçütler�n� ed�nemem�şt�r. Kızılırmak’la, salt ş��rsel soluğa bağlı b�r büyük ş��r, b�r büyük destan Eleşt�r�m�z bugünkü durumunda, yaratılmıştır. Bu “modern” destan, ne bugünkü kurumsal olanaklarıyla, Abdülhak Ham�t’�n Makber’�ne, ne Hasan Hüsey�n’�n peş�nden g�tmekteTevf�k F�kret’�n Tar�h-� Kad�m’�ne, ne d�r. Daha epey� b�r süre de g�deceğe de Nazım H�kmet’�n Şeyh Bedrett�n benzemekted�r. Hasan Hüsey�n’� en �y� Destanı’na veya İnsan Manzaraları’na anlayan eleşt�rmenlerden Asım benzer; çünkü bu saydıklarımız, Bez�rc� ve Zühtü Bayar b�le, bu ş��r�n “büyük b�r ş��r olmaktan çok, b�rer yalnızca toplumcu �çer�ğ�n�, m�zah destan, b�rer h�kayed�r, bel�rl� b�r süre n�tel�ğ�n� vurgulamışlar, duyduklarıve yerde, bel�rl� k�ş�ler�n başından nı-sezd�kler�n� �nandırıcı b�r b�ç�mde geçenler�” �let�r (Bkz. A. Bez�rc�, açıklayacak kurumsal-yöntemsel “SOYUT”, Mayıs 1972). Açın Şeyh araçlardan yoksun oldukları �ç�n, b�ç�m Bedrett�n’�, açın İnsan Manzaraları’nı, alanında gerçekleşt�rd�ğ� şey�, yan� heps�nde, eser�n yapısını hemen açığa tok sözcükle ş��r olarak gerçekleşt�rd�vuran, bu nedenle eser� bel�rl� b�r ğ� yen�l�ğ� ortaya koymamışlardır. kalıba mahkûm eden b�r �skelet görürsünüz. Oysa Kızılırmak, tıpkı Evet, rahatça söyleyeb�l�r�m, Hasan Kızılırmak g�b�, yolunu yalnız kend�s� Hüsey�n’� okur, eleşt�rmenlerde daha bel�rleyen b�r kan dolaşımı, b�r c�ğer �y� anlamıştır, çünkü Kavel, 1963, 67, gücüdür. Şeyh Bedrett�n’de veya 72’de olmak üzere, üç baskı yapmıştır. İnsan Manzaraları’nda uygulanan açık

yapı anlayışının sonucu olan düz söyley�ş ve şemat�k öyküleme, Kızılırmak’ta b�r yana konmuş, daha zor, ama geleceğ� daha umutlu b�r yol seç�lm�şt�r. Orada, anlatımı öyküleme yönet�rken, burada yapıyı, kes�nt�s�z b�r akış hal�ndek� fırça vuruşları; bu vuruşların düşünce ve duygu ger�l�m�ne göre aldıkları derecelenme sağlar. Öyküsel anlatım b�r ç�zg�, b�lemed�n�z kalın b�r yol üzer�nde gel�ş�r. Oysa Kızılırmak, çok sesl�, çok kollu b�r gürüldey�ş; yapısını sadece soluğuyla kuran; ceylanları ceylan g�b� değ�l, ç�zerse h�lal boyunlu ç�zen; kavgaları kavga g�b� değ�l, ç�zerse türkü g�b� ç�zen; �nce �nce akıp da neh�r neh�r olan; ve b�r b�r geç�p d�kenl� teller�n� yasakların, temmuz g�b� sıcak ve bereketl�, temmuz g�b� uçsuz bucaksız, han� şu hep andıkça sızlatan yüreğ�m�z�, dalıp dalıp g�tt�ğ�m�z andıkça, bekled�ğ�m�z, bekled�ğ�m�z ve tam görecekken göçüp g�tt�ğ�m�z günler g�b� günler� muştulayan, çel�k öfkel� b�r koşudur. Herhang� b�r örnek alalım İnsan Manzaraları’ndan: … Üçüncü mevk� bekleme salonunda tahta kanepeler değ�l kapıya yakın duvarın d�b�nde betona çömelm�şler, mav� düğmeler m�ntanlarında, d�zler� parçalanmış sarı şayak poturlarının, kırmızı sakallı �k� Bulgarya muhac�r�. Öfkes�z keder�yle konuşuyor b�r�: “-Yövm�l beter, beterden beter, sonra yeter. Paranın tuncu, �nsanın p�ç�. Heps� m� ama �y�s� de var.” Dışarda Peronların orda kalktı15.45 katarı. …

29


Gal�p Usta selametley�p mahkûmları g�rd� üçüncü mevk� bekleme salonuna. Oturdu Baskıcı Ömer’�n az ötes�ne. Al� masanın üzer�nde yatıyor yüzükoyun. Recep ansızın durdu önünde ölü karol�fer�n, �brey� soğuktan sıcağa, sıcaktan soğuğa çev�rd�, sonra b�r tekme attı borulara, sonra bağırdı avaz avaz: “-Kesmel� yeryüzünde tekm�l Çıfıtları, Tez gel bre H�tler amca nerdes�n?” Hemen �lk bakışta anlaşılacağı üzere, İnsan Manzaraları’nda öykü, en küçük ayrıntısına kadar ver�lmekted�r. Yukarıya aldığımız genell�kle düzyazı n�tel�ğ�ndek� d�zeler�, d�ze düzen�yle değ�l de, düzyazı düzen�yle yazarsak, anlatılanların b�r öykü veya b�r roman parçası k�ml�ğ�ne kolayca g�rd�ğ�n� görürüz. Her kahramanın davranışı, zaman ve mekân �ç�nde mutlaka bel�rt�lmekte, b�r kahramanı ötek�s�nden ayıran tasv�rsel özell�kler ç�z�lmekted�r. Örneğ�n, öykünün buraya almadığımız başlangıcı, 1941 baharında, Haydarpaşa Garı’nda, saat 15.00’da başlar. Zaman, dak�kalara varıncaya dek bel�rt�l�r, yer �se, genel b�r değ�nmeyle yet�n�lmeyerek, üstünde güneş, yorgunluk ve telaş olan merd�venler olur. Hemen sonra, üçüncü mevk� bekleme salonudur yer. Kanepeler� tahtadır, tabanı beton. Kahramanlar, kırmızı sakallı �k� Bulgarya muhac�r�d�r. M�ntanlarında mav� düğmeler vardır. Sarı şayak poturlarının d�zler� parçalanmıştır. K�ş�ler böylece, b�ç�msel tasv�r serv�s�nden geçm�ş olurlar. Zamanın yürüyüşünü �se, b�r saattek� g�b� �zler�z sank�. Gal�p Usta, mahkûmları “15.45’te selametled�kten sonra, g�rer üçüncü mevk� salona, oturur. Ölü kalor�fer�n önünde ansızın durur Recep, �brey�, soğuktan sıcağa, sıcaktan soğuğa çev�r�r, sonra b�r tekme atar borulara, sonra bağırır avaz avaz. Görüldüğü g�b�, k�ş�ler�n davranışları, yapıp ett�kler�, öyles�ne şemat�k b�r aşama düzen�yle ver�l�yor k�, her şey zamanın maddesel akışına bağlı

30

Manzaralar. Ne var k�, yüzyılımızın yaşayış ve düşünüş d�nam�zm�n� yansıtacak güçte ve esnekl�kte değ�ld�r bu yapı. Çağımız �nsanının bey�n hızı, hayal karmaşıklığı karşısında hantal kalır. Böyle b�r anlatım b�ç�m�, ger�l�m� �ster �stemez düşürecekt�r, soluğu tekdüze kılacaktır, ç�zg�sel yapacaktır ve sonuçta, b�r ş��r-düzyazı karması oluşacaktır. İşte bunun �ç�n İnsan Manzarakalıyor ve zaman ve mekan ver�lm�yor, ları, salt b�r ş��r yapıtı değ�l, büyük b�r tasv�r ed�l�yor. Destanın en coşkun, en edeb� gerçekleşt�r�md�r. etk�ley�c� l�r�k bölümler� de, destanda b�r yer alab�lmek �ç�n, aynı ç�zg�sell�ğe B�zde �lk kez Kızılırmak’ta, anlatımda uymak zorunda kalıyorlar. kolaycılığa yol açan bu geleneksel … yöntem bırakılmış, onun yer�ne; yapıyı Onlar k� toprakta karınca ve bütünlüğü, yalnızca ş��rsel ger�l�m�n suda balık dalga dalga dağıtılmasıyla sağlayan havada kuş kadar çet�n b�r yol denenm�şt�r. çokturlar, korkak B�rden b�re g�r�l�r Kızılırmak’a. Önce cesur kesk�n b�r ışıkla tarar dünyayı ozan. cah�l Bell� değ�l k� nerde başlar �nsan. hak�m Kımıldaşıp durur güneş�n ortasında. ve çocukturlar Yıkık b�r ud t�ryak�l�ğ� ant�ka cumbalarve kahreden da. Boyunları kafataslı saray kahramanyaratan k� onlardır, ları. Sakalları �nc�l� hüman�zma satıcıladestanımızda yalnız onların macerala- rı. Gözün gözü sömürdüğü topraklarda rı vardır. ayıp ve kara. Uzar petrol petrol … Baltazar bayramları Ortadoğu’da, uzar G�b� en güzel bölümlerden b�r�, kölel�k âm�n âm�n. Ve Şehname akar öyküye g�reb�lmek �ç�n, Mustafa hala çeşmeler�nden şahlı İran’ın. destanını okumaya başladı: Köleler�n eşelend�ğ� b�r mezarlıktır g�r�ş d�zes�yle, şahlı toprak reformu. Şakkulkamer sustu Mustafa bedev�l�ğ� �ç�nde b�r arap, güneşten B�t�ş d�zes�ne �ht�yaç göstermekted�r. b�le es�rger gölges�n�. Gev�ş get�r�rken hacının develer� ay altında, OrtadoBütün bu açıklamalarımla, İnsan ğu’da; petrol ve çel�k krallarının Manzaraları’nın maddesel b�r yere ve gölges�nde, allaha ve b�lcümle gölgelekronoloj�k b�r zamana sıkı sıkıya bağlı re dualar eyleyen, b�r yanı yangın olarak gel�şt�ğ�n�, hatta zaman ve yıkım, b�r yanı yoksul yet�m, den�z-altın mekânda yer alan k�ş�, yer ve nesnele- ve kr�stal karışımı hal�nde b�r İstanbul. r�n, en geleneksel b�r yöntemle teker Bell� değ�l k� nerde başlar �nsan. teker tasv�r ed�ld�kler�n� söylemek �st�yorum. Bu geleneksel destan Böyle g�r�l�r Kızılırmak’a. yapısını vurgularken eser� olumsuz olarak yargıladığım sonucuna varılma- Ve Kızılırmak ş��r�, yer�n� sürekl� sın. Budur Manzaralar’ın yapısı. Bu değ�şt�ren, h�çb�r zaman durgun b�r destan anlayışı ve yapısı �ç�nde vardır odak noktası hal�ne düşmeyen b�r


merkez çevres�nde gel�ş�r. “Aşk, �ht�ras ve maceradan söz açmadığı… halde” (A. Bez�rc�, On Şa�r On Ş��r, s. 153), aşk, �ht�ras ve macera dolu b�r f�lm g�b�d�r. Bütün öğeler �ç �çe ve eşzamanlılık �ç�nde ver�l�r. Herhang� b�r olay, “herhang�” b�r olay değ�ld�r. Hasan Hüsey�n �ç�n. B�r yapı, b�r s�stem �ç�nde anlam kazanır her olay. Her yapı b�r bütündür. Bütün �se, h�çb�r zaman parçaların toplamı değ�ld�r. Organ�k b�r b�leş�md�r. Bütünün herhang� b�r yer�ndek� en ufak b�r değ�ş�kl�k, hem ötek� parçaları, hem de bütünü etk�ler. Hasan Hüsey�n, toplum yapısının ve buna bağlı �nsan yapısının dev�n�m hal�ndek� bütünlüğünü h�çb�r zaman gözden kaçırmaz. “durmadan değ�ş�p gel�şen, b�l�nmeyen� b�l�nenle kaynaştırıp, yepyen� b�leş�mlere koşan ve sürekl� yorumlayıp kend�n�, budayıp gençleşt�ren, b�r düşünce yöntem�n�, o canlı g�d�ş�nde” �zler. İşte bunun �ç�n, bakışları, ayrıntıya yöneld�ğ� an bütünü kapsar ve bütünü taradığı zaman, onu somutlaştıran, ete kem�ğe bürüyen plast�k görünümler� yakalar: … kocaman ve çook akıllı b�r balıkken uzayda proton-I uydusu Sovyetler’�n ve kondukonacakken luna’lar tatlı b�r öpücük g�b� ay’a d�lenmek ben�m ülkemde �şs�zl�k ben�m ülkemde … ölüm yakın lokman uzak anlamak yasak değ�ld� ben�m ülkemde anlatmak yasak … elbet b�r b�ld�ğ� var şu ben�m b�lenm�ş bıçak g�b� yüzümün elbet kolay değ�l öyle genç ölmek Kore b�r kan lekes�d�r akşamlarımızda sızlayan b�r kopuk koldur h�roş�ma uçaklar geçt�kçe çırpınan orda Uzakdoğu’da gencec�k yürekler g�b� seyr�ş�r her bahar barış güverc�nler� H�roş�ma çocuklarının burda ben�m ülkemde t�treş�r durur yen� barış güverc�nler�.

Çünkü, “Yunus, 700 yıl önce yapılmış ve hala üzer�nden koca koca kamyonlar geçen b�r köprü g�b� duruyorsa, bu, onun, güçlü b�r d�l m�marı, güçlü b�r estet�k ustası olmasındandır… ‘Ney� nasıl söylemel�’ sorusu, güçlü şa�rlere kılavuzluk etm�şt�r… B�r şey�n genel ölçüler �ç�nde güzel olması başkadır, güzel� veya güzel olmayan b�r şey� ‘güzel’ söylemek, güzel anlatmak başkadır. B�z burada, b�r şey�n güzel ver�l�ş�nden söz ed�yoruz, yan� sanatın kend�s�nden, mayasından”. (Bkz. H. Hüsey�n, “YANSIMA”, Ocak 1972).

kurgu gücüne ve bütün bu akılsal yönergelere rağmen, uçsuz bucaksız dünyaları gözle görülür- elle tutulur eden b�r hayal gücüne dayanmaktadır. Gerekçes�z söyley�ş son bulmuştur. Her sözcüğün, her d�zen�n b�r anlamı, b�r yer�, kes�n b�r coğrafyası vardır

Bedrett�n CÖMERT (Eleşt�r�ye Beş Kala K�tabından alıntıdır)

Bedrett�n Cömert, 27 Eylül 1940 tar�h�nde Vez�rköprü’de doğdu. İlkokuldan sonra, altıncı ve Fakat, “Nasıl” söylemel� sorusunu, yed�nc� sınıfları, Kangal ve Gürün’de “Ney�” söylemel� sorusundan ayırama- okudu. Cömert l�sede okurken gerek düz yız. “ Nasıl” söylemel� sorusu, soyut yazı gerekse ş��r olarak edeb�yatla b�r konu değ�ld�r, veya olmamalıdır. uğraşmaya başladı. Bu yıllarda yazdığı Şa�rler�n eserler� üzer�nden yaptıkları �lk ş��rler� Varlık Derg�s�’nde yayınlandı. düzeltmeler b�ze bu konuda öneml� İtalya’da �lk �k� yıl Perug�a Yabancı �puçları vermekted�r. Yapılan bütün Ün�vers�tes�’nde İtalyanca ve Lat�nce düzeltmeler�n tek amacı, düşünülen� okudu. ve duyulanı, en doyurucu b�ç�mde 1970 yılında Türk�ye’ye dönen Bedrett�n söylemekt�r. Eğer b�r şa�r, b�r sözcüğü Cömert, Haz�ran ayında Hacettepe kaldırıp, yer�ne b�r başkasını koyuyor- Ün�vers�tes� Sanat Tar�h� Bölümü’ne sa veya o sözcüğü oradan alıp, başka as�stan olarak g�rd�. Hacettepe Ün�vers�b�r yere yerleşt�r�yorsa, söylemek tes� s�yas� olaylarında yer aldı. �sted�ğ�n�, en son bulduğu b�ç�mle 1972 yılında Hacettepe Ün�vers�tes� daha �y� söyled�ğ� �ç�nd�r. Bu nedenle, Sanat Tar�h� Bölümü’nde öğret�m gerçek sanatçılarda tekn�k, h�çb�r görevl�l�ğ�ne atandı. Sanat Tar�h� zaman soyut b�r kavram değ�ld�r. konusundak� araştırmalarını, edeb�yat ve eleşt�r� çalışmaları �le b�rl�kte sürdüKızılırmak ve genell�kle bütün Hasan ren Bedrett�n Cömert, �k�nc� doktorasını Hüsey�n ş��r�, b�ç�m açısından yen� b�r Hacettepe Ün�vers�tes�’nde verd�. anlayış get�rmekted�r. Hasan Hüsey�n, “G�otto ve San Francesco Geleneğ�” şa�rane ve dekadan özell�kl� “Gar�p” konusunda yaptığı tez �le Sanat Tar�h� anlayışının ucuzluğunu, kolaylığını doktoru da oldu. Aynı yıllarda, Türk daha �ş�n başında aşmış; kend�nden telev�zyonu �ç�n Leonardo Da V�nc� adlı öncek� toplumcu ş��r�m�z�n öğret�c�l�k, yapıtı çev�rd�. B�r yandan özgün yapıtlar öykücülük ve sanatın gerekler�n� üret�rken, öte yandan da d�ldek� öneml� düşünceye feda ed�ş yanlışlarını b�l�m yapıtlarının Türkçe’ye kazandırıldüzeltm�ş; böylece, ş��r�n gerekler�n� masına çalışan Bedrett�n Cömert, 1977 yalnızca şa�rce söylemede arayan; yılında Gombr�ch’�n ünlü “Sanatın tekn�k sonuçları, o tekn�ğ�n taşıdığı Öyküsü” adlı yapıtını çev�rd�. Bu çev�r� yüke göre değerlend�ren ve bunun Türk D�l Kurumu’nun ödülünü aldı. sonucu olarak da, beğen�y� kısırlıktan ve tek boyutluluktan kurtaran b�r ş��r Bedrett�n Cömert, Marks�st düşünceleanlayışının kurucusu olmuştur. r�yle ömrünün kısa dönem�nde yaptığı eleşt�r�ler ve değerlend�rmelerle Baygın söyley�ş alışkanlıkları, onun edeb�yatımıza katkılar sunan onurlu ş��r�n� tadamazlar. Onun ş��r�, “Gar�p” aydınlarımızdandır. Hasan Hüsey�n’�n geleneğ�n�n okşayıcı ve uyuşturucu ölüm yıl dönümüne denk düşen bu ayda havasını hala taşıyanlara sert gel�r. Bedrett�n Cömert’�n, Hasan Hüsey�n’le Sözcükler�n büyüsü, artık, o sözcükle- �lg�l� değerlend�rmes�n� s�zlerle paylaşr�n kullanıla kullanıla aşınmış ses mak �sted�k. İlerleyen zamanlarda y�ne gelenekler�n�n değ�l, o sözcükler�n aydınlarımızın yazılarıyla �lg�l� parça somut durumlarda ve gerekl�l�kle parça yazılar yayınlamaya devam kullanılışlarından �ler� gelen anlam Elbette, eğer b�r Kızılırmak varsa, edeceğ�z. Kızılırmak d�ye b�r olgu varsa edeb�ya- ağırlığının ürünüdür. Ş��r denen eylem, Bedrett�n Cömert 1978’de Ankara’da kör b�r es�n�n yönett�ğ� rastlantısal b�r sabah ev�nden çıkarken faş�stler tımızda, bu, Kızılırmak’ın her şeyden önce b�r ş��r yapıtı olmasının sonucu- sonuç olmaktan çıkmıştır artık. tarafından katled�ld�. Matemat�ksel b�r hesaba, m�mar� b�r dur.

31


kadının adı...

Kadın doğuyor. Kadın büyüyor. Kadın büyümeden işçi oluyor. Kadın tarlada ırgatlık ediyor. Kadın inek sağıyor. Kadın tavuk didiyor. Kadın 15’inde kuş gribinden ölüyor. Kadın işten atılıyor. Kadın direniyor. Kadın meydan. Kadın yüz güne günler ekliyor. Kadın et ile tırnak. Kadın göğüs ucunda işkence. Kadın güneş doğmadan kalkıyor. Kadın çocuğunu

32

okula götürüyor. Kadın çocuğunu okuldan alıyor. Kadın çocuğuna ders yaptırıyor. Kadın ekmek yapıyor. Kadının pestili çıkıyor. Kadın gülüyor. Kadın halaya kalkıyor. Kadın kaşık çalıyor. Kadın göbek atıyor. Kadın mimar olmuş düşüyor mapusa. Kadın cefakar. Kadın şair. Kadın ağıt yakıyor oğluna…

Kadının adı: Nokta Ana Yoksul Hemşin halkı, gurbetçidir. Hemşinli ana, oğlu Ahmet’i Kırım’a çalışmaya gönderir. Eli iş tutsun, karnı doysun ister. Ama gurbet ellerde durum pek iç açıcı değildir. Patronlarla anlaşamaz Ahmet hapse düşer ve çok geçmez vereme yakalanır, ölüm haberi gelir Hemşin


lılardan kaçırır gözlerini. Onun sevdiği meyvelerden yemez, soğuk yayla sularından içmez bir daha.

Çoğunluğu kadınlardan oluşan 300 kişilik müfrezesiyle, üç meydan savaşına katılmıştır. Bir savaş alanında birlik yöneten dünyanın ilk kadın savaşçısıdır, Kara Fatma.

Nazım Hikmet, hikayesini duyduğu Nokta ana için şunları söyler: “Yüreğimi Nokta Ana gibi dökebilmeyi ne çok isterdim.” Nokta Kadın üretiyor. Kadın yoktan var Ana’nın yüreğini döktüğü dörtlükle- ediyor. Kadının saçlarına aklar rden bazıları ise şöyledir: doluyor. Kadın tabiat ana. Kadının elleri mübarek. Kadının ayakları Çikamadum Çolvaroş’un duzina kocaman, kıtalar aşıyor. Kadın Tanya. Düğün olur gelinina kizina Kadın ser veriyor sır vermiyor. Kadın Gelin edup bakamadum yuzina hayat. Kadın avukat yine mapusta. Senden sonra gelin görmem Ahme- Kadın yanıyor fabrikada. Kadın dum boğuluyor servis aracında. Kadın yanıyor hücrede. Kadın mücadele. Bülbül öter ilga eder dalini Kadın yoldaş. Kadın Çukurova. Kadın Ördek yüzer dalga eder gölini kınalı el. Kadın toprak toprak. Kadın Dört sene dolandun Kirum elini 15 kurşun yarası. Kadın anası feda... Bundan sonra daha koymam Ahmedum Kadının adı: Makbule Ana Düşsem deryalara deryalar boğar Evladi olana bir gün gün doğar Bizum dağa yağmur ile kar yağar Senden sonra hiç kalkmasın Ahmedum

(Filiz Gencer) yaylalarına. Nokta Ana, acı haberi duyar duymaz bir kayık kiralar, Kırım’ın yolunu tutar. Oğlunun mezarını bulur ve cenazesini alıp Pazar’ın kıyılarına getirir. Bulep’te gömer. Oğlunu yitirdikten sonra Nokta Ana iflah olmaz bir daha. Hasret ve acısını dörtlüklere aktarmaya başlar. Bıyıklıdır Ahmet, onu hatırlatmasın diye bıyıklı delikan-

Bir gece yarısı kaldığı evde 15 kurşunla katledilen Günay Özaslan’ın anasıdır, Makbule ana.. “Benim kızım size ne yaptı ki gece tatlı uykusunu böldünüz, katiller!” feryadı ile başlar mücadelesine... 80 saat çatışılır, gaz Nokta Ana etsun bi tava helva bulutlarından seçilmez naaşı. Ufak Toplanup yesunler Emine, Heva tefek, çelimsiz ana saatler geçtikçe Ağlama validem yüreğün sava büyür, büyür devleşir; kızının cenazeBir tükenmez derde düştum Ahme- si geleneğine, vasiyetine uygun dum defnedilmez ise feda eylemi gerçekleştireceğini, kendini yakacağını söyler. Ve 80 saatin sonunda Kadın umut saçıyor. Kadın Anadolu. zafere ulaşılır... Kadın Mezopotamya. Kadın halı dokuyor. Kadın kilim örüyor. Kadın Kadın onur. Kadın hürriyet. Kadın has tezek topluyor. Kadın Silopi, bir bahçenin gülü. Kadın köprü kuruyor. topuğu bir toprağı çatlatıyor can Kadın baca örüyor. Kadın çay topluyverirken. Kadın, yedi gün yedi gece or. Kadın dayak yiyor. Kadın mirastan yatıyor upuzun yerde. Kadın öfke pay almıyor. Kadın 82 yaşında dolu. Kadın kocaman. Kadın güçlü. bastonuyla üşüyor. Kadın misk-i amber kokusu. Kadın hünerli. Kadın yoksul. Kadın merdiv- Ve kadın adalet. Kadın, pazar en siliyor. Kadın konfeksiyon işçisi. çantasıyla hesap soruyor. Kadın taş Kadın ab-ı hayat. Kadın tutsak. atıyor. Kadın kara kaş, kara göz. Kadın savaşçı. Kadın kalkıyor ayağa. Kadın galoş giyin diyor. Kadın Kadın ant içiyor hayata. Berkin’in anası. Kadın umut. Kadın sığınağa sığmıyor. Kadın gez, göz, Kadının adı: Kara Fatma arpacık. Kadın neşe. Kadın kavga. Kadın gülüş, o gülüşün adı Leyla. Zengin bir çiftçinin kızıdır, Fatma. Kadın newroz ateşi. Kadın iki karanfil. Kocasının vefatı üzerine İstanbul'a Kadın iki dost. Kadın iki yoldaş. Kadın gelerek Kasımpaşa semtine yerleşir. cevher. Kadın yumruk. Kadın emek. Paylaşım savaşı yıllarında, işgalcile- Kadın kızıl. Kadın devrim. Devrim rin Anadolu'da işledikleri insanlık kadın… Kadın 8 Mart. dışı zulmü duyunca, İstanbul'da oturmak ağrına gider ve cepheye Çiğdem TÜRKMEN koşar. Asil adı Fatma Seher’dir.

33


ÖZGÜRLÜK TÜRKÜSÜ Ben, şair olmuşsam özgürlük, Yalansız riyasız söylüyorum, Senin aşkından olmuşum. Ben, bacak kadar çocukluğumdan beri Hep sensizliğin yarattığı, Dayanılmaz serüvenlerin O korkunç ağusuyla dolmuşum. En son türkümde seni söyleyeceğim. Bir emperyalist tankı altında Şair yüreğim ezilirken. Ya da dünyanın en güzel bir sabahında Bir duvar dibinde kurşuna dizilirken. Varsın ondan geri tonton şairler Çember çeviredursun asfaltında şehrin Varsın küçümencik aydınlar "Cennet Bahçesi"nde dondurma yesin. Eğer sen yenilirsen özgürlük, Elveda artık serbest zamanlar, deniz türküleri, Çevirecek şiirimizin dört bir yanını Gamalı haç markalı tel örgüleri Gülerek, oynayarak yürümek Elveda, öyleyse elveda bundan geri Sen, sevgili yemek… Ben bu yeryüzünü neyleyeyim Aşksız, arkadaşsız, özgürlüksüz, Denizlerin, dağların güzelliğini, Altındağ’ın kekliğini Demir çizmeli hergeleler yerken. Böyle bir zamanda Şairler, neyleyeyim bu şiirleri ben?

34

Tahta atlardan, uçurtmalardan söz eden Boyuna ağlamak geliyorsa içimden Kendi küçük ekmeğimi yitireceğimden değil, Artık, yeni giynek, yeni ayakkabı Yeni don, yeni gömlek alamayacağımdan, Artık caddelerde sempatik yüzler bulamayacağımdan değil, Daha büyük, daha büyük sorun: Ne şair diliyle, ne kuşdiliyle, ne Tanrı diliyle Ahbaplar, insanca konuşalım; Uçurumlarında uyuduğumuz uygarlık Büsbütün yalınayak mı bırakıp bizi göçecek? Durun, durun hele, Bir matara suyumuz daha var içecek. Alnı gelincik çelengiyle süslü Kutsal özgürlük yiğitleri, Sarsarak bir kez daha göğü, yeri Tank tank, top top, mermi mermi, Türkü söylemek günü geldi. Göğsümüzün altında çarptıkça yüreğimiz, Savunacağız biz, Güneşi, havayı, suyu ve insanı, Savunacağız biz, Kalbin öğrettiği en güzel şeyi: VATANI! (1941) Hasan İzzettin DİNAMO


UMUDUN ÇOCUKLARINA

Onlar her gün, yerin zemheri karanlığına kazısalar da alın yazılarını, babalarının yerine göğe bakar madenci çocukları ve ulaşır gökyüzüne seslerinin umudu: "Leeylek saçımı uzaat, leeylek saçımı uzaat, leeylek saçımı uzaat!" Küçük kınalı eller örgülü saçlarda, kömür karası gözler üstlerine gölge eden leylek sürüsündedir. Turan Kılıç yaz okulundan yükselen, Anadolu’nun cesur yürekli çocuklarının sesidir bunlar, avluyu inletir nasıl... Ders vermeye gittiğimiz bu yerde halbuki ne çok şey öğrenecektik! Gökte leyleğinden yerde karıncasına kadar arkadaş mı arkadaş, büyük küçük, irili ufaklı; topraktan öğrenen çocuklardı bizim çocuklar...

İzmir'in Kınık ilçesi, Kınık Cemevi'nde açılmıştı tam adıyla, "Turan Kılıç Yaz Sanat Okulu". İzmir'in merkezine yaklaşık üç saatlik uzaklıktaydı Kınık. Yol, git git bitmiyordu... Kınık’a yaklaştıkça değişen yol silueti emekçi, yoksul mahallere geldiğimizin habercisiydi. Evet Turan Kılıç’ın doğup büyüdüğü topraklara yaklaşıyorduk, heyecanımız kat be kat artıyordu… Turan abimizin başlattığı mücadeleyi onurlu direnişleriyle filizlendiren madencilerimiz, İzmir Grup Yorum Korosu’ndan genç bir arkadaşımızla, Kınık hükümet binası önünde karşıladılar bizi. Beraber cemevinin yolunu tuttuk. Maviye boyalı, ağır demir kapıyı sürüyüp avludan içeriye adımımızı atar atmaz, çocukların zeytin savaşı içinde bulduk kendimizi. Bizden önce üç gün boyunca bahçeyi temizlemişti çocuklar abilerine yardım ederek, kendilerini ödüllendiriyorlardı böylelikle... Yalnız savaş içinden çıkılmaz bir hal alınca ikna turlarına başlamak zorunda kaldık…

Cemevinin bahçesinde iki büyük zeytin ağacı vardı. Bir de bize kapalı olan ibadethane bölümü ve bize açık küçük bir misafirhane...

Ertesi gün derslerimize başladık, haftada dört gün olmak üzere üç hafta sürecekti dersler. Koşullarımız şimdilik bu kadarına müsaade ediyordu. Gitar, halk oyunları, ritim, drama, doğru düşünme hedef derslerimiz arasındaydı. (Bağlama öğretmenimiz, son anda başka bir programı çıktığı için katılamadı.) İlk gün çocuk sayımız 25, ikinci gün ise 50'ye ulaşmıştı. Grubu ikiye bölme kararı kaldık; çocukların yarısı ile cemevi misafirhanesinde ders yaparken diğer yarısı ile bahçede ders yapacaktık. Duyan çocuk geliyordu Beklediğim telefon nihayet gelmişti. tabiri caizse. Çoğu annesinin elinden Yaz okulumuz başlıyor gelebilirsin, tutmuş geliyordu... Tek misafirimiz demişti İzmir'deki arkadaşlarımız. çocuklar değildi elbet. Bahçede halk Telefonu kapatır kapatmaz hazır oyunları dersindeyken çocuklar, halde bekleyen valizimi alıp yola “Öğretmenim polisler geldi”, diyerek koyuldum. Anadolu’da görev yapan uyardılar beni. Kınık'ta yaz okulu öğretmen arkadaşlarımıza hep yapabileceğimiz başka mevcut alan özenmişimdir. Özellikle Doğu'da olmadığından arkadaşlarımız burayı - Böyle devam ederseniz dalında zeytin uygun görmüş ve cemevi ile ilgili yetkili görev yapan arkadaşlarımız kalmayacak, üç hafta sonra okulun son durumda bulunan Kınık Anadolu yaşadıkları bin bir zorluğa rağmen orada geçen yıllarını gözleri dolu dolu günü beraber zeytin oyununu oynarız Erenler Kültür Derneği’ne sunmuşlardı, anlatırken pür dikkat dinlerdim. Ben beraber eğleniriz, bahçemizi de daha Kınık Maden Dayanışma ve Mücadele fazla kirletmeyelim olur mu çocuklar? Derneği olarak yaz okulu projemizi ve de bir gün Anadolu’da ders yapabi- Ooo üç hafta çok. lecek miyim, oradaki çocuklarla proje kabul edilmişti. Okulun isminin - Derslerimiz başlayınca üç hafta nasıl Turan Kılıç olarak afişlenmesiyle buluşabilecek mi yolum, diye tasalanırken, sağ olsun arkadaşlarımız geçti anlamayacaksınız hem çok daha durumu fırsat bilen polis, Kınık Anadobir hayalimi daha gerçek kıldılar, bizim güzel oyunlar oynayacağız. lu Erenler Derneği’ni tehdit ederek - Söz mü? hayalimizi... bizden şikayetçi olmaya zorlamış, - Söz. böylelikle yaz okulunu başlamadan

35


okullarımız olmayacaktı, aylar süren yaz okullarımız da... Cemevinde olmasak zaten müdahalelerinde gecikmeyeceklerdi. O halde bize tek kalan bu süre zarfında çocuklarımıza nasıl bir eğitim vereceğimizdi... Örneğin, bir keresinde öğretmen arkadaşlarımızdan biri, büyüklerden birini dersten atmış bir baktık ki öğrenci kafamıza zeytin yağdırıyor. Biz düzene alternatif eğitim vermeliydik her şeyden önce, dersten atmak düzenin işiydi, kolaya kaçmaktı. Bu çocuklarla sürekli konuşmak, ilgi ve becerilerini geliştirmek ve onlara yaş ve yeterliliklerine uygun sorumluluklar vermek, onlarla beraber ortak kararlar almak, onları dinlemek, anlamak gerekiyordu. Kendisine emek verilen çocuktan sonuç almamak zaten mümkün değildir. Uzun bir süre çocukların kendi içlerinde barışı sağlamak, birlik beraberlik, dayanışma ruhunu oluşturmak için çaba harcadık. Çocuklarımız o kadar haylazdı ki (elbette yoksul halk çocukları öyle olur) onları teneffüste zapt etmek çok zordu. 10 dakika ara vermeden çocukları hemen derse sokuyorduk çünkü bizim çocuklarımız derste sakinleşiyordu; bendirin ritmi, gitarın sesi, tiyatronun heyecanı, uçurtmanın rengi, öğretmenlerinin sevgisi; onların, kendilerini derse vermelerini sağlıyordu. Çocuklar birbirini şikayet ederek öğretmenin gözüne girmeyi kolay bir yol olarak seçerler. Bu gibi davranışları düzenlemeyi daha çok drama, dans derslerinde oyunlar aracığı ile yenmeye çalışıyorduk. Çocuklara sınıfsal bakış açısını teorikte vermek çok zordu mesela, içlerinde anasınıfı yaş grubu öğrencilHayatımda hiç bu kadar yürekli erimiz de vardı. Oyun, çocuğun çocuğu bir arada görmemiştim. Bu öğrenmede en güçlü silahıysa ondan çocuklar cemevinin kapısını kırmak istemişler fakat arkadaşlarımız engel yararlanmalıydık. Ve oyunları yönetecek ama asla her anına müdahale olmuşlar. Derneğin polis baskısı ile cemevinin bize açılmamasına halk da etmeyecektik, yoksa bizi taklit etmekten öteye gidemezdi çocuklar. tepki göstermişti fakat nasıl bir Örneğin, maden oyununu çok seviyorkorkudur ki üç hafta boyunca gece gündüz demeden kara propagandası- lardı ne de olsa bizden iyi bildikleri bir na devam etti polis. Muhtarı, aileleri konuydu, patronu da işçileri de çok iyi tek tek aramış tehdit etmişlerdi bizim oynuyorlardı. terörist olduğumuz, cemevinde her (Madende kaza yaşanır kurtulan yeri talan edip Hz. Ali'nin resimlerini işçiler patronun odasını basarlar.) yerden yere attığımız söyledikleri Birinci işçi: yalanlar arasındaydı. Yürüttüğümüz - Sana bu elektriğe baktır demedik mi, bu irade savaşı arasında öğretmen bak canımızı zor kurtardık. arkadaşlarımızla sık sık toplantı Patron: alıyorduk önümüzdeki üç hafta altın - Sakin olun, gelin size bi çay söyleyeydeğerindeydi. Fiziki koşullardan dolayı canımız sıkılmıyor değildi ama im. Sizin canınız benim canım. İkinci işçi: bizim faşizm koşulları altında hiçbir zaman kocaman, bahçeli, öyle büyük - Çay may istemez, insan gibi çalışmak istiyom ben. Evde çocuklar ekmek derslikleri olan tam teşekküllü kapatmayı hedeflemişti bütün acizliğiyle. Amaçlarına bu şekilde ulaşamayınca bu sefer bahsettiğimiz halk oyunları dersinde, Kınık halkının bizden şikayetçi olduğu gerekçesi ile kapımıza dayanmışlardı. Onları kapıdan içeri sokmayan arkadaşlarımızın, madencilerimizin her biri ise birer Turan Kılıç olmuş, “Halk şikayetçi olduğu için mi elinden tutup en değerli varlıklarını bize teslim ediyor? Ayrıca şikayetçi iseler bile Kınık halkı, Çepni Alevileri, bu halk, sizi muhatap almaz. Gelir bizimle konuşurlar.” Daha sonrasında ise, “Bunlar sokaktaki çocuklar, tabii ki merak edip gelecekler.” diye diretmeye çalıştıklarında, arkadaşlarımızdan “Tabii ki sokaktaki çocuklar olacak, Sabancı’nın çocuklarına ders verecek değiliz.” cevabını alarak kapı dışarı edilmişlerdir. On metre ilerimizde bunlar yaşanırken biz ise derse devam ederek çocuklarımıza, arkadaşlarımıza olan güvenimizin ve onları dikkate almadığımızın mesajını vermeye çalışıyorduk ama birkaç kelime etmek yerinde olacaktı: “Çocuklar, neden geliyorlar biliyor musunuz? Çünkü, sizin yeni bir şey öğrenmenizi istemiyorlar, sizden korkuyorlar çocuklar; sizin Berkin olmanızdan, büyüdüğünüzde Turan Kılıç olmanızdan korkuyorlar.” “Bizi bırakıp gitmeyeceksiniz dimi öğretmenim, bizi siz bırakmayacaksınız, bırakmayız öğretmenim hepsine zeytin atarız, ben taş atacam, ben evden bıçağı getirip kovalayacam öğretmenim.” “Evet eğitim hakkınıza sahip çıkmak, en çok sizin güzel ellerinizde.”

36

bekliyor verdiğin para yetmiyor. Birinci işçi (Patronun masasının üstüne çıkar.) - Biz yerin yedi kat altında ölümle savaşalım sen gel burda ohh kahveni iç, at yarışı oyna. Patron: - O masayı yeni aldım kalk kirletme! Tamam tamam öyle ters ters bakmayın, söz ikramiye vericem. Birinci işçi: - Bir ay iki ay vercen, sonra yok! Geç bunları geç, biz çok iyi tanıyoz seni! (Bu ana kadar hiç müdahale etmedik.) “Şimdi birbirinizle sürekli kavga ederseniz, birbirinizi sürekli şikayet ederseniz patronu yenebilir misiniz?” “Yok öğretmenim, ama yaz okulu bitsin o Ayaz'ı ben bi döğeceen!” Oyunun sonuna doğru grev grev diye araya girdik... “Kim gibi Volkan abiler gibi mi öğretmenim?” “Evet evet...” (İmbat işçileri direnişinden tanıyorlardı maden işçilerimizi.) İkinci işçi: - Öyleyse biz de grev yapacaz, senden korkmuyoruz biz. Çocuklar aç evde ekmek bekliyor, haberin var mı senin?! Patron: - Kim sokuyor bu fikirleri kafanıza, o solcular mı bakem! İkinci işçi: - Evet bir tek onlar bizim yanımızda! El becerileri gelişsin diye; üretim faaliyeti çalışmaları, unutulan geleneksel oyunları hatırlatma adına yaptığımız çuval yarışmaları vs. farklı çalışmalarımız arasındaydı. Bir gün bahçede oturmuş topladığımız incirleri yerken çocuklardan bir uyarı geldi, “Hocam onlar tozlu yemeyin kaşınırsınız, biz size yukarı mahalleden toplayıp gelelim yemiş” dediler. On dakika oldu olmadı koşa koşa geldi çocuklar, incirlerin gözümüze az geldiğini anlamış olacaklar ki “Napalım bu kadar çalabildik” dediler. Bize evinden yumurta getiren on yaşlarında Baran ise, yumurtaları niye cebinde getirdiğini sorduğumuzda, “Ninemden gizli geliyom hocam yoksa tarlaya çalışmaya gönderecek beni.” diyordu. Bazı çocukların müziğe inanılmaz ilgisi vardı. Ritim derslerini hemencecik kavrıyor verdiğimiz bendirleri bizden güzel çalıyorlardı. Bazılarının ise dersle hiçbir alakası yoktu. Öyle öğrencilerimizden biriydi Ayaz. Ayaz, dersten sessiz sedasız kaybolmayı iyi bilir ama cemevinden bir an olsun ayrılmazdı. Sünnet oldu, evde bir gün zor eyleye-


bildi ninesi, ikinci gün yanımızdaydı. (Bu aylarda anneler gündelikçi olarak tarlada çalıştıklarından çocuklara evde babaanneler bakıyordu.) Ağrısı baş gösterince çığlık atarak koşa koşa evin yolunu tutuyor, ağrısı geçince tekrar yanımıza geliyordu. Emekçi bir çocuk olacaktı Ayaz belliydi, mesela sürekli bahçeyi süpürüyordu, elinden süpürgeyi alamıyorduk. Başka sorumluluklar vererek becerilerini arttırmak, bahçe temizleme işine sınırlama getirmemiz gerekiyordu. Bakkal işleri, bizler yokken bahçede nöbet tutma; çocukların yeni görevleri oldu. Beraber bulaşık yıkarken de çalışmamız devam ediyordu. “Bardaklar, Büyü'yü yanlış mı söylüyor, doğrusunu Ayaz öğretecek onlara.” “Ben bilmiyon.” “Biliyosun, biliyosun.” “Yok ben onları bilmiyon.” “Yarın derste öğrenmezsen bulaşık yıkamak yok...” Derslere girmekte yine direndi Ayaz.

konuştum. Onları oradan çıkaramazsınız, dedim. Söz verdiler gelmeyecekler. Saz kursu var mı saz, ben sazı çok güzel çalarım.” Bağlama hocamızın gelmediğini söyledik çok üzüldü ve bir de baktık ki kaşla göz arasında nereden bulduysa eline almış çekpas sopasını bize doğru geliyor, “Saz varmış bakın buldum sazı…”. O çaldı hep beraber söyledik… Bugün dost yaranmış Yine gönlüm hoş değil Her yanı parelenmiş Yine gönlüm hoş değil Dost hasreti zor imiş Her dem ahuzar imiş Dert adamı yer imiş Yine gönlüm hoş değil Akarsu’yum yansam da Kül olup savrulsam da Bazı bazı gülsem de Yine gönlüm hoş değil

Cemevi hiç boş kalmıyor, gelenimiz gidenimiz hiç eksik olmuyordu. Aslında akşam saatlerinde gençlere ders vermeyi düşünüyorduk ama bahsettiğimiz sebeplerden dolayı gençlerle ilgili çalışma yürütemedik. Fakat durum lehimize dönmüş; Kınık bir tarafa, İzmir'e kadar haberler gitmiş ve gençler birer birer cemevinin bahçesinde görülmeye başlamıştı. Çocuklar gibi gençliğin enerjisi de bir başkaydı. "Duyduk ki polis cemevine saldıracakmış, bizi çiğnemeden giremeBir keresinde kız öğrencilerden Zilal, zler buraya. Size terörist diyorlar, asıl “Çiğdem hocam biliyor musunuz ben en teröristin kim olduğunu biz iyi biliyoruz, merak etmesinler!" Ve son iki hafta bizi çok sizi beğeniyorum, saçlarınız çok hiçbir gün yalnız bırakmadılar her güzel. Başka bir şey de diyemicem geçen gün sayıları çünkü hala derse girmediniz!” Gerçekartıyordu, bazıları ten verilen irade savaşı arasında derse “İşe gitmedim giremeyen arkadaşlarımız vardı. Yine bugün, tüm gün bir gün zihinsel engelli, orta yaşlarda yanınızdayım.” bir arkadaş bahçe kapısında göründü. diyordu. Onlarla “Emniyetten geliyorum polislerle uzun uzun sohbetler Polisin, müdahale edeceğiz şeklindeki tehditlerine karşı cemevinde nöbet tutuyorduk. Aynı zamanda mahalleliler, söylentilerin doğru olup olmadığına bakmak için geliyor onlarla uzun saatler süren sohbetlerimiz sonucunda içleri rahat bir şekilde ayrılıyorlardı cemevinden. Çocuklar da ne zaman ortam gerilse yanımızda beliriyor, bizim moralimiz her zaman yerinde olsa da çocuk halleriyle bize moral vermeye çalışıyorlardı...

ettik, filmler izledik, tartıştık, çaldık söyledik... Kınık'taki gençlerin en büyük hayali maden mühendisi olup daha iyi şartlarda, “daha iyi işçi” olarak çalışmaktı… Okumayanlar ise kendileri işsizliğin pençesinde kıvranırken, çevre illerden gelen gençlerin ocaklara alınmasına tepki göstererek, onlara bir yol göstermemizi istiyorlardı. Canlı örneklerle yol yöntem gösterirken bizler Turan Kılıç'la başladık söze... Dedik ki, sizin gibi bir gençti Turan Kılıç da... O’nu devrimci saflara taşıyan şeyler neydi, uzun uzun anlattık. Oralarda herkes devrim şehidi olarak tanıyordu zaten Turan Kılıç’ı. Sonra Hasan Ferit'e uzandık. Çünkü, sistem Kınık'a kadar uzatmıştı uyuşturucu batağını. Doktor bana yol göstermedi, siz bir yol gösterin diyordu gençlerden biri. Hasan Ferit Gedik Uyuşturucu ile Savaş ve Kurtuluş Merkezi’ni anlattık, inanamadılar. Bize, artık bizi yalnız bırakmayın her zaman gelin, diyorlardı. Haklıydılar, daha çok emek istiyordu patlamaya hazır bu topraklar. Söz veriyorduk her birine. Sonuç olarak çocuklar eğitim hakkını söke söke almışlardı... Polisten sonra aile engeline takılmış kocaman yürekleriyle onu da aşmışlardı. Kazanmıştık evet. Eğitim alanı düşmanın en korktuğu alan olsa da onun için gece gündüz demeden çalışsa da kazanmıştık bir kez daha... Berkin gözlü çocuklarımızı, Hasan Ferit yürekli abilerine emanet edip en kısa sürede tekrar görüşeceğimizin sözünü vererek ayrılmıştık, ilk yaz okulumuzdan. Bense yaklaşık on yıldır en özgür, en politik, en devrimci derslerimi yapmıştım. Anadolu’nun tertemiz, aslan parçası çocuklarına, mert yiğit delikanlılarımıza sözümüz olsun; gökyüzünden alıp avuçlarına koyacağız umutlarını... Ve her biriyle Şahan olup uçacağız o büyük güne...

Çiğdem TÜRKMEN

37


ADALETİN GÖZLERİ Uykunun orta yer�nde sarsılıyor beden�. -Soğuk terler boşalıyor şakaklarından yüzüne doğru, boğazını yalayıp geç�yor. Soluk alıp ver�ş� kalb�n�n r�tm�ne denk düşerces�ne… buz kesm�ş. Kupkuru kalmış ağzını d�l�yle yokluyor ama kar etm�yor sulandırmak. Nefes� kes�l�rces�ne, kasvetl� b�r gecede korkuyu solumanın cehennem�n� yaşıyor! Eş�kten dolan rüzgarın es�nt�s�yle b�rl�kte, Baba Erenler�n duyulan ses�yle �rk�ld�. -Bu yaşına geld�n, kötülükten yana saf tutmaktan h�ç bıkmadın. Varsa yoksa �ş�n, el�ne aldığın güçle kötülük yaptın cümle �nsanlığa. Hak�kat yoluna �hanet ett�n… Anaları gözü yaşlı koydun, bırakmadın k� çocuklar oyunlar oynasın, gülsün, genç del�kanlıları sırtından vurdun, babaların el�n� ayağını kest�n, tutmaz oldu… Vazgeç! B�r bedel� var yaptıklarının, fazlası olmasın �st�yorsan vazgeç! Kabusların gerçek olacak… - Oturmuş kuş tüyünden döşeğ�ne sakalını sıvazlar, saraydan em�rler buyurur cellatlarına. Hang� kandan, hang� ırktan olduğu bel�rs�z, k�ml�ks�z. Yed� kat yabancı akrabamın, yüzünü görmed�ğ�m bebeler�n, çocukların, acısını belleğ�mde yaşadığım �nsanların azılı kat�l�, oturmuşta hünerler�n� serg�l�yor. Karşılığında büyük paralar bahşetm�şler, damla damla kanını satın almışlar. Koca servetler� olmuş. Vatan ha�n� olduğu ülkem�ze, ağa etm�şler. Karşılığında, karısını, çoluğunu, çocuğunu kullanmış,

38

satmış. Ne d�n�, ne �manı, ne de ahlakı azalmamış. Büyüdükçe öfkes�n�de kalmış... Yed� c�han b�l�rk� lanetle büyütmüş. Güçlü, y�ğ�t b�r cengaver anılmış. olmuş. Adalete olan özlem�yle, Recep Ağa’yı öldürmeye karar ver�nce, Gar�b�m halk, olur olmaz �zley�p annes�yle, babasıyla helalleşm�ş. En duruyormuş olanları. Ser� kat�l devam kısa zamanda, bu Recep mendeburunetm�ş öldürmeye. Ayşe, Ahmet dan hesap sormak �ç�n, �k� arkadaşıyla kaygılanmış çocukları �ç�n, Mehmet vurmuş kend�n� Ege dağlarına… Uzun emm� üzülmüş torunu �ç�n... Halk b�r yürüyüşten sonra Derv�ş: korkmuş, ne yalan olsun başlarına b�r - Yoldaşlar s�ze d�yecekler�m var hele �ş gelmes�n d�ye s�nm�ş. Ama ne fayda şu tepede b�r soluklanalım. bu durgunluk, ama nereye kadar bu suskunluk!... - Zor b�r yola g�rd�k, düşmanımız adam ve s�lah bakımından b�zden güçlü ama Gel zaman, g�t zaman Derv�ş büyühaklı değ�l, haklı olan b�z�z, bu zülme müş. Yaşamış, görmüş, öğrenm�ş. dur demek, bu zulmü yok etmek �ç�n Recep ağanın zulmüne tanık olmuş. çıktık bu dağlara. En büyük gücümüz haklılığımızdır, adalete olan hasrett�r - B�r keres�nde sokakta çanak çömlek ve bu yüzden onların gücü b�r yerde oynarken, ağanın fır döndüğünü tükenecekt�r. B�z er yada geç ama görmüş, meğer arkadaşının babası �le b�rgün o zal�mden, yaptıklarının b�r meseles� varmış. Onu arıyorken hesabını soracağız… Yolumuz açıktır. oğlunu görmüş. Derv�ş var gücüyle vurduğu tahta parçasına koşarken, Rahmetl� dedem b�r gün ben� d�z�n�n çocuk d�kelm�ş ağanın önüne. Ağa d�b�ne oturtmuş şunları söylem�şt�: sen m�s�n bana karşı gelen, veryansın - Yola varmak �ç�n çıkılır, bu yolda etm�ş, verm�ş ver�şt�rm�ş, Allah yarattı varılacak yer adaletse ona yürünür… demem�ş, döve döve b�r hal etm�ş B�tm�şse b�r ülkede adalet, kınında çocuğu. Koşa koşa gelm�ş Derv�ş durmaz öfke! Kat�ller sess�zce dolaşızıplaya, hoplaya neres�ne gel�rse yorsa aramızda, gözler ş�mşek g�b� vurmuş ağanın. Canı ne kadar dayan- çakar, bulacaktır onları ansızın b�r sın sonra onuda ev�r�p çev�r�p dövmüş. sokakta. Ş�md�, adalet halkın eller�nded�r! Susmuyorsa feryadlar, durulmuyorYed�ğ� dayak gözünde yoktur, görün- sa gözü yaşlı analar, durmuyorsa kan… mez, ahlayıp sızlanmaz, canından öte K�n s�lah olur ve bulur hedef�. Ş�md�, arkadaşının evler�nden atılması, adalet halkın eller�nded�r! evler�n�n yıkılması, aç, yoksul bırakılması kahretm�ş Derv�ş’ �. Böyle gel�p - Evet yoldaşlar ş�md� adalet b�z�m geçm�ş zamanlar… eller�m�zded�r. Babasının ufak, tefek kazançlarıyla, haksızlığı, adalets�zl�ğ� görerek, yaşayarak, büyümüş Derv�ş. Recep Ağa’ya duyduğu k�n, nefret, öfke h�ç

Artık o halkının eşk�yası, umudu, adalet� olmuş. Derv�ş'�n eşk�ya olduğunu, b�rgün gel�p gırtlağına yapışacağını duyan Recep Ağa, �tler�n� salmaya


düştü aklına, b�r daha körükled� s�garayı. Ağzının �ç�nde sayıklıyordu Derv�ş: Bu dağlar nazlıdır. Her toprağında, taşında, her kayalığında, konuşmuşlu- - Bekle Recep Ağa, bekle Recep Ağa, bekle Recep Ağa... ğu, dertleşt�ğ�, and �çt�ğ� vardır; Derv�ş'�n, Al�'n�n, Hüsey�n'�n. Bu Yanından h�ç ayırmadığı tüfeğ�n�, el dağlar tanır onları, aman vermez kurda kuşa, y�ğ�tt�r bu dağlar, efeler� kundağından kavrayıp, bağdaş kurduğu ayaklarının arasına koydu. korur kollar, saklar... başlamış Ege dağlarına.

Uzun uzadıya çatışmalarda, Recep Ağa’nın adamlarını püskürtmüş, leşler� yere serm�şler. Recep Ağa baktı olacak g�b� değ�l, şeh�rdek� sarayını �y�ce güçlend�rm�ş. Varsa yoksa adamlarını d�km�ş saray kapısına.

Ayın Fotoğrafı

- Gece, gündüz uyku haram olmuş. Gözünü kapasa kabuslar görürmüş, aldığı canlar, üşüşürmüş başına. İk� kara kaş, �k� kara göz, tepes�nde hep rahatsız ederm�ş. Soğuk soğuk terlerle, sular, seller �ç�nde uyanırmış. Dal kırılsa �rk�l�r, kuş ötse korkarmış. Bu Recep ,Ağa’nın; b�r Tek tek sökmeye başladı parçalarını; kat�l�n ölümden öncek� duyduğu, şarjörünü, d�pç�ğ�n�, tet�k tert�batını, sonsuz, en korkunç h�s olmuş! kabzasını, mekan�zmasını, gövdes�n�. Usul usul yağladı her parçasını. Ege dağlarında, Derv�ş'ler� bulamaz - Özenle yapardı bu �şler�n�, tüfeğ�yle olmuşlar. Artık �zler�n� tamamen bütünleşm�şt� artık. Tüfek olmadan kaybett�rd�ler. Ekmek, yemek, erzak Derv�ş, Derv�ş olmadan tüfekte götürenlerde ulaşamıyormuş. olmazdı. Halk: - Ya başlarına b�r �ş geld� d�ye, �çten Parçaların üstündek� yağ kurumaya �çe üzülüyor, hem de şu Recep başlayınca, tem�z b�r bezle kurulama Ağa’dan hesap sorulmazsa, b�z ne yaparız d�ye dövünüyorlardı. İncenden �şlem�ne geçt�. Daha sonra parçalar �nceye, umutsuzluğa kapılan �nsanla- hazır hale gel�nce, tek tek takmaya rın konuşmaları çoğalmaya başlamıştı. başladı. Tüfeğ�yle haşır, neş�r olduğu zamanlar belk� de en mutlu olduğu Derv�ş, Al�, Hüsey�n, yamaçlar aşıyor, anlardı. Artık b�r süre ne b�r tutukluk, neh�rler� geç�yordu. Düz ovada uzunca ne de b�r arıza yapardı tüfeğ�. Çakı g�b� olmuştu yetm�ş üçlük tüfek. b�r yolculuktan sonra, akşamüzer� ser�ld�ğ� samanların üzer�nden uyandı. Herşey hazır, herşey tamam. Yüreğ�Tepen�n ardına yerleşm�ş, usulca m�zde k� yangını d�nd�rmek �ç�n zaman oturmuştu. Kuşağından �şlemel� yaklaşıyor. B�ze umut bağlayanların tabakasını çıkardı, s�garasını sardı, yüzünü kara çıkarmayacağız… yüzünü yalayıp g�den rüzgara karşı, tütünü �çmeye koyuldu. İçt�ğ� andı

Vak�t gece yarısını göster�yordu. Düştüler tekrar yollara. Son geçecekler� uzun b�r araz� vardı. Recep Ağa’nın adamlarına karşı, her �ht�mal� göz önünde bulunduruyor çok d�kkat ed�yorlardı, tedb�r� elden bırakmıyorlardı. Usul usul yaklaşıyorlardı… Derv�ş, Al�, Hüsey�n dayanırken zulmün kales�ne; gökyüzü, börtü, böcek, ç�çek, yaprak, ağaç, koca kent uyuyordu, b�razdan kopacak fırtınadan habers�z. Plan bell�yd�, Al� �le Hüsey�n kapıyı tutacak, Derv�ş �ş� b�t�recekt�. - B�r hışımla daldı Recep Ağa’nın odasına. Kapıyı açar açmaz, karşısına çıkmıştı. Saçları ağarmış, anlının ç�zg�ler� çoğalmış, yüzü buruş buruş olmuş, karşısında, öylece, boylu boyunca yatıyordu. Onlarca yıl halka zulmetm�ş, azılı ser� kat�l, öyle çares�z ölümü soluyordu. Derv�ş tüfeğ�n� uzattı, merm�y� namlunun ağzına verd�, ahşap zem�n�n üzer�nden, ç�zmes�n�n tapuğundan çıkan seslerle yürüdü başucuna. Uzunca tüfeğ�n�n namlusunu dayadı şakağına. B�r �k� şöyle sarsınca, uyanıverd� Recep Ağa. Göz göze gelm�şlerd�; h�ç b�r söz söylemes�ne, aman d�lemes�ne, yalvarıp bastı tet�ğe! - İşte orada, hemen oracıkta, kara kaşlı, �k� göz, gülümsüyordu Derv�ş Efe'ye. O gözler adalett�, umudun en bıçkın hal�yle bakıyordu.

Gürhan TORUN

39


40


OKURDAN ZİNCİRSİZ

Şimdi bir sakin duldayız Daha kopmadı

Büyük fırtınamız

Kopacak elbet ki ne kopacak Yer yerinden oynayacak

Dilinde saldırgan küfrüyle Yenmek için bir avuç pisliğin Yenmek için vahşi lanetini Yenmek için bu üstümüze gelen Adi ordularını Şimdi ele tedbir Göze kararlılık Bize bitmek bilmeyen bir çaba gerek Saldırdı bize Çekti sustalasını Çekti hem de kabadayıca külhanbeyce

Hele ki çeksin demiştik Restine rest çekmişik Adet bellemişik:

Sustalıya ustura!

Can ve ciğer koymak Sorgusuz, sualsiz Ve sabır dökmek

İnatla mücadeleye, En imkansız yerde Küncü göneninde; Yaşamı filizlendirip umutları göğertmek Mutlak ki çetin bir iş Ve kutlu bir vazife Kaybetme korkumuz yok Zincirlerimizden Başka

BİZ HALKIZ!

Kaybedecek

Limon yüzlü dostum

Bir şeyimiz

Gör şu çekirdeksiz dünyayı

Yok

Sende vur birkaç kere şu masaya

Zafer YAKIN

Senide atsınlar karanlık zindanlara. Zulme susma karşı koy Senide duymasınlar. Onlar bilmez ki bizi Kör, sağır, dilsizlerdir. Haksızlığa, zulme, işgale karşı geliriz Biz Halkız! Ölüm olsa da bırakmayız vatanımızı, Sokaklarımızdaki çocukları eve çağırmayız, Okullarımızdaki sıraları bırakmayız Üç, beş kendini bilmez için . Ölenlerden öğrendik biz elimize silah alıp vatanı korumayı Biz halkız! Bir kez daha doğarız güneş gibi. Aslan KOÇ

41


“AÇLIK OYUNLARINA” KARŞI DİRENMEK MEŞRUDUR "Açlık oyunları" f�lm� 3 bölümden oluşuyor. 3. bölüm uzun olduğundan, �k� bölüm hal�nde yayınlanmış. F�lm ana hatlarıyla şöyle; dünyayı sömüren, şatafat, varlık �ç�nde yaşayan zeng�nler� eleşt�r�yor. Ancak bunu yaparken de halkın d�ren�ş�ne, önderler�ne öldürücü b�r ok atmadan edem�yor. "Açlık Oyunları’nda hayal� b�r öfke tasarlanmış. Çok büyük sömürü var. Halkı yoksullaştıranlar, (14 T�dor) sömürüsünü g�zlemek �ç�n "Açlık Oyunları" �s�ml� b�r "oyun" düzenl�yor. Neden� �se, yıllar önce halk ayaklanmış, çok kan dökülmüş. İkt�dar �se halkı cezalandırmak �ç�n, b�r daha böyle b�r �syana kalkışmamaları �ç�n "Açlık Oyunları" adı altında, halk çocuklarından kurbanlar seç�yorlar. Seç�len kurbanların, b�rb�r�n� boğazlamaları �sten�yor. İbret olsun d�ye tüm halka �zlett�r�l�yor. Tab�� zeng�nlerde bah�s oyunları �le bu "eğlenceye" dah�l oluyorlar. Ülken�n her mıntıkasından seçt�kler� �nsanlar bu oyunlara katılmak zorundalar. Seç�len b�r av sahasına gönder�l�yor. Ağacından suyuna kadar, b�lg�sayar oyunu g�b� tasarlanmış bu sahada, kurbanların görev�; tek başına hayatta kalmak, d�ğer mıntıkadan ve kend� mıntıkasından gelenler� boğazlamak. Bunları yapmak zorunda çünkü sahaya çıkan her oyuncu, d�ğerler�n� öldürmek �ç�n savaşıyor.

kadark� bütün oyunculardan farklı davranıyor. Halkın kalb�n� kazanıyor. Seç�len kurban kadın, halka umut vermeye başlıyor.

önder� d�ktatör" gelm�şt�r ve Avrupalı, Amer�kalı sey�rc�n�n yüreğ�ne su serpen f�nal� �zl�yoruz, "Alaycı Kuş" "OK"unu l�der�n kalb�ne saplıyor.

F�lm�n devamında anlıyoruz k� bazı mıntıkalarda d�ren�ş hareketler� var. Avrupalılar bu "güzel" f�lmler� yapar mıymış?! derken f�lm�n f�nal�nde, Avrupa ve Amer�kalı f�lm yapımcılarının örgütlü halk düşmanı kafa yapılarını, s�v�l toplumcu kafa yapılarını önümüze ser�yor.

PROPAGANDANIN GÜCÜ Eleşt�r�ler�m�ze karşın, bu yanları göz önünde bulundurarak �zleneb�lecek b�r f�lm olduğunu düşünüyoruz. Egemenler bütün asker� güçler�ne karşın yen�lmeye mahkumdurlar. F�lmde öne çıkan en öneml� şeylerden b�r�n�n halkın manev� gücünün d�r� tutulması gerekt�ğ�n� görüyoruz.

F�lm süres�nce adım adım, d�ren�şç� önderler�n, rekabetç� yanlarının yükseld�ğ�n� görüyoruz. D�ren�ş�n kadın önder�ne karşı, �zley�c�n�n mesafe koyması sağlanmış. En doğru tavrı alan �se "Alaycı Kuş" lakaplı ve bütün halkın manev� gücü hal�ne gelen kadın avcı oluyor. Örgütlü d�ren�ş�n kadın l�der�n�n yarı asker� kıyafet� ve tavırlarıyla b�r d�ktatörlük peş�nde olduğu �nce �nce "sezd�r�l�yor" �zley�c�ye. İzley�c�ye söylenen şu, "haklı d�ren�şler vardır ama önderler güven�lmezd�r..." N�hayet f�lm�n sonunda yapımcıların, yönetmen�n kafa yapısını görüyoruz. "Halk önder�" halka karşı suç �şl�yor. İkt�dar mücadeles�nde son vurucu darbey� yapmak �ç�n halka karşı suç �şl�yorlar, halkı katled�yorlar.

İsyan başarıya ulaşıp �kt�dar ele geç�r�l�nce, kadın l�der�n gerçek yüzünü, gerçek amacını "kör gözün Hayatta kalmak �ç�n d�ğerler�n� öldürmek zorunda, başka koşulu yok. parmağına" m�sal� �zl�yoruz. Sanırız Avrupalı, Amer�kalı �zley�c� h�ç zorlanBu "oyunun" her anını da halka �zlett�r�yorlar. Halk hem korkutuluyor, masın d�ye f�lmdek� l�der, açıktan d�ktatörlük hevesl�s� olarak göster�lhem de uyutuluyor. Faş�zm�n yönetmek �ç�n kullandığı Fado-Futbol-F�esta m�ş. Yıllarca halka zulmeden sömürüg�b� halkı aldatıyorlar. F�lm�n kahrama- cü d�ktatör yıkılmış, yer�ne �se nı genç kadın "Alaycı Kuş" �se ş�md�ye katl�amdan sakınmayan, "d�ren�ş

42

"Alaycı Kuş" sembolünü propaganda aracı olarak güçlü şek�lde kullanmaktalar. En zor zamanlarda bu manev� güç halka umut verm�ş, ayağa kalkma gücüverm�ş. Karşı propaganda da tüm hızıyla "Alaycı Kuş" sembolünü yok etmek �ç�n kullanılmış. Bugün yaşadığımız gerçek hayatta da �kt�darlar halkın manev� gücünü kırmak �ç�n baskı ve katl�amlarının yanı sıra, propagandayı da halkı aldatmak �ç�n etk�l� şek�lde kullanıyorlar. "Doğu halkları kaba, cah�l" göster�l�r f�lmlerde, d�z�lerde. Batı ve batılar �se meden�yet�n sembolü olarak göster�l�yor. Oysa "tem�z koltuklarında " modern ve entelektüel �l�şk�ler�n� sürdürürken; m�lyonlarca �nsanın katl�am emr�n� veren �şte bu "Meden� Batılılar" k�bar ve naz�k beyefend�ler ve kadınları; modern salonlarında, canlı yayınlarda katl�amları �zl�yorlar. 2003 yılında, Irak' ı �şgal eden Amer�kan uçaklarına takılan kameralardan, bombalanan şeh�rler� �zleyen �şte bu "�nce ruhlu" batılılar. Son ABD Başkanlığı seç�m�nde aday olan H�llary Cl�nton, öncek� dönem bakanlık yaptı. L�bya devlet başkanı Kaddaf�'n�n l�nç ed�lerek katled�lmes�-


n�, aynı anda canlı olarak "şık g�y�ml� beyefend�lerle" b�rl�kte �zled�. Avrupalı ve Amer�kalı f�lm yapımcıları, bu gerçekler� �y� b�l�rler, çünkü CIA �le sıkı b�r �şb�rl�ğ� vardır. Bu nedenle "Açlık Oyunları" f�lm�n�n halk önderler�n� b�r f�lm aracılığıyla karalaması yen� değ�l, h�ç masum değ�l. Bu senaryolar, b�lmeden, kend�l�ğ�nden gel�şm�yor. Halk hareketler�n� karalamak �ç�n, Sovyetler B�rl�ğ�n�, sosyal�zm� karalamak �ç�n STALİN’�n şahsına karalamalar hala sürüyor. Onlarca yıldır CIA tarafından Hollywood'a m�lyonlarca dolar aktarıldığını tüm dünya b�l�yor. Sanatın tüm dallarını halklara karşı b�r savaş aracı olarak görüyor ve etk�l� olarak kullanıyorlar, bunun �ç�n özel b�r�mler kuruyorlar. Çünkü halklara tar�hler� unutturulmak, yüreklere korku salmak, çoğu zaman bombardıman uçaklarından daha etk�l� oluyor. Bu nedenle, f�lmlerde bu sahneler h�ç masum değ�l. " Halk önderler�ne güvenmey�n" F�lm boyunca da d�ren�ş�n l�der� kadın, " Alaycı Kuş"u rak�p olarak görüyor. Onun halktak� manev� gücünü tehl�ke olarak görüyor. Bu nedenle " Alaycı Kuş"u saf dışı etmek �ç�n, çeş�tl� �nce hesaplar yapıyor. Böylece halk savaşçıları, Halk önderler� karalanmış oluyor... F�lm�n herhang� b�r yer�nde Sosyal�zm kel�mes� dah� geçmese de, burjuvaz�n�n yüreğ�ne su serpecek. b�r f�nal� var. Zeng�nl�ğe karşı yapılan küçük eleşt�r�ler�n �se b�r önem� kalmıyor. V�cdan rahatlatma adına bunu heps� yapıyor zaten. Esas öne çıkan �se "Halk

önderler� d�ktatörlük hevesl�s�d�r, ve öldürülmey� hak ederler" Açlık Oyunları’ndak� kadın l�der, Sosyal�st önderler� tems�l edecek şek�lde �şlenm�ş. Devr�mc� önderler�n güven�lmez olduğunu halka karşı suç �şled�kler� ve gözler�n� kırpmadan katl�am yapab�lecekler� �zlett�r�l�yor b�ze ve n�hayet�nde, kalb�ne ok fırlatıldığında der�n b�r oh çekmem�z �sten�yor. Bütün sosyal�st l�derler�n kalb�ne de ok fırlatarak b�r " Afer�n" hak ed�yor... Sonuç olarak, eleşt�r�ler�m�z olsa da �zleneb�lecek b�r f�lm olduğunu düşünüyoruz. Yıllarca kurban veren b�r halkın �ç�nden kend�n� feda etmeye hazır b�r kadın avcı tüm halkın d�kkat�n�, bu feda neden�yle üzer�ne çek�yor. "Oyun" tüm vahş�l�ğ�yle sürerken, başkaları �ç�n kend�n� Feda eden d�ğer kurbanları da yavaş yavaş görmeye başlıyoruz. Ve bu yolla oyun kurucu zal�mler�n haller�n� boşa çıkartacak yollar yöntemler buluyorlar. Küçük s�yah� kızın kuşları �let�ş�m aracı olarak kullanması, "Alaycı kuş" sembolünü ortaya çıkartıyor. Avcı kadın okçuyla b�rl�kte "Alaycı Kuş" halkın kurtuluş sembolü, umudu hal�ne gel�yor. B�r nev� zafer �şaret� anlamına gelen, b�r eller� kalpler�nde, b�r eller� havada semboller�yle, "Alaycı Kuş" ortak, b�rleşt�r�c� b�r değer hal�ne gel�yor. D�ren�şç�ler bu güçlü propagandayı etk�l� şek�lde kullanıyorlar. Oyun sürerken, oyundak� kanlı katl�amlara karşı, yer yer halkın �syan ett�ğ�n�, meydanları tutuşturduğunu görüyoruz.

M�lyarlarca �nsanı açlığa mahkum eden b�r sömürü dünyasında yaşıyoruz. B�r nev� "Açlık Oyunları " m�sal�, m�lyonlarca �nsan açlıktan kırılıyor. Açlıktan, �şgallerden, bombalardan, mültec� yollarında ölümlerden haberler b�r kaç san�yey� geçmezken, magaz�n dünyasının şatafatı gözler�m�z�n �ç�ne sokuluyor. Zeng�nler�n sadece ev hayvanları �ç�n harcadıkları parayla, dünyamızda tek aç �nsan kalmaz ve burada değerl� ustamız sosyal�st yazar Orhan Kemal’�n romanındak� söz gel�yor aklımıza "Ya vermel� canını �nsan �ç�n ya etmemel� kalabalık dünyamızda" Emperyal�zm�n bu "Açlık Oyunlarına" karşı d�renmek haktır, meşrudur. Sanatın gücünü b�z de halkın mücadeles� �ç�n en etk�l� şek�lde kullanmalıyız. Halkımızın manev� gücünü artıracak olanaklara sah�b�z. Ancak yeterl� değ�l ürett�kler�m�z. Egemenler her gün yen� yen� propaganda araçlarıyla halkımızın duygularını, düşünceler�n� tesl�m almaya çalışıyor. Bu kültürel saldırı karşısında, yüreğ� halktan yana atan sanatçıların sürekl� üretmes� şarttır. Tek b�r kamerayla da olsa f�lm çek�leb�ld�ğ�n� ve etk�l� olduğunu b�l�yoruz. Yen� f�lmler, şarkılar, ş��rler yazmalıyız. Halkımızın aklını ve kalb�n�, halk ve vatan sevg�s�yle kuşandırmalıyız. İşte görüyoruz, açlıkla �lg�l� b�r f�lmde b�le zeh�rl� oklarını d�ren�ş ve halk önderler�n�n kalb�ne saplamaktan kaçınmıyorlar. Halkın sanatçılarının, halkın çocuklarının bu saldırılara karşı sanatı, P�casso'nun ded�ğ� g�b� "savunucu ve saldırıcı b�r savaş aracıdır" Hayd� o zaman, kamera başına, halk �ç�n f�lmler çekmeye...

Mete YILMAZER

43


BATAKLIKLARDA ISIKLI YOLLAR VAR

"Sevg�l� okuyucu, sen belk� de hayatında h�çb�r zaman faş�stlerle karşılaşmayacaksın. B�z�m sık sık rastladığımız küstah, alçak, v�cdansız ve utanmak ned�r b�lmeyen faş�stlere rastlamayacaksın! Buna rağmen nefret et onlardan! Eğer böyleler�ne rastlarsan, �nt�kam al! Dünyada yaptıkları canavarlıklar �ç�n! Sayısız ananın döktüğü gözyaşı �ç�n... B�nlerce çocuğun yüreğ�ne dehşet saldıkları �ç�n �nt�kam al..." (Oğlumun H�kayes�, Tsena Çonos Yar Yayınları s. 27) Okuyucuya, yan� b�zlere seslenen Tsena Çonos, oğlu Bulgar�stan Devr�m�’nde Naz� �şb�rl�kç�s� faş�stler

44

tarafından katled�len b�r şeh�t anasıdır. Oğlu Boyan'ı yaşatmanın, geleceğe taşımanın ve devr�m�, sosyal�zm� sah�plenmen�n b�r yolu olarak Boyan'ı ve O'nun uğruna canını feda ett�ğ� devr�m mücadeles�n� yazarak anlatmıştır. B�r yanıyla ana babalarımıza ve hep�m�ze yol göster�c� b�r örnekt�r, "Oğlumun H�kayes�" k�tabı. Boyan, 13 Ek�m 1943 günü �dam ed�l�yor. Ve b�z 73 yıl sonra Boyan ve tüm Bulgar�stan Devr�m� şeh�tler�n� yaşatıyor, faş�stlerden �nt�kamlarını almaya devam ed�yoruz.

"Kap�tal�zm�n bataklıklarında da aydınlık yollar vardı, bunlar halkın mutluluğu �ç�n savaşan kahramanların yollarıydı." (s.113) Boyanlar’ın ışıklı yollarından Bulgar�stan halkı devr�me yürümüş ve n�ce değerler yaratmış ama kap�tal�st bataklığı kurutmak mümkün olmamıştır. Bu nedenle Tsena ananın çağrısı Bulgar�stan'da ve tüm dünyada yankılanmaya devam ed�yor. B�z faş�zm�n saldırılarının azgınlaştığı b�r dönemde halkımıza ışıklı yollar açmaya devam ed�yoruz. Feda ruhuyla savaşan Şafaklar’ a, Ç�ğdemler' e, Onurlar' a selam olsun.


Bir insan için en korkunç işkence, yurdundan uzak düşmektir. Yaşasın Özgür ve Bağımsız Bulgaristan! Yaşasın Sosyalizm! Yaşasın Sosyalizm!

İnc�l?" ded�m. Güldü 'yobazlar ben�m can düşmanımdır. B�r düşmanı yenmek �stersen, onu çok �y� tanımalısın.' d�ye cevap verd�." (s. 155) "Slovço Yonçev'�n okuma yurdundan Zola'nın "Germ�nal" romanını aldığını duyunca yarı şaka yarı c�dd�: - Savaş yakın... Devr�mle �lg�l� k�taplar, seferber ed�c� eserler okumak gerek... K�taplığa g�derek "Ana" romanını aldı. K�tabı göstererek: - Ş�md� böyle k�taplar gerekl�, ded�. İşte böyle savaş bayrakları." (s. 166)

Bugünde savaş bayraklarımız Boyanlar'ı anlatan, savaşımızı doğrudan güçlend�ren k�taplardır. Boyan mücadeles�n� büyütürken bedellere de hazırdır. Bu mücadelede tutsak düşeb�leceğ�n�n, sürgünler�n, şeh�tl�ğ�n b�l�nc�ndeöğrenerek büyüyorlar, İvan'ın görev� d�r. Ne mücadelen�n zorlukları, ne ağır K�tap, b�r ananın sevg�s�, saflığı ve gereğ� b�r süre Yunan�stan'da yaşıyor- bedeller onun coşkusunu azaltmaz. fedakarlığıyla devr�mc� oğlunu lar, sonra beş yıl Sovyetler B�rl�ğ�'nanlatmanın mütevaz� b�r örneğ�d�r. Tam ters� coşkusu ve kararlılığıyla de... Tsena, a�les�n� ve çocuklarını a�les�ne, yoldaşlarına güç ver�r. İlk Boyan'ın babası İvan Çonos, Bulgar�s- anlatırken aynı zamnada Sovyetler' de tutsak düştüğünde devr�mc� uyanıklısosyal�st �nsanı ve büyüyen sosyal�zm ğıyla özgürlüğüne koşar ve Part�zantan Komün�st Part�s�'nde örgütlü umudunu da en sade örneklerle devr�mc� b�r avukattır. Part�s�n�n lar'a katılır. Kısa b�r süre sonra tekrar anlatıyor. Çocukların k�ş�l�kler�n�n verd�ğ� her görev� canla başla yer�ne kuşatılırlar, tesl�m olmazlar, çatışırlar. şek�llenmes�nde bu sürec�n özel b�r get�rmeye çalışıyor. Tutuklanıyor, Yaralı halde tutsak düşer. Faş�zm yer� vardır. sürgüne gönder�l�yor. karşısında boyun eğmez. İdam ed�lecekt�r ama Boyan her bedele hazırdır. Devr�mc� mücadelen�n �ç�nde a�les�ne "B�r �nsan �ç�n en korkunç �şkence, Son anına kadar örgütüne, devr�me yurdundan uzak düşmekt�r. Sürgün de mümkün olduğunca emek ver�r, yararlı olmaya çalışır. Onun şu sözler�, onları devr�mc� değerlerle donatmaya ed�len k�msen�n keder�nden daha "Yaşasın Özgür ve Bağımsız Bulgar�sbüyük keder ve onun hıncından daha tan! Yaşasın Sosyal�zm! Yaşasın Sosyaçalışır. Çonos a�les� aynı zamanda müth�ş hınç yoktur. demokrat�k a�le örneğ�d�r. Boyan ve l�zm!" olur. kardeşler� Mal�n ve Kosta böyles� b�r a�len�n çocuklarıdır. Devr�m mücadele- Çocuklarımın yurdundan uzak büyüye- Ve yoldaşlarının türküsü yayılır o cekler� aklıma geld�kçe tüyler�m d�ken günlerden bugünlere: "Ölmed� O, s�n�n �ç�nde devr�mc� değerlerle d�ken oluyordu. Kend� kend�me söz büyürler. yaşıyor..." ver�yor "B�z� yurdumuzdan kovanlara karşı bağrımda yanan k�n� çocuklarıma "Şu satırları yazarken y�ne de aynı aşılayacağım! 'd�yordum" (s. 55) şeyler� düşünüyorum: Devlet benden değ�l, devr�mc� İvan Çonos'tan korkuyordu, "devr�mc�" kel�mes�nden korkuyordu. Çünkü onların bulunduğu her yerde savaşçı b�r ruh egemend�r. Yen� yen�, güçlü savaşçılar yet�ş�r.

Örgütçü, fedakar b�r devr�mc� olarak halkının, arkadaşlarının sevg�s�n�, güven�n� kazanır. Çocukluğundan ber� öğrenmeye açık oluşu, cüret� ve asla k�b�re kapılmaması Boyan'ın devr�mc�l�ğ�n� büyütür. Doğru düşünen, büyük Şu pembe yanaklı tombul yavrucak da sorumluluklara aday olan bu kahramanı Tsena Ana bu günlere taşıyarak, yarınk� savaşçılardandı. Etrafımızda b�ze de öğretmen ve örnek olmasını dolaşıyor ve durmadan soru üstüne sağlıyor. soru soruyordu: “Şu kışlada dolaşan adamlar k�mlerd�r anne? Bu asker "Boyan �lg�nç b�r genç... D�s�pl�nl�... neden kapının d�b�nde duruyor? Sen neden hep �çerde kapalı duruyorsun?" Yere uzanıp okuyor, okuyor, bazı satırların altının ç�z�yor, not alıyor... (s. 19) İnc�l'� baştan sona kadar b�l�yor... Hayret ett�m: ”Ney�ne gerek sen�n Boyanlar faş�zm�, dostu-düşmanı

Kırıkkale F T�p� Hap�shanes� Özgür Tutsaklar

45



HABERLER AKP’nin Gücü Grup Yorum’a Yetmez! İdil Kültür Merkezi kafe bölümünde her hafta cumartesi günleri etkinlikler düzenleniyor. Söyleşiden, müzik dinletisine, konserden, tiyatroya her alana yer veren İdil Kültür Merkezi etkinliklerine birçok ünlü sanatçı destek veriyor. Ücretsiz olarak gerçekleşen cumartesi etkinliklerine halkımızın yoğun ilgisi oluyor. Etkinlik sonrası sıcak çaylarını içen halkımız kafede yapılan yemekleri keyifli sohbet eşliğinde yiyorlar.

Grup Yorum’la Uluslararası Dayanışma Konseri 24 Şubat 2017 Cuma günü Okmeydanı Destan Düğün Salonu’nda ‘GRUP YORUM’LA ULUSLARARASI DAYANIŞMA KONSERİ’ gerçekleşti. Sanat Meclisi ve Anti-Emperyalist Cephe’nin düzenlediği dayanışma gecesine birçok sanatçı katılım sağladı. Halayların çekildiği, tiyatro oyunlarının oynandığı, şiirlerin okunduğu GRUP YORUM’LA ULUSLARARASI DAYANIŞMA KONSERİ’ne yaklaşık 600 kişi katıldı. Dayanışma gecesi saat 23:30’da sona erdi.

Mahkemeye 1 Gün Kala Ankara Grup Yorum’a Özgürlük kampanyası kapsamında başlatılan ‘imza kampanyası’ dahilinde ülkemizin hatta yurt dışındaki halkımızın da desteğiyle dünyanın dört bir yanından gelen imzaları Adalet Bakanlığı’na teslim etmek üzere 28.02.2017 tarihinde yola çıkan arkadaşlarımız, imza tesliminden sonra Ankara Yüksel Caddesi’nde yaptıkları basın açıklamasıyla halkımıza hem imza teslimini anlatırken 1 Mart Grup Yorum mahkemesine de çağrı da bulundular. Basın açıklamasından sonra 100 günü aşkındır Yüksel caddesinde direnen emekçilere destek amaçlı katılan arkadaşlarımız çekilen halayların ardından İstanbul’a geri döndüler.

Grup Yorum’dan Ve Sanat Meclisi’nden Basın Açıklaması Grup Yorum'a Özgürlük için 1 Mart günü Çağlayan Adliyesi önünde Grup Yorum, tutuklu Grup Yorum elemanları için bir basın açıklaması yaptı. Sanat Meclisi’nin yanı sıra halkımızın da basın açıklamasına katılmasıyla kalabalık olan kitle, basın açıklaması sonrası adliye önünde halay çektiler. #GRUPYORUMAÖZGÜRLÜK #GRUPYORUMHALKTIRSUSTURULAMAZ

Grup Yorum Serbest! 96 gündür tutuklu olan Grup Yorum üyeleri için, 1 Mart Çağlayan Adliyesi’nde görülen davadan akşam saatlerinde tahliye haberi geldi. Adliye kapısında bekleyen halkımızın coşkuları sloganlarına dönüşürken, çekilen tahliye halayı da coşkuları bir kat daha arttırdı. Gecenin geç saatlerinde Kandıra’dan gelen fotolar yeni bir güne daha umutla bakan yüreklere su serpti. TÜRKÜLER SUSMAZ HALAYLAR SÜRER

47


Tiyatro Pera Kapatıldı Taksim'de kültür sanat mekanları birer birer yok olurken, son veda eden Tiyatro Pera oldu. Taksim Sıraselviler’deki mekânında 16 yıldır tiyatroseverleri buluşturan salon, artık yok. Tiyatrocu Nesrin Kazankaya’nın öncülüğüyle oluşturulan 100 kişilik sahne, mal sahibinin tasarrufuyla piyasanın yasalarına yenik düştü. Beyoğlu'nun yaşadığı acı dönüşüme böylece bir halka daha eklenmiş oldu

Müjdat Gezen Sanat Merkezi Kundaklandı! Kadıköy Fahrettin Kerim Gökay Caddesi Şehir Kahya Sokağı’nda bulunan Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nin giriş kapısında gece saatlerinde yangın çıktı. Görüntülerde; sanat merkezi önüne gelen bir kişinin benzin döküp Sanat Merkezini ateşe verdiği görülüyor. Yangın sonrası sanat merkezinin girişinde hasar meydana geldi. Müjdat Gezen ve çok sayıda sanatçı olay üzerine sanat merkezine gelerek Müjdat Gezen’e destek oldular.

Sanat Meclisi 2016 Hak İhlalleri Raporunu Yayınladı 10 Şubat 2017 Cuma günü, SANAT MECLİSİ; 2016 yılında sanata ve sanatçılara yapılan saldırılar ile ilgili ‘2016 Hak İhlalleri’ raporunu açıkladı. Sanat Meclisi’nin kurucu bileşenlerinden Grup Yorum’un aralarında olamayışının da altını çizen Sanat Meclisi, ‘sudan gerekçelerle’ Grup Yorum elemanlarının tutuklu oluşuna da değindi… Ayrıca Grup Yorum’a Özgürlük kampanyası kapsamında Çağlayan Adliyesi önünde başlatılıp, 1 Mart’a kadar sürecek olan ADALET NÖBETİ’ne katıldıklarını duyuran Sanat Meclisi, bütün sanatçı dostlarını ve halkı desteğe çağırdı. Faşizme karşı mücadeleyi adım adım örmeye, daha da yükseltmeye devam edeceklerini söyleyen Sanat Meclisi, 1 Mart’a kadar her Salı-Çarşamba-Perşembe saat 10:00-15:00 arası Çağlayan Adliyesi önünde ADALET NÖBETİ’nde olacaklarını duyurdu.

Sevinç Erbulak: Özür Dilerim Çocuklar Sur’da “sokağa çıkma yasağı”nda mahsur kalan çocukların ve yurttaşların tahliyesi esnasında devlet güçlerinin işkence ve istismarına ilişkin tiyatro oyuncusu Sevinç Erbulak kişisel hesabından şu mesajı paylaştı: ‘Özür dilerim’ “Buradaki pek çok tanımadığım insan gibi, hiç uyumadım dün gece. Defalarca denedim ama uyuyamadım. Sur’daki çocukların gözleri gözlerimde. Havaya kaldırdıkları minik, endişeli elleri ve çok korkmuş göz bebekleri duvarlarda hep.Sizin çocuğunuz olsa ne hissedersiniz diye sormuş biri. Onu çok iyi anlamakla birlikte, birimizin çocuğu olmasına gerek var mı gerçekten diye soruyorum kendime?” dedi.

48


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.