İlk Kurşun Dergisi Sayı:01

Page 1

AYVALIK LİSESİ AYLIK EĞİTİM KÜLTÜR SANAT DERGİSİ

Mevlûd O Ğ U Z Muzaffer G Ü L T E K İ N İbrahim Zeki B U R D U R L U Ahit Ö Z T O K A T Yılmaz G Ü L T E K İ N özgün O Z A N Oğuz E L K Â T İ P Raşit E L M A C I Emin G Ü R L E R

Y IL :

1

S A Y I :

1

O C A K 1973


A y v a l ı k

V e Ç e v r e s i İ ç i n :

YERLİ VE YABANCI YAYINDA TEK KİTABEVİ CEYLAN KİTABEVİ

M arifet Matbaası T el: 223-15 - İzm ir


İL K

İLK K U R S U N AYVALIK LİSESİ AYLIK EĞİTİM KÜLTÜR SANAT DERGİSİ *

Sahibi Okul Müdürü MEVLÛD OĞUZ * Yazı işleri Sorumlu Yönetmeni MUZAFFER GÜLTEKİN * Başkan SÜREYYA BAŞOL * Başkan Yardımcısı OĞUZ ELKÂTİP

L

Yazı işleri Md. ALİ ELKÂTİP • Yazı İşleri Md. Yard. HÜLYA KIRANSAL • Sekreterler AYŞE ANALAN ELVANE DOKUZ * Saymanlar HAŞAN ÖKTEN OSMAN ORMAN * İnceleme Kurulu ZAFER ÖZBİR SEDEF NİZAM RAŞİT ELMACI NERGİS ONUK FÜSUN ÇELİK * Kapak Kompozisyonu ve Düzen YILMAZ GÜLTEKİN

K U R Ş U N

Ayvalık Lisesinde, 3967— 1968 öğretim yı Iında, aylık bir gazete çıkarılması için Kültür ve Edebiyat Kolunun önerisiyle Öğretmenler Kurulu gerekli çalışmaların yapılmasını ve ga­ zetenin hemen yayınlanmasını uygun buldu. Öğrenci ve öğretmenlerimiz arasında, çı­ karacağımız gazetenin adının konması için bir anket düzenlenmesine karar verildi. Anket so­ nucu, Ayvalık Lisesinin çıkaracağı gazetenin adının İLK KURŞUN olması kararlaştırıldı. Dört yıl süre ile ayda bir kez yayınlanan İLK KURŞUN gazetesi, okulda ve çevrede il­ gi ile karşılandı. Şimdi de gazeteyi bir dergi ha Iine getiriyoruz. İLK KURŞUN; Ulusal savaşımızın, A y­ valık ta düşmana atılan, ilk kurşundur. Yarbay Ali Çetinkaya’nuı güzel ülkemizin şirin bir ilçesi olan Ayvahk’a, çıkarma yapan Yunan kuvvetlerine, attığı ilk kurşundur. / İLUl KURŞUN; yüzlerce, binlerce, yüzbinlerce, miyonarca kurşun olarak; Anadolu’yu al­ mağa kalkışan Yunan ordusunun, Ege’nin ma­ vi sularında, hırslan ile, ldnleri ile, tüm umut­ lan ile bir kez daha hortlamayacak, şekilde gö­ mülmesine selıep olan ve Samsun'da ateşlenen ilk kurşunun adıdır. İLK KURŞUN; iyinin, güzelin, vatanse­ verliğin, ulusal duygunun, ülkeyi ve ülküyü ko ramanın bir simgesidir. ÎLK KURŞUN; ulusal uğraşımızın önderi eşşiz kahraman Atatürk’ün bize emanet ettiği Cumhuriyetin özgürlüğün, bağımsızlığın bü­ yük Türk Ulusunun çağdaş uygarlık düzeyine çıkarılması için; çalışkanlığın, dürüstlüğün ve alılâk kurallarmm bir belgesidir. ÎLK KURŞUN; yetişme çağında bulunan öğrencilerimizin iyiye, doğruya, ulusal çıkarla ra, kültürel ve edebi zevklerinin gelişmesine yö nelmiş olan dergimizin adıdır. . . ÎLK KURŞUN; karanlıktan aydınlığa, ca­ hillikten bilgiye, başarısızlıktan başarıya, koş­ mak İçin atılan adımın adıdır. ÎLK KURŞUN’u; öğretmenlerimiz, öğren çilerimiz ve öğrenci velilerimiz, hedefine ulaş­ tırmak için çok dikkatli kullanmalıdırlar. Oku lumuzda îlk Kurşun’un tüfeği akıl, kurşunu kalem olacaktır. ÎLK KURŞUN 3


Öğretimde Eğitimin Ulaşmak İstediği Hedetler Mevlûd OĞUZ

Ulusal varlığımızın birer orga­ nı ve yarınki Türkiyemizin yapıcıla rı olacak gençlerimizin yetişmelerin de; onlara ulusal ülkülerini aşılaya­ cak, ulusal görevlerini başarma gü­ cünü verecek, dağru, dürüst ve ça­ lışkan bir Türk vatandaşı olmaları­ nı sağlayacak eğitim, Milli Eğitimi mizin temel prensiplerindendir. Okullarımızda önemle üzerin­ de durulan eğitim, insan haklarına dayanan demokratik, lâik ve ulusal ereklere ulaşmayı sağlayıcı sosyal bir Türk vatandaşı yetiştirme ama­ cını taşımaktadır. Bu eğitim; dün ya toplumunun karşısında şerefli bir geçmişe sahip, büyük ve kahra­ man ulusun ferdi olmanın kıvancını duyurucu, insancıl, ve ahlâki değer­ leri kavratmayı hedef bilen bir özel lik taşımaktadır. Söz konusu eğitimin öz amacı Atatürk devrimlerine ve Atatürk il kelerine bağlı olarak, toplum kültü rünün durmadan gelişen yön ve de­ ğerlerini öğretici batıl inançlardan uzak akıl ve mantığın yolunu olum­ lu yol bilen kişiler yetiştirmektir. Anayasamızın sağladığı yurt­ taş hak ve hürriyetlerine saygılı insanlara karşı iyi ve yürekten duy­ gulu, ulusal birlik ilkelerinin koru­ yucusu, kanunlara uymayı ödev bi­ len insan tipinin yetişmesinde okul­ larımızdaki eğitimin önemi büyük­ tür. Toplumumuza yararlı, büyükle rimizi tanıyan, Türk uygarlığının dünya uygarlığına etkilerini ve bu etkilerin sonuçlar mı düşünen duy­ gulu gençliğin yetişmesinde; öğre­ timden çok okul eğitiminin önemi büyüktür. Liselerimizi bitirerek ya4

şanım türlü sahalarına atılan genç lerimiz; yurdumuza Türklük dam­ gasını vuruyor, anıtlarımızı tarihi yapıtlarımızı koruyor, bunlardan yararlanmayı biliyor, ulusal kay­ nakları çoğaltma çabasında bulu­ nuyor ve çevresinde örnek bir insan tipi kimliğini taşıyorsa; bunu ancak okul eğitimine borçludur. Her insan bir değer taşır. Bu değerin ortaya çıkarılmasında gelişme olanakla­ rının sağlanması, eğitimle olur. Özgürlük ve adalet kavramla­ rını, bu kavramların uygulanması­ nı ve korun masmı duyma gücünün sağlanması; kanunları, nizamları ve bunların temsilcilerini saymayı öğrenmek, eğitimle mümkündür. Yurttaşlık görev ve sorumlulukla­ rın neler olduğunu, memleketinin bilim ye teknik alanlarıyla ilgili so­ runlarım, fen ve ilim arasındaki ge üşmelerin tüm insanlığın gelişme ve mutluluğu olduğu anlama yeti­ sini kazandırma, Ortaöğretimin te­ mel ilkesidir. Orta Öğretimden geçirilmiş olan gençlerimiz, beden ve ruh sağ­ lığını koruyucu tedbir ve alışkan­ lıkları benimsedikleri gibi, çevrede beden ve ruh sağlığına hizmet eden kurumlan tanır ve bunlardan yarar lanma yollarını en iyi şekilde değer­ lendirir. Eğitim görmüş bu kişiler, aynı konuda bulunduğu toplumda­ ki insanları da aydınlatır. Kendine güveni artar, başaracağı kadar so­ rumluluk yüklenir, yaşayışına yön verebilir. Okulda öğrendiklerini gün lük yaşamında uygulayarak, yaşa­ mın zorluklarını, engellerini kolay­ lıkla geçebilir.


Kişiye, doğru düşünmeyi; olay ları incelerken görüşlerini yazı ile doğru yazmayı, doğru anlatmayı; olayları incelerken ve değerlendirir­ ken peşin yargılardan sakınmayı: doğru büdiği düşünce ve görüşleri serbestçe söylemeyi ve savunma alışkanlıkları kazandırmayı, ancak Ortaöğretim eğitimi sağlayabilir. Orta Öğretimin diğer bir ama­ cı da; tüm insanlara saygı ve sevgi duyan, insanlar arasındaki - çeşitli yönlerden - farklılıkları normâl ka­ bul eden, insanlar arasındaki ortak özellikleri anlayan, her insanın ge­ nel olarak değerli yönleri olduğunu bilen, diğer insanlara saygılı oldu­ ğunu davranışları ile belli eden in­ san tipini ortaya çıkarmaktır. Toplumun gelişmesinde işbir­ liğinin önemini kabul ederek çalış­ maya başlama ve sonuçlandırma hu susunda diğer insanlarla işbirliği .yapmasını öğreten, işbirliği yaptı­ ğı grup içinde eğilimleri kişisel ol­ maktan çok gurubu amacına yönelt meyi bilen kişüer ancak, en azından Ortaöğretim eğitiminden geçirilen kişilerdir. Kendi davranışlarını de­ netleyebilen, daima iyiye yönelmeyi amaç sayan, serbest zamanlarını te miz ve yararlı işlerle geçiren, güzel sanatları seven, aileye değer veren evini yönetmede becerikli, ailesinin

tüm üyelerine karşı saygılı ve şef­ katli kişiler eğitimin ürünleridirler. Aile yaşamın m geliştirdiği Ev-îşleri, Ev-Ekonomisi, bütçe tanzimi ço cuk terbiyesi, karşıt cinsle anlayış ve saygıya dayanan ilişkiler kurul­ ması eğitim sonucunda daha iyi olur. Bu nedenle tüm fertlerin İlköğ­ retim üstünde bir eğitim kurumundan geçirilmesi, ulusumuzun kalkın masında büyük faydalar sağlaya­ caktır. Eğitimin başarı kazanması için kültürle beslenmesi' gerekir. Lisele­ rimiz genel kültür veren kurumlan mızm başında gelmektedir. Ulusu­ muzun batılılaşması, kalkınmamı­ zın hızla başarıya ulaşması için Lise lerimizde daha kaliteli öğrenci yetiş­ tirmenin gerekli olduğunu duymahyız. Tüm aydınlar bu noktada gö­ rüş bildiğine varmışlardır. Eğitimin plânımızda, liselere öğretmen yetiştirecek öğretmen okullarmm sayısının arttırılması okul binaları yapıldıkça programlı bir şekilde yeni liselerin açılması dü şünülmektedir. Bu görüş ve düşüncelerin ger­ çekleşmesi eğitim sorunumuzun çö­ zümlenmesinde büyük bir ışık tuta cak ve öğretimde eğitimin hedefine ulaşmasını çabuklaştıracaktır.

________ A N A’ M A îlk kundağın BEN İlk oyuncağın BEN, oldum. Bütün sevgin bana oldu Ben’im sevgili AN A’M. Sana sevgim çoktur Seninle gönlüm doludur Senin için atar kalbim Benim sevgili AN A’M Gecesine gece, demeyen Baş ucumdan ayrılmayan Rüyalarıma giren Ben’im sevgili AN A’M. İD - 735

Mehmet KARAKUŞ 5


Ilkkurşun Dergisi ve Düşündürdükleri Muzaffer GÜLTEKİN Bir okul dergisi olarak çıkıyor ILKKURŞUN. Tüm yönleri ile öğren çilerin çalışmalarını, okulumuzu ve çevremizi yansıtacak. Bu nedenle çı­ karıyoruz İLKKURŞUN'u. Ereğime ze ulaşabilmek için tüm olanakları­ mızı en verimli bir şekilde değerlen­ dirme çabası içindeyiz. Bilmem, iyi bir başlangıç yapabildik mi bu ilk sa­ yıda? Sağlam bir adım atabildik mi ereğimize ulaşabilmek için? Yapabil­ dikse... atabildikse... gerçekten çok mutluyuz. Eğitim ve öğretim ulusumuzun temel sorunlarından birisi bugün. Ulus olarak kalkınmanın, toplum ola rak huzurumuzun en güçlü kaynağı. Bu kaynağı kültürel bir uyanışla bes Jemek gerek. Bu kültürel uyanış için­ de etkin bir görev almak için çıkarı­ yoruz iLKKURŞUN’u. Çünkü inan­ dığımız tek bir şey var. Kültür... Kültür, bir güneş kadar önemli dir insan için. Her insanın kültür dü­ zeyi, ona, toplumdaki gerçek yerini hazırlar. Kültürsüz bir insanın top­ luma faydası ne olabüir ki? Elbette hiç bir şey. Toplum huzuruna, top­ lum kalkınmasına katkıda bulunma­ sı beklenemez herhalde. Demek ki kültürsüz bir ulus düşünmek müm­ kün değil. Kültür insana nasıl kazandırı­ lır?. Bu soruyu da açıklamak gere­ kiyor. Kültür, insana eğitim ile ka­ zandırılır. Eğitim, öğretimin ilk ba­ samağıdır. Öğretimi gerçekleştirmek istenilen düzeye ulaştırmak ve ferdi kültürlü kılmak, eğitim süzgecinden geçirmekle gerçekleşir. Oysa çoğu okullarımızda bu gerçeğin dışında bir yöntemle yalnız öğretim ele alın­ makta ve öğrenciler dar kalıplar için de yaşamın güçlü sorunlarına itilmek 6

tedir. Kültürel yapısı iyi geliştirilemeyen bu kişüer, bir diploma sahibi olmaktan öte gidememekte ve top­ lumdaki gerçek yerlerini yitirmekte­ dirler. Ulus olarak iyi eğitilmiş fert­ lere ihtiyaç duyduğumuzu göz önün­ de bulundurarak, eğitimin okulları­ mızda etkenliğini artırmalıdır. Yarı­ nın Türkiye’si iyi eğitim görmüş, kül türlü ve yetenekli gençlerin omuzla­ rında yükselecektir. Ilkkurşun Dergisi, Öğreııcüerin düşünme gücüne inerek, onlarm dü­ şündüklerini, duyduklarım yazma olanağmı sağlamış oluyor bu ilk sayı­ da. Araştırıcı, gözlemci ve eleştirici bir ruh zenğinliği yaratacak İLK KURŞUN. Ders dışı boş zamanlarını en verimli bir şeküde değerlendir­ mek ve bu tür çalışmalarla öğrenci­ nin kültürel yapısını -Eğitsel bir yön temle- geliştirmek, Ilkkurşun Dergi­ sinin öncül görevlerinden birisidir. Ilkkurşun dergisi ile bunu gerçekleş tirmek istiyoruz. Çağdaş uygarlık düzeyine ulaş­ mada; ulusal değerlere saygılı, Ata­ türk ilkelerine bağlı, gerçek Atatürk çü gençleri yetiştirmek, eğitim ve öğ retimin temel ükesidir. Bu ilke, llkkurşun dergisinin inandığı tek ışık­ tır. Bu nedenle Atatürkçü gençlerin ulusal duygu ve düşüncelerine daha olumlu bir yön vermek gerekir. Bu­ nu gerçekleştirmeden önce, öğrenci­ nin iç evreninin gelişmesi sağlanma­ lıdır. Bu da ancak eğitimle mümkün­ dür. Çünkü; Eğitim, bir geliştirme eylemidir. Öğrencüerin büinmeyen yönsemelerini açığa çıkararak, kişi­ liklerinin tamamlanmasında yöntemli ve verimli çalışma yollarını gös termek, eğitimsel bir atılımdır. Böy­


le bir anlayışın içinde bulunan bir öğ renci, demokratik yaşamın gerektir­ diği sorumluluk duygusunu taşıma, birlikte çalışma gibi koşulları daha bilinçli olarak değerlendirecek, kav­ rayacak ve sosyal yönlerini de o den­ li geliştirmiş olacaktır. Eğitimsiz bir öğretimin öğren­ cilere kazandırdığı ne olabilir acaba? Yukarıdaki açıklamalardan sonra öğrencinin bir şeyler kazandığmı ve­ ya birşeyler kazanacağını söylemek büyük bir iyimserlikten başka birşey olmasa gerek. Öğretimi eğitime yeğ tutan okullarımızda, okuma sev­ gisinin yitikleştiğini rahatlıkla söy­ leyebihriz. Yazma alışkanlığı olma­ yan bir kişide okuma alışkanlığı sağ

lanabilir mi? Elbette hayır. O halde öğretimi eğitimden ayırmamak ge­ rekir. Eğitim ve öğretim bir ana-oğul gibidir. Oğul anadan ayrılırsa ök süz kalır. Öksüz bir kişinin sağlıklı bir gelişimi de beklenemez. Biz eği­ timciler böyle düşünüyoruz. Böyle değerlendiriyoruz. Ve istiyoruz ki; yarının Türkiye’sini yapıcı ve yara­ tıcı ellere teslim edelim. Biz istiyo­ ruz ki; yetiştirdiğimiz yeni nesil, Türk Ulusunuzun bir ferdi olmanın gururunu her zaman, her yerde duy­ sun ve sorumluluğunu taşısın. Bu amaçla çıkarıyoruz İLKKUR ŞUN’u. İlkkurşun, bir okul dergisi olarak çıkıyor. Bilmem anlatabildim mi duygularımı?..

L İ S E ’L İ M

------------özgün O Z A N

İlhanı Kaynağım sen’sin Lise’lim Kolum, kanadım sen’sin Kalemindedir özsuyu m Umudum sen’sin Razıyım bir kez tut elimden Kucakla Sevgini esirgeme benden Bağışla Ufukta yelken açmış bir gemiyim ben Nefesim sen’sin Gücüm sen’sin.

7


( Sayın I. Zeki Burdurlu Dergimize özel olarak göndermiştir. )

A TA T Ü R K 'Ü M İbrahim Zeki BURDURLU Esmez mi vatan?... işer, ak yelleriyle gecesiz Taa toprakaltılarmdan Eser taa gökyüzleri... Esince o, tanlı çağlayanlarla Karışıyor, karışıyor, karışıyoruz. Elimizdeki bayrak, kardeşlikten Dilimizdeki yaşam, tüm özgürlük Samsun, kalkıyor da yerinden İzmirleşiveriyor. Utku karanlıklarına hak olarak Erişiyor, erişiyor, erişiyoruz. Sen, düşüncenin gücünde hep hız Duyguların kanında ak sonrasızlık Devrimlerin ölümsüz dallarımızda Kemâle! zaman, hep hep yollarımızda Vatan doruklarında karanlıklarla Barışıyor, barışıyor, barışıyoruz. Yurdumun özsuyu, gözlerinden Rengi yurdumun, gündüzlerinden Hele bir alıver yurdunum Bir al, büsbütün savaş izlerinden Ürüııleşince onunla, tüm olmazlarla Vuruşuyor, vuruşuyor, vuruşuyoruz. «Yarma » diye başlayan ülkü, «Dünden...» diye başlayan öğüt... Tepelerden tepelere adımlar dağ dağ Sen, hep önde, ilerde, göklerde Biz, utkulaşmış Türk, seııle Yanşıyor, yanşıyor, yanşıyoruz.

8


A n L A K Ahit ÖZTOKAT (Lisemiz Felsefe Öğretmeni Ahit Öztokat’ın, 1972— 1973 Öğretim yılı başında, okulun açılış töreninde verdiği ilk dersten alınmıştır. ) Sevgili Çocuklar, 1972— 1973 öğretim yılının ilk dersinde sizlere «AHLÂK’tan» söz edeceğim. Ancak, ahlâkı teorik yön leriyle değil, pratik yönleriyle kav­ ratmaya çalışacağım. Bizler, günlük yaşantımızın bir gereği olarak, birçok davranışlarda bulunuyoruz. Bu davranışlarımız iki türlüdür. Birincisi: Ahlâk kural lanna uygun olan davranışlar.. İkin cisi de: Ahlâk kurallarına uygun ol­ mayan davranışlar.. İnsanların en büyük özelliği olan düşünme ve de­ ğer verme yönü, ahlâk kurallarına uygun davranış gösteren kişiyi yü­ celik-. Bunu bir örnekle açıklayalım: Büyüğüne karşı saygıda bulunan, küçüğünü seven ve koruyan bir ki­ şi, ahlâk kurallarına uygun davra­ nışta bulunmuştur. Değer yargımız, bu tür bir davranış gösteren kişiyi yüceltecektir. Bunun karşıtı olarak büyüğüne saygı göstermeyen, küçü günü sevmeyen ve korumayan bir kişi de, ahlâk kurallarına uygun bir davranış göstermemiş olur. Ve de­ ğer yargımız bu tür davranış göste­ ren kişiyi yüccltmeyecektir. Yaşan­ tımızda buna benzer ahiâk kuralları ile ilgili, birçok örnek vermek müm kündür. Ulusların da kişilerden dönüş­ müş değer yargıları vardır. Bu de­ ğer yargıları, yeni kuşakların yetiş­ tirilmesi işini eline alan Milli Eğitim Bakanlığının ders programlarının başında açıklanmıştır. Bu açıklama-

lların ışığında bizlerin hangi değeıle re yönelmemiz gerektiğini somut de yişlerle özetlemeğe çalışalım: Herşeyden önce Türk Ulusunda nız. Ulusumuz soylu, çalışkan ve gu­ rurludur. Sizlerin de böyle olmanızı bekliyoruz. Çünkü: Biz, Orta Asyadan batıya doğru yayılmağa başladı ğımız zaman, demiri eritmeyi ve onu işlemeyi biliyorduk. Halbuki: Avru­ pa, o devrelerde Cilâlı taş devrini ya­ şıyordu. Bu güne değin onaltı Türk devleti kurulmuş ve değişmiş. Dün­ yada bizden başka on altı devlet kur­ muş başka bir ulus yoktur. Türk, tutsak yaşamı nedir? Bil­ mez. Kimseyi de tutsak etmek iste­ mez. Bu nedenle gururluyuz. Vatanımızı, canımız kadar seve­ riz. Bu yargınm pekçok örneğini. Türk tarihinde görmek mümkündür. Atalarımızdan beri bu yargı kutsal sayılmıştır. Ve kutsal savıyoruz. Va­ tanımız, ulusal sınırlar içinde kalan ve Edirne’den Ardahana dek uzanan bir toprak bütünlüğüdür. Bu toprak­ larda atalarımız ve şehitlerimiz yatar Bu topraklar üzerinde ulusumuz, ba­ ğımsız yaşar. Bağımsızlığın bir anla­ tımı olarak Türkiye Cumhuriyetini kurmuş ve onun varlığını hukukun teminatı üe pekleştirmişizdir. Reji­ mimiz, çok partili demokratik sis­ temdir. Türk çocuğu çalışkandır. Zama­ nı verimli bir şekilde değerlendirme­ mek, kınanacak bir tutumdur, insan var olduğu günden bu yana çalışmak tadır. Çalışmak verimi arttırır. İn­ sanın başarıya ulaşması çalışmakla mümkündür. Türk, yalan söylemez. Bir insa­ 9


nın en büyük ahlâkı yönü; yaptığını söylemek, yapacağına inandığı şeye yaparım diye söz vermektir. Yalan, Türk çocuğuna yakışmaz. Yalan, ba­ şarısızlığın en büyük nedenlerinden biridir. Türk çocuğu, müslümandır. He­ pimiz, bu büyük dine mensubuz. İs­ lâmiyet Tanrı üe insan arasına bir başka kişiyi koymamıştır. Dinin tüm .kurallarına içten saygılıyız. Onları yerine getiririz. Fakat dini, devlet iş­ lerine katmamaya ve kattırmamaya da kararlıyız. 'Türkiye Cumhuriyeti’ nin — Lâyık — bir devlet olduğu, ana yasamızda belirtilmiştir.

Bugünün insanı toleranslı olma­ ya mecburdur. Tolerans, hoşgörür­ lük demektir. Ahlâkî davranışlara yönelmede toleransın yeri büyüktür. Toleransın bulunduğu yerde saygı vardır, Sevgi vardır anlayış vardır. Kısaca ahlâkın temel kuralları var­ dır. Sevgili gençler, Buraya dek size, ahlâkın pra­ tik yönlerinden bir kısmmı anlatmış bulunuyorum. Yeni öğretim yılında tümünüze üstünbaşarılar dileyerek, sözlerimi Atatürk’ün bir sözüyle bitiriyorum. «Türk Çalış, Öğün, Güven.»

KİTABIM Canım gibi korunun, Seni güzel kitabım. Bilmediğimiz her şeyi, Senden öğrendik, Sevgili kitabım. Küçükken renkli sayfalarına, Bakarak oyalanırdım. Bir şey hoşuma gitse, Her gün açar bakardım, Sevgili kitabım. Şendin can yoldaşım, Sen’din arkadaşım. Sevinçli ve üzüntülü Günlerimi paylaşan Sevgili kitabını. Sadriye MASTAR 2 /C 485 10


Desen’in Tarihçesi -------Y

A Z A

N --------

Yılmaz GÜLTEKİN Desen çizmek taslak yapmaktır; resmetmektir; bir şekli, biçimi, çiz­ gilerle ya da ışık ve gölge ile bir tas­ lak halinde ifade etmektir. Bir biçim ya da motif gösterdiği zaman ressa­ mın çizgisinin temeli kuvvetlidir de­ nir. Herkes çeşitli yaşlarda ve yer­ lerde çeşitli yüzeyler üzerine çeşitli malzemeler ile birçok resimleri desen halinde çizmiştir. Bunlardan sanat değeri yüksek olanlar müstesna di­ ğerleri oyalanmak, sıkıntılarım gi­ dermek için çizilmişlerdir. Çocuklarımızın çizdikleri de­ senler üzerinde önemle durmak ge­ rekir. Resim sanatmda bir çığır açan ünlü GİOTTO küçük bir çoban iken güttüğü koyunları ile ilgili çizdiği taslaklardan Ressam CÎMABUE ta­ rafından keşfedilmiştir. Hemen hemen herkes doğru ko­ nuşmayı, yeteri kadar yazabümeyi öğrenebilir. Yazmak da bir çeşit çi­ zim olduğuna göre demekki çoğu in­ sanlar çiziyorlar. Fakat sadece basit mesajlar yazmak, cümleler söyleye­ bilmek sizi bir şair, bir hatip ve bu dalda ünlü bir kimse yapmaz. Çizgiler ya da taslaklar çizmek fikirleri ifade etmenin bir yoludur. Desen resmin grameridir. Nasıl ki bütün güzel yazıların kökünde dil bil gisi varsa, güzel resim yapabilme­ nin temel unsuru da tabii ki çizimdir. Kabiliyeti olan birçok kimseler resim dalında eserler meydana getir­ mişlerdir. Fakat aynı bir yazarın, şairin, müzisyenin ya da hatibin du­ rumunda olduğu gibi, büyük bir sa­ nat eserini, sadece bir dahi meydana

getirebilir. Bu öyle bir eserdir ki ma­ haretle işlenişi yanısıra ressamm dü­ şünce ve his dünyasını bize yansıtır. Bir ressam en içten cümlelerini çizdiği resimlerinde söyler, yaratış anındaki düşüncelerini izlememizi mümkün kılar. İNGRES’den çok ön ce ressamlar sanat yolunun çizim ol­ duğunda ısrar etmişlerdir. 16. yüz­ yılda VASARİ, çizim sanatta herşeyin gerekli başlangıcıdır, ona sahip olmayan hiçbirşeye sahip değüdir., demiştir. Göz. en iyiyi yakından bilmekle en iyi şekilde cğitiİir. Çizme işine ye­ ni başlayan için gözün eğitilmesi şarttır. Göz en iyiyi yakından bilirse en iyi şekilde eğitilir. Daima araştı­ rıcı, gözlemci ve not alıcı olmak de­ sen çalışmalarında önemli faktörler­ dir. Bu yazı serimizde vereceğimiz örnekler teknik açıdan mükemmel olmaları nedeni ile, sanatkârın kuv­ vetli görüşünün delillerini verecek­ lerdir. Tarih öncesi devirlerde bir ke­ miğin üzerine motif yapabilmek için muhtemelen ucu sivriltilmiş bir taş kullanümıştır. Mağaralardaki resim lerde manganez toprağı, tebeşir, kö­ mür gibi malzemeler yanında çizim işi için ağaç sopalar, saç lüleleri, ve parmaklar kullanılmıştır. Tarih ön­ cesine ait kaya oyukları ve mağara­ larda rastladığımız bu resimlerin ko­ nulan, ehlileştiremedikleri vahşi at lar, geyikler, bizon ve mamutlar olup bunlar tek ya da avcılar ile birlikte gösterümişlerdir. Bu mağaralar 17000— 30000 yıl önce dekore edilmiş II


lerdir. Fransanm güneyinde. Dordoğ ne vadisinde Lascaux’daki mağara­ lar 11. dünya savaşı sırasında iki Fransız erkek öğrenci tarafından keşfedilmiştir. Bu mağaraların ta­ pmak olduklarına inanılır ve içlerini süsleyen resimlerin önemleri açısın­ dan sadece Ispanya'nın kuzeyindeki Altamira mağarasmdaküerle kar­ şılaştırılabilir. Altamira’daki resim

ler dikkatle çizilen kopyaları ile dün yaya taıııtslmışUr. L.ascaux’dakiljerinde röprödüksiyonları yapılmış­ tır. Bu resimler süsleme gayesi ile değilde resim çizmenin sihirli kuvve tine inandıkları ve avlarından daha üstün bir kuvvete salını olmak içgü­ düsü ile çizilmişlerdir. (Örnek 1) 35 metre uzunluğunda bir geyikler tiri­ zini göstermektedir.

(Örnek I) Geyikler Frizi

Eski Yunanlılara ait duvar re­ simlerinin izleri yok olduğundan Grek resim sanatı ile ilgili bügiler özel likle vazolardan elde edilmiştir. Bun­ lar klâsik çağlarda Korint, Atina ve diğer bölgelerde çok sayıda yapılmış ünleri bütün dünyayı sarmıştır. Ço­ ğunlukla kase, su, şarap, yağ ya da içki kapları olarak kullanılırlardı. 12

M.Ö. 470— 460 yılları arasında faali­ yet göstermiş Pistoxer.os resim atöl­ yesine atfedilen, Yunan adalarmdan Rodos’la ilgili (Örnek 11) Kaz üstün de Afodit) belirli çizgiler ve sevinç li süsleme etkisine herkesi hayran bı­ rakır. Şekil yuvarlak zemine mükem melen uygulanmıştır.


(ö rn ek II) Kaz Üzerinle Afrodit

Çin işi olan (Rüzgârda bambu) (örnek 111) daki hem resim, hem de kallingrafi, 14. yüzyılın ünlü res­ samlarından WU CHEN tarafından yaratılmıştır. Bambunun bir esas gövde ve rüzgârdan kıpırdayan bir kaç daldan ibaret olarak ifade edi­ lişi çok mükemmeldir. Çin’de böyle resimler büyük bir maharetle, fırça ve mürekkeple çizilmiştir. Resmin üzerinde «Bambuya akıl ihsan edümemiştir. Buna rağmen fikirleri bu­ lutlara kanatlanmış gibidir. Issız dağda sessizce durur. Vakur, bir bey efendi misali «yazısı Çince ressam ta rafmdan yazılmıştır. Çin’le ilgili verdiğimiz bu örnek bazı alanlarda batılılarm doğudan öğ­ renecek çok şeyleri olduğunu gös­ terir. Böylesine basit bir görünümle harikulade bir sonuç elde etmek her sanatkârın işi değildir. Fırça tekniği Çin ressamlarının büdiği fakat batı- (Örnek III) W U CHEN - Rüzgarda Bambu da pek az ressamın uyduğu, sert bir eğitimi gerektirir. 13


Mevlüd Oğuz’a Saygılarımla Bir de seıı girdin düşlerime Ayvalık Seni de yamadım usumun kıraç köşesine Seninle bir başka bitecek artık, Topraklarım. Bir başka sulanacak denizlerinde Dağlarım, ovalarım. Şeytan Sofrası’nda gün batarken Yamaçlara Bir kor beldesi olacaksın iliklerime Ayvalık. Sen bende yanacaksuı Akşamlara, Ben sende Yüreğimizde zeytin yeşili bir deniz Beyaz köpüklerinde umutlar Adalardan adalara Ve sevimiz. Sarımsaklımla avuç avuç İncecik kum Engine açılan unutamadığım deniz Cennette bir bahçe ki: Düşlerimden silemediğim bir iz, Binlerce renk içinde bir uyum, Dudaklarımda bir tuz, Ekmeğim, aşım, suyum. Bir de sen girdin dizelerime, Birde sen varsın artık. Biliyorum seni de, Biliyorum, Ayvalık. Muzaffer GÜLTEKÎN


ÜÇ

ÖĞRENCİ

I Ayvalık Lisesinin 1971— 1972 Öğretim yılında en başarılı üç öğren­ cisi ile karşılıklı bir söyleşide bulun duk. Okul yaşamlarında her yıl üs­ tün başarılarını sürdüren bu öğren ci, başarılarının yanısıra davra­ nışları ve tutumları ile de, tüm öğret menlerin ve öğrencüerin sevgisini ka sanmıştır. Her yönleriyle örnek bir öğren­ ci olduklarını tanıtlayan bu üç öğ­ renciden Güher Erol; okulumuz 1971— 1972 öğretim yılı lise son sı­ nıf öğrencileri arasında en yüksek notları alarak, PEKİYİ derece ile mezun olmuştur. Böylece hem okulun yaş kütüğüne plâketini çakma hak­ kını elde etmiş, hem de İHSAN ES­ SİZ ödülünü kazanmıştır. Okul yaşamı boyunca gösterdi­ ği başarının nedenini sorduğumuz Erol; derslere günü gününe çalıştı­ ğını, derslere her zaman hazırlıklı geldiğini, çalışmaktan yılmadığını ve başarısmı düzenli bir çalışmaya borçlu olduğunu söyledi. Fakat bizler, her nedenle bunların başarıda bü yük bir etken olacağım kabul ediyor sak da; gerçekte Erol’un öğrenci di­ siplinine, okul yasalarına uymasının ve bu tutumdan bir gün dahi olsa ay­ rılmamasının, en az bahsettiği yön­ tem kadar etkili olduğu inancındayız. Ve bu inancımızı Güher Erol’a tek­ rarladığımızda mutlaka bununda başarımda önemi küçümsenemez. Belki de başarımın en büyük nedeni budur. Çünkü; öğrenciler arasında birlik ve beraberliğin sevginin, anla­ yışın bulunması gerekir. Bizleri eği­ tim ışığına kavuşturan öğretmenle­

Y A Z A N

Özgün OZAN

rimize bağlılığımızı ve saygımızı bir an olsun savsamamalıyız.» diyerek inancımızın yerinde bir sezgi olduğu­ nu belirtmiştir. Okulumuzun başarılı öğrencile­ rinden birisi de Kamer îrem öztokat Geniş bir kültürü, sağlam bir benli­ ği var Öztokat’m. Tam aktüel öğrenci Her yönleriyle örnek bir öğrenci. Ve az bir not farkı ile kaybetti okul bi­ rinciliğini. Fakat Üniversiteler arası Merkezi sistem sınavlarında Ayvalık Lisesi öğrencileri arasmda en yüksek puanı aldı. İrem öztokat’a da sorduk bu başarısının nedenini. Hemen cevap vermedi öztokat. Önce işaret parma­ ğını alnına götürdü. Biraz düşündü. Başını yarım yukarı kaldırdı ve: «Herşeyden evvel dersleri, derste öğ­ renmeğe çalışmak bence... Öğretme­ ni iyi dinlemeli.. Anlaşılmayan konu­ lar varsa, hemen öğretmene o ders­ te sorulmalı.. Çekingen olmamalı bu konuda.. Günü gününe çalışmalı derslere.. Ve sistemli bir çalışma ol­ malı bu.. Sonra bir amacı olmalı ça­ lışırken insanın.. Ulusumuzu çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmada bir katkıda bulunabilmek için çalışmalı.. Ulusumuzu herşeyden üstün tutarak çalışmalı. Öyle sanıyorum ki; bu tür bir çalışma — beni olduğu gibi - her­ kesi başarıya ulaştıracaktır. » diye­ rek, konuşmasını tamamladı. Duygulandırdı öztokat’m ko­ nuşması beni. Gerçekte lise kültüm almış bir öğrenciden bu denli bir ko­ nuşma beklenebilirdi. Fakat kaç lise öğrencisi içtenlikle söyleyebilecek bu sözleri? Kaç öğrenci bu yöntemle 15


Çjalıpıyor acaba? Gerçek basarının gizemliliği bu anlayışın içinde değil midir?. Söz sırası Ethem Öztolun’a gel­ mişti. Üçüncü başarılı öğrencimiz de Öztolon. Ve Üniversiteler arası Mer­ kezi Sistem sınavlarında üç yüz sek­ sen beş fen puanı almıştı. Diğer iki öğrencimiz gibi iyi artamlara sahip­ ti. Ethem Öztolun’da. Çalışkanlığı, efendiliği, dürüstlüğü, öğretmenleri­ ne ve büyüklerine karşı saygısı, öğ­ renciler arasında sevimliliği ile tanı­ nırdı. Okul yaşamında ki başarılarının nedenlerini sorduğumuz zaman: «Be nim için sadece derslerin, yeni bilgi­ ler edinmenin ve buna bağlı olarak ta başarı sağlamanın önemi vardır, diyerek, söze başladı. «Sadece okul devresinde değil, yaşamın her anın­ da insanlar, başarıya çalışmakla ula­ şırlar. Ben okul yaşamımda yalnız bir üst smıfa geçerek, en kısa zaman­ da okulu bitirmeğe değil; istikbâl

de iyi bir meslek sahibi olabilmek ve bunun yanmda entellektüel fikirlere sahip olabilmek için büyük bir zevk­ le ders ve ders dışı çalışmalar yap­ tım. Bir insan belki üstün bir zekâ­ ya sahip olabilir. Fakat bu zekânın hakkını çalışmakla vermediği tak­ dirde, başarılı olacağını sanmıyorum. Kısaca özetlemek gerekirse; çalış­ makla başaramıyacağımız hiç birşey yoktur» diyerek, başarısının gerçek nedenini çalışmaya bağlayan Özto­ lon, haksızda değildi hani. Büyük ön­ derimiz Atatürk’te «Türk öğün, Ça­ lış, Güven.» dememiş miydi? Buraya dek lisemizin 1971-1972 öğretim yılında en başarılı üç öğren­ cinin başarılarının başlıca nedenle­ rini kendi düşünüşleri üe sıraladım. Dansı bu seneki öğrencilerin basma Haydi hayırlısı, demek düşüyor bize. Yeni yılda tüm öğrencilere başa rı düeğimiz olsun.

Lisemiz Müdürü Sayın Mevlûd Oğuz, Güher Erol’a «İHSAN EŞSİZ» ödülünü verirken

16


Okulumuzun Tarihçesi Oğuz ELKÂTİP Birçok bakımlardan mükemmel olan şirin beldemiz Ayvalık’ın bir or­ ta okuldan yoksun oluşu, halkımız tarafından yıllar önce hissedilir bir eksiklik durumunu almıştı. Bunun üzerine ük kez 1925 yı­ lında «Ayvalık Türk Ocağı Öksüz Yurdu Sanat Mektebi» adı altında bir okul açıldı. Doktor Fazıl Doğan Bey tarafından açılan bu okul; fakir çocukların eğitim ve öğretimi yanın­ da onlara bir sanat da öğretiyordu. Bu özel okul, 1929 yılında «Ayvalık Türk Ocağı Muhtelit Orta Mektebi» adını aldı. 1933 yılma dek özel olarak öğretim yapan «Ayvalık Türk Ocağı Orta Mektebi», bu tarihten sonra Milli Eğitim Bakanlığına bağlanarak resmi öğretimine başladı. 1954 yılında Ayvalık’ta bir lise­ nin kurulması için «Lise Yaptırma ve Yaşatma Derneği» kurulmuştur. Ayvalık Belediyesi de buna bir kat­ kıda bulunmak amacıyla eski garaj yerini bu derneğe bağışlamıştır. Bu arada zamamn Kaymakamı Zekâi Gümüşdiş ile Belediye Başkanı Fa­ ruk Saylan ve Belediye Encümeni­ nin gösterdiği çabayla, ofis unlarına çuval başlarına bir lira, sinema bilet­ lerine de yirmi beş kuruş ilâve edil­ miş. Kültür ve iyilik sever halkımız bunu anlayışla karşılamıştır. isin ciddiyetini ve Ayvalık’ta bir lisenin gerektiğini inananların ba­ şında gelenlerden Merhum İhsan Eş siz; bu maksatla 400 ağaçlık ve 120. 000 lira değerinde ki bir zeytinliğini Merhum Necdet Satun, Muhip ve Dündar Özviğit Bevlerden kurulu mü tevelli heyetine devretmiştir. Böyiece garaj yerine kurulmuş olan li­ senin arka kısmına 6 sınıflık ek bir pavyon yapılmıştır.

Gerek idare heyetinde görev alarak, gerekse önceleri özel olduğu için liseyi kendi adına tescil ettirerek büyük çaba gösteren Merhum Ecza cı Niyazi ü k e; diğer yardımcı arka­ daşları Merhum Faruk Şayiam, Mus­ tafa Karal, Emin Süner ve Ahmet Cemil Eıener, insan üstü çabalarda bulunmuşlardır. Bu arada Ahmet Cemü Erener yaşatma demeği’nin uzun zaman başkanlığını yaparak, binaların tamamlanmasında ve ders araçlarının temininde önemli çalışma larda bulunmuştur. Nihayet yapılan çalışmalar semeresini vermiş; lise ilk kez özel olduğu için, Vacit Asena ve zamanın ortaokul müdürü Kemâl Demirer’in çabalarıyla muadelet tas­ dik ettirilmiştir. İzmir Maarif Koleji binaları sitilindeki ilk inşaatların ta­ mamlanarak açılışın yapılması A y­ valık ve çevresinde büyük sevinç ya­ ratmıştır. Artık bundan böyle, hiçbir öğ­ renci kalkıp il veya ilçe liselerinde okula gitmeyecekti. Ancak, bir sorun daha vardı. Lise özel olduğu için oku­ yanların zorunlu masrafları karşı­ lansın diye belirli bir ücret ödemele­ ri gerekmekteydi. Bu durumun orta­ dan kalkmasında lisenin Milli Eğitim Bakanlığına bağlanmasında zamanın Milli Eğitim Bakanı Ahmet Tahtakılıç, büyük katkılarda bulunmuş; da­ ha da ilerlemesinde Kaymakam Nec­ det Enünlü’nün ve sırasıyla o tarih­ ten şimdiye değin lisede müdürlük yapmış; Sabahat Karakapjan, Mer­ hum Faik Karaözbek, Merhume Iclâl Erman, M. Salih Şahin’in büyük emekleri geçmiştir. Artık herşey çö­ zümlenmiş ve^ Ayvalık Lisesi teşek­ kül ettirilmiştir. Halen Okul Müdürümüz Sayın 17


Mevlüd Oğuz’un yönetiminde; bilgi ve Müzik yarışmalarında aldığı ba­ şarılar, her yıl sahneye koyduğu ba­ şarılı piyeslerle, ayda bir çıkan Eği­ tim, Kültür ve sanat dergisiyle, öğ­ retmen ve öğrencilerinin çabaları so­ nucu bahçeye dikilen Atatürk Hey­ keliyle, ek yeni binalarıyla, bando­ suyla, yaptığı radyo yayınlarıyla,

yalnız Ayvalık'ı değil; çevresini de eğiten verici radyosuyla, kısaca tüm kültürel dallardaki çalışmalarıyla; taşrada olmasına rağmen, basında sık sık kendisinden söz konusu etti­ ren ve herkesin takdir ettiği 1300 mevcutlu bir Ayvalık Lisesi var şim di.

BİRGÜN Birgüıı ufuktan bir gemi gelecek Masmavi denizde siyah bir gemi Senin kentinin u-ysallığım taşıyacak Ağır ağır gelmesinden belli, Salıil bomboş olacak Biliyorum tek bekleyen ben’mi Gözlerim sessizce yaşaracak Ağlayan zavallı ben’im. Bakışlarım dolaşacak enginlerde Arayacaklar o sevgiliyi Fakat, sanmıyorum. Bulsalarda.. O unutmuştur her şeyi Oysa ben yıllarca O’nu bekleyeceğim Sabırlı sevi dünyasına Onunla döneceğim. Nergis ONUK 6/ED -A

18


BİZ BÎZE Raşit Elmaçı-Emin Gürler Okulumuz 1972-1973 öğretim yı. 6/E d -A sınıfı öğrencilerinin ilginç yönlerini kaleme aldık bu sayıda. Ere ğimiz; okul sıralarında birlikte geçir­ diğimiz tatlı günleri, gelecekte de bu dizeleri okudukça ansımaktadm. Gerçi; birkaç sözle arkadaşları­ mızı tanımlamak mümkün değil. Fa­ kat; birlikte bulunmanın, birlikte a-

nılmamn bizlere büyük olacaktır.

vereceği mutluluk

Bu nedenle hazırladığımız «BİZ Bİ­ ZE» köşesinden değerli konuk arka­ daşlarımıza; -Onları kırmadan, in­ citmeden tatlı tatlı-görevimizi yapa­ bildikse; varın duyacağımız mutlululuğu şimdiden tatmış olacağız.

6 Ed - A Sınıfı Öğrencileri Toplu Halde Görünüyor. Haluk CAV : «DAYI HALUK» adıyla bilinen bu arkadaşımız; sınıfımızın hare­ ketli tiplerinden olup, ülküsünün «Ye şil Cam» olduğunu söyler. Bu yakı­

şıklının diğer bir tutkusu da, kız ar­ kadaşlarının kuşaklarım çözmektir. Kapuska ve yoğurtlu ıspanağı çok sever.

19


Sabiha ÖZYURT : Kürsünün hemen önündeki sıra­ da, sınıfımızın bir numaralı sarışı­ nıdır. Bu sene epeyce boy attığını söy lemeşine rağmen halâ ufak defektir. Her zaman başarılı ve sesin tatlı oldu ğunu savunur. Rüstem GÜNALT AY : Her davranışla çekildiğini belli e den bu arkadaşımız; «Yeniçeri» aske rini andıran bir fiziğe sahiptir. Saç­ larına çok düşkündür. Haftada iki veya üç tarak değiştirir. Cok iyi tür­ kü söylediğinden «YILDIRAY» adıy la anılır. Lütfiye DEMİRBAŞ : Varlığı ile yokluğu belli olma­ yan: sessiz ve temiz bir arkadaşı­ mızdır. Önlüğünün kuşağını iyice sık masını sever. Zeytin yağlı yemeklere çok düşkün olan Lütfiye, şişmanlık­ tan çok korkar. Hüseyin TOSUNOGLU : «AŞIK TOSUN!» adıyla anılan sevimli arkadaştım#; teneffüslerde çektiği gazellerle hepimizi duyuru!an­ dırır. Okula kitapsız. Kıravatsız ve ka lemsiz gelmeyi alışkanlık durumuna getirmiştir. Ülküsü önümüzdeki sene O. D. T. Ü. ye girmek olan bu arkada şımızın isteğinin yerine gelebilmesi için, elektronik beyinin bazı yerlerin de bir takım çatlakların bulunması gerekmektedir. Hatice FODUL : Anlattığı fıkraların sonunu duy­ mayı pek başaramazsınız. Çünkü; Fıkranın esprisine herkesten önce kendi güler. Kuru fasulyayı çok se­ ver. Kırmızı ayakkabı giymesini hiç sevmez. Ferit ÇOLAKOGLU : Hızlı yaşadığını sanan bu arka­ daşımız; sınıfa geç gelmeyi alışkan­ lık ahline getirmiştir. Fizik dersini çok sevdiğini söyler. Bu nedenle de; 20

boş zamanlarını laboratuar düzenle­ mesi ile geçirir. Yemeklerden kuru fasulyayı sever. Emine SARFAKLARLIOĞLU :

...

Bu çalışkan ve iyi niyetli arka­ daşımız; etliye— sütlüye hiç karış­ maz. Pek; sesi— sedası da çıkmaz. Emene’nin öyle güç bir soyadı vardır ki; söyleyenlere ter döktürür. Semra DERSAN : Bu sessiz arkadaşımız; 7 Ekim’ lerin müşterisidir. Birbirinden güzel tokalar takarak, bize gösteriş yaptı­ ğım sanar. Bahattin KAYNAK : Sessizliği ilâ tanınır. Teneffüs­ lerde aynaların basından ayrılmaz. Saçlarına ve giyimine çok önem ve­ rir. Edebiyat derslerini çok sevdiği söylenir. Sevim ESMER :

-

Soyadıyla hiçbir ilgisi yoktur. Bos zamanlarını mektup yazarak de­ ğerlendirir. Yün işlerini okula da ge­ tirir. İki günde, bir bluzu bitirdiğini biliriz. Selim ERGÜN : Liseye ilk yazılanlardan birisi­ dir. Sınıfta sözü ve sohbetiyle «LÜTF l DOĞAN» diye anılır. Şu günler­ de en büyük yakınması; birinci siga­ ralarının klarnet gibi delik deşik çık masıdır. Sedef NİZAM : Gülmeyi ve eğlenmeyi cok se­ ver. Tüm güzel şeylere ve özellikle «MÎNl ÇEK’e» düşkünlüğü fazladır. Akima kovduğu hersevi gerçekleştirebüeceğini söyler.


Emin İlyas GÜRLER : Okulumuzun temelleri atılırken lise birinci sınıfa giden bu arkadaşı­ mız; sistemli çalışmanın mükâfatını görerek, uzun yıllar sonra son sınıfa dek gelme başarısını göstermiştir. «SİMBAT» adıyla anılır. Yaşlılığın vermiş olduğu çöküntü sonucu ola­ rak, sessizleştiği söylenir. Annesinin yaptığı yemekleri begenmeyip ken­ di özel metodlanyla yemek yapmaya kalkışır, tüm ailesini zehirlemesi üze rine, annesinden oklava ile yediği da yağı unutamamaktadır. Nergis ONUK : Sınıfımızın iki numaralı sarışı­ nıdır. Nülifer ile iyi anlaşır. Mr. Blöf adıyla tanınır. Mantar yemeğe bayı­ lır. Bu nedenle beş kez hastaneye iki kez de dispansere gittiği söylenmek­ tedir. Mesude BİRET : Kısa saçları ve gülüşü ile isim yapmıştır. Smıf dışındaki arkadaş­ ları ile dalıa iyi anlaşır. Hüsnü SELİS : Gülüşü ile isim yapmıştır. Fakat bu gülüşlerine bugüne değin hiç bir isim bulunamamıştır. Beden Eğiti­ mini çok sever. Kıyafet kararname­ sine uygun giyindiği söylenir. Tek isteği, önümüzdeki yıl b ;r fakülteye girebilmektir. Kamer KOMİLİ : Cikolotah şekerlemeleri yiye yi­ ye bir hâl olmuştur. Şimdiye dek na­ sıl oldu da çikolata rengini almadığı bizleri şaşırtmaktadır. , Şule KIRKKAYALAR : Sedef ile çok iyi geçinir. Arka­ daşlarına nane şekeri ve vazüı kağıdı sunmakla tamnır. Sınıfta yapılan esp rilere en son o güler.

Aliya KARAKAS : Gözlüklerinin onu ciddi göster­ diğini sanar. Okul kantitinin devam lı müşterilerindendir. Duyduğumuza göre; bu sene «CABÎR’in TORUNU» ünvanı ona verilecekmiş... Ayşe NALÇALI : Stonfımızin bülbülüdür. Soyadtna sık sık takılırlar. Gülmeyi seven­ ler kulübünün bir numaralı üyesi ol­ duğu söylenir. Raşit ELMACI : Sınıfımızda «SOLİST» geçinen­ lerden birisidir. Arka sıraların bekçüerindendir. Fen derslerini çok se­ ver. Sınıfımızın Arzuhalcisidir. Ken­ dini azılı don.iuan sanar. Nursel ILGIN : Yanı başında oturan ablası ile çok iyi geçindiğini sanan Nursel; da­ ha iri olduğundan gerçekte ablalığı ele geçirmiştir. îki kardeş yaz— kış okula yürüyerek gelirler. NurseFin atletik yapısının sırrı; bu yürüşlerde gizli herhalde... Mahmut GÜRBÜZ : Okulumuzun bir numaralı emektarmdandır. Derslerde göçebe yaşa mı yaşar, gülüşleri çok meşhurdur. Havran Sporun as futbolcusu olduğu nu savunursa da şimdiye dek takıma girdiğini gören olmamıştır. Gonca ILGIN : Ufak defek olan bu arkadaşımız da; sınıfın sessiz ve derinden giden tiplerindendfr. Pek anlaşamamaları na rağmen, herzaman kardeşiyle bir­ likte gezer. Birol GÜRSESOĞLU : Sınıfımızın şerifi «MAYK’ın» yardımcısıdır. Her zaman kuvvetsiz 21


lerin yardımına koşan arkadaşımızın vücudu pehlivanı andırır. Bir oturuş ta bir çaydanlık cavı içmekle rekor kırdığım sanar. Çok büyük futbolcu olduğunu söylemekte ise de kimseyi inandıramamaktadır. Leylifer AVSAK : Derli toplu, başarılı bir arkadaş tır. Haftalık mecmua ve gazeteleri sınıfa getirerek, kültür düzeyimizi yükseltir. Ama, kendisi okumadan hiçbirimize birşey okutmaz. Gazeteci olarak geçinir. Ahmet DOĞRUCUOĞLU : Çoğu derslerde; sırasında uyu­ mayı alışkanlık durumuna getiren bu arkadaşımız, yakarışlarıyla isim yapmıştır. Sık sık sınıfta boks antremanları yapar. Gelecekte nç olacağı­ nı, maalesef kendisi dahil-hiçbir kirn se bilmemektedir. Nilüfer KATERÎN : Resime karşı büyük bir becerisi vardır. Nergis ile çok iyi anlaşır. 0kul dışında bile, birbirlerinden ayrıl­ mazlar. Hatta mantar yiyerek bera­ berce zehirlendikleri de söylenir. İbrahim CİFTCtOGLIJ : Bakışları on üç yaşındaki çocu­ ğu andırır. Derslerde konuşmasını çok seven bu arkadaşımız; okul fut­ bol takımının kaptanlığım yapmak­ tadır. Tülây SOYAR : Alıngan ve hareketli bir kızdır. Sıkıldığı zamanlarda eliyle saçlarını

çekiştirir. Çukur çenesiyle dikkati çe ken bu arkadaşımız atletik bir yapı­ ya sahiptir. Ö zerAK OVA : Her davranışıyla derslerden çok hoşlandığını belli eder. Fizik, Cebir ve İngilizce derslerine alleriisi büyük tür. Arada-sırada, derslerde kestir­ meyi çok sever. Gelecekte, trafik po­ lisi olacağmı söylemektedir. Kaime DÖNMEZ : Daktiloya taş çıkartan yazılany la tanınır. Onu hepimiz birkaç sene­ den beri tanırız. Fakat hakkında hiç birsev bilmeyiz. Şener TEKİR : «Mayk» adıyla anılır. Sınıfın şe­ rifidir. Arapcava özentisi büyüktür. Her.türlü spordan birer parça bilir. Ülküsü, sağ-salim diplomaya kavuş­ maktır. Mustafa BİÇER T _ Sınıfta sakinliği ile tanınan bu arkadaşımızın, edebiyata karşı bece­ risi büyüktür. Gelecekte köyüne muh tar olacağını söylemektedir. Mütelıer EROĞLU : Müteher’de güreşçi tiplerindendir. Mektup ve hatıra defterine çok ilgi duvar. Saçlarına biivük bir özen gösterir. Aşı olmaktan çok korkar. Nazan ERCANASLAN : Saçını kendi bulusu olan yün kordelelerle tutturur. Çok hızlı yazı yazar. O kadar ki; dalgınlıkla defteri aşıp, sıralara yazdığı da olur.

MUTLULUĞA ÇAĞRI Akşamlar gözlerinde başlamak Seni seyretmeliyim bütün güzelliklere inat Zaman durmalı, bahar olmalı mevsimlerimiz Sevi yağmurlarını biz yağdır malıyız evrene. Bütün mutlu çiçekleri toplamalıyız nefes nefes Çağlayan derelerin senfonisini dinlemeliyiz Bir ömür boyu içmeliyiz mutlulukları özlem şarkılarının söylenmediği yerlerde. Rüştü ÇEVİK 5/ED -A 680 22


RÖPORTAJ :

S

P

O

R Oğuz ELKÂTİP

Acık mavi eşofmanların içinde oldukça vorgun görünen lisemiz Be­ den Eğitimi öğretmeni Savın Ali Erten’i, Hüsnü Uğural stadında futbol cu öğrentileri çalıştırırken buldum. Zaman zaman on sekiz yasındaki bir gene kadar neşelenen ve usta bir sporcu kadar kaleye isabetli sert şut atan beden eğitimi öğretmenimiz za­ man zaman da öğrencilere taş çıkar-tırcasıııa koşuyordu. Doğrusu onu bir köşeden izlediğim müddetçe, ken­ di kişiliğimden—geçliğimden utan­ dım... Gün, Şeytan Sofıası’na doğru uzanmıştı. Ortalık yavaş yavaş kararı yoıdu.. Futbolcu öğrencileri etrafına toplayan Beden Eğitimi Öğretmeni miz, onlara birşeyler söyledi ve öğren çiler yavaş yavaş sahayı terk etmeye başladılar. Arkadan ağır ağır, düşün­ celi insan öğretmenimiz geliyordu. Çekingen bir tavırla kendisine yak­ laştım ve îlkkurşun dergisi için spor­ la ilgili biı röportaj yapmamın müm­ kün olup olmadığını sordum: — Elbette buyurun, diye aldığım cevap beni çok sevindirmişti. Yoru­ cu bir çalışmadan sonra kabul etme­ yebilirdi de.. Hemen, öğretmenimiz Sayın Ali Erten’e ilk sorumu sor­ dum: — Sizce, spor nedir? Kısaca anla tır mısınız,? — Bence; spor, bedeni ve fikri geliştirmek için yapılan çalışmalar? denir. — Spor, yapmak sizce bir yetenek işi midir, yeteneksiz bir kişi, iyi bir sporcu olabilir mi?

— Spor da yetenek, mutlaka önemli bir etmendir Yeteneksiz bir ki şi iyi bir sporcu olamadığı gibi: yete­ nekli biı kişi de zeki olmadığı müd­ detçe, sporda başarılı olamaz. — Türkiye’de sporun geri kalışı­ nı nasıl değerlendiriyorsunuz? —Tesis azlığı, sistemli bir çalış­ manın olmayışı, işinin ehli çalıştırı­ cıların bulunmayışı ve yetkililerin, özellikle okullarda spor konusuna karşı az ilgi göstermeleri, Türkiye’de sporun geri kalmasını doğuruna et­ menlerin başmda gelir. — İyi bir sporcuda aranan özel­ likler nelerdir? — Yaptığı sporu sevmesi, sistem li çalışması, sağlığına özen gösterme­ si, efendiliğini hiçbir zaman kaybet­ memesi, yaptığı sporun kurallarını en ince noktasına dek, bilmesi gere­ kir. — Okulumuz soor tesislerini ye­ terli buluyor musunuz? — Okulumuz spor tesisleri bakı­ mından oldukça zenğindir. Çevre okul ları göz önünde tutulursa, yeterli sa­ yılabilir. Okulumuzla bulunan tesis­ ler ve spor sahaları arttıkça, öğren­ cilerimiz, sportif çalışmalardan daha çok yararlanma olanaklarım bulacak tır. — Bugüne değin, okulumuzun, okullar arası yapılan karşılaşmalar­ da aldığı sonuçlar memnun edici mi­ dir, en iyi derece hangi dalda alınmış tir. — 1972 — 1973 Öğretim yılma dek; Balıkesir ve Körfez Okullar ara 23


sı futbol faaliyetlerine katılabildik. Her turnuada sürekli ikinci olduk. — Haftada bir saat yapılan Be­ den Eğitimi dersi, sizce yeterli midir? — Maalesef, haftada bir saat ya­ pılan Beden Eğitimi dersi yeterli de­ ğildir. Haftalık ders saatinin artırı­ lacağı ümidi içindeyim. — Okulumuz bu öğretim yılında Okullar arası yarışmalara, hangi dal larda katılacaktır.? — Okulumuz, bu öğretim yılında; yapılacak karşılaşmalara; Futbol, Valeybol ve Basketbol dallarında ka­ tılacaktır. — Bu spor dallarında alacağımız en iyi netice ne olabilir? — Her zamanki neticemiz... İkin cilik. — Ayvalık’ta ki spor anlayışı siz ce nasıldır. — Ayvalık’ta spor anlayışı; tüm Türkiye’de olduğu gibi, yeterli değil­ dir. Bizler spor’u spor olduğu için yap

ıhıyoruz. İdareci, seyirci ve sporcu olarak, mutlaka başarı ve galibiyet is­ tiyoruz. Takımda oynayan sporcu ve takım taraftarı galibiyet için oynar, ve galip gelmek onu memnun eder. Fa kat galibiyet için spor anlayışının dı­ şına çıkmak ve mutlaka galip gelmek için çeşitli düzenlere baş vurmak, spor anlayışının dışında kalmalıdır. Hayat — Yeterli olmadığmı herkes gö­ rüyor. Saha ve tesis yetersizliğinden daha çeşitli spor çalışmaları yapıla­ mıyor. —Türkiye’nin her bölgesinde ol­ duğu gibi, niçin Ayvalıkta da en önem li spor. Futbol olmuştur. — Bir top ve düz bir saha bulu­ nunca, oynanabiliyor. Bu nedenle kü­ çük yaştan itibaren bu sporu görüyor ve onunla ilgileniyoruz. — Çok teşekkür ederim, diyerek yorgun insan Beden Eğitimi Öğret­ menimiz Sayın Ali Erten’i, kendi dü­ şünceleriyle yalnız bırakmamak için • izin isteyerek, ayrıldım.

SPOR HABERLERİ :

FUTBOL Balıkesir İli Körfez Bölgesi Okul! lar arası spor karşılaşmaları, 21.11. 1972 tarihinden itibaren başlamıştır. Gençler arası— Futbol, Valeyvol ve Basketbol dallarında yapılacak olan karşılaşmaların birinci bölümü; A y­ valık Hüsnü Uğural stadında, Ayva­ lık Lisesi ile Ayvalık Sanat Enstitüsü arasında yapılmıştır. Sahada Affan - Raci - Ferit - Ser dar - Rıza - İbrahim, - Oğuz - Mustafa Ali, Öztürk ve Nurettin onbiri üe yer alan Lisemiz Futbol takımı; çok çe­ kişmeli geçen maçtan sonra, maçı 24

(1— 0) kazanmıştır. Maçm tek golü­ nü Mustafa atmıştır. Ayvalık Lisesi bundan sonra kinci karşılaşmasını Burhaniye Şehir Stadında; Burhaniye Lisesi ile yap­ mıştır. Her iki takı mm sayısız gol fır satı kaçırdığı bu maçta; takımlar, tüm çabalarına rağmen galibiyet golü nü atamayınca; maç, (2—2) berabere sonuçlanmıştır. Maçın ilk devresinde Burhaniye Lisesi; daha ük dakikalar­ da üstünlüğünü kurarak Ayvalık Lise si yan sahasına yerleşmiş ve 16. daki­ kada Mustafa'nın ayağından ilk golü­


nü kazanmıştır. Golden sonra açıl­ maya başlayan Ayvalık Lisesi; önca orta sahaya hakim olmuş, daha tehlikeli akmlara başlamıştır. 20. dakikada Ali'nin attığı gol ile berabeberliği sağlayınca, dank bir mücadele başlamış, ancak devrenin bitimine az bir zaman kala, hiç umulmadık bir anda, Burhaniye Li­ sesi İsmail’ in ayağından ikinci go­ lünü kuzmımıştır. Tutuk oyununu ikinci devrcdcdc gösteren Ayvalık Lisesi, ani bir kontratakla 72. da­ kikada Serdardın ayağından »kinci golünü kazanmıştır. Beraberliği bozmak için çaba gösteren Burha­ niye Lisesi çok tehlikeli ataklar yapmışsa da, neticeye ulaşamamış ve maç, Ayvalık Lisesinin arzula­ dığı bir şekilde (2 -2 ) sona ermiş­ tir.

laşmayı büyük bir öğrenci ve yirci gurubu izlemiştir.

Ayvalık Sanat Enstitüsü ile revanş karşılaşmasını, 2/12/1972 tari­ hinde, yine Hüsnü Uğural stadın­ da yapmıştır. Lisemiz çok iddialı rakibi karşısıda pek başarılı görün­ m em işti. İlk devrede daha üstün oynayan Lisemiz savısın gol fırsa­ tı kaçırmış ve bu fırsatlardan an­ cak bir tanesini, bir karambolden Oğuz’un ayağından kazanmıştır, ikinci devreye daha bozuk giren takımımız, İbrahim’in ayağmdan bir gol yiyince, biraz kendine gel­ miş fakat netice değişmemiştir. Maç (1 -1 ) sonuçlanmıştır.

ikinci devreye lisemiz çok iyi başlamış ve tüm oyuncnları ile Burhaniye Lisesi yarı sahasına ha­ kim olmuştur. Birinci devrede çok bozuk olan takımımızın ikinci dev­ rede birden düzelmesi, tüm seyirci­ leri coşturmuş ve bu güzel oyunuy­ la, 55. dakikada Ali’nin onsekiz üzerinden attığı şahane bir şutla (2-1) galip duruma geçmiştir. Za­ man zaman güzel hareketler sey­ rettiğimiz bu maçta, Burhaniye Lisesi verilen bir penaltıyı değer­ lendiremeyince; maç, Ayvalık lise­ sinin galibiyeti ile (2-1) sonuçlan­ mıştır.

Lisemiz ikinci karşılaşmasını Ayval k Hüsnü Uğural stadında Bur­ haniye Lisesi ile yapmıştır. Adeta bir final harası içinde geçen karşı­

se­

Burbaniye Lisesinin santrası ile başlayan oyunun henüz birinci da­ kikası dolmadan* Burhaniye, ilk golünü kazanmıştır. Çok kötü bir gönünde olan takımımız birinci devre boyunca en kötü oyunların­ dan birisini çıkarmıştır. Şunrsuzca yapılan akınlar, Ayvalık seyircisini bir an endişeye sürüklemiş ve Ay valık Lisesinin maçı kazanacağı ümidini yitirmiştir* Burhaniye Li­ sesinin fırsatları iyi değerlendire­ memesi ve rüzgârın Ayvalık Lisesi lehine esmesi nedeniyle, takımımız birinci devrenin sonlarına doğru, topu çok iyi kontrol eden Nuret­ tin'in ayağından beraberlik gölünü kazanmıştır.

Rakiplerini 3 er puan geride bı­ rakan takımız; 6 puanla gurubu­ nun lideri olmuştur. 25


VALEYBOL Lisemiz okul içi valeybol karşı­ laşmaları; tek devre lig usulü ve üç §et üzerinden tertiplenmiş, ya­ pılan karşılaşmalar sonucunda; Li­ se Son sınıf Edebiyatlar karması birinci, Lise ikinci sınıf fenler kar­ ması ikinci ve lise üçüncü sınıf Fenler karması da, üçüncü olmuş­ tur. Yapılan karşılaşmalarda takım­ larda takımların aldıkları puanlar şüyledir Lise üçüncü sınıf Edebiyat! Kar­ ması : 8 puan. Lise ikinci sınıf Fenler Karması : 7 puan.

Lise Üçüncü sınıf Fenler Kar­ ması : 6 puan Lise Birinei sınıf Fenler Karma­ sı : 4 puan Lise İkinci sınıf Edebiyatlar Karması : 4 puan. Bu karşılaşmalar; okulumuz va­ leybol takımını kurmak için yapıl­ mış olup karşılaşmalarda göz dol­ duran sporcular okul takımına alı­ nacak ve 13.1.1973 tarihinde başlacak olan, Balıkesir îli Körfes Bölgesi Okullar arası Yaleybol kar­ şılaşmalarında okulumuzu temsil edeceklerdir.

Okulumuz Futbol Takımı Bir Maçtan önce toplu halde

26



Ayvalıktaki Turistik Belgeli Oteller Adı Berk Tunç Komili

Duş ve Banyo Durumları

Tek Yatak

Küvet,Duş, WC. 35 « « « 35 « « « 35

TL. TL. TL.

Komple Pansiyon

Oda Adeti

Yatak Adeti

Telefon

Sınıfı

100 TL. 100 TL. 100 TL.

53 23 43

100 52 90

1501 1551 1119

I I I

Oda f:i

Yatak Adeti

Telefon

Sınıfı

10 10 18 17 14 13 12

24 22 45 39 27 23 24

17 13 5

35 35 18

1570 1101 1227 1064 1569 1019 2217 2109 1166 2116 1656

I. B I. B I. B I. C II II II III III III III

Komple Pansiyon

Oda Adeti

Yatak Adeti

Telefon

Sınıfı

105 TL. 60 TL.

51 28

149 56 30 225 80 32

1713 Turistik 2053 « 1515 I. A 4 3 1520

O t e İler Adı Aral Koşvar Yanyalı Ayvalık Pa. Şehir Özel El Yurt Otel Kantarcı Gürsoy Cumhuriyet

Duş ve Banyo Durumları Duş ve WC. «

«

«

«

«

«

Lavabolu « « «

M

Adı Aytaş Arcı Çam İmren Aziz Güzel

Duş ve Banyo Durumları Banyo, WC. Banyo Duş, WC.

Tek Yatak

iki ve Ü ç Yatak

25 TL. 25 TL. 25 TL. 17.5 TL. 15 TL. 15 TL. 15 TL. 7.5 TL. 7.5 TL. 7.5 TL. 7.5 TL.

20 TL. 20 TL. 20 TL. 12,5-10 12,5-7,5 12,5-7,5 12,5-7,5 6 TL. 6 TL. 6 TL. 6 TL.

o

t

e

Tek Yatak 50 35 30

TL. TL. TL.

l

l

e

r

562 TL. (15 gün) 25

TL.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.