İlk Kurşun Dergisi Sayı:03

Page 1

MEVLÛD OĞUZ HAŞAN ÖKTEN NİHAT PEKSEK ABMAGAN BAŞEGMEZ YILMAZ GÜLTEKİN MUZAFFER GÜLTEKİN SELİM EKG ÜN SÜREYYA BAŞOL AHMET ER NESRİN YAPICI HİKMET ESEN FATMA AKYEL ÖZGÜN OZAN MELEK BOZADA HAŞAN KUNAY CENGİZ ŞAHIN SELMA KARAYAZ İZZET YILMAZ

YIL :

I

SAYI :

3

MART :

1973


Okulumuzdan Haberler İLKKURŞUN

HAŞAN ÖKTEN

Ayvalık Lisesi Aylık Eğitim, Kültür Sanat Dergisi Sahibi: Okul Müdürü: MEVLtJD OĞUZ * Yazı İşleri Sorumlu Yönetmeni: MUZAFFER GÜLTEKlN * Başkan: SÜREYYA BAŞOL * Başkan Yardımcısı: EMİN GÜRLER * Yazı İşleri Müdürü: İZZET YILMAZ * Yazı İşleıi Md. Yard.: OSMAN ORMAN * Sekreterler: AYŞE ANALAN ÜMİT İSKİT * Saymanlar: HAŞAN ÖKTEM HAŞAN KUNAY

* İnceleme Kurulu: Nergis Onuk, Füsun Çe­ lik, Nilüfer Katerin. Me­ lek Bozada, Yıldız Yılmaz * Kapak Kompozisyonu: Yılmaz Gültekin

İLKKURŞUN YEL: 1 SAYI: 3 M A R T - 1973 Karınca Matbaası Tel: 35390 İzmir

★ Ayval.k Lisesi Milli' Eğitim Bakanlığı Eğ.tim Birimi Müdürlüğü taı afıadan, eğitim Merkezi ha­ line getirilmiştir. 657 sayılı Peısonel Kanunu na göre her Bakanlık memurlarını hizmet içi eğitim­ den geçilmek zornnluğunladır. Bu nedenle, Milli Eğitim Bakanlığı, yurdun çeşıtii yerlerinde açtığı Eğitim Merkezle:incen birini de. 1970-1971 öğre­ tim yılından itibaren, Ayvalık L sesinde açmıştır. ★ 1972-1973 öğıeîim yûında okulumuza dört öğ­ retmen daha atanarak, kadromuz 40 a yükselm'şt.r. Bir süreden beri eksikliğin: duyduğumuz Al­ manca öğretmenliğine Bülent Ayan, Müzik öğret­ menliğine Neşe Taşkesen, Matematik öğretmenliğ.ne Serpil Arman ve Beden Eğirim, öğretmenliği­ ne Metin Güner atanmışlardır. ★ Bir 3Üredenberi in zali bulunan Ayvalık L.se­ si Eğitim Deneme Radyosunun âıızaii g.ûsr.Lerek 12.12.1972 Salı gününden itibaren no: mal yay.n.a rina başlamıştır. 200 KW gücünü-, o!ur. Eğitim Ra. yosu, kısa dalga 41 metreden 1 Haziran 1973 tarihine dek bu seneki yayın yaşa mini sürdürecek olan Pwadyonun hafızlık yay n sa atleri şöyledir: Paza.tesi. Sal:, Perşembe, Cuma saat 16.00-17.00; Çarşamba: 16.00 - IS.OO; Cumar­ tesi 17.00 - 19.00: Pazar 10.00 - 12.00 v, 17.00 - 19.00. ★ Okulumuzun 6. Fen-B sınıfından Ümit İskit ve 6/Fen-A sınıfından Neşe Tayipoğlu, <AFS In­ ternational Scholarships burslarını kazanmışlardır, öğrencilerimizi tebrik ederiz. ★ Okulumuz Tiyatro Kolu, bu öğretim yılında Nazım Kurşunlu’nun ÇIG adlı piyesini şahneye ko­ yacaktır. Nisan ay: içinde sahneye konulması düşü­ nülen piyesin çalışmalarına aralıksız devanı edil­ mektedir. ★ Orta birinci sınıflat dan 1-B, 1-E, 1-G sınıfları arasında düzenlenen Bilgi Yarışmasında 1-E sınıfı yarışmacı öğrencileri grup birincisi olmuşlardır. Fen öğretmenlerimizden Zühal Dcdeoğlu’nun düzen­ lediği yarışma, öğrenciler arasında büyük bir ilgi toplamıştır.

AYVALIK LİSESİ AYLIK EĞİTİM. KÜLTÜR, SANAT DERGİSİ ■* Gönderilen yazılar yayınlansın yayınlanmasın geri verilmez. * Gelen yazılar inceleme kurulundan geçer. * Ayda bir kez yayınlanır, yıllık sekiz sayıdır. * Abone şartları: Yıllık 20, dört aylık 10, sayısı 2.5 liradır. * Yazışma adresi: îlkkurşun Dergisi, Ayvalık Lisesi - Ayval’ k


Ortaöğretimde Çeşitli Programlar MEVLÜD OĞUZ Ortaöğretimde yüksek öğretime hazırlayan programlar, ikinci dev­ renin ikinci sınıfından itibaren başlayacaktır. Öğrencilerin ilgi ve yeteneklerine göre alacakları tür­ lü derslerde, yüksek öğrenimin çeşitli dallarına yönelmeleri sağ­ lanacaktır. Yönelmelerin sağlan­ masında programlar, genellikle ortak temel dersler ve program­ lara ait özel derslerle seçmeli derslerden oluşacaktır. Ortak temel dersler her öğrenci için zorunlu olacaktır. Özel ders­ ler ise öğrenciyi ilerde gireceği yüksek öğrenimin çeşitli dalları­ na yöneltecek ve bu yönde geliş­ me ve derinleşme olanağı sağla­ nacaktır. Seçmeli dersler, belli bir prog­ rama girmiş olan öğrencinin or­ tak temel ve özel dersleri dışında ilgi ve yeteneğine göre serbestçe seçeceği derslerdir. Yüksek öğrenime hazırlayan çeşitli programlarda dersleri yıl­ lara yaymak ilkesi yerine, belli yülara toplamak ilkesi benimse­ necektir. Hem mesleğe ve hem de yük­ sek öğrenime hazırlayan okullar­ da öğrenim süresi; meslek lisele­ rinde üç yıl, öğretmen okulların­ da dört yıl, teknik liselerinde dört yıl olacaktır. Ortaöğretimde, yüksek öğreti­ me hazırlayan çeşitli okullar ara­

sında, sınıflara göre yatay ve di­ key geçiş olanakları sağlanacak­ tır. Bu amaçla başarılması gere­ ken farklı dersler açık olarak be­ lirtilecektir. Birinci sınıftan sonra yüksek öğrenime hazırlayan okullardan; hayata ya da iş alanına hazırla­ yan bir okuldan, yüksek öğreni­ me hazırlayan herhangi bir oku­ la, değişik derslerden srnav ne geçüebıiecektir. Dışarıdan da bitir­ me sınavlarına girmek mümkün olacaktır. Nüfusu az olan yerlerde, orta­ öğrenimin genel, mesıeki ve tek­ nik öğretim programları bir y ö­ netim altında toplanan çok amaç­ lı bir okul olarak kurulabilecek­ tir. A yrı ayrı genel, mesleki ve teknik öğretim yapan okuüarı bes leyecek sayıda öğrencisi olmayan yerlerde bu tür okullar, ekonomik olduğu kadar, fırsat eşitliği ve sosyal adalet ilkelerine uygun olarak eğitimin düzenlenmesine de daha elverişli olacaktır. Bu okul­ larda iyi işleyen bir rehberlik dü­ zeninden yararlanarak başarıla­ rına göre öğrencileri, ortak te­ mel dersler ve seçmeli derslere yöneltmek ve sınıf geçme düzeni yerine ders geçme düzenini uygu­ lamak daha kolay olacaktır. Çok amaçlı okullarda; az masraflı te­ sis, araç ve gereç isteyen meslek liselerinin (Büro Eğitimi, Sekre­

3


terlik, Muhasebe, E v Ekonomisi gibi) programları uygulanabile­ cektir. Tanı teşekküllü teknik lise ve çok masraflı meslek liselerinin açılması için, gerekli nüfus yo­ ğunluğuna sahip olmayan yerleş­ me birimlerinde, genel lise ve az masraf gerektiren meslek lisele­ ri programlarının birinci sınıfın­ da başarı gösteremeyen öğrenci­ ler için, yaygın eğitim sistemi içinde faaliyet gösterecek pratik sanat, tarım ve sağlık okulları uygulaması yapılacaktır. Ortaöğretimin sonunda bugün­ kü lise sınavlarında olduğu gibi her okulun özelliğine göre tesbit edilecek derslerden bitirme smavı yapılacak ve başarı gösterenlere çeşitlendirilmiş yüksek öğrenim smavma girme olanağı tanına­ caktır. Yüksek öğrenime hazırlama yalnız bir okulun tekelinde olma* yacaktır. Her çeşit ortaöğretim kurumunun adı «LİSE» olacak­ tır. Belli bir programa ağırlık ve­ ren okuliara bu programın adı da eklenecektir. Lise, Teknik Lise, Meslek Lisesi, Tarım Lisesi gibi. Yüksek öğrenime geçişte, bu prog ramı hazırlayan sınıflardan geçi­ lecektir. Hem mesleğe, hem de yüksek öğrenime hazırlayan prog­ ramları bitirerek lise bitirme dip­ loması alan öğrencüere; üniver­ sitelere, akademilere ve diğer yüksek okullara girmek için aday olma hakkı tanınmış olacaktır. Ortaöğretimde; not vermede, sınıf geçmede ve öğrenci başarı­

sının değerlendirilmesinde, objek­ tif ölçme ve değerlendirme metodları kullanılacak; başarısızlık tek, başan ise dört ayrı not ile değerlendirilecektir. Sınıf geçme yerine ders geçme düzeni uygu­ lanacaktır.

Anadolu NİHAT PEKSEK

Bir düş kaplar gecelerimi Işıl ışıl Aydınlık. Bir yurt Bir vatan Görürüm, Tertemiz Arınmış. Okullarında Sıhhatli Gürbüz, Çocuklar Yarınlara. Bir A y - Yıldız görürüm Trakya’dan Kars’a...

( 1 ,• ' Jı 1 (ı 11 ' , ,ı 11 | ı

Hür Dalgalanan. Her karış toprağı Kanla Yoğrulmuş

' ] ’; (»

Anadolu’dur 3u güzel vatan.

ı1


Yunus Emre’ nin Şiirlerindeki Ann Sorun

HAYAT VE ÖLÜM ARMAĞAN BAŞEĞMEZ

Dünya, böyle bir yalan; hayat, böyle bir vefasızlık... Gerçek, tek gerçek ise ölüm... Yunus, ebedi gerçek olan «ÖLÜM»ü de birçok şiirlerinde ele almıştır. Bu konu ile ilgili şürlerinde, Yunus Emre, ölüm gerçe­ ğini çeşitli yönlerden «G AAFİL»lere anlatmaya çalışmıştır. E y dünyayı seven kişi Gaafil olma, ölüm vardır. Ölüm... Zaman bulunca milyon­ ları toprağa çeken ölüm... Fakat yaşayanlar, sanki bu gerçek olan sonuçtan habersiz gibidirler. Yu­ nus, bu «GAAFİL»leri şöyle uyarmaya çalışır: Gelin, bir nazan eylen N’oldu cihan içinde; Niceler toprak oldu, Bu az zaman içinde. Çünkü, ölüm meleği Azrail, in­ sanın önüne ergeç dikilecektir. Ve ona karşı durmak, düşünülemez bile: O l Ol Azrail pençe vurma, Kimdir, ona karşı dura.

t

Bu nedenledir ki, gidenlerin ar­ dından kimisi kardeş diye dövü­ nür, kimisi evlât diye bağrını de­ ler ve her derdi gidermeye çalı­ şan insan, ölüm karşısında eiıerikolları bağlı durur:

Kimisi kardaş deyüben yolunur, Oğul diyenlerin bağrı delinür Hep kamu dertlere çare bulunur ölüm, sana niçin derman bulun­ maz. ölümden kurtulmak düşüncesi, gereksiz bir kam Yunus’a göre. Herkes o zaman için hazır bulun­ malı. Çünkü, defterler o gün ge­ lince dürülecek: Vaktinize hazır olun Ecel varır, gelir bir gün. Dürürler bir eyyam gelür. Bir gün senin defterini Ölümün girmediği ev, yarmadı­ ğı yer mi vardır? Ev komadı girmedik, Yer komadı yarmadık, Buncalayın görmedik Vay, vay ölüm, elinden.

5


Ecel ömre kefen biçtikten, üs­ tümüzde çimenler ve otlar bittik­ ten sonra, kişiyi bekleyen acı bir son.. İşte, Yunus Emre şu mısra­ larla bu acı ama gerçek olanı, gözler, onu koyuveriyor:

Ol gözler ve ol kaşlar, Ol inci gibi dişler, Ol tenler ve ol saçlar, Yılan, çıyan içinde...

Tutmaz oldu tutar eller, Söylemez şol, bülbül diller.

Evet, dünyanın sonu bu.. Yalnız gözler, kaşlar, dişler, saçlar, eller, diller değil; daha nicelerin, ulu

köşklerin ve sarayların sonu da böylesine bir yıkıntı.. Bu, böyle olduğu halde, dünya için yerinen kişiye ne demeli? B u d ü n y a n ın SOnUCU

Böyle olduktan geri; Ebleh imiş ol kişi Dünya için yerine.

Ve, işte dünya konukluğu olan hayatın sonu... bu korkunç ölüm.. Ölüm, kısacası kuru bir kemiğe ulaşan sona erme.. Kuru bir kemikte düğümlenen bir sonuç... aynı zamanda büyük bir gizlilik, bilmece... Öyle bir bil­ mece ki, tek bileni yok: Kuru bir kemik kalmış Kimse ermez sırrına. Yazılan mısralardan anlaşıla­ l ı gibi, Yunus Emre bir g e ç ir , diğeri ise ebedî olan iki gerçegi; ayrı bir deyişle hayat ile ölümü, şiirlerinde özentisiz, basit ama güçlü anlatımıyla dile getirmiş­ tir. Yaşadığımız evrenin bilinme­ yen sorunlarım, böylesine, hem de şiirin büyülü diliyle, bu derece akıcı ve anlaşılır bir deyişle renk­ lendiren bir ozan, gerçekten bü­ yük bir ozandır. Edebiyat tarihimizin ölmez bir varlığı olan Yunus Emre’yi tüm yönleriyle bilmek ve tanımak, her Türk’e düşen görev olmalıdır..

6


D e s e n in

zen de ikisinin karışımını narak yapmıştır.

kulla­

S

ir

ta r ih ç e s i — H —

YILMAZ GÜLTEKİN

Kalemle çizimde elde edilen gü­ cün başka bir şeklini, gerçek ile hiddetin incelik ve kuvvetle bir­ leştirildiği HollandalI R em branfın (Örnek: VIH- ölümsüz eserin­ de görürüz.

Rubens’ten etkilenen, 18. yüzyıl Fransa'sının en ünlü ressamı ve sanatkârı Watteau da aynı gelene­ ği sayısız çalışmalarında devam ettirerek canlılık ve duygululuğu güzel bir şekilde kompoze etmiş­ tir. Çağdaş ressamlar skeçler ya da süratli çizgilerde kalem kulla­ nırlar. Rafhael, Mikelanj, Holbein, Rubens ve Watteau sert tebeşiri nadiren kullanırlardı. Pastel kalemlerle ressam bü­ tün renkleri kullanabileceğinden bu husus konumuz dışında kala­ caktır. Fouguet tarafından 1455 de çizilen pastel bildiğimiz en es-

Kurşun kalem ve siyah, beyaz tebeşirle çizimler keskinlik ve ton­ dan tona geçişler mümkün oldu­ ğundan etkili eserler yaratılma­ sında önemli roller oynarlar. 15. yüzyıldan sonra, Mikelanj gibi ressamlar (Örnek: IX ) siyah ve kırmızı tebeşiri desenlerine soktu­ lar ve plâstik bir görünüm kazan­ dırdılar desenlerine. 17. yüzyılda P. Paul Rubens, (Örnek: X ) en önemli çizimlerini kırmızı ya da siyah tebeşir, ba-

(örnek: v m ) REBRANT, Kutsal çocuğun dönüşü.

7


(örnek: IX ) MICHELANGELO, Kayıp ruhun başı.

ki pastel olduğundan ve yumuşak tebeşire benzediğinden, buraya ör­ nek olarak veriyoruz. (Örnek: X I).

(örnek*. X ) RUBENS, İsa’nın çocukluğu.

*.t'.■

18. yüzyılda belli başlı pastel çalışmalar çizim olarak sınıflan­ dırılmıştır. 19. yüzyılda Emprestyonistlerle başlamak üzere pas­ tel ve kara kalem tercih edilen malzemeler olmuşlardır.

(Örnek: XI) FAUGUET, Aziz portresi.

8


'Ümitlerini

y iiirm t Akşamlara

MUZAFFER GÜLTEKÎN Yalan da olsa gül Gül dalından çekme elini Elini uzat yarınlara Yarınlara ümitle bak Bak acunda mutlu insanlara İnsanlara gül. Bilsen de yine -sor Sor belki hatırlarsın yarını Yarını bırakma güçsüzlere Güçsüzlere hekim ol 01 cehaletin güçlü ışığı Işığı getir kör inançlara K ör inançlara sor. İnsanlığı bırakma sakın Sakın çiğneme öz töreni Töreni iyi bil, düşün Düşün yarının ümitlerini Ümitlerini yitirme akşamlara Akşamlara güvenme sakın.

9


Ayvalık Kıyılarında Balıkçılık ve Deniz Ürünleri SELİM ERGÜN Tanrının doğal güzellikleriyle süslediği yurdumuzun, şirin bir beldesidir Ayvalık. Deniz, gövde­ lerini eğerek kucaklayan çam ağaçlarmı sanki düşünüyor gibidir. Bu karşıtlık, usumuza Rodi’nin çocuğunu getiriyor ister istemez. Yaşlı çam korularının içinde, de­ nizin masmavi enginliklerine da­ lar gider gözler. Ayvalık’ı çevre­ leyen adalar, denizin derinlikle­ rinde inşam sarhoş eder. Ayvalık’ta deniz, Uludağ’ın kar­ lı tepelerini andırır. Eski balıkçı tekneleri güneşin ilk ışıklarıyla dans etmeye başlar bu denizde. Son ışıklarında ise denizden çal­ dıkları ürünleri taşırlar kıyıla­ ra ... Ayvalık denizlerinde avlanan balıklar, çevrenin tüm isteğini karşıladığı gibi, İzmir’e de gönde­ rilmektedir. Gerek Ayvalık’ta sa­ tılan ve gerekse İzmir’e gönderi­ len balıklar, E ge denizinin ken­ dine özgü balık türleridir. Bunla­ rın başlıcalan: Çıpra, Levrek, Sinavrit, Barbun, Tekir, Kefal, Ku­ pa, İzmarit, Sardalya, Papalina, Dil Balığı, Mercan, İskorpit, İsta­ koz, Mırmıra, Kalamar, Orfos, Mi likop gibi derin su balıklarıdır. İsterseniz gelin, sizinle gizemli denizlerin insanı büyüleyen yaşa­ mını birlikte içelim. İşte, uzaktan köpükler saçarak

10

bir tekne yaklaşıyor kıyıya doğ­ ru ... Motorun uyumlu sesi kesili­ yor bir anda.. V e yaşlı kaptan, dip taşları yosun tutmuş rıhtıma ka­ yığını çekerek sıcak bir gülümse­ me ile balıklara bakıyor. Yaşam kavgasının yüzündeki izlerini ay­ dınlatıyor bu gülümsemede balık­ lar. Tüm yorgunluğunu unutuyor bir anda. Kollarını sıvayarak ağ­ lardaki balıklan tek tek topluyor ve eski bir sepetin içine yerleş­ tiriyor. Dolan sepeti, Miço dudak-


larmdan dökülen yanık bir türkü üe balık satış yerine hızla götü­ rüyor. Kaptan, uzun uzun bakı­ yor Miço’nun ardından. Belli ki bu arada balıklardan kazanacağı parayı düşünüyor.. Miço gözden kaybolunca da, ağları temizleme­ ye koyuluyor, yeşlertiriyor ve yorgunluğunu gidermek üzere bir kahvede çay içmek için rıhtım­ dan ayrılıyor..

kalarak tüm ağları denize salar. Bu işlemden sonra da, sanuaua, ağların iç tararında doıagmaya başlar. Bu sırada Kaptan ve ı*nço, ellerine geçirdikleri sopa*arxa sandalın kenarlarına vıuunar. Sandalın acı acı inlemesinden ur­ ken banklar huzursuz ve şaşum bir şekilde ağların üzerine doğru kaçışmaya başıarıar. Artık tuta­ ğa düşmüştür banklar. Kurtulu­ şu yok gibidir bu agıardan. Kur­ tuluş ümidini yitirmeyen bankla­ rın çırpınmaları boşunadır. Çün­ kü Kaptan, ağları saıidaıa çekme­ ye başlamıştır bile...

Ne var ki bu ayrılış çok uzun sürmüyor. Çünkü, güneşin, saman renkli bulutların arkasma gizlen­ mesi tamamlanmıştır artık. Kısa bir hazırlıktan sonra, sahili döven# beyaz köpüklü dalgaların kucak­ İşte Ayvalık'taki balıkçıların il­ laştığı dar boğazdan uzaklaşıp gi­ ginç yaşamlarından fcir bölümü... decektir yeni nasiplere doğru.. Çok zevkli görünür balık avcılı­ ğı. Oysa zevkli olduğu kadar da Nihayet her taraf zifiri karan­ güçtür. Karın tokluğunadır tüm lık içinde boğulur. Yıldızlar ve ay, gün çalışmaları bu insanların. tüm görkemi ile denizi selâmlar­ ken ulaşır istediği yere Bizim Fanyalı Voli ağlarıyla yakala­ Kaptan.. nan balıklar ağlardan çıkarıldık­ Bir ara demir atar denize ve ça seleye yerleştirilir. Ağlar ikin­ çevreyi bunca yıldır kazandığı sı­ ci bir avlanma için hazırlanır. Bu nama ile incelemeye başlar. Av­ uygulamalar bir gecede 10-15 kez lanma olanaklarını araştırır. Uy­ tekrarlanır. Ve tan yeri ağarma­ gun bulduğu yere Fanyalı Voli ya yüz tuttuğu zamanlarda tüm ağlarını denizin gizemli derinlik­ çalışmalar tamamlanmıştır. Yor­ lerine doğru salmaya başlar. İlk gun insanlar, balıklan satmak iişlemi, Şamandıra Fenerini ağla­ çin, geldikleri yöne doğru yol alır­ rın en son ucuna bağlayıp, denize lar. bırakmasıdır. Daha sonra Miço, ağır ağır kürekleri çeker. Sandal Gözlerinde yeni bir ışık yanar yavaşça yol alır karanlığın mavi şimdi. Tüm bir gecenin yorgun­ gözlerinde. Kaptan ise sandalın luğunu unutmuş gibidirler. Bir arka kısmmdadır. özellikle bu tür de şansları iyi gitnüşse o gün, bir avlanmanın gereği olan; tam mutlulukları dağ gibi büyümüş­ veya yarım daire sistemine bağlı tür...

11


Okulumuz Müdürü Sayın Mevlûd Oğuz ile Bir Konuşma Konuşan: SÜ R E Y YA BAŞOL İnsanlar vardır kendisini bir topluma adamış. İnsanlar vardır toplum çıkarlarım her şeyden üs­ tün tutan. Ve insanlar vardır g e­ cesine gündüzünü katarak çalı­ şan...;

SUreyya Başol, Okulumuz Müdürü Sayın

Okulumuz Müdürü saym Mev­ lûd Oğuz da, söz konusu ettiğimiz bu insanlar arasında. Tek bir şey vardır usunda Sayın Mevlûd Oğuz’un. Tek bir şey düşünür otu­ rup kalktıkça... Kimbilir? Belki de uykuları kaçıyordur her gece düşünmekten okulu, öğrencile-

12

ri... Ben değilim sadece bu yargıya varan. Tüm Ayvalık, öğrenci... öğ renci velisi... öğretmen... herkes, herkes .. Ne diyordum. Tek bir şey dü-

Mevlûd Oğuz ile

röportaj

yaparken..

şünür bize göre Sayın Müdürü­ müz, okul ve öğrenci.. Kendini tüm vermiştir eğitim ve öğretime. Cennet yapmıştır okulumuzu. Usumuzu yöneltmiştir tüm iyi şey­ lere karşı. Düşünür bizleri sayın müdürü­ müz Mevlûd Oğuz. Eğitim ışığına


ulaşabilmemiz için tüm güçlükle­ ri kaldırır ortadan. Bir başkadır insancıl yönü. Bir başka yönetir bizi. Bir başka saygı duyarız ken­ disine. Dedim ya., tek ben değilim bu yargıya varan. Herkes... herkes.. Dergimizin bu sayısı için bir rö portaj yapmak istedim sayın mü­ dürümüz Mevlûd Oğuz’la. Çekin­ gen çaldım oda kapısını. Titreye­ rek çıktım karşısına, önce unut­ tum tüm söyleyeceklerimi. Tutul­ dum. «Ne istiyorsunuz?» der gibi yü­ züme baktı. Gözlerini gözlerime çakılmış görünce, kendisiyle bir röportaj yapmak istediğimi ve za­ manının müsait olup olmadığını sordum: «Pazar günü» dedi. «An­ layamadım efendim?» dedim. «Pa zar günü saat 10.00 da gel!» de­ di. Teşekkür ettim ve odasını terk ettim. Dışarı çıktığımda yine bir şey anlayamamıştım. Pazar gü­ nü tatil değil miydi? Yoksa ben mi yanlış anlamıştım? Cesareti­ mi toplayıp bir daha giremedim odasına.. Artık pazar gününü bek leyecektim.. Pazar günü saat 10.55 da oku­ la geldim. Okulun kapısı açıktı. Okulumuz Müdürü Sayın Mevlûd Oğuz masasında çalışıyordu. Ka­ pıyı çaldım ve içeri girdim. Gü­ ler yüzle karşıladı beni: — Buyurun, oturun. — Teşekkür ederim efendim. — Surulannızı bekliyorum, bu­ yurun sorun. — Efendim, yaşamınızı kısaca anlatır mısınız?

— 2 Eylül 1924 yılında M alat­ ya’nın Gündüz Bey köyünde doğ­ muşum. İlkokulu köyümde bitir­ dim. 1943-1944 yılında Malatya Lisesi’nden mezun oldum. 19471948 öğretim yılında Ankara Universitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin Tarih Enstitüsün­ den mezun oldum. 1949 Ağustos ayında Malatya Lisesi tarih öğ­ retmenliğine atandım. 1953 yılı Kasım ayma dek, Malatya Lisesin de tarih öğretmeni ve müdür yar dımcılığı görevinde bulundum. Ankara Yedek Subay Piyade 0 kulunu 1954 Nisan aymda bitir­ dikten sonra, kıta hizmetimi E r­ zurum Uzunahmet ve Sarıkamış’­ ta yaptım. 1955 Nisan ayında as­ kerlikten terhis olduktan sonra yeniden Malatya Lisesi’ne atan­ dım. Ekim 1955 yılında Adıyaman Lisesi Müdürlüğüne atanarak kez Adıyaman’da liseyi kurdum 1957 Ekim ayında Karabük De­ mir Çelik Lisesi’ne atandım. 1967 Ekim ayma dek bu lisede on yıl çalıştım. Ekim 1907 tarihinde A y­ valık Lisesi’ne atandım. Altı yıl­ dan beri Ayvalık Lisesi tarih öğ­ retmeni ve müdürü olarak görev yapmaktayım. — İnceleme olanağı bulduğunuz Alman Eğitim ve Öğretimi ile Türk Eğitim ve Öğretimi arasında ne gibi ayrıntılar tesbit ettiniz? — 1970 Temmuz ayı içinde Mil­ lî Eğitim Bakanlığı, 11 tarih - coğ rafya öğretmenini Alman Kültür Heyetinin daveti üzerine, Alman­ ya’ya göndermişti. Bu heyet için­

13


de ben de vardım. Alman kültü­ disiplüı anlayışı ile, bizim okulla­ rel kurumlarında onbeş günlük rımızdaki anlayış birbirine kar­ bir inceleme gezimiz oldu. Bu za­ şıttır. man içinde birkaç Alman okulu­ — öğrencilerin yetişmesinde, nu da ziyaret ettik. Fakat Alman «aile» etkinliği nasıl olmalıdır? Millî Eğitimi hakkında yeterli bir — Öğrencilerin yetişmesinde, çalışmamız olmadı. Bu nedenle, tüm eğitimciler, ailenin büyük et­ ayrıntıları hakkında fazlaca bil­ kenliği olduğu kanısına sahiptir­ gim yoktur. Yalnız Meclislerimiz­ ler. Bu, öğrenciden öğrenciye de­ de bulunan Eğitim Reformumuz ğişir. Bunda kalıtımın çok büyük kanunlaştığı takdirde, karşılaş­ önemi olduğuna inanmak gere­ tırma yapmamız daha kolay ola­ kir. Aydınlar arasında, okumuş­ caktır. Çünkü batı eğitim siste­ lar ve meslek sahibi olanlar ara­ minden esinlendiğimiz yanlar ola­ sında; devlet kuranlar, memleket caktır. Ancak şu kadarım söyle­ yönetenler arasında ailesinin et­ yeyim ki; onların okullarındaki kenliği olmayanlar da vardır. Ta­ rihte bunun çok örneklerini gör­ ■ — —— 1 mekteyiz. «Çocuklarda aile etken •• liği, ana rahminde başlar.» sözü, yabana atılamıyacak bir sözdür. — örnek öğrenci’de bulunması AYVALIK LlSESt’ne gereken özellikler nelerdir? Bu özellikler öğrencinin başarısı için Bilemezsiniz yeterli midir, daha başka bir et­ Nasıl özledim sîzleri ken aranabilir mi? Okulum — Örnek öğrenci, çeşitli şekil­ Arkadaşlarım lerde tanımlanabilir, özellikleri öğretmenlerim. herkese göre değişebilir. Fakat Nereye gitsem ortak bir görüşte birleşmek müm Evet Nereye gitsem kündür. Okul Örnek öğrenci, ahlâk kuralla­ Çok, rına saygılı, ana-baba ve öğret­ Fakat senin gibisi yok. menlerine, büyüklerine saygılı, Oerçi bu yıl sîzlerden ayrıyım saygıya dayanan bir sevgiyi be­ «Sağlık olsun» nimseyen, küçüklerini seven, ders­ Ne yapalım. lerini günü gününe hazırlayarak Tümünüze başarı dolu yıllar sınıfını her sene, «sene» kaybet­ Erdek’ten meden geçen; vatanını çok seven, özlem dolu sevgiler milletinin tarihi ile övünen, yurt Saygılar. yararlarmı kendi yararlarının üs­ NESRİN YARICI Erdek Ortaokulu tünde öngören, çalıştığı kadar eğlenmeyi de seven; boş zaman-

Ö z le m

14


larrnı değerlendirmesini iyi bilen, kendisini vatana ve millete ada­ mış bir kimsedir, şeklinde özet­ leyebiliriz. — Birinci kanaat dönemindeki başarıyı iyimser karşılıyor mu­ sunuz? Sene sonunda başarı ora­ nı tahminen ne olabilir? — Okulumuzun birinci karne dönemindeki başarı durumu, mem nuniyet vericidir. Öğretim yılı so­ nunda başarının her yıl olduğu gibi, bu yıl da artacağını söyle­ yebilirim. Başarı oranı, % 70 - 75 olacağını umuyorum. — Cumhuriyetimizin 50. yılın­ da -okul olarak- görevimiz ne olacak? Nasıl bir katkıda bulunul­ ması düşünülüyor? — Cumhuriyetimizin 50. yıl ha zırlıklanna şimdiden okulca gi­ rişmiş bulunuyoruz. Resim sergi­ leri ile, kompozisyon yarışmaları, kahramanlık günleri ve geceleri­ nin düzenlenmesi ile, millî oyun­ lar ve folklor gösterileri ile, llkkurşun dergisinin de 50. yılda «Ayvalık'ta Millî Eğitim Aşama­ ları» konusunun işlenmesine ayır­ mak suretiyle, 50. yıla yaraşır şe­ kilde kutlayacağız. — Okulu muzca çıkardan îlkkurşun dergisine öğrenci, öğret­ men ve veli açısından tutum ne olmalıdır? Bugünkü tutumu nasıl karşılıyorsunuz ? — Okulumuzda llkkurşun der­ gisi, bu sayı ile üçüncü sayısına kavuşmuştur. Öğrencilerimiz, öğ­ retmenlerimiz ve sayın Ayvalık ve çevre halkı, büyük bir olumlu­ luk içinde yayınımızı karşılamış­ lardır. Öğretmenlerimizin tümü dergimize abone olmuştur. Beş-

yüzden fazla öğrenci dergimize abonedir. Türkiye Liseleri içinde, kaliteli dergi çıkaranların arasın­ da, ön sırayı teşkil ettiğimizi sa­ nıyorum. Bu bakımdan, başta dergimiz yöneticisi değerli arkadaşım Mu­ zaffer Gültekin’i, emeği geçen di­ ğer öğretmenlerimizi ve siz değer­ li öğrencilerimizi, bu başarıların­ dan dolayı kutlarım. — Okul yasalarına uygunluğu bakımından okulumuz öğrencile­ rinin disiplin anlayışı nedir? Mem nun musunuz? — Her zaman ve her yerde, if­ tiharla söyleyebilirim ki; öğren­ cilerimiz; saygılı, dürüst, terbi­ yeli ve itaatkârdır. Bundan çok memnunum. Okulumuzda, küçük bir ya da iki-üç disiplin olayından başka, dikkati çeken olay olma­ maktadır. Bunda öğretmen ve öğ­ rencilerimizin rolü büyüktür. — Başkaca söylemek istediği­ niz birşey var mı? — îlkkurşun dergisi adına yap­ tığınız bu röportaja çok memnun oldum. Sîzleri tatil günlerinizde de çalışır görmekle seviniyorum. Bir dergi çıkarıyorsunuz. Hergün Deneme Radyonuzda çeşitli ya­ yınlar yapıyorsunuz. Eğitsel kol­ ların tümünde çalışan öğrencile­ rimiz var. Bu bir okul yöneticisi ve öğretmenleri için, bir mutlu­ luktur Dergimizin gün geçtikçe, daha çok değer kazanacağına, sîzlerin bu olumlu çalışmalarınız­ la, daha da güçlü bir dergi haline geleceğine; aranan, istenen bir dergi olacağına inancım tamdır. Teşekkür eder, derslerinizde ve bu tür çalışmalarınızda basarılar dilerim.

15


1972-1973

Öğretim Yılı Birinci Kanaat Dönemi Sonuçları HASAN KUNAY 16 Şubat 1973 Cuma günü 1972 -1973 öğretim yılının ikinci ka­ naat dönemine başladığımız A y ­ valık Lisesinde, birinci kanaat dö­ neminde 101 gün ders yapılmış ve birinci devreden (Ortaokul) 717, ikinci devreden (Lise) 404 öğrenci olmak üzere toplam 1121 öğrenci dersleri takip etmiştir. Lisemizin birinci devresinde okuyan 717 öğrenciden 123 öğren­ cinin birinci kanaat döneminde karnesinde hiç zayıfı yoktur. Or­ taokul birinci sınıfta iki öğrenci­ nin tüm dersleri zayıftır. Bunla­ rın dışmda kalan öğrencilerin ise 1-10 arasında değişik sayıda za­ yıfı olan öğrenci vardır. 4-5 ara­ sında zayıfı olan öğrenciler ço­ ğunluktadır. (Tablo: I). İkinci devrede durum daha de­ ğişiktir. 404 öğrenciden 32 öğren­ cinin karnesinde zayıfı yoktur. Lise ikinci sınıfta bir öğrencinin 13 dersi zayıftır. Bunların dışında kalan öğrencilerin ise 1-13 arasın­ da değişik sayıda zayıfları var­ dır. Genellikle 4 zayıfı olan öğ-

16

renci çoğunluktadır. (Tablo: II). S I N I F L A R Zayıf ders durumu

Orta Orta Orta n m I

Zayıf yok Zayıf 1 Zayıf 2

49

39

31 27

Zayıf 3 Zayıf 4 Zayıf 5

3S 35

Zayıf 6 Zayıf 7

46 18

35

Top­ lam

19

35 17

123 67

29 29

14 21

70

48

29

86 112

45 28

30

110

20

94

10

45 8

17 5

— 2

— 2

Sın. mev. top. 282 Sınıf sayısı 7 Başarı oranı

259 6

176 4

717 17

Zayıf 8 Zayıf 9 Zayıf 10

3

% 48

- TABLO: I

Bu iki ön değerlendirmeyi bir­ leştirdiğimizde ; Ayvalık Lisesin­ de 1972-1973 öğretim yılının bi­ rinci kanaat döneminde 1121 öğ­ renciden ancak 152 öğrencinin


S I N I F L A R

Zayıf

Lise

ders dununu

I

Zayıf yok Zayıf 1

49

Zayıf 2 Zayıf 3

31 27 36

Zayıf 4 Zayıf 5

35 35

Zayıf Zayıf Zayıf Zayıf

46 18

6 7 S 9

Lise II

Lise III

Top­ lam

39 19

35 17

123 67

29 29

14 21

70

48

29

45 28

30

3

17 5

— 2

— —

Sın. mev. top. 282 Sınıf sayısı 7 Başarı oranı

259 6

Zayıf 10

20 10 — —

86 112 110 94 45 8

— 2

176 4

717 17 % 48

TABLO: II

karnesinde zayıfı olmadığı görü­ lür. Bunun 123 öğrencisi ortao­ kul, 32 öğrencisi de lise öğrenci­ sidir. Açık bir anlatımla ortaokul­ larda % 17, liselerde % 14 başa­ rı vardır. Fakat sınıf geçebilecek durumundaki öğrencileri de göz önünde bulundurup; ortaokullar­ da 3 ders, liselerde 4 ders zayıf kıstas olarak kabul edilirse, başa­ rı oranı % 48.4 olur ki, bu sonuç iyimser bir görüşle biz yönetici ve öğretmenleri şimdiden sevindir­ mektedir. Birinci kanaat döneminde za­ yıfı olmayan öğrenciler -arasında liseden 10 öğrenci teşekkür ve 10 öğrenci de takdirname almıştır. Ortaokullardan ise 40 öğrenci te­ şekkür ve 31 öğrenci de takdir­ name almıştır. Toplam olarak bi­

rinci kanaat döneminde 91 öğren­ ci teşekkür ve takdirname almış­ tır.

Geçen Zaman Zamanın geçişini Saat sesinde duyarım ürperirim. Sırtımda yılların ağırlığı Eskimiş hatıralardan elbisem Yine ürpertir beni ezan sesi Ölümün eşiğine kadar götürür beni... Yine aynı ses aynı vuruşlar Yaşadığımı hatırlatır '«Hayat» denilen de nedir sanki Gün ışığı arpa boyu misâli Nasıl düşünmem geçen zamanı nasıl? Gün görmeye gelmişiz bu dünyaya.. Hülyalar kurmuşuz geleceğe kıyasla Masallar söylemişiz birbirimize geçmiş üzerine Aynı sesi duyuyorum Geceleri düşünüyorum Geleceği görüyorum Yine ürperiyorum. A.B.

17


Üç Öğrenci ÖZGÜN OZAN — II —

Ağlayan Ağaç FATMA AKYEL ------------------------| .Küzgârlarla okşanan ı Y'ağnıurlarla yıkanan Güneşle gülen bir ağaçtım ben. Ağaç, kardeşler arasında

İ ,

1 \ i 4 f i

r J ı ('

(! ı '| ( 1

Yeşillikler İçindeydim Şimdi kopardılar dalımı, yaprağımı Gölgcsiz bıraktılar topraklarımı iki gözüm iki çeşme Ağlarım geee gündüz Ağlarım dünyaya geldiğime Açamaz oldu artık tomurcuklarım Koklanamaz oldu çiçeklerim Tül kanatlı böceklerim Ağaçkakan, boz bıldırcın Mavi, yeşil, sarı Kınalı kuşlarım Cıvıl cıvıl minnacık dostlarım Terketmiş artık beni Ağlarım. Yumru kütük derler bağrımdaki budağa Oysa onlar kurumuş göz pınarlarını Çekildi canım uçlardan Yitirdi özsuyunu damarlarım. Ağlarım gece gündüz 18 Ağlarım dünyaya geldiğime Ağlanın kuruyarak öldüğüme.

1972-1973 öğretim yılının bi­ rinci kanaat dönemini de geriler­ de bıraktık. Şimdi ise tüm göz­ ler ikinci kanaat döneminde. Bil­ mem, neler getirecek ikinci dö­ nem bizlere.. Kümler sevinecek, kimler üzülecek?.. Kimler güle­ | cek, kimler ağlayacak?. .I Ayvalık Lisesinin birinci ka­ (, naat döneminde en başarılı öğ­ ı' rencileri ile bir söyleşide bulun­ ', dum. Tümünün yüzünde bir coş­ ,' ku vardı sevinçten yana. Mutluy­ dular. Hiç biri de gizlemiyordu bu mutluluğunu. İnanç doluydu g ö­ nülleri çünkü. Çalışmışlardı bir 1j dönem geceü - gündüzlü. Emek (ı vermişlerdi, alm teri dökmüşler­ ı di ak ak. Nasıl, nasıl unuturlardı , ı 1 bir anda duydukları bu sonsuz mutluluğu? i

,ı ' Jı <' ', ,> 1’ ,ı ı1 # i

f ı

4

Okul Müdürümüz saym Mevlûd Oğuz’un tebrik ederek tak­ dirnamelerini verdiği okulumuzun en başarılı üç öğrencisinden Nihal Özgen şöyle açıklıyordu coşkusu­ nu: «Çok heyecanlıyım. Çalışma­ larımın karşılığını gördüğüm için de mutluyum.» Kim almamıştı ki şimdiye dek çalışmalarının karşılığını.. Ve okul yasamı boyunca başarılarım sordum Nihal’e.. Başarılarının ne­ denlerini sordum. İçtenlikle ce­ vapladı sorumu: «Şimdiye dek beş kez takdir­


name aldım. Takdirname almam­ da, yani başarılı olmamda en bü­ yük etken ders çalışma yöntemim olsa gerek. Şöyle ki: Derslerime günü-gününe çalışırım. Hiç bir derse hazırlıksız gelmem. İngiliz­ ce, Matematik, Fizik, Kimya ders­ lerini yazarak çalışırım. Diğer dersleri de okurum. Anlamadığım kısımları anlayıncaya dek oku­ rum. Hiç bir zaman derslerimi ez­ berlemeyi düşünmem. Anlayarak öğrenmeye çalışırım. Öğretmeni­

mi derslerde can kulağı üe dinle­ rim. Çalışmaktan, öğrenmekten yılmam.» Gerçekten yılmıyordu çalışma­ da Nihal. Gerçekten çok çalışıyor­ du. Anlıyordu öğretmenini, anla­ tıyordu anladığını çekinmeden, iç­ tenlikle. Ve başarılı bir öğrenciy­ di Nihal. Tüm öğretmenlerin tak­ dirini kazanmıştı. Tüm öğrencile­ rin sevgisini kazanmıştı. Sayın Müdürümüz Mevlûd Oğuz’un de­ diği gibi «Örnek Öğrenci» olma yolunda en güçlü adımı 1121 öğ­ rencinin içinde Nihal Özgen atmış ve okulumuzun örnek öğrencisi olmuştu. Öğrenci başarısızlığının neden­ lerini de şöyle cevapladı Nihal:

«Öğrenci başarısızlığının bence en önemli nedeni; disiplinsizlik, çev­ renin ve doğa güzelliklerinin et­ kisi, derslere karşı ilgisizlik, so­ rumsuzluk duygusu ve öğrenci­ lerin üzerine âdeta bir sis gibi çö­ ken miskinlik...» Okulumuzun ikinci başarılı öğ­ rencisi Sibel Gültekin, henüz or­ taokul birinci sınıfta okuyordu. İlkokulda iken öğretmenlerinin dikkatlerini üzerinde toplayan Si­ bel, ortaokula gelince çalışkanlı­ ğını bir kez daha sergüemişti. Ve ilk kez takdirname alışı çok etki­ lemişti Sibel’i. Ve bu coşkusunu şöyle belirtti: «Çok seviniyorum. Takdirna­ meyi ahnca, her zaman başarılı olmayı istediğim halde, bu kez daha çok istedim. Yani demek is­ tediğim, bu takdirname, başarımı kamçılayacaktır.» İnanıyorum ben Sibel’in kamçı­ landığını. Daha çok çalışacağım ve okul yaşammı takdirnameler­ le kapatacağım şimdiden görüyo­ rum. Dersleri verildiği gün yapan, öğretmenini çok iyi dinleyen ve ders anlatılırken hiç bir şey ile il­ gilenmeyen, hiçbir şey düşünme­ yen Sibel Gültekir., ders dışı ça­ lışmalarını da dersle ilgili yar­ dımcı kitapları okumakla geçiri­ yor. Başaracak Sibel Gültekin okul yaşamım. Hem çok iyi başara­ cak. Bekliyelim bakalım yarın­ ları.. Sibel’in başarılarını.. Bir üçüncüsü de Canseli Kafa­ dar... Okulumuzun en iyi öğren­

19


cisi. O denli azimli ki Canseli, şim diye dek okul yaşamının her dev­ resinde Takdirname veya Teşek­ AHMET EE kür almış. Tüm derslerinde başa­ ) __________ rılı diğer iki öğrencimiz gibi Can­ Korkuyorum seli de. Ve yedinci coşkusunu şöy­ CUlnün »cağından le anlatıyor: «Nasıl desem bilmem İnsanın iyisinden ki... Bambaşka bir heyecan kasır­ Herşeydcn, ama hcrşeyden gası kapladı tüm içimi bu kez. Bir Korkuyorum... an için duyamaz oldum kalbimin Korkuyorum; atışlarını, konuşamaz oldum. Mut­ Saadetten, neş’eden luluğum ise engin denizler kadar Sevmekten, sevilmekten büyük..» Üzülüp sevinmekten Evet Konuşamıyordu Canseli. Korkuyorum... Korkuyorum; İçindeki o büyük coşku konuş­ Gülen yüzün ardından turmuyordu. Mutluydu. Denizler Ağlayan gözün yaşından kadar, belki de daha büyük, ok­ Uzaktan ve yakından yanuslar kadar... Azimliydi. Ça­ Korkuyorum... lışıyordu.. Ve her dönem bu ça­ Korkuyorum; lışmalarının karşılığını da alıyor­ Aradığımı bulamamaktan du. Her dönem daha değişik bir Bulduğuma inanamamaktan coşku kaplıyordu tüm yüreğini. Benden, senden ve ondan Canseli, başanlarmın nedenle­ Korkuyorum... rini açıklarken de konuşamıyordu. Ama her konuşması, her söz­ cüğü lise kültürü almış bir öğ­ kompozisyonları.. Bir müzik var­ Buram buram renci kılığında ve doyuruyordu dır yazılarında... insanı: «İngilizce, Cebir, Geomet­ doğa vardır. İçtenlik vardır. Şiir ri derslerini yazarak çalışırım. Di­ vardır. «Uç Öğrenci» diye başladım bu ğer dersleri de okuyarak. En az iki kez okurum bir konuyu. Her kez de yazıma. Bu üç öğrenci, oşeyden evvel konulan derslerde kulumuzun en başarılı üç öğren­ öğrenirim. Yardımcı kitapları ek­ cisi. Başanh öğrencilerin arasın­ sik etmem elimin altından. Zaman dan objektif bir değerlendirme so­ zaman bakarım onlara, onları da nucu seçilmiş üç öğrenci. Oysa yalnız bırakmam. Ders dışı za­ daha geride 88 öğrenci var.. Bir manlarım, en çok sevdiğim za­ Yelda Yorulmaz, bir Tayfun Baman parçalarıdır benim için. Şiir labaner, bir Feridun Coşkun, bir ve kompozisyon yazarım genellik­ Kübra Sınav da, en az üç öğren­ ci kadar başarılı... Üstün meziyet­ le bu zaman parçalan arasında.» Şiirlerini okudum Canseli’nin. lere de sahip... Çok içli şürleri var. Oldukça içe­ İkinci kanaat döneminde tüm rik bakımından da doygun. Kom­ öğrencilerimizin başanh olması­ pozisyonları da okunur Canseli’­ nı, sevinmelerini, gülmelerini, biznin. Sıkılmaz insan okurken bu leri de sevindirmelerini diliyorum.

Korkuyorum

20


O R H A N E L İ

I

Bir inilti ini bilmem senin sesin, ne? Bu kuytu yerin derinliklerinde... Hey, köhne kasaba.. Orhaneli... Yirmi dört saatinde öylesine donuk öylesine kapanık yaşıyorsun ki Bir küskünlük Bir ezgi varmış gibi yüreğinde Söyle, bu suskunluk nedir sende? Yoksa bu sarp kayaların Çok mu çirkinleştiriyor seni? Taşlı sokaklarında karanlığın Çorak topraklarında yaşamın Gerçekten çekilir dert değil Orhaneli.

i

Sana köhne dedim Bana kızdın, darıldın belki de Oysa sen benim kaderimsin Orhaneli. Ü9um sende, kalemim sende bulur en büyük gücü İzmarit kutusu kahvelerinde Gece saat on ikide Seni yaşarım Orhaneli Seni bulurum iliklerimde. CENGİZ ŞAHİN Bu kuytu yerin derinliklerinde. Orhaneli Lisesi

Ayvalık ve çevresi için YERLİ VE YABANCI YAYIN DA TEK KİTABEYİ

Foto Rüya Sedat Çakır ★ NİŞAN ★ NİKAH ★ DÜĞÜN ★ SÜNNET ★ YAŞ GÜNÜ BÜYÜTME VE AMATÖR İŞLERİ İÇİN EN SERİ ŞEKİLDE HİZMETİNİZDE Adres: Sümer Pasajı, N o: 9

Ayvalık

21


BİZ - BİZE 6 FEN - A ÜLKÜ K ARA Y A Z : Okulumu­ za geçen yıl Karşıyaka Lisesin­ den transfer olmuştur. Kısa za­ manda kendine büyük bir ortam hazırlamıştır. Bu başarısından do layı kendisini tebrik etmek iste­ riz. Arkadaşımızın kızartmalara karşı bir antipatisi olduğunu öğ­ rendik... Doktor olmak istiyor­ muş. Çok iyi tavuk kesmesini bil­ diğine göre, emeline ulaşmasında hiç bir engel göremiyoruz. SELMA K A R A Y A Z: Nedense Ülkü’nün, ablası olmasını bir tür­ lü kabul edemiyor. Boyunun bü­ yük oluşundan mı nedir? Yaşan-

Hazırlayanlar: SELMA K ARA YAZ İZZET YILMAZ tıları, zevkleri, eğlenceleri de bir­ birine tam karşıt. Kızartmalara bayılıyormuş. Tavuk kesmesini hiç bilmezmiş. Atomu hem oynat­ mak hem de patlatmak amacı ile Kimyager olmak istiyor. GÜRKAN ERTÜR : Kitapları kullanılmamaktan küflenmiş olan Giirkan’ın kitaplarını Eylül zamanı eskici dükkânı bile kabul etmez. Bu sene uslanmakla bera­ ber, yerinde hiç rahat durduğunu şimdiye dek görmedik. Hava Harp Okuluna girip Pilot olmak isteyen Gürkan’a iyi uçuşlar dileğimiz ol­ sun.

6 /F e n /A smıfı öğrencileri toplu halde..

22


FATİH A Y Y Ü R E K : Kitap, def ter taşımak zor olduğundan tüm ders araç ve gereçlerini smıfta bulundurur ve okuldan çıktıktan sonra eve götürme zahmetine kat­ lanmaz. Çalışma saatlerini yaban­ cı ve yerü plâk isimleri ezberle­ mekle geçirir. Hâfızasında ikibinin üzerinde plâk ismi varmış. Biz çok şaşırdık bu işe.. Bu sene Yelken İhtisas Kulübünden me­ zun olacağım sanıyor. Fakat biz de Ayvalık Lisesinden Fatih’in mezun olacağım sanmıyoruz. BÜLENT SELİS: Elli iki kâğı­ dın tüm inceliklerini bilen, «Kül yutmam» diyerek mangal boy­ nunda gezen Bülent, gerdan kır­ masıyla tanınır. Bu sene 6/Fen-A, şampiyonluk yolundaki ümitleri­

ni Bülent’e bağlamıştır. «Basketi ayaklarımla bile oynarım» diye­ rek sınıfımızın gönlünü çalmış­ tır. GÜNER ÖZKARA: Nedense ar kadaşımız ihtiyarlamaktan çok korkuyor. Bu yaşta biraz tuhaf değil mi? Fakat haksız da değil hani... Saçlarında siyah telden çok, beyaz tel var. Batı müzi­ ğinden fazla Türk müziğini se­ ver. Yüksel Özkasap’m uzun ha­ valarına kendini öyle bir kaptırışı vardır ki, dünya yıkılsa o an­ da hiçbir şeyi duymaz. Yoğurtlu makarnayı çok sever. Bir defa­ sında da allerji olup üç gün oku­ la gelemedi.. MÜFİT BAĞD ER: Okulda Müfit’i mi arıyorsunuz, gayet basit:

AYVALIM ÖZLEYİŞ Ayvalık’ı düşünüyorum hayalimde, düşümde Hergün esen rüzgârın fısıldayan sesinde Parıldayan güneşinde, kuşların ötüşünde Her an hasretini yudum yudum tadıyorum. Ayvalık’ı arıyorum gezip gördüğüm yerde O yemyeşil şirinliği perdelenen gözlerde Doyumsuz güzelliğini mehtaplı gecelerde Şakırdayan denizlerin sesinde arıyorum. Ayvalık’ı özlüyorum, kaybolan günler gibi Masmavi denizinde esrarlı güzelliği Yaz-kış seni görüp de susayan gönülleri Bir bakışta fetheden güzelliği arıyorum. M ELEK BOZADA

23


Bulacağınız yer «Tuvalette ayna­ ların çe v re sid ir. Büyük şef çok çalıştı, çabaladı ama, Galler Ül­ kesinin kırallığım bir türlü eline geçiremedi.. Oysa «K ovboy» film ­ lerini hiç kaçırmazdı. Demek ki biraz daha beceri kazanması ge­ rekiyor bu konuda. ŞÜKRİYE E R İŞ: Çok kitap okuduğunu öğrendik Şükriye’nin. Ve evinde güzel bir kitaplığı da varmış. Araştırdık, soruşturduk, meğer kitaplığındaki tüm kitap­ ları «Cep Foto Rom an»ları teşkil ediyormuş.. Oldukça atletik. Be­ den Eğitim i derslerine karşı da bir sempatisi var. Basketbolü çok seviyormuş. H ALÛ K K OCABIÇAK: Sınıfı­ mızın en sessiz öğrencilerinden bi risidir. Hele sözlü sınavlarında hiç konuşmaz.. Daha doğrusu he­ yecanım yenemediğinden dili tu­ tulur. Arkadaşlar arasında yap­ tığı esprilerle büyük bir sempati kazanmıştır. Lâkabı da, meziyet­ lerine uygun: «G ID I». O da en az bizim kadar benimsemiş görünü­ yor bu ismi. Bir görevi de sınıfın tebeşir ve teneşir işlerini yürüt­ mektir. Başarıyor da.. LE V E N T SİN İR : Sınıfımızın hem mümessili, hem de koruyucu meleğidir. Okulumuzda sahneye konulacak olan «Ç ığ» piyesinin âşıklarmdandır. Bu rolünü usta­ lıkla yürütmektedir. Daha evvel­ den tecrübeli olduğu, çalışmalar esnasmda hemen göze batmakta­ dır. Bilârdo’nun hasta ve ustalarındandır. Şimdiye dek sekiz kez ıstaka kırdığım öğrendik. So-

24

yadına göre biraz az olsa gerek.. Pilot olmak istiyormuş. Bunu da iyi başarır bize göre.. N URD AN DÜNDAR: Sınıfımı­ zın en sempatik kızları arasında­ dır. Tüm arkadaşlarla iyi geçinir. Özellikle sözlü sınavına kalkan ar­ kadaşların «Cankurtaran Simiti» dir. Tüm bir ders boyunca ve göz­ lükleriyle oynar, ya da uyuklar. Herhalde geceleri ders çalışmak­ tan çok geç yatıyor. GÜRHAN D ED EK ÖY: Günlük yaşantısının 1 /3 ünü okulda, 1 /3 ünü ders çalışarak, 1 /3 ünü de uyayarak geçirir. Futbola aşırı bir düşkünlüğü vardır. Tüm yaz boyunca futbol oynadığı halde okul takımına bir kez girmek na­ sip olmamıştır. En büyük arzusu babasından daha başardı bir dok­ tor olmakmış. Futbolu çok oyna­ masına rağmen başaramıyor ama, derslere çok çalışmakla doktor­ luğa ulaşacağını sanıyoruz. N A L Â N GENÇOĞLU: Orta bi rinci suııfa yazılırken, iftihar lis­ telerine de altı senelik abone ol­ muştur. Ders çalışmaktan başka hiçbir şey düşünmez ve de yap­ maz. Çalışmasmm karşılığım alı­ yor da.. Zora düşenlerin başvura­ cağı ilkyardım merkezidir. FÜSUN ÇELİK : Hayvanlara karşı büyük bir sevgisi vardır. Bunun babadan kalma miras ol­ duğunu öğrendik. Gelecekte baba mesleğini, baytarlığı düşünüyor. A z çalışarak başarılı olmanın sır­ rını ise bir türlü öğrenemedik. Kendisine özgü görüşlerini öğret­ mene karşı savunmayı bir hasta­


lık haline getirmiştir. Şimdiye dek biz bu savunmalardan galip çık­ tığım görmedik. Sayın Felsefe Öğ retmenimiz Ahit Öztokat'la da ya­ zık ve imzalı bir anlaşmaları var. Dileğimiz bu anlaşmayı kazanma­ sı.. ABÎDİN SADAN: Ayakkabıla­ rına tüm sınıf hayran.. Çünkü babasının mankenliğini yapıyor. Ayakkabılar müşterinin kafasma düşmesin diye, raflar çift destek­ lidir. Renginde bir kırmızılık gö­ rürseniz, mutlaka bir suç işlemiş­ tir. Derslerinde oldukça başarılı­ dır. Tüccar olmak istiyor. AHMET SAK ALLI: Arkadaşı­ mız okul zilinin çalmasma yarım saat kala okula gelmesine rağ­ men, motörünü kilitleyip okula ge linceye dek, beş dakika geç kal­ mış olur. Sebebini anlayamadık. Anladığımız kadarı ile; en değer­ li kasalarda bulunmayan kilit ter­ tibatı Ahmet’in motöründe vardır. Sabah okula gelince motördeki üç kilidi, bujiyi, bir takım kablo­ ları söker ve ondan sonra okula gelir. Tabiî bu işi motörü yürüt­ mesinler diye yapıyor. Gelecekte Eczacı olmak isteyen arkadaşımı­ zın şimdiden ilâç isimlerini ezber­ lemesini salık veririz. Biraz da sa­ kal tıraşma dikkat etmesi gerek. A L Î EMİN KÖSE: Sınıfımızın en arka köşesinde ve kaloriferin hemen yanında, havaya hazır, de­ nize nazır bir yerde oturur. Ders­ lerde hiç sesi çıkmaz. Çünkü uyukluyordur. Bu esnada rahatsız edilmeyi hiç de sevmez. Uyukla­

masının sebebini de, kışın kalori­ ferin çok sıcak oluşunu, yazın da havaların çok sıcak oluşunu ileri sürer. Gelecekte babasına yardım edip, sağlam kalan son traktörü de çarpmadan kullanacağını söy­ ler. FÜSUN SEVİNÇ: Daima zayıf oluşundan yakınır. Saçlarına faz­ laca düşkündür. Batı müziğinden çok hoşlanır. Kızartmaları çok se­ ver. Gelecekte «Mühendis» olma­ yı istiyor, fakat ne mühendisi olacağınr kendisi de bilmiyor. Biz­ den başanlar dilemek.. FE RY A L BASKIN: Lise son sınıfa — tek ders sınavlarından— gelmiştir. Bu nedenle derslere bi­ raz geç başlamıştır. Daha sonra bunu bir alışkanlık haline getiren Feryal, tüm derslerde geç kalma­ ya başlamıştır. Meşhur «kahkaha­ ları» ile sınıfımıza gırgırsal bir görünüm kazandırmıştır. Gelecek­ te tiyatro artisti olmak isteyen Feryal’a, tiyatrodan beyaz perde­ ye geçmemesini salık veririz. Sı­ nıfımızda «Sempatikler Kraliçe­ si» seçilmesini de kutlarız. İZZET YILM AZ: Lisemiz bilek güreşi şampiyonlarından olan bu ufak tefek yaratığın sağlam kire­ mitlere karşı allerjisi vardır. Ders lerin dışında herşeye merak eder ve araştırır. Camlı bir yerde fazla gülmemeye çalışır. Camların tit­ reşimden kırılacağından korkar. Ayvalık Lisesi Basketbol Takımı as oyuncularındandır. Bir basket maçında hakemin verdiği yanlış karar karşısında, basket potasını

25


ikiye katlamıştır. Böylece maç ip­ tal edilmiştir. NEŞE TAYYİPOĞLU: Adı gi­ bi çok neşeli bir arkadaşımızdır. Pencere kenarından tüm gün de­ nizi seyretmekten gözlerinin ren­ gi maviye dönüşmüştür. Sarı çi­ çekli tokasına âşıktır. Çok iyi ye­ mek pişirdiğini hepimiz büiriz. Fa kat nasılsa bir gün babası, Neşe’nin yaptığı yemekten zehirlenmiş ve hastahanede zor kurtarılmış­ tır. Fakat biz yine de pişirdiği ye­ mekleri tadmaya razıyız. ŞÜKRAN DALP : Okulumuza Altmova’dan gelen Şükran’m, al­ tın gibi bir kalbi vardır. Amaç sadece çaışmaktır. Ders boyunca ilgisini hiç kaybetmez. Ara - sıra konuşmaları da varsa, pek dikkat çekici değildir.. Okulumuzun sem­ patik öğrencileri arasında geçi­ nir. TURAN EĞRÎOĞLU: Tek ama­ cı «Tesadüfi Bilimler Akademisi­ nin Kaldırım Mühendisliği» bölü­ müne girmektir. Bu nedenle ge­ ce - gündüz kaldırımlarda geze­ rek incelemelerde bulunur. İnsan paspaslamağa ( dövm eğe) aşırı düşkün olan Turan, tebeşire kar­ şı allerjisi olduğundan, tahta pas­ paslama sırası onda olduğu zaman okula gelmez. NİLGÜN UZUN: Heyecanlanın­

26

ca kızarır ve daha da güzelleşir. Çünkü; mavi göz ve sarı saçın yanında, al bir yüz daha sevimli olurmuş. (Esküere göre). Nilgün’ ün kantolara karşı aşırı bir düş­ künlüğü vardır. Favorisi Nurhan Damcıoğlu’dur. Yakında onu da gölgede bırakacağından hiç şüp­ hemiz yok! CANAN SARICAN : Sınıftan bir çığlık mı duydunuz? Mutlaka Canan’dır. Yeni kullanmağa baş­ ladığı gözlükleriyle oldukça sem­ patik bir görünüşe sahip olmuş­ tur. «Aşı» kelimesini duyar duy­ maz, tüm allerjisi ortaya çıkar. Mantık ve Sosyoloji derslerine karşı büyük ilgi duyar. Çabuk he­ yecanlanır. Kız voleybol takımı­ nın as elemanıdır. Sporu çok se­ ver. Neşeli ve şakacıdır. GÜREL DALP : Çocukluktan kurtulamamasına rağmen daima iyi niyetli ye çalışkan bir arka­ daşımızdır. Derslerini şimdiye dek hiç ihmâl ettiği görülmemiştir. Harp Okuluna girmek isteyen Gü­ rel, atletik bir vücuda sahiptir. FATMA LAMER : Sırasına o kadar tutkundur ki, sabah gelince hemen smıfa gelir, sırasına otu­ rur ve öğle paydosuna dek sıra­ sından hiç kalkmaz. Teneffüsleri de sırasında geçirir. Sesinin güzel oluşu ile aramızda isim yapmış­ tır.


Evinizin Bankası Herkesin Bankası

TÜRKİYE EMLAK KREDİ BANKASI AYVALIK ŞUBESİ


tahsil bursu ikramiyeleri ile « gençlerimize başarılı bir \ gelecek hazırlayan bankadır

TÜRKİYE VAKIFLAR BANKASI

Fiatı: 250 Kuruştur


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.