İlk Kurşun Dergisi Sayı:04

Page 1

Mevlûd OĞUZ Ümit İSKİT Fatma KARAŞIN Özgün OZAN Harun SÜGÜN Muzaffer GÜLTEKİN 1. Ünver NASRATTİNOĞLU Yılmaz GÜLTEKİN Mehmet Sami AKDÖL Coşkun ERTEPINAR A. Varol ŞADAN Füsun ÇELİK Ömür BOSTANCI

♦ ♦ ♦ t ♦ t ♦ ♦ ♦ ♦ A

Ali ERDEM Mustafa TLRANTEKİN

Olmak istiyorsan dünyada mesut Hak’a halka yarayacak iş tut Çalıştır oğlunu, kızını okut İnsan olmak için okumak gerek. Âşık VEYSEL

*

Y IL :

I

SAYI :

4

NİSAN :

1973


OkuSumyıdan hanener i

ÜMİT İSKİT

ÎLKKURŞUN Ayvalık Lisesi Aylık Eğitim, Kültür Sanat Dergisi Sahibi: Okul Müdürü: MEVLÛD OĞUZ * Yazı işleri Sorumlu Yönetmeni: MUZAFFER GÜLTEK1N * Başkan: SÜREYYA BAŞOL * Başkan Yardımcısı: , EMİN GÜRLER * Yazı İşleri Müdürü: İZZET YILMAZ * Yazı İşleri Md. Yard.: OSMAN ORMAN * Sekreterler: AYŞE AKALAN ÜMİT İSKİT * Saymanlar: HAŞAN ÖKTEM HAŞAN KUNAY * ; inceleme Kurulu: Nergis Onuk, Füsun Çe­ lik, Nilüfer Katorln, Me­ lek Bozada, Yıldız Yılmaz * Kapak Kompozisyonu: Yılmaz Gültokin

ÎLKKURŞUN

* OKULUMUZ MÜDÜRÜ SAYIN M E V L Û D OĞUZ, BAKANLIK BÎRINCİ SINIF MÜFET­ TİŞLİĞİNE ATANMIŞTIR. ÖNÜMÜZDEKİ GÜN­ LERDE ARAMIZDAN AYRILACAK OLAN SA­ YIN MÜDÜRÜMÜZÜN YENİ GÖREVİNDE ULU­ SA YARARLI OLMASINI DİLERİZ. iç Okulumuz Kültür Edebiyat kolu, dilimizin anlaşmasında büyük çalışmalar gösteren Ömer Seyfettin’i, C Murt 19T3 günü andı, ölümünün 53. cü yıldönümü nedeniyle hazırlanan programda, önıer Seyfettin’in yaşamı, sanatı ve eserleri dile getirilmiştir. yç 16 Mart 1973 Öğretmen Okullarının kurulu­ şunun 125. ci yıldönümü, Ayvalık öğretmenler Derneğinde kutlandı. Bu önemli günde, Ayvalık Lisesi Müdürü Saym Mevlûd Oğur, öğretmenlik mesleğinin kutsallığı ve memleket kalkınmasındaki da öğretmenler Yardımlaşma birliği bir ?-İkram* da bulunmuştur. Düzenlenen gece geç vakitlere dek yerini belirten bir konuşma yapm:ş, daha sonra sürmüştür. ■Jç ünlü Halk ozanı Aşık Veysci’.n 21 Mart 1973 cie ölümü nedeniyle lisemiz eğitim deneme radyo­ sunda ozanın kişiliğini ve sanatını yansıtan bir program düzenlenmiştir. Bu programda, kendi se­ sinden yaşamı ve şiirleri yayınlanmış, öğrencilerce de Veysel’in çeşitli şiirleri okunmuştur. iç 30.3.1973 Cuma günü saat 11.00 de «Ağaç Bayramı* kutlanmıştır. Sarımsaklı ile Şeytansofra: ; arasında kurulan «Cumhuriyet Ormanlının ilk fid nlar:, Balıkesir Valisi Saym Niyazi Akı'nm da bulunduğu bir törenle dikilmiştir. Ayvalık ilk ve orta dereceli oku! öğrencileri, daire müdürleri ve ilgililerin katıldığı «Ağaç Bayramında, orman srvgisir.i dile getiren konuşmalar yaprlm.ş ve öğ­ renciler tarafından da şiirler okunmuştur. iç Lisemiz Kültür - Edebiyat kolu, Cumhuriyeti­ mizin 50. yıl dönümünde «Her Eve Bir Türk Bay­ rağı» kampanyası açmıştır. Bu nedenle gerekli çalışmalarını sürdürmekte olup, okulumuz radyo­ sundan da Ayvalık’lılara bu kampanyaya katılma­ ları istenmiştir.

AYVALIK LİSESİ AYLIK EGÎTtM, KÜLTÜR, SANAT DERGÎSÎ

* Gönderilen yazılar yayınlansın yayınlanmasın geri verilmez. YIL: i SAYI: 4 * Gelen yazılar inceleme kurulundan geçer. N İ S A N - 1973 * Ayda bir kez yayınlanır, yıllık sekiz sayıdır Karınca Matbaası * Abone şartları: Yıllık 20, dört aylık 10, sayısı 2.5 liradır. Tel: 85390 İzmir * Yazışma adresi: îlkkurşun Dergisi. Ayvalık Lisesi - Ayvalık


Öğrenci Başarısızlığının Nedenleri Mevlûd OĞUZ Millî Eğitimimizin temel sorum lan arasında; «Öğrenci Başarısız­ lığının Nedenleri», ayrı bir önem taşımaktadır. Millî Eğitim örgü­ tümüzün olduğu kadar, okul ida­ resinin ve öğretmenlerinin de bu konuda etkin bir görev almaları gerekmektedir. Öğrencinin aile ve çevreden getireceği sorunlar yanında, okul­ dan kazanacağı bir takım sorun­ ların da olabileceği göz önünde bulundurulmalı ve çözüm yolları bu noktadan hareket ederek aran malıdır. Öncelikle, öğrenciyi ba­ şarısızlığa iten nedenlerin kay­ nağının tesbit edilmesi gerekir. Okul idaresinin ve öğretmenlerin, tesbit edilecek bu kaynağa göre bir davranış göstermeleri; okul idaresini, öğretmenleri ve öğren­ ci velilerini huzura kavuşturaca­ ğa gibi, öğrencilerin de başarıları­ nın artmasını sağlayacaktır. Okullarımızda, eğitim ve öğre­ timi, Millî Eğitimin ilkelerine uy­ gun bir yöntemle gerçekleştire­ bilmek için, olanaklarımızı en iyi a) Yeterli buluyorum b) Yeterli bulmuyorum c) Çalışmıyor

(S2S (224

(8

«Öğrencinin derslere çalışma­ sında ailede yardımcı olan var a) Evet, var. b) Hasır, yok.

(150 (890

Demek ki; öğrencilerin çalış­ malarında aile etkinliği sanıldığı kadar doyurucu değildir. Oysa

bir şekilde değerlendirme duygu­ sunu taşımalıyız. Bu nedenle öğ~ retmen - öğrenci ve öğrenci ve­ lileri arasında bir güç birliği sağ­ lanmalıdır. Söz kenusu ettiğim bu güç birliği, dayanışmadır. Bu dayanışma sağlanamazsa, öğrenci başarısızlığını çözümlemek de güç leşecektir. Bu konuda Ayvalık Lisesi öğ­ renci velilerine uyguladığımız bir ankette, oldukça ilginç sayılabi­ lecek sonuçlar ald k. Bu sonuçla­ rın ışığında geliştirdiğimiz yön­ temle. öğrencilerimizin eskiye oranla daha başarılı görünmeleri, anket sonuçlarının doğruluğu ve uyarıcılığını açıkça ortaya koy­ maktadır. Bu vesile ile Sayın Ayvalık’h öğrenci velilerine teşek­ kür etmek isterim. Düzenlediğimiz ankette öğren­ ci velilerine yönettiğimiz ilk so­ ru: «Öğrencinizin çalışmasını ye­ terli buluyor musunuz?». Soru­ muza karşın aldığımız cevapların değerlendirmesi de şöyle: öğrenci velisi) » » )

»

» )

mı?» sorusunun değerlendirilme, si ise: öğrenci velisi) » » )

ailenin öğrenci üzerinde etkenli­ ği, başarının sağlanmasında önem li bir unsurdur. Her ne denli ai3


ienin kültür düzeyi söz konusu ise de, çeşitli yöntemlerle aile, öğrenci üzerinde etkinliğini gös­ terebilir. a) b) c) d) e) t) S) h) 0

yarını saat çalışıyor bir » » iki » » » üç » dört » » beş » » altı » » yedi » » sekiz » »

( 4 öğrenci Velisi) ( 28 » » ) » » ) ( 66 (145 » » ) (187 » » ) » » ) ( 81 ( 43 » » ) » » ) ( 7 » » ) ( 6

Yukarıdaki tablodan çıkaracağı­ mız sonuca göre; öğrencilerin bü­ yük bir çoğunluğu 3-4 saat derse çalışmakla yetinmektedirler. Bu da bir öğrenci için yeterli sayıla­ bilirse de 4-5 saat çalışması daha a) b) c) d) e) t) g> h) i)

bir iki üç dört beş altı yedi sekiz dokuz

kez okuyor » » » » » » » » » » » » » » » »

4

gece » » » » » »

saat » » » » » »

8.30 9.00 9.30 10.00 10.30 11.00 12.00

da yatıyor » » » » » » » » » » » »

olumlu bir sonuç verir kanışım dayız. «Öğrenciniz bir dersi (örneğin: Sosyal bilgiler) öğrenmek için kaç kez okuyor?» sorusunu değerlen­ dirme sonuçları:

( 37 öğrenci Velisi) » » ) (188 » » ) (114 » » ) ( 53 » » ) ( 36 » » ) ( 18 » » ) ( 14 » » ) ( 6 » » ) ( ı

Görüldüğü gibi, örnek olarak aldığ miz «Sosyal bilgiler» dersi­ ni anlayabilmek için, 2-3 kez okuyan öğrenci sayısı daha fazla­ dır. Bu durum normal sayılabilir. Her ne denli «Okuma ve öğren­ me» öğrencinin «kafa yapısı» ile ilgili ise de, normal bir zihni kaa) b) c) d) ©) *) g)

«Öğrenciniz günde kaç saat ders çalışıyor» sorusuna karşın aldığımız cevap ise şöyle:

pasiteye sahip her öğrencinin 2-3 kez okumakla bir konuyu anla­ ması, öğrenmesi istenebilir. Anket sorularının bir diğeri de: «Öğrenciniz gece saat kaçta yatı­ yor ve sabahları kaçta kalkı~ yor?». Bu sorunun değerlendirme sonuçlan ise: ( 14 öğrenci velisi) » ) (128 » » ) ( 20 » (157 » » ) ( 11 » » ) ( 67 » » ) » ) ( 25 »


a) sabah s a a t 04.00 da kalkıyor

b) c) d) e) t) g)

b)

» » » » » » »

» » » » » » »

05.00 05.80 06.00 06.80 07.00 07.80 08.00

» » » » » » »

» » » » » » »

Bu açıklamalardan anlaşılacağı gibi, öğrencilerin yatma ve kalk­ ma saatleri arasında bir dengesiz­ lik göze çarpmaktadır. Normal olarak öğrencilerin gece saat 10.30 - 11.00 de yatması ve sabahları da a) onbeş dakikası okul dışında geçiyor » b) yanın saati » » bir saati c) » » iki saati » » d) » e) üç saati » » » » dört saati » » t) » » » beş saati g) altı saati » » » h) » » » O sekiz saati

öğrencilerimizin okul dışında geçen zamanlan sevindiricidir. Bir öğrencinin, okul saatleri dışın da 1-2 saat geçirmeleri, öğrenci­ ler için dinlendirici bir önem ta­ şımaktadır. Okul dışında geçen bu saatleri yadırgamamak gere­ kir. Fakat bu saatlerin dışında, zamanı okul dışında geçirmek öğ­ renciye faydadan çok zarar geti­ rir düşüncesini paylaşmaktayız. Dergimizin bundan sonraki sa..

( 22 öğrenci velisi)

( 70 ( ıo (201 ( 86 (128 ( 86 ( ıı

» » » » » » »

» » » » » » »

) ) ) ) ) ) )

06.30 - 07.00 arası kalkması daha yararlı olabilir. «Öğrencilerin okul dışında sokakta - geçirdikleri zaman ne kadardır?» sorusunun değerlendir me sonuçları: ( 5 öğrenci velisi) (59

»

»

)

(181 (189 (46

» » »

» ) » ) » )

(42

»

»

)

( 5

»

»

)

( 1 (12

» »

» ) » )

yısında da, öğrencilerin daha ba­ şarılı olmaları için; öğrenci veli­ lerinin okul idaresinden istedik­ leri, ders öğretmenlerinden iste­ dikleri, okul disiplini hakkında görüşleri, öğrencilerin başarı az­ lığının nedenleri ve öğrencilerin ders araçlarının durumu hakkın­ da sorduğumuz soruların değer­ lendirmesini ve bu değerlendir­ meler hakkındaki görüşlerimizi açıklamağa çalışacağım.

5


AŞIK VEYSEL ÖZGÜN OZAN .v1*! Yıl 1894 de doğar Veysel. Si­ vas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde açar gözlerini. Yedi yıl gören gözle bakar dün­ yaya. Yedi yıl çocuk dünyasını çocukca yaşar... Amansız bir çiçek, kör bir ta­ lih, kör eder dünyasını bir anda. Alır gözlerini Veysel’in bir bir. Görmez olur gözleri tümden. Ka­ rartır dünyasını Veysel’in yetmişi ki yıl. Gündüz gecenin, gece gün­ düzün içinde saklıdır Veysel’e. Ne baharı bahar, ne de yazı yaz... Mevsimleri yitirir anlam.nı. Ka­ ranlık dünyasında «uzun „ ince bir y o l* b u lu r V e y se l. Yol alır ani msız günlerin kırık çizgisin­ de. Bir an evvel varmak ister menzile. Fakat bırakmaz ki ka­ der yakasım Veysel’in, çeşit çeşit dert sarar başını, acı üstüne acı... Onbeşinde kırık bir saz ortak olur acısına Veysel’in. Saz, Vey­ sel’de; Veysel, sazda bulur yaşa­ mın kaynağını. Dost olurlar. Yeni bir dünya kurarlar kendilerine. Bu ışıksız dünyada döker içini Veysel «dost» bildiği saza, saz «dest» insanlara: Genç yaşımda felek vurdu başıma Aldırdun elimden iki gözümü Yeni değmiş idim y.edi yaşıma Kayıbettim baharımı yazımı.

6

Bağlandım köşede kaldım bir zaman Nice kimselere dedim el’aman On, onbeş yaşıma girince lıemen Yavaş yavaş düzen ettim sazımı. Üç yüz onda gelmiş idim ciiıana Dünyada bakmadan ben kana kana Kader böyle imiş çiçek bahana Levh-i kalem kara yazmış yazımı.

Karadır yazgısı Veysel’in. Gül­ memiştir yaşamında Veysel doya doya. Güldürmemiştir Felek. Ya­ kınır bu nedenle yazgıdan yana şiirlerinde. Çoğu kez de inanmaz yazgıya, inanamaz. Razı değildir çünkü. Oysa çok uzaktır bağnaz­ lıktan. inançlarında sağlam bir kişiliği vardır Veysel’in: Hiç razı değilim ben bu kaderden Birlikte doğmuşuz sulb-ü pederden Başmı hâli değil gamdan kederden Kusur bende midir yoksa işimde.


Aşık Veysel, gören gözden da­ ha iyi görür dünyayı. Özgün bir anlayış içinde, dinsel ve toplum­ sal sorunları geniş şiir bilgisinin potasında ustalıkla eritmiştir. İn­ sancıl biı duygu vardır iliklerin­ den sızan. Gerçekten seviverdin* insanları, doğayı. Hep iyilikten, güzellikten yana çevirmiştir yö­ nünü. İyiyi iyi, kötüyü kötü bil­ miştir. Doğruluktan ayrılmamış­ tır bir kez. İçtenlikle doğru yolda yürümeyi, çalışmayı öğütler in­ sanlara: Sohbet etme kötü ile Güreş etme katı ile Gitme hırsın atı llo Sakın hileden tuzaktan Çajış kazan helâlinden Feragat et el malından Gelip geçen evveHnden N,e götürmüş azdan çoktan.

Tüm iyi şeyler vardı dilinde Veysel’in. Halk’a halkça açmıştı bağrım. Kendine özgü bir söyle­ yişle tüm Anadolu’yu dile getir­ miştir şiirlerinde. Halkça düşün­ müş, halkça konuşmuş, halkça söylemiştir. Işıksız dünyasında halkının acısını duymuş, halkının sevincini paylaşmıştır. Çağdnş Veysel, tüm sorunlarına değinmiştir çağının. Her zaman ulusunu uygar devletler arasında görmek istemiş ve bu nedenle de ulusunun kültür düzeyinin uygar devletlere denk olması için çalış­ mayı, okumayı öğütlemiştir in­ sanlarına. Halkının mutluluğunu, kültürde aramıştır:

Olmak İstiyorsan dünyada mesut Hak’a halka yarayacak iş tut Çalıştır oğlunu, kızını okut İnsan olmak için okumak gerek.

Gerçek Atatürkçüydü Usta Vey sel. Gerçekten duyuyordu Ata­ türk’ü iliklerinde. Atatürk’ü sevi­ yordu içten. Çağının büyük in­ sanıydı o. Atatürk devrimlerine sarılmıştı yürekten. Ulusunun uy garlık düzeyine ulaşmasında Ata­ türk devrimlerinin önemini bili­ yordu, anlıyordu, inanıyordu: Atatürk’ün eserleri Söylenecek bundan geri Bütün dünyanın her yeri Ah çekti vatan ağladı.

Usunda biçimlenmiş bir «Va­ tan», bir «Millet» vardı Büyük Veysel’in. Vatan sevgisini, millet sevgisini tüm sevgilerin en bü­ yüğü görüyordu. İçindeki «Ayyıldız» sevgisi dolup trşıyordu Vey­ sel’den. «Türk» olmanın gururu­ nu taşıyordu omuzlarında. Ulu­ sunu övüyordu, övünüyordu an­ lattıkça. En büyük sevinci pay­ laşıyordu anlatırken belki de: Vatan bizim. Ülke bizim, el bizim Emin ol ki her çalışan kol bizim Ayyıldızlı bayrak bizim, mal bizim Söyle Veysel öğünerek, överek.

Oysa buruk bir acı vardı yüre­ ğinde Veysel’in Ulusa borçlu his­ sediyordu kendisini. Ulusa bir şey vermemişti kendince. Böyle dü­ şünüyordu Koca Veysel. Nöbet tutamadığına yanıyordu kılıç vu­ ramadığına yanıyordu düşmanın başına. Buruk bir acı gibi otur7


AŞIK VEYSE’li Anma Zamanı Yaş geçtikçe artıyor bütün yıllar Kalır geride sevgi ve anılar Yaş yetnıişdckuz bellidir yazılar Şu Koca Veysel’i anma zamanı. Gül, eğlen hemen, henüz varken vakit Tüm göz yaşlarını maziye akıt Gelecektir önüne nefis katık Şu Koca Veysel’i anma zamanı. Geçti artık yazın, kışın, baharın Bir anda sustu bağrı yanık sazın Şu Koca Veysel’i anma zamanı. Son buldu ıztırab dolu hayatın HARUN St) Gü n

muştu yüreğine Veysel’in bu uzaklık. Oysa vatan sevgisi, millet sevgisiyle doluydu Veysel: Ne yazık ki bana olmadı kısmet Düşmanı denize dökerken millet Felek kırdı kolumu vermedi nöbet Kılıç vurmak için düşman başına.

Çağımız «Halk edebiyatı’nın» güçlü ozanı Âşık Veysel, yaratı­ cı ruhun enginliğinde; içerik ba­ kamından doygun şiirler bırakm şt’r «Âş’k»larına. Geleneksel Halk edebiyatının biçim özelliği, Veysel’de daha özlü bir görünüm kazanır. Kırsal yaşamın izleri, okuyana daha başka bir ruh ka­ zandırır; bir başkadır Yunus Em­ 8

re, Karacaoğlan.. Veysel’de: Mektup yok sıladan dağlar kar mıdır Akar gözüm yaşı bir pınar mıdır Kuşlar eşin bulmuş ilkbahar mıdır Açtı bahar çiçekleri Ada’mn.

Şimdi daha iyi anlıyorum Aşık Veysel’i. Daha iyi duyuyorum, daha iyi yaşıyorum. Oysa, toprak oldu Veysel. Yetmiş dokuz yılın anısını 1973 ün 21 Mart’ına gö­ merek. «Uzun, ince bir yolda» yü rüdü bunca yıl kavuşabilmek için «Sadık Yârine». Kavuştu da... «Ben giderim adım kalsın» dedi. Kaldı da... «Dostlar beni hatırla­ sın» dedi. Hatırlıyoruz da, hatırlıyacağız da...


s Dostlar Seni Hatırlıyor (Veysel’in ruhuna) Dostlar seni hatırlıyor Tatlı sözün aranıyor «Sadık Yarin» toprak oldu Dostlar seni hatırlıyor.

Türlü renkli çiçek derdin Dertli sazın dilek verdin Bizden ıraklara geçtin Dostlar seni hatırlıyor.

İnsanları sevdin içden Şeker kaymak şerbetinden Aldık daha neler senden Dostlar seni hatırlıyor.

Yaylalara duman çökmüş 1 «Mor Menekşen» boyun bükmüş Seher vakti Veysel ölmüş Dostlar seni hatırlıyor. «

Bağın bahçen meyve doldu Binbır çeşit kuşlar kondu Cömertliğin dünya duydu Dostlar seni hatırlıyor.

Bu dünyanın öbür yüzü Muzaffer’in akar gözü Veysel için yanar közü Dostlar seni hatırlıyor.

11 < '

1

MUZAFFER GÜLTEKİN

9


Jlk Kurşun ve A i Çetinkaya İRFAN ÜNVER NASRATTINOĞLU Ayvalık Lisesinin, aylık yayın organı olan dergiye «İLK KUR­ ŞUN» adının verilmesi vefa ör­ neklerinin en güzelidir... 30 Ağus tos 1922 tarihinde Yunan Kuvvet lerine en son darbenin vurularak Zafer yolunun açıldığı Afyonkarahisar’m naçiz bir evlâdı olarak, aynı düşmana 28 Mayıs 1919 ta­ rihinde ilk kurşunun atıldığı Ayvalık’ın değerli evlâtlarının bu büyük düşüncelerini ayakta alkış­ lıyor ve de yürekten kutluyo­ rum. Bana, derginin ilk üç sayısını göndermek lûtfunda bulunan sa­ yın Muzaffer GÜLTEKÎN’e min­ netim sonsuzdur. İsterlerse, bu kıymetli dergide ben de yazmak isterim. Elimde Ali Çetinkaya ile ilgili iki klâsör dolusu doküman bulunmaktadır. En geç gelecek yılın ortalarına değin «ALİ ÇETÎNKAYA - YAŞAMI VE YA­ PITLARI» adı altında bir betik yaymlıyacağım. Betiğin yayımın­ 10

dan önce, dokümanlardan bir kıs­ mını «İLK KURŞUN» da yayım­ lamak bana sonsuz zevk ve heye­ can verecektir... ★ ★ ★ Bu yazıda önemli bir soruna de­ ğinmek istiyorum: İlk kurşun sorununa... İzmir’de, Cumhuriyetin 50. yıl­ dönümü münasebetiyle, şehit ga­ zeteci Haşan Tahsin için «İlk Kur şun» anıtı dikiliyor. Oysa, Haşan Tahsin’in davranışı ferdidir. Ali Çetinkaya ise, emrindeki kuvvet­ lerle, Yunan Askeri birliklerine karşı resmen savaşa girmiştir. Do layısiyle ilk kurşun İzmir’de de­ ğil, Ayvalık’ta ve 172. Alay tara­ fından atılmıştır. Nitekim, Ata­ türk «Büyük Nutuk»un 2. cildi­ nin 14 ve 15. sayfalarında bu ko­ nuyu açık - seçik ar.latmış ve ilk kurşunu Yarbay Ali Bey’in attı­ ğını teyid etmiştir. Ali Çetinkaya 1873’de Afyonka rahisar’da doğmuştur. 71 yıllık


yaşantısında doğruluktan ayrıl­ mamış. mert bir asker, ideal bir Devlet adamı olarak temayüz et­ miştir... Gencecik bir Teğmen iken Makedonya’da Bulgar çete­ cilerine karşı giriştiği amansız mücadelede, düşmanlar kaçacak delik aramışlar, Bulgar kadınları çocuklarını «Ali geliyor!» diye korkutmuşlardır. Makedonya’da böyleşine bir korku salan Ali Bey, 31 Mart olaylarından sonra, Hareket Ordusu saflarında İstan­ bul’a girmiştir. Ali Bey, daha sonra, Mustafa Kemal’le birlikte Trablusgarp’te, Bingazi ve Derne’de savaşmış, Balkan ve I. Dünya savaşlarında büyük görevler yapmıştır. Mondros mütarekesinden sonra Yarbay rütbesiyle Ayvalık mın­ tıka Komutanlığına atanmış. Yu­ nanlılara karşı yukarıda anlatı­ lan mücadeleye girişmiştir. Afyon Milletvekili olarak Os­ manlI Meclisi üyesi iken, İngiliz­ ler tarafından tutuklanarak Malta’ya sürülmüştür, özgürlüğe ka­ vuştuktan sonra Ankara’ya koş­ muş ve yakın arkadaşı Mustafa Kemal’in yanındaki yerini, yine Afyon Milletvekili olarak almış­ tır. istiklâl Mahkemelerinin kuru­ luşunda, 1 numaralı mahkemenin başına getirilmiş, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı olarak uzun yıllar görev yapmıştır. Ali Çetinkaya 21 Şubat 1949 tarihinde İstanbul’da ölmüş, Af­ yon’a getirilerek, kendisi için özel

olarak inşa edilen ebedî istirahatgâhma defnedilmiştir. Kısmet olursa, Ali Bey’in ya­ şantısındaki ilginç olayları «İLK KURŞUN» okurlarına sunmak is­ terim. Yazıyı, merhumu çok seven Afyonkarahisar’lı ozan Ali Türk’­ ün şu şiiri ile bitiriyorum: ALİ GELDÎ — Mezarı başında — Sanmayın ölü geldi Yurdumun gülü geldi Afyonlunun babası Veifakâr Ali geldi. Önünde eğilelim, Başka ne söyleyelim. îlk kurşunu atan o, İlk cepheyi tutan o, Bütün millet kalbinde Şerefiyle yatan o. Önünde eğilelim, Başka ne söyleyelim. Ey toprak, kara toprak! Bekle eller açarak. Mazisi ak, hali ak, İmanı ve alnı ak. Sana bir Ali geldi, Zannetme ölü geldi! 11


Ayvalık’ta Yunan Kiliseleri ★ Yılmaz GÜLTEKİN ★

Yunanlılar, Ayvalık’ta birçok kilise ve manastır yapmışlardır. Bir kısmı tepelerde hâkim yerler­ de inşa edilen bu binaların, deniz­ den ve karadan gelecek hücumla­ rı gözlemek için yapıldığı söylenir. Cunda (Alibey köyü) ve Kurufitilya (llkkurşun) tepelerindeki ki­ liseler gibi.. Şehir Türk ordusunun hâkimi­ yetine geçerken, içlerindeki süsler ve dinî aksesuvarlar tahrip edil­ miş olup; halen Hayrettin Paşa, Saatli, Çınarlı adı ile anılan kilise­ ler cami olarak kullanılmağa baş­ lamış, şimdi de bu durum devam etmektedir. Bu camilerden en gös­ terişlilerinden biri, Çınarlı Cami olup; Yunan haçı şeklinde bir plâ­ na sahiptir. Altar kısmının arkası tavana kadar kabartmalarla süs­ lü olup; koro bölümü, bu kısmın arkasındadır. Hayrettin Paşa Ca­ mii ve halen Tekel İdaresinin bu­ lunduğu kilise, üç nefli birer bazalikadır. Cunda adasındaki kiliseler ile «Biberli» denilen kiliseler boş ve harap bir haldedirler. Sakarya Ma hailesindeki kilise, uzun zaman 12

Erkek Sanat Enstitüsü atölyeleri­ ni barındırmıştır. Son zamanlarda oturulamıyacak bir hale geldiği için de yıktırılmıştır. Macaron’da dar bir sokak içinde bulunan kili­ se, Yunan tapmaklarını andırır bir şekilde üçgen alınhklı ve portikli bir cepheye sahiptir. Manastır, Dolap boğazına doğ­ ru Cunda Adasının Ayvalık’a ba­ kan yüzündeki ada üzerinde, esra­ rengiz görünüşü ile terkedilmiş bir kale manzarası arzeder. O zamanki haliyle korunabilmiş ve halen Tekel İdaresinin bulundu­ ğu TAKSİYARHÎS kilisesini, ilk defa 1960 yılında gördüm. O zama ran Ayvalık Kaymakamı, arkada­ şım Resim öğretmeni Necdet Sü­ mer ile benim, bu kiliseyi görme­ mizi istedi ve gerekçesini de şöyle açıkladı: «Midilli Adası yönetici­ leri, Balıkesir Valisi merhum Zahid Kırağlı’dan, bu kilisede bulu­ nan ikonları, kendilerine verilmesi­ ni rica ederler. Vali, kaymakam­ dan bu resimlerin kıymetli olup olmadığının araştırılmasını ister..» îlk defa inceleme yapmak için


gittiğimiz bu yere, Narteks kıs- - mından içeri girdik. Kilisenin yan sahınlarmm Netlerini ayıran sü­ tunların üst taraflarında, altışardan karşılıklı olarak oniki Havva- i ri Portresi ile tavanda büyük bir İsa portresini gördük. Narteks’in . ; orta Nef’e bakan tavana yakın du­ varında Adem ile Havva'yı gösteren Fresksler ve Altar kısmının ' bölümleri araşma konmuş ikior.Iakısmını ayıran ve silmeli kısmı ta­ şıyan sütunlar arasına konmuş olup, boyları iki metreyi geçmekte idi. Sonuç olarak: Bu eserlerin «Bir Osmanlı cömertliği» ile verilme­ mesine, buranın boşaltılıp restore edilmesine, İlkkurşun tepesindeki Çan'ın ve Hayrettin Paşa Camii üst mahfilinde çürümeye terkedil­ miş ağaç oyma mihrap ile dolap­ ların buraya taşınmasına, yabancı turistlere (özellikle Midilli’den sık sık gelen Kumlara) ücret karşılığı gösterilmesine, bunun turizm yö­ nünden Ayvalık’a önemli bir gelir sağlayacağına karar verdik.

rı görünce oldukça heyecanlandık. İkonların üzerindeki tarihlerden bir asın açtıkları anlaşılıyordu. Nef’leri ayıran sütun başlıkları Korint tarzında olup; Alçı silme­ ler ve sütunlarla dekorlanmış, Alta r’m tavana yakın bantları göm­ me Dor Nizamı sütunlu kemerler­ le dolaşıyordu. Her kemerin için­ de; İsa’nın doğumundan ölümüne kadar, başından geçen olayları ve mucizelerini bir film şeridi gibi gö­ zümüzün önüne sergiliyordu. Fresk tarzında yapılmış bu resim­ lerde, en ufak bir çatlama yoktu. İkonlar. Altar’ın arkasmdaki koro


Kooperatifçiliğin doğuşu, anlamı, ekonomik ve sosyal temeli Hazırlayan: Mehmet Sami AKDÖL Bugün «Kooperatifçilik» sözcü­ ğünün batı dillerinde karşılığı «Cooperation» dur. Yalnız Alman­ lar kendilerine özge bir isim bul­ muşlardır: «Genussensaft» (Arka­ daş, dost topluluğu). Kooperatif sözcüğü her şeyden önce toplum çalışması fikrini anlatır. Koopera­ tif demek; geniş anlamda, herke­ sin aradığı bir sonucun elde edil­ mesi için ortaklaşa gösterilen bir çalışma, çaba ve olanakları birieştirmek, düzenlemek, uyum sağla­ maktır. Başka bir deyimle, ekono­ mik çaba içinde birlikte çalışmayı anlatır ki; bu anlamda tüm toplum sal devinimleri kapsar. Çünkü bir­ likte çalışma ,işbirliği doğanın en eski ve değişmez bir kuralıdır. Birlikte çalışmanın en güzel örnek lerini anların, karıncaların, mer­ canların yaşantılarında görürüz. Böylece toplumsal yaşamın bu14

lunduğu her yerde ve her devirde bir dayanışma örneği olarak bir­ likte çalışmayı görüyoruz. Bu yar­ dımlaşma alışkanlığı canlı varlık­ ların birbirlerine karşı duydukları bir gereksinmeden oluşmaktadır. Bu anlamda kooperatifçilik, çok eski bir geçmişe sahiptir. Uç bin yıl önce Babil’de, tarım koopera­ tiflerinin bulunduğu tesbit edilmiş tir. Eski Mısır’dan Roma İmpara­ torluğuna dek, Kooperatif ve yar­ dımlaşma sandıklan özelliğinde kuruluşlara rastlanmaktadır. Bun­ dan da anlaşılıyor ki, kooperatif düzen, kapitalist düzenden daha köklü bir tarihe sahiptir. Modern kooperatifçilik, değiştir­ me ekonomisinin gelişmesinin or­ taya çıkardığı koşullara karşı bir tepki, bir savunma, bir kalkınma ve kurtuluş aracı olarak doğmuş-


«Muhakkak surette birleşmede tur. 19. Yüzyılda endüstri devriminin ortaya atmış olduğu bir ku­ kuvvet vardır. Kooperatif yapmak ruluştur. Bunu daha da açıkla­ maddî ve manevî kuvvetleri, zekâ mak gerekirse: İktisadi açıdan ve maharetleri birleştirmektir» di­ güçsüz insanların aralarında ör­ yen Ulu Önder Atatürk; Silifke’ye gütlenmeleri, kooperatifçiliğin bu­ bağlı Tekir Çiftliği Kooperatifine günkü ilkeleri, yaşam için uğraş 1 Nolu üye olarak yazıldığı gibi, içinde bulunan insanların bu tür her vesile ile de kooperatifçiliğin devinimlerinden doğmuştur. Bir sağladığı faydaları anlatmıştır. kısım yazarlar, kooperatifçiliği ka pitalist düzenin oluşturduğunu önerirler. İlk kooperatifler, değiştirme ekonomisinin etkisi altında kalan dokuma sanayii işçileri tarafından, İngiltere’de, 21 Aralık 1844 yılın­ da «Rochdale» öncüleri adı verilen 28 dokuma işçisi tarafından kurul­ muştur. Bunların kooperatifçilik hakkında koymuş bulundukları il­ keler, günümüze dek hiç değişme­ den gelmiştir. Yukarıda kısaca yapılan açıkla­ madan da anlaşılacağı gibi; koope­ ratif devinimleri .insanın insan ta­ rafından istismarına sebep olan ferdiyetçiliğin kötüye kullanılma­ sına karşı bir tepki olarak oluş­ maktadır. Yani kooperatifçilik, bir halk devinimidir. Dünyanın birçok yerinde koope­ ratifler kurulurken, Türkiye’de de Mithat Paşa, 1822 -1884 Tuna Va­ liliği zamanında 1863 yılında İlk Memleket Sandığını kurmuştur. Mithat Paşa’nm bu öncülüğü öz­ gün bir kredi kooperatifi örneğini gösterir. Ziraat Bankasının çekir­ değini oluşturan Memleket Sandı­ ğından tam 50 yıl sonra 1913 de, Türkiye’de ilk kooperatif devinim leri başlamıştır.

BU N A LIM Boşlukta çırpmıyorum Ümitsizce... Unutulması imkansız şeyler var Ne onları, ne de sevileri Atabiliyorum İçimden. Arınmalıyım... Çivilenmemeli gözlerim Duvarlara Düşüncelerim dağılmamalı Böyle istiyorum Ama... ne mümkün? Ne istediğimi bilmiyerek Baktığını görmeksizin Varlığını hissetmeden Evrende Başıboş Bir cisim örneğin. Yaşıyorum... Bunalıyorum... FATMA KARAŞIN

15


ÖZÜR Üçüncü sayımızın onsekizinci sayısında, bir yanılma^ ı neticesi Fatm a Akyel imza- 1 sı ile yayınlanan AĞLAYAN AĞAÇ şiirinin gerçek ozanı Sayın COŞKUN ERTEPINAR’dır. Düzeltiyoruz..

Ağlayan Ağaç COŞKUN ERTEPINAR Rüzgârlarla okşanan, Yağmurlarla yıkanan Gülen bir ağaçtım vaktiyle, Ağaç kardeşler arasında Yeşiller içindeydim.. Kopardılar, kırdılar dalımı, yaprağımı, Gölgesiz bıraktılar dağımı, toprağımı. Şimdi iki gözüm iki çeşme Ağlarım gece gündüz, Ağlarım dünyaya geldiğime...

Açamaz olmuş tomurcuğum, Kokuşamamış çiçeklerim. Ağaçkakan, bozbıldırcm, Mavi, yeşil, san O benim türlü çeşit kınalı kuşlanm, Cıvıl cıvıl, minnacık minnacık dostlarım

16

Bölgesel Ürünümüz: Zeytinyağı Feridun ONURSAL Bitkisel yağların en önemlilerin­ den biri olan zeytinyağı, zeytingil­ ler familyasından, Olsa Europea bitkisinin olgun meyvalarmdan el­ de edilir. Çok eskiden beri tanın­ maktadır. Sıcak .ılıman iklimde yetişir. Akdeniz Bölgesinde, Por­ tekiz, Güney Fransa, Orta-Güney İtalya, Ispanya, Yunanistan, Tür­ kiye, Cezayir ve Tunus’ta çok bu­ lunur. Ortalama ömrü 300-400 yüdır. Yeşil ağaçlar cinsinden sayı­ lır. Ağaç daima yeşil ve sanki yapTerkeylemiş göklerimi, Uçup gitmiş şu bozkırlar boyunca: Şimii yalnızca ağlarım Bir zamanlar güzel günler

gördüğüme.. Yumru kütük derler bağrımdaki budağa, Oysa onlar benim kurumuş göz pınarlarım. Kestiler de karanlıkta taze taze dalımı Seher ile gören gördü halimi.. Aktı damla damla, aktı sıza sıza Boşanıp geldi özsu daramlarımdan Çekildi canım uçlarda, Şimdi tek tük yeşilim tek tük

dallarda Ağlarım, bunun için ağlarım. Ağîanm kuruyarak öldüğüme...


raklannı dökmez gibidir. Halbuki ömrünü tamamlayan yapraklar bir taraftan dökülürken, diğer ta ­ raftan yenileri doğmakta olduğun­ dan, zeytin ağacı daima yapraklı görünür. Kışm bir iki ay hariç, vejetasiyon hemen hemen devam­ lıdır. Bu yönden ağaç, çalışma ha­ lindedir. Kışm yapraklarını döken diğer ağaçlardan, bünyesel hare­ keti daha fazladır. Mayısın hafta­ sında beyaz çiçekler açar. 10-15 gün arasında döllenme meydana gelir. Zeytin danelerinin ağaçtaki ren­ gi, koyu menekşe veya siyah renk­ tedir. Olmuş meyvalarm çekirdek­ leri etrafında yağca zengin etli bir tabaka vardır. Yağ miktarı zeyti­ nin cinsine, danelerin büyüklük ve olgunluk derecesine göre % 20-60 arasında değişir. Zeytin çekirdeği­ nin yağı % 6-12 dir. Zeytinler Kasım, Aralık, Ocak ayları arasında ya elle, ya da sükelenerek toplanır. Çuvallar için­ de kamyon, traktör, atlı araba, ya­ hut ta develerle fabrikalara taşı­ nır. Fabrikalarda önce zeytinler tartılır. Elevatörlerle üst kata çı­ karılır. Özel hunilerle alt katta bulunan taşlara dökülür. Şehir su­ yu yardımı ile, ezilen zeytin daneleri hamur haline getirilir. Kıl ya­ h u t naylon torbalar arasmda hid­ rolik preslerde sıkılır. Zeytinyağının elde edilmesinden geriye kalan küspeye pirina denir. Bu küspelerden karbon sülfür ve­ ya trikloretilenle ekstraksiyonu ayrıca pirina fabrikalarında yapıl­ maktadır. Bu kimyasal maddeler,

reçineli maddeleri ve klorofili erit­ tiğinden pirina yağı yeşildir. Onun için pirina sabuniarı da yeşil renk­ tedir. Saf zeytinyağının rengi açık sa­ rı renkten, sarıyeşile kadar deği­ şir. Lezzeti tatlı ve iyidir. Kendi­ ne has bir kokusu vardır. Ticaret­ te satılan yağların kalitesi muhte­ liftir. Beş sınıfa ayrılır a) Süzme, Vierj zeytinyağlarıtaze zeytin kokusunda, kendine mahsus lezzette ve berrak, asiditesi asit oleik hesabiyle % 0,8 olan, acılık kreis reaksiyonu vermeyen yağlardır. b) E kstra - E sktra zeytinyağla­ rı - Tabii lezette, berrak, asiditesi asit oleik hesabiyle % 1,5 geçme­ yen, acılık reaksiyonu vermeyen yağlardır. c) Ekstra zeytinyağları - Tabii lezzette ve berrak, asiditesi oleik hesabiyle % 2,5 geçmeyen ve acı­ lık reaksiyonu vermeyen yağlar­ dır. d) Birinci yemeklik zeytinyağla­ rı - Bu yağlar tabii lezzette, asidite derecesi oleik asit hesabiyle 3,5 geçmeyen yağlardır. e) İkinci yemeklik zeytinyağla­ rı - Bu yağlar tabii lezztte, asidite derecesi Oleik hesabiyle % 5 geçmeyen yağlardır. Beş asit üstündeki yağlardan 13-15 aside kadar rafine zeytinya­ ğı yapılmak suretiyle faydalanıl­ maktadır. Rafine fabrikalarında 17


12 bome derecelik sud kostikli eriyikle asiditesi düşürülmüş yağ­ lar, vakumlarda ısı ve basmç al­ tında asidite derecesi oleik hesa­ biyle % 0 ,3 kadar düşürülmekte­ dir. Rafine dediğimiz bu yağlar, 3-4 asitli ayni cins zeytinyağlarla ka­ rıştırılmak suretiyle kupaj yapılır. Bu cins zeytinyağları Küpe zeytin­ yağları denir. Bu isim altında pi­ yasada satılır. Şu halde piyasada iki cins zeytinyağı satılmaktadır. Naturel ve Küpe zeytinyağları. Kapalı ambalajlı tenekelerde satı­ lır. Tenekeler üstünde zeytinyağla­ rının menşei hakkmda gerekli bil­ gilerin bulunması icap eder. 1.5 aside kadar birinci küpe, 2,5. aside kadar ikinci küpe diye adlandırı­ lır. Rafine fabrikalarında sud kos­ tikle sabunlaşmış rafine yağ artık­ ları sopstok adı altında sabun yap­ makta kullanılır. Yukarıda sıraladığımız zeytinyağ çeşitlerinin kimyasal analizle­ ri nasıl yapılır? Birçok metodlar bulunmakla beraber, biz burada zeytinyağında bulunan serbest oleik asit miktarını hesap etmeye çalışacağız. Zeytinyağının kimyasal yapısı, yüksek moleküllü yağ asitlerinin, gliserinle birleşmek suretiyle mey dana getirdiği esterlerdir. Bu es­ terler yanında, her zaman az da olsa serbest yağ asitleri bulunmak tadır. Bunların miktarı zamanla artar. Bir gram yağda serbest halde bulunan yağ asitlerini nötrleştir­ mek için, sarfı gereken miligram cinsinden normal KOH miktarının o yağm asit endeksi veya nötrleş­ me sayısı denir. 18

BEKLEYİŞ Ne kadar mutluyduk Yürürken o ıssız kumsalda Hatırladın mı bilmem O küçük koyu El sallamıştın bana Ayrılırken Sessizce Yaşlı gözlerinle Ne zaman adını ansam Tekrar yaşarım O mutlu anları Biliyorum Şimdi uzaklardasın Ama bir gün Bir gün döneceksin bana H ayat vereceksin Şu yalnız dünyama. A. Varol SADAN

Bunun için, 10 gram zeytinyağı eşit miktarlarda (25-30 Cm3) al­ kol eter karışımında çözülür. 5-10 damla Fenolftalein ilâvesiyle bir normal KOH eriyiğinde titre edi­ lir. Suretten sarfedilen normal KOH santimetreküp miktarı o ya­ ğm asiditesini gösterir. Besin değeri yüksek olan zeytin yağmın içinde, kolestrin bulunmaz. Bilhassa 40 yaşından sonra damar sertliği olanlara tavsiye olunur. Bölgemiz bu yıl, bol ürünlü bir devreyi tamamlamaktadır. Binbir meşakkatle bakılan ve toplanan zeytinlerden elde edilen zeytinyağ larmın, yurdumuza ve müstahsile ÎLKKURŞUN Dergisi adına, ha­ yırlı ve uğurlu elmasım candan dilerim.


Ayvalıkla

Hayvancılık Derleyen: FÜSUN ÇELİK Bölgenin coğrafî durumunu in­ celersek, ilçelere oranla, arazi yüz ölçümü ve köy sayısı en az olan ilçe Ayvalık’tır. Tarıma ayrılan arazinin çoğu zeytinlik, geri kalan kısımları da tütün ve pamuk eki­ minde kullanılmaktadır. Yıllardan beri mer’alarm iyi değerlendirilememesi nedeniyle, Ay­ valık’ta hayvancılık istenen düze­ ye ulaştırılamamıştır. Fakat hal­ kın oldukça kültürlü oluşu, mede­ nî memleketlerde olduğu gibi, saf­ kan ve süt verici ileri bir hayvan­ cılığa dönüşmeyi kolaylaştırmış­ tır. Bölgemizde hayvancılık halkın gelirine büyük katkıda bulunmak­ tadır. Bir yılda et tüketimi 320991 Kg. olup, (13 bin küçük ve büyük baş hayvan) bunu para ile değer­ lendirdiğimizde, etin bir kilosu 16 TL. dan satılacak olursa, üretici­ nin eline 5 milyondan fazla bir pa­ ra geçtiği görülür. Büyük ve kü­ çükbaş hayvanlardan yılda orta­ lama olarak 2 milyon Kg. süt elde edilmektedir. Sütün de bir kilosu­

nun satış değerini 2.5 TL. olarak kabul edersek, süt hayvancılığın­ dan üreticinin eline yaklaşık ola­ rak 5 milyon TL. geçmektedir. Demek ki, yalnız et ve süt satışın­ dan, Ayvalık Bölgesinde, üretici­ nin eline 10 milyona yakın para geçmektedir. Bunun bir kısmının «dışarıdan» geldiğini de gözönünde bulundurursak; bu gelirin 7,5 milyondan aşağı düşmediği görü­ lür. Bunun dışında yapağı ve gübre satışlarından da üretici yarım mil­ yona yakın bir gelir sağlamakta­ dır. Sütün değerlendirilmesi, bir çok il ve ilçelere oranla çok iyi durumdadır. İlçemizde 10 mandra bulunup, yılda 500 bin Kg. a yakın peynir elde edilmektedir. Bunun bir kıs­ mı «Tam Yağlı Tulum», bir kısmı «Teneke» ve bir kısmı da «Kelle Peyniri» olarak yapılıp satılmak­ tadır. Bu mandıralar sağlık denetimi altında bulundurulmakta ve fennî sistemlerle çalışmaktadırlar. Elde edilen peynirler çok beğenilmekte ve turizm aylarında dışarıya bol miktarda satılmaktadır. Büyükbaş hayvan cinsleri ve sayısı: İlçenin kuzey bölgesine yerleş­ miş köylerle, Altmova ve Küçük19


köy’de hayvancılık daha çok geliş­ miştir. ilçe merkezinde modern hayvancılık yönünden, bazı yetiş­ tiriciler, başarılı çalışmalar yap­ maktadırlar. özellikle Safkan, Yanmkan, Beyaz-Siyah, Alaca (Hols tein) cinsi ineklerden yılda orta­ lama olarak 5 ton süt elde edil­ mektedir .Evvelce Montofon olan sıfır cinsi, yavaş yavaş Beyaz-Si­ yah Alaca cinse dönüşmektedir. Merkeze baölı köylerde sığır sa­ yısı 1200 baştır.

kın iyi cins a t yetiştirmesi sağlan­ maktadır. Kanatlı Hayvanlar: ileri bir tavukçuluk yoktur. Ki­ şisel olarak köylerde ve ilçede ta­ vuk beslenmektedir. Önümüzdeki yıllarda hayvan sayısmm artaca­ ğı, bu nedenle ilgili kuruluşlarca keşifleri ve çalışma programları hazırlandığı öğrenilmiştir.

Küçükbaş hayvan cinsleri ve sayısı: Altmova ve Küçükköy başta ol­ mak üzere, köylerde koyunculuk ileri bir yönde gelişmektedir. Yıl­ da 10-15 bin kuzu yetiştirilmekte ve 1500 ton koyun sütü elde edil­ mektedir. Başlıca koyun cinsleri: Kıvırcık, Dağlıç ve Yerli koyunlardır. Az sayıda Sakız koyunu vardır. Böl­ gemizde tüm koyun sayısı 25 bin kadardır. Köylerimizde ayrıca ke­ çi de yetiştirilmektedir. 6 bine ya­ kın kıl keçisi vardır ve senede 4 bine yakın oğlak yetiştirilmekte­ dir. Tek tırnaklı hayvanlar: Merkez ve köylerde 2 bine ya­ kın at ve katır bulunmaktadır. Tek tırnaklı hayvanlar; köylünün genellikle yük ve bine kişlerinde önem taşır. Bölgemizin Altmova bucağında her sene sürekli olarak açılan «Aşım» duraklarına, Saf­ kan ve Yanmkan Arap veya Nonius aygırlar getirilmekte ve hal­ 20

Beklenen Bahar Bir mevsim daha geçti Aıca tatlı anılarla,.. Şimdi düşen yapraklar Esen rüzgârlar Neler getirecek bize Bilmiyorum. Beklediğin bir kimse Oyuncakların Yoksa eğer; Sarar bütün kıs seni Bir keder. Yazdan öalan birkaç anı Oyalar belki seni Fakat üzülme Beklemekle geçeecek günler Yine gelecek güneşli bahar Sen de Bulacaksın aradığım O zaman Belki de. Ömür BOSTANCI Gönen


BÎZ-BÎZE Hazırlayanlar: Ali ERDEM Mustafa TURANTEKİN

TANJU ÎZBEK: Sınıfımızın en çalışkan öğrencilerindendir Tan­ ju. Yemek yemeği, ders çalışmaya tercih eder. Eczacı olmak isteyen Tanju’yu, «İZBEK» eczanesinde görmek, kendisinden çok bizleri mutlu kılacak. Başarılar. SÜREYYA BAŞOL: Çok ciddi görünüşlüdür. Hiç kimseye «sen» diye hitap ettiğini görmedik, duy­ madık. Görgü kurallarına özen gösterir. Sözlü sınavları ile başı hoş değildir. Fakat yazılı sınavlar daki başarısı, bu eksikliğini gide­ rir. Okulumuz ÎLKKURŞUN der­

gisinin başkamdir. Türkiye’nin yarınını da düşünen Başol, politi­ ka ile yakında nilgilidir. En büyük isteği, ileri bir maden şirketinin sahibi olmaktır. ALÎ ERDEN: Kahverengi göz­ lerini Mersin’de açan Ali, sınıfı­ mızın ağır başlı öğrencilerinden­ dir. Orhan Ceneebay’m hayranla­ rındandır .Müziğe karşı tutkunlu­ ğu nedeniyle derslerine gereken önemi verememekten yakınmakta­ dır. En büyük dileği, ders saatle­ rinin 15 dakika, teneffüs saatleri­ nin de 45 dakika olmasıdır. 21


NERİMAN ÎŞTER: Sınıfımızın en hareketli kız öğrencilerinden birisidir. Fakat her konuşmasında «yüzünün kızarmasına» bir anlam veremiyoruz. Galiba ço kheyecanlı. Konuşmayı çok sever. Bu ne­ denle bizlere, O varken, konuşma sırası bir türlü gelmez. Fransızcaya karşı tutkunluğu fazladır. Fransızca öğretmeni olma isteğin­ de. İsabetli bir karar. MUSTAFA BAYCAN: Mustafa, bizim için müzik, neş’e, güzellik ve hayat dolu bir arkadaşımızdır. Salı günleri okula gelmemeyi alış­ kanlık haline getirmiştir. En bü­ yük isteği «futbolcu» olmaktır. Hem de Gömeç Gençlik Sporda.. FERHAT ALÎMERT: Saçlarına oldukça düşkündür Ferhat. Ders­ lerden daha çok İngilizceye karşı tutkundur. Sınavlarda kollektif çalışmaya bayılır. Bu sene herhan gi bir okula kapağını atamazsa, «Patates ticareti» ile uğraşacak­ mış... ÜMİT İSKİT: Spora karşı tut­ kunluğu oldukça büyük Ümit’in. Ama ilgelenmiyor nedense. Okulu­ muzun, A.F.S. burslarını kazanan öğrencilerinden birisi olmanın mut luluğu içinde. Sınıfımızın tüm te­ beşirlerini de çantasında taşır, so­ rumlusudur. Baba mesleğine ilgi duyuyor. Haydi hayırlısı. AHMET GÖKYILMAZ: Okulun bitişiğinde açtığı «Okul Pazan» ile tümümüzü aç kalma tehlikesin­ den kurtarmıştır. Aldığı «Hey Mec muası» sınıfın ortak malıdır. Ders­ leri çok sevdiğini söylemesine rağ­ men, bugüne dek çalıştığını ve iyi bir not aldığını ne gördük, ne de duyduk. KÜRŞAT ÇAPANOĞLU: Sını­ 22

fımızda «nüfus cüzdanı» en yeni olan, Kürşat’tır. Eğer, «Ayyy... Off!.» gibi sesler duydunuzsa, mut laka Kürşat’mdır. Dersleri için «beşten şaşma, altıyı aşma» pren­ sibini uygular. Basketbola karşı çok ilgi duyar, uğraşır da. Herhal­ de boyunu biraz daha uzatmak is­ tiyor. MERAL ERÜNAL: Çok ince duyguludur Meral. Hepimizle iyi anlaşır. Dertlerimizin ortağı «Dert Anası»dır. Karıncayı incitmekten çekinir. Derslerinde oldukça başa­ rılıdır. MUSTAFA ERTEKÎN: Hiç bir şeyi kendine dert edinmez. Yazılı sınavlarda tüm öğrencilerin dikka ti, Mustafa’nın üzerinde toplanır. Çok çalışmasma rağmen, karnesin de zayıfı hiç eksik olmaz. Matema­ tik öğretmeni olmayı istiyor. Ta­ bii matematikten bu yıl geçebilir­ se.. BEKÎR ASLAN: Sınıfımızın en uzun boylu erkeklerindendir. 1954 yılında gözlerini Gömeç’te, Ebe Meliha hanımın ellerinde açmıştır. İleride öğretmen olmayı düşünü­ yor. Allah, onu nasıl bilir, nasıl isterse öyle yapsın. AYŞEN COŞKUN: Okul yaşa­ mı boyunca hiç devamsızlık yap­ mayan Ayşen, sınıfımızın sessiz ve ağır başlı kızlarından birisidir. Derslere çalışmadan gelmez. Buna rağmen, derslerde heyecanını gizleyemez. Bu nedenle bildiği konu­ ları bile unuttuğu olur. Çalışma­ dığı günlerde ise, zamanım «dua» etmekle geçirir. MEHMET AYGÜNER: Her yö­ nüyle ideal bir arkadaşımızdır. Efendiliği ile isim yapmıştır. Tüm öğretmenlerin takdirini kazanan


Mehmet derslerine çok düşkün olup, en iyi şekilde yapmaya çak­ şır. Ayşen’in gür sesi, Mehmet’in yanık sesiyle tam bir «armoni» teşkil eder. En büyük tutkusu spordur. Okulumuz Basketbol ta­ kımının en güvenilir oyuncuların­ dan olup, futbolda kale arkasını bekler. NASIP OĞUZLU: Sınıfımızın hem sessiz, hem de uysal öğrencilerindendir Nasip. Hiçbir kimsey­ le uğraştığım şimdiye dek görme­ dik. Derste olup olmadığım yalnız yamnda bulunan arkadaşları bilir. ŞERİF ŞEN: Her sabah okula gelince, ilk işi, arkadaşlarına «Gü­ naydın» demeden, Yeni Asır gaze­ tesinin spor sayfasını okumaktır. En arka sıralarda oturan arkada­ şımızın devamlı başını duvara dayasmdan olacak ki, hergün baş ağrısmdan yakınır. GÜHER KUNAL: Karakterinin en belirgin özelliği; sakin, anlayış­ lı ve güler yüzlü oluşudur. Dersle­ rine titizlikle çalışır. Sınıfımızın «cici» kızlarındandır. Oldukça sem patiktir. Arkadaşlarından her za­ man yakın bir ilgi bekler. YAŞAR DOĞAN: Okul yaşamı boyunca, birinci kanaat dönemi derslerine hiç çalışmaz, enerji top­ lar; ikinci dönemde bu enerjisini kullanmaya çalışır. En ilginç yön­ temidir bu Yaşar’ın. Spora düşkün dür. Futbol hastasıdır. FAZLI ÇOBAN: Zamanını en iyi şekilde değerlendirmek en bü­ yük düşüncesidir Fazlı’nın. Sınıfı­ mızın «Nazar Boncuğu»dur. Ken­ disine ne zaman yalnız rastlasak, Test kitapları ile uğraştığını görü­ rüz. Kimya problemlerini rahat­ lıkla çözebilen arkadaşımız, kimya mühendisi olma dileğinde.

FEHİM ÜSTÜNER: Şair ruhlu arkadaşımızın bugüne değin şiir­ lerinden bir tanesini olsun okuma mutluluğuna eremedik. Bu sene oldukça yorgun ve derslerden bık­ kın bir durumu var. Boş zamanı­ nı kitap okumakla, müzik dinle­ mekle geçirir. Türk Müziğine kar­ şı bir sevgisi vardır. Radyodaki tiyatro saatlerini hiç kaçırmaz. Güzellik uzmanı olacağmı söyleyan arkadaşımızın idealinin ger­ çekleşmesi en büyük dileğimizdir. CENGİZ AYKANAT: Arkadaş­ lık bağları çok kuvvetlidir Cengiz’de. Yazılılarda kollektif çalış­ ma tutkunluğuna sahiptir. Eskişehirspor’a âşıktır. Öğretmen ol­ mak istiyor. Beden eğitimi öğret­ menliği tabii.. ALİ ELKÂTİP: İsmini söylese­ niz bile kimse tanımaz ama, «KOCAOĞLAN» deseniz, değil okulu­ muz, Ayvalık’ta bile tanımayan çıkmaz. Büyük bir isim yapmıştır «Kocaoğlan» lâkabiyle. Sınıfımızın sempatik, antipatik, romantik ve realist gibi zıt özellikleri kişiliğin­ de birleştirir Kocacğlan. Giyiniş ve davranışları ile gerçek bir cen­ tilmenlik örneğini veren arkadaşı­ mız, ayni zamanda sınıfımızın tek güreşçisidir. Fakat bugüne değin kendisine bir rakip bulunamama­ sı Ali’yi oldukça üzmektedir. Ders lerde tahta sümek ve tebeşir temin etmek gibi görevleri de benimse­ yen Elkâtip, öğretmenlerin sempa­ tisini de kazanmıştır. FUAT ADAL: Kahverengi göz­ lü, kumral saçlı, nur yüzlü ve ay kaşlı arkadaşımızın kilosu biraz fazla olduğundan, spor dalları arasmda, sadece yürümeyi tercih etmektedir. Baba mesleği «banka­ cılığ a ilgi duyuyor. 23


HAŞAN KUNAY: İri ve uzun boyu ile dikkati çeken Haşan, gü­ lerken veya konuşurken yanakla­ rı kızarır. Paraya karşı büyük za­ afı vardır. Bu nedenle okul dergi­ sinin saymanlığını da üzerine al­ mış ve bu görevini başarı ile yü­ rütmektedir. Ticaret adamı olma­ yı düşünen Kunay, bir yandan da İngilizceye kendini vermiştir. Ba­ şarılı bir ticaret adamı olacağım

sanıyoruz. MUSTAFA TURANTEKÎN: Mavi gözlü arkadaşımızı; siyah pantolon, siyah ayakkabı ve gri çeke toldukça sıklaştırmaktadır. Efendi bir görüngşe sahiptir. Ar­ kadaşlarına nazik davranmaya ça­ lışır. Bu konuda bir aşama gös­ terdiğini rahatlıkla söyleyebili­ riz.

FOTO RDYA Sedat Çakır NİŞAN NİKAH DÜĞÜN SÜNNET YAŞ GÜNÜ BÜYÜTME VE AMATÖR İŞLERİ İÇİN EN SERİ ŞEKİLDE HİZMETİNİZDE Adres: Sümer Pasajı No. 19 - Ayvalık

24


YI LMAZ

GÜLTEKÎN

HEYKELTRAŞLIK SANATI ÎLE İLGİLİ TÜM BİLGİLER OKULLARDA MODELAJ VE SERAMİK İŞLERİ 116 Sayfa. Resimli İsteme Adresi:

F ia tr 10

YILMAZ GÜLTEKÎN Lise Resim öğretmeni AYVALIK

25


AYVALIK VE ÇEVRESİ İ Çİ N : YERLÎ VE YABANCI YAYINDA TEK KİTABEYİ

CEYLAN K

i

t

a

b

e

y

i


HİBEYİI 11ĞEİICUIĞL0 AY VAL I K

DOĞRUCIJOĞLU TİCARET

Hükümet Caddesi No. 78/A Tel: 1759 Ticaret Sicili: 1933 SÜPER STAR DİZEL MOTORLARI YETKİLİ SATICISI Gamak Elektrik Motorları - Elektro

Poplar

Yağ Pompaları - Şanzmanlı Deniz MotorlarıVe Kara Av Malzemesi.


Evinizin Bankası, Herkesin Bankası

TÜRKİYE EMLAK KREDİ BANKASI F latı 250 Kuruş


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.