İlk Kurşun Dergisi Sayı:10

Page 1

i Lk İ L nİ

_ AYVALIK LİSESİ EĞİTİM KüLTİİD

YILMAZ GüLTEKİN MUZAFFER GÜLTEKİN NUŞİN KAVUKÇUOGLU ECE ÇELİK EMİN İLKDOGAN A. FERDA SEKENDİZ 1. ÜN VER N ASR ATTINOG LU ERTAN ALTINORvS AHMET YORULMAZ ŞABAN METİN YAZLA ETHEM KUR MÜKERREM KAMİL SU FATMA KARAŞIN DERYA TUĞRUL BÜLENT AYAN ÜNAL ÇALLI TAYFUN BALABANER

YIL :

2

SAYI :

10

ŞUBAT :

19 7 1


Okulumuzdan Haberler

İLKKURŞUN Ayvalık Lisesi Aylık Eğitim, Kültür Sanat Dergisi

ECE ÇELİK

Sahibi: Okul Müdürü YILMAZ GüLTEKİN ★ Yazı İşleri Sorumlu Yönetmeni: MUZAFFER GÜLTEKİN ★ • Başkan HAŞAN ÖKTEN ★ Başkan Yardımcısı CANSELİ KAFADAR ★ Müdür MEHMET AKDÖL ★ Müdür Yardımcısı TAYFUN BALABANER ★ Sekreterler DERYA TUĞRUL ŞÜKRAN MERT Saymanlar FUNDA GENCEL ECE ÇELİK İnceleme Kumlu Serap Kandiya Tayfun Ergin Fatma Karaşin Şemıin Aktosun Gül Özgüle Kapak Kompozisyonu NECDET SÜMER

İLKKURŞUN 4Y1I : 2 Şubat 1974

* Lisemizde, öğrencilerin ve Okul Koruma Derneğinin sağladığı maddi olanaklar ile, ALMAN­ CA KONUŞMA KLÜBU açılmıştır. Almanca öğ­ retmeni Bülent Ayan'ın yönetiminde açılan klüp, çalışmalarını heıgün öğle aralarında ve Çarşamba günleri öğleden sonra sürdürmektedir. Bakanlığımızca gönderilen öğretici resimlerden de yararlanan klübün teyp ve plâklarla yaptığı ça­ lışmalar, öğrenciler üzerinde olumlu bir etki bırak­ mıştır. Yabancı dil öğretiminde ilk kez uygulanan bu yöntem, öğrencilerimizin çalışmalarında çok ya­ rarlı olmaktadır. * Okulumuz kütüphanesinin «Büyük salona.** almmasmdan sonra, kitap ve dergilerin yeni baştan düzenlenmesi kararlaştırılmıştır. Bu sorumluluğu üzerine alan edebiyat öğretmenimiz Ertan Altınörs, bu konudaki çalışmalarını sürdürmektedir. 300 kişiye yakın bir öğrencinin rahatlıkla oturabildiği kütüphanenin yıpranmış kitap ve dergileri de, cilt odasında, resim öğretmenimiz Necdet Sümer yöne­ ticiliğinde öğrençilerce ciltlenmektedir. Bazı seçmeli derslerin de yapıldığı kütüphane­ nin önümüzdeki günlerde öğrencilerin yararlanma­ sına açık tutulacağı sanılmaktadır. * Beden Eğitimi soyunma odasına «termosi­ f o n ve «duş* takılarak, öğrencilerin uzun zaman­ dan beri duydukları gereksinme giderilmiştir. Ay­ rıca okul bahçesine öğrencilerin bedeni güçlerini ar­ tıracak tırmanma, halat, gibi çeşitli spor gereçleri monte edilmiştir. * Eğitim Deneme radyosundan öğrencilere her gün verilmekte olan Sivil Savunma konfdansları, bundan böyle Çarşamba ve Cumartesi günleri saat 16 .00—18.00 arasında verilecektir.

AYVALIK LİSESİ AYLIK EĞİTİM. KÜLTÜR. SANAT DERGİSİ

* Gönderilen yazılar yayınlansın yayınlanmasın geri verilmez.# * Gelen yazılar inceleme kurulundan geçer. ♦ ♦ * Ayda bir kez yayınlanır, yıllık sekiz sayıdır. | Karınca Matbaası * Abone şartlan: Yıllık 20, dört aylık 10. sayısı 2.5 liradır* 4 Tel: 35S90 İzmir * Yazışma adresi: îlkkurşun Dergisi, Ayvalık Lisesi - AyvalıkJ

Sayı : 10


Eski çağların 7 sanat harikası

Z EU S H EY K ELİ — II —

(Sekizinci Sayıdan..) Binlerce yıl evvel Peleponez’de (Olemp) Olimpos dağında Tan­ rıların babası Zeus’un (Jüpiter) bir tapınağı bulunmakta idi. Ta­ pmağın bulunduğu tepeye giden kıvrımlı yol üzerinde büyük bir kafile sıralar halinde tempolu adımlarla ilerlemekte.. Vakit sa­ bah güneş henüz doğmak üzere idi. Kafilenin en başında Tören el­ biseleri giymiş Başkâhin ve onu takibeden Rahipler onların ar­ kasında da çaldıkları kutsa! nağ­ melerle törene iştirak edenlerin ayak uydurdukları fülütçüîer.. Baş kâhinin iki yanında kurban ate­ şini yakacak olan ateşçiler, elle­ rinde akkavak kütükleri taşımakta idiler. Güneşin ilk ışıkları tapı­ naktaki Kolosal Zeus heykelini pa­ rıltılara boğmakta.. Tapınağın içerisinde yanan özel yağ ve ot­ ların güzel kokuları her tarafa yayılırken fülüt sesleri ve İlâhi­ ler tapmağı doldurmaya başladı. Altın kabartma plâkalarla süslü yüksek bir kaide üzerindeki aba­ noz ağacından yapılmış tahtında oturan Tanrı Zeus, fildişinden vü­ cudunu saran altından mamul elbisesi, başındaki mücevherli taç ve alev gibi yanan yumruk bü­

YILMAZ GÜLTEKİN

yüklüğünde iki elmas göz i;e ge­ lenleri temaşa etmekte.. Bir ennde tuttuğu karta.n asası ve d.ğer elindeki zafer heykeli ile tanrıla­ rın ve insanların efendisi Zeus u gör emerin ürpermemesine ve say­ gı duymamasına imkân yoktu. Mitolojiye göre Yunanistan’da Olemp dağı Zeus’un başkanlığın­ da dünyayı bir nizam ve düzen içinde idare eden on iki tanrı ve tanrıçanın saraylarının bulundu­ ğu bir yerdi. Bu dağ mukaddes ve korkunç bir dağ olarak nitelendi­ riliyordu. Çoğu zamanlarını bir ziyafet sofrasında zevk ve eğlen­ ce ile geçiren tanrılar gece yıldız­ lar parlamağa başladığı zaman saraylarına çekilirlerdi. Derin bir sessizliğe bürünen Olenıp'te tek uyumıyan ocak ve ateş tanrıçası Vesta idi. O Dünyayı aydınlatan ışığı besleyen ateşi beklerdi. Tan­ rı iar ölümsüzlüklerini Ambroisie ve Nectar adlı yiyecek ve içeceğe borçlu idiler. Devamlı bir saadet içerisinde yaşıyan tanrılar dünya­ ya nadiren inerlerdi. İndi'k’eri za­ man da insan ve hayvan şeklinde kendilerini gösterirlerdi. Yunanlılar’da büyük tanrıların sayısı yirmi ikidir. Fakat Olemp 3


tanrıları, altı erkek, altı kadın ol­ mak üzere on iki tane idi. Erkek tanrılar Jüpiter veya Zeus, Apollon veya Phoebus, Ares veya Mars, Hephaestos veya Vulcain, Hermes veya Mercure, Poseidon veya Neptune. Kadın tanrılar da Hera veya Junon, Athena veya Minerva, Aphrodite veya Venüs, Hestia ve-

Okulumuzdan Haberler * Okulumuzda İki katlı olarak Te­ mel Eğitim İşliği yapılacaktır. Bu ko­ nuda gerekli çalışmalar yapılmaktadır. MiUi Eğitim Bakanlığınca yaptırılan Temel Eğitim işliğinin araç ve gereç­ leri, Bolu Sanat Enstitüsünde hasırlan­ maktadır. * Lisemiz, diğer okullarda da oldu­ ğu gibi, 18.2.1974 Pazartesi günü .1973 —1974 öğretim yılının ikinci kanaat dönemine başlamıştır. Birinci kanaat döneminin sonunda liseden 11, ortao­ kuldan 23 olmak üzere toplam 34 öğren­ ci TAKDİRNAME almıştır. Yine Lise­ den 13, Ortaokuldan da 24 öğrenci ol­ mak üzere toplam 37 öğrenci TEŞEK­ KÜR almıştır. Lise öğrencilerinden; NİHAL ÖZGEN birinci, FERİDUN COŞKUN ikinci, TAYFUN BALABANER üçüncü olmuştur. Ortaokullardan' ise; SİBEL GÜLTEKlN birinci. DÎLHAN DEDEKÖY ikin­ ci, NEVİN GÜVEN de üçüncü O lm u ş­ lardır. ikinci kanaat döneminde tüm öğ­ rencilere başarı dileklerimizle.. 4

ya Vesta, Artemis veya Diane, Demeter veya Ceres’dir. Bacchus veya Dionisos Olemp’e sonradan girmiş, Poseidon ile Zeus’ün kardeşi olan Hades veya Plüton yeraltı aleminin tanrısı olarak kalmıştır. İkinci derecede sayılan tanrılar da kırlarda, de­ nizlerde bulunanlarla, hizmetkâr tanrılardı. Bunların da ya anala­ rı tanrı, babaları insan veya baba­ ları tanrı »anaları insandır. Bir kısmı da alelâde insan olup, öldük­ ten sonra göğe çıktıkları zannedilirdi. Tanrı ve tanrıçalar Yunanlılar­ ın heykellerini yaptığı, kendileri­ ne tapmaklar inşa ettikleri aile ve çocukları olan çok güzel yaratık­ lar idi. (Devamı gelecek sayıda..)


B

O -

o

z .

I

L K E N T I

(Sayın Burhan Gü’tek'a'e..) Güneşin bir doğuşu vardır Bingöl Dağlarında Seyretmeğe değer Tüm doğa orada güler yüzlüdür Yanaklarından altın damlaları sarkar sanki Doğa beyaz bir gelinlik içinde mesut •Rüzgârı vardır meltemler kadar serin 'Kuşları vardır dimdik kayalar üstünde hür Ağaçları vardır boy boy ‘B ağları vardır saikan salkım Ve efsaneler yazılmış meşhur gölleri. Burası Bingöl Kenti Fakat senün. bildiğin kent değil. (Burada apartmanlar yok öyle gökleri delen Fabrika sesine hasret (kalmış kulaklar Sokaklarında ıssızlık Ovasında yemyeşil bir öntü Cıvıl cıvıl kuşlar, renk renk böcekler Ufacık kentte bir avuç dolusu insan Ve adını yaşatan. Güneşin bir batışı vardır Bingöl Dağlarında Görmeğe değer Altın bir top gibi yuvarlanır tepelerden Kuşların oyuncağı dersin sanki Dilin tutulur Gözlerin kamaşır, seyredemezsin Yıldız yerine ağaçları doğar erkenden Bir an da olsa düşünemezsin. Çünkü burası Bingöl Kenti Fakat senin bildiğin kent değil. Burada pınarlar konuşur sadece Yaylalar dinler türküsünü kavalların Çobanlar bilir cn güzel yaşamayı O çobanlar iki cömertçe açmış bağrını güneşe Yalın'—ayak dolaşır, ceketsiz dolaşır Alın terinden çıkar yaşamın payı Kazma saplarından, balta saplarından Ve sıcak bir tandır ekaneği Basık tavanlı toprak evlerde. Gülen bir sabah Ağlayan bir akşam.. Burası Bingöl Kenti Fakat senin bildiğin kent değil. Burası bir başka kent Burada bir başka yaşam. MUZAFFER GÜLTEKlN 5


Her şey senin değil mi ki zaten sen ey gençJLk.»

Karabaskının ♦ Bu adam, Atatürk'ün «Başka hangi şair böyle güzel ve ınkilâpçı şiirler yaz­ Özgürlük İ mıştır.» dediği Tevfik Fikret’tir. Aydınlıktan baykuş gibi kaçan in­ »• • ^ umutsuzluğu bir yorgan gibi G uneşı ♦ sanlara, üzerine çekenlere, çağdaş uygarlığa gi­ ♦

E M İN ÎLK D O Ğ A N 'î

den yolu gösteriyor, umut gücü yordu.

veri­

♦ Karabaskı (İstibdat) yönetimi, curnalciliğiu moda haline geldiği, aydın­ ların dama taşı örneği sürüldüğü, don­ durulmuş bir anayasa üzerinde tüm özgürlüklerin zincire vurulduğu II. Abdüihamit döneminin kara adıdır Fransız ihtilâlinin getirdiği yeni dü­ şüncelerle beslenen bağımlı toplulukla­ rın özerk veya bağımsız olma istekleri eyleme dönüşünce Büyük Osmanlı İm­ paratorluğu da sarsılmaya yüz tut­ muştu. Hristiyanlık yerine Eulgarlık, Rumluk; Müslümanlık yerine Arap ve­ ya Türk olma bi inci ve yüzyıHor süren «gevşetici doğu zihniyeti* barajının ilk çatlakları.. Bu barajın suyu, batıya dö­ nük yürekli aydınlarla daha da güçle­ nir. Bir yanda yüzyıLları tek elden yö­ netmenin esrikliği, karşı yanda Jön Türkler.. Son Padişah'arın karayazgılannı de­ ğiştiremeyen birşeyler olmakta, dünya değişmededir... Meşrutiyete bayrak gibi sarılan ay­ dınların yenileşme çabalan, Perl adım­ lara ayak uyduramayan geri adımlılar. 31 Mart Kara Olayı... Ancak bu kara baskı döneminde ko­ kusunu yitirmeyen bir gül açar: «Yarın senin, senin bu yenilenme, bu

dovrim

e

«Göz yununa güneşten ne kadar nuru kararsa Sönmez ebedi, her gecenin günoiiizü vardır.» Kadının, uygar dünyadaki değer ve yerini belirterek doğu kadınlığmın ezil­ mesinden duyduğu acıyı toplumsal so­ runların başında görüyor, şiddetle pro­ testo ediyordu. «Elbet sefil olursa katılın, alçalır beşer.» Yoksul çocukların acısını yüreğinde duyuyor, oğlu Halûk’un bayram giy­ silerini öfkeyle karşılayacak duruma geliyor. «Çıkar o süsleri afftık, sevindiğin yeti­ şir.» İnsana duyduğu saygı, insanlık bi­ linci onu tüm dünyaya kardeş eder. Yu­ nus gibi düşünür, insan gibi söyler. Tüm insanları bağrına basası gelir. «Toprak vatanındır, insan soyu milBetim 1 insaji: İnsan olur ancak, bunu anlarsa marj­ dım.» Mustafa Kemal’in Türk Genç'iğine güvenip, umudu, Fikret’le ağız birliği etmiş gibidir. «Ümidimiz bu: öbürsek de biz yaşar mutlak Vatan sizinle şu zlndain karanlığından uzak.»


Geçmiş ve gelecek konusunda dili yanan Fikret, geçmişi bir baba, bir fik­ ri sorulacak ulu kişi olarak görüyor. Hâl, yani yaşanılan zaman ise. daima sinir'.l ve bunalım içindedir, geleceğe gebe olduğu için. Onun elinden sabır ve dikkatle tutarak yeniliklerin orta-

DOĞUYOR

Goleceğe yönelme^.. Gelecek çıkuıca

ortaya

geçmiş silin­ mek.» Tevfik Fikret, tüm şiirleriyle yaşa­ dığı döneme silinmeyen damgasını vur­ muş, bir karabaskı döneminde özgür-

Mavi gök Mavi denâz öpüşüyor ufukta Doğuyor bir gün daha Bilinmeyen sonsuzda. Yeni ışıklarıyla. Şafak yino söküyor Şebnemler Yapraklarda Bir yanıp, bir sönüyor. Bülbül gülün dalında! Şakıyor sevinçli Tüm insanlar Tüm doğa Doğmakta olan gün’e Bakıyoı} Ümitli. ALİ FERDA SEKENDİZ

sına bırakmalı. Artık geçmiş doğal ola­ rak silinecektir. Zira iki kavram aynı anda yaşanılmaz, geçmişten ancak ders almabi lirdi. ; «Geçmiş, o bir öğretmen, o bir ulu, o bir baba Bu günün tutup sinirli elinden eğir ve i sabır dolu

lük kokusunu alabildiğ.no yaymıştır. Kendisinin do duyduğu erdem'erini ya­ ni kısaca kendini şöyle tanıtır bilme­ yenlere: «Ne bir bağış isterim Ne kol kainat dilenirim kimseden Kendim uçarım kendi göğümde Tutsa&lıktan daha zordur eğÖraek bana Her yönlümle özgür bir şairim ben..» 7


2i,

YıldöniimiMe

Ali Çelinkıyı

«Ali Çetinkaya, Afyon’u ziyaret eden Atatürk’e şehrin imân hakkında bilgi veriyor. Atatürk’ün sağındaki Celâl Bayandır.» İrfan Ünver NASRATTINOĞLl)

Ulusal Kurtuluş Savaşı Kah­ ramanlarından Ali ÇETİNKAYA’ yı 25 yıl önce 21 Şubat 1919 tari­ hinde kaybettik. Bugüne değin O’nun için lâyık olduğu anma tö­ renleri düzenliyemedi isek, bu ulus olarak bir kısım tarihi de­ ğerlere karşı vefasız olduğumuzun belirgin bir örneğidir... Ali ÇETİNKAYA’yı 25 yıl ön­ ce kaybettiğimiz zaman, devrin büyük gazeteleri günlerce onun için yayın yapmıştı. Ama, vapılan yayınların tümü olumlu yönde idi ve İstiklâl Mahkemelerinin ünlü Başkam övülüyordu... Örneğin 24 Şubat 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesindeki köşesin­ de Kadircan Kafh şunları yazıyor­ du: * «...Yunanlılar Ayvaljk’ı da iş­ gal için geldikleri zaman Ali Çetinkaya’nın emrindeki Mehmetçik­ ler onları silâhla karşıladılar ve püskürttüler. Evvelki gün ebedi­ yete göçen bu kahraman Türk, müdafaa için bir üst makamdan değil kendi vicdanından emir al­ 8

mıştı; işte bu nokta onun yük­ sek karakterini belirtiyor. ...Ali Çetinkaya gayet dürüst, çalışkan, milletin malını ve para­ sını büyük bir titizlikle koruyan bir şahsiyettir. Demiryolları veya hükümete ait inşaat sırasında en küçük teferruata kadar pek dik­ katli incelemelerde bulunur; yol­ suzluk olmamasına itina ederdi. Onun çok zaman, hareket halin­ deki trenleri, en kenar istasyon­ ları ve atölyeleri bizzat teftiş et­ tiği, hatta biletleri kontrol ettiği görülmüştür. Böylece yolsuzlukla­ rı meydana çıkarıyor, mes’ulleri derhal ve şiddetle cezalandırıyor­ du. Bu işlerin iyi yürümesini, me­ murların dikkatli ve şerefli bir şe­ kilde çalışmalarını temin ediyor­ du. Ali Çetinkaya makamına gün­ de üç—beş saat için uğrayan, ma­ sa başında kâğıt imzalamaktan başka bir şey yapmayan Osmanlı tipinde bir devlet adamı değildi. Bütün memurlar onun kendilerin­ den çok evvel iş başına geldiğini,


geç vakitlere, hatta gece yarıları­ na kadar çalıştığını görürlerdi...» Aynı tarihli Yeni Sabah Gaze­ tesinin bir başka sütununda da Ali ÇETİNKAYA’nın ölümünden söz ediliyor ve cenaze töreninde, merhumun yakın arkadaşı olan Yusuf Fahri ATAER’in okuduğu uzun şiirin iki kıt’ası veriliyor: Savaş alanında yekpare ateşten bir cesarettin, Değil bir ferd, celâdetle bölük, hatta alaydın sen. Ege baştanbaşa, Afyon sana her bucağından, Büyük minnet duyar mutlak, mu­ hakkak bir babaydın sen.

man evlâdı iri çapta oır inkılâp bütün vasıfları, bütün kabiliyet ve kudretleriyle Türk gencine va­ tanperverlik misali olacak şahsi­ yetti. Tarihteki izleri de böyle ka­ lacaktır.» «Ulus Gazetesinin aynı tarihli nüshasında Çoruh Milletvekili Ali Rıza EREM ise şunları yazıyordu: «Çetinkaya’yı kaybettik. O’nun ölüm haberini, alınca içimde derin bir sızı duydum. Kendisinin Ba­ yındırlık Bakanı bulunduğu sıra­ da D.D.Y. Umum Müdürü olarak ve çok çetin şartlar altında dört yıl çalışmıştım... O hizmet müd­ detinin bende bıraktığı tatlı ve acı hatıraları zihnimden geçirdim. 0Mübarek nâşm takdis için geldi nun bu kubbede bıraktığı sadaya bütün dostlar, kulağımı verdim... Onun vatan­ Niçin öldün deyup ağlar; daha severliği, dürüstlüğü ve vatana çok yıl kalaydın sen. yaptığı hizmetler karşısında hür­ Senin namın, seııin şanın büyük­ metle bir kere daha eğildim. tür kalbi ümmette, Çetinkaya’nın gerçekten kaya Vatan askı ile yekpare çetin bir gibi bir karakteri vardı. Ateşli taş, kayaydın sen. milliyetçi, koyu vatanseverdi. Ma­ Feridun Osman MENTEŞEOG- iyeti olarak kendisine bir işi an­ LU, 23 Şubat 1949 tarihli Ulus latmamız zorca olurdu... Eşref Gazetesinde duyguiarmı şöyle dile saatini kollamak zorunda kalırdı­ getiriyordu: nız... İşinizi kolay kolay beğen­ «İstiklâl Harbi Tarihinde Af­ dirip kabul ettiremezdiniz. Fakat yon Kalesi kadar heybetli bir mâ­ bir kere o işin faydasına ve iyili­ nâ ile duran Ali Çetinkaya bir dağ ğine kandırabildiniz mi, onu siz­ çöker gibi kalplerimizi sarsarak den daha ziyade benimser ve ta­ hakkuk ettirinceye kadar kovalar ebediyete göçtü. Dün sabah acı haberi gazetede ve başarırdı. Gerçekten demirelli okurken zihnim otuz sene evve­ idi... Fakat kadife eldiveni pek az linden başlıyarak maziye daldı. kullanan bir demirel...» Çetinkaya, şüphe yokki, tarihi­ Merhum Ali Çetinkaya için ya­ mizde Ayvalık’ı işgale gelen düş­ zılanlar büyük bir betiği doldura­ mana, Türkün cevabını mermi şek­ cak kadar çoktur. Yazılanların tü­ linde gönderen Alay Kumandanı mü aşağı—yukarı, yukarıda yaz­ Ali Bey’den ibaret değildir. Hadise dıklarımız gibi içten övgülerdir. yenilmiş, başsızlıktan, yoksulluk­ Dileğimiz zaman zaman bunları ve tan, yılmış milletin ruhunda «Si­ Ali Çetinkaya ile ilgili anıları su­ lâhla savunma» fikrini kırbaçlıyan nabilmek olanağım bulmaktır. Ölümünün 25. yıldönümünde ilk örnektir... ...Çetinkaya’mn memlekete, Büyük Türk Ali Çetinkaya’yı bir millete hizmetleri çoktur ve hepsi kez daha rahmet ve minnetle ana­ de büyüktür. Afyon’un bu kahra­ rız... 9


Ö LÜ M SÜ Z İNÖNÜ ERTAN ALTIN ÖRS

Her çocuk, bütün gençler gele­ cekte büyük bir adam oımak is­ terler; bunun için okurlar, çalı­ şırlar, çabalarlar. Anne ve baba­ lar, Öğretmenler onlara bu yolda yardımcı oımağa çalışırlar. Bu çocukların ve gençlerin içinde ge­ lecekte gerçekten oüyük adam olaniar çıkar. Kimi bilgin, gibi bü­ yük bir komutan, kimi ünıu bir sa­ natçı, kimi de büyük bir devlet adamı olur. Hepsi muşumuza, dev­ letimize hizmet kaygusu içinde­ dirler. Daha çok hizmet edebilmek için daha da yükselmek, hatta bir Başbakan, bir Cumhurbaşkanı ol­ mak isterler. Fakat pek az kişi bu yüksek mevkilere erişmenin mutluuuğunu tadabilir. Türk Ulusunun yetiştirdiği en büyük adamlardan biri olan ismet İnönü: «Başkaları için istikbal olan herşey benim mazimdir.» de­ miştir. Çünkü Türk Uıusuna yap­ tığı hizmetlerle gerçekten en yük­ sek mevkilere geçmeyi hak etmiş ve her zaman ulusumuz, devleti­ miz için fedakârca çalışmışlar. Bir insanın hayâl edebileceği bütün başarıları, mutlulukları uzun öm­ rü boyunca tadmış yaşamıştır. Her kes için bir ümit, bir hayal, bir idea'i olan herşey, gerçekten O’nun mazisi idi. Türk Ulusu bir yüzyıla yakın uzun bir süre ismet Paşa ile ol­ maya; her zaman, her yerde onu görmeğe, dinlemeğe; onun yük­ 10

sek politik dehasından, hizmet­ lerinden yararlanmaya alışmış­ tır. O canlı bir anıt gibi idi. Bir gün ölüp aramızdan ayrılacağı ak­ lımıza bide gelmiyordu, ism et Pa­ şa anıtı her zaman canlı, lıer za­ man aramızda, her zaman ulusu­ nun zor günlerinde ona yol gös­ terecek biçimde düşünülüyor, ka­ bul ediliyordu. Ne yazık ki o kötü, o beklenme­ yen an geldi çattı. O yaşayan bü­ yük insan, şimdi artık hayatta de­ ğil kalplerimizde yükseıen bir anıt oldu. Ulusça büyük bir kahrama­ nımızı, ünlü bir dev.et adamımızı yitirmenin derin, onulmaz acısı içindeyiz. Yediden yetmişe kosko­ ca bir millet, her kes onu anıyor, onu konuşuyor. Kalemler onun için yazıyor. Yalnız yaslı ulusumuz değil, bütün dünya böyle uygar, devrimci, ilerici bir büyük adamı yitirmenin acısını evrene duyuru­ yordu. İnönü genç yaşlardan beri bü­ yük sorumluluklar yüklenen ve uzun ömrü boyunca uygarlık kav­ gasında daima ön saflarında bulunmuş bir eylem adamı idi. Os­ manlI imparatorluğunun çöküntü döneminde parlak zekâsı, çalışkan­ lığı ileri görüşlülüğü ile dikkati çekmiş; bu arada büyük Atatürk’­ ümüzün takdirini, yakınlığını, hay­ ranlığını kazanmıştı. İnönü yüksek yetenek ve zekâ­ sıyla olağanüstü bir Kurmay su-


bayı idi. Kurtuluş savaşımızda Atatürk’ün en güvendiği yardım­ cılarının içtenlikle başında bulu­ nuyordu. İnönü savaşlarında ka­ zandığı başarılar kurtuluş sava­ şımızın gedeceğine yön vermiş; Atatürk, kendisini Türk’ün kötü alınyazısını değiştiren büyük bir kumandan olarak kutlamıştı. İnö­ nü, o büyük ulusal savaşın en önemli cephesinin yani garp cep­ hesinin komutam olarak, ulusu­ muza büyük zaferler kazandırmış büyük bir komutandır. ismet Paşa’mn dehası, başarıla­ rı yalnızca askeri alanda mı idi? Kurtuluş savaşı bitmiş, kazanıl­ mış; sıra Türk ulusunun hakları­ nın emperyalist güçlü devletler­ den alınmasına gelmişti. Lozan’­ da, daha savaşın etkileri soğuma­ dan ismet İnönü, batının en büyük en becerikli diplomatları tle ant­ laşma masasına tecrübesiz bir diplomat olarak oturmuştu. Her­ kes bu tecrübesiz genç subaym, Türk Ulusunun haklarım bu kurt

TAYFUN ERGİN

diplomatların oyunlanndan kur­ tarabileceğini pek ummuyordu. Zeki, azimli, kararlı, dürüst içten bir İsmet İnönü, bütün bu diplo­ matik oyunları yenmeyi, ulusal haklarımızı kurtarmayı ve büyük bir diplomat, politikacı olduğunu göstermeyi başardı. Daha sonra, Atatürk’ün Baş­ bakanı oldu. Onunla birlikte dev­ rimci, ilerici bir çizgide yürüdü. Ulusumuzun uygarlık alanında yükselmesi, gelişmesi için bir devlet adamı olarak içten büyük bir çaba gösterdi’ Hükümetini yö­ netmesi, devletin yeniden kurul­ masında ve iktisadi kalkınma ça­ balarında büyük kararların uygu­ layıcısı olması, onun devlet adamı karakterinin üstünlüğünü bize o zamandan belirtir. Atatürk’ün ölü­ münden sonra Cumhurbaşkanı ol­ du. Cumhurbaşkanı olduğu yıllar dünyanın en talihsiz günleri idi. İkinci dünya savaşı, her yeri ate­ şe veriyor, milyonlarca insan ölü­ yor, açlık, sefalet yeryüzünü kap­ lıyordu. Düşüncesiz, muhteris bir çok çılgın devlet adamı ulusunu bu cehenneme atarken, büyük insan İnönü, genç yüksek palitikacı ve devlet adamlığı ile ülkesini bütün tehlikelerden koruyordu. Türk Ulusu bu yıkıcı, yok edici savaştan onun sayesinde hiç bir zarar gör­ meden çıktı. Bu nedenle ona ulus­ ça minnettarlığımız sonsuzdur. ikinci Dünya savaşından sonra Cumhuriyetimizin kuruluşundan beri aydınlanan, gelişen, uygar­ lık yolunda ilerleyen Türk Ulu­ sunun artık en uygar bir yönetim biçimi olan demokratik sistemle kendi kendini yönetebileceğine ina­ nan ismet İnönü, çok partili reji(Devam ı: 18. sahifede) 11


I

Bu 'komprime haldeki ödev—öneriyi yadırgayan olacak mıdır? bilmiyorum.

0

10 I

ı t

0

1 0

0 0

ı#

Ayvalrk’ı sevmek, hiç değilse bu dergiden yararlanarak O’nu daha iyi araştırıp, daha da tanıt­ mak!

Ö N E R

Açıklamakta fayda vardır: İn­ san önce doğup büyüdüğü, ni­ metlerinden mide ve kafasını dol­ durduğu yerin hakkını, ödemek zorundadır! Özellikle örnek bir dergiye sahip lisemiz içerisinde bu görüşün oluşturularak, Ayvalık üstüne çeşitli —ekonomik, kültü­ rel gibi— alanlarda, yapıt çalış­ maları yapılmalıdır.

İ

Bu alanda çalışmayı düşüne­ bilecek olanları işteşlendirmek için söyliyeyim :

AHMET YORULMAZ

50 yıl önce uyruğumuz ve de hemşehrilerimiz olan Yunan ede­ Hemen hepimizin yapmakla yü­ biyatçıları, Ayvalık için bir çok kümlü olduğu ödevler vardır. Bir yapıt vermişlerdir. «Eolya Top­ kaçını sıralayabiliriz: Anaya—ba­ rağı», «Yurdum Ayvalık», «Anı­ haya, öğretmene saygı göster­ lar» adlarım taşıyan bu yapıtlar mek, derslere çalışmak, yurt sa­ dizisinin ilki olan «Eolya Topra­ vunması için askerlik yapmak... ğı», Yunancadan 10 dile çevrilmiş­ tir. vb. Benim üçünü sıraladığım bu ödevler listesini daha da uzatmak mümkün; ama inanıyorum ki en kutsal olanları ıbunlar.

Yurtseverlik duygusunu kör taassuptan uzak tu’arak Ayva­ lık’a ve Ayvalık’tan çıkmış, ye­ tişmiş değerlere sahip çıkalım.

Okul dergisinin bu sayfasının izin verdiği ölçüde, bu ödevler zin­ cirine yeni bir halka eklemek ve bir öneride bulunmak istiyorum:

örneğin: îki ayrı dalda bu şe­ hirden iki insan yetişmiştir. Biri Nuri özer, diğeri İlhan Usmanbaş... Binincisi Ayvalık sırtların-

12


daki çamları yetiştirmiş, İkincisi ödüller almıştır. yaptığı müzik besteleriyle ülke­ Söyler misiniz bana, kaçınız bu mizi Avrupa’da temsil etmiş, iki dnsanı biliyor?

ÖKSÜZ «Kuru dallardı tuttuğumuz Kuru dallar arasında» YALNIZLIK BÎR ÇİZGÎ ALNIMDA BACALARIMDAN BURAM BURAM HASRET TÜTER SALINCAKLARDA ELEMİM, ACILARIM SALLANIR YALNIZLIĞIM HlP BİTİP TÜKENMEZ HEP BEN’İM DOĞRANAN MEYDANLARDA BIÇAKLAR BENİ BÖLER DİLİM DİLİM DENİZLER BENÎ BOĞMAK İSTER HEP HIÇKIRIKLARIMI DONDURAMAZLAR KEDER MECLİSLERİNDE BEN’tM GÖZYAŞI YOKSULLARIN DERDİ BENİ YER BİTİRİR KALDIRIMLARDA BEN ÇİĞNENİRİM TOPRAK YERİNE DOST BİR YÜZ ARARIM İHANET ÇETELERİNDE «YALNIZLIĞIM DEV DEV BÜYÜR» YALNIZLIK TÜRKÜSÜ SÖYLERİM SOKAKLARDA PİKAPLARDA BEN DÖNERİM PLÂK YERİNE AĞLAYA AĞLAYA ÜMİT SATARIM DÜKKÂNLARIMDA,.. BİLİYORUM... BİTECEK BİR GÜN HER ŞEY YALNIZ BULMAYACAK BENİ RIHTIMI DÖVÜP DURAN DALGALAR MARTILAR YALNIZLIĞIMA GÜLMEYECEKLER BİLİYORUM İNSANLAR BENİ HİÇ BİLMEYECEKLER... ŞABAN METİN YAZLA 13


ona dereceli okullarda modera matematik ETHEM KUB

ilk kez Ankara Fon Lisesi’nde uy­ gulanan yeni matematik öğretimi; 1967 —1970 yılları arasında 9 pilot lisede mevcut ders saatleri içersinde denen­ miştir. 1971 yılından itibaren de 100 Lise ve 89 ilk öğretmen okulunda yeni matematik programları uygulanmaya başlanmıştır. Ayvalık Lisesinde ise 1971 yılından itibaren uygulanmaya başlanmış ve başarılı sonuç'.ar alınmış­ tır. 1973—1974 öğretim yılından itiba­ ren de Türkiye’nin tüm orta dereceli okullarında uygulanmaya geçilmiştir. Bu sayıdan başlamak üzere, Ilkkurşun Dergisi okurlarına, Yeni Modern Matematik’in önemini ve yararlarını örneklerle açıklamaya çalışacağım. Matematik programı neden değişti? Türkiye’de 1973—1974 öğretim yılında niçin her orta dereceli okulda Modern Matematik öğretimi uygulandı? Bu matematik öğrencilere neler veriyor? Bu konuları tartışacağız bu sayımızda. Orta dereceli okullarda uzun zaman­ dan beri uygulamakta olduğumuz ve öğrenci.iğimizde öğrendiğimiz, ezber­ lediğimiz Klâsik Matematik programı, en az yüz senedir uygulanan ve hiç bir değişiklik göstermeyen bir programdır, öğretmen, her sene aynı programı uy­ gulaya uygulaya kalıplaşmış ve öğren­ ciye yüz senenin matematik progra­ mını öğretmeye devam etmiştir. 20. yüz yıl İnşam Ay’a çıkarken, kendisine yeni yaşam dünyaları ararken, bugünün eko­ nomik ve teknik koşullarıyla değişir­ ken, herşeydo olduğu gibi metematlk öğretiminde de kendini yenilemiştir, ye­ 14

nilemektedir. «Temel Fen Bilimleri ve bunlara da­ yalı olarak gelişen modern teknoloji, dünyanın çehresini değiştirmekte; ger­ çekleştirdiği sanayileşme teknikleri ve yepyeni üretim, ulaşan, haberleşme, metod ve araçlarıyle milletlerin zenginli­ ğini, güçlerini hızla artırmaktadırlar. Gelişme insanın, sadece maddi ha­ yat şartlarını değiştirmekle kalmamak­ ta, asıl onun kültürel ve fikri hayatını da etkilemekte ve öğrencilerin bu de­ ğişmelere intibak edebilecek ve katkı­ da bulunabilecek tarzda yetiştirilmele­ ri gerektirmektedir.» Bugün artık her kişi geleceğin sa­ dece bilime dayandığını, bilimia de ma­ tematikle gelişebileceğine inanmakta­ dır. Bu nedenle matematik sistem ge­ liştirilmiş, program esnek ve «yenisi bulunursa eskisi uygulanılmaz» prensi­ bine dönüştürülmüştür. Programını iş­ lediğimiz matematikte çeşitli yeni sis­ temler ortaya konulmaktadır ve bu ne­ denle de «Klâsik Matematik» adı, «Ye­ ni Matematik» veya «Modem Mate­ matik» olarak değişmiştir. Modern Ma­ tematik programlarında yine Klâsik Matematiğin yapıcı konulan vardır. Bunun yanında yeni sistemler de kon­ muştur. Yeni Matematik programının öğrencilere kazandırdıklarını şöyle sı­ ralayabiliriz: 1 — öğrenciler Klâsik Matematikte problem ve konulan ezberlemekteydi­ ler. Yeni Matematikte ise kazanacakla­ rı bilgileri kendilerine buldurma, on!ann yaratıcı güçlerini geliştirme olana


ğı sağlanmaktadır. Bunu basit bir ör­ nekle açıklayalım: 7

14

----- + ----- s= ? İşleminin çözümü. 16 18 Bu problemi Klâsik matematik.® çö­ zümlemek için, paydalarım eşitlemek gerekir. Bunun için de «En küçük or­ tak katlarım* bulmaktır, 16 ve lS’in ortak katları —Klâsik Matematikte— şöyle bulunur: Kaide: «Sayılar asal çarpan'ara ay­ rılır. Asal çarpanlarda ortak olanı sa­ yıların en büyük üslüsü alınır, ortak olmayan da ortakmış gibi alınarak çar­ pılır.» Şimdi de bu kaideyi uygulaya­ lım: 16 : 2’ 18 : 2

8 :2

9 :8

4 ; 2|

8 :8

3 :2

1 ; <

Yukarıdaki işlemden de anlaşılacağı gibi, .16 ve İS sayılarının En Küçük Or­ tak K ati (Yani işlemde birleştikleri sa­ yı) 144’dür. Şimdi de 16 ve 18’de ortak olan (n) kümesini yazalım. 16 n 18 = (144 ..........) Burada en küçük Ortak Kat 144’dür.

Klâsik Matematikte öğrenci 16 ve 18’ in E.K.O.K.’ım bulurken kaideyi ezber­ liyordu. Oysa kaideyi ezberleyemeyen öğrencinin E-K.O.K.'ı bulması mümkün değildir. Böyleco öğrenci bir bayağı ke­ sir işlemini çözümleyemez. Modern Ma­ tematikte böyle bir ezbercilik söz ko­ nusu değildir. Klâsik Matematikteki bir çok konu yapıcı olarak kendini yenile­ miştir. Bu konuda daha birçok örnek­ leme yapılabilir.

1 : ^

10 = 2* 18 = 2 x 8* E .K .O -K . =

2 * X 3- =

2 2 2 2 . x 8 .3 .

= 16x9 = 144 En Küçük Ortak Kat-

Aynı işlemin Modern Matematik yön­ temine göre çözümü ise: 16 ve 18’in katları kümesini oluştu­ ralım. Bunun için her iki sayıyı (1, 2, 3, 4, 5,.........) ile ayrı ayrı çarpalım. Çarpım sonucu elde edeceğimiz sayılar şunlardır: 16 = (16, 82, 48, 64, 80, 96, 112, 128, 144, 160,...,,....) 18 = (18, 36, 72, 90, 108, 1,26, 144,

i I

’ 162,,,,......)

2 — Klâsik Matematik konuları ara­ sında orta birinci sınıftan lise son sınıfa, hatta üniversiteye kadar, ba­ ğıntı çok azdır, örneğin lise birinci sı­ nıftaki geometri İle, lise ikinci ve üçün­ cü sınıflardaki geometri programları arasında bir kopukluk vardır. Oysa Modern Matematikte, bu program'.ar arasında esnek bir geçiş kurulmuştur, örneğin: Ortaokullarda Modern Mate­ matikte öğretilen bazı konuların., lise­ lerde okutulan Klâsik Matematik ko­ nularım da içine almaktadır. Fonksi­ yon kavramlarını buna örnek verebili­ riz. 3 — Modem Matematik programın­ daki konular şeki'.lerle (Küme öğreti­ mi) öğrenciyi daha yapıcı olarak ha­ zırlamaktadır. Bu yargımızı bir örnek­ le açıklayalım: 15


Bir okulda yazın açılan yaz kursla­ rına; 3’lincü sınıflardan birtakım öğ­ renci katılıyor. Bu öğrencilerin 21’i Ma­ tematik kursuna, 17’sl Fizik kursuna, 10’u İngilizce kursuna giriyor. Ayrı­ ca 12’si hem matematik, hem de Fizik 6’sı hem matematik, hem de İngilizce; ö’i hem fizik, hem de İngilizce; 2*sl de tüm .kursları izliyor. Acaba kursları kaç öğrenci izlemektedir? Bu işlem, Modem Matematikte (Wen Şeması) kümelerle çözülür:

mız aynı işlemi cebir veya dört işlem yöntemiyle çözümlemeye çalışsınlar... 4 — Modern Matematik, İşlemleri daha çabuk ve pratik çözme alışkanlı­ ğı da kazandırmaktadır öğrenciye. Bu yargımızı da şöyle bir İşlemle kamtlandırablllriz: 7 kişilik bir ailenin 3’ü erkek ve 4’Ü de kadındır; erkekler arka sırada, ka­ dınlar ön sırada olmak üzere; erkekler arkada kendi aralarında, kadınlar İ3e önde kendi aralarında değişseler fo­ toğrafçı kaç poz resim çekebilir? Modern Matematikte bu işlemi (Permütasyoh) yolu ile çözümleyebiliriz: P (S,S) = n (n—1) (n—2) — 82.1

= 6 P (4,4) = n (n—1) (n—2 (n—S)

= 422.L* = 24 = 24 x 6 = 144 Poz Fotoğraf.

Yukarıdaki çizime dikkatlice Takılırsa, çizim İstenilen olanakların tümünü sağ­ lamaktadır. Matematik kümesi ı 21 Kişidir Fizik Kümesi : 1,7 Kişidir. İngilizce Kümesi : 10 Kişidir.

(10+5+4+2) (10+2+3+2) C4+2+3+1) Matematik—Fizik Kesişim Kümesi : Matematik—tngi. Kesişim Kümesi : İngilizce—Fizik Kesişim Kümesi : 12Mir. (10+2)

6’dır« ( 4+2) ' 5'dir< ( 8 + 2)

2 kişi de her durumda vardır, ve tüm kursları izlemektedir. Bir de okurları­

16

Yukarıdaki çözümde de görüldüğü gibi, 144 poz fotoğraf çekmek müm­ kündür. Çözüm yolu basit, kısa vo ko­ laydır. Bu işlemi bir de lise sınıfların­ da okuyan öğrenciler çözmeğe çalış­ sınlar. Göreceklerdir ki, çözüm oldukça güç olacaktır. SONUÇ : Bir çok örneklerle, Modern Matematik programlarının öğrencilere, yapıcı ve geliştirici olduğunu göstere­ biliriz. Bu nedenledir ki, uzun seneler­ dir kalıplaşmış bilgileri öğreten Klâ­ sik Matematik ;bazı konularda kendini yenilemiş ve programa yeni konular, yeni sistemler getirilerek; zamana gö­ re değiştirilebilen esnek, yapıcı bir şek­ le dönüştürülmüştür. Böylece öğrenci­ lerin zaman değiştikçe yeni bilgiler öğ­ renebilmeleri oiasalığı sağlanmıştır.


i ELÎF’e i

♦ ♦

♦ ♦

:

m

i î♦

a

İ İ♦ ;

A L l

İ i♦ ;

I

A

;

!

R

i

s

:

i i♦

♦ MÜKEKREM KÂMİL SU \ ► ♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦ Değerli Şair Yaşar Faruk inal «Elif’e Masallar» adlı kitabının ar­ ka kapak yazısında: c...Yaşantı­ mızda düş’le gerçek içiçedir. Hem öylesine içiçedir ki, bir sınır çiz­ memiz mümkün değildir.» diyor. Bana bu sözler hoş bir çağrışım­ la: «insan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar» mısraını hatırlat­ tı. Bu güzel masal kitabının yap­ raklarını çevirmeğe başladım. Elif’e Masallarda doğu ve batı kaynaklarından alınıp değişik bi­ çimde yazılmış yirmi masal yer alıyor. Kısa, düşündürücü, eğitici

özlü; ayrı ayrı durunca doğu ve ba­ tı masalları arasında esaslı bir ta­ rama yapıldığı, gelişi güzel bir se­ çime gitmeyip bilinçle ve zevkle se­ çildikleri anlaşılıyor. Kitabın ilk masalı, Aptal Ala­ karga, insanın gözlerinin önüne başkalarına benzeme çabası yle gü­ lünç olan birçok inşam getiriyor. Gösteriş budalalarım, içinin kof­ luğunu süslü bir örtü ile, bir yal­ dızla kapamağa uğraşanları ha­ tırlayıp gülümsüyor ve zavallıcık­ ların bu gereksiz çabalarına acı­ yorsunuz. Köstebek Ailesinin masalında, bilmedikleri şeyleri biliyorum di­ ye ortaya atılanların geçidi baş­ lıyor kafanızın içinde. Yazımın başında da belirttiğim gibi her masal eğitim dünyamıza bir pencere açıyor. Bu pencereden dış aleme bakacak çocuklara ne mutlu... Ben bu yazı çerçevesinde son masallı örnek seçtim. Günümüzün dünyasına ışık tuıtacak nitellikte olduğu kadar çok da geçerli oldu­ ğu için... Kaplan ile Ayının Masalı. «Büyük bir ormanda, güçlü bir kaplanla çok kuvvetli bir ayı ya­ şarmış. İkisi de başbuğluk iddia­ sında imişler. Ama biri diğerini gözüne kestiremediği için, ormanın ayrı ayrı bölümlerinde dolaşıyor­ larmış. Bir yıl hava çok kurak gitmiş. Ormandaki bütün pınarlar kuru­ muş. Tek bir pmar kalmış. Kaplanla ayı önce ben içeceğim, hayır önce ben diye kavgaya tu­ tuşmuşlar. Masal şöyle devam ediyor: «Kuv vetleri eşit geldiği için biri diğeri­ ni yenemiyormuş. Sadece, boğuş­ 17


tukça kuvvetleri azalıyor, üstelik «Akbabalara yem olmaktansa, susuz oldukları için de içleri ade­ dost olur, canımızı kurtarırız.» di­ ta yanıyormuş. yerek elele tutuşup oradan ayrıl­ mışlar. Bu kıyasıya kavgayı gören Ak­ babalar ise neşeli neşeli uçuşarak Elif’e Masallar adlı kitap ço­ her ikisinin de ölmesini bekliyor­ cuklar için olduğu kadar aileler ve öğretmenler için de yararlı bir larmış. kitap. Çök halsiz kalan kapılanla ayı bir de bakmışlar ki, Akbabalar on­ Şair Yaşar Faruk İnal’a can­ ların sonunu gözlüyortlar. Hemen dan tebrikler... kaş göz işareti ile anlaşarak kav­ gayı kesmişler.

Ölümsüz İnönü (Baştarafı 11. sahifede) mi getirerek ulusuna olan üstün güven sevgi ve saygısını ortaya koymuş oldu. Bu güven ve sevgiye lâyık Türk Ulusu onun getirdiği demokrasiyi sonsuza dek koruya­ caktır.

En yaşlı durumunda bile par­ lak zekâsı ve muhakemesi bir genç gibi işleyen, bütün güçlüklerimiz­ de ıbize yol gösteren, akıl veren İnönü özel yaşantısında da örnek bir insan, mutlu bir aile redsi idi. Boş vakitlerini satranç ve briç gi­ bi zekâ oyunlarıyla, kültürel ça­ Çok partili demokrasi hayatta lışmalarla, yabancı diller öğren­ rejimi kaybedenin içsel büyük bir mekle değerlendiren çok yönlü bir olgunlukla görevi devrettiğini; insandı. Türk gençliğinin bedence muhalefetin nasıl yapılacağını, yo­ ve kafaca daha çok gelişmesi için lunu şaşırmış politikacının ve dev­ spora da çok önem vermiştir. let adamımn nasıl uyarılacağını en olundu biçimde göstermiş, ye­ Böyle büyük ve değerli bir ada­ niden görev aldığında nasıl feda­ mım yitiren Türk Ulusu ne kadar kârca devlet ve ulus hizmetine ko­ acı duysa, yas tutsa yeridir. Tek şulacağını, çalışılacağım en güzel tesellimiz onun eserlerinin yaşa­ örneklerini bizzat kendisi ver­ ması ve onun da bu eserlerle ölüm­ miştir. süzlüğe ulaşmış olmasıdır.

18


j

Öğrenci Gözü İle :

ÎSTlNYE SULARI

|

FATMA KARAŞİN

Gazete sütunlarında söyleşileri­ ni okuduğumuz OKTAY AKBAL’ ın «ISTİNYE SULARI» var elim­ de. Yazarın kendi deyimiyle söz­ cüklerden derlenmiş bir kitap. Bu­ rada onun güncelerini duyarak okuyoruz. Diğerlerinde olduğu gi­ bi; Istinye Sularında da günce­ lere sinen «yaşam özgürlüğü», «varolma mutluluğu», bir kaynak­ mışçasına fışkırır satırlardan. 0kudukça okuyucuyu sarar ve bu­ ram buram bir sıcaklık verir. Yalnızlık .içinde beoliğindedir Akbal’ın. Öyle ki zaman gelir, mut­ luluk verir yalnızlık o’na... Gö­ mülür yalnızlığın yumuşak tüy­ lerine, sıcaklığını hisseder. Öz­ gürdür orada tek başına. Tüm dü­ şünceleri anılarıyla başbaşa... Za­ man gelir, korkar yalnızlıktan. Ağlarına takılır kalır yalnızlığın. Kurtulma çabası boşunadır. Sar­ mıştır boğucu sis dört bir yanını. Yalnızdır Akbal, ürkektir, mut­ suzdur. Yalnızlık, şöyle biçimlenir Ak­ bal’ın dizelerinde: «Yıldızlar yalnızdı. Ama insan­ lar daha yalnızdı. Taksim Alanı da, ben de yalnızdık saatin yedi­ sinde. Bir karanlık çöktü içime sa­ bahla birlikte. Güneş de doğsa

kalkmayacak çeşitten bir kara renik. Yaşam buydu işte. îk; adım­ lık yer için kapışmaktı. Bir lokma ekmek için dövüşmekti. Ezmekti ezilmekti. Kişiler yalnızlıklarında mutlu olamazlardı. Karşı karşıya idiler hep. Ekmeklerini kaptırma­ mak savaşında... Altta kalmamak savaşında... Güçlü olmak, güçlü kalmak savaşında... Bir şey diye­ medim.» «...Gökyüzündeki yıldız­ lardan daha yalnızdı yeryüzünde insanlar, hele ülkemizin kendi yaz­ gılarına bırakılmış insancıkları...» Bazı güncelerinde Akbal’ı bir haksızlık karşısında «savunucu» olarak buluruz. Böylesine insanlı­ ğı seven bir sanatçı dayanamaz onların ezilmesine. Alır kalemi, u-

TAYFUN ERGİN 19


laşılmazlığm acısını döker satır­ lara, kendini işler, öyle ki okuyu­ cu her bir cümlede bir başka Ok­ tay Akbal, bulur. Doğaya hayrandır o. En küçük şeylerden kendine mutluluk payı çıkarabilir. Deniz kenarında, yağ­ murda yürümek; vapurda, sokak­ ta koşuşan insanları görebilmek; kendini onların arasında hisset­ mek; mutlulukların erişilmezidir Akbal için. Çünkü doğa, evren bir başka yansır Akbal’m iç denizin­ de: «Bu güzel Eylül güneşi nasıl ergeç doğup bulutları param par­ ça edecekse, hepimiz güzel yarın­ ları eîsbiriiğiyle kuracağız, elbirli-

ğiyle ülkemizi yücelteceğiz. Sevgiy le, güvenle, dostlukla... îşte bir Eylül sabahı, işte kara bulutlan delip geçen güneş. İşte güzel do­ ğanın yengisi, işte yaşamın olan­ ca güzelliği, işte insanoğlunun hergeyi yeni baştan kurmak, yarat­ mak, yapmak gücü...» Yaşam oyununu duyarak, his­ sederek okuyucuya aktaran hayat dolu bir sanatçının çevresindeki il­ ginç olayları, eleştirileri, duygu ve düşünceleri kendine özgü yazımıyle verişi; sevilerin kutsallığını, isteklerin erişilmezliğini, duygu­ ların güzelliğini; yeislerini, acıla­ rım aktarışıdır Oktay Akbal’ın İSTİN YE SULARI ...

Bir Ömrün Sonbaharı DERYA TUĞRUL Birgün bir matem havası esecek Gezdiğin sokaklarda Sevdiğim insanlar acı ile anacak adımı Gözlerinde çaresizliğin gölgesi dalaşacak —Dünya yalan— diyecekler bir kez daha... Bir şekil belirecek aniden uzaklarda Görenlere ürperti verecek Ağır ağır geçecek önlerinden Birbirine bakacak insanlar Sessizce Sormayacaklar hiç kimseye ölen kim? Yapraklar sarıya çalacak rengini Ağaçlar çıplak İcalacak yavaş yavaş Ürperecek. Kara bulutlar ajksedecek haşin denize Rüzgâr da%m dalgın esecek Martılar iniltiyle susacak Yorulrauşcasına Ve mevsimler yaşayacak En son baharı ________________ Tükenmişcesiııev ________ 20


Lisemizde Yabancı Dil Öğretimi BÜLENT AYAN Senelerden beri orta öğretimi bitiren binlerce öğrencinin öğren­ dikleri yabancı dili konuşamadık­ ları bilinen bir gerçektir. Bunun en büyük nedenlerinden birisi ise, uygulanan yöntemin yanlış oluşundandır. Yanlış bir yöntemin dar kalıpları arasiaıda sıkışan öğ­ renci, dil konusundan uzaklaştık­ ça, gerekli aşamayı gösteremiyor­ du.

ve anladığım da anlatamıyordu. Çünkü bu yöntemde kulağa ve gö­ ze yönelme yoktu. Eğer öğrenci okullarda öğrendiği yabancı dili konuşabiliyor veya anlıyor, anla­ dığını anlatabiliyorsa, ki az gö­ rülmüştür, öğrencinin düzenli bir çalışması, öğretmenini derslerde çok iyi dinlemesi, verilen ödevleri günü gününe yapması, kısaca bü­ yük çaba göstermesi sonucunda

Almanca Konuşma Klübünde bir çaıışma..

Eskiden öğretmen, yabancı dil öğretiminde, özellikle gramer ve metin çevirileri üzerinde duruyor­ du. Bu tür bir uygulama ise, öğ­ renciye köklü olmayan bir gramer ve passif kelime ezberletmekten öteye gitmiyordu. Kısacası öğren­ ci konuşamıyordu, anlamıyordu

bu başarıya ulaşmıştır. Halbuki son zamanlarda tüm dünyanın kullandığı yep—yeni bir yöntemle, öğrenciler değil bir dil, bir kaç yabancı dili biıle öğrenip konuşabiliyorlar. Bu yöntemin en büyük özelliği; kişinin anlama, gönme ve işitme duyularına devi­ 31


nim kazandırmasıdır. Yani uyar­ masıdır. Ayvalık Lisesi’nde de öğrenci­ ler bu yöntemle eğitilme ve ya­ bancı bir dili öğrenme olanaklarını değerlendirme çabası içindedir. Lisemizin Almanca okuyan öğ­ rencilerinin ve Okul Koruma Der­ neğinin sağladığı olanaklarla «Al­ manca Konuşma Klübü» nün açıl­ ması gerçekleştirilmiştir. Klübümüzdeki çalışma şekli ve programına değinmeden önce, öğ­ renci velilerine ve okul koruma derneği yetkililerine teşekkür et­ mek isteriz. Klübümüzde 25 adet plâk bulun­ maktadır şu anda. Her plâkta Al­ man söyleyişi ile düzenlenmiş iki­ şer konu, ders konusu yer almak­ tadır. Dersler daha çok, soru—ce­ vap şeklindedir. Öyle ki öğrenciye konuşma gücü kazandırması ba­ kımından yararları büyüktür. Ay­ rıca öğrenciye aktif sözcükler ka­ zandırmaktadır. Öğrenciler, klüp çalışmalarında sürekli olarak, öz Alman söyleyişinde yapılan ko­ nuşmaların etkisi altındadır. Bu­ nun yararları da sınıf içi Alman­ ca metinlerin işlenişinde, öğren­ cilerin Alman söyleyişine yakm bir söyleyiş içinde bulunmaları ile saptanmıştır.

men sınıfa girdiğinde artık Türk­ çe 'konuşmaz. Bizim dersimiz için söylüyorum, devamlı Almanca ko­ nuşur. Diğer yabancı dil dersle­ rinde de durum aynıdır. Öğretmen bu konuşmasını resimlerle açıkla­ maya çalışır. Böylece öğrenci, konuşulan­ ların, resimlerdeki anlamım çö­ zümlemeye başlar ve öğrenme da­ ha etkili bir biçim kazanır. Aynı şekilde plâkla yapılan klüp çalış­ malarında, öğrencilere verilen ki­ taplar da genedlikle bol resimlidir. Açıklamaları yine Aimanca’dır. Göze yönelik olması nedeniyle, sözcük öğreniminde etkili olmak­ tadır. Ayrıca klübe giren her öğ­ renci içeri girer girmez —yanlış da Olsa— Almanca konuşmak zo­ rundadır. Bu kısıtlama ise öğren­ ciye pratik yapma olanağı sağla­ ma yönünden yararlı olmaktadır. Okulumuzda yapılan klüp ça­ lışmaları belli bir düzen içinde yü­ rütülmektedir. Hergün öğle ara­ larında ve çarşamba günleri öğle­ den sonraları çalışmalar, öğren­ ciler arasından seçilen klüp yöne­ tim kurulu ve yönetici öğretmen tarafından yürütülmektedir. Özellikle çarşamba günleri yapılan çalışmalar, daha yararlı olmakta, anlaşılmayan konuları açıklama olanağı daha çok yaratılmakta­ dır.

Bunun dışında, Bakanlığımızca Devlet orta dereceli okullarına çe­ şitli resimler göndermiştir. Yaban­ Dileğimiz, yeni kurulan Alman­ cı dil öğretiminde öğrencilerin gör ca Konuşma Klübü’nün daha çok me duyusunu uyarma bakımından zenginleşmesi ve öğrencilere da­ gerçekten çok yararlı bir öğren­ ha yararlı olma olanağınm sağ­ me aracıdır bu resimler. Öğret­ lanmasıdır. 22


ÖYKÜ

DİRİ

NENE ÜNAL ÇALLI

Çocukluk devremi çoktan geçir­ miş olmama rağmen; halen unuta­ madığım ve şimdi söz konusu ede­ ceğim evin önünden birtürlü «geç­ me cesareti» bulamadığımı sakla­ mayacağım... Şehrin kenar mahallesinde, vi­ rane evler dizisinin birinde de biz oturmaktayız. Sokaklarımız ba­ kımsız. Yazın tozu, kışın çamuru tek özelliği sokakların. Söz ko­ nusu edeceğim ev, bizim oturdu­ ğumuz sokakta, yirmi adım öte­ de «Diri Nene» nin evi. Aslında sokağımız bana çök korkunç ge­ lir: Geceleri ölgün ışıklı lâmbalar altında koyu bir karanlık... Ha­ fif esen rüzgârda yaprak hışırtı­ ları arasıra geçen insanlardan ar­ ta kalan derin sessizlik, ölüm ses­ sizliği... Bu sokak sizlerde bir korku yaratmayabilir. Ama Diri Nene’nin ve kocasının öyküsünü siz de büyük annemden dinlesey­ diniz; değil geceleri oradan geç­ mek, belki o yöne doğru bakamazdınız bile. Olayın özeti söyle: Diri Nene’nin iri yarı kocası, günlerden birgün hastalanır, ya­ tağa düşer. Sokak halkının ilgile­ ri ve kocakarı ilâçları tesir etmez; iki gün sonra adam ölür. Gerekli ananeler uygulandıktan sonra ölü, mahallenin göz yaşları arasında gömülür. O gece —âdetimiz gere­ ğince— Diri Nene’nin evine top­ lanılır ve ölünün ardından «tebarekesi» okunmağa başlanır. Tebareke okuna dursun, biz kendimizi

ölgün ışıklı sokağa atalım, ilginç bir olaya... Gözlerimizi sokağın başına di­ kersek, gecenin karanlığında bazan duvar diplerinden ilerleyen, bazan ağaçları siper alan, kimse göm üyor kanısına vardıktan son1 a sinsi sinsi iierıiyen, beyazlara bürünmüş bir hayalet göreceğiz. Yaratık ileriiyecek, saklanacak; iıerliyecek, saklanacak... Diri Nene'n.n evi önünde durup içeriyi uzun uzun dinleyecek... Birkaç da­ kikalık tereddütten sonra çekin­ gen tavırlarla kapıyı aralayıp, içe­ ri girecek... içerde bir anlık sessizlikten sonra müthiş bir kıyamet kopar ki bütün ev ayağa kalkar. Tebarekeclier, birbirini ezercesine ga­ rip kılıklarla dışarı fırlayıp: — Hamiit Amca dirilmiş... — Aman Allahım hortlamış... gibi feryatlarla çil yavrusu gibi dağılırlar. Kocasını karşısında be­ yazlar içinde gören Diri Nene de şaşırır, düşüp bayılır... Bir çok de­ dikodu... Çeşitli fısıltılar... Türlü tefsirlerden sonra da düğüm çö­ zülür: «Hasta Hamlt Amca, yan­ lış bir ilâç içmesiyle uzun bir bay­ gınlık geçirir. Fakat doktorsuz mahalle bunu «ölüm» sanarak Hamit Amca’yı mezara götürür. Ora­ da bir müddet sonra ayılan Hamit Amca, kuvveti sayesinde me­ zardan çıkarak evine döner...» Fakat aksiliğe bakın ki bu olay­ larla iyice perişan olan Diri Ne­ 23


ne’nin kocası, üç gün sonra tekrar geçebilirim? Ben hâlâ Hayalet Haölmez mi?... Bu defa da tekrar mit’in dirilip tekrar döneceğinden dirilir endişesi mahalleyi sarar, korkuyorum. Diri Nene’nin evine korkulu geceler yaşarlar. Ama ar­ ■her gözüm takılışta tüylerim ür­ tık Hamit Amca gerçekten ölmüş­ periyor; soğuk bir el yamşıyor sanki enseme. tür... Her zaman yalvarırım: «Baba­ îşte bu olaydan sonradır ki Ha­ mit Amca’nm karısı «Diri Nene» cığım başka bir yere taşınalım* diye anılır. Dillerden dillere dola­ diye. Fakat onlar bana gülüverirler... Sizler bari hak verin bana. şır, gider... Dirilmiş Hamit’i göreyim; kor­ Gelelim bana... Büyük annem 'bu öyküyü bana anlatır da ben kudan bir de ben mi öleyim? Diri Nene’nin evi önünden nasıl 19 6 1

\

; ;

1973-1974 Öğretim yılı birinci kanat döneminde

♦ {

Teşekkür ve Takdirname Alan Öğrenciler

4

.

|

TAYFUN BALABAN ER

I ♦

1973—1974 öğretim yılının 97 gün süren (Okulun açık bulunduğu) birinci kana­ a t dönemini de yitirdik... öğrenci yaşamında büyük bir önem taşıyan 97 gün; se­ vinçlerin, üzüntülerin göz yaşları arasında okul tarihine gömüldü. Acı tatlı bir çok anıların çatlayıp fidanlaştığı bu dönemin en son töreni ise, 2 Şubat 1974 Cumartesi günü saat 12.30 da yapıldı. Birinci kanaat döneminin son töreninde öğrencilere hitaben bir konuşma yapan okulumuz müdürü Saym Yılmaz Gültekin, Disiplin Kurulu’nun «Okul içinde ve dı­ şında milli ve insani bakımından fazilet olarak kabul ettiğimiz iyi hareketleri, ders­ lerindeki gayret ve başarılariyîe arkadaşları arasında örnek bir üstünlük gösteren öğrencilerin belgelerini vererek teker teker kutlamış ve bundan sonraki çalışmaları için daha üstün başarı göstermelerini istemiştir. Disiplinli ve düzenli bir çalışmanın öğrenci başarısındaki etkinliğini anlatan Saym Yılmaz Gültekin’in açış konuşmasından sonra, tüm öğrencilere karneleri da­ ğıtılmış ve okul 15 günlük dinlenme tatiline girmiştir. Ayvalık Lisesinin birinci kanaat döneminde gerek okul içindeki tutum ve dav­ ranışları, gerekse derse çalışmaları bakımından Ortaokullardan 23 ve Liselerden 11 öğrenci olmak üzere toplam 34 öğrenci TAKDİRNAME almıştır. Yine Ortaokullar­ dan 24 öğrenci, Liselerden de 13 öğrenci olmak üzere toplam 37 öğrenci TEŞEK­ KÜR almıştır. Takdirname alan Lise—Ortaokul öğrencileri arasında okul birincilik­ leri şöyle saptanmıştır : 24


LlSE’DE x

Okul Öğrencinin Derece: Sınıf; No: Adı ve Soyadı: LcL 2.ci. S.clL

4—B 4—D 4—0

963 NİHAL ÖZGEN 83 FERİDUN COŞKUN 268 TAYFUN BALABANER

ORTAOKUL’DA 2—B 1243 649 1—A S.clL i—D 48 l.cî.

; SİBEL GÜLTEKlN DİLHAN DEDEKÖY NEVİN GÜVEN

Ders Sayası:

Toplam Not Not: Drlü la m a sı:

13 14 14

125 124 123

9.6 8.8 8.8

9 9 9

87 81 78

9.6 9 8.6

Okulumuzda) birinci kanant dönemindi» TAKDİRNAME aüaa tüm sınıftavına göre tam Listesi şöylcdir: 1—A 281 1—A 649 1—A 894 1—A 1021 1—H 53-4 1—C 1278 1—D 48 1—D 354 1—D 1073 1—E 165 1—F 399 1—F 719 1—<i 185 2—ii 128 2—B 171 2—B 908 2—B 1243 2—C ıtf 2—D 410 2—D 934 S—A 967 S—A 1470 S—O 176 4—-A 493 4—B 107 4—B 963 4—B 1221 4—C 268 4—-D 8S 5—Fen/A 283 5—Fen/B 286

SAADET AKDOL DİLHAN DEDEKÖY ZEKİYE İLMEN NURHAN DAĞLAR OYA TEPİŞ TÜLİN ALKAN FATMA NEVİN GÜVEN SERAP BARAN GÖKSEL KANTARCI İBRAHİM ŞÖLTEOGLU SEVGİ TÜRKDOGAN BİNGÜL İZBEK SÜLEYMAN GENCEL NİLGÜN SELÇUK AYŞE LEVENT ECVET GÜLELİ SİBEL GÜLTEKlN BENAR İLHAN KANİYE AKDENİZ SUZAN ÇANKIIRLI NEŞE ÖZGEN GÜLDEN ÖZAK HALUK EROL NAZİRE YATKIN FUNDA GENCEL NİHAL ÖZGEN CÜNEYT ZEYTİNCİ TAYFUN BALABANER FERİDUN COŞKUN AYŞE ANALAN YELDA YORULMAZ

8 9 9 9 10 9 9 8 9 8 9 9 9 9 9 9 9 10 9 10 8 9 9 13 18 13 18 14 14 15 14

66 81 72 77 83 79 79 66 78 64 76 73 75 79 73 75 87 80 74 84 70 72 74 106 108 125 114 123 124 120 119

öğrencilerin 82 9 8 8.5 82 8.7 8.7 8.2 8.6 8 8.4 8.1 8.3 8.7 8.1 8.3 9.6 8 82 8.4 8.7 8 82 8.1 82 9.6 8.7 8.8 8.8 8 8 25


Sınıf: Okul öğrencinin Derece: No: No: Adı ve Soyadı:

Ders Sayısı:

5—Fen/Ei 1437 6—Fen 98 8—Fen 414

15 16 15

UĞUR VARSAL HAŞAN ÖKTEN MEHMET SAMI AKDÖL

Toplam ûx Iralaması: Not: Not 131 124 123

8.7

8 8.2

Okulumuzda birinci kanaat döneminde TEŞEKKÜR alan tüm öğrenclyerin sınıflarır.a göre tanı listesi şöyleditf:

1—A 1—A 1—A 1—B 1—B

1054 1065 1JL47 754 812

1—B 866 1—D 978 1—E 1148 1—E 1165 1—F 334 2—A 363 2—D 87 2—D 658 2—E 264 2—E 284 3—A 638 3—B 25 3—D 180 3—B 648 3—B 659 3—C 319 3—0 645 3—D 190 3—E 1397 4—B 134 4—C 1168 4— O 1216 4—D 117 4—D 991 5—Feıı/A 1223 5—Fen/B 294 5—Fen/B 481 5—Fen/B 541 5—Fen/B 873 6—Ed/A 364 G—Ed/B 1365 3—Fen 85 26

SEVDA TİTİZ PINAR ŞOVDAN ÜMMÜ IŞIKMEN SEMRA KAVAS K. ALİ SAVAŞ İDRİS DİNÇER EMEL YÜCEL AYNUR ORUÇ SERAP ONAN CANDAN DONBAYA SEMA ÇAKIN HÜSNİYE ÇAMLI F AFİM A GÜNEŞ ADAÇAI. AFİFE KESEBİR HÜSEYİN ŞAHAR METİN SOYKAN YÜKSEL İSKİT AYŞE GÜVEN FİGEN SEVİNÇ HAYRİYE KORKMAZ DİLEK DÖNMEZ VEHBİ TUTMAZ GÜLDEN ADAY TÜRKAN AYAN AYKUT GÜNDÜÇ HAVVA ÇARIKLI TANER YEŞİLAY HAŞAN ALAY LEVENT PELEN NURAY DAĞLAR CANSEL! KAFADAR AHMET ANAK HAŞAN YURTCAN AYFER ERDEN ŞULE ÖZÇELIK TAYFUN ERGİN ŞERMİN AKTOSUN

9

65 56 71 77 70 74

8 9

10 10 10

66 66

9 9 9

10 10 9

10 10 10 9 9 9 9 9

8 9 9 9 14 13 13 14 14 15 15 15 15 15 13 14 14

.

65 70 77 69 70 78 70 63 67 65 65 70 56

68 64 63 107

100 103

102 106

112 117 107 108 118 93

101 106

7.2 7 7.9 7.7 7 7.4 7.3 7.3 7.2 7.6 7.7 7.6 7 7.8 7 7 7.4 7:2 7.2 7.7 7 7.5 7.1 7 7.6 7.7 7.9 7.2 7-5 7.4 7-8 7.1 7.2 7.8 74 7.2 7.5


EN GÜZEL GÜNE YAKIN, EN YÜCE DAĞLARA DEK SEVİLER ÖTESİNDE SAKLADIGDI ANILAR. ZAMAN ZAMAN SİLİNİP, ZAMAN ZAMAN BELİREN GÜZEL BİR MEHTAP GİBİ GÖZLERİMDE ANILAR BİR DELİ POYRAZ ÖLÜR, KOPAR BAŞIMDAN ESER BAZEN MELTEMLER GİBİ YÜREĞİMDE YER EDER YÜK HEYBEMDE YILLARCA SAKLADIĞIM, ANILAR NUŞtN KAVUKÇUOĞLU

1973 - 1974 öğretim Yılı 1. Iianaat Döneminde Teşekkür Alan öğrenciler Toplu halde..


A Y V A L IK LİSESİ

1973 - 1974 ÖĞRETİM YILI BİRİNCİ KANAT DÖNEMİNDE

TAKDİRNAM E ALAN ÖĞRENCİLER Katı: 250 Kuruş


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.