ÇAN KİMLER İÇİN ÇALIYOR? Dünyanın en büyük çanı Ayvalık’ta mıydı? Önce eski bir haber kesiğinin (Kupürün Türkçesi) resmi çıktı. Fotoğraflarla Ayvalık’ta Nostalji sayfasında yayınlanan habere göre; “Dünyanın En Büyük Çanı Almanya’da Değil Ayvalık’ta” yazmaktadır.
Hıristiyanların bu kadar büyük mabetleri varken, en büyük çanın Anadolu’nun ufak bir kasabasında olması ilginç ve çok abartılı bir varsayım olabilirdi. Haber 1974 yılında bugün Rahmetli olan Ceynur Karagözoğlu tarafından yapılmıştı ve mantık çok doğruydu. Ceynur Bey bu iddiayı Ayvalık Turizm Başkanı Acar Kurul’dan almıştı: “Dad Haber Ajansı”na göre dünyanın en büyük çanı Almanya’da ve 2,5 Ton ağırlığındadır… Bu çan en büyükse gerçekten Ayvalığın çanı ondan daha büyüktü… Mantık doğruydu, ama ilk bilgi ne kadar doğruydu? Dünya üzerinde bir sürü büyük çan vardır diye düşündüm ve kısa bir araştırmadan sonra internet sayfalarından aldığım birkaç bilgiyi buraya aktarıyorum. * Mandalay’ın kuzeyinde Müngun’da dünyanın en büyük çanlarından biri vardır. Ağırlığı 70 Tondur. (www.tr.wikipedia.org ) * Bir zamanlar Rusya’nın en yüksek yapısı sayılan 81 m. yüksekliğindeki Büyük Ivan Çan Kulesi’nin bitişiğinde dünyanın en büyük çanı durmaktadır (Çar Çanı). Çan’ın ağırlığı 202 ton, uzunluğu ise 6,14 m.dir. Çan hiç çalınmamıştır, demiri döküldükten hemen sonra çıkan yangında (1737 yılında), büyük bir parçası kopmuştur. Parça şimdi Çan’ın yanında durmaktadır.
* Çin’de bulunan ve ziyaret edilen 148 Tonluk çan ağırlığı ve büyüklüğüyle dikkat çekmektedir. * Biraz daha mütevazi olalım İtalya’nın Floransa Şehrinde bulunan Giatto’nun Çan Kulesi’ne bir bakalım: Kulede 7 adet çan bulunmaktadır. En büyük çanın adı Campanone (Türkçe: Büyük Çan): 1705, çapı 2 m, yüksekliği 2,10 m, 5300 kg ağırlığı, La2 notası çalar, dökümü A. Bruscoli e C. Cenni. (Tarihe dikkatinizi çekerim.)
Sanırım bu kadar örnek yetecektir. Ayvalık Çanı 1863 yılında yapılmıştı ve bu tarih öncesinde döküm sanayinin ancak bu kadar küçük ağırlıkta yapıma müsaade etmesi hatalı bir yaklaşım olacaktır. Fatih Sultan Mehmet Han bile 1461-1462 yılında döktürdüğü Şahi Topların ağırlığı 18 Tondur. Bu örneği zaman ve döküm teknikleri açısından veriyorum.
Çan hangi kilisenin çanıydı? Asıl mesele çanın Cunda Adasında bulunan bir kilisede mi, yoksa İlk Kurşun Tepesinde bulunan Kurufitilya Tepesindeki kilisede mi çaldığıydı? Çan hangi kilise için çalıyordu veya Çan kimler için çalıyordu? Ayvalık’lılar mı, Cunda’lılar mı? Sonra bu tartışma Ayvalık Tarihini araştıran, kurcalayan, sorular soran, değerli insan Cihat Teker Abimin internet sayfasına bir resimle birlikte taşındı:
Şimdilerde Bergama'da olan Kurufitilya tepesindeki kiliseden götürülen Çan. Ben bir arkadaşımla altı yedi yaşlarımda bunun içine girer sigara içerdik… Evet, Cihat Abi fitili ateşlemişti bir kez. Hemen değerli yorumlar, hatıralar, anı parçaları dökülmeye başlamıştı. Nostalji, eskiden söz etmek, en sevdiğimiz muhabbetlerden değil miydi? Buraya birkaç yorumu aktarmak isterim. * Sayın Ozan Yahşi’nin Yorumu: Profitis İliyas (İlyas Peygamber) Bizim Ayvalık’lıların deyimiyle “Kurufitilya” Şöyle ki; Rumlar her zaman yüksek tepelere yaptıkları kiliseleri İlyas Peygambere atfen inşa ederler. Yani Kurufitilya Tepesindeki bu kilise de buydu (Profitis İliyas Kilisesi) Tabi günümüzde artık yok. Geriye sadece Çanı kaldı. (Yani Ozan Bey Çanın Ayvalık’ta bulunan kiliseye ait olduğunu söylüyor.) * Sayın Yahya Kocabıyık’ın Yorumu: Cihat Ağabeyciğim, çocukken bu çanın içine girerdik… Bir gün yine girip sözde saklanmıştım… Arkadaş bir taş parçasıyla bir vurmuştu üzerine, sözde şaka yapıyordu. Kulaklarım patlıyordu, ok gibi fırladım dışarıya… Arkadaşım ise gülmekten çatlıyordu… (Bu çanın sesinin ne kadar etkili olduğunun göstergesi değil miydi?)
* Sayın Ersin Yoldaşoğlu Yorumu: Fethiye Mahallesiyle Sakarya Mahallesi taş harbi yapardı. Fethiyeliler çanın içine saklanıp siper ederlerdi. (Bu çanın ne kadar büyük olduğunu göstermez mi?) * Sayın Azize Çankırılı Olcaytürk Yorumu: Bu çan evimizin üstündeki tepedeydi. Çam ağaçlarından fıstık toplar yerdik. O çan bizim saklambaç oynadığımız, içinde saklandığımız kalemizdi adeta. Oradan alınınca üzülmüştüm. (Bu çan herkes için önemliymiş) Sonra Cihat Abi her zamanki gibi yorumları aldıktan öldürücü darbeyi vuruyor ve anılarına dönüyor: O yıkıntı dediğin bu kilisedir, bazı bilmeyen arkadaşlarımız o çanın Cunda'dan getirildiğini söylüyorlar, ben görmedim göremezdim, yaşım buna müsait değil ama babam hep söylerdi o çan resimde görülen kulenin çanıydı. Hakikaten 2. Dünya savaşında Belediye kurulmuş ve bir taarruz anında halka haber vermek için kullanılmış, gerçi hiç gerek kalmamış ve tekrar Kurufitilla tepesine geri getirilmiş, yani çürümeye bırakılmış. Haaaaaaa şimdi o tepede olsaydı yerinde yeller eserdi, onun için iyi bir korumaya alınması gerekiyor...
Evet Cihat Abi bu konudaki fikrini bir resimle destekleyerek, bir de bana inanmıyorsanız bak babamda şöyle diyordu diyerek elimizi kolumuzu bağlamıştı… Üstelik konuyu sorduğum değerli Hocam Prof. Dr. Engin Beksaç da, Cihat Teker Abi’min yorumuna benzer bir yorum yapınca, herhalde ben yanılıyor olmalıyım dedim. Benim bildiğim Cundalı Ali Onay Beyin yorumuydu. Cunda’da yapılan Panaya (Panagia) Kilisesi çanıydı bu çan ve 1935 yılında İlk Kurşun Tepesine getirildi, buradan da Bergama Müzesinin bahçesine… (Detayları daha sonra vereceğim.)
Yoksa herkes yanılıyor mu, iki çan mı var? Cihat Abi dün “Olabilir, iddia etmem mümkün değil, hele ben Ali Onay Bey Abimizin yanında hiç değil” demesine rağmen ertesi gün daha büyük bir bombayla bizi karşı karşıya bırakacaktır: Taylan Köken kardeşim, işte Kurufitillia Tepesindeki kilise. Geçen gece fikir teatisinde bulunduğumuz konuda karşılaştırma yapalım... İki fotoyu da yan yana koydum, bakalım neticesinde ne çıkacak… dedi ve maçın ikinci yarısı başlamıştı… Önce resimleri aktarayım:
Kurufitilya Kilisesi 1. Resim
Kurufitilya Kilisesi 2. Resim Sonra yorumlar gelmeye başladı: Hocam Engin Beksaç Kilise değil Manastır olduğunu belirtti: Prophetia Elias Kilisesi bir manastır kompleksi içindeymiş. Tepede görülen bu manastır. Çanın da bu kilise ile ilişkili olduğu biliniyor. Kurufitilia adı Prophetia Elias 'ın halk arasında bozulmuş şekli. Tepenin gerçek adı Prophetia Elias yani İlyas Peygamber Tepesi. Genellikle Rum yerleşmelerinin ardında kalan en yüksek tepe bu adı taşımaktadır. (Bu yorumu ilk Sayın Ozan Yahşi de yapmıştı.)
NOT.1: Ayvalık kentinin gelişimini gösteren bir çalışmada, İlk Kurşun Tepesi veya İlyas Peygamber Tepesinin durumu aktarılmıştır. Gelişime ve tarihlere dikkatinizi çekerim.
Tartışmaya iki eski Cunda resmiyle katıldım. Cunda’nın tepesinde koca çan kulesi tüm heybetiyle durmaktaydı. İşte o iki resim:
Noktayı ben değil, Sayın Nebehat Dinler Hanım koymuştu ve Ali Onay’ın İskenderiye Yazıları No:24’de yayınlanan Alibey Adası’ndaki Panaiya Kilisesinin İnşası ve Yıkılışı yazısını buraya aktardı… Önce bu güzel yazıyı komple aktaralım ve Papalina Dergisine de bu yazıyı tekrar yayınladığı için teşekkür edelim:
Alibey Adası’ndaki Panaiya Kilisesinin İnşası ve Yıkılış: 1863 yılında yapılan Panayia Kilisesi, Cunda Adası'nın en büyük ve en görkemli kilisesiydi. Yüksek duvarlarla çevrilmiş geniş bir avlunun içerisinde yer almaktaydı. Panayia Kilisesinin güney yönünde çok yüksek bir çan kulesi yer almaktaydı. Bu kule yörenin en yüksek çan kulesiydi. İnsani ve doğal tahribata, çıkan yangına ve 1944 yılında meydana gelen depremden hasar görmesine rağmen bütün göz alıcılığıyla ayakta duran Panayia Kilisesi, 1954 yılında bir okulun yapımı sırasında yıkıma uğruyor. Kilisenin o muhteşem çanı ise 1935 yılında Sivil savunma seferberliği sırasında herhangi bir tehlike karşısında halkı uyarmak için bir araca gereksinim duyulduğu gerekçesiyle Profit İlia Tepesine taşınıyor. Hikayeyi Girit Mübadillerinden Cundalı Ali Onay beyin Panayia Kilisesi'nin İnşaası ve Yıkılışı* adlı yazısından sizlere aktarıyoruz. 1928 yılında, Mübadele öncesi Ayvalık'ın yerlilerinden Çakırakis ile babam arasında başlayan ticari ilişki samimi bir dostluğa varmıştı... Bir gün babama yukarıdaki mahallede bulunan Panayia Kilisesi'ne gitmek için teklifte bulundu... Kilisenin güney yönünde çok yüksek bir çan kulesi vardı. Çakırakisle beraber kilisedeki gezintimizde çan kulesinin dibine geldiğimizde onun yine üzüldüğüne tanık oldum... Çakırakis bir kaç defa daha "yazık, yazık" dedikten sonra anlatmaya devam etti. "Bu kilisenin inşasına bir Türk neden olmuştur". Babam şaşırarak "nasıl olur" dedi. Çakırakis devam eder; "Moskonisi'de (Alibey Adası) yaşayan Rumlar tarafından çok sevilen Emin Ali Baltacı adında yetenekli bir demirci ustası vardı. Demirci üç gece üst üste aynı rüyayı görür. Rüyasında
Azizler, şimdi içinde bulunduğumuz kilisenin yerini göstererek 'git söyle bu yere bir kilise inşa etsinler, kilisenin çanını da sen yapacaksın' derler. Ali Ağa ilk gece rüyayı önemsemez, doğal karşılar. Fakat ikinci gece de aynı rüyayı görünce şaşırır ve heyecanlanır. Yine de kimseye bir şey söylemez. Üçüncü gece Azizler kilisenin yapılmasıyla ilgili söylediklerinin ilgililere söylenmesi hususunda Ali Ağayı sıkıştırırlar. Biraz korkan fakat fazlasıyla heyecanlanan Ali Ağa yatağından fırladığı gibi soluğu Episkopos'un evinin kapısında alır. Kapıyı çalarak Episkopos'un uyandırılmasını ve anlatacak çok önemli şeylerinin olduğunu söyler. Episkopos, Ali Ağayı tanıyan hizmetkarı tarafından uyandırılır. Ali Ağa ziyaretinin sebebini anlatmaya başlar; 'Aziz peder bu saatte sizi rahatsız ettiğim için beni affediniz. Üç gecedir azizler rüyama girerek belirttikleri yerde bir büyük ve güzel bir kilise yapılmasını istediklerini size söylememi emrediyorlar. İnşa edilecek kiliseye uygun bir çanın da benim tarafımdan yapılmasını şart koşuyorlar. Bu konu için sizi rahatsız ettim.' Episkopos, 'Geldiğine çok iyi ettin, ben böyle mukaddes meseleler için rahatsız olmam. Sen şimdi evine dön ve uyu, yarın sabah kiliseye gel. Ben Kiliseler Kurulunu ve Şehir Meclisini toplayarak rüyalarınızı kendilerine anlatacağım. Elbet toplantıda konu değerlendirilir ve bir karara varılır' diyerek Ali Ağayı gönderir. Ali Ağa Episkoposun ellerini öper ve evine döner. Sabah olduğunda doğruca Episkopi olan Ayia Triada Kilisesine gider. Heyetler toplantı halindedir. Görüşmeler bittiğinde Ali Ağayı çağırırlar bir kez daha onu dinlerler. Daha sonra hep beraber rüyasında gördüğü araziye, yani şimdi kilisenin bulunduğu yere gelirler. O zamana kadar herhangi bir yerleşimin olmadığı bu boş arazi beğenilir ve kilisenin inşasına karar verilir. Yıl 1860. Derhal hazırlıklar başlar. Sarmısaktan gemilerle getirilen taşlar bütün ada halkının ortak çabasıyla limandan kilisenin yapılacağı tepeye kadar elden ele taşınır. Hızlı bir çalışma başlar. Adanın en büyük ve en görkemli kilisesi yavaş yavaş yükselmeye başlar. Bu arada Ali Ağa planlanan çan kulesine uygun büyük bir çanın imalatı için Almanya'nın Bochum Dökümhanelerine sipariş verir. Çanı yaptıranın isminin ve imal tarihinin çan üzerine yazılmasını da ister. Kilisenin inşaatı bittiğinde çan kulesi yörenin ve Ayvalık'ın en yüksek ve taş işlemesi bakımından en güzel çan kulesi olmuştu. Kilisenin inşasının bitiş tarihiyle çanın imal tarihi aynıdır; 1863." Çan gemiyle limana getirildiğinde adanın bütün halkı toplanmış sevinç çığlıkları arasında çanı karaya çıkarmışlar, elbirliğiyle arabaya yükleyerek kiliseye götürmüşler. Çan kuleye çekildikten ve yerine asıldıktan sonra büyük bir törenle kiliseyi ayine açmışlar. Çan sesinin Midilli'den ve Anadolu köylerinden duyulduğunu büyük bir heyecanla anlatmıştı Çakırakis. Kilisenin çan kulesi, alt bloğundan sonraki iki katı pembe sarmısak taşından, çeşitli motiflerle işlenerek inşa edilmişti. Görülmeye değer bir sanat şaheseriydi. Böyle işlemeli ve yüksek bir çan kulesi Ayvalık'ta olmadığı gibi İstanbul'da dahi görmedim. Ne yazık ki o çan kulesinden şimdi elimizde yalnız iki sütun başlığıyla bir sütun alt taşı bulunmaktadır. Çan, Bergama Müzesi'nde sergilenmektedir. Fakat hikayesinden arındırılmış ve ait olduğu yerden kopartılmıştır. Alibey adasından, Ayvalık'a, oradan da Bergamay'a. Oysa çan adanın malıdır. Bergama'da ne olduğu bilinmeyen bir çan olarak görülmektedir. Adada ise tarihi temsil edecektir. Çan, Bergama'dan alınarak ait olduğu Panayia Kilisesi'nin yıkıntıları üzerine konularak herkesin görmesi sağlanmalıdır. * İskenderiye Yazıları, Sayı 24 ( Alibey Adası’ndaki Panayia Kilisesi'nin İnşaası ve Yıkılışı Ali Onay) NOT.2: Cundalı Ali Onay Bey, Çan Cunda’nın diyor. Ayvalık deyince her kaynakta adı anılan Ahmet Yorulmaz ne diyor Ayvalık’ı Gezerken kitabında bu çan için: Alibey Adasındaki Taksiyarhis Kilisesi’nin çanı… II. Dünya Savaşı’nın bulutları yaklaşırken 1936’yılında yerinden çıkarılarak Ayvalık’a İlk Kurşun Tepesine getirildi. Savaş halinde
alarm bununla verilecekti. Almanya’da yaptırılmış çanın üzerinde, yapımcı fabrikanın adı, adresi var. Yunanca olarak da Ali Ağa E.A.Baltazi 1863 kaydı. Rahmetli Ahmet Yorulmaz çanın Taksiyarhis Kilisesi’ne ait olduğunu söylüyor. Bu düşünceye Engin Beksaç Hocam katılmıyor. Ali Onay Bey Panayia Kilisesinin çanı diyor, ama bu Cunda Kiliselerinin adları hep ayrı birer tartışma konusu zaten… Ben Ali Onay Beyin Cundalı olmasından dolayı onun vermiş olduğu bilgileri doğru kabul ediyorum. (Burada basit hazırlanmış, ama içindeki bilgilerin tamamının doğru olduğunu düşündüğüm Sayın Oğuz Savaş Uysal arkadaşımızın sitesi www.cundadan.com ‘u tavsiye ederim. İçinde bir de Ali Onay Bey ile yapılan çok güzel bir söyleşi var.)
Kiliselerin Google Earth’de işaretlenmiş yerleri…
Panaya / Panayia / Panagia Kilisesi Duvar Bakiyesi.
Bergama Müzesinin bahçesindeki Ayvalık Çanı…
Bergama Müzesinin bahçesindeki Ayvalık Çanı… Bu bilgilerden sonra benim aklımı kurcalayan soru, acaba iki çan mı vardı? Cihat Ağabeylerin çocukluğunda oynadıkları çan ayrı bir çan, Bergama Müzesine giden çan ayrı bir çan mı?
SONUÇ: Bu çan bir kiliseye mi, yoksa manastır yapısına mı aitti? Zaten iddialar kilise olduğu yönünde. Ayvalık’ta İlk Kurşun Tepesindeki Profit İliou / Prophetia Elias / Kurufitilya Kilisesi ve Cunda/Alibey Adasında Panaya / Panayia / Panagia Kilisesidir. Genellikle manastır içlerindeki kiliselerin daha ufak (şapel) inşa edildiği görülmektedir. Bergama Müzesinde bulunan çan buraya Ayvalık’ta müze bulunmadığından dolayı kaldırılmış olduğu iddia edilen bir çandır. Bu çan neden bağlı bulunduğu Balıkesir Müzesine kaldırılmadı da, Bergama Müzesine kaldırıldı? Bu çan geri istenip, restorasyonu yeni tamamlanan, Taksiyarhis Kilisesi bahçesine konamaz mı? Eserleri ait olmadığı topraklarda sergilenen Pergamon şehrinin ardılı Bergama bizim çanımızı bize seve seve geri verecektir. Yeter ki doğru kanaldan, doğru bir dille istenerek. Saygılarımla, Taylan Köken www.arkeodenemeler.blogspot.com
NOT.3: Sayın Cihat (Teker) Abi, Sayın Engin Beksaç Hocam, Sayın Nebahat Dinler Hocam ve diğer Ayvalık sevdalıları, iyi ki varsınız ve iyi ki soru soruyorsunuz… Sonsuz teşekkürlerimle…