1
Ayvalık’ın Mitolojik Bitkileri –I
Taylan Köken
2
Ayvalık’ın Mitolojik Bitkileri –I
Taylan Köken
AYVALIK’IN MİTOLOJİK BİTKİLERİ-I… Egeli Kadın: Keçinin yediği her otu yerim… Ayvalık mübadelenin başkenti, Ayvalık zeytinin başkenti, Ayvalık neoklasik mimarinin başkenti, Ayvalık doğanın başkenti… Birçok net özelliği ve güzelliği olan Ayvalık bu değerlerine sahip çıkarak geleceğe bakmalı, tüm yatırımlarını bu değerleri bozmamaya yönelik şekillendirmelidir… Gelecek nesillere bu değerli varlıklarını aktarırken, yukarıda saymış olduğumuz özellikleriyle bağlantılı olarak bitki türlerinin mitolojik hikâyeleri de bulunmaktadır. Bir yazı dizisi olarak bu söylenceleri, mitosları sizlere aktarırken, ana kaynağımız olarak arkeolog Deniz Gezgin’in Sel Yayınları’nda 2010 yılında basılan Bitki Mitosları kitabından faydalandığımızı belirtelim. Adaçayı: Diş otu, Altın ot, Meryemiye olarak da anılan Adaçayının antiseptik özelliğini, kokusu ve şifasını insanoğlu 4 bin yıl önce keşfetmiştir. Romalıların Kutsal ot dediği adaçayı özel günlerde özel kişilerce toplanırdı. Ortaçağda veba, kolera gibi ateşli salgın hastalıkların tedavisinde kullanılırdı. Adaçayını tıbbi amaçlı bahçesinde yetiştiren kişinin Ölümsüz olduğuna inanılırdı. Latince adı Kurtarmak olan Salvare’den gelen Adaçayının Bilgelik ve Koruyuculuğu temsil ettiği gibi Hz. Meryem’in de simgelerinden biridir. Ülkemizde doğada yaygın olarak bulunan Adaçayını Ayvalık kahvehanelerinde çay(1) olarak tüketebilirsiniz. Söylencesi şöyledir: Askerler Kral Herod’un emriyle öldürmek amacıyla Hz. İsa ve Hz. Meryem’in peşine düşerler. Bitkilerin arasına saklanmak isteyen Hz. İsa ve Hz. Meryem’i saklamayı sadece Adaçayı kabul eder. Askerler onları görmeden geçince, kurtulurlar. Hz. Meryem de Adaçayına: “Sen bundan sonra insanoğlu için en önemli çiçeksin, sana tüm hastalıkları iyileştirme gücü verilecektir” diye seslenir… İşte Adaçayı o tarihten bugüne insanoğluna şifa dağıtmaktadır… Akanthus: Vaktin birinde herkesçe sevilen, çok güzel bir kız, yakalandığı amansız hastalığa boyun eğerek hayatını kaybeder. Dadısı genç kızı tüm eşyalarını doldurduğu bir sepetle birlikte gömer. Kısa bir süre sonra kızın mezarında Akanthus bitkisi yeşerir ve tüm mezarı çevreler. Bu manzarayı gören dönemin yetenekli mimarı Kallimakhos yeni yaptırdığı bir binanın sütun başlıklarında Akanthus yapraklarını süsleme amacıyla kullanmaya başlar… İşte hikâyesini aktarmış olduğumuz Akanthus yani Ayı Pençesi motiflerine Ayvalık’ta birçok dini, kamu ve özel bina süslemelerinde kullanılan korint ve kompozit sütun başlıklarında rastlamaktayız. Türkiye’de arkeoloji ve güzel sanatlar terminolojisinde(2) Akanthus yapraklarıyla benzeşiminden dolayı Kenger olarak da anılmaktadır. Yabani Enginar, Sakız otu olarak da bilinen Kenger, Anadolu’da diş temizliğinde ve yemekleri yapılarak tüketilmektedir… Arapsaçı: Yabani rezene, Sıralık olarak da anılan Arapsaçı baskın anason kokusuyla ayırt edilen bir bitkidir. Tüm Ege ve Akdeniz mutfağında kullanılan Arapsaçı, Ayvalık’ta yalnız başına veya karışık ot yemeklerinde tüketilmektedir. Giritli komşularımız Arapsaçıyla pişen kuzu eti yemeğini çok severler. Yunanca adı Marata olan ve bildiğimiz Maraton Koşusu’na adını veren bitkidir. Söylence şöyledir: M.Ö. 490 yılında Pers orduları Anadolu’dan Balkanlar’a geçer ve Atina’da yer alan Maraton Ovası’na gelirler. Antik dönemin yazarları
3
Ayvalık’ın Mitolojik Bitkileri –I
Taylan Köken
bu ovanın Arapsaçıyla kaplı olduğundan bu adı aldığını söylemektedir. Dönemin iki büyük ordusu burada çarpışır ve Persler ağır bir yenilgiye uğrar. Komutanlar bu sevinçli haberi hemen Atina’ya ulaştırmak için bir haberci yola çıkarırlar. Hiç durmadan koşarak haberi Atina’ya götüren haberci kente çok kısa bir mesafe kala yorgunluktan daha fazla dayanamaz ve düşüp ölür. Günümüzde yapılan maraton koşularının mesafesi 42km 195mt’dir ve bu uzunluk ölen askerin koştuğu mesafedir… Asma(Üzüm): Tufan’a gemisiyle direnen Nuh Peygamber’e ilk müjdeyi ağzında zeytin dalıyla bir güvercin verir. Gemisi karaya oturunca da Hz. Nuh gemideki hayvanları yiyecek bulmaları için dışarı salar. Gemiye geri dönen hayvanlar arasında yalnızca keçi garip davranışlar içinde, sağa sola toslamaktadır. Hz. Nuh ertesi sabah hayvanları tekrar salınca keçinin peşine düşer. Sonunda görür ki keçi ağaçlara dolanmış olan bir asmanın meyvelerinden yer ve sonra neşelenip, sarhoş olur. Böylece şarabı keşfeden peygamber olur Hz. Nuh. Hikâye uzun, biz burada keselim ve Ayvalık için üzümün önemini kısaca bir kez daha anımsatalım. Kozak üzümü mevsimi gelince halen pazarlarımızda tercih edilen leziz bir türdür. Bağyüzü Köyü, adını köyün girişindeki üzüm bağlarından almaktadır. Osmanlı Döneminde Ayvalık limanından ihraç edilen ürünler arasında kuru ve yaş üzüm, şarap kente önemli bir girdi sağlamaktaydı. Günümüzde Atataş Mevkii’nin arkasında Gömeç köylerinde kıraç ve yüksek tepeler teraslanarak çok güzel üzümler elde edilmektedir. Ayvalık köyleri bu çalışmaları örnek alabilir kanaatindeyiz… Üzüm ve asma dallarının mimaride bir süsleme aracı olarak Ayvalık dini yapılarında kullanıldığını gözlemliyoruz. Bir örnek vermemiz gerekirse; Çınarlı Camisi’nin giriş kısmındaki kubbelerde resim olarak, ikonoların bulunduğu İkonastatis bölümündeyse alçıdan kabartmalar olarak kullanılmaktadır. Ayva: Ayvalık’ın adının nereden geldiği konusunda birçok söylence bulunmaktadır. Bu söylencelerin en makbulü ise bir zamanlar Ayvalık’ta bol miktarda yabani ayvanın bulunmasıdır… Ayva’nın mitolojik söylencesi ise şöyledir: Keos Adası’nda yaşayan yakışıklı genç Akontios, Delos’da düzenlenen Artemis şenliklerine katılmaya karar verir. Yolda Atina’nın soylu ailelerinden birinin kızı olan Kydippe’ye rastlar. Görür görmez kıza aşık olur. Soylu olmadığı için kızın kendisine verilmeyeceğini bilen Akontios, bir ayva alıp üstüne şu yazıyı kazır: “Artemis Tapınağı üzerine ant içiyorum ki ben Akontios’a varacağım!” ve törenler gerçekleşirken ayvayı kızın önüne atıverir. Kydippe herkesin içinde ayvayı eline alıp yüksek sesle yazılanı okur ve ayvayı fırlatıp atar ama yemini yemin sayılır. Atina’ya döndükten sonra babası kızını üç kez nişanlar. Ama tanrıça Artemis hep araya girer ve kızı hastalandırarak evlenmesine mani olur. Biliciler en sonunda Akontios’un oyununu söyleyince Kydippe onunla evlenmek zorunda kalır… Bu hikâye bana nedense Ayvayı yemek deyimini hatırlattı… Biberiye: Bazı zeytinyağı firmaları nefaset katsın diye biberiye dallarını yağa katmaktadırlar. Yine Ayvalık mutfağında özellikle balık ve et yemeklerine lezzet katsın diye kullanılmaktadır. Eski çağlardan beri bilinen yararı ise; zihni açtığı ve hafızayı güçlendirdiğidir…
4
Ayvalık’ın Mitolojik Bitkileri –I
Taylan Köken
Eski mitolojik kaynaklarda, sadakatin simgesi olarak kabul edilmektedir. Antikçağ düğünlerinde ve törenlerinde sembolik olarak kullanılmıştır. Felsefe öğrencileri ise biberiye dallarından yapmış oldukları taçları ve kolyeleri taşıyarak zihinlerini diri tutmaya çalışırlarmış. Latince adı Rosmarinus’un Türkçesi “denizin çiğ damlası” anlamına gelmektedir. Bunun uğur anlamına geldiğini düşünen hemen hemen her toplum, kapılarının önlerine biberiye ağacı dikmektedir… Eski site çalışanımız Hasan Abi, Salihler Köyü’ndeki bahçesinden bizim bahçemize biberiye ağaçları dikmişti, tıpkı kendi köyündeki gibi kapı önlerine… Çam Ağacı: Ayvalık Tabiat Parkı sınırlarında ağustos ayında çıkan yangınla büyük bir çamlık alan maalesef kül oldu. Oysa mübadele sonrası bu topraklara yerleşen büyüklerimizin ilk işlerinden biri de adeta Yeşil Ayvalık yaratmak olmuştur. 1923 senesinde kel ve makilik olan Ayvalık sırtlarını fıstık çamlarıyla donatmışlar… Belki başka bir yazımızda bu münevver(3) kişilerin adlarını bir kez daha anma fırsatını buluruz diyelim ve çam ağacının birçok mitolojik söylencesinden birini aktaralım: Türklere öncülük ederek onları Asya’dan Anadolu’ya getiren bozkurt (Asena) ulu bir çam ağacının gölgesinde Tanrı’ya bırakılan bir bebeği sütüyle beslemiştir. Çam ağacı Tanrı’nın sıfatlarını sembolize etmekte ve tıpkı Tanrı gibi kendisine sığınanı kollamakta ve beslemektedir. Türk kavimleri için çam ağacı kutsaldır. Bu yüzden çam ağacının altında uygulanan birçok ritüelleri vardır. Karaçam ve kızılçam erkeği temsil ederken, fıstık çamı kadını temsil etmektedir. Balıkesir’de Avşarlar karşısındaki hemşerisinin mezhebini öğrenmek için “Çam mısın, çınar mısın” diye sorar… Latincesi Pinus Pinea olan Fıstık Çamı Madra Dağı eteklerinde ve özellikle Kozak’ta tarımı yapılan ağaçtır. Asklepios Bergamalı Tıp Tanrısı olup, hekimlerin piridir. Onun sembollerinden biri de çam kozalağıdır. Acaba Bergama’nın uydu kentçiklerinden biri olan ve özellikle yaz aylarında gidilen Perperene’nin(4) etrafının fıstık çamlarıyla dolu olması sizce tesadüf mü? Taylan Köken
Dipnotlar: 1.www.adacayi.gen.tr adresinden bitkinin çok çeşitli tüketim şekillerini öğrenebilirsiniz. 2.Doc.Dr. Yıldız Demiriz’in “ACANTHUS; Türkiye'nin arkeoloji ve sanat tarihi terminolojisine yanlış adla girmiş bir bitki motifi” isimli makalesinde Akanthus ve Kenger arasında farklar aktarılmaktadır. 3.Münevver: Aydın, aydınlatılmış, öncü kişi anlamındadır. 4.Perperene antik kenti hakkında bilgi ve fotoğraflar için www.arkeodenemeler.blogspot.com.tr adresinden yararlanabilirsiniz.
5
Ayvalık’ın Mitolojik Bitkileri –I
Görsel Malzeme
Akanthus Motifli Sütun Başlıkları
Akanthus Motifli Sütun Başlığı
Taylan Köken
6
Ayvalık’ın Mitolojik Bitkileri –I
Çınarlı Cami Akanthus Motifli Sütun Başlığı
Çınarlı Cami Akanthus Motifli Sütun Başlığı
Taylan Köken
7
Ayvalık’ın Mitolojik Bitkileri –I
Çınarlı Cami İkonostatis Bölümü Bitki Motifleri
Taylan Köken
8
Ayvalık’ın Mitolojik Bitkileri –I
Taylan Köken
Çınarlı Cami İkonostatis Bölümü Bitki Motifleri
Çınarlı Cami Asma Detayları
9
Ayvalık’ın Mitolojik Bitkileri –I
Taylan Köken
Çınarlı Cami Çınar Yaprağı
Çınarlı Cami Girişi Asma Süslemesi
10
Ayvalık’ın Mitolojik Bitkileri –I
Taylan Köken
11
Ayvalık’ın Mitolojik Bitkileri –I
Taylan Köken