Described as “The next generation of marketing for luxury brands” by the British media, The Luxury Network is the world’s leading luxury affinity marketing group. The Luxury Network is a private membership club, established in luxury capitals or countries around the world, within which premium companies work closely together at senior director level for mutual business and client development.
The Luxury Network’s objective is simple: To facilitate co-operation and exciting new business development activities between top-end companies. New business partnerships are created via strategic alignment, joint collaborations, product placements, endorsements, media sharing, B2B and B2C networking, sales and luxury showcase events and numerous other affinity marketing activities.
Editör...
EN BÜYÜK LÜKS: ZAMAN
Lüks, çoğu zaman nesnelerle tanımlanır. Bir mücevher, özel üretim bir saat ya da kusursuz işçiliğe sahip bir çanta… Ancak, modern dünyada en büyük lüks beki de bunların hiçbiri değil. Hatta öyle ki, pek çok tecrübeli iş insanına sorsanız bu soruyu birçoğu size aynı cevabı verecektir: “en büyük lüks zamandır”.
Evet zaman. Belki de dünya üzerinde yaşayan her bir bireye eşit olarak dağıtılan tek şey zaman. Ne kadar dolu olup olmadığını bilmeden savurganca harcadığımız şey zaman.
Zamanı dilediğimiz gibi kullanabilmek, hızla akıp giden anları bilinçli şekilde yaşayabilmek, hayatın gerçek ayrıcalığı. Günümüzün en büyük statü sembolü, her şeyi yetiştirmeye çalışırken kaybolup gitmek değil, zamanı kendimize ait kılabilmek. Bir gün doğumunu izlemek, sevdiğimiz biriyle uzun bir kahvaltıya oturmak, kitap okumak, sanatı deneyimlemek… Gerçek lüks, zamanı satın almak değil, ona sahip çıkmak. Kendi ritmimizi belirlemek, anı yaşamak, kaliteli ve anlamlı anlar yaratmak… İşte gerçek zenginlik burada yatıyor.
Geleceğe dair en büyük yatırım, zamanı nasıl harcadığımız. Sahip olduklarımız değil, anılarımız bizi biz yapıyor. Ve belki de bu yüzden, en büyük lüks zaman. Onu yönetmek, hayatı yönetmek değil mi, biraz da... Kendi ritmimizi bulduğumuzda, yaşamak sadece bir rutin olmaktan çıkar ve anlam kazanır. Çünkü sonunda geriye kalan, nasıl yaşadığımız.
Umuyoruz, bir kahve eşliğinde köşenize çekilip, dergimizin sayfalarıyla baş başa, kendinize ayırdığınız bu zamanı keyifli geçirirsiniz.
Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle.
Elif Nazlı Duran
İmtiyaz Sahibi
Yayın Yönetmeni
Kreatif Direktör
FARES GHATTAS fares@tlnint.com
ELİF NAZLI DURAN elif@theluxurynetworktr.com
MERAL BIÇAKCI meral@theluxurynetworktr.com
Reklam Direktörü Kapak Fotoğrafı
Katkıda Bulunanlar
NİLGÜN OKUTAN nilgün@tlnint.com
OZAN KUTSAL
ÖZGE ZEKİ, ÖNDER CANÖZER , NESLİHAN SAVAŞ SAKLI, BARIŞ ADSIZ
Seda Ozalit Altunizade Şubesi Altunizade Mah. Kısıklı Cad No: 49 Üsküdar / İstanbul
TLN Luxury Network Türkiye Magazine'de yer alan tüm haber, yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak göstermeden alıntı yapılamaz. The Luxury Network Türkiye Magazine, T.C. yasalarına uygun olarak yayımlanmaktadır.
30
DAVET
Aldar Grup yeni projesini özel bir davetle tanıttı.
102
ARAŞTIRMA
Gerçek bir efsane olan Cartier Tank modeli ve tasarım yolculuğu.
16
KAPAK KONUSU
Eratalar/Global Family Office Yönetim Danışmanlık’ın hikayesini kurucu ortakları anlatıyor.
GEZİ
NO:81 Hotel Bodrum’un yeni gözdesi olmaya aday.
110
LÜKS ULAŞIM
Dünyanın en lüks özel jetlerini ve özelliklerini öğrenmeye ne dersiniz?
22
MODA
Amiri markasının yeni sezonundan ilham veren kareler.
26
MÜCEVHER
Her Story global bir marka olma yolunda ilerliyor.
34
MODA
Moskova Moda Haftası dünyanın dört bir yanından tasarımcıları ağırladı.
40
TREND
İlkbahar – Yaz modasına damga vuracak detaylar.
76
DEKORASYON
Mekân tasarımı ve sanat meraklıları için dekorasyonda son trendler.
İÇİNDEKİLER
SAYI 4 |OCAK - ŞUBAT - MART 2025
46
ZANAAT
Lükse en değerli dokunuş; el işçiliği ile hayat bulan ürünler.
62
GÜZELLİK
Güzellik dünyasından en yeni haberler ve ürünler bu sayfalarda.
82
DEKO TREND
Dekorasyonda son trend, bu senenin rengi “moka mus”.
86
SERGİ
Yaşam Çiçeği sergisi farklı disiplinlerden birçok sanatçıyı bir araya getirdi.
106
GEZİ
Yaza yenilenerek girmek isteyenler
Six Senses Kaplankaya’nın özel programlarından yararlanmalı.
96
SANAT AJANDASI
Sanatseverlerin ajandaları dopdolu; konserden sergiye şehirde neler var, hepsi bu sayfalarda.
56
MÜCEVHER
Oscar töreninin en güzel yıldızları Bvlgari mücevherlerle ışıldadı.
90
GASTRONOMİ
Vegan fine dining’in yeni ve özel adresi Telezzüz Restoran.
114
HIZ TUTKUSU
Türk tüketici Rolls Royce lüksünden vazgeçmiyor.
How To Build A Luxury Business
Are you ready to enter the world of luxury business?
Join us in this exclusive masterclass, led by Fares Ghattas, Global CEO of The Luxury Network, where we delve deep into the art of building a luxury brand. From conceptualization to execution, this class covers every essential aspect, including brand storytelling, creating a premium customer experience, and ensuring sustainability in the luxury market.
Discover the secrets behind successful luxury businesses, and learn how to craft a brand that not only exudes opulence but also resonates with today's discerning clientele. Whether you're starting from scratch or looking to elevate an existing brand, this masterclass is your gateway to mastering the luxury industry. Don't miss your chance to learn from a leading expert and elevate your business to new heights.
Subscribe now by visiting www.tln.acadmy
Fares Ghattas
The Luxury Network Academy Founder & Global CEO
when you welcome viewing the world in slow motion.
Open the door to the incomparable value of all-inclusive, ultra-luxury cruising on Seabourn. You’ll feel right at home in our intimate, yacht-like atmosphere, pampered by intuitive, personalised service. Ensconced in your spacious ocean-front suite, you can explore all seven continents, savour gourmet dining that rivals the finest restaurants in the world, and enjoy complimentary premium wines and spirits. All with the added benefit that you only have to unpack once.
İŞ DÜNYASININ ÜÇ TECRÜBELİ İSMİ SEDAT
ERATALAR, SERRA
ABBASOĞLU VE BANU
KAVAK BUNDAN YAKLAŞIK
10 YIL ÖNCE GÜÇLERİNİ
BİRLEŞTİRMİŞ VE BÖYLECE
GLOBAL FAMILY OFFICE
YÖNETİM DANIŞMANLIK
DOĞMUŞ.
KÖKLÜ İSİMLER, GÜÇLÜ ORTAKLIK, YENİLİKÇİ ÇÖZÜMLER
İŞ DÜNYASININ ÜÇ TECRÜBELİ İSMİ SEDAT ERATALAR, SERRA ABBASOĞLU
VE BANU KAVAK BUNDAN YAKLAŞIK 10 YIL ÖNCE GÜÇLERİNİ BİRLEŞTİRMİŞ
VE BÖYLECE MÜŞTERİLERİNE BAĞIMSIZ, ŞEFFAF VE STRATEJİK SERVET
UZANAN GENİŞ BİR PERSPEKTİFLE HAREKET EDEN ŞİRKET, MÜŞTERİLERİNİN MALİ HEDEFLERİNE ULAŞMALARINDA ARTIK ÖNEMLİ BİR REHBER. n ERATALAR/GLOBAL FAMILY OFFICE YÖNETİM DANIŞMANLIK’IN HİKAYESİNDEN BAHSEDER MİSİNİZ?
Banu Kavak: Serra ile 2014 yılında, bankacılık sektöründe kazandığımız deneyimlerimizden yola çıkarak servet yönetimi ve özel bankacılık alanlarında yenilikçi bir girişim başlatmaya karar verdik. Müşterilerimizin bankalar arasındaki seçimlerini yönetmek, uygulanan komisyonları takip etmek, konsolide bilançolarını düzenli olarak hazırlamak ve aylık toplantılarla finansal durumlarını değerlendirmek gibi hizmetler sunmayı planladık. Servet yönetiminde vergi planlaması büyük önem taşır ve bu ihtiyacı bankalar karşılayamadığından, vergi konusunda gerçek bir duayen olan Sedat Bey’e danışmaya karar verdik. Sağ olsun, Sedat Bey de böyle bir şirketin kurulması fikrini çok beğendi ve ekibe katılabileceğini belirtti. Böylece, 10 yıl önce GFO’nun temellerini attık ve o günden bu yana birlikte çalışıyoruz.
n İŞİNİZLE İLGİLİ SİZLERİ EN FAZLA MOTİVE EDEN ETKENLER NELER? İşimizde bizi en fazla motive eden unsurlar aslında oldukça net. İlk olarak, tarafsızlık bizim için çok önemli. Tüm bankalara eşit mesafede durarak, her zaman müşterilerimizin çıkarlarını ön planda tutuyoruz. Müşterilerimizin finansal seçimlerini ve maliyet yapılarını dikkatle izleyerek, gereksiz harcamaların önüne geçiyoruz. Bir de tabii vergi planlaması var. Vergiyi, büyük resmi oluşturan önemli bir parça olarak değerlendiriyor ve müşterilerimizin toplam maliyetlerini optimize etmek için çalışıyoruz. Bu yaklaşımlar sayesinde, müşterilerimize sağladığımız somut faydaları görmek ve onların finansal hedeflerine katkı sağlamak bizim için en büyük motivasyon kaynağı. Masanın diğer tarafında olunca, para isteyen değil veren tarafta işiniz kolaylaşıyor. Pazarlık gücünüz artıyor.
Söyleşi: Elif Nazlı Duran Fotoğraflar: Ozan Kutsal Sanat Yönetmeni: Meral Bıçakcı
n BİRLİKTE ÇALIŞMANIN AVANTAJLARI VE ZORLUKLARI NELER? KARAR ALMA SÜREÇLERİNİZ NASIL ŞEKİLLENİYOR?
Birlikte çalışmanın en büyük avantajı, farklı bakış açıları ve deneyimlerin birleşmesiyle daha kapsamlı ve yaratıcı çözümler üretebilmek. Bu çeşitlilik, her duruma daha geniş bir perspektiften yaklaşmamızı sağlıyor. Ayrıca güvene dayalı bir iş ortaklığı kurmak da zorlukların üstesinden gelmeyi kolaylaştırıyor. Tabii ki zorluklar da yok değil; bazen farklı görüşlerin uyumlu hale getirilmesi ve ortak bir noktada buluşulması zaman alabiliyor. Karar alma süreçlerimizde ise açık iletişim ve karşılıklı saygıya çok önem veriyoruz. Her birimizin fikirlerini dinleyip birlikte en iyi çözümü bulmaya çalışıyoruz. Vergi yükü çok önemli bir husus, müşterilerimize yasalar kapsamında vergi planlaması ile ilgili yapılanmalar veya uygulamalar sunuyoruz.
n SEKTÖRDEKİ FARKINIZI BELİRLEYEN TEMEL DEĞERLER NELER?
Öncelikle her kuruma eşit mesafede olmak bizim için çok önemli. Hiçbir finansal kuruma bağlı olmadan, tamamen müşterilerimizin çıkarlarına odaklanıyoruz. Ayrıca şeffaflık da ön planda; her zaman açık ve anlaşılır bir iletişim kuruyoruz. Profesyonellik de bizim için bir diğer önemli değer; yüksek etik standartlara ve derin mesleki bilgiye sahibiz. Son olarak, müşteri odaklılık; müşterilerimizin ihtiyaç ve beklentilerini doğru anlayarak, mali ve hukuki alanda onlara en uygun çözümleri sunmaya özen gösteriyoruz.
“Yeni Nesil Liderler Analitik Düşünmeli”
Yönetim danışmanlığı sektöründe yeni nesil liderlere verebileceğimiz en önemli tavsiye, finansal okuryazarlık, ülke-dünya ekonomisi ve sektörel gelişmeler gibi konularda derinlemesine bilgi sahibi olmaları. Bu tür bilgiler, stratejik kararlar alırken büyük önem taşıyor. Ayrıca değişen pazar koşullarını anlamak ve yeni teknolojilere uyum sağlamak da liderlerin başarısını pekiştirecek unsurlar arasında yer alıyor. Yeni nesil liderlerin, analitik düşünme ve yenilikçi çözümler üretme yeteneklerini sürekli geliştirmeleri gerektiğini düşünüyoruz.
n SİZİN SEKTÖRÜNÜZDEKİ EN BÜYÜK TRENDLER VE DE-
ĞİŞİMLER HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
Yönetim danışmanlığı sektöründe şu anda en çok öne çıkan trendler dijital dönüşüm, veri analitiği ve sürdürülebilirlik gibi konular. Firmalar, dijital teknolojileri kullanarak operasyonel verimliliklerini artırmaya çalışıyorlar. Aynı zamanda, büyük veri analitiği sayesinde daha bilinçli kararlar alabiliyorlar. Sürdürülebilirlik de artık stratejik bir öncelik haline geldi. Bu değişiklikler, danışmanlık hizmetlerini de dönüştürüyor ve biz de bu yeniliklere ayak uydurabilmek için sürekli olarak kendimizi geliştiriyoruz. Türkiye’de nispeten yeni sayılacak bir meslek bu, ileride danışmanlara lisans getirilmesi uygun olabilir. Yurt dışında sektörde konsolidasyon başladı. Portföylerin büyüklüğü bankalar nezdinde güç yaratıyor.
n
İŞ HAYATINIZDAKİ BAŞARILARINIZI HANGİ ÖZELLİKLERİNİZE BORÇLU OLDUĞUNUZU DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
Başarılarımızı, birkaç önemli özelliğimize borçluyuz aslında. İlk olarak, analitik düşünme yeteneğimiz ve detaya verdiğimiz önem büyük bir etken. Sürekli öğrenmeye olan arzumuz da bizi hep bir adım öne taşıyor. Ayrıca güçlü iletişim becerilerimiz sayesinde iş süreçlerimizi daha verimli hale getiriyoruz. Bunun yanı sıra, müşterilerimizle kurduğumuz güvene dayalı ilişkiler ve onların ihtiyaçlarına özel çözümler sunmamız da başarımızda çok önemli bir rol oynuyor. Zaman içerisinde müşterilerimizi yakından tanıyor hatta ailelerinin bir parçası gibi oluyoruz. Dolayısıyla ihtiyaçları, alışkanlıkları, aile yapısını derinlemesine tanıdığımızda yatırım stratejilerini bu kapsamda değerlendirip belirlemek daha sağlıklı sonuçlar getiriyor. Az konuşmak, sır tutabilmek, araştırmadan karar vermemek ve doğru bildiğimizi söylemek olmazsa olmazlarımızdan.
n YOĞUN BİR İŞ TEMPOSUNDA ÖZEL HAYAT
NASIL KURUYORSUNUZ?
DENGESİNİ
İş-özel hayat dengesini sağlamak için öncelikle zaman yönetimine çok dikkat ediyoruz. Hangi işin ne zaman yapılması gerektiğini belirleyip hem iş hem de özel hayatımıza
yeterince zaman ayırmaya çalışıyoruz. Ayrıca düzenli molalar vermek ve tatil yapmak da bizim için önemli. Bunlar, zihinsel ve fiziksel olarak yenilenmemizi sağlıyor, böylece daha verimli çalışabiliyoruz. Finansal piyasaları veya vergi mevzuatını takip etmek için devamlı okumak gerekiyor, sektördeki diğer profesyonellerle iletişimde kalmak gerekiyor. Ancak yine de işimizi zaman zaman özel hayatımıza da taşımak zorunda kalıyoruz.
n ÖZEL HAYATINIZDA ZAMAN AYIRMAKTAN KEYİF ALDIĞINIZ HOBİLERİNİZ VEYA RUTİNLERİNİZ NELER?
Hepimizin kendimizi şarj etmek için farklı merakları, keyif aldığı farklı alanlar var. Ailemizle kaliteli vakit geçirmeyi seviyoruz. Ailemize zaman ayırmak bizim için çok değerli; birlikte vakit geçirmek, hayatın yoğun temposunda yeniden bağ kurmamızı sağlıyor. Ayrıca seyahat etmeyi de çok sevi-
yoruz. Yeni kültürler keşfetmek, farklı yerler görmek bize hem ilham veriyor hem de ufkumuzu genişletiyor. Bu tür aktiviteler, işin yoğunluğundan uzaklaşıp yenilenmemize, hem bedenen hem de zihnen rahatlamamıza olanak tanıyor. Sedat Bey, sanatla ilgileniyor ve eşi İnci Hanım’la seyahat etmek ona huzur veriyor. Boş zamanlarında denizde vakit geçirmeyi seviyor. Tenis oynar ve çok iyi bir izleyicidir. Serra da seyahat etmeyi, oğlu ile yeni yerler keşfetmeyi, birlikte spor yapmayı çok seviyor. Yeni tatlar, değişik mutfaklar deneyimlemek ona ilham veriyor. Benim için müzik en çok ilham aldığım hobim. Pandemi başından itibaren boş zamanlarımı en çok dolduran ve keyif aldığım alan DJ’liğe başlamak oldu. Önce arkadaşlarım için özel ev partilerinde çalarken, zaman içerisinde pek çok bilindik mekânda Türkiye ve yurtdışında performanslarım oldu ve devam ediyor. Bunu tamamen hobi olarak sürdürüyor, işlerimden zaman buldukça yapmaya devam ediyorum.
n LÜKS KAVRAMINI NASIL TANIMLIYORSUNUZ? SİZİN İÇİN
LÜKS, MADDİ Mİ YOKSA MANEVİ BİR DEĞER Mİ İFADE EDİYOR?
Lüks, bizim için tamamen maddi değerlerden öte, manevi bir anlam taşıyor. Lüks, kaliteli zaman geçirebilmek, sevdiklerimizle birlikte olmak ve huzurlu anlar yaşamak gibi kavramlarla daha çok bağlantılı. Yoğun iş temposu içinde sevdiklerimizle vakit geçirmek, birlikte güzel anılar biriktirmek, bize gerçek anlamda zenginlik ve tatmin duygusu sağlıyor. Maddiyat bir yere kadar önemli olabilir, ancak nihayetinde insanı mutlu eden ve huzur veren şeyler, manevi değerlerle ilgili olanlar. Bu anlamda, lüks bizim için daha çok içsel bir huzur ve sevdiklerimizle geçirilen anlamlı zamanla ilişkili. Büyüklerimizin de dediği gibi, istediğini istediğin anda yapabilmek, istemediğini yapmama gücünün olması büyük lüks. İstediğimiz müşteriyle çalışabilmek mesela, büyük lüks.
n
BANU HANIM,
KENDİNİZİ ŞIMARTTIĞINIZ YA DA ÖZEL
HİSSETTİĞİNİZ ANLAR HANGİLERİ?
Hayatımda kendimi özel hissettiğim anlar, sevdiklerimle geçirdiğim kaliteli zamanlar ve rahatlatıcı aktivitelerle dolu. DJ’lik yapmak benim için hem bir hobi hem de bir rahatlama kaynağı. DJ’lik sayesinde analitik düşünme bece-
rilerimin geliştiğini hissediyorum. Ayrıca spa ve masaj gibi aktivitelerle yenileniyorum. İki kızımla vakit geçirmek ise hayatımın en değerli anlarından biri. Hepimiz için kendimizi şımarttığımız anlar; sanat, seyahat, spa ve masaj gibi dinlendirici aktivitelerle şekilleniyor.
n BANU HANIM İLE DEVAM EDELİM, SİZİN İÇİN UNUTULMAZ BİR TATİL DENEYİMİ YA DA SEYAHAT NOKTASI NERESİ
OLDU?
Benim için unutulmaz tatiller kızlarımla birlikte olduğum her seyahat. Her yıl iki kızımla Courchevel’e yaptığımız kayak seyahatleri, yaz aylarında Güney Fransa, Bodrum, Çeşme rutin seyahatlerimiz her zaman çok keyifli. Onlarla geçirdiğimiz zaman, her tatilde daha da değerli hale geliyor. Bu anlar her zaman hayatımda özel bir yer tutacak.
n İŞ DIŞINDA EN ÇOK İLGİ DUYDUĞUNUZ ALANLAR NELERDİR? BU ALANLAR İŞ HAYATINIZA NASIL İLHAM VERİYOR?
İş dışında en çok ilgi duyduğum alanlar arasında müzik ve sanat bulunuyor. Ayrıca SPA merkezlerinde vakit geçirmeyi ve DJ’lik yapmayı seviyorum. Bu aktiviteler, iş hayatımda bana büyük ilham veriyor. DJ’lik ve müzik ise analitik düşünme yeteneğimi geliştirirken, aynı zamanda gündemi takip etmeme ve vizyoner olmama yardımcı oluyor. Genel olarak sanatla ilgilenmek de yaratıcılığımızı artırıyor ve işimizdeki farklı bakış açılarını geliştirmemize katkı sağlıyor.
n GELECEK HEDEFLERİNİZ ARASINDA KİŞİSEL YA DA PROFESYONEL ANLAMDA GERÇEKLEŞTİRMEK İSTEDİĞİNİZ HAYALLERİNİZDEN BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ?
Gelecek hedeflerimiz arasında hem kişisel hem de profesyonel anlamda bir dizi hayalimiz var. Kişisel olarak, iş ve özel hayat dengesini daha da iyileştirmeyi ve ailemizle birlikte daha fazla kaliteli zaman geçirmeyi hedefliyoruz. Ayrıca yeni kültürler keşfetmek ve seyahat etmek, hayatımıza ilham katmaya devam edecektir. Profesyonel anlamda ise danışmanlık alanında daha fazla yenilikçi çözümler üretmek, sektördeki en güncel trendleri takip ederek
müşterilerimize en iyi hizmeti sunmak istiyoruz. Ayrıca Banu’nun DJ’lik hobisini daha da geliştirip, müzikle ilgili daha geniş projeler üretmek gibi kişisel bir hedefi de var. Hepimiz için, sürekli gelişim ve öğrenme, her zaman önemli bir hedef olacak.
n ŞİRKETİNİZDE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK YA DA SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİNE YÖNELİK BİR STRATEJİ İZLİYOR MUSUNUZ?
Şirketimizde sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluk projelerine büyük önem veriyoruz. Her üçümüz de iş dışında toplumsal katkı sağlama konusunda duyarlıyız ve bu duyarlılığı iş hayatımıza da yansıtıyoruz. Örneğin, çevre dostu projeler ve sosyal sorumluluk projelerine destek vererek hem şirket hem de bireysel olarak bu alanda fark yaratmayı amaçlıyoruz. Ayrıca çalışanlarımızın ve müşterilerimizin de bu projelere katılımını teşvik ediyoruz. Dünyadaki yeni sürdürebilirlik trendine uygun bir takım tematik yatırım araçları ve fonları yakıdan takip ediyoruz. Bu konularda bankalardan düzenli aldığımız bilgileri müşterilerimizle paylaşıyoruz.
BAŞARILARIMIZI, BİRKAÇ ÖNEMLİ ÖZELLİĞİMİZE
BORÇLUYUZ ASLINDA. İLK OLARAK, ANALİTİK
DÜŞÜNME YETENEĞİMİZ
VE DETAYA VERDİĞİMİZ
ÖNEM BÜYÜK BİR ETKEN
LOS ANGELES Esintileri
LOS ANGELES STİLİNDEN, KÜLTÜRÜNDEN VE ENERJİSİNDEN İLHAM ALAN, LOS ANGELES’TA DOĞUP BÜYÜYEN MIKE AMIRI TARAFINDAN KURULAN AMIRI, İLKBAHAR-YAZ 2025 KOLEKSİYONU İLE SEZONA DAMGASINI VURUYOR.
Orta yüzyıl caz ve Big Band ikonlarının estetiğinden ilham alan İlkbahar-Yaz 2025 Koleksiyonu, modern cazın sesi ve tavrından izler taşıyor. AMIRI’nin DNA’sının temel bir parçası olan müzik bu koleksiyonun ruhunu oluşturuyor. Stil ve rahatlığı bir araya getiren koleksiyon, gündüz ve geceyi, resmi ve rahat giyimi kusursuzca harmanlıyor.
Lüks sokak modasının öncülerinden olan
AMIRI, dünya çapında
Justin Bieber, Jared
Leto ve Rihanna gibi stil ikonları tarafından tercih ediliyor. Asi ve sofistike tasarımlarıyla dikkat çeken marka, İstanbul Emaar’da
Türkiye’deki moda tutkunlarıyla buluşarak sokak modasına yeni bir soluk getiriyor.
Amerikan tarzının retrospektif bir havasından ilham alan vintage detayları, koleksiyonda modern yorumlarıyla öne çıkıyor. Kristal boncuklarla işlenmiş baskılı gömlekler, soluk kotlar, trikolar, güneşten ağartılmış Güney Kaliforniya pastel renk paletiyle sezona renk katıyor. İşlemeli takım elbiseler sofistike ama rahat bir hava katarken, Amerikan eğlence tarzının ışıltılı detaylarını günlük yaşama yansıtıyor.
HER STORY KINGDOM
İletişim dünyasında güç birliği
HER STORY X KINGDOM İŞ BİRLİĞİ, MÜCEVHER DÜNYASINDA YARATICI VE ETKİLİ PROJELERLE ADINDAN SÖZ ETTİRMEYİ HEDEFLİYOR.
Mücevher sektörünün öncü markalarından ve global pazarda adından söz ettiren Her Story, iletişim süreçlerini yönetmek için Türkiye ve Los Angeles merkezli stratejik iletişim ajansı Kingdom ile güçlerini birleştirdi. Bu iş birliği kapsamında, Her Story’nin marka değerini güçlendirmek, hikayesini daha geniş kitlelere ulaştırmak ve global pazardaki etkisini artırmak hedefleniyor. Kingdom, Türkiye ve Los Angeles pazarındaki derin deneyimiyle Her Story’nin dijital iletişim, medya ilişkileri, etkinlik yönetimi ve kreatif kampanyalarını yönetecek.
Her Story, özgün tasarımları ve zarafetiyle sektörde fark yaratırken, Kingdom’un yenilikçi ve stratejik yaklaşımıyla marka hikayesini daha da derinleştirecek. Bu ortaklık, markanın global başarı yolculuğunda önemli bir kilometre taşı olacak.
Her Story, özgün tasarımları ve zarafetiyle sektörde fark yaratırken, Kingdom’un yenilikçi ve stratejik yaklaşımıyla marka hikayesini daha da derinleştirecek.
Mücevher sektörünün öncü markalarından ve global pazarda adından söz ettiren Her Story, iletişim süreçlerini yönetmek için Türkiye ve Los Angeles merkezli stratejik iletişim ajansı Kingdom ile güçlerini birleştirdi.
ALDAR GRUP Yeni Projesini Tanıttı
ALDAR GRUP, İSTANBUL MANDARIN ORIENTAL BOSPHORUS’TA DÜZENLEDİĞİ
ÖZEL BİR DAVETLE, ABU DABİ’DE HAYATA GEÇİRDİĞİ YENİ LÜKS PROJESİ MANDARIN ORIENTAL RESIDENCES’İ TANITTI. SEÇKİN DAVETLİLERİN KATILDIĞI GECEDE PROJE BÜYÜK İLGİ GÖRDÜ.
Aldar Grup, Abu Dabi’nin prestijli Saadiyat Cultural District bölgesinde inşa ettiği Mandarin Oriental Residences ile lüks konut anlayışına yeni bir boyut kazandırıyor. Louvre Abu Dhabi, Guggenheim Abu Dhabi ve Zayed National Museum gibi önemli kültürel simgelerle çevrili bu bölgedeki proje, dünya çapında ünlü Danimarkalı mimarlık ofisi Bjarke Ingels Group (BIG) tarafından tasarlandı. İç mekan tasarımlarında ise New York merkezli Lillian Wu’nun imzası bulunuyor.
Doğal malzemeler ve organik formlardan ilham alan projede, doğal ahşap ve mermer detaylar, zeminden tavana uzanan cam duvarlarla birleşerek şık ve ferah yaşam alanları yaratıyor. Toplamda 228 konuttan oluşan rezidansta, 1 ila 6 yatak odalı daireler ve lüks penthouse seçenekleri bulunuyor. Mandarin Oriental’ın efsanevi hizmet anlayışıyla sunulan proje, wellness odaklı tesisler, spa, state-of-the-art fitness merkezi, özel sinema, oyun odaları, çocuk kulübü, rezidans salonları ve gurme restoranlar gibi ayrıcalıklarla donatıldı. Lisanslı restoranlar, meyve suyu barları ve özel yemek odaları
gibi seçkin gastronomi deneyimleri sunan proje, açık ve kapalı yüzme havuzları, yoga stüdyoları, yürüyüş yolları ve gözlem teraslarıyla da dikkat çekiyor. 24/7 konsiyerj hizmeti, vale park, ev temizliği ve güvenlik hizmetleri gibi ayrıcalıklar ise konforu en üst seviyeye taşıyor.
2028’in üçüncü çeyreğinde teslim edilmesi planlanan Mandarin Oriental Residences, 6.200.000 AED’den başlayan fiyatlarla satışa sunuluyor. Lüksün ve kültürel zenginliğin bir araya geldiği bu proje, Abu Dabi’de benzersiz bir yaşam deneyimi sunmaya hazırlanıyor.
Aldar Grup, İstanbul
Mandarin Oriental Bosphorus’ta düzenlediği özel bir davetle, Abu Dabi’de hayata geçirdiği yeni lüks projesi Mandarin Oriental Residences’i tanıttı.
T H E U L T I M A T E
C A V I A R
E X P E R I E N C E
B o r n f r o m p u r i t y , p e r f e c t e d b y t i m e , K a s p i a n C a v i a r r e d e f i n e s i n d u l g e n c e w i t h
e v e r y p e a r l . C u l t i v a t e d i n p r i s t i n e w a t e r s a n d n u r t u r e d f o r o v e r a d e c a d e , i t s
e x q u i s i t e g r a i n s d e l i v e r a b o l d y e t d e l i c a t e s y m p h o n y o f f l a v o r , c h e r i s h e d b y
M i c h e l i n - s t a r r e d c h e f s a n d t r u e c o n n o i s s e u r s T h i s i s m o r e t h a n c a v i a r
T h i s i s K a s p i a n , A l e g a c y o f b l a c k g o l d , r e b o r n .
w w w . k a s p i a n c a v i a r . c o m
l i n k t r . e e / k a s p i a n c a v i a r t r a d i t i o n
MOSKOVA MODA HAFTASI’NDA
Görkemli Defileler
MOSKOVA MODA HAFTASI, DÜNYANIN DÖRT BİR YANINDAN YETENEKLERİ CEZBEDEN, ZENGİN TASARIMCI KADROSUYLA
TANINIYOR. BU SEZON RUSYA, TÜRKİYE, ÇİN, İSPANYA, HİNDİSTAN VE ENDONEZYA GİBİ ÜLKELERDEN YAKLAŞIK
Uluslararası moda sahnesinin prestijli etkinliklerinden Moskova Moda Haftası, gözleri Rusya’nın başkentine çevirdi. Yaklaşık 200 tasarımcıya ev sahipliği yapan etkinlikte, Türk tasarımcı Emre Erdemoğlu, yeni kadın koleksiyonu Barlas’ın galasıyla, markasının küresel vizyonunu sergiledi.
Geçtiğimiz yıl Mart ayında Moskova Moda Haftası’nda başarılı bir gösterim gerçekleştiren ve yeni kadın koleksiyonunu sunmak üzere Rusya’nın başkentine yeniden giden Emre Erdemoğlu, bunun markasının gelişiminde önemli bir dönüm noktası olduğunu söyleyerek, “Markamın uluslararası büyüme vizyonu doğrultusunda, Moskova Moda Haftası’na yeniden katılmaya karar verdim. Rusya, köklü sanat ve zanaatkarlık gelenekleri, modaya karşı güçlü ilgisi ve lüks tüketim alışkanlıklarıyla öne çıkan bir pazar” diyor.
Moskova Moda Haftası kapsamında düzenlenen etkinliklerin, yalnızca kültürel alışverişi zenginleştirmekle kalmayıp aynı zamanda Türkiye ile Rusya arasındaki bağları da güçlendirdiğini belirten ünlü tasarımcı Emre Erdemoğlu, “Türk moda endüstrisi açısından bakıldığında, Rusya büyük bir potansiyele sahip. İki ülke arasındaki güçlü kültürel ve ticari bağlar, Türk tasarımcılara değerli fırsatlar sunuyor. Türk modasındaki işçilik, ayrıntılara verilen önem ve özgün tasarım yaklaşımı, Rusya’daki moda tutkunlarıyla güçlü bir bağ kurabilir” diyor.
Moskova Moda Haftası kapsamında çarpıcı koleksiyonlar izleyicilerle buluşacak. Lesel markası, hacimli bomber ceketleri zarif elbiselerle harmanlayarak ve kapitone ceketleri rafine takım elbise yünleriyle eşleştirerek doğal tonların, şekillerin ve dokuların uyumlu bir füzyonunu sunacak. Paris sokaklarından ve modern Fransız modasından ilham alan Toomatch ise maskülen kalıplarla kadınsı siluetleri harmanlayan bahar koleksiyonunu tanıtacak. ERMILOV markası da 18. yüzyıldan 20. yüzyıla uzanan dönemi kapsayan kostümleri yeniden yorumlayacak.
BOTTEGA VENETA
Bottega Veneta’nın altın tonlu halka küpeleri, minik zımbalarla süslenmiş gibi görünün kırmızı cam halkalarla tasarlanmış. Dilerseniz beş halkadan birkaçını ya da tamamını çıkararak daha sade bir görünüm elde edebilirsiniz.
ZAMANSIZ ŞIKLIĞIN
Anahtar
Parçaları
LÜKS MODA DÜNYASININ EN İDDİALI
AKSESUARLARI, YENİ SEZONDA ZAMANSIZ
ŞIKLIĞI YENİDEN TANIMLIYOR. PARLAK LAKE
DERİDEN SANDALETLERDEN, DENİZ
ESİNTİLİ ÇANTALARA KADAR ÖNE ÇIKAN
TASARIMLAR, HER KOMBİNİ TAMAMLAYACAK
DETAYLARLA DİKKAT ÇEKİYOR.
SAINT LAURENT
Saint Laurent’in saç tokası, ilk bakışta ipek twill kumaştan yapılmış bir fular gibi görünse de uzun ve dökük yan detaylarıyla şıklık katıyor. Paisley desenleriyle bezenmiş bu parça, ortasından geçen altın tonlu ‘YSL’ plakasıyla tamamlanarak sofistike bir dokunuş sunuyor.
CHLOE
Chloé’nin tote çantası, markanın denizkızı esintili Yaz ‘25 koleksiyonunun en dikkat çekici parçalarından biri. Işığı zarif bir şekilde yakalayan tasarımı, burgu formunda bir deniz kabuğunu andıran altın tonlu sapı ve uçları zarif motiflerle süslenmiş zincir püskülleriyle öne çıkıyor. Deriden yapılan çanta, telefon, cüzdan ve anahtar gibi temel eşyalarınızı taşımak için ideal boyutta.
TOM FORD
Tom Ford’un ‘Ida’ sandaletleri, şık bir elbise ve keskin hatlı bir takımla tamamlanarak göz kamaştırıyor. Parlak zümrüt yeşili lake deriden üretilen bu sandaletler, ince bantlarıyla ayağı zarifçe çerçeveliyor. Altın tonlu topuklarıyla uyum sağlamak için takılarınızı özenle seçmeyi unutmayın.
Zamansız Lüks: El İşçiliği
LÜKS KAVRAMI, ZAMANIN RUHUNA UYUM SAĞLARKEN ÖZÜNDEN ÖDÜN VERMEDEN EVRİM GEÇİRİYOR. GÜNÜMÜZ DÜNYASINDA, HIZLA DEĞİŞEN TÜKETİM ALIŞKANLIKLARI
VE TEKNOLOJİK YENİLİKLERE RAĞMEN EL İŞÇİLİĞİ, ZAMANSIZ LÜKSÜN SİMGESİ OLMAYA DEVAM EDİYOR.
El işçiliği yalnızca estetik değil, aynı zamanda sürdürülebilirlik açısından da büyük bir değer taşıyor. Seri üretime karşıt olarak, kişiye özel siparişler, atık oranını minimuma indirerek doğaya saygılı bir yaklaşım sunuyor
Özellikle haute couture moda evleri, mücevher tasarımcıları ve saat üreticileri, el işçiliğini modern tasarım anlayışıyla birleştirerek benzersiz eserler yaratıyor. Hermès’in her birinin üretimi yaklaşık 40 saat süren el yapımı çantaları, Patek Philippe’in nesiller boyu aktarılan saat ustalığı ve Boucheron’un haute joaillerie koleksiyonlarındaki detay işçiliği, zanaatkârlığın önemini vurguluyor.
El işçiliği yalnızca estetik değil, aynı zamanda sürdürülebilirlik açısından da büyük bir değer taşıyor. Seri üretime karşıt olarak, kişiye özel siparişler, atık oranını minimuma indirerek doğaya saygılı bir yaklaşım sunuyor. Aynı zamanda, geleneksel tekniklerin yeni nesillere aktarılmasını sağlıyor ve zanaatkârlığın
Dönemin Ruhu
Bazı tasarımlar, ustalarının mahareti ve detaylara gösterdikleri özen sayesinde yıllara meydan okur. El işçiliğiyle üretilen ikonik parçalar, yalnızca bir aksesuar veya kıyafet değil, aynı zamanda sanat eserine dönüşür. Örneğin, Chanel’in klasik kapitone çantası, yıllardır değişmeyen tasarımı ve el yapımı dikişleriyle zamansız bir statü sembolüdür. Benzer şekilde, Jaeger-LeCoultre’ün Reverso modeli, 1930’lardan beri ustalıkla üretilen mekanizmasıyla koleksiyoncuların gözdesi olmaya devam ediyor. Bu özel parçalar, sadece sahibine değil, bir dönemin estetik anlayışına da tanıklık ediyor. El işçiliğinin verdiği ruh, onları geleceğe taşıyan en önemli unsur olmaya devam ediyor.
kaybolmasının önüne geçiyor. Lüks markalar, teknolojiyi ve inovasyonu el işçiliğiyle birleştirerek geleceğe yatırım yapıyor. Örneğin, Louis Vuitton’un atölyelerinde çalışan ustalar, nesiller boyu aktarılan teknikleri en yeni malzemelerle harmanlayarak ikonik parçalar ortaya çıkarıyor. Aynı şekilde, Audemars Piguet, saat yapımında el işçiliğini ileri mühendislik ile birleştirerek zamanın ötesine geçen eserler üretiyor. Tüm bu gelişmeler, el işçiliğinin yalnızca geçmişe ait bir değer olmadığını, aksine geleceğin lüks anlayışında kilit bir rol oynayacağını gösteriyor. Günümüz tüketicileri, yalnızca bir ürüne değil, onun ardındaki emeğe, hikâyeye ve zamansız sanata yatırım yapıyor. El işçiliğinin geleceği, bu bilinçli tercihlerle şekillenmeye devam edecek.
RAFFLES İSTANBUL’DAN Alışveriş Caddesi
RAFFLES İSTANBUL, ANA DESTEKÇİSİ MASTERCARD İLE BENZERSİZ BİR PROJEYİ HAYATA GEÇİRDİ. LÜKS BİR ALIŞVERİŞ CADDESİ OLARAK TASARLANMIŞ “MASTERS OF DESIGN” (MOD)’DA SEÇKİN YEREL TASARIMCI
MARKALARINI BİR ARAYA GETİREN RAFFLES İSTANBUL, UNUTULMAZ BİR AÇILIŞ ETKİNLİĞİNE İMZA ATTI.
Şehrin panoramik manzarasını kucaklayan Raffles İstanbul, sahip olduğu eşsiz özellikleri benzersiz bir projeyle taçlandırıyor. Mastercard’ın desteğiyle hayata geçirdiği “Masters of Design” (MOD) adlı projeyle Raffles İstanbul, seçkin yerel tasarımcıları “prestijli bir alışveriş caddesinde” buluşturuyor.
Raffles İstanbul, modaya gönül vermiş şehrin en ünlü simalarının da aralarında bulunduğu birbirinden önemli isimleri, 10 Şubat’ta gerçekleştirdiği açılış lansmanında bir araya getirdi. Bu eşsiz gecenin açılış konuşmasında, Raffles İstanbul Genel Müdürü Burak Unan, projeyle ilgili düşüncelerini şöyle aktardı: “2024 yılında Raffles İstanbul’un 10. yılını büyük bir coşkuyla kutladık. 2025 ise bizim için ikinci 10 yılımızın başlangıcı. Bu yeni dönemde vizyonumuz, şehrin sosyal hayatının merkezinde yer alan, İstanbulluların kendilerini evlerinde hissettikleri ve Raffles’ın üstün, zarif hizmetini her fırsatta deneyimledikleri bir Raffles İstanbul yaratmak.
İşte Masters of Design, bu vizyonun en önemli ilk adımlarından biri. Bu proje, moda ve tasarım dünyasının en değerli markalarından bir seçkiyi buluşturarak, Raffles’ın lüks dokunuşuyla eşsiz bir alışveriş deneyimi sunma hayaliyle yola çıktı. Ve bugün, bu hayalin gerçeğe dönüştüğünü görmek bizler için büyük bir mutluluk kaynağı.
Mastercard’ın desteğiyle hayata geçirdiği “Masters of Design” (MOD) adlı projeyle Raffles İstanbul, seçkin yerel tasarımcıları “prestijli bir alışveriş caddesinde” buluşturuyor.
Tıpkı Raffles İstanbul’un Türkiye’den dünyaya sunduğu birçok değer gibi, ülkemiz de moda ve tasarım alanında dünyanın önde gelen isimlerini yetiştiriyor. Bizim görevimiz, Raffles’ın uluslararası itibarını ve gücünü temel alarak, bu değerli markalarımız ile beraber yürümek ve büyük bir sinerji yaratmaktı.
Ve inanıyorum ki, bugün ilkini gerçekleştirdiğimiz Masters of Design, önümüzdeki yıllarda uluslararası bir platforma dönüşerek, ülkemizin değerli tasarımcılarının daha da ışıldamasına katkı sağlayacak.”
Ünü ülke sınırlarını aşmış yerel zanaatkârların ilham verici markalarına şehrin kalbindeki özel bir lokasyonda, tek bir çatı altında kolayca ulaşma imkânı tanıyan MOD, 11 Şubat-9 Mart tarihleri arasında Raffles İstanbul’un B1 katında dünyanın dört bir yanından ziyaretçileri ağırlayacak. Uğurhan Akdeniz Event Design & Production tarafından yaratılan MOD’nin seçkin marka yelpazesi arasında; Bago, Eli Peacock, Fonfique, H by Hakaan Yıldırım, Juju, Lug Von Siga, Muse for All, Raisa Vanessa ve Sorbe yer alacak. Bir ay boyunca markalar en yeni koleksiyonlarını özenle sergileyip satışa sunarken, projenin resmi destekçileri Cosmetic Club ve Reis Kuyumculuk ise kendilerine ayrılmış özel bölümlerde satışın yanı sıra çeşitli deneyimler de gerçekleştirecek. Raffles İstanbul’un gözde restoranı İsokyo, imza lezzetleriyle moda tutkunlarına alışveriş sırasında gastronomi şöleni yaşatacak. Stil danışmanlığı seansları ve marka kurucularının hikaye anlatımlarıyla zenginleştirilmesi planlanan MOD, alanının en iyilerini rafine zevklere gönül vermiş kişilerin karşısına çıkaracak.
Fotoğraflar: freepik
DOĞANIN MÜKEMMELLİĞİ, TEKNOLOJİNİN HARİKASI
PIRLANTALAR, YÜZYILLARDIR ZARAFETİN
VE LÜKSÜN SEMBOLÜ OLARAK KABUL
EDİLİRKEN, SON YILLARDA BİR DEVRİM
YAŞANIYOR: LABORATUVAR ORTAMINDA
ÜRETİLEN PIRLANTALAR. BU PIRLANTALAR, DOĞAL PIRLANTALARIN
KİMYASAL VE FİZİKSEL ÖZELLİKLERİNİ
BİREBİR TAKLİT EDERKEN, DAHA
ÇEVRE DOSTU VE ETİK BİR ALTERNATİF
SUNUYOR. PEKİ, GELECEKTE NELER OLACAK? BU TEKNOLOJİ HARİKALARI
YÜKSELİŞİNE DEVAM MI EDECEK YOKSA
GELENEKSEL OLANIN DEĞERİ HER
ZAMANKİ GİBİ KORUNACAK MI?
Laboratuvar pırlantaları, doğal koşullarda oluşan pırlantaların kimyasal yapısını ve kristal yapısını taklit ederek, laboratuvar ortamında üretilir. Bu süreçte, genellikle iki ana yöntem kullanılır: Yüksek Basınç Yüksek Sıcaklık (HPHT) ve Kimyasal Buhar Depozisyonu (CVD). HPHT yöntemi, doğal pırlantaların oluştuğu koşulları simüle ederken, CVD yöntemi ise karbon atomlarını kristalleştirerek pırlantanın oluşmasını sağlar.
Laboratuvar pırlantaları, görsel ve yapısal olarak doğal pırlantalarla tam olarak aynıdır. Işıl ışıl parlaklıkları, sertlikleri ve renkleri, onları ayırt etmeyi imkansız hale getirir. Ancak bu pırlantaların farkı üretim süreçlerinde yatıyor. Doğal pırlantalar milyonlarca yıl süren yeraltı süreçleriyle oluşurken, laboratuvar pırlantaları birkaç hafta içinde üretilebilir. Bu, çevreye ve doğal kaynaklara daha az zarar verirken, aynı zamanda pırlanta endüstrisindeki etik sorunları da ortadan kaldırır.
Avantajları Var Ama.
Laboratuvar pırlantalarının en büyük avantajlarından biri, çevresel etkilerinin minimal olmasıdır. Doğal pırlantaların çıkarılması, doğaya ciddi zararlar verebilir. Maden kazıları, büyük ekosistemlerin tahrip olmasına ve su kaynaklarının kirlenmesine yol açabilir. Öte yandan, laboratuvar pırlantaları, bu sorunları ortadan kaldırarak sürdürülebilir bir alternatif sunar.
Laboratuvar pırlantaları, görsel ve yapısal olarak doğal pırlantalarla tam olarak aynıdır. Işıl ışıl parlaklıkları, sertlikleri ve renkleri, onları ayırt etmeyi imkansız hale getirir.
Ayrıca laboratuvar pırlantalarının üretimi, daha etik bir yaklaşımı da beraberinde getirir. Doğal pırlanta madenciliği, insan hakları ihlalleri ve zorla çalıştırma gibi sorunlarla sıkça gündeme gelir. Laboratuvar pırlantaları, bu tür problemlerin önüne geçerek, etik açıdan daha temiz bir seçenek oluşturur. Laboratuvar pırlantaları, doğal pırlantalara kıyasla genellikle daha uygun fiyatlarla satılır. Bunun nedeni, üretim sürecinin kontrollü ve daha verimli olmasıdır. Bu da pırlanta almak isteyen ancak bütçesi sınırlı olanlar için büyük bir avantaj sunar. Ancak bu pırlantaların kalitesinden ödün verilmez; aksine, laboratuvar pırlantaları genellikle daha yüksek kalite standartlarına sahiptir.
Gelecekteki Rolü
Laboratuvar pırlantalarının geleceği, hızla büyüyen bir pazarla şekilleniyor. Sadece lüks takı endüstrisinde değil, aynı zamanda endüstriyel kullanımlar için de büyük bir potansiyel taşıyorlar. Bu pırlantaların, teknoloji
dünyasında daha fazla kullanılmaya başlanması bekleniyor, özellikle lazer kesim, bilgisayar donanımı ve diğer hassas endüstriyel uygulamalarda.
Doğal Pırlantaların Yerini
Laboratuvar Pırlantaları Alabilir mi?
Laboratuvar pırlantalarının yükselişi, doğal pırlantaların prestijini ve tarihsel değerini tehdit etmiyor mu? Pek çok pırlanta tutkunu, doğal pırlantaların kendine has özelliklerinin asla laboratuvar ortamında üretilemeyeceğine inanıyor. Yüzyıllar süren oluşum süreçleri, pırlantaların değerini arttıran önemli bir faktör. Doğal pırlantalar, insanların tarihsel bir mirasla bağ kurmalarına olanak tanırken, laboratuvar pırlantaları bu bağları zayıflatıyor olabilir. Doğal pırlantaların doğal oluşum süreçleri, onları zamansız bir lüks haline getirmiştir ve bu prestij, laboratuvar pırlantaları ile aynı şekilde sağlanamaz.
Ayrıca her ne kadar laboratuvar pırlantaları daha çevre dostu ve etik bir alternatif sunsa da, bazı tüketiciler için bu pırlantaların “doğal” olma hissi eksik kalmaktadır. Doğal pırlantaların bir öyküsü vardır, her biri benzersiz bir şekilde oluşmuş ve çok değerli bir zamandan gelmiştir. Bu benzersizlik, pırlantaların gerçek lüks tanımını oluşturur. Sonuç olarak, laboratuvar pırlantalarının sunduğu avantajlar cazip olsa da, doğal pırlantaların zamansız cazibesi ve prestiji, her zaman korunacak gibi görünüyor. Geleneksel pırlanta, lüks ve değer algısının değişmeyen bir parçası olarak kalmaya devam edecektir.
2025 Oscar Töreni, Bvlgari’nin yüksek mücevhercilikteki ustalığını bir kez daha kanıtladığı bir gece olarak tarihe geçti. Greg Williams’ın vizyonuyla birleşen bu büyüleyici anlar, sinema ve mücevher dünyasının en güzel kesişim noktalarından biri olarak ölümsüzleşti.
MONICA BARBARO
Los Angeles’ta düzenlenen 2025 Oscar Töreni, büyük bir ihtişam ve zarafetle geçti. Sinema dünyasının en parlak isimleri, Bvlgari High Jewelry koleksiyonunun göz kamaştırıcı tasarımlarıyla kırmızı halıda ışıldadı. Elmas, safir ve zümrütlerin büyüleyici ışıltısı, yıldızların şıklığını tamamlayarak unutulmaz bir görsel şölen sundu.
DAMIANO DAVID
BIANCA BALTI
Bu büyüleyici anlar, her yeteneğin özgün özünü en iyi şekilde yansıtmasıyla tanınan ünlü fotoğrafçı Greg Williams tarafından özel olarak ölümsüzleştirildi. Williams, usta bakışıyla mücevherlerin detaylarını en çarpıcı şekilde yakalayarak, her karede büyüleyici bir atmosfer yarattı. Fotoğraflarında, Bvlgari’nin zamansız zarafetini ve modern sofistikeliğini ustalıkla harmanladı.
Geceye damgasını vuran isimler arasında ödüllü oyuncular ve sektörün önde gelen simaları yer aldı. Göz alıcı takılarla tamamlanan sofistike kıyafetler, Hollywood’un altın çağını hatırlatan klasik bir şıklık sundu. Bvlgari’nin sanatsal işçiliği, taşların ışığını en iyi şekilde yansıtarak her karede benzersiz bir ihtişam yarattı.
ISABELLA ROSSELLINI
JOE ALWYN
Williams’ın objektifinden yansıyan kareler, yalnızca mücevherlerin güzelliğini değil, aynı zamanda Oscar gecesinin büyüleyici ruhunu da gözler önüne serdi. Bu özel çekim, yalnızca kırmızı halının değil, Hollywood’un lüks ve zarafet anlayışının da bir yansıması olarak hafızalara kazındı.
Isıltı Zirvede
DRx SpectraLite
LipWare Pro
DRx SpectraLite LipWare Pro dudak bakım cihazı, dudak ve çevresindeki ince çizgiler, kırışıklıklar ve kıvrımlar gibi yaşlanmanın görünür belirtileriyle mücadele etmek üzere tasarlanmış. Doğal kolajen üretimini uyaran özel ışık terapi cihazı FDA onayına da sahip.
Dolce
& Gabbana
My
Sculpt Satin Lip Stylo
Lüks bir formüle sahip olan My Sculpt Satin Lip Stylo, tek dokunuşta dudaklara ışıltılı bir renk verir ve kolayca uygulanır. Altı saate kadar nemlendirme sağlayan bu ruj, dudaklara genç ve belirgin bir görünüm kazandırır. Dolce & Gabbana’nın moda estetiğinden ilham alan altın ambalajı ile kusursuz bir deneyim sunar. 18 özel numaralandırılmış renk seçeneği, nötr tonlardan magenta’lara, kırmızı, turuncu ve pembe gibi çarpıcı renklere kadar geniş bir yelpaze sunuyor.
Hermès Enamel Oje Rose Indien
Hermès’in özgün renklerinden ilham alan 24 tonluk enamel koleksiyonu, uzun süreli parlaklık ve canlı renkler sunar. Akışkan dokusuyla tırnaklarda ince ve pürüzsüz bir tabaka oluşturur. Yüzde 71 doğal içeriklerden oluşan formülü, ultra ince pigmentlerle zenginleştirilmiştir ve Fransa’da üretilmektedir. Uzun ve yuvarlak fırçası, hassas ve homojen bir uygulama sağlarken, tırnakların saf renklerde canlanmasına olanak tanır. Pierre Hardy tarafından tasarlanan turuncu kutusunda sunulan bu zarif obje, beyaz ve altın metal kapağına işlenmiş Hermès ekslibrisi ile detaylandırılmış.
Yves Saint Laurent Touche Éclat Blur Primer
YSL’in ilk flu etkili ve kusurların görünümünü azaltan aydınlatıcı primer’ı, cildi anında aydınlatır ve pürüzsüzleştirir. Cilt dokusunu yumuşatarak daha düzgün ve parlak bir görünüm sunar. Makyaj altında kullanıldığında fondötenin etkisini arttırır ve tüm cilt tipleri için uygundur.
Guerlain Orchidée
Impériale Gold Nobile
Guerlain, Orchidée Impériale Gold Nobile’i tam 20 yıllık bir araştırma sonucu formüle etmiş. Yüz cildinin tam 10 farklı yaşlılık belirtisiyle savaşmak üzere sunulan bu özel krem, yüzde 94 oranında doğal bileşenlerden oluşuyor. Hafif ve ultra ince dokusuysa bakım rutinini gerçek bir zevke dönüştürüyor.
PAULINA PORIZKOVA
Yeniden
Estée Lauder’da
DÜNYANIN ÖNDE GELEN GÜZELLİK
MARKALARINDAN ESTÉE LAUDER, AKTRİS YAZAR, MODEL VE YAŞ TEMELLİ AYRIMCILIK
KARŞITI AKTİVİST PAULINA PORIZKOVA’NIN
GLOBAL MARKA ELÇİSİ OLARAK MARKAYA GERİ DÖNDÜĞÜNÜ DUYURDU. PORIZKOVA, 1988-1995 YILLARI ARASINDA ESTÉE
LAUDER’İN İKONİK SÖZCÜ MODELİ OLARAK GÖREV YAPMIŞ VE GÜZELLİK ENDÜSTRİSİNDE İZ BIRAKAN KAMPANYALARA İMZA ATMIŞTI.
Estée Lauder, ikonik Paulina Porizkova’nın dönüşünü 3 Şubat 2025’te New York’ta Le Veau D’Or’da düzenlenen özel bir akşam yemeği ile kutladı. Etkinliğe Karlie Kloss, Imaan Hammam, Aerin Lauder, Talita von Furstenberg, Jenna Lyons ve Derek Blasberg gibi moda ve güzellik dünyasının önde gelen isimleri katıldı. Estée Lauder Global Marka Direktörü Justin Boxford, Porizkova’nın dönüşüyle ilgili olarak şu ifadeleri kullandı: “Paulina’nın sesi ve özgünlüğü, markamızın temsil ettiği her şeyi yansıtıyor. Yaşlanmaya dair tartışmaları dönüştürüyor ve biz de onun mesajını daha geniş kitlelere ulaştırmak için bir megafon olmak istiyoruz.”
Estée Lauder Global
Marka Direktörü
Justin Boxford, Porizkova’nın dönüşüyle ilgili olarak şu ifadeleri kullandı: “Paulina’nın sesi ve özgünlüğü, markamızın temsil ettiği her şeyi yansıtıyor.’’
Porizkova’nın Yeni Rolü ve Vizyonu Porizkova, Estée Lauder’in Revitalizing Supreme+ serisinin yeni yüzü olarak, 2025 İlkbaharında lansmanı yapılacak basılı, dijital ve mağaza içi kampanyalarda yer alacak. Ayrıca güzellik ve yaşlanma konularındaki güçlü mesajlarını destekleyerek dünya çapında bir topluluk oluşturmayı amaçlıyor. Paulina Porizkova: “Son 30 yılda daha güçlü bir benlik duygusu kazandım ve Estée Lauder, bu değerleri benimseyerek benimle yeniden
çalışmak istedi. Bu sadece bir iş birliği değil, kendimi kutlamak ve dünya genelindeki kadınlara yaşla birlikte güç ve olasılıkların geldiğini göstermek için bir fırsat,” diyerek, güzelliğin yaşla sınırlı olmadığını ve her kadının kendi benzersiz yolculuğunu kutlaması gerektiğini vurguluyor. Porizkova, bu yeni iş birliğiyle birlikte güzelliğin yalnızca dış görünüşten ibaret olmadığını, içsel güç, kendine güven ve bireysel deneyimlerin birleşimi olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
İlhamını Askeri Tanklardan Alan
Efsane
CCartier Tank’ın hikayesi, 1917 yılında Louis Cartier’in Renault FT-17 tanklarının üstten görünüşünden ilham almasıyla başlıyor. Bu tasarımda, saat kasası tankın kokpitini temsil ederken, saatlerin kare ve köşeli yapısı savaş araçlarının palet ve gövde yapısını yansıtıyor.
İlk Tank modeli, 1919 yılında Amerikalı General John Pershing’e hediye edildi.
Cartier Tank ailesi, yıllar içinde çeşitli modellerle genişledi. Tank modellerini ve özelliklerini şu şekilde sıralamak mümkün.
Tank Normale: Resmi olarak “Tank” adını taşıyan ilk model. 1919 yılında tanıtılmış ve genellikle altın veya platin kasalarda üretilmiş.
Tank Louis (Tank No.1): Kral George V’e hediye edilen bu model, rafine çizgileriyle dikkat çeker. Yuvarlak hatları ve zarif tasarımı, cinsiyet fark etmeksizin her saat severin ilgi odağı oldu.
Tank Cintree: 1921’de tanıtılan bu model, ince ve uzun kavisli kasasıyla devrim niteli
CARTIER TANK SAATLERİ, LOUIS
CARTIER TARAFINDAN I. DÜNYA
SAVAŞI SIRASINDA RENAULT FT-17
TANKLARININ TASARIMINDAN
ESİNLENEREK YARATILDI. BU
SAATLER, GEOMETRİK VE KÖŞELİ
TASARIMLARIYLA SAAT DÜNYASINA
MODERN BİR SOLUK GETİRDİ
ğindeydi. Edmond Jaeger’den yardım alınarak tasarlanan bu saat, o dönemin teknolojisini yansıtan bir kurmalı kalibre içeriyordu.
Tank Chinoise: 1922’de Asya ve özellikle Çin kültüründen esinlenilerek tasarlanan bu model, kadranın altında ve üstünde Çin tapınaklarındaki motifleri andıran detaylara sahip.
Tank Obus: 1923’te tanıtılan bu model, kare kadran açıklığı ve karakteristik boynuz yapısıyla dikkat çeker. Tasarımı, sırt sırta vermiş iki mermiyi andırıyor.
Tank Monopussoir: 1935 yılında tanıtılan bu model, tek butonlu kronograf özelliğine sahiptir. Dikdörtgen kasa içinde yuvarlak bir kalibre barındırır.
Tank Asymetrique (Tank Oblique): 1936’da tanıtılan bu model, benzersiz görünümüyle nadir bulunan Tank modellerinden biri.
RENAULT FT-17 TANK
Tank Must: 1977’de quartz krizi döneminde piyasaya sürülen bu model, pilli kalibrelerle donatılmış ve renkli kadranlarıyla dikkat çekmişti. İlk modelleri altın kaplama gümüş kasalarda üretilmiş.
Tank Americaine: 1989’da tanıtılan bu model, modern bir Cintree yorumu. Uzun ve kıvrımlı kasasıyla beğeni topladı.
Tank Française: 1996’da tanıtılan bu model, sportif ve dayanıklı bir görünüm sunar. Metal bilezikle sunulan tek Tank modeli.
Tank Solo: 2004’te tanıtılan bu model, giriş seviyesi bir Tank olarak kabul edilir. Paslanmaz çelik kasalı ve pilli kalibreye sahip.
İkonik Ünlülerin Tercihi
Cartier Tank saatleri, Art Nouveau’dan Art Deco’ya geçişin önemli bir parçası kabul ediliyor. Saatlerin köşeli tasarımları, o dönemin geometrik ve soyut formlarına dayanır. Bu saatler, Steve McQueen’den
Andy Warhol’a ve Lady Diana’ya kadar birçok stil ikonunun tercih ettiği bir aksesuar. Warhol, saati sadece görsel olarak takar ve asla kurmazdı. Bugün, Cartier Tank koleksiyonu, vintage modellerden modern tasarımlara kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Vintage Tanklar, özellikle 1970’lerden önce üretilenler, koleksiyoncular arasında yüksek talep görür ve fiyatları model ve durumuna göre değişiyor. Cartier, modern modellerde de inovatif mekanizmalar kullanmaya devam ederken, Solarbeat kuvars mekanizmasıyla Tank Must gibi modelleri de sunmaya devam ediyor.
Cartier Tank saatleri, Art Nouveau’dan Art Deco’ya geçişin önemli bir parçası kabul ediliyor. Saatlerin köşeli tasarımları, o dönemin geometrik ve soyut formlarına dayanır.
Özel Mekanizmalar
Cartier Tank saatleri, farklı mekanizmalarla üretiliyor. Bu mekanizmalar arasında quartz, mekanik manüfaktür ve güneş enerjisiyle çalışan (SolarBeat™ fotovoltaik) mekanizmalar yer alıyor. Quartz mekanizma, özellikle küçük kasalı kadın modellerinde kullanılıyor. Bu mekanizma, saatlerin daha az bakım gerektirmesini sağlayan özel bir mekanizma. Mekanik manüfaktür mekanizma ise büyük
erkek saatlerinde tercih ediliyor. Bu mekanizmalar, Cartier’nin kendi ürettiği yüksek kaliteli saat mekanizmalar. SolarBeat™ Fotovoltaik mekanizmalarsa güneş enerjisiyle çalışıyor ve bazı Tank modellerinde kullanılıyor. Bu sayede saatler daha uzun süre pil değişimi gerektirmiyor. Cartier, 2009 yılında kendi manüfaktür mekanizmalarını üretmeye başladı ve günümüzde birçok modelinde bu mekanizmaları kullanıyor.
LÜKS ARTIK GÖSTERİŞTEN ÇOK, YAŞANAN ANIN DEĞERİYLE ÖLÇÜLÜYOR. NADİDE BİR SERGİDE SANATÇI İLE TANIŞMAK, MICHELIN YILDIZLI BİR ŞEFTEN ÖZEL BİR YEMEK DERSİ ALMAK VEYA SADECE BELİRLİ KİŞİLERE AÇIK BİR MODA DEFİLESİNE DAVET EDİLMEK GİBİ.
GAZETECİ CİHAN ŞENSÖZLÜ
“Lüks
Yalnızca Sahip Olduklarınız Değil, Özel Deneyimlerinizdir”
LÜKS ANLAYIŞININ
ARTIK SADECE MADDİ
DEĞERLE DEĞİL, DENEYİM
VE KİŞİSELLEŞTİRME
İLE ŞEKİLLENDİĞİNİ
SÖYLEYEN GAZETECİ VE
TRENDSETTER CİHAN
ŞENSÖZLÜ İLE YENİ LÜKS
KAVRAMINI KONUŞTUK.
Söyleşi: Elif Nazlı Duran
n GÜNÜMÜZDE LÜKS YAŞAM TRENDLERİNİ ŞEKİLLENDİREN EN ÖNEMLİ UNSURLAR NELER?
Lüks yaşam trendleri artık sadece maddi değerle ölçülmüyor; kişiselleştirme, sürdürülebilirlik ve deneyim odaklı yaklaşımlar öne çıkıyor. Bilinçli tüketim artarken, sanat ve tasarım ile harmanlanmış, hikayesi olan ürünler tercih ediliyor. Teknolojinin entegrasyonu da büyük bir rol oynuyor; akıllı moda ve dijital sanat eserlerinden oluşan koleksiyonlar lükse yeni bir boyut kazandırıyor.
n PANDEMİ SONRASI LÜKS YAŞAM ALIŞKANLIKLARINDA DEĞİŞİM OLDU MU SİZCE? TEKNOLOJİK GELİŞMELER LÜKS TÜKETİM ALIŞKANLIKLARINI NASIL ETKİLİYOR?
Kesinlikle! Pandemi ile birlikte lüks anlayışında büyük bir değişim oldu. Daha sade, anlam yüklenmiş ve doğayla uyumlu yaşam anlayışı benimsendi. Teknolojik gelişmeler ise lüks tüketimde büyük bir dönüşüm yarattı. Artık dijital moda defileleri, sanal showroom’lar ve NFT koleksiyonları gibi yeniliklerle lükse erişim değişiyor.
n KİŞİSELLEŞTİRİLMİŞ ÜRÜN VE HİZMETLERİN LÜKS YAŞAMDA
ÖNEMİ NEDİR?
Lüks, artık kitlesel üretimden çıkıp kişisel bir deneyime dönüştü. İsminizin baş harflerinin yer aldığı el işçiliği deri çanta, sadece size özel kokularla hazırlanan parfüm veya tamamen sizin tercihlerinizle tasarlanan konaklama deneyimi... Bunlar, modern lüks anlayışının temel taşları haline geldi.
Daha çok moda ve trendler hakkındaki köşe yazılarıyla tanınan Cihan Şensözlü, aynı zamanda markalarla iş birliği içinde özel event’ler düzenliyor ve halkla ilişkiler alanında özel organizasyonlar da planlıyor. Farklı alanlarda deneyim kazanıp, güncel trendleri takip ederek medya sektöründeki konumunu güçlendiren Şensözlü’nün kariyeri, adaptasyon yeteneğinin de kanıtı gibi.
n SEYAHAT VE TATİL ANLAYIŞINDA LÜKS KONSEPTLER HANGİ YÖNLERİYLE ÖN PLANA ÇIKIYOR?
Doğayla bütünleşen, sürdürülebilir ve mahremiyet odaklı deneyimler öne çıkıyor. Lüks otellerde artık “butler” hizmetlerinden ziyade, doğayla iç içe, başka yerde yaşanamayacak deneyimler tercih ediliyor. Dubai’de gökdelenlerin zirvesinde bir akşam yemeği ya da onun tam aksi niteliklerde, Ege’nin küçük bir koyunda minimal bir konaklama... Lüks seyahat, şimdilerde nasıl olursa olsun, ruhu besleyen deneyimler sunuyor.
n LÜKS YAŞAMDA DENEYİM ODAKLI YAKLAŞIMLAR NEDEN GİDEREK DAHA POPÜLER HALE GELİYOR?
Lüks artık gösterişten çok, yaşanan anın değeriyle ölçülüyor. Nadide bir sergide sanatçı ile tanışmak, Michelin yıldızlı bir şeften özel bir yemek dersi almak veya sadece belirli kişilere açık bir moda defilesine davet edilmek gibi. Bunlar, klasik lüks anlayışının ötesine geçen, unutulmaz deneyimler sunan yeni nesil lüks trendleri.
n SANAT VE TASARIM, LÜKS YAŞAM TARZINI NASIL TAMAMLIYOR?
Sanat, lüksün ruhunu belirleyen en önemli unsurlardan biri. Herkes sahip olamayacağı, sadece birkaç kişi için üretildiğinden değeri daha da artıyor. Tasarımda da aynı durum geçerli; haute couture bir elbise veya el işçiliği ile üretilen bir çanta, sanat ve lüksün kesişim noktasını oluşturuyor.
n YEREL ZANAATKARLIK VE KÜLTÜREL MİRAS, EVRENSEL LÜKS MARKALARININ STRATEJİLERİNE NASIL ENTEGRE EDİLİYOR?
Büyük markalar artık lokal dokunuşlarla fark yaratıyor. Chanel’in Métiers d’Art koleksiyonları veya Louis Vuitton’un belirli bölgelere özel tasarladığı kapsül koleksiyonlar bunun en güzel örnekleri. Geleneksel el sanatları modern dokunuşlarla buluştuğunda ortaya benzersiz bir lüks çıkıyor.
n TARZINIZI NASIL TANIMLARSINIZ?
Maksimalist, detaycı ve cesur. Klasik parçaları modern dokunuşlarla kullanmayı seviyorum. Hem zamansız diye nitelendirebileceğim hem de trendleri yakalayan bir stilim var.
VAZGEÇEMEDİĞİNİZ
MARKALAR NELER?
KOZMETİK: CHARLOTTE
TILBURY, LA MER, KANEBO
PARFÜM: BY REDO, ROJA, MAISON FRANCIS KURKDJIAN
MODA: PRADA, HERMES, YSL,
n MÜCEVHERLE AYRI BİR İLİŞKİNİZ VAR GALİBA... NASIL
PARÇALAR SEÇİYORSUNUZ? MARKA TERCİHLERİNİZ NE YÖNDE?
Mücevher benim için kişiselleştirilmiş bir sanat eseri gibi. Van Cleef & Arpels, Cartier ve Boucheron gibi zamansız markaları seviyorum. Aynı zamanda yeni nesil tasarımcıların cesur yorumları da ilgimi çekiyor.
n LÜKSÜN TANIMI SİZE GÖRE NE?
Benzersiz bir his, unutulmaz bir deneyim. Lüksü sadece maddi değer üzerinden tanımlamıyorum. Bazen pahalı bir çanta, bazen de sadece benim için tasarlanmış bir tatil deneyimi olabilir. Ama deneyimler her zaman önceliğim.
KLASİKTEN İLHAM ALAN SOFİSTİKE DOKUNUŞLAR
LÜKS YAŞAMIN İNCELİKLERİ, DETAYLARDA SAKLI. KLASİK MOBİLYALARDAN SANAT ESERİ NİTELİĞİNDEKİ BİBLOLARA KADAR, SOFİSTİKE ZEVKLERE HİTAP EDEN ÖZEL DEKORASYON OBJELERİYLE SİZ DE EVLERİNİZE ZARAFET KATABİLİRSİNİZ.
Kuş motifli paravan, Alpaq Studio
Porselen tabak, Fornasetti
Smeg
Kristal kadeh, Villeroy&Boch
Hoparlör, Devialet
Porselen fincan, Seletti
Çatal bıçak takımı, Wanelli
Dekorasyon
KLASİK MOBİLYALAR VE SANATSAL OBJELER MEKÂNIN RUHUNU YANSITIYOR.
Masa lambası, Bakara Collection
Altın rengi iskemle, Kartell
Dekoratif porselen tabak, Hermes
Logo detaylı kırlent, Fendi Home
Portakal rengi ajanda, 30 Kağıt İşleri
Porselen kapaklı küp, Herend
Kilim, Soho Antiq
Masif yan sehpa, Solano Design
Dekorasyon
SOFİSTİKE DOKUNUŞLARLA EVİNİZDE ZAMANSIZ BİR ŞIKLIK YARATIN.
Koltuklar, Versace Home
Kadife puf, Missoni Home
Tepsi, Pip Studio
Kristal kapta mum, Voluspa
Ayaklı lamba, Tom Dixon
Psychedelia model kırlent, Mind the Gap
Yusufçuk formlu dekoratif obje, Kare Design
Dekorasyon
Fotoğraflar: freepik
Yılın Rengi
Moka Mus
PANTONE BU YILIN RENGİNİ BELİRLEDİ. MOKA MUS. EVLERE
DOĞAL VE SICAK TONLARI EN ZARİF ŞEKİLDE TAŞIYACAK BU RENK HAKKINDA DAHA FAZLA BİLGİ EDİNMEYE NE DERSİNİZ?
Son yılların en dikkat çeken renklerinden biri olan moka mus, doğal tonların ve sofistike görselliğin mükemmel birleşimini sunuyor. Derin kahverenginin ve gri tonlarının harmanlandığı bu özel renk, modanın ve iç mekân tasarımının vazgeçilmez unsurlarından biri haline geldi. Hem zarafeti hem de sıcaklığı bir arada sunan moka mus, sıcak kahve tonlarının zarif dokunuşuyla, sofistike bir atmosfer yaratıyor.
Bu renk, lüks markaların son koleksiyonlarında kendine sağlam bir yer edinmeye devam ediyor. Modanın en trend paletlerinden biri olarak, hem günlük giyim hem de özel etkinlikler için ideal bir seçenek haline geldi. Moka mus, özellikle sade ama şık bir görünüm yaratmak
isteyenlerin tercihi olurken, bej, krem, hâkî gibi daha yumuşak tonlarla da kusursuz bir uyum sergiliyor. Bu sıcak renk tonu, soğuk mevsimlerin vazgeçilmezi olarak hem iç mekanlarda hem de dış giyimde şıklığa şıklık katıyor.
İç mekan tasarımında da moka mus, modern ve zarif bir dokunuş yaratıyor. Bu ton, özellikle oturma odası, yatak odası ve salon gibi yaşam alanlarında ferah ama sıcak bir atmosfer yaratmak için ideal. Özellikle ahşap mobilyalar ve doğal taşlarla birleştirildiğinde, moka mus rengi, hem toprağın sıcaklığını hem de doğal unsurların şıklığını evinize taşıyor. Sade ama etkileyici bir dekorasyon yaratmak isteyenler için bu renk, lüks ve rahatlığı bir arada sunuyor.
Dekorasyon
Güzellik dünyasında da moka mus etkisi hızla yayılmaya başladı. Doğal tonların hâkim olduğu makyaj trendleriyle birlikte, moka mus, hem göz makyajı hem de ruj renklerinde sıkça tercih edilen bir ton olmaya başladı. Özellikle krem rujlar, toprak tonlarında farlar ve oje paletlerinde moka mus rengi, sade ama etkileyici bir görünüm sağlıyor. Doğal güzellik anlayışına uygun olan bu renk, her cilt tonuyla mükemmel uyum gösteriyor ve kullanıcısına zarif bir dokunuş sunuyor.
Moka mus’un etkisi yalnızca modayla sınırlı değil; sürdürülebilir tasarımlar ve doğal yaşam akımlarının ön planda olduğu bu dönemde, doğanın tonlarından ilham alınarak yaratılan bu renk, hem ekolojik zarafet hem de modern şıklık anlamına geliyor.
Zamansız ve sofistike bir stil yaratmak isteyenlerin tercih edeceği moka mus, her ortamda rahatlıkla kullanılabilen bir renk olarak ön plana çıkıyor. Giyimde ve dekorasyonda sağladığı şıklıkla, hem günlük yaşamda hem de özel anlarda her zaman etkileyici bir görünüm vaat ediyor. Bu zarif renk, sıcaklık, derinlik ve sadelik arayanlar için mükemmel bir seçenek olmaya devam ediyor.
İç mekan tasarımında da moka mus, modern ve zarif bir dokunuş yaratıyor. Bu ton, özellikle oturma odası, yatak odasıve salon gibi yaşam alanlarında ferah ama sıcak bir atmosfer yaratmak için ideal.
YAŞAM Çiçeğini
Keşfe
Davetlisiniz
FARKLI TEKNİKLERDE ESERLER
ÜRETEN DOKUZ SANATÇININ
KATILIMIYLA GERÇEKLEŞEN
YAŞAM ÇİÇEĞİ SERGİSİ
AÇILDI. ARTSTUDIO DERGİSİ & SANAT PLATFORMU’NDAN MERAL BIÇAKCI VE ELİF NAZLI DURAN’IN KÜRATÖRLÜĞÜNDE DÜZENLENEN SERGİ 10 NİSAN’A KADAR AÇIK.
Doğanın döngüselliğinden
ve yaşamın sonsuz akışından ilham alan özel sergi “Yaşam Çiçeği”, farklı disiplinlerden sanatçılara ait eserleri bir araya getiriyor. Tüm sanat severlerin davetli olduğu ve Acıbadem Kozyatağı Hastanesi bünyesinde yer alan sergide dokuz yetenekli sanatçı yer alıyor: Ahmet Gül, Berrin
Besceli, Cem Sezgin, Elif
Nazlı Duran, Elmas Aksu
Karayel, Günay Demirbağ, Meral Bıçakcı, Nurhayat
Zerrin Gezer ve Ümit Yalçınalp
Ahmet Gül, Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi mezunu ve uzun yıllardır tanıtım fotoğrafçılığında faaliyet gösteriyor. Yüksek lisansını da aynı fakültede tamamlayan Gül, sergiye iki farklı eseriyle katkı sağlıyor.
Marmara Üniversitesi Güzel
Sanatlar Eğitim Fakültesi; Resim Eğitimi/Grafik Anasanat
Dalı’ndan mezun olan Berrin
Besceli, çarpıcı renklerdeki soyut eserleriyle her bir organı veya duyuyu simgeliyor.
Cem Sezgin, çocukluk tutkusunu yansıtan eserleri ile ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Eserler, birbiriyle uyum içinde akan iki renkli desenlerden oluşuyor ve her bakışta yeni motifler keşfediliyor.
Günay Demirbağ’ın “Rebirth” (Yeniden Doğuş) adlı soyut eseri, bir palmiye ağacının kabuklarının sonsuzluğa taşınması teması ile doğmuş, oldukça özel bir yapıt. Turkuvaz ve kahve tonları doğanın ve sanatın eşsiz bir kesişimi gibi öne çıkıyor.
Genellikle büyük gözlü portrelerin sulu boya yorumlarını yapan Elif
Nazlı Duran, bu kez 90x90 cm boyutunda büyük bir dijital eserle sergide yerini alıyor.
Elmas Aksu Karayel’in ebru çalışmaları, yüzlerce yıllık geleneği daha modern ve özgün bir şekilde günümüze taşıyor.
Sıra dışı bir sanat dalı icra eden Nurhayat Zerrin Gezer, herbarium tekniğiyle hazırladığı kurumuş çiçek ve bitkilerden oluşan eserlerini büyük bir sabır ve ustalıkla ortaya koymuş. Gezer’in çiçekler ve çizgilerini benzersiz bir uyum içerisinde bir araya getirdiği çalışmaları kesinlikle görülmeye değer.
Aslında ODTÜ’lü bir bilgisayar mühendisi olan Ümit Yalçınalp, dansçıların akıcı hareketlerini fotoğraf karelerine hapseden eserleriyle dikkat çekiyor. Dört parçadan oluşan metale basılmış fotoğraflar, mühendislik titizliğinin sanatına yansımasını da gözler önüne seriyor.
Meral Bıçakcı ise, sanatseverlere tanıdık gelen Anadolu motifli balıklara değil, bu sefer geleneksel Türk sanatından lale temasına yönelmiş; yine kendi yorumu ve kendine has fırça darbeleriyle.
TTürkiye’nin ilk vegan fine - dining lokantası olarak öne çıkan, sade, doğal, duyarlı bir gastronomi deneyimi sunan Telezzüz, dünyanın en prestijli gastronomi rehberleri arasında gösterilen Michelin tarafından yeşil yıldız ile ödüllendirildi. İstanbul’da Bağlarbaşı Abdülmecit Efendi Korusu’nda özenle tasarlanan konsepti ile hayata geçirilen Telezzüz’ün mutfağı yaratıcı şefi Bahtiyar Büyükduman ve ekibine emanet. “Tüm duyularla lezzet alma”, “tadını çıkarma” anlamlarına gelen Telezzüz, mevsimsellik, yerel ürün kullanımı, sıfır atık prensibi gibi ilkeler ışığında tasarlanan menüsüyle bitki odaklı mutfağı yeniden şekillendiriyor. Bir lokantanın ötesinde etik ve sürdürülebilir değerleri gözeten bir hareketin parçası olan Telezzüz, doğaya saygısını ve bağlılığını her tabakta gösteriyor. Mutfak ekibi, menüde yer alan her bir
reçeteyi vegan geleneklerden beslenerek modern bir yaklaşımla yeniden yorumlarken lezzeti ve hikayesiyle hem mideye hem vicdana iyi gelen tabaklar sunuyor.
Yüz güldüren lezzetler
Menüye göz attığımızda muhteşem sunumlarıyla özgün tarifler öne çıkıyor. Hem Uzak hem Yakın Doğu’yu buluşturan Dashi Çorba; earl grey çayı, kombu yosunu ve kurutulmuş shiitake mantarı ile hazırlanan dashi ile birleşirken, tabağın altında kadim Anadolu mozaik sanatından ilham alınarak dizilmiş sebzeler yer alıyor. İsli Sarma’da rezene ve havuçla doldurulan pancar yaprakları, Antep fıstığı kreması ile sarılıyor. Üzerine sürülen kestane püresi, yanındaki cennet hurmasından tatlı ekşi sosu ve karnabahar turşusu tabağa lezzet katıyor. Pancar of the Opera, tatlı ve tuz-
Türkiye’nin ilk vegan fine - dining lokantası olarak öne çıkan, sade, doğal, duyarlı bir gastronomi deneyimi sunan Telezzüz, dünyanın en prestijli gastronomi rehberleri arasında gösterilen Michelin tarafından yeşil yıldız ile ödüllendirildi.
Telezzüz’ün
sürdürülebilirlik
vizyonu, doğayla uyumlu yenilikçi uygulamalarıyla kendini gösteriyor.
lunun mükemmel uyumunu sergileyen bir tabak. İlk bakışta tatlı bir opera pastası gibi görünen pancar, içerdiği derin toprak tadıyla şaşırtıcı bir tuzluluk sunuyor.
Acılı Turp’ta alabaş turpu özel hazırlanan baharat karışımıyla uzun süre pişiriliyor, yanında sarımsaklı bademli acı biber reçeli ve taze soğan sosu ile servis ediliyor.
Kilis kadayıfının verdiği ilhamla tasarlanan
Ispanaklı Kadayıf Börek, fermente badem kreması, agave incileri ve Antep fıstığı ile hazırlanan sıra dışı bir dolguya sahip. Mangalda pişen marine Brokolini, beyaz şarapla pişirilmiş kremalı Erzincan şeker fasulye ile servis edilerek ev sıcaklığını yaşatıyor.
Külkedisi’nde tıpkı meşhur masalda olduğu gibi, balkabağı yüz güldüren bir lezzete dönüşüyor. Kar ilk yağdığında ortaya
çıkan pamuksu tepecikler Karlar Düşer isimli tabakta narenciye notalarıyla ve narın baharatlı sıcaklığıyla karşımıza çıkıyor. Kış Bahçesi tabağında kırmızı lahanadan hazırlanan renkli bir çorba, beyaz lahana, havuç, brokoli ve beluga mercimeğinden oluşan bir salata ile sunuluyor. Trüf yağlı ve yeşil elma turşulu Alabaş Tartar, gastronominin zirvesine adım atmak isteyenlere özel, sofistike ve yaratıcı bir deneyim yaşatıyor. Sweeney Todd müzikalinden ilham alan Sweeney’nin Trajedisi’nde temiz ve nizami bir yapıya sahip olan tart, Sweeney’nin çalınan hayatının yıkılmadan önceki halini temsil ederken; kesildiğinde içinden akan pancar kanı onun nefret ve öfkesini temsil ediyor. Güneydoğu Anadolu mutfağının vazgeçilmezlerinden Kuru
Mantar Pate
Kübik Turp
Pancar of the Opera
firik bulguru ve filizlendirilmiş yeşil mercimek ile doldurulup sumak ekşisi ile pişiriliyor. Dolmanın altında ise Kilis Kızılgöl’den gelen Cabarnet Sauvignon pekmezi ve taze çekilmiş tahin yer alıyor. Kök Sebze Şiş ve Tombik Pide’de, marine pancar ve balkabağı ızgaralanıp kivi ve kaju yoğurdu ile hazırlanan soslu pidelerle servis ediliyor. Kereviz Tagliatelle, baharatlarla yoğunlaştırılmış demi glace ile mercanköşkünün parfümsü ve lezzetli taze yaprakları ile süsleniyor. Doğa, kültür ve insan yaratıcılığının birleştiği bir yemek olan Fermente Mantar; misafirleri tadıyla büyülerken lezzet evrenine açılan bir kapıyı da aralıyor. Kış soğuğunun iç ısıtan meyvesi cennet hurması, Hurma ya da Hurmama tatlısının baş rolünde yer alıyor. Çikolatanın acı sıcaklığını ve krebin çıtırtısını fermente edilmiş armut ile buluşturan Armudun İyisi; asidi ve ekşiyi bolca hissettiren bir tatlı. İstiklal Caddesi’nin büyülü havası, sufle ve vanilyalı dondurmanın bir araya geldiği Taksim tatlısıyla tabaklara yansıyor.
Sürdürülebilir yaklaşım
Telezzüz’ün sürdürülebilirlik vizyonu, doğayla uyumlu yenilikçi uygulamalarıyla kendini gösteriyor. Mutfaktan çıkan organik atıklar kompost cihazında gübreye dönüştürülüyor; elde edilen bu gübre, lokantanın bahçesinde yetiştirilen bitkiler için kullanılarak döngüsel bir üretim sağlanıyor. Çatıda biriken yağmur suyu bahçe sulamasında kullanılırken, modern ısıtma-soğutma sistemleri de doğaya zarar vermeyen “yeşil gaz” ile çalışıyor. Elektrik sistemi ise doğa dostu özelliklerle donatılmış, uzaktan kontrol edilebilir ve ayarlanabilir bir yapıda tasarlanmış. Telezzüz, mekansal detaylarında da sürdürülebilirlik felsefesine bağlılığını yansıtıyor. Dekorasyonda kullanılan tüm malzemeler geri dönüştürülebilir veya doğa dostu kriterlere uygun olarak tedarik ediliyor. Misafirler için sunulan tüm kişisel bakım ürünleri vegan seçeneklerden oluşuyor. Kumaş peçeteler, kâğıt havlu yerine keten havlu, %100 geri dönüştürülmüş malzemeden üretilmiş tuvalet kağıtları tercih ediliyor.
Telezzüz, mekansal detaylarında da sürdürülebilirlik felsefesine bağlılığını yansıtıyor. Dekorasyonda kullanılan tüm malzemeler geri dönüştürülebilir veya doğa dostu kriterlere uygun olarak tedarik ediliyor.
BAHARI SANATLA KARŞILAYIN
ÇOK ÖZEL KONSER,
SERGİ, FESTİVAL VE
FİLMLERLE BAHAR
AYLARINDA DA
SANATSEVERLERİN
AJANDALARI DOPDOLU.
Bu Bir Heykel Olma
Teşebbüsü
Arter, öncü Alman sanatçı Franz Erhard Walther’in Türkiye’deki ilk kapsamlı kişisel sergisini izleyiciyle buluşturuyor. Sanatçının 1958 tarihli aynı isimli yapıtından yola çıkan Heykel Olma Teşebbüsü başlıklı sergi, Walther’in uzun soluklu pratiğinde beden, eylem ve heykel arasında ördüğü çok yönlü ilişkilere odaklanıyor. Küratörlüğünü Selen Ansen’in üstlendiği Heykel Olma Teşebbüsü, sanatçının 1960’lardan bu yana ağırlıklı olarak kâğıt, baskı, boya ve kumaş kullanarak ürettiği yapıtlarını Arter’in 4. ve 3. kat galerilerinde bir araya getiriyor.
Ankara Müzik Festivali Başlıyor
Türkiye’nin ilk çoksesli müzik hareketinin başladığı başkent Ankara, müzikle dolu bir aya hazırlanıyor. Sevda-Cenap And Müzik Vakfı tarafından düzenlenen 39. Uluslararası Ankara Müzik Festivali, 4-30 Nisan 2025 tarihleri arasında gerçekleşecek. Festival, klasik müzik, modern dans, flamenko ve caz türlerinde 250’ye yakın sanatçı ve topluluğu Ankara’da bir araya getiriyor. Baharın uyum ve dengesinin sanatsal yansımasını müzikle taçlandıran festival, 4 Nisan’da şef Orhun Orhon yönetimindeki Ankara Festival Orkestrası’nın, çellist Benedict Kloeckner solistliğindeki konseriyle açılacak.
Zamanla Dokunanlar
Anna Laudel İstanbul, 6 Mart – 27 Nisan 2025 tarihleri arasında çağdaş tekstil sanatının dünyadaki öncü isimlerinden Belkıs Balpınar’ın “Zamanla Dokunanlar” isimli retrospektif sergisine ev sahipliği yapıyor. Balpınar, geleneksel kilim dokuma (düz yaygı dokuma) tekniğini güncel sanatla birleştirerek deneysel bir dokuma yöntemi geliştirdi. “Zamanla Dokunanlar”, sanatçının 1986 yılından günümüze kadar uzanan sanatsal birikimini gözler önüne seriyor.
Holland Gösterime Giriyor
Başrollerinde Nicole Kidman, Matthew Macfadyen ve Gael García Bernal’ın yer aldığı “Holland, Michigan” adlı film, 27 Mart’ta Prime Video’da izleyicilerle buluşuyor! Bu son derece öngörülemez gerilim filminde Nicole Kidman, titiz bir öğretmen ve ev hanımı olan Nancy Vandergroot’u canlandırıyor.
Toplumun saygın bir üyesi olan kocası (Matthew Macfadyen) ve oğlu (Jude Hill) ile lale tarlalarıyla ünlü Holland, Michigan’da sürdürdüğü kusursuz hayatı, beklenmedik bir şekilde karanlık bir hikâyeye dönüşüyor. Nancy ve dostane meslektaşı (Gael García Bernal), bir sırrın peşine düşerken hayatlarındaki hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını keşfediyor.
Afife’nin Işığı Zorlu’da
Kia’nın sunduğu “Afife”, Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde izleyiciyle buluşuyor. Yönetmenliğini Serdar Biliş’in üstlendiği, proje tasarımına ise Biliş’in Demet Evgar ile birlikte imza attığı oyun; Demet Evgar, Tilbe Saran ve Necip Memili gibi güçlü isimlerden oluşan zengin oyuncu kadrosuyla sahneleniyor.
“Afife”, Müslüman bir kadının sahnede var olma mücadelesini çağdaş bir yorumla anlatıyor. Afife Jale’nin yasaklara karşı direnişini merkeze alan ve izleyiciyi geçmiş ile bugün arasında bir yolculuğa çıkaran bu etkileyici yapım, 2, 3 ve 17 Mart’ta tiyatro severlerle buluşuyor.
Alev Ebüzziya Galeri Nev’de
Alev Ebüzziya Siesbye’nin yeni eserleri, Fondation Cartier (Paris) ve Pierre Marie Giraud (Brüksel) sergilerinin ardından bu kez Galeri Nev İstanbul’da sanatseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. Sanatçının 2024 yılında ürettiği, çoğu beyaz tonlarda çanaklarından oluşan bir seçki sunan sergisi 28 Mart tarihine kadar izlenebiliyor. Sanatçı, yaklaşık 60 yıldır ürettiği ve onun imzası haline gelen yüksek pişirimli çanaklarını, seramik yapımında kullanılan en eski teknik olan sarmal yöntemle ve tahta bir ayak tornasıyla şekillendiriyor. Sanatçının her dokunuşunun izini üzerlerinde taşıyan çanakları, çok yüksek ısıda pişirilmeleri dolayısıyla bir kayanın sahip olduğu sertliğe ve sabitliğe sahipler.
Sanat Ajandası
Ekranların Ardında Kaybolmak
Sosyal Girişimci Tuğba Şengül Lik, sosyal medya platformlarında @dijitaldenge adıyla dijitalleşen hayatta dengeyi nasıl yakalayabileceğimize odaklanan içerikleriyle tanınıyor. Tuğba Şengül Lik, yeni kitabı Ekranın Ardında Kaybolan İnsan’da kaleme aldığı makalelerinde, dijital çağın üzerimizde yarattığı baskıyla ilgili tespitlerini ve önerilerini ortaya koyuyor. Yaşadığımız dijital dönüşümün sağlığımıza, aile yapılarına, ilişkilere, iş hayatına, ebeveynliğe olan çarpıcı etkilerini anlatımlarıyla adeta fotoğraflıyor. Tek kaydırmalık çağ, algoritmalar, bildirimler, seçimlerimiz, popüler kültürün çarkları, bir şeyleri kaçırma korkumuz, dijital çağda romantizm, hep Tuğba Şengül Lik’in merceğinden yansıyan konular arasında. Yazar, modern dünyada teknolojinin sunduğu o tatlı konforu tamamen bir kenara atmaktansa, akıllıca kullanıp, bir yandan da kendi kendimize yetebilen bireyler olabilmemiz için dijital dengenin önemini vurguluyor.
Gül İrepoğlu’ndan Sanat Tarihi Eğitimi
Beyoğlu’nun kalbindeki İstiklal Caddesi’nde sanatın her alanına dokunan etkinlikleriyle bir sergi mekânından öte, bir kültür merkezi olarak hizmet veren Türkiye İş Bankası Resim ve Heykel Müzesi, yeni bir projeye imza atıyor: Müzenin ilk sanat tarihi sertifika programı “Gül İrepoğlu ile Köklerinden
Günümüze Türk Resmini
İzlemek”, 5 Nisan Cumartesi günü başlıyor. Müzenin
kurucu küratörü Prof. Dr. Gül İrepoğlu tarafından verilecek bu kapsamlı sanat tarihi eğitimi, katılımcılara Türk resim sanatının gelişimini ve yerel sanat mirasımızın çeşitliliğini derinlemesine anlama fırsatı sunacak. Sanata meraklı herkese hitap eden bu altı haftalık program, NisanMayıs ayları boyunca her cumartesi 11.00-13.00 saatleri arasında düzenlenecek.
İnsan mısın Sen?
Müzik dünyasının genç yıldızlarından Ayberk Serin ve Indie pop sahnesinin sevilen ismi Kahraman Deniz, duygusal derinliği ve melankolik atmosferiyle öne çıkan yeni şarkıları “İnsan Mısın Sen?” ile dinleyicilerle buluşuyor. Sony Music Türkiye etiketiyle yayınlanan şarkı, yalnızlığı, arayışı ve içsel çatışmaları etkileyici bir anlatımla sorguluyor. Söz ve bestesi Kahraman Deniz’e ait olan “İnsan Mısın Sen?”, Cenk Çelik’in düzenlemesiyle alt-pop dokusuna bürünüyor. Etkileyici sözleri ve müziğiyle melankoliyi zirveye taşıyan şarkı, dinleyiciyi içine çeken atmosferiyle büyük bir hit olma potansiyeli taşıyor.
Destanların Dansı
İstanbul Atatürk Kültür Merkezi (AKM), birçok destan ve kahramanın hikâyesini içeren “Destanların Dansı” gösterisine ev sahipliği yapıyor. “Destanların Dansı”, Türk halklarının zengin kültürel mirasını müzik, dans ve tiyatro ile bir araya getirerek binlerce yıllık tarihi izleyicilere aktarıyor. Nuh Tufanı’ndan Dede Korkut’a, Sarı Gelin’den
Tomris’e kadar birçok destanı ve kahramanı içeren performans, 9 Mart’ta Türk Telekom Opera Salonu’nda, tarih akışında görsel ve duygusal bir yolculuk sunacak.
Bodrum’un kuzeyinde, 1970’lerin mütevazı balıkçı köylerinden biri olan Türkbükü, yıllar içinde sanatçılar ve entelektüellerin keşfettiği özel bir kaçış noktası haline geldi. St. Tropez ve İbiza gibi popüler tatil destinasyonlarının aksine, Türkbükü kendine has bohem ruhunu koruyarak, gözlerden uzak bir cennet olarak varlığını sürdürdü. Bugün ise Bodrum, uluslararası basında “Türk Saint-Tropez’si” ve “Ege’nin İbiza’sı” olarak anılıyor. Dünyaca ünlü otel ve restoran markalarının bölgeye akın etmesiyle, jet sosyetenin radarına girmeyi başardı. Kate Moss, Pixie Lott ve Naomi Campbell gibi isimlerin burada tatil yaptığı söylentileri lüks seyahat dünyasında heyecan uyandırırken, Bodrum’un büyüsünü keşfetmek için bir uçuş rezervasyonu yaptım.
Yeni açılan Scorpio’s Bodrum’da akşamüstü bir kokteyl içerken, manzara kadar mükemmeliyetle tasarlanmış bir atmosferin içinde
buluyorum kendimi. Ancak her detayın kusursuz olduğu bu mekân, biraz fazla kontrollü ve ruhsuz hissettiriyor. Bu yüzden, asıl keşfetmek istediğim yere, No:81 Hotel’e doğru yola koyuluyorum. Türkbükü’nün kalbinde, doğallığını koruyan bir bölgeye konumlanmış bu butik otel, 1980’lerin sonlarında Karakaya ailesi tarafından inşa edilmiş. Başlangıçta bir yazlık ev olarak tasarlanan mekân, zamanla genişleyerek özel bir sahil kulübü ve otel haline gelmiş. 2014 yılında ailenin ikinci kuşak temsilcisi Pamir Karakaya’nın yönetimi devralmasıyla, No:81 yaratıcı kimliğini ve özgün cazibesini tam anlamıyla bulmuş. Otelin ismi, Pamir’in dedesinin İstanbul’daki rulman fabrikasının kapı numarasından geliyor. Bugün, No:81’in ruhu hâlâ ailenin kökleriyle iç içe. 93 yaşındaki büyükanne Mamiz, otelin sosyal yaşamının vazgeçilmez bir parçası olarak misafirlerle yemek yiyip dans etmeye devam ediyor.
Türkbükü’nün kalbinde, doğallığını koruyan bir bölgeye konumlanmış No:81 Hotel, 1980’lerin sonlarında Karakaya ailesi tarafından inşa edilmiş.
Bodrum’un Gizli
Bodrum’un Gizli
Cenneti: NO:81 HOTEL
Cenneti: NO:81 HOTEL
İSTANBUL’DAKİ ESKİ BİR
RULMAN FABRİKASININ
KAPI NUMARASI NASIL
GİZLİ CENNETTE OTEL
İSMİNE DÖNÜŞTÜ?
ÖNCE BU İLGİNÇ
HİKAYEYİ ARDINDAN DA BODRUM’UN EN YENİ
VE EN ÖZEL OTEL VE PLAJLARINDAN BİRİSİNİ
KEŞFE DAVETLİSİNİZ.
DAZE’in 360 derecelik açık hava barı ve restoranı, gün boyu akan el yapımı kokteylleri ve lokal sanat eserleriyle çevrili bohem atmosferiyle fark yaratıyor.
Otelin en dikkat çekici alanı ise, DAZE Beach Club. 100 metre uzunluğundaki ahşap iskele üzerinde konumlanan 180 lüks şezlongu ve beyaz tenteleriyle, kusursuz bir zarafet sunuyor. Burada hizmet, şatafattan uzak ama mükemmeliyetçi bir yaklaşım sergiliyor; beyaz keten kıyafetler ve Nike spor ayakkabılar giymiş karizmatik ekip, fark ettirmeden hizmet sunarak misafirlerin konforunu en üst seviyeye çıkarıyor. DAZE’in 360 derecelik açık hava barı ve restoranı, gün boyu akan el yapımı kokteylleri ve lokal sanat eserleriyle çevrili bohem atmosferiyle fark yaratıyor. Şefler, menüyü No:81’in Dereköy’deki çiftliğinden gelen organik ürünlerle sürekli yeniliyor. Geceleri ise, Londra’nın en seçkin özel kulüplerinden gelen DJ’ler ve canlı performanslarla DAZE’in enerjisi doruğa çıkıyor. Sahil kulübünün hareketliliğinin birkaç adım ötesinde, No:81’in sadece 49 odadan oluşan özel
konaklama alanları bulunuyor. Her biri ya özel bir bahçeye ya da kesintisiz deniz manzarasına sahip olan odalar, doğal çevreyle mükemmel bir uyum içinde tasarlanmış. Sabahları ise, otelin bahçesinde kuş sesleri eşliğinde sunulan Türk kahvaltısı, bu benzersiz deneyimin vazgeçilmez bir parçası haline geliyor.
Bodrum’un son dönemde hızla değişen manzarası içinde, No:81 Hotel ruhunu ve özgünlüğünü koruyan nadir adreslerden biri. Türkbükü’nün geçmişten gelen zarif bohem ruhunu yansıtan otel, lüks ve sadeliği mükemmel bir dengede buluşturarak, keşfedilmeyi bekleyen bir cennet sunuyor. Daha fazla bilgi almak ve rezervasyon yaptırmak için: www.no81hotel. com www.dazeturkbuku.com web adreslerini ziyaret edebilir ya da info@no81hotel.com adresine eposta gönderebilirsiniz.
Daze Cocktails
& Six Senses Kaplankaya’da SAĞLIK MACERA
SIX SENSES KAPLANKAYA, OLİMPİYAT MADALYALI JAVIER
GÓMEZ VE VICENT BELTRAN’İN
LİDERLİĞİNDE, SPOR, WELLNESS
VE DOĞA İLE DOLU BİR DENEYİM
SUNUYOR. MULTISPORT RETREAT
PROGRAMI, KATILIMCILARA
BEDENSEL VE ZİHİNSEL YENİLENME
FIRSATI TANIRKEN, EGE’NİN
EŞSİZ DOĞASINDA KEŞİFLER VE
ANTRENMANLARLA DOLU BİR
MACERA VAAT EDİYOR.
Six Senses Kaplankaya, büyüleyici atmosferinde dönüştürücü macera deneyimlerinde öncü bir marka olan Roots Adventure Travel ile birlikte spor ve sağlığı bir araya getirdiği 2025 Multisport Retreat’i duyurmaktan gurur duyuyor. Condé Nast Traveller ve World Luxury Hotel & Spa Awards tarafından dünyanın ve Avrupa’nın en iyi otelleri arasında gösterilen, The Luxury Spa Edit Awards 2024’te ise Avrupa’nın en iyi Spa Retreat oteli seçilen Six Senses Kaplankaya, Multisport Retreat ile etkinlik, spor, wellness ve bütünsel sağlığı Ege’nin büyüleyici kıyılarında, 30 Nisan-4 Mayıs tarihleri arasında bir araya getiriyor. Olimpiyat madalyalı ve tüm zamanların en başarılı triatletlerinden biri olan Javier Gómez’in öncülüğünde bu özel program, katılımcılara daha önce hiç olmadığı bir şekilde antrenman yapma, keşfetme ve enerji toplama fırsatı sunuyor.
Ege kıyılarının eşsiz doğasıyla çevrili olan Six Senses Kaplankaya, bu dönüştürücü kamp için huzurlu bir atmosfer yaratıyor. Misafirler, uzman rehberliğinde yapılan antrenmanlar, doğal güzelliklerle dolu keşifler ve enerji veren onarıcı sağlıklı yaşam uygulamalarıyla bedenlerini güçlendirirken zihinlerini sakinleştiriyor. Kaplankaya’nın benzersiz turkuaz de-
The Luxury Spa Edit Awards 2024’te Avrupa’nın en iyi Spa Retreat oteli seçilen Six Senses Kaplankaya, Multisport Retreat ile etkinlik, spor, wellness ve bütünsel sağlığı Ege’nin büyüleyici kıyılarında, 30 Nisan-4 Mayıs tarihleri arasında bir araya getiriyor.
nizinde yüzmekten eşsiz manzaralar eşliğinde yapılan koşu ve bisiklet turlarına kadar pek çok aktivite, misafirlere doğayla ve kendi potansiyelleriyle derin bir bağ kurma imkânı tanıyor.
Programın Öne Çıkanları
Six Senses Kaplankaya’da 30 Nisan-4 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşecek 2025 Multisport Retreat, her seviyeden katılımcıya uygun kişiselleştirilmiş antrenmanlar ve grup dayanışması odaklı aktiviteler sunuyor. Yüzme, bisiklet ve koşu antrenmanlarında performansı artırmaya odaklanan, bilimsel hassasiyetle yaklaşan ama aynı zamanda motive edici bir enerjiyle liderlik eden, Olimpiyat Projesi Dünya Triatlon Takımı da dahil olmak üzere çeşitli Dünya Triatlon programlarını yöneten Vicent Beltran tarafından yönetiliyor. Beltran ve Javier Gómez, katılımcıları hem zorlu
hem de ödüllendirici olan dinamik seanslarda yönlendirerek olimpiyat madalyalı bir sporcu ile antrenman yapma ayrıcalığını sunuyor. Javier Gómez, programın elçisi olarak şunları söylüyor: “Roots Adventure Travel’ın Six Senses Kaplankaya’daki bu olağanüstü multisport kampına liderlik etmekten büyük bir heyecan duyuyorum. Bu kamp, doğanın güzelliği içinde kendimizi zorlama, fiziksel sınırlarımızı aşma ve insanlarla bağ kurma adına harika bir fırsat sunuyor. Kendi deneyimlerimi paylaşmayı, başkalarına ilham vermeyi ve açık havada geçirilen anların keyfini birlikte yaşamayı sabırsızlıkla bekliyorum.” Vicent Beltran ise etkinlikle ilgili şöyle diyor: “Bu program; performansı, doğayı ve sağlığı mükemmel bir dengeyle bir araya getiriyor. Dünyanın en güzel destinasyonlarından birinde atletik anlamda gelişmek için eşsiz bir fırsat sunuyor.”
Dünyanın En lüks JETLERİ
ÖZEL HAVACILIK DÜNYASI, SADECE ULAŞIMIN ÖTESİNDE, EŞSİZ BİR ZARAFET VE KONFOR DENEYİMİ SUNUYOR. LÜKS VE İHTİYAÇLARIN
BULUŞTUĞU BU SEGMENTTE, SEÇİLEN JET, YOLCULUĞU SIRADANLIKTAN ÇIKARARAK
OLAĞANÜSTÜ HALE GETİREBİLİR.
Fotoğraf: freepik
Dünyanın en prestijli özel jet sağlayıcılarından biri olan Amalfi Jets, en zengin ve seçkin müşterilerine sadece bir ulaşım aracı değil, büyüleyici bir seyahat deneyimi sunuyor. Konfor, güvenlik ve en son teknolojiyi bir araya getiren en lüks özel jetleri sizler için derledik.
Gulfstream G650ER
Ultra zenginlerin favorisi olan Gulfstream G650ER, hızı ve uzun menziliyle biliniyor. Kabini, en ince detaylarına kadar ustalıkla tasarlanmış olup, uzun mesafeli uçuşlarda eşsiz bir konfor sunuyor.
Bombardier Global 8000
Kıtalar arası non-stop uçuş kapasitesine sahip olan Bombardier Global 8000, el işçiliği ile tasarlanmış detayları ve ileri düzey teknolojisiyle rakiplerinden ayrılıyor. Kabindeki lüks donanımlar, yolcuların konforunu en üst düzeye taşıyor.
Airbus ACJ319 Neo
Modern tasarımı ve yakıt verimliliğiyle dikkat çeken Airbus ACJ319 Neo, tam boy yataklar, lüks banyolar ve ileri düzey eğlence sistemleriyle donatılmış birinci sınıf bir kabin sunuyor. Uzun menzil kapasitesiyle özel jet dünyasında fark yaratıyor.
Boeing Business Jet 747-8
Gökyüzünde bir saray olarak nitelendirilen Boeing Business Jet 747-8, olağanüstü geniş kabiniyle öne çıkıyor. Kendi zevkinize göre özelleştirilebilen iç mekanları, çoklu salonlar, yemek alanları ve yatak odaları sunarak tam anlamıyla bir lüks uçuş deneyimi yaratıyor.
Bombardier Global 7500
Ultra uzun menzilli jetler arasında standartları yeniden belirleyen Bombardier Global 7500, yenilikçi aydınlatma sistemleri ve düşük kabin basıncı ile yolcuların daha az yorgunluk his-
Dünyanın en prestijli özel jet sağlayıcılarından biri olan Amalfi Jets, en zengin ve seçkin müşterilerine sadece bir ulaşım aracı değil, büyüleyici bir seyahat deneyimi sunuyor.
Geniş bir ticari uçağın ferahlığını özel havacılık konforuyla birleştiren Airbus ACJ350 XWB, büyük gruplar için ideal bir seçenek. Lüks ayrıntılarla donatılan kabini, yolculara benzersiz bir seyahat deneyimi sunuyor.
Dassault Falcon 8X
Dassault Falcon 8X, üç motorlu tasarımıyla güçlü bir performans sergiliyor. Ferah kabini, kişiselleştirilebilir oturma alanları ve ileri teknoloji konferans salonlarıyla iş dünyası için ideal bir seçenek sunuyor.
Embraer Lineage 1000E
Büyük ve geniş kabiniyle dikkat çeken Embraer Lineage 1000E, özel suitler, tam boy duş ve birden fazla oturma alanı ile zarafet ve verimliliği bir araya getiriyor. Şıklık ve konforu bir arada sunarak lüks yolculuk deneyimini yeniden tanımlıyor.
Boeing Business Jet 787
Boeing’in Dreamliner serisinden türetilen
Boeing Business Jet 787, yakıt verimliliği ve gökyüzündeki en konforlu yolculuk deneyimlerinden birini sunan geniş kabini ile dikkat çekiyor. Yolcular, kendilerine özel tasarlanabilen alanlarda unutulmaz bir seyahat deneyimi yaşıyor.
Fotoğraf: freepik
ROLLS-ROYCE MOTOR CARS İSTANBUL’DAN ÜSTÜN BAŞARI
TÜRKİYE’DE ROLLS-ROYCE SATIŞLARI ÜST ÜSTE
ÜÇÜNCÜ KEZ ARTIŞ GÖSTERDİ. İLK TAM ELEKTRİKLİ
ROLLS-ROYCE MODELİ OLAN SPECTRE, TÜRKİYE’DE EN
ÇOK SATAN MODEL OLDU. SATILAN HER ARAÇ, KİŞİYE
ÖZEL TASARIM DETAYLARIYLA ÖNE ÇIKTI.
Rolls-Royce Motor Cars İstanbul, 2024 yılında istikrarlı devam eden başarısını kutladı. Türkiye’de satılan her araç, artan Bespoke kişiselleştirme seçenekleriyle sunuldu. Royal Motors bünyesinde yer alan ve Türkiye’deki tek bayi olan Rolls-Royce Motor Cars İstanbul, üst üste üçüncü kez araç satışlarında artış gösterdi. 2013 yılında bayinin açılışından bu yana, müşterilere yapılan yeni araç teslimatları üç haneli rakamlara ulaştı. Royal Motors Yönetim Kurulu Başkanı Artuğ Aysal, konuyla ilgili açıklamasında şunları vurguladı: “Son on yılda işimizin gösterdiği gelişimi görmekten büyük mutluluk ve gurur duyuyorum. Elde ettiğimiz bu olağanüstü başarı, müşterilerimizin sürekli artan beklentilerini karşılamak ve her zaman daha iyisini sunmak için özveriyle çalışan ekibimizin tutkusu ve kararlılığının bir yansımasıdır.”
En Çok Satılan Model: Tamamen Elektrikli Spectre
Bu yıl, Rolls-Royce modellerine olan güçlü müşteri talebiyle öne çıktı. Markanın amiral gemisi Phantom büyük talep görürken, tamamen elektrikli ilk model olan Spectre, Türkiye genelinde en çok satan model oldu. Yeni Cullinan Series II ise Aralık ayında Türkiye’de ilk kez tanıtıldı. Rolls-Royce Motor Cars İstanbul için önemli bir dönüm noktası da, geçen yıl Mayıs ayında Kuruçeşme’de bulunan showroom’un tamamen yenilenerek açılmasıydı. Yenilenen showroom, müşterilere tamamen sürükleyici bir Rolls-Royce deneyimi sunan modern ve lüks bir alan sağlıyor. Rolls-Royce Motor Cars
Royal Motors bünyesinde yer alan ve Türkiye’deki tek bayi olan RollsRoyce Motor Cars İstanbul, üst üste üçüncü kez araç satışlarında artış gösterdi.
Lüks araçların lider
üreticisi Rolls-Royce, 2024 yılında dünya çapında 5 bin 712 adetlik araç satışıyla rekor kırarak tüm zamanların en yüksek üçüncü yıllık satış rakamına ulaştı.
İstanbul Genel Müdürü Hilal Aysal, ekibe ve showroom’a yapılan yatırımların markanın parlak geleceğine olan güveni yansıttığını belirtti. “Bununla birlikte, müşterilerimizin beklentisini karşılayarak, operasyonlarımızın son derece seçkin olmaya devam edeceğinden ve Rolls-Royce araçlarının nadir bir şekilde görüleceğinden emin olabilirsiniz” dedi.
Rolls-Royce Motor Cars Orta/Doğu Avrupa ve Orta Asya Kurumsal İletişim Direktörü Frank Tiemann ise şunları söyledi: “Mükemmellik, lüks evimizin temelini oluşturan vazgeçilmez bir unsur. Rolls-Royce Motor Cars İstanbul’a, olağanüstü bağlılıkları ve hem bölgesel hem de küresel başarımıza sağladıkları önemli katkılar için içtenlikle teşekkür ediyorum.”
Rolls-Royce, 2024 Yılında Dünya Çapında 5.712 Adet Satışa Ulaştı Lüks araçların lider üreticisi Rolls-Royce, 2024 yılında dünya çapında 5 bin 712 adetlik araç satışıyla rekor kırarak tüm zamanların en yüksek üçüncü yıllık satış rakamına ulaştı. Ayrıca Rolls-Royce bu haftanın başında, Spectre’nin benzersiz sessizliği, zahmetsizliği ve güçlü sürüş deneyimiyle olağanüstü ivmesini sürdürecek olan, tarihinin en güçlü Rolls-Royce’u Black Badge Spectre’nin tanıtımını duyurdu.
KOKUSUYLA DA KİŞİYE ÖZEL
Her Rolls-Royce, aracın iç mekanında deneyimlenen aromaları da kapsayan, detaylara gösterilen titiz bir özenle tasarlanıyor, mühendislik açısından şekillendiriliyor ve el işçiliğiyle üretiliyor. Her yeni projede, deri, ahşap, yün ve diğer dokunsal yüzeylerin seçiminde, biyokimyadan üst düzey parfümeriye kadar farklı sektörlerde eğitim almış kişilerden oluşan markanın uzman departmanına danışılıyor. Bu uzmanlar, her malzemenin yalnızca görsel ve dokunsal özellikleriyle değil, aynı zamanda kokusuyla da en iyiyi temsil etmesini sağlıyor. Araçtaki duyusal deneyimi zenginleştirmek için tasarlanan Rolls-Royce Scent, yeni, rahatlatıcı ve huzur veren koku temalarını zarif bir şekilde tanıtıyor. Sedir, sakinleştirici ve baharatlı bir karmaşıklık getirirken, gül ağacı kuru ve hafif tatlı bir notaya sahip. İris, çiçeksi ama aynı zamanda toprak tonları taşıyan bir özellik sunarken, parfüm Amyris’in odunsu, dumanlı alt tonlarıyla tamamlanıyor.
The Peninsula Paris’in Terasında Işıkla Dans
THE PENINSULA PARİS’İN
TERASLARI, ŞIKLIĞI VE
KONFORU BİR ARAYA
GETİREREK ŞEHRİN
BENZERSİZ MANZARASINI
EŞSİZ BİR DENEYİME
DÖNÜŞTÜRÜYOR. KRİSTAL
BERRAKLIĞINDAKİ
TRANSPARAN ROOFTOP
KAMELYALAR, PARİS’İN
BÜYÜLEYİCİ IŞIKLARIYLA
SARILI BİR ATMOSFER
SUNUYOR.
Fransız mobilya tasarım markası Roche Bobois ile yapılan özel iş birliği sayesinde, otelin yüksek çatı teraslarında iki büyüleyici kış deneyimi misafirlerini bekliyor. Roche Bobois’in zarif dokunuşuyla tasarlanan iglo tarzı alanlar, konuklara şehrin ışıkları eşliğinde fine dining ve kokteyllerin keyfini çıkarma imkânı sunuyor.
İlk deneyim, otelin en yüksek noktasında bulunan, “The Secret Table” (Gizli Masa) olarak bilinen özel terasta yer alıyor. Zarif Fransız işçiliğiyle tasarlanan ve sıcak bir ışıkla aydınlatılan bu kış bahçesi, büyüleyici bir aperitif saati, evlilik teklifi ya da ödüllü şef David Bizet’nin özel olarak hazırladığı yıldönümü yemekleri için mükemmel bir atmosfer sunuyor.
The Peninsula Paris’in bir diğer teras deneyimi ise daha da ayrıcalıklı bir ambiyans vaat ediyor. Otelin zarif Eiffel Suite’ine ait özel terasta konumlanan bu sıcak ve samimi alan, Eyfel Kulesi’ne karşı göz alıcı bir manzara eşliğinde günün her saatinde rahatlatıcı bir lounge olarak kullanılabiliyor. Roche Bobois’in yumuşacık koltukları, renkli yastıklar ve şık örtülerle tamamlanan bu ortam-
da konuklar, Paris’in kış manzarasına karşı kahvaltının, Afternoon Tea’nin ya da yıldızlar altında unutulmaz bir akşam yemeğinin tadını çıkarabiliyor. The Peninsula Paris’in Rooftop Garden Suite terasında ise, Tartine et Chocolat’nın zarif dokunuşlarıyla dekore edilmiş ışıltılı bir cam kubbe bulunuyor. Aileleriyle birlikte keyifli anlar geçirmek isteyen minik konuklar için tasarlanan bu büyüleyici iglo alanı, oyunlar ve kitaplarla dolu sıcak bir atmosfer sunuyor. Yaratıcı atölyelerle çocuklar eğlenceli ve ilham dolu anlar yaşarken, ebeveynler ise Paris’in panoramik manzarasına karşı huzurlu bir kaçamak yapabiliyor. 15 Nisan 2025’e kadar, The Peninsula Paris’in çatı teraslarında yer alan bu zarif alanlar, özel anlar paylaşmak isteyenler için romantik ve şık bir kaçamak sunuyor.
Fransız mobilya tasarım markası Roche Bobois ile yapılan özel iş birliği sayesinde, otelin yüksek çatı teraslarında iki büyüleyici kış deneyimi misafirlerini bekliyor.
Teknoloji MARKALAR REHBERİ
Aldar www.aldar.com
Alpaq Studio www.alpaqstudio.com
Amiri www.amiri.com
Baccarat www.baccarat.com
Bakara Collection www.shop.bakara.com.tr
Bottega Veneta www.bottegaveneta.com
Cartier www.cartier.com
Chloé www.chloe.com
Devialet www.devialet.com
Dolce&Gabbana www.dolcegabbana.com
Estee Lauder www.esteelauder.com
Fendi Home www.fendi.com
Fornasetti www.fornasetti.com
Guerlain www.guerlain.com
Hermès www.hermes.com
Herend www.herend.com
Jonathan Adler www.jonathanadler.com
Kare Design www.kare-design.com
Kartell www.kartell.com
Maje www.maje.com
Mind the Gap www.mindtheg.com
Missoni Home www.missonihome.com
Network www.network.com.tr
Pip Studio www.pipstudio.com
Retori www.retori.com
Rolls Royce www.rolls-roycemotorcars.com
Sandro www.sandro-paris.com
Seletti www.seletti.com
Six Senses Kaplankaya www.sixsenses.com/resorts/kaplankaya
Smeg www.smeg.com
Tom Dixon www.tomdixon.net
Valentino www.valentino.com
Versace Home www.versace.com
Villeroy & Boch www.villeroy-boch.com
Voluspa www.voluspa.com
Yves Saint Laurent www.ysl.com
Dergimizin bu sayısında söz edilen markalar hakkında daha ayrıntılı bilgi edinmek için web sitelerine göz atabilirsiniz.