7 minute read

2. 1. 1. 2. Manici Edebiyatta Nesir

244 Ahmet B. ERCİLASUN

"Öyle Yerlerde" adı verilen şiir; konu bakımından bir bütünlük arz etmesi, mısra başı kafiyesinin ve diğer ahenk unsurlarının son derece çarpıcı olması, tabiat ile insan ruhu arasındaki münasebeti ustalıkla işlemesi, Burkancı zahidlerin inzivaya çekildikleri dağlık ve ağaçlık yerlerle akar su ve göl kenarlarını canlı bir şekilde tasvir etmesi gibi sebeplerle Burkancı şiirlerin en güzel örneği kabul edilmektedir. Burkancı Uygurlardan adı bize kadar ulaşan şâirler şunlardır: Pratya-şiri, Çısuya Tutung, An-tsang Hanlin Keyşi, Ki-Ki, Şıngku Şeli Tutung, Asıg Tutung, Çinaşiri (Arat 1965: XX-XXII; Tekin 1986: 19). Bunlar arasında bilhassa PratyaŞiri dikkate değer. "Her zaman söylenmek için, başkalarına gerek olur düşüncesiyle, canlılara faydalı olsun ve burkan olsunlar" diye bizzat nazmettiğini ifade ettiği 10 kadar manzum parçası bilinmektedir ki hepsi 321 mısra tutmaktadır. Ruhanî zümreye mensup olduğu anlaşılan bu şâirin asıl adı bilinmemektedir. İfadesinden ve şiirlerinden dile hâkim bir san'atkâr olduğu anlaşılmaktadır (Arat 1965: XXI). Onuncu asırda yaşadığı tahmin edilen Beş Balıklı Şıngku Şeli Tutung ise Altun Yaruk tercümesiyle dikkati çeker. Bu eserdeki manzum parçalarda Şıngku Şeli Tutung yer yer lirik bir söyleyişe ulaşır. Burkancı şiirlerden bazıları aşağıya alınmıştır.

Anı Teg Orunlarta

Adkaşu turur kat kat tagta amıl aglak aranyadanta, Artuç sögüt altınınla akar suvlukta, Amrançıkın uçdaçı kuşkıalar tirinlik kuvraglıkta Adkagsızın meŋi tegingülüg ol anı teg orunlarta. Sıralanıp duran kat kat dağlarda, sakin ve ıssız Âranyadan'da, Ardıç ağaçları altındaki akar sularda, Sevinçle uçuşan kuşçukların toplandığı yerde Her şeyden uzak, huzura ermeli öyle yerlerde.

İç teriŋ kat bük tagta irteki söki aranyadanta, İdiz tikim kayalık basguklug erip idi tikisizte, İmirt çogurt sögüt arasınta inçgekie suv kıdıgınta İlinmeksizin dyan olurgulug ol anı teg orunlarta.

TÜRK DİLİ TARİHİ " 245

Derin, sarp, kat kat kıvrılan dağlarda, önceki, eski Âranyadan'da, Yüksek, dik kayalıkların çöktüğü derin sessizlikte, İmirt, çoğurt (?) ağaçları arasında, incecik su kıyısında (Dünyaya) ilgisiz, dyâna düşüncesine dalmalı öyle yerlerde.

Seŋir buluŋ teriŋ tagta seviglig aranyadanta, Sermelip akar suvlug erip sep sem aglakta, Sekiz türlüg yiller üze tepremetin serilip anta Sere yalŋuzın nom meyisin tegingülüg ol anı teg orunlarla. Yamacı, yanı sarp dağlarda, sevgili Âranyadan'da, Süzülüp akan su boylannda, ıpıssız tenha yerlerde, Sekiz türlü yellerle, kımıldanmadan uzanıp oralarda Sabırla, yapayalnız, şeriat huzurunu bulmalı öyle yerlerde.

Kökerip turur körklüg tagta köŋül yaraşı aglak orunta, Köp yigi telim sögütlüg erip köpirip turur kögmen suvlukta, Köz başlap kaçıgların yıgınıp közünmiş bililmişçe orunlarla Küsençigsizin meŋi tegingülüg ol anı teg orunlarta. (Arat 1965: 66) Göğerip duran görklü dağlarda, gönüle yaraşır ıssız yerlerde, Çok sık, yoğun ağaçlar arasında köpürüp duran göl sularında, Başta göz, duyulardan sıyrılıp görünmüş, bilinmiş gibi yerlerde Arzulardan uzak huzur bulmalı öyle yerlerde.

"Anı Teg Orunlarta" şiiri Arat yayınında sekizer mısralı dört bent hâlindedir. Şinasi Tekin ise şiiri dörder mısralı dört bent hâlinde vermektedir (Ş.Tekin 1965: 55-56).

Uygur Elimiz

Alkışlıgın adrulmış, Alkatmış Uygur ilimiz e! Alpın kutın yigedmiş

246 Ahmet B. ERCİLASUN

Arslan bilge hanımız a! Alnın ılılur tamdulur, Adruklug Uygur bizniŋ

ilimiz e!

Övgülerle seçkinleşmiş, Övülmüş Uygur elimiz hey! Yiğitlikle, kutla üstün olmuş Arslan Bilge Hanımız hey! Alnı yanan, ışıldayan Bizim seçkin Uygur elimiz hey!

Utaryigedür edremlig Orta törümiş hanımız a! Uyur üküş bodunlug Onlar Uygur ilimiz e! Ut..ta idi biliglig Orta törümiş hanımız a! Muzaffer, üstün, erdemli, Âdil (?) yaratılmış hanımız hey! Kudretli, çok kabileli On Uygur elimiz hey! Muzaffer (?), çok bilgili, Âdil (?) yaratılmış hanımız hey!

Bogta bogur bodunlug Bo..bir Uygur ilimiz e! Bod kötürme(çe)n(iŋ) erkligi, Bodistv uguşlııg hanımız a! Kutsal ve çok kabileli, ..Biricik Uygur elimiz hey! Boylan yücelten (?), güçlü, Bodisatva soylu hanımız hey!

TÜRK DİLİ TARİHİ 247

Taluy ügüz teg atlıg, Taŋlançıg Uygur ilimiz el Taglar hanı teg adruklug, Taglar hanı teg agırlıg Tavçaŋ basuruklug hanımız a! Okyanuslar kadar ünlü, Hayranlık uyandırıcı Uygur elimiz hey! Dağlar hanı gibi seçkin, Dağlar hanı gibi itibarlı, Tavçaŋ köklü hanımız hey!

Yayıtta semrimiş Yagışlıg Uygur ilimiz e! (Tekin 1986: 32-34) Yaylalarda semirmiş Kurbanlıkları bol Uygur elimiz hey!

2.1.2.2. BURKANCI EDEBİYATTA NESİR

Burkancılığa ait kutsal kitaplar üç sepet adı altında bir araya toplanmıştır: Vinayalar, Sûtralar, Abidarmalar (Tekin 1965: 36). Bunların dışındaki eserleri de dikkate alarak Burkancı (Budist) Uygurların mensur metinlerini dörde ayırarak incelemek gerekir: 1. Vinayalar 2. Sûtralar (Uygurca: sudur) 3. Abidarmalar 4. Diğerleri.

2.1. 2. 2.1. Vinayalar

Vinayalar, Burkancı "rahip ve rahibelerin hayatını, günlük yaşamlarını düzenleyen kuralları içine alır." Sayıları çok değildir. Karmavâcana adlı vinaya, manastır kıyafetinin kullanılışına dair bir metindir. Pravâranâ, bir Burkan rahibinin yağmurlu bir mevsimde çekildiği inzivayı anlatır. Vinayavibhańga adlı metin manastır kurallarıyla ilgilidir (Özönder 2002: 474V

248 . Ahmet B. ERCİLASUN

2.1. 2. 2. 2. Sudurlar

"Uygurcada nom, nom sudur, nom bitig ve sudur adı verilen bu mukaddes kitap türünde, gerek târihî Burkan'ın ve gerekse bütün burkanların verdikleri veya vermiş olduklarına inanılan 'vaazları' bir araya toplanmıştır." Sudurlarda önce vaazın verildiği yer tasvir edilir. Sonra müritlerden biri bir soru sorar. Burkan da bu soruya dayanarak vaazını verir. Çok defa vaaz manzum olur. Bazen nazarî olarak soruya cevap verilir. Bazen de burkanlardan birinin hayatıyla ilgili bir masal (çatik) anlatılarak soru cevaplandırılır. Vaaz bittikten sonra dinleyicilerden iki kişi konuyu kendi aralarında tartışırlar. Sonuca ulaşamazlarsa tekrar burkana sorarlar. Böylece vaaz sürüp gidebilir (Ş.Tekin 1965: 36-37). Görüldüğü gibi sudurlarda anlatım tarzı olarak diyalog ve tahkiye kullanılmaktadır. Tabiî ki tahkiye, çatik'te kullanılan bir anlatım tarzıdır. Uygurcaya çevrilmiş en hacimli sudur Altım Yaruk'tur. Altun Yanık, "altın ışık" manasına gelir. Beş Balık'lı Şıngku Seli Tutuŋ tarafından Çinceden Uygurcaya çevrilmiş olan eser, "tercümeden ziyâde müstakil bir adaptasyon"dur. Şıngku Seli Turuŋ birçok ilâvelerle eseri genişletmiştir. Hüen-Tsang'ın ünlü seyahatnamesini de Uygur Türkçesine çeviren ve bu tercümede kullandığı "kavi" üslûbu dolayısiyle Reşid Rahmeti Arat tarafından eski Türk şâirleri arasında zikredilen Şıngku Seli Tutuŋ, Uygurlar çağı Türk edebiyatının en mühim simalarından biridir. Altun Yaruk'ta yer yer lirik bir eda taşıyan ve ağıtları andıran şiirler, Şıngku Seli Tutuŋ'un orijinal ve kuvvetli bir şâir olduğunu da gösteriyor. 10. yüzyılın ilk yarısında yazıldığı tahmin edilen Altun Yaruk'un istinsahı 17. asırdadır. Birkaç nüshası bulunan ve oldukça hacimli (Radloff ve Malov neşrinde 707 sayfa) olan Altun Yaruk; burkancılığın esaslarını, felsefesini ve Buda'nın menkıbelerini anlatan bir eserdir. İçinde çatikler ve şiir parçaları da bulunmaktadır. Bur-kancılığa ait konular eserde geniş izahlarla ve sarih bir üslûpla anlatılır. Bilhassa Türkçeden yapılmış ıstılah ve tâbirlerin kullanılması, halk dilindeki bazı basit kelimelere dinî manalar yüklenmesi eserin üslûbu bakımından dikkate değer (Çağatay'dan mı?) Araştırıcılar tarafından en iyi işlenmiş metinlerden biri olan Sekiz Yükmek (Sekiz Tomar) adlı sudur, Uygurlar arasında çok yayılmış olan dinî bir eserdir. Çinceden çevrilmiş olan Sekiz Yükmek, Burkancılığa ait dinî-ahlâkî inanışlarla bazı pratik bilgileri ihtiva eder. Kısa cümleleri, açık ve samimî ifâdesi, zengin kelime hazinesi ile dikkate değer bir üslûbu vardır (Nereden?) Şinasi Tekin tarafından işlenen Kuanşi İm Pusar (Ses İşiten İlâh), "A-sil Dinin Nilüfer Çiçeği" adlı sudurun bir bölümüdür. Eserin konusu, Kuanşi

TÜRK DİLİ TARİHİ 249

İm adlı bir Bodisatva'nın (Burkan adayının) canlı varlıkların sıkışık anlarında Hızır gibi yetişerek onlara yardım etmesi ve Nirvâna yolunu göstermesidir. Çinceden çevrilen eserin nerede ve kim tarafından tercüme edildiği bilinmemektedir. Tercüme ve istinsah tarihleri 13. asırdan önce olmalıdır (Ş:Tekin 1960: 4-5). Çinceden çevrildiği tahmin edilen ve Semih Tezcan tarafından işlenen İnsadi Sudur, "rahiplerin karşılıklı olarak birbirlerine günahlarını anlatma" törenleri ile ilgilidir. Eserde Sundarî Kız adlı bir çatik de vardır. 1328'de Çinceden çevrilen, tahta baskılan da bulunan Yitiken Sudur büyü ile ilgili bir metindir (Tezcan 1978: 295-296). Kşanti Kilguluk Nom Bitig adlı sudur ise bir günah çıkarma kitabıdır (Özönder 2002: 476) Burkancı Uygurlardan kalma daha birçok sudur vardır; bir kısmı henüz işlenmemiştir.

2.1. 2. 2. 3. Çatikler

Sudurlar içinde yer alan ve Uygurların çatik dediği jâtaka türü, Uygur dil ve edebiyat metinleri arasında özel bir yere sahiptir; çünkü bunlar bazen bir hayli uzun masallardır. Çok defa da sudurlardan ayrı kitaplar hâlinde yazılmışlardır. Çatik adı verilen parçalar, Buda'nın hayatlarından herhangi birini anlatır. Bilindiği gibi Burkancılıktaki tenasüh inancına göre canlılar birçok defa dünyaya gelirler. Bazen tanrılar âleminde, bazen cinler âleminde, bazen insanlar veya hayvanlar âleminde birçok defa yeniden doğarlar. Yeniden doğuşlar, nirvânaya ulaşıncaya kadar devam eder. Buda'nın bizzat kendisi de birçok defa dünyaya gelmiştir. İşte çatikler, burkanların çeşitli hayatlarını anlatan, olağanüstü vak'alarla süslü masallardır. İslâmî edebiyattaki menkıbeleri hatırlatırlar. Çatiklerin bazen mûsikî refakatinde anlatıldığı, bazılarının da piyes yapısına sahip olduğu ve temsil edildiği tahmin edilmektedir (Ş.Tekin 1965: 31-33). Prens Kalyanamkara ve Papamkara Hikâyesi adıyla meşhur olan Edgü Ögli Tigin ile Ayıg Ögli Tigin (İyi Düşünceli Şehzade ile Kötü Düşünceli Şehzade) en tanınmış çatiklerden biridir. Kansu vilâyetindeki Bin Buda mabetlerinde bulunan bu eserde, iyi yürekli bir şehzadenin bütün canlılara yardım etmek ve canlıların birbirlerini öldürmelerine engel olmak üzere çok değerli bir mücevheri ele geçirmek için çıktığı maceralı yolculuk anlatılır. Gemilerle yapılan yolculukta bin bir türlü tehlike vardır. İyi yürekli şehzadenin zorlu bir yolculuktan sonra sahip olduğu mücevher, kötü yürekli kardeş tarafından gözleri oyularak çalınır. Fakat sonunda hak yerini bulur ve iyi yürekli şehzade Buda olur. Aslı Çince olan ve 10. yüzyılda Uygurcaya çevrildiği tahmin edilen eserde çok canlı bir tahkiye üslûbu vardır. Olaylar

This article is from: