6 minute read

2. 1.3.Atebetü'l-Hakayık

342 Ahmet B. ERCİLASUN

Yükin yüklep yolga kirgen kalmas irmiş Kervan eğer göçer olsa azık alır; Kâr ve ziyan olduğunu orda bilir; Azıksız yola girenler yolda kalır; Yük yükleyip yola giren kalmaz imiş.

Ahmed Yesevî, Batı Karahanlıların hüküm sürdüğü Batı Türkistan'da, Karahanlıların son dönemlerinde yaşamış ve eser vermiş mutasavvıf bir şairdir. Ancak onun müritleri de aynı tarzda hikmetler yazmışlardır. Bunlardan bilhassa Hakim Süleyman Ata meşhurdur. Müritlerinin şiirleri de bazen Yesevî'ye mal edilmiştir. Dolayısıyla Dîvân-ı Hikmetlerdeki bütün şiirlerin Yesevî'ye ait olduğunu söylemek zordur. Ancak yine de Türk tasavvuf şiirinin ilk örnekleri olan hikmetleri Karahanlı Dönemi edebiyatı içinde değerlendirmek doğru bir yaklaşım sayılmalıdır.

Mahkeme belgeleri, 10. yüzyılda Yarkent'te, Uygur ve Arap harfleriyle kaleme alınmıştır. Türk dil ve hukuk tarihinin bu önemli belgeleri Selçuklu Araştırmaları Dergisi'nde Şinasi Tekin tarafından yayımlanmıştır.

2.2. KARAHANLI DEVRİ ESERLERİNİN KEŞİF VE NEŞRİ Ünlü tarihçi Hammer, 18. asrın son yıllarında İstanbul'dan Viyana'ya dönerken yanında bir de kitap bulundurmaktadır. Bu eser; Temür Bek'in oğlu Şahruh'un Türkistan'da hüküm sürdüğü çağlarda, 17 Haziran 1439'da Herat'ta Uygur harfleriyle istinsah edilmiş olan Kutadgu Bilig'dir. 1474'te Abdürrezzak Bahşı için Tokat'tan İstanbul'a getirtilen Kutadgu Bilig, 300 küsur sene İstanbul'da kaldıktan sonra, Hammer eliyle yolculuğunun son noktasına, Viyana Saray Kütüphanesi'ne gelir. Hammer eserin birkaç yaprağının fotoğrafını Paris'teki Amedee Jaubert'e gönderir ve Jaubert, eseri ilim âlemine tanıtan ilk yazıyı Journal Asiatique (VI, 1825) dergisinde yazar. Fakat bu yazı pek fazla ilgi uyandırmaz. Ancak 45 yıl sonra Macar Türkoloğu Vambery'nin neşri ilim dünyasının dikkatini çekecektir. Vambery, 1870'te Kutadgu Bilig'in 915 beytini, matbaada dökülmüş Uygur

TÜRK DİLİ TARİHİ 343

harfleri, okunuşu ve Almanca tercümesiyle neşreder. Eser üzerindeki ilk büyük çalışmalar Radloff'a aittir. Radloff, 1890'da eserin tıpkıbasımını, 1891'de ise husûsî olarak döktürülmüş Uygur harfleriyle neşrini yapar. 1896'da Kahire'deki Hidîv Kütüphanesi tanzim edilmekte ve bodrum katında bulunan birbirine kanşmış kitap ve varaklar elden geçirilmektedir. İşte bu sırada kütüphanenin müdürü Moritz, bu yapraklar arasından Kutadgu Bilig'in yeni bir nüshasını keşfeder. Bu, Memlûk kumandanlarından İzzeddîn Aydemir nâmına 14. asırda (1374'ten önce), Arap harfleriyle istinsah edilmiş olan nüshadır ve hâlen aynı kütüphanede bulunmaktadır. 1897'de Herat nüshasının transkripsiyonunu neşre başlayan Radloff, Mısır nüshasının keşfi üzerine bu işi durdurur. Mısır nüshası ile Herat nüshasını karşılaştıran Radloff, bir süre sonra eserin ilk mukayeseli neşrini, Rus transkripsiyon harfleriyle ve Almanca tercümesiyle yayımlar. Bu, Radloff neşrinin birinci fasikülüdür. Radloffun okuyuşunda pek çok hatalar bulunmakla beraber, eserin tamamını ilk defa neşir ve tercüme eden odur. 1910 yılında diğer fasikülü de neşrederek eseri tamamlar. Bu arada 1902 yılında Keleti Szemle mecmuasında Martin Hartmann Kutadgu Bilig'in vezni ile ilgili önemli bir inceleme neşreder. Necib Âsım 1906'da Ayasofya Kütüphânesi'nde bir satırı Uygur, bir satırı Arap harfli bir eser keşfeder. Bu, 1480'de İstanbul'da tanzim edilmiş olan Atebetü'l-Hakayık'tır. Eseri tanzim eden, Kutadgu Bilig'i Tokat'tan İstanbul'a getirtmiş olan Abdürrezzak Bahşı'dır. Necib Âsım keşfettiği eseri, Macarlar'ın Keleti Szemle mecmuasında birkaç sayfasını da vererek ilim âlemine ilk defa olarak tanıtır.

1913 yılında Zeki Velîdî, Sagay Türkleri'nden Prof. Katanov'un gayretiyle "Kazan Üniversitesine Mülhak Târih, Arkeoloji ve Etnografya Cemiyeti" tarafından ilmî araştırmalar yapmak üzere Türkistan'ın Fergana vilâyetine gönderilir. Bu seyahati sırasında Togan, Nemengan'da hususî bir kütüphanede Kutadgu Bilig'in üçüncü nüshasını keşfeder ve bir yazıyla bu keşfini açıklar. Fakat araya giren Birinci Dünya Savaşı, Rus ihtilâli, Türkistan istiklâl mücadeleleri eserin üzerine tekrar bir perde çeker ve bu nüsha daha 12 yıl meçhul kalır. Yıl 1917. Şark'ta yazılmış binlerce eserin künyesini ve muhtevasını hafızasında tutan ve pek çok yazmaya sahip bulunan Ali Emîrî Efendi İstanbul sahaflarında dolaşırken, kitapçı Burhan Bey'in dükkânına uğramıştır. Kitapçı, Ali Emîrî'ye bir yazma gösterir. Kitabı eline alan Ali Emîrî Efendi bir hazineyle karşılaşmış olduğunu derhal anlar. Bu eser, daha önce Kâtib Çelebî'nin Keşfü'zZünûn'unda hakkında birkaç satır bilgi gördüğü Dîvânü Lûgati't-Türk'tür. Büyük bir heyecan ve telâşla esere sahip

344 Ahmet B. ERCİLASUN

olan Ali Emîrî, Sadrâzam Talât Paşa'nın araya girmesiyle eseri Kilisli Rifat'ın neşretmesine razı olur ve Dîvânü Lûgati't-Türk, Kilisli Rifat tarafından 1917-1919 yıllarında üç cilt hâlinde aynen neşredilir. Bu arada Necib Âsım, daha önce bulmuş olduğu Atebetü'l-Hakayık'ı 1918 yılında metin, tercüme, tıpkıbasım ve îzahlarıyla birlikte ilk olarak neşreder. Böylece Karahanlı devrinin üç büyük eserinin, Kutadgu Bilig, Dîvânü Lûgati't-Türk ve Atebetü'lHakayık'ın tamamı 1900-1919 yılları arasında neşredilmiş olur. Dîvân-ı Hikmet yazmaları zâten öteden beri bilinmekte ve 1878'den beri Kazan'da, İstanbul'da ve Taşkent'te basılmış bulunmaktaydı. Bu arada Dîvânü Lügati't-Türk'ün muhtevası üzerinde çalışmalar başlamış, Abdülahad Nuri, 1918-1923 yılları arasında eserdeki atasözlerini yayımlamıştır. Dîvan'daki atasözlerini 1920'de Carl Brockelmann, 1922-23 yıllarında da Necib Âsım neşrederler. Yine Brockelmann 1920-1924 yılları arasında neşrettiği iki uzun makalede Dîvan'daki şiirleri ve Almanca tercümelerini verir. Hüseyin Nâmık, 1921-1922 yıllarında Dergâh mecmuasında Dîvan'daki eski Türk âdet, an'ane ve inançlarını yazar. Brockelmann'ın Dîvan'daki şiirlerle ilgili araştırması Köprülüzâde Ahmed Cemâl tarafından tercüme edilir ve 1923'te Darülfünun Edebiyat Fakültesi Mecmuası'nda neşredilir. Aynı araştırma 1927'de de Fıtrat tarafından Özbek Türkçesi'ne çevrilmiş ve "En Eski Türk Edebiyatı Numuneleri" adıyla Semerkant'ta neşredilmiştir. 1925 yılında hem Kutadgu Bilig'in, hem de Atebetü'l-Hakayık'ın yeni nüshaları keşfedilir. Özbek âlimlerinden Fıtrat'ın bulduğu Kutadgu Bilig nüshası, daha önce Zeki Velîdî tarafından bulunan, fakat sonra kaybolan nüshadır. Kutadgu Bilig'in "Fergana" adıyla anılan bu en eski nüshası Fıtrat tarafından, Taşkent'te çıkan Maârif ve Okutguçı mecmuasında tanıtılır. Aynı yıl İstanbul'da Türkiyat Mecmuası'nın ilk cildi çıkmıştır. Bu ilk cilt bize Kutadgu Bilig hakkındaki yeni keşfi de tanıtır ve Fıtrat'ın yazısını Türkiye Türkçesi'ne aktarır. Yine Türkiyat Mecmuası'nın ilk cildinde Necib Âsım'm yeni keşfini de öğreniriz. Necib Âsım Ayasofya Kütüphanesi'nde Atebetü'l-Hakayık'ın bu defa en iyi nüshasını bulmuştur. Bu nüsha 1444'te, meşhur hattat Zeynelâbidîn tarafından Semerkant'ta Uygur harfleriyle istinsah edilmiş olan nüshadır. Jean Deny, 1925'te yazdığı önemli bir makale ile, daha önce Necib Asım tarafından yanlış olarak "Hîbetü'l-Hakayık" diye okunan eserin adını ve neşirdeki birçok hataları düzeltmiştir. Fuad Köprülü 1923'ten itibaren Atebetü'l-Hakayık hakkında pek çok makale yazmış ve eserin Türk edebiyatı tarihi içindeki yerini ortaya koymuştur. 1926'da neşrettiği Türk

TÜRK DİLİ TARİHİ 345

Edebiyatı Tarihi'nde Köprülü, Karahanlı devri eserlerini ilk defa olarak topluca değerlendirir. Dîvânü Lûgati't-Türk'teki bütün kelimelerin indeksi ve kelimelerin Almanca karşılıkları ilk defa olarak Carl Brockelmann tarafından 1928'de Budapeşte'de neşredilir: Mitteltürkischer Wortschatz nach Mahmud Al-Kaşgaris Divan Lügat At-Türk. Besim Atalay, Türk Dili Kuralları adıyla 1931'de Ankara'da yayımladığı eserde Dîvân'ın şurasına burasına serpiştirilmiş bütün gramer kurallarını bir araya toplar. 1932'de Zeki Velîdî, Atsız Mecmua'da yazdığı iki makalede, Dîvânü Lûgati't-Türk'ün yazılış tarihi ve Kâşgarlı Mahmud'un hayatı hakkında önemli bilgiler verir. 1940-1951 yılları, Karahanh devri eserleri üzerindeki çalışmaların altın yıllarıdır. Bu 11 yıl içinde üç eserin bütün nüshalarının tıpkıbasımları, ilmî yayınları (nüshaları karşılaştırarak transkripsiyon alfabesiyle tesbit edilmiş okunuşlar), Dîvânü Lûgat'it-Türk ile Atebetü'l-Hakayık'ın tercüme ve indeksleri yayımlanmıştır. 1940'ta Besim Atalay'ca Dîvân tercümesinin ilk iki cildi, 1941'de tercümenin son cildi ve tıpkıbasımı çıkarılmıştır. 1942'de Kutadgu Bilig'in Uygur harfli Herat nüshasının, 1943'te Arap harfli Fergana ve Mısır nüshalarının tıpkıbasımı neşredilir. Yine 1943'te Besim Atalay Dîvan'ın dizinini yayımlar. Reşid Rahmeti Arat'ın Kutadgu Bilig üzerindeki 15 yıllık çalışması, 1947 yılında muazzam semeresini verir. Arat, Kutadgu Bilig'in üç nüshasını karşılaştırarak en mükemmel metin neşrini ortaya koyar. Arat'ın 1951'de yayımladığı Atebetü'lHakayık ise karşılaştırmalı metni, tercümesi, indeksi, izahları ve bütün nüshaların tıpkıbasımlarıyla bu konudaki en mükemmel neşir olmuştur. Kutadgu Bilig'in 1942'deki Herat nüshası tıpkıbasımında Abdülkadir İnan'ın hacimli ve fevkalâde önemli bir incelemesi vardır. Aynı yıllar arasında, 1943'te Ahmed Caferoğlu'nun Türk Dili Tarihi Notları Karahanh devri eserlerini topluca değerlendirir. Ferit Birtek'in 1944'te çıkan En Eski Türk Savları ise Dîvânü Lûgat'it-Türk'teki atasözlerini tekrar bir araya getirir ve tercümelerini verir. 1946'da Şakir Ülkütaşır'ın Büyük Türk Dilcisi Kâşgarlı Mahmud adlı eseri yayımlanır. Bu eserde Kâşgarlı'nın hayatı ve Dîvân hakkındaki en lüzumlu bilgiler bir araya getirilmiştir. Sadri Maksudî Arsal'ın 1947'de çıkan Türk Tarihi ve Hukuk adlı eseri ise Kutadgu Bilig'i Türk hukuk tarihi açısından değerlendirir. A. Bombaci'nin 1953'te Fuad Köprülü Armağanı'nda çıkan "Kutadgu Bilig Hakkında Bazı Mülâhazalar" adlı incelemesi ile Omeljan Pritsak'ın aynı yıl Türkiyat Mecmuası'nda neşredilen "Mahmud Kâşgarî Kimdir" adlı yazısı son derece önemlidir. Pritsak bu yazısıyla Kâşgarlı Mahmud'un Karahanh hanedanına mensup bir şehzade olduğunu ortaya koyar.

This article is from: