AnimalMagazine Mayıs 2. Sayı

Page 1

animalmagazine Sayı 2 | MAYIS 2013

İki Aylık Ücretsiz Veteriner Öğrenci Dergisi

İNSANLIK DIŞI BİR EYLEM: KÖPEK DÖVÜŞLERİ>3 MAZERETİ HER NE OLURSA OLSUN İŞKENCEYE HAYIR>5 BU TOXOPLASMA BENİ ÇILDIRTIYOOOORRR>8 ERASMUS’UN KARİYER GELİŞİMİ ÜZERİNE ETKİSİ<7 PODODERMATİTİS>14

Kürk

sorunu >19

Bizi takip edin! facebook.com/Animalmagazine


animalmagazine

İÇİNDEKİLER Veteriner Hekim

miyiz,

Veteriner

mi?

>6

Kedi Beslenmesinde Bilinmeyenler >10 W W W . D E S I G N F R E E B I E S . O R G

Zoonoz Hastalıklar >11 Sokagın Sadık Çocukları >12 AnimalMagazine Mayıs / Sayı: 2 Yayın Türü

Yurt Dısında Veteriner Hekimlik >13 Meslek Arızaları??? >16

2 Ayda Bİr Veterİner Bİlİmsel Araştırma Kulübü

Egzotik

hayvan denildigınde aklımıza ne geliyor?

>17

Danışmanı Prof. Dr. Kazım Şahİn İmtiyaz Sahİbİ

Röportaj: Vet-Çizmeli Kedi >18

V I S I T

Volkan Serhat Özen Genel Yayın Yönetmeni ve

F R E E B I E S :

Yazı İşleri Müdürü Abdullah Gökhan Özgel

Mayıs Sayımız elinizde olduğuna göre, 20122013 eğitim yılı bitmek üzere. Bir sonraki sayımız Eylül ayında çıkacaktır.

Genel Koordinatör Ömer Faruk Yalçın Edİtör

D E S I G N

İsmaİl Ayrulu Dİzgİ Volkan Serhat Özen

G R A P H I C

Baskı Ömür Matbaası A.ş Beysan san. sitesi birlik cd no:20 Haramidere/Beylikdüzü - İstanbul

M O R E

Adres: Veteriner Bilimsel Araştırma ve Yayın Kulübü

F O R

Fırat Üniversitesi Veteriner Fakültesi

23119 Elazığ/Merkez Tel: 0536 587 23 23 - 0507 539 95 29

Henüz 2. sayımızda olmamıza rağmen dergimize birçok üniversiteden gösterilen rağbet bizi oldukça mutlu etti. Fırat Üniversitesi Veteriner Bilimsel Araştırma Kulübünün çıkartmış olduğu bu dergiye Kırıkkale Üniversitesinden 2, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesinden 1 ve Azerbaycan Devlet Tarım Üniversitesinden 1 adet makale gönderildi. Bu gösteriyor ki, tüm fakültelerin ortak dergisi olmak yoluna çıkan AnimalMagazine, amacına yaklaşmış. Bir sonraki sayılarımızda diğer fakültelerimizinde dergimize yazı göndermesini temenni ederek keyifli okumalar dilerim. Şimdiden mutlu tatiller!

www.vetbak.net animalmagazine@vetbak.net

Dergimizde yayınlanan her türlü yazının sorumluluğu yazara aittir. Yayınlar izinsiz kullanılamaz. 2

Volkan Serhat Özen F.Ü. Veteriner Bilimsel Araştırma Kulübü


İNSANLIK DIŞI BİR EYLEM: KÖPEK DÖVÜŞLERİ

kazanılabilmesi için acımasızca dövüştürülüyorlar. Sadece köpeklerle değil, yabani hayvanlarla da dövüştürüyorlar. Hatta bu bir marifetmiş gibi kamera ile çekip internette yayınlıyorlar. Evet, bu insanlar gerçekten de bu işten zevk alıyor ve kimimiz bu olay karşısında sadece üzülüyor, kimimiz umursamıyor ve aslında çoğumuz hiçbir şey yapmıyoruz.

D E S I G N F R E E B I E S : V I S I T W W W . D E S I G N F R E E B I E S . O R G

Başlıktan da anlaşıldığı gibi insanlık dışı bir eylemden bahsedeceğim sizlere. Neredeyse hepimiz bu köpek “dövüşlerini” duymuşuzdur. Gerek medyadan, gerek internet sitelerinden, gerek arkadaş çevresinden duymayanımız yoktur. Pekala niye dövüştürülür bu masum hayvanlar? Neden bu kadar ilgi duyanı var bu olayın ve köpek dövüşleri yasadışı olmasına rağmen nasıl hala sürdürülüyor? Bu dövüşleri engellemek için neler yapabiliriz? Köpeklerle insanların dostluğu çok uzun zaman öncesine dayanmaktadır. Bu dostluk insanların kurtları evcilleştirmesiyle başlamıştır ve o zamandan bu zamana köpeklerle insanlar arasında sıcak ve güçlü bir bağ kuruludur. Köpekler insanlara avlanmalarında yardım etmişlerdir. İnsanları ve mallarını canları pahasına korumuşlardır. Ulaşımda da önemli bir role sahip olmuşlardır. İnsanlar köpeklere itaat eğitimi vererek kendilerine daha sadık kalmalarını

G R A P H I C

Dövüştürülen köpekler de ölüme böyle gidiyorlar. Her zaman ölüme gitmeseler bile çok ciddi yaralanabilmekte ve bunun sonucunda ciddi enfeksiyonlar kapabilmekteler. Hayatını kısıtlayan kemik Dostunuz için ölüme gidebilir misiniz? Eğer gerçek bir dostsanız gidebilirsiniz. Dövüştürülen köpekler de ölüme böyle gidiyorlar.

tugcanbasyigit@hotmail.com

M O R E

Her zaman ölüme gitmeseler bile çok ciddi yaralanabilmekte ve bunun sonucunda ciddi enfeksiyonlar kapabilmekteler. Hayatını kısıtlayan kemik kırıkları ile karşı karşıya kalabilmekteler ve sıkıntı yaratabilecek kafa travmaları dahi yaşayabilmektedirler. . Bu masum hayvan dostlarımız gözü dönmüş, kana susamış, insanlıktan çıkmış kişilerin bu işten zevk alması için, hatta bahisler sayesinde para

F O R

Tuğcan Başyiğit Kırıkkale Ünİversİtesİ

sağlamışlardır. Ancak bunların temelinde insanla köpek arasındaki bağ önemlidir. O bağ öyle bir bağdır ki, insanın bir dostu bile insana ihanet edebilirken, köpek dostlarımız bize ihanet etmemektedir. Neden bu dostluğu kötüye kullanmakta ısrarcıyız peki? Dostunuz için ölüme gidebilir misiniz? Eğer gerçek bir dostsanız gidebilirsiniz.

3


W W W . D E S I G N F R E E B I E S . O R G V I S I T F R E E B I E S : D E S I G N G R A P H I C M O R E F O R

Üstelik bu amaca hizmet eden kulak ve kuyruk kesimlerini yasadışı olmasına rağmen yaptıran meslektaşlarımız da var.Sizce para bir canlının hayatından daha mı değerlidir ? Vahşetin korkak temsilcileri bu insanlar… Gerçekten bu insanların korkak oldukları kesin. İçlerindeki ego eksikliğini köpeklerin arkasına gizleyerek bu eksikliği gidermeye çalışır bu insanlar. Kimilerinin bu işi gurur meselesi haline getirip dövüşü kazanamayan köpekleri silahla vurduklarını bile duydum. Bu olaylara dur demek bence bir insanlık borcudur. Durdurmak da mümkündür. İlgili kurumlar bu olayların önünün kesilmesi için Pitbull terrier, Dogo argentino gibi dövüşlerde kullanılan çeşitli ırkların beslenmesini ve barındırılmasını yasaklamış olsa bile bu uygulama, ne yazık ki

4

çok da yeterli olmamaktadır. Sorunun köküne inmek için de insanların içine bakmak gerekir. İnsanların düşünce yapılarına ve insanları bu dövüşleri gerçekleştirmeye iten nedenleri incelemek gerekir. İnsanlar bilinçlendirilerek bir yere varılabilir. Bu sırada da varlığından haberdar olduğumuz kanlı organizasyonları ihbar etmek, bu amaca hizmet adına önemli bir adımdır. Bu insanlar forumlarda ve internet sitelerinde dahi birbirilerine telefon numaralarını bile vererek haberleşmekte ve dövüş düzenlemektedirler. Bu insanlar polise ihbar edildiği takdirde gereken yapılacak ve gerekli yaptırımlar uygulanacaktır. Kayıtsız kalmak bırakın hayvan severliğe, insanlığa sığmamaktadır.


Mazeretİ her ne olursa olsun İşkenceye hayır Kaplanlar zorla ateşin içinden geçiriliyor

lar gibi tüm canlılarında yaşama hakkı olduğunu unutmayalım...

5

W W W . D E S I G N F R E E B I E S . O R G

Dünyada her yıl 50 milyondan fazla hayvan kürk yapımı için katlediliyor. Sadece Kanada‘da bu yıl kürkleri için öldürülen fok sayısı 338.200. Dış

V I S I T

katlediliyorlar

pazarlarda bir adet fok kürkü 105 dolara rahatlıkla alıcı bulmakta. Amerika’nın en büyük kürk pazarını elinde tutan Renton’daki mink kürk oranı %33’tür.Geçtiğimiz yıl sadece Utah’da tanesi 1500 dolardan alıcı bulan 1500 vaşak katledildi. Tüm bunlar dışında çevremizde gördüğümüz bir çok olay var; acımadan öldürülen sokak hayvanları ve daha fazla bir çok örnek mevcuttur. Onlarında bizim gibi bir can taşıdığını ve insan-

F R E E B I E S :

-Doğal yaşam alanında günde 32 kilometre yürüyen filler, sirklerde gösteri yokken zincirle tutsak ediliyorlar. -Akrobatik hareketleri öğrenmesi için kancalı sopalarla dövülüyorlar. -Eğitim amacıyla kırbaçlanıyorlar. -Daha yavruyken kaçmasın diye vücudu insanlar tarafından iplerle bağlanıyor. -Yavru filler daha kolay eğitileceği düşüncesiyle annesinden erkenden koparılıyorlar.

Hayvanlar ayrı mizaçlara sahip olduklarından ‘eğitim’ süreleri de farklılaşıyor. Sirklerdeki hayvan türlerinin birçoğu geçmişte vahşi olan hayvanlardır. Dolayısıyla kendisiyle aynı türde olmayan bir hayvandan insan da dâhil gelecek bir tepkiye vereceği yanıtın sert olması oldukça doğal. Bu hayvanların insan kontrolünde üretilmiş olacaklarını düşünsek bile annebabalarından kendilerine aktarılan vahşiliği kaba kuvvet kullanarak, işkenceye maruz bırakarak, açlıkla terbiye edilerek silinmek isteniyor. Kırbaçlanıyorlar, hareketlerini

zorlaştıracak malzemelerle (burun kancası, dar tasmalar, zincirler) bağlanıyorlar, elektroşok çubuklarıyla vücutlarına elektrik veriliyor, kancalı sopa gibi vücuda temas ettiğinde çok acı veren kesici aletlerle darp ediliyorlar. Gösteriler öncesinde aç bırakılıyorlar ki; ödül olarak verilen yiyecek, hayvanları teşvik etsin. Moda ve şıklık uğruna

D E S I G N

filler

kırbaçlıyorlar

G R A P H I C

Sirklerde işkence gören

Elektrik veriliyorlar,

M O R E

İnsanoğlunun yıllarca dostu olmuş, evcilleştirmek için uğraşmış ve değer verip yıllarca korumuş olduğu hayvanlara şimdilerde biz neler yapıyoruz? Bu yazımda işkence gören ve eğitim adı altında birçok eziyete maruz kalan hayvanlara birazcıkta olsa ilgi çekmek istiyorum.

F O R

Aykut Kahramanoğulları aykut@vetbak.net Fırat Ünİversİtesİ 5. sınıf

-Sirklerde en çok filler, maymunlar, kaplanlar, aslanlar, köpekler, atlar, ayılar, kediler, güvercinler ve fok balıkları çalıştırılmaktadır. -Şempanzeler bisikletlere bindiriliyor, kaplanlar ateş çemberlerinden atlattırılıyor, maymunlara akrobatik hareketler yaptırılıyor, atlar ezberletilen hareketleri yapıyor, aslanlar kırbaç sesiyle hizaya sokuluyorlar.


Eyüp Sinan sinan@vetbak.net Fırat Ünİversİtesİ 5. Sınıf Son olarak Pamukkale Üniversitesi taslak hazırladı veteriner fakültesi açmak için. Bu kaçıncı oldu hocam sorusuna aldığım cevap ilginç doğrusu, “Galiba yirmi dört”. Olgunlaşma eğitiminde kürsü, kürsü gezerken –ki tıp fakültesinden örnek alınmış bir sistemdir sözdeVeteriner Hekimliği Tarihi ve Deontoloji Anabilim Dalında geçen bir sohbetten alıntıydı sözüm. Hekimliğimizin artılarını eksilerini gösterecek olan hocalarımız bile açılan fakültelerin sayısına yetişemiyor artık. Öyle bir duruma geldik ki, tahmini sayılar veriyoruz fakülteler hakkında çünkü biz bu sohbeti gerçekleştirirken yeni bir tanesinin eklenmemesi için bir sebep yok ortada.

F O R

M O R E

G R A P H I C

D E S I G N

F R E E B I E S :

V I S I T

W W W . D E S I G N F R E E B I E S . O R G

veterİner hekİm mİyİz, Veterİner Mİ?

6

Ben Fırat Üniversitesinde okuyorum. Fakültemiz tam 43 yıldır hizmette. Meslek büyüğü hocalarımızdan biri üniversite yönetiminde, yine intörnlük gereği dersine giriyoruz, fakültemizin kontenjan artıracağından bahsediyor, gerekli çalışmaların yapıldığını ve önümüzdeki sene artacağını söylüyor. Her geçen gün bir yenisi ekleniyor dedik veteriner fakültelerine. Sizi biraz tarihte yolculuğa götüreyim, birçoğunuzun gördüğü ve görmezden geldiği döneme. Doksanların başına dönelim mesela, kamuya veteriner hekim alımı yok, çiftliklerin ise veterinerden haberi bile yok, mezun olan abilerimiz mecburen klinik açıyor kendilerine ve başlıyor hasta beklemeye. Köylü alışmış, hayvanımda şu var diyor, meslektaşlarımız gidiyor, muayene ediyor, tedavisini yapıyor. Tam parayı alacakken bir pazarlık başlıyor, şu kadara olmaz

müşteri kaybetme riski de var, muayene ücretini alamayacağını anlayan meslektaşlarımız, ilacı bahane gösterip içine katıyor ücretleri, yoluna bakıyor. Zaman geçtikçe artık direk ilaç satmaya dönüyor iş, muayene kalkıyor ortadan, ne kadar anamnez o kadar ilaç demek oluyor. Sonrası hazin son, veteriner hekimliğin adı değişiyor, veteriner oluyor. Mülkiyeli hekimler, bakkala dönüşüyor. Gelelim artırılan kontenjanlara, açılan yeni fakültelerimize. Şu an için meslek el üstünde, arayan bulamıyor, devlet hemen her mezunu alıyor bünyesine ama ne zamana kadar? Kamu istihdamı sona erince diye bir soru takılıyor aklıma devamını getiremiyorum, getirmek istemiyorum. Yine bilindik manzara olacak sonunda biliyorum, yeni yeni itibarını toparlayan mesleğimiz, kız bile verilmeyen bir itibara düşecek korkuyorum. Bir de işin eğitim boyutu var, sadece maddi açıdan bakmamak adına onu da dile getirmek istiyorum. Altyapısı hazırlanmamış,

laboratuvarı bulunmayan, mikroskobu dahi olmayan, uygulama yapacak yer bulamayan okullar açılıyor. Zaten kapasitesini sonuna kadar zorlayan okullar kontenjan artırıyor. Yüz kişiye anlatılan ders ile yirmi kişiye anlatılan ders bir midir bir sorun hocalarınıza da anlatsınlar isterim. Elimizden ne gelir bu duruma diye bakmasın kimse, meslek bizim mesleğimiz, itibarı yerle yeksan olacak olan biziz. El ele verip bu savurganlığa dur diyecek olan biziz. Elimizi taşın altına koymak zorunda olanlar yine biziz. Biraz rant uğruna bu savurganlığa müsaade etmeyecek olanda biziz. Yeter ki birlik olalım, bir olalım, mesleğimizin arkasında duralım…


ERASMUS’UN KARİYER GELİŞİMİ ÜZERİNE ETKİSİ

akkılarına takılan bütün soruları yönelttiler. Fakültemizde gerçekleştirilen bu söyleşiye oldukça yoğun bir ilgi vardı. Yaklaşık olarak 160 kişinin katılımıyla gerçekleşen konferansa Kırgızistan Manas Üniversitesi Veteriner Fakültesinden de yoğun bir katılım ile gerçekleşti.

D E S I G N

Üniversitesi Veteriner Fakültesi öğrencilerini Kırgızistan’a davet etti ve birlikte çalışma yapmak istediklerini vurguladı. Söyleşide Erasmus Türkiye Büyük Elçisi Begüm Yurdakök öğrenci arkdaşlara bilgi ve tecrübelerini paylaştı. Dil bilmenin önemini

G R A P H I C

vurguladı. Erasmus’un kariyer gelişiminde çok önemli bir yere sahip olduğunun altını çizdi. Erasmusa gidecek arkdaşların gidecekleri yer hakkında bilgi edinmelerinin gerektiğini vurguladı. Daha sonra öğrenci arkdaşların merak ettiği sorular üzerinde soru cevaba geçildi. Öğrenci arkdaşlarımız merak ettikleri Erasmus’la ilgili

M O R E

ifade ederek öğrencilerin yabancı dil öğrenmelerinin öneminden bahsetti. Daha sonra Kırgızistan Manas Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanı Sayın Prof. Dr. Hüseyin KARADAĞ telekonferans sistemiyle Kırıkkale Üniversitesi Veteriner Fakültesi’ne bağlanarak söyleşinin başarılı geçmesini dileyerek Kırıkkale

F O R F R E E B I E S : W W W . D E S I G N F R E E B I E S . O R G

7

V I S I T

Söyleşide Topluluk adına açılış konuşmasını yaparak başladım. Konuşmam da; ’’ KÜVBAT’’ın en temel amacının öğrenciler arasında bilimsel düşünmeyi ve sorgulamaHalil Ozancan Arslan yı yaygınlaştırmak, bilgi ozancan_arslan@hotmail.com üretmek, üretilen bilgiyi Kırıkkale Ünİversİtesİ yaymak olduğundan bahsettim. Emeği geçen herMerhabalar, kese teşekkür ettim. Başta Ben Kırıkkale Üniversitesi sayın danışman hocamız Veteriner Fakültesi 4.sınıf Dr.HÜSAMETTİN öğrencisi Halil Ozancan EKİCİ hocama ve Arslan. Aynı zamanda Kırgızistan Manas Ünifakülte öğrenci topluluğu olan KÜVBAT’ın (Kırıkkale versitesinde da buluÜniversitesi Veteriner Fakül- nan fakültemiz öğretim üyesi Prof.Dr. OĞUZ tesi Bilimsel Araştırma KUL hocama söyleşinin Topluluğu) başkanlığını gerçekleşmesinde çok 2 senedir sürdürüyorum. Animal Magazine dergisinin yoğun emek sarf ettiklerinden ötürü teşekkürlerimi bu sayısında okulumuzda sunarak konuşmamı gerçekleştirdiğimiz bir ettamamladım Konferkinlikten sizlere bahsetmek ansda Dekanımız Prof. istiyorum. Dr. Şevket ARIKAN ise Topluluk olarak öğrenci Veteriner Fakültesinin arkadaşların çok yoğun ilgi Kırıkkale Üniversitesi’nde gösterdiği bir konu olan ERASMUS programından ERASMUS’UN KARİYER en fazla faydalanan fakülGELİŞİMİ ÜZERİNE te olduğunu ifade ederek ETKİSİ üzerine bir söyleşi son altı yıl içerisinde düzenledik. Söyleşi Erasfakültemizden yurtdışına mus Türkiye Büyük Elçisi çıkan öğretim üyesi Begüm YURDAKÖK’ün 37 (tekrarlı giden var), katılımlarıyla gerçekleşti. fakültemize gelen yabancı Bu düzenlemiş olduğumuz öğretim üyesi sayısının konferans aynı zamanda 10, sayısının yurtdışına Kırgızistan Manas Üniçıkan öğrenci sayısının versitesi ile de telekon42 ve fakültemize gelen ferans bağlantısı şeklinde yabancı öğrenci sayısının gerçekleştirildi. Uluslararası ise 11 olduğunu anlamda telekonferans katılımıyla Kırıkkale Üniversitesinde gerçekleştirilen ilk toplantı olmasıyla da dikkat çekti.


BU TOXOPLASMA BENİ ÇILDIRTIYOOOORRR

W W W . D E S I G N F R E E B I E S . O R G

Diğer hayvanlar ise ara konak olarak bilinirler. Kedi ve kedigiller aynı zamanda ara konaktırlar.

M. Cem TİMUR timur@vetbak.net Fırat Ünİversİtesİ 5. Sınıf

D E S I G N

F R E E B I E S :

V I S I T

Toxoplasma gondii hayvanlar aleminin Protozoa alt aleminde, Toxoplasmatidae ailesinde yer almaktadır. Dünya çapında yaygın bir protozoon olup ilk kez 1908 yılında Charles Nicolle ve Louis Manceaux tarafından “gundi” olarak bilinen Kuzey Afrika rodentlerinde bulunmuş ve bu nedenle tür adı “gondii” olarak verilmiştir(1).

F O R

M O R E

G R A P H I C

Toxoplasma gondii insan ve diğer birçok evcil ve yabani hayvan türünü enfekte edebilme yeteneğine sahiptir. Evcil ve yabani kedi ve kedigiller son konak olup parazitin ookistlerini çıkarırlar.

8

Toxoplasmosisin arakonaklara bulaşması; doku kisti içeren hayvan etlerinin çiğ veya az pişmiş olarak tüketilmesiyle; enfekte kedilerin dışkısı ile atılan ve tabiatta sporlanan ookistlerin bulaştığı yiyecek ve içeceklerin ağız yoluyla alınmasıyla, parazitemi döneminde tüm vücut salgıları, kan ve doku nakilleri ile ve gebelik döneminde şekillenen akut enfeksiyon durumunda fetusa plasenta aracılığı ile olmaktadır. İnsanlarda daha çok grip benzeri semptomlarla ortaya çıkar veya hiç bir belirti göstermez. Genellikle baş ve boyundaki lenf bezleri şişer, kas ağrısı, baş ağrısı, ateş, sinirsel bulgular ve bulanık görme gibi semptomlar gözlenir.

İntihara Teşebbüs Normal koşullarda, parazitin ara konağı olan fare ve sıçanların, kedi idrarı ve kokusundan korkarak o bölgelerden uzak durmaları beklenir. Beyinlerinde parazitin doku kistini taşıyan kronik toksoplazmozlu kemiricilerin, kedilerden korkmaması yönünde bir davranış değişikliği, bu hayvanların kediler tarafından daha kolay avlanmalarını sağlamaktadır. Kedi idrarına karşı oluşan doğal ve öğrenilmiş korkuya bağlı tepkilerin enfekte kemiricilerde azalmakla kalmadığı, hatta bu hayvanların kokuyu feromon olarak algıladıkları ve seksüel olarak ilgilerinin arttığı ortaya konmuştur (2). 1990’lı yıllarda yapılan çalışmalarda elde edilen sonuçlar, latent toksoplazmozun yalnızca kemirgenlerde değil insanlarda da davranışı etkilediği ortaya konmuştur. İnsanlarda oluşan hastalık tablosunun psikiyatrik hastalıklar ile ilişkili olabileceği hipotezi her gecen gün güçlenmektedir. T. gondi seropozitif insanlarda, şizofreni görülme sıklığının daha fazla olduğu yapılan seroprevalans

çalışmalarıyla ortaya konmuştur. Kronik toksoplazmozlu bireylerde davranış bozukluğu, psikomotor performansta düşüş, trafik kazalarına karışma oranlarında ve intihar eğiliminde artış ise diğer eşlik eden davranış değişikliği örnekleridir (3). T. gondii, beyin dokusunda ve sinir sisteminde yerleşerek meydana getirdiği patolojilerle şizofreni, Parkinson, Alzheimer hastalığı gibi psikiyatrik ve kronik ilerleyici nörodejeneratif hastalıkların etiyolojisinde, intihar girişiminde, beyin kanseri gelişiminde ve Tip-I Diyabette muhtemel risk faktörlerinden birisi olma şüphesiyle son yıllarda hızla araştırılmaya başlanmıştır. T. gondii antikor seroprevalansı Avrupa, Amerika ve Türkiye’de sırasıyla %30, %15,8 ve %29 civarındadır.


Ülkemizde yapılan bir çalışmaya göre intihar girişiminde bulunan 200 hastanın %41’i, kontrol grubundaki 200 hastanın ise %28’i serolojik olarak Toxoplasma pozitif bulunmuştur (5).

V I S I T

(4) http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pu bmed/?term=Brundin+L+suicide+t oxoplasma ( Zhang Y, TräskmanBendz L, Janelidze S ve ark)

W W W . D E S I G N F R E E B I E S . O R G

Kaynak : (1) http://www.tparazitolderg.org/pdf. php3?id=177 (2).Orhan Murat KOCAK ve ark. Deneysel Kronik Toksoplazmoz Fare Modeli: Beyin Lezyonlarının Davranış Değişiklikleri ile İlişkilendirilmesi 2012 Noropsikiyatri Arşivi Dergisi (3).Sibel Cevizci, Coşkun Bakar Halk sağlığı bakışıyla Toxoplasma gondii Türkiye Halk Sağlığı Dergisi 2013;11(1)

F R E E B I E S :

Bu sonuçlar, T. gondii enfeksiyonu ve intihar teşebbüsü arasındaki ilişki üzerinde önceki raporlar ile uyumludur. Gelecekte daha kapsamlı çalışmalarla, bu sonuçların detaylandırılması, intiharların önlenmesinde yeni bireysel yaklaşımların ortaya konmasına yardımcı olabilir.

D E S I G N

Amerika’daki Michigan State Üniversitesi’nden Dr. Lena Brundin araştırmları, parazit eğer bulaştıysa intihar etme oranının 7 kat arttığını buldu ancak bu intiharın kesin sebebi değildir. Bu çalışmaya göre birincil amaç olarak İntihar Değerlendirme Ölçeği (suas-S) puanları ile T. gondii seropozitiflik değerleri ilişkilendirilmiştir.

G R A P H I C

Hastalığı, semptomlara bakarak teşhis etmek zor olduğundan, serolojik teşhis yöntemlerinden yararlanılmaktadır. Bu testlerden Sabin Feldman Boya Testi (SFDT) en duyarlı test olması bakımından, diğer serolojik testlere (CF, IFA, IHA, ELISA ve LA) tercih edilmektedir.

M O R E

Buna karşılık, özellikle Orta ve Güney Amerika ülkelerinde yapılan çalışmalar T. gondii seroprevalansının %60’ın üzerinde olduğunu bildirmektedir.

F O R

Çalışmada 54 yetişkin kişide intihara teşebbüs (Lund Üniversitesi Hastanesi, Lund, İsveç) ve 30 erişkin kontrol grubu (rastgele Lund, İsveç) T. gondii serointensity ve seropozitifliği karşılaştırılmıştır. Buna göre T. gondii seropozitifliği ile intihara teşebbüs arasında ilişki anlamlı bulunmuştur(4).

(5).Fatih Yagmur ve ark. May Toxoplasma gondii increase suicide attempt-preliminary results in Turkish subjects? Forensic Science International 199 (2010) 15-17.

9


Eda Koçak edaa_kocak@windowslive.com M. Akif Ersoy Ünİversİtesİ 5. Sınıf

Yeni doğan bir kedi yavrusunun doğumdan itibaren en az iki ay anne sütü alması tavsiye edilir. Anne sütü alamayan yavrular özel mamalar veya anne sütü yerine geçen süt tozları ile beslenmesi gerekmektedir. Annesi olmayan kediler en az iki saatte bir biberonla emzirilmelidir. Her yemekten sonra idrarı ve kakası yaptırılmalıdır. Kediler özellikle yavru iken kemik gelişimi için kalsiyumdan zengin gıda maddelerine ve güneş ışınlarına ihtiyaç duyarlar. Süt ve süt ürünleri kalsiyumdan zengindir fakat kedinin ishal olmasına neden olabilir.

F O R

M O R E

G R A P H I C

D E S I G N

F R E E B I E S :

V I S I T

W W W . D E S I G N F R E E B I E S . O R G

Kedİ beslenmesİnde bİlİnmeyenler

10

Kedinin yaşına, kilosuna, boyutuna, yaşam tarzı ve özel ihtiyaçlarına göre bilimsel olarak hazırlanmış, besin içeriği ve enerji arasındaki ideal dengeyi koruyarak tüm gerekli besin maddelerini içeren profesyonel mamalarla beslenmesi sağlıklı ve uzun bir hayat geçirebilmesi için son derece önemlidir. Yaşam şekli ve yaşa bağlı olarak bazı kedilerin özel gereksinimleri söz konusu olur. Deri ve tüy hastalıkları, karaciğer hastalıkları, sindirim problemleri, kalp ve böbrek rahatsızlıkları, idrar yolu problemleri ve besinsel problemleri olan hayvanlarda mutlaka diyet mamaları kullanılmalıdır. Mamanın yanında her zaman taze ve temiz su bulundurmanız son derece önemlidir. Kediler akan suyu ve taze suyu çok severler. Kediler taurin adı verilen bir proteine özel gereksinim duyarlar ve

eksikliğinde özellikle kalp ve göz sağlıkları ciddi şekilde bozulabilir ve hastalanırlar. Kedilerde tek yönlü beslenme, örneğin karaciğer ağırlıklı beslenme A vitamini toksikozisi nedeni olabilir. Kaliteli ve Profesyonel Bir Kedi Mamasında Olması Gereken Kriterler Nelerdir? >Deriye sağlık, tüylere parlaklık kazandırmalı >Sağlıklı ve kolay sindirilebilir olmalı >Güçlü bir kemik ve eklem yapısı oluşturmalı >İçeriğindeki vitamin ve mineraller organizmanın ihtiyaçlarını tam karşılamalı kasları geliştirmeli ve kuvvetlendirmeli >Bağışıklık sistemini güçlendirmeli olur > Yetişkin kedilerde, üriner sistem problemlerine, obeziteye, kalp ve böbrek hastalıklarına

rastlamak mümkündür. Özellikle gıdadaki mg ve kül oranının yüksek seviyeleri üriner kanaldaki Ph’ı artırarak kristallerin oluşumuna neden olur. Bu yüzden mamadaki mg miktarı düşük olmalıdır. > Yaşlı kediler özellikle böbrek problemlerine meyillidir ve fosforun aşırı seviyeleri ileri böbrek harabiyetine sebep olur. > Yaz aylarında yağ oranı yüksek olan mamalardan kaçınmalıyız, yoğun yağ içerikli olan mamaların tüketilmesi metabolizmanın hızlanmasına buda kedimizin vücut içi ısısının artmasına sebep olacaktır. >Verdiğiniz gıdanın besin değeri yüksek ve dengeli olmalıdır. Dengeli ve iyi beslenen kedinin çıkardığı dışkı miktarı da az olacaktır. Verilen mamanın sindirilebilirliği yüksek olması son derece önemlidir.


Zoonoz hastalıklar Leishmaniosis ve daha fazlası…

F R E E B I E S : V I S I T W W W . D E S I G N F R E E B I E S . O R G

11

D E S I G N

Kısaca zoonotik özelliklerinden bahsettiğimiz bu hastalıkların dışında daha birçok zoonoz hastalık ülkemizde görülmektedir. Bu gibi zoonoz hastalıklar biz veteriner hekimler için çok yüksek risk taşımaktadır. Bu yüksek riskten dolayı da bu hastalıklara karşı korunma çok önemlidir. Etkenin, hastalık kaynağının ve bulaşma yollarının bilinmesi korunmada en önemli

G R A P H I C

Ülkemizde sıkça rastlanan bazı önemli zoonoz hastalıklar şunlardır: Kuduz, Tüberküloz (Verem), Bruselloz (Malta humması), Şarbon (Anthrax), Salmonelloz, Kist Hidatik, Leptospirozis, Pasteurellozis, Veba (Yersinia enf.), Trichopytosis (Mantar enf.),

TÜBERKÜLOZ (Verem): Verem mikrobu insan, sığır ve kanatlı tiplerinin insan ve evcil hayvanlarda oluşturduğu bilinmektedir. Kronik seyirli ve bulaşıcı olan bu hastalık; çeşitli organ ve dokularda tüberkel adı verilen, kendine has lezyonlar oluşturur. Hastalık, veremli hayvanların etlerinin yenilmesi, sütlerinin içilmesi veya solunum yoluyla insanlara bulaşabilir. BRUSELLOZ: Genellikle sığır ve koyunlarda görülen ve yavru atmaya neden olan bu hastalık, insanlara da kolayca bulaşır. İyi kaynatılmamış sokak sütleri ve bu tip sütlerden elde edilen taze peynir, krema gibi ürünler başlıca bulaşma kaynağıdırlar.

M O R E

Zoonoz hastalıklar “Doğal olarak omurgalı hayvanlardan insanlara, insanlardan da hayvanlara geçebilen hastalıkların tümü” olarak tanımlanabilir. Bugün için Dünya Sağlık Teşkilatı tarafından 250 civarında bir zoonoz hastalığın varlığından bahsedilmektedir. Değişik zamanlarda bu hastalıklara yenileri eklenerek bu sayı sürekli olarak artmakta ve dünya kamuoyu zoonoz karakterli önemli halk sağlığı problemleri ile karşı karşıya gelmektedir. Ülkemizde ise çoğu köpek, sığır, koyun ve kanatlılarda olmak üzere 40 civarında zoonoz hastalık mevcuttur.

SALMONELLOZ: Salmonella adı verilen bakterilerin yol açtığı, hayvansal besinlerle ve bunlarla yapılan kontamine gıda ürünlerin tüketilmesi ile insanlara geçen önemli bir zoonoz hastalıktır.

unsurdur. Zoonoz hastalıkların gerek hayvanlarımız arasında yayılmasını, gerekse insanlara bulaşmasını önlemek için gerekli koruyucu aşılama ve ilaçlamaya özen göstermeliyiz. Otopsi yapılırken otopsi kurallarına uyulmalı, otopsi yapılması yasak olan hastalıklar hakkında bilgi sahibi olunmalıdır. Hasta olan hayvanlara muayene gibi amaçlarla yaklaşırken mutlaka eldiven kulanılmalıdır. Eğer imkân var ise solunum yolu ile geçen hastalıklar için ise maske kullanılmalıdır. Veteriner hekimler için bu saydığımız önlemlerin dışında en önemli önlem ise aşı yaptırmaktır. Zoonoz olan hastalıklara karşı aşı en önemli koruyucudur. Ve bu aşıları da devlet hastanelerinde yaptırmak mümkündür. Elazığ Devlet Hastanesi bu konuda hizmet vermektedir. Tüm arkadaşlarımıza meslek hastalıklarından korunmak için aşı olmasını tavsiye ediyorum.

F O R

İbrahİm Uzun uzun@vetbak.net Fırat Ünİversİtesİ 4. Sınıf

KUDUZ: Bütün sıcakkanlı hayvanlarda ve insanlarda görülen öldürücü virüs kaynaklı bir hastalıktır. Hastalık, kuduza yakalanmış hayvanların özelliklede köpeklerin ısırmasıyla veya açık yaraların kuduzlu hayvanın salyalarıyla temasıyla diğer hayvanlara ve insanlara bulaşır.

ŞARBON (Anthrax): Bütün dünyada sıkça görülen bulaşıcı ve öldürücü bir hastalıktır. İnsanlara, hastalıklı hayvanlarla temas, enfekte olmuş et, süt gibi hayvansal ürünlerin tüketilmesi ile bulaşır.


Sokağın sadık çocukları

Merhaba arkadaşlar. Sizlere kitabi olmayan, literatürlerde yer almayan fakat her insanın bildiği ve sorumluluklarının olduğunu düşündüğüm bir konuyu dile getirmek istiyorum... Her insan çevreye bakar… Aynı doğrultuda bakan arkadaşlarımıza neler gördüklerini sorduğumuzda çok farklı cevaplar alabiliriz. Hani

G R A P H I C M O R E F O R

bakmakla görmek arasındaki farkla bir ilgisinin olduğunu düşünüyorsanız bence öyle

12

Ve sonuç olarak sokakta bir başına terk edilmiş halde bırakamayıp barınağa gitmesini sağladık. Barınakta durum çok daha farklıydı. Gelen hayvanların çoğu bir zamanlar evlerde istenen sevilen köpeklerdi ve çeşitli bahanelerle oraya getirilmişlerdi.

Bayram Parmaksız bayram@vetbak.net Fırat Ünİversİtesİ 4. Sınıf

D E S I G N

F R E E B I E S :

V I S I T

W W W . D E S I G N F R E E B I E S . O R G

değil. Biz veteriner hekimler ve hayvan severler olarak neden çevremizdeki serzenişleri fark

edemiyoruz? Duyarlılık dediğimiz kavram aslında çevremize karşı ilgimiz alakamız değil midir? Peki, barınak desem? Ya da ilgisizliğe mahkûm edilmiş, hor görülmüş evcil hayvanlar? Hatta en içler acısı sokaklar…

İnsanları bilinçlendirmek, bilgi vermek ve hayvanlarımızın da sevgiye ihtiyacı olduğunu bizim dostluğumuza muhtaç olduğunu anlatmaya çalışmalıyız. ’’Bir so-

Sokaklarda yaşayan ve yaşamaya mecbur bırakılan hayvanlarımız acınası bir haldeler. Arkadaşlar sadece onları gözetmek kimi zaman yetersiz kalıyor. Bazen de zulüm edenlere de engel olmamız gerekiyor. Geçenlerde çok tatlı, uysal ve komutlara cevap veren bir goldenin yavruları alınıp sokağa atıldığını gördüm. Goldenin memelerinden süt geliyor ve gözlerinden yaşlar akıyordu. Ne yapacağını bilmeden bir oraya bir buraya gidip geliyordu.

kaktaki hayvanlar sizden kaçıyorsa o sokakta yaşamak ne kadar doğru olabilir ki! Bugün hayvanlara zulüm eden yarın insanlara zulüm eder…’’


YURT DIŞINDA VETERİNER HEKİMLİK

Batı ülkeleri ile aramızdaki mesafeyi kapatmak ve daha iyi duruma gelebilmek için neler yapmamız gerektiğini incelemek durumundayız. Gelecek yazımda Amerika’da ve Avrupa’da mesleğimiz ile ilgili görme şansı elde ettiğim dikkat çekici, farklı, yapılması gerektiğini düşündüklerimle ilgili bir yazı yazacağım, görüşmek umuduyla sizlere şimdiden güzel bir yaz dilerim.

G R A P H I C D E S I G N F R E E B I E S : V I S I T W W W . D E S I G N F R E E B I E S . O R G

Her ne kadar ülkemizde mesleğimiz daha önemli hale geldi desek de, hak ettiğimiz yerde olmadığımızı bizler çok daha iyi biliyoruz. Peki, yurtdışındaki meslektaşlarımız bize nereden bakıyor, onlar mesleki olarak ne durumda, statüleri nedir? Avrupa’da durum nedir? Doğu Avrupa ülkelerinde durum bizden çok da farklı değil, fakat özellikle kendini kanıtlamış batı Avrupa ülkeleri dediğimiz ülkelerde, veteriner hekimliğin halk sağlığı için kilit noktada olduğu çok net idrak edildiği için bu ülkelerde, veteriner hekimler adeta el üstünde tutuluyor. Ayrıca bu ülkelerde hayvanlar daha çok sosyal hayatın içinde olduğu, belki de daha çok saygı duyulduğu için hekimliğimiz bu ülkelerde oldukça ileri ve

Genel anlamda araştırmalar yapıldığında, çok fazla sebep ortaya koyulabilir. Fakat bu farkı ortaya koyan ve bizi en çok ilgilendiren mutlak faktör, kesinlikle eğitim kalitesidir. Gerek Avrupa gerekse Amerika bu eğitimi bizde olduğu gibi; ezber temelli, kitap üzerinde, uygulamadan yoksun ve sıkışık bir programla yapmıyorlar. Doğu Avrupa da dahi bu süre asgari 6 yıl ve uygulama zengini bir program mevcut. Amerika’da zaten veteriner hekimlik eğitimi almak için, hali hazırda temel 4 yıllık lisans düzeyinde eğitim almanız ve daha sonra 4 yıl gibi uzun bir süre, tamamen meslek derslerini içeren bir süreci başarıyla bitirmeniz gerekiyor. Bu sadece temel eğitim; Avrupa ve Ameri-

M O R E

Mesleğimizin Türkiye ve Dünya çapında bu derece önemli hale geldiği bu günlerde, biz ne durumdayız, yurt dışındaki meslektaşlarımız sektörün neresindeler? Mesafelerin kısaldığı, Dünya’nın adeta küçüldüğü çağımızda, bize daha çok insanla muhatap olma ve kendimizi daha çok geliştirme gerekliliğini doğurmaktadır.

ka kesinlikle hekimlerini bizdeki gibi çok çeşitli hayvanla ve branşla muhatap etmiyor, aynı ülkemizdeki tıp fakültelerinde olduğu gibi bir uzmanlık alanına yönlendiriyor ve eğitmeye devam ediyorlar.

F O R

Semİh Burak Demİrcİ demirci@vetbak.net Fırat Ünİversİtesİ 4. Sınıf

saygı duyulan bir konumda. Amerika ise tamamen ayrı bir kulvarda, hem ülkedeki et tüketiminin yüksek olması bakımından hem Avrupa’dan daha fazla şekilde hayvanların sosyal yaşamdaki payı ve de teknolojik avantaj Amerika’yı bu sektörde bir nevi bayrak taşıyan konuma getiriyor. Peki bu uçurum neden kaynaklanıyor biz nerede eksik kalıyoruz?

13


Babayeva Türkan Mirsehavet Azerbeycan Devlet Tarım Ünİversİtesİ Veteriner Fakültesi Çağdaş dönem tarım işletmelerinde, hayvanların sürü dışına atılmalarının en önemli nedenlerinden biri de topallıkla seyreden pododermatit hastalığıdır. Pododermatit hastalığı tedavi edilmediğinde hayvanlara sıkıntı veriyor, onların yürümesine, yem yemelerine, merada gezinmelerine engel oluyor, sonuçta hayvanların veriminin azalmasına, sürüden çıkarılmasına hatta ölümlerine bile neden oluyor. Pododermatit-tırnağın deri kısmının (corium ungulae) yangısıdır. Aseptiki, revmatiki, irinli pododermatitlere ayrılır. (Resim 1) Aseptiki pododermatit tırnağın deri kısmının serözlü, serözlü-fibrinözlü, serözlü-hemorajik yangısı olup, yangının gidişine göre akut (keskin) ve kronik, yayılmasına göre sınırlı

F O R

M O R E

G R A P H I C

D E S I G N

F R E E B I E S :

V I S I T

W W W . D E S I G N F R E E B I E S . O R G

PododermatItis

14

ve diffuz formda olur. Hastalığın oluşum nedenlerine tırnak tabanının (solea ungulae) zedelenmesi ve ezilmesi, hayvanın taşlıçakıl yerlerde otlatılması, uzun süren yolculuklarda taşınması, yetersiz yataklık kullanımı, toksemiya, metrit, mastit, hayvanın yem rasyonunda normalden fazla protein olması vs. gösterilebilir.

resim 2

resim 1 Akut gidişli aseptiki pododermatit hayvanlarda topallık ve lokal ateşin olması ile gözlemlenir. Hatalı tırnak kesiminde zedelenmeler sonucu oluşan hastalığın ana belirtisi, tırnakda kırmızımsı ve solgun-sarı renkli lekelerin olmasıdır. Pododermatitin kronik formu uzun süre, az miktarda iltihabın olması ile karakterizedir. Böyle tırnakların duvarı deforme olarak, kaba ve pürüzlü şekil almaktadır Revmatiki pododermatit-tırnak duvarının (paries ungulae) uç ve yan tarafından, tırnak tabanının deri esasında aseptik se-rözlü iltihapın yayılmasıdır. (Resim 2). Hastalığa genelde atlarda rastlanmaktadır. Akut ve kronik forumda olur.

Aynı zamanda iki ön ve iki arka ayakda hastalık oluşturabilir. Revmatiki pododermatit bazen dört ayağın dördünde de gözlenebilir. Tek tırnakda olması tesadüfi durumlarda gerçekleşir. Tırnakda revmatiki iltihapın etiolojisine atların terli vaziyyetde rüzgarda durması, soğuk rüzgarın, soğuk yağmurun olması, soğuk suyun içirilmesi, aşırı yemleme, yemde proteinin çok olması, hayvana küflenmiş yemin verilmesi ve bir çok enfeksiyöz hastalıkların olmasını gösterebiliriz. Hastalığın başlangıç şeklinde ateş yükselir, nabız vurgularının ve teneffüs hareketlerinin sayı artar. 2-3 gün sonra bu belirtiler ortadan kalkar. Atların her iki ön tırnağının zedelenmesi durumunda, hayvan ayaklarında rahatsızlık hisseder, kafasını yukarıya doğru kaldırır. Arka ayakların zedelenmesi durumunda, her iki ön ve her iki arka ayağını gövdenin altına yığır, kafası aşağı şekilde bir vaziyyet alır. Tüm ayakların aynı zamanda zedelenmesi sonucu, hayvan genellikle uzanmış vaziyetde


KEDILER EVLERINI SEVER, EV YEMEGINI DEGIL. F O R M O R E

Evde hazırladıgınız yemekler kedinizin vitamin ve mineral ihtiyaçlarını eksiksiz olarak karsılamaya yetmez. Whiskas® zengin besin içerigiyle kedinizin tüm ihtiyaçlarını tam ve dengeli olarak karsılar, hayat boyu saglıklı ve mutlu olmasını saglar.

G R A P H I C D E S I G N F R E E B I E S :

olur. Hastalığa maruz kalmış tırnakda yerli ateş ve ağrı olur, parmak arterilerinde zonklama hızlanır. Hastalığın kronik forumunda topallık gözlenilir ve tırnakda deformasyonlar oluşur. İrinli pododermatit-tırnağın deri esasının irinli iltihabıdır. En çok sığırlarda ve atlarda görülür. Hayvanda lokal ve genel ateş yükselir, topallık gözlenir ve hastalığın akut döneminde iltihap bölgesinde yaralar oluşur. Bunlarla yanaşı kapsülde zedeler ortaya çıkar. Çok geçmeden zedeli bölge şişer ve derin irinli yaraya dönüşür. Buradan irinli eksudat akmaya başlar. Atların yara bölgesinin yüzeyinde pododermatit sıvı şeklinde koyu-gri renkli olur, derin yaralardadamarlarda lökositlerin göçü sonucunda sıvı parlak-sarı rengde oluşur. Çift tırnaklı hayvanlarda eksudat irinli-fibrinözlü olup, irinli sıvının akıntısı az miktarda olur. Pododermatit hastalığına karşı mücadelede önemli yeri koruyucu (profilaktik) önlemler alıyor. Burada esas iş tarım işletmelerinde bu hastalığı oluşturan nedenlerin ortadan kaldırılmasıdır.

V I S I T W W W . D E S I G N F R E E B I E S . O R G

15


Meslek arızaları???

Pek çoğumuz sınava girdiği zaman bu fakülteyi okumayı bile aklının ucundan geçirmemişti oysa ki. Volkan Serhat Özen ozen@vetbak.net Fırat Ünİversİtesİ 4. Sınıf Hasta sahibinin yanında kendini ezdirenler, kliniğinin içinde dahi önlüğünü giymeye utananlar, etik dışı hareketlerde bulunup hastaya ilaç/aşı yerine fizyolojik serum enjekte edenler! Kısacası meslek arızaları? Nereden nereye geldiğimizi gözler önüne seren, mesleğimizin onurunun bu derecede düşmesine sebep olan hem üniversite seçme sınavı hem de bizleriz. Okulda ders 5 dakika erken bitsin, hiç işlenmesin diye hocanın gözünün içine bakarak, kliniklerde uygulamalardan kaçarak, dersleri ekmek için binbir türlü mazeret uydurarak geleceğimize kazık attığımızın farkında mıyız acaba? En başa dönelim, neden böyle oluyor tüm bunlar diye?

F O R

M O R E

G R A P H I C

D E S I G N

F R E E B I E S :

V I S I T

W W W . D E S I G N F R E E B I E S . O R G

Üniversite sınavına hazırlandığınız günü hatırlayın; Kimimiz ilk seferinde kazandı bu fakülteyi, kimimiz ise 2-3-4 hatta 5. denemesinde.

16

Bir kısmımız -ki ben de bu kesimin içindeyim- Veteriner Hekim olabilme hayali ile yanıp tutuşuyordu ezelden beridir. Kendimden örnek verecek olursam lise yıllarında hocalarımızın hangi fakülteyi kazanmak istiyorsunuz sorusuna; “Veteriner Fakültesi” diye cevap vermiştim. O gün burayı kazanmanın oldukça kolay olduğunu, “Hiç çalışmama gerek olmadığını” söylemişti hocam. Ne mi yaptım? Evet hiç çalışmadım üniversite sınavlarında. Bunun rahatlığı tabii ki bu fakülteyi istememden ve çaba göstermeme gerek olmadığını düşünmemden kaynaklanıyordu. Benimki oldukça masumaneydi oysa, tabii ki yanlışdı. Fakülteyi kazanmanın verdiği kolaylıkla 3., 4. girişinde “Tahsilli olalım” düşüncesiyle fakülteye giren -düşen- öğrenciler de oldu elbette. Daha çalışma şeklini yerine oturtamamış, masa başında 15 dakikadan fazlasını bir kitabı okumak için harcamamış öğrencilerin bu fakülteyi kolaylıkla kazanması gerçekten acı bir durum.

Hayır, tabii ki bu kişilerin üniversite okuma hakkı yok demiyorum. Sadece kapasitelerini aşan bu fakültede başarıyla öğrencilik hayatı geçiremeyeceklerinden bahsediyorum. Puanların düşük olması ile kapasitesini aşacak bölümlere yerleşen öğrenciler, mezun oldukları zamanlarda benim “Meslek Arızaları” adını verdiğim kesime kolaylıkla geçebiliyorlar. Elbette bu tezim tüm öğrenciler için geçerli değildir. Yükselen sesleri duyabiliyorum, “Ben de 3. denememde girdim ama asla böyle yapmam diye”. Şüphesiz ki sizler böyle değilsiniz. Fakat bu böyle olanlar yok diye bir gerçeği de yanında getirmiyor malesef. Puanlar yükseltilsin o halde? Ah ben de çok istedim bunu. Ancak fakülte sayılarının artırılmasıyla, kontenjanların fazlalaştırılmasıyla bu puan baraja kadar düşecek gibi görünüyor. Her ilde bir üniversite projesini yanlış anlamışlar gibi gözüküyor... Fakültelerimizin puanı düştükçe mesleğimizin onurunu ayaklar altına alan, geçim derdiyle hasta sahibiyle pazarlığa giren, telefonla muayene edip teşhis koyan, hasta sahibinin kendisini ezmesine izin veren, muayene ücretini almayan klinisyenler çıkacaktır piyasaya! Nasıl bir tepki koyulur bilmiyorum, sadece düşüncelerimi dile getirdim burada. Sürç-ü lisan ettiysek affola, Sağlıcakla kalın.


Egzotİk hayvan denİldİğİnde aklımıza ne gelİyor? gerekli bilgisi yok ve bu harika canlılarla ilgili kapsamlı yerli yayında bulmamız oldukça zor.

V I S I T W W W . D E S I G N F R E E B I E S . O R G

Genel olarak beslediğimiz hayvanın yaşam ortamını bilmemiz ve ona en uygun ortamı sunmamız gerekmektedir. Sürüngenler Terarium adı verilen kapalı ortamlarda bakılmaktadır. Bu büyük bir oda boyutundan küçük bir akvaryum boyutuna da indirgenebilir. Önemli olan hayvanın büyüklüğüne göre ortam değil, hayvanın ihtiyacına göre ortam büyüklüğün belirlenmesidir.

F R E E B I E S :

Son yıllarda ülkemizde de sürüngenlere (iguana, yılan, vs.) amfibianlara (semender, vs.) ve eklem bacaklılara (tarantula) karşı bir ilgi ve merak başladı. Ancak bu tür hayvanların ithalatı yasak olduğundan, talepler sadece kaçak yollarla yurda sokulan canlılarla karşılanıyor. Kaçak olarak yurda sokulan bu canlılar hakkında maalesef ne satıcının ne de alıcının

Nerede bakmalıyız?

D E S I G N

Vücut ısıları ve metabolizmaları değişken olduğu için ev ortamına pek uygun değildirler fakat bu koşullar sağlanabilir. Diğer hayvanların bakımına kıyasla daha fazla özen gösterilmesi gerekmektedir. Bu gruba giren birçok hayvan ısı dengelenmesinin yanında, ortam neminin de kendilerine özel dengelenmesine ihtiyaç duyar.

G R A P H I C

Egzotik hayvanlar evlerimizde beslenebilir mi?

M O R E

Nesillerdir doğada tropikal iklim koşullarında yaşamaya alışmış, “soğukkanlı” olarak tabir edilen, vücut ısıları ve metabolizmaları çevre koşullarına bağımlı hayvanlar aklımıza geliyor… İguana, bukalemun, şempanze gibi…

F O R

Mevlüde Alışkan m.aliskan@vetbak.net Fırat Ünİversİtesİ 1. Sınıf

Bu canlılar pet hayvanları olarak evlerimize girdi. Ancak bu hayvanları alışıla gelmiş pet hayvanlarından ayrı bir kategoride tanıtmayı uygun bulduk. Çünkü bu hayvanlar alışıla gelmiş ev hayvanları gibi bizim onlara sağladığımız minimum olanaklarla yetinerek hayatlarını devam ettiremezler. Onlar için mutlaka uygun değer koşulların sağlanması gerekir. Besinleri, ısı, ışık, rutubet ihtiyaçları, barınakları mutlaka doğadakinin birebir taklidi olmak zorundadır. Bu ihtiyaçlardan biri sağlanmadığı taktirde bu canlıları yaşatmamız maalesef mümkün değildir.

Bundan kasıt, çok hareketli olmasalar da sürüngenlerin avlanma, dinlenme ve güneşlenme gibi ihtiyaçları için farklı bölgelere ihtiyaç duymalarıdır. Geniş alanlarda yaşayan sürüngenler daha az strese maruz kalırlar ve bu şekilde yaşam kaliteleri de artmış olur. Su kaplumbağaları ise ayrı bir sınıf olarak incelenir. Sıklıkla yapılan hata su kaplumbağasının boğulma tehlikesi düşüncesiyle sığ suda ve ufak plastik bir kutucukta beslenmesidir. Ancak isminden de anlaşılacağı üzere su ortamında kolaylıkla yaşayan bu canlılar su altında uzun süre kalabilirler ve hatta yüzeyden aldıkları yemi genellikle su altına çekerek yerler. Ancak arada sırada yüzeye çıkıp dinlenebilecekleri bir adacık oluşturmanız gereklidir. Sürekli yüzmek onu yoracak ve sağlığını bozacaktır. Su kaplumbağaları ile ilgili bir diğer önemli husus ise yaşadıkları ortamın genişliğinin büyümelerine doğrudan ve hızlı bir şekilde etkimesidir. Zira hareket kabiliyetleri arttıkça daha çok gelişecek ve daha sağlıklı olacaklardır.

17


Ömer Faruk Yalçın yalcin@vetbak.net Fırat Ünİversİtesİ 5. sınıf Her sayımızda bir adet röportaj yapmaya özen gösteriyoruz. Bu sayımızda da İstanbul Çekmeköy’de Vet-Çizmelikedi Veteriner Polikliniğinde hekimlik yapan Halil Çetinkaya ile röportaj yaptık. Çekmeköy’de güzel bir Poliklinikte hekimlik görevini yapan Halil Bey, bizi pozitif enerjisi ile karşıladı.

Merhaba; öncelikle sizi tanımak isteriz Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Halil Çetinkaya, 30 yaşındayım. Gaziantep doğumluyum ve İstanbul’da yaşıyorum. Adnan Menderes Üniversitesi Veteriner Fakültesinden mezun oldum. Şu an İstanbul Çekmeköy’de Vet-çizmelikedi Veteriner Polikliniğinde hekimlik yapmaktayım.

F O R

M O R E

G R A P H I C

D E S I G N

F R E E B I E S :

V I S I T

W W W . D E S I G N F R E E B I E S . O R G

Röportaj: Vet-ÇİzmelİKedİ polİklİnİğİ Halİl Çetİnkaya Memnun oldum Halil Bey, dilerseniz sorularımıza başlayalım. Klinisyen veteriner hekimliği yapma tercihiniz nasıl gelişti?

Klinisyenlik ayrı bir yetenek ve sabır işidir. Ayrıca can taşıyan minik dostlarımıza faydalı olmak ve sonucunda başarıya ulaşmayı büyük bir haz olarak değerlendiriyorum. Klinisyenlik yapmamda ki en büyük sebep

taburcu edilen bir hastanın hem kendisinin hem de ailesinin yüzündeki mutluluk ve teşekkür dolu geri dönüşlerini görmem olmuştu. Mesleğimizin diğer alanlarında böyle bir memnuniyeti yakalayamayacağımı düşündüğümden ben

Pekala, öğrencilik yıllarınızda klinisyenlik hakkında ne düşünüyordunuz? Klinisyen olma fikrine nasıl bakıyordunuz?

nerler, kongreler ve bunun gibi pek çok şeyi uygulamaya koyması hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Klinisyen veteriner hekim dendiği zaman Öğrenci arkadaşlarımızın aklında

Okullarımızda uygulama konusunda yeterince pratik yapamıyoruz ve bu da sahaya çıktığımızda birçok arkadaşımızın gözünü korkutuyor. Bu korku üzerine önerileriniz var mıdır? Öğrenci arkadaşlarımıza neler yapmasını tavsiye edersiniz?

Eğitim hayatımın ilk 4 yılında aklımda herhangi bir fikir yoktu. Ta ki hastayla temasa geçtiğim zaman bu konuyu düşünmeye başladım.

sosyal anlamda hiç zamanı olmayan, hayatı tamamen işi olması gereken bireyler fikri oluşuyor. Siz bu durum hakkında ne düşünüyorsunuz? Aslında bir bakıma haklılar. Veteriner Hekimlerin mesaisi hiç bitmez. Hangi hastanıza ne olacağını önceden bilemezsiniz. Bu açıdan her şeye her an hazır veya olaylara karşı kısa sürede hazır olabilmelisiniz. Bu da size sorumluluk yükleyecektir. Tabi ki kendime ayırdığım kaliteli zamanlar da yok değil.

Öğrenci kulüplerinin meslek içi eğitimler, semi18

ısrarcıyım. Kulüp aktivitelerinin mesleki gelişimde oldukça etkili olduğunu düşünüyorum. Her zaman öğrenci arkadaşlarımın mesleki seçimlerinde fayda sağlayacağında ısrarcıyım.

Okul döneminde geçirilen zamanın işin akademik ve bilimsel tarafını kapsadığını düşünüyorum. Pratik konusunda ise doğal olarak sahadaki kadar okullarda pratik yapma şansınız olmayacaktır. İşi sahada öğrenirsiniz genelde. Ancak erken dönemlerde klinisyenlikle tanışan öğrenci arkadaşlarımın avantajlı mezun olduklarına da şahit oluyorum. Önerim erken dönemde bir veteriner kliniğinde gönüllü stajyer olmalarıdır. Ayrıca çağımız bilgi çağı. Her şeye kolay ve hızlı ulaşma şansları bulunmakta. Bol bol yayın okumalarını, mesleki makaleleri takip etmelerini öneririm. Son olarak bilmelisiniz ki “Öğrencilik süresi hayatınızdaki en büyük tatildir. Fırsatları kaçırmayın”.


Kürk Sorunu dostlarımızın akrabaları aç ve susuz kalarak kürkleri için ölüme maruz bırakılıyorlar.

F R E E B I E S : V I S I T

İnsanı, Veteriner hekimleri

W W W . D E S I G N F R E E B I E S . O R G

Dünyada her yıl 50 milyondan fazla hayvan kürk yapımı için katlediliyor. Sadece Kanada’da bu yıl kürkleri için öldürülen fok sayısı 338200. Yaklaşık 2 milyona yakın kedi ve köpek de sırf insanların üzerinde “güzel” gözükebilmek için canlarından oluyor. Evlerimizde merhamet duyarak sevgi için beslediğimiz minik

düşünen insanlar var ama kimin derisi içinde olduğunu düşünemiyorlar. Bunun için biz veteriner hekimi ya da adayları olarak insanlara bu düşünceden uzaklaşmasını sağlamalıyız. Bu bizim kutsal mesleğimiz açısından en önemli unsurlardan biridir. Çünkü unutmayın ki; “Beşeri hekimler

D E S I G N

İlk insanlardan itibaren hayvan kürkleri giyinme amaçlı kullanılmaktadır. Ancak günümüzde tekstil sanayisi bu kadar genişlemişken hayvanları derileri ve kürkleri uğruna öldürmek oldukça vahşi bir olaydır.

Öncelikle insanlara kürk giymenin bir “sosyal statü” kazandırmadığını anlatmak gerekiyor.

G R A P H I C

Belki bizimle anlaşabilecekleri bir

M O R E

Veteriner Hekimler veya bizim gibi Veteriner Hekim adaylarının çevre sorunlarını takip etmesi gerekmektedir. Çünkü etrafımızdaki küçük canlıların veya tabiatın problemleri dolaylı ya da doğrudan insalığı etkiler.Ben de dergimiz yayında olduğu sürece çevre problemlerini siz değerli okuyucularımızla paylaşacağım.

Fokların kürkleri için katledilmesi ise daha da vahşi şekilde gerçekleşiyor. Kürk avcıları kutuplardaki bu canlıların kafalarına sert cisimler ile vurarak bayıltıyor ve ardından da derilerini yüzüyorlar.

Günümüzde kürkün görkem kazandırdığını

F O R

Gökhan Özgel ozgel@vetbak.net Fırat Ünİversİtesİ 1. sınıf

için tüm insanların bilinçlenmesi gerekiyor.

ise insanlığı tedavi eder.”

dilleri olmasa da bu canlıların kendimizi onların yerine koyarak çektikleri acıları anlayabiliriz. 1980’ler sonrası oldukça yayılan “kürk” modasından sonra bazı sivil toplum kuruluşları ya da hayvan severler çeşitli eylemler yaptılar. Ama gerçek bir çözüm 19


F O R

M O R E

G R A P H I C

D E S I G N

F R E E B I E S :

V I S I T

W W W . D E S I G N F R E E B I E S . O R G


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.