Nefes almak iyidir. ISSN 2147-530X
www.womendergisi.com AĞUSTOS 2013 SAYI : 8
DERGiSi ● İki Yakayı Birleştiren Kulaçlar ● Zuğaşi Berepe Kazım Koyuncu ● Beyler İç Çamaşırı Seçerken Dikkat ● Plaj Modası ● Pitbull
● Fatma Burçak ● Yazın Havalı 5 Makyaj Önerisi ● Best Model En İyi Fizik: Caner Nalbantoğlu ●French Oje
İMTİYAZ SAHİBİ-GENEL YAYIN YÖNETMENİ Yeşim Özbirinci yesimozbirinci@womendergisi.com SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Ceren Akkol cerenakkol@womendergisi.com EDİTÖR Aslı Bal Yavrular aslibalyavrular@womendergisi.com SOSYAL MEDYA SORUMLUSU Gözde Yılmaz gozde@womendergisi.com Gonca Kaya goncakaya@womendergisi.com Başak Beyazkaya basakbeyazkaya@womendergisi.com MARKA VE İLETİŞİM DANIŞMANI Buket Şengül buketsengul@womendergisi.com GRAFİK-TASARIM Hami Tüfekçi Ceren Akkol Yeşim Özbirinci Ozan Kayra YÖNETİM KURULU Yeşim Özbirinci Ceren Akkol Aslı Bal Yavrular Gizem Uysal Buket Şengül Yami Yağmur Malkoç Gülcan Çengel Ozan Kayra Hami Tüfekçi MODA EDİTÖRLERİ Gizem Uysal Yami Yağmur Malkoç FOTOĞRAF EDİTÖRÜ Nazlı Erden İÇERİK EDİTÖRÜ Öykü Avaroğlu oykuavaroglu@womendergisi.com İÇERİK EKİBİ Rahime Taydaş Elif Ayvaz
2
YAŞAM KOÇU Gülcan Çengel ÇEVİRMEN Buket Ketbağa GÜZELLİK EDİTÖRÜ Nüvit Tiryaki YAZARLAR Berna Tuğçe Çil Burcu Mercan Ceylan Eren Doruk Akkaya Engin Ergin Gamze Karataş Gonca Çakıcı Hayat Cafe İ. Sertaç Yılmaz Melike Serdar Merve Aydın Ömer A. Dalak Pınar Aytuna Seda Adabük Serdar Egemen Nadasbaş Serkan Selçuk Yunus Köse Zeymuran Cafe DESTEK VERENLER Riccon İlhan Doğan Dr. Cem Keçe Osteopat Dursun Sümer Op. Dr. Y. İlker Manavbaş Astrolog Nihal Artar WoMEN DERGİSİ İLETİŞİM iletisim@womendergisi.com www.womendergisi.com REKLAM İÇİN reklam@womendergisi.com WoMEN DERGİSİ'nde yayınlanan tüm yazıların hakları WoMEN DERGİSİ'ne aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu ise ilan sahiplerine aittir. WoMEN Dergisi yayınlanan ürünlerde yapılan fiyat değişikliklerinden sorumlu değildir.
YAYIN TÜRÜ : Süreli / Aylık Yayın Tarihi : 2 Temmuz 2013 ISSN : 2147-530X
EDİTÖRDEN Merhaba, Bu yıl benim için çok çabuk geçiyor. 2013 ne zaman başladı ve ne zaman Ağustos'a kadar geldi, hiç farkında değilim. Koşturmaca içerisinde günler geçip gidiyor. Bu yazı da çalışarak geçiriyoruz. Tatile gidemeyince bu ayın temasını da "deniz" seçmeye karar verdik. Bari sayfalarda serin suları hissedelim diye... *** Bu ay dergimize çikolata ustası Evvie'yi, yazar Fatma Burçak'ı ve Best Model yarışmasında En İyi Fizik seçilen Caner Nalbantoğlu'yu ağırladık.
AĞUSTOS
2013
Sıcak havaların moda ve güzellik sırlarını bulabileceğiniz gibi bu sayıda, tatil için önerdiğimiz egzersizleri de yapmayı unutmayın. Ayrıca, Op. Dr. Y. İlker Manavbaşı da okurlarımız için yazısını bizlerle paylaştı.
EDITÖRÜN SEÇIMI ► The Air'i halen daha dinlemediysen hemen "Cherry Blossom Girl"den başlayabilirsin. Büyülü tınılara sahip bu şarkılar sizi derinlere götürecektir. ► Sağlıklı beslenin. Bazı değerleriniz ayarsız çıkmadan siz düzgün besin almaya başlayın. ► İsveçli bilim insanları her şeye çare buldukları gibii az uyumaya da bir formül üretseler. Yıllardır erken kalkma ile mücadele verir oldum.
İLETİŞİM
iletisim@womendergisi.com www.womendergisi.com
*** Mevsimlerden yaz iken, ülkemizde kara bulutların dolanması üzücü bir hadise. Tecavüzcülerin serbest kalmadığı, bireylerin özgür iradelerini yaşayabildiği, insanların fikir ve seçimlerinden dolayı dışlanmadığı bir evrenselliği hayal ediyorum. Üzücü olan imkansız değilken, insanlığa bu kadar uzak olması... Adalet terazisinin bu günlerde dengeyi bulabilmesi umuduyla! Dostluklar... Yeşim Özbirinci yesimozbirinci@womendergisi.com
3
8 62
88 98 içindekiler 6 7 8
WoMEN Network WoMEN Ekibine Sorduk "İzlediğiniz favori dizi hangisidir?" Alışveriş Listesi
Plaj Modası Erkeklere Özel Plaj Önerileri Beyler! İç Çamaşırı Seçerken Dikkat Vücut Tipine Göre Şort Giyinme Tüyolları Salın Salına 2013 - 2014 Sonbahar Kış Renk Kartelası Bloggerlar ile Sokak Modası Yazın Olmazsa Olmaz Beşlisi
GÜZELLİK&BAKIM 32 36 41 42 44 46
Op. Dr. Y. İlker Manavbaşı "Kendi Yağınız ile Şekillenin" Yazın En Havalı 5 Makyaj Önerisi Ayın Ürünü Multi-Funciton BB Cream Sağlıklı Bronz Yaz Makyajı: "Nude" Fark Yaratacak Ürünler
BLOG DÜNYASINDAN 48 50
Model: Caner Nalbantoğlu, Best Model En İyi Fizik
OTO STİL 60
Bırak Güneş İçeri girsin
TELEVİZYON-SİNEMA
MODA 10 16 18 20 22 24 28 30
56
French Oje The Stupid Foreign
4
62
Yeni Sezonun 10 Yeni Dizisi
SAĞLIK
80 Dr. Cem Keçe "Horlama ve Uylu Bozuklukları Seksi Öldürüyor" 104 Dursun Sümer ile Vücudum Konuşuyor
MUTFAK 64 66
Enginarlı Pilav Peynirli Puf Böreği
HOBİ 78
Tişört Boyama
WoMEN YAZAR 79
Köşe Yazarı "Ağlayan Yumurta"
İLİŞKİ 90
Kendine Aşık Etmenin Beş Yolu
DEKORASYON 92
Evimizde Deniz Esintisi
112
32 100
44
MÜZİK 96 96 100 114
Mr. Worldwide Efsanesi 4 Dönem Yaz Şarkısı Denizin Çocuklarından Biri Ağustos Şarkıları
SPOR
108 İki Yakayı birleştiren Kulaçlar 112 Tatil Eğzersizleri
WoMEN AJANDA 116 118 120 121 122
46
Filmler Kitap Tıkla Beni Temmuz Ayı Konser Programı Sergiler
ASTROLOJİ
124 Astrolog Nihal Artar
RÖPORTAJ 56 72 84
Caner Nalbantoplu Evvie Fatma Burçak
88
İlhan Doğan ile Riccon Tekniği Hayat Okulu
30
16 5
Network Facebok: facebook.com/WoMenDergisi Twitter: twitter.com/WoMenDergisi Instagram: instagram.com/womendergisi
www.womendergisi.com
@womendergisi #womendergisi
6
@womendergisi #womendergisi
WoMEN EKİBİNE SORDUK:
İzlediğiniz favori dizi hangisidir?
Gizem UYSAL – Breaking Bad Yeşim ÖZBİRİNCİ – Weeds Pınar AYTUNA – Once Upon a Time Serdar Egemen NADASBAŞ – Zenginler de Ağlar Merve AYDIN – Walking Dead Burcu MERCAN – Bufft: The Vampire Slayer Aslı YAVRULAR – The Big Bang Theory Nüvit TİRYAKİ – American Horror Story Ethem TÜRKER – İşler Güçler Berna Tuğçe ÇİL – Arrested Development Yunus KÖSE – İşler Güçler Yami Yağmur MALKOÇ – Breaking Bad Uğur ÇİFTÇİ – Doctor Who Başak BEYAZKAYA – Two Broke Girls Gonca KAYA – Doctor Who Derya KILIÇ – Friends Ceren AKKOL – Supernatural Rahime TAYDAŞ – Fringe
7
ALIŞVERİŞ LİSTESİ
U
çsuz bucaksız maviliklerin, azgın dalgaların, binlerce çeşit canlının vatanı, balıkçıların sevdalısı, kış aylarında koynuna kavuşmak için gün saydığımız güzellik… “DENİZ”. Üzerine yazılan bütün şiirlerin, romanların, şarkıların kifayetsiz kalmasına aldırış etmeden yine de dileyen herkese ilham vermekten vazgeçmeyen bu mucize şimdi de Ağustos sayımızda bize ilam kaynağı oluyor. Biz de modadan edebiyata, dekorasyondan kozmetiğe içine bir tutam deniz bulaşmış ürünlerin yer aldığı alışveriş listemizle sizi baş başa bırakıyoruz. Size uygun bir şeyler bulabilmeniz dileğiyle…
Ecua - Andino Panama Beymen.com 295TL
Gemi Baskılı Yastık Mudo Conept 27,60TL
Kelly Wearstler Kellywearstler.com 270$
8
Thomson Pott Amazon.com Kenzo L’euopar EDT Sevil Parfümeri 175,75TL
Nine West 49 TL
Elibse, Mango 54,99TL
Halikarnas Balıkçısı Aganta-Burina-Burinata Kitapyurdu.com 13 TL
Orlebar Brown Orlebarbrown.co.uk 195£
Davidoff Cool Water Tekin Acar 129TL
H&M 24.95TL
tery - 56,95$
9
Plaj modası
Gizem uysal
Y
azın en güzel günlerinde siz de tatil planınızı yapmış, bavulunuzun içini doldurmaya başlamışsınızdır bile. Peki tatilde en çok ihtiyacınız olacak parçaları mı bavulunuza eklediniz yoksa bavulunuzu gereksiz şeylerle mi doldurdunuz? Deniz, kum ve güneşin hayalini kurarken, stiline düşkün biri iseniz plaj modasını da bavulunuzda götürmeniz çok doğal. Doğru parçaları, vücut tipinize uygun halde kombinleyip bavula eklediyseniz ne mutlu size. O bavula ne ekleyeceğine karar veremeyen bayanlar için ise biz devreye giriyoruz. Haydi bavul hazırlamaya! Tatilde en çok ihtiyacınız olacak şeyler bikini, mayo ve plajda giyebileceğiniz rahat parçalar. Bu alışverişi yaparken de sadece dış görünümüne önem vermek tatilinizi bir kabusa dönüştürebilir.
10 MODA&STİL
KADIN
Bikini ve mayo alışverişinizi yaparken: 1. Renk çok önemlidir. Eğer koyu tenli iseniz kesinlikle açık ve canlı renkleri tercih etmelisiniz. Yok ben süt beyazıyım diyorsanız, daha koyu renkler vücut hatlarınızı ortaya çıkaracaktır. 2. Renkten sonraki bir önemli nokta ise kumaş. Kumaşına dikkat ederek aldığınız bikinilerinizi uzun süre kullanabilirsiniz. Eğer tatil planınız sadece bronzlaşmaktan ibaret ise, pamuk oranı daha yüksek olanları tercih etmelisiniz. Eğer "ben tam bir su kuşuyum" diyorsanız, o zaman tercihiniz polyamid-elastan olmalı. Tatil yaparken sağlığımız da aklımızın bir kenarında olsun. 3. Bu detaylardan sonra en kolay iş ise kombin yapmak. Doğru parçaları buldunuz ve daha iyi görünmek için bu parçaları birleştirmek istiyorsunuz. Çocuk oyuncağı! Eskiden tek parça takım bikiniler alabilirdik. Mayolar ise tek renkti. Ancak şimdi farklı parçaları kombinleyebilir, mayo seçimini ise son dönemin gözdesi olan mayokinilerden yana kullanabilirsiniz. Son olarak sezonun trend parçalarını inceleyerek size tatil alışverişinde ilham kaynağı olacak bir kaç öneride bulunacağız. 1. Siyahın asla modası geçmeyen bir renk olduğunu biliyorsunuz. Sadece kıyafetlerimizde değil, bikini ve mayolarımızda da bu kural böyle. Eğer sade ve şık bir plaj stili yakalamak istiyorsanız, siyah renkten vazgeçmemelisiniz. 2. Eğer basen ve bel kısmınızı kapatmak istiyorsanız, bikini yerine tercihiniz mayodan yana olsun. Bikini giyemiyorum diye üzülmeyin! Sezonun trend parçalarından harika mayolar sizleri bekliyor. Vücudunuzu çok ön plana çıkarmak istemiyorsanız, tek renk ve mümkünse koyu renkleri tercih etmelisiniz. Eğer canlı renkleri tercih ediyorsanız, göz yormayacak ve vücudunuzu olduğundan fazla göstermeyecek desenli parçaları önerebiliriz.
3. Vücudunuzun ön planda olmasını istiyor ve vücudunuza güveniyorsanız yine sezonun trendi olan desenleri bikini ve mayolarınızla buluşturabilirsiniz. Desenler ile birlikte aksesuar ekleyerek daha cesur bir görünüm elde edebilirsiniz. 4. Güneşte ışıl ışıl parlamak ve tek bir parça ile plajın en cesur bayanı olmak istiyorsanız, metalik renkler tam size göre.
KADIN
MODA&STİL
11
5. Geçmişi plaja taşıyanlardansanız, retro modasını yaz alışverişi yaparken bavulunuza taşıyabilirsiniz. Retro desenleri ile birlikte yüksek bel kesim olan bikini altları size gerçekten yakışacak! 6. Canlı ve renkli bir kişiliğiniz varsa, renkli modelleri ile püsküllü bikinileri tercih edebilirsiniz.
12 MODA&STİL
KADIN
KADIN
MODA&STİL
13
P
laj modasının yanında vazgeçilmez olan parçaları da unutma ile kombinlendiğinde daha farklı bir hava yaratabilir. Bu komb hafif ve rahat parçaları tercih ediyorsanız, pareo modellerine bir g dır! En önemli detayı ise, doğru kullanım! Karın ve basen bölge seçmelisiniz.
14 MODA&STİL
KADIN
amak lazım. Tunik ve elbise modelleri bikini ve mayolar bininize aksesuar da ekleyebilirsiniz. Elbise yerine daha göz atın deriz. Pareo plaj modasının olmazsa olmazıesini doğru bir biçimde göstermek için doğru modelleri
KADIN
MODA&STİL
15
Erkeklere özel plaj önerileri Serdar Egemen Nadasbaş
16 MODA&STİL
ERKEK
G
üneşin belki de yeryüzüne en güzel düştüğü aylardan bir tanesi Ağustos. Ne Temmuz kadar kavurur ne de Haziran gibi soğuk sürprizlere gebedir. Denizin ve tatilin tadını en güzel şekilde çıkarmanız için en ideal aydır kısacası. Bir de Ramazan Bayramı tatili nedeniyle bu Ağustos’un plajların en dolu olacağı dönem olacağı kesin. Peki denizin kıyısına kendinizi attığınız günlerde özenli görünümünüzü arkanızda bıraktığınız şehre mi emanet ediyorsunuz? Yoksa tarzınızı, bakışları üstünde toplayan şıklığınızı da sizinle birlikte tatile mi götürüyorsunuz?
Öncelikle unutmamanız gereken nokta bir erkeğin hangi ortamda olursa olsun şık olması gerektiğidir. Bir de görünümünüze yönelik harcadığınız enerjiyi aynı oranda sağlığınız için de harcarsanız işte o zaman sizden mükemmeli yok demektir. Özellikle plaj gibi az sayıda kıyafet ve aksesuar gerektiren ortamlarda ideal görüntüyü yakalamak çok daha kolay. Şimdi kendinizi deniz kıyısına gitmek için hazırlanırken düşünün. Yanınıza neler alırsınız? Mayo, terlik, havlu, tişört, şapka ve koruyucu özelliği olan bir güneş kremi… Bu grup bana göre bir erkeğin plaja doğru yola koyulurken yanından ayırmaması gereken giysi ve aksesuarların toplamıdır. Bileklik, deniz gözlüğü, palet gibi ürünler ise ikinci aşamada olaya zevk ve estetik katmak amacıyla size eşlik edebilir. Peki, özellikle bu ilk grupta yer alan giysi ve aksesuarların seçiminde sezonun trendlerini de göz önünde bulundurarak nelere dikkat edilmeli? Gelin öncelikle başrol oyuncusu olan mayodan başlayalım. Mayo seçiminde öncelikle fiziğinize uygunluğuna dikkat edin. Eğer kalın bacaklıysanız kısa ya da slip mayolardan uzak durun. Seçiminizi sörfçü mayosu olarak da bilinen uzun şort mayolardan yana kullanın. Eğer göbek probleminiz varsa lastikli mayolardan ziyade kemerli olanları tercih etmeniz sizi daha fit gösterir. Bu tür bol deniz giysilerinde kullanılan astarlama malzemesinin kalitesi ve rahatlığı çok önemlidir. Hem sudan çıktığınızda bir terslikle karşılaşmamanız hem de rahatlığınız için bu ayrıntıya özen gösterin. Fiziğinize güveniyorsanız ve slip mayo bana çok yakışıyor diyorsanız o zaman tercihinizi birden fazla renkli olanlardan yana kullanın. Çünkü artık tek renk slip mayoların devri kapandı. Her ne kadar bronz tende açık renkli mayolar daha çarpıcı dursa da deniz kıyısında temizliğini korumak çok mümkün olmuyor. Bu yüzden açık renkli mayoları tercih ederken bir kere daha düşünün. Artık size uygun mayonun nasıl olduğu konusunda bir fikir sahibisiniz. Peki, sezonun plaj modasını mayonuzla nasıl yakalayacağınızı biliyor musunuz? Bu sezon en az diz kapağının 1 karış yukarısında biten şortlar ön plana çıkıyor. Hem bronzlaşmayı önlemeyen hem de slip mayo kadar rahatsız edici olmayan bu şortlar eğer fiziğinize uygunsa ilk tercihiniz olsun. Eskiden bol miktarda karşımıza çıkan Hawaii, tropikal desenli şortlar bu sene düşüşte. Onun yerine biyeler ile süslenmiş daha klasik görünümdeki mayolar gündemde. Eğer içinizdeki cesur erkeğe güveniyorsanız neon renklerin kullanıldığı mayoları da rahatlıkla tercih edip modanın plajlardaki aynası olabilirsiniz. Mayoya karar verdikten sonra geri kalan bütün parçalar detaya giriyor diyebiliriz. Terlik seçiminizi mayonuzu tamamlayan renklerde ve muhakkak bantsız olanlardan seçin. Parmak arası terlikler her zaman için ideal olan modellerdir. Fakat parmak aralarınızda rahatsızlık yaratmaması için muhakkak kumaştan yapılmış ve mümkünse orijinal tasarıma sahip olanlara yönelin. Tişört seçiminizi açık renkli, yaka oyuntusu geniş, seyrek dokumalardan yana kullanın. Hem kombine uydurmanız kolay olacaktır hem de güneş ışıklarını yansıtarak daha serin tutacaktır. Plajda fark edilmenizi sağlayacak bir diğer unsur da havlunuz. Rengi güneşten dolayı atmış soluk havlularınızdan acilen kurtulun. Onun yerine hav yüksekliği düşük, çabuk kuruyacak aynı zaman da renkli desenlere sahip olanları tercih edin. Emin olun pişman olmayacaksınız. Erkeklerin birçoğu beysbol şapkası olarak bilinen keplerden vazgeçemiyor. Eğer bu konuda çok inatçı değilseniz daha geniş kenarlı hasır ya da kumaş şapkalara yönelin. Çünkü bu sezonun erkek plaj modasının yıldızlarından birisi de bu parçalar. Ve en değerli giysiniz olan cildinizi de unutmayın. Artık güneş ışınlarının zararlarını tekrar anlatmamıza gerek yok. Tatilinizin ilk günlerini en az 50 faktörlük güneş kremleri ile geçirmeye başlayıp daha sonrasında daha düşük koruma seviyesine sahip olanlara geçin. Yoksa ilerleyen yaşlarda gün ışığına hasret bir hayat sürdürmek zorunda kalabilirsiniz. ■
ERKEK
MODA&STİL
17
Beyler!
İç çamaşırı seçerken dikkat! Serdar Egemen Nadasbaş
G
elin sizinle küçük bir oyun oynayalım. Şimdi çevrenizdeki arkadaşlarınıza (Cinsiyet farkı gözetmeksizin) iki soru yöneltmenizi istiyorum. İlk sorumuz “Alışveriş sırasında en çok hangi giyim eşyasının seçiminde zaman harcıyorsunuz?” Emin olun bu soruya çok çeşitli cevaplar verilecektir. İkinci sorumuz “Teninizle en çok temas eden giysiniz hangisi?” Bu soruya verilecek mantıklı cevap sayısı ise sadece bir tane olacaktır. O da iç çamaşırı. Gün içerisinde bedenimiz ile her saniye temas halinde olan iç çamaşırlarımızın seçiminde ne kadar dikkatli davranıyoruz? İç çamaşırı seçiminde hangi unsurları göz önünde bulunduruyoruz? Aslında bu soruların cevabı sağlığımızı birebir etkileyen faktörlerden bir tanesi. Gelin hep birlikte iç çamaşırı seçiminde dikkat edilmesi gerekenleri maddeler halinde inceleyelim.
18 MODA&STİL
ERKEK
• Öncelikle almayı düşündüğünüz iç çamaşırının hemen hangi liften üretildiğine bakın. Eğer içeriğinde naylon bileşenler varsa uzak durun. • Pamuk, bambu gibi hava geçirgenliği yüksek liflerden üretilenleri tercih edin. Özellikle içinde bulunduğumuz yaz aylarında hava almayan iç çamaşırların kullanımının birçok hastalığa davetiye çıkardığını unutmayın. • Tercihinizi renklilerden yana kullanacaksanız doğal yollardan boyandığına ve ya eco-tex olup olmadığına dikkat edin. Eğer herhangi bir açıklama yazmıyorsa elinizden geldiğince almayın ya da açık tonlarda boyanmış olanları tercih edin. Unutmayın renkler koyulaştıkça yapay boyar maddelerin sağlığa verdiği zarar artar. • Baskılı ile renklendirilmiş iç çamaşırı almaya karar verdiyseniz ilk olarak baskı yüzeyini elinizle kontrol edin. Verdiği histen işin uzmanı olmasanız bile ne kadar yapay veya çıkmaya meyilli olduğunu anlayabilirsiniz. Eğer bu his sizi rahatsız etmezse alın ve eve gittiğinizde sirkeli ve ya tuzlu suda boyanın sabitlenmesi için bekletin. İlk yıkama sırasında çamaşır makinesi haznesine koyacağınız sabitleyici ile de bu işlemi gerçekleştirebilirsiniz. (Bu uygulamaları lif veya kumaş halinde boyanmış olanlar için de yapın.) • İç çamaşırı alırken kendi bedeninizden bir beden büyük olanları tercih edin. Çok sıkı olanlarından uzak durun. • Slipler her ne kadar estetik açıdan etkileyici görünse de seçiminizi en azından kısa slip-boxerlardan yana kullanın. İşin seçim ile ilgili kısmına değindikten sonra biraz da kullanımda nelere dikkat etmek gerek ona bakalım. • İç çamaşırlarınızı her gün değiştirmeniz gerektiğini söylemeye belki gerek yoktur ama yine de hatırlatalım. • Rengi atmış, eskimiş, delinmiş vb. hasarlı iç çamaşırlarınızı en kısa sürede imha edin. • Yıkarken olabildiğince ısı olarak yüksek dereceleri kullanın. Renklerinden dolayı düşük sıcaklıkta yıkadığınız çamaşırlarınızı zararlı mikroorganizmaların yok olması için ütüleyerek kullanın. • Giydiğiniz pantolonun rengine uygun iç çamaşırları seçmeye özen gösterin. Özellikle açık renk pantolonlar ile asla koyu renk ve ya desenli iç çamaşırı kullanmayın. • Pantolonunun eğer ince bir kumaştan yapılmışsa içine boxer giymek gibi bir gaflette bulunmayın. İç çamaşırı katının kumaş pantolondan görünmesi kadar itici bir durum daha yoktur. • İç çamaşırlarınızı sergilemekten kaçının. Unutmayın bir insanın en mahrem giysisi iç çamaşırıdır. • Kendinize yakışan ve kaliteli olduğuna inandığınız bir markanın müdavimi olun. Bu size hem klas bir hava kazandırır hem de alışveriş sırasında zaman harcamanızı önler. • Seksi görünmek adına iç çamaşırınız sayesinde komik duruma düşmeyin. • Bel lastiğinde tuhaf ve bilinmedik marka isimleri yazan çamaşırlardan uzak durun. • Ağı düşük-sarkık iç çamaşırları altına bez bağlanan çocuklar için idealdir. Eğer özel bir durumunuz yoksa böyle bir hataya düşmeyin. Unutmayın hem sağlığınız hem de görünüşünüz açısından iç çamaşırları üstünüzdeki bütün giysilerden daha çok önem taşımakta. Bu yüzden iç çamaşırı seçerken ve kullanırken azami düzeyde özen göstermekten asla çekinmeyin. ■
ERKEK
MODA&STİL
19
Vücut tipine göre şort giyme tüyoları Yami Yağmur Malkoç
Y
az aylarının gelmesiyle, dolaplarımızın bir numaralı giysisi kesinlikle şortlar oldu! Caddelerde her 10 kadından yedisinde gördüğümüz şortları giymek içinse, mükemmel bir fiziğinizin olmasına hiç gerek yok. Vücut kusurları olduğu için şort giyemeyenlerden olmayın! Şort giyme tüyolarıyla kusurları avantaja dönüştürmenize yardımcı oluyoruz! Biz kadınlar tarafından kavurucu sıcaklarda uçuşan, tiril tiril elbiselerden bile daha çok tercih edilen giysidir şortlar. Son birkaç sezondur mini eteklerden daha trend olduğunu gördüğümüz şortlar, hem gündüz hem de gece rahatça giyilebildiği içinde kadınlar tarafından sıklıkla kullanılıyor. Peki şort giymenin incelikleri ve vücut tipinize göre hangi modeli giyeceğiniz hakkında bir fikriniz var mı? Modayı yakından takip edeceğim diye vücut tipinize uygun olmayan bir şortla rezil olmak istemezsiniz herhalde? "Vücut kusurlarım var, şort giyemiyorum!" diye de endişe etmeyin. Şort giyme kılavuzu ile kusurları avantaja döndürmenizin ne kadar basit olduğunu sizler de göreceksiniz. İşte vücut tipinize göre şort giyme tüyoları: Geniş kalçalar: Kıvrımlı bir kalçanın seksi bir görünüm kazandırdığı su götürmez bir gerçek. Gelgelelim kalçalarınız orantısız bir genişlikteyse iş, vücudunuzun üst bölümü ile uyumlu görünmesini sağlamaya kalıyor. Bunu yaparken de koyu renkli şortlar tercih etmelisiniz. Kalın üst bacak: Üst bacaklarınız kalınsa dikkat edeceğiniz ilk kural kısa şortlardan uzak durmanız! Dizinizin hemen üzerinde biten şortlarla üst bacaklarınızın kalınlığını dengeleyebilirsiniz. Küçük bir not: Dikey çizgili şort modelleri bacaklarınızın daha ince görünmesine yardımcı olur. Kıvrımsız bir vücut: Vücut hatlarınız pek belirgin değil ve kıvrımlı bir görünüm elde etmek istiyorsanız, pileli şort modellerini tercih etmelisiniz. Böylelikle daha kıvrımlı bir görünüm elde etmeniz mümkün. Uzun boy: "Uzun boyluların dezavantajı mı olur?" diyebilirsiniz, gayet normal. Genel olarak düşününce yokmuş gibi gözükür; fakat uzun bacaklı kadınlar kısa boylu şortları tercih ederse, istemsiz olarak ilgiyi bacaklarına çekmiş olurlar. Baldırla diz arasında, normal boylarda bir şort bacak boyunuzu dengeleyecektir. Kısa boy ya da kısa bacak boyu: Boyunuz kısaysa, yüksek bel kısa şortları tercih edebilirsiniz. Hem sizin hem de bacaklarınızın daha uzun görünmesini sağlayacaktır. Diz altı şortları ise kesinlikle tercih etmemelisiniz. Sizi olduğunuzdan daha kısa gösterir!
20 MODA&STİL
KADIN
KADIN
MODA&STİL
21
Salına
Salına
B
irkaç sezondur değişen aksesuar anlayışımızla, eskiden birbiriyle ya da giydiklerimizle uyumlu olsun diye çabaladığımız aksesuarlarımızı şimdi elimize ne gelirse takıp takıştırır olduk. Kullandığımız aksesuarların şekillerinde ve boyutlarında sezona bağlı değişiklikler oldu. Örneğin gün içinde ya da özel davetlerde, giydiklerimizin bir numaralı tamamlayıcılarından olan küpelerin boyutları gün geçtikçe büyüdü. Sallantılı, taşlı, tüm dikkati üzerine çeken küpeler favoriler arasına girdi. WoMEN okurları için tüm markaları aradık, taradık. Beğeninize en uygun olduğunu düşündüğümüz sallantılı küpeleri bulduk. Yami Yağmur Malkoç
22 MODA&STİL
KADIN
KADIN
MODA&STİL
24
2013-2014 Sonbahar Kış renk trendleri Yami Yağmur Malkoç
Moda dünyasına yön veren Pantone 20132014 Sonbahar Kış sezonunun renk trendlerini belirledi. Tasarımcılar da, 2013-2014 Sonbahar Kış koleksiyonlarında, Pantone’un bu renkleriyle sonbaharın ruh halini bir kez daha başarılı bir şekilde harmanladı.
P
antone 2013-2014 Sonbahar Kış renk kartelasına baktığımızda alışagelmişin dışında renkli bir sezon geçireceğimizi görüyoruz. Keza tasarımcılar da defilelerinde bu renkleri bolca kullandı. 2013-2014 Sonbahar Kış sezonunda deniz mavisi, koyu gri, ıhlamur yeşili, mürdüm, fuşya, koyu kırmızı, kahverengi, turuncu ve zümrüt yeşili gibi renkler ön planda olacak. İşte Pantone renkleri ve tasarımcıların koleksiyonları…
25
26
27
Bloggerlar ile sokak modası
Oysho Kimono - 99,95TL
Zerouv Gözlük - 19,95TL
Zara Bluz - 19,9 Zeynep Tosun Tasarım
Fatma Evren fcosmos.com
28
Bershka Ayakkabı
MODA&STİL
River Island Şort - 35,95TL
Topshop Üst - 22 Euro
Zara Şeffaf Çanta - 45TL
Zara Sandelet - 89,95 Euro
a 95TL Bimba&Lola Deniz Yıldızı Bileklik - 24 Euro
Bershka Şort - 35TL
Beril Oymak berilla..com
Bloggerlar ile sokak modası MODA&STİL
29
Yazın olmazsa olmaz beşlisi Başak Beyazkaya
Y
az aylarında sıcaktan çok fazla süslenmek, çok detaylı giyinmek ya da çok takı takmak gelmiyor içimizden. Hatta saçlarımızı bile alelade topluyoruz, tepemizde ki sıcaktan terlemeyelim, ensemize gelen saçlarımız bizi yakmasın diye. Ama havaların sıcak olması şıklığımızdan ödün vereceğimiz ya da sezonun trendlerinden geri kalacağımız anlamına gelmiyor. Biz sizler için ufacık bir araştırma yaptık ve bu sezon mutlaka sahip olmamız gereken 5 önemli parçayı belirledik. 1. Neon Oje Ojeler biz kadınların olmazsa olmazı artık. Hergün başka renk sürmekten hiç üşenmediğimiz doğrudur. Yazın gelmesiyle paralel olarak sandalet ve terlikler de giyilmeye başlandığından ayak tırnaklarımız da adeta canlanıyor. Neon renkteki ojeler bu sene bizleri hiç terk etmeyecek ve sezon trendi olan neon renkleri t-shirt ya da pantolonlarda uygulayacak kadar cesur değilim diyenler için de adeta kurtarıcı olacak. Tırnaklarda dikkat etmemiz gereken bir diğer unsurda çok uzun olmaması ve ojelerde tek renge takılıp kalmama özgürlüğü. Ojeyi, her tırnağınıza farklı renklerde ya da ikili şeritler halinde kullanabilirsiniz. ►
30 MODA&STİL
2. Aynalı Güneş Gözlüğü; Ne kadar uzun süreli olacağını tam olarak kestiremediğimiz bir ürün olsa da bu sene aynalı güneş gözlükleri çok moda. Artık tüm firmalarda ya da giyim mağazalarının yan ürünlerinde kolaylıkla bulup sezona uyum sağlayabileceğiniz bir item. Kullananlar oldukça moda bir görüntü ortaya çıkarttığını söylüyor ve en güzel yanının kime baktığınızın belli olmaması diyor. Zaten çıkış noktası da bir nevi bu özellikti, 1930 senesinde RayBan tarafından üretilen modelleri polislerin tercih ettiği bir ürün olmuştu bu özelliği nedeniyle. Bir de en önemli özelliklerinden bir tanesi ışığı daha çok yansıtıp göze daha az ışık geçmesini sağlaması. 3. Kimono Japonların ulusal giysisi olan kimonolar bu sezon oldukça revaçtaydılar tişört üzeri kullanımlarda. Yaz aylarında ise kimonoları bikini ve mayo üzerine giyerek plajlarda oldukça trend bir görüntü elde edebilirsiniz. Artık her mağazada kolaylıkla bulabileceğiniz ürünlerden olan kimonoları kendinizde uygun gördüğünüz kumaş ve şerit kurdaleler ile yapabilir, kendi yaptığınız ürünle plajlarda daha da özgüvenli salınabilirsiniz.
4. Mesaj içerikli tişörtler Mesaj vermeyi çok seven insanlardanız sanırım, bu özelliğimizi plajlarda da devam ettirmek yapılabilecek en keyifli şeylerden bir tanesi sanırız. Özellikle sıfır kollu olanların daha da tercih edildiğini göz önünde bulundurmakta da fayda var. Sınırların içerisinde hissetmeyin kendinizi ve tişört tasarlayan firmalardan kendi bulduğunuz yazıları da koydurabilirsiniz. Tabi sadece mesajlı tişörtler değil, POW, KAI vb. görsellerin olduğu tişörtler de oldukça moda. 5. Şeffaf clutch ve çanta’lar Aslına bakarsanız bu da insanların bölündüğü bir trend. Oldukça beğenip devamlı kullanan insanlar olduğu gibi hiç hoşnut olmayan, gereksiz bir akım olduğunu düşünen insanlarda var. Ne olursa olsun kendine oldukça yer etmiş ve ses getirmiş şeffaf clutch’ları akşam yemeklerinde ya da eğlenceye giderken kullanabilirsiniz. Şeffaf oldukları içinde yanınıza gereksiz hiçbir şey almıyorsunuz, bu da sizin için avantaj. ■
MODA&STİL
31
KENDİ YAĞINIZLA ŞEKİLLENİN Yağ transferi ile istediğiniz vücuda kavuşabilirsiniz.
Y
az aylarına girdiğimiz şu günlerde tekrar popüler olmaya başlayan yağ dolgusu operasyonları vücudun hemen hemen her bölgesinde kullanılıyor. Yapılan yağ enjeksiyonlarıyla popo, meme, baldır büyütmek, ayak bileği kalınlaştırmak, bacaklardaki şekil bozukluklarını gidermek mümkün. İmep Estetik’ten Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Y. İlker Manavbaşı Yağ dolgusu işlemiyle ilgili merak edilenleri açıklıyor.
32
Yaz aylarında estetik operasyonlarda artış var Halk arasında bilinen kesin bir yargı vardır: “Estetik ameliyatlar yazın yapılmamalı, sadece kış aylarında yapılabilir.” Fakat bilinen bu kanının aksine yaz aylarında estetik operasyonlarında patlama yaşanır. Tatile gitmeden önce kadınlar vücuduna ufak işlemler yaptırarak daha dikkat çekici bir görünüme sahip olabilir. Her kadının şikâyetçi olduğu yağların, bir gün güzelleşmek için kullanılan sihirli bir çözüm olacağı kimsenin aklına gelmezdi. Günümüzde vücudun herhangi bölgesinden alınan yağlar bacak, popo, yüz, ayak bileği gibi bölgelere enjekte edilerek o bölgelerde daha orantılı görüntü elde edilir.
Yağ transferi nedir? Yağ transferi, kişinin vücudunun herhangi bir yerinden alınan yağın vücudunun başka bir yerine enjekte edilmesi işlemidir. Pek çok kadında bölgesel yağ fazlalığı olduğu gibi, bir kısmında da bölgesel yağ eksikliğine bağlı kontör bozukluğu görülür. Çoğu zaman da bu iki durum beraber görülür. Bu sorunların düzeltilmesi, vücut yağlarının fazla olduğu bölgelerden az olduğu bölgelere transfer edilmesi ile olur. Bu yönteme, yağ şekillendirme anlamına gelen liposculpturing , liposhaping gibi isimler verilir. Yağ fazlalığı olan bölgelerden liposuction yöntemi ile alınan yağlar, yine benzer kanüllerle, yağ eksikliği olan bölgelere verilir. Bu bölgeler, genelde; basen-bel arası, poponun üst kısmı, uyluk iç-orta kısmı ve baldırlar olur. Verilen miktar, liposuction ile alınan yağ dokusuna bağlı olarak toplamda 1 litreye yaklaşır. Verilen yağ miktarının yaklaşık yüzde 40-60’ı birkaç ay içinde vücut tarafından emilse de kalan miktar hastayı memnun eder.
33
İşlem sırasında alınacak yağın miktarına göre lokal veya genel anestezi kullanılabilir. Alınan yağlar o anda herhangi bir işleme tabi tutulmadan transfer edilebilir. Çünkü yağları saklamak canlı yağ hücresi sayısını ciddi miktarda azaltır. Alınan yağ miktarı, enjekte edilecek bölgenin durumuna göre değişir. Örneğin yüze ve ellere genelde 15-45 cc yağ enjekte etmek yeterli olurken, popoya ve göğüse 600-700 cc enjekte edilebilir.
Kendi yağınızla şekillenin Yağ transferi ile hem bölgesel incelme sağlanır, hem de istenilen bölge istenilen şekle kavuşur. Deyim yerindeyse bir taşla iki kuş vurulur. İşlemdeki amaç fazlalıkları almaktan öte, transfere yetecek kadar yağ almaktır. Bu küçük operasyonda yağ çekilen yerler kendiliğinden iyileşir, yara izi kalmaz. Hatta hastalar işlem yapılan yeri bile farketmezler. Operasyondan birkaç gün sonra özellikle morluk oluşmuşsa bu morlukların geçmesini takiben denize veya havuza girilebilir ve birkaç gün sonra hasta normal hayatına rahatlıkla dönebilir. Her hastaya kendi yağı kullanıldığı için hastalık kapma riski de yoktur.
34
İlker Manavbaşı Kimdir? 1971 Ankara doğumlu olan Op.Dr. Y. İlker Manavbaşı, 1999 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra aynı yıl TUS sınavında dereceye girerek Türkiye’nin en köklü Tıp fakültelerinde biri olan Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı’nda uzmanlık yapmaya hak kazanmıştır. Uzmanlık eğitimi sırasında Finlandiya-Kuopio Üniversitesi ve ardından İsveç-Linköping Üniversitesi’nde gözlemci doktor olarak ziyaretlerde bulunmuştur. Uzmanlık sonrasında 3 yıl ONEP'de Prof. Dr. Onur Erol'la çalışan Dr. İlker Manavbaşı 2006 yılından itibaren estetik cerrahi hastalarına İstanbul Levent'te bulunan özel kliniğinde hizmet vermektedir. Başta fonksiyonel estetik burun ameliyatları, meme protezi olmak üzere derin tabaka yüz germe, göz çevresi gençleştirme ameliyatları ve mega-liposuction (5 litre üzeri yağ alma) özel uzmanlık alanlarıdır. Ayrıca İstanbul Tabip Odası, Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği, Estetik Plastik Cerrahi Derneği ve 17 yıl önce Amerikalı burun estetiği cerrahları tarafından kurulmuş olan ve sadece dünyadan sayılı cerrahın dahil olabildiği The Rhinoplasty Society akif üyesidir. Aynı zamanda bu derneğin en genç üyesi olan İlker Manavbaşı kendi geliştirdiği estetik burun ameliyatı teknikleri ile de dünyadaki diğer cerrahların takdirini kazanmıştır.
35
Yazın en havalı 5 makyaj önerisi R
engarenk bir yaza hazır olun! Güneşin içimizi ısıttığı yaz aylarında, makyaj trendleri de bir o kadar parlak ve ışıl ışıl. Bu yaz tüm dikkatleri üzerinize çekecek yılın en popüler 5 makyaj trendini ve kullanabileceğiniz makyaj malzemelerini sizin için hazırladık.
Gonca Kaya 1. Çarpıcı dudaklar 2013’ün belki de en popüler trendi: renkli, gösterişli ve çarpıcı dudaklar. Dudakları olabildiğince öne çıkaran bu trendin adı “pop lips” olarak geçiyor. Pembe, turuncu, kırmızı hatta yeterince cesursanız mor rengi de uygulayabilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken en önemli nokta ise bu trendi uygularken yüzünüzün geri kalan kısmını arka planda bırakmanız. ►
Maybelline Color Sensational ruj
YSL Volupte Ruj
Clinique Ruj
Chanel Ruj
36
GÜZELLİK
MAC Riri Woo Ruj
2. Metalik etki Ünlü markaların İlkbahar/Yaz defilelerinde kullandıkları en göz alıcı makyaj trendiydi metalik makyaj. Bu makyaj uygulamasındaki tüm amaç dikkati gözlere çekmek. Bu yüzden rujunuzu olabildiğince sakin tutun. Göz farının tek bir yerde toplanmasını önlemek için, fardan önce makyaj bazı uygulayın. Daha dikkat çekici olmak istiyorsanız siyah eyeliner da uygulayabilirsiniz. ►
Chanel Göz Farı Bobbi Brown Kalıcı Metalik Krem Far
Oriflame Illuminate Crayon Metalik Göz Farı
Bourjois Mavi Metalik Üçlü Göz Farı Pastel Metalik Tekli Far
GÜZELLİK
37
3. Bronz görünüm Yaz aylarının en vazgeçilmez trendi şüphesiz bronz makyaj. Yaz başında yaşadığımız en büyük sorunlardan biri ise; yeteri kadar bronz olmamamız. Ama neyse ki imdadımıza bronzlaştırıcı makyaj ürünleri yetişiyor. İstediğiniz görünümü elde etmek için bronzlaştırıcı pudra ve allıklardan yardım alabilirsiniz. Teninize biraz ışıltı katmak için göz kapaklarınıza bronz veya altın rengi farlar uygulayabilirsiniz. ►
Bronzer ve Allık Estee Lauder Bronze Goddess
Guerlain Terracotta Poudre Bronz allik
Maybelline Tattoo Eye Shadow Bronze Rimmel U Rock Krem Göz Farı
38
GÜZELLİK
4. Işıltılı dokunuş Dior defilesinde herkesi büyüleyen pullu göz makyajı elbetteki günlük hayatta kullanım için fazla abartılı. Ancak bu görünüme yakın bir makyajı simli eyeliner veya krem farlarla uygulamanız mümkün. Daha sade bir görünüm için ise; ışıltıyı sadece göz çukurlarınıza uygulayarak hafif bir parlaklık yaratabilirsiniz. ►
Loreal Color Infailible Simli Göz Farı
Golden Rose Glitter Eyeshadow
Bourjois Glitter Eyeshadow
Sephora Glitter Eyeliner
GÜZELLİK
39
5. Nude görünüm Yaz aylarına en uygun ve yapımı en kolay makyaj trendi nüde makyaj. Yüzünüzde sıfır makyaj varmış gibi gösteren bu makyaj akımı hem gündüz hem de gece kullanmak için çok uygun. Doğal ve aydınlık bir cilt görünümüne sahip olmak için yüzünüzde fazla renk kullanmayın. Ten renginize yakın pudralar rujlar ve farlar uygulayın. Gözlerinizi öne çıkarmak için de hafif maskara uygulamayı unutmayın. ■
Lancome Excellence Compact Pudra
Physicians Formula Nude Far Paleti
Shiseido Radiant Lifting Fondöten
MAC Nude Ruj
40
Volume Effet Faux Cils Noir Radical' Mascara
GÜZELLİK
GÜZELLİK
41
Sağlıklı bronz
Nüvit Tiryaki
A
ğustos ayına girmemizle beraber artık yazın ve güneşin etkisini üzerimizde bir hayli hissedebiliyoruz. Yaz denildiğinde aklımıza hemen, sağlıkla ışıldayan bronz bir ten geliyor. Peki ama cildimizi yormadan bu görüntüyü nasıl elde ederiz? Sağlıklı bronzlaşmanın ipuçları ve bronz makyajın detayları bu yazıda.
42
GÜZELLİK
SPF
Güneş ışınlarının yararları gibi zararları da var. UVA ışınları cilt hücrelerinde serbest radikallerin salınımını arttırıp yaşlandırırken, UVB ışınları ise cildimizi yakıyor. Güneşin bu zararlı ışınlarından korunmak oldukça önemli. Yaz aylarında bilinçsiz şekilde bronzlaşan kişiler bazen tatsız sonuçlara maruz kalıyor. Ciltte aşırı kuruluk ve soyulmalar, cilt yanıkları bunlardan bazıları. Korunmak ise çok kolay. İçerisinde güneş koruma faktörü (SPF) içeren güneş ürünleri kullanmak. Bronzlaşmaya yeni başlayanlarımız için başlangıçta yüksek SPF oranları kullanıp zaman içerisinde azaltabiliriz. Yaz boyu güneş ışınlarına maruz kalan tüm bölgelerde güneş koruma faktörü kullanmak çok önemli. SPF hızlıca bronzlaşmanızı biraz engelleyebilir fakat elde edeceğiniz sağlıklı bronzluk çok daha kalıcı olacaktır. Açık tenliler 50 faktör ile başlayıp, buğday tene geçtiklerinde 30 ile devam edebilirler. Buğday ve esmer tenliler için cilt uzmanları 30 faktör öneriyor.
Clinique Sun SPF50 Body Cream - 75TL
Peeling
Hawaiian Tropic Silk Hydration Aftersun Lotion 26,99TL
Bir diğer önemli unsur ise peeling yapmak. Yani cildimizi ölü deri hücreleri ve pürüzlerden arındırmak. Bir başka deyim ile keselenmek aslında. Bronzlaşmadan önce peeling yaptığımızda cilt pürüzlerden arındığından dolayı daha eşit bir bronzlaşma sağlamak mümkün. Klasik zeytinyağı ve toz şeker karışımı ile peeling önerebilirim.
Nemlendirme
Çoğu zaman güneş yüzünden vücudumuzda kuruluk yaşarız. Bunun sebebi vücudun normalden biraz daha fazla ısıya ve ışına maruz kalıp nem kaybetmesidir. Güneşlendikten sonra su bazlı hafif nemlendiriciler ile cildinize mutlaka bakım yapın. ■ Güneş ile aranız pek iyi değil ama yine de ışıldayan bronz bir tene sahip olmak istiyorsunuz. Bronz makyaj ürünleri veya self-tanner'lar sizin için olabilir...
MAC Bronzing Powder, Refined Golden - 68TL
Dior Sun Auto Bronzant Natural, Body - 98TL
GÜZELLİK
MAC #138, 134TL
43
Yaz Makyajı: "Nude"
Y
az aylarında özellikle nemin etkisi ile beraber makyaj malzemeleri kimi zaman ağır gelebilir. Yaz için en uygun ve rahat makyaj tarzı "Nude" makyaj dediğimiz genelde nötr toprak ve ten renginin tonlarında devam eden doğal bir makyaj. Genelde herşeyin sade tutulduğu bu makyajda, yüzünüzde seçeceğiniz bir bölgeyi öne çıkartarak dengeli bir görünüm elde edebilirsiniz. Temel olarak cildin kendi güzelliğini öne çıkaran sağlıklı bir görünüm sağlayan bir makyaj stili olan "Nude" makyajın elde edilmesi de bir o kadar kolay.
44
GÜZELLİK
Ten
2013 yazında sedef/inci parlaklığı içeren kremsi sıvı ürünler çok büyük bir geri dönüş yaptılar. Cilt kusurlarını hafifleten, nemlendiren ve parlaklık veren bu ışık yansıtıcı ürünler yaz aylarında çok rahat tercih edilebilir. Tüm yüze nemlendirici gibi veya öne çıkarmak istediğiniz bölgelere uygulayın.
MAC Brow Set Show Off - 48TL
Brow Set Show Off - 48TL
Terracota Trio Eyeshadow - 21TL
MAC Beauty Balm SPF35 - 92TL
Flormar Powder Brush - 20TL
MAC #187 - 99TL Estee Lauder Day Wear BB Cream - 99TL
Estee Lauder Day Wear BB Cream - 99TL
Clarins Crayon Sourcils - 34TL
Editörün Önerisi: Mat fondötenizi inceltip yaza uyarlamak için eşit ölçülerde karıştırıp uygulayabilirsiniz. Popülerlikte altın çağını yaşayan BB kremler, aynı zamanda parlamaya engellemeleri ve kalıcılıkları ile biliniyorlar. Yağlı/karma cilde sahip ve yazın hafif makyaj stilini tercih edenler için oldukça ideal olan BB kremler neredeyse çoğu markada mevcut. BB kremleri ağır bulanlar ise alıştığımız renkli nemlendiricilerden tercih edebilirler.
Gözler
Nude makyaj tarzında yüzümüze şekil veren kaşlar oldukça önemli. Yüzünüzdeki çoğu bölgelerin sade tutulduğu bu makyaj türünde kaşlarınızı ön plana çıkartabilirsiniz. Kaşları doldurup şekil verirken büyük yoğunluğu başlangıçtan çok kavis kısmına verin ve kavis kısmının altındaki kaş kemiğinizi aydınlatmayı unutmayın. Göz kapağında ise şeftali, altın ve bej tonları yine farlarda en çok tercih edilenlerden. ■ ■
GÜZELLİK
45
FARK YARATACAK Ü İ
şte yaz için hem kalıcı hemde rengarenk olanlarımız için rengarenk ürünler! Bu ekstra kalıcı makyaj ürünleri ile Nude makyaj tarzınıza renk katmak çok kolay!
Dior Sho Waterpro #258 - 8
MAC Pro Chromaline, Marine Ultra - 55TL
MAC Pro Chromaline Eye Liner, Process Magenta - 55TL
Pastel Powder Dip Eye Shadow, Aqua - 15,50TL Pastel Powder Dip Eye Shadow, Aqua - 15,50TL
46
GÜZELLİK
MUFE Aqua Cream - 54TL
Flormar Supermatte Ruj, 204 - 12TL
MUFE Aqua Cream -54TL
ÜRÜNLER Smashbox O-Glow - 88TL
ow oof Mascara 83TL
Nars Taj Mahal - 78TL
Chanel Illusion D'Ombre - 84TL MAC Lipstick, Candy Yum Yum, 50TL
MAC Pro Longwear Lipcolour, Lasting Sensation 58TL
MAC Cream Color Base, Virgin Isle - 58TL
GÜZELLİK
47
“
French Oje
K
endimi ifade ediş şeklim yazmak . En özgür olduğum yer de kitap. Çünkü kurgu yazıyorum, korktuğum ya da çekindiğim hiçbir şey olmadığı için özgürlük demek oluyor.
”
48
BLOGGER
Önerdiğim:
www.frenchoje.com
Merhmet Erdem'den Hayat Bu isimli şarkıyı dinlemenizi, My Blueberry Nights filmini izlemenizi, Ahmet Ümit'in Beyoğlu Rapsodisi kitabını okumayı ve evinizi beyaz ahşap çerçeveler ile dekore etmeyi öneriyorum.
27 yaşında. 3 kitabı, 1 blogu var. Yüzmeyi bilmiyor. Yazmak ise tutkusu!
Ben haaaalaa tatile gidemedim, kitap çıkınca tatil aklına gelen son şey oluyor. Bakalım nereye gideceğim?
İstinye Park, Masa en son gittiğim mekan. ablamla kahve keyfi yapmayı özledim. En son zara marka stiletto aldım.
BLOGGER
49
the stupid
foreigner
Daniel Norris 50
GÜZELLİK
“En favori seyahatlerimden biri Türkiye’nin güneybatısında olandı. Kız arkadaşım ve çadırımla birlikte İzmir’de otostop çektik. Nereye gideceğimize dair hiçbir planımız yoktu ama...”
GÜZELLİK
51
• Bize kendinden ve blogundan biraz bahseder misin? ( Kimsin, nerelisin? Yaşın kaç? Blogun nedir, ne hakkında yazarsın?) Süper güçleri olan ya da özel yetenekleri olan biri değilim, normal biriyim. 19 yaşındayken İngiltere’deki hayatımdan sıkıldım ve bir çanta hazırlayıp farklı şeyler aramaya koyuldum. Yaşadığım ve ziyaret ettiğim 45 ülke ve 100’ün üzerinde şehirde geçirdiğim 9 yıl boyunca şunu fark ettim: Çok az parayla da seyahat etmek ve yaşamak mümkün. Bunu nasıl başardığımı insanlara anlatmak ve onlara ilham vermek için blogumu yazmaya başladım. İnsanlar kısa sürelik seyahatlerde bile 1000lerce €’ya ihtiyacı olduğunu düşünüyor ama bu benim ya da herhangi birinin yaklaşık 6 aylık seyahat bütçesi. • Eğer sonsuza kadar bir yerde yaşamayı seçecek olsaydın, bu neresi olurdu? Bu kendime çok uzun zamandır sorduğum bir soru! Bu zamana kadar 6 ülkede yaşadım ancak 6 ay sonra tekrar yola çıkma ihtiyacı hissettim. Bir sonraki yaşamayı umduğum şehir Berlin, orada sadece 3 gün geçirdim ancak bu şehre âşık oldum!
• Bize bir seyahat anını anlatır mısın? En favori seyahatlerimden biri Türkiye’nin güneybatısında olandı. Kız arkadaşım ve çadırımla birlikte İzmir’de otostop çektik. Nereye gideceğimize dair hiçbir planımız yoktu ama muhteşem insanlarla tanıştık, oldukça lüks yerlerde ücretsiz kaldık ve spontane bir şekilde harika bir tatil geçirdik.
52
BLOGGER
• Seyahat edenlere tavsiyeleriniz? “Damlaya damlaya göl olur.” Her para biriktirdiğimde bu parayla ne alabilirim ya da kaç gün seyahat edebilirim diye kendime soruyorum. Harcamalarınızı kısabildiğiniz kadar kısın. Özellikle de ulaşım ve konaklama harcamalarınızı! Ne kadar ucuza yolculuk ederseniz o kadar çok seyahat edebilirsiniz. Oteller ya da pansiyonlar yerine couchsurfing (gittiğiniz yerde sizi gönüllü olarak ağırlayacak konukseverlerin olduğu bir ağ) yapmanızı şiddetle öneririm. Couchsurfing ile belki de20,000€’dan daha fazla tasarruf yaptım. Sadece para konusunda değil, ayrıca birçok mükemmel insanla tanışma, yerel insanlarla beraber kalma ve onların kültürlerine öğrenme şansı kazanıp seyahatlerimden daha çok keyif aldım. Couchsurfing, otostop ve seyahatle ilgili diğer tasarruf tavsiyelerimi web sitemde bulabilirsiniz.
Önerilerim: Kitaplar: 1000 Splendid Suns, The Hitchhikers Guide To the Galaxy Filmler: The Bucket List Müzik: Çocukluğumdan beri koyu bir Oasis fanıyım
BLOGGER
53
• En sevdiğim ülke ……………… En sevdiğim ülke kesinlikle Laos (Thailand’ın kuzeyinde bir üke). En ucuz, güvenli, güzel ve eğlenceli ülkelerden biri, ayrıca insanları da harika! Çin de düşük bütçeyle birkaç ay geçirebileceğiniz ve keşfedebileceğiniz harika bir yer. • Tatile ….. olmadan asla çıkmam! ÇADIR! 5 yıl önce çadırıma 10€ ödedim ve içinde en az 200 kez uyumuşumdur. Bu da geceliği 5c demektir ve birinin bu ucuzlukta bir otel ya da pansiyon bulabileceğinden şüpheliyim. Ayrıca bana uzun mesafede otostop çekme imkânı veriyor ve kalacak bir yer bulamadığımda da kurtarıcım oluyor. BLOGU : http://thestupidforeigner.com/
54
BLOGGER
BLOGGER
55
Türkiye'nin tastikli 2013’ün en iyi fiziğine sahip modeli:
Caner Nalbantoğlu
56 RÖPORTAJ
2
013 Türkiye'nin en iyi fiziğine sahip modeli Caner Nalbantoğlu WoMEN dergisine konuştu. Sorularımızı yanıtlayan Nalbantoğlu kariyer hedeflerinden ve özel yaşantısından bahsetti. Berna Tuğçe Çil WoMEN Dergisi: Biraz kendinden bahseder misin? Caner Nalbantoğlu: 1990 İstanbul doğumluyum. Ege Üniversitesi Beden Eğitimi Spor Yüksek Okulunda basketbol antrenörlüğü 4. sınıf öğrencisiyim. 9 sene basketbol oynadıktan sonra bıraktım. Gerçekleştirmek istediğim hedeflerim doğrultusunda Best Model yarışmasına katıldım ve yarışmada Best Physics (en iyi fizik) seçildim. Modelliğe başlamak nereden aklınıza esti? Aslında ufak yaşlardan beri oyunculuk hayalim vardı ve bir yerden başlamam gerekiyordu. Okul hayatım boyunca çeşitli oyunculuk deneyimlerim oldu. Etrafımdaki pek çok kişi televizyona çok yakışacağımı söylüyordu. Tipim dolayısıyla ajanslardan modellik yapmam için teklif geliyordu. Yolda durdurup kart verenler dahi oldu :) Ben de düşündüm taşındım ve oyunculuk hayalime ulaşmak için önce bir piyasaya girmem gerektiğine karar verdim. Böylelikle modelliğe ilk adımımı atmış oldum. WoMEN: Neden Best Model'i tercih ettin? C. N: En iyisi olmak için her zaman en iyi yerden başlamak gerekir diye düşünerek Best Model yarışmasını tercih ettim. Türkiye'deki dizilere şöyle bir baktığınızda, birçok oyuncunun Best Model yarışmasından çıktığını görüyorsunuz.
başlangıç olduğunu düşünüyorum. WoMEN: Yarışma öncesi hazırlık süreciniz nasıldı? C. N: Yaklaşık bir sene boyunca bu yarışmaya çok yoğun bir tempoyla hazırlandım. Çok katı bir diyetin yanı sıra iyi ve programlı bir şekilde çalışmam gerekmekteydi. Çok zor, yorucu ve stresli bir süreçti tabi, fakat çalışmalarınızın sonuçlarını almaya başladığınız an o zorluk, yorgunluk ve stres; yerini tatlı bir mutluluğa bırakıyor. WoMEN: Genelde Best Model yarışmasından derece alanları podyumlardan çok ekranlarda görüyoruz. Sizi de görebilecek miyiz? C. N: Bu yarışmadan çıkan modeller sizin de dediğiniz gibi ekranlara yönelmekte. Ama bunun farklı nedenleri olduğunu düşünüyorum. Bana göre televizyon hem daha çabuk popüler olmanızı sağlıyor hem de devamlı bir gelir kaynağı. Ama modelliğe baktığınızda çok fazla çalışabileceğiniz mecra yok. Ben çok iyi bilmiyorum eski dönemleri ama ajans sahipleri ve bu işin duayenlerinin de söylediği üzere eskisi kadar ne defile yapılıyor ne de çok fazla katalog çekimi yapılıyor. Yabancı modellerin ülkemizde bizden daha uygun bütçelere çalışmaları da işin cabası… Ve tabii ki bir de modellik, ekranlara göre geri planda kalıyor ve yeteri kadar popülerliği yok. Eğer kendinizi modellikte ispatlamak istiyorsanız ve hayatınızı bu meslekten kazanmak istiyorsanız; yurt dışına açılmanız gerekiyor. Tabi bu mesleğin de belirli standartları bulunmakta. Ömür boyu yapabileceğiniz bir meslek değil. Bu doğrultuda ekranlara yönelmek insanlara çok daha mantıklı gelebilir. Ben ilk etapta modellik mesleğini yurt dışında devam ettirmek ve ülkemizi yurt dışında temsil etmek istiyorum. Aynı zamanda oyunculuk eğitimlerimi de sürdürüyorum. İlerleyen dönemlerde kendimi ekran için hazır hissettiğimde, doğru projelerde tabiî ki yer almak isterim.
WoMEN: Yarışmada adınızı ilk duyduğunda ne hissettiniz? Bir derece bekliyor muydunuz? C. N: Benim bu yarışmada ki ilk senemdi. Derece alan diğer yarışmacılar benden çok daha fazla tecrübeliydiler bu konuda. Hem yarışma anlamında hem de modellik anlamında benden çok daha fazla geçmişle- WoMEN: Yarışmadan sonra aldığınız tepkiler nasıl? ri bulunmakta. Ben aldığım ödülün benim için iyi bir C. N: Yarışmadan sonra aldığım tepkiler hep olumlu
RÖPORTAJ
57
WoMEN: Boş zamanlarınızı nasıl değerlendirirsiniz? C. N: Boş zamanlarımı kendime, köpeğime ve arkadaşlarıma ayırarak degerlendirmeyi tercih ediyorum. Çünkü gerçekten yoğun bir tempoyla geçiyor günler. İnsan o kadar koşuşturmanın arasında biraz nefes almak istiyor. Ben de bunu genelde dinlenerek ve WoMEN: Bu fiziği korumak kolay olmasa gerek . Na- sevdiklerime vakit ayırarak geçiriyorum. sıl bakıyorsunuz kendinize ? C. N: Güzel olan her şey zordur. Şuan için aslında vü- WoMEN: Dinlediğiniz şarkıcılar ve sevdiginiz dizi cudumu dinlendirerek geçiriyorum bu süreyi, çünkü oyuncuları kimlerdir? yarışma öncesi bir senelik çok yoğun bir tempoda C. N: Benim için zor bir soru gerçekten, çünkü çok baçalıştım. Hem fiziksel olarak hem de zihinsel olarak şarılı isimler var bu konuda. Sezen Aksu, Yalın, Emre çok fazla yorulduğumu hissediyorum. Bu sebeple de Aydın, Tarkan, Murat Boz, Hande Yener en çok dinlebiraz dinlenmeye ihtiyacım vardı bu ara. Daha sonra diğim Türk isimlerin başında geliyor. Yabancı isimlerbeslenme ve sporla yine çalışmalarıma devam ederek den ise; Alicia Keys, Chris Brown, Snoop Dog Jay-z ve fiziğimi koruyup daha da geliştireceğim. Rihanna, Lil Wayne ve Lil john’u sayabilirim. ve pozifti. Gerek bu camiadan gerekse sosyal hayatta insanların çok fazla ilgisiyle karsılastım. Özellikle insanların benim için iddiaalı yorumlar yaparak sınırları zorlamam gerektigi konusunda beni yönlendirmeleri benim hedeflerimi perçinliyor.
WoMEN: Basketbolu neden bıraktınız? C. N: İstediğim iş doğrultusunda çalışmalarımı sürdürmem gerekiyordu ve aynı zamanda sürdürmem gereken bir öğrencilik hayatımda vardı. Ben de bir tercih yaptım ve basketbolu bıraktım.
Oyunculuk olarak da beğendiğim bir çok usta isim var ama ilk olarak aklıma gelen; her türlü karakteri oynayabilme özelliğiyle gerçekten önemli işlere imza atmış bir isim olan Haluk Bilginer'i söyleyebilirim. Sonrasında; Halit Ergenç, Cem Yılmaz, Mehmet Günsür ve Best Model Yarışmasından çıkmıs iki isim olan WoMEN: Genelde bu tarz yarışmalara katılanlar Kenan İmirzalıoğlu ve Kıvanç Tatlıtuğ'u sayabilirim. sporcular oluyor. Sizce bunun sebebi nedir? C. N: Özellikle basketbol camiasından best model WoMEN: İdolunuz kimdir ? yarışmasına katılan bir çok insan var. Bence bunun C. N: İdolüm babam. Çünkü çok iyi bir eş, çok iyi bir en önemli sebebi de basketbolcuların diğer branşla- baba, aynı zamanda çok duyarlı bir Türk vatandaşı. ra göre çok daha atletik olması. Sonuçta best model Hayatım boyunca kendime yapmak istediğim mesyarışmasına katılan insanlar atletik bir fiziğe sahip ol- lekten bir idol belirlemedim çünkü ben kendi kendimak zorunda. Diğer insanlara göre sporcular özellikle siyle yarışan, savaşan bir adamım. Başkalarının ne de basketbolcular çok daha hazır halde olduğundan yaptığı beni çok ilgilendirmiyor açıkçası, ama her başansları daha fazla olmakta. şarıyı ayakta alkışlayacak bir adam olduğumu da söyleyebilirim. WoMEN: Hayatta en çok hayran kaldığınız kişi kimdir? WoMEN: Hayatınızda kimse var mı? Evlilik ve çocuk C. N: Hayatta en çok hayran kaldığım kişi şuanda Ga- hakkında ne düşünüyorsunuz? latasaray Bayan Basketbol Takımının Yardımcı Ant- C. N: Evlilik müessesi çok ciddi ve saygı duyulacak renörü, benim de İstanbul Teknik Üniversitesi genç bir müessese bence. Aile kavramı her şeyden daha takımında oynarken antrenörüm olan ‘KAPTAN-I önemlidir, ben böyle görerek büyüdüm. Hazır olduDERYA’ lakaplı Sayın Derya Özyer'dir. Kişiliği, görüşleri, ğum ve doğru insanı bulduğuma inandığım zaman adalet duygusu, kazanma hırsı ve basketbol sevgisi... tabi ki ben de evliliği düşünüyorum. Şuan için maaHerşeyiyle mükemmel bir insandır. Kendisiyle iki yıl lesef öyle bir insan yok hayatımda. Çocuklara gelince, çalışma şansı elde ettim. Acısıyla, tatlısıyla çok gü- onları çok seviyorum. Çocuklarla zaman geçirmeyi, zel iki sezon geçirdik. Onu sevmeyen bir insan tanı- onları mutlu etmeyi, onlarla çocuk olabilmeyi seviyomadım bu iki sezon boyunca. Buradan bir kere daha, rum. Kız veya erkek çocuk isterim diye ayırım yapmahem basketbol anlamında hem de insanlık anlamın- dım hiçbir zaman. Kız çocuğun da erkek çocuğun da da bana kattıkları için kendisine teşekkürlerimi sunu- ayrı güzellikleri var bana göre. İnşallah erkek çocuğa yorum. da, kız çocuğa da sahip olabilirim. ■
58
RÖPORTAJ
"Evlilik müessesi çok ciddi ve saygı duyulacak bir müessese bence."
RÖPORTAJ
59
Bırak güneş içeri girsin Serkan Selçuk
A
vrupalı üreticilerin “cabriolet/cabrio”, Amerikalıların ise “convertible” olarak adlandırdığı üstü açık otomobiller özellikle yaz aylarının favorisi olmaya devam ediyor. Bu otomobillerin arka koltukları olmayan iki kişilik versiyonlarına “roadster” veya “spider” deniyor. Ayrıca tavanı tenteden yumuşak malzemeyle yapılmış “softtop” ve sert metal malzemeden yapılmış “hardtop” modelleri bulunuyor. 1922 yılında tasarlanan ilk üstü açık otomobil modeli ile birlikte bu otomobiller özellikler dış görünüşleri sayesinde kullanıcı kitlesini büyütmeyi başardı. 70’lerde ise gençlerin favorisi olan Grease müzikalinde kullanıldıktan sonra üstü açık otomobillerin altın çağı başladı. Yaz aylarında ve deniz kıyılarında eşsiz sürüş keyfi sunan bu otomobiller, günümüzde de üreticilerin üzerinde yoğun olarak çalıştıkları modeller olmayı sürdürüyor.
Üstü açık otomobillerin kapıyı açmadan otomobile binebilmek, deniz havasıyla rüzgarı sürüş boyunca hissedebilmek gibi avantajları olsa da, kimine göre çok fazla dezavantajı bulunuyor. Fiyatlarının normal otomobillerden yüksek olmasını saymazsak en büyük dezavantaj olarak yakıt tüketiminden bahsetmek mümkün. ►
60
OTO STİL
Normal otomobillerin aerodinamik yapıları minimum hava sürtünmesi sağlarken, üstü açık otomobillerin rüzgara karşı mücadelesi sürücüye fazla yakıt tüketimi olarak dönüyor. Bunun yanında sürekli güneşe maruz kalan iç döşemelerin solması, dar bagaj hacmi, düşük güvenlik seviyesi gibi dezavantajlar da sıralamak mümkün. Ancak bazı otomobil üreticileri bu açıkları kapatmada oldukça başarılı. Örneğin günümüz üstü açık otomobillerinin çoğunda takla atılabilecek bir kaza anında saniyenin onda biri kadar bir sürede yolcuyu koruyacak “rollbar” açılıyor.
Meşhur lüks sınıf üstü açık otomobillerin başında gelen Ferrari 458 Spyder, Mercedes-Benz SL, Audi R8 Spyder, BMW Z4 gibi modellere sahip olmak biraz zor. Ancak üstü açık otomobil tutkunlarının keyifle kullanabileceği uygun fiyatlı modeller de mevcut. Peugeot 207 CC, Volkswagen Eos, Mazda MX-5, Ford Focus CC, Fiat 500 Sport, Opel Cascada gibi modeller normal otomobillerden daha pahalı olsalar da cebi yakmayacak fiyatlara sahip başarılı otomobiller olarak sıralanabilirler. ■
OTO STİL
61
N U N O Z E S İ İ N S İ E Z İ Y D İ N E Y rcan
10
62
e M u Burc
İ
B
iz henüz sıcak havanın rehavetinden kurtulamamış olsak da, dizi dünyası boş durmuyor ve diziler 2013-2014 sezonunda en çok reytingi kapmak için var gücüyle çalışıyor. 2013 Sonbaharında yine pek çok yeni dizi gösterilmeye başlanacak. Bu sayı oldukça fazla olduğundan sizlere öne çıkan yapımlardan başarılı olmaya aday dizileri seçip, listelemek istedik. İşte yeni sezonun 10 yeni dizisi! Marvel’s Agents of S.H.I.E.L.D. Kanal: ABC Oyuncular: The Avengers filminde Ajan Phil Coulson’ı canlandıran Clark Gregg liderliğinde, Brett Dalton, Ming-Na Wen (ER), Iain De Caestecker, Elizabeth Henstridge, Chloe Bennet Konu: Joss Whedon (Buffy the Vampire Slayer, Angel, Firefly, Dollhouse) Marvel çizgi romanı “The Avengers” uyarlaması ile sinemada elde ettiği başarıyı TV’ye taşımayı planlıyor. Yine aynı evrende gececek Marvel’s Agents of S.H.I.E.L.D. The Avengers filminde de yer alan Ajan Phil Coulson (Gregg) liderliğindeki S.H.I.E.L.D (Strategic Homeland Intervention, Enforcement and Logistics Division) ekibin maceralarını anlatacak. Sanılanın aksine S.H.I.E.L.D. ajanlarının herhangi bir süper güce sahip olmadıklarını da belirtelim. Dizi kesinlikle sezonun en çok merak edilenlerinden. Ne Zaman? 24 Eylül Salı
The Crazy Ones Kanal: CBS Oyuncular: Oscar ödüllü ünlü oyuncu Robin Williams, Buffy the Vampire Slayer dizisinin yıldızı Sarah Michelle Gellar; James Wolk (Political Animals), Hamish Linklater (The New Adventures of Old Christine), Amanda Setton (The Mindy Project, One Live to Live) Konu: Sahibi olduğu reklam ajansında aklı başında kızıyla (Gellar) birlikte çalışan çılgın ama bir o kadar da başarılı hatta dahi bir reklamcının (Williams) komik hikayesi. Ne Zaman? 26 Eylül Perşembe
63
Mixology Kanal: ABC Oyuncular: Blake Lee, Andrew Santino, Kate Simses , Adam Campbell (Harper’s Island), Craig Frank, Vanessa Lengies (Glee), Alexis Carra, Sarah Bolger (Once Upon a Time), Ginger Gonzaga, Adan Canto (The Following) Konu: Bu dizinin tüm bir sezonu, tek bir barda ve tek bir akşamda aşkı aramaya çıkmış farklı bekar insanların başlarından geçenleri anlatıyor olacak. Yaklaşım pek alışılmadık, kesinlikle ilgiyi hak eden bir komedi dizisi var karşımızda. Ne Zaman? Henüz Belli Değil
Dads Kanal: FOX Oyuncular: Seth Green (Family Guy, Buffy the Vampire Slayer, Robot Chicken), Giovanni Ribisi (My Name Is Earl, Avatar), Martin Mull, Peter Riegert, Vanessa Lachey, Brenda Song, Tonita Castro (Go On) Konu: Babaları yaşadıkları şehre taşınınca hayatları alt-üst olan iki başarılı arkadaşın hikayesini anlatacak bu komedi ve en büyük kozu kesinlikle Seth Green. Ne Zaman? 17 Eylül Salı
64
Almost Human Kanal: FOX Oyuncular: Yeni Star Trek filmlerinde Bones karakterini canlandıran Karl Urban, Michael Ealy (Common Law), Minka Kelly (Friday Night Lights), Mackenzie Crook (Game of Thrones), Lili Taylor (Hemlock Grove, Six Feet Under), Michael Irby Konu: Sezonun ender bilim kurgularından bu dizi 2048 yılında geçecek bir polisiye. Dizi yarı makine olan bir robot ile yarı insan olan robot partneri arasındaki ilişkiye odaklanacak. Ne Zaman? 4 Kasım Pazartesi
The Blacklist Kanal: NBC Oyuncular: James Spader (Stargate, Boston Legal, The Office, The Practice), Megan Boone (Law and Order: Los Angeles), Diego Klattenhoff (Homeland), Harry Lennix (Dollhouse), Ryan Eggold (90210), Ilfenesh Hadera Konu: Dünyanın en çok aranan suçlularından biri (Spader) teslim olur ve FBI’a yardım edeceğini söyler. Ancak sadece kendisiyle hiçbir bağlantısı bulunmayan çaylak bir profil çıkarma uzmanı ile konuşacağını söyler.Stargate filminin yakışıklı oyuncusu (ancak artık oldukça formdan düşmüş) James Spader’ın başrolde olduğu bu suç-dram-aksiyon dizisi sezonun iddialı yapımlarından. Ne Zaman? 23 Eylül Pazartesi
TELEVİZYON
65
Believe Kanal: NBC Oyuncular: Delroy Lindo (The Chicago Code), Jake McLaughlin (Crash), Kyle MacLachlan (Twin Peaks), Jamie Chung (Once Upon a Time), Sienna Guillory, Arian Moayed, Johnny Sequoyah Konu: Özel yeteneklere sahip küçük bir kızı, kötü amaçlar için kullanabilecek yabancılardan korumaya çalışan eski bir suçlunun hikayesi. Ne Zaman? Henüz Belli Değil
The Originals Kanal: The CW Oyuncular: Joseph Morgan (The Vampire Diaries), Daniel Gillies (The Vampire Diaries), Claire Holt (The Vampire Diaries), Phoebe Tonkin (The Vampire Diaries, The Secret Circle), Charles Michael Davis (Grey’s Anatomy), Daniella Pineda, Leah Pipes, Danielle Campbell Konu: The Originals, The Vampire Diaries dizisinin spin-offu olacak. The Vampire Diaries dizisiyle tanıyıp sevdiğimiz köken vampirler Klaus (Morgan), Elijah (Gillies) ve Rebekah (Holt) kardeşlerin New Orleans maceralarını anlatacak dizi Vampir Günlükleri kadar bol vampir, kurt adam ve cadı içermekte. Ne Zaman? 15 Ekim Salı ►
66 TELEVİZYON
Super Fun Night Kanal: ABC Oyuncular: Liza Lapira (Don't Trust the B---- in Apartment 23), Rebel Wilson (Pitch Perfect), Lauren Ash, Kelen Coleman (The Newsroom), Kevin Bishop Konu: Çok yakın 3 arkadaş her Cuma akşamlarını birlikte ve evde geçirmektedirler ama bir akşam birisi dışarı çıkmalarını gerektirecek bir promosyon kazanınca eğlenceli bir Cuma akşamı için dışarı çıkmak durumunda kalırlar. Promo videolardan anladığımız şu: Bu dizi çok komik de olabilir, bir felaket de. Ne Zaman? 2 Ekim Çarşamba
Dracula Kanal: NBC Oyuncular: The Tudors’da 8.Henry’i canlandıran İrlanda’lı oyuncu Jonathan Rhys Meyers, Jessica De Gouw (Arrow), Thomas Kretschman (The River), Nonso Anozie (Game of Thrones), Robert Bathurst (Downton Abbey), Oliver Jackson-Cohen, Katie McGrath, Victoria Smurfit, Ben Miles Konu: En ünlü vampir Kont Dracula yine, yeni, yeniden karşımızda! Dizi 1890 yılında Londra’da geçecek ve Victoria dönemine modern bilimi getirmeye çalışan ama aslında farklı hedefleri olan Amerikalı işadamı ”Dracula“nın hikayesini anlatacak. Ne Zaman? 25 Ekim Cuma •
TELEVİZYON
67
Enginarl覺 Pilav
Hayat Cafe Tarifleri
68
MUTFAK
Z
eytinyağlıların kraliçesi enginarın her hali ayrı lezzetli . Özellikle pilavda tadına doyum olmuyor enginarın. Henüz bu lezzeti denememişsiniz, çok şey kaçırmışsınız. MALZEMELER: • 1 Su bardağı pirinç • 1 Adet büyük kuru soğan • 2 Adet enginar çanağı • 1/2 Demet dere otu (Üzeri için) • 4-5 Yemek kaşığı zeytinyağı • Karabiber • Tuz HAZIRLANIŞI:
1. Temizlenmiş enginar çanakları limonlu suda yumuşayana kadar haşlanır. 2. Pirinçler sıcak suda 20 dakika bekletilir. 3. Zeytinyağında minik doğranmış soğanlar sarartılır. 4. İçine irice doğradığımız enginarlar ilave edilir. 5. Enginarlar birkaç dakika yağda kavrulur. 6. Islatılmış pirinçler bolca yıkanır , enginarların üzerine ilave edilir ve pirinçler şeffaflaşana kadar kavrulur. 7. Bu sırada tuz , karabiber eklenir ve 1.50 su bardağı (veya 1.25) su dökülür, karıştırılır. 8. Kısık ateşte pirinçler yumuşayana kadar pişirilir, ocağı kapattıktan sonra dereotu üzerine serpilir ve karıştırılır, demlenmesi için bırakılır. 9. İsteğe göre ayrıca servis edilirken üzerine dereotu serpilebilir. ■ Afiyet olsun...
Püf noktası: •Bayatlamış ekmeklerin üzerine su serpin ve folyo kağıda sarıp 5-10 dakika fırınlayın. Böylece taptaze olacaktır.
•Fırında
patates yapmadan önce 10-15 dakika haşlayın ve çatalla delin. Böylece daha kolay pişecektir.
•Patlıcanları pişirmeden önce tuzlayın ve bir süre bekletin. Daha sonra soğuk sütten geçirin ve kurulayın. Patlıcanlar daha lezzetli olacaktır.
MUTFAK
69
Peynirli pufZeymuran bรถreฤ i Cafe Tarifleri 70
MUTFAK
S
abah kahvaltısı, akşam misafiri, sahur ya da atıştırmalık ihtiyacı için birebir ve lezzetli peynirli puf böreğini denemenizi öneriyoruz. Ağızda hissedilen yumuşaklığı ile çay servisinin vazgeçmişmez tadı olacak. MALZEMELER: • 1 Çay bardağı süt • 1 Çay kaşığı tuz • 1 Tatlı kaşığı şeker • 1 Tatlı kaşığı instant maya • 2 Su bardağı kadar un İÇ MALZEMESİ: lor peyniri beyaz peynir tulum peyniri ve de kaşar peyniri kullanılabilir dilerseniz maydonoz da ekleyebilirsiniz YAPILIŞI:
1. Süt ne ılık ne de soğuk olmayacak şekilde ısıtılır. 2. İçerisine şeker ve maya eklenerek 5 dakika kadar mayalanması beklenir. 3. Bir yoğurma kabına 1 su bardağı kadar un konularak tuz ilave edilir. 4. Yavaş yavaş mayalı süt karışımı eklenerek yumuşak ele yapışmayan bir hamur elde edilir. 5. Hamur kapaklı bir kapta iki katı oluncaya kadar mayalanmaya bırakılır. 6. Mayalanma sonunda fazla olmamak koşuluyla unlanmış zeminde mandalına büyüklüğündeki bezeler tatlı tabağı büyüklüğünde açılır. 7. Yarı kısmına peynirli içi konularak diğer yarısı üzerine kapatılır ve kenarlarına parmak uçlarıyla basılarak yapışması sağlanır ve eğer bir kesme aparatına sahipseniz kenarları kesilir. 8. Bol kızgın yağda üzerine yağ attırılarak altın sarısı renginde arkalı önlü kızartılır. 9. Havlu kağıda alınarak fazla yağını emmesi sağlanan börekler sıcak ya da ılık olarak ayranla servis edilir. ■ Afiyet olsun...
Püf noktası: •Balın saf olup olmadığını anlamak için, baldan bir kaşık alıp soğuk suda ezin. Su beyazlaşacak olursa, içinde un veya nişasta var demektir.
•Sebze haşlarken kokmasın istiyorsanız; suya biraz tuz ve sirke ilave edip köpük oluşumunu gördükten sonra sebzeleri atın.
•Ellerinizde oluşan sarımsak kokusunu çıkarmak için ellerinizi tuzla ovalayıp ardından sabunla yıkayın. Kokunun gittiğini göreceksiniz.
MUTFAK
71
72
MUTFAK
Hayatın Yaşam Perisi Ethem Türker 73
WoMEN Dergisi: Öncelikle kendinizi biraz tanıtabilir misiniz? Ne kadar süredir bu sektörün içindesiniz? Osman Yılmaz: Ben çikolata ustasıyım. 2002 Yılından beri bu sektörün içerisindeyim. 1,5 Yıl boyunca tamamen Çikolata ile ilgilendim. Yurtdışında, Belçika’da eğitim aldım. Fransa’da yabancı hocalar sayesinde tecrübe kazandım ve 2005 yıl itibari ile çikolatada hep yenilikçi oldum ve yeni tatlar aradım. WoMEN: Evvie kelimesinin anlamı nedir? Neden bu ismi marka olarak seçtiniz? Şebnem Görgülü E: Evvie mitolojide Yaşam Perisi anlamına gelir. Çikolata da insanlara enerji, mutluluk katar. Aynen bir peri gibi! İşte bu şekilde düşününce de bu güzel isim çıktı. WoMEN: Peki, çikolata üzerine bir şirket açmanın hikâyesi nedir? Şebnem G. E: Çocukluğumdan beri çikolata ve pastalara ilgi duyardım. Çikolata yerken her zaman mutlu olmuşumdur. Bu işi yapma fikri ise Osman usta ile tanışınca ortaya çıktı. İkimizde herkesin damağında hissetmek istediği çikolata tadını onlara tattırmak istiyoruz. WoMEN: Bizlere biraz Evvie’nin hizmet işleyişinden bahsedebilir misiniz? Şebnem G. E: 15 kişilik bir ekibimiz var. Mutfağımızda seri ve butik imalat yapılıyor. Fırından çıkan çikolatalar sıcakken araçlarımıza yükleniyor ve taze bir şekilde müşterilerimizle buluşturuluyor. Aynı zamanda imalathanemiz Fransız şefler tarafından denetlenerek uluslararası sertifikalar almıştır. Laboratuar titizliğinde uluslararası standartlarda üretilen ürünler gıda mühendislerimizin onayından sonra profesyonel ekip elamanları ile servis ediliyor. WoMEN: Kısaca bize çikolatadan bahsedebilir misiniz? Çikolata nedir? Kaç çeşide ayrılır? Şebnem G. E: Latince “Tanrıların Besini” anlamına gelen Theobromocacao olan ve kakao ağacından elde edilen kakao, geçmişi 2600 yıl öncesine dayanmaktadır. Efsaneye göre Aztekler ve Mayalarda çikolatalı bu içeceği içmek önemli bir olay sayılırdı. Mayalar ve Aztekler’de daha çok kraliyet aileleri için uygun görülen bu içeceği sadece özel kişiler, rahipler, misafirlerini ve tüccarları onurlandırmak için ikram edilirdi. Sıradan insanların zor elde edebildiği bir içecekti. 16. yüzyılda Kristof Kolomb’un Amerika’yı keşfi sırasında Aztek kralı Moctezuma bu içeceği kâşiflere ikram eder. Kâşifler daha sonra bu içeceği Avrupa’ya götürür ve hazırlanmasını öğretirler. Aztek dilinde ekşi, acı içki anlamına gelen “Xacoatl” adındaki bu içeceği Aztekler içine biber ve farklı baharatlar karıştırarak içerlerdi. ►
74
RÖPORTAJ
İspanyollar ise aynı içkiyi tatlı içmeye başladılar. Çeşitleri için de; Bitter çikolata, Sütlü Çikolata ve Beyaz çikolata diyebiliriz. WoMEN: Kaliteli bir çikolatayı nasıl ayırt edebiliriz? Osman Y: Kaliteli çikolata görünüşü, damakta bıraktığı lezzet ve diğer aroma ve meyve gibi karışımlar ile uyumu bunlar taze olunca damağınızdaki tadı fark edersiniz.. WoMEN: Çikolatanın pahalı bir gıda olduğunu söyleyebilir miyiz? Osman Y: Çikolata pahalı bir gıda değil. Fakat kullandığımız ürünler butik ürünlerdir, taze ve organiktir. Kısa bir tüketim zamanı vardır ve bu yüzden de en taze bir şekilde elinize ulaşır ve damağınızdaki tadı hissettiğinizde de paranın bir önemi kalmaz. WoMEN: En çok tercih edilen ürününüz hangisi? Osman Y: Spesiyal çikolatalar ve tamamı çikolata ile birleştirilmiş pastalar. Birçok tercih edilen ürünün arasından favori seçmek zor, hepsinin ayrı bir tadı var (gülüşüyoruz). Biz çikolatayı sevdiğimiz için bu işi yapıyoruz. WoMEN: Peki, sizin bu sektördeki farkınız nedir? Osman Y: Katkısız, doğal ürünler kullanırız. Kurulduğumuz ilk günden beri tüm çalışma arkadaşlarımızın hepsi birer profesyonel. Mutfağımızda Fransız şefler tarafından onaylanmış dünya standartlarında bir imalat yapıyoruz. Kullandığımız tüm malzemeler taze ve organiktir, müşterilerimize günlük taze olarak teslim ediliyor ve depolama sistemi yapmıyoruz. En önemlisi her damakta istenilen tadı bırakmak bizim tek isteğimiz. Bize göre çikolata bir aşktır. ►
RÖPORTAJ
75
WoMEN: Sitenizi gezdiğimizde “Kendi çikolatanı yarat” diye bir bölüm var, kendi çikolatamızı nasıl yapabiliriz? Osman Y: Sipariş vermek isteyen müşterilerimizi burada ağırlıyoruz ve çikolatada istedikleri özellikleri soruyoruz. Müşterimiz seçmiş olduğu aroma ve meyve tercihine göre ustamız o kişinin damak tadını o çikolatanın lezzeti ile buluşturuyor. Müşterimizin kendi yakaladıkları değişik tatları biz de kendi listemize ekliyor ve bir sonraki müşterimize öneriyoruz. WoMEN: Sizlere favori çikolatanız ya da ürününüz hangisi diye sorsak? Şebnem G. E: Fındık pralin çikolata. Osman usta, spesiyal çikolata WoMEN: Ustalar sırlarını açıklamazlar ama okuyucularımız için bir tarif öğrenebilir miyiz sizden? Osman Y: Benmari usulü erimiş çikolatanın içerisine aroma, kuruyemiş, meyve ve benzeri ürünler karıştırılarak değişik tatlar elde edilebilinir. Fakat kullandığınız malzemeler taze ve organik olmalıdır. İstenilen tadı ancak bu şekilde edebiliriz. WoMEN: Çikolata imal eden biri olarak arzu ettiğiniz tadı tattığınızda ilk hissettiğiniz ne oluyor? Şebnem G. E: Büyük bir mutluluk, aşk gibi (gülüyor). Çikolatanın sevgi kadar vaz geçilmez olduğunu hissediyorsunuz. WoMEN: Sanırım kadınların kafasını en çok kurcalayan sorulardan bir ikisi de “Çikolata kilo ve sivilce yapar mı?” olsa gerek. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Uzmanlar ne diyor? Şebnem G. E: Belirli bir oranda tüketilen çikolata bir sorun yaratmaz, aksine insana mutluluk verir. Elbette ki yediğiniz çikolatanın kalitesi önemlidir. Yerinde ve yeteri kadar tüketilen çikolata vücuda faydalıdır. Uzmanlar da bu konuda stresten uzak durmak için bir miktar çikolata yenebilir diyorlar. Çikolata mutluluk hormonu sağlamımıza yardımcı olur. WoMEN: Önümüzde Şeker Bayramı var. Önerileriniz nelerdir? Sebnem G. E: Bayramların en güzel yanlarından biri ziyaret ise diğeri de hediyedir. Her gittiğiniz yere hediye götürürsünüz ki götüren kişinin de kendisine her gittiği yerde hediye olacaktır. Hurmalı çikolata son zamanlarda en çok tercih edilen çikolatadır. Çikolatalı pasta, madlen çikolata farklı boylardaki paketler bayram için vitrinimizde mevcuttur. Herkesi bekleriz. ■ WoMEN Dergi ekibi olarak; Şebnem Görgülü Ekinci’ye ve Osman Yılmaz Usta’ya bize vakit ayırdıkları için çok teşekkür ediyoruz.
76
RÖPORTAJ
MUTFAK
77
Tişört boyama
Yami Yağmur Malkoç
B
u sayıda anlatacaklarım azıcık resim kabiliyeti, biraz cesaret, biraz kumaş boyası, ince uçlu bir fırça, kurşun kalem ve bir tişört gerektiriyor. Tabi bir de ne çizeceğine karar vermişlik… Çok fazla resim kabiliyetine gerek olmamasının nedeni ise, tişörtümüze kurşun kalemle bir ön çalışma yapacak olmamız. Ne çizeceğimize karar verdiysek başlayabiliriz. Varsayalım ki siz de bisiklet çizmeye karar verdiniz. İlk olarak tişörtümüzü düz bir zemin üzerine, düzgün bir şekilde açıp bisikletin ana hatlarını çiziyoruz. Bu noktada yanlış yapmaktan hiç korkmayın. Çünkü bu noktada yapacağımız herhangi bir yanlış ufak bir durulama işlemi ile kolayca silinebilir. Taslak çizimimiz bitince, fırçamızı sıvı kumaş boyasına minik minik bandırıp çizimimizin üzerinden geçiyoruz. Eğer kavanozlarda satılan sıvı kumaş boyalarından kullanıyorsanız, boyayı hiç sulandırmadan kullanmanızı öneriyoruz. Ayrıca bu aşamada elinizde bir peçete bulundurarak fırçayı bir iki boyama işleminden sonra temizlemeniz, fırçada kalan boyaların tişörtünüzün çeşitli yerlerinde lekeler bırakmasını engelleyecektir. Şeklimizin tamamlandığından emin olduğumuz zaman, bir süre kurumaya bırakıyoruz. Tişörtümüzün lif içeriğine uyacak en yüksek ütü derecesinde boyadığımız kısmı bir süre ütüleyip boyanın sabitlenmesini sağlıyoruz. İşte bu kadar! Şimdi tişörtümüzü giyip, nereden aldığımızı soranlara "ben yaptım" demenin keyfini yaşayabiliriz. ■
78
HOBİ
Kanalın birinde müzikli sohbet programı sunan bir abimiz şarkılarını söylerken aralara hem Türkiye şehirlerini hem de dünya ülkelerini sokuşturuyordu. “Vay be!” dedim, abimizi bir yerel televizyondan dünya izliyor. Ya da abimiz fazla uçmuş, ayakları yere basmıyor. Günümüzde popüler olmak geçmişe göre kat be kat kolaylaştı. Artık mesele popülarite ateşini olabildiğince uzun süre elinde tutmak, bu tutulmayı yitirmeden bundan yarar sağlamak. Mesela Twitter fenomenlerini düşünün. Azimle “ötüşen” bu tayfa kuşu açtı ve taşlığını çıkardı. Bakınız: Dizüstü Edebiyat Serisi. Aralarında kitapları çok satan, ikinci üçüncü kitaplarını yazanlar var. Hatta içlerinden birinin Türk basınının amiral gemisi Hürriyet’te yazdığını biliyorum. Onlar artık televizyon programlarına çağrılan, üniversite söyleşilerine katılan insanlar oldular. Ama her yüksek takipçili Twitter kullanıcısı popülerliğini sürdürebiliyor mu? Hayır. Mesela Okan Bayülgen Yaratımları. Belki onların Okan Bayülgen ile çalışmalarından önce de çeşitli işleri olmuştu; ama parlamalarında “makinist”in etkisi büyük. Bakınız: Feyyaz Yiğit. Disko Kralı’nda gitaristlik yapıp programın skeçlerinde oynarken şimdi “üç günlük dünya edebiyatı” yapıyor ve neredeyse boyumca fotoblok baskı reklamları kitapçılarda yer alıyor. Diğer bir örnek de Nihal Yalçın. Disko Kralı’nda konukların arasına karışarak oynadığı tiplerle çok konuşuldu. O performanslarından sonra Ata Demirer’in Berlin Kaplanı’nda oynayan Yalçın, Gülse Birsel’in Yalan Dünya’sında “Açılay” karakterini canlandırıyor. Okan Bayülgen beni de keşfetsene! (Vardır herhalde bir yeteneğim, umarım!)
Yazının akışı okuyucuyu bu kolay popülerliğin bir başka açısına götürecek… Bakın geldik bile. Twitter’da bir ablamız göğüslerini sanal âleme açtı, yüz binlerce takipçi kazandı. Akıllıydı, bu reklam sistemini Türkiye’de ilk kullananlardan oldu. Olayın haber değeri olduğunu düşünen ana akım medya da ablamızın
Bir abimiz Twitter’da açıklamalarda bulundu, ona buna tweet’ler yazdı. “Ülkeme iyi bakın.” dedi, “ıssız” adalara gitti. Hani şimdi nerede abimizin o etkisi? Bu önekleri fazla uzatıp yazıyı hantallaştırmaya gerek yok. Ablamız da abimiz de popüler oldular, bundan ekmek yediler ve söndüler. “Hayat bir kere oynanan bir kumardır.” gibi bir söz var; ama eksik. Çünkü böyle bir sözde bu kumarın iyi niyetli yanından da bahsedilmeliydi. Bu kumar, onu kazanmamız için pek çok defa açık veriyor aslında; ancak pek azımız bu açıkları fırsatlara çevirebiliyoruz. Ama her fırsat da bir PuCCa, bir İstiklal Akarsu, bir Nihal Yalçın, bir Feyyaz Yiğit, bir Beren Saat, bir Engin Akyürek yaratmıyor. Bazı fırsatlar çürük çıkıyor, onlara denk gelenler de saman alevi gibi yanıp sönüyorlar. Bu kişisel bir tercihtir; ama denizde bir damla olarak ölmek yerine denizkızı olmak ya da milyonlarca balığın arasında Nemo olmak daha özel ve anlamlı değil mi? Hele bir de kumarda eliniz güzel gelmişse… Açığı yakalayıp onu fırsata çevirebilecekseniz… (Tabii ki çürük fırsattan söz etmiyorum!) Eğer bir denizkızı ya da Nemo olmayı başarırsanız dilerim ki bu hayattan sonsuzluğa yol almaya başladığınızda arkanızda Kemal Sunal’ın, Mehmet Ali Birand’ın, Türkan Saylan’ın arkalarındaki gibi gerçek kalabalıklar olur. Programında şarkı aralarına Türkiye’nin tüm şehirlerini, dünyanın tüm ülkelerini kendisini izliyorlarmış gibi sayanların tabutlarının arkalarında sadece Twitter’daki yumurtaları olacak. Umarım arkamda yumurtalar değil de Nuh’un Gemisi olur. *** “Sevgililer Günü, bir gün değil her gün olmalı” diyenlere katılmakla birlikte aynı yaklaşımı “Dünya Barış Günü” için de benimsiyorum. Medyanın ısrarla tercih ettiği söylemle “Gezi parkı Olayları”nda üç beş ağacın barış içinde yaşamasını istediğimiz topraklarda kendi canımızı yitirdik. “Hayat” denilen bu kumarın kurallarını daha yirmili yaşlarında öğrenebilecekken hayattan koparılanların anılarına saygıyla, duran adamlarla ve kırmızılı kadınlarla “Dünya Barış Günü” kutlu olsun! Not: Dünya Barış Günü’nün eylül ayında olduğunu biliyorum. Diyorum ya zaten, bu gün her gün kutlanmalı.
Engin Ergin
Mesela yarışmalarla popüler olanlar. “Popstar”dan kimler aklınızda? Akademi Türkiye? Türkiye’nin Yıldızları? Sayılı haftalarca ekranda olan yarışmacıların birçoğu şimdi kayıp. Ama popülarite ateşini yaşatanlar da elbette var: Beren Saat, Engin Akyürek…
tanıtımını tüm ülkeye yapıverdi. Hani şimdi nerede ablamızın o etkisi?
KÖŞE YAZARI
İ
nsan kendinin farkında olmalı... WoMEN Temmuz’daki “Kitap Okuduğunuzu Biliyorum!” başlıklı yazımda bütün illere sırasıyla seslenmiştim. Ama bunu neden yapmıştım? Ülkemi çok sevdiğim için mi yoksa ülkemin güzide 81 şehrinin beni okuduğunu sandığım için mi?
AĞLAYAN YUMURTA
Dr. Cem Keçe www.cemkece.com
Horlama ve uyku bozuklukları seksi öldürüyor
S
on aylarda cinsel isteksizlik, sertleşme bozukluğu ve orgazm olamama sorunları yaşıyorsanız, çabuk sinirleniyorsanız, sabah yorgun uyanıyor, stres, unutkanlık ve konsantrasyon bozukluğundan sıkça yakınıyorsanız altında yatan neden bir uyku bozukluğu olabilir. Cinsel işlev bozukluklarından depresyona, trafik kazasından iş kazasına, hipertansiyondan çarpıntıya kadar birçok şikâyetin temelini uyku bozuklukları oluşturabiliyor. Uyku bozuklukları yaygınlaşıyor… Cinsel isteksizlikten ereksiyon problemlerine, trafik kazalarından iş hayatında başarısızlığa kadar yaşamın pek çok alanını olumsuz etkileyen ve dissomniya adı verilen uyku bozuklukları her geçen gün yaygınlaşıyor. Birincil uykusuzluk (insomnia), birincil hipersomnia (aşırı uyuma), narkolepsi (gündüz aşırı uykulu olma), horlama, uyku-apne sendromu (uykuda 10 saniye ve üstünde solunum durması), sirkadiyen ritm uyku bozukluğu (istenilen ve gerçekte uyunan uyku dönemleri arasındaki uyumsuzluk), gecikmeli ve değişen vardiya tipi uykusuzluk, nokturnal myoklonusta (bacakların hareketli olduğu sık uyanmalı ve dinlendirmeyen uyku), huzursuz bacak sendromu (bacak hareketlerinin uyumaya engel olması) ve kleine-levin sendromu (genç erkek hastalarda birkaç hafta süreyle aşırı uyuma, sadece aralarda oburca yemek için uyanma, aşırı cinsel etkinlik ve saldırganlık durumu) uyku bozukluklarının tipleri olarak karşımıza çıkıyor. Sağlıklı uyku nedir? Sağlıklı uykunun tanımının saat üzerinden yapılması yanlış bir uygulama gibi görünüyor. Çünkü bazı kişiler için 5–6 saatlik uyku yeterli olurken, bazı kişiler ise normalde 10–12 saat uyku uyuyabiliyorlar. Sağlıklı uyku etkin ve dinlendirici olan bir uyku olarak tarif ediliyor. Etkin uyuyan kişi uyandığında kendini cinsel olarak arzulu, zinde, formda ve yeni bir günü yaşamaya hazır hissedebiliyor. Bu açıdan bakıldığında her gece ortalama 8 saatlik (6 ila 9 saat arasında) bir uyku normal sınırlarda kabul ediliyor. Uyku bozuklukları cinsel sorunlara yol açıyor… Uykusuzluk, horlama ve uyku apne sendromu adı verdiğimiz uykuda nefes almanın kısa aralıklarla durması durumlarında; başta cinsel isteksizlik, sertleşme bozukluğu, orgazm olamama olmak üzere cinsel işlev bozukluklarına sık rastlanıyor ve cinsel ilişkide başarıyı olumsuz etkiliyor. Ancak yumurta tavuk hikâyesinde olduğu gibi, cinsel sorunların da kafaya takılması kişide uykusuzluğa yol açabiliyor. Çünkü cinsel sorunlarla birlikte var olan uykusuzluk, bu sorunların çözümüne yönelik bir refleks mekanizması olarak karşımıza çıkıyor. Kişi kafasına takmadığını düşünse bile cinsel sorunlar, gün içinde farkında olunmadan zihni meşgul edebiliyor ve bu meş- ►
80
guliyet uykudan hemen önceki zamanda daha da büyüyor, sorunlar su yüzüne çıkıyor ve uykuyu olumsuz etkiliyor. Cinsel gücün en büyük düşmanlarından biri düzensiz uykudur… Uykusuzluk, horlama ve uyku apne sendromu olanlarda kandaki oksijen seviyesi düşüyor. Kandaki oksijen seviyesinin düşmesi gün içinde halsizlik, konsantrasyon bozukluğu ve yorgunluk yaptığı gibi, cinsel fonksiyonların da yeterince yerine getirilememesine neden olabiliyor. Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED – www.cised. org.tr)’nin yaptığı araştırmalar ve anket çalışmaları; uykusuzluk, horlama ve uyku apne sendromu olanlarda dolaşımdaki testosteron miktarının azalmasıyla ve stres hormonlarından kortizol salınımının artmasıyla ilişkili olarak cinsel sorunların meydana gelebileceğini ortaya koyuyor. Bilindiği gibi testosteron hem erkeklerde ve hem de kadınlarda cinsel istekten sorumlu olan bir hormondur ve kandaki düzeyi başka uykusuzluk, stres, anksiyete, depresyon, evlilik sorunları, iç çatışmalar gibi duygu durumdaki değişikliklerden etkileniyor. Yani cinsel gücün en büyük düşmanlarından biri düzensiz uyku olarak karşımıza çıkıyor. Erkekler uyku sorunlarından daha çok etkileniyor… Uykusuzluk, horlama ve uyku apne sendromu, erkekleri kadınlara göre cinsel fonksiyonlar açısından daha fazla etkiliyor. Sertleşme problemi genellikle cinsel ilişkiyi imkânsız ve doyumsuz kıldığı ve erkeklerin cinsel ilişkiye aktif olarak katılımları beklendiği için, erkekler kadınlara göre daha fazla hekime başvurma ve yardım arayışına girme eğiliminde oluyorlar. Ayrıca erkeklerin kadınlara göre daha fazla vardiyalı çalışmaları da uyku düzenlerini bozan bir etken olarak karşımıza çıkıyor. Horlama nedir? Normalde uyku ya da uyanıklıkta soluk alıp verirken duyulabilir bir ses olmaz. Ancak bazı insanlarda, horlama adını verdiğimiz, uyku sırasında oldukça gürültülü soluk alıp verme söz konusu olabiliyor. Horlama yeni doğan bebekten ileri yaştaki insana dek herkeste olabiliyor. Ayrıca aşırı yorgunken, alkol ve sigaranın çok kullanıldığı günün gecesinde üst hava yolunda daralma artacağından, sağlıklı insanda da geçici horlama olabiliyor. Ancak kişiyi ve yakınlarını rahatsız eden, haftanın yarısından fazlasında, gecenin önemli bir kısmında olan horlama normal kabul edilmiyor ve tedavi edilmesi gerekiyor. Şişman insanlarda, çenesi küçük ya da geride olanlarda, burun kemiği eğriliğinde, geniz eti ve bademcikleri büyük olanlarda üst hava yolunun genişliği az olduğundan horlamaya daha sık rastlanıyor. Horlama sırt üstü yatarken daha fazla oluyor. Uyku apne sendromu adı verilen uykuda soluk durması; horlayan insanlarda ve özellikle erkeklerde sıklıkla birlikte görülüyor. Horlama, uykuda nefes durmasının başkaları tarafından gözlemlenmesi, cinsel işlev bozuklukları, uykudan boğulma hissi ile uyanma, gündüz uykululuk hali, dinlendirici uyku uyuyamama gibi durumlar horlama ve uyku apne sendromunu düşündüren başlıca şikâyetlerdir. Yaşlandıkça uykusuzluk artıyor… Yaş ilerledikçe uyku bozuklukları, horlama ve uyku apne sendromu daha fazla ortaya çıkıyor. İlerleyen yaşla birlikte insanlar eskiye oranla hareketsizleşiyor, daha az yoruluyor, çocukların evden ayrılmasıyla yalnızlaşıyor ve yılların olumsuz birikimlerinden dolayı uyku saatleri kaymaya başlıyor. Yaşla birlikte, başta şeker hastalığı, hipertansiyon, kolesterol yüksekliği ve kullanılan ilaçlardan dolayı cinsel fonksiyonlarda azalma oluyor. Bu ikisi birleştiğinde ilerleyen yaşla birlikte uykusuzluk ve beraberinde cinsel işlevlerde bozulmalar daha sık görülüyor. Ayrıca yaşlandıkça daha fazla görülmeye başlayan fazla uyuma eğilimi de cinsel fonksiyonlarda endirekt olarak bozulmalara yol açabiliyor. Çünkü fazla uyuyunca vücut stres hormonu olan kortizolu çok fazla salgılıyor. Kortizol salgısı artınca da kilo artışı oluyor, vücut hantallaşıyor ve hareketler zorlaşıyor. Bu da başta fiziksel ve zihinsel fonksiyonlar olmak üzere cinsel fonksiyonları da olumsuz yönde etkiliyor. Uyku bozuklukları yaşam kalitesini düşürüyor… Kişinin içinde bulunduğu suçluluk, gerginlik ve kaygı gibi yaşantılar, uykunun başlangıcında beklenen gevşemeye engel olabiliyor. CİSED’in yaptığı anket çalışmalarında ve araştırmalarında uykusuzluğu olan insanların cinsel işlevlerinde, günlük yaşamlarında ve genel sağlık alanlarında daha çok sorunları olduğunu görülüyor. Giderek yaşam kalitelerinin düştüğü ve daha çok yardım aramaya yöneldiklerini gözlemleniyor. Yani Türk ►
81
halkının yaklaşık yüzde 80’i hayatının bir döneminde uyku bozukluğu problemiyle karşılaşmış, yüzde 40’ı haftanın birkaç gecesi istediği gibi uyuyamamış, yüzde 80’ı uyku bozuklukları sonrası cinsel işlevlerinde bozulmalar yaşamış, yüzde 50’i ise horluyor ve yüzde 80’i horlamayı olağan bir durum kabul ediyor. Uyku bozuklukları için altın gibi öğütler: Uyku bozuklukları nedeniyle meydana gelen cinsel sorunlar kader değildir. Uyku bozukluklarıyla birlikte cinsel sorun yaşayanlar aşağıdaki önerilerime kulak verebilirler: —Uykunuzu düzenli bir şekilde almaya çalışın. —Elinizden geldiğince aynı saatte uyuyup aynı saatte kalkmaya çalışın. —Yatmadan bir süre önce banyo yapın. Ilık bir banyo veya ılık bir süt uykuya dalmanızı kolaylaştırabilir. —Yatma zamanına yakın ağır yemek yemeyin. —Beslenme saatleriniz düzenli olsun, aç yatmaktansa hafif bir şeyler yiyerek uyuyun. —Kahve, çay, kola uykuya dalışı zorlaştırdığından, alkol ise uykuya dalışı kolaylaştırmasına karşın kalitesini bozup sabah yorgunluğuna neden olduğundan kullanmayın. —Akşamları ev içi veya dışında sosyal aktivitelere katılın ancak uyku saatinden önce gerilim yaratabilecek diyaloglardan kaçının. —Yatak odasında kitap okumayın, TV seyretmeyin, yemek yemeyin, sadece dinlendirici müzik dinleyin, uyuyun, sevişin ve cinsel ilişkiye girerek rahatlayın. —Ortamın ısısı, gürültü olup olmaması, yatak değişikliği gibi alışkanlıklarınıza özen gösterin. —Gündüz uykularından sakının. —Sabahları fiziksel egzersiz yapın ve gün içinde egzersizi arttırın ancak uyku zamanı uyarıcı egzersizden kaçının. —Uyku hijyenine dikkat edin.
Cinsel terapi gerekebilir… Uyku bozukluklarının tedavisinde çok yönlü yaklaşımlar esa alınıyor. Uyku bozukluklarında başta kulak-burun-boğaz, nöroloji, psikiyatri, göğüs hastalıkları, iç hastalıkları, fizik tedavi ve rehabilitasyon bilim dallarından hekimlerin cinsel terapistlerle birlikte çalışmaları gerekiyor. Çünkü cinsel işlev bozukluğunun ortaya çıktığı geçici ve kısa süreli uykusuzluklar; hipnotik ilaçlar ve davranışsal tekniklerin sıkça kullanıldığı cinsel terapi uygulamaları ile düzeltilebiliyor. Uyku bozuklukları cinsel sorunlar gibidir, kişi iradesiyle üstesinden gelebileceğine inanırsa başarabiliyor, kesinlikle kader değildir. ■
82
83
Fatma Burçak anlatıyor...
Y
azar Fatma Burçak, WoMEN Dergisinin Ağustos sayısına konuk oldu. Burçak ile planlarından, yazı sevdasından ve birçok şeyden konuştuk. "Sonuçta yazmak bir nevi soyunmaktır aslında, içinizdekini dışarı çıkarmak... Eğer gerçekten bu yola baş koyduysanız, yazamaya gönül verdiyseniz bir yandan da üzerinizdeki fazlalıklardan arınıyorsunuz soyunuyorsunuz. Her adımda geride bir gömlek bırakıyorsunuz. " Yeşim Özbirinci WoMEN Dergisi: Öncelikle kendinizden bahseder misiniz? Fatma Burçak kimdir? Fatma Burçak: Fatma Burçak iyi insan olmaya çalışan bir kadın aslında, özünde öyle. Kendisine ve çevresine hayırlı evlat yetiştirmeye çalışıyorum. Onun dışında bütün insanlar için iyi şeyler istiyorum. İstediğim şeyleri mümkün olduğunca dışa vurmaya, yazmaya ve bir şeyler anlatmaya çalışıyorum. İyi insan olmaya çalışan bir anne, bir yazar, ev kadını, bir emekçi ama özünde sadece iyi insan olmaya çalışan bir kadın o. WoMEN: İşletme mezunu olarak yazarlık serüveniniz nasıl başladı? F. B: Yazarlık serüvenim çok geç başladı aslında. İstanbul İşletme mezunuyum; üniversite eğitimimi severek yaptım. Uzun süre büyük şirketlerde çalıştım. Bununla birlikte küçüklüğümden beri hep yazdım; günlüklerim, anı defterlerim, küçük küçük denemelerim oldu. Hatta bir dönem küçük dörtlükler halinde şiirlerim oldu. Hep yazdım ama en büyük pişmanlıklarımdan biri yazdıklarımı saklamamak ve kıymetini bilmemem olmuştur. Yazdım ama hiçbir zaman yazar olabileceğime inanmadım ya da böyle bir hayal kurma cesaretim olmadı. Bizim dönemimizde yani benim büyüdüğüm yıllarda, iktisat, işletme okumak, özel sektörde çalışmak en büyük hedefti. Ben de kendimi o modaya kaptıranlardan biriydim. Bu yüzden kendimi keşfetmem, edebiyat ve yazı ile yoğrulmam gerektiğini keşfetmem çok geç oldu. 30’undan sonraya denk geldi ama en azından kendimi keşfedebildiğim için mutluyum. WoMEN: İlk kitabınız ne zaman çıktı? Kaç yaşındaydınız? F. B: İlk kitabım çıktığında 40 yaşındaydım. Hiç kendini keşfetmeden de bu dünyadan göç edebilirdim; en azından öyle olmadı. Aslında kitabımın serüveni şöyle başladı.
84 RÖPORTAJ
Oğlum dünyaya geldikten sonra, bir süre çalışma hayatından uzaklaştım. Bu döneme kadar hep çalışan biri olduğum için böyle bir boşlukta ne yapacağımı bilemedim, evde çocuk büyütmek yeterli gelmedi. Hayatım boyunca tek bir şey olamadım. Ne sadece bir çalışan, ne de sadece bir anne oldum. Her zaman elimin uzandığı her şeyi yapmaya çalıştım. İşte böyle bir dönemde bir şey yapmam gerekiyordu ama kolay olan bir şeyi yapmam gerekiyordu, yazmaya başladım. İlk yazılarım iç döküş ile başladı, daha sonra devamı geldi ve bunlar birikmeye başlayınca öyküler doğdu. Daha iyi nasıl yazabileceğimi keşfetmek için öykü yazarı Jale Sancak’ın atölyesine devam ettim. Atölyede bulunduğum süre içerisinde güzel dostlukların kurulduğu sıcak bir ortamda yer aldım, bu da bana biraz cesaret verdi. Böylece öyküler yazmaya başladım. İlk kitabım, o atölyedeki arkadaşlarım ile birlikte çıkardığım kolektif bir öykü kitabı. Kitabın ismi “Büyülü Yolculuk”, atölyemizin de adı; ilk kitabım böyle çıktı. WoMEN: Yazdığınız hikâyeler, masallar yetişkinler için mi? F. B: Aslında ilk kitabımdaki öyküler yetişkinlere yönelik. Daha sonra ilk kitabımın ardından arayış içinde iken Carpe Diem yayınlarından Ömer Sevinçgül ile tanıştım. Ömer Bey de, içimdeki ışığımı mı, gözümdeki parıltıyı mı fark etti bilmiyorum ama Ömer Sevinçgül ve Sibel Talay çok destek oldular. Daha sonra çocuklara ve özelliklere gençlere edebiyat derlemeleri yapmaya başladım. Sonra ki kitaplarım edebiyat derlemelerinden oluşuyor. Bunların içinde Victor Hugo derlemesinin özel bir önemi var. İlk derleme çalışmama Victor Hugo ile başladım. Devamında çok keyifli bir çalışma yaptım. Anadolu halk edebiyatı üzerine manilerden, bilmecelerden, masallardan oluşan karışık ama keyifli bir kitap oldu. Oğlum ve arkadaşları hala o kitaptan zaman zaman bir şeyler okuyup bana geliyorlar. Daha sonraki derlemelerde, Anadolu’ya, daha doğuya Acem, Fars kültürüne yönelik mutasavvıfların, derviş-
lerin öğütleri, menkıbeleri ve hikâyelerinden oluşan kitaplar oluştu. Bu da beni farklı bir boyuta ulaştırdı. Çünkü ondan sonra hazırladıklarım Yunus Emre ile başlayan -zaten Yunus Emre başlı başına farklı bir alem ve özel bir yeri var- arkasından Sadi, onun arkasından doğu edebiyatı dermeleri... Bütün bunlar bana doğuyu daha iyi anlamak, orada ki bilgeliği tanımak ve insana yakın olmak yolunda bir kere daha düşünmeyi öğretti. Özetle insanın özünü anlatan kitaplar oldu. Her kitabımı yazarken kendimde çok şey öğrendim. İlk çıkan kolektif öykü kitabım haricinde 6 tane derlemem var.
WoMEN: Şimdiki yazdıklarınız ile ilk yazdıklarınız karşılaştırdığınızda neler görüyorsunuz? F. B: İlk yazdıklarıma bakıyorum ve şimdi yazdıklarıma bakıyorum; onları oturup yeniden yazmak istemem. Çünkü onlar, o zamanlarda, o duygularla, o hamlıkla yazılmış şeyler. Onların benim için ayrı bir yeri ve önemi var. Ama şu an yazdıklarım çok farklı. Bu yüzden yaratıcı yazarlık atölyelerinin her şeyden önce okuma serüvenini farklılaştırdığına inanıyorum. Zaten yazmanın en temel direği ve prensibi çok okumaktır. Farklı okumalar yapılabilmektedir; önemli olan bu.
WoMEN: Arkadaşlarınız ile çıkardığınız kitap kimin fikriydi? F. B: Hepimiz aklımızda olanı dillendirdik aslında, çok güzel öyküler yazmıştık. Bu öykülerin atölyede okunup orada kalmasını istemedik. Araştırmaya başladık ne yapabiliriz diye? “Kitap yazabilir miyiz? Yapsak nasıl olur?” diye konuşurken Jale Hanım’a danıştık. O da sevinçle karşıladı bu fikri. Bir iki yayın evi ile konuştuk, projemizi kabul eden bir yayın evi ile kitabımızı çıkardık.
WoMEN: Kendinize ait bir yazı tarzını var. Daha çok hikâyeler, masallar... Farklı türler de olacak mı ileride yoksa bu çizgide devam mı edeceksiniz? F. B: Masallar, hikâyeler bunlar benim yazdığım değil de, daha önceden yazılmış söylenmiş şeylerin benim tarafımdan elden geçirilmiş halleri. İşin açıkçası, benim kendi üslubumda da biraz gizem olmasını seviyorum. Bunun için öykü yazmaya çalışıyorum. Henüz kendi ismimle yayınladığım bir öykü kitabım yok ama çalışıyorum. Ama birçok dergide yayınlanan öykülerim var, şu an yetişkinlere yönelik öyküler yazıyorum. WoMEN: Yaratıcı yazarlık kursunun hayatındaki yeri Umuyorum bu öyküler yayınlandığında biraz daha nedir? Size kazandırdıkları oldu mu? farklı bir dille yayınlanmış olacaklar; şimdi anlatımım F. B: Hayatımda ki yeri çok büyük. Doğru kişi ile size daha farklı, daha olgun. Tabi ki farklı denemeler yapuyan insan ve size pozitif bir enerji verebilecek ka- mak isterim. Bir de roman yazmak isterim mesela tılımcılarla yapıyorsanız eğer yaratıcı yazarlık atöl- ama nasıl olur ne zaman olur bilmiyorum. yelerinin pek çok açıdan faydası var. Birincisi, eğer gerçekten yazıyorsanız, yazınızı geliştiriyorsunuz; WoMEN: İnsan zaman geçtikçe ister istemez değişifarklı yazarlar, edebiyatın farklı kollarını tanıyorsu- yor bu da insanın yazı tarzına yansıyabiliyor. Sizde nuz. Edebiyattaki insana değer katan normların ya bu değişim nasıl oldu? da insanı farklılaştıran düşünce biçimlerinin neler ol- F. B: İnsan çok sosyal bir varlık, çevresine duyarlı bir duğunu görüyorsunuz. Edebiyat demek insan demek varlık ve bu şekilde olmak zorunda. Dolayısıyla insaaslında, çok okuyan bir insandım ama o ana kadar as- nı tüm çevresindeki olaylardan, siyasetten bağımsız lında çokta okumadığımı fark ettim ve şimdi daha çok düşünmek mümkün mü? Her şeyden etkileniyoruz, okuyorum, daha farklı okuyorum. Bilinen şeyleri çok her şey bizim için malzeme. Bunun için, mesela çasatanlar listelerindekini okumaktan daha farklı şeyler ğımızda yaşadığımız değişimler bizim de anlatımımıokuyorum. Gerçekten edebiyat okuyorum. İnsanlara zı, dilimizi ve bununla birlikte görüşümüzü etkiliyor. dokunan şeyleri okuyorum. En önemli özelliği bu atöl- Şimdilerde hep konuşulan bir şey var: “Gezi olayları yelerin, yani sizin okumanızı, edebiyata bakışınızı ge- ve 90 kuşağı.” Bende 90 kuşağının bilgisayar başınliştiriyor ve farklılaştırıyor; kendinizi keşfediyorsunuz. dan kalkmayan bir kuşak olduğundan ve onlardan Sonuçta yazmak bir nevi soyunmaktır aslında, içiniz- bir umudum olmadığını söyleyen kişilerden biriydim. dekini dışarı çıkarmak... Eğer gerçekten bu yola baş Ama o kadar umutlandım ki şimdi inandırıcı olması koyduysanız, yazmaya gönül verdiyseniz bir yandan için 90 kuşağı ile ilgili ya da o kuşaktan bir kahramanıda üzerinizdeki fazlalıklardan arınıyorsunuz soyunu- nı anlatırken çok farklı şeyler yazmayalım çünkü onyorsunuz. Her adımda geride bir gömlek bırakıyor- ların kim olduklarını gördüm. Bir de, ben kadın olmayı sunuz. Hani yılan üzerindeki gömleği çıkarıp atar ya çok seviyorum ve ülkemin kadınlarını da seviyorum. onun gibi bir şey. Sürekli kendinizi yeniliyorsunuz deri Dünya kadınları ama özellikle ülkemin kadınları çok değiştiriyorsunuz. güçlüler, bu ülkeyi de bu dünyayı da bir yerlere geti-
RÖPORTAJ
85
recek olan kadınlar. Bir kadın olarak da zaman içinde söylemim değişiyor, bakışım değişiyor. Her geçen gün biraz daha farklı ve güçlü bakmaya başlıyorum. Zamanla düşüncem de söylemim de değişiyor kısacası. Bundan mutluyum çünkü böyle olması gerektiğini düşünüyorum. WoMEN: Doğu edebiyatı masallardan yana oldukça çok zengindir. Siz de Fars, Çin, Hint gibi doğu coğrafyasından beslenerek yazıyorsunuz. Nereden geliyor bu tılsımlı masallara, hikayelere ilgi? F. B: Masal sevmeyen yoktur herhalde? Masalları çok severim. Bunlara yazmaya iten çok özel bir şey yok, kendiliğinden gelişen bir durum. Doğunun, Doğu hikâyelerinin mistik bir havası var. Eğer onun içine giriyorsanız o konuda çalışmaya başlıyorsanız. İster istemez diliniz de düşünceniz de biraz gizem taşımaya başlıyor. Biraz da bundan kaynaklanıyor. Mesela Yüzüklerin Efendisi muhteşem bir üçlemedir. Önce kitaplarını okudum, sonra filmini seyrettim ama bununla birlikte bilim kurgu sevmem, hoşlanmam ama dediğim gibi içinde biraz esrar gizem olan şeylerden seviyorum. Belki de kadın olmaktan kaynaklanan bir şey çünkü ben şuna inanıyorum kadınlar biraz gizemi ve gizemli olmayı da seviyorlar. WoMEN: Türk Edebiyatı deyince son dönem yazarlarından ilginizi çeken, beğeniniz kazanan kimler var? F. B: Nasıl Rus Edebiyatı’na büyük bir edebiyat diyorsak, bence Türk Edebiyatı da büyük bir edebiyat… Sadece biz, edebiyatımızı belirli çevreler içerisinde tutuyoruz, yani edebiyatı halka indiremiyoruz. Halk Türk edebiyatı deyince birkaç belirli isim saymaktan öteye gidemiyor. Hâlbuki Türk Edebiyatı’nda ismi bilinmediği halde ciddi yeri olan, önemi olan büyük yazarlarımız var. İsim vermek zor. Son dönem yazar demek ne kadar doğru bilemiyorum çünkü bugün bir Dostoyevski’nin eskimiş olduğunu söyleyebilir miyiz? Ya da Ahmet Hamdi Tanpınar’ın eskimiş olduğunu söyleyebilir miyiz? Dolayısıyla edebiyatta son dönem demeyi doğru bulmuyorum ama en son okuduğum Selçuk Baran Öykü Ödülünü alan Hakkı İnanç’ın öykülerini çok sevdim. Bunların dışında kitabı yeni çıkan yazarlara dikkat etmeye çalışıyorum. Büyük yazarlara, ismi duyulmuş yazarlara gelince, öykülerinde biraz gizem olan İstanbul’u severek ve yaşayarak anlatan hocam Jale Sancak severek okuduğum yazarlardan biri. İnsana dokunan yazarları çok severek okuyorum bundan dolayı saymakla bitmez. Mesela, Ahmet Ümit, Bora Abdo, Faruk Duman, İnci Aral, Ayfer Tunç, Ah-
86 RÖPORTAJ
met Büke, İhsan Oktay Anar çok severek okuduğum yazarlar arsında. Ama tek tek bütün isimleri saymak çok zor…. WoMEN: Peki, bloggerların kitap çıkarması hakkında ne düşünüyorsunuz? Birer edebiyat eseri sayılır mı? F. B: Hayır, edebiyat olduklarını düşünmüyorum. Edebiyat demek kurgu demek... Bloğunuza yazdığınız “İşte buraya gittim, bunu yaptım, şunu giydim, buna kızgınım, taksi şoförü ile kavga ettim…” vesaire gibi şeylerin edebiyat olduğunu düşünmüyorum. Bu şekilde düşünüyor olmam onların değersiz olduğu anlamına gelmiyor, onların değersiz olduğunu da düşünmüyorum. Böyle bir yanılgıya düşürmek istemem kimseyi. Mutlaka okunan bir kitlesi vardır. Daha büyük bir kitleye ulaşmak için kitap basılmış olabilir, ama edebiyat değil. Edebiyat demek kurgu demek, üzerinde çalışmak demek… Bir öykü, bir roman için bazen günlerce, gecelerce, aylarca uğraşabiliyorsunuz. Zülfi Livaneli’nin son romanı yıllarca üzerinde düşünülmüş ama ondan sonra üç ay içinde yazılıp, toplanıp ortaya çıkmış bir eser. Ama yıllarca üzerinde düşünüyor, yıllarca araştırıyor ve olgunlaştırıyor. Şimdi o edebiyatsa öteki edebiyat değil. Edebiyat emek isteyen, kurgu isteyen, hayal gücü isteyen bir şey diğeri ise edebiyat değil. Bu kesinlikle benim fikrim, edebiyat olduğunu düşünmüyorum ama değersiz de olduğunu düşünmüyorum. Çünkü o da insanlara farklı bakış açıları, bazen mizah, bazen hüzün tattıran bir şey. Bloggerların çıkarttığı kitapların bir 50 sene sonra okunacağını düşünmüyorum çünkü çok değişmiş olacak zaman. Yayın evlerinin edebi eserleri yayınlayabilmesi için bu tip kitaplardan para kazanması gerekiyor. Acı ama gerçek. Dolayısıyla şöyle bir şey var kitap bizim gözümüzde değerli bir şey ama kitabı ne kadar önemsersek önemseyelim para karşılığı aldığımız bir metadır. Edebiyat kitabı da aynı şey magazinsel kitaplar da aynı şey. Dolayısıyla birini destekleyebilmek için ötekinin çok satmasına ihtiyaç var. WoMEN: E-kitaplarla karşılaştırınca? F. B: Basılı kitapla benim duygusal bir bağım var. Herkesin de böyle bir bağı olduğu düşünüyorum. Kitap aldığımda dokunurum açarım. Kitabın kokusu, kâğıdın ışıltısı her şeyi benim için özel. Özel bir kütüphanem var. Kitap almadan durmam vs. Pek çok şey söyleyebilirim gerçekten. Ama e-kitap da büyük bir kolaylık; taşınabilirlik açısından, ulaşılabilirlik açısından. E-kütüphaneniz varsa eğer istediğiniz kitabı istediğiniz zaman okuyabilme şansınız var. Yanınızda taşımak
zorunda değilsiniz. Ekonomik olarak büyük kolaylığı da var. Dünya dijitalleşiyor. E-kitabın hacmi basılı kitabı sollayıp geçecek. Ama basılı kitabın da bir anda, 5 10 sene içinde ortadan kalkacağını düşünmüyorum. Örneğin; gazetelerin internet siteleri çıkmaya başladığında gazetelerin yok olacağını düşünmüştüm, ama olmadı. Hatta trajları bile arttı. Kitabın da aynı süreci yaşayacağını düşünüyorum. Yazılı kitap kolay kolay ortadan kalkmayacak. Belki çok daha değerli olacak, çok daha kıymetli olacak çünkü basılı kitabı elde edebilmek için de ağaç gibi çok değerli bir kaynağı tüketiyoruz. O yüzden daha pahalı olacak, ulaşılabilirliği zor olacak. Belki mücevher değerinde olacak ama olacak. E-kitap geleceğin kitabı gibi görünüyor. WoMEN: Tüketim çağı yaşıyoruz, bu tüketim çağında edebiyat hangi yöne gidiyor? F. B: Edebiyat da bir tüketim. Edebiyata baktığınız zaman, ona ulaşabilmek için de para harcıyorsunuz. E-kitap ya da basılı kitap olsun bir para veriyorsunuz. Edebiyatı nasıl etkileyeceğine gelince… Doğrudan edebiyatı değil de kültürü nasıl etkileyecek buna bakmak lazım. Sonuçta edebiyat kültürün bir parçası. Biz kültürümüzü yozlaştırmadığımız sürece tüketim toplumu olmanın kültürümüzü etkileyeceğini sanmıyorum ama kültürümüzü yozlaştırmak gerçekten içinde bulunduğumuz çağda en büyük açmazlarımız-
dan biri. Kültürü yozlaştırmak ne demek: Öncelikle dilimiz edebiyat demek… Dilimizi koruyabilmemiz lazım; yani Türkçeyi korumak lazım. Türkçeyi korumak derken tutucu bir biçimde yabancı kelimelere kapatmak anlamında söylemiyorum. Globalleşen dünyada bu zaten mümkün değil ama Türkçeye aldığımız yabancı kelimeleri de Türkçeleştirerek kullanmak lazım. Yani W kullanmadan V ile yazabiliriz. Özel isimler hariç tabi. Ne bileyim T-shirt’un İngilizcesini değil de Türkçesini yazmak lazım. Benim fikrim bu yönde. Dolayısıyla kültürü tüketirken onu yozlaştırmadan doğru biçimde tüketmek gerekir. Tüketim çağındayız, gittikçe daha çok tüketeceğiz. WoMEN: WoMEN dergisi hakkında düşünceleriniz neler? F. B: Öncelikle güzel bir dergi yapmışsınız bunu eklemek istiyorum. Geç haberim oldu ama okudum gerçekten çok beğendim, sizin konuğunuz olmakta çok hoş, umarım derginiz çok uzun süreler boyunca gelişerek, büyüyerek hatta BASILI hale gelerek okurlarına ulaşır. İnternet üzerinde de etkili bir yere sahip olacaksınız. İyi bir dergi olarak görünüyorsunuz, iç açan bir konseptiniz var. Hoşuma gidiyor, umarım okurlarınız artarak devam eder. Ben çok keyif aldım sohbetinizden umarım sizde keyif almışsınızdır. ■
RÖPORTAJ
87
İlhan Doğan ile Riccon Teknikleri Riccon İlhan Doğan
www.ricconakademi.com
Hayat okulu H
ayatı tanımak için acı çekmek şart mı? Şart değil! Acı çekmeden hayatı öğrenmek, ruhumuz darbe almadan, acımasızlığı tanımadan hayatı öğrenmek, sadece şefkati öğrenmekle mümkündür. Şefkatin hüküm sürdüğü bir toplumda kimse acı çekmek zorunda kalmaz. Yaradılışımızda var olan şiddet ve şefkat, yaşam mücadelesi verirken bizi hep bir tarafa yönlendiriyor. Sonuç olarak da biri ödülü diğeri ise cezayı gerektiriyor. İçimizdeki sevgi ve kini tanıyabilmemiz için bir “Hayat Okulu” olması gerekiyor. Çünkü biz içimizdeki bu duyguların ne anlama geldiğini bilmiyoruz. İnsanlarla yapmış olduğum samimi sohbetlerde onlara çeşitli sorular soruyorum. Aslında iyi bir insan olan birçok kişiye sorduğum “Çocuğunu ya da karını hiç dövdün mü?” sorusuna, çoğu kez “Evet, dövdüm?” cevabını alıyorum. “Neden?” diye sorduğumda da genellikle “iyilikleri için” cevabını alıyorum. Yani bu mantığa göre bu insanlar, sevdiklerini kötülüklerden korumak için şiddete başvuruyorlar. Aynı insanlar “şiddet mi, şefkat mi?” sorusuna “şefkat” diyerek cevaplıyorlar. Karılarını ve çocuklarını döven bu insanlar şiddeti şefkat sanıyorlar. Çünkü onlar kendilerine yaşamı öğretecek bir okuldan ya da öğretmenden eğitim almadılar. Onlar, kendileri gibi, yanlışı doğru sanan büyüklerini gözlemleyerek büyüdüler. Çocuk eğitimi denince aklımıza, okuma-yazma eğitimi, akademik eğitim (okullar), yüzme, müzik, dans, ata binme gibi sporlar ve sosyal etkinlikler gelir. Onların bu alanlarda iyi yetişmesi için elimizde avucumuzda ne varsa gözümüzü kırpmadan harcarız. Kimi aileler çocuğun eğitimini okula yükler, okullar ise çocuk eğitiminde aileyi adres gösterir. Sonuç olarak da çocuk yaşamı sokakta ya da sosyal çevresinde diğer çocuklardan öğrenir. Yani düşe kal-
88
ka öğrenir. Her düşüşünde de yanlış öğrenir. Sonra da “hayatı öğrenmek için acı çekmek gerekir” deriz. Bu ne kadar basit bir düşüncedir. Böyle düşündüğümüz için şefkatin ne olduğunu unuttuk. “Her çocuk doğuran anne ve baba olamaz” demeden geçemeyeceğim. Çocuk yapmayı ve çocuk yetiştirmeyi çok basit bir eylemmiş gibi algılayan pek çok anne-baba için çocuk bir eğlenceden, bir oyuncaktan farksızdır. Çocuk ile şakalaşarak, ona kötü kelimeler öğreterek; o anlamını bilmediği bu kötü kelimeleri söyledikçe gülüp eğlenerek onu eğittiğini sanan ne çok anne-baba vardır. Dahası, bu anne-babalar çocuğun karnını doyurdukları için onu sahiplenirler de. Böylece, anne-baba olduklarını düşünürler. Günümüzde hoşgörü, sevgi, saygı kavramları gittikçe zayıflayan kavramlardır. Bunun sebebi de eğitimden kaynaklanmaktadır. Şiddeti hayatımızın her hücresine sindirmiş olarak yaşıyoruz. Bu, dilimize de yansıyor. Örneğin “yaşam savaşı vermek” sözcük grubunu ele alalım. Yaşamın kendisini bir savaş olarak algıladığımızı gösteren bir söz grubudur bu söz grubu. Savaş nedir? Şiddettir. Bunun gibi bir söz grubu daha dikkatimi çekti; Hırsla mücadele etmek. Hırs; başkalarını ne pahasına olursa olsun geçmek, ezmek, silmek anlamlarını içerir. Mücadele etmek de karşı durmak, savaşmak anlamlarını taşır. Bunların tamamı da yine şiddetle bağlantılıdır. Bu tür sözlerin bolca bulunduğu bir dili kullanarak büyüyen çocukların bilinç altlarına zaten şiddet kodlanmaktadır. Biraz daha ince eleyip sık dokursak, ne kadar çok yanlış mesaj verdiğimizi görürüz... Oysa yaşam, bize kendini anlatacak örneklerle doludur. O örnekleri irdelediğimizde, yaşamda ►
ki zorluklar karşısında çaresiz olmadığımızı görürüz. Yaşamdaki kötü niyet, cahillik, hırs ve saldırganlığın en büyük sebeplerinden biri de zaten elimizdeki verilerle yetinip başka verilere yönelmeyişimizdir. Yapmamız gerekenle ilgilenmiyoruz. İyiye, doğruya ulaşma amacında değiliz. Hep bir suçlu arayışındayız. Bir yangın çıktığında yangını söndüreceğimize, yangını çıkaran kişiyi arıyoruz. Bir kaza olduğunda yaralıyla ilgileneceğimize, kazayı yapanla kavga ediyoruz. Bizler, Hayat Okulu okumadığımız, yaşamı düşe kalka öğrendiğimiz için yaşamımızı şiddetle sürdürüyoruz. Sağdan soldan öğrendiğimiz, sağlıklılık derecesi tartışılabilecek yargılarımızı, haklı buluyor ve savunuyoruz. Bunu da şiddetle yapıyoruz. Bu da düşüncelerimiz uğruna başkalarına zarar vermemize ve üstüne üstlük bunu bir de kahramanlık saymamıza neden oluyor. Bunun neresi onurlu bir davranıştır? Oysa Hayat Okulu, insanın şefkatli düşünüp davranabilmesi için bir esinleme kaynağı olacaktır. İnsanın içindeki bazı soruları cevaplamak, sorunları çözmek için yaratıcı gücü harekete geçirecek motorun yakıtı sevgi ve şefkat olmalıdır. Şefkati her kapıyı açan bir anahtar olarak düşünün. Bu anahtarı kullanan bir toplum, hangi kapıyı açarsa açsın, karşısında gördüğü sorunlara şefkatle yaklaşacağı için, şiddeti ve gerilimi tanımayacaktır. Böyle olunca da bir gevşeme ve rahat ortamı oluşacaktır. Oysa toplumumuzun bir Hayat Okulu yok. Bu yüzden durmadan düş kırıklıkları yaşıyoruz. Şefkati sadece kişisel başarı olarak görmemek gerekir. Elbette ki bireyler tek tek bunu benimsemelidir, ancak bunu toplumsal bir başarıya dönüştürmek şarttır. Siz soruna şefkatle yaklaşırsınız, ama karşı taraf şiddetle yaklaşırsa bu sizde bir hayal kırıklığı yaratacaktır. Tek taraflı iyi niyet de bir yere kadardır. Bir süre sonra siz de şefkatten vazgeçersiniz. Bu yüzden bu konuda toplumsal başarı gerekmektedir. Günümüz dünyasında insanlar, şefkati tanımadığı için şiddete çok eğilimli Şiddetteki gerilim insanlara cazip gelmektedir. Zaten başka bir alternatifleri de yok. İnsanlar hırs, kin, intikam, cahillik, kötü niyet, tutku, egemenlik ve savaşa her an hazır. İşte bu yüzden, toplumların bir hayat okuluna ihtiyacı vardır. Çünkü insan yaşamı, yabana atılacak kadar uzun değildir. Hayatı tanıyana kadar bir on beş yıl, hatta daha fazla zaman harcıyoruz. Yaptığınız bir hata sonucu yıllarınızı cezaevinde kaybedebilirsiniz yada bir başkasının yaptığı bir hata, örneğin bir trafik kazasında, sizin yatalak ya da sakat kalmanıza yol açabilir. Bu sizin yıllarca hayatın dışın-
da kalmanıza sebep olabilir. Yaşadığımız bir anı bile geri döndüremediğimize göre, bunca zaman kaybı ne kadar acı vericidir. Bütün bu olumsuzluklar bile, hayatı tam anlamıyla tanımanıza yetmeyebilir üstelik. Hem neden hayatı sadece acı tecrübelerle tanıyalım ki, hayat mutluluk, sevinç, sevgi, paylaşmak, huzur ve sağlık gibi duygu ve kavramların kaynağı değil midir? O zaman bu duyguların bize esin verdiği ve toplumsal huzurun hüküm sürdüğü bir hayata ulaşmak için çabalamalıyız. Bu da ancak doğru bir hayat eğitimi ile olacaktır. Toplumların böyle bir ihtiyacı var, ama hiçbir toplum bu ihtiyacı karşılayacak bir kurumsallaşmaya yönelmiyor. Her birey, bu eğitimde beş duyusuyla algıladıklarından öğrendikleriyle yetinmek zorunda bırakılıyor. Madem böyle bir kurumsallaşma olamıyor; o zaman bizler, yani yetişkinler, kendi sorumluluğumuzu üstlenmeliyiz. Nasıl mı yapacağız bunu? Kalbimize sevgiyi ve şefkati yerleştirerek. Unutmayın ki şefkat başlı başına bir yaşam tarzı, bir bakış açısıdır Çevremize şefkatle yaklaşacağız. Bu yeterli midir? Hayır! Kendimizi geliştireceğiz. Sosyal faaliyetlerle (tiyatro, sinema, konser, sohbetler v.b.), ibadet ederek, idealist olarak ve politikayla ilgilenerek. İçimizdeki umutları, coşkuyu, sevinci, enerjiyi sadece şefkate yaslanarak yaşatabiliriz. Ne iş yaparsanız yapın, nereye giderseniz gidin; içinizde şefkat olduğu sürece hiç kimse, hiç bir düşünce, hiçbir ön yargı sizi esir alamayacaktır. Şefkat sizi siz yapar, sizi yürekli ve insan yapar. İçinizde şefkati sapasağlam taşıyorsanız hiç bir şeyin etkisinde kalmazsınız. Hiçbir şey sizde tutkuya dönüşmez. “Tutku insanı zayıflatır, şefkatse güçlendirir.” İçinde şefkati taşıyan bir insan, zarar verebilir mi? Yıkıcı olabilir mi? Şefkat, tepki vermeden önce sizi durup düşünmeye sevk eder. Böylece ani kararlar almazsınız. Kırıcı ve yıkıcı olmazsınız. Aksine hep yardımcı, üreten ve hareket eden bir kişi olursunuz. O zaman problemlerin nasıl kolayca çözüldüğünü, hatta problemlerin nasıl da azaldığını göreceksiniz. Şefkat, hareket motorunun ateşleyicisidir. İnsanlar durmadan sevgiden söz ediyorlar. Bazen saatlerce sevginin kutsallığından söz ediyorlar. Sevgi, sadece bir duygudur ve sevgi şefkatle eyleme dönüşür, emeğe dönüşür. Emeksiz, çabasız sevgi, sadece seveni ilgilendiren pasif bir duygudur. O zaman kendi hayat okulumuzu kalbimizde ve beynimizde bugün açalım. İlk dersimiz yaşama şefkatle başlamak… ■
89
Kendinize aşık etmenin beş yolu 1. Hile ile mi yoksa akıllıca taktiklerle mi? Bazen yıllar boyunca hiç sonuç almadan birinin peşinden koşabilirsiniz. Bu tür şeyler yaşadığınızda ardından gelen teknikler adeta cennetten düşmüş gibi gelir. Size kara büyü öneriyor veya istediğiniz kişiyi size aşık olması için zorluyor değiliz. Bu taktikler hile gibi gözükse de, sadece şansınızı biraz daha artıracak. Bu kötü mü? Sanmıyorum. Hadi, okuyun. Okumak istediğinizi biliyoruz...
2. Sürekli etrafta görün ama sonra ulaşılmaz ol İnsan davranışı uzmanları, biriyle iletişiminiz ne kadar olumlu olursa o kişinin sizi sevme olasılığı artar diyor. Birçok araştırma da pratikte olumlu bulduğumuz şeylerden daha çok hoşlandığımızı söylerek onu destekliyor (İlk tepkimiz olumsuz olmadığı sürece). Bu nedenle başta ilgisiz ve umursamaz göründüğünüzü unutun. Bunun yerine onunla vakit geçirmek için bahaneler yaratın. Şimdi buraya dikkat edin, büyük bir ipucu geliyor. Onu kazandığınıza ve sizden hoşlandığına emin olduğunuz an biraz meşgul görünmeye çalışın. Sonra biraz daha fazla, ta ki sizi yeterince göremeyene dek. İşte o an “azlık yasası”nı harekete geçirmiş oluyorsunuz. Hepimiz biliriz: İnsanlar erişemediğini arzular. Sürekli erişilebilir olduğunuzda değerinizi azaltırsınız. Kapıya her çıktığınızda bir pırlanta yığını görseniz o pırlantayı artık değerli görür müydünüz? Bir süreliğine etrafta görünün ve sonrasında kaybolun. Bu şekilde ona sizden ne kadar hoşlandığını düşünmesi için zaman vermiş olursunuz.
90
3. Bakışlarınızı ondan ayırmayın Aşkı bilimsel olarak ölçebilmek için Harvardlı psikolog Zick Rubin çiftlerin birbirlerine baktığı zamanı kaydetmeye başladı. Birbirine aşık çiftlerin zamanlarının %75’inin birbirilerine bakarak geçirdiğini göstermiştir. Rubin Sayısı’na göre de insanların birbirlerine ne kadar süre baktığına göre ne kadar aşık olduklarını çıkartabilirsiniz. Biriyle konuşurken konuşmanın %75’inde göz teması kurduğunuzda onu aşık olduğunuza ikna edebilirsiniz. Çünkü beyin ona en son bu kadar uzun süre bakan kişiyle aşk yaşamış olduğunu hatırlayacak ve "Evet, ben de ona aşığım." diye düşünecektir. Böylece beynin aşıkken salgıladığı feniletilamin hormonunu salgılamaya başlayacaktır. İşte avuçlarımızın terlemesine, midemizde kelebekler uçuşmasına neden olan hormon budur.
4. Gözlerinizi kaçırmayın Rubin’in araştırmasından bir sonuç daha çıktı: başka biri sohbete dahil olduğunda çiftlerin gözlerini ayırması daha uzun sürüyor. Aynı şekilde bunu henüz size aşık olmayan biri üzerinde denerseniz o kişinin beynine aslında aşık olduğu sinyallerini gönderirsiniz. İlişki uzmanı Leil Lownes bu tekniği “bonbon gözler” olarak adlandırıyor. Gözlerinizi hoşlandığınız kişiye kilitleyin ve konuşmasını bitirse de, konuşmaya başka biri dahil olsa da orada kalın. Birkaç saniye sonra gözlerinizi ondan ayırırken bunu yavaşça ve gönülsüzce yapın. Bu teknik pek çekici bir ilhama benzemese de bana inanın, nefesini kesecek. Açık açık bakamayacak kadar çekingenseniz bonbonu değil de zıplayan bir topu düşünün. Gözlerinizi kaçırıp konuşmaya dahil olan kişiye bakın ve sözleri her bittiğinde gözlerinizi yine ilgi odağınızdaki kişiye çevirin. Bu, hareket kontrolüdür; onun konuşan kişiye vereceği tepkiyi merak ettiğinizi ve böylece konuşandan çok onunla ilgilendiğinizi gösterir.
5. Gözbebeklerine dikkat edin “Yatak odası bakışı”nı gördüğümüz gibi tanırız. Peki bu türden bakışları çekici kılan nedir? Pupillometrik, yani gözbebeği çapının ölçümünü yapan uzmanlara göre iri gözbebeklerine anında tepki gösteriyoruz. Onları bilinçli bir şekilde kontrol edemezsiniz ama gözbebeklerinizi büyütecek uygun ortamları yaratabilirsiniz. Öncelikle ışığı azaltın, ışık azaldığında gözbebeklerimiz büyümeye başlar. Restoranlarda romantik bir ortam yaratmak için mum ışığının kullanılması buna dayanır. Yüzümüzü daha çekici kılan sadece hafif ışık değil, gözbebeği büyüklüğüdür aynı zamanda. Şikago Üniversitesi’nin yaptğı bir araştırmada erkeklere dönüşümlü olarak kadın fotoğrafları gösterildi. Fotoğrafların bir kısmında gözbebekleri kasıtlı olarak büyütülmüştü. Erkekler bu fotoğraflardaki kadınları iki kat daha çekici buldu. Aynı test kadınlara erkek fotoğrafları gösterilerek de yapıldı ve benzer sonuçlar elde edildi. Gözbebeklerimiz sevdiğimiz şeylere baktığımızda da büyür. Bu nedenle birinden gerçekten hoşlanıyorsanız gözbebekleriniz büyük ihtimal kocaman görünecektir zaten. Ama bundan emin olmak istiyorsanız o kişinin sevdiğiniz bir özelliğine odaklanabilirsiniz. ■
91
Evimizde deniz esintisi Y
aşadığı ortama yeni bir soluk ve enerji katmak isteyenler için ödüllü tasarımcı Tim Coffey’nin deniz esintilerini taşıyan çizimleri ile hayat bulan servis takımları, tasarım tutkunlarının beğenisine sunuluyor. Ödüllü tasarımcı Tim Coffey’in cesur renkleri ve zarif çizimlerinden oluşan mercan servis takımlarını sofralarımıza, evimize deniz esintilerini getiriyor. Online alışverişi bir zevke ve keyfe dönüştürmeyi amaçlayan tasarım ürünlerinin adresi Evdebir.com, bu yaz evlerinizde Tim Coffey fırtınası estiriyor. Ödüllü tasarımcı Tim Coffey’in cesur renkleri ve zarif çizimlerinden oluşan mercan servis takımlarını sofralarımıza, evimize deniz esintilerini getiriyor. Online alışverişi bir zevke ve keyfe dönüştürmeyi amaçlayan tasarım ürünlerinin adresi Evdebir.com, bu yaz evlerinizde Tim Coffey fırtınası estiriyor. Tim Coffey, tasarımlarında günlük yaşantıda kullanılan ürünlere asaleti ve sadeliği taşımaya çalışıyor. Tim Coffey’e ait deniz temalı bu şık tasarımları ve birçok ünlü tasarımcıya ait eşyaları evdebir.com adresinden temin edebilirisiniz. Coffey, aynı zamanda ödüllü çocuk kitabı illüstrasyonlarına sahip. Denizin derinliklerini yansıtan desenlerin ve naif çizgilerin yanı sıra davetkârlıkta sınır tanımayan mercanların renkli dünyasını sunan ürünler, kişiyi bulunduğu ortamdan alıp denizaltında bir yolculuğa çıkartacak etkileyicilikte. ■
92 DEKORASYON
DEKORASYON
93
Mr. Worldwide Efsanesi
Başak Beyazkaya
G
eldi geliyor, eli kulağında derken yaz ayına oldukça hızlı bir giriş yaptık. Gittikçe yükselen hava sıcaklıkları arasında içinize serinlik serpecek değil müziğinin ritmine kendinizi kolayca kaptırdığımız ve aslında bu ay ülkemizde yine konser vermesini beklediğimiz Pitbull’dan bahsedelim biraz istedik.
Hepimizin bildiği adıyla Pitbull, çok azımızın bildiğin adıyla ise Armando Christian Rafael Perez Amerikan asıllı, Miami doğumlu ama aslında kökenleri Küba’ya dayanıyor çünkü ailesi Küba’lı. Aslında önünde parlak bir gelecek olduğu çocukluğundan belli olanlar grubundan sayabiliriz çünkü daha 3 yaşındayken Küba’nın ulusal kahramanı/şairi Jose Marti’nin şiirlerini ezbere okuyabildiği söyleniyor, ne kadar doğrudur bilinmez tabi ki. Avantajlı bir çocukluk geçmişi olduğunu düşünebilirsiniz belki ama işler hiçte düşündüğünüz gibi gitmemiş Armando için, Amerika’da yaşayan diğer azınlıklar gibi belki de. Ailesi daha oldukça gençken ayrılmış ve Perez yani Pitbull annesi tarafından yetiştirilmiş. Küçük yaşta girdiği bazı olumsuz ortamlar nedeniyle koruyucu ailesi tarafından evden kovulmuş ve zor zamanlar geçirmiş ancak yine de Coral Park High Scholl’dan mezun olmayı başarmış ve kariyerini rapçilik üzerine yoğunlaştırmayı tercih etmiş. İnsanların aslında en çok merak ettiği şeylerden bir tanesi de neden isim olarak Pitbull seçtiğidir büyük ihtimalle. Şöyle açıklıyor Perez bu durumu; Pitbull cinsi köpeğin saldırdığı kişiyi ısırınca kitlemesi. Perez Miami’de Lil John ile tanıştıktan sonra 2002 yılında Lil Jon ve East Side Boyz’un albümü Kings Of Crank’te yer aldı. ‘Oye’ şarkısı 2 Fast and 2 Furious soundtrack’inde yer aldı. 2004 yılında TVT Records etiketi ile ilk albümü olan M.I.A.I.M.I (Money is a major issue) yayınladı. Billboard listelerinde 14. Sıraya kadar yükselse de henüz beklenilen ve beklediği çıkışı yakalayamamıştı Miami’li şarkıcı. Daha sonra 2006 yılında El Mariel albümünü yayınladı ve bu albümde reggaeton adı verilen İspanyolca sözler üzerine kurulmuş temel olarak ragga’dan türetilmiş müzik tarzında çıkartmayı tercih etti ve Billboard listelerinde ne yazık ki en fazla 91. Numaraya kadar yükselebildi. 2007 yılında ise The Boatlift albümü ile listelerde 36 numaraya kadar yükseldi ve yavaş yavaş bu piyasada ben de varım demeye başladı. 2009 yılında yayınladığı Rebelution albümü ile listelerde 2 numaraya kadar ►
94
MÜZİK
tırmandı ve artık Pitbull adını herkes biliyordu. Albümden ilk single Krazy oldu ancak asıl patlamasını I Know You Want Me ile yaptı, daha sonra hemen arkasından Hotel Room Service çıktı ve bunu Akon ile düet yaptığı Shut It Down ve Can’t Stop Me Now izledi. 2010 yılına geldiğimizde enteresan bir tercih yaptı ve ilk İspanyolca albümü olan Armando’yu piyasaya sürdü. Çok fazla bilinen hit çıkmadı bu albümden ama akıllarda Afrojack ile yaptığı Maldito alcohol single’ı kalmış olabilir. 2011 yılındaki Planet Hit albümü Pitbul’un en kar yaptığı albümü olma ünvanını da kazandı. Albümde birçok şarkıcı ve DJ ile düet yaptı: Give Me Everything - Ne-Yo, Afrojack & Nayer Mr. Worldwide - Vein Rain Over Me - Marc Anthony &Rush Come n Go - Enrique Iglesias Shake Senora – T-Pain &Sean Paul International Love – Chris Brown Castle Made of Sand – Kelly Rowland & Jamie Drastik Something fort he DJ’s – Afrojack, David Guetta & Rico Love 2012 yılında çıkarttığı son albümü olan Global Warming’de ise çalışmaktan zevk aldığını düşündüğümüz isimlerin yanı sıra müzik dünyasının güzel şarkıcıları ile de çalıştı. Planet hit albümünde olduğu gibi Chris Brown, Afrojack, Enrique Iglesias yine yer alırken bu isimlere Christina Aguilera, Jennifer Lopez ve Usher’da eşlik etti. Dünya’yı yönettiğimi iddia etmiyorum, ben sadece kendi gezegenimi yarattım diyecek kadar mütevazi olan Pitbull’u bu aralar TJR ile birlikte seslendirdiği Don’t Stop The Party parçası ile dinleyebilir ya da akıllara zarar klibi ile izleyebilirsiniz.■
MÜZİK
95
96
4
Dönem Yaz Şarkısı Pınar Aytuna 97
M
alum havalar sıcak, güneş parlıyor, sabah işine gidenler tatile gittiğini hayal ediyor. Haftasonları deniz ya da havuz kenarlarına gitme planları yapılmaya başlandı. Peki bize bu güzel mevsimde hangi şarkılar eşlik ediyor? Hatta eski dönemlere meraklıysanız, mesela “1985 yazında hangi şarkı radyolarda çalıyordu?” diye düşündüğünüz oluyorsa cevabı bu yazıda! İlk dönemimiz 1970. Benim gibi 1986 doğumluysanız , bize uzak bir dönem ancak keşfetmek için geç değil! Şarkımız Mungo Jerry’ın seslendirdiği In the Summertime. Yaz günlerini kutlamak için yazılan şarkı, dinlemeye başladığınız anda bir sağa bir sola sallanma isteği uyandırıyor, benden uyarması. 30 milyon kopya satarak bir rekora da imza atan bu muhteşem şarkıyı 1995 yılında Shaggy coverlayarak farklı bir çalışmaya imza atmış. Sizce hangisi daha güzel? Ben orijinalinden yanayım. İkinci dönemimiz 1985. Yüksek tempolu bir rock şarkısı olarak dikkat çeken Bryan Adams’ın seslendirdiği “Summer of 69”. 2008 yılında katıldığı The Early Show’da sanatçıya şarkının adının nereden geldiği sorulduğunda şöyle cevap vermiş: “Yaz döneminde seks ve sevdiğinle beraber olmak.” 69 rakamı ise bir seks pozisyonunu ifade etmekte. Sözü fazla uzatmadan sizi şarkımızla başbaşa bırakıyorum.►
98
MÜZİK
Üçüncü dönemimiz 2006, şarkımız ise Justin Timberlake’in seslendirdiği Summerlove. Adından da anlaşılacağı gibi, tam bir yaz şarkısı. Keyboard, davul, gitar, piyano ve el çırpma seslerinden oluşan şarkı yaz aşkına aşık olma isteğini anlatıyor. Timberlake’in, Summerlove’ın eski grubu 'N Sync ile yaptığı müziklerden esinlendiğini de gözlemlemek mümkün. İşte şarkımız. Dördüncü dönemimiz 2013, yani günümüz. Her yaz, o yaza damga vuracak şarkı listeleri yapılır. Genellikle güzel ülkemin sahil kesiminde her tatilde çalan şarkılar bellidir. Benim görüşüme göre ise bu yazın şarkısı Blurred Lines. Üç yakışıklı beyimizin (Robin Thicke, T.I ve Pharell Williams) vokallerinden oluşan şarkının eğlenceli klibini mutlaka izleyin! Umarım bir sonraki sayımıza kadar bu şarkılardan herhangi birini dinler, güzel anılara sahip olursunuz! ■
MÜZİK
99
"Deniz'in Çocukları"ndan biri Melike Serdar Şair Ceketli Çocuk/Karadeniz’in Hırçın Çocuğu Deniz denince 2005’te aramızdan ayrılan “Denizin Çocukları”ndan Kazım Koyuncu’yu unutmak olmaz. O kısacık ömründe, toplumun birçok kesiminden insanın yüreğine ulaşabilecek bir hayat yaşadı ve bu hayatının meyveleri olan şarkıları da aynı şekilde birçok kişinin hayatında, kalbinde bir karşılık buldu.
“Yerim yurdum yoktur benim dünyada bir yerdeyim.” 7 kasım 1971’de Hopa’da dünyaya gelen Kazım koyuncu 6 çocuklu bir ailenin ferdidir. Babasının okuduğu kitaplar sebebiyle diğer çocuklardan farklı olduğunu dile getirmiştir. Müziğe mandolin çalarak başlamış, fakat yoğun olarak müzikle ilgilenmesi 1989 yılında öğrenim görmek için İstanbul’a geldiği döneme rastlar. İstanbul üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi’ne girmiştir fakat, daha sonra okulu bırakıp sadece müzikle ilgilenmiştir. 1990 yılında “Faşizmin Korku ve Sefaleti” adlı oyunun müziklerini yapmıştır. 1991 yılında ise Ali Elver ile “Grup Dinmeyen” isminde bir müzik grubu kurmuştur. Fakat özgün tarzda müzik yapan bu grup çok uzun ömürlü olmaz. Ardından “Zuğaşi Berebe (Denizin Çocukları)” adında yeni bir grup kurar. Bu grup Kazım Koyuncu’nun kariyerinde bir dönüm noktası oluşturur. Karadeniz müziği ile rock ezgilerini birleştiren grup 90’ların ilk yarısında rock severler tarafından ilgi toplamaya başlar. Grubun lazca şarkılar yapması, Kazım Koyuncu’nun lazcayı yaşatmak için verdiği mücadelelerden biridir.
“Hiçbir şey düşünmeden Lazcayı keşfetmeye, keşfettiğimiz dille de müziği sonuna kadar özgür bırakmaya başladık. Lazca, rock müziği yapma konusunda çok ciddi bir dayanak oldu. Çok bakir bir dildi ve çok enteresan bölünebiliyordu. Melodileri sözlerle oturtmak için çok çaba sarf etmedik… Yaptıkça büyük bir şey yaptığımızı anladık. Lazlarla karşılaştığımız anlar çok enteresandır. Uzun saçlı, küpeli yırtık pantolonlarımız vardı. 80 ►
100
doğumlu insanlar hala Zuğaşi Berepe hayranları olarak geliyorlar. Özellikle şimdi Lazca rock müzik yapmaya başlayan gençleri görünce hakikaten bir şeyi başardığımızı düşünüyorum. Bizim bir amacımız vardı. Sadece Lazcayı korumak değil, yaşamaktı, yaşarken de bir şeyleri ifade etmekti. Biz kendi ilkelerimize sadık olduk. Lazca bize çok büyülü bir şey de kattı. 6-7 sene sürdü.“ 1998’e kadar grup canlıdır fakat Kazım’ın gruptan ayrılışıyla grup eskisi gibi olmaz. Daha sonra Kazım Koyuncu müziğe tek başına devam etmiştir. Metropol müziğin yaptığı Salkım Söğüt adlı projenin ikincisinde 3 tane şarkı seslendirmiştir: Didou Nana, Golas Empua Yulun ve Dağlarda Kar Sesi Var 2001 ilk solo albüm VİYA Bu albüm Kazım’ın daha önce yaptığı müzik türüne bakarsak biraz daha Karadenizliydi. Rock ezgileri hala devam etse de ağırlıkla etnik karadeniz ezgilerindeydi. Fakat tam anlamıyla Karadenizlilerle bütünleşmeyen albüm daha çok üniversite öğrencileri arasında popüler olmuştu.
rastlamak da mümkündür.
Gülbeyaz Kazım Koyuncu’yu bu dizinin müziklerini yapmaya iten sebeplerin başında dizinin tipik gülünç karadenizli imajını yıkıyor oluşuydu. Yönetmen Özer Kızıltan’ın da dostluğu ile bu projede yer alması kaçınılmaz olmuştu. Dizinin bazı bölümlerinde kazım Koyuncu’ya
“Hey Gidi Karadeniz” şarkısıyla başlayan filmin müzik çalışmalarını şöyle aktarıyordu: “Güzel olduğuna inandığım seyleri yaptım. Piyasanın istediği şeyleri yaparak mutlu olmayacaktık. Akustik enstrumanlar, kemençe tulum kullandım. ” Hayde Batılı enstrümanların da yoğun olduğu bu albümde Türkçe türkülerin yanı sıra Lazca, Gürcüce, Hemşince, Megrelce şarkılarla Karadeniz’in tüm kültür ve renklerini de görmek mümkündür. Tulum, kemence, kaval gibi otantik çalgıların yanı sıra bas, elektrogitar, davul ve bilgisayar destekli seslerle müziğin de hem otantik hem modern öğelerini birleştirdi. Bu albüm onu Karadeniz’lilerle daha da kaynaştırdı. Ayrıca Umay Umay’ın “Ağzı Bozuk Aşk Mektubu” albümünde Megrelce şarkı olan Gyuli Çkimi’nin melodisindeki bir şarkıya da düet yaptı. Hülya Polat’ın Rino albümünün müzik yönetmenliğini üstlendi. Tunay Bozyiğit’in “Seyduna Türküleri” dizisinin üçüncüsüne de sesiyle katkıda bulunmuştu. Yorucu Son Dönem 2004 yılının sonlarında Kazım Koyuncu’ya testis kanseri teşhisi konuldu. Tedavi sürecinde müzikten kopmadı, nefesi yettiğince çaldı söyledi. 4 Şubat 2005’te sevenleriyle kavuştu ve unutulmayacak bir konser gerçekleştirdi. 3 Nisan 2005 günü Trabzon Dernekler Birliği’nin İstanbul Ticaret Odası’nda düzenlediği “Çernobil’in etkileri ve Hasta Hakları” isimli paneldeki konuşmalarından:
"Bilgi ve bilim kendini yenilemediği müddetçe gerici bir seydir, özellikle bilginin kendisi… Ben germ hücreli ►
101
tümörleri öğrendim. Benim germ hücreli tümörlerim var. Şu anda herhangi bir kan testiyle ve patoloji sonucuyla bana gelindiği zaman dünyanın herhangi bir germ hücreli tümörünü tedavi edecek profesör kadar size ilaç yazabilirim. Çünkü öyle yazıyor ve yüzde 80 kurtulma ihtimali olduğunu yazıyor. Ama yüzde 20'yi sorduğum zaman doktor bana ‘"Niye onu soruyorsun ki?" diyor. Çünkü ben yüzde 20'yi merak ediyorum.” “Hayatım 33 yasına kadar hep mücadele ile geçti. Hep gıcık işlerle uğraştım. Sahil yolu projesi dediler. Bir albüm yaptım, sanki gazete çıkarmış gibi yazdım oraya “Sahil yolu projesini istemiyoruz. Nükleer santral istemiyorum…” 25 Haziran 2005’te gözlerini bu dünyaya kapadı. Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda düzenlenen törenle uğurlandı. 27 Haziran’da doğduğu köye Pançol’daki köy mezarlığına defnedildi. Ölümünden sonra 16 şarkının 4 tanesi konser kaydı, 4 tanesi demo kayıtlardan, geri kalanı ise farklı albümlerde yer alan şarkılardan oluşan “Dünyada Bir Yerdeyim” albümü Halkevleri tarafından 18 Aralık 2006'da çıkartılmıştır. Ayrıca 2013 yılının başlarında yayınlanan 32 sanatçının Kazım Koyuncu için söylediği şarkılardan oluşan “Karadenizde Kalan” adlı bir albüm çalışması yapılmıştır. ■
“Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler Dünya.”
102
103
Dursun Sümer İle Vücudum Konuşuyor Fizyoterapist & Osteopat Dursun Sümer
BOYUN AĞRISI VE BOYUN FITIĞI
T
oplumda en sık karşılaşılan şikâyetlerin başında boyun ağrısı gelir. İnsanların üçte ikisi hayatlarının bir döneminde boyun ağrısından şikâyet etmektedirler. Boyun ağrılarının en sık nedeni boyun fıtığıdır fakat her boyun ağrısının, boyun fıtığı belirtisi olmadığını bilmek gerekir. Boyun ağrıları bu bölgedeki kasların aşırı zorlanması, boyun bölgesindeki enfeksiyonlar, boyundaki lenf nodlarının şişmesi, kemik iltihapları, fibromyalji gibi kas hastalıkları ya da romatizmal hastalıklar sonucu da oluşabilir. Ofis çalışanlarında, bilgisayar kullananlarda, uzun süre sabit duruşlarda veya yanlış postüre bağlı olarak boyun ağrısı gelişebilir Boyun bölgesinde yer alan kasların bir kısmı kafatası kemiklerinden başlayıp göğüs kafesine veya sırt bölgesine doğru uzanır. Kafatasının hemen arkasında yer alan suboksipital kaslar görme denge gibi olaylarla yakından ilişkilidir. Belli bir uyarılmışlık değerine sahip olan iç organımız ağrı sinyallerini sırt bölgesine gönderir. Organların kendilerindeki sorunu dile getirme biçimi ağrı şeklindedir. Sırt bölgesindeki ağrılar zamanla kendilerine komşu olan kas ve eklem yapılarını da etkiler. Sırt ve göğüs kafesinin boyun bölgesi ile yakın komşuluğu bulunur. Buradaki ağrı doğru şekilde tedavi edilmediği takdirde zamanla boyunda ve kollarda da ağrıya sebep olabilir. ►
104
Beslenme iç organların çalışması ile yakından ilişkilidir. Ağrıda iç organların düzgün bir şekilde çalışamaması önemli bir etkendir. Aynı ortamda çalışan ve aynı işi yapan kişilerden bazılarında ağrı olmamasının sebepleri arasında beslenme önemli bir yere sahiptir. Bunun dışında kişinin içinde bulunduğu psikolojik sorunlar ve sosyoekonomik nedenlerde ağrıda önemli etkendir. Sırt ve boyun bölgesindeki hareket kısıtlılığı, blokaj ve kas gerginlikleri buradan geçen yapıların dolaşımını etkiler. Dolaşımı bozulan, hareketi kısıtlanan yapılarda sorunlar ortaya çıkmaya başlar. Boyun bölgesinde yer alan kassal yapılar gergin olduğunda hem hareketler kısıtlanır hem de sinir ve damar iletisi bozularak boyun, baş ve sırt ağrısına sebep olurlar. Kan dolaşımının bozulmasına bağlı olarak kafatasına yeterli kan akışı olmadığında baş dönmesine de sebep olabilir.
Osteopat olarak neler yapabiliriz? Zamanında ve iyi tedavi edilmemiş boyun ağrılarının zamanla kollarda, el ve parmaklarda uyuşma ve ağrılara yol açabileceğini unutmamak gerekir. Baş ağrısının boyun ve sırt ağrıları ile çok yakından ilişkisi vardır. Boyun fıtığı tedavisi için öncelikle hastalığın asıl kaynağı doğru bir şekilde tespit edilmeli ve ona göre tedavi yöntemleri uygulanmalıdır. İyi bir değerlendirme ile gergin olan kas ve fasiyal yapılar gevşetilerek o bölgenin kan dolaşımı ve sinir iletisi normale döndürülür. Böylece boyun bölgesinde toksik maddelerin birikmesi engellenir. Boynun doğal eğrisini yeniden stabilize etmek için yumuşak doku teknikleri, manipülasyon ve tetik nokta masaj teknikleri kullanılır. Bu durum ağrıyı azaltacaktır. Osteopatinin bütüncül düşüncesinden yola çıkarak sırt kasları ve omurlarına, pelvise ve visserale (iç organlardaki gerginlikler) kadar bakıp değerlendiririz. Buradaki sorunlarda boyun ağrısına neden olabilir. Postür ve duruş eğitimi, ev ve ofislerde düzenlemeler ile kalıcı sonuçlar elde edebiliriz. ►
105
Neler yapılabilir? 1. Egzersizler Yapacağımız egzersizler boyun ve sırt bölgesinin esnekliğini artırmaya ve hareket kabiliyetini maksimuma çıkartmaya yönelik germe ve gevşeme türü egzersizler olmalıdır. 2. Çalışma ortamının yeniden düzenlenmesi a) Bilgisayar kullanırken baş ve boyun dik ve gövdeyle aynı hizada olmalıdır. Sırtı destekleyen bir sandalye kullanılmalıdır. b) Bilgisayarın durduğu masa ile oturulan iskemlenin yüksekliği orantılı olmalıdır. Bilgisayar çapraz bir şekilde durmamalıdır. c) Uzun süre aynı pozisyonda kalmamaya özen gösterin. 30-40 dakikada bir pozisyon değiştirin, saat başı 5-10 dk. mola verin. d) Sık telefon görüşmesi yapıyorsanız, kulaklık biçimindeki telefon ahizelerini tercih edin. e) Çok yüksek veya alçak yastık kullanmamaya dikkat edin. Yastığın, boyun boşluğunu desteklemesine dikkat edin. f) Yüzüstü yatmayın. Yan yatarak uyumanız daha iyidir. g) Bel ağrıları ve boyun ağrıları birbirlerini oldukça etkileyen hastlıklardır. Bu nedenle boynu ağrıyanlar aynı zamanda bellerine, beli ağrıyanlarda boyunlarına dikkat etmelidirler j) Görme bozuklukları, objelerin görülmesi için çok daha fazla dikkat göstermenizi gerektirir. Bu durum boyun kaslarını yorarak boyun ve omuz ağrılarına zemin hazırlar. Bu nedenle görme bozuklukları zamanında tedavi edilmelidir. k) Ellerinizi omuz hizasından yüksek ya da çok alçak seviyelerde kullanmanız boyun bölgesini zorlar. Bu nedenle öğretmenlerde, duvar ve tavan işçilerinde boyun ağrısı sık görülür. ''Ağrısız ve kaliteli bir yaşam dileğimle....'' ■
106
107
İki yakayı birleştiren kulaçlar
K
YUNUS KÖSE
endini sular şehri diye nitelendiren Bartın’da üniversite yaşantımı devam ettirmeme rağmen , üç senedir su sporu ile ilgilenen kişi sayısının iki elin parmaklarını geçmediğini görmek beni şaşırtmadı. Büyümemek, gelişememek, şehirleşememek Bartın’ın kaderi onu anladım. Neyse ki anladıklarımla birlikte şehir gibi şehir İstanbul’a dönecek ve 1 Temmuz itibari ile staja başlayacaktım. Staj konusundaki korkum trafikti. Beykoz’dan Balmumcu’ya gitmek gelmek yolda harcayacağım zaman beni düşündürürken, boğazı kullanmanın mantıklı olacağı konusunda ev ahalisince öneri sunuldu. Güzel öneriydi, ödül gibi bir durumdu üç yıldır sadece yaz aylarında İstanbul’da bulunuyordum ve boğazın keyfini çıkaramıyordum. Boğazın keyfini sürmem, Ağustos sayımızın temasına uygun olunca su sporlarından bahsedebileceğim bir yazıya başladım. Bu yaz, su sporu olarak gündemde daha çok “Toma’ya direnmek ya da Toma kovalamaca” vardı. Toma mevsimine yetişememiş, o günlerde il dışında bulunan biri olarak bu konu hakkında pek fikir sahibi değilim. (Bir öneri: Fikir sahibi olmayan çok fazla konuşmasın.) Öneri mahiyetinde olacak bu yazıda sizlere İstanbul boğazında 25 yıldır düzenlenen bir yarışmadan ve bu yarışmanın şimdiki durumundan bahsetmeyi amaçladım. ►
108
SPOR
Sonuncusu geçtiğimiz Temmuz ayında gerçekleşen, Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Boğaziçi Kıtalararası Yarışmaları tarafından düzenlenen “Boğaziçi Yüzme” yarışlarına değineceğim. İlk olarak 24 yıl önce düzenlenen yarışma 4 bayan ve 64 erkek sporcunun katılımı ile gerçekleşmiş ve o zamandan bu zamana artan katılımcı sayısı ile hem katılanlara büyük heyecan sağlamış hem de meraklıları tarafından yıllardır takip edilen bir yarışma haline gelmiştir. Bu yarışın en özel, en güzel özelliği de tabi ki iki kıta arasında gerçekleşmesi. Yarışmaya katılımda, katılımcıların herhangi bir problemle karşılaşmaması için Ocak ayından Nisan ayına kadar olan müracaat takvimi süresince ve sonrasında seçmeler yapılarak, etkinliğe uygun sporculara katılma hakkı verilmekte. Ayrıca her ülke için 120 kişilik bir ülke barajı uygulanmakta, bu uygulama ile amaçlanan daha çok ülkeden katılım sağlanması. Bu kurallar ve uygulamalar içerisinde görüyoruz ki Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışmalarının misyonunu ve vizyonunu gerçekleştirmek isterken gayet sağlam basamaklara adımlar atmakta. Misyonuna ve Vizyonuna göz atacak olursak, Misyon: “Boğaziçi Yarışlarını”; Cumhuriyet, Olimpizm ve TMOK ilkelerini, insanlık medeniyetinin ortak evrensel değerlerini ve özünü teklikten değil de çoğulculuktan alan 21.yy küresel vizyonunu benimsemiş, çevreye saygılı ve “rakipsiz bir deneyim” olarak konumlamak. Türkiye’yi ve dünyayı, “bu ortak payda da ve kültürlerin başkenti İstanbul’da buluşmaya davet etmek”. Vizyon: Dünya, spor etkinlikleri ve macera turizmi takviminde önemli bir yeri olan, tüm paydaşlarına dünyanın başka hiçbir yerinde bulamayacakları özgün bir deneyimi sunan, her yıl ulusal ve uluslararası medyanın odaklandığı çok yönlü bir platform. Global spor ve eğlence kültürünün parçası haline gelmiş kitlesel bir etkinlik. ►
SPOR
109
Başlangıç noktası Kanlıca İskelesi olan parkur, Baltalimanı Koyu, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü altı, Rumeli Hisarı Feneri, Küçüksu Koyu, Bebek Koyu, Kandilli Burnu, Arnavutköy İskelesi, Vaniköy, Çengelköy, Galatasaray Adası, Kuleli Askeri Lisesi ve en sonda Kuruçeşme Feneri'nden geçerek bitişin bulunduğu Kuruçeşme Cemil Topuzlu Parkı’nda son buluyor. Yurt içinden ve yurt dışından binlerce katılımcı ile gerçekleşen bu yarışmanın sonunda, boğazda rahatça yüzme amacında olanlar, eşi benzeri olmayan bir yarışmaya katılma hayali olanlar, ölmeden önce listesinde boğazda karşıdan karşıya geçme hayali olanlar ve daha birçok hayal ile boğazda kulaç atanlar hayallerini gerçekleştirmiş oluyor. Katılımcıların surat ifadelerinde kocaman bir gülümsemeden başka bir şey göremiyorsunuz. Bu boğazın değerini bilip yarışmaya katılanlara binlerce defa, bu organizasyonu düzenleyip boğazın tadını çıkarmamıza sebep olanlara büyük bir teşekkür. Ayrıştırılmaya, farklılaştırılmaya çalışıldığımız her güne inat atılan kulaçların sahiplerine teşekkür, iki boğazı birleştirirken engel nedir bilmeyenlere, dil, din, ırk ayrımı yapmadan sahiplenilen organizasyonlar çok yaşa. ■
110
SPOR
111
Tatil Egzersizleri Berna Tuğçe Çil
B
ir rahatlama dönemidir tatil dönemi. Tatil öncesi fit olmak için çok uğraşılır. Tatil dönemi ise elde edilen fizikle yetinilir ve biraz da sıcakların getirdiği rehavetle vücut salınır. Ancak sıkılmadan ve eğlenerek de tatilde uygulayabileceğiniz egzersiz hareketleri mevcut. Bakın bakalım hangileri sizin için uygun.
112
SPOR
Suda yürüme: Öne-arkaya-yanlara yürüyüş yapılır. Bacaklar karına çekilerek yüksek adımla, kollar ve bacaklar çapraz yapılarak ve öne arkaya açılarak yürüyüş yapılır. Su içinde dik durabilmek için özel bel kemeri kullanılır, hafif geriye eğilinir, baş dik, çene yukarıda, omuzlar kalçaların tam üstünde, karın sıkı (Ancak nefes tutulmaz.) ve kalçalar sıkı tutulur. Ve nefes alıp vererek tekrarlanır. Su içinde bisiklet çevirme: Hepimizin bildiği ve uyguladığı bir hareketidir. Havuzun köşesine yaslanılır ve yarı yatay pozisyonda su içinde bisiklet çevrilir. Karın ve gövde için: Sırt arkasındaki kasları güçlendirmek için yüzüstü yüzülür. Su içinde ayakta durulurken karın kasları kasılı tutulur ve bırakılır. Bu sırada nefes tutulmaz. Aynı egzersiz kol ve bacak hareketleriyle birleştirilir. Ayaklarımızı havuzun kenarına koyup vücudumuz suda kalacak şekilde su içinde yarım mekik çekilir. Kalça için: Elle havuz kenarından destek alınarak su içinde ayakta durulur. Kalçalar sırayla öne- arkaya- yana kaldırılır, içe ve dışa döndürülür. Havuzun köşesine yaslanılıp su içinde bisiklet çevrilir. Bacaklar için: Sırt üstü eller kullanılmadan sadece ayaklar çırpılarak yüzülür. Bel, kol ve göğüs için: Suda boks hareketleri yapılır. Bacaklar kalça genişliğinde açılır. Yumruk yapılan el göğüs önünde tutulur. Belinizle birlikte dönerek, dirsekler suyun üst düzeyinin hemen altında tutulur. İki elle, sırayla suyun hemen altında öne doğru yumruk atılır. Bu hareketleri bölgesel çalışmalar olarak uygulamanın yanı sıra, eğer kalabalık bir ekipseniz ve eğlenerek kalori yakmak istiyorsanız; su topu, suda voleybol, su altından oyuncak çıkartma gibi keyifli oyunlar da fazlasıyla kalori yaktırır. Bununla beraber gıda takviyesi olarak L- Carnitine yağ yakıcı kullanarak yağ yakımızı hızlandırabilirsiniz. ■
SPOR
113
A ğusto s Ş ar k ı ları WoMEN Ekibi
Francesco Rossi - Paper Aeroplane Avicii - Wake me Up Robin Thicke - Blurred lines Ms Mr – Bones Disclosure feat. London Grammar - Help Me Lose My Mind Mirkelam – Aşkımsın Alt-j – Taro Levent Öze - Biraz İnsaf Daft Punk feat Panda Bear - Doing It Right Sümer Ezgü - Hop Diri Diri Dat Diri
Playlist’in tamamını Youtube’dan dinleyebilirsiniz.
■ Ağustos ayı boyunca gerçekleşecek konserler ■Kitap
Tavsiyeleri
■ Ağustos Ayı Sergileri ile Etkinlikler Rehberi
Saskia Rosendahl
AJANDA
115
Savaşın Gölgesinde (Lore) Gösterim Tarihi: 16 Ağustos
Evdeki Yabancılar
Yönetmen: Cate Shortland Oyuncular: Cate Shortland, Robin Mukherjee
Gösterim Tarihi: 9 Ağustos
Yönetmen:Ulas Gunes Kacargil, Dilek Keser Oyuncular: Ferit Aktug, Fatih Al, Cem Bender Konu: 1990'lı yıllarda Ege bölgesindeki küçük bir sahil kasabasında geçen hikâye, mübadele döneminde doğup büyüdüğü yerden ayrılıp Yunanistan'a göç etmek zorunda bırakılmış yaşlı bir Rum kadını olan Agapi'nin dokunaklı hikâyesine odaklanıyor. Agapi yıllar sonra 80'li yaşlarına geldiğinde yıllar önce bırakmak zorunda kaldığı evini aramaya koyuluyor. Yanına genç torunu Elpida'yı da alarak Ege'ye gelen Agapi eski evini bulsa da ev artık başka birine aittir. Yaşar isimli 30'lu yaşlardaki yeni ev sahibi ve Agapi arasında paylaşılamayan ev hem geçmişini arayan bir kadını hem de geleceğini kurtarmak isteyen bu adamı ortak noktada buluşturuyor.
116
AJANDA
Konu: 2. Dünya Savaşı’na ters köşeden bir bakış atıyor. Film, alışılmış 2. Dünya Savaşı filmlerinin aksine izleyiciyi “karşı tarafın” sıradan bir ailesiyle tanıştırıyor. Anne ve babası Hitler yanlısı olan Lore, savaş sonrası kardeşleriyle bir başına kalır. Nazi sempatizanları teker teker yakalanarak öldürülürken Lore dört kardeşini yanına alarak yollara düşer. Savaşın bitişiyle hüküm süren kargaşa, yokluk ve acının ortasında çaresizce tehlikelerden kaçmaya ve yolunu bulmaya çalışan Lore, Thomas adında gizemli bir Yahudi mülteciyle karşılaşır. Şimdi kardeşleriyle birlikte hayatta kalmak için hayatı boyunca düşman bildiği ve hep nefret etmesi gerektiği öğretilen bir Yahudi’ye güvenmek zorundadır. Bütün bu olanlar Lore’un dünyasını alt üst edecek ve bildiği her şeyi sonsuza dek değiştirecektir.
SİNEMA
Bu Aşk Fazla Sürmez (I Give it a Year) Gösterim Tarihi: 23 Ağustos
Yönetmen:Dan Mazer Oyuncular: Rose Byrne, Rafe Spall, Alex Macqueen Konu: Bir partide tanıştıktan sonra kısa sürede evlenen Nat ve Josh’un evliliğinde ‘cicim ayları’ çabuk bitmiş, pembe bulutlar dağılmıştır. Evliliklerinde ilk yıl dolarken iyice gün yüzüne çıkan sorunlar, zaten pek uyumlu olmayan çifti birbirinden uzaklaştırır. Resmin içine bir de Josh’ın eski kız arkadaşı Chloe ve çekici bir iş adamı olan Guy’ın da girmesiyle her şey daha da karmaşık bir hal alır. Evlilikte ilk seneyi atlatmak, sanıldığından da zordur! Acaba Nat ve Josh’un aşkı ne kadar sürecektir?
SİNEMA
Aşk Kokusu (Après mai)
Gösterim Tarihi: 26 Temmuz Yönetmen: Olivier Assayas Oyuncular: Clément Métayer, Lola Créton, Felix Armand Konu: 1968 Mayıs'ı, etkilerini günden güne ivmelenen bir güçle sürdürmektedir. Dönemin özgürlükçü ve aktivist gençliği hayallerini gerçekleştirme hedefiyle ilerlerken, uzakta görünen 'devrim' anbean yaklaşmaktadır. Gilles, Christine ve Alain arasındaki ilişki de dönemin ruhuyla eşzamanlı olarak ilerler. Devrime giden yolun heyecanı ve telaşını yaşayan üç genç, bu süreçte yaşadıklarını sanat üzerinden dışa vurmaya çalışır. Üçü arasında yaşanan aşk üçgeni de dönemin kendisi kadar karışık ve zorludur.
AJANDA
117
Zaytung - Dürüst, Tarafsız, Ahlaksız Haber Saklı Limandan Hikayeler Kesintisiz devam eden kazılar onuncu yılına girerken artık bu kente dair birçok yeni bilgiye sahibiz. Yenikapı’dan çıkan buluntular ve bilimsel araştırmalar ışığında oluşturulan bu sergi, hem kentin ilk sakinlerinden bugüne uzanan bir kesit sunuyor, hem de kargoları ile bulunan dört batık üzerinden Konstantinopolis’in ticaret, denizcilik, gemi inşa teknolojisi ve günlük hayatına dair çok boyutlu bir bakış sağlıyor. İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Koç Vaktı, Koç Üniversitsi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi ve Koç Üniversitesi Yayınları ortak yayını.
Kitap Hakkında
Yazar: Zeynep Kızıltan, Gülbahar Baran Çelik Sayfa Sayısı: 219 Yayın Evi : Koç Üniversitesi Yayınları Orijinal Dili: Türkçe Tür: Tarih
118
AJANDA
Zaytung, "3-5 tanıdık alsa da masrafını çıkarsak" motivasyonuyla çıkardığı 2009-2011 Almanak sayesinde plaza dikme aşamasına gelmiş olmanın heyecanıyla sunar: Zaytung Almanak 2012! Çoğunlukla gerçekten berbat bir yıl olan 2012''yi hatırlayacaksanız en azından böyle hatırlayın bari... Zaytung Pazarlama Departmanı Ana akım medyanın yalanlarını okumaktansa Zaytung okumayı tercih ediyorum. Son yılların en güvenilir haber kaynağı. Ayrıca en komiği. Bu almanakla Türkiye''nin ruhuna nüfuz edeceksiniz. (Koç burçları edemeyebilir.) Emrah Serbes Kitap Hakkında Yazar: Kollektif Sayfa Sayısı: 144 Yayın Evi: April Yayınları Orijinal Dili: Türkçe Tür: Mizah, karikatür
KİTAP
Senden Önce Ben
Kızım AMY Milyonları büyüleyen eşsiz bir sesin trajik öyküsü "Bir pop trajedisinin gerçek öyküsü.. Cesurca, açıklıkla ve samimiyetle yazılmış." Q magazine "Çok ünlü olmayı hayal ediyorum. Sahnede olmak istiyorum. Bu tutku yaşadığım sürece devam edecek. İnsanların sesimi duymalarını ve beş dakikalığına dertlerini unutmalarını istiyorum. Konser biletleri, Batı Yakası ve Broadway Şovu biletleri bir çırpıda tükenen bir aktris ve şarkıcı olarak hatırlanmak istiyorum." Amy Winehouse 12 Yaşında
Yaşamın ince detayları Lou’dan sorulur. Otobüs durağıyla ev arasında kaç adım var? Çalıştığı kafeye gelip gidenler nasıl bir hayat yaşıyor? Parlak yeşil elbisenin altına ne renk külotlu çorap giyilir? Onda bu soruların hepsinin cevabı var. Kolayca mutlu olabildiği küçücük dünyasında bilmediği tek şey hayatın çok daha karmaşık soru ve cevaplarla dolu olduğu… Geçirdiği motosiklet kazasıyla hayatı altüst olan Will uzun süredir karmaşık sorularla meşgul. Bu hayatta diğer insanları mutlu eden küçük şeyler ona biraz olsun keyif vermiyor. Çevresindeki tüm renkler birden griye dönmüş ve böyle bir umutsuzluk içindeyken yapabileceği tek şeyin hayatını sonlandırmak olduğunu düşünüyor. Peki, asık suratlı, aksi ve geçimsiz Will, Lou’nun rengârenk yaşamıyla karşılaşırsa neler olur?
Kitap Hakkında Yazar: Mitch Winehouse Çevirmen: Güneş Demirel Sayfa Sayısı: 352 Yayın Evi: İmge Orijinal Dili: İngilizce Tür: Felsefe
Kitap Hakkında Yazar: Jojo Moyes Sayfa Sayısı: 480 Yayın Evi: Pegasus Yayınları Orijinal Dili: İngilizce Tür: Aşk Romanı ve Öyküleri
Kitap
AJANDA
119
O kadar çok film izliyorsunuz ki artık hangisini izlediğinizi hatırlamaz olur duruma geldiyseniz bu site tam size göre. İzlediğiniz filmleri arşivleyebielceğiniz, puan verebileceğiniz ve hakkında yorum yapabileceğiniz kullanışl bir site. https://www.filmadami.com/
1 Edebiyat dünyası hakkındaki olayları, gelişmeleri, haberleri tek bir yerden edinebileceğiniz bir site arıyorsanız aşağıdaki linke tıklatın. http://www.edebiyathaber.net/
2
3
Nostaljiyi sevenler bu sitede kendini zaman makinesinde gibi hissedecektir. Çok fazla lafa gerek yok. Girin ve keyfini çıkartın. http://www.zamantika.com/
120
AJANDA
TIKLA BENİ
AĞUSTOS AYI KONSER PROGRAMI
04 Ağustos Roger Waters – İTÜ Stadyum İstanbul 06 Ağustos Gökhan Türkmen-İzmir Big Band Orkestrası – Harbiye Cemil Topuzlu Sahnesi İstanbul 07 Ağustos The XX – Parkorman İstanbul 09 Ağustos Soner Sarıkabadayı – Vialand Aveapark İstanbul 10 Ağustos Bengü – Vialand Aveapark İstanbul 11 Ağustos Leyla The Band – Jolly Joker Antalya 15 Ağustos Sertap Erener – Harbiye Cemil Topuzlu Sahnesi İstanbul 16 Ağustos Placebo – Parkorman İstanbul 16 Ağustos Erol Evgin Senfoni – Harbiye Cemil Topuzlu Sahnesi İstanbul 16 Ağustos Murat Dalkılıç – Viaport İstanbul 17 Ağustos Enbe Orkestrası – Vialand Aveapark İstanbul 23 Ağustos Sezen Aksu – Harbiye Cemil Topuzlu Sahnesi İstanbul 23 Ağustos Fettah Can – Viaport İstanbul 23 Ağustos Sıla – Bodrum Antik Tiyatro Muğla 23 Ağustos Yalın – Flamm Göltürkbükü Muğla 24 Ağustos Teoman – Armada AVM Ankara 24 Ağustos Belle and Sebastian – Küçükçiftlik Park İstanbul 24 Ağustos Ziynet Sali – Vialand Aveapark İstanbul 27 Ağustos Yeni Türkü – Bostanlı Suat Taşer Açıkhava Tiyatrosu İzmir 30 Ağustos Özcan Deniz – Vialand Aveapark İstanbul 30 Ağustos Vestival 1.gün (50 Cent, Ne-yo, Inna) – Küçükçiftlik Park İstanbul 31 Ağustos Vestival 2.gün (Akon, LMFAO, Far East Movement) – Küçükçiftlik Park İstanbul 31 Ağustos Rafet El Roman – Vialand Aveapark İstanbul 31 Ağustos Duman – Armada AVM Ankara
KONSERLER
AJANDA
121
FUNDA İYCE TUNCEL & MAHMUT DURMUŞ “İKİ USTA İKİ SERGİ” Tarih: 03 AĞUSTOS - 08 EYLÜL 2013 Yer: Çeşme Altın Yunus Sanat Galerisi Funda İyce Tuncel, 1968 yılında Ankara`da doğdu. Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi, Resim İş Bölümü`nde öğrenim gördü. 1992-1995 yılları arasında Atatürk Kültür Merkezi`nde sanat danışmanlığı yaptı. Mahmut Durmuş, 1962 yılında Konya'da dodu. 1988 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi, Buca Eğitim Fakültesi Resim-İş Bölümü'nden mezun oldu. 1997 yılında Hacettepe üniversitesi G.S.F. Sosyol Bilimler Enstitüsü'nde yüksek lisans programını tamamladı. 2004 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Resim - İş Eğitim A.B.D.'nda Öğretim Görevlisi olarak göreve başladı. Halen aynı kurumda çalışmalarına devam etmektedir.
50 YILDIR KESİNTİSİZ SANAT - TRANSİTİON/GEÇİŞ PROJESİ Tarih: 01 Ağustos - 15 Mart 2014 Yer: Yapı Kredi Kültür Merkezi Yapı Kredi Kültür Merkezi binası, sanat ve yayın faaliyetleri için tasarlanan yeni galerileri, iş ve çalışma alanları ve arşiviyle, kapsamlı bir şekilde yeniliyor. 2013 başında başlayan inşaat 2014’te tamamlanacak. Geçiş projesi binanın yenileme sürecinde hayata geçmesiyle birlikte, bina performanslara, gösterimlere, sergilere ve kitaplara ev sahipliği yapacak. Projenin amacı, binayı performansların ve hareketli görüntülerin keşişim noktasını tartışacak ve deneyimleyecek bir platforma dönüştürmektir. Aynı zamanda, mekânın dinamikleri çağdaş sanat uygulamalarıyla işlenecek.
122
AJANDA
SERGİLER
DÜNYA BASIN FOTOĞRAFLARI 2013 SERGİSİ Tarih: 13 AĞUSTOS - 03 EYLÜL 2013 Yer: Forum İstanbul AVM Her yıl ödüllü fotoğrafçıları ağırlayan serginin bu yılki konuğu ise, Suriye’de devam eden iç savaş sırasında çektiği fotoğraflarla birincilik kazanan İtalyan fotoğrafçı Alessio Romenzi. Forum İstanbul, bu yıl bir kez daha dünya foto muhabirliğinin bir yıllık güncesi niteliği taşıyan ve geçtiğimiz yıl dünya gündemine oturmuş olayların canlı belgesi fotoğrafların da yeraldığı World Press Photo - Dünya Basın Fotoğrafları Sergisi’ne ev sahipliği yapıyor. Dünya Basın Fotoğrafları Yarışması’ndan 150 eser Forum İstanbul’da sergilenecek.
TÜRKAN IŞIK & M.ZİYA ÖZALP RESİM SERGİSİ Tarih: 09 Ağustos - 18 Ağustos 2013 Yer: Nail Çakırhan & Halet Çambel Kültür ve Sanat Evi Türkan Işık, 1954 Yılında Aydın Bozdoğan’da dünyaya geldi. 1977 yılında Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Yetiştirme ve Islahı Bölümünden Ziraat Yük. Mühendisi olarak mezun oldu. Emekli olduktan sonra hobi olarak Dekoratif Boyama,Takı Tasarımı, Patchwork kurslarına devam etti. Dört yıldır Muğla Belediyesi’ne ait Gazi Mustafa Kemal Atatürk Kültür Merkezi’nde resim öğretmeni Vahdet Kadıoğlu tarafından açılan resim kurslarına devam etmektedir. M. Ziya Özalp, 1952 Muğla Datça doğumlu. İlk, orta, lise eğitimini Muğla‘da yaptı. Bursa Eğitim Enstitüsü matematik bölümünü bitirdi. 1973‘te başladığı matematik öğretmenliğinden 2002 ‘de emekli oldu. Resim yapmaya Vahdet Kadıoğlu’ nun öğretmenliğinde Muğla Belediyesi’nin açtığı kurslarda başladı. Evli ve iki çocuk babasıdır.
SERGİLER
AJANDA
123
Astro WoMEN ASTROLOG NİHAL ARTAR
H
ayatınızda nelerin değişeceğini görmek için yükseleninizi, bu değişikliklerin sizi nasıl etkileyeceğini görmek için Burcunuzu, sağlık ve aşk hayatınız için Ay’ınızın olduğu burcunuzu okuyunuz.
ASLAN
( 23 temmuz - 22 ağustos )
Yönetici Gezegeni: Güneş Element: Ateş Nitelik: Sabit Uğurlu Sayıları: 5 Gün: Pazar Uğurlu Taşı: Elmas Renk: Sarı, turuncu Tarot kartı: Kader çarkı Hayvan: Aslan, kedi Bitki: Ayçiçeği, gül, orkide, krizantem Kıymetli Taş: Kedi gözü, pırlanta Kıymetli Maden: Altın ■ Olumlu Yanları: Yüce gönüllülük. Cömertlik. Yaratıcılık. Babalık. Fedakarlık. Üstünlük. Yaratıcılık. Neşe. İyi organizasyon. Açık zihin.
Demi lovato 20 ağustos 1992
124
■ Olumsuz Yanları: Otorite. Diktatörlük. Zorbalık. Tantana. Züppelik. Tolerans göstermemek. Sabit fikirlilik. Kuvvet deliliği. Kendini beğenmişlik.
KAYNAK : www.astroloji.org
Kronik hastalıklarınız, işinizdeki sorumluluklarınız, görevler, hayatınızdaki dertlerle ilgili beklenmedik çözümler bulabilirsiniz. Ayın 7’sine kadar çok zor bir görevi tamamlamak, bir sıkıntıyı def etmek için uğraşıyorsunuz. Ayın 17’sinden sonra yabancı ülkelerden, mahkemelerden, üniversiteler veya bilge kişiler hayatınızı etkileyebilir. Yeni bir yola girebilirsiniz. 14 Ağustostaki son dördünle bilinçaltınızla, kaderle hesaplaşıp, zoru seçebilirsiniz. 22 Ağustostan sonra zor da olsa paraya kavuşuyor veya sorumluluklar ve görevlerle ilgili kendinizi aşıyorsunuz. 28 Ağustos’tan sonra ailenizle yepyeni bir çevreye girebilirsiniz
KOÇ
( 21 Mart - 20 Nisan )
Hayatınızdaki gelgitler sizi bambaşka bir insan yaptı. Ailenize yeni kişiler katılabilir. Evinizi zenginleştirebilir, daha büyük bir eve çıkabilirsiniz. 7’sine kadar işiniz için koşturacaksınız. 14’ünden sonra gayretlerinizin sonucunu alacaksınız. Veriminiz arttıkça işiniz zorlaşıyor. Maddi durumunuzu toparladıkça bu baskı isyan etmenize neden olabilir. 17’sinden sonra kariyer veya aile, evlilik veya ebeveynler arasında kalabilirsiniz. Ailenin verdiği huzur ile kariyerin, evliliğin sağladığı iktidar arasında sıkışıyorsunuz. 22’sinden sonra sosyal kimliğinizi geliştirerek yeni fikirlerle bu blokajı aşacaksınız.
Boğa
( 21 nisan - 21 mayıs )
İletişim çevrenizi artırarak hedeflerinize ulaşacak büyük adımlar atıyorsunuz. Hayatınız yeni bir yola giriyor, ruhsal aydınlanma yaşıyorsunuz. 7’sine kadar yaptığınız girişimler nedeniyle 14’ünden sonra yeni bir işe girebilir, azminizin ve disiplininizin karşılığını alabilirsiniz. Yakın çevrenizden birisiyle ciddi bir ilişkiye başlayabilirsiniz. 17’sinden sonra işleriniz büyüyor. Yaptıklarınız, bünyesinde bulunduğunuz kurumlarca takdir ediliyor veya beklemediğiniz bir para alıyorsunuz veya aniden yakınlarınızla rüya gibi seyahatlere çıkıyorsunuz. Hayatınızda yeni bir dönem başlıyor. 22’sinden sonra yeni ilişkilere veya işlere girebilirsiniz.
İKİZLER ( 22 mayıs - 20 haziran ) Eşinizle, ortağınızla büyük bir borcu kapatmaya çalışıyor olabilirsiniz. Başarıya ulaşmak için hayatınızı disipline etmek zorundasınız. Daha çok çalışmanız, üretmeniz, işinizi daha iyi öğrenmeniz gerekebilir. 7’sine kadar maddi riskleri göze alıp, duygusal anlamda hırpalanırken, 7’si ve 17’si arasında sosyal çevrenizden yardım talep ediyorsunuz. Karşınızdakinin itibarını sarsmakla tehdit edebilirsiniz. 22’sinden sonra bu darboğazdan yeni bir iş, ilişkileri tazelemek için müzakereler yaparak çıkıyorsunuz. İkna gücünüz ve parlak zekânız 28 Ağustostan sonra yatırımcıları, eşinizi etkileyecek. Muhteşem bir çıkış yapabilirsiniz.
yengeç ( 21 haziran - 22 temmuz ) İşinizde veya evliliğinizde büyük sorunlar sizi eziyor olabilir. Kendinizi korurken, karşı tarafı da bütün çıplaklığıyla görüyorsunuz. Sert tepkiler verip aniden boşanmaya, iş değiştirmeye kalkışabilirsiniz. Bu süreçte duygularınızı disipline etmeniz, kendinizi tanımanız, çocuklarınızın yoksunluğuna katlanmanız gerekebilir. Sanki çok büyük bir hayat dersi alıyorsunuz. 7 Ağustos’tan itibaren maddi sorumluluklarınızı yerine getirmek, için ailenizden, dostlarınızdan destek arayacaksınız. Bir hesaplaşma içinde olabilirsiniz. Bütün zorluklara rağmen 22’sinden itibaren yeni bir hayat görüşüyle, eğitiminizi derinleştirerek, terapilerle veya mahkeme kararlarıyla başarılar elde edeceksiniz.
125
BAŞAK
( 23 ağustos - 22 eylül )
Hayatınız hareketlendi, paranız bereketlendi siz durgunsunuz. Soğukluğunuz, kendinizi çekmeniz, duygularınızı bastırmanız veyahut ilişkileri yönetmek istemeniz ortaklarınızın, eşinizin sert tepkilerine neden olabilir. 7’sinden itibaren gruplarınızı ikna etme çalışmalarınız, yarattığınız baskılar, 14’ünde yeni tartışmalara girmenize, yeni bir disiplin geliştirmenize neden olabilir. 17’sinde sosyal hayatınızda sert kopuşlar yaşayabilir, büyük bir yatırım nedeniyle bunalabilirsiniz. 22’sinden sonra bunların etkisiyle işinizi değiştirebilir, eşinizle sıkıntıya girebilirsiniz. Yeni bir çıkış için duygularınızı dinlemek veya bastırmak arasında kilitlenmiş gibisiniz 28’inden sonra ilk adımı atacaksınız.
TERAZİ
( 23 eylül - 22 ekim )
Aradığınız mutluluğu bulmuş gibisiniz. Evlenebilirsiniz ve sevdiklerinizle bolluk içinde yaşıyor olabilirsiniz. Aile büyüklerinin rahatsızlığı veya inadı yüzünden mutluluğunuz zorlanıyor. 7’sine kadar aile mutluluğunuzu korumak için savaşıyorsunuz. 17’sinden sonra eşinizle veya işinizle ilgili öyle bir olay olacak ki, elinizdeki parayı sıkıntıya sokacak veya onların gözünüzdeki değerini düşürecek. Açıkları kapatmak için çok çalışıyor, ailenize direniyorsunuz. Gerçeklerden kaçmanız psikolojinizi zorlayabilir. 22’sinden sonra stratejinizi değiştirmeniz kazançlarınızı artırabilir. Sizin olumlu tutumunuz işinizde veya ilişkinizde gerekli adımları atıp kariyerinizde yükselmenizi sağlayabilir. Safralardan kurtulabilirsiniz.
AKREP ( 23 ekim - 21 kasım ) Yurt dışı, akademisyenlik, dış ticaret, seyahatler, mahkemelerle ilgili çok olumlu gelişmeler oluyor. Kuruntularınızı aşmayı başarırsanız hayatınızı değiştirecek adımları atarsınız. Bulunduğunuz çevreden çıkmak istiyorsunuz. 7’sine kadar yeni girişimleriniz olacak. 17’sinden sonra aldığınız bir teklifle yurtdışına veya üniversitelere geçebilir ya da hayat yolunuzu değiştirebilirsiniz. Evliliğinizde hayatınızda veya kariyerinizde yeni bir dönem başlıyor. 14’ünden sonra zorlansınız da, size uygun olmasa da inatla yeni duruma adapte olmaya çalışıyorsunuz. Bazı koşullara hükmünüz geçmiyor, zorlamayın. 22’sinden sonraki gelişmeler sonucu belirleyecek.
YAY
( 22 kasım - 21 aralık)
Bu aralar kazançlarınız çok iyi, borçlar, krediler toparlanıyor, ortaklarla ilişkiler verimli geçiyor. Miras meseleleri varsa çözülüyor. Kendinizi ortaklarınıza, eşinize kanıtlıyorsunuz. 7’sine kadar borçlarınızı, kazançlarınızı toparlıyorsunuz. 14’ünden sonra kendinizle hesaplaşıyorsunuz. Ruhunuzu disipline ediyorsunuz. 17’sinden sonra büyük bir yatırımın önünü açabilirsiniz. 22’sinden itibaren ailenizin desteğiyle sosyal gruplar içinde sivriliyorsunuz. Ailecek büyük bir topluluğun içine girebilir, kendi içinizdeki sorunları çözebilirsiniz. 28’inden sonra işinizle, eşinizle ilişkileriniz bir daha bozulmamak üzere kendi istediğiniz doğrultuya oturacak. Yeni bir dönem başlıyor.
126
OĞLAK
( 22 aralık - 19 ocak )
7’sine kadar sevdiğiniz insanlar, eşinizin desteğiyle ilişkileriniz, işiniz bereketleniyor, yoluna giriyor. Bir yandan ruhsal çalkantılar içindesiniz öte yandan aileniz kendi içinde kaynıyor olabilir. Kendinizi, hayatınızı, ailenizi, hayat duruşunuzu yeniden tanımlamak ihtiyacı içindesiniz. 14’ünden sonra sosyal çevrenizdeki sıkıntılar, yeni yönelimler, kendinizi insanlardan, gruplardan soyutlamanız yüzünden içiniz içinizi yiyor. Kafanız durmuş gibi, sezgilerinizle yaşıyorsunuz. İnadına olayların üstüne gidiyorsunuz. 17’sinden sonra aileniz içinde çalkantılar, ruhsal karmaşanız, hayatınızın elinizde olmadan değişmesi, başkalarının üstünde kurduğunuz baskılar geri tepebilir, düzeninizi tamamen değiştirmeniz gerekebilir.
KOVA
( 20 ocak - 18 şubat )
İsteseniz de istemesiniz de projelerinizle, kardeşlerinizle, yakın arkadaşlarınız ve komşularınızla işler akışında gidecek. Yaşam biçiminizdeki, iş ortamınızdaki çeşitliliği artırdıkça bir takım düşmanlıklarla karşılaşıyorsunuz. Başkalarını düşündükçe, herkesi bir araya getirmeye çalıştıkça siz zor durumda kalıyorsunuz. 14’ünden sonra kariyerinizdeki ilerlemelerle hayatınızı sağlama alıyorsunuz. 17’sinden sonra çalışmalarınız, yakın arkadaşlarınız, kardeşleriniz, komşularınız veya yaptığınız seyahatler nedeniyle geçmişteki sorunlar su üstüne çıkabilir, bunları değerlendirdikçe hayatınızın amacını değiştirebilirsiniz. 28’inden sonra olaylar rayına giriyor. Kim olduğunuzu nerede olduğunuzu net bir şekilde görüyorsunuz.
BALIK
( 19 şubat - 20 mart )
Hayatınızın en mutlu günlerini yaşıyorsunuz. Yaptıklarınızı veya aşkınızı sosyal çevreniz kabul etmiyor olabilir. Sosyal baskıya rağmen kendinizi kanıtlıyorsunuz. 7’sine kadar müthiş bir direnç gösteriyorsunuz. Değişik yollara saparak hedef şaşırtıyorsunuz. 14’ünden sonra plansız davranışlarınız büyük bir maddi krize neden oluyor. Bu defa mesleğinizi, kazanç biçiminizi, yaşama bakış açınızı değiştirip, yeni yatırımlar, yeni kredilerle yola devam etmeyi deneyeceksiniz. 22 Ağustos’tan sonra bir patlama yaşayabilirsiniz. Kendinizi daha özgür hissedeceksiniz ama sırtınızdaki yük artacak. 28’inden sonra ailenizi ikna çabalarına başlıyorsunuz.
O
Bu ay burçları neler bekliyor?
ğlak Burcunda seyreden Pluto dünya çapında devletler düzeyinde yeni yönetim, yeni finans biçimlerini dayatıyor. Koç burcunda seyreden Uranüs ise yeni başlangıçlar, çalkantılar, devrimleri işaret ediyor. Pluto Oğlak burcuna girdiğinden beri, her Pluto Uranüs karesinde değişik ülkelerde çalkantılar ortaya çıkıyor. Yeni bir dünya düzeninin temelleri atılıyor. Yönetim biçimi Koç’la, dış ilişkileri, muhalefeti, ayrımcı güçleri Oğlak ile simgelenen Türkiye bu durumdan özellikle etkileniyor. Dış güçlerin, ayrımcı dinamiklerinin etkisiyle yönetimi zorlanıyor, değişiyor. 5. Evine giren Satürn ile yeni bir kimlik bilinci oluşturuyor. Yeni bir disiplinle kendine bakıyor, kendini yeniden oluşturuyor. Devlete kimliğini veren faktörler yeni bir harmanla yapılandırılıyor. Halkı gösteren 1. Evine Jüpiter’in girmesi halkın bir uyanış içinde olduğunu, birlik ve bütünlüğe yönelik, herkesi kapsayan devlet yönetimi umudu taşıdığını gösteriyor. Dünya üzerindeki yeri Balık ile simgelenen Türkiye Balık’taki Neptün sayesinde çok yaygın, toleranslı, bütüncül, şeffaf, özgürlükçü bir yapıya bürünebileceği gibi, sert çıkışlar nedeniyle dağılıp gücünü kaybedebilir. Yol ayrımını bütünlük ve beraberlik içinde atlatabilirse şeffaf ve halkı şefkatle saran devlet anlayışına, bütünün egemen olduğu bir yönetime ulaşabilir. Devamı için sitemizi ziyaret ediniz lütfen.
127
WoMEN Dergisi olarak sosyal sorumluluk projenizi ve reklamlarınızı yayınlamak istiyoruz. Bu konu hakkında bilgi almak için lütfen bizimle iletişime geçiniz. reklam@womendergisi.com
www.womendergisi.com 128