kadın-erkek yaşam dergisi
■ Röportaj: Volkan Severcan
EKİM 2013 SAYI:11
■ Bloggerlar ile sokak modası
■ Bu sonbaharda da aşk başka ■■ Röportaj: GENCER SAVAŞ ■ Cumhuriyet İle Değişen Kadınlar ■ dik Durun ■ Çocuklar İçin Kahvaltı ■ Ebeveyn-Çocuk İlişkisi Seks Önerileri
Hayatını Bitiriyor mu? mU?
İMTİYAZ SAHİBİ-GENEL YAYIN YÖNETMENİ Yeşim Özbirinci yesimozbirinci@womendergisi.com SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Ceren Akkol cerenakkol@womendergisi.com SOSYAL MEDYA EDİTÖRÜ Başak Beyazkaya basakbeyazkaya@womendergisi.com MARKA VE İLETİŞİM DANIŞMANI Gonca kaya goncakaya@womendergisi.com GRAFİK-TASARIM Ceren Akkol Yeşim Özbirinci YÖNETİM KURULU Yeşim Özbirinci Ceren Akkol Aslı Bal Yavrular Başak Beyazkaya Gizem Uysal Gonca Kaya Yami Yağmur Malkoç Gülcan Çengel Ozan Kayra MODA EDİTÖRLERİ Gizem Uysal Yami Yağmur Malkoç GÜZELLİK EDİTÖRÜ Nüvit Tiryaki FOTOĞRAF EDİTÖRLERİ Nazlı Erden Tutku Toper İÇERİK EDİTÖRÜ Yeşim Özbirinci Ceren Akkol
YAŞAM KOÇU Gülcan Çengel ÇEVİRMEN Buket Ketbağa YAZARLAR Berna Tuğçe Çil Burcu Mercan Doruk Akkaya Engin Ergin Ethem Türker Gonca Çakıcı Gözde Yılmaz Hayat Cafe İ. Sertaç Yılmaz Melike Serdar Merve Aydın Nihan Söylemez Kırlıkovalı Ömer A. Dalak Pınar Aytuna Sedef Bengü Özsoy Serdar Egemen Nadasbaş Yunus Köse Zeymuran Cafe DESTEK VERENLER Riccon İlhan Doğan Dr. Cem Keçe Astrolog Nihal Artar Zeynep Ceylan Sarper Kesim WoMEN DERGİSİ İLETİŞİM iletisim@womendergisi.com www.womendergisi.com REKLAM İÇİN goncakaya@womendergisi.com WoMEN DERGİSİ'nde yayımlanan tüm yazıların hakları WoMEN DERGİSİ'ne aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu ise ilan sahiplerine aittir. WoMEN Dergisi yayınlanan ürünlerde yapılan fiyat değişikliklerinden sorumlu değildir. YAYIN TÜRÜ : Süreli / Aylık Yayın Tarihi :9 Ekim 2013 ISSN : 2147-530X
2
EDİTÖRDEN
EKİM
2013
Merhaba, Yenilenmeye, gelişmeye devam ediyoruz. Yeni logo ardından, yeni sitemiz yayında. Yine bir memleket dönüşü düşündüklerimden bahsetmek istiyorum. Yolculuklar uzun uzun düşünmek için ideal zaman ayarlıyor insana. İstanbul’a adım atar atmaz küfretmeye başladım diyebilirim. Önüme geçen, çarpan insanlar… Saygısız toplumun bireyleri... Kızgın bakışlar ise herkesin suratında. Ve yorulmuş bedenler… Doğa mı vahşi yoksa modern dediğimiz toplumlar mı bu noktada karar veremiyorum. Huzuru ve sakinliği bulduğum yeşil ortamdan çıkınca aniden kendimi yaşam savaşı içinde buluyorum. Ödemeler, sıkıntılar, iş hayatı vs. Çevremizdeki her şey çok gelişmiş olmasına rağmen bu toplum içinde yaşamak çok daha karmaşıklaşıyor.
İLETİŞİM
iletisim@womendergisi.com www.womendergisi.com
Bunu bildiğimiz halde de yine buradan kopamıyoruz. Huzur, huzursuz edecek noktaya gelmiş. Alışmışız negatif enerjiye. Sisteme bağımlı olmuşuz kısaca. Çemberden çıkıp boşlukta istediğimiz gibi yayılmak istiyoruz; çıkamıyoruz, kopamıyoruz… Tutan bir şeyler var. Kendi hırslarımız, isteklerimiz için üzüyoruz bazılarını. Kimi zaman da öldürüyoruz. Çok şık görünüyoruz ama aslında içten birer pisliğiz. Oysa her şey son teknoloji etrafta. Hastalıklara çare buluyoruz. Uzaya gidiyoruz. Toplum olarak, insan olarak geriye gidiyoruz. Modern toplumlar yeniden kendini sorgulatıyor. İnsan sorgulatıyor kendini. Dostluklar… Yeşim Özbirinci yesimozbirinci@womendergisi.com @yejades
54
20
88 98 içindekiler MODA 6 10 16 18
Bu Sonbaharda da Aşk Başka Cumhuriyet ile Değişen Kadınlar Cumhuriyetten Günümüze Giyim-Kuşam Bloggerlar ile Sokak Modası
AŞK&İLİŞKİ 56
Dr. Cem Keçe "Ebeveyn-Çocuk İlişkisi Seks Hayatını Bitiriyor"
GÜZELLİK&BAKIM 26 52
Modern Bir Görünüm Kazanmanın Yolları Ayın Ürünü "Youth Restore Beads"
WoMEN YAZAR 24
Köşe Yazarı Komşuyla Cumhuriyet Açılımı
WoMEN ERKEK 14 20
Erkek Modasının Değişmeyen Sorunsalı: Feminenlik Zekası ve Zevkiyle Giyinen Bir Lider: Mustafa Kemal Atatürk
KİŞİSEL GELİŞİM 58
İlhan Doğan ile Riccon Tekniği "Hitabette Beden Dili"
37
BLOG DÜNYASINDAN 40 42
Daniela Ladance I'm The Tourist
MUTFAK 32 36 37
Çocuklar İçin Kahvaltı Önerileri Kolay Pişi Püf Noktası
HOBİ 46
KendinYap "Home is where the heart is"
4
56
46
52
SPOR 60
Dik Dur
MÜZİK 52 54
The Electric Lady Huzurun Temiz Sesi: Devotchka
18
WoMEN AJANDA 62 63
Ekim Ayı Etkinlikleri Ekim Ayı Konser Programı
ASTROLOJİ
64 Terazi Burcu 65 WoMEN Burç Yorumları 67 Terazi Burcu: Uzlaşma Sanatının Üstatları
32
RÖPORTAJ 22 38 47
Volkan Severcan İsmail Sertaç Yılmaz Gencer Savaş
47
22
5
6
BU SONBAHARDA DA AŞK BAŞKA!
Nihan Söylemez Kırlıkovalı
7
H
er ne kadar sonbahar, hüznü simgelese de her şeye inat ben yeni varoluşlara aşığım.Hele ki bu aşk modacıların ruhuna işlemişse hem tasarıma hem kumaşa öyle bir yansıyor ki,sizi sizden alır...İşte böyle bir aşk yaşıyor ve yaşatılıyor bu sonbaharda. Bu dönemde katılacağınız kokteyl,düğün ve özel davetlere katılırken öncelikle ara mevsim korkusunu bir rafa kaldırın artık.’’Ben ne giyeceğim ?’’sorusuna kafa karıştırmayacak sade göz alıcı ama bir o kadar aşk kokan seçenekleri paylaşmak istiyorum. Bacaklarınıza çok güvene bayanlar derin yırtmaca ‘evet’ diyebilir ama bu sezon uzun, upuzun gece kıyafetleri için dolabınızda yer açmayı unutmayın. Dekolteden biraz uzaklaşıp kumaş dokusu ve desenleri ön plana çıktığı modelleri daha sık görürseniz şaşırmayın.Herkesin tarzı var evet ama; Bu sezon herkesin TEK bir tarzı olacak.O da bu tutku ve aşkla giyinmek... Valentino diyorum,başka söze ne gerek!
8
9
Cumhuriyet ile değişen kadınlar Gizem Uysal
A
tatürk’ün Cumhuriyet’i ülkemize getirmesi ile birlikte her alanda oldukça köklü değişimler yaşandı. Büyük bir devrim, farklı bir anlayış ve yaşam biçimi ile hayatımıza giren Cumhuriyet yeni rüzgârların esmesine neden oldu. Bu dönemde Türkiye’nin yaşam biçimini ve görüşünü en çok etkileyen kıyafet devrimi oldu. Dönüp baktığımızda o dönemin moda izleri hala hayatımızda. Benimsediğimiz bu devrim hayatımızda köklü değişimlere yol açarken, bir yandan da alışmaya çalıştığımız ve yıllar sonra nerelere geleceğini bilemediğimiz bir yenilikti. Değişimden korktuk belki, ama daha modern ve çağdaş bir ülke olduk. Cumhuriyet'e kadar ülkemizde ancak belirli kesimlerde hakim olan moda kavramı artık Cumhuriyet'le beraber çok daha geniş bir alana yayılarak halkın geneline hitap eden bir gerçek olmuştu. Peki, o dönemdeki kadınlar nasıl giyiniyordu? Moda olan şeye nasıl ulaşıyor ve dönemin modasını kıyafetlerine nasıl uyguluyorlardı?
çok fazla etkili oldu. Kadınların eğitimlerine daha çok önem verilmesi, yurtdışında hem eğitim alıp hem de farklı ülkelerin ve kültürlerin modasını yakından takip etmeleri, bu modaya uygun kıyafetleri burada üretmeleri, moda sektörünün Cumhuriyet'e yerleşmesinin ilk adımlarıydı. Bu alanda ilk dönüm noktası hiç şüphesiz 1925'deki Şapka İnkılâbı’dır. Atatürk'ün şapkayı halka tanıtması ve benimsetmesi tekstil sektöründe büyük değişimlere yol açtı. Panama ve fötr şapkalar, kasketler hızla yayılırken, Resmi Gazete'de bu şapkaların nasıl kullanılacağı, nerede ve hangi kıyafet ile giyileceği halka anlatıldı.
Kadın giyiminde değişim aşama aşama kaydedilmişti. Çarşaftan modern giyime geçiş oldukça zaman aldı. Önce çarşafın yerini başı örten daha hafif başlıklar, türbanlar, başın çoğunu kaplayan şapkalar ve uzun mantolar aldı. Böylece yaşı daha ileride olan kuşakların kapalı giyindikleri, genç kızların ve kadınların ise dönemin modası elbise ve şapkaları daha kolay benimsedikleri görüldü. Sonra giyim yavaş Cumhuriyet'in ilanı ile birlikte kadınının da çalışma yavaş Avrupaileşti. Bunda en büyük pay, o yıllarda hayatına atılması, kendi özgürlüklerini ilan etmesi ve düzenlenen Cumhuriyet Baloları’ydı. Birçok şehirde giyimlerinde Batılı tarzı benimsemeleri eğitimde de düzenlenen bu balolara katılan şehrin ileri ►
10
MODA&STİL
gelenleri, dönemin modasının elbiselerini giyerek vals ediyorlardı.
yordu. Güzide Orbay ise, özellikle Haute Couture alanında bir başka moda merkezi olan Viyana Pazarı’nda çalışmış sonra kendi atölyesini kurmuştu. 1920li yıllarda, 1. Dünya Savaşı’nın etkisiyle ekono- Viyana’da araştırmalar yaptıktan sonra Türkiye’ye minin değişim göstermesi, bir yanda getirilen kısıt- dönmüş, 1930 yılında Atatürk’ün manevi kızı Afet lamalar, bir yanda da bu kısıtlamadan çıkış çabaları İnan’ın yapacağı bir konuşma için Atatürk’ün çizdiği sonucunda daha rahat hareket etmeyi kolaylaştırıcı bir elbiseyi diktikten sonra büyük popülarite kazanbir giyimin tercih edilmişti ve modern giyimin temel- mış, Ankara’nın ileri gelenlerine de terzilik yapmaya leri atılmıştı. Etek boyları diz hizasına kadar kısal- başlamıştı. Saadet Erkut, Ergun ve Türkân Kardeşmış, plili etekler yaygınlaşmış, ağır korseler, uzun ler, Paris’te eğitim alıp Türk moda sektörünün olukabarık etekler bir kenara bırakılmıştı. O dönem şumunda öncülük eden diğer önemli isimler olarak popüler tasarımcısı, efsanevi Coco Chanel’in de et- tarihe geçmişler, o dönemin dergilerinde gazetelekisiyle kadınların hayatına kısacık saçlar ve panto- rinden sık sık bahsedilen isimler olmuşlardı. lonlar girmişti. Avrupa ve ABD’de kadınların giderek daha fazla özgürleşmesi ve çalışma hayatına dâhil Tabii moda sektörünün oluşmasında örnek alınacak, olmalarıyla beraber kıyafetler de buna göre şekille- stil ikonu olabilecek kişilerden de bahsedelim. Cumniyordu. Dönemin popüler sanat akımları da kıyafet- huriyet’in ilk yıllarında İsmet İnönü’nün eşi Mevhibe lerde etkisini gösteriyordu. O dönemde kumaşlarda İnönü bu anlamda en ön plana çıkan isimlerdendir. da değişim ve gelişim gözlemleniyor, suni ipek, pa- Değişime en erken ayak uyduran isimlerden biri muk, yün gibi kumaşlar giderek daha fazla yaygın- olarak, 1923′te Lozan Konferansı’na giderken çarlaşıyordu. şaf değil de pardösü giyerek, yüzü açık bir şekilde eşinin yanında yer aldı. Yeni Türk kadınını AvruModanın Cumhuriyet’le bütün halka yayılması so- pa’da böyle temsil etmiş oldu. Ondan sonra gerek nucunda terziler de çoğalmaya başlamıştı. Güzide Cumhuriyet balolarında gerekse diğer etkinliklerde Orbay ve Calibe Hanım, ön plana çıkan kadın ter- modern giyimi kademeli olarak uygulayıp dönemin zilerdi. Calibe Hanım, İstanbul’un moda merkezle- kadınlarına örnek olmuştur. rinden biri sayılabilecek olan Mısırlı Han’da çalışı-
11
Son olarak o dönemle birlikte gelişen moda ve buna bağlı olan starlık kavramı ile düzenlenen güzellik yarışmaları da dönemin kadınlarının öne çıkmasında oldukça etkili oldu. Cumhuriyet Gazetesi’nin düzenlediği Türkiye Güzellik Kraliçesi Yarışmasında birinci olan Halis, Belçika'da yapılan Dünya Güzellik Yarışmasına katılmaya hak kazandı. Orijinal adı "International Pegeant of Pulchritude" olan yarışmada birinci gelenler Kâinat Güzeli, Zarafet Güzeli ve Dünya Güzeli vasıflarını ellerinde bulunduruyorlardı. O döneme gerçek bir Türk Kadını imajıyla damgasını vuran Halis'in stilini modacı Simay Bülbül ele alarak defilesinde yer verdi.
12
MODA&STİL
Bülbül ‘ün koleksiyonunda lacivert, bordo, vizon, siyah ve beyaz renkler yer alırken; 30’lu yılları yansıtan uzun elbiseler, deri kalem etekler, yüksek bel pantolonlar, ipek bluzlar, krep tulumlar ve ceketler yer alıyor. Dönemin olmazsa olmazlarından şapka ve eldivenlerde koleksiyonun göze çarpan detaylarından. Kerime Halis Ece ile birlikte gelişen güçlü kadını olgusu ileriki dönemlerde birçok kadına ilham kaynağı olmuştur. O ruhu kaybetmemiş Cumhuriyet dönemi insanları, günümüzde her tasarıma ilham kaynağı oluyor.
13
Erkek modasının
değişmeyen soruns
Feminenlik
14
ERKEK
salı:
Serdar Egemen Nadasbaş
S
on zamanlarda erkek modasına yönelik yapılan eleştirilerin başında erkeklere kazandırılan efemine görünüm geliyor. Birçoklarına göre kabul edilmesi zor olan bu durum yıllar geçtikçe daha da yaygınlaşıyor ve artık yadırganmaz hale geliyor. Mesela annem gençlik yıllarında arkadaşı olan meşhur bir tiyatro oyuncusundan bahsederken “Kan kırmızısı fitilli kadife pantolon giyerdi.” diye özellikle belirtmekten alamıyor kendini. Aslında kendisinin orada vurgulamak istediği dönem içerisinde o renk bir pantolonun erkekler tarafından giyilmesinin ne kadar kabul edilemez olduğunun göstergesi. Benim bu satırları yazdığım zamanlarda ise erkeklerin rengârenk pantolonlar ve şortlarla sokaklara çıkması kadar doğal bir durum yok. Mesela annem benim bordo pantolonum hakkında hiçbir yorumda bulunmuyor. Aslında burada değinmek istediğim bambaşka bir konu var. Korunma amacıyla başlayan giyim kavramına yüzyıllar içerisinde cinsiyetin nasıl empoze edildiği. Örneğin günümüzde bir kadın giysisi olarak görülen etekler çağlar boyunca iki cinsiyet tarafından da kullanılmıştır. Makyaj Antik Mısır’da erkek-
lerin vazgeçemediği bir uygulamayken, bu satırları yazdığım dakikalarda erkeklerden olabildiğince uzak bir kavram durumunda. Ya da bir erkek tarafından günümüzde baştan aşağı giyilmesi oldukça cesaret isteyen mor, Antik Roma’da üst düzey komutanların rengi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu açıdan baktığım zaman benim aklıma şöyle sorular gelmiyor değil. Yıllar ilerledikçe modernleştiğini söyleyen insanoğlu acaba en azından moda açısından bakıldığında belirli kalıpların içerisinde sıkışarak daha da geriye mi gitmekte? Podyumlarda ve sokaklarda modanın cinsiyeti olamadığını göstermek isteyenler modern dünyanın moda savaşçıları mı ve onlar sayesinde giysilerin cinsiyetleri yüzyıllar içerisinde yeniden yazılacak mı? Elbette bulunduğumuz yüzyıldan bunu görmek maalesef ki imkân dâhilinde değil. Ama bana sorarsanız bir gün kadın ve erkeklerin gardıroplarının birleştiği günler gelecek. Nasıl ki kadınlar erkek arkadaşlarının dolaplarından gömlek, kot hatta smokin giyebiliyorlar ve yadırganmıyorlarsa erkekler de bu özgürlüğe kavuşacaklar. ■
ERKEK
15
Cumhuriyetten günümüze giyim kuşam
Y
eni bir devlet, yeni bir anlayış ve yeni bir yaşam şeklini işaret eden Cumhuriyet’in ilanı ile Atatürk, Türkiye için çizdiği modernleşme yolunun ilk adımlarını giyim kuşam ile atmış oldu. Birçok konuda olduğu gibi modada da modern batılı ülkeler örnek alındı. WoMEN okurları için Cumhuriyet’ten günümüze Türkiye’nin moda serüveni sizlerle…
kalma "beyaz tenli kadın makbuldür." düşüncesi de yerini "bronz ten"e bıraktı. Yine aynı dönem jartiyerli çoraplar ve kısa saçın üzerine takılan “cloche” şapkalar Türk kadınının hayatına girdi. Atatürk, Türk kadını için belirlediği “Batı kadını imajı”nı ilk önce eşi Latife Hanım'la Türkiye'ye gösterecekti.
1930'lu yıllarda tüm dünyayı vuran ekonomik kriz modaya da sadeliği getirdi. Uzun saçlı olmayı en1920’li yıllarda ilan edilen Cumhuriyet, değişim ve gelleyen “cloche” şapkaların modası geçmeye başumudu simgeliyordu. Hemen hemen her konuda ladı. 1940'lı yıllara gelindiğinde ise Türk kadını nayyapılan hızlı ve radikal değişimler modada da etki- lon çorapla tanışacaktı. Çorap alamayan kadınlar, sini göstermiş, kılık-kıyafet devrimi yapılmış ve ba- bacaklarında çorap varmışçasına, dikiş izi gibi iz çitılı, modern bir çizgi benimsenmişti. O dönemlerde zerek dolaştılar. Evde bulunan artık kumaşlar birleşerkek giyiminde İngiliz tarzı örnek alınıyordu. O dö- tirilerek giysiler oluşturulmuş, etekler, kumaş israfını nem erkeklerin hayatındaki pantolon askısının ye- azaltmak için kısaltılmış; kadınlar yalın ve gösterişrini kemer aldı. Türk erkeği şort, bere ve pijama ile siz şekillere bürünmüşlerdi. Halk, kampanyalar satanıştı. yesinde, eski eşyalarını elden geçirmeye ve eskileri yeniden kullanmaya teşvik edilmişti. Elbiselere uyMayo ve güneşlenme şortları da adeta “trend” gulanan gizli yamalar, onarımlar, ters yüz edilerek oldu yeniden giyilen giysiler ve elde örülen kazaklar bu O dönemlerdeki radikal değişim asıl kadını etkile- dönemde başvurulan giyim kuşam yöntemleri aradi. Batı'dan gelen akımla yıllardır kullanılan uzun sında bulunmaktadır. saçların yerini kısa saç aldı. Osmanlı döneminden
16
MODA&STİL
yapay mücevherler ve çok büyük gözlükler moda oldu. Siyasi kargaşa ve erkeklerin stili... 1970’li yıllar Türkiye’de siyasi olayların doruğa çıktığı dönem olarak tarihe geçti. Ülke sağ ve sol olarak ikiye ayrıldı. Her görüşü simgeleyen farklı kıyafetler vardı. Sol görüşlü öğrenciler arasında gocuk, parka, ülkücü ve sağ görüşlüler arasında aşağıya doğru sarkık Orta Asya bıyıkları moda oldu. Militancı dinci kesimi ise uzun sakallar simgeliyordu. Bu dönemde toplumsal bir olgu olarak göze çarpan kırsal kente göç, modayı derinden etkiledi. Varoş kesimlerde pantolon üzerine giyilen güllü etekler ve onların üzerine giyilen İngilizce yazılı tişörtler, yarım tesettür ya da yarım açılma, kentle etkileşimin giyime yansımasıydı. 1970’lerdeki kargaşa ortamı, 12 Eylül 1980 darbesiyle yerini sessizliğe bırakırken modaya da büyük etkileri oldu. 1980’lerde Turgut Özal’ın siyaset sahnesindeki yerini almasıyla birlikte uygulanmaya başlanan ekonomide liberalleşme politikaları ve yaTürkiye’nin 50’li yıllarda çok partili hayata geçişi ve bancı sermayenin Türk pazarına girmesi modayı Amerika’yla kurulan yeni ilişkiler etkisini giyim kuçok farklı yönlere götürdü. şamda da gösterdi. Hollywood filmleriyle tanışan Türk halkı da “Amerikan Rüyası”ndan etkilendi. Marka dönemine merhaba... Etek boyları kısaldı. 1950'li yılların kadını göğüsleriDünya modasını şekillendiren dev giyim markaları ni kaldıran, belini incelten, vücudunun siluetine hükbüyük kentlerde peş peşe mağazalarını açtı. Türk meden korselere ise adeta âşıktı. Ancak 1960’lara genci de tabii ki bu akımdan fazlasıyla etkilendi ve gelindiğinde modadaki değişim rüzgârından etkileböylece marka dönemi de başlamış oldu. nen Türk kadını, o dönem etek boylarında kısalma ve bedende belirli bir rahatlamaya yol açan çuval 1980’lerde t-shirt, sweat shirt, tayt gibi İngilizceden elbiselere hayatlarında yer vermeye başladılar. dilimize yerleşmiş pek çok kıyafet, saç bantları, lastik ayakkabılar ve eşofmanlar moda oldu. Türk kadı1960 darbesiyle sonuçlanan sürecin ardından Türnı ise önceleri daha çok erkeklerin tekelinde olan iş kiye 61 Anayasası'nın getirdiği özgürlük ortamını hayatında yerini yavaş yavaş almaya başlarken bu yaşıyordu. Bu dönem tasarımlar ultra modernlikle iş kıyafetini kavramını ülkeye soktu. O dönem etek tanıştı. Yeni ve daha özgür bir görünüme ulaşmanın ya da pantolon üzerine geniş vatkalarla kaldırılmış yolu açıktı: Etekleri kısaltmak. 1960’ların sonlarına ceketleri tercih eden kadınlar profesyonel iş kadını gelindiğinde dünyada başkaldırının, kadın, azınlık imajının bir yansımasıydı. ve çevre hareketlerinin tohumlarının atılıyordu. Türkiye ise bu akımdan ancak 70’li yılların başında etki90'lı yıllar ve sadeleşme... lenecekti. Avrupa’daki öğrenci hareketleri Türkiye’yi Sade ve vücudu kavrayan formlar, süs ve abartıdan de etkiledi. Genel ahlak kurallarındaki özgürleşme uzak görünümler, 1990’lı yıllara damgasını vurdu. modaya da yansıdı. O dönem eteklerin boyu kalça 2000'lere gelindiğinde ise artık herkes her şeyi gihizasına kadar çıktı. Gözler bu kısalığa alıştı. Pek yiyordu. Yani modayı değil kendine yakışanı tercih çok Türk kadını da mini eteğe dolabında geniş yer ediyordu. Modacılar bir anlamda tekrara düştü ve ayırdı. adeta 70-80 ve 90’lı yılların bir harmanlaması günümüz modasına damgasını vurdu. O dönem dize kadar çıkan botlar, geniş kemerler, büyük omuz çantaları, bilek hizasında eldivenler,
MODA&STİL
Yami Yağmur Malkoç
17
Bloggerlar ile sokak modas覺
GAP 89,90 TL
Valentino 670 Euro Michael Kors
Sibel Demirci sbldmrc.blogspot.com
18
H&M 39,90 TL
MODA&ST襤L
Alexander Wang 930 Euro
Mango 24,90 TL
Mango 29,90 TL
Zara 49,90 TL Zara 99,90 TL
Tom ford 145 Euro Mango 19,90 TL
Gizem Silah gizemsilah.blogspot.com
Bloggerlar ile sokak modas覺 MODA&ST襤L
19
Zekâsı ve zevkiyle giyinen bir lider
B
Mustafa Kemal Atatürk
azı konular hakkında yazmak gerçekten çok zordur. Gün gibi aşikâr olan doğruları tekrar tekrar dile getirmek olabildiğince anlamsızdır. Atatürk’ün giyim zevki ve tarzı hakkında yazı yazmak da bu nedenle benim için oldukça zor. Neredeyse bir asır öncesine ait kıyafetlerinin günümüzde de rahatlıkla giyilebilir olduğunu göz önünde bulundurursanız Mustafa Kemal Atatürk’ün ne denli derin bir zevke sahip olduğunu rahatlıkla anlayabilirsiniz.
bile izin vermiştir. Çünkü o Türkiye Cumhuriyeti’nin lideri olmasının yanı sıra gelişmekte olan bu ülkenin en büyük rol modelidir ve yurttaşları için çağdaşlık yolunun en büyük örneği olduğunu bilmektedir. Bu yeni, modern Türkiye oluşumunun içerisinde Mustafa Kemal’in en dikkat ettiği hususlardan bir tanesi de özün kaybolmamasıdır. Çünkü çağdaşlık rüzgârları içerisinde kimliğini kaybeden bir toplumun her şeyiniz kaybedeceğini bilir. Bu sebeple son derece şık kadın ve erkeklerin toplandığı bir baloda vals yaparDünyanın en büyük komutanlarından birisi olması- ken bir an da üstündeki frag ile zeybek oynamaya na rağmen Atatürk denildiğinde akla hiçbir zaman başlayarak, kılık kıyafet devrimi ile girilen bu yeni diğer asker devlet adamları gibi askeri kıyafetlere yolun toplumun özünden bir şey götürmeyeceğinin kuşanmış hali gelmez. Kimimizin aklına baklava mesajını vermiştir bütün dünyaya ve yurttaşlarına. desenli süveteriyle manevi kızı Gönül’ü gezdirir- ken ki hali gelir, kimimizin ise jilet gibi, pürüzsüz, Her hareketinden zekâ, her seçiminden zevk akan ata yakalı gömleğinin üstüne giydiği fraglı görün- bu adam için sayfalarca yazı yazılabilir. Ama her tüsüyle. Hem yeni kurulan bir ülkenin insanlarına zaman için görseller daha zihinde kalıcı ve daha örnek olmak, hem de halk ile arasındaki oluşması açıklayıcıdır benim için. O yüzden Mustafa Kemal muhtemel uçurumu yok etmek için elinden geldiğin- Atatürk’ün giyim zevkini bir kere daha kavramak için ce uzak durmuştur üniformalardan. Hatta o kadar resimlere bırakıyorum sözü. ki mayo ile denize girdiği fotoğrafların çekilmesine
Serdar Egemen Nadasbaş
20
ERKEK
ERKEK
21
J
RTA O P Ö R
Volkan Severcan Nihan Söylemez Kırlıkovalı WoMEN Dergisi: Öncelikle bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Volkan Severcan kimdir? VOLKAN SEVERCAN: 1966 yılında İzmir’de doğdum. İzmir Özel Türk Koleji ve arkasından İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Oyunculuk Bölümünden mezun oldum. 1984 yılından bu yana profesyonel oyunculuk ve yönetmenlik yapmaktayım. Evliyim, bir kızım var. WoMEN Dergisi: Tiyatro ya da oyunculuk sizin için ne ifade ediyor? VOLKAN SEVERCAN: Tiyatro benim hayatım, yaşama şeklim. Şüphesiz ki eğitimini aldığım işim oyunculuk. Oyunculuk yapabildiğim için seslendirme ve mesleğimle ilgili diğer yan işleri de yapabiliyorum. Ben en çok tiyatro sahnesinde kendimi mutlu hissediyorum. WoMEN Dergisi: Şuan oynadığınız Çocuklar Duymasın dizisi ve dizideki rolünüzle ilgili neler söylemek istersiniz? VOLKAN SEVERCAN: Çocuklar Duymasın Türk televizyon tarihinde kült olmuş dizilerden birisi. Yıllar boyunca Türk seyircisinin beğenisini kazanmış. Müthiş bir yazım dili var, Birol Güven gerçekten Türk seyircisini, Türk Halkını çok iyi tanıyor. Sonucunda ortaya bütün renkleriyle gerçek bir türk sitcomu çıkıyor. Ben, “Zero Tuna” rolünü oynuyorum. Gerçekten çok eğlenceli bir rol. Romantik, ürkek, opsesyonları olan, kibar, iyi kalpli bir adam. Her kadının isteyeceği bir model, ama lafta tabii. ►
22
WoMEN Dergisi: Genellikle komedi tarzı projelerde yer alıyorsunuz. Komediyi sevdiğiniz için mi, gelen teklifler bu yönde olduğu için mi? VOLKAN SEVERCAN: Hayat beni öyle yönlendirdi. Ama komedi oynamayı çok seviyorum. İnsanların gülmesi beni mutlu ediyor. Güldüren olabilmek çok keyifli ve özel bir şey. Örneğin rol aldığım iki farklı oyundan birisi “Bavul” isimli bir komedi, orada seyircileri bol bol güldürüyorum, diğer ide “Leyla’nın Evi” orada da seyircileri bol bol ağlatıyorum… WoMEN Dergisi: Türkiye’deki devlet tiyatroları ve gidişatı ile ilgili neler düşünüyorsunuz? VOLKAN SEVERCAN: Devlet Tiyatrolarının ya da şehir tiyatrolarının ,ne bugün ne de yarın kapatılmasına hiçbir siyasi iktidarın gücü yetmez. Sadece bu olgu şekil değiştirebilir; teknolojik etkenler bile sürekli değişirken siz olduğunuz yerde’ hayır ben değişmeyeceğim ‘diye diretemezsiniz.Kaldık ki seyircimiz bile değişiyor.Televizyona ilginin giderek azaldığı,insanlar sokağa çıkmak istediği bir dönemde tiyatroya da ilgi arttı. Benim tezim devlet tiyatroları uyduruk tiyatrolar olmamalı!İngiltere’deki National Tiyatrolar gibi o ülkenin en iyisi olmalı.Türkiye’nin en iyi tiyatro aktörlerinin aktrislerinin içinde yer aldığı çıtanın en yüksekte olduğu tiyatrolar lazım bizlere.Çünkü bu çıta ne kadar yüksekte olursa ,onu takip eden özel tiyatrolarda kalite de o kadar artmak zorunda kalacak. WoMEN Dergisi: Ülkemizde asgari ücretin düşük olması ve kişi başına düşen milli gelirin standartların altında kalmasından dolayı Özel Tiyatroların ücretlerini pahalı bulan bir kısım var. Bu konudaki yorumunuz nedir? VOLKAN SEVERCAN:Öncelikler şunu söylemek isterim, asgari ücrete göre tiyatro bileti ayarlanmaz!Tiyatro bir kere lüks tüketim arasında ver alan bir eylem değildir.Devlet tiyatrolarının bir koltuğunun kaç liraya mal edildiğini biliyor musunuz? 100$(197TL)…Bu koltuğun satış fiyatı ise 7 TL.Siz bileti satın almak için 7 TL verdiğinizde devlette anında size 190TL sini geri veriyor.Maliyeti bu kadar yüksek olup başarılı olamayan bir devlet tiyatrosundan bahsederken bir yandan da özel tiyatrolar bir koltuğu 35TL ye mal edip 20 TL satıyor.Şuan hiçbir tiyatrocu ve çalışanı bu işten para kazanamadığı gibi üzerine para ödüyor ve sırf bu iş yürüsün diye.Son olarak Türkiye de tiyatro bileti dünya da hiç olmadığı kadar ucuz. WoMEN Dergisi: Oyunculuğunuzun yanı sıra farklı ve çok da ilgi çekici sektörlerde de adınızı sıkça duymaya başladık? VOLKAN SEVERCAN: Taksim Sanat Evi Restoran işletmeciliği,Fred Perry Türkiye Genel Müdürlüğü,İmaj Creative Direktörlüğü,İmaj Entertainment ve İmaj Art şirketlerinde ortaklık yaptıktan sonra VS CREATİVE adlı şirketi kurdum.Bu şirkette farklı alanlarda creative çözümler ile müşterilerimize hizmet vermeye devam ediyoruz.2006 yılından bu yana Saya Grup’a pek çok proje için danışmanlık hizmeti verdikten sonra ,bu grup ve bu grup içersindeki Pharmactive İlaç bünyesinde Kurumsal İletişim Danışmanı olarak görev yapmaya başladım. 2013 yılından itibaren İzmir Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde öğretim üyesi olarak eğitmenlik görevimi sürdürmekteyim. Freelence Fotoğraf Sanatçısı olarak Türkiye’nin farklı yerlerinde gösterimde bulunan ‘Nasıl Geçti Habersiz’ adlı fotoğraf sergim seyircilerle buluşmaya devam ediyor. WoMEN Dergisi: Volkan Bey, keyifli sohbetiniz için teşekkürler. Son olarak WoMEN Dergisi okuyucularına neler söylemek istersiniz? VOLKAN SEVERCAN: Benimle bu röportajı yaptığınız için hepinize çok teşekkür ediyorum. Herkese mutlu, başarılı, barış dolu bir yayın hayatı diliyorum.
23
KOMŞUYLA CUMHURİYET AÇILIMI
PTT’nin açılımıyla ilgili ayrıntılara devam edeyim, bu sırada da komşumuz çayını höpürdete höpürdete içsin, afiyet olsun. Neden takıldım bu açılım konusuna biliyor musunuz? Bu yazıyı okuyanı önemsiyorum, eğer “Kim Milyoner Olmak İster?” gibi bir bilgi yarışmasına katılırsa belki konu karşısına soru olarak çıkar. Çünkü ben PTT’nin bir önceki açılımını televizyonda bu bilgi yarışmalarından birini izlerken öğrenmiştim: “T.C. Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü”
“Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir.” “Çağdaş bir cumhuriyet kurmak demek, milletin insanca yaşamasını bilmesi, insanca yaşamanın neye bağlı olduğunu öğrenmesi demektir.” “Demokrasi ilkesinin en çağdaş ve mantıki uygulamasını temin eden hükümet şekli, cumhuriyettir.” “Türk milletinin tabiat ve âdetlerine en uygun olan idare, cumhuriyet idaresidir.” “Az zamanda çok büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bundaki başarıyı Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak kararlı bir şekilde yürümesine borçluyuz.” “Bugünkü hükümetimiz, devlet örgütümüz doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet örgütü ve hükümettir ki onun ismi cumhuriyettir. Artık hükümet ve hükümet mensupları kendilerinin milletten ayrı olmadıklarını ve milletin efendi olduğunu tamamen anlamışlardır.” “Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır; fakat Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır. Ve Türk milleti güven ve mutluluğun kefili olan ilkelerle, uygarlık yolunda, tereddütsüz yürümeye devam edecektir.” “Türkiye Cumhuriyeti her manası ile büyük Türk milletinin öz ve aziz malıdır. Kıymetli evlâtlarının elinde daima yükselecek, ebediyen yaşayacaktır.” “Cumhuriyet yeni ve sağlam esaslarıyla, Türk milletini emin ve sağlam bir gelecek yoluna koyduğu kadar, asıl fikirlerde ve ruhlarda yarattığı güvenlik itibariyle büsbütün yeni bir hayatın müjdecisi olmuştur.”
Açılımı birçok defa değişen PTT’nin 29 Ocak 2000 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan kanunla bu adı alması ve seneler sonra 2013’te değişen yeni adında “T.C.”nin yer almaması… Bu PTT’nin tamamı mı özelleşmişti? Özel kurumların sayısı her geçen gün artıyor. Çok özel bir ülkeyiz! Komşunun çayı bitti, hemen tazeleyeyim. “Boşver PTT’yi, sen beni dinle.” diyor komşumuz, haklı… Bu çayın lezzeti sohbetinde… Bakalım bana neler anlatacak… “Engin… Şimdi telefon borçlarını bilgisayar ekranından görüyorlar hemen. Eskiden böyle değildi tabii… Biz tek tek kontrol ederdik. Önümüzde hesap makinesi olurdu, tek tek hesaplardık. Bunu yaptığımız gün, PTT’nin anlaşmalı bir fotoğrafçısı da bizimle çalışırdı, fotoğrafla birlikte tutardık tutanakları.” Komşunun sesini bir yerden sonra duymaz oldum. Anlattıkları ilgimi çekti, gözlerimin arkasında bir perdeye hayallerim yansımaya başladı. Yakın geçmişte yaşananları düşündüm… Evlere televizyonların girmesi, ilk bilgisayarlar… Cep telefonları… İnternet… Şimdi teknolojik yenilik ve gelişme bombardımanını yaşıyoruz, eskiden böyle değildi, her biri ayrı bir devrimdi.
Atatürk cumhuriyetle ilgili neler söylüyor?
***
Devrim! Ne güzel bir sözcük değil mi? En büyük devrim cumhuriyettir!
Ah o eski bayramlar… “Daha dur, yaşın kaç, sen bile eskimedin!” demeyin, ben eskimediysem bile bayramlarımız eskidi. Hem de müthiş bir hızla! Son yıllarda eski bayramları hasretle andığımız bayramlar yaşar olduk. Bunun nedenlerini sorgulamamız lazım.
Henüz özelleşmemiş yerlerde bile “T.C.” yazısına taham-
24
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun!
Engin Ergin
mül edilemeyen bir anlayışın her zaman karşısında durmak gerekiyor. Bunu yazdığım için üzülüyorum; ancak cumhuriyetimiz savunulmaya ihtiyaç duyuyor. Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nde sadece yaş olarak genç insanlara seslenildiğini düşünmüyorum. Atatürk bence o hitabesinde cumhuriyet coşkusunu içinde yaşatan genç fikirlilere, genç cumhuriyetin genç fikirlilerine sesleniyor. Atatürk bana, sana, ona; hepimize sesleniyor. Öyle olmalı!
KÖŞE YAZARI
Komşu geldi, oturuyoruz. Eskilerden bahsediyor, ilgiyle dinliyorum. PTT emeklisi. Yani “Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketi”nden emekli olmuş. Onun zamanında başka bir açılımı vardı bu üç harfin; ama hangisi olduğuna emin değilim... Muhtemelen siz de benim gibi bu açılımı daha önce duymamışsınızdır. PTT, bu kez 23 Mayıs 2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan bir kanun ile açılmış. Daha taze bir açılım. Açılım demişken hep söylerim fazla açıldıkça boğulma riski artar. Denizden bahsediyorum denizden!
Modern bir görünüm kazanmanın yolları H
Gonca Kaya
epimiz yenilikleri, değişimi oldukça sevsek de söz konusu kendimiz olduğunda biraz tereddüt edebiliyoruz. Özellikle yeni bir saç stili denemek; alıştığımız, bize yakıştığınız düşündüğümüz makyaj tarzımızı değiştirmek biraz cesaret gerektirebiliyor. Ama güzellik trendleri her yıl hatta her mevsim değişiyor ve bazen kendimizi eski moda hissedebiliyoruz. Bu ay sizin için modern ve günümüz trendlerine uygun bir görünüme sahip olmanıza yardımcı olacak güzellik önerileri hazırladık.
Estee Lauder Clinique
Sephora
M.A.C
Mücevher Tonları
Yves Rocher
Kadınların tutkunu olduğu mücevherler artık güzellik ürünlerinde de vazgeçilmezimiz oldu. 2013 yılının rengi zümrüt yeşili, ametist moru, yakut ve safir gibi göz alıcı renkleri hem makyajınızda hem de tırnaklarınızda uygulayın. Bu yoğun ve parlak renklerle ışıltılı ve iddialı bir görünüm elde edebilirsiniz. Yves Saint Laurent
26
GÜZELLİK
Sephora
Nail Art
Tırnaklarda tek renk oje devri çoktan kapandı; artık yaratıcılığınızı ve yeteneğinizi konuşturma zamanı. Neredeyse her yerde bulabileceğiniz tırnak süsleme aparatları ile tırnaklarınıza istediğiniz şekli çizmeniz çok kolay. Günlük bir konsept belirleyip ona göre her parmağınızda ayrı bir karakter yaratabilirsiniz. Eğer “ben çok başarılı değilim” ya da “o kadar uğraşamam” diyorsanız tırnak stickerlarından yardım alabilirsiniz.
Sağlıklı ve Doğal Saçlar
Saçlar kadınlar için en önemli güzellik faktörlerinden biridir. Hacimli ve parlak saçlar sağlıklı bir görünümün temel kurallarındandır. Saç düzleştirici ve maşalarla saçlarım çok yıpranıyor diyorsanız sizin için güzel bir haberimiz var. Artık doğal görünümlü ve hafif dalgalı yıka çık modeli saçlar oldukça popüler olduğu için bu tür ürünleri sıkça kullanmanıza gerek yok. Saçlarınızda doğal dalgalar yaratmak için deniz tuzlu ürünleri tercih edebilirsiniz.
GÜZELLİK
27
Mat Görünüm
Yüzdeki parlaklığı önlemek içim mat pudralar kullanmaya alışkınız ama artık neredeyse tüm güzellik ürünlerinde mat olanları tercih ediyoruz. Daha modern bir görünüm için özellikle parlak ve ışıltılı rujlar yerine mat ürünleri tercih etmenizi öneririz. Birçok markanın çıkardığı mat oje koleksiyonlarını da deneyerek tırnaklarınızda farklı bir görünüm elde edebilirsiniz.
Pastel NARS
Shiseido
Çarpıcı Renkler
İster mat ister ışıltılı kullanın ama mutlaka parlak ve göz alıcı renkler göstermeye özen gösterin. Artık sadece kırmızı değil; pembe, turuncu, mor, mavi gibi renkleri tercih ederken parlak ve çarpıcı renkte ürünler kullanın. Renkli farlarınızı sadece göz kapağında değil tüm göz çevresinde kullanarak eğlenceli ve modern bir görünüm elde etmeniz mümkün. Tırnaklarınız için de kıyafetlerinizle zıt tonlarda renkler uygulayarak oldukça renkli görünebilirsiniz. NYX
Loreal
28
GÜZELLİK
Yves Saint Laurent
Islak Görünümlü Saçlar
Bir süredir podyumlarda sıkça karşılaştığımız yeni ve oldukça modern bir izlenim oluşturan ıslak görünümlü saçlar biraz cesaret gerektirse de denemeye değer. Bu modeli uygularken dikkat etmeniz gereken birkaç nokta var; ıslak görünüm elde edicem derken sırılsıklam saçlarla dolaşmamalısınız. Saçlarınızı geriye doğru yapıştırarak tarayın ve uçlarının kuru ve kabarık olmamasına dikkat edin. Görünümü korumak için sabitleyici spreylerden yardım alabilirsiniz. Davines
Loreal
Ardell
Belirgin Kaşlar
İncecik, yay gibi kaşlar artık çok eskide kaldı. Daha modern bir görünüm için kaşlarınız kalın ve belirgin olmalı. Eğer çok kalın kaşları yakıştırmıyorsanız daha orta kalınlıkta modeller kullanabilirsiniz. Kaş seyrekliğinden şikayet ediyorsanız kaş kalemleri sizin için harika olacaktır. Elbette kaşlarınızı tarayarak şekle sokmayı unutmayın.
NYX
Yves Saint Laurent
GÜZELLİK
29
N I Y A
Ü N Ü ÜR
Youth Restore Beads
GENÇLİĞİNİZ Bu Kapsüllerde Saklı
Carelle Bio Cosmetics tarafından Türkiye’ye ilk kez getirilen kök hücre bazlı içeriği sayesinde gençleştirici etkisi çok kısa sürede kendisini gösteren Youth Restore Beads, tüketicilere sunuldu. Yeni kolojen oluşumunu artıran Youth Restore Beads’in içerisindeki üç etkili aktif içerik ile gençliğinizi yeniden kazanabilirsiniz. 1998 yılında Bağdat caddesi Caddebostan’da Çiğdem Belgin tarafından kurulan ve İsviçre’nin önde gelen laboratuarlarından CRB ile çalışan Carelle Bio Cosmetics, tamamen doğal maddeler içeren ve kök hücre bazlı yeni yüz bakım ürünü Youth Restore Beads’i satışa sundu. Nicotiana, kahve ve frenk inciri bitkilerindeki kök hücrelerin bileşiminden oluşan bu gençlik kapsülleri, yaşlılık etkilerini azaltmanın yanı sıra, hücre duvarını güçlendirerek, cildinizin daha genç bir görünüm kazanmanızı sağlıyor. Türkiye’de ilk kez tüketicilere sunulan ve aktif kök hücrelerden oluşan Youth Restore Beads, serbest radikalleri azaltıyor. Kapsüller, bu sayede kırışıklıklarla savaşırken hücre ömrünün uzamasına katkıda bulunuyor. Cilde dolgun ve pürüzsüz bir görünüm kazandıran ürün, aynı zamanda nemlendiriyor. Hava ve sıvı geçirmeyen, çözünebilen bitki bazlı kaplamadan oluşan kapsüller sayesinde ürünün içeriği bozulmadan kalabiliyor. Kuru, yağlı, hassas ve karma olmak üzere tüm cilt tiplerinde kullanılabilen Youth Restore Beads, 50 ml’lik (50 adet kapsül) ambalajında 580 TL'den satışa sunuluyor.
31
Çocuklar İçin Kahvaltı Önerileri Zeymuran Cafe
G
ünümüzde sağlıksız yaşam koşulları bu kadar yaygınken hayatımızın en büyük anlamları olan çocuklarımızı bütün tehlikelerden korumak için adeta siper oluruz. Koruma kalkanlarımız her an için açıktır. Beslenme de bunların başında gelir.
32
MUTFAK
GDO denilen tehlike yaşantımıza gireli çok uzun zaman oldu bile. GDO bilmecesi süredursun biliyoruz ki ne yaparsak yapalım kovsak da dövsek de buralarda olacak. Bu nedenle biz kendi kendimizin koruyucusu olmalı, bunun için de dengeli beslenmeli, sağlığımıza dikkat etmeli, spor yapmalıyız. Yağlı, şekerli gıdalardan kaçınarak daha doğal beslenmeli; yumurtayı, sütü, yoğurdu, meyve ve yeşil yapraklı bitkileri tüketmeliyiz. # Çocuklarımıza hazırlayabileceğimiz pratik kahvaltı tarifleri olarak haşlanmış yumurta veyahut omlet önerebiliriz. Yapımı kısa sürecek hem de besleyici olacaktır. Yumurta çocukların beslenmesinde önemli bir yere sahiptir. # Taze sıkılmış portakal suyu veya havuç, elma suyu onları gün içerisinde enerji bakımından güçlü tutacaktır. # Peynir, yoğurt ve süt büyüme çağında olan çocukların kemiklerinin gelişimi için en büyük paya sahip olan besinlerdir. Sütü, peyniri ve de yoğurdu kahvaltı masasından eksik etmemeliyiz. # Şüphesiz ki patates kızartması onların kahvaltıları için biçilmiş kaftan pek de faydalı olduğu söylenemese de ara sıra patates kızartması yapmanın kimseye bir zararı olmaz.
MUTFAK
33
# Krep ya da waffle yine çocukların sevebileceği ve çok pratik olarak un, yumurta ve de sütün bulamaç kıvamında hazırlanarak tavada ya da waffle makinesinde pişirilmesiyle oluşturulacak yumuşacık bir kahvaltı çeşididir. İçerisine yine çocuklar için besleyici değere sahip bal ve meyveler rulo yapılarak çeşitlendirilebilinir. Ya da peynir vb. besinlerle hazırlanılıp kahvaltı sofrasına konulabilir. # Meyvelere gelince mevsimine göre çeşitli meyveleri taze şekilde iyice yıkayarak çocuklarımızın kahvaltı menülerine eklememiz gerekiyor. # Badem, ceviz ve de fındık çocuklarımızın zekâlarını geliştirecek ve sindirim sistemlerinin daha iyi çalışmasına yardımcı olacak kuru yemiş çeşitleridir. # Çocuklar poğaça, pizza tarzı yiyecekleri de çok severler. Bunları dışarıdan temin edebileceğimiz gibi kolay bir şekilde evde de hazırlayabiliriz. # Çorbalara gelince nefis bir bulgurlu süt çorbası hem pratik hem de besleyici bir kahvaltı çeşitliliğini oluşturacaktır. Kahvaltı, aileyi bir araya getiren en önemli öğünlerden bir tanesidir. Kahvaltıyı şenlendiren neşeli hale getiren de evlatlarımız, yarınlarımız, umutlarımız. Onları yarınlara iyi hazırlayalım, fidanlarımızı kurutmayalım ki onlar da geleceğe yeni yeni fideler versinler.
34
MUTFAK
MUTFAK
35
KOLAY PİŞİ 36
Hayat Cafe Tarifleri
Çay demleninceye kadar hazırlanabilecek çok pratik, en kolayından pişi tarifi. Tek yapmanız gereken en yakın fırına gitmek. MALZEMELER • 2 tane ekmek hamuru (fırından alınacak) • 1 çay bardağına yakın un • Sıvıyağ HAZIRLANIŞI 1. Öncelikle fırından 2 tane ekmek alınmalı. 2. Alınan hamura 1 çay bardağına yakın un dökülüp yoğrulacak. 3. Yoğurulan hamurun üzeri nemli bir bezle örtülüp 15 dakika beklenmeli. 4. Hamurdan, limondan daha küçük parçalar kopartılır ve yuvarlandıktan sonra elle bastırılır ve avuç içi büyüklüğünde açılır. 5. Tavaya sıvıyağ konulur ve kızdırılır. 6. Hamurlar, kızgın yağda arkalı önlü kızartılır. 7. Kızaran pişiler kağıt havlu üzerine alınır ve fazla yağı çektirilir. 8. Sıcak sıcak servis edilir.
Püf Noktası Reçel yaparken malzemelerin içine mutlaka bir miktar çubuk vanilya ekleyin. Şeker katkısı olmayan çubuk vanilya, reçelinize harika bir koku ve lezzet verecektir. Bisküvi ve kurabiyelerinizin bayatlamasını istemiyorsanız, bisküvi kutusuna 1-2 adet kesme şeker koyabilirsiniz.
MUTFAK
37
“Kadınlar bildiğim en iyi okul” WoMEN ekibinden yazar İsmail Sertaç Yılmaz, askere gitmeden önce içini döktü. Hayatındaki değişimlerden ve yeni kitabından konuştuk.
Yeşim Özbirinci
S
ertaç ismini kullandığın için bu şekilde sormak istiyorum. Çok iyi de olmasa birkaç senedir tanıyorum ve sende biraz beat kuşağının esintilerini görüyorum. En azından yaşam tarzı olarak. Peki, Sertaç'ı biraz sen anlatır mısın, kimdir aslında? Seninle tanıştığım vakitleri düşündüm, sanıyorum 2010 senesi falan olmalı. Beat yaşam tarzı deyince oralara gittim. Bir dönem, yani hayatımın ilk yılları öyleydi. Hayatımın ilk yılları deyince enteresan kaçmasın, kendi hayatıma 17 yaşında falan başlamıştım. O zamanlarda 4 yıllık bir hayat serüvenim oldu. Beat denebilir mi bilemiyorum ama çok keyifli zamanlardı. Şimdi şu an pek öyle değil. Yani hayatımın bir yerinde öpüldüm ben ve o hayatımı ister istemez geride bıraktım. O zaman da sene 2012'iydi. Bir kez çıkınca o kafadan tekrar dönülmüyormuş, kabul etmiyor yani bünye. Sonuç olarak beat'lik geride kaldı. Beni çok mutlu eden biri soru değildir, kimsin sorusu, kendimi hatırlatıyor ve o kadar keyifli biri değilim kendimi düşününce. Nasılsın? Bir de misal bu soruyu da sevmiyorum. İstemediğim bir anda biri çıkar ve öylesine bu soruyu sorar fakat sen nasıl olduğunu düşünmek durumunda kalırsın. Genelde böyle sorulara 'hiç' deyip geçiyorum. N’apıyorsun Sertaç? Hiç. Ama bu defa sevinç var içimde. Sertaç kim midir? Ne istediğini bilmeyen, hiçbir şeyi tam manasıyla başaramayan, ne annesinin oğlu olabilmiş ne babasının oğlu, ne abisinin kardeşi olabilmiş ne de sanırım bir kadının sonuna dek erkeğim diyebildiği bir adam. Evet, tüm bunların hepsiyle barıştığım bir dönemdeyim. Çünkü bunlarla barışmadan 'yarın'
dediğimiz meret pek uğramıyor insanın üzerine. Yazarlık serüvenin nasıl başladı? Tam da bu noktada başladı aslında. Yani profesyonel yazarlıktan öncesi bu dediklerimle beraber başladı. Şiir yazmaya o zamanlar hiç kalkışmadım. Metinler yazıyordum. Mutsuz, bohem, avanak metinler. Sonra bir gün bir kadın, sen metin değil şiir yazıyorsun dedi. Şiir okurdum, şiirle okuyucu olarak yakınlığım vardı ama hiç kalkışmamıştım. Sonra o kadın sadece metni düzyazı'dan çıkarıp şiir şemaline soktu. Güldük, şarap içtik. Beni güzel hissettirmişti. Ben sonra şiir modunda düzyazılar yazdım kendime göre. Baya bir birikmişti, birini tuttum güzel bir dergiye yolladım, yayınladılar. Sonra O kadına haber verdim. Şaşırmadı. Sonra tuttum bir tane daha derken, kitap fikrini soktular ne nasıl olurunu anlamadım ilk kitabımı bastırdım. Ben bastırdım. Bir hataydı. Sonra ki kitaplarımı yayıncılar üstlendi, onların suçlusu ben değilim. Galiba böyle başlamıştı. Son zamanlarda ne yazıyorsun? Son zamanlarda hiçbir şey yazmamaya gayret ediyorum desem sanırım tuhaf kaçacak ama halim böyle. Hiçbir şey yazmıyorum. Yazmak geliyor içimden, deliler gibi hem de hiç kafamı kaldırmadan, yazabilirim ama yapmıyorum. Çünkü şu an içinde bulunduğum duygusal halin bir yerlerde kalmasını istemiyorum. Bunu nasıl anlatabilirim; sanıyorum, ne yazarsam yazayım biri hakkında olacak ben de o kişi için tek bir satır bile yazmak istemiyorum. Genelde yazarlar böyle şeyleri kullanırlar, ben de kullanabilirdim ama yapmayacağım. Daha önce yaptım, pişman oldum. Hayatıma girip çıkmış insanlara artık
metinlerimde şiirlerimde falan yer vermeyeceğim. Ama bundan önce henüz yayınlanmasa da hali hazırda ''sabah olsun konuşuruz'' adlı bir romanım var. Sanırım daha sonraya kaldı, öyle olması gerekti. İyi de oldu. Yakın zamanda askere gideceğini biliyoruz; nasıl hissediyorsun? Askerden sonraki askerden önceki senle bir fark olacak mı? Bazı zamanlar, uzaktan kendime bakıyorum, bulunduğum ortama... Gülüşmeler, kadınlar, gece hayatı... Askerde olduğumu düşünüyorum sonra ve canım sıkılacak diyorum. Merak edeceğim insanları, misal, bugün cumartesi diyeceğim o sırada bir yerlerde nöbetteyken, komik tabi, elimde bira ile nöbet tutmayı düşlerim herhalde. Bir zaman geliyor sonra Yeşim, bu insanların hiçbirisi yok, hiçbirinden haberim yok, kim kiminle sevişiyormuş, kim kiminle pişmanlıkla öpüşmüş, kim nerede esrar çekiyormuş, kim kime kalçalarını dayamış ve gece onunla şununla uyumuş falan filan... Anlatabiliyor muyum, bu boktan yaşamın hiçbir şeyinden haberdar olmayacağım. Çünkü artık görmek istemiyorum sahte insanları ve sahte hayatları. Kimse kendisi değil. Ben dâhil. Askerden sonra işe bende bir fark olmasını istiyorum, mutlaka olacaktır. Olsun da, değişsin bu Sertaç. Döndükten sonra neler yapmayı planlıyorsun? Yüksek Lisans yapmayı planlıyorum. Genelde askere gitmeden evvel yapılır. Bir takım kararlar aldım bu zamanki hayatımın deviniminden dolayı ama iyi de oldu. Uzaklaşmam gerekiyordu. Ama şu sıra düşündüğüm bir şey var ki, sanırım bu değişecek olan Sertaç'ın, güzel bir kararı. Bir hayat arkadaşı edinmek istiyorum, güzel bir kadın, yani askerden sonra aşık olmayı planlıyorum ve elimi eteğimi her şeyden çekmek istiyorum. Yıllarca aynı kadınla uyumak istiyorum, onun yaşlanmasına, mutsuzluklarına, hastalıklarına falan şahit olmak istiyorum. Bunu gerçekten istediğime son 1 yıl içindeki hayatımdan dolayı karar verdim. Ben bunu yapabilirmişim ve bundan çok mutlu olurmuşum. Bir kadın öğretti bana bunu. Öğretti ve gitti, sağ olsun. Ben şimdi bu öğrendiğim şeyi başka bir kadınla ilerleteceğim, biraz kendimi buldum bu konuda yani. Nasıl derler, düşünülmeyi sevdim. Belki yazmayı bile bırakırım. İş hayatı falan filan... bir erkek çocuk, benden daha serseri bir evlat falan. Şaka değil, istiyorum bunları. Gerçekten istiyorum, bir kadın için ölebilmek istiyorum artık, kadınlara fahişe gibi davranmaktan yoruldum. On-
lara fahişe gibi davranmak istemiyorum artık. Hayatının son dönemlerinde büyük bir değişiklik oldu mu? Bu işte, bu anlattıklarım. Bir kütle gitti hayatımdan, bir şeylerle tanıştım ve gitti. Kadınlar bildiğim en iyi okul. Peki, günümüz yayıncılığı ve okurluğu hakkında neler demek istersin? anSana göre ne durumdalar şu an? Yani insanlar okuyorum sanıyor da okumuyor. Benim etrafımda güzel kitaplar okumayan insanlar yok. Hepsi güzel kitaplar okuyorlar. Ama tabi yayıncılık pek öyle değil, dev dev afişlerde garip yazarlar var. Ben İclal Aydın okumam ama sevişirim kendisiyle, Elif Şafak da okumam ama fena sevişirim. Teklif sayabilirsiniz bunları hatta. Ama genel yayın yönetmenleri ile falan sıçmaya bile gitmem. Son olarak aşk, yalnızlık ve mutluluk, bu üç konu için ne dersin? Üç büyük yol. Hepsinden geçtim, herkes kadar. Aşktan her geçtiğimde kendimi çok yıpranmış buldum. Aşk bana göre, iki insanın nerede olurlarsa olsunlar, ayrı ya da bir arada, aynı havayı solumalarıdır. Bunun ütopik bir şey olduğunu düşünmüyorum. Tastamam bu. Benim yaşadığım oldu çünkü. Mutluluk benim baş edebildiğim bir hadise değil, salaklaşıyorum, kapasitemi aşıyor yani. Ben hiçbir şeyde mutluluğu aramam, huzuru ararım. Yanında uyuduğum kadın beni mutlu etmesin, huzurlu olayım. Huzurun olduğu yerde mutluluk da mutsuzlukta çok boş şeyler. Sahi söylüyorum. Yalnızlık. Sanıyorum, sen beat yaşam tarzın var derken ben bunu anımsadım. Ben yalnız bir adamım. Geçen gün, bir kadın bana sen hayatta yalnız olamayacak adamlardan birisin dedi. Şaşırdım. Sonra devam etti. Ama seni tanıdığımdan beri yalnız bir adamsın sertaç. Neden? Sertaç gelince aklıma koca bir yalnızlık anımsıyorum dedi. Doğru ben yalnız bir adamım, yaşamayı bilmiyorum. Gerçekten bilmiyorum. Yani yemek yiyen insanlar görmesem yemek yemem o derece. Bu nedenle de yalnız olmamalıyım artık. Biliyorum yalnızlık üzerine hiçbir şey demedim. Demek istemiyorum. Yalnızlık yaşanır ya, yalnızlık yaşanır ya, yalnızlık yaşanır yahu! Diye bağırmak istemiyorum. Konuşulmaz. Yalnızlığın konuşması olmaz. Şiiri olur, sevişmesi olur da, konuşulmuyor hakkında.
39
Daniela Ladance 40 BLOG DĂœNYASI
WoMEN Dergisi: Bize kendinizle ilgili bir şey söyleyebilir misiniz? D.L: Hımm, çocuk olduğumu düşünmeyi seviyorum. Hayat güzel bir oyun, oyunların en eğlencelisi ve oyuncu olmayı gerçekten seviyorum. Galiba çevremde olup bitenlere karşı romantik bir bakış açım var. WoMEN Dergisi: Çizmeye nasıl başladınız? D.L: Herkes gibi. Bir şeylerle oynamak istedim ve annem bana boya kalemleri verdi. Hepimiz yaratıcılıkla doğuyoruz, içimizde keşfedilmeyi bekleyen binlerce dünya var. Çizmek, aklımda yolculuk etmek için bulduğum yol. WoMEN Dergisi: Çizerken ne hissediyorsunuz? D.L: Çizerken mutluyum. Istediğim her şey olabiliyorum, istediğim her şeyi yapabiliyorum, istediğim her yere gidebiliyorum. Özgürüm. WoMEN Dergisi: Blogunuza nasıl başladınız? D.L: Blogumu 2009’da açtım ama 2010 yılında kullanmaya başladım. Şimdi de Tumblr ve Behance’ı tercih ediyorum.
# Güne bir şarkı (müzikle her şey daha güzel) olmadan başlayamam. # Hayatım her zaman tam, tabii her gün farklı şekilde. Yaşlanmak ve çizmeye devam etmek istiyorum. # Beni tanımlayan üç kelime. romantik, idealistik, absurd. # Çalışmadığım zamanlar beni evimde ev arkadaşlarımla oynarken. bulabilirsiniz.
ayın ş a y yem i s v a t Size ın. t a ş a y ve
Kitap öne rilerim: Julio Cor tazar – Se Jean Pa ul Sartre ksek, Marquez – Duvar, – Yüz Y ıllık Yalnız lık
Film önerilerim: T he Strokes, Radiohead, Gustavo Cerati.
bloglarım: http://minombreesladance.blogspot.mx http://minombreesladance.tumblr.com http://behance.net/minombreesladance
41
I'm The Tourist Derya K覺l覺癟
42
WoMEN Dergisi: Derya biraz kendinden bahseder misin? Şu an neler yapıyorsun? Derya Kılıç: İstanbul Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi bölümünden geçen sene mezun oldum. Sanırım "uluslararası ilişkiler " kısmını yanlış anlamışım. İnsan düşünüyor, yahu senelik maksimum 2 haftalık izinlerle çalışarak bir ömür geçecek. Ona başlayana kadar şöyle bir yıl biraz kafamı dinleyim, gezeyim, sosyal anlamda "uluslararası ilişkiler" mastarımı yapayım diye düşündüm. Bu nedenle yaklaşık 1 ay önce Amerika'ya geldim. Amerika’nın batısından başlayarak doğuya doğru ilerlemeye çalışıyorum. Nitekim su an baya yol katetmis, kimsen yorgun ama bir o kadar da heyecanımı kaybetmemiş durumdayım. Önce Los Angeles’tan başladım. Sırayla San Diego, San Jose, San Francisco, Las Vegas, Grand Canyon, Dallas derken favori şehrim olan New Orleans'a geldim. Buradan Miami'ye geçeceğim. Kaç gün kalacağımı ya da nereye gideceğimi hep duruma göre ya da nasıl hissettiğime göre karar veriyorum. Bu yüzden su an için ileriki destinasyonlarım çok belli değil. Kafam atarsa Miami'den Küba’ya bile geçebilirim. WoMEN Dergisi: Gezmek senin için ne ifade ediyor? Derya Kılıç: Gezmek kesinlikle benim için hayat gayesi. Yeni yerler görerek, yeni insanlarla tanışarak, farklı kültürlerin bir parçası olarak bir omur geçirebilirim. Hatta o kadar ki, hep ayni is hayatinin hayalini kurarım. Öyle bir isim olsun ki, gerekirse uyuduğum tek yer uçak koltukları olsun. Yeni bir yere giderken “bir çocuğun güneş batsa da annem parka gitmeme izin verse heyecanını” yasıyorum. Dışarı çıkma vaktim geldiğinde bir hışımla kendimi sokağa atıyorum. Hayatta beni en çok mutlu eden şey gezmek. Değişik milletlerden bir suru arkadaş ediyorum. Pek çok şey öğreniyorum. Dedim ya, bir anlamda sosyal uluslararası ilişkiler mastarımı yapıyorum. En güzeli de bunu yaparken hiçbir zaman içimdeki o çocuk heyecanı kaybolmuyor. Hatta her seferinde katlanarak artıyor. WoMEN Dergisi: Blogunu açmaya nasıl kara verdin? Derya Kılıç: Aslında ilk başında blog açma gibi bir hedefim yoktu. Benim manevi miras oluşturma gibi bir kaygım var. İstiyorum ki çocuklarım, torunlarım ya da geriye kalanlar beni bilsin. Aslında biraz bencilce bir şey. Çocuklarımın "Vayy anneme bak, tek başına nerelere gitmiş, neler yapmış!" demelerini istiyorum. Özgür, bağımsız ve diledikleri gibi yasayabilmeleri için örnek oluşturduğumu düşünüyorum. İşte bunun için üniversiteden beri fotoğraf albümü hazırlıyor ve anılarımı yazıyorum. Bir gün "Ya ben bunları neden internete koymuyorum ki?" dedim. Böylece blog için ilk adım atılmış oldu. Pek bir beklentim yoktu açıkçası ama çok güzel yorumlar almaya başlayınca ben de daha çok ciddiye aldım. Sonunda benim de bir blogum olmuş oldu.
BLOG DÜNYASI
43
WoMEN Dergisi: Gelecekle ilgili planların nelerdir? Derya Kılıç: Açığı söylemek gerekirse su an için hiçbir planım yok. Türkiye’ye döndükten sonra ne yapacağımı hiç bilmiyorum. Dönmek istiyor muyum onu da bilmiyorum. Ben çok ani ve keskin karar değiştiren bir insanim. Sanırım bir yerden bir şey ortaya çıkacak ben de yoluma bakacağım. O zamana kadar bekliyorum. WoMEN Dergisi: Seyahatlerinle ilgili ilginç anılarından birini kısaca anlatır mısın? Derya Kılıç: Karar vermesi zor bir soru ama insanları yalnız seyahat etmeye teşvik etmek için bir tanesini anlatabilirim. Los Angelas'tan San Francisco'ya yaklaşık 8 saatte vardım. Hemen hostelime yerleşip içkimi alıp oturdum ortak alanda. Hostelleri çok seviyorum. Basta benim de önyargılarım vardı ama insanlarla tanışmak, sosyalleşmek ve keyifli vakit geçirmek için muhteşem yerler. Her neyse, yorgunluğumu dindirmeye çalışırken 2 İngiliz gençle tanıştım. Onlar da benim gibi ABD'yi geziyorlarmış. Baya keyifli vakit geçirdikten sonra bana ertesi gün şehri gezdirmeyi teklif ettiler. Hiç caba sarf etmeden ertesi gün bütün şehri rehber misali İngiliz arkadaşlarımla gezdim. O kadar güzel ve kaliteli vakit geçirdik ki, bir sonraki durağım olan Las Vegas'a planlarını değiştirip benimle gelmek istediler. Onlar akşamında Monterey için San Francisco'dan ayrıldılar ama Vegas için sözleştik. Nitekim 4 gün sonra beni Vegas otogarından aldılar ve Vegas maceramız başladı. İşin güzel tarafına gelince, yolda aksam yürürken önce benim onlardan sonra tanıştığım, sonra da onların benden önce tanıştığı kişilere denk geldik ve geri kalan 2 günümüzü hep beraber geçirdik. Toplamda 5 farklı milletten 8 kişiyle ani, sıra dışı ve şaşırtıcı bir tatil geçirdim. Bunu anlatıyorum çünkü özellikle Türk insaninin seyahat etmekle ilgili çok çekinceleri var. Şüpheye gerek yok, dünyada herkes seyahat ediyor ve her zaman seyahat yalnız ve ya kalabalık güzel insanları ve güzel hikâyeleri beraberinde getiriyor.
44 BLOG DÜNYASI
Derya Kılıç: Yola çıkanlara üç tavsiyem: Birincisi ve her şeyden önemlisi güvenliğinizden emin olmalısınız. Çünkü dünyada birbirinden manyak çok insan var ve kimin ne turlu size zarar verebileceğini tahmin edemezsiniz. Şehrin getto bölgelerinden uzak durun, nakit para çok bulundurmayın ama cebinizde mutlaka biraz bozukluk olsun ki birini başınızdan savabilin. Gerçekten en önemlisi güvenlik. İkincisi ise beslenme. Herkes farklı yemek çeşitlerine açık olmayabilir. O yüzden çoğu zaman özellikle uzun seyahatlerde abur cubur yemekten halsiz düşebilirsiniz. Benim tavsiyem her şeyi yiyor olsanız dahi vitamin takviyesi almanız. Mutlaka meyve alışverişi yapmalısınız. İnsan çok farkında olmuyor ama gerçekten seyahat insani yoruyor. Dinç durmak gerek. Üçüncüsü de, insanin başına ne zaman ne geleceği belli olmaz. Her şeyi kontrol altına almak için belli başlı ilaçları mutlaka taşıyın. Ağrı kesici, soğuk algınlığı, mide bozuklukları, yanık kremi vs valizinizin bir köşesinde dursun. Hem güvende hissettirir hem de sizi sokak sokak eczane arayıp bir ton prosedürü uygulamaktan kurtarır. WoMEN Dergisi: Seyahatlerde kesinlikle yapılması gereken birkaç şey nedir sence? Derya Kılıç: Mutlaka yerel halkla tanışılmalı, yemekleri yenmeli, içkileri tadılmalı. Turistik yerler ve şeyler bir yana şehrin kendi halkından biri gibi yasamaya çalışılmalı. Açıkçası ben böyle keyif alıyorum. Şehrin merkezinden bir tur arabasına binip şehri gezmekle seyahat edilmiyor. İçine karışmak gerek. Onun dışında mutlaka ufak tefek hediyelik eşyalar alınmalı. Sonrasında onlara bakınca insan mutlu hissediyor WoMEN Dergisi: WoMEN okurlarına neler söylemek istersin? Derya Kılıç: Kadın-erkek fark etmez, limitsizce gezin. Gezmek özgürlüktür, gezmek hayatin bir başka dalına götürür bizi. Her insan yeni bir hikâye; her hikâye yeni bir evren. Evrenler arası yolculuk yapmak ise paha biçilemez. Keyifli kalın! Blogu: http://iamthetourist.blogspot.com/
: Enge/ m i li r e le n i a Öner lfu Liv
asma ap: Zu # Kit zundeki Kam the Soft / o regin G : the Doors zik Of # Mü 9696 Case 1 s u e io d Para e Cur m: T h on il F # t in But m ja n e B
BLOG DÜNYASI
45
Ç
arpı işi yapılan kasnaklar duvarlarda çerçeve olarak dekoratif bir objeye dönüşebiliyor. Modern çizgilerdeki evlerde bu tip nostaljik dokunuşlar çoğu insanın hoşuna gidiyor.
Gonca Çakıcı
HOME IS WHERE THE HEART IS 46
Bu sayıdaki projemiz de bu nostaljik kasnaklarla ilgili. İşin özeti beğendiğimiz bir görselin çıktısını alıp, kasnak ölçülerinde kesip, kenarlarından yapıştırmaktan geçiyor. Ancak fotoğraflarda gördüğünüzün aynısını yapmak istiyorsanız, eski ansiklopedi sayfası bulmanız gerekiyor. Daha sonra da kalın uçlu siyah marker kalemle çizimi yapmanız. İşte bu kadar. Çok kolay olan bu projeyle duvarlarınızı istediğiniz görsellerle, çizimlerle süsleyebilirsiniz. Üstelik sıkıldığınızda değiştirmeniz de mümkün. Gelecek sayıda görüşmek üzere.
HOBİ
47
"Kurallara hapsolmamış her tarz müzikle ilgilenen, doğayı taklit ederek müzik yapmayı tercih eden evcimen bir insanım."
J
TA R O P RÖ
48
Gencer Savaş Berna Tuğçe Çil
49
WoMEN Dergisi: Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Gencer Savaş: Kısaca anlatırsak; müzikle yaşayan hiçbir enstrümana ve kurallara hapsolmamış her tarz müzikle ilgilenen, doğayı taklit ederek müzik yapmayı tercih eden, aynı zamanda gezmeyi çok seven, yamyam gibi et yiyip hayvan gibi otlayan, bir türlü gurme olduğunu kabul ettiremeyen, (Bu arada Serkan Ölçer’le birlikte İzmir Gourmet Guide tanıtım filminde de oynuyoruz yani) ayrıca karısıyla vakit geçirmeyi çok seven evcimen bir insanım. Ama evden eşimle çıktıysam ne zaman döneceğim de belli olmaz. WoMEN Dergisi: Müziğe nasıl başladınız? Gencer Savaş: Müziğe küçük yaşlarda başladım. 2 yaşında gitar çalıp para topluyormuşum. Profesyonel yaşantım 30 yılı geçiyor yani… WoMEN Dergisi: Foton davulunu yapmak nasıl aklınıza geldi ve bunu bir showa nasıl dönüştürdünüz? Gencer Savaş: Dünyada zaten tencere tava çalan bir sürü müzisyen vardı ama ben bunu mobil hale getirmeyi düşündüm. Bunu hayata geçirdikten sonra ilk sahneye çıkaracağım gün orkestra arkadaşım Doğaç Titiz sürekli foton kuşağından bahsediyordu. O aralar bu konu baya konuşuluyordu. Sahneye çıktım Mustafa Ceceli sordu “Bunun adı ne?” diye. Ben de “Foton Davulu.” dedim birdenbire ve öyle kaldı. WoMEN Dergisi: İşiniz dolayısıyla evli olmak zor bir zanaat. Evlilik hayatınız nasıl gidiyor? Gencer Savaş: Aslında kimle evli olduğunuza bağlı. Gamzeciğim çok anlayışlı, aşırı derecede sevimli tarif edilecek gibi değil. Munis, tatlı mı tatlı bir kız olduğu için her şey çok güzel. Ama çok özlüyoruz tabi birbirimizi. Normalde her yere beraber gideriz. Herkes alıştı buna. Gamze’yi yanımda görmeyen şaşırıyor. WoMEN Dergisi: Ekip işi keyifli, bir o kadarda zor bir iştir. Sizin ekip nasıl? Gencer Savaş: Bizim ekip aile gibi. Herkes birbirini yıllardır tanıyor, huylarımızı iyi biliyoruz. Eşlerimiz arkadaş. Neredeyse herkes evli. Birbirimizi anlayışla karşılamayı öğrendik artık. Ve en büyük faktör Mustafa Ceceli bir solist değil, ekibin bir parçası olduğunu hissettiriyor. Hem müzikle ilgili her konu da çok yetkin (Zaten sahne şovumuzda her enstrümanı çalmasından bunu anlayabilirsiniz.) hem de ekibin ve özellikle benim en büyük destekçim. Herkesi ismen tanıtarak dinleyicilerde orkestrayla ilgili farkındalık yarattı. Bu sayede hepimizin ayrı ayrı fanları var ve bu birçok sanatçıya örnek oldu. Ekiplerine sayfa falan açmaya ve sahnede tek tek tanıtmaya başladılar. İnsanlar enstrümanları ve müzisyenleri tanımaya başladı güzel bir katkı oldu müzik dünyası için bence.
50
WoMEN Dergisi: Müzikle uğraşan yeni başlamış veya başlayacak olan genç arkadaşlarımıza ne öneriyorsunuz? Gencer Savaş: Müziği kategorize etmeden her tarzı dinlesinler, dinledikleri her şeyi birebir çalmaya çalışsınlar. Birebir çalmak o parçadaki ruhu kavramakta çok yardımcı olur. Daha sonra beslendikleri bütün öğeleri birleştirerek kendilerini yaratacaklar. Kimseyle yarışmasınlar herkesin yeteneği farklıdır. Nota öğrenip metot çalışmayı ihmal etmesinler. Ritimciler mutlaka melodik enstrüman çalsınlar. WoMEN Dergisi: Her konser sonrası elbette yanınıza birileri geliyor gidiyor, sosyal medyadan sizlere ulaşıyordur. Bu durum sizde nasıl bir etki bırakıyor? Gencer Savaş: Çok güzel bir şey tabi insanlar bizi sevip yanımıza geliyorlar sağ olsunlar. Ben de tek tek hepsiyle fotoğraf çektirmeye çalışıyorum ama imkanlar dahilinde tabi. Bazıları sitem ediyor ama ekip halinde hareket ettiğimiz için bazen vaktim olmuyor. Ama hepinizle bir gün fotoğrafım olacak inşallah sevgili takipcanlarım. İmkan verilsin Twitter'a havuz bile yaptırıcam. (Gülüyor) WoMEN Dergisi: Biraz da farklı projelerinizden bahsedelim mi? Gencer Savaş: Foton davulunu bir FOTON SHOW haline getirdik. Çeşitli düğün, fuar ve organizasyonlarda sahne alıyoruz.www.fotonshow.com sitesinden izleyebilirsiniz. Bir de çeşitli konseptlerde müzik yaptığımız bandomuz var. Sambadan, alaturkaya her şeyi çalıyoruz yok yok. Son olarak da yeni bir projeden bahsedeyim. Sinan Ceceli ile olan dj & perküsyon projemizle 2 Kasım’da Amsterdam Beyoğlu Gecesi'nde sahne alacağız. Hollanda'daki gurbetçi kardeşlerimize duyurmuş olalım. Sevgilerimle www.gencersavas.com
51
Janelle Monáe 52
MÜZİK
Pınar Aytuna
B
ir arkadaşımın Facebook’ta videosunu paylaşması ile tanıştığım ufak tefek boyuyla ters orantılı güçlü sese sahip Janelle Monáe, ilk albümü The ArchAndroid ‘i 2010 yılında yayımladı. 53. Grammy Ödül Töreninde, En İyi R&B Albümü ödülüne layık görülen The ArchAndroid, Billboard Listelerinde 17.sıraya kadar yükseldi.
Hepimizin mutlaka radyolarda milyonlarca kez duyduğu Fun- We Are Young şarkısında misafir olarak performans sergileyen Monae, kariyerinde emin adımlarla ilerlemeye devam ettiğini bize böylece göstermiş oldu. Takvimler 10 Eylül’ü gösterdiğinde ise sanatçı, ikinci stüdyo albümü Electric Lady’yi müzikseverlerle buluşturdu. Toronto Jazz Festivalin’de ilk kez seslendirdiği "Electric Lady" ve "Dorothy Dandridge Eyes” şarkıları ile geri dönüşünün sinyallerini vermiş oldu. The Electric Lady albümünden ilk çıkan single Erykah Badu’nun eşlik ettiği "Q.U.E.E.N." SoundCloud üzerinden tanıtıldı ve aynı anda iTunes Store üzerinden indirilmeye başladı. İlk haftasında Youtube videosu 4 milyon gösterim aldı. Albümde birçok sanatçı yer alırken, Prince dikkat çeken isimlerden. The Guardian’a göre Janelle’in etkilendiği sanatçılar: Michael Jackson, Prince, OutKast, Erykah Badu, James Brown, Grace Jones, Stevie Wonder, David Bowie, Jimi Hendrix olarak belirtilmiş. Monáe’nin giyim tarzına baktığımızda takım elbise giymesi dikkat çekiyor. Honey Dergisi’ne verdiği röportajda, “Takım elbise ile banyo yapıyorum, yüzüyorum, hatta onunla beni gömebilirsiniz. Çok klas ve zevk aldığım bir hayat tarzını simgeliyor, beni dengede tutuyor. Kendimi renklere boğmak istemiyorum yoksa çıldırabilirim, bir deney yapıyorum ve sanıyorum ki Guinness Rekorlar Kitabı’na girmek istiyorum.” şeklinde konuşmuş. Takibe almak için: http://www.jmonae.com/ http://www.youtube.com/janellemonae https://www.facebook.com/janellemonae
MÜZİK
53
Başak Beyazkaya
HUZURUN TEMİZ SESİ edense bu aralar bu köşe için yaptığım seçimlerde mevsimlerin etkisi oldukça büyük. Sanırım yazın yeteri kadar tadını çıkaramamış olmaktan ya da gitmesini istememekten, bilemiyorum… Ekim ayı için ne yazsam diye düşündüğümde aklıma ilk gelen Devotchka oldu. Tadı damağımda, tınısı hala kulaklarımda olan mükemmel bir ses…
N
54
MÜZİK
Grubu tanımayanlarınızın çoğunlukta olduğunu düşünerek önce “Little Miss Sunshine” diyorum, aklınıza gelen tınıyı tutun bir kenarda çünkü çok yüksek ihtimalle Devotchka’nın etkisi altındasınız. Kısaca gruptan bahsedecek olursan öncelikle isimlerindeki enteresanlığın aksine Amerika, Denver kökenliler. Grup ismi Rusça ve ‘Kız’ anlamına geliyor. Yaptıkları müziğe de bakarsanız benim kafamda kalan tam bir İspanyol tınısı, yani anlayacağınız çok uluslu bir grup görünümü çiziyorlar. Grup solisti Nick Urata, ki kendisi ayni zamanda gitar, piyano, trompet, buzuki gibi enstrümanlardan da sorumlu, keman, akordeon, piyanoda Tom Hagerman, geri vokalde Jeanie Schroder ve davul, perküsyon, trompet, akordeon, orgda da Shawn King bulunmakta. Aslında grup ya da bahsi gecen film hakkında hiçbir bilginiz olmadan da grubun yaptığı müziği az çok tahmin edebilirsiniz. Kendilerini en son Mayıs ayında yapılan SoundGarden Festivali kapsamında canlı canlı dinleme fırsatı yakalayıp bir kere daha hayran olmuştuk. Grubun tanıtımını yaparken SoundGarden Festival sorumlularının yaptığı su yorum aslında çok yerinde ‘Hüzün ile mutluluğu harmanlayarak; hayati yakalayan ve yansıtan…’ Yaptıkları müzik oldukça hüzünlü. Orglar, perküsyonlar, kemanlar... Ama enteresan bir şekilde de mutlu oluyorsunuz dinlerken yani tam bu havalara göre. İç dengenizi. İç huzurunuzu yerine getireceğine inandığım gruplardan bir tanesi Devotchka.. “Ben grubu ilk kez dinleyeceğim acaba nerden başlamalı?” derseniz eğer bence girin Youtube’a ve istediğiniz şarkıdan başlayın, çünkü başlayınca bırakamayacaksınız eminim buna. Ama illa da “Ben şarkı ismi istiyorum.” diyorsanız ‘How It ends’ açık ara favoridir, arap atıdır, sonra ‘You Love Me’ deneyin, arkasından ‘Little Miss Sunshine’ soundtrack’ine bir göz atin’ orda da grubun etkisini hissedeceksiniz. Sonra biraz neşelenmek için ‘Cuba Libra’ ile devam edin. Unutmadan eğer sevdiniz ve daha fazlasını ister konumda hissederseniz ne yapın edin ‘Devotchka Live with the Colorado Symphony’ kayıtlarını mutlaka bulun ve dinleyin…
MÜZİK
55
Dr. Cem Keçe www.cemkece.com
Ebeveyn-Çocuk İlişkisi Seks Hayatını Bitiriyor Evlilik bireysel mutluluk ve toplumsal gelişim açısından çok önemli bir kurum... Evlilik hem kadının hem de erkeğin hayatında önemli bir dönüm noktasını oluşturuyor. Eş insanın diğer yarısıdır. Sevincini, kederini paylaşacağı bir can yoldaşıdır. Düştüğünde kaldıran, yorulduğunda güç veren, ağladığında yanı başında olan, sevindiğinde kucaklayandır. Çünkü insan doğuştan yaralı, yalnız ve yarımdır. Herkes ister istemez çocukluğunda psikolojik ve fiziksel travmalara uğrar, yaralanır… Çocukluk yaraları adını verdiğimiz bu travmaları vaktiyle çözümleyebilecek veya hazmedebilecek ego gücü olmadığı için, vakti gelince yeniden açmak üzere insan bunları bilinçdışına hapseder. Evlenmek çoğu zaman bu travmaları çözümleyebilecek kişinin bulunduğu anlamına gelir. Bu nedenle evlilik, bilinçdışı travmaların çözümlenmek için tekrar yaşanması, yalnızlığın paylaşılması ve yarımlığın tamamlanması için uygun bir ortam yaratır. Sevgi, saygı, güven, yakınlık, mahremiyet ve cinsellik eşleri bir arada tutan, evliliği yürümesine yardımcı olan çok önemli unsurlar… Olgun sevgi, koşulsuz oluyor ve eşlerin birbirine dikkat, kabul, takdir, şefkat sunması ve kendileri olmakta özgürlük tanıması üzerinde yükselebiliyor. Bunlar sağlandığında evlilik; çocukluk yaralarının kanatıldığı bir arenaya değil, bu yaralara merhem olunabilen kutsal bir ilişkiye dönüşebiliyor. Bu nedenle evlilik çok önemli bir kurum, işlerden arta kalan zamanlarda idare edilebilecek bir kurum değil… ANNELİK VE BABALIK PART-TİME, KADINLIK VE ERKEKLİK FULL-TİME BİR İŞTİR… Evliyken eşe sevgili olabilmek, eşle flörte devam edebilmek gibi konular toplumun vurgulamadığı ince konular… Özellikle kadın, doğum yaparak artık anne haline geldiğinde birçok davranışına bir anaçlık hali hâkim olmaya başlıyor. Kadın artık sadece çocukları için değil, kocası için de koruyucu, kollayıcı yanı ağır basan kişi durumuna geliyor. Kocasını da çoğu zaman ihtiyaçları karşılanması gereken bir çocuk olarak görüyor. Zamanla seks hayatlarında sorunlar yaşanmaya başlandığı için, eşi kendine bağlı tutma isteği, terk edilme korkuları, kendine güvensizlik duyguları gibi olumsuz duygular da bu tabloya ekleniyor. Eşleriyle ilişkilerinde ebeveyn-çocuk ilişkisi yaşayan, kendini ilişkinin niteliğinden ziyade niceliğine odaklayan kadınların cinsel yaşamlarında olumsuzluklar görülmesi olağan bir durum… Erkek tüm ihtiyaçlarını karşılayan ve anne rolünü üstlenmiş kadın karşısında çaresizlik hissediyor, hem cinsel anlamda hem de yaşam boyutunda böyle bir kadından uzaklaşabiliyor. Bu durumda, çok yanlış bir şekilde, erkekler kendilerini yeniden bir erkek gibi hissettirebilecek başka bir kadına yönelebiliyorlar. Oysa bunu önlemek çiftin elinde… Çünkü evlilik birlikte uyum ve dengenin esas olduğu tangoya benzer… Evliliğin sağlıklı ve mutlu devam edebilmesi için ebeveyn-çocuk ilişkisinden kaçınmak, cinsel tutkuyu devam ettirebilmek için reddedilmeyi göze alarak cinsel arzu ve istekleri paylaşmak ve evliliğin sorumluluklarını dengelemek gerekiyor… Ayrıca unutulmaması gereken en önemli konulardan biri, anneliğin ve babalığın part-time, kadınlığın ve erkekliğin ise full-time bir iş olduğudur.
56
57
İlhan Doğan ile Riccon Teknikleri Riccon İlhan Doğan
www.ricconakademi.com
Hitabette Beden Dili Etkili konuşursanız, etkilersiniz
Etkilendiğiniz, o başarılı konuşmanın ardında “dinleyicisini düşünerek, hazırlık yapmış” etkili bir konuşmacı vardır. Konuşmanın başarısı, içeriğin iyi hazırlanmış olmasının yanı sıra aktarışın da etkili olmasından kaynaklanır. Aslında odak noktası, içerik ve aktarışın birbiriyle çok iyi örtüşebilmesidir. Grubu ilgili tutarak, oturduğu sandalyeye sıkıca yapıştırabilmek bazı teknikler, araçlar ve beceriler gerektirir. Etkili bir konuşmacı, dinleyici ile arasında içten ve enerjik bir ortam oluşturur. Dinleyicinin, dinleme eğrisini olduğu kadar öğrenme eğrisini de yükseltir ve ortamdan herkesin keyif almasını sağlar. Gergin ve heyecanlı bir konuşmacıdan, etkili bir konuşmacıya doğru ilerlerken yapılan her hareket, dinleyen grubun dinamiğini etkiler. Bu etkiyi pozitif anlamda sağlayabilmek için konuşmacının konuşmadan önce, konuşma sırasında ve toplantının genelinde keşfetmesi gereken bazı sırlar vardır. Bunları önceden keşfeden ve hazırlığını buna göre yapan konuşmacı, başarısını da önceden hazırlamış demektir.
Dinleyiciyi tanımak ve ona göre hazırlanmak
Dinleyici(ler) bir sunuşun etkisini ölçen en önemli ölçektir. Bu nedenle bir konuşmacı mutlaka dinleyicisine göre hazırlanmalıdır. Dinleyicinin kim olduğu, beklentisi, anlatılan konuyla ilgili bilgi düzeyi, eğitim düzeyi ve konumu önemlidir. Hatta bazı sunuşlara hazırlanmadan önce, dinleyici kitlesinin cinsiyetini bile bilmek gerekir. Bunun nedeni, dinleyiciye göre hazırlanabilmek, ona göre örnekler veya alıntılar kullanabilmek içindir. Dinleyicinin KİM olduğunu bilmenin yanı sıra, anlatılacak olan konunun da dinleyicilere göre sınıflandırılması ve süzgeçten geçirilmesi gerekir. Konuşmacı aşağıdaki unsurları göz önüne almalıdır. Bu dinleyici neleri “Mutlaka Bilmeli”? Bu dinleyicinin neleri “Bilmesi Yararlı”? Bu dinleyiciye neler “Zaman Kalırsa” anlatılmalı?
Duygu-ses-vücut birlikteliği
Hiçbir şey asık suratlı bir konuşmacıdan daha tehlikeli olamaz. Bir konuşmacının göz-kulak-yürek üçlüsüne uyabilmesi için enerjisini kendisini dinleyenlere geçirebilmesi gerekir. İspanyollar şöyle söylüyor; “gülümseyen bir yüz, bir kalbin kapısını herhangi bir anahtarın bir kapıyı açmasından daha çabuk açar”. Bunu gösterebilmenin yolu güler yüzlü olmak ve gerginliği üzerinden atabilmektir. Bu doğal olarak ses enerjisinin de dinleyicilere olumlu anlamda yansımasını sağlar. Bu anlamda vücudun rahatlığı da son derece önemlidir. Zira vücuttaki enerji sıkıştırıldığı zaman konuşmacı istem dışı hareketler yapmaya başlar. Vücut dilinde dikkat edilmesi gereken unsurlar şunlardır:
58
Konuşmacının iletişim şekli: Konuşma yapmak için bir grubun karşısına geçildiğinde heyecan duygusu insanın tüm vücudunu kaplar. Adrenalin seviyesi yükselir, eller veya koltuk altları terler, ağız kuruluğu başlar, ses titremeleri oluşur... Liste böyle devam eder. Konuşma sırasında heyecanlanmak son derece doğaldır. Ancak heyecanı yakıt olarak kullanmak gerekir. Heyecan kontrolü konuşmacının tarzını da ortaya koyar. Heyecanı kontrol edebilmek için; Kafaca hazır olmak, derin nefes almak ve hazırlık yapmak önemlidir. Tüm bunları kontrol ederken, dinleyici ile interaktif bir ilişki içine girebilmek ve esnek bir tavırla dinleyicileri yönlendirebilmek ise konuşmacının tarzının etkisini ortaya koyar. Konuşmanın planı, ana mesaj ve bağlantılar Konuşmanın içeriği ne olursa olsun, bu içeriğin anlaşılır ve açık bir mantık sırası içinde aktarılması gerekir. Konuşma planı; Açılış - Ana Gövde - Kapanış şeklinde olmalıdır. Açılış ve kapanışlar her zaman en çok akılda kalan bölümlerdir.Bu nedenle bu bölümlerin dikkat çekecek şekilde yapılması hem konuşmacının işini kolaylaştırır hem de dinleyicilerin konuya çabuk adapte olmasını sağlar. Bunların içinde Ana Mesajın yeri çok önemlidir. Ana mesaj, bir konuşmadan çıkarılması gereken ana fikir değildir. Tam tersine, dinleyiciler konuşmanın içinde ana mesajı mutlaka duymalıdır. Yani açık, net, anlaşılır ve duyulabilir olmalıdır. Ana mesajın formülü şöyledir; Konuşmacının amacı + Dinleyiciye yararı = Ana mesaj İçeriğin aktarılış şekli: Bu basamakta dikkat edilmesi gereken ise mesajın aktarılış şeklidir. Bir konuşmacı konuştuğu dili ve sesini olabildiğince güçlü ve etkili kullanmak durumundadır. Sesin kullanımı: Konuşmacı ses enerjisini tüm katılımcılara duyurabilecek şekilde kullanmalıdır. Çok düşük bir ses tonuyla veya çok bağırarak konuşmak rahatsızlık verir. Cümle yapıları: Çok uzun cümleler kurmak her zaman tehlikelidir. Yazı dilinde olabilir ancak konuşma dilinde kısa cümleler daha çok akılda kalır. Sözcüklerin çeşitlendirilmesi yani kelime hazinesinin geliştirilmesi için okumak gerekir. Cümle kullanımlarında daha dinamik zamanları yani “şimdiki zaman ve geniş zaman” ı kullanmakta yarar vardır. Tonlama/vurgulama: Her seferinde aynı duygu ile söylenen cümleler bir süre sonra kulağa monoton gelmeye başlar. Sesteki iniş ve çıkışları kullanarak entonasyonu yakalamak gerekir. Konuşma hızı: Çok hızlı konuşan konuşmacı karşısındakileri cümle bombardımanına tutar. Dinleyicilere algılama anı verilmezse mesaj aktarılamaz.
59
Dik
Ö
Dur!
zgüveni tam olan insanların genel özelliğidir baş ve omuzların dik oluşu. Kendinden emin ve daha sağlam durur bu insanlar. Masa başı işe sahip olmak duruş bozukluklarının en büyük sebeplerinden.
Buna öğrencilik de dâhil. Bilgisayar başında çok fazla vakit geçirip, yazma-çizme işleriyle uzun süre ilgileniyorsanız duruş bozukluklarına davetiye çıkartıyor hatta çoktan onunla yaşamaya başlamışsınız demektir. Siz de kambur veya çökmüş omuzlarınızı düzeltmek istiyorsanız, bu egzersizleri düzenli olarak uygularsanız bu problemi düzeyine göre kısmen veya tamamen ortadan kaldırabilirsiniz. Omurganızda ve belinizde ağrıya neden olan duruş bozukluklarından kurtulun!
Berna Tuğçe Çil Stabilizasyon Bent over pozisyonu alın. Ardından avuç içleriniz birbirine dönük olacak şekilde kollarınızı omuz hizasından aşağı doğru sarkıtın. Başparmaklarınız karşıyı göstersin. Kürek kemiklerinizi birbirine yaklaştırın ve ardından nefes vererek kollarımızı yukarı doğru kaldırın.
W stabilizasyon Bent over pozisyonundayken kollarınız dirseklerden bükülü olsun. Ellerinizi yumruk yapıp başparmaklarınızı, yanlarınızı gösterecek şekilde açın. Ardından nefes vererek başparmaklarınız yukarı gösterecek şekilde kollarınızı açın.
60
SPOR
L stabilizasyon Başparmaklarınız birbirine, avuç içlerinizse arkanıza bakacak şekilde pozisyon alın. Kürek kemiklerinizi birbirine yaklaştırın ve kollarınızı, dirsekleriniz omuz hizasına gelecek şekilde yukarı kaldırın. Daha sonra avuç içlerinizi tam karşıya bakacak şekilde çevirin.
T stabilizasyon Bent over pozisyonundayken kollarınızı omuz hizasında aşağı doğru sarkıtın. Avuç içleriniz karşıya dönük olsun, başparmaklarınız da yan taraflarınızı göstersin. Bu şekilde kürek kemiklerinizi birbirine yaklaştırın ve nefes vererek kollarınızı yanlara doğru açın.
SPOR
61
AJANDA 9
Ekim 10
14
13
11
16
31
17 29 09 Ekim 2013 QS Dünya MBA ve Yüksek Lisans Fuarı İstanbul Kongre Merkezi
10-13 Ekim 2013 Gençlik Çalışmaları Eğitimi Avrupa Akdeniz Gençlik Araştırma ve Uygulama Merkezi / Antalya
13 Ekim 2013 Çocuk Tiyatrosu: Eyvah Çocuklar Çıldırdı Kadıköy Belediyesi Halis Kurtça Kültür Merkezi / İstanbul
11 Ekim-09 Kasım 2013 Opera - Bale: Genç Werther'in Acıları Kadıköy Süreyya Operası / İstanbul
14 Ekim 2013/23 Nisan 2014 Opera - Bale: Sihirli Dünya İzmir Elhamra Sahnesi
16-27 Ekim 2013 Disney Live! Mickey’nin Müzik Festivali Kentpark / Ankara
29 Ekim-03 Kasım 2013 Atölye: Yoga & Tantra Sundance Kamp / Antalya
31 Ekim-15 Kasım Tiyatro: Gizli Özne Beşiktaş Belediyesi Akatlar Kültür Merkezi, İstanbul
16-17-18-19 Ekim 2013 Festival: Yazz & Jazz Festivali Palmarina Bodrum
62
EYLÜL AYI KONSER PROGRAMI 01 Ekim – Duman, Çukurova Üniversitesi Açıkhava Tiyatrosu Adana 01 Ekim – Rain Man, Bo Sahne İstanbul 01 Ekim – Sen Şarkılarını Söyle, Atlas Sineması İstanbul 01 Ekim – Taksim Trio, Bostanlı Suat Taşer Açıkhava Tiyatrosu İzmir 01 Ekim – 8. GNCFEST –Sıla-Model, Konya M1 Merkez AVM /Konya 02 Ekim – Kenan Doğulu, Harbiye Cemil Topuzlu Sahnesi, İstanbul 02 Ekim – Pilli Bebek, Jolly Joker Ankara 02 Ekim – Soner Sarıkabadayı, Jolly Joker İstanbul 02 Ekim – İlhan Şeşen-Vedat Sakman Akustik Hikâyeler, Sabancı KM Kocaeli 02 Ekim – The Lost Fingers, Garajistanbul İstanbul 02 Ekim – Nicholas Payton XXX, Babylon İstanbul 02 Ekim – Mabel Matiz, 222 Park Eskişehir 02 Ekim – Özge Fışkın, Beyoğlu Hayal Kahvesi İstanbul 03 Ekim – Jehan Babur, Bios Bar İzmir 03 Ekim – Selami Sahin-Yeliz, Küçükçiftlik Park İstanbul 03 Ekim – Duman, Kırkpınar Er Meydani Edirne 03 Ekim – Tekfen Filarmoni Orkestrası, Lutfi Kırdar Auditorium İstanbul 03 Ekim – Sophie Hunger, Babylon İstanbul 04 Ekim – Şebnem Ferah, Vodafone Freezone, Harbiye Cemil Topuzlu Sahnesi İstanbul 04 Ekim – Kurban, KadıkoySahne İstanbul 04 Ekim – Selçuk Balcı, Garajistanbul İstanbul 04 Ekim – Hayko Cepkin. Jolly Joker, İstanbul 04 Ekim – Electro Swing: White Mink, Beyoğlu Hayal Kahvesi İstanbul 04 Ekim – Büyük Ev Ablukada, Ghetto İstanbul 04 Ekim – Koray Candemir, Beyoğlu Hayal Kahvesi İstanbul 05 Ekim – Vega, Beyoğlu Hayal Kahvesi İstanbul 05 Ekim – Leman Sam, KadıkoySahne İstanbul 05 Ekim – Cem Adrian, 100.Yil Amfi tiyatrosu Gaziantep 05 Ekim – Zakkum Albüm Tanıtım Konseri, Bronx Pi Sahne İstanbul 05 Ekim – David Kadouch-Istanbul Resitalleri, Sabancı Müzesi The Seed İstanbul 06 Ekim – Leyla The Band, İzmir Arena İzmir 06 Ekim – Yasmine Hamdan Salon IKSV İstanbul 08 Ekim – Birsen Tezer, Caddebostan K.M. İstanbul 09 Ekim – Orphaned Land, Jolly Joker Ankara 09 Ekim – Almati Senfoni Oda Orkestrası, Resim Heykel Müzesi Ankara 09 Ekim – Can Bonomo, IF Perfomance Hall Ankara 10 Ekim – Bülent Ortaçgil, IF Perfomance Hall Ankara
10 Ekim – İstanbul Gençlik Caz Orkestrası, Bahçeşehir Üniversitesi B. Konferans Salonu İstanbul 10 Ekim – Borusan Filarmoni Orkestrası Açılış Konseri, Lutfi Kırdar Auditorium İstanbul 11 Ekim – Cem Adrian, Jolly Joker İstanbul 11 Ekim – Marsis, Mask Live Music Club İstanbul 11 Ekim – Yasemin Mori, Beyoğlu Hayal Kahvesi İstanbul 12 Ekim – Göksel, Jolly Joker Ankara 12 Ekim – Ayhan Sicimoğlu & Latin All Stars, Caddebostan K.M. İstanbul 14 Ekim – Oğuzhan Uğur, IF Perfomance Hall Ankara 15 Ekim – Korhan Futacı ve Kara Orkestra, Beyoğlu Hayal Kahvesi İstanbul 16 Ekim – Ceylan Ertem-Cadı Avı, Beyoğlu Hayal Kahvesi İstanbul 16 Ekim – İstanbul Arabesque Project, KadıkoySahne İstanbul 17 Ekim – Erkan Oğur, Palmarina Bodrum Muğla 18 Ekim – Yüksek Sadakat, Jolly Joker İstanbul 18 Ekim – Birsen Tezer, Palmarina Bodrum Muğla 18 Ekim – Zakkum, Ooze Venue İzmir 18 Ekim – Kurtalan Ekspres, Shaft Club İstanbul 19 Ekim – Four In The Pocket, Babylon İstanbul 19 Ekim – Baba Zula, Bronx Pi Sahne İstanbul 21 Ekim – Borusan Quartet, K. Süreyya Operası İstanbul 22 Ekim – Bulutsuzluk Özlemi, Beyoğlu Hayal Kahvesi İstanbul 23 Ekim – Kul, KadıkoySahne İstanbul 23 Ekim – Snarky Puppy, Salon IKSV İstanbul 24 Ekim – Iyeoka, Babylon İstanbul 24 Ekim – Ezginin Günlüğü, Nefes Bar Ankara 24 Ekim – Moğollar, KadıkoySahne, İstanbul 24 Ekim – Karmate, Jolly Joker, İstanbul 24 Ekim, Christian Scott, Salon IKSV İstanbul 25 Ekim – Yeni Türkü, Jolly Joker İstanbul 25 Ekim – Mehmet Erdem, Bronx Pi Sahne, İstanbul 25 Ekim – Replikas, Salon IKSV İstanbul 25 Ekim – Pinhani, Beyoğlu Hayal Kahvesi, İstanbul 26 Ekim – Flort, Bronx Pi Sahne, İstanbul 26 Ekim – Aylin Aslim, Beyoğlu Hayal Kahvesi İstanbul 26 Ekim – Gökhan Tepe, Jolly Joker Ankara 26 Ekim – Hüsnü Şenlendirici, Hayal Kahvesi Bursa 26 Ekim – İstanbul Soul Nights, Babylon Lounge İstanbul 28 Ekim – Erdal Erzincan-İsmail Altunsaray, ODTU KKM Ankara 29 Ekim – Suzan Kardeş, Beyoğlu Hayal Kahvesi İstanbul 30 Ekim – Wire, Babylon İstanbul 30 Ekim – Ceylan Ertem-Sezen Aksu Tribute, Beyoğlu Hayal Kahvesi İstanbul 31 Ekim – Gündoğarken, KadıkoySahne, İstanbul 31 Ekim – Peyk, Beyoğlu Hayal Kahvesi İstanbul
63
Astro WoMEN ASTROLOG NİHAL ARTAR
H
ayatınızda nelerin değişeceğini görmek için yükseleninizi, bu değişikliklerin sizi nasıl etkileyeceğini görmek için Burcunuzu, sağlık ve aşk hayatınız için Ay’ınızın olduğu burcunuzu okuyunuz.
TERAZİ
( 23 eylül - 22 ekim )
Kendinizi çok yorgun hissediyorsunuz. Sosyal harcamalarınız veya seyahatleriniz yüzünden açılmış olabilirsiniz. 5 Ekim’den sonra yeni projeler, aşk hayatınız, çocuklarınız veya kardeşleriniz için atağa geçeceksiniz. 11’den sonra 3 gün yeni şanslar işte veya aşkta yüzünüzü güldürecek. 18’inden sonra beklenmedik bir olay ilişkilerinize bomba gibi düşebilir. Düşmanlarınızdan sakının. İş değiştirmek zorunda kalabilirsiniz. Hayatınızda, ailenizde görmekten kaçtığınız olaylarla baş başa kalabilirsiniz. Madden çok açılmış olduğunuzu fark edebilirsiniz. Ayağınızı denk alıp bütçenizde gerçekçi düzenlemeler yapmanız, yaşantınızı abartmamanız lazım.
■ Olumlu Yanları: Güzellik, güzel sanatlara yetenekli. Sevimlilik. Uyumluluk. Zarafet. Romantik. Diplomatik. İncelik. Çekicilik. İdealist. Tarafsız. İyi niyetli. İyi ortak. İyi siyasetçi. Kreatif ve alımlı. Akıllı.
Tarkan Tevetoğlu 17 Ekim 1972
64
■ Olumsuz Yanları: Kararsız. Alıngan. Hafiflik. Değişkenlik. Flörtçü. Dengesizlik. Aldatabilir oluşu. Tembellik. Çabuk fikir değiştirme. Tesir altında kalmak.
KAYNAK : www.astroloji.org
Yönetici Gezegeni: Venüs Element: Hava Nitelik: Öncü Uğurlu Sayıları: 6, 9 Gün: Çarşamba Uğurlu Taşı: Opal, zümrüt Renk: Mavi, lila Tarot kartı: Aşıklar Hayvan: Yılan, kertenkele Bitki: Badem, selvi, gül Kıymetli Taş: Koyu safir, zebercet Kıymetli Maden: Bakır
KOÇ
( 21 Mart - 20 Nisan )
Bütün dünya size karşıymış gibi hissedebilirsiniz. 5 Ekim’deki Yeni Ay’la yeni bir iş bulabilir, hayatınızda, evliliğinizde bir çıkış yaşayabilir, sosyal ortamlarda sivrilebilirsiniz. 11’inden sonra hayatınıza aniden yeni kişiler girebilir. Tavırlarınızı değiştirmeye mecbur bırakabilir. Öte yandan beklenmedik bir para hayatınıza yeni bir düzen getirebilir. 18 Ekim’de gerçekleşecek Dolunay ve Ay tutulması hayatınızda büyük bir sarsıntı yaratıp geçmişten beri sizi sıkıştıran konuların boşalmasına neden olabilir. Yeni bir iş veya evlilik görünebilir. Sadeleştikçe maddi manevi büyüdüğünüzü görebilirsiniz.
Boğa
( 21 nisan - 21 mayıs )
Yeni bir işin peşinde olabilirsiniz. Yeni bilgileri kullanmak, yeni ilişkileri kabullenmek zorundasınız. Sizi zorlayan yeni düzen, hayatınıza giren yeni gruplar alışkanlıklarınızı sarsıyor. Yeni bir kişi olmanızı talep ediyor. 5 Ekim’deki Yeni Ay ufkunuzu açacak, kalıbınızı değiştirmeniz için yeni seçenekleri masaya dizecek. Bu bir mahkeme sonucu, yurt dışı seyahat, akademisyenlik veya yeni bir iş olabilir. 11 Ekim’den sonra beklenmedik gelişmeler sizi yeni bir ortama sokacak. 18’inden sonra Koç Burcunda olan Dolunay ve Ay Tutulması bilinçaltınızı temizleyebilir veya engelleri kaldırabilir.
İKİZLER ( 22 mayıs - 20 haziran ) Tarifsiz bir aşk veya çocuklarınızla ilgili gelişmeler sizi sıkıştırmış olabilir. Kişiliğinizin gücünü sergilemek için kendi hayatınızı ön plana almak, kariyerinize, evliliğinize değer vermek, kendi çözümlerinize göre hareket etmek zorundasınız. Başkalarının suyuna gitmeyin. 5 Ekim’deki Yeni Ay sosyal yaşantınızın hareketlenmesiyle birlikte hafifleyeceğinizi, sıkıntılarınızı atacağınızı söylüyor. Yurt dışından, akademik hayattan varsa mahkemelerden beklenmedik destekler alabilirsiniz. 17 Ekim’den sonra aileniz veya hayatınıza hâkimiyetiniz işleri kolaylaştıracak. 18’inden sonra bu kapana kısılmaktansa yeni çevrelere girmenin sizi rahatlatacağını göreceksiniz.
yengeç ( 21 haziran - 22 temmuz ) Çocuklarınıza daha iyi olanaklar sağlamak için veya aşkınızı yaşamak için ailenizle, hayattaki duruşunuzla ilgili düzenlemeler yapmak istiyorsunuz Zor bir hayat sınavından geçiyor gibisiniz. 5 Ekim’deki Yeni Ay işiniz veya evliliğinizi olumlu etkileyecek. Yüreğinizi hoplatacak imkânlar yakalayabilirsiniz. 11’inden sonra evliliğiniz, kariyerinizle ilgili olumlu bir gelişme olacak. 17’sinden sonra hayatınızda sorunlar başlayabilir. Kardeşlerden sıkıntı yaşabilirsiniz. Sanki bulunduğunuz ortamlara artık ait değilsiniz. Size göz kırpan yeni insanlar, yeni aşklar var çekiniyorsunuz. Duygularınızla yüzleştikçe yeni vizyonunuzu da yapılandıracaksınız.
65
ASLAN
( 23 temmuz - 22 ağustos )
Yeni fikirler, projeler üzerinde çalışıyorsunuz. Sesinizi kimseye duyuramıyorsunuz. 5 Ekim’den sonra ani bir iş veya evliliğinizdeki bir gelişme yüzünden iş ortamınızda veya yaşama biçiminizde yapısal değişiklikler yapacaksınız. Bu sayede işler rayına oturabilir. 11’inden sonra yurt dışından, akademik işlerden, mahkemelerden para gelebilir. 18’inde Ay tutulması yeni hedefler gösteriyor. Bu tarihten sonra maddi imkânlarınız artacak. Yeni bir iş ortamı veya yaşam biçimine etrafınızı ikna ediyorsunuz. Hayatınızdaki tıkanıklığı kendi ayaklarınızın üstünde durmakla, birikimlerinizi gerçekçi değerlendirmekle çözebilirsiniz. 23’ünden sonra şansınız açılıyor.
BAŞAK
( 23 ağustos - 22 eylül )
İşinizde veya evliliğinizde size verilen sözlere kanmayın. 6’sından sonra siz de bunun ayırdına varacaksınız. Maddi bir sorunu çözmek için deli gibi uğraşıyorsunuz. 5’inden itibaren çok çalışıp birikimlerinizi kurtarıyorsunuz. 10’uundan itibaren sosyal çevreniz işlerinizin açılmasını, hayatınızın hareketlenmesini sağlayacak. Yakın çevrenizdeki veya kardeşler arasındaki sorunları çözmek için uğraşıyorsunuz. 18’inden sonra para kaybedebilir veya etrafınızca yargılanabilirsiniz. Durumu düzeltmek için koşturuyorsunuz. 21 Ekim’den itibaren süreç tıkanıyor. Duygularınızı gösterdikçe herkesi ikna edebilirsiniz. Gün be gün kendi gücünüzün farkına siz de varıyorsunuz.
AKREP ( 23 ekim - 21 kasım ) Kendinizle ilgili yeni kararlarınız, hayatınızla ilgili yeni atılımlarınız var. Beklediğiniz paraları alabilir, yeni ilişkilerle rahatlayabilirsiniz. 5 Ekim’den sonra yakın çevreniz, kardeşleriniz, işiniz, ailenizle ilgili beklenmedik bir gelişme yaşam biçiminizde, iş ortamınızda ciddi bir değişikliğe neden olabilir. Sonuçlar sizin lehinize olacak 11’inden sonra iş ortamında sivrilebilirsiniz. 18’inden sonra iş ortamınızda veya yaşantınızda ortaya çıkan bir kopukluk sosyal yaşantınızı hareketlendirecek. Sağlığınızla ilgili bir konu çözülebilir. Ne kadar uğraşsanız da işinizde veya evliliğinizde terslikler var. 23’ünden sonra buna odaklanıyorsunuz.
YAY
( 22 kasım - 21 aralık)
Sanki bir şeyleri yüzmüş yüzmüş kuyruğuna gelmiş sonuçlandırmaya çalışıyorsunuz. 5 Ekim’deki Yeni Ay’la birlikte maddi durumunuz, yakın çevreniz, kardeşlerinizle ilgili beklenmedik gelişmeler sizi fazlasıyla heyecanlandıracak. 10 – 29 Ekim arasında bulunduğunuz ortama deneyimlerinizle hakim oluyorsunuz. Yatırımlarınızla ilgili olumlu gelişmeler olacak. Ancak 21 Ekim’den itibaren bir takım sorunlar çıkabilir. 18 Ekim’den sonra aşk hayatınızda bir kopukluk yaşabilirsiniz. Ya da çocuklarınızla ilgili sıkıntılar olabilir. Becerilerinize önem verilmeyebilir. Bunu toparlamak için canınızı dişinize takıp koşturacaksınız. İleriyi görüyorsunuz.
66
OĞLAK
( 22 aralık - 19 ocak )
İş arkadaşlarınızı veya hayatınıza giren yeni kişileri sosyal yaşantınızda etrafınızda toplamak istiyorsunuz. 5 Ekim’de kariyerinizdeki bir olay, ailevi bir durum, hayatınıza yeni bir yön veriyor. Para kazanabilirsiniz. Bu etrafınızdaki engelleri kıracak. Yalnızlığınızı giderecek. Bir yandan da birikimlerinizi artırmaya çalışıyorsunuz. 18’inde ailenizi, evinizle ilgili sıkıntılar olabilir. Yepyeni hedeflere koşacaksınız. Yurt dışında yaşamayı seçebilirsiniz. Mahkemelerle uğraşabilirsiniz. 23 Ekim’den sonra yolunuzdaki zorlukları anlıyorsunuz. Ne yapacağınızı biliyorsunuz ancak kendinizi bir türlü ifade edemiyorsunuz. Düşüncelerinizi açmaktan korkmamalısınız.
KOVA
( 20 ocak - 18 şubat )
Yeni insanlarla görüşüyor, yeni fırsatlar araştırıyorsunuz. Çok güç bir işin altından kalkmaya çalışıyor olabilirsiniz. 5 Ekim’den itibaren yurt dışından, mahkemelerden, akademik çalışmalardan gelecek güzel bir haber, hedeflerinizle ilgili büyük bir gelişme sizi rahatlatacak. 18 Ekim’den sonra yeni bir anlaşma, bir seyahat, kardeşlerle ilişkiler veya yakın çevrenizdeki sorunların aşılması yeni kazançlar sağlayabilir. 21’inden itibaren hayatınızı sıkıştıran kimi sorunların çözümü için kendinizi hırpalayabilir, karşınızdakilerle didişebilirsiniz. Bütün bunlar kendinizi tanımanız, başkalarının içinde kendi değerinizi anlamanız için bir vesile olacak.
BALIK
( 19 şubat - 20 mart )
Hedeflerinizi tutturamıyorsunuz. Neyse ki sosyal çevreniz destek veriyor. .5 Ekim’de ortaklıklarınız, eşinizin desteği sayesinde ani bir gelir elde edebilirsiniz. 7’sinden itibaren kariyerinizde, hayatınızda, evliliğinizde olumlu bir dönem başlıyor. Bu rahatlık hedeflerinizi revize etmenize neden olacak. 18’inde maddi bir kayıp veya yeni bir iş olasılığı yeniden koşturmanıza neden oluyor. Evlilik veya işinizle ilgili detayları yeniden değerlendiriyor, yeni sonuçlara varıyorsunuz. Bu da taleplerinizi artırıyor. 21’inden sonra iş, evlilikle ilgili hedeflerinizi netleştireceksiniz. Kasım’dan sonra ipleri elinize alıyorsunuz.
TERAZİ BURCU … Uzlaşma sanatının Üstatları by JUNO TERAZİ, aşkı, güzelliği, hazzı, hayatın rafine zevklerini, değer verdiğimiz maddi ve manevi bütün varlıkları temsil eden Venüs’ün şımarık kızıdır. Aynı zamanda da, iletişim ve zihin odaklı hava grubunun öncü burcu ve ilişkiler & ortaklıklar mekanı olarak bilinen 7′inci evin doğal sakinidir. Bir insan nasıl olur da, hem hayatın zevklerine düşkün, hem ilişki odaklı, hem de akılcı tutumlar ve iletişim yeteneğini temsil eden erkeksi hava grubunun lideri olur? Eh, zaten Terazileri anlaşılmaz ve ele avuca sığmaz yapan da bu paradokstur HERŞEY ZIDDIYLA KAİMDİR! ve EVRENİN SIRRI DENGEDİR… Zıddıyla uzlaşmayı, dengeyi bulmayı bilen insan, mutlu insandır… Terazi MUTLU olmak isteyen insanların burcudur. 7′inci evin dersi ise ”mutlu olmak için mutlu etmek” gerektiğini öğrenmektir. NASIL mı? Devamını okumak için tıklayınız.
67
WoMEN Dergisi olarak sosyal sorumluluk projenizi ve reklamlarınızı yayınlamak istiyoruz. Bu konu hakkında bilgi almak için lütfen bizimle iletişime geçiniz. reklam@womendergisi.com
www.womendergisi.com 68