DERGiSi
www.womendergisi.com
WoMEN
Aralık 2012 SAYI : 1
giovanni scognamillo
„Vampirler kişiliği olan canavarlar”
YENi YILDA YENi STiL
Eyvah!
Eski Sevgilim Arkadaş kalmak istiyor
KÖ Ş E YAZ IS I
En g e l l e ri Bi z Koyduk
Ö Z E L K O Z M E T iK D O S YA S I : M A C
ÇiKOLATA
dizilerde christmas
Chedeliko Studio’dan NOTLAR
GENEL YAYIN YÖNETMENİ
Yeşim Özbirinci YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Ceren Akkol SOSYAL MEDYA EKİBİ
SOSYAL MEDYA YÖNETİCİSİ: SOSYAL MEDYA SORUMLUSU:
REKLAM VE PAZARLAMA KURULU
Aslı Bal Yavrular Adem Önal
TASARIM EKİBİ
Hami Tüfekçi Ceren Akkol Yeşim Özbirinci Onur Özge
EDİTÖRLER
MODA EDİTÖRÜ: MODA EDİTÖRÜ: FOTOĞRAF EDİTÖRÜ: EDİTÖR: EDİTÖR: EDİTÖR:
Aslı Bal Yavrular Gözde Yılmaz
Cenk Taşdemir Eda Nakıboğlu Özlem Subaşı Gizem Uysal Y.YağmurMalkoç Pandora
YAZAR KURULU
Alp Bolat Ceylan Eren Engin Ergin Güven Turan Nazlı Yüzereroğlu Ozan Kayra Pelin P. Akyürek Simge Çalışkan Zeymuran Cafe
Burcu Mercan Doruk Akkaya Gonca Çakıcı Melike Serdar Oburcan Ömer A. Dalak Pınar Aytuna Yunus Köse Zeynep Ceylan
KATKIDA BULUNANLAR
WoMEN 2
Ingrid Gaube
EDITÖRÜN SEÇIMI
EDİTÖRDEN
ARALIK
2012
Merhaba,
“Julia&Julia”, Son zamanlarda çok keyifli bir şekilde izlediğim filmlerden biriydi. Merly Streep’e bir kez daha hayran kaldım.
WoMEN dergisinin ilk sayısıyla karşınızdayız. Birçoğumuz için bu bir ilk. Her şey başlangıçta bir anda gelişti ve şimdi bunu başarmış olarak buradayız. Süreç kolay değildi ama eğlenceliydi. Bu noktaya gelebilmemiz çalışkan ekibimiz sayesinde oldu. Hatalarımız olacaktır. Öğreniyoruz ve daha iyisini ortaya koymak için çaba göstereceğimizi söyleyebilirim. Peki neden WoMEN?
Son zamanlarda favori şarkım Hilight Tribe’ten “Shankara” ve “Tambakunda” parçaları. Mükemmel. Dans ederken bu kadar güldüğümü hatırlamıyorum.
Liz Behmoaras’un “Suat Derviş” isimli kitabını okuyalı çok oldu aslında ama beni oldukça etkileyen kitaplardan biridir. O zamanlarda yaşayan bir kadının mücadelesini görmek çok ilham verici.
İLETİŞİM
iletisim@womendergisi.com www.womendergisi.com
Hayat, kadın ve erkekle yani insanla varoluş sağlar. Dünyadaki her yapı, her taşın üstünde izimiz, havada nefesimiz var. Birçok konuda paylaşım sağlamak, herkesin okumak isteyeceği bir dergi yapmak için ortak bir isim bulmak istedik. Bunların hepsini en güzel temsil edenin ise İnsan yani Kadın ve Erkek olduğunu düşündük. WoMEN modadan alışverişe, kültürden sanata, geziden yaşama birçok konuyu içeren ve herkese hitap eden ücretsiz bir e-dergi. Aralık ayı olmasıyla bu ay temamız herkesin tahmin edebileceği gibi “Yılbaşı.” 2012’nin son güzelliğini yapalım istedik. Koca bir sene daha iyisiyle kötüsüyle geçti. Yeni seneden kendi adıma bir beklentim olmasa da umarım herkesin dilekleri istediği gibi gerçekleşir. Son olarak, sosyal medya üyeliklerimizi takip etmeyi unutmayın. En hızlı şekilde yeni sayılarımızla ilgili bilgilere ve nicesine ulaşmış olursunuz. WoMEN ailesi olarak bizi destekleyen, bizden yardımlarını esirgemeyen, her zaman bizim yanımızda olan herkese teşekkür ederiz. 2013 herkese sağlık ve huzur getirsin yeter!
Dostluklar...
Yeşim Özbirinci
WoMEN 3
içindekiler
94
48 88
98
6 Sosyal Medyanın Nabzı İnternet kullananlar için sosyal medya bağımlısı olmak kaçınılmaz son mudur? 7 WoMEN Ekibine Sorduk Hangi parfümü kullanıyorsunuz? 8 Alışveriş Listesi Yılbaşında sevgiliye ne almalı? MODA
53
Cindrella Under the Umbrella
10 11 14 22 28
56 57
Yeni yıl herkese kutlu olsun! Köşe Yazarı Engelleri biz koyduk
Stil Peşindeyiz Bir Anna Del Russo Değilim Yeni Bir Yılda Yeni Bir Stil Chedeliko Studio’dan Notlar Soğuk Hava Koruma Kalkanı
GÜZELLİK&BAKIM 30 32 33 34
Kırmızı sür yılın şahane geçsin Yılbaşı tırnakları Güzellik tüyoları Özel Kozmetik Dosyası : MAC
40 Kapak Röportajı Giovanni Scognamillo 48 Mizah Yemeğin Salçalısı, Kadının Kalçalısı BLOG DÜNYASINDAN 50
WoMEN 4
Avrupa’nın kalbinden sımsıcak bir blog
DEVR-İ ALEM 58 60 68
Masalsı Pena Sarayı Kuzguncuk Sokakları Şişede İstanbul, Masada İstanbul
70 Eyvah! Eski sevgilim arkadaş kalmak istiyor 71 Yılan’ın Hikayesi 72 Nardugan Bayramı 74 Erasmus ile yurtdışında okuyacaklara tavsiyeler FOTO GALERİ 76 82
Bu yılbaşı tabuları yıkın Özlem Subaşı Röportaj Paul Wojdowski
87
60
33 TEKNOLOJİ
MÜZİK
84 Bilgisayarın Tarihi 86 Akıllı Telefon Mucizesi : Samsung Galaxy Note II
102 Aralık Şarkıları 104 Yedinin Uğuru : Rihanna
DEKORASYON 87 88
Evinizi kırmızı objelerle süsleyin Yılbaşı Ağacı Eğlencesi
SPOR 90
Elveda
HOBİ 94
Mutfaklarda Kara Tahta
MUTFAK 96 Çikolata 98 Havuçlu Kek 100 Yılbaşı Kanepeleri
106 Gülcan Çengel ile Kahve Molası 109 Volkan Karataş’ın “Takıntı”sı 110 Dizilerde Christmas Zamanı 114 Burada bir Anderson var ETKİNLİKLER 117 Şehirde Neler Oluyor? ASTROLOJİ 120 Yay Burcu 121 WoMEN Burç Yorumları
90 58
WoMEN 5
İnternet Kullananlar İçin Sosyal Medya Bağımlısı Olmak
Kaçınılmaz Son Mudur?
S
on yıllarda sosyal medyanın gücü tartışılmaz boyutlara ulaştı. Bir bakıma elimiz, ayağımız gibi oldu. Peki acaba bu durum hepimiz için aynı mı? Sosyal Medyanın nabzını tuttuk ve sorduk: “Sizce internet kullananlar için sosyal medya bağımlısı olmak kaçınılmaz son mudur?”
Sosyal medya kullanan insan zaten günlük hayatta da sosyal/aktif bir kişi olacağından bence bir son değildir. Volkan Dayıbaş Sosyal medya bir güçtür ve kimse kabul etmiyor ama bağımlılığı geçtim artık bir ihtiyaç olmuştur. Uzak kalabilen kaç kişi var. Muharrem Sarıkaya Değildir. Ne zaman, ne kadar bağımlı olma kararı ile ilgili. Biz buna yalnızlık diyoruz. RobinK78 Konu iradeyle ilgili... Sosyal medya bağımlısı olmamak çok güçlü bir irade gerektirir ve çoğu insan bu kadar güçlü değil. Murat Gediz İnsanlarımız yanlış anlıyorlar. Sosyalleşelim derken sosyal “LEŞ” oluyorlar. Sosyal medya da bunu sağlıyor. Lütfi Arslan Sosyal Medyayı hayattan ne kadar uzak tutabiliyoruz ki günümüzde “bağımlı” değiliz diyelim. Bağımlılık değil de gereklilik artık. G. Ece Demiroğlu
WoMEN 6
Ocak ayının sorusu Deli gibi aşık olduğunuz sevgiliniz sizi terk etti.. Ne yaparsınız? @womendergisi
Evet ben de bağımlıyım..İş hayatımızın yoğunluğu, stresi nedeniyle sosyal hayatımızın kaybolması bizi sosyal medyaya itmekte. Hatice Öz Sosyal medya olabilecek en yüksek seviyeye geldi, altın çağını yaşıyor, bu nedenle bağımlısı olmak kaçınılmaz bir son bence. Talat Can Burada önemli olan interneti ne amaçla kullandığımızdır. Kişiden kişiye değişiklik gösterir. Herkesin bağımlı olacağını sanmıyorum. İçimden Geldiği Gibi Hayır. Bilinçli tüketici, kaliteli okuyucu vardır. Bu sosyal medya için de geçerlidir. Selin Öcal Kesinlikle değildir. Kafayı kaldırıp dışarı bakabilen online ve offline sosyal kadınlar da var tabii ki.. Pınar Yılmaz
Yami Yağmur Malkoç “Dior Hypnotic Poison”
Yeşim Özbirinci “Elime ne gelirse kullanırım. Carpe Diem”
Yunus Köse “Avon Just Play”
Ömer Alper Dalak “Hugo Just Different”
Gözde Yılmaz “Chanel Chance”
Ceylan Eren “The Body Shop-Vanilla” Hami Tüfekçi “Gençlik Kolonyası” Onur Özge “Armani Black Code”
Aslı Bal Yavrular “Cacharel - Eden”
Pınar Aytuna “DKNY Green Apple”
Gülcan Çengel “Gucci - Rush”
Eda Nakıboğlu “Lady Gaga - Fame”
Gizem Uysal “Lolita Lempicka” Nazlı Yüzereroğlu “Dolce&Gabbana Light Blue”
Simge Çalışkan “Burberry-The Beat”
Parfüm
M Wo
ibi Hangi k E EN
Ceren Akkol “Davidoff Cool Water”
? Oburcan üK r o y “Armani Sport Code” ullanı Güven Turan “Giorgio Armani”
Özlem Subaşı Paco Rabanne - Lady Million
Burcu Mercan “Nina Ricci - Nina” Sence Cenk Taşdemir’in özel tasarım parfümü ne içeriyor? İpucunu oku ve tahminini #cenkinkokusu tagıyla twittera yaz.. Cevabı tahmin eden ilk kişi ol ve Cenk Taşdemir’in özel tasarım parfümünü kazan! Adem Önal Ralph Lauren Polo Blue Alp Bolat “Armani Black Code” Zeymuran Cafe “Lancome Miracle”
Ö
iPUCU
yle bir şey kokmalıyım ki... Benim kokumu alan biri, at üstünde ormanın kuytu köşesinde kalmış bir şelalenin ferahlığını hissederken; aynı zamanda bir meyve bahçesinin size verdiği o iştah açıcı meyve kokularını da içinde hissetmeli. Sadece bunlar da yetmez! Bu kokuyu alan kişi kendinden geçmeli, aşık olmalı... Şahsen ben bulamadım. Bakalım sen neler düşüneceksin?
WoMEN 7
ALIŞVERİŞ LİSTESİ
YILBAŞI ALIŞ
Yılbaşının en büyük beklentilerinden bir sevgiline ne hediye alacağına karar verdin mi
Mudo Concept
Lacoste
¨ 58,05
¨ 398,87
Camel Active
“Sportif, eğlenceye ve keyfine düşkün erkekler için...”
Samsung
¨ 439,00
Philips
¨ 229,90
¨ 199,90
Paco Rabanne 1 Million ¨ 125,00
WoMEN 8
Maisto
¨ 39,54
Mudo
¨ 119,00
ŞVERİŞİ
ri de herhalde hediye kısmıdır. Peki, sen i? İşte önerilerimiz...
Koton ¨ 69,99
Accessorize ¨ 10
Fifty
¨ 103,92
Özgürlükte sınır tanımayan, sofistike ve modern kadınlar için özel öneriler...
Mudo
ReederII ¨ 244,99
¨ 195,00
Educa
¨ 35,74
Vakko
¨ 79,00
Hepsiburada ¨ 12,43
WoMEN 9
İşte Ödüllerimizi Kazananlar
1.
2.
3.
Dilara Köseler
Duygu Şenyürek
Gonca Erzincan
İyi stil en önemli unsuru içinde rahat ettiğimiz parçaları seçmek. Bu kombini ile sonbaharın en güzel parçalarını bir arada kullanarak ekibimizin beğenisi topladın.
Sezonun hit trendi askeri tema military gömlek kullanımı ve kombinin uyumu harika. Grunge havasında ki stiline en yakışmayanlar ise aksesuar seçimlerin gözlük ve abartılı bileklik dışında daha asi görünümler tercih edilmeli.
Çizgi her sezonun hit desenlerinden tek parça seçimin güzel. Ayakkabı ve çanta seçimlerinde daha daha spor parçalar kullanarak elbiseni cool görüntüye sokman daha kolay.
WoMEN 10
MODA
BİR ANNA DEL RUSSO DEĞİLİM.. ‘Fashion shower’ yapıp evdeki tüm takıları üstümüze geçirelim diyemem ama söyleyeceklerim var elbet. Kelimelerin yetersiz kaldığı noktada kıyafetleriniz konuşur.
H
er kombin beyaz bir kağıdın üstüne yapılmış karalama gibidir. Tam da bu yüzden küçük siyah elbise çok sevilir. Moda dünyasının beyaz kağıdı odur. Her sabah uyandığımızda bir dolu seçim yaparız. Ne giydiğimiz, hangi aksesuarları taktığımız ve yanımıza hangi çantayı aldığımız yaptığımız onca seçimlerden sadece biri gibi gözükebilir ama her şey bundan ibaret değildir. Her zaman, o gün ne giydiğimizi modumuza göre seçtiğimizi söyleriz. Aslında gerçekte o gün ne giydiğimiz modumuzu seçer. Bu, sosyolojik ve psikolojik birer gerçek olarak kanıtlanmıştır. Benzer kıyafetleri giyen insanlar benzer tavırları sergiler. O yüzden yarın sabah kalktığınızda elinize ilk gelenleri giymeden önce düşünün: “Bugün kim olmak istiyorsunuz?” Her kombin farklı bir insan, farklı bir karakter yaratır. Aslında hayat kostümlü bir balodan farksızdır. Bu sebeple giyim meselesi yüzünden moda tarihinde binlerce tantana koparılmıştır. Televizyonda milyonların izlediği bir ‘celebrity’ olmasanız da dünyaya kıyafetiniz ve imajınızla hitap ediyorsunuz. Bir gün içinde sayısız insanla karşılaşıyor, sayısız kamera tarafından görüntüleniyorsunuz. Bir parça özene değer, değil mi? Tarafınızı seçin ve stilinizin altını çizin; çünkü kıyafetleriniz sizin hikayenizi anlatıyor. Ama ne giydiğiniz / taktığınız üstüne düşmenin dozunu kaçırmayın, rüküş olursunuz. EDA NAKIBOĞLU edanakiboglu@womendergisi.com
WoMEN 11
MODA
WoMEN 12
WoMEN 13
Yeni Bir Y覺lda
WoMEN 14
Yeni Bir Sti
il
MODA 2013’e girmemize ne kadar kaldı ki ? Herkes gibi siz de bu geri sayımı güzel bir mekanda, yanınızda sevdiklerinizle ve tabii ki en şık halinizle geçirmeyi hayal ediyorsunuz. Hatta bunun için şimdiden plan yapmaya başlayanlarınız bile vardır. Akıllarda güzel bir izlenim ve kendinize ait güzel anılar, kareler bırakmanız için buradayım.. O özel gecede tepeden tırnağa her kadın ve her erkek özel olmayı hayal eder. Bunu doğru şekilde yapıp o gece kişiliğinizi seçtiğiniz kıyafetlerle en trend şekilde yansıtabilirsiniz. Gizem Uysal gizemuysal@womendergisi.com
M
oda aslında her şeyi denemek, herkesin tamamladığınızda hem ağır bir hava vermezsiniz hem giyindiği gibi giyinmek değil; kişiliğinizi de iki parçayı da öne çıkarmış olursunuz. Bu parçalar seçtiğiniz kıyafetlerle yansıtmaktır. Böyle restoran ya da eğlence mekanlarında tercih edilebilir. özel bir gecede, daha fazla özen gösterir zaman harcarız. Bunun için sadece o sezonun trendlerine göre giyinmek, sezonu birebir takip etmek yeterli değildir. Önemli olan sizi yansıtacak ve vücut şeklinize uyabilecek kıyafeti seçmektir. İkinci aşama ise, yeni yıla gireceğimiz mekana göre giyinmek. Bu aslında ufak bir detay gibi görünse de hem erkekler hem de kadınlar için oldukça önemli. Bulunduğunuz mekana göre giyinmek! Unutmayın, anahtar noktamız doğru kıyafeti seçmek.
İlk olarak erkekler için doğru giyinmenin altın kurallarına değinmek istiyorum. Artık en az kadınlar kadar erkekler için de giyinmek ve stil sahibi olmak önemli. Bunun için yapmanız gereken de sezonun trend parçalarını vücut tipinize göre seçmek. O gecenin özel bir gece olduğunu da düşünürsek erkeklerin işi de en az kadınlar kadar zor. Böyle geceler için klasik şıklıktan yana olan beylere “kadife ceket” ve “suit up” önerebilirim. Kadife bir ceketi denim ya da zıt renkteki kumaş bir pantolonla
Eğer kadife ağır gelirse, casual bir şıklık istiyorum diyorsanız blazzer bir ceket kurtarıcınız olabilir. Blazzer modeller oldukça trend olduğu gibi rahatlıkla her parçayla tamamlanabilir. İster spor kumaş bir pantolon, ister skinny jean’ler ile istediğiniz şıklığı kolayca sağlayabilirsiniz. Anahtar noktalardan biri olan “suit up” yani “giyin takımları” felsefesinden yola çıkarak lacivert ya da siyah bir takımla asil tarzınızı koruyabilirsiniz. Eğer istediğiniz daha yumuşak ve sade bir görüntüyse, sezonun trendi kahverengi ve toprak renklerindeki takımlar da alternatifiniz olsun. Bu iki öneri parçaların dışında gömlek seçimleri de oldukça önemli. Nasıl mı? Doğru seçilmiş bir gömlek giydiğiniz takımı ya da sadece kombinlediğiniz ceket ve pantolonunuzu öne çıkarır. Yanlış seçilmiş bir gömlek ile kıyafetinizin bütün havası kaçabilir. Bunun için gömlek seçimleriniz, giyeceğiniz ceket ya da takımın hem rengine hem de modeline uyum sağlarsa, sizden şıkı yok demektir!
WoMEN 15
H
em şık hem de rahat olmak istiyorsanız, yelek modellerini önerebilirim. Yine bu sezon trend olan yeleklerde gri ve siyah renkler sıklıkta. Bu renklere uygun bir gömlekle birlikte sade ve şık görüntüyü yakalayabilirsiniz. Tabii ki yanında sıcak bir şıklık için kürk detaylı paltolar, deri ceket ve eldivenler denemeye değer. Seçtiğiniz parçalara uygun bir çift ayakkabı şart! Takım giyiyorsanız rugan ya da kıyafetinizi çok geride bırakmayacak klasik modellerden yana olun. Eğer seçiminiz kadifeyse rugandan uzak durun! Kadifeyle yeterince abartısınız, “ben buradayım” demeye gerek yok. Gelelim erkeklerin yeni silahı olan aksesuarlara. Evet o gece eksiksiz bir şıklık yakaladınız. Gerek ceketiniz ve bunu tamamladığınız parçalar, gerekse seçtiğiniz takım her şey tamam! Sakın bu uyumu yanlış aksesuarlarla bozmayın. Aksesuarların en başında da kol düğmeleri geliyor. Erkekler kişiliğini ve tarzlarını seçtikleri kol düğmeleriyle yansıtırlar. Gümüş renklerdeki sade modellerle stilinize hareket katabilirsiniz. Aksesuar denince akla gelen bir başka detay da saatler. Kıyafetinize uygun bir saat mi yoksa her şeyle uyumlu bir saat mi? Eğer her şeyle uyum içinde olsun istiyorsanız metal veya metal detayları olan bir alternatif sunabilirim size. Daha şık bir detay için deri kemerli olanları da aklınızda bulunsun. Kravat da önemli noktalardan biri. İyi bağlanmış bir kravat, hayatta atılan ilk ciddi adımdır. Yılbaşı gecesi olduğundan kravatınızı ve mendilinizi kırmızı renkte seçebilirsiniz. İddialıyım diyenler için, dore ya da lame renkler önerebilirim. Zaten abarttım, fazla detaya gerek yok diyen beylere son önerim bordo ya da kırmızı renklerde kaşmir bir kaşkol. Ve geceye hazırsınız.
WoMEN 16
B
u gece için en fazla zaman ve enerji harcayacak olan kadınlar sizi duyar gibiyim. Bir kadın şık siyah bir elbise giyerek bile stiliyle inanılmaz etkiler yaratabilir. Kadınların modayı erkeklerden daha çok takip ettiğini biliyoruz. Son zamanlarda erkekler de buna yaklaşmış durumda ama kadınlar için moda sanki bir yaşam biçimi. Bu yüzden yılbaşı gecelerine hazırlanmak hem meşakkatli hem de bir o kadar şıklık garantili. Yine gidilecek olan mekanlara göre kıyafet seçimi yapıldığını var sayarsak, ilk olarak eğlence mekanları stilini yakalayalım. Bu sezon deri çok moda. Derinin yanında lateks gibi parlak materyaller de var tabii. Deriyi hem ceketlerde, hem peplum detaylarda hem de pantolonlarda sıkça görüyoruz. Eğer seçiminiz doyasıya eğlenmek ve dans etmekse, deri İspanyol paça bir pantolon ve üzerine ışıltılı bir bluz sizi o geceye hazırlayacaktır. Sıcak hissetmek açısından sezonun trend rengi bordoyu şık kürk ceketinizde kullanabilirsiniz. O gece rahat olmak için renk uyumunu yakalayarak dolgu topuk ayakkabılarınızı yanınıza alın. Daha ağır ve asil bir stilse hayaliniz, şık siyah bir kokteyl elbisesi seçebilirsiniz. Elbisenin yanında yine deri detayı kullanarak ceket ve uygun tonlardaki portföyünüzle stilinize şık bir dokunuş yapın. Peplum trendinden bahsetmiştim. Bu trende uymak için geç kalmış değilsiniz. Peplum detaylar kadın silüetinin altını çizdiği gibi vücudunuzdaki kusurları da örtmeye birebir. Yaz sezonunda etek üzerindeki detaylarda rastladığımız peplum çılgınlığı artık ceketlerde şık bir alternatif olarak kullanılıyor. Ceket ve şifon bluzlarda peplum doğru bir seçim olacaktır. Peplum varken fazla detaya ve abartıya gerek kalmadığından, stilinizi şık aksesuarlarla tamamlayın. Kadife denemeye cesareti olmayanlardansanız, cesaretinizi toplayıp deneyin derim. Kadife kusurları ortaya çıkarır evet, ancak bunu doğru şekilde vücut tipinize uygun halde kullanırsanız cesaretinizi hiçbir şey kıramaz. Üstü işlemeli ve desenli kadifeleri korkmadan deneyin. Son olarak sezonun moda rengi ve o gecenin rengi kırmızı/bordo ikilisini kullanın. Ceketinizde, ışıltılı bluzlarınızda ya da kürk detaylı paltolarınızda. Bordo romantizm rengidir. Bu renk her kadını etkiler ve her kadına yakışır unutmayın. Kıyafetiniz hazırsa aksesuarlarla stilinizin ilk adımını tamamlayalım.
WoMEN 17
MODA
WoMEN 18
A
ksesuar aslında stilinizi tamamlayan çok önemli bir detay. Bunu doğru şekilde uygularsanız kıyafetinizi de aksesuarınızı da öne çıkarabilirsiniz. İlk önce kelepçe modelindeki bileklikleri öneriyorum. Son günlerde sık rastladığımız bu model deri parçalarla da oldukça uyum sağlıyor. Eğer daha ağır bir hava katmak istiyorsanız renkli ya da gümüş taşlı mücevherleri deneyebilirsiniz. Çantasız olmaz tabii ki. Kıyafet seçimlerinde bahsettiğim rahat parçaları askılı çantalarla tamamlayın. Kokteyl elbisenizle en uyumlusu ise taşlı portföyler. Çantanızı çok abartı seçenlerden yana değilseniz, sade kürk detayları ya da deri detaylı modelleri önerebilirim. Seçtiğiniz kıyafette biraz abartıya kaçtıysanız, ufak taşlı küpeler bile yeterli olacaktır. Kıyafet ve aksesuarlarınız tamam! O gece makyajınız nasıl olacak? Makyaj stilinizi tamamlayan son dokunuştur. Bunu yapmak için saatlerimizi harcadığımız doğru. Ancak makyajı doğru şekilde ve yüz hatlarınıza göre yapmak için fazla zaman harcamanıza gerek yok. Ufak tüyolarla kıyafetinizle uyumlu tonlarla geceye hazırsınız. Gözleriniz için, o gecenin konseptine en uygun renk gri ve siyah tonların parlak halleri. Kıyafetiniz siyah, lacivert ya da gri renklerdeyse çok abartmadan buğulu bir göz makyajı yeterli olacaktır. Kırmızı rengi de unutmamak gerek. Kırmızı renk yine koyu parçalarla çok uyumlu bir görüntü yaratıyor.
B
uğulu göz makyajınızın yanında kırmızı parlak bir ruj sizi o gecenin yıldızı yapabilir. Deri parçalarla geceye hazırlanıyorsanız mor tonlarında makyajla stilinizi tamamlayın. Hafif bir göz makyajıyla mor renkli rujunuz uyum içerisinde olacaktır. Mor rengi uyguladıktan sonra çok fazla aksesuar kullanmanıza da gerek kalmayacak. Bu renk mücevherleri bile gölgede bırakır! Işıltılı parçalarla dost renk dore’ye ne dersiniz? Yılbaşı gecelerinin vazgeçilmez renkleri arasında olan dore, göz makyajında özellikle buğday tenli bayanlar için vazgeçilmezdir. Teninizi ve gözlerinizi ortaya çıkarır. Bu rengi uygularken allığınız, rujunuz ya da farınız hepsi birden parıltılı olmasın. Ya gözlerinizi ya dudaklarınızı ya da elmacık kemiklerinizi öne çıkaran bir makyaj uygulayın. Mavinin derinliğine kapılmayı isteyenleriniz için, gece mavisi tonlarını öneririm. Kumralsanız ve bordo renk parçalar tercihinizse mavi renk sizi tamamlayacaktır. Ancak rujunuz açık renk seçin ki bütün vurgu gözlerinizde olsun. Makyajınız da tamamsa, son olarak saçlarınız geceye hazır olmalı. Dağınık ve hafif dalgalı saçlar romantik bir görünüm yaratır. Daha ağır ve klasik bir havanız olsun istiyorsanız, topuz modellerini deneyebilirsiniz. Bayanlar ve beyler... Yeni yıla her şeyinizle hazırsınız! Dilekleriniz gerçekleşsin, her yıl eklediğiniz anılarınız hiç solmasın.. İyi yıllar!
WoMEN 19
MODA
WoMEN 20
WoMEN 21
Chedeliko Studio’dan
WoMEN 22
Notlar
Yer: Chedeliko Studio, Bostancı. Gün: Kasım ayında bir cumartesi, tarih çoktan unutuldu.
2012
Yılının başında blog sayesinde tanıştığım Seden, Chedeliko markasının yaratıcısı. İşletmeden İspanyol Dili ve Edebiyatı’na kadar çeşitli eğitimler aldı. Ama gerçek (moda) macerası iki sene önce kendi markasını kurmasıyla başladı. Her yerde, herkesin üstünde görülen parçalar pek Seden’e göre değil. Moda, her sezon hatta her ay değişebilir ama stil sahibi olmak bir kalıcılık meselesidir. Onun tasarımları ise ister bugün, isterseniz üç sene sonra da giyebilmeniz için. Sıradanlıktan hoşlanmayan biri olduğunu bilerek “Tasarımların kimlere hitap ediyor?” diye soruyorum; cevap: “Herkese! Kadın, erkek, çocuk; genç, yaşlı hiç farketmez. Kendine özel parçanın peşinden koşan ve biraz da yeniliğe açık herkes eminim ki kendine göre bir şeyler bulabilir.” Çekim öncesi muhabbet devam ediyor. Türkiye’de belli bir tema - hikayeyle yaratılan çok parçalı koleksiyonların amacının anlaşılmadığından dert yanıyor. Markasını ilk yarattığı dönemde denemiş bunu, hatta her birine ayrı birer isim verdiği elbiseler tasarlamış. Ancak artık birbirinden bağımsız tasarımları hayata geçiriyor. Bir diğer şikayeti de tasarımı özel kılan detaylardan ‘kurtulmak’ isteyen müşterilerden. Tasarımın değerinin bilmediklerini dile getiriyor. Çekim aşamasına geçtiğimiz zaman tüm styling’i ona bırakıyorum. Bir kombinde saraylı oluyorum, bir diğerinde Vivienne Westwood türünden bir punk. Hiç beklemediğim sonuçlar çıkıyor.
WoMEN 23
Atölye kısmında liseden bir arkadaşıyla çalışıyor, müzik hep fonda. Yeri geliyor dans ediyoruz; yeri geliyor mağazasının bulunduğu apartmandan komşular geliyor ve sohbete başlanıyor. Çekime seyircilerle devam ediyoruz. Ama mağazanın önünden her geçen mutlaka uzaktan da olsa içeri bakış atıyor. Sessiz sakin bir sokakta böylesi renkli bir mağaza illa ki dikkatleri üstüne çekiyor. Gün sonunda yorgunum ama bunu ancak eve vardığımda farkettim Seden’in enerjisi ve nasıl geçtiğini anlamadığım zaman dilimi buna imkan vermedi. Sadece havanın kapkaranlık olduğunu fark ettim.
B
iraz da tasarımlarından bahsedelim. Kurukafalı çantalar, ear cuff denen kulak kelepçeleri, el örgüsü kazaklar, kışlık desenli örgü etekler, deri detaylı bluzlar, elde incilerle işlenmiş yakaları fotoğraflarda görebilirsiniz. Yılbaşı dönemi giderek yaklaşırken pırıltılı, payetli kumaşlar da sırada
bekliyor. 80li yıllardan ilhamla soyut desenli (ama rengarenk) etekler son dokunuş için yine sırada. Erkek ürünleri özel istek üzerine üretiliyor; çocuklar için olan tasarımlar, diğer adıyla ‘pipiliko’ koleksiyonuysa giderek genişliyor. Benim ziyaretim esnasında kamuflaj desenli pantolonlar görücüye çıkmıştı. Kafanızda bir fikir varsa ya da tam olarak ne istediğinizden emin değilseniz Chedeliko’ya gittiğinizde sonunda severek, sayısız sezon boyunca giyebileceğiniz size özel bir tasarımla dönmeniz mümkün. Etkinliklerle dolu Aralık ayında belki de chedeliko studio’ya yapacağınız / yapmayı planladığınız bir ziyaret için güzel bir bahane. Yolunu düşürmek isteyenler için açık adres: Hisar sokak, erdem apartmanı, 5/5a, Bostancı. İstanbul’da olmayanlar Chedeliko tasarımlarına Antalya’da Pink Avenue Butik’ten ve Bursa’da Cümbüş Butik’ten ulaşabilir; ayrıca chedeliko.com’dan oturduğunuz yerden de alışverişe devam edebilirsiniz.
Eda Nakıboğlu edanakiboglu@womendergisi.com WoMEN 24
WoMEN 25
WoMEN 26
WoMEN 27
“Soğuk Hava Koruma Kalkanı” Zeynep Ceylan zeynepceylan@womendergisi.com Kış ayının en çok içli dışlı olduğumuz parçası montlar. Dışınızı hem sıcak tutup hem cool görünmek yorucu olsa da moda bunun için de ipuçlarla dolu. Kış sezonu birçok trendi bir arada sunarken mont sayımız genişliyor. Deri sezonun en hit görünümü, asi ama havalı olmak için doğru parça. Alexander Mc Queenin iki materyalli montu ise size iyi bir referans. Omuzlar düşük boylar uzun bir beden büyük parçalar Calvin Klein’in markajına girmişken etrafda böyle cool bey görmek ise harika olur. Benim en favori trendim Military görünüm. Beylerin bu modaya sıcak bakmaması kötü anıları canlandırmışlığından olsa da lütfen, beyler sizi kamuflajlar içinde görmek istiyoruz. Soğun en derin hissedilen günleri için sıcak aviator montlarla şişmeler tercihiniz de olsun.
WoMEN 28
Stil kodlarını iyi belirlemek önemli. Önce ruh halinizi bulun. Dolabınızda ki en iyi parçaları seçin ve üzerinize geçirin. Asi grunge ruhu için biker ceketlerinizi en cool tshirtünüzle kombinleyin, takacağınız gözlük ise tarzınızın aksesuarı olsun. Klasik stil kodlarından vazgeçemeyenlerden iseniz en şık paltonuz eşlik edecek iyi terzilikle dikilmiş parçalar olmalı. Sıra-dışı ruhunuzun ilacı ise farklı kalıplar şalvar tipli pantolonu üzerine, detaylarla zenginleştirilmiş bir gömlek yeterli. Rüzgara karşı kaşkol unutmayın!
WoMEN 29
KOZMETİK-GÜZELLİK-BAKIM
Kırmızı sür, yılın şahane geçsin! Nazlı Yüzereroğlu nazliyuz@womendergisi.com
Y
ılbaşının özel renkleri vardır. Çam ağacının yeşili, ağaca düşen karın beyazı ve tabii ki uğuru, şansı, çekiciliği bol kırmızı! Bir çoğumuz yılbaşında kırmızı bir şeyler giymeyi tercih ederiz. Bu sefer de sürmeyi deneyin! En güzel kırmızı ruj tonlarını sizler yılbaşında süresiniz diye seçtik!
Kırmızı ruju sürmenin iki temel kuralı vardır: Birincisi, dudaklarınızı çok iyi nemlendirmek ve pürüzlerden, kabuklardan arındırmak. İkincisi ise mutlaka dudak kalemi kullanmak. Dudaklarınızı nemlendirdikten sonra rujunuzla aynı veya yakın tonlardaki dudak kaleminizle dudağınızın önce dışını çizin. Daha sonra aynı kalem ile içini tamamen boyayın. Şimdi rujunuzu sürmeye hazırsınız! Açık tenliyseniz parlak, turuncumsu ya da pembemsi açık kırmızılar teninizde ışıldayacaktır. Önerilerimizden Nars Lipstick - Heat Wave, Sephora Nano Lip Liner - 20 Real Red, Dior Rouge Dior Lipcolor - 638 Vibrant Orange Red veya Dior Addict Lipstick - Warm Red Shimmer tam size göre. Kumrallar makyajlarında Nars Velvet Matte Lip Pencil – Dragon Girl, Dior Rouge Dior Lipcolor - 752 Cherry Red ya da MUFE Aqua Rouge - 8 Iconic Red tercih edebilirler. Esmerler için ise Dior Rouge Dior Lipcolor - 752 Cherry Red, MUFE Aqua Lip Waterproof Lipliner Pencil - True Red, Shiseido Perfect Rouge – Dragon, Guerlain Rouge Automatique - Wine Red, Sephora Rouge Cream Lipstick - The Red 04 ve YSL Rouge Volupte - True Blood Red mükemmel seçimler. Son olarak eğer kızıl saçlı iseniz önce ten renginize göre parlak ya da koyu tonlardan hangisini seçeceğinize bakın, sonrasında ise saç renginizle uyumlu, turuncu kızıl için turunculuk içeren, diğer kızıl tonları için pembelik içeren kırmızı tonları sizin için uygun olacaktır.
in ç İ r e l i enl T k ı ç A
Nars Lipstick - Heat Wave
WoMEN 30
Sephora Nano Lip Liner - 20 Real Red
Dior Addict Lipstick Warm Red Shimmer
Dior Rouge Dior Lipcolor - 638 Vibrant Orange Red
n i ç i r ralla
Dior Rouge Dior Lipcolor 752 Cherry Red
Kum
Nars Velvet Matte Lip Pencil – Dragon Girl MUFE Aqua Rouge 8 Iconic Red
Esmerler için Dior Rouge Dior Lipcolor - 752 Cherry Red
Shiseido Perfect Rouge – Dragon
MUFE Aqua Lip Waterproof Lipliner Pencil - True Red
Guerlain Rouge Automatique - Wine Red
YSL Rouge Volupte True Blood Red
Sephora Rouge Cream Lipstick - The Red 04
WoMEN 31
KOZMETİK-GÜZELLİK-BAKIM
Tırnaklar, tırnaklar ve tırnaklar...
M
odayı yakından takip edenler bilir ki; birkaç sezondur tırnakları eğlenceli ve değişik şekillerde boyamak çok moda ve bu modanın geçeceği yok. Peki yılbaşı gecesi kostümlerinizi tırnaklarınızla kombinlemeye ne dersiniz? Kırmızılar, yeşiller, pırıltılı kar taneleri, şirin geyikler ve aklınıza yılbaşı ile ilgili ne geliyorsa... Kıyafetimize, saçımıza, makyajımıza özendiğimiz kadar tırnaklarımıza da özenmeliyiz böyle bir günde. Manikür – pedikürümüzden sonra sizin için seçtiğimiz görsellerden de esinlenerek tırnaklarınıza yılbaşını getirebilirsiniz ! Yılbaşı için sizin de önerileriniz varsa @womendergisi #yilbasitirnagim hashtagiyle twitterdan bizlerle paylaşabilirsiniz. Yağmur Malkoç yamiyagmurmalkoc@womendergisi.com
WoMEN 32
1
Güzellik Tüyoları
Fondöten sürdüğünüzde; fondöteni yüzünüz dışında boynunuza ve fırçanızda kalan son kalıntıları da kulaklarınıza sürmeyi unutmayın. Böylece görünümünüzde bütünlük sağlarsınız.
2 3 4
Gün içinde cildinizin yağlanmasından şikayetçiyseniz yağ emici minik kağıtlar büyük kurtarıcınız olacaktır. MAC, Inglot veya Sephora’da bulabilirsiniz. Parfümünüzün siz yürüdükçe arkanızda iz bırakmasını istiyorsanız, saç fırçanıza birkaç damla sıkın, ve saçlarınızı tarayın. Göz pınarlarınıza süreceğiniz sedefli, kırık beyaz, bej tonlarında bir far gözlerinizi daha canlı, bakışlarınızı daha hoş gösterecektir. Nars Bellissima farın bej tarafı tam da bu iş için uygun!
5
Eski modalara takılıp kalmayın, kırmızı giydiniz diye kırmızı ruj/oje, pembe giydiniz diye pembe oje/ far/ruj, ya da mavi giydiniz diye mavi fara yönelmeyin. İddialı renkler giydiğinizde yüzünüzde ya da tırnaklarınızda nude renklerin asaletinden yararlanın.
AYIN ÜRÜNÜ
G
arnier BB Cream’in yağlı ve karma ciltler için olanı çıktı. Hemen kullandım tabii! Cildimi aydınlık ve pürüzsüz göstermesi, su gibi incecik kıvamının yüzde mükemmel dağılması ve benim ne sürersem süreyim yağlanmaya meyilli cildimde yağı dengeleyip parlama yapmamasına bayıldım! Makyaj çantamın vazgeçilmezlerinden artık. Nazlı YÜZEREROĞLU
WoMEN 33
ÖZEL DOSYA
Bu sezon gönlümüze MAC’in fiyonkları taht kurdu! Nazlı Yüzereroğlu nazlıyuz@womendergisi.com
M
akyaja özel ilgisi olanlar bilirler, kozmetik markalarının iki favori dönemi vardır: Yaz başlangıcı ve yılbaşı dönemi. Yazın bronzerlar ve bronz tene uyacak çeşit çeşit renkler birkaç farklı koleksiyonla görücüye sunulur. Yılbaşı ise bu iki dönemden her zaman daha çok sevilenidir. Çünkü sınırlar zorlanır, açık renk, koyu renk, pırıltı, paletler ya da set halinde çantalı ürünler ne ararsanız bu dönemde vardır. Yılbaşı dönemleri koleksiyon, ürün adedi bazında çok daha çeşitlidir. “Ben bu koleksiyonu beğenmedim” durumu pek söz konusu değildir. O kadar çeşitten illa ki birini beğenirsiniz, kaçışı yoktur! MAC’e geldiğimizde MAC bu koleksiyon işinin ustası, babası! Her yılbaşında herhalde bundan daha iyisini yapamazlar diyorum. Her seferinde “Bu koleksiyon hepsinin arasında en beğendiğim oldu” şeklinde ürünlere saldırıyorum.
WoMEN 34
Başlıktan da anlaşıldığı gibi bu sene Holiday koleksiyonları için MAC’in teması fiyonklar. Yanında bir de dantelleri var ki, pek şekerler. Holiday koleksiyonları toplamda beş ayrı koleksiyondan (Glamour Daze, Fabulousness, Divine Desire, All For Glamour, Guilty Passions), fırça setlerinden, seyahat çantasından, Kids Helping Kids Sosyal Sorumluluk kartlarından ve koleksiyonla aynı minik çantalara sahip Viva Glam setinden oluşuyor. Demiştim, seçenek çok! Ben öyle internette gördüğüm bülten fotoğraflarıyla yetinmedim, şeker gibi düzenlenmiş mağazaya gidip bizzat fotoğraf çektim, ürünleri denedim. Her ürünü deneyip yorumlamam gerekirse tüm derginin bana ayrılması gerekebilirdi. O yüzden koleksiyon hakkında genel bilgi, favorilerim ve bazı ürün detaylarıyla sizi baş başa bırakıyorum.
Glamour Daze Koleksiyonu
Dudaklarınıza yakın bir renk tonu isterseniz kremsi yapısıyla Glamourdaze tam sizin için olacaktır. Beuty’i çok açık tenliyseniz koyu renk göz makyajlarınızla kullanabilirsiniz. Innocence, seride favorim. Güzel nude şeftali tonu açık koyu birçok ten rengine yakışacaktır. Üstelik yaz kış kullanıma da uygun bir renk.
Glamour Daze ruj renkleri soldan sağa; Beauty, Innocence, Glamourdaze, Outrageously Fun, Dramatic Encounter.
Bir pembeseverseniz Outrageously Fun aradığınız “o pembe” olabilir. Eğer cesaretiniz varsa, son iki senedir defilelerin favori rengi koyu mürdüm Dramatic Encounter’a sahip olabilirsiniz.
WoMEN 35
Parıltı derken, siz neyle ışıldayacağınızı düşünmüştünüz? Uyguladığınız yeri sim sim yapmayan ama ışıkta göz yanılgılarıyla cildinizi parlak ve canlı gösterecek ürünlere mutlaka bu kış yatırım yapmalısınız. Soldan sağa Superb ve Whisper of Gilt ışıltılı pudraları bu ışıltılar için biçilmiş kaftan. O kadar yumuşacıklar, o kadar güzel dağılıp doğal bir ışıltı katıyorlar ki, buradan böyle yazıyla anlatmak imkansız. Yapılarını mutlaka kendiniz de denemelisiniz. Elde böyle yoğun durduğuna bakmayın, fırçayla incecik elmacık kemiklerine uygulanacak onlar! Bir de eğer yılbaşında straples giyecekseniz, omuzbaşlarınıza da uygulamalısınız.
Yılbaşı olur da farla yapılmış şık bir makyaj olmaz mı? Fotoğrafta soldan sağa; Tall, Dark & Handsome / Round Midnight / Stolen Moment. Aşağısı; Ready to Party / Evening Grey / A Natural Flirt / Divine Blue / Stylish Merry.
Bu farlar yukarıdaki ışıltılı pudralar ile aynı yapıdalar, yani yumuşacık, bol pigmentli ve kusursuz ışıltılılar!
WoMEN 36
Makyajınızın olmazsa olmaz tamamlayıcısı allıklar soldan sağa; Small Vanity, Easy Manner, I’m The One.
Eğer biraz ilhama ihtiyacınız varsa, işte koleksiyonun ilham kaynağı makyajlar
WoMEN 37
MAC artistlerinin koleksiyona özel hazırladığı Face Chartlar
Fabulousness Eye Kit 1 yeşil, 1 mürdüm tonlu 2 doğal palet ve 1 tane de pembe tonlar içeren palet var koleksiyonda. Bir de hem dudak hem göz ürünlerinden oluşan ve bronzlaştırıcı içeren büyük bir palet. Ambalajları muhteşem! Yolda, seyahatte atın çantanıza taşıyın yanınızda. Makyajınızı tazelemek için paletinizi çıkardığınızda herkes size kıskanarak baksın.
WoMEN 38
Seyahat çantası ve Kids Helping Kids kartları Fırçalar şirin renkleri, muhteşem çantaları ve çeşitleriyle beni benden aldı! Bundan böyle makyaj çantamızın baş tacı olacakları kesin!
Koleksiyonun ana teması altında şirin mi şirin fiyonk detayı tüm görsellerde yer alıyor. Fiyonklarıyla birlikte karşınızda “lip bag”ler! Şeftali tonları mı, yoksa pembe mi sizin için uygun karar verin. Ve dışı leoparlı içi dantel baskılı harika çantalı bu ürünlerle makyajınıza farklı bir renk getirin! Benden detay bu kadar, daha fazlası için en yakın MAC mağazasına uğrayın ve bu muhteşem koleksiyonun büyüsüne siz de katılın!
WoMEN 39
“Vampirler kişiliği olan canavarlar” Giovanni Scognamillo
WoMEN 40
ÖZEL RÖPORTAJ Sevgili Giovanni, 23 yıllık yaşamım boyunca tanıştığım ilginç ve iyi insanlardan biri. İstanbul’a gelmeden önce facebook’un yeni çıktığı zamanlar internetten tanışmıştım. Yazdıklarımı arada yollardım ona ve cesaretlendirirdi beni. Üniversiteyi İstanbul’da kazandığımda bir röportaj bahanesiyle resmi olarak tanışabilmiştim. Onunla ilgili ilginç gelen bana, aramızda bu kadar yaş farkı olmasına rağmen çocuk gibi değil de arkadaş gibi davranmasıydı. Bu kadar tanınmış olmasına rağmen yardım isteyen hiçbir kişiyi geri çevirdiğini görmedim. Sanırım onu mükemmel yapan bunlardı. Arada ziyaretine giderim. Diana, ben ve Gio birer çikolata ile Türk kahvesi içer, ardından sigara tüttürüp muhabbet ederiz. Bu röportaj da o sohbetlerden biri aslında. Yeşim Özbirinci yesimozbirinci@womendergisi.com
Nasıl bir çocukluk geçirdin, kitap yazmaya nasıl başladın? 25 Nisan 1929’da, o zamanlar Şişli’de olan bir İtalyan doktorun yönettiği bir klinikte doğdum. Çocukluğumu ailem ile birlikte; hatta annem, babam, büyükannem, teyzem, eniştem, kuzenim, annemin bir kuzeni ve eşi... Ailece Asmalımescit’teki eski bir binada yaşadım. Yedi yaşımdayken Asmalımescit’ten Kallavi Sokağı’na taşındık. Elhamra sinamasının arka çıkış kapısının yanında yükselen üç katlı bir binaya geçtik. O dönemde babam Elhamra sinamasının müdürüydü. İtalyan okullarında okudum ilkokul, ortaokul ve liseyi. Liseyi bir sene gecikmeli bitirdim, çünkü aşık olduğumdan sınavlara katılmadım. Liseyi bitirdikten sonra iş aramaya başladım. Sahibinin kızı benim sınıf arkadaşım olan İtalyan Kitabevi’nde çalışmaya başladım. Sahibi öldükten sonra kız nişanlandı ve yurtdışına çıkmak zorunda kaldı. Kitapevinin yönetimini de bana bıraktı. Bir süre kitapçılık yaptım. Sonra o dükkan satıldı. Ben de kuzenimin ortak olduğu Beyoğlu’nun çok ünlü mobilya fabrikasına muhasebeci olarak çalışmaya başladım. O zamanlar eski Beyoğlu’nun çok ünlü ailelerden olan bir dekoratörümüz vardı. O benim çizimlerimi beğendiği için muhsasebecilikten çıkıp, çizer olarak devam ettim. Ta ki her ne kadar sermayedarı Nejat Ferit Eczacıbaşı idiyse de kötü bir yönetimden dolayı şirket battı. Yeniden iş bulmaya koyuldum. Eski iki sınıf arkadaşım Banka Di Roma’da çalışıyordu. Onlar önerdiler, “Gel, rahat bir iştir, maaş fena değil, fazla yorulmuyorsun.” diye. Bankaya başvurdum ben de. O zamanlar bankanın genel müdürü Musevilerden olan bir kişiydi. Benimle görüştüğünde referans olarak eniştemi vermiştim. Eniştem Yahudiydi. O zamanlar Hattat sinemasının müdürüydü. Müdür sordu: “Senin ilişkin nedir bu ki-
şiyle?” “Eniştem.” dedim. Eniştem ile banka müdürü aynı mason locasının kardeşleriydi. Bu, müdürün hoşuna gitti. Beni “iyice” bir maaşla işe aldı. Bankada 15 yıl çalıştım. İstifa ettiğimde Beyoğlu Şubesi’nin müdürüydüm ama bankacılık ağır gelmeye başlamıştı. Ermeni, filmci bir arkadaşım vardı. Sinemayı Paris’te ünlü bir sinema okulunda öğrenen, fakat hayatında bir tek kare film çekemeyen bir arkadaş. Onunla İstanbul’da film çekmek isteyen yabancı şirketlerine teknik servis ve prodüksüyon yardımı yapan bir şirket kurmayı düşündük ve kurduk. İstanbuş’da iki tane İtalyan filmi çektik, ama zarar ettik. Zarar ettikten sonra ben şirketten ayrıldım. Freelance olarak yabancı filmlerde bir süre çalıştım. Derken eniştemin sinemalara reklam filmi dağıtan bir şirketi vardı. Ortaklık teklif etti. İyi bir işti, iyi para getiriyordu. Kabul ettim ve orada çalışmaya başladım. O sırada “Dünyamızın Gizli Sahipleri” diye kitabım çıktı. Satışı 100 bini açtı. Devamı olan “Uzaydan Geldiler” de 80 binden fazla sattı. Eniştem yaşlandığı için şirketten çekildi. İkinci ortak, kazandığı parayı yeterli gördü ve o da çekildi. Ben yalnız kaldım. Zaten reklam sever değilim. Prensiplerime aykırı bir şeydi. Onlar ayrıldıktan sonra ben de şirketi kapattım ve yazarlığa karar verdim. Günümüze kadar böyle devam etti. Biliyoruz ki korku unsurlarına merakınız çocukluktan geliyor. Aslında tüm bu unsurlar birçok insan için korkutucudur. Çocukken ilk karşılaştığın zaman tepkin nasıl oldu, korktun mu? İlk gördüğüm film Amerikan yapımı bir korku filmiydi. Herbert George Wells’in Dr. Morro’nun Adası romanından uyarlanan bir filmdi. Elhamra sinenamasında oynuyordu. Bir akşam annemle sinemaya gittik, babama uğramak için. salonda oturdu. Ben de içeriden filmin seslerini duydum. Girdim, perdeye bakmadan salonun sonuna kadar gittim.
WoMEN 41
Orada son iki sıradaki maroken koltuklara geçtim. Hep oradan seyrederdim. Döndüm ekrana baktım, çığlık attım ve kaçtım. Benim rastladığım sahne filmin en çarpıcı sahnelerinden biri olan çılgın Dr. Morro’nun yarattığı yarı insan yarı hayvan canavarların doktoru parçalamalarıydıı. Bu sinemada duyduğum ilk ve son korkuydu. FABİSAD tarafından 2012 GIO ödülleri düzenlenecek. Kendi adına böyle bir organizasyonun gerçekleştirilmesi senin için nasıl bir his? Gençken çok şeyler hayal ettim. Örneğin; yazar olmak, ödül almak, bir okulda sinema dersi vermek, küçük rollerde filmlerde oynamak... Hepsi gerçekleşti, ama günün birinde bana böyle bir teklifte bulunacaklarını hiç tahmin etmedim. Beni onurlandıran bir şeydir. Bunu düşünen arkadaşları candan teşekkür ederim. Umarım böyle bir ödül Türkiye’deki fantastik ve korku edebiyatına yararlı olur. Kedilerden korkuğunuzu okudum bir yerde. Neden korkuyorsunuz? Çocukken çok sevdiğim kara kedim vardı. Günün birinde beni tırmaladığı için artık ben kedilerle ilişkiyi kestim. Yazdığın kitaplar arasında senin için yeri ayrı olan var mı? Türk Sinema Tarihi, Bir Levantenin Beyoğlu Anıları, Batı’nın İnanç Temelleri vs vs.. Birçok kitabım benim için önemli. Birçok değerli sinemacıyı, sinemayı kuran isimleri kaybediyoruz gün geçtikçe. Tabi ki yerleri dolduralamaz ama yeni gelen kuşak Türk sinemasını layıkıyla devam ettirebilecek mi? Şimdiye kadar ettiremedi. Yeşilçam çok eleştrildi. Ben de Akşam gazetesinde yazarken eleştirdim. Fakat bugün görüyoruz ki aslında çok sağlam bir sinemaydı. Sinemanın sadece bir anlatı sanatı olarak değil, sinemayı bir piyasa olarak değerlendirebilen bir sinemaydı yeşilçam. Bugün çok sayıda ilk filmlerini çeken genç yönetmenler var. Henüz mesleğin bütün ayrıntılarını öğrenmemiş olan bir kuşakla karşı karşıyayız. Bu tabi ki yeni bir sinema ama yeninin ne vereceği üzerinden gitmek gerekiyor. Tematik olarak daha toplumsal bir sinemaya doğru gidiyoruz. Bu çok iyi bir şey. Sinemanın başlıca hedefi toplum ve toplumun sorunları olmalı. Ama daha bir netice görmek için çok erken. Bir de genç yö-
WoMEN 42
netmenler senaryolarına çok dikkat etmeleri gerekiyor. Filmi yönetirken dikkat edecekleri bence en önemli şey senaryodur. Bu, kendi yazdıkları bir senaryo olabilir. Ama unutulmasın ki başarılı filmlerin seneryoları tek kişinin işi değil. Başarılı filmlerin senaryoları ekip işidir. Hollywood sinemasının taraftarı değilim ancak bir şeyi kabul etmek gerekiyor, ekip şeklinde çalıştıkları için Hollywood senaryoları tematik olarak başarılı olabiliyor. Türk sinmasında korku filmlerinin yeri arttı. Daha iyi bir noktaya gelmesi için ne yapmaları gerekiyor? Sadece teknik eksikliklerden kaynaklı bir yetersizlik mi? Filmi çekerken model olarak Hollywood’u almasınlar. Bizim folklor çok zengin zaten. Oradan çok çarpıcı öyküler, kahramanlar çıkabilir. Zombileri unutsunlar. Bir de, korku filmi kolay ve rahat bir tür değil. Çekmek zorudur. Ağlatmak ve güldürmek kolaydır ama korkutmak zordur. Bir de yerel kaynak kullansınlar. Bir ara Yeşilçam filmlerinin hd olarak yeniden yayınlanması konusu vardı. Kimi kesim orijinalliğini kaybedeceğini düşünürken, kimi kesim de daha renkli olacağını dile getiriyordu. Siz ne düşünüyorsunuz? Görüntü tek başına sinema da bile ya da televizyon da bile sorunları çözmez. Net görüntüler izlemek, renkleri karışmayan görüntüler izlemek çok hoş, çok doğru ve çok gereklidir. Ama görüntü tek başına her şeyi kurtarmaz. Önemli olan anlatılan şeylerdir ve nasıl anlatıldığır. Çok güzel bir hikayeyi çekerken çekimde sürekli sinema dili bilgisi unutulursa eldeki sonuç hiç parlak olmaz. Her şey teknik değil. Her şeyin teknik olmadığını Hollywood bunu son dönemde gösterdi. Artık önemli olan çoğu Hollywood filmlerinde görüntü ve efektler de her şeyi kurtarmıyor. Hatta kusurları öne kuruyor. Neden vampirler takıntı konunuz? Vampirleri de sinemada keşfettim. Bela Lugosi’nin başrolünü oynadığı ilk Dracula filmiydi. Vampirler her zaman benim ilgimi çekti. Belki de fazla çekti. Çünkü kişiliği olan canavarlardır. Her ne kadar paranın nereden geldiğini bilmiyorsak da zengindirler, çekicidirler ve hiç yaşlanmazlar. Yaşlanınca bunun ne kadar güzel bir şey olduğunu anladım ben. Gerektiğinde romantik de olurlar ama romantik vampir üzerinde fazla durmamak gerekiyor. Aslında vampirizm kurallarına karşı gelen bir davranıştır. Sinema, vampirleri çok kullandı; halen kullanıyor.
Son dönemde vampir filmlerininhedef kitlesi yetişkin Taksim meydanında çalışmalar yapılıyor. Çok uzun yılseyirci değil. Artık kitle gençlik yani üniversite ve lise dır burada yaşıyorsunuz. Bu değişiklik sizce nasıl? talebelerinden başladılar ve şimdi ortaokul talebelerine gidiyorlar. İlkokullara varırlar. Ben sonucunu bekliyorum. Bütün bu çalışmaların nereye varacağını merak ediyorum. Şimdilik kaosa vardı. Şu an üzerine çalıştığınız bir kitabınız ya da projeleriniz İnşallah devam etmez. Hayatımın 83 yılını Beyoğlu’nda var mı? geçirdim. O beyoğlu başkaydı tabi. Bütün kentler değişiyor. O bir kuraldır. İlerlemedir. Yeni yaratılan bir Son çalıştığım kitap “Sinema Anılarım.” Ne vakit biterse Beyoğlu’nun bir İstiklal Caddesi’nin amacı ne. Nasıl bir çıkacak. Çok zorlu bir proje. İnşallah onu öbür dünya sonuç verecek ve neden böyle bir sonuca varılmak istedediğimiz yere gitmeden önce yazarım. niyor? Bu soruları göz önünde tutmak gerekiyor. İstiklal Caddesi’ndeki binalara bir yenileme gelir mi gelmez mi Yazmanın dışında resim de yapıyorsunuz? Hiç sergi aç- bilmiyorum. Onu belediyeye sormak gerekiyor. Tüm mayı düşündünüz mü? dünyada büyük ve eski şehirler oldukları gibi kalırlar. Özellikle bir büyük kentin merkezi neyse o olduğu giResim de yapıyorum ama onlara resim de denilir mi bil- bidir. Roma’da Romalılardan kalma halen yollar var. miyorum, çizim diyorum. Düşündüm ama tabi ben res- Beyoğlu bir kültür mekanı. İstiklal Caddesi ta kuruldusam olarak tanınmadığım için bir tercih yapmak kolay ğundan beri kültür merkezi oldu. Bugün Beyoğlu’nda değil. Bir de benim resimlerim ticari resimler değil. Du- çok kalabalık var. Sabahtan akşama kadar çok kişi gevarına vampir asmak için kim para verir? Bir keresinde ziniyor. Oturup yemek yiyor, içki içiyor, kız tavlıyor... TRT’den bir ekipte bir kameraman vardı. Baktı baktı Ama artıkültür denecek olay git gide azalıyor. Beyoğlu baktı... “Hocam, ben mesleğimden dolayı çok yerlere sinemanın merkeziydi. Bugün İstiklal Caddesi’nde sigirip çıkıyorum ama ilk kez duvarlarında vampirlerin nema salonu kalmadı. Kitapevlerinin sayısı da düştü. olduğu mekandayım.” dedi. Tiyatro pek yok. Bugün İstiklal Caddesi eğlenme yeri oldu sadece.
WoMEN 43
WoMEN 44
WoMEN 45
FABİSAD 2012 Gio Ödülleri Fantazya ve Bilimkurgu Sanatları Derneği (FABİSAD) tarafından yazar ve sinema eleştirmeni olan Giovanni Scognamillo onuruna 2012 Gio Ödülleri düzenleniyor. Roman, öykü ve illüstrasyon dallarına ödüller verilecek. Eserlerin konusu fantastik, bilimkurgu ve korku türünde olmalı. Ödüller 2011 ve 2012 yıllarında yayınlanmış romanlar arasında yapılacak değerlendirme ile verilecek ve özel bir başvuru gerektirmeyecek. FABİSAD üyesi sanatçıların oylarıyla belirlenecek 10 roman, alanında yetkin, bağımsız bir jüri tarafından değerlendirilecek. GİO Öykü Ödülleri’ne hiçbir yerde yayınlanmamış kısa öyküler, GİO İllüstrasyon Ödüllerine ise fantastik, bilimkurgu ve korku türünde yayınlanmış Türk edebiyatından eserlerden ilham alınarak resmedilen illüstrasyonlar aday olabilecek.Gelecek sene çizgiroman, senaryo dallarını da katıp, daha fazla alanda ödül dağıtmayı planlıyor. Son katılım tarihi 31 Aralık 2012. Ödül Töreni Nisan 2013’te İstanbul İtalyan Kültür Merkezi’nde düzenlenecektir. Günü ayrıca duyurulacaktır. Tüm ödüller aynı gün açıklanacak ve ödül sahiplerine teslim edilecektir. Bilgi için: http://www.fabisad.com/gioodulleri/
Röportaj bitmiş, son sigaramı içerken Giovanni “Acıkmadınız mı siz?” diye sordu. Diana “Ben acıkmadım, siz bir şeyler istiyor musunuz?” diye cevapladı. Gio ne dese beğenirsin “Acıkmam ki, Vampirim ben.”
WoMEN 46
WoMEN 47
YEMEĞİN SALÇALISI, KADININ ÇANTALISI eminim. Ben Tibetli rahip olsam her pazar bundan bahseder, minik rahip adaylarına o açık duran avuca bir lira bırakıp gitmelerini öğütlerim. Ev ödevi veririm bunu. (Bu arada bu gerçek bir hikâyedir. Bunu yapan efsane çocuk aramızda geziyor. Bence kesinlikle bir akım, bir hareket başlattı o insan. Ayakta alkışlıyorum.)
B
u arada kola takıldığı için sakın bu çantaları ufak tefek sanmayınız. Bu yanılgı yeterince çok kadın tanımadığınız anlamına gelir. Bu çantalar “ov, feşın is may peşın” atasözünün izinde boyut değiştirirler. Olay Hürrem’e, Aşkı Memnu’ya, Tarkan’a uyum sağlamaktır. Yarın öbür gün Behlül’ü manavda kendi domatesini alırken görsek, ertesi gün kızlarımızın kolunda pazar filesi belirebilir.
K
adınlar ikiye ayrılır: Çantasını omzuna takanlar ve hunharca kollarını kullananlar.
Şimdi omzuna takanlarla bir derdim yok fakat diğer taraf, ı ıh. Eğer bir kadın çantasını koluna takarak yarım saatten fazla gezdiyse, o artık tarafını seçmiş demektir. Dikkat! Orası köprüden önce son çıkıştır. Çünkü o kol bir kez çantayla karşılaştı mı, bunu tekrar isteyecektir. Zamanla çantayla birlikte dış görünüm de değişiyorsa, bu dönüşümün başladığını gösterir. Yavaş yavaş konuşma ve ses tonu da buna ayak uyduracak, yenilenme kendini tamamlayacaktır. Bunları gözlemleyiniz, gerekirse o çantayı koparıp atınız. Omuz, aşikâr bir bölgemizdir. Asmalara uygun ve kendinden evrimli. Fakat kolun dirsekten aşağı kısmı? Hayır! O kısım bir askılık, bir araba tutmacı değildir. Oraya çantayı bir sepet gibi, kırışmasını istemediğimiz bir takım elbise gibi asmak bize mutluluk getirmez. O kısım Muay Thai öğrenebilmek ve dövme yaptırmak için vardır. Lütfen uzuvlarımızı doğru tanıyalım. Bakın ileride çoluk çocuk sahibi olacaksınız, bunlar çok mühim, anatomi 1. Ayrıca garip, anlamsız bir düstur çıkıyor meydana. Nereye ağ atacağına karar verememiş, “hıımpf mınpf ” diye gezen bir örümcek adamdan farkınız kalmıyor. Bak canlandır kafanda ne pis, ne olmamış bir görüntü. Cool değil bu. Lütfen. Örneğin, yoga’nın güneşi selamlamasına gülen insanlar; Kol yarıya kadar vücuda yapışık, avuç içi açık ve sorgular halde şuursuz geziniyor. Bu, Tibetli rahiplerin çok hoşuna gidiyordur
WoMEN 48
Ayrıca, boy verdikleri alanlar da belirlidir. Markalara, mekânlara sadık insanlardır. Ona belki Bebek’te waffle yerken ya da Akmerkez’de mağazalarda rastlayabilirsiniz. Fakat mağaza dediysek asla vitrin önünde değil! Vitrin önünde anca beni bulursunuz, onlarsa direkt olarak içeridedir, hatta kasadadır. Olmadı Nişantaşı’na gidin, sokaklara bakın, özellikle küçük köpeklilerin çantaları mutlaka koldadır. Ya da bir kafeye gidin ve onu arkadaşına şunları söylerken bulun “Ya adamdan cafe exspresso latte makiyato istedim, bana kapuçino çaklıt getirdi. Var mı böyle bir şey ya? Şaka gibi!” Evet, gerçekten şaka gibi! Kıyafetinden modayla ilgilendiğini, konuşmalarından güzel Türkçemizi çok da iyi bilmediğini anlarsınız. Aslında bilmemek değil de ilgilenmemektir onunki. Çünkü onun ilgilendikleri başından aşkındır, keza Berke’nin çıkma teklifine ne cevap vereceği ve o cevap esnasında kırmızı eteğinin uygun düşüp düşmeyeceği mevzuları ön plandadır. Peki, ne yapılabilir? Gerçekten, tüm dünya için, üşenmedim düşündüm, iki aşamalı naçizane bir plan yaptım. Planım Nişantaşı’nda, mevzunun tam kalbinde başlıyor. Önce birini gözüme kestireceğim. Muhtemelen ilk alışverişini yapmadan yanına bile yaklaşmam. Çünkü ne yapacağı belli olmaz, tecrübe etmedim. Bu yüzden ilk alışveriş bittikten sonra torbalarını da aynı kola koparırcasına astığında yapacağım hamlemi. Yüzündeki gülümsemeyi kocaman güneş gözlüklerinin altından seçebildiğim kadar seçip, emin olunca tutucam kolundan, çevirip sorucam; -“kardeş bir saniye bakar mısın?”
-“buyurun ne vardığ?” - “en fazla kaç kiloya kadar taşıyosun? Bak bu kas yapmış, öbürü yapmamış, biraz da öbürüyle bas.” - “ne diyosun beğ?” - “Eminönü hamalları diyorum, bu yaptığınla orda star olursun. Mesleği şu inovasyonla resmen günümüze uyarlarsın, valla bak sayende tükenen mesleklerden biri kurtulur... Kızım ne bakıyosun? Allah omuz vermiş kullansana diyorum. Hem de bir değil iki. Geniş geniş kullan, bir ona tak bir buna, soran yok karışan yok. Hem ilerde genetiğine geçer çoluğun çocuğun kolunun ortasında vadi gibi boşluk olur. Dizini döversin bak.”
T
amam, sonuçta sizin zevkinize karışacak halim yok buradan, belki bu yazımı okuyup bana “Sen bize laf mı soktun?” diyebilirsiniz. Sakin olun, hayır laf sokmadım. Çünkü bu on kusurlu hareketten biri olur ve saçımı başımı yolmanızı istemiyorum. Sizlerle ve çantalarınızla aramı mümkün olduğunca iyi tutmak peşindeyim. Fakat bu durum size, anlamak için planlar yapıp, arkanızdan iş çevirmeyeceğim anlamına gelmez. Yahhahaa. Tam bu noktada planımın ikinci kısmı devreye giriyor. Bir gün bir yolunu bulup, şeytanın bacağını kırıp, sizi en yakın yerden, çantanızdan izleyeceğim. Evet, bir gün gizlice çantanıza girmek ve sizle bir tam gün geçirmektir planım. Beni taşımakta bir sorun olmaz, ne kadar antrenmanlı olduğunuzu ikimiz de biliyoruz. O günü ve çantanızın içinde not tutan kendimi hayal ediyorum da gerçekten harika olacak. Dikkatiniz dışarıdayken ben anahtarlık ve makyaj çantasının arasına gizlenmiş halde, ayfonunuzdan resimlerinize bakacak, dünden çantanızda kalan diyet çikolatayı yiyecek ve çantanızda check in yapacağım. Ve inanıyorum ki ancak size bu kadar yakın bir bölgeden, olay mahallinden bakarak çözülebilir bu iş. O zaman gerçek sizi, ‘mervoşu’, ‘cicişi’,’kankiş’i’ daha iyi anlayacağım. Bu fedakârlığımla belki bana madalya bile verirler. Çünkü sonuçta sebebi bilinemeyen ve muhtemelen dünyanın en saçma aksiyonunun gizemini çözmüş olacağım. Bir kuantum değil ama sosyolojik bir akımın şifresi. O şanlı günü sabırsızlıkla bekliyorum. Bunları şuan okuyor olmanız ise hiç bir şey değiştirmeyecek. Ne zaman hanginize geleceğimi asla bilemeyeceksiniz, ama ben orda alacağım. En beklemediğiniz ve belki de en güvendiğiniz yerde. Çantanızda!
Ceylan Eren ceylaneren@womendergisi.com
BLOG DÜNYASINDAN
B
log dünyası o kadar sınırsız ki her dakika kendinizi yeni bir blogu keşfederken bulabilirsiniz. Biz de sizler için 2 blog yazarıyla görüştük ve blogları hakkında bilgiler aldık. Tavsiye bizden, takip etmesi sizden...
WoMEN 49
WoMEN 50
Avrupa’nın Kalbinden Sımsıcak Bir Blog...
simimaus.blogspot.com
S
imona, 16 yaşında ve Avrupa’nın kalbinde yaşıyor. Slovakya’nın teenage güzeli Simona moda blogu ve kendisiyle ilgili sorularımızı yanıtladı.
Yeşim Özbirinci yesimozbirinci@womendergisi.com
İleride yurtdışında üniversiteye gitmek istiyorum. Diğer dilleri öğrenmek benim tutkum. Ne olacağını ve hayatın nereye götüreceğini asla bilemezsin. 800 küsür izleyicin var. Bu iyi bir başarı. Neye borçlusun bunu? Eğer yaptığın şeyi seviyor ve eğleniyorsan, başarılı olursun zaten. Arkadaşlarım bana sabırlı olmamı ve sadece içimden geldiği gibi olmamı söylediler. Blogunuz kimsenin size neyin doğru ya da yanlış, neyin uygun ya da uygunsuz olduğunu diyemeyeceği bir yer.
Bize blogunu anlatır mısın? Nasıl açmaya karar verdin? Neler yazıyorsun? Blog açtım çünkü günlük yazmak için çok tembeldim. Hem bloglar çok daha güzel, çünkü buraya fotoğraflar yükleyebiliyorsunuz. İşte bu benim blog tutarken ki en sevdiğim şey. Kaliteli güzel fotoğraflar başarılı olmanın temeli. Ben yaşam sitilimi, deneyimlerimi fotoğraflarla birlikte yazıyorum. Güncelliği sağlamak için sık sık yazmaya çalışıyorum. Bu güzel bir şey, sevdiğiniz bir şeyi yapıyorsunuz ve insanlar bunu övüyor. Blog yazmanın sana ne gibi faydası oldu?
Stilini nasıl tanımlarsın?
Bütün dünyadan benzer hobileri olan birçok insan tanıdım. Bu gerçekten çok güzel!
Benim sitilimi en iyi tanımlayan ifade sanırım basit ve şık’tır. Yani, oldukça basit parçalar giyiyorum fakat daima diğer özel detaylarla ya da aksesuarlarla kombini tamamlıyorum.
Blog yazmadığın zaman neler yaparsın? Slovakça ve İngilizce iki dilli eğitim veren bir okulda öğrenciyim, çünkü yabancı dilleri öğrenmeyi, yeni yerleri, insanları ve kültürleri keşfetmeyi çok seviyorum. İleride moda ile ilgili bir meslekle mi uğraşmak istiyorsun?
Takip ettiğin modacılar kimler? Neden bu kişileri beğeniyorsun? Belirli moda ikonum olduğunu diyemem, çünkü sokaklardan ilham alıyorum ben. Bu biraz komik ama Cosy Café’ye oturur ve oradan geçen insanları gözlemlerim.
WoMEN 51
Türk modacılardan tanıdığın var mı ve Türk kadınları sana göre nasıl giyiniyor? Bence, Bora aksu ilham veren bir tasarımcı. Harika renkler ve desenler kullanıyor. Sadece görünümü değil kombin tümüyle çok zarif ve feminen. Bence, bütün kadınlar güzel ve o tasarımlarıyla bunun altını çiziyor. Türk moda bloglarından takip ettiğin var mı? Maritsa benim favorim. Bence bu her şeyi söylüyor. Bize takip ettiğin bloglardan tavsiye verebilir misin? Jessica http://jessicachristphotography.blogspot.ch/ ; Sherazade http://lesherazadeblog.blogspot.fr/ ; Romina www.donnaromina.de Yılbaşına az kaldı, Türk okurlar için bir şeyler söylemek ister misin? Hayatınızdaki her anın tadını çıkartın ve detaylara takılmayın. Yaşam fırtınanın geçmesini beklemek değil, yağmurda dans etmeyi öğrenmektir. Blogu: simimaus.blogspot.com
WoMEN 52
Cindrella Under The Umbrella
WoMEN 53
İ
şletme mühendisliği okumasına rağmen blogu sayesinde her zaman içinde olmak istediği moda dünyasında yer aldı. Şimdi stil danışmanlığı yapıyor. Türk moda bloggerları arasında önemli yere sahip olan Cindrella Under The Umbrella blogunun sahibi Gamze Biran ile röportaj yaptık. Yeşim Özbirinci yesimozbirinci@womendergisi.com
dedim. Umbrella da o zamanlar Rihanna’nın meşhur şarkısından ilhamla Cindrella’ya kafiyeli oldu. Blogunu ilk açtığın zaman ile şimdiye bakınca kendinde nasıl değişiklikler görüyorsun? Eski yazılarıma bakmak keyifli oluyor, çünkü kendimde, hayatımda nelerin değiştiğini görebiliyorum. Bir nevi günlük gibi… Fiziksel görüntümün dışında yazılarım, stilim, hayatımda da değişiklikler olmuş. Yaptığım postlar artık daha keyifli, fotoğraflar daha kaliteli. Blog hobiden çıkıp biraz daha hayatımın bir parçası olmuş. Bize biraz kendinden bahseder misin? Merhaba, ben Gamze Biran, 24 yaşındayım. Geçen sene İTÜ İşletme Mühendisliğinden mezun oldum. Şu an stil danışmanı olarak çalışmaktayım. Kariyerini nasıl devam ettirmek istiyorsun? İşletme Mühendisi olmama rağmen hep moda sektörünün içinde yer almak istedim. Kariyerimi de moda sektöründe devam ettirmek istiyorum. Blogunu açmaya nasıl karar verdin? Neler yazıyorsun? 2008 yılında okul yıllarında karar verdim. Moda haberleri, trendler, röportajlar, koleksiyonlar, do-ityourself projeleri ve kendi stilim gibi birçok konuya değiniyorum. Neden Cindrella under the umbrella? Her kız çocuğu gibi ben de prenses diye büyütüldüm ve blogu açarken niye modern zaman prensesi olmayayım
WoMEN 54
faydası oldu?
Blog yazmanın sana ne gibi
Benim için en önemlisi sevdiğim işi yapmama olanak sağladı. Blog dünyasında ün kazandırdı, sokakta insanlar çevirip Cindrella merhaba dediğinde ne kadar mutlu olduğumu anlatamam. Onun dışında çok keyifli arkadaşlıklar kazandırdı, yepyeni bir çevre edindirdi. Markalarla işbirlikleri, hediyeler, davetleri de unutmak olmaz… Blog yazmadığın zaman neler yaparsın? İşim haricinde, arkadaşlarımla zaman geçirmekten, oturup saatlerce dergi okumaktan ve film izlemekten çok keyif alıyorum. Stilini nasıl tanımlarsın? Rahat ve şık diye özetlemeyi seviyorum. Ve bolca aksesuar! Ruh halime göre giyinmeyi ve farklı görünmeyi de seviyorum.
Sana göre Türk moda bloggerları ne noktada? Yurtdışı ile karşılaştırdın mı ne farklar görüyorsun? Hala kat etmemiz gereken yol olduğunu düşünüyorum. Yurtdışındaki birçok blog dünya çapında üne ulaştı; Louis Vuitton, Chanel gibi markalarla işbirlikleri yapıyorlar. Türk moda bloggerları da iki senedir büyük başarı elde ettiler. Her gün binlerce insan okuyor, markalar işbirlikleri yapmak için geliyor, projeler konuşuluyor. Daha da iyi olacağız. Takip ettiğin modacılar kimler? Neden bu kişileri beğeniyorsun? Hussein Chalayan, Riccardo Tisci, Nicolas Ghesquiére, Martin Margiela beni her koleksiyonda hayrete düşürebildikleri için çok beğeniyorum. Hayal dünyaları beni şaşkınlığa uğratıyor. Türkiye’den ise Hatice Gökçe, Hakan Yıldırım, Arzu Kaprol ve Nihan Peker’i çok beğeniyorum. Koleksiyonları ve öngörüleri muhteşem, bir adım önde ilerliyorlar. Nerelerden alışveriş yapıyorsun? Sadece mağazalardan mı yoksa pazardan da satın aldıkların oluyor mu? Zara, Topshop, H&M, Twist en çok alışveriş yaptığım mazağalar. Onun haricinde pasajlar ve butiklerden de harika parçalar bulabiliyorum. Eğer bir ürünü beğeniyorsam nereden aldığım hiçbir önemi kalmıyor. Bize takip ettiğin bloglardan tavsiye verebilir misin? 5inchandup, honestlywtf, cupcakesandcashmere, elinkling, tuulavintage, atlantic-pacific Yılbaşına az kaldı bir şeyler söylemek ister misin? Yılbaşına az bir zaman kala blogumu gamzebiran.com a taşıyıp, yeni yıla yeni bir sayfa açıyorum. Dilerim yeni yılda herkes aradığı aşkı, işi, sağlığı, mutluluğu bulur! Blogu : http://cindrellaundertheumbrella.blogspot.com/
WoMEN 55
Yeni Yıl, Yeni Yıl, Yeni Yıl Herkese Kutlu Olsun! Ömer Alper Dalak omeralperdalak@womendergisi.com İnsanoğlu ne garip! Asırlar önce dünyanın yuvarlak olduğunu kabul etmezken; şimdi bununla birlikte dünyanın hem kendi etrafında hem de güneşin etrafında dönmesini kutlayabiliyor. İnsanın geçirmiş olduğu zihinsel evrim mi yoksa kapitalizmin bize tüketme alışkanlığını dayatması mı bunun açıklaması? Tüm bunları bir kenara koyup yeni yılda neler yapacağımızı düşünelim. Kendimize sormamız gereken her zamanki gibi bu yıldan da ne bekledeğimiz. Yüzlerce yıl sürekli aynı şeyleri diledik: ”Dünya barışı,sağlık,huzur...”. Tüm dilediklerimizin olmadığını yaşayarak gördük ve görmeye devam ediyoruz. 2 dünya savaşı,yaşanan onca kıtlık insanların eşit ve adil bir hayat sürememesi dileklerimizn gerçekleşmediğini gördük. Beklentilerin bu kadar büyük olmasının bana göre tek sebebi var o da hindi eti. Hindi etini yedikten sonra beklentiler de artıyor.Aslında beklentilerimizi küçültmek gerekir. En azından bu yıl o vitrindeki gömleği alacağım gibi olmalı. Bu diğer beklentilerin gerçekleşmesi için olumlu bir adım olacaktır. Herke gibi benim de yeni yıldan beklentilerim var ama benim öncelik olarak eski yıllardan alacağım var. Eski yıllardan alacaklarımı halledebilirsem yeni yıldan da bir şeyler isteyebilirim..Yeni yıla giriyoruz diye birçok şeyin değişeyeceğini mi sanıyorsun? Her şey aynı kalacak. Yeni yılın rituellerinden bahsetmek gerekirse bunların başında Noel Baba ve geyiği gelmekte. Işin ilginç tarafı ise bu ikiliyi kabullendik. Her yeni yıl öncesi alışveriş merkezlerinde Noel Baba ve geyiğini görüyoruz. Bir keresinde benim de Noel Baba olmuşluğum var. Şunu söylemem gerekirse hiç lezzetli bir deneyim değildi. Hepimizin yeni yılı evde kutladığı bir gerçek; tabi dışarıya çıkıp eğlenmeye gidenler de var. Dışarıya çıkıp özellikle Taksim’e gidip hiç eğlenemeyen üstüne tacize uğrayanlar var ama buradaki eğlence anlayışı tek tarflı. Evinde yeni yıla girmenin en büyük konforu tüm eğlencenin kontrolünün sizde olmasıdır. İki tane eğlence kaynağınız var bir tanesi televizyon diğeri ise tombala. Kanalların hazırladığı programlarla ile tek başımıza yada ailemizle eğleniriz. Televizyon sıkarsa, oynayacak kişi de varsa, en güzel şey tombaladır. Yalnız tombala olayını da çok abartmamak gerekir. Bir çinko için olaylar çıktığını gördüm. Evde yılbaşının belki de en büyük dezavantajı ise uydu varsa diğer ülkelerin nasıl yeni yıla girdiğini görmek bu çok büyük acılar verebilir.Sen evde pijama terlik ile televizyon izleyerek yeni yıla girerken Rio’da insanların samba yaparak eğlenmesi yada Avrupa’da insanların meydanlarda rahat bir biçimde eğlenmesi uydunun olması bir devavantaj olabilir. Yılbaşı ile ilgili en büyük rituel ise “kırmızı iç çamaşırı” giymek, giyildiğinde çok büyük şans getirdiği söylenir, fakat bunun içinde nerede giyildiğinin de çok büyük bir önemi var. Yanlış yerde çok büyük şeyler götürebilir. Modern dünyanın bize dayatmış olduğu yeni yıla girme zorunluluğu, yeni yıldan büyük şeyler beklemek belki de yaşadığımız tüm kötü olayları unutmak yeni başlangıçlar yapma isteğidir.Yeni yıldan beklentiler ile aklımızı kaybetmemek lazım. Aklı salim tutup gerçekçi beklentiler ile yaşamak gerek. Milattan önce yaşan insanları kıskanmamak elde değil. Sene yok, kutlama yok... Olmadığımız biri gibi görünmek için bir çaba göstermeye gerek yok. O yüzdendir ki o insan hepimizden daha mutlu en azından 31 Aralık günü seneye görüşürüz diyen insanlar etrafında yok. Dünyanın kendi ekseni ve güneşin etrafında bir turunu tamalayışı kutlu olsun.
WoMEN 56
YA Z A R I
K Ö Ş E
Engelleri Biz Koyduk Engin Ergin enginergin@womendergisi.com
M
etro ile giderken otobüse göre daha az dağılıyor dikkatiniz; çünkü yerin altında oluyorsunuz ve camlardan sadece karanlığa bakıyorsunuz. Böyle olduğunda içerideki olan(y)lara daha çok odaklanıyorsunuz ve bazen mecburen düşünmeye başlıyorsunuz, iyi ki… İki kişi yer olmadığı için oturamıyor. Metronun sarsan hareketine dayanmak için ayaklarında dengeyi buluyorlar ve elleriyle bir yere tutunamıyorlar. Evet tutunamıyorlar; çünkü onlar o sırada elleriyle konuşuyorlar. “Elleriyle konuşmak.” Pek anlamlı gelmedi değil mi? Birkaç ay öncesine kadar benim için de bunun pek bir anlamı yoktu. Ama ders programıma “Türk İşaret Dili” dersini kaydedince hayatta fark etmediğim bir grubun hislerini anladım. Onlar, engelliler. Birçok yayının aralık sayısı “yeni yıl” temalıdır ve yazarların da birçoğu “yeni yıl” üzerine düşünürler. Belki olması gereken budur; ama bazı şeyler de atlanmamalıdır. Aralık ayında önemsenmesi gereken bir gün vardır ve nedense çoğu zaman geçiştirilir: 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Aslında orijinali “özürlü”dür; ama “engelli” diye “güzel” adlandırıyoruz. Bir ağaç hayal edin şimdi, ilkbaharda yemyeşil açmış yapraklarını ve zamanla rengini değiştirmiş sarıyla. Sarı da uslu durmamış ve tonları sıralanmış sonbaharda. Belki dalları tek tek yalnızlaşmış ve caddelere dokunmuş yapraklar. Yüzlerce şiir yazılmıştır bu manzarayla, eminim. Hayal ettiniz; çünkü gördünüz ve geçtiniz bu caddelerden. Ya göremeseydiniz? Hiç düşündünüz mü? Yağmurun sesini dinlerken çayınızı ya da kahvenizi yudumlamayı siz de benim gibi seviyor musunuz?
Hayalleri uyandıran bir ortam ve hele hava da biraz üşütecek gibiyse sıcak bir şeyler içmek nasıl da keyif veriyor insana. Yağmur, toprağa düştüğünde havaya nasıl karışıyor toprağın kokusu. Belki adaçayı ya da çikolatanın kokusuyla bütünleşirse daha da zevkli bir hale gelebilir nefes almak. Ya duyamasaydınız? Mesela yağmurun sesini, mesela sevdiğinizin sesini… Ya koku alamasaydınız? Mesela adaçayının kokusunu, mesela sevdiğinizin kokusunu… Göremeyenler, duyamayanlar, koklayamayanlar, tadamayanlar, hissedemeyenler… Hareket edemeyenler… “Engel” diye bir şey yoktur, “Engel-Sizsiniz” çok iyi bir özettir. Engeli çıkaranlar öncelikle yerel ve genel yönetimlerdir. Çünkü onlar erişilebilirliği yüksek bir yaşamın olmasını sağlayabilecekken sağlamıyorlar. Evet, bazı çalışmalar yapılıyor konuyla ilgili; ama onlar da birilerinin çıkarlarına göre yeniden düzenleniyor. Örneğin, 2005’te çıkarılan özürlüler yasası gereğince 7 yıl içinde yani 2012’ye kadar çevresel birçok düzenlemenin kamu kurumu ve kuruluşlarınca gerçekleştirilmesi gerekiyordu; ancak sene 2012’ye geldi ve yasa 3 yıl daha uzatma aldı. Ayrıca yapılan çalışmaları da görüyoruz: Görme engelliler için kabartmalı yollar bazen bir rögar kapağının etrafında döndürülüyor, bazen bir binanın duvarında son buluyor. Ne acı! Bir gün metro beklerken, birbirinin kollarına girmiş dört adam ellerindeki sopaları yere vurarak geldiler. Görme engelliydi dördü de, metronun kapısını bulmak için bile çok zorlandılar… Aralarında konuşurlarken kulak misafiri oldum. Biri “Bizim engelli bakanımız var.” dedi, bir diğeri “Hayır, yok.” diye cevapladı. Öteki “Engelli milletvekilimiz var.” dedi. İlk başta konuşan “Avrupa’da mı engelli bakan vardı?” diye sordu. Sonrasında ben düşünmekten yoruldum. Engelleri bizim koyduğumuzu ve acısını onların çektiğini hatırladım.
WoMEN 57
DEVR-İ ALEM
Masalsı Pena Sarayı D
Aslı Bal Yavrular aslibalyavrular@womendergisi.com
ünyanın olmasa da Portekiz’in yedi harikasından biri sayılan Pena Sarayını gezelim bu ay. Adeta masallardan fırlamışcasına mistik bir hava hakim. Portekizin Sintra beldesinde bulunan saray, 19. yüzyıl Portekiz romantizminin en güzel temsilcilerinden biri. Gotik, rönesans ve barok mimarisinin izlerini görmek mümkün. Yüksek bir tepenin üzerine kurulmuş olan saray, şehrin merkezinden ve Lizbon’un bazı metropollerinden de görülebiliyor. Bir dönem şapel olarak kullanılan, ardından Kraliyet Ailesinin hizmetine giren saray, Hıristiyanlar için hala önemli bir ibadet merkezi olmayı sürdürüyor. Daha önce manastır olan Pena, 1755 yılındaki depremden sonra adeta harabeye dönmüş. 1838’de Kral 2. Ferdinant buraya yazlık bir saray yaptırmaya karar vermiş. Son Portekiz Kraliçesi Amelia, sürgüne gitmeden evvel son gecesini burada geçirmiş. 1910 yılındaki Cumhuriyetin ilanından sonra ise müze olarak kullanılmaya başlanmış. 1995 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesine girmeyi başarmış.
WoMEN 58
S
arayın içini gezmek isteyenler, Kral ve Kraliçenin odaları, Aile oturma odaları, mutfak, şapel, Kralın çalışma odası, Kraliçenin terasını gezebiliyorlar.
Pena Park ise Sarayla aynı zamanda oluşturulmuş ve aynı masalsı havaya sahip. Parkın çeşitli bölümlerinden Saraya geçilen labirent yollar mevcut. Zengin bitki çeşitliliğine sahip parkta Manolya, Çin Ginkgo’su, Japon Cryptomeria’sı gibi nadide türler de bulunmakta. Lizbon’a trenle 40 dakika gibi bir sürede ulaşmak mümkün. Rossio tren istasyonu, sadece Sintra istikameti için kullanılıyor. 10 Dakikada bir tren kalkıyor.
WoMEN 59
Kuzguncuk Sokaklar覺
WoMEN 60
B
öyle bir yazı hiç aklımda yoktu. Maraton için Romanya’dan gelen misafirimi gezdirmek üzere ev arkadaşım Merve bizi Kuzguncuk’a götürdü. Ben de daha önce gitmemiştim. Yağmur bardaktan boşalırcasına yağıyordu. Ama bilirsiniz genç olunca böyle şeyler “çok da tın”dır. Geçirdim sarı yağmurluğumu ve giydim lastik çizmelerimi. Dışarısı soğuk olmasa ıslanmak güzel ama bu havada hasta olmak var işin ucunda. Haliyle korunmayı tercih ettim. Yola koyulduk. İlk gördüğüm an bayıldım. Eski evler ve o sokaklara uygun dükkanlar... Yağmurda dükkanların içine doluşmuş hayvanlar. Her şey size ruh veriyor. Canlı hissediyorsunuz. Etraf suratınızda gülücük açtırıyor. Biraz yürüdükten sonra “Evvel Zaman İçinde” diye tam tarzına yakışır isimli vintage butik ile karşılaştık. İçeride birbirinden güzel eşyalar var. Ufak ama sahibi gibi sıcak bir yer. 42 senedir Kuzguncuk’ta yaşayan Gülümser Hanım 2011 yılında kapılarını meraklılara açmış. Gülümser Hanım, haftanın yedi günü de açık olan bu şirin dükkana Neşe Düzel, Ayça İnci gibi ünlü isimlerin de sıkça ziyarete geldiğini söyledi. Biz içeride hoş sohbet ederken şansımıza da yağmur dindi. Tekrar yürümeye başladık. Hemen ileride bu sefer kitapçıya rastladık. Günüm gittikçe daha da güzelleşiyordu. Beni tanıyanlar eski basım ve ciltli kitap topladığımı bilir. Burası benim için hazineydi. Kitap dışında plaklar, antika eşyalar, resimler gibi birçok şey de mevcut. Ayrıca burada çok güzel kartpostallar var. Günümüzde pek çok insan bu geleneği unuttuğundan birçok kitapçıda kortpostal bulmak gittikçe
zorlaşıyor. Kuzguncuk Kitapçısı daha önce Çukurcuma’da bir dükkana sahipmiş. 3,5 seneden beri yeni yerinde kitapseverlere hizmet veriyor. Kuzguncuk Kitapçısı, aslında benim yaşım kadar yani 1989 senesinden beri bu işin içinde. Bakınmalarımız bittikten sonra keşfetmeye devam ettik. Kuzguncuk’un hiç büyük şehir havası yok. Kendi içinde ayrı bir kasaba gibi. Evler, dükkanlar, insanlar farklı. Eski ruhu koruyan bir yapısı var. Dini ibadet yerleri bir arada. Bunları düşünürken Ercüment Tarhan sergisini gördük. Kendisi çok sevimli bir insan, “Çeyiz için tablo aldırın babalarınıza” diyor. Eve dönme zamanıydı bizim için ama güzellikler bitmemişti. Kuzguncuk çıkışı bir Antikacı gördük. Adını yanlış hatırlamıyorsam Luici Maritime Antiques olmalı. Gerçekten görmeye değer eşyalara sahip bir antikacı. Özellike sürüngenlerden yapılmış alkol paha biçilmezdi. Sen adama bunun fiyatı ne kadar diye sorarsan, “Sizce buna sahip olan bir kişi satar mı?” diye karşılık verir. Bu da insana çok koyar! Kendim kaşındım biraz. Kuzguncuk aşık olunacak bir yer. Böyle bir yerde yaşamak isterdim. Sokaklar, dükkanlar eski şeylerin ölmediğini söylüyor. İstanbul’ın kalabalığından ve yozlaşmışlığından biraz olsun uzaklaşmak isteyen bence bu sokaklara adım atmalı ve güzel bir gün geçirmeli. Kuzguncuk’ta daha keşfedecek çok yer var. Planda böyle bir şey yokken güzellikler içine düşmek ise inanılmazdı. Bir insan bir günde gezerken karşılaşmak isteyeceği daha ne ister ki! Bencillik yapıp kendime saklamak da geçmedi değil, ama paylaşmak daha hoşuma gitti.
Yeşim Özbirinci Fotoğraflar: Ingrid Gaube
WoMEN 61
WoMEN 62
Rosita ile zaman覺n ruhunu hissedin!
rositaevvelzamanicinde.wordpress.com WoMEN 63
Kuzguncuk kitapçısına uğramayı unutmayın!
kuzguncuksahaf.blogspot.com WoMEN 64
Kosinitza, Kuzguncuk’un eski adı
WoMEN 65
WoMEN 66
Bu içkiden tatmak isteyen var mı?
Hangi ülkeye ait olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek: Çin
WoMEN 67
Şişede İstanbul Masada İstanbul Alp Bolat alpbolat@womendergisi.com
İ
nsan bir kere bu şehri sevmeye görsün kaçmak istese de kaçamıyor. Karadul örümceğinin ağındaki zavallı canlılar gibiyiz. Nedir bizi bu şehirde tutan? Egzoz gazları mı, şehrin sürekli horuldayan gürültülü ortamı mı? Neyini severiz İstanbul’un? Karabasan gibi üzerinize çöken trafiğini mi? Bütün bu soruların cevabı inanın bende de yok! Yabancıların “oh my god amazing” dedikleri ortam nedir? Çöpten zıplayan kediler mi? Akşam olunca köprü altlarında kurulan midyeci, kestaneci, pilavcı, tantunici, kokoreççi gibi sokak lezzetleri midir “amazing” olan. Yoksa şehrin ortasında korsan kitap ya da cd satan haytalar mıdır şaşılan hayran kalınan şey. Düzen denen kavramı hallaç pamuğu gibi atan bu devasa şehirde bu kadar karmaşa içinde nasıl yaşadığımıza mı şaşırır ve hayret eder insanlar. Şehir sıksa da iki eliyle gırtlağımızı hala şehrin kirli ortamında neden bulunduğumuzun cevabı var mıdır? Tinerci çocukların manga halinde dolaşması mıdır dikkati çeken, yoksa şehrin bu güvensizliğine karşı kayıtsızlığımız mıdır insanları hayretler içinde bırakan durum, çözebilmiş değilim.
WoMEN 68
“Gidelim buralardan bu şehir bizi boğmadan” der durursun, lakin bir uyuşukluk sarar bedenini, bu şehir zehirler insanı yavaş yavaş. Gece uçakla seyahat ettiysen bilirsin kaosa yukarıdan bakınca her şeyin aslında kendi içinde ne kadar düzenli olduğunu görürsün ve bir özlem sarar bedenini gideceğin yere varmadan. İstanbul’dan uzakta bir yerde birkaç gün fazla kalırsan sıtma gibi sarar seni İstanbul ateşi! İstanbul’da yıldızlı gece görene aşk olsun. Lacivert gökyüzü ışıkların baskısı altındadır. Olur, da bir gün bir yıldız gördüğünü sanırsan iki kere bak ya uçak ya da şehri izleyen meteoroloji uydusudur! Tependen binlerce uçak geçer her gün vızıl vızıl, üzerine uçak düşmesi en muhtemel şehirdir İstanbul. Yer trafikte gök değil mi? Her büyük şehir gibi beslenme de sorundur İstanbul’da. Ne Surdibi bahçıvanları kalmıştır ne de zerzevatçılar. Ama hala hıyarı bol bir şehirde yaşarız neme lazım! Birkaç tabiat direnişçisini ve ekolojik pazarları saymazsak sağlıklı beslenmenin suyu çıkmıştır. Artık balkonunda, bahçende domates biber yetiştirirsen senden ala bostancı başı yok. Bahçe önü pencere önü bostanlarıyla hepimiz zerzevatçıyız. İstanbul büyük bir nüfus baskısı altında sulak alanlarımız kuruyor göller kirleniyor, nehirler kuruyor susuyoruz artık yavaş yavaş. Bu şehir göçüyor! Anadolu’dan anneler babalar, dayılar, teyzeler, dedeler nineler çuvallar içinde tutunma umudu taşıyor. Can suyu taşıyor hanelere. Köylüyü köyünde tutamayan devlet, göçe zemin olsun diye üçüncü köprüyü ve üçüncü havaalanını kuruyor. İstanbul toprağını, ormanını, parkını havasını suyunu kaybediyor! Bu şehirde muhabbeti demlemek için masaya oturursan dikkatli ol! Her şeyin sahtesi var, rakını içeceksen iki kere düşün! Önüne gelen lüfer mi sarıkanat mı bilemezsin. Diyelim ki parayı buldun, İstanbul Boğaz’ında oturmak istiyorsun ama yalılar hep dolu, üzülme Boğazın bile kopyasını yapmışlar, gider Küçükçekmece Altınşehir taraflarında Boğazın, sarayın, çakma yalının tadını çıkarırsın. Tüm bunlara rağmen bu şehri neden terk edemiyoruz? Bilen var mı? Ümit Yaşar Oğuzcan Şiiri gibi “Bu ne biçim su, bu nasıl şehir! Şişede İstanbul, masada İstanbul… İnsan bir kere sevmeye görsün, anladım. Nereye gidersen git, orada İstanbul.”
WoMEN 69
Eyvah! Eski sevgilim arkadaş kalmak istiyor..
E
ski sevgilisinin arkadaş olma fikriyle karşı karşıya kalan çoğu kişinin ilk tepkisi, ondan çok uzaklara kaçmak istemesi olacaktır. Fakat dünyada eski sevgilisiyle arkadaş kalacak tek insan da siz değilsiniz. Eks aşklarıyla ve hatta eşleriyle hala arkadaş olan bir çok ünlü isim var. Bruce Willis-Demi Moore, Cameron Diaz-Justin Timberlake, Britney Spears-Jason Trawick gibi.. Eğer arkadaş kalmak ve kesinlikle ayrılmak konusunda ikilem yaşıyorsanız Eharmony İlişkiler Uzmanı Jules Filsell’in sizin için bazı tavsiyeleri var. Gerçekten onunla arkadaş kalmak istiyor musunuz? Oldukça zor bir soru olabilir ama bu durumda kendi kendinize sorup, cevap vermeniz gereken önemli bir sorudur. Eğer bu soruya yanıtınız “Hayır” ise, onunla arkadaş kalmak istemiyorsanız yada kendinizi hazır hissetmiyorsanız bunu mutlaka ona söylemelisiniz. Kimse sizi bunun için zorlayamaz ya da suçlayamaz. Biraz zaman sizin fikrinizi değiştirmenizi sağlayabilir. Bu sayede daha sonra pişman olacağınız bir karar vermemiş olursunuz. Hala onun için bir şeyler hissediyor musunuz? Eğer hala ona karşı hissettiğiniz duygular varsa kendi kendinize bunun sonucunda neler olabileceğini sorun. Örneğin niyetinizin ona tekrar geri dönmeye çalışıp, gerçek bir ilişki sürdürmek olup olmadığını sorgulayın. Bazen eski sevgilinizi görmediğiniz zaman, duygularınızı ölçmeniz daha zor olabilir. Bu durumda onunla bir kahve
WoMEN 70
içmek için buluşabilirsiniz. Eğer onu gördüğünüz zaman içinizde bir kıpırtı olmazsa arkadaş olmak için hazırsınız demektir. Peki o sizin için bir şeyler hissediyor mu? Bu anlaşılması zor ama çok önemli bir sorudur? Onun size karşı hisleri olduğuna dair ipuçlarınız olabilir. Belki o da hislerinin farkında değildir, kim bilir. Ona, arkadaş olmak konusunda ciddi olup olmadığını sorduğunuz zaman bir uzlaşma yoluna gitmeye çalışabilir. Sizin, gecenin sonunda sizi öpmesi yada bir akşam yemeğine davet etmesi gibi sağlam bir kanıta ihtiyacınız var. Arkadaş kalmak için karar verirken neden ayrılmış olduğunuzu hatırlamaya çalışın. Kolay değildir belki ama ona karşı içinizde bir öfke yoksa arkadaş kalabilmeniz muhtemel olabilir. Hem zaman da en iyi ilaçtır, unutmayın.
“Yılan”ın Hikayesi Ozan Kayra ozankayra@womendergisi.com
K
adınla ilgili bilinen en eski hikaye nedir acaba? Yasak meyvenin dalından koparılışı mı? Ademoğulları ve havvakızlarının vaat edilen topraklardan kovuluşuna dair anlatılanları unutun. Size yılanın hikayesini anlatacağım. Vaat edilmiş topraklarda sıradan bir gün. Doğa tüm çıplaklığıyla iç ısıtan türden. Bir kadın ve bir erkek. Erkeğin ağzından dökülen cümleler: “Ben göğüm bereketi veren. Sen topraksın döllenen..” Kadın bir hizmetçi gibi erkeğini memnun etmekten bıkmış, artık bu yükü üzerinde taşımak istemiyor. Tanrı parmağını sallıyor. “Herkes yerini bilecek!” Kadın susmuyor. Tanrı’nın yasak adlarından birini haykırıp o topraklardan uçup gidiyor. Adam yalnızlıktan perişan, yalvarıyor Tanrı’ya. Merhametli Tanrı affıyla
şereflendirmeyi kabul ediyor kadını. Ama kadın bir kez başkaldırmış. “Beni benden başka kimse bağışlayamaz. Kimsenin affına ihtiyacım yok!” Kızıldeniz’in karanlık mağaralarında iblislerle sevişiyor. Her gün yüzlerce çocuk doğuruyor. Merhametli Tanrı lütfunun geri çevrilmesi karşısında öfkeli. Her gün yüz çocuğunu alıyor kadının, öldürüyor. Kadın öfkeli. Kadın haykırıyor. Tanrı’nın çocuklarını lanetliyor. “Her doğan erkek çocuğunun ilk yedi gün, kız çocuğunun yirmi gün içerisinde canını alacağım. Ancak üç meleğin muskası olan beşiklere yaklaşmayacağım.” Kadın hür iradesi olan şeytanının peşinden giderken, adam hâlâ perişan! Merhametli Tanrı, onu sevenleri sakınır. Adam uyurken sol kürek kemiğini alıp Lilith’in suretinde Havva’yı yaratıyor. Naif Havva. Adem ile Havva o devasa bahçede mutlu mesut yaşarken iblis kadın bir yılan kılığında Havva’ya görünüyor. Bilme ağacının yasak meyvesinden erkeğiyle birlikte tatması için Havva’yı kandırıyor. Havva’nın da kendi bildiğini bilmesi için ‘yalan’a karşı ‘gerçek’ diyor. Şimdi sizden benim için bir şey yapmanızı istiyorum. Kadın yerine, mesela, Güldünya’yı koyun. Adam yerine erkeği. Tanrı yerinde de kalabilir, size göre toplum da olabilir, ‘örf ve adetlerimiz’ de.. İşte erkek egemen dinlerin ilk icadından beri kadının toplumdaki yeri. Toplumsal belleğimizin bilinçaltından akan karanlık sularda kadına biçilen rol: Lilith misin? Havva mısın? Çiçekli elbisesiyle rüzgarı dinleyen kadın mısın, kendini perdelerin ardına saklayan mı? Yukarıda anlattığım sadece bir hikaye, bütün düzenler gibi. Kendimize biçtiğimiz rol hikayelerin sonunu değiştirebilir. Bunun için yapmamız gereken, şeytanımızı, hür irademizi sol omzumuzdan hiç ayırmamaktır.
WoMEN 71
NARDUGAN A
nadolu’da tek tanrılı dinlere geçmeden önce Türkler tarafından kutlanılan bir bayram olarak çıkmaktadır karşımıza. Her yıl 22 Aralıktan sonra gelen ilk dolunayda kutlanır. Sebebi ise; Türklerin eski inanışlarına göre gece ve gündüz sürekli savaşmaktadır. 21 Aralık gecesi en uzun gece olduğu için, 22 Aralıktan sonra günler uzamaya başlar. İşte Nardugan’da günlerin uzamasını kutlamak için kutladıkları bayramdır. Nar güneş, Dugan ise doğmaktır. Bu çok özel günde Türkler, evlerini temizlerler, en yeni giysilerini giyerler, güzel yemekler pişirip, geleneksel oyunlarını oynayarak, çeşitli eğlenceler düzenlerlerdi. Bunun yanında, Türklerin yaratılış destanına göre, tüm insanların türediğine inanılan, ve ucu gökyüzünde Tanrının sarayına ulaşan Akçam ağacını süslerler ve bu ağacın dibine hediyeler bırakırlardı. Hatta bazı Türk topluluklarında bu günde bekar erkekler çeşitli hayvan postları giyerek ev ev dolaşırlar ve kızları gözetlerlermiş.
Narduğan’ım nar olsun, İçi dolu nur olsun, Narduğan’ı oynayanın Ömrü uzun olsun. Narduğan sahipler Kutlu mübarek olsun, Hayat huzurlu olsun, Mal-hayvanınız artsın, Kulunlarınız koşsun, Ekinleriniz iyi, Yumurta gibi tok olsun!
Daha sonraları, din adamları bu geleneği Şamanizm döneminden kalma bir gelenek olmakla suçlamış ve kutlanmalarını yasaklamıştır. Fakat günümüzde Tatarlar, Çuvaşlar, Başkirler ve daha başka bazı Türk toplulukları bu geleneği sürdürmekteler. Söylentiye göre, bu gelenek Türkler’den Sümerler’e, onlardan da eski Roma’ya geçmiştir. İşte günümüzde 31 Aralık Yılbaşı kutlamalarının buraya dayandığı düşünülmekte. Ne dersiniz? Sizce de yüzlerce yıl önce kutlanılan bu gelenek Hıristiyanların yılbaşı ve şükran günü kutlamaları ile oldukça yakın benzerlikler göstermiyor mu? Aslı Bal Yavrular aslibalyavrular@womendergisi.com
WoMEN 72
Sami Başkaya, Prangalı Düşler’de, çocukluğunu, ilköğretim, lise ve yirmi beş yıllık askerlik hayatını; sevdasını, kavgasını, hak mücadelesini bir anı sıcaklığıyla, deneme tadında, “ şimdi de yaşıyormuş” gibi capcanlı okura sunuyor. Kah gülecek, kah üzülecek, kah kızacak ama sonuçta Sami Başkaya’ya hak vereceksiniz. Nerede, nasıl ve hangi koşullarda olursanız olun insan gibi yaşamak için “ hak/emek mücadelesi” kaçınılmazdır...
WoMEN 73
Erasmus ile Yurt Dışında Okuyacaklara Tavsiyeler
E
rasmus programı ile yurt dışında okumak her öğrencinin hayali. Ancak herkesin bu konu hakkında kafasında soru işaretleri var. Üniversite son sınıfta, Erasmus ile Hollanda’da bir yıl okumuş biri olarak yurt dışına gitmek isteyenlere ipuçları vermeye çalışacağım. Her ülkenin kültürü, eğitim sistemi, yaşam standardı, insanları farklı olsa da vereceğim tavsiyeler özele değil genele yönelik olacak.
Güven Turan guventuran@womendergisi.com
Gitmeden Önce
•Aynı okula ya da şehre gidecek olan sizden başka Türk öğrenciler var mı öğrenin. “Ben çok uyumlu bir insanım, Türk arkadaşa ihtiyacım yok” diye düşünmeyin. Bir zaman sonra Türkçe konuşmayı özler hale geleceksiniz. •Telefon hattınızı uluslararası kullanıma açtırın ama gittiğiniz zaman oradaki yerel hatlardan alın. •Gideceğiniz ülkenin dilini başlangıç seviyesinde de olsa öğrenin. Bu size her alanda büyük avantaj sağlayacaktır. •Gideceğiniz okul ve ülke hakkında araştırma yapın. Zira gittiğiniz zaman size soracakları ilk soru “Ülkemiz hakkında neler biliyorsun?” olacaktır. Ülkenin kültürünü ve yaşam tarzını öğrenmek, gittiğinizde yaşayacağınız kültür şokunu en aza indirecektir. •Kalacağınız yeri önceden ayarlayın. Benim tavsiyem yurt yerine birkaç öğrenciyle birlikte bir ev tutmanız yönünde. “Yurt ortamı daha eğlenceli olur” diye düşünmeyin, pişman olursunuz. •Ülkeye ayak uyduramazsanız barınamazsınız. Örneğin Hollanda’ya giden bir öğrenci bisiklet kullanmak zorundadır. “Ben bisiklete binmeyi bilmiyorum otobüse binerim” diyemezsiniz. Eliniz mahkûm öğreneceksiniz. •Sizden, ülkenizi tanıtmanızı istedikleri bir an mutlaka gelecek. Bu nedenle bilgisayarınızda tanıtıcı dokümanlar, slâytlar, resimler bulundurmayı ve bavulunuza Türk bayrağı koymayı unutmayın. •Çantanıza mümkün olduğunca az eşya koymaya özen gösterin. Aksi takdirde dönüşte fazla bagaj için para ödemek zorunda kalabilirsiniz. •Pratik yemekler yapmayı mutlaka öğrenin. “Dışarıda, okul kantininde, hiç olmadı gittiğim yerlerde karnımı doyururum” diye düşünmeyin. Bu duruma bütçeniz dayanmaz.
Gittikten Sonra
•Erasmus demek gezmek demektir. Diğer ülkelere gezi planlarınızı, kalacağınız yerleri ve kimlerle gideceğinizi zaman geçmeden ayarlayın. www.ryanair. com, www.wizzair.com gibi havayolu şirketleriyle ucuza uçabilir, www.eurolines.com gibi otobüs şirketleriyle ucuza seyahat edebilirsiniz. •Erasmus demek parti demektir. Partilere gitmeyi sevmeyen bir insan olsanız da gidin. Bütün gece hiçbir şey yapmadan bir köşede dikilecek olsanız bile gidin.
WoMEN 74
•Türklerin en çok şaşırdığı konulardan biri olan arabaların yayalara yol verme olayına hazırlıklı olun. •Hesabınızı iyi yapın. Benim tavsiyem bir bütçe defteri tutmanız yönünde. Unutmayın ki Avrupa Türkiye’den daha pahalıdır. İlk zamanlarda har vurup harman savursanız da dönmenize yakın paranızı tutarlı harcayacağınıza dair kuşkunuz olmasın. •“Erasmus öğrencileri ders konusunda rahattır, onlara çok ödev verilmez” diye düşünmeyin. Okuldaki diğer öğrencilerden ayrıcalıklı olabilirsiniz ama derslerden ve projelerden asla kaçamazsınız. Derslere katılım zorunluluğunu, öğretmenlerin yöntemini ve ödev durumlarını mutlaka öğrenin. •Farklı bir eğitim sistemine hazırlıklı olun. Sınıf mevcutlarının azlığı, öğretmenlerin yakınlığı ve derslerin işleniş biçimi sizi şaşırtabilir. Bol bol sunum yapmak ve diğer öğrencilerle interaktif biçimde konuları tartışmak kaçınılmazdır. •Fotoğraf makinesi, cep telefonu vb. elektronik aletleri Türkiye’den değil gittiğiniz ülkeden uygun fiyata alın. •Kendinizi diğer öğrencilerden soyutlamadan tüm grup aktivitelerine katılın. •Edindiğim tecrübeler sonucu Türklerin kafa yapısına en iyi uyanlar Asyalılar. Japonya, Çin, Tayland, Güney Kore vb. ülkelerden gelenler en iyi arkadaşlarınız olacaktır. Fransızlar soğuktur ve Türklere karşı mesafelidirler. İspanya, Portekiz, Meksika vb. ülkelerden gelenlerle arkadaş olun ama aynı evlerde kalmayın. Bağıra bağıra konuşmaları, taşkınlıkları ve gece yemeleri sizi delirtebilir. İtalyanlar Türkler gibidir. Norveç, İsveç sıcakkanlı, Finlandiyalılar mesafelidir.
Dönerken
•Akrabalarınız, arkadaşlarınız size belli etmese de gittiğiniz ülkeden onlar için hediyeler getirmenizi beklerler. Bu nedenle anahtarlık, magnet vb. eşyalardan bolca stok yapın. •Türkiye’ye geldiğinizde kültür şoku yaşamaya hazır olun. Zira siz de yarı turist sayılırsınız ve ilk zamanlarda ülkenizi beğenmeyecek bir an önce geri dönmek isteyeceksiniz. •Öğretmenlerinizin ve arkadaşlarınızın iletişim adreslerini almayı unutmayın. İşinizin kime, ne zaman düşeceği hiç belli olmaz. •Ülkeye özgü yiyeceklerden çantanıza koymayı unutmayın. •Gittiğiniz okulla ilgili broşür, bilgi vs. ne varsa hepsini toplayın. Erasmus, farklı kültürler, dünyanın farklı bölgelerinden insanlar tanıma, yabancı dilinizi ve insanlarla ilişkilerinizi geliştirmenin yanı sıra hayata ve dünyaya farklı bir gözle bakmanızı sağlayacak bir bir hayat programı. Siz de hayatınızda yaşayacağınız en güzel ve unutulmaz tecrübelerden birine hazır olun.
WoMEN 75
GALERİ
WoMEN 76
WoMEN 77
WoMEN 78
WoMEN 79
WoMEN 80
FOTOĞRAFLAR : Özlem Subaşı http://womendergisi.com/galeri/
WoMEN 81
“İstanbul gibi bir şehir sanatın yeni dallarını ağırlamaya hazır”
B
ir buçuk senedir İstanbul’da yaşayan Paul bir ressam. Şu an birçoğumuz tanımıyor olabilir. Eserleri için ilhamını şimdi İstanbul’un sokaklarından alıyor! İşte Paul Wojdowski’nin öyküsü.
Paul kendinden bahseder misin bize? 25 Yaşındayım ve Fransızım. Bir buçuk seneden beri İstanbul’da yaşıyorum. Fransa’da farklı yerlerde yaşadım. En son Paris ve Marsilya’daydım. İki erkek, bir kız kardeşim var. Çocukken ailem boşandı ve altı yaşındayken annem vefat etti. Bu, kesinlikle karşılaştığım en ilginç histi. Bir tür kalıcı boşluk gibi fakat bütün bunları kelimelerle anlatamam. Daha sonra büyük ailem erkek kardeşimi ve beni büyüttü. Babamın yanından ayrılıp büyük ailemin yanına taşındık. Bu zamanlar bir şeyler çizmeye başladım. 12 yaş civarındaydım. Çizmekten hoşlandım ve resim yaparken aynı şeyleri hissettiğimi fark ettim. Sanırım bu kafamı boşaltmak için iyi bir yoldu. 21 Yaşına geldiğimde öğrenci değişim programı ile bir yıllığına Polonya’ya taşındım. Güzel yıldı. Birçok farklı ülkeden insanla tanıştım. Bunlar görüşlerimi daha çok açtı. Yeni insanlarla tanışarak, yeni yerler görerek, yeni şeyler öğrenerek her zaman kendimi geliştirmeye çalıştım. Basitçe, yeni bir müzikle ya da sanatla... İyi bir şeyler bulup, arkadaşlarla paylaşmak çok güzel. İyi bir aile tarafından büyütüldüğüm için kendimi şanslı hissediyorum ki bu önemli bir şey. İstanbul’a neden geldin? 2011 Yılında İstanbul’a geldim. Halen daha öğrenciydim. Medya pazarlama ve Organizasyon üzerine master tezimi bitiyordum. Kız arkadaşım İstanbul’da olduğu için buraya gelmeye karar verdim. İlk geldiğimde buranı atmosferini ve şehri gerçekten beğendim. Ziyaretten fazlasını, burada yaşamak istedim ki bunun için yeterli sebeplerim de vardı. Şimdi bir buçuk sene oldu ve halen daha şehrin tadını çıkartıyorum. Güzel insanlarla karşılaştım. Resim yapmaya nasıl başladın? Resim yapmaya başladığımda 18 yaşındaydım. Çiziyordum ve daha etkileyici ve farklı şeylerle oynamak için daha çok özgürlük veren bir şeyler istedim. Resim yapmak bunun iyi bir yol olduğunu anladım. Kanvaz üzerine akvarel ve akrilik ile başladım. Şimdi, ahşap kapılar üzerine akrilik boyayı karıştırıp kolaj yapıyorum. İlk zaman, kanvaz üzerine boya yapmaya karar vermiştim. Aşağı yukarı bir metreydi. Beyaz kanvazın dışını kaplıyordum ve kendime şöyle dedim “Yani, şimdi ne?...” Fakat iki üç dakika sonra aklım geri kalanı yaptı. Gelecekte ne yapmak istiyorsun? Aklım bunlarla daima dolu. Bazen kendime bu soruyu soruyorum, çünkü geleceğim konusunda kesin bir planım yok. Fakat ne olup bittiğine göre davransam ya da nereye gitmek istediğime dair fikrim olsa bile sadece anı yaşıyorum. Gelecekte ne istediğini gerçekleştmek için bu zor, fakat özgür aklın hayatını yaşamak istediğimi söyleyebilirim. Bu günlerde bunun üzerine çalışıyorum.
WoMEN 82
Sence Türkler’in sanata bakışı nasıl? Bence Türk insanı, büyük çoğunluğu için söylüyorum, duygularını gösteren ve çok derin insanlar. Türk sanatında bu etkileri görebilirsiniz, fakat ayrıca kültür ve geleneğe belli bir saygı var ki bu da iyi bir denge sağlıyor. Bence, İstanbul gibi bir şehir sanatın yeni dallarını ağırlamaya hazır. Türkleri sanatta yetenekli buluyorum. Müzik Türk sanatının ana kanalı. Yani, birçok insan enstrüman çalabiliyor. Bence, bu çok pozitif bir nokta. Fakat resim, heykel, çizim ve sanatın diğer dalları biraz daha sıkıntılı. Türk ressamlarından beğendiğin isimler kimler? Alaettin Aksoy ve Ergin İnan’ın bazı parçalarını beğeniyorum. Renkler ve sunum muazzam. Fahrelnisa Zeid’i gerçekten beğeniyorum. Senin aklınla oynuyor ve orada neler olduğunu anlamanı sağlıyor. Tabi açıkçası, her ayrıntıyı yakalamak saatleri alır. Nejad Devrim’in stilini takdir ediyorum. Zekai Ormancı’yı harika buldum. Renkler, şekiller, doku, fikrin sunumu.... İstanbul’da başına gelen ilginç bir hikayeni paylaşır mısın bizimle? İstanbul’da benim hikayem biraz ilginç, insanlar sayesinde komik şeyler başıma geldi. Fakat en komik anı seçmem gerek. Sanırım bu, arkadaşımın biraz yüksekçe bir yerden düşmesi. O salondayken ve ben odamdayken ben bir gürültü duydum, fakat tabak gibi bir şey olduğunu düşündüm. Odadan dışarı çıktığımda, arkadaşım koridorun sonunda barfiks demiri ile yatıyordu. Aslında, barfiks demiri bir aydan beridir dairemde ve ilk defa böyle bir şey oldu. Arkadaşım barfiks çekmeye çalışıyordu. Bu olaydan önce ben her gün bu demire asılıyordum. Biraz suçlu hissediyordum açıkçası. Dürüst olmak gerekirse ilk on saniye endişe ettim, sonra bir saat boyunca partiye giderken beraber güldük. Yeşim Özbirinci yesimozbirinci@womendergisi.com Fotoğraf : Ologi www.ologi.de
WoMEN 83
TEKNOLOJİ
Bilgisayarın Tarihi
Gözde Yılmaz gozde@womendergisi.com
G
enç yaşlı demeden artık hepimizin elinde en az bir tane bilgisayar var. Günümüz koşullarında onsuz bir şey yapamıyoruz. Yaşamımızın her alanında yer alıyor. Her işimizi onunla hallediyoruz. Hayatımızı kolaylaştırdığı da kaçınılmaz bir gerçek. Şimdilerde cebimize girecek kadar küçük, hatta bir kol saati büyüklüğünde. Kol saatini geçin incecik bir kalemde bile bilgisayar sistemini görebiliyoruz artık. Sanırım yakında bilgisayarlardan koku bile alabileceğiz. Güney Koreli uzmanlar şimdilerde bunun üzerinde çalışıyorlarmış bile. Bilgisayarın tarihinden bahsedeyim biraz. Bilgisayar kelimesi kendi dilinde (computer), ilk olarak 16. yüzyılda kullanılmaya başlandı. O zamanlar ölçümleme, hesaplama vb anlamlarında kullanılıyordu. 19. yüzyılın sonlarındaysa artık kendi anlamına kavuştu. 2. Dünya Savaşı sırasında ABD’li bilim adamları tarafından ilk bilgisayar olan “ENIAC” inşa edildi. (ENIAC, elektronik sayısal entegreli hesaplayıcı anlamına geliyor)
ENIAC’de çok fazla enerji tüketimi vardı. Boyutu çok büyük ve oldukça da yavaştı. ENIAC’den sonra Manchester Üniversitesi tarafından daha az enerji tüketen, daha hızlı,
ENIAC, neredeyse bir oda büyüklüğünde ve oldukça ağır bir bilgisayardı. Bu bilgisayarın siparişi ilk olarak yine 2. Dünya Savaşında top ve füzelerin isabet hatalarını en aza indirmek amacıyla kullanılacaktı ancak Japonya
daha küçük ve daha az ısınan IBM 1401 üretildi. Sonra da daha yüksek güvenirlik sağlayan, daha küçük ve daha ucuz bilgisayarlar üretilmeye başlandı. savaştan çekilince kullanılamadı. Sonraları, atom enerjisini hesaplamada, rüzgâr tüneli dizaynında, kozmik ışın çalışmalarında gibi bilimsel alanlarda kullanılmaya başlandı.
WoMEN 84
Bilgisayarların boyutları zaman geçtikçe küçüldü hala da küçülüyor biliyorsunuz. Bir bakarsınız gözenek büyüklüğünde bilgisayarlarla karşılaşırız. Sonunda, ilk kişisel bilgisayar (PC) olan IBM PC, 1981’de Florida’da üretildi.
Yani IBM sayesinde şu anki bilgisayarlarımıza sahibiz. Bundan sonra üretilen her bilgisayar ya da bilgisayara benzer aygıtta IBM’in stratejisini kullandı. (Commodore, Atari, Apple) Yakın bilgisayarların daha etkili kullanılabilmesi için, bilgisayarları birbirlerine bağlamaya başladı insanlar. Bilgisayar ağları kuruldu. Ağ üzerinden bilgisayarın hafızası, programları, bilgileri paylaşıldı. Böylece LAN (Yerel Alan Ağı) ortaya çıktı. LAN sayesinde dünyadaki bütün bilgisayarlar birbirlerine bağlanarak “ağların ağı” dediğimiz interneti oluşturdu. İlk dizüstü bilgisayarı 80’li yıllarda Sony ve Compaq çıkardı. Bunlar çok büyük ilgi görmesine rağmen ilk başlarda iş adamlarına ve iş dünyasına hizmet etmiş çünkü büyük bir kolaylık sağlıyordu. O zamanlar ne masaüstü bilgisayarlarının donanımlarına sahip ne de onlar kadar iyi değillerdi fakat şimdilerde birbirleriyle yarışacak duruma gelmiş bulunmaktalar. Üretilen ilk sabit diskin sadece 5 MB kapasitesi vardı. Microsoft, yıldönümünü M&Ms olmadan kutlamıyor. Normal bir çalışma gününde bir daktilografın parmakları yaklaşık 20 kilometre yol kat ediyor. Dvorak klavye, QWERTY klavyeye göre daha rahat ve daha kullanışlı.
İstanbul Teknik Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve Devlet Planlama Teşkilatı’na geldikten sonra da 90’lı yıllarda bilgisayarları evlerimizde misafir etmeye başladık. Başladık da iyi mi ettik kötü mü ettik bilemiyorum? İnsan evladının yaptığına akıl erdiremiyorsun kimi zaman. Örneğin, birkaç yıl önce okuduğum bir haberde 24 yaşındaki Britanyalı Hermione, bilgisayarına olan bağımlılığını tüm dünyaya göstermek için onunla evlenmeye kalkışmış. Yasalar izin vermemiş tabii. Sevgi bu arkadaş, ne diyebilirim ki? Kimi zaman da bilgisayar beyninin, insan beynini devirdiğini görebiliyoruz. Örneğin; İlk defa 2010 yılında bir bilgisayar, bir insanı Çin satrancında yenmişti. Senin ürettiğin bir şeyin, senden daha üstün olması… Hayırdır n’oluyoruz? Peki, bilgisayardan insana bulaşan virüsü duymuş muydunuz? İngiliz araştırmacı Mark Gasson bunu elinin derisinin altına yerleştirdiği virüslü bir çiple, telefonunu aktive etmek için kullanmış ve başarmış. Şöyle ki, bu frekanslı çip, Mark telefonunu kullandığı zaman bunu biliyormuş ve başkası kullanmaya çalıştığı zamanda telefonu kapatıp, kimsenin kullanmasına izin vermiyormuş. Birkaç olay: İlk bilgisayar faresi tahtadan yapılmış.
Peki, Türkiye’ye ilk bilgisayar ne zaman geldi?
Hey ay, 6000’i aşkın bilgisayar virüsü ortalığa salınıyor.
1960 yılında yol yapımında gerekli hesaplamaların yapılması için Karayolları Genel Müdürlüğü’ne geldi.
Dakikada yaklaşık 20 defa göz kırparken, bilgisayar karşında neredeyse sadece 7 defa göz kırpıyoruz.
WoMEN 85
Akıllı
Telefon
Samsung Galaxy Note II
C
Mucizesi:
ep telefonu ile tablet özelliklerini bir arada bulabileceğiniz Note II, iki cihazın da çok üstünde kullanım olanakları ve performansıyla karşımıza çıkıyor. Ürünü saatlerce anlatmak mümkün, ancak kendi gözlemlerimle size özellik-fayda analizi ile aktarmayı daha doğru buluyorum.
En başta ürün, titanyum grisi ve mermer beyazı renkleri ile tasarlanmış. 1.6GHz 4 çekirdek işlemcisi, 2gb RAM ile birleşerek akıllı telefon sınıfında bir ilk gerçekleştiriliyor. Note II Android işletim sistemi ile kendi marketi olan PlayStore’un tüm uygulama nimetlerini kullanıcıların önüne seriyor. 5.55” HD Super AMOLED ekranı çok daha yüksek netlik ve ayrıntı sunuyor. En güzel kısmı ise ürünün yanında verilen S-Pen. Bu kalemle çizdiğiniz şekiller algılanıp düzeltiliyor, el yazınız tanımlanıp bilgisayar karakterlerine dönüşüyor, yazdığınız formüller algılanıp, isteğiniz doğrultusunda internet aracılığıyla sonucu bulunuyor. S-Pen telefonun kasasına entegre bir bölmede duruyor ve fazladan yer kaplamadığı gibi, kalem yerinden çıkarıldığı anda S-Note programı açılıyor. Not tutmaya hazırsınız! S-Pen’in ucundaki sensör sayesinde video ve fotoğrafların üzerinde yarım saniye beklettiğinizde ön izlemesini görebiliyorsunuz. Kalemi bir yerde unuturuz diye de korkmayın, belli bir mesafe uzaklaştığında, telefon otomatik olarak alarm veriyor. Gelelim en başarılı bulduğum bir diğer özelliğe; S-Note açık ve bir şeyleri not ediyorsunuz, derken bir video izlemek istediniz. Açın gitsin! Note II bölünebilen ekranı ile aynı ekranda çoklu işlem fırsatı sunuyor. S-Pen üzerindeki akıllı tuş sayesinde görüntülerin istenilen yerlerinin kesilip, diğer programlar üzerinde düzenleme yapılabilmesi de bir diğer artısı. 8 mp arka kamera ve LED flaşı, mükemmel fotoğrafların yanında herkesin aynı yere baktığı anı yakalamamızı sağlayan “en iyi grup pozu” özelliğiyle de dikkat çekiyor. Full HD video çekip oynatabilen Note II, bu aralar elektronik mağazalarının göz bebeği ve 1900 TL civarında bir fiyatla kullanıcı adaylarının deneyimlemesini bekliyor. Doruk Akkaya dorukakkaya@womendergisi.com http://www.neokuyorsun.com/ Okumakta olduğunuz veya okuyacağınız kitapların listesini oluşturabilir, isterseniz takas yapabilirsiniz http://thephotocabine.com/ http://craftgawker.com/
Kameranıza izin vererek kendinizi fotoğraf kabinin de hissedin. Birbirinden güzel birçok diy projesi bu sitede sizi bekliyor
http://www.hassleme.co.uk/ Bu site ilginç alarm mantığıyla çalışıyor, size mail atıyor. Örneğin, her salı siz spora gitmeniz gerektiğini hatırlatıyor. Kuruyorsunuz maili, yazıyorsunuz notu, sizi istediğiniz aralıklarla darlıyor. (hassle=darlamak) http://drinkify.org Sevdiğiniz sanatçının müziğini dinlerken acaba bununla birlikte ne içilir diye mi düşündünüz? O zaman linki tıklayın.
WoMEN 86
DEKORASYON
Evinizi kırmızı objelerle süslemeye ne dersiniz ? Kırmızı içi ısıtır. Bu soğuk havalarda evinize alacağınız bu küçük objelerle içinizi ısıtın. Kırmızı ateşin, tutkunun, öfkenin tehlikenin ve yıkımın sembolüdür. Diğer yandan cesaret ve onaylama anlamına gelir. Romalılar ve Sparta’lılar , savaşlarda motivasyon sağlamak için kırmızı bayrak kullanırmış.Bu durum, adrenalinin açığa çıkmasını sağlayarak enerji düzeyinin yükselmesine yardımcı olurmuş.Yunanlıların Savaş tanrısı Mars’ın kullandığı iki tekerlekli savaş arabası da kırmızıydı Mefisto hep kırmızı renk kullanarak resmedilirdi. Ateşin ve kanın sembolü olan kırmızı, merhameti ve fedakarlığı da ifade eder. Bir de aşkın rengidir kırmızı, aşkla ilgili her şeye yakışır. Harekete geçiren etkisiyle ,bakan
kişinin ilgisini toplar .Kırmızı renk skalasında yer alan gül ve bordo tonları evrensel olarak çekici ve duygusal renkler olarak bilinir, çocukları eğlenceye çağırır ve sevgi duygusunu uyandırır.Kırmızı,her ortama hayat ve enerji verir. Güçlü ve yoğun ışık olduğu zaman kırmızı bir mekanda daha fazla vurgulanır, az ışık alan ortamlarda şiddetini kaybeder. Daha dingin ortamlarda saf kırmızı çok nadir kullanılır çünkü onun göze batan ve çok güçlü etkisi mekanı yorabilir.Diğer yandan daha iddialı ve hareketli yerlerde kırmızı sıcaklık ve enerji kaynağıdır. Örneğin oturma odasında vurgulanan renk olarak kullanıldığında aile bireylerine canlılık verir ve yaratıcı etkinliklerde bulunmaları için harekete geçirir. Metabolizmayı hızlandıran ve açlık hissi yaratan etkisi ile restaurantlarda da kullanımı önerilir.
Yağmur Malkoç yamiyagmurmalkoc@womendergisi.com
1
2
3
5
6
7
8
10
9
4
1. Altıncı Cadde 2. Ikea 3. Mudo Concept 4. Altıncı Cadde 5. Mudo Concept 6. Mudo Concept 7. Derin Design 8. Qtoo Smiley Kase 9. Mudo Concept 10. Ikea
WoMEN 87
Yılbaşı Ağacı Eğlencesi
K
ış; olağanca hızıyla geldi yine. Özellikle İstanbul’da yaşayanlar yıllardır görmedikleri kadar çok kar ile karşılaştılar geçen sene. Bu sene bakalım bizi nasıl bir kış bekliyor?
Pelin Pelister Akyürek pelister@womendergisi.com Mevsim değişince ve havalar soğuyunca dışarıya çıkmak yerine evlerimizde oturmaya ya da ev gezmelerine gitmeye başlarız. Tadilatlar genelde yazın yapılır yani kışa hazırlıktır evi yenilemek aslında. Yeni yıla girmek için gün saydığımız bu son zamanlarda ise sıcacık evlerimize biraz süslemek, biraz ışıltı katmak için yılbaşı ağaçları birebirdir. Şirin bir yılbaşı ağacı, Aralık ayının başında kurulursa eğer Ocak ayının sonuna kadar evinizi neşelendirmeye devam edecektir. Peki, yılbaşı ağacı süslerken nelere dikkat etmek gerekir? Bu sene nasıl bir ağaç süslemeliyiz?
WoMEN 88
Geleneksel yılbaşı ağaçları bodur yeşil çamlardır. Yeşil rengin kontrastı olan kırmızı süsler ve sarı minik ışıklarla çevrelenip kırmızı yeşil ve sarının tonlarını içeren her türlü süs ile neşelendirilebilir. Bu hem klasik bir süsleme şeklidir hem de sizi çok fazla yormaz fakat eğer değişik bir yaklaşım istiyorsanız biraz hayal gücünüzü çalıştırmanız gerekiyor. Mesela öncelikle ağacın rengini değiştirmekle işe koyulabilirsiniz. Yeşil yerine pembe, beyaz ya da mor bir ağaç alabilirsiniz. Yine bu renklere kontrast süsler ile ağacınızı süsleyebilir, ve sarı ışıklar yerine farklı renklere sahip ışıklar ile rengarenk bir ağaca sahip olabilirsiniz. Belki klasik bir ağacın sıkıcı olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Ya da belki her sene aynı ağacı süslemekten bıkmış farklı bir şeyler yapma arayışında olabilirsiniz. Eğer düşünürseniz elinizdeki pek çok malzeme ilginç bir yılbaşı ağacı yapımı için kullanılabilir. kütüphanenizdeki kitaplar, bir köşede bekleyen şişeler hatta çok sevdiğiniz ev bitkiniz dahi şirin bir yılbaşı ağacına dönüşebilir. Hayal gücünüzü sınırlamayın. 2013’e keyifli ve bol kahkahalı bir gecede merhaba demenizi dilerim.
WoMEN 89
SPOR
E L V E DA
Yunus Köse yunuskose@womendergisi.com
V
eda zordur, can sıkar, gözyaşı döktürür. Bir de veda edilen insan sana büyük sevinçler yaşatmışsa bu veda daha zor olur. Tribünde herkeste bir sevinç ama içlerinde garip bir korku olur “Acaba ne olacak?” korkusudur bu. Eller havaya kalkıyor, küfürler, kıyametler, alametler, yuvarlanıp gidenler, koşuşturanlar, koşuşturulanlar, terletenler, ağlatan, gururlandıran, şenlendiren, goller, basketler, sayılar, her şey stadyumlarda, salonlarda, tribünlerde. İşte bu tribünlerin sevdaları vardır. Bunlar armalardır, renklerdir, tarihlerdir. Bu sevdanın içini dolduran sporculara büyük saygı ve sevgi vardır. Onlar bizim yeri geldiğinde gökyüzüne kaldırdığımız, yeri geldiğinde sinirden duvarlara attığımız yumruklardır. Böylesine yaşamamıza etkide bulunan insanlara veda etmek de haliyle zor oluyor. Hali hazırda 2012’ye veda ederken çıkardığımız sayıda sizlere takibimdeki vedalardan bahsetmek istiyorum. Hangi sporcular aktif spor yaşamlarını bitirmişler, hangi sporcular ülkemizden efsaneleşerek ayrılmış ve hangi sporcuları ebediyete gözyaşlarımızla uğurlamışız? Bu kişileri sıralarken herhangi bir özellikleriyle sıralamadım. Sonra yok efendim “O kişiden önce o gelir mi?” demeler olmasın diye alfabetik sıradan gittim. İşte veda ettiklerimiz:
2004 yılında ülkemiz sınırlarına elinde 2004 Copa America şampiyonluk kupası ile giren Alex, geldiği ilk sezonda Fenerbahçe’nin şampiyonluğunda büyük bir rol oynamış ve daha sonraki yıllarda yaşadığı gol ve asist krallıklarıyla kendisine “KrALEX” dememizi sağlamıştı. Alex Fenerbahçe kariyerinde çok sağlam bir istatistiğe sahip. Şöyle ki, Alex Fenerbahçe forması ile çıktığı 325 maçta 120 galibiyet, 35 beraberlik ve 34 mağlubiyetle ayrıldı. Bu oynadığı maçlarda 164 gol atıp, 128 golünde servisini yaparak Fenerbahçe’nin son 8 yılında attığı gollerin büyük bir çoğunluğunda yer aldı. Alex hem saha içi hem saha dışı davranışlarıyla büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim” özdeyişiyle belirttiği sporcu tanımlamasındaydı. O sebeptendir ki, Alex’e rakibi olduğu takım taraftarları tarafından da saygı duyulmuştur.
Alexandro De Souza Önce 20 Sonra 10 Şimdi 0
WoMEN 90
Artık bir fenomen haline gelen ” …bi alex değil” yakıştırmalarının da eseri bu performanstır. Tabii bu kadar başarılı performansla beraber Alex’siz bir Fenerbahçe düşünmek haliyle zor olmaya başladı. Alex’in ilk 11’de çıkmadığı her maç öncesi herkesin kafasında “Alex’siz sahaya çıkılır mı?” soruları sorulurken. Şimdi Brezilyalı futbolcunun ülkesine dönüşü ile birlikte bu soru tamamen cevabını bulacaktır. Çünkü artık ülkemizde bir “Alex” yok!
Sakinliği, efendiliği ve liderliği ile nam salmıştır basketbolumuza. Haluk Yıldırım 10 yıllık Ülkerspor kariyerini 2003/2004 sezon ortasında öğrendiği hastalığı (Hodking Lenfoma) sebebiyle bir mektup yazarak yarım bırakmak zorunda kaldı.
Ediz Bahtiyaroğlu Genç futbolcu Ediz futbolunun baharında geçirdiği kalp krizi sonucu 5 Eylül 2012’de hayata gözlerini yumdu. 26 yaşındaki Ediz’in 26 plaka numaralı Eskişehir’de gerçekleşen ani vefatı hepimizi derinden yaraladı. Ediz, futbola Bursaspor alt yapısında başlasa da Bursaspor A takımında forma giyememiştir. Sırasıyla Ankaraspor, Keçiörenspor (kiralık), Ankaragücü, Bucaspor (kiralık) formaları giydikten sonra Ankaragücü ile devam eden sözleşmesini karşılıklı feshederek sezon ortasında Eskişehirspor ile anlaşan Ediz “2” numaralı formayı sırtına geçirmişti. 2012-2013 sezon başında Galatasaray’dan, Eskişehir’e transfer olan Necati Ateş’in imza atacağı gün giymesi için hazırlanmış bir forma olmadığından dolayı Ediz’in bu “2” numaralı forması giydirilmişti. Ölümünden çok kısa bir süre önce Twitter hesabından Necati Ateş’in kendi formasını giydiği haberini paylaşan Ediz’in bu konu ile ilgili Necati abisine “Abi formamda gözün var galiba” diyerek takılması espri konusu olmuş. Bu komik olaydan saatler sonra Ediz Bahtiyaroğlu maalesef hayatını kaybetti.
Basketbola döndüğü Beşiktaş ile Ülkerspor karşısında aldığı galibiyetler ile “Yeniden sahalardayım” cevabını iyi bir şekilde verdi. Ve işini doğru yapmaya devam etti. Ankara yolcusu oldu, Türk Telekom ile anlaştı, Ülkerspor’da bulamadığı dakikaları Beşiktaş ve Türk Telekom’da buldukça performansı daha da göz doldurdu. Tekrar Beşiktaş’a döndükten sonra kariyerini noktalayacağı Galatasaray’a transfer oldu.
2010 yılında başladığı Galatasaray serüveninde takımın ağabeyi konumundaydı. Sessiz ve sakin oynayışını, sessiz sakin bir kapanış ile 2012 yılında sonlandırdı. Kendisi aktif spor yaşamını bıraksa da şimdilerde Beşiktaş Basketbol takımının genel menajeri görevindedir.
Lefter Küçükandonyadis Ediz, her zaman anacağımız, unutamayacağımız bir futbolcudur. Sahadaki duruşu ve herkesin dikkatini çeken efendiliği ile de iz bırakmıştır. Dualarımız her zaman onunla.
Görmediğim biri hakkında konuşmak zor ama şöyle bir söz duysanız herhalde dersiniz ki adam efsane golcüymüş! “Ver Lefter’e, yaz deftere” ve bir söz daha duyarsınız hakkında “Ordinaryüs” sonrada dersiniz ki adam usta!
Haluk Yıldırım Ağzını fazla açmayan işine konsantre, aşık bir sporcu Haluk Yıldırım.
WoMEN 91
Öyle bir ustaymış ki seneler sonra bile pankartlara asılacak sözleri söyleten, yazdıran bir futbolcu. 86 yaşında tedavi gördüğü hastanede vefat etmiş Lefter. Ölümünün ardından futbol sevenlerin bir düşüncesi varmış ve bunu da şöyle dile getirmişler
Metin Kurt yalnız adam. 24 Ağustos Kanserinden
2012 tarihinde yakalandığı gırtlak kurtulamayarak yalnız kaldığı
“Şimdi cennet çift forvet”. Metin Kurt
düşünceleriyle 64 yaşında vefat etmiş. Oysa o yalnız olmayı düşünmemiş ve zamanında herkes için seslenmiş. Mehmet Okur Mehmet Okur, son dönemdeki sakatlıkların ardından eski günlerine geri dönemeyeceğini gerekçe göstererek 14 yaşında başladığı aktif spor yaşamına 8 Kasım 2012 tarihinde henüz 33 yaşındayken noktayı koymuştur.
İzleyen bilir, duyup okuduklarımda “Metin Kurt yalnızlığı” var. Metin Kurt Türk Futbol tarihinin en köklü kulüplerinden birinde oynasa da (Galatasaray) geldiği yeri unutmayarak ve alt liglerde çektiği zorlukları dikkate alarak futbolcu haklarını gözetmek için sendikalaşmaya kadar gitmiş ve onun bu davranışları futboldan uzaklaştırılmasına sebep olmuş. Metin Kurt başka adam.
WoMEN 92
“En üst seviyelerde yıllarca Türkiye’mi en iyi şekilde temsil etmiş bir sporcu olarak, özellikle son üç yıldır ardı ardına yaşadığım sakatlıklardan dolayı, bütün geri dönme çabalarıma rağmen artık eski Mehmet Okur olamayacağımı anlamış bulunuyorum” Mehmet Okur’un geç başladığı basketbol yaşamına şu cümlelerle erken veda etmesi hayranlarını üzdü diyebiliriz. Bu veda birkaç sene sonra bekleniyordu. Fakat oyuncu kendisini daha iyi bildiğinden ve geçmiş kariyerine bakılınca daima doğru kararlar almış birisi olarak, bu kararında da yine haklı olduğu görülmüştü.
Mehmet Okur aynı zamanda NBA’de şampiyonluk yaşayan ilk ve tek Türk Basketbolcudur (Detroit Pistons). Yanı sıra All-Star müsabakasında oynayan tek Türk basketbolcu. (Batı Konferansı Kadrosu-2007)(Utah Jazz) Mehmet, doğru yerde doğru zamanda olmayı bilmiş. 14 Yaşında basketbola başlamış biri olsa da 4 sene sonra birinci ligde salonlarda boy göstermişti. Genç yaşına rağmen oynadığı takımlarda takımını sırtlayarak, bu sırtlama sonucu, yeni yükler almak için NBA’e kadar ulaştı. Zirveye çıktı, şampiyon takımın parçası oldu. All-Star oldu.
Ve sakatlıklarının ardı arkası kesilmeyince de basketbol hayatına veda etti. Teşekkür ederiz bizlere yaşattığın gururlar için #13 MEMO. Mirsad Türkcan Şimdi kim alır Mirsad’ın yerine ribaundları bu bilinmez. Ama şu belli ki 12 dev adamdan biri artık aktif spor yaşantısına son verdi. O ki Euroleague’nin ilk 1000 ribaund alan basketbolcu. O ki NBA’de forma giyen ilk Türk basketbolcu. O ki Avrupa’da birden fazla ligde en iyi ribaund’cu seçildi. Mirsad Türkcan denildiğinde ilk akla gelendir “Ribaund”. Bir yerde bir turnuva düzenlenmişse ve Mirsad o turnuvada boy gösteriyorsa bilinen odur ki potadan dönen topu Mirsad alır ve sonra da o ribaund ödülünü hak eder. Türk basketbolunun altın çağının, altın çocuklarındandı Mirsad. Efsaneleşen 2001’deki Hırvatistan müsabakasında uzatmaya giden sayıyı atarak spor tarihimizde yer alacak olan gururu bize yaşatandır. 1993 senesinde başladığı basketbol kariyerinde sayılamayacak kadar fazla sevinç kattı, bizlere de sayısız gurur yaşatan, isim yapmış en iyi basketbolcularımızdan birisidir. Fenerbahçe Ülker takımı böyle bir efsaneyi onurlandırmak isteyerek 16 Eylül 2012’de Mirsad’ın jübilesi ile birlikte “6” numaralı formayı da emekliye ayırmıştır.
WoMEN 93
HOBİ
WoMEN 94
T
ebeşir kullanarak yazılan kara tahtalar nostalji olma yolunda hızla ilerlerken, evde bu durumu yaşatmak ise çok basit. Düşük maliyetli, eğlenceli ve dekorasyonunuzu bir anda değiştirip dikkatleri üzerine çekebilecek ilk “do it yourself ” projesiyle merhaba diyorum derginin ilk sayısında. Malzemeler basit: Kavanozlar, koyu renk akrilik boya (siyah ya da koyu yeşil), fırça ve tebeşir. Sonrası malum... Kavanozlarınızı ve kapaklarınızı ister desenli kalıp çıkararak stencil tekniğiyle, ister benim yaptığım gibi sade bir şekille boyayın. Burada dikkat etmemiz gereken, kaç kat boyayacaksak, bir önceki katın iyice kurumasını beklemek. Üç kat boyadıktan sonra, işin asıl zevkli kısmına geçiyoruz ki hem hata kabul ediyor hem de sıkıldıkça değiştirebiliyoruz. Artık kara tahta mantığıyla hazırladığımız ve tebeşirle istediğimiz şekilde yazıp çizdiğimiz kavanozlarımız mutfağın en güzel köşesinde yer alabilir. Yazıp çizmek için kavanozlar küçük gelir derseniz eğer, daha geniş yüzeyleri boyayarak çocukluğunuza geri dönebilirsiniz. Şahsen kendimi tutamayıp buzdolabımın kapağını boyayabilirim şimdiden söyleyeyim. Yaratıcı düşünceleriniz hep sizinle olsun. Gonca Çakıcı goncacakici@womendergisi.com
WoMEN 95
MUTFAK
ÇiKOLATA
Oburcan oburcan@womendergisi.com
İ
lk yazımız olması nedeniyle tatlı bir başlangıç olmasını istedim. Ne demişler? Tatlı yiyelim, tatlı konuşalım. Bu sebepten dolayı konumuz en tatlı şey efendim : Çikolata. Günümüzde başlı başına bir sektör haline gelen, tek başına dünyaca ünlü markalar çıkaran, dünyanın değişik yerlerinde müzeleri bulunan, üzerine kitaplar yazılan, filmlere konu olan bir arzu nesnesidir çikolata. Çikolatanın tarihine bakıldığında İÖ 1500’lere kadar gidilebilir. Mayalar’dan da önce Olmec’lerde kakao ile haşır neşir oldukları görülmektedir. Zaten kelime anlamı olarak çikolata Olmec dilinde gürültü anlamına gelen choco ve su anlamına gelen atle’den türetilmiştir. Bu gürültünün kakao çekirdeklerinin dövülmesinden çıkan sesler olduğu sanılmaktadır. Mayalar’da ve Aztec’lerde sadece kraliyet ailesinin ve yöneticilerin içebildiği çikolatanın hammaddesi olan kakao taneleri o kadar değerliydi ki ticarette para yerine kullanılırdı. Köle ticaretinde ödemeler kakao taneleri ile yapılırdı. Aztec’ler ise kakao tanelerinin cennetten geldiğine inanırlarmış.
Çikolata 16. yüzyılda Cristof Colomb ve Hernan Cortes tarafından İspanya’ya getirilir. Yaklaşık 100 yıl Avrupa’nın geri kalanından saklanan çikolata İspanya’da zenginlerin ve soyluların içeceği olarak kalmaya devam eder. Çikolatanın İspanya dışına çıkışı 1600’lerde olur ve o tarihten sonra Avrupa’da hızla yayılır. Ana vatanında soğuk ve acı olarak içilen çikolata Avrupa’ya gelince değişir ve gelişir. Bu dönemde kakao çekirdeklerini Amerika kıtasından Avrupa’ya getiren İspanyollar diğer ülkelere bu çekirdekleri satmaya başlar ve işin ticari boyutu da bir anda büyür. Avrupa’nın pek çok merkezinde değişik üretim teknikleri ve tatlar ortaya çıkar. Şeker karıştırılır, sıcak tüketim artar. İngiltere’de ilk katı çikolata üretilir. Sütten suyu buharlaştırarak süt tozunu bulan Henri Nestlé ile bambaşka bir döneme geçirlir ve İsviçre dünyanın en önemli çikolata üreten ülkelerinden biri haline gelir. Fransa’da çikolatanın afrodizyak etkisinin keşfedilmesi ile birlikte bilhassa saray mensupları arasında yaygınlaşır. Bu dönemde çikolata sanat ve edebiyata da girmeye başlar. Çikolata o kadar sevilir ki Roma kilisesi 1662’de çikolatanın orucu bozmadığını ilan eder. Ardından ilk kahve evi Londra’da açılır. Makine yapımı ilk çikolata Barcelona’da üretilir. Ki bu makine halen Barcelona’da bulunan Çikolata müzesinde (Museu de la Xocolata) görülebilir. Gelişen üretim teknikleri sayesinde çikolatanın hem form hem de çeşitleri artar, buna paralel olarak Cadbury, Hershey, Lindt gibi çikolata markaları ortaya çıkar. Bu kadar sevilen bir gıda olması nedeniyle çikolata edebiyata da sık sık konu olmuştur. 18. ve 19. yüzyıllarda gravürlerde sık sık çikolatanın aşkla olan bağlantısı resmedilmiştir. Günümüzde ise Joanne Harris’in Çikolata adlı romanı ve bu romandan uyarlanan film ve Charlie’nin Çikolata Fabrikası modern zamanların en bilinen çikolata eserleridir.
WoMEN 96
P
eki insanların yüzyıllardır çikolatayı bu kadar sevmesi sadece lezzetine bağlanabilir mi? Ya içerdiği yüksek kalori değeri ve şeker nedeniyle sağlığımıza olan etkisi? Kabul ediyorum, çikolata için midemde her zaman yer vardır ama bu kadar kuvvetli bir arzu sadece tat alma zevkinden ve tatlı dürtüsünden kaynaklanmıyor. Çikolata aynı zamanda bir besin, bir ilaç , bir deva , bir şifa. İçerdiği yüksek polifenol sayesinde hücrelerin zararlı dış etkenlere olan direncini artırıyor. Ve bir de feniletilamin var elbette. Zaten bence her şeyin sebebi o. Çikolatayı yediğimiz vakit endorfin salgılatan ve kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlayan madde. Karşılaştırma yapmak için söylüyorum : aşık olduğumuz vakit hatta sevgilimizle en güzel zamanı geçirirken de endorfin salgılar vücudumuz. İşte çikolata aşkı buradan geliyor. Bunun ötesinde kafein içeriğiyle vücudu uyaran ve dinç kalmasını sağlayan etkisi ile beyin ve kas faaliyetlerini destekleyen bir madde çikolata. Ve özellikle %70 kakao içeren bitter çikolata olduğunu belirtelim. Diyetisyenler çikolata konusunda haklı uyarılar yapmakta ve dikkatli tüketilmesini önermekle birlikte en sıkı diyetlerde bile kişinin kendini ödüllendirmesi şart. O zaman çikolatadan öte bir mükafat düşünemiyorum. Kişisel tarihime baktığımda herkes gibi çocukluğumun en güzel anılarında çikolata vardı. Hatırladığım ilk çikolata olan parmak çikolata bugün bile hafızamda
taptaze olarak yerini korumaktadır. Mahallemizin bakkalından 2-3 tane alıp etrafındaki yaldızlı kağıdı özenle açardım. Bu aşamada kağıdın yırtılmaması çok önemliydi. Çikolatamı bitirdikten sonra yaldızlı kağıdı masanın üstüne koyar ve tırnağımın üstünü pürüzsüz hale gelene kadar kağıtta gezdirir, hiç iz kalmayana kadar bu işleme devam ederdim. İncecik olan kağıdı ise defterimin arasında saklayarak kendimce bir koleksiyon yaptığımı hatırlarım. Arkadaşlar arasında ise bu kağıtlar renklerine göre ayrılıp takas edilirdi ve herkes seçtiği renkten kağıtları toplardı. Hatta hayatımdaki ilk ticaret deneyimimi bu parmak çikolata ile yaptım. Bakkaldan aldığım 1 kutu çikolatayı sahilde akşamüstü yürüyüşü yapanlara sattığım ve kazandığım parayla kendime yeniden çikolata aldığım günler olmuştur. Sonrasında merak sardığım çikolatalı gofretlerin paketten çıkarılması konusuna itina gösterirdim. Paketi açarken köşelerinde oluşacak en küçük bir ufalanmaya bile tahammül edemezdim. Ve içi portakallı drajelerle tanışmam. Tabi bu drajelerin yanında illa ki üstünde zenci bir kadın resmi bulunan Mabel sakızı ve kapalı bir şemsiye şeklinde olan baston çikolata da alınırdı. Özel günlerde, kız isterken, evlilik teklif ederken, çocuğumuz olunca, bayramlarda ve daha pek çok anımızda hep çikolata var ve olacak. Hayatımızın en tatlı yönü çikolata. Ağzınızın tadının hiç bozulmaması dileğiyle.. Afiyetle.
WoMEN 97
WoMEN 98
Malzemeler : • • • • • • • • • •
2 su bardağı un 2 su bardağı havuç 1 su bardağı ceviz ici 2 su bardağı şeker 3 tatlı kaşığı hindistan cevizi rendesi 1 paket vanilya 1 paket kabartma tozu 1 paket margarin (yumuşak) 4 yumurta yarım su bardağı süt (yarısını portakal suyu kullanabılirsiniz) • portakal kabuğu rendesi • 2 çay kaşığı tarçın • çay kaşıgının ucuyla tuz Hazırlanışı : Margarinle şeker krema haline gelinceye kadar çırpın. Yumurtalar teker teker eklenerek çırpmaya devam edin. Süt ilave ettikten sonra tekrardan karıştırın. Un, kabartma tozu, hindistan cevizi ve tuz ekleyin. Tahta kaşık yardımıyla karıştırın. Havuç rendesı ve ceviz eklenip karıştırın. Yaglanmıs orta boy bir kalıba dokün. Önceden ısıtılmış 200 derece fırında pişirin. Pişip pişmedigini kontrol etmek için bıçak batırın; kuru cıkıyorsa kekimiz pişmiştir. Rengiyle, kokusuyla, dokusuyla tam bir sonbahar kekine benzeyen Havuçlu Kekimiz hazır. Afiyet olsun...
Zeymuran Cafe zeymurancafe@womendergisi.com
C
PÜF NOKTASI
evizlerin kabuklarını kolay açabilmek için onları 1 gece tuzlu suyun içinde bekletin. Böylece içleri de dağılmadan kolayca açılacaktır.
WoMEN 99
Yılbaşı Kanepeleri Yepyeni bir yıla giriyoruz. Yeni istekler, yeni umutlar, yeni başlangıçlar bizleri bekler. WoMen dergisi benim için de yeni bir başlangıç oldu. İki yıldır kendi blogumda yazıyorum, ama böyle bir proje içinde olmak daha farklı, daha heyecanlı. Bu yüzden öncelikle bu derginin girişimcilerine, sonra tüm emeği geçenlere sonsuz teşekkürler, umarım uzun süreli ve bol okuyuculu bir dergi olur. Yılbaşı deyince benim aklıma güzel ve kalabalık bir sofra geliyor. O gün kimse yalnız olmak istemez, en sevdikleri ile beraber, en güzel sofralar, en leziz yemekler hazırlanır. Her evde ayrı bir yılbaşı menüsü vardır muhakkak, bizlerde hindi pişirmek gibi bir alışkanlık olmadığından dolayı genelde zeytinyağlı ve meze türü yemekler yapılır. Gece boyunca da o sofra hiç toplanmaz. Ben hem daha pratik hem de daha eğlenceli olmasından dolayı kanape hazırlamak istedim. Zaten evde kalabalık bir parti olacaksa eğer, kanape en iyi karın doyurmalık bence. Hem görüntü olarak da tam yılbaşı sofralarına uygun şıklıkta. İki paket Doygun Köy Ekmeğinden 45 adet kanape çıkarabilirsiniz. Ekmek dilimlerini yuvarlak bir kurabiye kesicisiyle kesin. Büyük dilimlerden iki dilim çıkıyor ama bu sizin kurabiye kalıbınızın büyüklüğü ile de ilgili. Yuvarlak ekmek dilimlerini fırının ızgara bölümünde 200 derecede 5 dakika kıtırlaşana kadar pişirin. Ondan sonra da üst malzemelerini hazırlayın.
WoMEN 100
MİNİ BRUSCHETTA
AVOKADO EZMESİ ÜZERİNDE YENGEÇ SURUMİ
15 adet Malzemeler 2 adet domates 5-6 yaprak taze fesleğen 1 diş sarımsak 2 çay kaşığı balsamik sirke ya da limon suyu Zeytinyağı
15 adet Malzemeler ½ adet avokado (en yumuşak olanı seçin) 1 domates ¼ limon suyu Tuz ½ arpacık soğan yoksa normal soğandan küçük bir parça 2 adet yengeç surumi ½ çorba kaşığı mayonez
Hazırlanışı • Domateslerin kabuklarını soyduktan sonra dörde bölün ve ortasındaki çekirdekleri çıkarın. (Bu şekilde hazırlanmış konkase domateslerle karışım sulanmayacak) • Domatesleri minik küp şeklinde doğrayın. • Fesleğen yapraklarını doğrayın. • Domates, fesleğen, ezilmiş sarımsak, 1 çorba kaşığı zeytinyağı, balsamik sirke ya da limon suyunu karıştırın. • Karışımı kızarmış ekmek dilimlerinin üzerine paylaştırın. BEYAZ PEYNİR MUS ÜZERİNDE FÜME SOMON 15 adet Malzemeler 75 gram beyaz peynir 3 çorba kaşığı labne peyniri 3 çorba kaşığı krema 100 gram somon füme Zeytin ezmesi Maydanoz Hazırlanışı
Hazırlanışı • Yengeç surumileri küp küp kesip, mayonezle karıştırın, biraz tuz ile tatlandırıp kenarda bekletin. • Yarım avokadoyu küp küp doğrayın. • İçine kabukları soyulup, çekirdekleri çıkarılmış domatesi de küp küp doğrayarak ekleyin. • Soğanı küp küp doğrayın. • Limon suyu, tuz ekleyin. • Çatalla karıştırın, blenderdan geçirmeye gerek yok çünkü avokado zaten çok yumuşak olduğundan çatalla karıştırırken ezilecektir. • Ekmeklerin üzerine avokado sürün, üzerine de bir tatlı kaşığı ile yengeç karışımından koyun. • Salatalık ile süsleyin. Herkese mutlu yıllar.. Ağzınızın tadı hiç bozulmasın. Simge Çalışkan
simgecaliskan@womendergisi.com
• Beyaz peynir, labne peyniri ve kremayı bir kaba koyup, blenderda pürüzsüz kıvama gelene ezin. • İsterseniz içine bir miktar kıyılmış maydanoz ekleyip, bir kaşıkla karıştırın. • Kızarmış ekmeklerin üzerine peynir karışımını sürün. • Somon dilimini uzunlamasına ortadan kesin ve rulo yaparak peynirin üzerine koyun. • Üzerine çay kaşığının ucuyla zeytin ezmesi koyun. • Turp ile süsleyin. Ben turpları yuvarlak dilimleyip, kurabiye kesicisiyle şekillendirdim.
WoMEN 101
WoMEN 102
MÜZİK Eda Nakıboğlu edanakiboglu@womendergisi.com
Müziksiz bir dünya hayal etmek nasıl ki imkansızsa, playlist’siz (hem de yılbaşı sezonunda!) bir dergi hayal etmek hata olurdu. Aralık, aylardan en sevdiğim ve bu ay için bir playlist hazırlamak benim için büyük zevk. 2012’yi bitiriyoruz, aslında 2012’ye girdiğimiz o ilk dakikalar bile daha dün gibi aklımızda. Belki uzun ve zor bir yıl oldu ya da çok güzel bir seneydi, dolu dolu geçti.. Her şekilde yılın son ayının tadını çıkartmaya bakın ve yeni senenin güzelliklerle beraber gelmesini dileyin. Aylardan aralık, sakin ve soğuk günler demek, Norah Jones dinlemek için bir sebep. Counting Crows “Maybe this year will be better than last”, umudu 2013’ten yana olanlar için. Diğer yandan Aralık tam bir kutlama, eğlence ayı; dans etmeniz için Madonna var. Madonna’yı çok klişe bulanlar içinse bir parça deneysel Scissors Sisters’la yerinizde durmanız biraz zor. Noel / yılbaşı sezonunu açacağınız dönem için de eskilerden iki unutulmaz Wham! ve Abba sizi bekliyor. Keyifli dinlemeler!
wham! - last christmas abba - happy new year counting crows - a long december norah jones - december madonna - celebration scissors sisters - let’s have a kiki
Playlist’in tamamını YouTube’dan dinleyebilirsiniz.
WoMEN 103
Yedinin Uğuru : RİHANNA Pınar Aytuna pinaraytuna@womendergisi.com
A
kıl yaşta değil baştadır atasözünün en canlı örneği olarak Rihanna’yı göstermek pek yanlış olmayacaktır. Doğum tarihi 1988 olan Robyn Rihanna Fenty, ya da bildiğimiz adıyla Rihanna müzik kariyerine başladığı 2005 yılından itibaren yedi albüm yayınladı.
20 Şubat 1988 yılında Barbados’da doğan sanatçı, bu ülkenin adını bize öğreten kişi oldu bir bakıma. Bridgetown şehrinde üç odalı bir bunglowda büyüyen Rihanna, çocukluğunun ilk yıllarında sokaklarda babasının kıyafet satmasına yardım etti. 14 yaş hediyesi ise anne babasını ayrılığıydı. Alkol, uyuşturucu ve kokain bağımlısı olan babasına destek olmaya çalışan Rihanna hayatın acı yüzüyle küçük yaşta tanıştı. Her yetenekli sanatçı gibi o da müziğe olan ilgisini keşfetmeye başladığında yaşı oldukça küçüktü. Reggae müziğine ilgi duyan Rihanna, lise yıllarında iki arkadaşıyla birlikte amatör olarak müzikle ilgilenmeye başladı. Ne zaman böyle bir gerceği öğrensem neden okuduk diye sorgulamama neden olan liseyi tamamlayamama ve başarılı olma Rihanna’nın hayatında da mevcut. Aralık 2003’te Barbados’lu güzel için kader ağlarını örmeye başlamıştı bile. Amerikalı prodüktör Rogers ile arkadaşları aracılığıyla tanışan Rihanna, otel odasına çağrılıp kendisinden performans gösterilmesi istenilindiğinde iyi ki heyecanına yenilmemiş. Yoksa bu yeteneği hiç dinleyemeyebilirdik.
WoMEN 104
Sesinden etkilenen Rogers, onu New York gezilerinde eşlik etmeye ve demo kayıtları yapmasına ikna etti. Şubat 2005’te Jay-Z, Whitney Houston’ın yorumlama şekli ile “For the Love of You” şarkısını ve orijinal halleriyle “Pon de Replay” ve “The Last Time” şarkılarını seslendirmesini istedi. Performansından sonra Rihanna, Def Jam Plak Şirketi ile hemen anlaşma imzaladı. Kariyerinde ileri noktalara gelebilmek için Barbados’tan New York’a taşınan sanatçı Rogers ve eşiyle yaşamaya başladı. Üç ay boyunca albüme üzerine yoğunlaşan Rihanna, rap sanatçısı Memphis Bleek ile çalıştı. İlk single’ı olan Pon de Replay 22 Ağustos 2005 tarihinde izleyici ile buluştu. Billboard Hot 100 ve UK Singles Listelerinde iki numaraya kadar yükseldi. Dünya çapında iki milyon satacak olan ilk albümü “Music of the Sun” müzik eleştirmenleri tarafından pek iyi geri dönüşler almadı. Sanatçı bir ay sonra yeni albüm çalışmalarına başlamıştı bile. 2006 yılı Nisan ayında “A Girl Like Me” albümü piyasaya çıktı, bir önceki albümünde çalıştığı prodüktörlerinin yanı sıra başarılı söz yazarı Ne-Yo da Rihanna’nın yanındaydı. Unfaithful, We Ride ve Sean Paul’un eşlik ettiği Break It Off albümde öne çıkan şarkılardandı. İlk turneye bu albümünden sonra çıkan Rihanna, Pussycat Dolls ve Ne-Yo’nun turnelerine eşlik etti. Mayıs 2007 yılında çıkardığı Good Girl Gone Bad ile farklı bir müzik tarzına yönelen Barbadoslu sanatçı, düşük tempolu dans şarkılarına yer verdi. Albümün çıkış şarkısı Umbrella, bir süre herkesin nakaratı ela-ela-e-e ile akıllarda yer etti. Albümün diğer öne çıkan şarkıları: “Shut Up and Drive”, “Hate That I Love You” ve “Don’t Stop The Music” oldu. Aynı yılın Eylül ayında Barbados’un yüzü olan şarkıcı reklam kampanyalarında yer aldı. 2008 yılı boyunca Kanye West, Lupe Fiasco ve N.E.R.D’in birarada olduğu “Glow In the Dark” turnesine eşlik etti. Bir sene ileriye gittiğimizde ise Rihanna’nın Jay-Z’nin şarkısı Run This Town’a eşlik ettiğini görüyoruz. Dördüncü stüdyo albümü Rated R, eleştirmenlerden ilk kez olumlu geri dönüşler aldığı albümü olma özelliği taşıyor. “Russian Roulette”,Hard, Young Jeezy ve Rude Boy albümün diğer şarkılarıydı. 52. Grammy Ödül Töreninde, “Run This Town” En iyi Rap şarkısı ve En iyi Rap İşbirliği ödüllerini kazandı. 2010 yazında Rihanna Eminem ile birlikte Love The Way You Lie ile başarılı bir işe imza attı. Bu şarkı Rihanna’nın müzik kariyerinde bir numaraya yerleşen yedinci şarkı olmasının yanı sıra, dünya çapında en çok satan single’ı olma özelliğini de hala elinde tutuyor. 5.stüdyo albümü Loud, Only Girl (In the World) çıkış şarkısıyla dikkatleri üzerine çekti. Halen en sevdiğim bir numaralı Rihanna şarkısı pozisyonunu We Found Love ile paylaşıyor. 53. Grammy Ödüllerinde, “Only Girl in the World” şarkısı ile “En iyi dans şarkısı” ödülünü kazandı. 2011 Haziran ayında Londra 02 Arena’da bir ilke imza atan Rihanna, on gece boyunca konser biletleri tükenen ilk sanatçı oldu. Altıncı albümü Talk That Talk’ta yer alan “We Found Love” şarkısı, 2012 MTV Video Müzik Ödüllerinde “En İyi Video Klip” ödülüne layık görüldü. Coldplay’in son albümü Mylo Xyloto’da Çin prensesi olmaya karar veren Rihanna, Coldplay hayranlarının pek gruptan beklemediği bir işbirliği olsa da,”Princess Of China” bence başarılı bir beraberlik oldu. Sanatçı ilhamını nereden alıyor diye merak ediyorsanız eğer; Rihanna bir röportajında, en büyük idollerinden birinin Madonna olduğunu ve “Siyahi bir Madonna” olmak istediğini belirtmiştir. Son albümü Unapologetic 19 Kasım 2012’de müzikseverlerin karşısına çıktı. Talk That Talk albümünden tam bir sene sonra aynı gün piyasaya çıkan albümde eski sevgilisi Chris Brown, Eminem, Future gibi isimlerin de katkısı yer alıyor. Albümünün adının nereden geldiğini Rihanna şöyle açıklıyor: “Sadece dürüst olduğumu herkese göstermek istedim çünkü tek bir doğru var. Kendi içimde bir evrim geçiriyorum ve hayat felsefem şu anda kendime karşı dürüst olmak.” İlk single Diamonds şu an bol bol radyolarda kulağımıza çalınıyor. İlk başta dinlediğimde beğenmesem de, sanırım dinledikçe güzelleşecek şarkılardan biri olacak. Şarkıyı “mutlu ve hippi” olarak nitelendiren Rihanna ilk performansını iHeart Radio festivalinde gerçekleştirdi. Tüm erkeklerin yılbaşı gecesi merakla beklediği Victoria’s Secret defilesinde canlı performans sergileyen Rihanna siyah kıyafeti, ve çerçevesinde inci olan gözlüğüyle çok seksi gözüküyordu. Ne yazık ki performansı izlemek için biraz beklemek zorunda kalacağız. 10 Kasım’da Saturday Night Live’da Diamonds’ın yanında Stay parçasını canlı performansını buradan izleyebilirsiniz. Rihanna her zaman kendini yenileyebilen ve bizi şaşırtmaya devam edecek bir sanatçı olma yolunda kararlı adımlarla ilerliyor.
WoMEN 105
Herkes bir başka hayatı yaşar. Hayat bazen korkutur, bazen yalnız bırakır. Ya üzerine gidersin ya üzerini örtersin. Üzerini örtmeyelim. Ne korkalım ne de yalnız kalalım. İnsanın kendini her yalnız hissettiğinde, Desteğe her ihtiyaç duyuşunda güçlenebileceği, o desteği görebileceği bir köşe olmalı diye düşünüyorum. Kimbilir? Belki de o köşe, işte bu köşe. - Koçlar yönlendirmez, yargılamaz, yanıtları yoktur. - “Peki ne yapabilirim?” diye sorulan sorulara ise en iyi yanıtı kişinin bakış açısını değiştirmeyi başararak, Yine çözümü kişinin kendi içinde bulmasına yardımcı olurlar sadece. Bu noktada ben buradayım. Maillerinizi bekliyorum. Dostlukla Yaşam Koçunuz PaNDoRa
pandora@womendergisi.com
PANDORA ile Kahve Molası “İnsana hiçbir şey öğretemezsin; öğrenmeyi ancak kendi içinde bulacağını öğretebilirsin.” Galileo Galilei. Merhabalar! İlk yazımda sizlere bu mesleğe nasıl başladım ve “Koçluk nedir?” bunlardan bahsetmek istiyorum. Koçluk mesleğine adım atış hikâyemin ilginçtir ki birkaç arkadaşımın bazı karakteristik özelliklerimden dolayı beni bu mesleğe uygun görmeleri ile başladığını söyleyebilirim. Ben de merak uyandıran bu mesleği araştırırken çıkardığım sonuç, günümüzde bazı kişiler tarafından bilinmediği, fakat yanı sıra da farklı bir kesim arasında (özellikle üst düzey) hızlıca ilerlediği oldu. Sonrasında ise bu mesleğin eğitimini profesyonel bir kurumdan almanın doğru olacağına inandığım için de Bilgi Üniversitesinde verilen “4 Boyutlu Profesyonel Koçluk Programı”na kaydımı yaptırmaya, bu hususta profesyonel başarılar elde eden Çağlar Çabuk yönetiminde koçluk eğitimini almaya karar verdim. Koçluk eğitimi her ne kadar mesleki bir eğitim olsa da diğer taraftan kişinin, yaşamın farklı boyutlarını görmesi, doğruyu algılaması ve bakış açısının olumlu anlamda gelişmesine de katkı sağladığını belirtebilirim. Koçluk;
WoMEN 106
• Günümüzde Koçluk, başarılı ve potansiyeli yüksek kurumların ve insanların alışılmışın dışı hayatlar yaşamak için kullandığı araçlardan biri halini almıştır. • Koçluk mesleğinin hızlıca yayılmasının en önemli sebeplerinden birisi kısa zamanda etkin sonuçlar elde etmesidir. • Koç (Coach), kendisinden hizmet alan kişiye, gerçek istediğini bulması için yardımcı olur. Aynı zamanda hizmet alan kişinin istediği gerçeğe ulaşmak için bir yol çizmesine ve çizdiği bu yolda ilerlerken cesaret aldığı/alacağı kişidir. Yine buna benzer olarak da kişiye özel koşulları analiz ederek uygun yönlendirmeler yapmaya çalışır. • Koç, koçisine (Coachee; Danışan) birkaç ana kuralla destek olmak durumundadır. Bu kurallar kısaca, hedeflerine daha hızlı ve kolay ilerlemesi, fırsatları dinamik bir şekilde değerlendirmesi ve bu fırsatlarda karşılaşılan problemlerin çözülmesi şeklinde sayılabilir. • Koçluk ve psikologluk aynı gibi görünse de birbirinden bağımsız ve de son derece alakasız iki farklı meslektir. Psikolog ruhbilimci demektir, koç ise yukarıda belirttiğim konularda uzmandır ve bu doğrultuda hizmetler verir. • Koçlar kendi içlerinde birçok kategoriye ayrılırlar. Yaşam koçu, kariyer koçu, aile koçu, ilişki koçu, yönetici koçu, eğitim koçu ve hatta alışveriş koçu şeklinde. (Her birinin asıl görevlerine sonraki yazılarımda tek tek değinmeye çalışacağım.)
Peki, kimler koçlara ihtiyaç duyarlar? Bu sorunun yanıtı da diğer cümlelerin içinde belirtilmiş aslına bakarsanız. Ama özetleyecek olursak şunları söyleyebiliriz; “ Yaşamında köklü, kaliteli ve iyiye doğru değişiklik yapmak isteyen, var olan potansiyelini eyleme geçirmek isteyen, bunun için harekete geçmeye ve risk almaya hazır herkes. Girişimciler, meslek sahipleri, profesyoneller ve değişim sürecindeki kişiler ile birlikte yanı sıra şirketler”. Uzun lafın kısası; Profesyonel Yaşam Koçu, insanların hayatlarında daha iyi hedefler belirlemeye yardımcı olur. Olduklarından ziyade belki de olmak istediklerini ve bunun ne olduğunu keşfetmelerini, bir hedefleri varsa, hedeflerine daha hızlı ulaşmalarını, farkında olmadıkları var olan potansiyellerini ve de hedeflerinin ne olduğunu saptamayı sağlar. Profesyonel Yaşam Koçu koçisine daha iyi bir yönetici, öğrenci, ebeveyn, eş, sevgili, sanatçı ve bunların yanında direktör ya da iş adamı olmayı, hayal edilen fakat cesaret edilemeyen statüye ulaşmasında yardımcı olur. Şayet belirtmem gereken diğer önemli bir konu da şudur; Koç, koçisine “Şunu yap, şöyle davran, bu yolu izle” gibi önerilerde bulunma lüksüne sahip değildir. Ancak danışanının ilerlemek ya da olmasını istediği yola yönelmesini, duygu ve düşüncelerini analiz ederek ulaşmasını sağlamaya yardımcı olabilir. Bu konuda anlatacaklarım şimdilik bu kadar. Hayatınızda önemli bir geçiş süreci yaşıyorsanız, motivasyonunuzu yüksek tutacak bir danışmana ihtiyaç duyuyorsanız, bahsettiğim detaylarla ilgili ya da benzeri konularda size cevap verebilmek için ben buradayım. Maillerinizi bekliyorum. Yayın hayatına yeni başlamış olan WoMen Dergisi ekibine attıkları bu adımda başarılar diliyorum. Bu anlamdaki geçmiş tecrübelerimi baz alınca çok iyi yerlere ulaşabileceklerinden eminim. Bir sonraki sayıda görüşmek üzere. Sağlıkla kalın. Pandora
Sevgili Pandora, Öncelikle derginiz hayırlı olsun. Benim sorunum şöyle; Erkek arkadaşım Elazığ’da özel bir şirkette çalışıyor. Bense İzmir’de devlet memuru olarak çalışmaktayım. 3 yıldır ilişkimiz devam etmekte ve geçen yıl ailelerimiz de tanıştılar. Fakat erkek arkadaşım burada yaşamayı kabul etmiyor ve bu nedenle evlenemiyoruz. Benim oraya gitmem ise devlet memuru olduğum için mümkün değil. Ayrılmak mı istediğini sorduğumda, ayrılmak istemediğini fakat benim oraya bir iş bulup gelmemi istediğini söylüyor. Fakat benim şu an böyle bir imkânım yok. Babam da tanıdıkları devreye sokup iş bulmasına yardımcı olmaya hazır. Ama o ısrarla gelmek istemiyor. Üç ay süre tanıdığımı ve artık kesin bir karar vermemiz gerektiğini söyledim. Fakat beni ciddiye almış görünmüyor. Eğer bu üç ay sonunda hala durumumuzda bir değişiklik olmazsa nasıl bir yön çizmeliyim bilmiyorum. Aslında onu çok seviyorum ve ayrılmak istemiyorum. Ama böyle de aylarca birbirimizi göremediğimiz zamanlar oluyor. Ayrıca artık ailem de bu durumdan rahatsız olmaya başladı. Zamana bırakmaya karar vermiştim ama zaman sorunu çözmediği gibi daha da büyüdü. Sorun yokmuş gibi davranmaktan çok yoruldum. Sanırım bitecek sonunda ama böyle bir şey için bitmesini de istemiyorum. Normalde birbirini çok iyi anlayan, başka hiç problem yaşamayan bir çiftiz. Dışarıdan bir bakışa ihtiyaç duyduğum için size yazıyorum. Aslında tavsiye almak da değil amacım. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Dışarıdan bakıldığında ilişkim sağlıklı görünüyor mu? Ya da kurtarılabilir görünüyor mu? Vakit ayırıp ilgilenebilirseniz çok memnun olacağım. Sevgiyle Merve.
WoMEN 107
Merhaba Sevgili Merve Hanım, Öncelikle dergimiz için sunduğunuz iyi dileklerinizden dolayı ekibimiz ve kendi adıma çok teşekkür ediyorum. Mailinizi dikkatle okuyunca gördüğüm gerçek, iki uzak noktada -A ve Z noktası- 3 yıldır ilişki yaşayan, fakat iş evlenip bir arada yaşamaya gelince her iki tarafında başka bir ilde yaşamak için adım atmak istemediği bir durum içinde oluşunuz. Erkek arkadaşınız doğup büyüdüğü şehirden ve belki biraz da ailesinden kopup gelmek istemezken, evlendikten sonra sizin doğup büyüdüğünüz şehirden ayrılıp kendi yaşadığı şehirde yaşamanızı istiyor. Siz de aynı şekilde kendisinin İzmir’e gelip orada yaşamasını. Yani bakınca her ikinizin de birbirinizden aynı taleplerde bulunduğunuzu görüyoruz. Bildiğiniz üzere size “şunu ya da bunu yapın” gibi tavsiyelerde bulunamam. Ancak soracağım birkaç soru ile içerinde yer aldığınız durumu yeniden sorgulamanıza katkı sağlayabilirim. Şimdi; İzmir gibi büyük ve kültürel açıdan oldukça gelişmiş bir şehirde doğup büyüdükten sonra, statik açıdan farklı bir şehre gitmenizin yaşam standartlarınızı ne şekilde etkileyebileceğini hiç düşündünüz mü? Bunu anlayabilmeniz için evlilik kararını almadan evvel kısa bir süre de olsa Elazığ’da yaşamanın, çevreyi tanımanın, sosyal durumunu gözetmenin size bir katkısı olabilir. Bunu sağlayabilir misiniz? Hayatınızda baskın olan nedir? Sizi ne, nasıl bir yaşantı mutlu eder ve edecektir? Yaşadığınız şehirde sevdiğiniz kişi ile evlenmiş olarak işinize ve hayatınıza kaldığınız yerden devam etmek mi? Yoksa İzmir gibi bir şehirde doğup büyüdükten sonra, statü olarak İzmir’e nazaran daha farklı bir şehirde sevdiğiniz kişi ile yaşamak mı? Hayatınızın hangi alanlarda olumsuz anlamda etkileneceğini iyi analiz ettiniz mi? Her ne şekilde olursa olsun bu olumsuzlukların üstesinden kolaylıkla gelebilir misiniz? “Benim oraya gitmem mümkün değil” diye belirttiğiniz halde yeniden soruyorum ”Sevdiğiniz erkek için işinizden vazgeçebilir misiniz? Bu size kolay geliyor mu?” “Hayır”, ise, diğer konulara yönelmelisiniz. “Ailem, arkadaşlarım, aşkım, çevrem, eşim, işim, kariyerim, mutluluğum, sosyal yaşantım” alfabetik sırayla verdiğim bu basit örnekleri siz kendinizden de unsurlar katarak önem sırasına göre nasıl listelersiniz? En baskın unsurlar sizin için hangileri olur? Elinize bir kâğıt kalem alarak sizin için önemli olanları, önem sırasına göre listesini yapabilir ve aslında gerçekten istediğinize az da olsa yaklaşabilirsiniz. Bunun sonucunda 1. şık “Hangi şehirde olursa olsun ben mutluluğu yakalayabilirim” mi, 2. şık “Eşimin yanında ne kadar mutlu olsam da statik olarak farklı bir şehirde, ailemden, sosyal çevremden, arkadaşlarımdan ve vazgeçmek zorunda kaldığım meslekten uzak durarak yaşamak beni zorlar” mı diyeceksiniz? Bunu görmek de başka bir bakış açısı yaratacaktır sizde. Şayet 2. şık ağır basacaksa erkek arkadaşınıza bunu aynı detaylarla aktarmalısınız ki alacağınız kararda çelişki yaşamayasınız. Özetle; Her ikiniz de birbirinizden karar vermenizi beklerken, artı ve eksileri masaya yatırıp, güveneceğiniz farklı kişilerinde yer aldığı bir ortamda beyin fırtınası yaparak konuyu irdelemenizin size getirisi olabilir. Bu da benim naçizane fikrim. Konu hakkında söyleyebileceklerim bunlar. Durumun içinde olan ve yaşayan sizsiniz. İnanıyorum ki doğru analizlerle ve stabil bir tarzla sizi mutlu edecek olana ulaşacaksınız. Aklınıza takılan bir konu olursa mailleşme şekliyle görüşmeye devam edebiliriz. En kısa zamanda sizi mutlu edecek kararı alabilmeniz dileğiyle. Sevgiler. Gülcan Çengel
WoMEN 108
VOLKAN KARATAŞ’IN TAKINTISI
18 Yaşında yönettiği ilk kısa metraj filmi ile Uluslararası film festivallerinden ödüllerle dönerek, yerli ve yabancı basında adını duyurmayı başaran Volkan Karataş, uzun metraj öncesi son denemesi olan ‘’Takıntı – Obsession’’ isimli filminin çekimlerini geçtiğimiz ay Kavaklı Köyünde gerçekleştirdi. Hollanda- Digital Dreams Ödüllü Genç Yetenek, filminin galasını dünyadaki 22. Yaş günü olan 15 Aralık tarihinde, İstanbul Sapphire’de bulunan Wax Musaum İstanbul’da Sanat camiasının katılımıyla gerçekleştirecek. Volkan Karataş, Takıntı isimli filmindebaşrolleri Miss Turkey Güzellik yarışmasıyla adını duyuran Merve Sarı ve Best Model of Turkey ünvanı kazanan Boğaç Aksoy’a verdi. Filmin Konusu ise şöyle; Obsesif Kompulsif Bozukluk Hastalığı yaşayan Cem’in ( Boğaç Aksoy ) takıntıları yüzünden yaşamı tepe taklak olmuştur.Güzeller güzeli bir kadına( Merve Sarı ) duyduğu aşk ile saplantılardan, Aşk’a uzanan, aşk’tan özgürlüğe dayatılan bir kaçış öyküsü, şiir dilinin ele alındığı sarsıcı bir hikaye. Filmin başrolü Merve Sarı, katıldığı Miss Turkey Güzellik yarışması sonrası ilk projesinin Takıntı filmi olmasının onun için önemli bir başlangıç olduğunu vurgularken, Boğaç Aksoy, bu rol için uzun süre oyuncu koçu ile birlikte çalıştığını belirtti. Cenk Taşdemir cenktasdemir@womendergisi.com
WoMEN 109
DizilerdeChristmasZaman覺 WoMEN 110
I
şıl ışıl, rengarenk süslemelerden mi, alınan hediyelerden mi, zencefilli kurabiye kokusu ya da lapa lapa yağan kar temasından mıdır bilinmez; yılın en sevdiğim zamanı kesinlikle “Christmas” zamanı. Noel her ne kadar ülkemizde çoğunluğun kutlamadığı dini bir bayram olup yeni yıl kutlamalarıyla birbirine karıştırılsa da yine de beni cezbediyor. Bu cazibe, yalnızca beni etkilemiyor elbette. Christmas, dünyanın hemen her yerinde milyonlarca insan tarafından kutlanıyor. Bu duruma kayıtsız kalamayan dizi dünyası da Christmas temalı bölümleriyle her yıl izleyicinin karşısına çıkıyorlar. Christmas temalı dizi bölümlerinin listesi epey uzun, bu sebeple biz sizin için en sevdiğimiz ilk 5 bölümü seçtik. İşte listemiz:
Burcu Mercan burcumercan@womendergisi.com
5. “The One With the Holiday Armadillo” – Friends Yayınlanma Tarihi: 14 Aralık 2000 Yarı Yahudi olan Ross, küçük oğlu Ben’in kendisiyle birlikte olacağı Christmas tatilinde farklı bir şey yapıp oğluna “Hanukkah”ı anlatma hevesine kapılır. Ancak Ben, Noel Baba’nın gelmeyecek olmasına çok üzülünce Ross oğlunu kıramaz ve Noel Baba kostümü aramaya gider. Christmas’a iki gün kala bulabildiği tek kostüm bir Armadillo kostümüdür ve kendisini Noel Baba’nın yardımcısı “Holiday Armadillo” olarak tanıtır. Tam oğlunun dikkatini çekmiş ona Yahudi Bayramı Hanukkah’ı anlatacakken içeri Noel Baba kostümüyle giren Chandler işleri karıştırır. Ross ikinci kez Ben’in dikkatini çekmiş Hanukkah’ı anlatmaya başlamışken bu sefer de içeriye Superman kostümlü Joey girer. Şahene esprileriyle hemen her sahnede güldüren bölümün sonunda Ross nihayet oğluna Hanukkah’ı anlatmayı başarır. Tam Hanukkah mumlarını yaktıkları sırada odaya giren Rachel odada gördüğü bir adet Superman, bir Adet Noel Baba ve bir adet Armadillo içeren bu manzarayı “Easter Bunny’s funeral – Paskalya Tavşanı’nın Cenazesi”ne benzeterek hepimizi koparır.
WoMEN 111
4. “The Bath Gift Item Hypothesis” - The Big Bang Theory Yayınlanma Tarihi: 15 Aralık 2008
E
ğer Sheldon Cooper’sanız, Christmas zamanı sevdiklerinizden hediye alma ihtimali bile sizin için çok zor bir duruma dönüşebilir! Sheldon, Penny’nin kendisine vereceği Christmas hediyesi karşısında rencide olmamak adına Penny’e hediye almaya karar verir. Ancak hediyenin boyutunu bilmediğinden her duruma hazırlıklı olmak ister ve banyo setlerinin her boyutundan alır. Tabii Penny’nin hediyesi Sheldon’ın hayran olduğu Leonard Nimoy’dan (Star Trek dizisinin Mr. Spock’ı) adına imzalı bir peçete olunca - bir de üzerinde DNA’ları bulunan- işler değişir. Sheldon aldığı tüm banyo setlerini Penny’nin önüne yığar ve bunun da yeterli olmayacağını anladığı anda kendini biraz zorlaması gerekse de Penny’e sarılır. Özellikle Sheldon’ın hediyeyi aldığı andan itibaren tüm söyledikleri ile mimikleri de şahane. Gülmemek elde değil. Bir de Sheldon’ın Penny’e yılbaşı ağacı (christmas tree) diye bir şey olmadığını, aslında onun pagan kültüründen gelen Saturnalia ağacı olduğunu anlatışı var ki, tadından yenmiyor. (ki bu hakikaten doğruymuş) En başarılı The Big bang Theory bölümlerinden biri oluyor böylece The Bath Gift Item Hypothesis. 3. “A Christmas Carol” - Doctor Who Yayınlanma Tarihi: 25 Aralık 2010 Diğer dizilerin aksine, İngiliz dizisi Doctor Who için Christmas temalı bölümlerinin yeri ayrıdır, bir gelenek haline gelmiştir ve “Christmas Special / Christmas Özel” bölümü olarak yayınlanır. Bu bölümler sezondan ayrıdırlar ve farklı bir hikaye akışına sahiptirler, aslında bir TV filmi olarak bile düşünülebilirler. Serinin 6.sezonun “Christmas Özel” bölümü olan “A Christmas Carol” Charles Dickens’ın aynı adlı eserinden esinlenilerek yaratılmıştır. Orijinal hikâyede çok cimri bir insan olan Scrooge karakteri Noel gecesinde geçmişinden bazı hayaletler tarafından ziyaret edilir ve daha iyi bir insan olması için ikna edilmeye çalışılır. Dizide ise hikâye “Eğer zamanda geri gidilerek bir değişiklik yapılsa, bu şu andaki sonucu değiştirir mi?” sorusu etrafında şekillenir. Doctor, sırf canı istemediğinden zor durumdaki bir geminin gezegenine iniş yapmasına müsaade etmeyen Kazran karakterini “daha iyi bir insan” yapmak için zamanda yolculuk yaparak çocukluğunda ziyaret
WoMEN 112
eder, ve bu ziyaretlerini her Noel’de tekrarlar. Sonuçta Kazran iyi bir insan haline gelmiştir ama bu zor durumdaki geminin ve içindeki insanların kaderini değiştirebilecek midir? Doctor Who’nun en başarılı bölümlerinden biri olan A Christmas Carol, aynı zamanda Charles Dickens’ın hikayesinin çok iyi bir yorumu. Bu arada bu bölümde Kazran rolünde Harry Potter filmlerinin Dumbledore’u Michael Gambon’ın bulunduğunu da hatırlatalım.
2. “A Very Supernatural Christmas” – Supernatural Yayınlanma Tarihi: 13 Aralık 2007 Supernatural’ın bu oldukça keyifli bölümünde pek alışık olmadığımız tarzda bir Noel baba ile karşılaşırız; kurbanlarını şöminenin bacasından içeri çekip, sonsuza dek ortadan kaybolmalarına sebep olan cinsten. Sam ve Dean bu olayı araştırırlarken bir taraftan da çocukken geçirdikleri bir Christmas gecesini izleriz flashbacklerle. Dean’ın Christmas kutlama ısrarlarını Sam reddeder. Çünkü hem bunun ileride acı veren bir anı halini almasından endişelidir hem de ailesinin geçirdiği eski Noel’ler ile ilgili nahoş hatıralara sahiptir. Bölüm ilerledikçe cinayetleri artık eskisi kadar “kurban” alamayan iki Pagan Tanrısı’nın işlediğini öğreniriz. Sam ve Dean’in bu Amerikan aile hayatına iyice uyum sağlamış iki pagan Tanrısı ile karşılaşmaları ve aralarında geçen sohbet ile katil zannettikleri Christmas zamanı Noel Baba kostümü ile çalışan yaşlı bir ayyaşın evine girip ne yapacağını bilmez halde Noel şarkısı söylemeye başladıkları sahneler bölümün en komik sahneleri. Ayrıca bu bölümde iki önemli ayrıntıyı da öğreniriz; Dean’in sürekli taktığı kolyesinin nereden geldiği ve Sam’in babasının yaptığı işten nasıl haberdar olduğu... Tüm bölüm boyunca Christmas kutlamayı reddeden Sam’in bölüm sonunda Dean’e yaptığı sürpriz ile birlikte “A Very Supernatural Christmas” çok eğlenceli bir bölüm olmasına rağmen oldukça duygusal bir final yapar. 1. “Amends” - Buffy the Vampire Slayer Yayınlanma Tarihi: 15 Aralık 1998 Yalnızca Christmas teması olarak değil, genel olarak da Buffy the Vampire Slayer’ın en güzel ve de romantik bölümlerinden biri olan “Amends”; Buffy ve Angel’ın ilişkisi yanında özellikle Angel’a odaklanan bir bölümdür. Bu bölümde, ruhsuz bir vampir olduğu zamanlardaki kurbanlarının hayaletleri Angel’ı rahatsız etmeye başlarlar. Buffy’de Angel’ın hatıra ile karışık kabuslarına dahil olunca durumun doğal olmadığı ortaya çıkar. Jenny Carpenter’ın hayaleti Angel’ı hissettiği pişmanlıklardan arınması için Buffy’i öldürmesi gerektiğine ikna etmeye çalışır ama Angel bunu yapmaktansa (ve çektiği vicdan azabı artık dayanılmaz olduğundan) kendini öldürmeye karar verir. Bu sebeple dışarı çıkar ve güneşin doğuşunu bekler. Buffy, Angel’ı bulup vazgeçirmeye çalıştığı sırada “Christmas Mucizesi” gerçekleşir ve sıcaklık bir anda düşerek tarihinde ilk defa Sunnydale’e kar yağmaya başlar. Böylece ilişkilerinde ilk defa Buffy ve Angel gündüz vakti Sunnydale sokaklarında elele dolaşma fırsatı bulurlar. İsminin de işaret ettiği üzere affetmek üzerine bir bölüm “Amends”, insanların birbirini affetmesi kadar, kişinin kendini affetmesi üzerine. Angel’ın iç hesaplaşmasını başarılı şekilde yansıtması ve gerçekten romantik sonu ile bu bölüm, Christmas temalı bölümler listemde bir numaraya yerleşmeye hak kazanıyor.
WoMEN 113
Burada Bir Anderson Var Özgünlük, mizah, dram ve sinema deyince aklıma ilk gelen isim: Wes Anderson. Kendisini bir tesadüf sonucu keşfettim ve çok fazla düşünmeden The Royal Tenenbaums’u -en bilinen filmini- izledim. Filmi izledikten sonra yüzümde garip bir ifade vardı, hiç beklemediğim kadar keyif almıştım. Ardından bir solukta diğer filmlerini de seyrettim. Anderson’u geç bulduğumdan dolayı içimin burulması beni onunla ilgili bir şeyler yazmaya iten en büyük neden oldu.
W
Melike Serdar melikeserdar@womendergisi.com
es Anderson 1 Mayıs 1969’da Texas’da reklamcı bir baba ve emlak danışmanı (ayrıca arkeolog) bir annenin üç çocuğundan biridir. Teksas Üniversitesinde felsefe eğitimi alırken bir yandan sinema ile ilgilenir. Sinema dünyasına ilk adımını atışı ise ilk filmi olan Bottle Rocket’in kısa metrajlı versiyonunu Amerikan bağımsız sinemasının önemli destekçilerinden biri olan Sundance Film festivalinde gösterme şansını bulması ve burada kendine mali destek sağlayarak Bottle Rocket’in uzun metrajını çekmesi ile olur. Bu film pek iyi gişe yapmaz –daha sonra the aquatic life with steve zissou filmi de iyi gişe yapmamıştır- ama bugün Anderson oldukça sıkı takipçileri olan tanınan bir yönetmendir. Wes Anderson filmlerinin türüne ve tarzına değinecek olursak kesinlikle ilk söyleyeceğimiz şey mizah. Elbette bu alışık olduğumuz bir mizah anlayışı değil. Hikâyeler ve bunun yansımaları görsel unsurlar, müzikler ve diyaloglar beklentilerin oldukça dışında. İki filmini izledikten sonra -hatta bir filminden sonra bile- adını duymasanız bile izlediğiniz bir filmin ona ait olup olmadığını anlayabilirsiniz. Bana göre Anderson’u özel kılan onun özgünlüğü, genel tabirle yan karakter denen silik tipleri başrole taşıması, hikâyeleri bir kahramanlık öyküsüne dönüştürmeden mizahi bir üslupla seyirciye sunmasıdır. Sıradanlık ve sıra dışılık onun filmlerinde adeta flört eder. Burada sıradanlık ve sıra dışılık unsurlarının dışında bu kavramların kendileri ile göz göze geliriz. Aralarında garip bir çizgi vardır ve çoğu zaman bu çizgi ortadan kaybolur. Hüzünlendirdiği sahnelerin ardından gülümseyeceğiniz bir şey mutlaka gelir. Renkler çok parlak ve çarpıcı değil, aksine mat ve doğaldır. Fakat bu insanın ruhunu sıkmaktan çok, uzaktan sıcaklık ve olağanlık hissi uyandırır. Wes Anderson 7 tane uzun metraj, 3 tane de kısa metraj filme imza atmıştır. Aslında bu filmlerin arasından seçim yapmak bana göre çok zor ama birkaç filmini sizlere tanıtmak istiyorum.
WoMEN 114
Rushmore 15 yaşındaki Max Fisher “Rushmore”u, yani okuduğu okulu hayatının amacı haline getirmiştir. Max, annesini küçükken kaybetmiş ve bu eksikliği birçok şeyle kapamaya uğraşmaktadır. Birçok dersten ise geçer not alamamaktadır fakat dersler dışında bir sürü değişik aktiviteyle ilgilidir. Bunlardan bazıları okul gazetesi editörlüğü, eski para ve pul kulübü başkanlığı vs… Okulda ilk kez aşık olacaktır ve bununla baş etmesi oldukça zor görünmektedir. Kısaca, Max Fisher’in okul-aile ve aşk hayatını Anderson’un üslubuyla izleyebilirsiniz. Konu klasik gibi görünse de Max Fisher ve Herman Blume karakterleri ile kesinlikle tanışmaya değer.
The Royal Tenenbaums Tenenbaum ailesinin babası Royal Tenenbaum, numaradan bir hastalığa yakalandığını söyleyip tüm aileyi bir araya toplar ve sonrasında geçmişte yaşanmış olayların şu anki hayatlarını nasıl yönlendirdiğini gözler önüne serer. “The Royal Tenenbaums” depresif olmakla ilgili oldukça fazla argümana sahip bir filmdir. Ayrıca bu film için Anderson’un en popüler filmi de diyebiliriz. Film, çocukken ailenin tüm fertlerinin dahi olduğunu anlatan sahnelerle başlar ve ardından hepsinin sıradan, mutsuz kişiler olduğunu gözler önüne serer. Tabii hikâye orada kalmaz. Ama daha fazlasını anlatıp kimsenin hevesini kaçırmak istemem doğrusu.
WoMEN 115
The Aquatic Life Wit Steve Zissoua Bu filmi bana göre Wes Anderson’un en garip hikâyesi. Pek sevilen bir filmi değil ama ben yine de çok beğendiğimi söyleyebilirim. Birbirinden oldukça farklı insanların bir arada bulunduğu bir mürettebat, meraklı bir gazeteci, Steve Zissou’nun oğlu olduğunu iddia eden bir adam ve Steve Zissou’nun ona mali destek sağlayan ilginç karısı… Steve Zissou bu bir araya gelmesi mümkün görünmeyen tuhaf mürettebatıyla arkadaşını öldüren köpek balığının peşine düşer. Benim bu filmde en sevdiğim şey ise Steve Zissou’nun çelişkileri ve zaafları. Benim gibi bu filmi sevebilecek birileri olabilir diye umuyorum.
Kısa bir not Wes Anderson ile ilgili en son haber ise yeni projesi olan “The Grand Budapest Hotel”in kadrosunda olması muhtemel isimler. Beni en çok heyecanlandıran ise şu iki isim oldu; Johnny Depp ve Edward Norton. Umarım bu iki oyuncuyu Anderson’un yeni filminde seyretme şansını yakalayabiliriz. Sanırım bunun için 2014’ü beklememiz gerekecek.
FİLMOGRAFİ
Bottle Rocket( kısa film-1994) Bottle Rocket(1996) Rushmore( 1998) The Royal Tenenbaums(2001) The Life Aquatic With Steve Zissou (2004) The Darjeeling Limited(2007) Hotel Chevailer(kısa film-2007) Fantastic Mr. Fox (2009) Moonrise Kingdom(2012) Cousin Ben Troop Screening With Jason Schwartzman(kısa film2012
WoMEN 116
Şehirde Neler Oluyor?
Eda Nakıboğlu - Yağmur Malkoç
İstanbul Tasarım Bienali Hala İstanbul’da düzenlenen ilk tasarım bienalini ziyaret etmediyseniz, son gün 12 Aralık! Kusurluluk temalı enstelasyonlar İstanbul Modern ve Galata Rum Okulu’nda. Film gösterileri, şehir içi turlar gibi yan etkinliklerden haberdar olmak isteyenler http://istanbuldesignbiennial. iksv.org/ adresinden takipte kalabilir.
Pera Sergileri 6 Ocak’a kadar devam edecek “Altın Çocuklar: 16 - 19. Yüzyıl Avrupası’ndan Portreler” sergisinde çeşitli ülkelerden soylu ve aristokrat çocukların betimlemesi, Avrupa’nın siyasi tarihine, aristokrasi geleneğine, inançlarına ve moda akımlarına dair bir parça daha bilgiye hayır demeyecekler için. Bir diğer sergi ise Flash-Back. Altın Çocuklar sergisindeki eserlerin koleksiyonerleri olarak tanıdığımız çift Yannick Vu & Ben Yakober çiftinin ortak çalışmalarından bir seçki. Hem çifti bireysel çalışmalarıyla hem de ortak eserleri üzerinden üçüncü bir sanatçı olarak tanıma fırsatı elde ediyoruz.
Salon IKSV Konserleri Salon IKSV Aralık ayında indie müziğin önemli isimlerini ağırlayacak. Kanadalı indie-rock grubu Destroyer 4 Aralık, Danimarkalı indie-rock ikilisi The Raveonettes 15 Aralık, Amerikalı indie-rock grubu Lower Dens de 18 Aralık’ta Salon IKSV’de olacak. Ayrıca Garanti’nin Caz Yeşili etkinlikleri kapsamında İngiliz caz rock topluluğu Get The Blessing de 5 Aralık’ta sahnede.
Monet’nin Bahçesi Sakıp Sabancı Müzesi’nde 6 Ocak’a kadar açık olacak sergide eserlerinden yola çıkarak Monet’nin bahçe tutkusu ve büyük önem verdiği aile yaşamı anlatılıyor.
Jolly Joker Konserleri İngiliz rock grubu New Model Army, üçüncü kez Türkiye’de. 6 Aralık’ta Jolly Joker İstanbul sahnesinde olacak. 12 Aralık’ta da One Day / Reckoning Song’la (farkında olmasak da) bu aralar sürekli dinlediğimiz Asaf Avidan akustik performansıyla sahnede. 16 Aralık’ta sahne alacak Anathema grubu da muhtemelen sizi gençlik yıllarınıza döndürecek :)
Babylon Konserleri Bu ay Babylon’da da yurtdışından müziğin önemli isimleri geliyor. Dubstep ve Drum n Bass karışımıyla Downlink 1 Aralık’ta, lo-fi müziğiyle Ariel Pink’s Haunted Graffiti 6 Aralık’ta, dance punk ve elektronik müzik piyasasının önemli plak şirketlerinden DFA olarak Shit Robot ve Juan McLean 8 Aralık’ta, Portishead’den tanıdığımız Geoff Barrow Beak> projesiyle 12 Aralık’ta ve Slovenyalı DJ ve prodüktör Gramatik 14 Aralık’ta Babylon sahnesinde olacak.
WoMEN 117
Cem Yılmaz Cem YILMAZ izlemeyenleriniz varsa bu eşsiz gösteriyi kaçırmamalarını tavsiye ediyorum. 6 Aralık günü saat 21:00 ‘de Türker İnanoğlu Maslak Show Centre ‘da gerçekleşecek olan bu muhteşem gösteri için yerlerinizi ayırtmayı unutmayın. Biletler Biletix ‘te.
Floransa Maggio İstanbul’da!
Musicale
Orkestrası
Berlin Filarmoni Orkestrası ve Kraliyet Concertgebouw Orkestrası’nın ardından İstanbullu müzikseverler günümüzün en önemli orkestra ve sanatçılarıyla bir kez daha buluşuyor. Zubin Mehta yönetimindeki Floransa Maggio Musicale Orkestrası, Güher ve Süher Pekinel eşliğinde, 7 Aralık Cuma akşamı saat 20.00’de Haliç Kongre Merkezi’nde unutulmaz bir konsere imza atmaya hazırlanıyor. Bugüne kadar Abbado, Bernstein, Furtwängler, Karajan, Klemperer, Maazel, Ozawa ve Solti gibi pek çok efsanevi konuk şefin yönetiminde konserler veren Floransa Maggio Musicale Orkestrası’yla, Richard Strauss, Paul Hindemith, Igor Stravinsky, Krzysztof Penderecki gibi besteciler kendi eserlerinin dünya prömiyerlerini gerçekleştirdiler. Grammy de dahil olmak üzere pek çok ödüle layık görülen Floransa Maggio Musicale Orkestrası’nın Riccardo Muti gibi isimleri de içeren daimi şefler listesindeki son isim ise Zubin Mehta. Efsane şefler geleneğinin son temsilcilerinden Zubin Mehta, Montreal Senfoni, Los Angeles Filarmoni, New York Filarmoni, Bavyera Devlet Operası’nda müzik direktörlüğü yaptı. 1981’de İsrail Filarmoni Orkestrası’nın yaşam boyu müzik direktörü ilan edildi. Viyana Filarmoni, Münih Filarmoni, Los Angeles Filarmoni Orkestraları ile Bavyera Devlet Orkestrası’nın onursal şefi ve 2006 yılından bu yana Valencia’daki Mediterrani Festivali’nin başkanı olan ünlü şef, kariyerini sayısız prestijli ödülle taçlandırdı. Zubin Mehta yönetimindeki Floransa Maggio Musicale Orkestrası’nın İstanbul konserini taçlandıracak solistler ise dünyaca ünlü piyano ikilisi Güher ve Süher Pekinel. Bugüne dek neredeyse dünyadaki tüm önemli orkestralar eşliğinde konserler veren Pekinel kardeşlerin kapsamlı diskografilerinde yer alan, Leonard Bernstein’in kendileri için düzenlediği Batı Yakası Hikâyesi’nin iki piyano versiyonu “Yılın Plağı” seçilirken, Jacques Loussier ile gerçekleştirdikleri caz projeleri Take-Bach satış rekorları kırdı ve önemli uluslararası ödüller kazandı. Bach’ın ikili ve üçlü piyano konçertoları ile Brahms ve Saint-Säens’ın eserlerini içeren kayıtları ise Daily Telegraph ve Guardian gazeteleri tarafından “Haftanın ve Ayın En İyi Albümleri” seçildi. Uzun yıllar hafızalardan silinmeyecek bu konserin biletleri, 18 Ekim günü 300 TL (1. kategori),250 TL (2. kategori), 200 TL (3. kategori), 150 TL (4. kategori), 90 TL (5. kategori) ve 30 TL(öğrenci) üzerinden satışa sunuluyor. Biletler, 18 Ekim Perşembe gününden itibaren Biletix ve İKSV’de.
Mehmet Erdem, Matine 216’da... Mehmet ERDEM ‘i duymayan, dinlemeyen var mı? “Hakim Bey” şarkısıyla müzik dünyasına bomba gibi düşen Mehmet ERDEM 8 aralık günü saat 20:30 ‘da, Matine 216 ‘da sahne alacak. Şarkıcıyı tanımak ve müzikleriyle tanışmak isteyenler bu günü not etsin !
Müziğin ayrık otu Nil, ENKA’da... “Ben Buraya Çıplak Geldim” albümüyle, yine müziğin ayrık otu olduğunu gösteren Nil Karaibrahimgil, 4 Aralılk’da ENKA’da olacak. Sahne şovunda albümünde bahsettiği he-man bat-man pac-man ve mad-men’le, Kazablanka’ya kadar gidip gelecek, gölgeleriyle savaşacak, son klibindeki dansları ve dünyada ilk kez bir albüm çıkmadan şarkıları duyuran kendi buluşu ‘mini klip’ler de o gece ENKA sahnesinde olacak. . Hepimiz o gece konsere, ‘içimizde bir umut bir umut’ gideceğiz.
WoMEN 118
Refresh Yılbaşının En Uzun Gecesi için Hazır Mısınız? Tek düze, sıkıcı, erken biten yılbaşı etkinliklerinden sıkıldınız mı? Eğer cevabınız evet ise ; 6 saat aralıksız iyi müzik ve sınırsız eğlence için hazırsınız demektir… 2012’de en uzun gece 31 Aralık Pazartesi Refresh The Venue İstanbul ‘da yaşanacak… Yılbaşı’nın en uzun gecesinde kimler var? College Production ve Unitravel işbirliği ile yılbaşının “En Uzun” partisinde, 2012 yılında çıkardığı “Bir Güzellik Yap” albümünde bulunan “Bir Güzellik Yap”, “Kader”, “Yalan Dünya”, “Bir Hayli” adlı şarkıları ilebu yıladamgasını vuran Murat Dalkılıç sahne alacak. 2 saatlik muhteşem canlı sahne performansı ardından, Türkiye’nin en iyi Dj’leri Ozan Doğulu ve Suat Ateşdağlı aynı anda DJ kabinine çalacak. Karşılıklı atışmaları ve beraber yapacakları canlı mixleri ile eğlence en üst seviyede devam edecek. Kapanış ise adını W Otel’deki partiler ve Anjelique ile duyuran Türkiye’nin kendi alanında en başarılı DJ’iDoğuş Çabakcor’a ait olacak. İstanbul’un en iyi parti atmosferine sahip, genç ve dinamik mekânı Refresh The Venue’de gerçekleşecek etkinlik için yerinizi ayırtmayı unutmayın. En Uzun Gece Line Up: 22:00-23:30 Warm Up DJ 23:30-01:30 Murat Dalkılıç (Live) 01:30-03:00 Ozan Doğulu & Suat Ateşdağlı (Back2Back Performance) 03:00-04:00 Doğuş Çabakcor (Closing Act) Refresh The Venue’nün muhteşem atmosferi ile 2012 yılının en iyi isimlerinin buluştuğu 31 Aralık 2012’nin en uzun ve en dinamik gecesinde sizleri de aramızda görmek dileği ile…
Sinemalarda Aralık ayında vizyona girecek filmlerden “Mutlaka görmeliyiz.” dediklerimizi sizin için seçtik. Ben ve Sen (Io e te) Filmekimi’nde seyretmeyenler için 7 Aralık’ta vizyonda.. Bernardo Bertolucci yönetmenliğinde okuldan nefret eden ve dünyanın sonuna dair tuhaf fikirleri olan 14 yaşındaki Lorenzo ve üvey kız kardeşi Olivia’nın yakınlaşmaları ve dünyaya beraber ayakta kalmalarının hikayesi anlatılıyor.
Açlığa Doymak Ortak noktaları sıradan hayatlarının bir işkenceye dönüşmesi olan üç kişi; abisinin ölümüyle sarsılan ve bir eylem sonrasında ölüm orucuna başlayan Sena, yaşadığı aşk acısından sonra benliğini keşfetme ve kendini yeniden yaratmanın peşine düşen Burcu, önce işini ardından bombalı bir eylemde karısını ve çocuklarını kaybeden Eyüp. Giderek daha da başarılı Türk filmleri seyrettiğimizi düşünürsek, 7 Aralık’ta vizyona çıkacak bu film de merakla beklediklerimizden.
Hobbit: Beklenmedik Yolculuk (Hobbit: Unexpected Journey) J.R. Tolkien’in Yüzüklerin Efendisi serisinin öncü kitabı olarak kabul edilen Hobbit, iki filmde sinemaya uyarlanacak. İlk film, Hobbit: Beklenmedik Yolculuk’la Bilbo Baggins’in gençliğine dönüyoruz. Gandalf’la tanışması, katıldığı 13 cücelik maceracı grupla kayıp Cüce Krallığı’nı geri almak için çıktıkları yolculuktaki maceralarını konu alıyor. 14 Aralık’ta sinemalarda.
Anna Karenina Tolstoy’un önemli eserlerinden Anna Karenina, Joe Wright yönetmenliğinde Oscar ödüllü Tom Stoppard tarafından sinemaya uyarlanmış. Yaptığı başarılı evlilikle Rus yüksek sosyetesinde kendine iyi bir yer ediden Anna Karenina’nın daha sonra aşık olduğu genç subayın peşinden giderek gerçek aşkı seçen Anna Karenina’nın hikayesinde Keira Knightley başrolde, ona Jude Law, Aaron Johnson eşlik ediyor. 28 Aralık’ta sinemalarda olacak.
Pi’nin Yaşamı (Life of Pi) Merakla 28 Aralık’ta vizyona girmesini beklediğimiz bir diğer kitap uyarlaması Pi’nin Yaşamı. Bir yük gemisinin batmasının ardından Pasifik Okyanusu’nun ortasında yapayalnız kalan bir filika ve sandalın hayatta kalan mürettabını oluşturan bir sırtlan, kırık bacaklı bir zebra, bir orangutan, Richard Parker isimli bir Bengal kaplanı ve 16 yaşındaki Hintli Pi’nin maceraları..
WoMEN 119
ASTROLOJİ
YAY
23 Kasım - 22 Aralık
Brad Pitt 18 Aralık 1963
WoMEN 120
Olumlu Özellikleri: Neşeli, Açık zihinli. Adapte olur. Felsefik. Özgürlüğüne düşkün. Dışa dönük. Eğitimli. Olgun. İyi niyetli. Sportmen. Yüksek hayal gücü. Şanslı. Olumsuz Özellikleri: Aşırı iyimser. Gürültücü. Sorumsuz. Kaprisli. Ani ilgi. Çabuk bıkmak. Sabırsızlık
KAYNAK : www.astroloji.org
Azra Akın 8 Aralık 1981
Yönetici Gezegeni: Jüpiter Element: Ateş Nitelik: Değişken Uğurlu Sayıları: 5,7 Gün: Perşembe Uğurlu Taşı: Turkuaz Renk: Mor Tarot kartı: Denge Hayvan: At Bitki: Nergis, dut, meşe Kıymetli Taş: Lal Kıymetli Maden: Teneke
KOÇ ( 21 Mart - 20 Nisan ) Ah içinde fırtınalar kopan, koç. Duygusal hayatındaki projelerin bu aralar can sıkıyor farkındayız hatta sinirlenme sınırlarını da zorluyorsun yavaş yavaş. Keskin sirke ve küp ikilisini duymuş muydun hiç? Kıskançlıkların başına bela açacak, bak şuraya yazıyoruz. Münakaşalar sırf bu yüzden kaçınılmaz oluyor. Bize kalırsa senin biraz hava almaya ihtiyacın var, davetlere git, ilginç muhabbetler edecek insanlar uzakta değiller. Gerekirse yeni işlere de başlayabilirsin, tazelen.
İKİZLER ( 22 Mayıs - 21 Haziran ) Sakin ol ikizler! Duygusal hayatın dalgalara kapılmış bir kayık gibi karışık görünüyor. halbuki kendi fikirlerini önemsemen gereken bir dönemdesin, etki altında kalmak canını sıkmaktan başka ne işe yarar ki? Merak etme, çok yakında acayip ilginç insanlarla tanışacaksın. Yeni arkadaşlıklar içini heyecanla dolduracak. Gözün davetlerde olsun bu ara, iş hayatında ise sükûnetten yana durursan tadından yenmez valla.
ASLAN ( 23 Temmuz - 23 Ağustos ) Biz seni böyle bilmezdik aslan, sonbahar kafa karışıklığı mı yaptı sende? Merak etme bu sadece geçici bir dönem. Evet kritik görünen sonuçlar geliyor aklına belki ama bu dönemin içinden başarıyla çıktığında yepyeni bir sen’in kapısında bulacaksın kendini. O kritik dönemi kendi yararına kullanmalısın sadece. Çevrende gördüklerinden dersler çıkar, bol bol iyi enerji ile düşün bu aralar. Aceleci ya da geveze olmamaya dikkat et. Orman ve doğa iyi gelecektir sana, bir hafta sonu sahilde ya da parkta sakin bir yürüyüş, kafanı açacak düşüncelere fırsat bulabileceğin müthiş bir kaçamak olacaktır.
TERAZİ ( 24 Eylül - 23 Ekim ) Biz de fark ettik ki bir huzursuzluk var üzerinde. Ama kulak ver lütfen terazi, bu durumun suçlusu o değil. Sevdiğin insanlara yüklenme bu kadar, onlara yansıtmasan da içinde sürekli bir günah keçisi, bir sebep kişisi arıyorsun. Yıldızların üzerindeki etkisi o kadar baskın ki çok sevdiğin kültürel konuları, arkadaşlıklarını bile ihmal eder oldun. Hatta işini bile kafanda ikinci plana attığın oluyor. Kendni biraz serbest bırakmanı tavsiye ediyoruz. Bazen insan sebep yokken, üzülmeye yer arar ya hani. Büyütür ya önündekileri, yaşadığın buna benziyor biraz. Sen bu dönemlerden her zaman sağ çıkmayı başardın, sadece ciddiye değil, hafife alman gereken bir süreç bu.
YAY ( 23 Kasım - 22 Aralık ) Yay… enerjik ve maceracı yay. Yeni insanlara o kadar ihtiyacın var ki. Ama bir yandan bunu senden iyi becerebilen de azdır biliyorsun. Ani kararlar almaya ve onların başarısını görmeye ihtiyacın var. Kendini bir proje gibi değerlendir bu ay. Yatırımını kendine ve mutluluğuna yap. Anlık düşün yay. Gelecek kaygılarının beynini kemirmesine izin verme. Her zaman olduğu gibi güler yüzün ve enerjik tavırların senin en yakın dostundur. Ayrıca arkadaşlarınla bir iş projesi fırsatı da çıkabilir karşına. Neden olmasın? Belki arandığın tazelik o yoldadır. Denemekten ne çıkar?
KOVA ( 21 Ocak - 18 Şubat ) Aşk hayatın yıldızların etkisinden çıkamadı bir türlü. Tipik bir kova. Ama bu aralar sanki bir şeyleri rayından çıkarmak için uğraşıyor gibisin. Ya değişikliğe ihtiyaç duyuyorsun ve ‘başka’ şeylerin peşindesin, ya da kendinle ilgili bir deri değiştirir gibi bir yenilenme dönemine girdin. Bu dönem sende her şeyi sorgulama isteği ve merakı yaratıyor. İçinden geçtiğimiz dönem de resmen bu heyecanına çanak tutuyor. Sana tavsiyemiz kova, öncelikle sakin ol, ani kararlar alma. Sen her zaman hayatla garip bir bağ kurmayı bilmişsindir o bağı kullanmaya çalış. Kendini dinle, doğru cevaplar içinde.
BOĞA ( 21 Nisan - 21 Mayıs ) Yıldızlar senin için çalışıyor desek yalan olmaz resmen. Öyle bir diziliyorlar ki duygusal hayatında olmadığın kadar düzenli ve mutlu bir dönem seni bekliyor. Sevdiğin kişi ile ahenkli bir beraberliğe doğru hızlı kulaçlarla yüzüyorsun. Ama hayır boğa, geçmişi düşünme. Geçmiş, o herkesin taptığı kendinden emin tavırlarını elinden alıp, güvenini yitirmene sebep oluyor. Olan olmuş ve bitmiştir, sen besleyen ancak ve ancak gelecektir.
YENGEÇ ( 22 Haziran - 22 Temmuz ) Sana inanamıyoruz, gerçekten parlıyorsun yengeç. Sevmesini iyi biliyorsun ve bu dönem senin altın çağın olabilir. Tüm duyularını aç lütfen ve ciddi kararlara yönelmek istersen, bu şanslı dönemden mutlaka faydalan. Karşı çıkanlar, daha erken diyenler, biraz daha düşün diyenler ya da tamamen tersi düşünenler olabilir, sana önerimiz onlara karşı dikkatli ol. Önerilerini düşün ama kendi kararından şaşma. Bugüne kadar ne başardıysan kendi sezgilerinle oldu. Bunu unutma. İç ferahlığı her alanda işine yarayacak, kendini dinle.
BAŞAK ( 24 Ağustos - 23 Eylül ) Sen duygusalsın başak, ama bu aralar neşeli ve mutlu günler karşında. Lütfen onları görmezden gelme. Geleceğinle ilgili ciddi kararlar alacağın bir dönem yaklaşıyor ve yıldızlar senin için parlak planlar yapıyor. Arkadaşlarının samimiyetinin de arttığına şahit olacaksın. Keyifli ve hızlı bir döneme giriyorsun. Kararlı tavırlarını koru ama bir yandan da korkmadan kendini bu neşe dalgasına bırak, rahatlamanın vakti geldi.
AKREP ( 24 Ekim - 22 Kasım ) Vay canına. Demek büyük aşkın düşünceleri sarıyor kafanı. Sabırsızlanıyorsun, hevesleniyorsun akrep. Hatta tehlikeli kaçamaklara göz kırpar biz modda görüyoruz seni bu ay. Ayrıca çevrendekiler de kokusunu almış gibi etrafında daireler çizmeye hazırlanıyorlar. Gittiğin davetlerde, partiler hatta neredeyse iş toplantılarında sürekli zeki ve çekicisin. Bu dönem neredeyse senin yıldızlara etkimeni sağlıyor. Huzuru ararken neşe ve hız bulmak da senin gibi alev alev dolaşan bir burçtan beklenirdi zaten. Bu haleti ruhiyen iş hayatında da göze çarpmana yarayabilir. Hadi bakalım akrep, parlıyosun devam et.
OĞLAK ( 23 Aralık - 20 Ocak ) Daha ne kadar bağlılık üzerine kafa patlatacaksın oğlak. Zaten ahenk içerisinde yaşıyorsun hayatını uzun bir zamandır ve duygusal hayatın neredeyse mükemmel. Ama yine de bazen yaş konusuna takılıyorsun ve gelecek kaygılarına bağlılık isteği ve korkusu aynı anda ekleniveriyor. Ve bu endişeli hal çevrende samimiyetini kaybettiğin izlenimi vermekten başka bir işe yaramıyor maalesef. Bu aralar attığın adımlara dikkat etmelisin ama bu bağlılık ve duygusal konuları bir kenara bırak. İşine odaklan, iş konusunda önemli gelişmeler kapındayken aklın karışık olmamalı.
BALIK ( 19 Şubat - 20 Mart ) Kararların adeta yolunu oluşturuyor ve bu yolda sen her zaman olduğu gibi duygularının esirisin. Ama bu kötü bir şey olmak zorunda değil, balık. Çünkü duygular akıldan çok daha kuvvetli tesadüfleri karşına çıkarma potansiyeline sahiptir ve sen bunu herkesten iyi biliyorsun. İçinde kendini bu kadar iyi tanıdığın için aslında doğru yoldasın. Bu aralar yanlış kararlar vermeyeceksin çünkü hislerin dorukta. Hoşlandığın kişiyle unutulmaz bir gece geçirebilirsin çünkü yıldızlar beklenmedik bir yakınlaşmanın habercisi. Dedikodulardan uzak dur ve katılma. Zira iş hayatında çalkantılı bir dönem önünde, ama çekinme, işinde de özel hayatında olduğu gibi duyguların sana en doğru yolu hissettirecek. Bireysel ve ruhsal başarına odaklan.
WoMEN 121
WoMEN 122