ekonomik-nokta-dergisi-292

Page 1

Ekonomik

WORLD MEDIA 2 6 1 0 1 2

7 7 1 3 0 7

9

ISSN 1307-2617

NOKTA Aktüel Siyasi Ekonomi Dergisi 01

- 31

Kasım 2020

Yıl 15

Sayı : 292 Fiyatı: 20 TL

STK’lardan ortak Suud açıklaması

Sayfa 28

Sayfa 23

Suudi Arabistan’ın Türk Mallarına boykot başlatmasına iş dünyasından tepkiler yükselmeye devam ediyor.

EİB

AKTAŞ

İHRACATI

HOLDİNG

PANDEMİDE

EVİNE DÖNDÜ

Sayfa 6

Sayfa 49

HIZ KESMEDİ

kanada’da

avrupa’da

ford

yenİ İŞ

yatırımı

FIRSATLARI Sayfa 153

Sayfa 147

Sayfa 138

Sayfa 110

Sayfa 118

Sayfa 58



Yayın Türü Yaygın Süreli

EDİTÖR

Editör - Künye

Yayıncı Dünya Medya Basın Yayın Reklam Tanıtım Hizmetleri İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü İlker Kaplan 0 505 400 94 34

Merkez Bankası Faiz

İdari İşler Müdürü Hatice Karabay 0 505 400 94 33

Oranını Değiştirmedi

Reklam Müdürü Zafer Altın 0 546 675 59 49

İlker Kaplan

Muhasebe Müdürleri Sevda Öncü Düzgün Turgut 0 542 292 83 85

m

erkez Bankası’ndan sürpriz faiz kararı geçtiğimiz hafta geldi. Piyasaların artış beklentisine karşın Merkez Bankası politika faizini yüzde 10,25’te bıraktı. Faiz artış beklentileri 1 ile 3 puan arasında yer alırken, tahminlerin ortalaması 1,75 puan seviyesindeydi. Ancak öyle olmadı. Merkez bankası öngörülemez bir hamle yaparak faizi aynı oranda tutma kararı aldı. Merkez Bankası politika faizini 2018 Eylül ayından sonra ilk kez geçen ay artırmış, yüzde 8,25’ten yüzde 10,25’e yükseltmişti. Bu durum Türk Lirasının diğer ticari metalar karşısında değerini korumuş ve bir ay boyunca stabil bir konumda kalmasına yol açmıştı. Şimdi ise piyasalarda bir belirsizlik hakim durumda.

Halkla İlişkiler Müdürü Ayşe Savranoğlu Yazı İşleri Simgenur Savranoğlu Grafik Tasarım Ezgi Kamburoğlu Abone Sorumlusu Defne Deniz Kaplan Beste Kamburoğlu Fotoğraf Editörleri Murat Çapkın Sinan Temur İnsan Kaynakları Müdürü Sibel Şanlı

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu neden faiz arttırımı yapmadığını şu ifadelerle açıkladı:

İletişim Danışmanı Alper Tuna

“Küresel ekonomide, ülkelerin attığı normalleşme adımlarıyla üçüncü çeyrekte kısmi toparlanma sinyalleri gözlenmekle beraber toparlanmaya ilişkin belirsizlikler devam etmektedir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler genişleyici parasal ve mali duruşlarını sürdürmektedir. Salgın hastalığın sermaye akımları, finansal koşullar, dış ticaret ve emtia fiyatları kanalıyla oluşturmakta olduğu küresel etkiler yakından takip edilmektedir.

Bölge Temsilcileri Çetin Sülün (Ankara) Mesut Karabay (İzmir) Umut Yıldız (Bursa)

İktisadi faaliyetteki toparlanma devam etmektedir. Son dönemde atılan politika adımlarıyla birlikte ticari ve bireysel kredilerdeki normalleşme eğilimi belirginleşmiştir. Salgın tedbirleri kapsamında uygulanan destekleyici politikaların kademeli olarak geri alınmasıyla ithalatta öngörülen dengelenmenin başladığı görülmektedir. Mal ihracatındaki güçlü toparlanma, emtia fiyatlarının görece düşük seviyeleri ve reel kur düzeyi önümüzdeki dönemde cari işlemler dengesini destekleyecektir. "

Bilişim Sorumlusu Kerem Mercan

Avrupa -Almanya - Temsilcisi Pınar Açıkgöz Sosyal Medya Fatma Kurşun Dağıtım Ali Savranoğlu Zafer Kamburoğlu Genel Koordinatör Süleyman Kaplan Hüsniye Kaplan Katkıda Bulunanlar Meryem Savranoğlu Fatma Kaplan Selda Kamburoğlu Dağıtımcı Aras Kurye - PTT - Yurtiçi Kargo

Yönetim Yeri Akşemsettin Mah. Güneş Sokak No: 48 D :10 Eyüp / İstanbul arasında Tel:0 850 532 94 68 Fax : 0 212 427 00 15

Merkez Bankasının beklentileri ile piyasaların beklentileri önemli bir makas olduğunu söylemek gerekiyor. Geçen hafta yaşanan ve bu hafta devam eden döviz salınımları bu makas aralığını ortaya koyuyor. Piyasa beklentileri üzerine, son iki haftadır döviz de ve altında 50 - 60 kuruşluk yükselme yaşandı. Bu karar sonrası bu ticari metalar eski oranlarına geldi. Hatta şu an itibariyle yine rekor tazeliyor. İşte tam da bu noktada ekonomik piyasaların öngöremediği hamleler yapmak TL’yi diğer ticari metalar karşısında daha zor duruma düşürebilir. Dikkatli olmak lazım.

www.ekonomiknokta.com www.endustri40dergisizirvesi.com www.kesicitakimlardergisi.com www.worldmediagroupe.com www.makineotomasyondergisi.com www.elektrikpanodergisi.com www.autotuningworlddergisi.com makineotomasyondergisi@gmail.com worldmediareklam@gmail.com Ekonomik Nokta Dergisi Basın Meslek İlkelerine Uymaya Söz Vermiştir. İçeriğindeki yazınsal ve görsel malzemeler, izin alınmaksızın; yazılı, görsel, işitsel ve elektronik medyada kullanılamaz. Reklamların hukuki sorumluluğu reklamveren firmaya aittir. Ekonomik Nokta Dergisi -Sayı 292 2020

3


İÇİNDE İçindekiler

İÇİNDEKİLER

3 Merkez Bankası Faİz Oranını Değİştİrmedİ PayTR, KİraPratİk İle hayatları kolaylaştırmaya devam edİyor

114

126

Netaş Ntellıgent ıntıtute

TASC 2021 – Oto Camı Cam Hasarları Tamİrİ ve Taşıt Araçları Donanımı İhtİsas Fuarı 133

4 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020


EKİLER 146

İçindekiler

Avrupa, Orta Doğu ve Afrİka Bölgesİ Dİrektörlüğüne Alp Togay Kurum Atandı

Avrupa’da 1 153 mİlyon şİrket satın alınabİlecek durumda

Hitachi Automotive Systems Group Bursa Genel 157 Müdürü Murat Bayram oldu Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

5


İhracat

“Egelİ İhracatçılar pandemİdekİ çalışmalarının meyvelerİnİ topluyor” TİM Başkanı

T

İM

Başkanı İsmail Egeli ihracatçıların pandemi dönemindeki yoğun mesailerinin ihracat rakamlarına olumlu yansıdığını, EİB’nin Haziran-TemmuzAğustos döneminde ihracatını yüzde 8’lik artışla 3 milyar 229 milyon dolara taşıdığını, Egeli ihracatçıların pandemi dönemindeki çalışmalarının meyvelerini toplamaya başladıklarını dile getirdi. Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin pandemi döneminde ihracatçılarımız arasındaki güçbirliğini arttırmak amacıyla düzenlediği, İstişare Toplantılarının dokuzuncusunda TİM Başkanı İsmail Gülle ve Türk Eximbank Genel Müdürü Ali Güney, Ege İhracatçı Birlikleri Yönetim Kurullarıyla bir araya geldi. Online düzenlenen TİM-EİB İstişare Toplantısında konuşan TİM Başkanı İsmail Gülle, “Egeli ihracatçılarımız, HaziranTemmuz-Ağustos döneminde ihracatını yüzde 8’lik artışla 3 milyar 229 milyon dolara taşıdı. Pandemiye rağmen, EİB Genel Sekreterliğimizin ihracatı, Yılın ilk sekiz ayında 8 milyar 78 milyon dolara ulaştı. Yaş Meyve ve Sebzede yüzde 43, Hububatta ise yüzde 40 artırdı” dedi.

İsmail Gülle; Gülle,

Egeli ihracatçılarımız pazar çeşitlendirmesinde örnek olmaya devam etti 6 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 2020

2020 yılının sekiz aylık döneminde, EİB bünyesindeki firmaların Pazar çeşitlendirmesinde de örnek olduğuna vurgu yapan Gülle sözlerine şöyle devam etti: “EİB bünyesindeki firmalarımız, Önceki yılın aynı dönemine göre, Uganda’ya yaptıkları ihracatı 32 katına çıkarırken, Madagaskar’a ihracat yüzde 220, Cibuti’ye ihracat yüzde 87, Filipinler’e ihracat yüzde 59 artış sağladı. Ocak-Ağustos döneminde, Bölgemizin en çok ihracat gerçekleştirdiği ülkeler ise; 897 milyon dolarla Almanya, 592 milyon dolarla ABD, 488 milyon dolarla Birleşik Krallık, ve 439 milyon dolarla İtalya oldu. Pandeminin en çok etkilediği ülkelere Böylesi yüksek rakamlarla ihracat gerçekleştiren birliğimiz alkışların en büyüğünü hak ediyor!” TİM Başkanı İsmail Gülle, ihracat rakamlarındaki başarıda, Ticaret Bakanlığı’nın pandeminin döneminin ruhuna uygun adımların ve Türk Eximbank’ın ihracatçımızın finansmana erişimi için attığı adımların olumlu katkıları olduğunun altını çizdi. Eskinazi; “2019 yılı ihracat rakamlarını yakalayacağız” Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, pandeminin en yoğun yaşandığı Mart-Nisan-Mayıs

aylarında ihracatlarında yüzde 24’lük düşüş yaşadıklarını, 2019 yılının Mart – Nisan – Mayıs aylarında 3 milyar 545 milyon dolar olan ihracatlarının, 2020 yılının aynı döneminde 2 milyar 707 milyon dolara gerilediğini, Haziran-TemmuzAğustos döneminde ise; ihracatta yüzde 8’lik artış hızı yakaladıklarını ifade etti. EİB’nin ihracat artışının Eylül ayında da devam ettiği bilgisini veren Eskinazi, “2020 yılının son çeyreğinde de, pandemi nedeniyle dünya genelinde ikinci dalga yaşanmadığı takdirde ihracatımızdaki toparlanmanın devam etmesini bekliyoruz. Son çeyrekte yakalayacağımız ivme ile ihracatta 2019 yılında gerçekleştirdiğimiz 13,3 milyar dolar ihracat rakamını yakalayacağımızı hatta geçeceğimize inanıyoruz” şeklinde konuştu. Pandemide EİB’nin tarım ürünleri ihracatı arttı Ege İhracatçı Birlikleri çatısı altındaki 12 ihracatçı birliğinin 7 tanesinin tarım ürünleri ihraç ettiğinin altını çizen Eskinazi tarım sektörünün ihracat performasını ise şöyle özetledi; “2020 yılının ilk sekiz aylık diliminde tarım ürünleri ihracatımız yüzde 5’lik artışla 3 milyar 24 milyon dolardan, 3 milyar 171 milyon dolara yükseldi.


İhracat

Tarım ürünleri ihracatında son bir yıllık dönemde ise; 5 milyar 70 milyon dolara ulaştık. Dikili’de kurulma çalışmaları hızla devam eden Dikili Tarım İhtisas Organize Sanayi Bölgesi benzeri Tarım İhtisas Organize Sanayi Bölgeleri, Ege Bölgesi’nde tarım ve hayvancılık potansiyeli yüksek bölgelerde kurulacak. Bu OSB’ler sayesinde yıllık 5 milyar dolar seviyesindeki tarım ürünleri ihracatımızın orta vadede 10 milyar dolara çıkacağını düşünüyoruz. Ege Bölgesi’nde bu potansiyel var.” Güney; “2020 yılında ihracata 30.5 milyar dolar destek sağladık” Türk Eximbank Genel Müdürü Ali Güney, 2020 yılının Ocak – Ağustos döneminde Türk ihracatçısına 20 milyar dolar kredi, 10.5 milyar dolar

sigorta olmak üzere 30.5 milyar dolar destek sağladıklarını söyledi. Sigortanın çok önemli bir ürün olduğuna vurgu yapan Güney, “İhracatçılarımızın farklı pazarlara mal satabilmesi için özellikle tahsilat riskini ortadan kaldırmak adına çilingir bir ürün. Pandemi global bir belirsizliğe yol açtı. Biz burada alıcılarda ciddi sıkıntılar yaşanacağını bilmemize rağmen hiçbir alıcının limitini askıya almadık, tam tersine alıcılara tahsis ettiğimiz limitleri yüzde 5 arttırdık. Bundan sonra da sigorta tarafında büyümeye devam edeceğiz. Ekim ayından itibarin sigorta süreçleri hızlanacak. Limit tahsisleri çok hızlı cevaplanacak” dedi. Eximbank KOBİ’leri ihracatla tanıştıracak

İhracatçılara pandemi döneminde tahsis ettikleri uzun vadeli kredilerde yüzde 336’lık artış sağladıkları bilgisini veren Güney, 2020 yılında devreye aldıkları hizmetleri aktardı. Güney, önümüzdeki süreçte bugüne kadar hiç ihracat yapmamış, ihracat yapma potansiyeli olan KOBİ niteliğindeki işletmeleri ihracatçı yapmaya odaklanacaklarını sözlerine ekledi. TİM-EİB İstişare Toplantısında; Ege İhracatçı Birlikleri Yönetim Kurulu Başkanları, birliklerinin son dönemde gerçekleştirdiği dijital pazarlama faaliyetlerini paylaşırken, TİM Danışmanı Dr. Can Fuat Gürlesel, pandemi döneminde dünya ekonomisindeki gelişmeleri özetlerken, TİM Danışmanı Metehan Demir, dış politikadaki güncel gelişmeleri özetledi.

Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

7


İhracat

‘Beyaz Altın’ Pamuk İçİn Büyük İş Bİrlİğİ Ulusal Pamuk Konseyi, İzmir Ticaret Borsası, Ege İhracatçı Birlikleri, Söke Ticaret Borsası, Ege Giyim Sanayicileri Derneği ve İyi Pamuk Uygulamaları Derneği, 7 Ekim Dünya Pamuk Günü kapsamında düzenlenecek etkinlikle pamuğun Türk ekonomisine katkılarını ve sektörün geleceği için atılması gereken adımları kamuoyu ile paylaşacak.

Türkiye’ye 2019 yılında 26

milyar dolar döviz kazandıran, toplam 2 milyon çalışan sayısıyla istihdam lideri olan tekstil ve konfeksiyon sektörlerinin ana hammaddesi; bitkisel yağ, hayvan yemi, sağlık, kağıt, optik başta olmak üzere pek çok sektörde hammadde olarak 8 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

kullanılan, Ege Bölgesi’nin en önemli tarım ürünlerinden, ‘beyaz altın’ olarak tanımlanan pamuğun Türk ekonomisi için önemi, 7 Ekim 2020 Çarşamba günü Dünya Pamuk Günü’nde konunun tarafı kurumlarca düzenlenecek üç farklı online toplantı ile kamuoyu ile paylaşılacak.

Ana teması “Pamuk Hakkında Gerçekler” olan Dünya Pamuk Günü etkinliği Ulusal Pamuk Konseyi, İzmir Ticaret Borsası, Ege İhracatçı Birlikleri, Söke Ticaret Borsası, Ege Giyim Sanayicileri Derneği, İyi Pamuk Uygulamaları Derneği iş birliği ile düzenlenecek.


Pamuk rekoltesinde düşüş bekleniyor Türkiye’de Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Ege Bölgesi ve Akdeniz Bölgesi’nde pamuk üretimi yapılırken, Ulusal Pamuk Konseyi verilerine göre 2019/20 sezonunda 591 bin 302 hektar alanda, 818 bin 511 ton pamuk üretimi gerçekleştirildi. 2020/21 sezonunda pandemi ve diğer etkenler nedeniyle pamuk üretim alanlarının 352 bin 535 hektara, pamuk rekoltesinin ise 626 bin 690 tona gerileyeceği öngörülüyor. 7 Ekim Çarşamba günü saat 10:30’da açılış oturumu ile başlayacak etkinlik boyunca üretimden tüketime pamuk, pamuk ekonomisi ve ticareti ile pamuğun gelecek vizyonu konunun uzmanı isimler tarafından ortaya konulacak. Pamuklu tekstil ve konfeksiyon ihracatı 6,6 milyar dolar Türkiye, 2019 yılının Ocak-Ağustos döneminde 14,7 milyar dolarlık tekstil ve konfeksiyon ürünleri ihraç etmişken, pamuklu tekstil ve konfeksiyon ihracatı ise 6,6 milyar dolar olarak gerçekleşti. ‘Beyaz altın’ pamuğun tarafları, Türk ekonomisinin lokomotiflerinden tekstil ve konfeksiyon sektörünün ihtiyacı olan 1,6 milyon ton pamuğun Türkiye’de üretilmesi, bu yıl 2 milyar dolara ulaşması beklenen pamuk ithalatının azaltılması, pamuk üretimindeki düşüşün önüne geçilmesi için alınması gereken tedbirler konusunda Ankara’ya seslerini duyurmaya çalışacaklar. “Pamuk Türkiye için neden önemlidir?” başlıklı açılış oturumunda Ulusal Pamuk Konseyi Başkanı Bertan Balçık’ın moderatörlüğünde; Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürü Dr. Mehmet Hasdemir, Ticaret Bakanlığı İhracat Genel Müdür Yardımcısı Musa Demir, İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Şanlıurfa Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kaya, Söke Ticaret Borsası Yönetim

Kurulu Başkanı Ahmet Nejat Sağel, Aydın Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Fevzi Çondur, Ege Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı Hayati Ertuğrul ve İyi Pamuk Uygulamaları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Leon Piçon, pamuğun ülke ekonomisi için öneminin altını çizecekler. Türkiye’de Üretilen Tercihli Pamuklar ve İzlenebilirlik Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi’nin moderatörlük yapacağı; “Türkiye’de Üretilen Tercihli Pamuklar ve İzlenebilirlik” başlıklı oturumda, İzmir Ticaret Borsası Meclis Başkanı Ş. Barış Kocagöz, “Tercihli pamukların Dünya ve Türkiye’deki Üretim Durumu ve Türkiye’de Üretimini Arttırmak için Atılması Gereken Adımlar”ı irdeleyecek. “Dünya ve Türkiye Genelinde Tercihli Pamukların Sanayide Kullanım Alanları ve Türk Pamuğunun Tercih Nedenleri”ni ise İyi Pamuk Uygulamaları Derneği Başkanı Leon Piçon aktaracak. Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Aydın Ünsal, “Sürdürülebilir Tekstil ve Hazırgiyim Üretiminde Better Cotton ve Organik Pamuğun Önemi”nin altını çizerken, Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği

İhracat Yönetim Kurulu Üyesi Muzaffer Turgut Kayhan, “Pamukta izlenebilirliğin önemi ve yeni trendler” hakkında bilgi verecek. Pamukta Yüksek Lif Kalitesi ve Pamuk Ticareti Ulusal Pamuk Konseyi Genel Sekreteri Prof. Dr. Ünal Evcim’in moderatörlük görevini üstlendiği, “Pamukta Yüksek Lif Kalitesi ve Pamuk Ticareti” başlıklı oturumda, “Pamukta lif kalitesini etkileyen faktörler” başlığını İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Üyesi Şeref İyiuyarlar irdeleyecek. “Pamukta Lif Kalitesinin Sanayide ve Ekonomide Önemi”ne ise Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Nuri Uz değinecek. İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Bülent Uçak da “Pamuk Ticareti ve Pamuk Piyasalarını Etkileyen Faktörler” isimli sunumunda pamuk pazarlamasında yaşanan sorunları işleyecek. 7 Ekim Dünya Pamuk Günü’nün son konuşmasında Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Tolga Uskuç, “Uluslararası Pamuk Ticareti ve Türkiye” konulu sunumunu katılımcılarla paylaşacak.

Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

9




İhracat

AMORF Doğal Taş Tasarım ve Proje Yarışması’nın Kazananları Bellİ Oldu Ege Maden İhracatçıları Birliği (EMİB) tarafından düzenlenen AMORF Doğal Taş Tasarım ve Proje Yarışması’nın ödülleri sahiplerini buldu. 5 Ekim Dünya Mimarlık Günü’nde dijital olarak gerçekleştirilen ödül töreninde, profesyonel ve öğrenci kategorilerinde, yurtdışı eğitim bursu dahil olmak üzere toplamda 10 projeye 10’ar bin TL tutarında para ödülü verildi.

Düzenlenen basın toplantısına TİM Başkanı İsmail Gülle, Ege Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mevlüt Kaya, Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi katılım göstererek doğal taş sektörüne ilişkin çok önemli mesajlar verdi.

E

ge Maden İhracatçıları Birliği (EMİB), dünya doğal taş rezervlerinin yüzde 35’ine sahip olan ülkemizin doğal taşlarının ihracat potansiyelini artırmak ve Türk doğal taşının prestijli projelerdeki kullanımını arttırmak amacıyla düzenlediği AMORF Doğal Taş Tasarım ve Proje Yarışması’nın 12 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

sonuçları açıklandı. Ticaret Bakanlığı’nın desteği ile düzenlenen yarışma, mimarlık, mühendislik, güzel sanatlar ve tasarım fakültelerinin ilgili lisans, yüksek lisans bölümlerinde okuyan öğrenciler ve mezunlarının katılımıyla “Dünya Mimarlık Günü”nde gerçekleşti.

Ege Maden İhracatçıları Birliği, bu yarışmayla sektördeki profesyonelleri ve öğrencileri bir araya getirerek, doğaltaş ihracatında tasarımın gücünü ortaya çıkararak sektöre katma değer sağladı. AMORF yarışması ile tasarım açısından güçlü, üretilebilir, katma değeri yüksek, çevreye duyarlı ve sürdürülebilir projeler jürilere sunuldu.


Jüri üyeleri başvuruları mermer atıklarının değerlendirilmesi ve ekonomiye kazandırılmasına ilişkim tasarım projeleri, dış mekan projeleri ve iç mekan uygulamaları ile mobilya ve aksesuar tasarımları olmak üzere üç ana kategoride değerlendirmelerini gerçekleştirdi. Türkiye’nin en genç inovasyon ailesini oluşturduk Basın toplantısının açılış konuşmasını gerçekleştiren TİM Başkanı İsmail Gülle: “Türkiye İhracatçılar Meclisi olarak, her zaman ifade ettiğimiz “Dış Ticaret Fazlası Veren Türkiye’’ hedefimize ulaşma yolunda emin adımlarla yürüyoruz. Göreve geldiğimiz ilk günden itibaren ülkemizin 2023 hedeflerine ulaşması için katma değerli ihracatımızın artırılması amacıyla Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve markalaşma çalışmalarına odaklandık. Tasarım Haftaları ve İnovasyon Haftaları düzenledik, İnovaTİM ile 72 ilden 150 üniversitede, Türkiye’nin en genç inovasyon ailesini oluşturduk. 2019 yılında AloTİM, TİM aplikasyonu, İhracat Radarı gibi birçok projeyle TİM’de dijital dönüşümü bünyemizde gerçekleştirdik. 2020 yılında da, pandeminin etkisiyle, işlerimizi sanal platformlara taşıdık. Bakanlığımızın koordinasyonuyla gerçekleştirdiğimiz Sanal Ticaret heyetlerini 11 ülkede başarıyla tamamladık. Ülkemiz dünyanın en büyük üçüncü doğal taş ihracatçısı konumunda 2020 yılında, pandeminin etkisiyle, projleri sanal platformlara taşıdıklarına değinen TİM Başkanı İsmail Gülle sözlerini şöyle sürdürdü: “Bakanlığımızın koordinasyonuyla gerçekleştirdiğimiz Sanal Ticaret heyetlerini 11 ülkede başarıyla tamamladık. Yarışma kapsamında; ülkemiz doğal taşlarının tasarımcı ve mimarlara tanıtılması, Doğal taş ihracatında tasarım yoluyla yüksek katma değerli, çevreye duyarlı, sürdürülebilir ürünler geliştirilmesinin hedeflendiğini görüyoruz. Böylelikle tasarım faktörünün çarpan etkisiyle Türk

doğal taşları kullanılarak üretilen ürünlerin uluslararası piyasalarda imajının geliştirilmesi, işlenmiş ürünlerin markalaşarak yurt dışına çok daha yüksek birim fiyatlarla satılması mümkün olacak. Dünyanın en büyük üçüncü doğal taş ihracatçısı olan Türkiye, katma değerli üretim ve ihracatla hedeflerinin ne olması gerektiğinin farkında. Biliyoruz ki ülkemiz, gerek sahip olduğu doğal kaynaklar gerekse eğitimli insan kaynağıyla bu atılımı gerçekleştirmek için her türlü donanıma sahiptir. Yeter ki kendimize inanalım ve ürünlerimizi dünyanın her köşesine hak ettiği değerler üzerinden ulaştıralım, ülkemizin gelişiminde ve refah artışında net ihracatın payını günden güne artıralım.” Ülkemizin kalkınmamızın anahtarı madenlerimizin gün yüzüne çıkarılıp işlenmesinden geçiyor Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi: “Ege Bölgesi’nde 8 bini aşkın ihracatçımızı temsil eden 12 İhracatçı Birliğimizin hepsi, endüstri ve tasarımın gücünü harmanlayarak birçok projeye imza atıyor. Ege İhracatçı Birlikleri olarak öncü sektörlerimizle birlikte tasarım yarışmaları düzenleyerek, ülkemizin iktisadi kalkınması ve uluslararası rekabet gücünün arttırılmasında önemli bir rol oynuyoruz. Ülke olarak kalkınmamızın anahtarı, bugünkü piyasa değeri trilyonlarca dolar eden madenlerimizin gün yüzüne çıkarılıp işlenmesinden geçiyor. Bu amaçla EİB Moda Tasarım Yarışması, Deri’n Fikirler Deri Üretim ve Tasarım Yarışması, Mobilya, Doğal taş ve tekstil ürünlerinin birlikte harmanlandığı Ezberbozan Tasarım Yarışması ve AMORF Doğal Taş Tasarım ve Proje Yarışmasıyla, Ege İhracatçı Birlikleri’nin düzenlediği tasarım yarışmaları dörde ulaştı” diye konuştu. Pandemi’den etkilenen madencilik sektörü Nisan ayında normalleşmeye başladı Doğal taş sektörü, ihracat rakamları ve pandemi döneminin etkilerinden

İhracat bahseden Ege Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mevlüt Kaya: “Ege Maden İhracatçıları Birliği (EMİB) olarak 2019 yılında yüzde 3’lük ihracat artış hızıyla 946 milyon dolar döviz geliri elde etmiştik. 2020’ye de büyük umutlarla girmiş ve ihracatta 1 milyar doları aşma hedefi koymuştuk. Nitekim ocak ayında yüzde22’lik artış ve 76,5 milyon dolar gelirle iyi bir başlangıç yaptık. Covid19 pandemisi tüm sektörler gibi madencilik sektörünü de etkiledi. 2020 yılı Şubat ve Mart aylarında yüzde 50’ye varan oranlarda düşen ihracatımız Nisan ayından itibaren normalleşmeye başladı. Ocak- Eylül 2020 döneminde ise Türkiye geneli maden ihracatımız yüzde 7’lik kayıpla 2,97 milyar dolar şeklinde kayıt altına alındı. Doğal taş özelinde ihracatımız ise Ocak-Eylül 2020 döneminde yüzde 11’lik kayıpla 1,2 milyar dolar olarak gerçekleşti. Blok doğal taş ihracatımız ise bu dönemde Çin pazarındaki talep düşüklüğü nedeniyle yüzde 30 kayıpla 458 milyon dolar oldu. 2020 yılının Ocak-Eylül aralığında, Ege Maden İhracatçıları Birliği’nin kayda aldığı maden ihracatının 2019 yılının OcakEylül dönemine göre yüzde 1 azalışla 678 milyon dolar, doğal taş ihracatı ise yüzde 6 azalışla 412 milyon dolar olarak gerçekleşti. Ülkemiz madencilik sektörünün en önemli pazarları başta ihracatımızın yüzde 40’ını yaptığımız Çin olmak üzere AB, ABD ve Ortadoğu ülkeleridir. Çin’e ihracatımızın tamamen durması, diğer ülkelerde (özellikle Ortadoğu ülkelerinde) siparişlerin bekletilmesi dolayısıyla madencilik sektörü büyük sıkıntı yaşadı. Mayıs ayından itibaren Çin’den gelen doğal taş talebinin kademeli olarak artış gösterdiğini görüyoruz. Diğer taraftan Ege Maden İhracatçıları Birliği’mizin 2020 eylül ayı işlenmiş doğal taş ihracatında 2019 Eylül’e kıyasla yüzde 24 artış var. Hedefimiz işlenmiş ürün ihracatını daha yüksek seviyelere çıkarmak Ocak- Eylül 2020 döneminde Birliğimiz işlenmiş doğal taş ihracatı, Birliğimizin toplam doğal taş ihracatının yüzde 73’üne ulaştı. Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

13


İhracat Burada hedefimiz işlenmiş ürün ihracatını daha yüksek seviyelere çıkarmak. Bu yıl ilk kez gerçekleştirdiğimiz Amorf Doğal Taş Proje Tasarım Yarışması bizler için çok önemli çünkü hammadde ya da yarı mamul yerine, özellikle doğal taş hammaddesine tasarımla, sanatsal ve estetik dokunuşla, yenilikçi teknolojilerle sağlanacak katma değerli üretimler ihracat hacmimizi hak ettiği gibi çok daha yüksek seviyelere çıkaracaktır. O nedenle doğal taş sektörüne tasarımı ve estetiği getirmeyi, katma değerli üretimler gerçekleştirmeyi ve bu üretimler için yeni yatırımlar yapılmasını arzu ediyoruz. Ve elbette madencisi, sanayicisi, akademisi, tasarımcısı, mimarı ve iç mimarı ile hep birlikte sektörde yeni bir ekonomi yaratmak istiyoruz.” Ülkemizin kalkınmamızın anahtarı madenlerimizin gün yüzüne çıkarılıp işlenmesinden geçiyor Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi: “Ege Bölgesi’nde 8 bini aşkın ihracatçımızı temsil eden 12 İhracatçı Birliğimizin hepsi, endüstri ve tasarımın gücünü harmanlayarak birçok projeye imza atıyor. Ege İhracatçı Birlikleri olarak öncü sektörlerimizle birlikte tasarım yarışmaları düzenleyerek, ülkemizin iktisadi kalkınması ve uluslararası rekabet gücünün arttırılmasında önemli bir rol oynuyoruz. Ülke olarak kalkınmamızın anahtarı, bugünkü piyasa değeri trilyonlarca dolar eden madenlerimizin gün yüzüne çıkarılıp işlenmesinden geçiyor.“ Mermer denildiğinde akla gelen ilk ülkenin Türkiye olması gerekir Basın toplantısında konuşan Ege Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Melike Alpay Özmen: “Ticaret Bakanlığı’nın verilerine göre dünyanın en zengin mermer yataklarının bulunduğu Alp kuşağında yer alan Türkiye, 5,1 milyar metre küp (ki bu da yaklaşık 13,9 milyar tona tekabül eder) muhtemel mermer rezervine sahip. Bu değer 15 milyar metre küp olduğu 14 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

tahmin edilen dünya rezervlerinin yüzde 33’üne karşılık geliyor. Bunu yüzyıllar hatta bin yıllar öncesinden kalan antik kentlerimizdeki mermer zenginliğinden, kullanılan mermerlerin çeşitliliğinden de açıkça görebiliyoruz. Bu zengin jeolojik varlığımız nedeniyle mermer denildiğinde akla gelen ilk ülkenin Türkiye olması gerekir. Fakat ne yazık ki günümüzde ihracat bakımından İtalya’dan sonra geliyoruz. Dünyanın gelişmiş ve hızla büyüyen ekonomileri tarafından tercih edilen doğal taşlar, önemli ihracat kalemlerimizden biridir. Ege Maden İhracatçıları Birliği olarak ülkemizdeki bu zengin mirasımıza katma değer kazandırarak, bu alanda öncü ülkelerden biri haline gelmeliyiz diye düşünüyoruz.” “EMİB olarak mermerden sanat eseri üretmeye, tasarım objeler üretmeye hiç de yabancı olmadığımızı hatta bu konuda en eski medeniyetlerden olduğumuzu göstermek istiyor, bu nedenle gelenekselleşmesini umduğumuz, her sene sektörün heyecanla beklediği, sektörün çeşitli alanlarda başarılara imza atan isimlerinin ödüllendirileceği, adeta mermer sektörünün “oscar töreni” tadında bir etkinlik planlıyoruz.” Türk taşıyla yapılan tasarımları dünyaya tanıtmayı teşvik etmek istiyoruz Amorf Yarışma Komitesi Üyesi Reyhan Sezgin: “Ege Maden İhracatçıları Birliği olarak yaptığımız organizasyonların bir amacı var; öncelikle Türk doğal taşının dünya piyasalarında hak ettiği öneme kavuşmasını sağlamak ve katma değerli üretimleri teşvik etmek. Mimarlarımızı, tasarımcılarımızı Türk taşıyla yapılabilecek en prestijli tasarımları yapmaya, bunu dünyaya tanıtmaya teşvik etmek istiyoruz, bunun için biz de Bakanlığımız da taşın altına elini koyarak canla başla çalışıyoruz. Sonuçları incelediğimizde kadın tasarımcıların ve öğrencilerin ağırlıkta olduğunu görüyoruz. Özellikle yurtdışı eğitim, mentörlük ve satış ödüllerimizin teşvik edici olması önümüzdeki

sene yapacağımız 2.Amorf Doğaltaş ve Proje yarışmamıza başvuruları artıracaktır.” İzmir Ekonomi Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Bölümü Başkanı Can Özcan: “Öncelikle Ticaret Bakanlığına, TİM’ne teşekkürlerimi sunuyorum, üniversitelerle iletişime geçerek geldiler, bu ülkelerin genç insanlarına tasarım yapma desteği verdiler. Göreve başladığım 80’li yıllarda iki ya da üç tane tasarım bölümü vardı. 2000lere girerken bu sayı 6’ya çıktı. Bugün 50’nin üzerinde tasarım bölümü ve Bu ülke çok başarılı tasarımcılar yetiştiriyor. Düzenlediğimiz tasarım yarışmasında 400’e yakın geçerli başvuru aldık bu rakam artık kendi tasarımcılarımızı yetiştirdiğimizi gösteriyor.’’ Yarışmanın kazananları belli oldu Ticaret Bakanlığı’nın desteği ile düzenlenen AMORF Doğal Taş Tasarım ve Proje Yarışması’nın kazananları 5 Ekim Mimarlar Günü’nde düzenlenen basın toplantısı ile açıklandı. Bu yıl ilk kez gerçekleştirilen yarışmanın ilk yılı olmasına rağmen öğrenci kategorisinde 196, profesyonel kategorisinde 202 adet olmak üzere toplamda 398 geçerli başvuru alındı. Açıklanan sonuçlara göre; Profesyonel ve İç Mekan Mobilya, Aksesuar, Uygulamaları kategorisinde LEVO Projesi ile ALİ CAN EROL ve HAKAN YÖRÜK, Profesyonel ve İç Mekan Mobilya, Aksesuar, Uygulamaları kategorisinde NAAN Projesi ile AYŞENUR AYDEMİR, SELEN ÇAKIR ve ZEHRA ALAN, Öğrenci ve Mermer Artıklarının Değerlendirilmesi kategorisinde LAVA Projesi ile TOBB Üniversitesi’nden BURÇİN ECE ERTÜRK ve BİLGESU YILDIZ, Profesyonel ve İç Mekan Mobilya, Aksesuar, Uygulamaları kategorisinde DRIPPER Projesi ile CEMRE AYMELEK, GÖZDE KARAKOYUNLU ve GAMZE SEVİMLİ, Öğrenci ve Mermer Artıklarının Değerlendirilmesi kategorisinde LUCID Projesi ile ODTÜ’den ELİF DİLARA BORA ve OZAN AKSUN, Öğrenci ve İç Mekan Mobilya, Aksesuar, Uygulamaları kategorisinde INLEAF Projesi ile


Marmara Üniversitesi’nden MEHMET ALİ SEVEN, Öğrenci ve Mermer Artıklarının Değerlendirilmesi kategorisinde İSTASYON Projesi ile Sakarya Üniversitesi’nden NİLAY KOÇAK ve SÜLEYMAN PAMUK, Profesyonel ve Dış Mekan kategorisinde SHOME Projesi ile ÖMER YEŞİLDAL, Profesyonel ve Dış Mekan kategorisinde HARMONY Projesi ile SEMİHA KAN, Öğrenci ve İç Mekan Mobilya, Aksesuar, Uygulamaları kategorisinde PURE Projesi ile Gazi Üniversitesi’nden ÜMMÜ BEYZA TOP 10.000-TL’lik para ödülünün sahibi oldu. 1 yıllık ürün ve iş geliştirme mentörlüğü kategorisinde TOBB

Üniversitesinden LAVA Projesi ile BURÇİN ECE ERTÜRK ve BİLGESU YILDIZ, Tasarladığı ürünün ticarileşmesine olanak sağlayacak üretim ve satış kategorisi kazananları DRIPPER Projesi ile CEMRE AYMELEK-GÖZDE KARAKOYUNLUGAMZE SEVİMLİ ve INLEAF Projesi ile MEHMET ALİ SEVEN ödüle layık görüldü. Başvurular alanında uzman isimler tarafından değerlendirildi AMORF Doğal Taş Proje ve Tasarım Yarışması’nın jüri heyetinde; Platform İzmim Yönetim Kurulu Üyesi Mimar Gülçin Çalandağ, İzmir

İhracat Serbest Mimarlar Derneği Başkanı Yüksek Mimar Hüseyin Egeli, Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Bölüm Başkanı Demet Binan, İzmir Ekonomi Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Endüstriyel Tasarım Bölümü Başkanı Can Özcan, Tasarımcı Emre Yusufi, İç Mimar Hakan Kütahya, Endüstriyel Tasarımcılar Meslek Kuruluşu Başkanı Sertaç Ersayın, ODTÜ Endüstriyel Tasarım Bölüm Başkanı Gülay Hasdoğan, Endüstriyel Tasarımcı Buket Hoşcan Bazman, İç Mimar Erman Bazman, Sezgin Marble Kurucu Ortağı Reyhan Sezgin ve Alpay Mermer Yönetim Kurulu Başkanı Melike Alpay Özmen yer aldı.

Dövİz YEP Dİnlemedİ TL’de Erİme Sürüyor Dolar/TL “YEP” sonrası yüksek seviyelerini korudu. Dolar/TL kuru, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın Yeni Ekonomi Programı’nı açıklamasının ardından yüksek seviyelerini korudu. Haftanın ilk işlem gününü 7.8062 seviyesinden tamamlayarak yeni güne yükselişle başlayan Dolar/TL kuru, gün ortasında yüksek seviyelerini korudu.

H

Euro/TL yüzde 0.62 yükselişle 9.1662’den işlem gördü. Kur sepeti 8.5020 oldu. Uzmanlar kurun yükselişinde Azerbaycan ile Ermenistan arasında tırmanan gerginliğin de etkili olduğunu işaret ediyor. Hafta sonu Ermenistan-Azerbaycan cephe hattında, Ermeni güçlerinin Azerbaycan sivil yerleşim birimlerine ateş açması üzerine çatışmalar başlamıştı. Sonrasında, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Hacıyev, ülkede ilan edilen “savaş hali”nin Bakü dahil 19 il ve ilçede uygulanacağını bildirdi.

Dün ise Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, ülkede kısmı seferberlik ilan edilmesine yönelik kararı imzaladı. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) geçen hafta Perşembe günkü politika toplantısında 200 baz puan faizi artırımına gitti. Sürpriz karar, yurt içi piyasalarda olumlu karşılanırken, kur aşağı yönlü tepki vermişti. World Media Group (WMG) Haber Servisi

azine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, ekonominin yol haritası niteliğini taşıyan Yeni Ekonomi Programı’nı (YEP) açıkladı. Kuri YEP’in açıklamasının ardından yükselişini korudu. YEP’in açıklanması öncesinde 7.8530’a kadar yükselen kur, TSİ 12.15’te yüzde 0.42 artıda 7.8388’den alıcı buldu. Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

15


İhracat

EİB’ten Eylül ayında 1 mİlyar 223 mİlyon dolarlık İhracat Eylül Ayında Maden İhracatı Yüzde 39 Arttı

E EİB’de 4 Birlik 100 Milyon Dolar Barajını Geçti

ge İhracatçı Birlikleri (EİB) Eylül ayında 1 milyar 223 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi. EİB, 2019 yılı Eylül ayında 1 milyar 158 milyon dolar ihracata imza atmıştı. EİB’nin ihracatı 2019 yılı Eylül ayına göre yüzde 6 artış kaydetti. EİB’nin ihracatı 81 yıllık tarihinde Eylül ayı rekoru olarak kayıtlara geçti. Eylül ayında Türkiye’nin ihracatı ise; yüzde 4,8 artarak 15 milyar 273 milyon dolardan, 16 milyar 13 milyon dolara ulaştı. Ocak-Eylül döneminde 9 milyar 299 milyon dolarlık ihracata imza atan Ege İhracatçı Birlikleri, son 1 yıllık dönemde ise; 12 milyar 793 milyon dolar dövizi Türkiye’ye kazandırdı. EİB bünyesindeki 12 ihracatçı birliğinin 8 tanesi Eylül ayında ihracatını arttırmayı başarırken, 4 tanesi geçen yılki ihracat performansının gerisinde kaldı.

16 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

Maden ihracatı yüzde 39 arttı Eylül ayında Ege İhracatçı Birlikleri’nden yapılan maden ihracatı yüzde 39’luk artışla 75 milyon 369 bin dolardan, 104 milyon 613 bin dolara yükseldi. Sanayi ürünleri ihracatı yüzde 4’lük gelişimle 627 milyon dolardan, 650 milyon dolara gelirken, tarım ürünleri ihracatı yüzde 3’lük yükselişle 454 milyon dolardan 468 milyon dolara ulaştı. 4 birlik 100 milyon dolar barajını geçti Ege İhracatçı Birlikleri bünyesindeki 4 ihracatçı birliği Eylül ayında 100 milyon dolar barajını ilk kez geçmeyi başardı. Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği, Eylül ayında ihracatını yüzde 21 arttırarak, 135 milyon 666 bin dolara ulaştı ve dört aydır üst üste en fazla ihracat yapan birlik oldu.

Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği, 122 milyon dolarlık dövizi Türkiye’ye kazandırırken, ihracatını yüzde 2 geliştirdi ve zirve ortağı oldu. Ege Maden İhracatçıları Birliği, Eylül ayında ihracatını, 2019 yılı Eylül ayına göre yüzde 39’luk artışla 104 milyon 613 bin dolara tırmandı. Ege Maden İhracatçıları Birliği, 9 aylık dönemde 678 milyon dolarlık ihracata ulaştı ve 2020 yılındaki ihracat düşüşünü yüzde 1’e kadar eritti ve pandeminin yaralarını sardı. Taze meyve sebze ve mamulleri ihracatı 1 milyar dolar hedefine ulaştı Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği, Eylül ayında 102 milyon 210 bin dolarlık ihracatla 100 milyon dolar barajını geçen birlikler arasına adını yazdırdı. Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği, son bir yıllık dönemde ise; 1 milyar 3 milyon dolarlık ihracat rakamına ulaştı ve 1 milyar dolar barajını aşmış oldu. Eylül ayında, Ege Tütün İhracatçıları Birliği 89 milyon dolar, Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği 88 milyon dolar ihracata imza attı. Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği’nin ihracatı Eylül ayında yüzde 15’lik artışla 74 milyon dolardan, 85 milyon dolara tırmanırken, Ege Mobilya


Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği 55,4 milyon dolarlık ihracatı hanesine yazdırdı. Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği yüzde 18’lik ihracat gelişimiyle 36,6 milyon dolar ihracat gerçekleştirdi. Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği 23 milyon dolar dövizi Türkiye’ye kazandırdı. Ege Deri ve Deri Mamulleri’nin Eylül ayı ihracatı 11,7 milyon dolar olurken, Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği 9,3 milyon dolarlık ihracatı kayda aldı.

Eskinazi: İhracatımız yılsonunda 2019 rakamlarını yakalayacak Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Eylül ayında başarılı bir performans gösterdiklerini, 2020 yılının son çeyreğine moralli girdiklerini kaydetti. Ege İhracatçı Birliklerinin son 4 aylık periyotta 4 milyar 458 milyon dolar ihracat rakamına ulaştığı bilgisini veren Eskinazi, “2019 yılının HaziranTemmuz-Ağustos-Eylül aylarıyla karşılaştırdığımız zaman ihracatımız yüzde 10’luk artış hızı yakaladı ve 401 milyon dolar ihracat gelişimi gösterdi.

Teknoloji Eylül ayında 4 birliğimiz 100 milyon dolar barajını geçmeyi başardı. Kuru incir ilk ihraç tarihi bu yıl iklim koşullarından dolayı geçen yıla göre 4 gün geç ilan edildi. Kuru incir ilk ihraç tarihi geçen yılla aynı olabilseydi, Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliğimiz de, 100 milyon dolar barajını aşacaktı. 2020 yılının son çeyreğinde bu çizgimizi koruyup, yıl sonunda 2019 yılındaki 13,3 milyar dolarlık ihracat rakamımızı yakalamayı hedefliyoruz” şeklinde konuştu.

Online pazar yerlerİnde stratejİ nasıl olmalı ? Hibrit Dünyada İhracatçının Önündeki Yeni Açılım: E-Ticaret

G

lobal e-ticaret pazarının 2021’de 5 trilyon dolara, yapay zeka ekonomisinin ise 2030 yılına kadar 15,7 trilyon dolara ulaşması öngörülüyor. E-ticaret pazarına giriş stratejileri, Ege İhracatçı Birlikleri’nin Yalın Enstitü ve OTTE Chrysalis işbirliğinde e-ihracat Danışmanı Ömür Topaç’ın katılımıyla düzenlediği online video konferansta konuşuldu.

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, dünyanın pandemiyle birlikte yarı sanal yarı gerçek hibrit hale geldiğini söyledi. “Bu kadar hızlı gerçekleşen bir dönüşümde, tüm sektörlerin mevcut durumlarını ivedilikle gözden geçirerek, dijital dönüşüm süreçlerini belirlemelerinde fayda olacağını düşünüyoruz. Bütün üyelerimize, bu konuda destek olacak yeni mekanizmalar ve yol haritası

oluşturmaları adına e-ticaretin geleceğini irdelemeliyiz. Değişim bitmedi, değişim devam ediyor. Dijitalleşme artık ticarette ana akım haline gelmiş durumda.” Tedarik zincirinin en önemli halkası lojistikte bile farklı yöntemler geliştirildiğini sözlerine ekleyen Eskinazi şöyle devam etti: “Örneğin Hollanda, limanların operasyonları ve temel süreçlerinde blockchain altyapısı kullanmaya hazırlanıyor. Ege İhracatçı Birlikleri olarak gelişmeleri yakından izliyoruz. Pandemi döneminde de sürecin bir numaralı gündem maddesi dijitale geçişte hızlı bir refleks gösterdik. Sanayi 4.0 vizyonunun gerçekleşmesi için kendi ekosistemimize bilgi beslemesi yapmamız ve süreci üretimden Ar-Ge’ye kadar detaylı şekilde yürütmemiz gerekiyor. Büyümek isteyen işletmelerimizin inovasyon odaklı bir dijital dönüşüm planı yaparak işletmelerini dönüştürmesi, gelecekleri için bugün atacakları en önemli adım olacaktır.” World Media Group (WMG) Haber Servisi Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

17


İhracat

Türkİye’nİn İlk dİjİtal fuarı Shoedex2020 İkİncİ kez kapılarını açıyor

T

icaret Bakanlığı desteğiyle Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği organizasyonuyla Türkiye’nin ve dünyanın ayakkabı, çanta, deri saraciye ve deri konfeksiyon sektörlerine yönelik ilk dijital fuarı Shoedex2020, 1315 Ekim 2020’de ikinci kez gerçekleşecek. Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Erkan Zandar’a göre Türkiye’nin krizi başarılı yönetmesinde dijitale hızlı adaptasyonun payı büyük. “OECD tahminlerine göre Çin ve Güney Kore’den sonra pandemiden en az etkilenecek üçüncü ülkeyiz. Stratejik muhakememiz ve yol haritamızın aynı zamanda küresel ölçekli olması gerektiğinin bilinciyle, Türkiye ve dünyada bir ilki başararak diğer bütün sektörlerde dijital dönüşümü tetikleyen sürükleyici bir etki yarattık. Haziran ayında ayakkabı ve saraciye sektörlerine yönelik ilk sanal fuarımız 18 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

S h o e d ex 2 0 2 0 ’y i gerçekleştirdik. Fuarımızın dört günlük periyodunda 31 katılımcı firma ile 59 ülkeden 300’ü aşkın alıcı www. shoedex.events adresinde buluştu. Toplamda 1000’nin üzerinde B2B görüşmesi gerçekleşti. Bu kez katılımcı cephesinde 4 kat artış var. Shoedex dijital bir fuar markası ve biz gün geçtikçe ürün gamımızı genişletiyoruz. Bu yüzden bu kez fuarımıza deri konfeksiyon sektörünü de ekledik. 13-15 Ekim 2020’de ikinci kez www. shoedex.events adresinde gerçekleştireceğimiz fuarımıza 59 ülkeden bin 200 ziyaretçi ve 120 katılımcı öngörüyoruz. Aynı zamanda fuarda her gün sürdürülebilirlik konulu bir webinarımız olacak. Bize destek temelinde kanallarını açık tutarak, taleplerimizin rahatlıkla karşılanacağı zemini inşa eden Ticaret Bakanımız Sayın Ruhsar Pekcan’a ve Bakanlık çalışanlarımıza teşekkürlerimizi sunuyoruz.”

Zandar, Endüstri 4.0’ın yerini Endüstri 5.0 çağına bıraktığı şu zamanlarda doğru bir strateji ve teknolojiyle hareket eden firmaların yeni dünyanın öncüleri olacağı görüşünde. “Önümüzdeki dönemde global ticaret yollarının yüzde 90’ı değişecek. Tüketicilerin beklentileri ve yönelimleri zaten değişmişti. Pandemi mevcut temeldeki işleyişi hızlandırdı. Çin’de hayatın durmasını engelleyen eticaret devleriydi. Nitekim sadece Çin özelinde değil, tüm dünyada bu böyle. Örneğin; McKinsey’nin yeni raporuna göre ABD’de dijital ticaretin 10 yıllık gelişimi 3 ayda gerçekleşti. Türkiye’nin e-ticaret hacmi ise yılın ilk 6 ayında 92 milyon liraya ulaştı. Geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 64 artarak ciddi bir ivme kazanmış durumda. Ticaretin her aşaması artık dijitalleşme ekseni üzerinde şekilleniyor. Dijitalleşme artık Toplum 5.0’ın gerçekleşmesi için inşa edilmesi gereken en önemli bariyerlerden biri ve gittikçe kökleşiyor. Dijitalleşme çalışmalarımız 2020 yılı sonu için belirlenen yüzde 30’luk ihracat artışı hedefimize de büyük katkı sağlayacak. Bizim yenilikçi zihinlere ihtiyacımız var. Bütün sektörlerin önceliklerini ArGe ve inovasyon odaklı bir iş modeline göre belirlemesi ve her detayı en ince ayrıntısına kadar hesaplaması gerekli.”


İhracat

Pamuk ‘Beyaz Altın’ olduğu günlerİn özlemİnİ duyuyor T ürkiye’ye 2019 yılında 60 milyar doların üzerinde katma değer üreten tekstil ve konfeksiyon sektörlerinin ana hammaddesi pamuk ile ilgili izlenen politikalardan sektör paydaşları mutlu değil. Kadim bir pamuk coğrafyası olan Anadolu topraklarında, 2019 yılında Türk tekstil ve konfeksiyon sektörlerinin ihtiyaç duyduğu 1,6 milyon ton pamuğun yüzde 43 üretilebilirken, 1 milyar 571 milyon dolarlık pamuk ithalatına gidildi. Türkiye için stratejik bir ürün olan pamuğun Türk ekonomisi için önemi, 7 Ekim Dünya Pamuk Günü kapsamında Ulusal Pamuk Konseyi, İzmir Ticaret Borsası, Ege İhracatçı Birlikleri, Söke Ticaret Borsası, Ege Giyim Sanayicileri Derneği ve İyi Pamuk Uygulamaları Derneği iş birliğinde düzenlenen “Pamuk Hakkında Gerçekler” başlıklı oturumda masaya yatırıldı. Pamuk ile ilgili yetkililer, Türkiye’nin pamuk politikasında aksayan taraflara dikkat çekerken, Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürü Dr. Mehmet Hasdemir ve Ticaret Bakanlığı İhracat Genel Müdür Yardımcısı Musa Demir, hükümetin pamuğa verdiği desteği dile getirdiler. Hasdemir: “Pamuk üreticisini memnun edecek destek kısa sürede açıklanacak” Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürü Dr. Mehmet Hasdemir, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın pamuk üretimine yönelik bakış açısını özetlerken, pamuk üreticilerine; Fark ödemesi, Mazot- gübre, Toprak analizi ve organik tarım desteği adı altında destekleme ödemesi yaptıklarını anlattı.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın toplam destekleme bütçesi içerisinde, en fazla desteğin pamuk üreticilerine yapıldığı bilgisini veren Hasdemir, “Bitkisel üretime ilişkin destekleme bütçesinde yaklaşık %20 pay ile pamuk destekleri ilk sırada yer almaktadır. Bakanlığımızca yapılan bu destekler ile pamuk üretim maliyetinin önemli bir kısmı karşılanmaktadır. İçinde bulunduğumuz bu yılda üretici maliyetleri ile yurtiçi ve yurtdışı piyasa fiyatları yakından takip edilmekte olup pamuk üreticimizi memnun edecek destekleme miktarı en kısa sürede açıklanacaktır. Pamuk üreticisinin pamuk üretiminden vazgeçtikten sonra tekrar pamuk üretimine dönmesinin zor olduğunun farkındayız, pamuk üretiminde sürdürülebilirliği sağlamayı hedefliyoruz. Tekstil ve konfeksiyon sektörlerinin ihtiyacının yerli üretimle karşılanmasını amaçlıyoruz. Bütün politikalarımızı bu hedef doğrultusunda oluşturuyoruz” diye seslendi. Demir: “Türkiye ihracatı tekstil ve konfeksiyon sektörleriyle öğrendi”

Tekstil ve hazır giyim sektörlerinin istihdam, üretim ve ihracatta lokomotif olduğuna vurgu yapan Ticaret Bakanlığı İhracat Genel Müdür Yardımcısı Musa Demir, Türkiye’nin hem pamuk, hem tekstil, hem de konfeksiyon üreticisi olan birkaç ülkeden biri olduğunu bunun da bir zenginlik olduğuna dikkati çekti. Türkiye’nin pamuğun ana hammaddesi olduğu tekstil ve konfeksiyon sektörleri sayesinde ihracatı öğrendiğini dile getiren Demir, “Türkiye markalaşma ve tasarım alanlarında da tekstil ve konfeksiyon sektörlerinin yürüttüğü projelerle gelişti.

Dünya genelinde iyi olduğumuz bu sektörler sayesinde markaya dönüşmeliyiz. Pandemi nedeniyle doğala bir dönüş var. Giyimde doğalın adresi pamuk. Dönüşüm ekonomisi önemli, tekrar kullanım önemli. Pamuk, plastik ürünlere nazaran çevreye daha az zararlı” değerlendirmesinde bulundu. Balçık; “Bir yıl gecikmeli destek yarar sağlamıyor” Ulusal Pamuk Konseyi Başkanı Bertan Balçık, Anadolu’yu Kadim bir pamuk coğrafyası olarak tanımladığı konuşmasında Anadolu topraklarının pamuk üretimi için son derece verimli olduğunun altını çizdi. Türkiye’nin 2019 itibariyle, dünya pamuk alanlarının yüzde 1,54’ünü kullanarak, dünya üretiminin yüzde 3,14’ünü gerçekleştirdiğinin altını çizen Ulusal Pamuk Konseyi Başkanı Bertan Balçık, pamuğun alan verimliliği en yüksek ürün olmasına rağmen üreticilerin diğer pamuk üreticisi ülkelere göre daha az destek aldıklarını dile getirdi. Balçık, “Pamukta yüksek verim ancak yoğun girdiyle mümkün olabiliyor. Buna karşılık, dünya pamuk fiyatları bazı ülkelerin pamuk üretimlerini telafinin ötesindeki oranlarda desteklemelerine bağlı olarak düşük seyrediyor. Son 11 yılın ortalaması olarak, Dünya pamuk üretiminin %55’i desteklenen pamuklardan oluşuyor. 2018 itibariyle beher kg lif için Çin 57, ABD 14, Yunanistan 35 Cent, İspanya 48 Cent destek verdi. Bizim üreticilerimizde 14 cent destek aldı. Ne var ki, önceden duyurulmadan ve bir yıl gecikmeli olarak ödenmesi beklenen ölçüde yarar sağlanmasını engelledi” tespitinde bulundu.

Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

19


İhracat Kestelli: “Pamukta 1 milyon ton üretim kritik eşik” Pamuğa beyaz altın denmesinin sebebinin renginden ziyade, ekonomik değerinden kaynaklı olduğunu vurgulayan İzmir Ticaret Borsası Başkanı Işınsu Kestelli, pamuğun ülkemiz açısından stratejik bir ürün olduğunu savundu. “Toplam ihracatımızın büyük çoğunluğunu teknolojik ürünler yapamadığımız, tekstil ve konfeksiyon sanayinin yarattığı istihdamı daha değerli alanlara kanalize edemediğimiz ve pamuktan daha katma değerli bir tarımsal ürün üretemediğimiz sürece pamuk en stratejik ürünlerimizden biri olmaya devam edecek” tespitinde bulunan Kestelli, “Pamukla ilgili politikalarımızda bu stratejik öneme eşdeğer olmak mecburiyetindedir. Pamuk ülkemizin üretimi konusunda alternatifi olan bir tarım ürünü değildir. Üretiminden vazgeçtiğimizde oluşturacağı ekonomik maliyet, bugün pamuk üretiminin sürdürülebilirliği için verilecek destekleme maliyetiden çok daha yüksek olacaktır. “Hiç kimsenin de tekstil ve konfeksiyon sektörümüzün küresel rekabet gücü için üreticimizden zararına pamuk yetiştirmesini bekleme hakkı yok. Pamuk üretimi kırılma noktasında. Bu nedenle telafi edemeyeceğimiz bir sürece girilmemesi için sektörün üzerinden mutabık kaldığı en az 1 milyon ton stratejik üretim eşiği hedefine uygun olacak şekilde pamuk üretiminin desteklenmesini talep ediyoruz” diye seslendi. Eskinazi: “Konfeksiyon ve tekstilde sürdürülebilirliğin anahtarı GDO’suz Türk pamuğu” Tüketicilerin sürdürülebilir ürünlere yönelik tercihleri ve farkındalığı gün geçtikçe arttığı bilgisini paylaşan Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, “Sürdürülebilir ürünler müşterilerimizin taleplerine yansımış durumda. Sürdürülebilirlik; çevresel, sosyal ve ekonomik boyutları ile bizim sektörümüzde önceliklerimiz arasında yerini aldı. Sektörümüzün 20 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

temel hammaddesi olan pamuk, tekstil ve hazır giyim sektörleri için vazgeçilmez doğal bir elyaf ve sektörümüzde sürdürülebilirliğin öneminin artmasıyla pamuk da daha önemli hale geldi. Selüloz bazlı doğal bir elyaf olan pamuk doğada kolay çözünebilirliği ile özellikle PES ve diğer sentetik elyaflar ile kıyaslandığında önemli bir avantaja sahip. Türkiye’de üretilen pamuğun GDO’suz olması nedeniyle ülkemizde konvansiyonel yöntemle üretilen pamuğun dahi sürdürülebilir özelliklere sahip. Ayrıca ülkemiz sürdürülebilir yöntemlerle üretilen organik pamuk ve Better Cotton üretimi konusunda da önemli bir yere sahip” tespitinde bulundu. Türkiye’nin toplam ihracatının 2020 yılı Ocak- Eylül döneminde 118 milyar dolar olduğu bilgisini veren Eskinazi, tekstil ve hazır giyim sektörlerinin toplam ihracatının aynı dönemde 17 milyar doları aştığını ve toplam ihracattaki payının yüzde 15’e ulaştığını ifade etti. Eskinizi sözlerini şöyle tamamladı; “Tekstil ve hazır giyim sektörlerimizin toplam ihracatı otomotiv sektörünü de geçerek en fazla ihracat yapılan sektör konumuna geldi. Tekstil ve hazır giyim sektörlerimizde yapılan ihracatın yüzde 50’sini pamuklu ürünler oluşturmakta. Türkiye pamuk üretimi 2019/20 sezonu itibariyle 750 bin ton, tüketimi ise 1,5 milyon ton. Ülkenin üretimi tüketim ihtiyacının sadece yarısını karşılayabilmekte. Ülkemizde pamuk üretimi sektörümüz için önemli ve arttırılması gerekmekte.” Kaya: Petrolün alternatifi biodizelin hammaddesi pamuk Pamuk bitkisinin, işlenmesi açısından çırçır sanayisinin, lifi ile tekstil sanayisinin, çekirdeği ile yağ ve yem sanayisinin, linteri ile de kâğıt sanayisinin hammaddesi olduğunu hatırlatan Şanlıurfa Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Kaya, Petrole alternatif olarak pamuğun çekirdeğinden elde edilen yağın, giderek artan miktarda biodizel üretiminde ham madde olarak kullanılmakta olduğu bilgisini verdi. Şanlıurfa’da GAP sayesinde

pamuk ekim alanlarının 2 milyon 500 bin dönüme ulaştığını ve Türkiye’nin pamuk üretiminin yüzde 40’ının Şanlıurfa’da yapıldığını katılımcılarla paylaşan Kaya, “Pamuk üretiminde ülkemiz verimliliği dünya ortalamasının üzerinde olması, hem sanayi hem de tarımsal sektörler ve bunların piyasaya entegrasyonu açısından dikkate değer fırsatlar sunuyor. Ancak; dünya pamuk fiyatındaki dalgalanmalar, lif pamuk ithalatın kolayca yapılabilmesi üreticiyi fazlasıyla etkileyerek, üreticinin alternatif ürünlere yönelmesine ve pamuk ekim alanlarının daralmasına neden olmuştur. Pamuk, önemi nedeniyle dünyada üretici ülkeler tarafından özel olarak desteklenen bir ürün olup İCAC verilerine göre son yıllarda devlet desteklemeleri yüksek seviyelere ulaşmıştır. Beyaz altın diye tabir ettiğimiz pamuğun ülkemizdeki üretiminin arttırılması noktasında fiyat desteği, doğrudan gelir desteği, gümrük önlemleri ve sigorta destekleri gibi pek çok farklı araç kullanılabilir” dedi. Sağel: “Pamuk üretimi için coğrafyamız elverişli” Türkiye’nin pamuk üretimi için elverişli bir ekolojiye sahip olduğunu dillendiren Söke Ticaret Borsası Başkanı Ahmet Nejat Sağel, dünya üretiminin % 80’ine yakınının Türkiye’nin de içinde bulunduğu 7 ülke tarafından gerçekleştirildiğine işaret etti. Söke’de pamuk üretiminde teknolojiyi de kullandıklarını anlatan Sağel, “Dünyada az sayıda ülke, iklimi ve toprak yapısı bakımından pamuk tarımına elverişlidir. Ege Bölgesi ve özellikle Söke’nin iklimi ve toprak yapısı bakımından pamuk tarımına elverişli olması pamuğa dayalı sanayinin gelişmesi için avantajdır. Ülkemizin en verimli tarım arazilerini bünyesinde barındıran ve “Pamuk Ambarı” olarak bilinen Söke Ovasında Makineli hasadın işlevselliği, yüksek verimli yeni çeşitlerin ekilmesi, tarımda teknolojik ekipmanların kullanılması ve artan üretici bilinci de bu duruma katkı sağlamaktadır.


Söke’de üreticilerimiz tuzlu toprakta yetiştirilmesi güç olan pamuğu yetiştirerek ülke ekonomisine katkı sağlamaktadır. Bu tip bölgelerde çiftçilerimiz “3 senede 1 primden yoksun bırakılmaktadır. Zorlukla yetiştirilen ürünün desteklemesinde üreticiye teşvik olması için değişiklik yapılabilir” diye Ankara’ya seslendi. Bilgiç; “Pamuk Çukurova’nın sembolü” Adana Ticaret Borsası Başkanı Şahin Bilgiç ise; pamuğun Çukurova’nın sembolü olduğunu ve Çukurova’ya zenginlik katan bir ürün olduğuna temas etti. Çukurova’nın pamuk üreticisi olduğu için Adana’da pamuk sanayisinin gelişimine katkı sağladığının altını çizen Bilgiç, “Beyaz altınımız pamuğun tekrar eski günlerine dönmesinin sağlanması için çalışıyoruz. Çukurova pamuğunun daha katma değerli olması adına 2020 yılında Çukurova Pamuğu coğrafi işaretini tescil ettik” dedi. Çondur: “Pamuk üretim maliyetleri 2019’a göre yüzde 30 arttı” Pamuk üretim maliyetlerinin 2020 yılında, 2019 yılına göre yüzde 30 arttığının altını çizen Aydın Ticaret Borsası Başkanı Fevzi Çondur, pamuk üreticilerinin serbest ithalattan dolayı ürünlerini, ithal pamuğun yüzde 12 altında satmak zorunda kaldığını, serbest ithalatın yerli pamuk üreticisini olumsuz etkilediğini anlattı. Bazı iplik fabrikalarının yerli pamuk kullanmadığını ifade eden Çondur, “Bu durum pamuk üreticisini endişelendiriyor. İthal pamuk kullanan fabrikalara yerli pamuk kullanma zorunluluğu getirilmesi hem üreticiyi rahatlatacak hem de yerli pamuğa talebi arttıracaktır” tespitini paylaştı. Çondur, çırçır fabrikalarının yangın sigortası yaptırabilmesi için riskin milli reasürans şirketi tarafından satın alınması çağrısında da bulundu. Ertuğrul: “Türkiye organik pamuk üretiminde dünyanın önde gelen oyuncularından”

Sürdürülebilir modanın yeni değer ve rekabet alanını organik pamuk olduğunu söyleyen Ege Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı Hayati Ertuğrul, bu niş pazarda talebin her geçen gün büyümesinin; markaları, perakendecileri ve kamu yönetimlerini 2025 yılına kadar dünya pamuğunun yüzde 50’sinden fazlasının daha sürdürülebilir yöntemler ile tedarik etmeye teşvik ettiğini kaydetti. “Organik pamuk üretiminde dünyanın önde gelen oyuncularından biri olan Türkiye de artan talepleri dikkate almalıdır” diyen Ertuğrul şöyle devam etti: “Hazır giyimde en önemli pazarımız olan AB’de, çevre ve sağlıkla ilgili yaşanan gelişmelerin bir sonucu olarak ekolojik ve sürdürülebilir yaşam biçimi ön plana çıkmış bulunmaktadır. Türkiye, Avrupa standartlarında ve çevreye zararsız ekolojik tekstil ve hazır giyim üretim çalışmalarına hız vermektedir. İçinde bulunduğumuz pandemi sürecinde bu akım birçok markanın önceliği haline gelmiştir. Bu amaçla üretilmeye başlanan ürünlerinin, katma değeri yüksek olması ve son zamanlarda tercih ediliyor olması, Türkiye’nin küresel piyasalardaki önemini arttırmaktadır.” Piçon; “Lider giyim markalarının hedefi yüzde 100 sürdürülebilir pamuk kullanmak” İyi Pamuk Uygulamaları Derneği (IPUD) olarak 2013 yılından bu yana Türkiye’deki pamuk üretimini sürdürülebilirlik anlamında dönüştürmek için büyük özveriyle çalıştıklarını dile getiren İPUD Başkanı Leon Piçon, sektöre yön verebilen birçok lider giyim ve tekstil markasının 2025 yılına kadar tedarik edecekleri ürünlerde kullanılancak pamuğun %100’nün sürdürülebilir kaynaklardan sağlanması yönünde hedefleri olduğunu, bu hedeflerine ulaşmak için tedarikçilerini zorladıklarını kaydetti. “Bu şartlar altında, zaten ekonomik gerekçesi de kalmayan yüksek maliyetli ve çevreye zarar veren konvansiyonel pamuk üretim modellerinden daha sürdürülebilir

İhracat ve izlenebilir modellere geçişi sağlamamız gerekiyor” diyen Piçon, “Sürdürülebilir tarım uygulamaları zaman zaman pamuk üreticilerimizin kısa vadeli ekonomik kaygılarına çare olmayabilir. Zira yaratılması hedeflenen dönüşümün faydaları ancak uzun vadede ve ulusal/ sektörel zeminde ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda “İyi Pamuk Standardı” sıradan bir sertifika programı olarak değil, topyekün bir dönüşüm hareketi olarak değerlendirilmelidir. Toprak sağlığının korunması, su kaynaklarımızın temiz tutulması, insana yakışır çalışma koşullarının sağlanması ve lif kalitesinin iyileştirilmesi yönündeki çalışmalar ancak bölgesel, ulusal ve hatta küresel dönüşümün sağlanması ile mümkündür. Hedeflenen sürdürülebilir üretim dönüşümü ile çevreye ve topluma sağlanacak kamusal fayda dikkate alındığında, ilgili bakanlıkların sürdürülebilir pamuk üretimi yapan çiftçilerimize pozitif ayrımcılık yapması gerekmektedir. Aksi takdirde, çiftçilerimize sürdürülebilir üretim yapmayı teşvik edici destekler verilmez ve eski usullerle üretime devam etmelerine göz yumulursa, bir taraftan doğal kaynaklarımızı hızla yok etmeye devam edecek, diğer taraftan da küresel tedarik zincirlerinin dışında kalarak mevcut pazarlarımızı kaybedeceğiz” şeklinde konuştu. Pamuğun Türk ekonomisi için önemini rakamlarla anlattılar Türk Tekstil ve konfeksiyon sektörleri, 2019 itibariyle 60 milyar 82 milyon dolar değerinde mal üreterek imalat sanayi içinde %6,4 paya sahip oldu. Tekstil ve Konfeksiyon sektörleri, 27 milyar 904 milyon dolar ihracat yaptılar ve 21 milyar 720 milyon dolar dış ticaret fazlası sağladılar. Türk Tekstil ve konfeksiyon sektörü 1 milyon 3 bin 52 ücretli istihdam ile ülke toplamının %7,72’sini, imalat sanayi toplamının %26,5’ini sağlıyor. Üreticilerle birlikte sektörün istihdam sayısı 2 milyonu aşıyor.

Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

21


İhracat

209/20 sezonunda tekstil ve konfeksiyon sektörü 1 milyar 204 milyon dolar değerinde yerli (%43,4), 1 milyar 571 milyon dolarlık ithal pamuk (%56,6) kullandı. Pamuk hammaddesi bu sanayilerimizde işlenerek brüt 11 kat, net 2,71 kat değer artışıyla ülkemiz ekonomisine kazandırıldı, ayrıca bu kazanımın %45,17‘si döviz olarak sağlandı. Yerli pamuk bu sanayilerimizin yarattığı cari fazlada %58 pay ile 6 milyar 284 milyon dolar değerinde katkı yaparken; buna karşılık ithal pamuğun katkısı%42 pay ve 4 milyar 576 milyon dolarla sınırlı kaldı. Pamuğun ülke ekonomisine katkısı tarım, tekstil ve hazır giyim sanayileri ile sınırlı kalmadı. Pamuk, Bitkisel yağ, yem, tıbbi malzemeler, kağıt, optik, kozmetik başta pek çok sanayi dallarında kazanımlar sağladı. Bunların 2019 itibariyle başta gelenleri: 188 bin ton yemeklik yağ, 878 bin ton yemlik küspe, 63 bin ton linterdir.

22 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

Türkiye’de Üretilen Tercihli Pamuklar ve İzlenebilirlik Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi’nin moderatörlük yaptığı; “Türkiye’de Üretilen Tercihli Pamuklar ve İzlenebilirlik” başlıklı oturumda, İzmir Ticaret Borsası Meclis Başkanı Ş. Barış Kocagöz, “Tercihli pamukların Dünya ve Türkiye’deki Üretim Durumu ve Türkiye’de Üretimini Arttırmak için Atılması Gereken Adımlar”ı irdeledi. “Dünya ve Türkiye Genelinde Tercihli Pamukların Sanayide Kullanım Alanları ve Türk Pamuğunun Tercih Nedenleri”ni ise İyi Pamuk Uygulamaları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Leon Piçon aktardı. Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Aydın Ünsal, “Sürdürülebilir Tekstil ve Hazırgiyim Üretiminde Better Cotton ve Organik Pamuğun Önemi”nin altını çizerken, Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Muzaffer Turgut Kayhan, “Pamukta izlenebilirliğin

önemi ve yeni trendler” hakkında bilgi verdi. Ulusal Pamuk Konseyi Genel Sekreteri Prof. Dr. Ünal Evcim’in moderatörlük görevini üstlendiği, “Pamukta Yüksek Lif Kalitesi ve Pamuk Ticareti” başlıklı oturumda, “Pamukta lif kalitesini etkileyen faktörler” başlığını İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Üyesi Şeref İyiuyarlar paylaştı. “Pamukta Lif Kalitesinin Sanayide ve Ekonomide Önemi”ne ise Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Nuri Uz değindi. İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Bülent Uçak da “Pamuk Ticareti ve Pamuk Piyasalarını Etkileyen Faktörler” isimli sunumunda pamuk pazarlamasında yaşanan sorunları işledi. 7 Ekim Dünya Pamuk Günü’nün son konuşmasında Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Tolga Uskuç, “Uluslararası Pamuk Ticareti ve Türkiye” konulu sunumunu katılımcılarla paylaştı.


İş Dünyası

STK’LARDAN SUUDİ ARABİSTAN ORTAK AÇIKLAMASIı Suudi Arabistan’ın Türk Mallarına boykot başlatmasına iş dünyasından tepkiler yükselmeye devam ediyor. TÜSİAD Başkanı Simone KASLOWSKI, TOBB Başkanı M. Rifat HİSARCIKLIOĞLU, TESK Başkanı Bendevi PALANDÖKEN, TİM Başkanı İsmail GÜLLE, DEİK Başkanı Nail OLPAK, MÜSİAD Başkanı Abdurrahman KAAN, TMB Başkanı Mithat YENİGÜN YASED Başkanı Ayşem SARGIN yaptıkları ortak açıklama ile bu boykotun iki ülke ekonomisini de etkileyeceğini dile getirdiler.

G erçekleştirilen açıklama şu şekilde : “ Türk iş insanları olarak

Suudi Arabistan ile ticari ve ekonomik ilişkilerimizin sorunsuz bir şekilde sürdürülmesine büyük önem veriyoruz. Birbirini tamamlayıcı nitelikte olan Türk ve Suudi ekonomilerinin kalkınması ve büyümesinin, ülkelerimiz arasındaki ticaretin kazan-kazan ilkesi çerçevesinde sürdürülmesiyle mümkün olduğuna inanıyoruz. Zira ticaretin halkları zenginleştiren ve refahı artıran en önemli unsur olduğunu biliyoruz. Tüm bunlara rağmen, Suudi Arabistan’da ülkemiz firmalarına yönelik giderek artan bir menfi tutum sergilenmeye başladığını üzülerek takip ediyoruz. Firmalarımızdan aldığımız ve basına da yansıyan şikâyetlerde, Suudi yetkililer tarafından Türkiye’den ithalat yapılmamasının ifade edildiğini görüyoruz. Ayrıca, firmalarımızdan mal tedarik eden birçok Suudi firmasına, Türkiye’den ithalat yapılmaması için taahhütname imzalatıldığı da ifade edilmektedir.

Yine son dönemde küresel lojistik firmaları da, Suudi Arabistan’da Türk ürünlerine karşı uygulanan engeller hususunda müşterilerini uyarmakta, Suudi gümrüklerinde sadece Türkiye’den gelen ürünler için çok uzun süre bekletilmeye hazır olmalarını ve hatta Türkiye’den ithalatın engellenebileceğini belirtmektedir. Dolayısıyla bu konu ikili ekonomik ilişkilerin boyutunu da aşarak küresel tedarik zincirleri açısından da sorun haline gelmiştir. Son olarak, Suudi Ticaret Odaları Konseyi Başkanı Ajlan bin Abdul Aziz Al-Ajlan’ın 3 Ekim 2020 tarihinde kendi sosyal medya hesabında Türk ürünlerini boykot etmenin tüm Suudi vatandaşların görevi olduğuna dair paylaşımı her iki ülke iş insanlarında da büyük hayal kırıklığına neden olmuştur. Yukarıda dikkat çektiğimiz tüm bu olumsuz gelişmeler, yıllardır Suudi Arabistan ekonomisine katkı sağlayan ve bugüne kadar ülkede yüzlerce önemli projeyi başarıyla tamamlamış bulunan Türk müteahhitlik firmaları için de geçerlidir. Müteahhitlerimiz uzunca

bir süredir açılan önemli ihalelere davet edilmemekte, kendilerine yeni büyük proje verilmemektedir. Firmalarımızın Suudi Arabistan’da maruz kaldığı ayrımcı muameleler nedeniyle derin üzüntü içindeyiz. Ülkelerimiz arasında ticareti engellemeye yönelik resmi veya gayri resmi uygulamalar, aramızdaki ticari ilişkilere menfi yansıyacak, her iki ülke ekonomisine ve halkına zarar verecektir. Türkiye’den mal tedarikinin azaltılması, Suudi firmaların da iş hacimlerini ve gelirlerini düşürecek, kalite, fiyat ve güven anlamında Türk ürünlerini tercih eden Suudi Arabistan vatandaşlarının alım gücünü olumsuz etkileyecektir. Bu çerçevede Türk iş insanları olarak, ticari ve ekonomik ilişkilerimizdeki sorunları çözmek için Suudi yetkililerden somut adımlar atmasını bekliyoruz. Yapıcı diyalog ve karşılıklı işbirliği ile her türlü sorunu çözebileceğimize ve tüm engelleri birlikte aşabileceğimize içtenlikle inanıyoruz.”

Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

23


İhracat

Kuru meyve sektöründe üzüm, İncİr ve kayısı İhracatı 1 mİlyar doları aştı Muhteşem

Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlıklı ürünler listesine yer alan kuru üzüm, kuru kayısı ve kuru incire pandemi döneminde üçlüden 1 talep artışı oldu. Kuru meyve sektörünün muhteşem üçlüsü üzüm, kayısı ve incir ihracatı 2019/20 sezonunda, 414 bin 878 milyar 5 milyon ton karşılığı, 1 milyar 5 milyon dolara ulaştı. dolarlık ihracat

DSÖ’nün sağlıklı ürünler listesindeki kuru üzüm, kayısı ve incire pandemi döneminde talep arttı

E

ge Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Birol Celep, Türkiye’nin ihracatında dünya lideri olduğu, kuru meyve sektöründe muhteşem üçlü olarak tanımlanan çekirdeksiz kuru üzüm, kuru kayısı ve kuru incirde 2019/20 sezonunda 1 milyar dolar barajını geçmenin mutluluğu yaşadıklarını dile getirdi.

24 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

Başkan Celep, 2019/20 sezonunda 414 bin 878 ton üzüm, incir ve kayısıyı 120 farklı ülkeye göndererek milyarlarca insanın pandemi döneminde bağışıklık sisteminin güçlenmesine katkı sağladıklarının altını çizdi. Çekirdeksiz kuru üzümde 2019/20 sezonunda, 248 bin 309 ton kuru üzüm ihracatı karşılığı 509 milyon 940 bin dolar döviz geliri elde ettikleri bilgisini veren Celep, “Türkiye, Temmuz

sonunda sonuçlanan kuru kayısı sezonunda 96 bin 777 ton kuru kayısı ihraç ederken karşılığında 253 milyon 392 bin dolarlık döviz gelirini hanesine yazdırdı. 30 Eylül’de 2019/20 sezonu sona eren kuru incirin ihracatı 69 bin 791 ton karşılığı 241 milyon 865 bin dolara ulaştı. 2018/19 sezonunda kuru üzüm, kayısı ve incir ihracatımız 411 bin ton karşılığı 996 milyon dolar olmuştu. Bu sezon Türkiye’nin ihracatında yüzde 11’e varan daralmanın yaşandığı süreçte kuru meyve ihracatımızın artıya geçmesine katkı sağlayan tüm ihracatçılarımıza emeklerinden dolayı teşekkür ediyoruz” diye konuştu. İngilizler, beş çayında Türk üzümlü kekleri tercih etti Ege İhracatçı Birlikleri verilerine göre; Türkiye’nin 509 milyon 940 bin dolarlık kuru üzüm ihracatının yüzde 80’i Avrupa Birliği ülkelerine yapılırken, İngiltere 154 milyon 740 bin dolarlık taleple zirvede yer aldı.


İngilizler, klasik beş çaylarının yanında Türk üzümlü kek tercih etti. Almanya, 59 milyon 800 bin dolarlık Türk üzümü ithalatıyla listede ikinci sırada yer alırken, Hollanda 49 milyon 232 bin dolarlık çekirdeksiz kuru üzüm talebinde bulundu. Bu ülkeleri 36 milyon dolarla İtalya ve 32 milyon dolarla Fransa takip etti. Avrupa Birliği dışında Türkiye’den çekirdeksiz kuru üzüm ithal eden ülkelerin başında 25,7 milyon dolarlık tutarla Avustralya gelirken, Japonya 13,1 milyon dolarlık Türk üzümü tercih etti.

Kuru kayısıyı en çok Amerikalılar tercih etti Türkiye’den kuru kayısı ihracatında listenin başında 35,5 milyon dolarlık tutarla ABD yer aldı. Almanya, 24 milyon dolarlık, Fransa ise; 22,5 milyon dolarlık Türk kayısısı talep etti. Türkiye’den kuru kayısı ihracatında; İngiltere, Brezilya, Rusya ve Avustralya öne çıkan diğer ülkeler oldu. Cennet meyvesi kuru incir ihracatı 70 bin tona ulaştı

Finans Tüm semavi dinlerde kutsal meyve olarak tanımlanan cennet meyvesi kuru incirin ihracatı 2019/20 sezonunda 69 bin 791 ton karşılığı 241 milyon 865 bin dolar oldu. Sezon başında ortaya konulan 70 bin ton ihracat hedefine ulaşıldı. Almanya, 34 milyon 703 bin dolarlık kuru incir talebiyle adını zirveye yazdırırken, Fransa, Türkiye’den 33 milyon 782 bin dolar kuru incir ithal etti. Amerika Birleşik Devletleri ise; 33 milyon 242 bin dolarlık kuru incir talep etti.

Türkiye’nin kuru üzüm, kuru kayısı, kuru incir ihracat tablosu 2018-19

2019-20

2019-20

SEZONU

SEZONU

SEZONU

SEZONU

MİKTAR(KG)

TUTAR($)

MİKTAR (KG)

TUTAR($)

2018-19

ÜRÜN ADI

MİKTAR %

DEĞİŞİM %

KURU İNCİR

59.978.017

228.782.673

69.791.345

241.865.153

16

6

KURU KAYISI

99.363.534

250.802.821

96.777.446

253.392.250

-3

1

KURU ÜZÜM

252.544.852

516.661.492

248.309.733

509.940.687

-2

-1

TOPLAM

411.886.404

996.246.986

414.878.524

1.005.198.091

1

1

Yandaş Müteahhİtler Devlete 568 Mİlyon Borç Taktı Yap-işlet-devret modeliyle yapılan ve garantili geçiş kapsamında olan Osmangazi Köprüsü ile Gebze-Orhangaziİzmir otoyolunu işleten şirketin devlete 568 milyon lira borcu çıktı.

2

5 yıllık “milletin cebinden” ödemeli yapılan köprüler ve yollara “geçsekte –geçmesekte” gerçekleştirdiğimiz ödemeler yetmezmiş gibi bir de “yandaş müteahitler” devlete de borç takıyor.

Millet olarak zararımız katlanıyor. Bu kadar israf ve harcamanın kimin kasasına gittiği ise büyük bir soru işareti olarak milletin kafasında duruyor… Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

25


Taze üzüm İhracatı 150 mİlyon doları geçtİ 2019 yılında yaş üzüm ihracatında 93 milyon dolarlık tutarla Sultani Üzümün aslan payını aldığını ifade eden Başkan Uçak, “Superior seedless üzümü ise 11,3 milyon dolarlık tutarla üzüm çeşitleri içerisinde üçüncü sırada yer aldı. Superior üzümü düşük şeker oranı, mayhoş tadı nedeniyle şekeri düzenlemede faydalı, özellikle diyabet hastaları tarafından gönül rahatlığıyla tüketilen ve yoğun ilgi gören bir üzüm çeşidi” şeklinde konuştu.

Superior Seedless Çeşidi Sofralık Üzümün ihracat yolculuğu 22 Temmuz’da başlıyor..

Diyabet hastalarının gözdesi Superior Seedless Çeşidi Sofralık Üzüm ihracat yolcusu..

E

ge Bölgesi’nin önemli ihraç ürünlerinden, düşük şeker oranı ve mayhoş tadıyla diyabet hastalarının gözdesi çekirdeksiz Superior Seedless üzümünün ihracat yolculuğu 22 Temmuz 2020 Çarşamba günü başlıyor. Öte yandan Türkiye, 2019 yılında taze üzüm ihracatında 150,5 milyon dolar döviz elde etti. Ege İhracatçı Birlikleri’nden yapılan yazılı açıklamaya göre; Ticaret Bakanlığı Batı Anadolu Bölge Müdürlüğü’nün başkanlık yaptığı, Tarım ve Orman Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü, İzmir Zirai Karantina, Müdürlüğü, Manisa Bağcılık Araştırma İstasyon Müdürlüğü, Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği, Tarım ve Orman Bakanlığı Alaşehir ve Sarıgöl İlçe Müdürlüklerinden uzmanlardan oluşan Hasat ve İhraç Tarihlerini Belirleme Komisyonu, Ege Bölgesi’nin önemli ihraç ürünlerinden “Superior Seedless Çeşidi Sofralık Üzüm” için Manisa iline bağlı Alaşehir, Salihli,

Sarıgöl ilçeleri ve Denizli iline bağlı Buldan ilçesindeki muhtelif bağlarda incelemeler yaptı ve aldığı numuneleri Manisa Bağcılık ve Araştırma İstasyon Müdürlüğü Laboratuvarında analiz etti. Analizler sonucunda Superior Seedless Çeşidi Sofralık Üzümlerin, 21 Temmuz 2020 Salı gününden itibaren kesimine, 22 Temmuz 2020 tarihinden itibaren ihracatına izin verildi. Taze üzüm ihracatı 150 milyon doları geçti Türkiye’nin yaş üzüm ihracatının 2019 yılında, 2018 yılına göre yüzde 24’lük artışla 121,7 milyon dolardan, 150,5 milyon dolara yükseldiği bilgisini veren Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hayrettin Uçak, Superior Seedless üzümünün en çok ihraç edilen üzüm çeşitlerinden biri olduğunu kaydetti.

Superior üzümü ihraç edilen ilk çekirdeksiz yaş üzüm oluyor Türkiye’de üretilen üzüm çeşitleri içerisinde lider konumda olan sultani yaş üzüme göre ortalama 15 gün önce olgunlaşan superior üzümü, Türk üzüm ihracatçılarına piyasaya 15 gün önce girme fırsatı sunuyor. Superior üzümü en çok Ruslar tercih etti Türkiye, 2019 yılında 11 milyon 376 bin dolarlık Superior Seedless Çeşidi Sofralık Üzümü ihraç ederken, Superior üzümünü en çok Rusya Federasyonu tercih etti. Türkiye, 23 ülkeye Superior üzümü ihraç ederken, Rusya’yı Ukrayna, Beyaz Rusya, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri listenin üst sıralarına adlarını yazdırdı.



İhracat

THE FOURCE, dünya gıda sektörünün İlham kaynağı olmaya hazır Gıda Sektörünün Kalbi THE FOURCE’da Atacak

Ege İhracatçı Birlikleri’nden Bir İlk: Yeni Nesil Sanal Gıda Fuarı ‘The Fource’

Ege İhracatçı Birlikleri’nce gerçekleştirilecek ilk sanal gıda fuarı The Fource’un tanıtımı yapıldı. 23-27 Kasım 2020 tarihleri arasında düzenlenecek The Fource sanal gıda fuarı, pandemi süreciyle sekteye uğrayan ticari girişimleri çağın sağladığı imkanlarla canlandırarak dünyanın dört bir yanındaki gıda sektörü paydaşlarına erişim sağlayan, yeni nesil bilgi, ticaret ve uluslararası gıda sektörünün en kapsamlı dijital kaynağı olacak. Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi “Dijitalleşme sürecinde en hızlı pozisyon alan ihracatçı birliği olduk. Türkiye’nin ilk sanal fuarı Shoedex2020 Ayakkabı ve Saraciye Fuarı’nı 1-4 Haziran 2020 tarihlerinde düzenlemiştik. Bu sefer gıda sektöründe Türkiye’nin ilk sanal fuarı THE FOURCE için çalışmalarımızı başlattık. THE FOURCE, dünyadaki değişimin hızına paralel olarak sektörün değişen ihtiyaçlarına en iyi biçimde hizmet verebilecek güçlü bir platform olacak” şeklinde konuştu. 28 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020


T

ürkiye’nin ve dünyanın ilk sanal gıda fuarı THE FOURCE için düzenlenen dijital basın toplantısında THE FOURCE tüm detaylarıyla tanıtıldı. Covid-19 salgınının yaşamın her alanındaki köklü değişiklikleri de beraberinde getirdiğine değinen Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, ciddi biçimde sekteye uğrayan günlük hayatın yanı sıra küresel ticaretin de durma noktasına geldiğini ifade etti. Küresel ölçekte yaşanılan bu salgının gıda ve tarım sektörlerinin ne kadar stratejik bir öneme sahip olduğunun farkına varılmasını sağladığına değinen Eskinazi “Pandemi sonrasında Türkiye’nin ihracatı 2020 Ocak-Eylül döneminde yüzde 10,9 düşerken, tarım ürünleri ihracatının aynı dönemde yüzde 4,8 artış gösterdi. Türkiye’nin ihracatını gıda ve tarım sektörlerinin ayakta tuttu. THE FOURCE, çağın sağladığı imkanlarla gıda ihracatımıza yeni bir açılım getirecek. Dünyanın dört bir yanındaki gıda sektörü paydaşlarına erişim sağlayan, yeni nesil bilgi, ticaret ve uluslararası gıda sektörünün en kapsamlı dijital kaynağı olacak” dedi. Doğanın, doğal olanın kaynağı: THE FOURCE Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı Birol Celep de fuarla ilgili şu bilgileri verdi: “Klasikleşmiş fuar yaklaşımlarını yıkmak ve kendine has, anlamlı, kalıcı ve çekici bir isim ile yeni nesil fuar anlayışını hissettirmeyi amaçlayarak belirlediğimiz THE FOURCE, gıda sektörünün temel taşı olan değerli ham maddelerin ve katma değerli gıda ürünlerinin kaynağı mottosunu birebir yansıtan bir isim oldu. Ticaret Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin destekleriyle düzenleyeceğimiz bu ilk sanal gıda fuarımızın temasını Anadolu olarak seçtik. Ülkemizin kültürel açıdan eşsiz, verimli

topraklara sahip 7 bölgesinden gelen değerli ham maddeleri, farklı lezzetleri ve katma değerli ürünlerini ABD, Çin, Almanya, İngiltere, Orta Doğu ülkeleri başta olmak üzere tüm dünyadan üreticileri, alıcıları, distribütörleri, perakendecileri, şefleri, restoran ve otel zincirlerini, kısacası gıda habitatında yer alan tüm oyuncuları buluşturacağız.” Kuru meyve sektörünün ihracat performansını da özetleyen Başkan Celep, “Kuru meyve sektörümüz yıllık 1.5 milyar dolar ihracatı ülkemize kazandırıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlıklı ürünler listesinde yer alan kuru meyve sektörünün lokomotif ürünleri çekirdeksiz kuru üzüm, kuru kayısı ve kuru incirde, 2019/20 sezonunu 1 milyar 5 milyon dolar ihracat rakamıyla geride bıraktık. Kuru üzüm ihracatımız 510 milyon dolar olurken, kuru kayısı ihracatı 253 milyon dolara ulaştı. Kuru incir ihracatından elde ettiğimiz döviz miktarı ise; 241 milyon dolar şeklinde kayıtlara geçti. THE FOURCE Fuarı ile bağışıklık sistemini güçlendiren kuru meyve ürünlerinin ihracatının artacağına inanıyoruz” diye konuştu. Terci: “İhracatta 600 milyon doları aştık” Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mustafa Terci, pandemi döneminde en çok tercih edilen ürünlerin bitkisel yağlar, mercimek, nohut, fasulye, bezelye, bulgur, makarna ve un olduğunu belirtirken, Ocak - Eylül dönemi ihracat rakamlarının da yüzde 37,8’lik artışla yaklaşık 390 milyon dolara çıktığını, son bir yıllık ihracatlarının ise 600 milyon doları aştığını ifade etti. THE FOURCE fuarının yabancı alıcılara ulaşmak için çok önemli bir fırsat olduğunu belirten Terci “Fuarla birlikte ihracat rakamlarımızı daha yukarılara taşıyacağımıza inanıyoruz” dedi.

İhracat Yağcı; “Pandemi antioksidan ürünlere talebi arttırdı” Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Cahit Doğan Yağcı; pandemi döneminde antioksidan sağlıklı gıdaya olan talep artışının başta kekik, defne, adaçayı, biberiye gibi odun dışı orman ürünleri ihracatına olumlu etki ettiğine işaret etti. Yağcı “Ege Bölgesi odun dışı orman ürünleri ihracatında lider konumda. 2020 yılının Ocak – Eylül döneminde odun dışı orman ürünleri ihracatımız yüzde 19’luk artışla 97,7 milyon dolardan, 116 milyon 100 bin dolara yükseldi. En çok ihraç ettiğimiz ürünler ise kekik, defne, adaçayı oldu. THE FOURCE ile odundışı orman ürünleri ihracatında 2020 yılı sonunda 200 milyon doları hedefliyoruz. Kekiğin, antioksidan özelliği nedeniyle talep artışının devam edeceğini öngörüyoruz. Bu nedenle, Tarım ve Orman Bakanlığı ile işbirliği yaparak kekik üretim alanlarını genişletmek istiyoruz. İlk etapta 25 bin ton, sonrasında 40 bin ton kekik üretim altyapısına kavuşmak istiyoruz” şeklinde konuştu. Girit: “1 milyar dolar ihracat hedefine THE FOURCE ile ulaşacağız” Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Bedri Girit ise çipura, levrek ve alabalık ürünleri başta olmak üzere su ürünleri ihracatının yüzde 70’ini EİB’nin yaptığını belirterek; su ürünleri hayvansal ürünlerden tavuk, yumurta ve süt ürünlerinde pandemi döneminde ihracatın bir miktar azaldığını, bal ihracatının ise olumlu bir seyir izlediğini dile getirdi. Girit, Ocak - Eylül 2020 ihracatın yüzde 1.9 gerileyerek 702.8 milyon dolara düştüğünü belirtti. Girit, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gıda sektöründeki tüm oyuncuların bir araya geleceği THE FOURCE fuarı ile ürünlerimizi yeni restoranlara, otellere ve şeflere tanıtma fırsatı yakalayacağız. 2020 yılı sonundaki 1 milyar dolar ihracat hedefimize THE FOURCE Fuarı’nda yapacağımız ticari bağlantılarla ulaşacağımıza inanıyoruz.” Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 29


İhracat Uçak; “Pandemi gıdanın önemini hatırlattı” “Pandeminin tarımın ne kadar önemli olduğunu hatırlattı” tespitinde bulunan Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, taze meyve sebze ve meyve sebze mamulleri sektörü olarak pandemi döneminde insan üstü bir gayretle üretime ve ihracata devam ettiklerini, bu sayede gıda krizi yaşanmadığını anlattı. Taze meyve sebze ihracatında; limon, üzüm, portakal, mandalina, taze incir, çilek, kiraz, domates ürünlerinin, meyve sebze mamullerinde ise; turşu, konserveler, salça, kuru domates ve meyve sularının bu dönemde yoğun bir ilgi gördüğünü ifade eden Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, “Pandemi döneminde ürünlerimize olan ilgi sayesinde Ocak – Eylül döneminde ihracatımız yüzde 19’luk artışla 715 milyon dolara, son bir yıllık ihracatımız ise 1 milyar 3 milyon dolara tırmandı. 2020 yılı sonu için belirlediğimiz 1 milyar dolar ihracat hedefine 3 ay önce ulaştık. THE FOURCE yeni ülkelere açılmak için önemli bir fırsat sunacak. Fuar sırasında gerçekleştireceğimiz ikili görüşmeler ile yeni ülkelerin ihracat rotamıza eklenmesini bekliyoruz” diye konuştu.

Gündeş: “Yeni ülkelerin ihracat rotamıza eklenmesini bekliyoruz” Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkan Yardımcısı M. Kadri Gündeş; Ege Bölgesi deyince akla ilk gelenlerin zeytin ve zeytinyağı olduğunu dile getirdi. Gündeş, “2019/2020 sezonu zeytin ihracatımız % 3’lük artışla 145 milyon, zeytinyağı ihracatımız ise 11 aylık dönemde sekteye uğrayarak 102.4 milyon dolara gerilese de THE FOURCE fuarı aracılığıyla hayata geçirilecek yeni iş birlikleri ile ihracatımızı artırmayı hedefliyoruz. Bu fuar özellikle ülkemizin zeytin ve zeytinyağı kalitesini tüm dünyaya duyurmak için çok önemli bir platform” dedi. “Pandemiyle birlikte hayatımız baş döndürücü bir hızla dijitale kaydı” tespitinde bulunan Gündeş sözlerini şöyle tamamladı: “İş seyahatlerinin yapılamaz olduğu süreçte, biz ihracatçılar için dijital pazarlama bir zorunluluk halini aldı. E-ticaret tüketicinin de hoşuna gitti. Sanal ticaret heyetleri ve sanal fuarlar, HİBRİT Fuarlar bundan sonra hayatımızın bir parçası olacak. THE FOURCE bizlere bu yolculukta yeni pazarlar, yeni müşteriler kazandıracak. 1.5 milyar dolar ihracat hedefi olan Türk zeytin ve zeytinyağı

sektörü dijital fuarlar ve sanal ticaret heyetleriyle bu hedefe ulaşacak. Fuar sırasında gerçekleştireceğimiz ikili görüşmeler ile yeni ülkelerin ihracat rotamıza eklenmesini bekliyoruz.” Türkiye ve uluslararası gıda sektöründe iz bırakacak yeni nesil bir sanal gıda fuarı hedefiyle yola çıkan THE FOURCE’un tanıtım toplantısına Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı Birol Celep ve Gıda Birlik Başkanları katıldı. Ege’den yapılan gıda ihracatı 3 milyar 638 milyon dolara çıktı Pandemi koşullarıyla birlikte tüketicilerin sağlıklı beslenmeye yönelmesi, sağlıklı gıdaya olan talebi artırırken, bu durum Türkiye’nin ve Ege Bölgesi’nin ihracat rakamlarına da yansıdı. Ege Bölgesi tarım ürünleri ihracatı ‘2020 yılının Ocak – Eylül döneminde yüzde 4,6 artışla 3 milyar 479 milyon dolardan 3 milyar 638 milyon dolara çıktı. Ege İhracatçı Birlikleri yıllık 5 milyar 80 milyon dolar seviyesindeki tarım ürünleri ihracatını önümüzdeki 5 yılın sonunda 10 milyar dolara taşımayı hedefliyor.

Arel Ünİversİtesi İle Uluslararası Dİplomatlar Bİrlİğİ İş Bİrlİğİ Protokolü İmzaladı Arel Üniversitesi, Gençlik Kulübü Üyeliği çalışmaları için DMW(Uluslararası Diplomatlar Birliği), EADI (Uluslararası Avrupa için İttifak Derneği) ve EBCA (Avrupa İş Kulübü) ile iş birliği protokolü imzaladı. 30 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020


Yaşam

Öğrencilerin Kariyerleri İçin Önemli Adım Türkiye-Avrupa Birliği arasında 56 yılı aşan ekonomik, sosyal, kültürel, diplomatik ve eğitim alanlarındaki ilişkilerin güçlenmesi için çalışmalarda bulunan EADI-DMW ve EBCA ile Arel Üniversitesi arasında, öğrencilerin kişisel ve sosyal gelişimlerini sağlamak, mesleki kariyerlerine katkı sunmak amacı ile “Gençlik Kulübü Üyeliği” sürecinin başlatılması adına işbirliği protokolü imzalandı. Bu protokol kapsamında Arel Üniversitesi öğrencileri, EBCA’ın (Avrupa İş Kulübü) Avrupa’da ilişkide olduğu üniversitelerle iş birliği yapabilecek, öğrenimi devam eden ve mezun olan öğrenciler Avrupa’da staj ve iş imkânı bulabilecek, Gençlik Kulübü üyesi gençlere ise vize kolaylığı sağlanacak. Ayrıca bu protokol ile EADI-DMW-EBCA’nin düzenlediği, ulusal ve uluslararası toplantılara Arel Üniversitesi öğrencileri ücretsiz katılma ve projelerde görev alma fırsatlarına da sahip olacak.

Arel Üniversitesi Kemal Gözükara Yerleşkesi’nde imzalanan protokole, Arel Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Özgür Gözükara, Arel Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Argun Karacabey, DMW&EADI Başkanı Ferhat Bozçelik, DMW&EADI Genel Sekreteri ve DMW&EBCA Academic Specialist Jülide Çilingir, Arel Üniversitesi İngilizce Uluslararası İlişkiler Bölümü Ögr. Üyesi, Prof. Dr.Uğur Özgöker, DMW Yönetim Kurulu Üyesi Zühre Eraşık katıldı. EBCA Başkanı Zbigniew Roch ise Almanya’dan tele konferans ile imza törenine eşlik etti. Arel Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Özgür Gözükara,

‘’Öğrencilerimize ve mezunlarımıza katkı sağlayan her türlü iş birliğini hayata geçirmek ilkemizdir. [ZH4]Sizlerle birlikte ümit ederiz ki ülke ve eğitim sektörünün bir paydaşı olarak bu badireleri en güçlü şekilde atlatacağız. İşbirliğimiz hayırlı olsun.” dilekleriyle sözlerini noktaladı. DMW&EADI Başkanı Ferhat Bozçelik ise, ‘’Pandemi zamanında tüm dünya sıkıntılı günler geçirirken Arel Üniversitesi ile iş birliğimizin resmiyete bağlanması bizi çok mutlu etti. 20 yıllık birikimimizi Arel Üniversitesi ile paylaşacağımızı buradan da duyurmuş olduk. Birlikteliğimiz hayırlı olsun.” diyerek sözlerini tamamladı.

‘’Öğrencilerimize ve mezunlarımıza katkı sağlayan her türlü iş birliklerinde olmak ilkemizdir” Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 2020

31


Otomotiv

En Güçlü Hyundai i20 Kendİnİ Göstermeye Başladı • • •

B segmentinin iddialı oyuncularından Hyundai i20, merakla beklenen N versiyonuna kavuşuyor. i20 WRC ralli otomobilinden esinlenen otomobil, sahibine sportif bir deneyim sunacak. Ayrıca i20 N, “Türkiye’de üretilen en güçlü otomobil” unvanına da sahip olacak.

G eçtiğimiz hafta i20’nin N Line versiyonunu tanıtan Hyundai, şimdi de serinin en hızlı ve en agresif modeli olan i20 N’in ilk görsellerini paylaştı. Hot hatch sınıfının en yeni üyesi olan Hyundai i20 N, markanın motorsporlarındaki deneyimleriyle beraber geliştirilmiş. Dünya Ralli Şampiyonası’nda kıyasıya mücadele eden i20 WRC baz alınarak üretilen yeni model, günlük kullanımla yarış pistlerindeki heyecanı bir araya getirerek kullanıcısına muhteşem bir kombinasyon sunacak. Diğer Hyundai N modelleri gibi, i20 N de yüksek performanslı turbo motora ve bu gücü destekleyecek agresif bir gövdeye sahip olacak. Ayrıca, markanın yüksek teknoloji ışığında geliştirerek üretmeye hazırlandığı otomobil, i30 N 32 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292- 2020

ve i30 N Fastback’den sonra Avrupa’daki üçüncü en güçlü Hyundai modeli olacak. Bir diğer önemli kriter ise, aracın Türkiye’de üretilen en güçlü otomobil unvanına sahip olması. Hyundai’nin yeni tasarım felsefesi, “Sensuous Sportiness” yani “Duygusal Sportiflik” çatısı altında geliştirilen i20 N, modern bir kimliğin haricinde güçlü ve cesur imaja da sahip. Ön kısım tamamen geniş hava girişleriyle domine edilerek böylelikle turbo motorun daha fazla nefes alması ve aynı zamanda rahat bir şekilde soğutulması sağlanmış. Bu hava girişleri fren sisteminin soğutulmasında da önemli bir rol oynuyor. Tıpkı ön bölümde olduğu gibi yan kısmıyla da dikkat çeken otomobilde 18 inçlik gri mat renkli jantlara ve N logolu kırmızı fren kaliperlere yer verilmiş.


Yaşam Ayrıca, genellikle mavi rengiyle dikkat çeken N modelleri geleneğine i20 N’de de devam edilmiş. Fakat, i20 N’de siyah tavan rengi seçeneği de var. Bu kombinasyona ek olarak, tamponlarda ve marşpiylerde mat kırmızı plastik parçalar kullanılarak markanın motorsporlarındaki DNA’sı vurgulanmış oluyor. Hyundai’nin N modellerinden keyif alan tutkunlarına verdiği bir diğer hediye ise özel olarak geliştirilen N Racing egzoz sistemi. Karakteristik Hyundai N egzoz tonuna sahip olan i20 N, böylelikle performanslı modellerden hoşlanan kullanıcıları tam 12’den vurmuş oluyor. Tüm yol koşullarında maksimum tutuş ve yere basma kuvveti sağlayan arka spoyler ise otomobilin diğer performans parçalarından birini oluşturuyor.

Teknik detayları önümüzdeki günlerde açıklanacak olan Hyundai i20 N, diğer güncel i20 modelleri gibi markanın İzmit’teki fabrikasında üretilerek 40’tan fazla ülkeye ihraç edilecek.

Mıchelın yıldızlı şef mıchael rıemenschneıder yepyenİ mutfak anlayışı‘Twıns Kıtchen’ İle Lüksü Ulaşılabİlİr Kılıyor Almanya ve İngiltere’de açtığı restoranlarla dünyaca ünlenen ve Michelin Yıldızı alan ünlü şef Michael Riemenschneider; Covid sonrası Michelin Yıldızlı şeflerin de yepyeni bir sürece girdiğini söylüyor ve İstanbul Acarkent’te açacağı yeni restoranında hedefinin herkese ulaşmak olduğunu belirtiyor. Dünyadaki tüm ünlü şeflerin pratiği değişiyor. Yemek sadece bir doyurma aracı değil aynı zamanda sosyalleşme, paylaşma aracıyken, yaşanan yeni düzen lezzete ve ulaşılabilirliğe fokuslanıyoruz. Yeni açacağım restorana Türkiye’de büyüttüğüm ikizlerimiz nedeniyle Twins Kitchen ismini verdim. Uğurlu geleceğine inanıyorum. Bu restoranda benim imza yemeklerimi daha geniş kitlelere, daha ulaşılabilir bütçelerle sunacağız. Türk halkına da yepyeni bir yemek harmonisi ve eşsiz bir sunum vaad ediyorum” diyor. Bu restoranda lezzetli, ulaşılabilir ve farklı bir mönü yapacak şefin imza yemeği olan ‘Karnabahar Spesiyali’ ise 10 kişilik özel ‘Chef’s Table’ deneyimi ile önceden rezervasyon şartı ile sunulabilecek.

C

ovid Süreci öncesi Türk kökenli eşi sebebiyle İstanbul’a yerleşen dünyaca ünlü şef Michael Riemenschneider; yeni dünya düzeninde gastronomi alanında da pek çok farklılığın oluştuğunu dünyaca ünlü şeflerin pratik, doyurucu ve ulaşılabilir bir yemek düzenine geçtiklerini belirtiyor ve ekliyor: Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

33


Otomotiv

Automechanika İstanbul, IBISConnect Turkey İle İlk kez dİjİtal ortamda Automechanika İstanbul İlk Kez Dijital Ortamda

Automechanika

Ziyaretçiler etkinlik sırasında ayrıca Automechanika Istanbul fuarı ile ilgili ayrıntıları ve en güncel bilgileri almak için ilk kez bir dijital ortamda yer alacak Automechanika Istanbul standını da ziyaret edebilecekler.

Istanbul’un partnerliği ile IBISConnect Turkey Online Etkinliği, 7 Ekim’de gerçekleşiyor..

B

ir önceki 23 Ekim 2019 tarihinde İstanbul’da gerçekleşen IBIS Turkey konferansı, global pandemi sebebiyle bu yıl dijital ortamda IBISConnect Turkey adı ile düzenleniyor. 7 Ekim Çarşamba günü düzenlenecek online etkinlikte Türkiye’nin Lider Uluslararası Otomotiv Endüstrisi Fuarı Automechanika Istanbul ilk kez dijital olarak etkinliğin partnerlerinden biri olarak yer alıyor. 7 Ekim 2020 Çarşamba günü 10:00 - 13:00 (TSİ) saatleri arasında üç saatlik canlı simulcast olarak gerçekleşecek IBISConnect Turkey Online Etkinliği’nde IBIS’ten Robert Snook moderatörlüğünde GiPA UK Genel Müdürü Quentin Le Hetet, Ak Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Metin Demirel, Başbuğ Group

34 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

Yönetici Ortağı Halit Başbuğ, Elite Bodyshop Solutions kurucusu David Luehr, Adizes Institute ülke temsilcisi Ayhan Dayıoğlu ve Ford Otosan Satış ve İş Geliştirme Bölge Yöneticisi Saygın Çakır konuşmacı olarak Türkiye ve dünya otomotiv satış sonrası pazarı, tedarik zinciri ve hasar tamir sektörü hakkında görüşlerini izleyicilere aktaracaklar.

Automechanika Istanbul partnerliği ile düzenlenecek IBISConnect Turkey Online Etkinliği’ne katılım göstermek isteyen ziyaretçiler, ücretsiz kayıt işlemlerini bu linkten gerçekleştirebilirler: http:// ibisworldwide.com/ibisturkey-registration-form/


Otomotiv

Ekonomik Nokta Dergisi - SayÄą 292 - 2020

37


Otomotiv

SİSTEM DİNAMİĞİ Prof.Dr.Semih Ötleş, Nehir Tosunoğlu Ege Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Ürün Yaşam Döngüsü

D

inamik Sistem Modellemesi

Sistem dinamiği, karmaşık sistemleri bir bütün olarak ele alıp bu sistemlerin zaman içinde göstereceği davranışı, temelde sistemin kendi içinde var olan dinamiklere odaklanarak incelemeye dayanan bir yaklaşımdır. Sistem Dinamiği karmaşık sistemleri anlamak için kullanılan diğer yöntemlerden farklı kılan, geri besleme döngüleri ve stok ve akışlarının kullanımıdır. Bunlar, basit sistemlerin dahi beklenmedik doğrusal olmayan davranışlar göstermesini açıklayabilir. Sistemi oluşturan öğeler arasındaki geri bildirim döngülerini ve zaman gecikmelerini göz önünde bulundurmasıdır.

Yönetimi

Bu yöntemin temel mantığı, sistemlerin yarattığı davranışın altında yatan birincil sebebin sistemin kendi yapısı olduğudur. Sistemin yapısından kasıt, içerisinde barındırdığı öğeler ve bunlar arasındaki nedensellik ilişkileri, geri bildirim döngüleri ve zaman gecikmeleridir. Çoğu zaman sistemlerin davranışında, sistemi oluşturan parçaların arasındaki ilişkiler bu parçaların bireysel etkisinden daha baskın bir rol oynar. Bu gibi durumlarda, sistemi oluşturan elemanlar tek başlarına sistemin bir bütün olarak gösterdiği davranışı anlamakta yetersiz kalır. Sistem dinamiği yöntemiyle karmaşık sistemler bütünsel bir bakış açısıyla ele alınır; stoklar, akışlar, geri bildirim döngüleri ve zaman gecikmelerinden faydalanılarak bu sistemlerin davranışları çeşitli koşullar altında incelenir ve bunlarla ilgili anlayış geliştirilir.

Anabilim Dalı Ege Üniversitesi, Ürün Yaşam Döngüsü Yönetimi (PLM) Şekil1: Sistem Dinamiğinin Özellikleri (Coyle,1996)

Mükemmeliyet Merkezi Kalite Müffettişi, Noken

Temel İlkeler 1) Nedensellik Değişkenler arasındaki dolaysız neden sonuç ilişkilerini anlamak ve modellemek esastır. Modele temel teşkil edecek nedensellikler istatistiksel korelasyonla karıştırılmamalıdır. Değişkenler arasındaki istatistiksel ilişki ne derece güçlü olursa olsun, bu hiçbir zaman nedense bir bağın varlığını kanıtlamaz. Nedensellik varsayımı istatistiğin ötesinde (istatistikle birlikte), teoriden ya da empirik olguların yorumundan kaynaklanmalıdır. Örneğin, yapılan istatiksel araştırmalara göre üretim planlama artıkça stoklardaki akış miktarı artacaktır.

36 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292- 2020

Şekil2: Dolaysız neden sonuç ilişkileri Buna karşılık, stok akışı ile production planning arasında dolaysız bir nedenselleğin varlığı hem teorik hem de empirik açıdan son derece açıktır. Aynı şekilde, üretim planlama, talep tahmini, depolama kapasitesi gibi faktörlerin de stok akış değişimi ile dolaysız bir nedensellik içerisinde oldukları açıktır.


Bu ilişkileri Şekil 2’deki sembollerle ifade ederiz. Şekil’deki “+” ve “-” işaretleri değişimin yönünü göstermektedir. Yani, depolama kapasitesi arttıkça, stok akışı artmaktadır. 2) Neden Sonuç Döngüleri (Geribildirim) Tek yönlü nedensellik dinamik ilişkilerin modellenmesinde, dinamik süreçlerin açıklanmasında yetersizdir. Şekil 3’de endüstriyel yapıların büyümelerine dair bir model gösterilmektedir. Birinci (soldaki) şema tümüyle doğrudan (ya da bir ucu açık) nedenselliklere dayanan, ikinci şema ise (sağdaki) döngüsel (geribildirim) nedenselliğe dayanan bir modeli temsil etmektedir. Birinci modele göre bir endüstri kolunun büyümesi kullanılabilir arazi, hammadde, işgücü miktarı ve sermaye birikimi ile açıklanmaktadır. Bu model, endüstri kolunun belirli bir andaki büyüklüğünü tahmin etmek için kullanılabilir. Ancak o endüstri kolunun büyüklüğünün zaman içerisindeki değişimini açıklamakta yetersiz kalacaktır. Çünkü değişkenlerin karşılıklı etkileşimlerini dikkate almamakta, bu arada önemli değişkenleri gözden kaçırmaktadır. Döngüsel modele göre ise, endüstri kolu zaman içerisinde değişen arazi, hammadde ve işgücü ihtiyaçları yaratmaktadır. Değişen ihtiyaçlar ise kullanılabilir arazi, hammadde ve işgücü miktarlarını etkilemekte ve nihayetinde endüsti kolunun büyüklüğü üzerinde etkide bulunmaktadır. Ayrıca, endüstri kolu büyüdükçe sermaye birikimi de artmaktadır. Bu model, endüstri kolunun büyüklüğünün zaman içerisindeki değişimini ifade etmek hususunda daha güçlüdür.

Şekil3: Neden sonuç döngüleri (geribildirim)

Şekil4: Stok dinamiğinde neden-sonuç döngüsü

Otomotiv Şekil 3’de, döngülerin ortasında parantezler içerisinde gösterilen “-” ve “+” işaretleri o döngülerin niteliğini göstermektedir. Buna göre iki tür döngüden söz edilebilir. Birincisi “pozitif” ya da “pekiştirici” olarak adlandırılan döngülerdir. Şekilde “+” işaretiyle gösterilmiştir. Endüstri kolundaki büyüme sermaye birikimini artırmakta, artan sermaye birikimi de endüstri kolunun büyümesini pekiştirmektedir. İkincisi ise “negatif” ya da “dengeleyici” olarak adlandırılan döngülerdir. Şekilde “-” işareti ile gösterilmişlerdir. Örneğin, endüstri kolu büyüdüğünde işgücü ihtiyacı artmakta bunun sonucunda kullanılabilir işgücü miktarı azalmaktadır. Azalan kullanılabilir işgücü miktarı ise endüstri kolunun büyümesine ket vurmakta (örneğin, ücretlerdeki artiş nedeniyle), bu büyümeyi“ dengelemektedir”.

Şekil6: Neden sonuç döngüleri (geribildirim)

Dinamik sosyo-ekonomik problemlerin analizinde döngüsel nedenselliğin (ya da geribildirimin) önemine sistemlerin karmaşıklığını ele alırken tekrar değinilmektedir. 3) Sistemlerin (iç) Yapısı Bir sistemi oluşturan elemanların, değişkenlerin arasındaki ilişkilerin tümüne, o sistemin yapısı diyoruz. Sistem kuramına göre, bir sistemin dinamik davranışını belirleyen esas faktör o sistemin yapısıdır. Örneğin, kalkınma politikalarının başarısızlık nedenleri dış yardımların yetersizliğinde, teknoloji transferindeki başarısızlıklarda, eksik yatırımlarda ya da hatalı nüfus kontrol önlemlerinde aranmamalıdır. Kalkınma süreçlerindeki başarısızlıkların nedenleri toplumsal sistemlerin iç yapısında, toplumsal aktörlerin yönelim ve davranışlarında aranmalıdır. Yani, o sistemin iç güçlerinin arzu edilen sonuçlara ulaşmak üzere nasıl harekete geçirilebileceği araştırılmalı, değişimin mekanizmaları kavranmalıdır. Aynı bakış açısıyla, Türkiye’nin mali krizini nedenleri uluslarüstü kuruluşların hatalı (kasıtlı) politikalarında ya da dış devletlerin Türkiye’ye yönelik politikalarında değil, kendi mali ve politik sisteminin iç yapısında aranmalıdır. Genel olarak, bir canlı türü çevre koşulları çok sert olduğu için yok olmaz; iç yapısını (vücudunu) sert çevre koşullarına uyduramadığı için yok olur. Bu ilke, sistem analistini, çevreyi suçlama yerine, sistemin iç yapısını gerekli şekilde iyileştirmeye yönlendirir. Dolayısıyla, iyi bir sistem modeli, bir soruna neden olan ana etkenlerin çoğunu yapısının içinde barındıracak kadar kapsamlı olmalıdır.

Şekil5: Stok dinamiğinde Neden sonuç döngüsü (geribildirim) Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

37


Otomotiv 4) Sistemlerin Davranışı Dinamik sistem yaklaşımının odak noktası olayların hangi anda ortaya çıktığını ya da değişkenlerin ansal değerlerini tahmin etmek değildir. Amaç, değişkenlerin temel davranış biçimlerini anlayıp bu davranışın nedenlerini araştırmak ve sistemin uzun dönemli davranışını iyileştirmektir. Tipik dinamik davranış biçimleri; üstel büyüme, dengeye ulaşan davranış, büyüme ve düşüş, salınım (dalgalanma) ve bunların çeşitli kombinasyonlarıdır. Özet olarak, tipik bir sistem çalışması, sorunlu bir dinamik davranışın nedenlerini araştırmak için yürütülür.

Bu amaçla, sorunu etkileyebileceği düşünülen tüm faktörler göz önüne alınır ve bunlar arasındaki dolaysız (“mikro”) ilişkiler modellenir. Tüm bu ilişkilerin bir araya konulmasından, neden-sonuç döngülerinden oluşan modelin yapısı ortaya çıkar. Modelin iç yapısı, modelin dinamik davranışını yaratır. Sonuç Farklı disiplinlerin bir probleme yaklaşımı ve çözüm yollarını araştırmayı öngören sistem dinamiği, farklı alanlardan gelen karmaşık konuları ve bunların etkileşimlerinin anlaşılabilmesini sağlayan, farklı bakış açılarının birleştirilerek öğrenmeyi ve sonuca ulaşmayı hızlandırabilmesini ortaya koyan geliştirilmiş bir olgudur.

OTOMOTİV ENDÜSTRİSİNDE DİJİTAL İKİZ VE PLM 1.Giriş

G

ünümüzde Endüstri 4.0 ve dijitalleşmenin önemi arttıkça endüstri ve otomotiv sektörü daha bağlantılı, veri odaklı bir hale gelmiştir. Veri odaklı üretim sisteminde dijital ikiz konsepti fiziksel ve sanal dünya arasındaki iletişim açısından öne çıkmaktadır. Aynı zamanda ürün yaşam döngüsü yönetimi ve PLM uygulamaları dijital ikiz konseptinin yönetimi için gereklidir. Bu çalışmamızda, otomotiv sektöründeki dijital ikiz uygulamaları incelenerek ürün yaşam döngüsü aşamalarına katkıları açıklanmıştır.

2.Dijital İkiz Dijital ikiz (digital twin) fiziksel bir ürünün ya da bir hizmetin gerçek dünyadaki davranışının ve oluşturduğu sonuçların sanal modeli olarak tanımlanır. Daha basit bir anlatımla dijital ikiz; sürecin, ürünün ya da servisin sanal bir modelidir. Dijital ikizin fiziksel ürün, sanal ürün ve fiziksel ve sanal ürünü birbirine bağlayan veriler olarak üç bölümden oluştuğunu söyleyebiliriz. Dijital ikizin ilk kullanımı, yeni ürün tanıtımı için tasarlanmış 3D CAD modelleri biçimindeydi. Bulut bağlantısı, IoT, artırılmış gerçeklik ve makine zekâsı gibi dijital kolların çoğalmasıyla, dijital ikiz teknolojisi

Şekil 1: Sürüş esnasındaki dijital İkiz konsepti 38 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

çeşitli endüstrilerde büyük ölçekli uygulamalara da imkân vererek daha da gelişti. Dijital ikiz günümüzde, tüm gerçek zamanlı performans verileri, sensör verileri, muayene verileri, yapılan bakımların tarihçesi, konfigürasyon değişiklikleri, parça değişimi ve garanti verilerinin izlenmesini sağlar. Örneğin otomotiv sektöründen Tesla, ürettiği her şasi numarasına sahip araç için dijital bir ikiz kullanmaktadır. Bu sayede Tesla, düzenli olarak müşterilerinin araçlarına yazılım güncellemelerini indirerek araçlarında süreklilik sağlamaktadır.


Üretim kapasitesini artırmayı ve “kişiye özel” üretim imajını korumayı hedefleyen Maserati’nin Ghibli fabrikası da dijital ikiz teknolojileriyle donatılmıştır. Proje sonunda yeni ürün geliştirme süresi yüzde 30 kısalırken ürünlerin pazara çıkış süresi 30 aydan 16 aya düşmüştür ve üretilen otomobil sayısı üç kat artmıştır. 3.PLM PLM uygulamaları ile ilgili genel bir tanımı; Bir ürüne ait tüm bilgilerinin, fikir oluşumundan hurdaya varıncaya, kadar ki süreçlere ait verilerin dijital ortamda kaydedilmelerini, doğrudan ve anında bu bilgilere kolaylıkla ulaşılması, paylaşılması, seçilerek en uygun kullanımını sağlayan çok amaçlı kullanımlı, çok disiplinli bilgisayar destekli bir teknoloji organizasyonudur. Bir ürün ömrünü üç aşamada değerlendirebiliriz. -BOL, ürün kavramının üretildiği ve fiziksel modelin oluşturulduğu yaşam başlangıcı aşamasıdır. -MOL, ürünlerin dağıtıldığı, kullanıldığı, bakım ve servisin yapıldığı yaşam ortası aşamasıdır. -EOL, kullanılan ürünlerin toplanması, sökülmesi, yenilenmesi, yeniden birleştirilmesi, geri dönüştürülmesi, yeniden kullanılması veya atılması aşamalarını içeren ürünün sonu aşamasıdır. Ürünleri yaşam döngüsü üzerinden takip ederek, radyo frekansı tanımlama (RFID) teknolojisi ve Nesnelerin İnterneti (IoT) ile doğru, gerçek zamanlı ve eksiksiz ürün bilgilerinin ile ürünün bilgi döngüsü kapatılabilir. Ürünler sensörler ile donatıldığından, üreticilerin MOL ve EOL aşamalarında ürün verilerini toplaması ve bu verileri gelecekte ürünü geliştirmek için kullanması mümkündür. IoT teknolojisi ile ürün yaşam döngüsündeki hammadde, bileşen, makine, ürün ve tesisler gibi her şey entegre akıllı cihazlarla donatılabilir. Dijital ikizler ile ürünün yaşam döngüsü hakkında gerçek zamanlı veriler alınarak kapalı döngü yaşam döngüsü yönetimini mümkün kılar.

Kapalı döngü yaşam döngüsü yönetimi ile ürünlerin tasarım, üretim, kullanımı ve ömür sonu geri dönüşüm aşamalarının sürekli olarak geliştirilmesi sağlanır. Bunun sonucunda ürün kalitesi iyileştirilebilir. Sonuç olarak, MOL ve EOL operasyonları BOL’deki ürün tasarımı ve üretimle ilgili bilgiler kullanılarak kolaylaştırılabilir. Tasarımcılar ve mühendisler tarafından alınan BOL kararları, sağlanan MOL ve EOL bilgilerinin yardımıyla daha doğru olacaktır. 4. Otomotiv Sektöründe Ürün Yaşam Döngüsünde Dijital İkiz Uygulamaları BOL Aşamasında Dijital İkiz Ürün Geliştirme: Ürün geliştirme aşamasını kavramsal tasarım, detaylı tasarım ve tasarım doğrulaması olarak üçe ayırabiliriz. Kavramsal tasarım aşamasında hedef pazara yönelik rekabet ve regülatif isterler gözetilerek araç özellikleri ve ön tasarımı belirlenir. Araç ön tasarım aşamasında önceki modellere yönelik saha verilerinin doğru kategorizasyon ile tasarım ekiplerine aktarılabilmesi, aynı problemlerin yeni tasarlanan üründe de tekrarlanmasını engellemek adına oldukça değerli bir bilgi olmasına rağmen, geleneksel problem takip sistemleri bu verilerin kategorize edilmiş bir şekilde tasarıma ekiplerine akmasına olanak sağlamamaktadır. Dijital ikiz sayesinde, güncel araç konsepti oluşturulurken önceki nesilden kazanılan olumlu ve olumsuz saha geri bildirimleri de sistem bazında görüntülenebilir. Bu sayede tasarımcılar, paydaşlar ve müşteriler arasındaki iletişim daha interaktif ve hızlı olur. Müşterinin sesi araç tasarımında önemli bir girdi haline dönüştürülebilir. Detay tasarım aşamasında, kavramsal tasarım aşamasında oluşturulmuş ön tasarım verisi üretilebilirlik, montaj edilebilirlik, mekanik/elektriksel tasarım kısıtları, sanal doğrulama verileri de gözetilerek en ince ayrıntısına kadar ele alınıp, gerçek bir ürüne dönüştürülmektedir.

Otomotiv Bu aşamada ortaya çıkan tasarımın gerçek prototip araçlarda doğrulanması süre ve maliyet anlamında ciddi kaynak tüketimine yol açmaktadır. Dijital ikiz sayesinde prototip araçlarda yapılacak doğrulama ve tasarım iterasyonları, geçmiş çalışmalardan elde edilmiş korale model ve metodolojiler ile oluşturulmuş sanal prototipler üzerinde daha hızlı ve daha az maliyetli şekilde yürütülebilmektedir. Ürün geliştirme sürecinde kazanılmış bu esneklik de proje takvimindeki en uzun ve kaynak tüketen aşama olan tasarım iterasyon adımını kısaltmaya imkan sağlamaktadır. Üretim Aşaması: Kişiselleştirilmiş ürünler, otonom sürüş ve elektrikli güç paketi teknolojileri gibi günümüz otomotiv endüstrisi için yeni olan kavramlar, sadece tasarım aşamasında değil üretim tesislerindeki montaj ve kalite altyapılarında da bir değişim süreci gerektirmektedir. Bu tesislerin birçoğu hala geleneksel konveyör bant sistemleri ile taşıma işlemleri yapmasına rağmen otomobil üreticileri alternatif bir yöntem olarak esnek üretim üzerinde düşünmektedir. Bu yöntemde otomatik güdümlü araçlar (AGV) araç gövdelerini ayrı olarak sadece kendi modeliyle alakalı olan montaj istasyonuna taşımaktadır. Dijital ikizde üretim bölümündeki ve lojistik bölümündeki tüm ekipmanlar (makineler, AGVler ve aletler) birbiriyle bağlantılıdır ve sürekli durum ve konum verilerini fabrika dijital ikizine göndermektedir. Burada veriler gerçek zamanlı şekilde işlenerek üretim bölümündeki süreçleri yönlendirir. Bu akıllı sistemler AGVlere hangi montaj istasyona gitmesi gerektiğini ve problemlere nasıl yanıt vermesi gerektiğini söylemektedir. Vasıflı eleman yetersizliği üretim sektörünün önemli bir sorunudur. Dijital ikiz gerçek zamanlı, adım adım görsel yönlendirmeler sağlayarak ürün montajı, komponent tasarımı, makine operasyonu gibi alanlarda çalışan elemanların eğitimi için büyük bir olanak sağlamaktadır. Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

39


Otomotiv Üretim hattında çalışan operatörler artırılmış gerçeklik (AR) ile elde edilen deneyimler sayesinde daha az stres yaşamakta ve üretim bölümündeki farklı durumlara hazırlıklı olacak şekilde bilgi ve yeteneklerini artırmaktadırlar. Üretim hattında arıza kaynaklı makine kapalı kalma süreleri önemli bir sorundur. Dijital ikiz makinede yaşanan arıza deneyimlerinden yararlanarak arıza zamanını tahmin edebilir ve tekrar etmemesi için öğrenme yapabilmektedir. Gerçek zamanlı bilgilerin sensörlerden toplanması ile ve bu bilgilerin dijital versiyona iletilmesi ile makine davranışları gözlemlenmektedir. Bu performans verileri analiz edilerek ve dijital ikizler tarafından yorumlanarak, daha fazla nesnelerin interneti bakım stratejileri eklenebilir, genel performans optimizasyonu artar ve beklenmeyen kesintiler azaltılabilir. Ayrıca, şirketler iş kazalarına karşı üretim alanında ekipman ve çalışanlara sensörlü bluetooth işaretçileri ekleyerek dijital olarak kazaları tespit edebilir. Varlıkların nerede olduğunun bilgisi özellikle üretim esnasında önemlidir. Dijital ikizler işaretçi verileri fikri ile iş kazaları için önleyici analizler sunarak güvenlik ve işçi sağlığını korumaktadır. MOL Aşamasında Dijital İkiz Otomotiv Satışı: Araçtaki konfigüre edilebilir unsurlar artmaktadır ve bu da çok fazla sayıda farklı kombinasyon, özel istek ve sipariş olmasını sağlamaktadır. Bazı konfigürasyonları üretmek gereksiz maliyet yaratmaktadır. Dijital ikiz ile gerçek zamanlı saha öngörüleri alınabilir. Bu da müşteriler tarafından sıkça ve nadiren kullanılan uygulamaların gözden geçirilmesini sağlamaktadır. Bayideki ve OEM deki etkin müşteri veri yönetimi eksiktir. Üreticiler ve bayiler müşteriden kazabilecekleri potansiyel gelirleri kaybetmektedir. 40 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

Dijital ikiz ile OEMler ve bayiler, müşterilerin kullanım alışkanlıklarını gerçek zamanlı inceleyebilirler ve yeni ürün satış veya müşteri potansiyeli hakkında bilgi edinebilirler. Aynı zamanda müşteriler gelişmiş ve kişiselleştirilmiş satış deneyimi beklemektedir. Satış deneyimi artırılmış gerçeklik bağlantıları ile geliştirilebilir. Bu daha interaktif ve ilgi çekici bir kullanıcı deneyimi yaratmaktadır. Otomotiv Servis ve Yedek Parça: Toplam sahip olma maliyeti müşteriler için otomotiv markasına karar vermede anahtar kriterdir. OEM açısından toplam sahip olma maliyetini düşürmek sürekli dikkate alınması gereken bir konudur. Her kritik parça veya aracın dijital ikizi oluşturularak izlenebilir. Sanal araç ve parçaların ikizlerini gerçek çevre koşullarına ekleyerek arızalar tahmin edilebilir ve iyileştirmeler planlanabilir. Müşteri farklı bir konuma taşındığı zaman ya da araç sahipliği değiştiği zaman, OEMlerin ve bayilerinin dağınık bilgi teknolojisinden kaynaklı aracın servis geçmişi kaybolur. Araç dijital ikizi ile aracın servis geçmişi tutulabilir ve bu veriler çoklu paydaşlar tarafından kullanılabilir. Dijital ikiz teknolojisi ile yüksek kaliteli sanal ürün modeli, parçaların mekanik yapısını ve birbirleri arasındaki bağlantıyı tam olarak yansıtabilir. Bir arıza meydana geldiğinde, arızalı parça ürün arıza analizi ile tespit edilebilir. Daha sonra imalatçıya ve kullanıcılara, hatalı parçanın konumu, ilgili sökme sırası, değiştirilmesi gereken parça özellikleri gibi ilgili bakım stratejisi sağlanabilir. Garanti verileri araç ikizi ile bağlandığında arıza dağılımını gösterir. Buna bağlı olarak saha incelemeleri ya da proaktif geri çağırmalar yapılabilir. OEM ler zaman, maliyet verimliliği sağlayacak ve marka imajını artıracaktır.

EOL Aşamasında Dijital İkiz Geri Dönüşüm: Kullanım ve performans geçmişi şeffaflığının yetersiz olmasından dolayı atık parçaların değerleri azalmıştır. Dijital ikiz ile gerçek zamanlı performans bilgilerini, sensör bilgilerini ve kontrol bilgilerini servis geçmişi, konfigürasyon değişimi, parça değişimi ve garanti verileri ile sunarak parçaların gerçek değeri ve koşulları hakkında kararlar verilebilir. Doğal Kaynakların Verimli Kullanımı: Doğal kaynakların hızlı tüketilmesi ve tahmin edilmeyen çevresel sonuçları uygun stratejiler belirlenerek ve geliştirilerek ömrü tamamlanmış ürünler değerlendirilir. Sonuç Sonuç olarak, günümüzde otomotiv sektöründe ürün yaşam döngüsü, ürünün uçtan uca yaşam döngüsünü yönetmek için değer zincirindeki çeşitli paydaşların veri girişlerine bağlıdır. Her aşamada kullanılan veya üretilen verilerin çoğu, ayrı ayrı ele alınır ve ürün yaşam döngüsünün sonraki aşamalarına entegre edilmesi güçleşir. Bu durum, fiziksel ürünler ve sanal ürünler arasında iletişim eksikliğine yol açar. Fiziksel ve sanal ürünlerinin yakınsaması dijital ikiz yöntemi, bugün otomotiv sektöründe var olan birçok zorluğu çözme potansiyeline sahiptir.

Şekil 2: Ürün Yaşam Döngüsü Aşamaları


Sağlık

Türk Kardİyolojİ Derneğİ Dünya Kalp Gününde vatandaşları kalp ve damar hastalıklarına karşı uyardı: “COVID19 kaparım korkusu İle hayatınızı rİske atmayın, kalp krİzİ belİrtİsİ yaşıyorsanız hemen 112’yİ arayın” Türk Kardiyoloji Derneği 29 Eylül Dünya Kalp Gününde ‘Kalp Damar Hastalıklarını Yenmek İçin Kalbi Kullan’ kampanyasını başlattı. Pandemi döneminde kalp krizi geçiren hastaların yaklaşık yarısının hastaneye başvurmadığına dikkat çeken Türk Kardiyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, “Göğüs ortasında beş dakikadan uzun süre yaygın yanıcı ve sıkıştırıcı ağrı yaşayan ve diğer kalp krizi belirtilerini gösteren vatandaşlarımızdan, hemen 112 ambulansı arayıp yardım istemelerini rica ediyoruz. COVID-19 kaparım korkusu ile hayatınızı riske atmayın, tedavi için altın değerinde olan vakti kaybetmeyelim” diye konuştu.

Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 41


Sağlık

D

ünyada tüm ölümlerin yarıya yakını kalp ve damar hastalıklarına bağlı sebeplerden ötürü gerçekleşiyor. Bu önemli riske rağmen sigara kullanımı, sağlıksız beslenme ve hareketsizlik gibi risk faktörlerini kontrol altında tutup kalp ve damar hastalıklarının gelişimini önlemek mümkün. Dünya Kalp Federasyonu tarafından belirlenen 29 Eylül günü her yıl tüm dünyada Dünya Kalp Günü olarak kabul ediliyor ve bu gün kapsamında tüm dünyada kalp ve damar hastalıklarına yönelik farkındalık çalışmaları yapılıyor. COVID-19 pandemisi kalp ve damar hastalıklarında farkındalığın önemini daha da artırdı 2020 Dünya Kalp Günü kapsamında bu yıl yapılacak farkındalık çalışmalarına dair bilgiler Türk Kardiyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol’un ev sahipliğinde ve Türk Kardiyoloji Derneği Yönetim Kurulu üyelerinin de katıldığı basın toplantısında kamuoyuna açıklandı. Toplantıda açıklamalarda bulunan Türk Kardiyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, “Mesleki ve toplumsal eğitimi ve araştırmaları destekleyerek Türk halkının kalp damar sağlığını korumayı temel amaç olarak benimseyen Türk Kardiyoloji Derneği olarak her yıl 29 Eylül’de çeşitli aktiviteler ile halkımızın kalp damar hastalıkları konusunda bilinçlendirilmesi için çalışıyoruz. 42 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

2020 yılı, maalesef COVID-19 pandemisi nedeniyle özel bir yıl oldu. COVID-19 salgını döneminde kalp ve damar hastalıklarının önemi daha da arttı. Bu nedenle özellikle salgın döneminde ciddiyetini koruyan kalp damar sağlığı risklerine karşı vatandaşlarımızı bilinçlendirmeyi en önemli görevimiz olarak görüyoruz” diye konuştu. Pandemi döneminde kalp krizi geçiren hastaların neredeyse yarısı hastaneye gitmiyor Türk Kardiyoloji Derneği tarafından ülke genelinde yapılan TURKMI-II çalışmasının pandemi döneminde ülke genelinde hastaneye başvuran kalp krizi hastalarının sayısında anlamlı sayıda azalma olduğunu ortaya koyduğunu söyleyen Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, “TURKMIII Çalışması’nın bulgularına göre pandemi döneminde kalp krizi gerekçesiyle hastaneye başvuran hastaların sayısında pandemi önceki dönemde yapılan TURKMII çalışmasına kıyasla yüzde 47,1 oranında azalma bulunuyor. Bu oran kalp krizinin ağır formlarında yüzde 32 iken daha hafif formlarında yüzde 56 olarak gerçekleşmiş bulunuyor. Bu çalışma verileri, pandemi döneminde kalp krizi geçiren hastaların neredeyse yarısının hastaneye başvurmadığını gösteriyor” dedi. Tedavide altın değerindeki süre kaybedilmemeli

Kalp krizinin ağır formunda özellikle ilk saatlerin kritik öneme sahip olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, damarın süratle açılması gereken ilk birkaç saatlik sürede hastaların yaklaşık üçte birinin hastaneye hiç gelmediğinin altını çizdi. Türkiye’de hasta şikayetlerinin başladığı andan itibaren 112 Acil’in aranmasına kadar geçen sürenin, pandemi öncesinde ortalama 53 dakika iken pandemi döneminde 90 dakikaya kadar çıktığına dikkat çeken Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, “Hastaların COVID-19 bulaşması korkusu ile 112’yi aramadıklarını ya da aramakta geç kaldıklarını görüyoruz. Oysa ambulansın ulaşması, hastanın hastaneye nakli ve hastanede hastanın kateter laboratuvarına alınıp damarının açılması için geçen süreler değişmiyor. Ambulansın zamanında çağırılmaması nedeniyle tedavide altın değerindeki zaman kaybediliyor. Bu nedenle hastaneye ulaşamadan evlerinde kaybettiğimiz hastalarımız da oluyor” dedi. COVID-19 kaparım korkusu ile hayatınızı riske atmayın, 112’yi arayın Pandemi döneminden kalp krizi riskinin öneminden bahseden Türk Kardiyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol kamuoyuna çağrıda bulundu: “Kalp krizinde koroner arterler dediğimiz kalbi besleyen damarlarda plak yırtılması sonrası üzerine pıhtı oturması ile ani tıkanma meydana geliyor, tıkanan damarın beslediği bölgede kalp kası 20 dakika içerisinde ölmeye başlıyor ve 12 saat içinde tamamen ölüyor. Kas ölümü özellikle ilk 1-2 saatte çok hızlı ve yüksek miktarda oluyor. Bu nedenle kalp krizi belirtileri başlayan hastanın süratle 112’yi arayarak ambulans ile en yakın koroner anjiyo yapabilecek merkeze nakledilip, damarının bir an önce açılması gerekiyor. Göğüs ortasında beş dakikadan uzun süre yaygın yanıcı ve sıkıştırıcı ağrı yaşayan ve diğer kalp krizi belirtilerini gösteren vatandaşlarımızdan, hemen 112 ambulansı arayıp yardım istemelerini rica ediyoruz.


Geçer diye beklemeyin, COVID-19 kaparım korkusu ile hayatınızı riske atmayın, altın saatlerinizi hastane dışında geçirmeyin.” Ani gelişen nefes darlığı ve göğüs ağrısı kalp krizi belirtisi olabilir Kalp krizi ağrısının alt çene ile mide bölgesi arasında herhangi bir yerde olabileceğini hatırlatan Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, şu ifadeleri kullandı: “Ağrı, en sık şekilde iman tahtası dediğimiz sternum kemiği altında kravat bölgesinde olmakla birlikte, sırtta, mide bölgesinde, kollarda özellikle sol kolda da olabilir. Bu bölgelerde ağrısı, ani gelişen nefes darlığı veya bayılması olan hastaların vakit kaybetmeden ambulans ile hastaneye yönlendirilmeleri gerekiyor. COVID-19 kaparım korkusu ile altın saatlerimizi evde geçirmeyelim. Maske, mesafe, temizlik kuralına uyulduğu sürece COVID-19’dan korunabiliriz. Pandeminin gelecekte nasıl bir yol izleyeceğini tam olarak bilemiyoruz, ancak şu anda kalplerimizi korumanın her zamankinden daha önemli olduğunu biliyoruz.

Sağlık çalışanlarının gayreti yanında vatandaşlarımızın da toplumsal sorumluluğa uyması; maske, mesafe, temizlik kurallarının tatbiki bu pandemiyi yenmede ana silahımızdır.” Dünya Kalp Gününde “Kalp Damar Hastalıklarını Yenmek İçin Kalbi Kullan” seferberliği Dünya Kalp Federasyonu tarafından her yıl 29 Eylül Dünya Kalp Gününde kalp damar sağlığına yönelik yeni bir slogan belirlendiğini hatırlatan Türk Kardiyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, “Bu yılın sloganı ‘Kalp Damar Hastalıklarını Yenmek İçin Kalbi Kullan’ olarak belirlendi. Hepimiz sağlıklı beslenerek, tütün kullanmayarak, egzersiz yaparak, aşırı kilo almayarak, tansiyon, kolesterol ve şekerimizi kontrol ederek çocuklarımıza ve sevdiklerimize iyi örnek olarak kalplerimizi koruyabiliriz. Pandemi döneminde karantinalar hareketsizlik ve kötü beslenmeye, kontrolsüz kilo almaya yol açmasın. Pandemide kalp damar hastalıklarından korunmayı ihmal etmeyelim.

Sağlık Kalp damar hastalıklarının dünyada birinci ölüm sebebi olduğunu unutmayalım. Pandemi döneminde karantinalarda geçen günlerde hareketsizlik kalp damar sağlığı için risk arzetmekte, bu dönemde ev içinde de olsa hareketimizi aksatmayalım, aldığımız kaloriyi artırmayalım, aşırı kilo almayalım diyetimize dikkat edelim. Pandeminin yarattığı olumsuz ortamın kalp damar sağlığımızı bozmasına izin vermeyelim. Halkımızı kalp damar hastalıkları hakkında bilinçlendirme aktivitelerimiz yıllardır devam ediyor. Bunlardan biri de geçen yıl Yandex iş birliği ile yaptığımız ve bugüne kadar 5.5 milyona yakın görüntülenme sağlayan ‘Kalp Krizi DurAKSatmasın’ projesidir. Bu proje ile Yandex navigasyon kullanan kişilere trafikte duraklamalar esnasında kalp damar hastalıklarının önemi, korunma yolları ve kalp krizi hakkında aydınlatıcı bilgi verilmektedir. Başarı ile süren bu projemizi de tekrar TURKMI-II çalışma verilerinden yararlanarak canlandırmayı planladık.” şeklinde konuştu.

Weidmuller’den PV Protect Teknolojİsİ

P

V Protect, inverterin aşırı gerilimlere karşı optimum düzeyde korunması için çözüm sunuyor. Bağlantıya hazır kutular, farklı sistem gerilimleri için üretiliyor. Çeşitli parafudur tipleri ve çeşitli MPPT sayısına göre tedarik edilebilir. Gereksinimlere bağlı olarak bağlantı, kablo rakorları veya uygun ve güvenilir PUSH IN bağlantı teknolojisine sahip WM4C konnektörleri weidmuller teknolojisi ile çözümler sunuyor.

Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 43


Sağlık

Koroner kalp hastalıklarına yol açan sağlıksız yaşam alışkanlıkları değİştİrİlmelİ

30 Dakika Süreyle Yapılan Orta Zorlukta Aktiviteler,

Kalp ve damar hastalıkları dünya çapında bir numaralı ölüm sebebidir. Kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölümlerin artarak, 2030 yılında yıllık 22 milyonu aşacağı tahmin edilmektedir. Reyap Çorlu Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Aydın 29 Eylül Dünya Kalp Günü vesilesiyle kalp hastaları için önemli bilgiler paylaşmanın yanı sıra Covid-19 sürecinde kalp hastalarına önerilerde bulundu.

Kalp Hastalığı ve İnme Riskini Azaltır

K

alp ve damar hastalıkları; koroner kalp hastalıkları, serebrovasküler 44 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

(beyin-damar) hastalıklar, hipertansiyon, periferik arter (atardamar tıkanıklığı)

hastalığı, romatizmal kalp hastalıkları, konjenital (doğuştan) kalp hastalıkları, kalp yetmezliği ve kardiyomiyopatileri (kalp kası hastalıkları) kapsar. Kalp ve damar hastalıklarının gelişiminde; tütün kullanımı, fiziksel hareketsizlik, obezite, sağlıksız beslenme gibi olumsuz davranış tarzları yanında diyabet, hipertansiyon, dislipidemi (kolesterol bozukluğu) gibi hastalıklar yer almaktadır. 2012 yılında tüm dünyada bulaşıcı olmayan hastalıklara bağlı ölümlerin yüzde 46,2’si (17,5 milyon) kalp ve damar hastalıkları kaynaklı olmuştur. Bu ölümlerin 7,4 milyonu kalp krizine (iskemik kalp hastalığı) 6,7 milyonu inmeye bağlıdır. Bulaşıcı olmayan hastalıklara bağlı 70 yaş altı ölümlerin yüzde 37’sinden kalp ve damar hastalıkları sorumludur.


T

Kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölümlerin yılındave yaklaşık 22,2 ürk Su2030 ürünleri hayvansal milyon olacağı tahmin edilmektedir. mamuller sektörü olarak, 2000’li Ülkemizde de buna paralel olarak yılların başından itibaren Türkiye’de toplam ölümlerin içinde ihracatın yıldız sektörlerinden kalp biri hastalıklarının payının gittikçe olduk. artma eğilimindedir. Türkiye’de her yıl yaklaşık 300.000 kalp krizi ve 125.000 ölüm bu nedenlidir. Oranlar 1989’da yüzde 40 iken, 2014 yılında yüzde 40,4 ile tüm ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer almıştır. Türkiye’de akut miyokard enfarktüsü (kalp krizi) öyküsü erkeklerde yüzde 2,3; kadınlarda yüzde 1,1’dir. Koroner kalp hastalığı sıklığı erkeklerde yüzde 3,8; kadınlarda yüzde 2,3’dür. Koroner kalp hastalıklarına yol açan sağlıksız yaşam alışkanlıkları değiştirilmeli Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde uygulanan her türlü tedavi yöntemi ülkemizde de başarıyla uygulanmaktadır diyen Prof. Dr. Mustafa Aydın: “Sorun hastalık oluşmadan engellenebilmesinde bulunuyor. Bu amaçla tedavinin yanı sıra öncelikle hastalığı önlemeye yönelik tedbirler alınmalıdır. Koroner kalp hastalıklarına yol açan sağlıksız beslenme alışkanlıkları, sigara, hareketsiz yaşam gibi olumsuz faktörler değiştirilmelidir. Hastalık oluşumu sonrası ise ilerlemenin durdurulması ve bu amaçla ilaçla tedavi ve girişimsel veya cerrahi yöntemler uygulanmalıdır.” Erken tanı ve tedaviyle bu hastalıkların önemli ölçüde azaltılması mümkün Prof. Dr. Mustafa Aydın: “Kalp ve damar hastalıklarının gelişiminde risk faktörleri olarak; sigara-tütün kullanımı, fiziksel hareketsizlik, obezite, sağlıksız beslenme gibi olumsuz davranış tarzları yanında diyabet, hipertansiyon, dislipidemi (kolesterol bozukluğu) gibi hastalıklar ve ailede kalp damar hastalığı bulunması yer almaktadır. Ancak risk faktörleri ile mücadele yanında erken tanı ve zamanında tedaviyle bu hastalıkların önemli ölçüde azaltılması mümkündür.”

Prof. Dr. Mustafa Aydın’ın ifadelerine göre sigaranın bırakılması, sağlıksız beslenme ve fiziksel aktivite yoksunluğu gibi başlıca risk faktörlerinin kontrol altına alınması ile kalp hastalığı ve inmeye bağlı erken ölümlerin en az yüzde 70-80 kadarı önlenebilir. Kronik kalp hastalarının tedavilerini aksatmaları hastalığın seyrini bozabilir uyarısı yapan Prof. Dr. Mustafa Aydın: “Hastalık tekrar alevlenip, şiddetlenebilir, tekrar hastaneye yatışlar gerekebilir. O nedenle kronik kalp hastalığı olan hastalar evlerinde mevcut ilaçlarını düzenli almaya devam etmeli, verilen diyetlerini de asla aksatmamalıdırlar. Mümkün olduğunca ev içinde egzersizler yapılmalı, kilo alınmamasına da dikkat edilmelidir.” Haftada beş kez 30 dakika süreyle yapılan orta zorlukta aktiviteler, kalp hastalığı ve inme riskini azaltır Obezite ve özellikle tip II diyabet fiziksel aktivite yetersizliği ile ilişkili hastalıklardır. Bu durum ise koronerkalp hastalığı gelişme riskini büyük oranda artırmaktadır diyen Prof. Dr. Mustafa Aydın: “Haftada beş kez 30 dakika süreyle yapılan orta zorlukta aktiviteler, kalp hastalığı ve inme riskini azaltır. Günümüzde giderek daha fazla insan, şeker, tuz, doymuş yağ ya da trans yağ içeriği yüksek olan işlenmiş gıdalar tüketmektedir. Sağlıksız beslenme alışkanlıkları, kronik kalp hastalıkları ile doğrudan ilişkilidir. Meyve ve sebzeler açısından zengin olan kalp sağlığı dostu bir beslenme şekli, kalp hastalığı ve inmeden korunmaya yardımcı olur. Tuz tüketimi günde beş gramla sınırlandırılmalı. Porsiyonlar ve tabaklar oransal olarak meyve ve sebzenin et veya karbonhidratlı gıdalardan daha fazla olmalı. Akdeniz tipi diyet dediğimiz zeytinyağı, sebze, meyve, balık ve kuruyemişten zengin besinlerin kalp sağlığına olumu etkilerini gösteren birçok çalışma vardır. Bu ülkemiz insanı için en yararlı beslenme tarzıdır. Sağlıklı beslenme için; işlenmemiş tahıllar, baklagiller, az yağlı süt ürünleri, deniz ürünleri, fındık, ceviz ve

Sağlık badem gibi kuruyemişler soframızda yer almalı, kırmızı et tüketimi ve doymuş yağlar azaltılmalı, zeytinyağı ve diğer sıvı yağlara daha fazla yer verilmeli; şekerli içecekler, şekerli ve unlu hazır besinler ve işlenmiş karbonhidratlardan uzak durulmalıdır.” Tütün içen her iki kişiden birinin, tütünle ilişkili hastalıklar nedeniyle öldüğünün altını çizen Prof. Dr. Mustafa Aydın: “Tütün ve sigarayı bırakmak ve sigara dumanına pasif maruziyetten korunmak, kalp hastalığı ve inme riskini azaltır. Bu önerileri uygulanması ve düzenli sağlık kontrollerinden geçmek durumunda kalp hastalığı ve inme yükü önemli oranda azalacaktır. Düzenli sağlık kuruluşuna başvuru; kan basıncı, kolesterol ve glukoz düzeylerinizi, kilonuzu ve vücut kütle indeksinizi (VKİ) önerilen düzeyde tutmak bu açıdan önem arz etmektedir.” Bu hastalıklar nedeniyle her yıl dünya genelinde 17 milyonu aşkın kişinin yaşamını yitirdiğini ifade eden Prof. Dr. Mustafa Aydın: “Bu sayının 2030 yılında 23 milyon olması beklenmektedir. Kalp hastalığı ve inmenin, yaşlıları, erkekleri ve zengin toplumları daha fazla etkilediği yanlış bilinen bir gerçektir. Her ne kadar erkeklerin ve kadınların karşı karşıya oldukları risk ayrı ayrı hesaplanmamış olsa da, kardiyovasküler hastalıklar her iki cinsiyeti de etkiler.” Covid-19 salgını döneminde düzenli ilaç kullanımı ve sağlıklı beslenme önemli Prof. Dr. Aydın: “Koroner kalp hastalığı ve hipertansiyon hastalarında Covid19 salgını döneminde düzenli ilaç kullanımı ve sağlıklı beslenme daha önem kazanmaktadır. Kalp-damar hastalarında hastalık daha ağır seyretmekte ve yoğun bakım gereği daha fazla olmaktadır. Ölüm riski kronik kalp hastalığı olanlarda daha yüksek olmaktadır Bu yüzden kronik kalp damar hastalığı, hipertansiyon, diyabet gibi hastalıkları olan kişilerin hastalığa yakalanmamak için çok daha dikkatli olmaları gerekmektedir.” Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

45


Sağlık

P

Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği’nin desteği ile IQVIA tarafından hazırlanan rapor Türkiye’de klinik araştırmaların ekonomik, sosyal ve bilimsel faydalarını ortaya koyuyor.

A

N

Rapora göre klinik araştırma altyapısının, kapasitesinin ve becerilerinin geliştirilmesiyle birlikte Türkiye klinik araştırmalardan yıllık 1 milyar dolarlık ekonomik değer üretebilecek.

O

AIFD desteğİyle hazırlanan “Türkİye İçİn Klİnİk Araştırma Stratejİsİnİn Faydaları” raporu: Türkİye 2027’de en çok klİnİk araştırma gerçekleştİren 10 ülkeden bİrİ olabİlİr H astaların yenilikçi ilaç ve tedavilere erişimlerini artırma ve sağlık alanında etik ve şeffaf bir çalışma ortamını sağlama amacıyla faaliyet yürüten ve halihazırda 36 araştırmacı ilaç şirketini temsil eden Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği’nin (AIFD) desteğiyle, araştırma şirketi IQVIA tarafından hazırlanan “Türkiye İçin Klinik Araştırma Stratejisinin FaydalarıYenilik Temelli Büyüme İçin Yol Haritası” başlıklı raporun bulguları 17 Eylül Perşembe günü düzenlenen TÜSEB Biyoteknoloji Sempozyumu’nda açıklandı. Rapor lansmanının açılış konuşmalarını Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Emine Alp Meşe, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) Başkanı Doç. Dr. Tolga Tolunay, AIFD Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mete Hüsemoğlu ve EFPIA Genel Müdürü Nathalie Moll gerçekleştirdi. IQVIA Sorumlu Müdürü Şule Sencer Akbil’in yaptığı rapor sunumunun ardından “Klinik Çalışmaların Türkiye

46 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

için Önemi ve Yol Haritasının Hayata Geçirilmesi için Nasıl Bir Ortak Çalışma Modeli?” başlıklı bir panel de yapıldı. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof.Dr. Ahmet Gül moderatörlüğünde düzenlenen panelde Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Klinik Araştırmalar Daire Başkanı Nihan Burul Bozkurt, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Planlar ve Programlar Genel Müdürü Kutluhan Taşkın, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Kamu Hastaneleri Genel Müdür Yardımcısı Hasan Arslan, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İlhan Satman ve IQVIA Danışmanlık Ülke Müdürü Özgür Ertok panelist olarak yer aldılar. AIFD Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mete Hüsemoğlu konuyla ilgili şu görüşü paylaştı: “Araştırmacı ilaç firmaları olarak ülkemizdeki hastaların en yeni tedavilere erişmeleri için bütün paydaşlarımızla birlikte çalışmayı temel misyonumuz olarak görüyoruz.

Yeni çıkan ilaç ve tedavilerin insanlar üzerindeki etkisi ve güvenilirliğini anlamamızı sağlayan klinik araştırmalar, insan sağlığı için hayati önemdedir. Ülkemizin kayda değer bir klinik araştırma kapasitesinin olduğunu söyleyebiliriz. Kamuoyuyla paylaşmaktan mutluluk duyduğumuz raporumuzun temel bulgularından biri klinik araştırmaların ekonomi, sağlık ve bilim alanlarında yüksek katma değer üretmesidir. Kamuözel sektör işbirliği ile hayata geçirebileceğimiz politikalar, ülkemizi klinik araştırmalarda dünyanın en önemli aktörlerinden biri haline getirmenin yanında ilaç değer zincirinin temel araştırma, üretim ve ihracat gibi diğer kıymetli halkalarını da besleyen bir ekosistem kurulmasını sağlayabilir. Raporumuzun bu sürece yönelik olarak tüm paydaşlar için önemli bir yol haritası olacağına inanıyoruz.” Panelde konuşan IQVIA Danışmanlık Ülke Müdürü Özgür Ertok şu ifadeleri kullandı:


Sağlık

“Ülkemizdeki klinik çalışma potansiyeli ve dünyadaki pazarın büyüklüğü dikkate alındığında halihazırdaki klinik araştırmalar sayesinde Türkiye’ye giren 139 milyon dolar değerinde yabancı yatırımın Yeni Ekonomi Programı’nın temel hedeflerinden biri olan makroekonomik dengeye doğrudan katkıda bulunduğu görüyoruz. Bunu ilk aşamada 500 milyon dolara, ikinci aşamada ise 1 milyar dolara çıkarmak için planlama ve ekosistem oluşturma ihtiyacı olduğunu görüyoruz.” Gönüllü insanların katılımıyla gerçekleştirilen ve tıbbi bilgi elde etmeyi amaçlayan bilimsel çalışma olarak tanımlanan klinik araştırmalar, yeni çıkan ilaçların insanlardaki etkinliğini ve güvenliğini temin eden en önemli süreçler arasında yer alıyor. Türkiye’de klinik araştırmaların değeri üzerine bir analiz yapma ve orta vadede klinik araştırma yatırımının artması için gerekli koşulların neler olduğunu araştırma hedefiyle hazırlanan rapor, AIFD üyesi 17 şirketin dahil olduğu anket çalışmasının sonuçlarının yanı sıra Türkiye ilaç sektörünün büyüklüğü, küresel ilaç sektöründeki Ar-Ge yatırımları ve klinik araştırma trendleri, klinik araştırmaların Türkiye’ye ekonomik, bilimsel ve kamu sağlığı boyutlarındaki etkisine dair önemli veriler de ortaya koyuyor.

Raporda öne çıkan bulgular şöyle sıralanıyor: • Türkiye ilaç pazarı büyüklüğünde dünyada 17’nci sırada yer alırken, toplam klinik araştırma sayısında 26’ncı sırada yer alıyor. • Türkiye’de yürütülen klinik araştırmaların doğrudan yapılan yatırım ve klinik araştırmalarda kullanılan yenilikçi ilaçların değerinden oluşan toplam ekonomik değeri Haziran 2019 itibarıyla yıllık 327,7 milyon dolar hesaplandı. • Klinik araştırma Türkiye’nin ekonomisine, sağlık hizmetlerine ve hastalara doğrudan fayda sağlıyor. • Türkiye, klinik araştırma cazibesini artıracak temel faktörlerde iyileşme sağlayabilir. • Türkiye’nin ilk 10 klinik araştırma ülkesi arasına girmek için araştırma sayısını yaklaşık olarak üç katına çıkarması gerekiyor. Türkiye çapında 21 binin üzerinde hasta klinik araştırmalarda tedavi imkânı buluyor • Klinik araştırmalar, hastaların yaşam kalitesine sağladığı katkıyla daha iyi sağlık sonuçları yaratıyor. Klinik araştırmalara katılan hastalar, en yüksek hizmet kalitesinden ve en ileri seviyede, hatta yaşam kurtarabilen tedavi yöntemlerinden faydalanabiliyor.

• Araştırmalar, klinik araştırmaların, dahil olan hastalar için plasebo ya da test grubunda olmaları fark etmeksizin daha olumlu sonuçlar yarattığını ortaya koyuyor. • Klinik araştırmalar sayesinde hastalar gelecekte kullanılabilecek yenilikçi ilaç, tıbbi cihazlar ve tedavilere erken erişim imkanına da sahip oluyor. • Halihazırda Türkiye çapında devam eden endüstri destekli klinik araştırmalarda yaklaşık 21 bin 700 hasta tedavi imkânı buluyor. 2019 yılında 521 adet olan klinik çalışmaların, rapordaki önerilerin hayata geçmesiyle birlikte sekiz yıl içinde üç katına çıkması öngörülüyor. Klinik araştırmalar SGK üzerindeki mali ilaç yükünü 41,8 milyon dolar azalttı • Türkiye’de yürütülen klinik araştırmaların toplam ekonomik değeri, Haziran 2019 itibarıyla tahminen yıllık 327,7 milyon dolar olarak (1.860,1 milyon TL) ölçülüyor. • Türkiye’nin 139,0 milyon dolar (788,8 milyon TL) değerindeki klinik araştırma yatırımı, 2019 yılında Türkiye ilaç sektörünün toplam büyüklüğünün yüzde 1,8’ine (2015’teki yüzde 2,7 oranına kıyasla düşüş söz konusu) ve Türkiye’nin GSYH toplamının yüzde 0,02’sine karşılık geliyor. Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

47


Sağlık • Türkiye’deki aktif çalışma sayısı son 10 yılda yaklaşık yüzde 3,6 bileşik büyüme hızıyla artış gösterdi. • Klinik araştırmalar sayesinde SGK’nın azalan mali ilaç yükü, toplam 41,8 milyon dolara (237,3 milyon TL) karşılık geliyor. Devam eden klinik çalışmalar sayesinde, SGK üzerindeki bu toplam mali yük her yıl azaltılıyor. • Klinik araştırmalarla ilgili bu kaynaklardan sağlık kurumları için elde edilen ek gelir, yıllık 23,4 milyon dolar (133,0 milyon TL) tutarında. Klinik araştırmalar sayesinde yaratılan istihdamın toplam tahmini değerinin yıllık 44,4 milyon dolar (251,8 milyon TL) olduğu tahmin ediliyor. • Klinik araştırmalar alanında “hızlı büyüme” senaryosunun hayata geçirilmesiyle birlikte Türkiye’nin 2027 yılında toplam klinik çalışma sayısı bakımından ilk 10 ülke arasına, yeni çalışma sayısı bakımındansa ilk altı veya yedi ülke arasına (ABD, Birleşik Krallık, İspanya, Almanya, Kanada, Fransa ve İtalya’nın arkasından) girmesi öngörülüyor. • Türkiye’de endüstri destekli klinik araştırmaların büyük ölçüde çok uluslu ilaç şirketleri tarafından yürütülmesi nedeniyle, klinik araştırmalara yapılan yatırımın büyük bir kısmı doğrudan yabancı yatırım olarak değerlendiriliyor. Klinik araştırma yatırımları bu yönüyle Yeni Ekonomi Programı’nın temel hedefleri arasında yer alan makroekonomik dengenin korunması ve cari hesap dengesinin iyileştirilmesine doğrudan katkıda bulunuyor.

Klinik araştırmalar küresel bilgi birikiminin Türkiye’ye aktarılmasını sağlıyor • Klinik araştırmalar Türkiye’deki bilimsel gelişimi artırıyor, bilim dağarcığını genişletiyor ve küresel bilgi birikiminin Türkiye’ye aktarılmasını hızlandırıyor. • Klinik araştırmalara katılan Türk akademisyenler yeni tedavilerle ilgili bilgi edinmenin ve erken deneyim kazanmanın yanı sıra ilaç geliştirme süreci ve yeni tedavi alanları ile ilgili güncel eğitimler alma, uluslararası bilimsel ağlara dahil olma, çalışma sonunda hazırlanacak uluslararası yayınlarda yer alma, ulusal/uluslararası karar verici komitelerde görev alma imkânı da elde ediyor. • 1995-2015 arasında klinik araştırma yayınları trendlerini inceleyen PubMed’e göre, en yüksek sayıda bilimsel içerik yayınlayan 30 ülkenin, tüm yayınların yüzde 94,6’sını ürettiği, küresel çapta ana klinik dergilerin yüzde 98,1’ini oluşturduğu görülüyor. Aynı analize göre Türkiye, “sistematik inceleme” ve “meta analiz” kategorilerindeki 55 yayınla 31’inci sırada yer alırken, “klinik çalışma” kategorisinde 671 yayınla 18’inci sırada yer alıyor. Türkiye tüm yayınlarda ise 19 bin 963 yayınla 17’nci sırada yer alıyor. • Klinik çalışmalara katılan hekimlerden elde edilen veriler kişisel deneyimden ziyade kanıtlara dayanıyor.

Bu nedenle bir hekim, klinik araştırmaya katıldığında elde edilecek kanıt tabanlı veriler daha sonra araştırmaya katılacak diğer bilim insanlarına kaynak teşkil edebiliyor. Nadir hastalıklar ve spesifik vakalara aşinalığı artan bilim insanları, gelecekte alacakları tedavi kararlarında daha güvenilir veriler ve deneyimlere dayanabiliyorlar. Raporda Türkiye’de klinik araştırmaların arttırılması amacıyla, farklı fırsat alanlarında 12 adım öneriliyor. Bu adımlar şöyle sıralanıyor: • Merkezi bir hasta veri tabanı oluşturma • Hasta sevk sistemi tasarlama • Kamuoyu farkındalığı yaratma • Dokümantasyon ve etik kurul başvurusunu kolaylaştırma merkezi hale getirme • Etik inceleme standartlarının uygulanmasını sağlama • Araştırmacı ağı oluşturma • Daha geniş bir kurum yelpazesinde kapasiteyi artırma • Örgün eğitim, akademik teşvikler ve kariyer geliştirme fırsatları sunma • Ar-Ge yönetmeliklerini gözden geçirme • Özel personele sahip klinik araştırma merkezleri kurma • Sağlık kurumlarındaki muhasebe sistemlerini iyileştirme • Türkiye’de klinik araştırma yapmaları için şirketlere yönelik teşvikleri artırma

Aktaş Holding’den entegre üretİm ve verİmlİlİk hamlesİ Aktaş Holding Evine Döndü 48 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020


Endüstri

Faaliyet gösterdiği sektörlerde sahip olduğu markalar ile dünya liderleri arasında yer alan Aktaş Holding, operasyonel ve stratejik planlamaları doğrultusunda önemli bir hamleye imza attı.

Şirket, bünyesinde yer alan tüm markalarla daha verimli ve entegre üretim sistemine geçmek amacıyla, Organize Sanayi Bölgesi’ndeki fabrikasından kısa süre önce ayrılarak, tüm idari birimlerle beraber Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’ndeki (DOSAB) kendisine ait fabrikaya taşındı. Değişen dünya düzenine ayak uydurarak, “Yeni Normalde Yenilenen Aktaş” anlayışıyla gerçekleştirdiğimiz bu hamlenin hepimiz için hayırlı olmasını diliyorum” ifadelerine yer verdi. Öte yandan, 1938 yılında Bursa’da kurulan ve bugün itibariyle Türkiye’nin coğrafi olarak en yaygın şirketler toplulukları arasında yer alan Aktaş Holding, halihazırda tüm dünyadaki şirketlerinde 500’e yakın çalışanı istihdam etmektedir.

B

ursa, 07.10.2020 - Faaliyet gösterdiği sektörlerde sahip olduğu markalar ile dünya liderleri arasında yer alan Aktaş Holding, bünyesinde yer alan tüm markalarla daha verimli ve entegre üretim sistemine geçmek amacıyla, global yapılanmasında çok önemli bir değişime gitti. Amerika Birleşik Devletleri’nden Almanya’ya, Bulgaristan’dan Çin’e kadar, dünyanın dört bir yanında faaliyetlerini sürdüren ve sektörün global aktörü haline gelen Aktaş Holding, operasyonel ve stratejik planlamaları doğrultusunda, Organize Sanayi Bölgesi’ndeki fabrikasından kısa süre önce ayrılarak, tüm idari birimlerle beraber Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’ndeki (DOSAB) kendisine ait fabrikaya taşındı. Ulaşım & Otomotiv, Yapı ve Endüstriyel Grup gibi temel iş alanlarının yanı sıra, savunma sanayi ve raylı sistemlere yönelik özel üretimler de gerçekleştiren ve 4’ü yurtdışında olmak üzere 4 üretim ve 3 depolama tesisi ile toplamda 7 tesisi bulunan Aktaş, yaptığı bu hamle ile tüm markalarını tek çatı altında bir araya getirdi. Yeni Normalde Yenilenen Aktaş Aktaş Holding İcra Kurulu Başkanı İskender Ulusay, şirketin paydaşlarına gönderdiği mesajla taşınma sürecinin gerçekleştirildiğini duyurarak, “Sektörde değişimin öncüsü olarak, gerçekleştirdiğimiz bu hamlenin şirketimizin operasyonel verimlilik ve uzun vadeli büyüme hedeflerine çok önemli katkısı olacağına inanıyoruz. Kendi evimizde, ilk günkü heyecanla ve değer üretme sevdasıyla çalışmaya devam ederek; ülkemize ve sektöre katma değer sağlamak için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

49


Yaşam

Evyap markalarına Effie 2020’de İkİ ödül Arko Nem: En değerli giysiniz cildiniz! Yeni Arko Nem, “Değerli Yağlar Serisi” ile avokado, hindistan cevizi ve zeytinyağının keyifli bakımını tüm gün cildinizde hissedin mesajı veriyor; bu mesajın temelinde ise güçlü bir slogan yer alıyor: En değerli giysiniz cildiniz!

Türkiye’nin lider kişisel bakım ve temizlik şirketi Evyap’ın lider markaları Emotion ve Arko Nem, Effie 2020’de iki ödül kazandı.

R eklamcılar Derneği ve Reklamverenler

Derneği’nin 2014 yılından bu yana gerçekleştirdiği Effie Türkiye Reklam Etkinliği Yarışması’nda, KozmetikGüzellik Ürünleri ve Kişisel Bakım Ürünleri kategorisinde bu yıl Emotion gümüş, Arko Nem ise bronz Effie almaya hak kazandı. Alüminyum içermeyen özel formülü sayesinde gözenekleri tıkamadan ve vücudun doğal terleme dengesini etkilemeden ter kokusunu önleyen Emotion deodorant, ‘Terlemekten korkma’ reklam kampanyası ile gümüş Effie; avokado, hindistan cevizi ve zeytinyağı içeriği ile cildi tüm gün besleyen Arko Nem krem, değerli yağlar serisi reklam kampanyası ‘En değerli giysiniz cildiniz’ ile bronz Effie almaya hak kazandı. Emotion ile terlemekten korkma!

50 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

Effie Türkiye Reklam Etkinliği Yarışması’na ilk defa katılan Emotion, “Terlemekten korkma!’’ kampanyası ile iş hedeflerinin önemli bir bölümünü gerçekleştirdi. Kadın aerosol pazarındaki tonaj pazar payını 2018 yılına göre %3,6 puan, ciro pazar payını ise %3,4 puan yükselten Emotion, bu yükseliş ile en çok tercih edilen 2. marka olmayı başardı. Nisan 2019’da Emotion, pazar lideri olan rakibini geride bırakarak tarihinde ilk defa tonaj pazar payı lideri oldu. Emotion’ın amiral ürünü Ocean Fresh ise 2019 yılının en çok satan 2. deodorantı olmayı başardı. Emotion, kampanya iletişimi sonrasında, iletişim öncesi döneme göre marka bağlılığı skorunu da 4 puan arttırdı. 2017-2019 yılları arasında sadece antiperspirant (alüminyum içeren) alan tüketicilerin %8’i, davranış değiştirerek; nonantiperspirant (alüminyum içermeyen) kullanıcısı olmaya başladı.


Yaşam Arko Nem, ödül almaya hak kazanan reklam kampanyası ile iş hedeflerinin önemli bir bölümünü gerçekleştirmiş oldu. Arko Nem, reklam kampanyasının ardından tonaj liderliğini almakla kalmadı, ciro liderliğini de ele geçirdi. Arko Nem, Yeni ürün lansmanı sonrasında el & vücut kremi pazarında 2019 Ocak ayından itibaren tonaj lideri statüsünü 2019 Şubat ayında ise ciro liderliği statüsünü ele geçirdi. Reklam döneminden sonra da payını artırmaya devam ederek son 5 yılın en yüksek tonaj pazar payını elde etti. Arko Nem Değerli Yağlar Serisi, hane paneline göre lansman sonrası belirlenen hedefe ilk yılında ulaştı. El ve vücut kremi kategorisi, 2019 yılında bir önceki yıla kıyasla daralma gösterirken, Arko Nem Değerli Yağlar Serisi, daralan pazarda en çok büyümeyi gösteren ve kategoriye en fazla katkı sağlayan marka oldu. Watsons güzellik ödüllerinde en iyi vücut bakım ürünü seçilen Arko Nem Değerli Yağlar serisi, Marketing TR tarafından ise kişisel bakım kategorisinde yılın en yenilikçi ürünü seçildi. Arko Nem, TR İtibar Endeksi Araştırması’nda kozmetik kategorisinde yılın en itibarlı markası oldu.

Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

53


Yaşam

‘MACHO’ by Murat Aytulum Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul (MBFWI) kapsamında ilk kez dijital olarak 13 Ekim 2020’de saat 14.30’da www.mbfwistanbul.com’

“İnsanoğlunun betondan yarattığı dünyaya ve doğanın çaresizliğine bir atıf”

da yayınlanacak

B

u yıl 12-16 Ekim 2020 tarihleri arasında ilk kez dijital olarak gerçekleşecek MercedesBenz Fashion Week Istanbul’da (MBFWI) tasarımcı Murat Aytulum, ‘MACHO’ adını verdiği toplam 35 parçadan oluşan koleksiyonuyla yer alıyor. İnsanoğlunun betondan yarattığı dünyaya ve doğanın çaresizliğine atıfta bulunan ‘Macho by Murat Aytulum’ defilesi, 13 Ekim 2020’de saat 14.30’da www.mbfwistanbul. com ‘da yayınlanacak.

52 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

İnsanoğlunun doğanın akışını bozarak gri ve soğuk betonlara hapsettiği yaşamlarımız, doğanın afetleri ile yeniden bir sorgulama dönemini başlattı.


Kendi yarattığı bu gri ve soğuk betonlar arasında sıkışan ve kendi çaresizliğini ise doğaya mal eden insana bir gönderme yapan tasarımcı Murat Aytulum, defile çekimi Galataport İstanbul’da gerçekleştirilen yeni koleksiyonu ‘MACHO’ ile bu sarkastik durumun altını çiziyor. 12-16 Ekim tarihleri arasında www.mbfwistanbul.com ‘dan izlenebilecek ve tüm dijital platformlarda online gerçekleşecek olan Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul (MBFWI) kapsamında, 13 Ekim 2020 saat 14.30’da yeni koleksiyonunu tanıtacak olan tasarımcı, tüm parçaları betonun doğa üstünde kurduğu güç ve doğanın beton karşısındaki güçsüzlüğü üzerine kuruyor. Murat Aytulum’un toplam 35 kıyafetten oluşan koleksiyonu, maskülen ve feminen arasındaki ince çizgide oluşturulmuş. Asfalt tonları, siyah renk seçimleri ile bu göndermeleri güçlendiren tasarımcı, doğayı temsilen kullandığı yeşil ve beyaz ile iki çizgi arasındaki farkı gözler önüne seriyor. Çekimleri Galataport İstanbul’da gerçekleştirilen koleksiyon geneline hakim olan insanoğlunun doğaya karşı yarattığı maskülen çizgi aksesuar seçimleri ile zenginleştirilerek, uyumlu hale getirilmiş.

Yaşam Tasarımcı Murat Aytulum tarafından yoğun olarak kullanılan deri, tüvit kumaşlar ve poplinler ile oluşan ‘MACHO’, yaygın bilinen kelime anlamının tersine kadını, doğayı koruyan yeni dünya düzenine evrilen bir ütopyayı konu ediniyor. Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul’un (MBFWI) 15. sezonu Türkiye Tanıtım Grubu’nun (TTG) desteğiyle gerçekleştiriliyor.

NSK lineer hareketlİ ürünlerİnde nakİt akışı destek programı NSK, yoğun talep edilen lineer ürünler için esnek stoklama girişimi üzerine kurulu bir nakit akışı destek programı başlattı. NSK’nin kapsamlı yüksek kalite lineer kılavuzlarını ve vidalı millerini içeren bu programdan yararlanan müşteriler, kendi stoklarını azaltıp hayati önem taşıyan nakit akışını canlandırabilecek.

N

akit akışı, herhangi bir işletme için giderler, vergiler, yatırım yapma ve tedarikçilere ödeme yapma konusunda başarıya ulaşmada kritik önem taşır. Dolayısıyla stokları elde tutarak nakit parayı bağlamak kısıtlayıcı olabilir. Bu nedenle NSK, lineer ürünlere yönelik yeni bir girişimle müşterilerinin zamandan ve paradan tasarruf etmelerine yardımcı olmayı hedefliyor.

NSK nakit akışı destek programı, müşterilerin yoğun talep edilen lineer ürünleri kısa vadede teminini ve bu sayede stok seviyelerini azaltabilmelerini sağlar. Esnek teslimat için müşteriler, NSK’ya aylık tahminlerini gönderebilirler veya aylık öngörü veren yıllık toplam adet bilgisi verebilirler. Aylık planlamayı tercih eden müşteriler, her ay periyodik tüketim tahminlerini NSK’ya gönderebilirler. NSK daha sonra 12 aylık periyodlara göre verilen tahmin tahmin miktarına göre stok üretecek ve elinde tutacak. Yıllık talep seçeneğini tercih eden müşteriler ise aylık piyasaya sürülen miktarı baz alarak o yıl için toplam talep miktarını gönderebilirler. Bu durumda NSK 12 aylık tüketim miktarını baz alarak aylık tahmini talebe göre stok üretecek ve elinde tutacaktır. Her iki seçenek de anında sevkiyat için hazırda stok anlamına gelir ve müşterilerin teslimat tarihlerini talepler doğrultusunda yaymasına olanak tanır. Dahası nakit para depodaki stoklara gereksiz yere bağlanmamış olur. Bunun yerine bu nakit en çok ihtiyaç duyulan nokta için elde tutulabilir. Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

53


Yaşam

Morhipo Market’ten İlk alışverişe özel 20 TL İndİrİm Taze sebze-meyveden temizlik ürünlerine, atıştırmalıklardan içeceklere, dondurulmuş gıdadan dünya mutfaklarından seçeneklere, kişisel bakım ürünlerinden evcil hayvan dostlarımızın ihtiyaçlarına kadar 7 binden fazla ürünü market fiyatlarıyla ve istegelsin güvencesiyle müşteriyle buluşturan Morhipo Market, ilk alışverişe özel 100 TL ve üzeri sepete, 20 TL indirim fırsatı sunuyor. Morhipo Market’ten siparişlerini oluşturan ve teslimat tarihlerini kendileri belirleyen müşteriler, evlerinin konforunda market alışverişinin keyfini çıkarıyor. Üstelik 31 Ekim’e kadar yapılacak 100 TL ve üzeri alışverişe 20 TL indirimle, yeni kullanıcılar harika bir tanışma fırsatı yakalıyor.

O

nline alışverişte sunduğu ayrıcalıklara geçtiğimiz aylarda market hizmetini de ekleyen Morhipo.com, Morhipo Market için istegelsin ile güçlerini birleştirdi. Kaliteli hizmet, uygun fiyat ve koşulsuz müşteri mutluluğu ilkeleriyle yola çıkan Morhipo Market, randevulu teslimat ayrıcalığıyla müşterilerin market ihtiyaçlarına da yanıt veriyor. Taze sebze ve meyve, et ve şarküteri, dünya mutfağından seçenekler, vegan beslenmeye yönelik alternatifler, sporcu takviyeleri gibi seçeneklerle zengin bir gıda reyonu bulunan market; temizlik, kişisel bakım, kırtasiye, oyuncak, ofis ihtiyaçları gibi alanlarda da binlerce ürünü müşterilerine sunuyor. 54 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020


Finans

Sonra Öde Türkİye’de

T

ürk mühendislerinin geliştirdiği yenilikçi ürün ve çözümler sunan ödeme kuruluşu PayTR ile HASO platformunun işbirliği, birçok e-ticaret firmasının ortak yaşadığı sorunlara çözüm sunuyor. Araştırmalar, son ödeme adımına geldiğinde alışverişten vazgeçen müşteri oranının yüzde 50, kapıda ödeme sırasında ise iade oranlarının oldukça yüksek olduğunu gösteriyor. HASO ile yapılan işbirliği sayesinde, müşterilere ödeme çeşitliliği sunuluyor; internetten alışveriş yapmak istemeyen, kredi kartı kullanmayan bankasız müşteriler, online alışverişle tanışıyor. Üstelik alışverişlerde taksit seçeneği sunuluyor. E-ticaret firmalarının müşterileri, yaptıkları alışverişlere ilişkin taksit ödemelerini vadesi geldiğinde ATM’lerden, EFT ya da havale yoluyla, kredi kartlarıyla ya da PTT ile gerçekleştirebiliyorlar. HASO platformu, akıllı iş modeli sayesinde taksit ödemelerini kullanıcılara vadeden önce ve vadeden sonra hatırlatıyor, kullanıcılara yollanan linkler üzerinden işlemin kolayca gerçekleştirilmesi sağlanıyor. Eş zamanlı entegrasyonlar sayesinde firma ödemeden anında haberdar oluyor. Online veya mağazada yapılan işlemler sonrası tüm sipariş ve ödemeler firmaya ait HASO paneli üzerinden kontrol ediliyor. Üye iş yerleri için ek operasyonel, müşteriler için ek finansal yükleri de ödeme bir ay sonra başladığı için ortadan kalkmış oluyor. “Şimdi al, sonra öde” PayTR’ın Kurucusu Yiğit Cengiz, işbirliğiyle ilgili yaptığı değerlendirmede şunları söyledi: ”HASO platformuyla yaptığımız işbirliği sayesinde üye işyerlerimiz, müşterilerine çeşitli yollarla ödeme imkanı sunabiliyor.

Tüketiciler, ürünü alıp ödemesini sonra yapabiliyor. Bu şöyle oluyor; müşteri HASO ile anlaşmalı bir e-ticaret mağazasından alışverişini istediği ödeme yöntemini seçerek, SMS ile telefonuna HASO’dan gelen ödeme linkine tıklayarak ödemesini kolayca tamamlıyor. Linke tıkladığında karşısına Kredi Kartı, Banka Kartı, Havale/EFT, ATM’ler ve PTT kanalları çıkıyor. İstediğini seçerek işlemini sonlandırabiliyor. Kredi kartı olmayan müşteriler de HASO ile, online alışveriş ödemelerini yapabiliyor. Hatta HASO ile istedikleri ürünü alıp, ödemesini bir ay sonra yapma imkanına sahipler. Her ödeme gününden iki gün önce ve ödeme gününde müşteriye SMS ile hatırlatma yapılıyor. PayTR olarak önümüzdeki dönemde de ‘hayatı kolaylaştırma’ misyonumuz doğrultusunda işletme ve tüketicilere yönelik yeni ürünlerimizi müşterilerimize sunmaya devam edeceğiz.” HASO’nun CEO’su Serdal Kodal ise; “HASO platformu olarak 2019 yılı başından itibaren B2C alanında öncelikle e-ticaret firmalarına açık hesap ve taksit kararı desteği ile tahsilatların takip edilmesi ve portföy analizi konusunda hizmet veriyoruz. HASO olarak değerlendirme algoritmalarının geliştirilmesinde ve tahsilat süreçlerinin yönetilmesinde 30 yıllık Türkiye tecrübesiyle konusunda dünyanın önde gelen şirketlerinden CRIF ile çalışıyoruz” dedi.

Yurt dışında sıklıkla kullanılan ödeme yöntemi Sonra Öde (Pay Later), PayTR ve HASO işbirliğiyle artık Türkiye’de! Sonra Öde ile alışverişler bundan böyle ödeme anında kartsız ya da banka havalesiz tamamlanıyor, tüketiciler ürünü kullandıktan sonra ödemesini yapıyor.

Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 55


Emlak

Herkes İçİn Konut - Daha İyİ Bİr Kentsel Gelecek Evsizlere Konaklama Projesi Devam Etmeli

B

irleşmiş Milletler tarafından her yıl Ekim ayının ilk Pazartesi günü herkesin yeterli barınma hakkı üzerine düşünmek için Dünya Habitat Günü olarak belirlenmiştir. 05 Ekim Dünya Habitat gününün 2020 Teması “Herkes İçin Konut - Daha İyi Bir Kentsel Gelecek” oldu. Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Altın Emlak Genel Müdürü Mustafa Hakan Özelmacıklı “En temel ihtiyaçlardan olan barınma hakkı anayasamızda da belirtildiği üzere insan haysiyetine yakışır bir biçimde olmalıdır. Her yıl aslında bu sorumluluğu tüm insanlığa hatırlatan Dünya Habitat Günü ile bizler de daha güvenli şehirler oluşturmak, gecekondu olmayan şehirler ile geleceğimizi planlamak zorundayız. Özellikle pandemi sonrası önemi daha da artan barınma ihtiyacı için tüm kurum ve kuruluşlar elini taşın altına koymalı. Gerileyen kentsel dönüşüm projeleri tekrar başlamadı” dedi. Kendilerine Ait Bir Konutta Yaşayanların Oranı %58,8

56 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

TÜİK Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması sonuçlarına göre kendilerine ait bir konutta oturanların oranının sadece %58,8 olduğunu belirten Altın Emlak Genel Müdürü “Kirada oturanlar %25,6, lojmanda oturanlar %1,3, kendi konutunda oturmayıp kira ödemeyenlerin oranı ise %14,3 olarak gerçekleşti. Barınma sırasında ortaya çıkan en önemli problemler ise izolasyondan dolayı ısınma sorunu, sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçeveleri, hava kirliliği, çevre kirliliği veya diğer çevresel sorunlar” dedi.

Özelmacıklı “Pandemi öncesi dünya çapında yaklaşık 1,8 milyar insan yetersiz konutlarda yaşıyordu. Ülkemizde de Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı COVİD-19 hastalığının en çok etkileyebileceği kesimler arasında bulunan evsiz, mekânsız ve kimsesiz kişilerle ilgili “Evsizlere Konaklama Projesi” başlatmıştı. Bu projede öncelikli olarak kamu kurumu misafirhaneleri kullanıldı. Lakin bunların ihtiyaç duyulması halinde devam etmesi sağlanmalı. Yurtdışında olduğu gibi yerel yönetimler evsiz bireylerin barınma ihtiyaçlarına kalıcı çözümler için projeler geliştirmeli. Sosyal ihtiyaçlara yönelik temel hizmetlere ve altyapıya sahip evler yapılmalı, yapısal eşitsizlikler azaltılmalı” dedi.


Endüstri

TİM’İn İlk 1000 Araştırması

Ç

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) “Türkiye’nin ilk 1000 ihracatçısı 2019” araştırmasında çelik sektörünün zirvesinde Habaş, İçdaş ve Diler Dış Ticaret yer aldı.

Çelik

elik sanayinde en fazla ihracat yapan ilk 3 firma, 1.36 milyar dolar ile 11 sırada yer alan Habaş, 849 milyon dolar ile 16. sırada yer alan Icdas ve 668 milyon dolar ile 21. sırada yer alan Diler Dış Ticaret oldu.

İhracatının Zirvesinde

En Fazla İhracat Gerçekleştiren 3 Firma Ford Otomotiv, Toyota Otomotiv ve Türkiye Petrolleri Rafineri AŞ oldu. Araştırmaya göre, ilk 1000’de yer alan şirketlerin toplam ihracatı bir önceki yıla göre yüzde 3 artarak 103 milyar dolara ulaştı. Bu şirketlerin toplam ihracattan aldıkları pay ise yüzde 62 oldu. Listeye toplam 5,8 milyar dolar ihracat gerçekleştiren 144 firma ilk kez dahil olurken 856 şirket ise iki yıl üst üste listede yer almayı başardı.

2019’da

Habaş, İçdaş ve Diler Dış Ticaret Yer TİM 1000 İhracatçı araştırmasının ilk 350’si içerisinde yer alan çelik sektör firmalarının listesine görselde yer verilmiştir.

World Media Group (WMG) Haber Servisi

Aldı

Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 57


Finans

Başkanlık Türkİye’nİn, gurur hepİmİzİn

MİB temsilcisi Salim Haffar, 600 firmanın ve 40 milyar dolar üretimin buluştuğu EuroTrans’ın yeni başkanı oldu

1

990 yılından beri tüm makine sektöründe yerli makine üreticilerinin çıkarlarını gözetmek ve yerli makine üretimini desteklemek amacıyla faaliyetlerini sürdüren Makina İmalatçıları Birliği (MİB), ülkemizi uluslararası arenada gururlandıracak işlere imza atmaya devam ediyor. 1968 yılında kurulan EuroTrans Avrupa Güç Aktarma Organları İmalatçıları Derneği genel kurulunda yapılan seçim sonucunda ülkemizi ve Makina İmalatçıları Birliği’ni temsilen, İ-Mak Redüktör ve Varyatör San. Tic. A.Ş.’nin Uluslararası Satış ve Pazarlama Müdürü Salim Haffar, başkanlık görevine seçildi.

58 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

MİB’in 2018 yılında üyesi olduğu, 2018 yılında ise 50. yılını kutlayan Avrupa Güç Aktarma Organları Derneği EuroTrans’ın 18. Başkanı seçilen Salim Haffar, yaklaşık iki yıldır EuoTrans içinde temsil görevini sürdürüyordu. 29 Eylül 2020 günü yapılan online toplantıda; Almanya, İtalya, Fransa, İngiltere, Belçika, İsviçre, Finlandiya ve Türkiye’nin üyesi olduğu ve Avrupa’da yerleşik, yaklaşık 600 firmayı ve 40 milyar dolarlık bir üretimi temsil eden EuroTrans genel kurulu sonucunda Haffar, çok önemli bir sorumluluk üstlenmiş oldu. Türkiye’ye duyulan güven çok önemli Genel kurul sonrası yaptığı konuşmada Salim Haffar, Türkiye ve MİB için gururlu olduğunu ifade etti. Haffar, kısa bir süre sayılacak iki yılın ardından başkanlık görevine seçilmesinde, konuya gösterdiği hassasiyet ve uluslararası toplantıları

mümkün olduğunca çok takip etmesinin, dernekte kendisine güven kazandırdığını ve bunun etkili olduğunu söyledi. Bu dönem içinde Türkiye’ye duyulan güvenin de çok önemli olduğunu vurgulayan Haffar, “Böyle bir dönemden geçerken, sektörün ülkemize ve bizlere duyduğu güveni en etkili biçimde değerlendirmeye çalışacağız. Bu bir bayrak yarışı; bizden önce yapılanlar için teşekkür edip, sonrasında daha ileri nasıl gidebiliriz düşüncesi ile hareket edilmesi gerekiyor. Yapmayı planladıklarımızı genel kuruldan kısa bir süre önce tüm paydaşlara ilettik; onlar da bize güvenmeyi tercih ettiler. Umarız kısa süre içinde ticaret eski hızına kavuşur ve bizler de aklımızdaki projeleri hayata geçirebiliriz” dedi. Öte yandan, kısa süre önce tüm dünya ticaretini olumsuz yönde etkileyen pandemi nedeniyle online olarak gerçekleşen toplantıda başkanlığa seçilen MİB temsilcisi Haffar’ın yardımcılığını, İsviçre’nin derneği Swissmem’in de temsilciliğini yapan Novagear firması uzmanı André Thuswaldner yapacak. İki yıllık süre için seçilen ve görevini sürdürecek yönetimin sekretaryası ise Almanya VDMA tarafından yapılacak.


Endüstri

Siemens Machine Tool Days Siemens Machine Tool Days etkinliğini 14 Ekim 2020 günü saat 10.00 - 13.00 (TSİ) arasında internetten canlı olarak gerçekleştirilecek.

T

“ akım Tezgahı Üretiminde Dijitalizasyon - Bugünden geleceği düşünüyoruz!” mottosuyla düzenlenen etkinlikte pek çok farklı konuyu ele alan kapsamlı bir program sunulacak. Edge ve Cloud computing, dijital servisler, dijital ikizin avantajları, SINUMERIK ONE kontrol sistemi, robotik işleme, yapay zeka gibi dijital çözüm ve teknolojiler hakkında detaylı bilgi aktarımı olacak.

Takım tezgahı endüstrisinde dijital ve teknolojik dönüşüm ve hazır bir endüstri için CNC’de bugünden geleceği düşünün. #ThinkingCNCFurther

14 Ekim 2020 Siemens Machine Tool Days (www.siemens.com/smtd) … World Media Group (WMG) Haber Servisi

Etkinlikte ayrıca sahadan başarılı örnekleri ve kullanım senaryolarını da sunarak takım tezgahı endüstrisine yönelik dijital portföy sayesinde verimliliği artırmanın yolları hakkında bilgi verilecek.

Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 59


Teknoloji

Android Akademİ’de San Francisco İçİn yarışan 17 takım sürece online eğİtİmlerle devam edİyor

Google Türkiye ve Girişimcilik Vakfı; BTK desteği ile Türk Hava Yolları, General Mobile ve İTÜ Arı Teknokent sponsorluğunda, üniversitede okuyan öğrenciler için ikinci kez hayata geçirilen, gençlerin toplumsal sorunlara yenilikçi ve dijital çözümler geliştirmelerini hedefleyen Android Akademi’de seçilen 17 takım, online eğitimler alarak programa devam ediyor.

G

oogle ürünleri ve Android teknolojisiyle; eğitim, tarım, siber güvenlik, afet ve sağlık konularında yaşanan toplumsal sorunlara teknolojik çözümler üreten uygulamaların geliştirilmesi hedeflenen Android Akademi programına 431 takım başvurdu. Programın ilk ayağının kazananlarından Bluedot.co, Car4Future ve Sensgreen girişimlerini ve ekiplerini büyütmeye devam ediyor. Bluedot.co, Growth 60 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

Circuit’tan ön yatırım aldı; Car4Future, Avrupa’da çalışmalarını yaygınlaştırdı; Sensgreen ise EPDK ve ELDER tarafından düzenlenen Utility Day Girişimcilik Programında ilk üçe girdi ve ödüle layık görüldü. Bu seneki başvuruların arasından ise üçü COVID-19 sorunlarına çözüm olmak adına sağlık, afet, siber güvenlik, tarım ve eğitim kategorilerinde toplam 17 takım seçildi. Pandemi süreciyle birlikte tüm eğitim süreçleri dijital

platformlara taşınan Android Akademi programında Ankara, Antep, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kocaeli, Konya, Maraş ve Sakarya’dan seçilen 17 takım, fikirlerini iş modeline dönüştürme yolculuğunda kendilerine destek olacak eğitimleri online olarak alıyor. Google eğitmenleri tarafından Android yazılımı ve Google ürünleri hakkında mayıs ayında online teknik eğitimlerini tamamlayan katılımcılar, temmuz ayı içinde yalın girişim eğitimleri,



Teknoloji iş modeli üretimi, müşteri görüşmeleri, prototipleme, deneyim doğrulama, sunum eğitimleri olmak üzere online girişimcilik eğitimlerini tamamladılar. Sonraki sürece mentorluk desteği ve sunum eğitimi alarak devam eden katılımcılardan finale kalanlar ekim ayında yapılacak Demo Day’de iş fikirlerini büyük jüriye sunma şansı elde edecekler. Kazanan takımlar, hem San Francisco’ya gidecek hem de İTÜ ARI Teknokent’te verilecek inkübasyon ödülünün sahibi olacak. Bu yıl ikincisini hayata geçirmekten mutluluk duyduklarını söyleyen Türkiye Girişimcilik Vakfı Genel Müdürü Mehru Aygül; “Android Akademi ile amacımız girişimcilik heyecanı ile yola çıkmak isteyen, tarım, eğitim, sağlık, ciber güvenlik ve afet konularında öne çıkan sorunları çözmek için kendi girişimlerini kurmak isteyen gençleri desteklemek. Android Akademi sadece bir girişimcilik programı değil. Katılımcılarının hem yeni networkler edinebilecekleri hem de girişimcilik yolculukları boyunca desteklenecekleri bir destek mekanizması. Hem Girvak olarak biz hem de program ortaklarımız, gençlerin desteklenmesi ve girişimcilik ile toplumsal sorunları

dönüştürmeleri için onlarla ile birlikte çalışmaktan çok mutlu ve heyecanlıyız. ” dedi. “İçinde bulunduğumuz pandemi dönemi iş gücünün ve ekonominin dijitalleşmesinin gerekliliğini ve teknolojik araçların önemini bir kez daha bizlere gösterdi. Android Akademi sayesinde gençlerimiz, değişen dünyanın yeni sorunlarına Google ürünleri ve Android teknolojileriyle yenilikçi çözümler bulurken, Google olarak ülkemizdeki girişimcilik kültürünü desteklemek için çalışıyoruz” diyen Google Türkiye Kamu İlişkileri Müdürü Pelin Kuzey, akademinin ikinci ayağında kullanıcılar için kolay ve erişilebilir ürünler, uygulamalar geliştirmenin bu yılın ana teması olacağının altını çizdi. Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı M. İlker Aycı, “Ülkemizin milli bayrak taşıyıcı havayolu olarak, birincisi 2017 yılında gerçekleşen ve toplumsal sorunlara yenilikçi ve dijital çözümler geliştirmelerini amaçlayan Android Akademi’ye bu yıl da destek vermeye devam ediyoruz. Pandemi dönemi ile birlikte önemi giderek artan başta sağlık olmak üzere birçok sektörde, girişimciliğe olan ihtiyaç da artıyor. Artık hijyen, havacılık sektöründe

yolcularımızın tercihlerini etkileyen en önemli faktörlerden biri haline geldi. İnanıyorum ki gençlerimiz bu girişimcilik ruhuyla birbirinden önemli sektörlerde toplumsal sorunların çözümüne büyük katkı sağlayacaklar” açıklamasında bulundu. General Mobile Genel Müdürü Muzaffer Gölcü “General Mobile olarak Android Akademinin kurulduğu ilk günden itibaren orjinal ve cesur fikirleri olan gençlerimize elimizden gelen desteği vermekten çok mutluyuz. Bu yıl online gerçekleşen ve çalışmalarını bir adım daha ileriye götürerek geleceği yazmaya başlayan yeni takımlara başarılar dilediğini belirtti. İTÜ ARI Teknokent Pazarlama ve İş Geliştirme Direktörü Arzu Eryılmaz ise; “Türkiye’ye girişimcilik kültürünü yayma ve ülkemizden çıkacak teknolojik girişimleri destekleme konusunda üstlendiğimiz misyonun bir parçası olarak Android Akademi’nin paydaşları arasında yer almaktan mutluluk duyuyoruz. Bugüne kadar binlerce girişimin başarı hikayesine şahitlik ettiğimiz İTÜ Çekirdek Kuluçka Merkezimizde, kazanan takımlara destek olmak için sabırsızlanıyoruz” dedi.

ABB, Codian’ın satın alınmasıyla yüksek hızlı endüstrİyel robot portföyünü genİşletİyor Bu stratejik satın alma, sektör lideri olunan yiyecek ve içecek, ilaç ve lojistik portföyünün genişletilmesiyle doğrudan ilgilidir.

62 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020


Endüstri

A

BB, öncelikli olarak yüksek hassasiyetli ürün toplama ve yerleştirme uygulamaları için üretim yapan , önde gelen delta robot sağlayıcısı Codian Robotics B.V.’yi satın aldı. Codian Robotics ürünleri yiyecek, içecek ve eczacılık gibi hijyene duyarlı endüstriler için ideal olan hijyenik bir tasarım serisini içerir. Bu işlemle ABB, büyüyen delta robotları alanındaki taahhütlerini hızlandırıyor. Codian Robotics, Ede, Hollanda’da bulunmaktadır ve dünya çapında 20 kişilik bir ekibe sahiptir. Şirket müşterilerine doğrudan hizmet vermeye devam edecek. Satın alma 1 Ekim 2020’de imzalandı ve tamamlandı. Her iki taraf, satın alma fiyatı ile ilgili herhangi bir ayrıntı açıklamamayı kabul etti. ABB Robotik ve İmalat Otomasyonu Başkanı Sami Atiya, “Satın almamız, müşterilerimizin otomasyonun potansiyelini tam olarak fark etmelerine ve hızla değişen iş ortamında esnekliklerini artırmalarına yardımcı olarak çığır açan teknolojiye odaklanmamızın altını çiziyor. Codian Robotics’in teknolojileri ve sektör uzmanlığı, yiyecek ve içecek, ilaç, hizmet robotikleri ve lojistik çözümlerimiz için mükemmel bir katkı sağlarken

aynı zamanda ABB’nin makine merkezli robotik portföyünü de destekliyor.” dedi. Codian Robotics’in Kurucusu Freek Hartman ise, ‘’Yıllar içinde geniş bir ürün portföyü geliştirdik. ABB’nin etkileyici küresel varlığı ve sektördeki uzmanlığı, portföyümüzü küresel ölçekte sunmamıza yardımcı olacaktır. Başarı hikayemizin bir sonraki bölümünü yazmak için birlikte çalışmayı dört gözle bekliyorum” dedi. Günümüzde yiyecek ve içecek endüstrisindeki robotların çoğu gıdaya dokunmak için tasarlanmamış olsa da, Codian Robotics’in portföyü güvenli, açık gıda işlemeye olanak tanıyan hijyenik bir tasarım içermektedir. “COVID-19 salgını ile hızlanan bir şekilde, yüksek hijyenik standartları sağlayan ürün toplama ve yerleştirme robotlarına güçlü bir ihtiyaç var. Yiyecek ve içecek, ilaç ve lojistik müşterilerimiz özellikle bu otomasyonun potansiyeli ile ilgileniyorlar, bu da tedarik zincirlerinin mevcut işleyişini sürdürmesini sağlarken çalışanların refahını da koruyor ” diyerek ekledi Atiya . Gelecekte ABB, müşterilerine daha geniş bir delta robot yelpazesi ve tek bir kaynaktan entegre çözümler sunabilecektir.

Ayrıca ABB’nin makine otomasyonunu ve robot kontrolünü tek bir platformda entegre eden makine merkezli robotik stratejisine de katkıda bulunacaktır. ABB’nin Makine Otomasyonu bölümü Başkanı ve B&R Genel Müdürü Hans Wimmer ise ilave olarak şunları söyledi: “Codian Robotics ile, makine üreticileri sektöründe olağanüstü bir geçmişe sahip dünyanın en başarılı delta robot tedarikçilerinden birini satın alıyoruz. Gelecekte, müşterilerimize küresel ve tüm sektörler için tam entegre çözümler sunabileceğiz. “ ABB Robotik ve İmalat Otomasyonu, robotik, makine otomasyonu ve dijital hizmetlerde bir öncü olarak otomotivden elektroniğe ve lojistiğe kadar çok çeşitli endüstriler için yenilikçi çözümler sunar. Dünyanın önde gelen robotik ve makine otomasyon tedarikçilerinden biri olarak 400.000’den fazla robot çözümü sağlamıştır. Her ölçekteki müşterilerimizin üretkenliği, esnekliği, sadeliği ve çıktı kalitesini artırmasına yardımcı oluyoruz. Geleceğin bağlantılı ve kolaboratif fabrikasına geçişlerini destekliyoruz. ABB Robotik & İmalat Otomasyonu, 53’ten fazla ülkede 100’den fazla lokasyonda 10.000’den fazla kişiyi istihdam et-mektedir. www.abb.com/robotics Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 63


Endüstri

Electrıc & Power Vietnam 2021 8. Uluslararası Elektrik Üretimi, Aktarımı ve Dağıtımı Teknolojileri Fuarı Electrıc & Power Vıetnam 2021

10 - 12

2 2 farklı ülkeden, katılımcı, 8000 m2

210 fuar Kasım 2021 Ho alanında bir araya gelecek. İki yılda bir yapılan fuara Chi Minh City 5,000 potansiyel ziyaretçi bekleniyor. / Vietnam’da Uluslararası Ülke Pavilyonları ise China, Germany, Korea, India, Singapore, Taiwan, gerçekleştirilecek. Turkey, Thailand.

64 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292- 2020

Vietnam’da Sektör’e projektör tutuyoruz Vietnam, Power Development Plan ile enerji sektöründeki talepleri karşılamak için 143,5 Milyar USD yatırım yapmayı planlıyor. 2030 yılına kadar Vietnam’ın toplam elektrik – enerji üretiminin 571.752 MWh’ye ulaştırılması amaçlanıyor.

100 milyona yaklaşan nüfusu ile Vietnam, pazar payını genişletmek isteyen firmalar için çok uygun bir ülke. Yüzde 7 dolayındaki GSYİH büyüme oranıyla Vietnam, bugün yaklaşık 47.000 megawatt (MW) olan enerji üretiminin 2020 yılına kadar 60.000 MW’a, 2030 yılına kadar ise 129.500 MW’a yükseltilmesi gerektiğini öngörüyor.


Endüstri

YENİ ÜRÜN ! Baykon BX23 Ex2/22 Exproof Tartım Termİnalİ

B

aykon BX23 Ex2/22, patlayıcı ortamlardaki tartım uygulamaları için yüksek doğruluk ve performans ile beraber güçlü haberleșme seçenekleri sunan, yüksek teknolojiye sahip bir tartı göstergesidir. IP67 korumalı paslanmaz çelik gövdesi ile ıslak, hijyenik ve zorlu endüstriyel alanlarda güvenilir ve emniyetli çalıșma sağlar. Baykon BX23 Ex2/22, ATEX ve IECEx sertifikalı olup, patlayıcı gaz ve tozların bulunduğu, Zone 2/22 olarak tanımlanan tehlikeli alanlarda güvenle kullanılabilir. Baykon BX23 Ex2/22, yüksek kapasiteli tank tartı sistemlerinde tankı boșaltmadan kalibrasyon yapmak için son derece önemli bir özellik olan eCAL- elektronik kalibrasyon dahil, güçlü kalibrasyon seçeneklerine sahiptir. Baykon BX23 Ex2/22, haberleșme ve proses kontrolü için ihtiyaç duyacağınız așağıdaki arayüzler için sertifiye edilmiștir: 2x RS232C, RS485, Ethernet TCP / IP, EtherNet / IP, Profibus, Profinet, Modbus RTU, Modbus TCP, EtherCAT, CC-Link, Powerlink, analog çıkıș ve opto-izole dijital 4 giriș / 5 çıkıș. Önemli Özellikler

Yüksek Teknoloji & Performans

Tipik Uygulamalar

-Çoklu dil seçeneği.

-999 999‘a kadar gösterge çözünürlüğü.

-Patlayıcı gaz ve tozların bulunduğu ortamlarda ATEX ve IECEx onaylı tartımlar. Gazlar: Hidrojen, propan, etilen, asetilen, karbon disülfir vb. Tozlar: Karbon, magnezyum, un, tahıl, suni ipek, pamuk tiftiği, keten vb.

-Islak, hijyenik ve zorlu ortamlar için IP67 korumalı, paslanmaz çelik kutu. -Alfa numerik bilgi satırlı, renk seçimli LCD gösterge. -Brüt ağırlık kapasitesinin takibi için çubuk grafik. -Yetkisiz müdahaleye karșı tuș kilidi.

-Saniyede 1600’e kadar çevrim hızı. -Smart, adaptif filtre. -Yüksek kapasiteli tank kantarları için eCALelektronik kalibrasyon. -Tank yüklüyken kazanç ayarı.

-Teraziler ve proses tartımları.

Entegrasyon & Haberleșme Zone 2/22 sertifikalı arayüzler; -2 x RS232C, RS485. -Profibus, Profinet, Ethernet TCP/IP, EtherNet/IP, EtherCAT, CC-Link, Powerlink, Modbus RTU / TCP -Analog çıkıș ve dijital I/O

Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 2020 65


Endüstri

Seco Tools’un yenİ Seco Assistant uygulaması İle zamandan tasarruf edİn ve üretkenlİğİ artırın

İstanbul, Ekim 2020 Seco Assistant sayesinde, internet aramalarına veya katalog araştırmasına gerek kalmadan gerçekten ihtiyacınız olan ürün bilgilerine, takımlara, çevrimdışı

S

eco Assistant’ın işleme hesaplayıcısı ilerlemeler, hız olsanız ve talaş kaldırma oranları dahil bile, her an olmak üzere herhangi bir marka için tornalama, frezeleme ulaşabilirsiniz. ve delik açma işlemlerine ilişkin verileri sunar. Takım Karşılaştırma fonksiyonu size Seco takım önerilerini ve diğer üreticilerin uçlarına yönelik alternatifleri sunarken Suggest fonksiyonu belirli işler için doğru takım seçeneğini ve kesme stratejilerini bulmanıza yardımcı olur. Ürünleri parça, numara, isim veya kalite sınıfı bazında 66 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

arayabilir ya da sadece ambalaj üzerindeki kodu taratabilirsiniz. Uygulama küçük bir indirme boyutu ve temiz, net bir arayüz ile maksimum kullanışlılık ve kullanım kolaylığı için geliştirilmiştir. Daha da önemlisi, internet bağlantınız yoksa bile Seco ürünlerini arayabilir veya veri hesaplayıcıları çevrimdışı olarak kullanabilirsiniz. Seco Assistant önemli bilgileri ve takımları en sorunsuz kullanıcı deneyimleriyle birleştirerek günlük işleme deneyimini kolaylaştırır.

Gezinmesi kolay pratik araçlar sayesinde bu uygulama, gerçekten ihtiyacınız olan bilgileri parmaklarınızın ucuna getirir. Seco Assistant’ı indirmek için QR kodunu taratın veya uygulama mağazanıza gidin.


Endüstri

ABB, temİz oda uygulamalarını otomatİkleştİrmek İçİn yenİ krİterler belİrlİyor Yeni temiz oda versiyonu, ABB’nin en kompakt ve en hafif 6 eksenli robotu olan mevcut IRB 1100’ün başarısına dayanmaktadır. IRB 1100, üretkenliği ve sınıfının en iyisi olan tekrarlanabilir doğruluğu en üst düzeye çıkarmak için IRB 120’den yüzde 35’e kadar daha hızlı çevrim süreleri sunar. ABB’nin OmniCore ™ kontrol ünitesinden güç alan IRB 1100, hızlı montaj, toplama ve yerleştirme ile malzeme işleme uygulamalarını desteklemek için ideal hale getiren gelişmiş hareket kontrol özellikleriyle donatılmıştır. Yüzde 10 daha küçük ve yüzde 20 daha hafif * özellikleriyle yeni IRB 1100, daha fazla üretim esnekliği için mevcut üretim hatları dahil olmak üzere kısıtlı alana sahip tüm alanlara kurulabilir.

A

BB, yüksek düzeyde esneklik ve performans gerektiren temiz oda üretim ortamları için sunduğu robot ürün yelpazesini genişletiyor. ISO 14644-1 sertifikasına sahip yeni temiz oda IRB 1100 versiyonu ile, hızlı performansını sağlık hizmetleri, ilaç, elektronik, yarı iletkenler ve güneş paneli üretimi gibi endüstriler için kompakt bir tasarımda birleştiriyor. Temel özellikler arasında hijyenik boya ve gres, yağ ve parçacıklar gibi kirletici maddelerin sızmasını önlemek için sızdırmaz bir gövde ve bakterilerin büyümesini engellemek için robotun eklemleri arasındaki boşlukları en aza indiren mekanik bir tasarım bulunur. Robotun biri 4 kg taşıma yükü ve 475 mm erişim, diğeri 4 kg taşıma yükü ve 580 mm erişim olmak üzere iki çeşidi mevcuttur.

Hızlı ve kompakt IRB 1100’ün yeni temiz oda versiyonu, hassas endüstriler

Yeni IRB 1100, IRB 120’yi de içeren ABB’nin temiz oda uygulamaları için sunduğu tüm teklif protföyünü genişletecektir. IRB 1100, IRB 120’nin sahip olduğu ISO 5’e kıyasla daha yüksek ISO 4 temiz oda standardı sertifikasına sahiptir ve daha yüksek seviye koruma talep eden potansiyel yeni uygulamalarda kullanılabilir.

için yüksek

ABB Robotik Ürün Yönetimi Başkanı Antti Matinlauri, “Pek çok üretici, robotların sunabileceği hızlı ve doğru montaj sürecinden yararlanmak isterken, birçok gelişmiş teknoloji kirletici maddelere karşı hassastır ve katı temiz oda koşulları talep etmektedir. IRB 1100’ümüzün temiz oda versiyonu benzersizdir, 4 kg taşıma kapasitesi ve 500 mm’nin altına erişim sağlarken sınıfının en iyisi tekrarlanabilir doğruluk sunar. IRB 1100, yeni bir kriter belirliyor ve sektördeki temiz oda ekiplerini destekleyerek, bu zorlu ortamlarda, daha hızlı çevrim süreleri ve sınırlı alanlarda bile gelişmiş üretkenlik dahil olmak üzere müşterilerimizin otomasyondan en iyi şekilde yararlanmalarını sağlayacak. ” dedi.

esneklik ve

koruma ile gelişmiş

performans sunar.

Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 2020 67


Endüstri

HMS Networks AB’nin

HMS Networks AB, Procentec B.V’nİn büyük bİr kısmını satın aldı

tamamına sahip olduğu yan kuruluşu HMS Industrial Networks AB, Hollanda merkezli Procentec BV’nin hisselerinin % 70’ini satın aldı. Merkezi

HMS CEO’su Staffan Dahlström (sağda) ve Procentec CEO’su Pieter Barendrecht (ekranda), Corona kısıtlamaları nedeniyle uzaktan gerçekleştirilen satın alma sürecini sunarken.

P

rocentec’in

çözümleri

Rotterdam’da PROFIBUS, PROFINET, Ether/ bulunan Procentec, endüstriyel ağların teşhisi ve izlenmesi noktasındaki çözüm ve hizmetleriyle dünya lideri.

Net / IP gibi endüstriyel ağlar ile diğer endüstriyel Ethernet standartları için güvenli ağ altyapısı sunuyor. Ürün portföyü, saha teknisyenlerinin gerek fabrika içerisinde yerinde, gerekse de uzaktan bir şekilde istenmeyen üretim aksaklıklarının önüne geçen ağ izleme, analiz ve sorun giderme işlemlerini kolaylıkla ge rç e k l e şt i re b i l m e l e r i n e yardımcı ProfiTrace, ProfiHub, ComBricks, Atlas ve Osiris ürünlerini barındırıyor. “Procentec, iletişim altyapısı bağlamında HMS’nin bir boşluğunu dolduruyor. Endüstriyel ağlar, endüstriyel süreçlerde hayati önem taşımaktadır ve Procentec’in ürün ve hizmetleri, bu kritik ağlarda çalışma süresini ve

68 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

veri kullanılabilirliğini önemli ölçüde iyileştirmektedir ”diyor HMS Networks CEO’su Staffan Dahlström. Sözlerine ise şu şekilde devam diyor: “Procentec ile birlikte HMS küresel endüstriyel ağların devasa kurulu sistemlerine ilişkin satış sonrası sürecine erişim sağlıyor. Bu da HMS’yi endüstriyel ağın son kullanıcılarına daha da yakınlaştırıyor. Esas olarak cihaz ve makine üreticilerine ürün tedarik ettiğimiz gerçeği göz önünde bulundurulduğunda, bu HMS’ye yeni bir ilgi çekici boyut kazandırıyor.” “Procentec için yeni kapılar aralayan HMS’nin bir parçası olmaktan büyük heyecan duyuyoruz. HMS’nin büyüklüğü ve uluslararası varlığı, sürekli genişlememizde Procentec için büyük bir kazanç olacaktır.

Ayrıca, şirketler arasında IP paylaşımının yanı sıra endüstriyel ağ ve Endüstri 4.0 ile ilgili çözümlerin birlikte oluşturulması için de mükemmel fırsatlar yaratacak” diyor Procentec B.V CEO’su Pieter Barendrecht. HMS, Procentec hisselerinin %70’ini artık şirkette etkin olarak yer almayan kuruculardan satın aldı. Geri kalan %30’luk kısım ise hâlihazırda var olan ve yönetim pozisyonlarını koruyarak Procentec’i yönetmeye devam edecek olan yönetim ekibine ait. Procentec Group, Almanya, İtalya ve Birleşik Krallık’ta yaklaşık 70 çalışanı ve bağlı kuruluşlarıyla 2019 yılında 11,7 milyon Euro konsolide satış gerçekleştirdi. Bu satın alma ileride HMS’nin hisse başına kazancı üzerinde sınırlı bir etkiye sahip olacak.


Endüstri

NSK, elektrİk motorları İçİn yenİ bİr rulman kataloğu yayımladı

NSK, elektrik motorları için çeşitli seçenekler sunan standart rulman kataloğunu yayımladı. Sabit bilyalı rulmanlar ve silindirik makaralı rulmanlar gibi çözümlerin yer aldığı bu 36 sayfalık katalogda,

K

ataloğun kolay okunur formatı sayesinde, elektrik motorlarında kullanılan rulmanlara dört ana uygulama alanı altında kolayca ulaşılabiliyor: servomotorlar, yüksek verimli motorlar, hız kontrollü (inverter) motorlar ve elektrikli araç (EV) motorları. Her alan için en ideal rulman grubuna, bu rulman grubunun temel tasarım özelliklerine ve teknik bilgilere yer veriliyor. Şirketin standart serisinin ve NSKHPS yüksek performanslı rulmanların yanı sıra, elektrik motoru şaftlarında rulman kullanımını sağlayan diğer teknolojiler de katalogda sunuluyor. Söz konusu teknolojiler, yüksek performanslı gres ve keçeleri, ayrıca gereksinime bağlı olarak plastik kafesli rulmanları, seramik sabit bilyalı rulmanları ve aşınmayı en aza indirmeyi sağlayan sürünmeye dayanıklı rulmanları kapsıyor.

elektrik motoru NSK’nin elektrik motoru uygulamaları için geliştirdiği rulman çeşitleri, düşük enerji kaybı, yüksek güvenilirlik ve uzun ürün ömrü sağlayan yüksek performanslı çözümler sunarak sektörün en yeni trendlerini takip etmeye devam ediyor. Örneğin, seride düşük tork ve düşük ısı oluşumu gibi özelliklere sahip olması için özel olarak tasarlanan rulmanlar yer alıyor. Yeni ürün kataloğunda gürültü veya titreşim analizi ile rulman hasarını tespit etmek gibi birçok faydalı bilgi de ayrıca bulunuyor. Katalog, elektrik motorlarının rulmanlarında meydana gelebilecek tipik hasar örneklerinin sunulmasıyla sona eriyor. Bunlara ek olarak, her uygulama için ideal greslerin seçiminde yardımcı olabilecek bilgiler de yer alıyor.

tasarımıyla veya bakımıyla ilgilenen mühendisler için de birçok tavsiye ve teknik bilgi mevcut.

Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 69


Endüstri

Verİmlİ ve etkİlİ çelİk tornalama İçİn yenİ karbür uçlar ~ Sandvik

Sandvik Coromant ISO-P çeliklerini işlemek için sunduğu tornalama uçları serisini üst düzeye yükseltiyor. Takımlama uzmanı düşük alaşımlı ve alaşımsız çeliklerin dıştan ve içten işlenmesinde kullanılacak iki yeni karbür kalitesi sunuyor. GC4415 ve GC4425 olarak anılan yeni uçlar yüksek tokluk, ısıl direnç ve öngörülebilir aşınma sunar.

Coromant karbür kaliteleri çok daha uzun kullanım ömrü ve daha güvenilir performans sunuyor ~

G C4415 hem toplu

ve GC4425 hem de adetli kurulumlarda çalışan üreticilere yönelik olarak düşük alaşımlı (P 2.1 ile 2.6 arası) veya alaşımsız (P 1.1 ile 1.5 arası) çelikleri işlemek için idealdir. GC4425 kalitenin çelik tornalama uygulamalarının büyük çoğunluğunda rakiplerini geride bıraktığı gösterilmiştir. Yeni kalite gelişmiş aşınma direnci, ısı dayanıklılığı ve tokluk sağlar ve böylece uygulama aralığını ciddi oranda genişletir.

70 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

Hem GC4425 hem de GC4415 sürekli kesimler ve hafif kesintiler olan uygulamalarda ince talaş işlemeden kaba talaş işlemeye kadar kullanılabilir. Bu arada, GC4415 daha yüksek performans ve ısıl direnç gerektiğinde GC4425’i tamamlamak üzere tasarlanmıştır. Ayrıca yeni malzemeye uygulanan işlem sonrası sayesinde darbeli kesimlerde performans artırılmış, ani kırılmalar önlenmiş, her iki uç kalitesi de geniş bir uygulama aralığında rakiplerini geride bırakmıştır.

“Genellikle tüm üreticiler şu hedeflere ulaşmak isterler: yüksek talaş kaldırma oranı, kenar başına daha çok parça, düşük devir süreleri, minimum atık ve optimum stok kullanımı,” diyor Sandvik Coromant Tornalama bölümü Global Ürün Yöneticisi Johan Anderstedt. “Toplu üretim için kurulum yapmış üreticiler açısından bu durum aynı zamanda çeşitli çelik malzemeleri aynı kaliteyi kullanarak işleme esnekliği anlamına gelir.


Daha düşük üretim maliyeti

Yeni GC4415 ve GC4425 kalitelerimiz bunu elde etmenize yardımcı olabilir — sert ve karmaşık ISO-P malzemelerde bile.” Geliştirilmiş aşınma direnci GC4415 ve GC4425 kesici uçların rakip uçlara göre üstün aşınma direncine sahip olduğu görülmüştür; bu durum takım ömrünü uzatmaya ve her kullanımda öngörülebilir performans sağlamaya yardımcı olur. Bu şekilde hem iş parçasındaki hem de kesici uçtaki malzeme atıkları da minimuma indirilir. Uçların sunduğu üstün aşınma direnci bir alüminyum kaplama tabakası olan Sandvik Coromant’ın ikinci nesil Inveio® teknolojisiyle sağlanır. Inveio’yu benzersiz hale getiren özellik, mikroskop altında görülebilir; malzemenin yüzeyinde tek yönlü dizilmiş kristaller karakteristik olarak bulunur. Her bir kristal kesme kenarına doğru dizilmiştir; böylece krater ve yanak aşınmasına karşı direnci iyileştiren güçlü bir bariyer elde edilir. Ayrıca ısı da kesim alanından daha hızlı bir şekilde uzaklaştırılır; böylece kesme kenarı keskinliğini daha uzun süre korur. Sonuç olarak takım daha zor aşınır. Daha iyi sürdürülebilirlik için bu yeni kalitelerdeki karbür alt tabakanın %40’den fazlası geri dönüşümden gelen karbür malzeme içerir. Kalitelerin üretiminde geri dönüşümlü malzeme kullanılmasıyla yeni ham madde tasarrufu sağlanır, üretim için daha az enerji gerekir ve daha düşük CO2 emisyonu ortaya çıkar.

Müşteriler yeni karbür uçları kullanarak kesme hızını (vc) artırmayı ve ilerleme hızını (fn) katlamayı başardılar. Bir örnekte, genel mühendislik alanında çalışan bir üretici önceden ısıl işlem görmüş 4140 çelik iş parçasında GC4425 uç ile dıştan çok yönlü kaba talaş işleme gerçekleştirdi. Müşteri aynı proses için rakibe ait bir ISO ucuyla kıyaslandığında verimde %100 artış ve devir süresinde %50 düşüş sağlayarak bunların üzerine %30 oranında düşük maliyet elde etti.

Endüstri Sandvik Coromant müşterilerinin kesim ve ilerleme hızlarını optimize etmelerine ve kendi ihtiyaçlarına en iyi uyan uç ve takımları seçmelerine yardımcı olmak üzere çevrimiçi CoroPlus® Tool Guide ürününü geliştirdi. Anderstedt sözlerine şöyle devam etti “GC4425 ve GC4415 en zorlu kesme koşullarının bazılarında daha uzun takım ömrü sağladı. Sandvik Coromant’ın yakın iş ortaklığı ve Toolguide ile müşterilerimiz daha yüksek verim, daha düşük parça başı maliyet ve daha karlı üretim sağlayabiliyorlar.” Sandvik Coromant web sitesini ziyaret ederek çelik tornalama uçlarını ve kalitelerini görebilirsiniz. Veya, en yakın satıcı veya distribütöre ulaşarak GC4415 ve GC4425 hakkında bilgi alabilirsiniz.

Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

71




Endüstri

Elektronİklere göz kulak olmak Elektrik akımının olduğu her yerde, her zaman elektromanyetik darbeler vardır. Son derece yıkıcı bir etkiye sahip olabilirler, örneğin bizi çevreleyen her yerde bulunan elektronik cihazlarda. Bu nedenle araç üreticilerinin, diğer şeylerin yanı sıra, ürünlerinin elektromanyetik uyumluluğunu (EMC) doğrulaması gerekir. Dahası, araçların kendileri hassas elektroniklerle dolu ve özel EMC laboratuvarlarında test ediliyor. Oradaki koşullar insanlar için pek uygun değil. Testler sırasında her şeye göz kulak olmak için kamera sistemleri kullanılmaktadır. mk-messtechnik de bu tür sistemlerde uzmanlaşmıştır. Döner kafalarda kullanılan FAULHABER motorları, uzaktan kumandalı modüllerin tam olarak konumlandırılmasını sağlar.

M

k- m e s s t e c h n i k ’ i n Kurucusu ve Genel müdürü Dr. Martin Kull, “Her şey, araç radyosu artık araca takılan tek cihaz olmadığında başladı” diyor. “ABS ve hava yastığından cep telefonuna ve navigasyona kadar elektronik cihazların sayısı zaman içinde istikrarlı bir şekilde arttı.” Bireysel sistemler birbirlerini rahatsız etmemeli veya araç dışındaki diğer sistemlere zarar vermemelidir. Ek olarak, dışarıdan gelen darbelere mümkün olduğunca duyarsız olmalıdırlar. Elektrik mühendisi olarak, Stuttgart Üniversitesi’nde öğrenciyken Daimler’in test laboratuvarında ölçümler yapmaya başladı. 74 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292- 2020

Bu tür laboratuarlarda üretilen elektromanyetik dalgalardan bazıları son derece güçlüdür ve geçerli sınır değerlerin çok üzerindedir. Bu nedenle testler sırasında laboratuar odaları hava geçirmez şekilde kapatılır. İçeride olup bitenler sadece kameralarla gözlemlenebilir. “Bu, bu amaca yönelik bina izleme cihazlarıyla ilgili ilk talepler geldi. Ancak, talep yılda 100 kameradan daha azdı, bu da daha büyük şirketlerin bu niş pazardan çekildiği anlamına geliyordu. “ Dr. Kull bir fırsat gördü ve 2006 yılında eşiyle birlikte kendi şirketini kurdu. Çift başlangıçta her şeyi tek başına yaptı,

örneğin 2008’de, ABD’deki bir araç üreticisi 20 kameralı bir sistem sipariş ettiğinde. Kull şöyle diyor; “Her bileşeni kendimiz lehimledik ve bir araya getirdik ve küresel bir şirketin tedarikçisi olmaktan gurur duyuyorduk.” Talep ve onunla birlikte şirket büyüdü. 2010 yılı ilk ek çalışanın işe alındığı yıl oldu; bugün 60’tan fazla var çünkü mk-messtechnik tarafından Stuttgart yakınlarındaki Notzingen’den yapılan kamera sistemleri EMC testi için hemen hemen her araç üreticisi tarafından kullanılıyor. Seatbox veya duvar bağlantısı Kameralar kalıcı olarak bir duvara monte edilebiliyor veya çeşitli tripodlara sabitlenebiliyor. mkmesstechnik ayrıca sürücü koltuğuna yerleştirilen ve altı kameraya kadar alabilen bir koltuk kutusu (seatbox) sunuyor. Bu gösterge panelinin, ekranların ve kontrol elemanlarının izlenmesine olanak sağlıyor.


Elektromobiliteye yönelik eğilim, mkmesstechnik için olumlu bir gelişme çünkü elektrikli araçlar bakımından elektromanyetik uyumluluk, yanmalı motorlu araçlara göre daha da önemli bir rol oynamakta. Ayrıca trenlerde, uçaklarda ve gemilerde kullanılan elektronikler de EMC testlerinden geçmelidir. Dr. Kull, Svabyan kökenli icat geleneğine sahip bir aileden geliyor. “Hobim model yapmak, bu yüzden kendimi bildim bileli karada, denizde veya havada hareket eden her şeyden etkilenmiştim. Uzmanlık alanım elektrik mühendisliği olsa da, mekanik konularla da her zaman çok ilgilenmişimdir. “ mk-messtechnik, ürün geliştirme açısından da bu çifte yetenekten faydalanıyor: “2008’den itibaren, uzaktan kumandalı duvara monte kamera taleplerini giderek daha fazla almaya başladık. Boyut, ağırlık ve kontrol açısından en uygun çözümün temeli işte o zaman atıldı.”

Dr. Kull, minimum donanım, yazılım ve gider ile maksimum işlevsellik için çaba sarf etmektedir. Örneğin kendisi mk-messtechnik’in yuva olarak kullandığı anodize alüminyum tüpler gibi yaygın olarak bulunan standart parçalara güveniyor. Basit görünen şey aslında çeşitli bileşenler arasında hassas bir şekilde dengelenmiş etkileşimden kaynaklanan uyarlanmış bir çözümdür: “Örneğin PCB’yi tasarlarken, daha sonraki bir aşamada ayarlama ihtiyacından kaçınmak için muhafazayı akılda tutmak da önemlidir.” Programlar, uzaktan kontrol ve kızıl ötesi Notzingen’deki şirket, karmaşık montaj işlerinden kaçınmaz ve gerekli bileşenleri PCB’lerin kendisine ekler. Dr. Kull, “Bazen haftada yüzden fazla farklı PCB’yi bir araya getiriyoruz” diyor.

Endüstri Bu, üretim ve takım yenileme süresini çok önemli bir faktör haline getiriyor. Yaygın olarak bulunan yazılımla kabul edilebilir bir hıza ulaşmak imkânsızdı. Bu nedenle otomatik yerleştirme makineleri için kendi veri işleme programımızı yazdık. Sonuç olarak, her bir PCB için teslim süresini birkaç dakikadan yaklaşık beş saniyeye düşürmeyi başardık.” EMC testi sırasında süreçleri kolaylaştırmak için ürün yelpazesine uzaktan kumandalı döner montajlı kameralar eklendi. Başlangıçta yalnızca duvara montaj için tasarlanmışlardı. Bununla birlikte, kısa süre içinde ayarlanabilir modele olan talep mobil sistemler için de arttı. Bu nedenle mekanik stabilite konusunu tamamen farklı bir perspektiften ele almak zorunda kaldık. Sistemlerimiz son derece sağlamdır, ancak 800 gramlık kamera adaptörlü bir stand düşerse veya bu adaptör çok sert döndürülürse, malzeme zarar görebilir. Bu sorunu bir tür sürtünme bağlantısı ile çözdük. “ Mk-messtechnik’in kameraları yalnızca araç elektroniğini değil aynı zamanda termal özellikleri de izleyebilmektedir. Opto-LWIR kızılötesi kamera bu amaç için geliştirilmiştir. Testler sırasında oluşan elektromanyetik alanlar belirli bir yangın tehlikesi oluşturur. Son derece güçlü alanlar, test nesnelerinin veya sistem parçalarının aşırı ısınmasına neden olabilir. Dr. Kull’un açıkladığı gibi, elektrikli araçlar test edildiğinde başka bir ısı kaynağı ortaya çıkıyor: “Test teçhizatında elektrikli araçlar, geri kazanım yoluyla pillerini şarj ediyor. Aküler tamamen şarj edilmişse, araç frenleri devreye girer. Frenler aşırı ısınabilir ve en kötü ihtimalle yanmaya bile başlayabilir. Bir test teçhizatı kurmak, çift haneli milyon aralığında çalışır. Test edilen prototiplerin paha biçilemez bir değeri vardır. Kızılötesi kameralar kullanarak izleme, bu yatırımların zamanında müdahale yoluyla korunmasına olanak tanır. “ Mkmesstechnik, kameranın geliştirilmesi için 2019 Esslingen Bölgesi Yenilik Ödülü’ne aday gösterildi. Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292- 2020 75


Endüstri Hassas hizalama için mikromotorlar “Mk-messtechnik, kameraların hassas konumlandırılmasını sağlamak için FAULHABER tahrik sistemlerini kullanmakta. Servomotorlar ve model oluşturmada kullanılan motorlar ile denemeler yaptık, ancak bunlar yeterince hassas veya sağlam değillerdi. Uygun motorları FAULHABER’de bulduk. “ Kamerayı konumlandıran döner / eğimli kafada, değerli metal komutasyonlu 1516… SR serisi iki DCmikromotor, 15/8 serisi bir düz dişli kafası ve 900: 1 şanzıman ile birlikte kullanılır. “İlk başta 500: 1 iletimi denedik ama bu çok hızlıydı; 900: 1 iletimle döner taç daha yavaş dönse de, daha büyük ağırlıkları hareket ettirebiliyor ve ayrıca optimum elektrik korumasına sahip. “ Yüksek verimlilik seviyesi, sürücüyü seçmenin bir başka nedeniydi çünkü döndürme için gereken güç, kameraların pillerinden sağlanıyordu.

Mk-messtechnik, gerçek kamera modülü ve dış kaynaklı sürücüler haricinde, Dr. Kull’un vurguladığı gibi, tüm sistemi müşterilerinin yararına geliştirir ve üretir: “Görevler karmaşık hale geldiğinde veya

bireysel modifikasyonlar gerekli olduğunda, Ürünleri kendimiz geliştirmek ve üretmek, son derece esnek bir şekilde tepki vermemizi sağlar. Bizim için imkânsız diye bir şey yoktur - en azından fiziğin sınırları içinde. “

NSK NH/NS lineer kılavuzlarla uzun hİzmet ömrü NSK’nin NH/NS lineer kılavuz serisinden yararlanan son kullanıcıların ve makine üreticilerinin sayısı yeni uygulama alanlarıyla sürekli artış gösteriyor. Bu artışın sebebi ise NSK’nin, geleneksel ürünlerden iki kat fazla hizmet ömrü vadetmesi. Endüstride uzun ömürlü ürünler toplam mülkiyet maliyetini (TMM) en aza indirmede önemli bir avantaj sağlar. NH/NS lineer kılavuz kullanılması durumunda arıza kaynaklı duruşlar önemli ölçüde azalır.

N

H/NS lineer kılavuzlarının daha uzun hizmet ömrü sunabilmesi, bilyaların yuvarlandığı yolun özel geometrisi gibi yenilikçi özelliklerle sağlanıyor. Bunlara ek olarak, %30’a kadar daha fazla dinamik yük değeri (önceki nesil ürünlere göre), önemli ölçüde daha kompakt ve hafif haliyle %100 daha fazla yorulma ömrü sunmasına yardımcı olur. Daha fazla dayanıklılık istendiğinde Duralloy® ve Raydent yüzey işlemi görmüş ürünler önerilebilir. Bunun yanında, korozyon tehlikesi olan çevrelerde kullanılmak üzere paslanmaz çelik versiyonları da mevcuttur. 76 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292- 2020

NH lineer kılavuz serisinden yararlanan çok sayıda orijinal ekipman üreticileri (OEM) arasında, önde gelen hava üflemeli şekillendirme makine üreticisii de bulunuyor. Firma, kalıp tablalarını hareket ettirmek için kullanılan önceki lineer kılavuzlar tarafından sergilenen düşük hizmet ömrü (12 ay) hakkında şikayetler almıştı. NH serisi kılavuzlarının uzun hizmet ömrü ve daha yüksek yük kapasitesi sayesinde firma, kenetleme birimlerindeki aşınmanın önemli ölçüde azaldığına tanıklık etti. Bunun yanında, benzersiz dört sıralı tasarımı, diğer çözümlerin etkisiz kaldığı noktalarda şok yükleri almasına olanak sağladı.


Endüstri Etkili yağlama, kılavuz performansını uzun süre korumak için gereklidir. K1-L de bilya ve ray arasına sürekli yağ sağlamak için tasarlandı. Önceki nesil K1 ünitesi ile karşılatırıldığında K1L, 1,8 kat daha fazla yağlama ömrü, %20 daha az dinamik sürtünme sağlar. Ayrıca yapısal bütünlüğün korunmasına yardımcı olur toz ve diğer yabancı maddelerin içeri giriş/ çıkışını engellemek için yeni geliştirilen bir koruyucu kılıf sunar. Uzun hizmet ömrünün yanı sıra, NH/NS serisi kılavuzlarının yararları arasında yüksek verimlilik (150 ile 300 m/dak. arasında dönüş hızı), düşük gürültü (önceki nesile göre 3 dB daha az) ve geleneksel alternatifleri geride bırakan standart hassasiyet yer alır. Daha da önemlisi NSK, iyi muhafaza edilmiş ürünleri ve yüksek stok seviyeleri sayesinde üst düzeyde ürün hizmeti NH/NS serisi lineer kılavuzlar, geleneksel alternatiflere sağlayabilir. Firmanın merkez deposu, iş ortaklarının ve müşterilerin hızlı teslimattan yararlanmasını sağlayan, göre iki kat daha uzun ömür sunar. standart boyutlu NH/NS serisi lineer kılavuzlarının Bu tarihten itibaren hava üflemeli şekillendirme kapsamlı bir yelpazesini elinde tutuyor. Ayrıca NSK, her makinelerinin tümü NH lineer kılavuzları ile donatılmaya türlü özel ihtiyaca uygun özel çözümler üretebilir, buna devam ediyor. özel uzunluklar da dahildir. Başka bir yerde ise yüksek hızlı YMT (yüzey montaj teknolojisi) toplama ve yerleştirme makinelerini üreten Diğer bir seçenek olarak NSK, makine üreticilerinin hızlı köklü ve Avrupalı bir firma lineer kılavuzların tekrar ve kullanımı kolay bir format üzerinden tasarımlarına eden arızaları ile uğraşıyordu. Hizalama sorunlarına göre lineer kılavuz oluşturabileceği kullanışlı bir çevrimiçi atfedilebilen bu problem yine NH serisi lineer araca erişim sunuyor. İstenilen özelliklere sahip lineer kılavuzlarına geçilmesi ile çözüme kavuştu. Bunun sebebi kılavuzlar NSK Click!Speedy ile genişlik, uzunluk, keçe, yağ ise kılavuzların tasarımının yüksek hızlı uygulamalara ve yağlama ünitesi gibi özellikler seçilerek belirlenebilir. uygun olmasının yanında kendi kendini hizalamaya da Her durumda, isteğe tasarlanmış lineer kılavuz PDF çizimi olanak sağlamasıydı. Binlerce kurulumun ardından NH ve CAD verisi, veri listesi ve parça numarası bir indirme lineer kılavuzları hakkında hiçbir sorun bildirilmedi. bağlantısıyla ya da e-posta üzerinden verilir. Uygulamaya gerekli veriler girildiğinde, NSK, uygun Bundan yararlanabilecek olanlar sadece makine ölçüyü, tahmini hizmet ömrünü, fiyat ve teslim süresini üreticileri değil. Son kullanıcılar için iyileştirme projeleri hızlı bir şekilde hesaplayabilir. de eşit derecede yaygın hale geliyor. Bunun en iyi örneği, son dönemlerde otomatik kaynak sistemlerindeki kılavuz ve tahrik elemanlarıyla ilgili kısa ömür sorunlarına çözüm arayan bir sac levha montaj üreticisidir. Kaynak sıçramaları ve dumanlar sebebiyle NSK, koruyucu ve bakım gerektirmeyen K1 yağlama ünitesine sahip NH serisi lineer kılavuzlarını önerdi. Kaynak sistemleri, üç yılı aşkın süredir herhangi bir arıza olmaksızın çalışmaya devam ediyor. Bu da şu ana kadar, daha önce elde edilenden 10 kat daha fazla hizmet ömrü anlamına geliyor. Hassas ve pürüzsüz lineer hareketin gerekli olduğu her türlü uygulama için tasarlaan NH/NS serisi kılavuzları pek çok alanda kullanılıyor. Tıbbi görüntüleme ve sağlık ekipmanları, ölçme makineleri, laboratuvar malzemeleri, ambalajlama makineleri, otomasyon ve robot teknolojisi, malzeme taşıma ekipmanları ve otomotiv sistemleri bunlara örnektir. Bu uygulamalardaki hizmet ömrü, lineer kılavuzun her iki Önceki sürüm K1 ile değiştirilebilen NSK K1-L yağlama ucuna da takılan, yakın zamanda piyasaya sürülen NSK ünitesi, lineer kılavuzlarda uzun ömürlü yağlama sağlar. K1-L bakım gerektirmeyen yağlama ünitesi ile daha da artmıştır. Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 77


Endüstri

Otomotİv Endüstrİsİnde Konfİgürasyon ve Varyant Yönetİmİ Doruk Kuban(a,c), Alican Yılmaz(d), Prof.Dr.Semih Ötleşa(b) (a)Ege Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Ürün Yaşam Döngüsü Yönetimi Anabilim Dalı (b)Ege Üniversitesi, Ürün Yaşam Döngüsü Yönetimi (PLM) Mükemmeliyet Merkezi (c)Mekanik Tasarım Kıdemli Uzmanı, Volt Elektrik Motorları Sanayi ve Tic. A.Ş. (d)Araç Entegrasyon Müdürü, BMC Otomotiv Sanayi ve Tic. A.Ş.

Ö

z Otomotiv endüstrisi başta olmak üzere birçok alanda gün geçtikçe tüketim süreleri kısalmakta ve buna bağlı olarak da talep sayısı ve ürün çeşitliliği artmaktadır. Bu durum, şirketlerin kaliteden ödün vermeden ürün geliştirme süresini düşürmeye itmektedir. Ürün geliştirme süresinin kısalması hem ürün geliştirme maliyetini düşürdüğü için, hem de pazara giriş süresini kısalttığı için şirketlere fayda sağlamaktadır. Müşterilerin farklı taleplerini tek seferde karşılayabilmek, daha hızlı ve doğru hizmet verebilmek, Varyant Yönetimi ile mümkündür. Bu sistemde ana ürün, bütün alternatifleri ile tasarlanır ve ilişkilendirilir. Olasılık dahilinde gelebilecek bütün taleplerin yeni bir ürün geliştirme sürecine ihtiyaç olmadan yazılım altyapısı ile hatasız bir şekilde karşılanması mümkündür. Bu çalışmada Varyant Yönetimi’nin uygulaması ve ürün yaşam döngüsünün tüm adımlarına yaptığı katkılar incelenmiştir. Anahtar sözcükler: Ürün Yaşam Döngüsü Yönetimi, Konfigürasyon Yönetimi, Varyant Yönetimi, Otomotiv, Ürün ailesi mimarisi 78 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292- 2020

1. Giriş

Yirminci yüzyılın başında, endüstriyel otomobil üretiminin öncüsü olan Henry Ford, ünlü T modelini müşterilerin “siyah olduğu sürece herhangi bir renkte” satın alabileceğini belirtmiştir. Bu açıklama, bu dönemde otomobilin saf donanım parçalarından ibaret olduğu, fabrikada yekpare bir mal olarak bir araya getirildiğini ve varyant yönetiminin eski zamanlarda nasıl ele alındığını açıkça göstermektedir. O zamandan günümüze kadar geçen sürede, artan teknoloji ve müşteri talepleriyle birlikte modern ürünler gittikçe daha karmaşık ve çeşitli hale geldi. Günümüzde ise varyant yönetimi, otomobil üreticilerinin karşılaştığı temel zorluklardan biridir. Otomotiv endüstrisinde, tüm seri üretim üreticileri müşterilerine çeşitli araba modelleri ve çok çeşitli kişiselleştirme seçenekleri sunar. Örneğin, AUDI 2016 yılında 49 farklı araba modeli ve her bir modelin altında yüzlerce yapılandırma seçeneği sunmaktadır. Tüm bu varyantların ele alınması hem tasarım hem de imalat sırasında önemli bir sorundur.

Tüm alt bileşenleri ve bilgilerini, gerçek ve satılabilir ürünlere entegre etmek, modern ürün yaşam döngüsü yönetimi süreçlerinde en zorlu konulardan biridir. Bu zorluğun sistematik olarak yönetilmesi için, ilgili tüm ürün mühendisliği ve yapılandırma bilgilerine her aşamada sistematik olarak zamanında erişilmesi gereklidir. 2. Varyant ve Varyant Yönetimi Nedir? Aynı kategorideki ürün gruplarının çeşitliliğini oluşturan, modellerin değişken yapılarını mevcut ürünlere dayalı yeni tasarımlar ile sağlandığı ürün ve ürün ailesine varyant denir. Özet olarak varyant aynı sınıftaki ortak ürüne göre en az bir özelliği farklı olan alternatif üründür. Bu ürünlerin sistematik bir şekilde yönetilmesi ise varyant yönetimi olarak adlandırılır. Teknolojik birikimin ve bununla birlikte rekabetin artması, pazarın müşteriler tarafından yönetilmesini sağlamıştır. Günümüzde müşteriler sadece fonksiyonel ihtiyaçlarını karşılayacak bir ürün değil, aynı zamanda beklentilerine göre uyarlanmış ürünleri talep etmektedir.


Ürün çeşitliliğinin artması sonucunda pazara giriş süresi gibi faktörler işletmeleri varyant ve konfigürasyon yönetimine yöneltmiştir. Karmaşıklığın yönetimi, bir şirketi yönetmede önemli bir başarı faktörüdür. Bir yandan, dış karmaşıklığı belirleyen müşteri ihtiyaçlarının karşılanması gerekmektedir. Öte yandan, maliyetlerden tasarruf etmek

için şirketin iç karmaşıklığının en aza indirilmesi gerekmektedir. Artan karmaşıklığı gidermek için, sorunu bölümlere ayırmak ve ölçeklenebilirliği artırmak için bir böl ve fethet yaklaşımı önerilmektedir. Ürün ve ürün bileşeni modellerine dayanan gelişmiş model tabanlı sistem mühendisliği yaklaşımı, tüm Ürün Yaşam Döngüsünün farklı aşamalarında yaşanabilecek

Endüstri engellere karşı çözümler sunabilmektedir. Havacılık-Savunma, bilişim, otomotiv, tekstil, endüstriyel ekipman uygulamaları başta olmak üzere hemen hemen tüm sektörlerde varyant yönetimi uygulanmaktadır. Şekil 1’de bulaşık makinasına ait örnek bir varyant yönetim sistemi ve ürün aile yapısı gösterilmiştir.

Şekil 1: Örnek ürün aile yapısı 2.1 Varyant Yönetiminin Faydaları - Müşteri beklentilerine hızlı cevap verilmesini sağlar. - Daha hızlı ve esnek ürün geliştirme imkanı sağlar. - Yeni ürün geliştirmede ve test aşamalarında mühendislik zamanını kısaltır. - Yeni ürün geliştirmede yatırım maliyetini düşürür. - Aynı kategorideki ürün çeşitliliğini arttırma kolaylığı sağlar. - Hatalı kombinasyonların oluşumu sistem tarafından engellenir. - Tek platformda tüm ürün gamının yönetimi ve takibi sağlanır. - ERP sistemleri ile entegrasyon sağlanarak işgücünü düşürür. Birçok işlem otomatik gerçekleşeceği için hata oranını azaltır. - Değişiklik yönetimini kolaylaştırır. - Üretim ve tasarım maliyetlerinde azalma sağlar. - Ürünleri modüler alt yapılara bölerek ürün geliştirme ve üretim kolaylığı sağlanabilir. - Farklı ürünlerde aynı parçalar ya da gruplar kullanılarak maliyet avantajı sağlanabilir.

3.

Otomotiv Endüstrisinde Ürün Geliştirme ve Varyant Yönetimi

Teknolojinin gelişmesi ve rekabetin artması, şirketlerin kaliteden ödün vermeden ürün geliştirme süresini düşürmeye zorlamaktadır.

Aşağıdaki görselde otomotiv endüstrisinde ürün geliştirme ve kullanım sürelerinin zamanla değişimleri şematik olarak gösterilmektedir.

Şekil 2: Otomotiv endüstrisinde geçmişte, günümüzde ve gelecekteki ürün geliştirme ve kullanım süreleri Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292- 2020 79


Endüstri Otomotiv endüstrisinde bir ürünün yaşam döngüsü aşağıdaki görseldeki(Şekil 3) V diyagramı ile özetlenebilir. En kısa sürede ve hatasız bir şekilde ürün geliştirme sürecini tamamlayabilmek için PLM ve varyant yönetimi araçlarına çok fazla ihtiyaç vardır. Farklı firmaların farklı tanımları olmakla birlikte genel olarak sınıflandırmalar aşağıdaki gibidir: 1. Model / Ürün Ailesi: Ana ürünün (Örnek: araba) alt ürünleridir. Gerçek ürün değil, pazarlama kategorisidir. (Örnek: SUV tipi araç) 2. Model Versiyon / Ürün Aile Grubu: Modelin versiyonudur, yani otomotiv şirketi tarafından kullanıcıya sunulan ana üründür. 3.Varyant ve Opsiyonlar/ Spesifikasyonlar: Varyant, model ve model versiyonlara tanımlanan fiziksel ve fonksiyonel özelliklerdir. Varyantlar teklidir, yani bir üründe aynı anda iki varyant seçilemez. (Örnek: Şanzuman/Motor) Opsiyon ise müşteriye sunulan alternatiflerdir. Aynı anda birden fazlası seçilebilir. (Renk/Döşeme/Aksesuar) 4.Üst Düzey Varyantlar/ Spesifikasyonlar: Belirli bir modelde bulunan varyant ve opsiyonların paket halindeki sunumudur. Pazarlama stratejisi ile ilişkilidir. (Ör: Style/Titanium Paketler) 5.Ürün Konfigürasyonları: Ürün yapılanması, seçilen model, üst düzey varyant, varyant, opsiyonların bir listesidir. Müşterinin özelleştirilmiş ürününün tarifidir. Ürün ailesi ile başlayan varyant hiyerarşisini, en alt parçalara kadar sınıflandırmak ve bu parça ile gruplar arasındaki bağlantıları tanımlamak ürün tasarım ve üretimini kolaylaştırmaktadır. Şekil 4’te bir otomobil firmasının parça özelliklerinden, parçalara, parça ailelerine, modüllere, ürünlere, ürün ailelerine ve ürün portföyüne kadar varyant hiyerarşisi görülmektedir. Varyant yönetimi ile tüm parçalar ile sistemin birbiriyle ilişkileri tanımlanabilmekte ve farklı ürünlerde aynı parçalar kullanılarak maliyet avantajı sağlanabilmektedir. 80 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

Şekil 3: Ürün Yaşam Döngüsü - V Diyagramı

Şekil 4: Otomotiv endüstrisindeki ürün ailesi ve varyant hiyerarşisi için örnek Varyant sisteminde tüm aşamalarda kurallar aracılığı ile sınırlandırmalar yapılabilir. Örneğin “A varyantı seçilirse C opsiyonu seçilemez” ya da “araç İngiltere’ye satılacak ise direksiyon sağda olmalıdır.”

Gibi akla gelen bütün kurallar PLM uygulamalarında varyant yönetimi esnasında yapılabilmektedir. Aşağıdaki görselde belirtilen görsel bir ürün ailesinin varyant sisteminde matris yapıda nasıl yönetildiğini göstermektedir.,

Şekil 5: Örnek matris yapılı varyant sistemi


Endüstri V diyagramındaki “Keşif ve Araştırma” aşamasında, bir ürün tasarımı yapılırken bütün varyant, opsiyon ve konfigürasyonlar Pazarlama bölümü ve Ürün Lideri ile belirlenir. Tasarım ve ürün ağacı işlemleri bu girdiye göre yapılır. Ürünün bütün alternatifleri tasarlanır. Bu durum %150 EBOM (Engineering Bill of Materials) olarak adlandırılır. %150 olarak bütün alternatifleri hazırlanan ürün, PLM ve Varyant yönetimi uygulamaları ile müşterinin talebi olan %100 BOM haline getirilir. %150 BOM doğru şekilde hazırlanır ve varyant süreci doğru kurgulanırsa değişkenlik kusursuz bir şekilde yönetilir ve şirkete fayda sağlar. Ancak sistemin devreye alınması ve entegrasyonu süreçlerinde çok fazla zorluk ile karşılaşılır. Bu zorlukların üstünden gelinmesi için çok fazla efor ve kaynak ayrılmalıdır. Ancak sonucu kesinlikle harcanan efora değecektir. 4. Varyant Yönetiminde PLM (Ürün Yaşam Döngüsü) Önemi Varyant yönetimi sadece işletmelerde sadece Ar-Ge ve tasarım kısmı değil; satın alma, planlama, üretim yönetimi, pazarlama ve finans gibi birçok farklı bölümünü ilgilendiren disiplinler arası bir kavramdır.

Şekil 6: PLM ile varyant yönetimi Bu nedenle varyant yönetimini verimli bir şekilde uygulayabilmek için ürünün bütün yaşam döngüsüne hakim olmak gereklidir. Belirlenen ürün aileleri, varyantlar ve modüllerin, firmanın tasarım, üretim ve satış stratejileri ile uyumlu olduğundan emin olunmalıdır. Tüm parça ve ürünler arasındaki ilişkiler kusursuz bir şekilde tanımlanmalıdır. Geleneksel tasarım ve ürün yönetim süreçlerinde bu mümkün değildir. Bu noktada PLM (Ürün Yaşam Döngüsü Yönetimi) sistemi devreye girmektedir. Aşağıdaki görselde görüldüğü gibi PLM uygulamaları yardımıyla ürün ailesi mimarisi oluşturulup, küçük modüllere bölünebilir. Bunların birbirleri ve varyantlar ile ilişkileri tanımlanıp konfigürasyonlar yaratılır. Varyant yönetimini PLM sistemleriyle birlikte gerçekleştirmenin en önemli avantajlarından bir diğeri ise yaratılan model, varyant ve konfigürasyonların ürün yaşam döngüsü mantığı ile yönetilmesidir.

Bu sayede geriye dönük tüm revizyonların izlenebilirliği mümkündür ve yapılan revizyonlar sistem üzerinden yönetilebilmektedir. 5. Sonuç ve Tartışma Konfigürasyon ve varyant yönetimi sayesinde her talep için özel tasarım ve ürün ağacı tanımlama ihtiyacı ortadan kalkmıştır. Bunun yerine konfigüre edilebilen daha esnek bir kod yapısı ile müşteri talepleri çok daha hızlı ve doğru bir şekilde gerçek leştirilebilmektedir. Ürün ve parçalar arasındaki ilişki doğru bir şekilde kurgulanarak altyapı oluşturulabilir ise varyant yönetimiyle birlikte fazla efor harcamadan birçok müşteri talebinin karşılanması mümkün olacaktır. Ülkemizde maalesef çok yaygın olarak kullanılmayan bu sistem son dönemlerde başta otomotiv, havacılık ve beyaz eşya sektöründe PLM sistemleriyle birlikte uygulanmaya başlamıştır.

Şekil 7: PLM ile Konfigürasyon yönetimi

Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 81


Endüstri

SÜRDÜRÜLEBİLİR BAKIŞ AÇISIYLA PLM İŞLETMELERİ Serdar Akman(a),(c), Prof.Dr.Semih Ötleş(a),(b) (a)Ege Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Ürün Yaşam Döngüsü Yönetimi Anabilim Dalı (b)Ege Üniversitesi, Ürün Yaşam Döngüsü Yönetimi (PLM) Mükemmeliyet Merkezi (c)Senior Supply Chain Analist, Anatolia Tile & Stone Inc.

Ö

ZET İnsanlık, dünyada en büyük ekolojik tehdit unsuru haline gelmiştir. Gezegende geri dönüşü zor çevresel deformasyonlara yol açmaktadır. Kendi soyunu ve diğer tüm yaşam formlarının devamını tehdit etmektedir, bir kısmının da sonuna yol açmıştır. Günümüzde insan ihtiyacını karşılamaya yönelik üretim faaliyetleri artmıştır. Bu üretim ivmesi doğadaki sınırlı kaynakların hızla tüketilmesiyle birleşerek çevre kirliliğine yol açmaktadır. Uzun yıllardan beri yaşanan çevresel ve iklimsel değişimler sürdürülebilirlik kavramına dikkat çekmektedir. Sürdürülebilir PLM olgusu; bitkilere, hayvanlara ve doğaya zarar vermeden üretim faaliyetlerine devam etmek isteyen işletmeleri kapsamaktadır. Bu çalışmada önce sürdürülebilirlik kavramı ve sürdürülebilir üretim konusu incelenmiştir. Daha sonra sürdürülebilir PLM işletmeleri oluşturmak için güncel stratejiler belirlenmiştir. En son olarak da üretim süreçlerinin ve ürünlerin sürdürülebilirlik analizlerinin nasıl yapılacağı ifade edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Sürdürülebilirlik, Temiz Üretim, Yeşil PLM 82 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

1. GİRİŞ James Watt’ın 1776 yılında ürettiği buhar makinesi ile başlayan sanayi devrimi üretim hacminin olağanüstü ölçüde artmasına neden olmuş, bu artışla beraber toplumun ihtiyaç duyduğu ürünler önemli ölçüde ucuzlamış ve aynı zamanda belirgin bir refah artışı meydana gelmiştir. Ancak bu olumlu gelişmelerin yanında sanayi devrimi bazı sorunları da beraberinde getirmiştir. Bunlardan biri de üretimin çevreye verdiği zarardır. 20’nci Yüzyılın sonlarına doğru bu konudaki farkındalık artmaya ve çeşitli önlemler alınmaya başlamıştır. Bu önlemlerden birisi de 11 Aralık 1997 yılında 169 ülkenin katılımıyla Japonya’nın Kyoto şehrinde imzalanan Kyoto Protokolü olmuştur. Bu sözleşme ile beraber, ülkeler çevre ile ilgili sorunlar karşısında önlem almak için yükümlülük altına girmiştir. Son yıllarda, iklimsel felaketlerin sıklığı ile gündeme gelen iklimin değişmekte olduğu konusundaki tartışmalar son bulmuş ve bu tür değişimlerde artık geri dönüşü olmayan noktaya ne kadar yaklaşıldığı tartışılmaya başlanmıştır. 2007 yılında Birleşmiş Milletler’in Devletlerarası İklimsel Değişimler panelinde (IPCC)

bilim adamları, bu değişime en büyük katkının karbondioksit gaz salınımlarından kaynaklandığını ortaya koymuş ve bu gaz salınımındaki artışın tamamına yakınına da insanların sebep olduğunu vurgulamışlardır. Bu durum, toplumların, devletlerin ve işletmelerin her anlamıyla sürdürülebilirlik kavramına olan ilgisini arttırmış ve bu konu ile ilgili politika ve stratejiler tartışılmaya başlanmıştır. Sürdürülebilirlik, işletmeler söz konusu olduğunda çok farklı açılardan ele alınabilir. Örneğin üretimde sürdürülebilirlik kavramı genellikle üretim sürecinde çevreye verilen zarar ve olumsuzluklar karşısında ortaya atılmıştır. İşletmelerin sosyal sorumlulukları gereği bu olumsuzlukların giderilmesi amacıyla geliştirdikleri stratejiler ve yaklaşımlar uzun vadede işletme faaliyetlerinin devamlılığı göz önüne alındığında sürdürülebilirliği gündeme getirmiştir. Bu anlamda, üretim fonksiyonu çerçevesinde ürünün tasarımından malzemenin geri kazanımına kadar süren aşamalarda farklı yaklaşımlar ve stratejiler geliştirilmesinin gerekliliği kaçınılmaz olmuştur. Bu yaklaşımların bütünü sürdürülebilir üretim kavramıyla ifade edilebilir.


Sürdürülebilir üretim yaklaşımları, üretim sürecinin insan unsuruna etkilerinin ortadan kaldırılması veya azaltılması; üretim sürecindeki atıkların azaltılması; üretilen ürünlerin geri dönüşebilirliğinin arttırılması ve tasarım süreçlerinin bu bakış açısıyla yönlendirilmesi; malzeme ve enerji tasarruf edici üretim süreçlerinin eleştirilmesi konularını içerir. 1970’lerin sonlarından itibaren sanayileşme devrimiyle hızlı gelişime ve nüfus artışı, çevre kirliliğini

artırarak hem canlılar hem de doğal kaynaklar üzerinde geri dönülemez olumsuz etkiler yaratmıştır. Bunun sonucunda, çevreyi korumak için yasal düzenlemeler yapılmış, uluslararası sözleşmeler imzalanmıştır. Son zamanlarda su, enerji ve malzeme gibi kaynakların en az kullanımını ve atıkların en aza indirimini amaçlayan yeşil üretim uygulamaları başlamıştır. Uluslararası düzeyde ortaya çıkan sürdürülebilirlik kavramı sosyal ve ekonomik hayatı etkilemiş.

2. SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

gelecek kuşakların ihtiyaç karşılama olanaklarını zedelemeden karşılamak olarak ifade edilebilir (United Nations [UN], 2008). Kavram, ekonomi açısından değerlendirildiğinde, sürdürülebilir kalkınma kavramıyla birlikte ele alınarak, üretim sürecinde yenilenebilir kaynaklara yönelmek ve üretim faaliyetinin çevreye olan etkilerinden sorumlu olmak olarak tanımlanabilir. Sürdürülebilirlik tanımları bunlarla da sınırlı değildir; kavram, yaşamsal faaliyetlerin tümü içinde kendine yer bulduğundan birçok konuyla bir arada kullanılıp farklı anlamlar yüklenebilir. Örneğin ormanların, sulak alanların sürdürülebilirliği, sürdürülebilir kentler, sürdürülebilir tarım, sürdürülebilir mimari vb. gibi kullanımlar, sürdürülebilirlik konusunu, üzerinde çok tartışılan karmaşık bir kavram haline dönüştürmüştür. Kimileri için ise bu kavram birçok konuyla (sürdürülebilir kalkınma, sürdürülebilir büyüme, sürdürülebilir ekonomiler, sürdürülebilir toplumlar,

Sürdürülebilirlik kavramı genel anlamıyla belirsiz bir süre boyunca bir durum veya sürecin sürdürülebilme kapasitesini ifade eder (WordNet, 2008). Bu genel anlamıyla sürdürülebilirlik birçok farklı şekillerde algılanabilmekte ve tanımlanabilmektedir. Sürdürülebilirlik, temelde ekoloji ve ekolojik sistemlerin fonksiyonlarını, süreçlerini ve üretkenliğini gelecekte de devam ettirebilme yeteneği olarak algılanmaktadır (Chapin, Torn ve Tateno, 1996: 1017). Dünya kaynaklarının ve çevrenin insan faaliyetleri sonucu tükenme sınırına doğru ilerlediği konusunda artık genel bir görüş birliği bulunmaktadır (Turner, 2008: 397). Bu açıdan ele alındığın da sürdürülebilirlik ancak doğanın sunduğu kaynakların kendiliğinden yenilenebilmelerine olanak tanıyacak hızda kullanılmasıyla sağlanabilir. Sosyal açıdan sürdürülebilirlik, bugünkü insan neslinin ihtiyaçlarını

Endüstri İşletmeler, çevreye duyarlı üretim süreçlerinde, çevreye olumsuz etkileri en aza indirerek maliyetlerde azalma sağlamışlardır. Bu makalede ilk olarak sürdürülebilirlik kavramına dikkat çekilecek ve ilgili kavramlar incelenecektir. Daha sonra yeşil PLM üzerinde durulacak ve yeşil PLM çalışmalarının işletmelerde uygulanabilirliği konusu işlenecektir. Son olarak, üretim stratejilerinde sürdürülebilir hedefler ve uygulamaların önemi ele alınacaktır.

sürdürülebilir tarım vb.) gereksiz yere bir araya getirilerek kullanılmaktadır (Davis, 2008). Ayrıca dikkate alınan konuya göre sürdürülebilirlik kavramının farklı stratejiler gerektirmesi de herkes tarafından kabul edilen bir tanımın yapılmasını güçleştirmektedir. 2.1. SÜRDÜRÜLEBİLİR ÜRETİM Plastik içermeyen ambalaj kullanıyor musunuz? Ambalajlar tüketicilerin eline geçtikten sonra ne olur? Gıda israfını azaltmaya nasıl yardımcı olabilirsiniz? Sürdürülebilir üretim ivme kazandıkça, bunlar üreticilerin karşılaştığı sorulardan sadece birkaçıdır. Sürdürülebilir üretim, tüm üretim faaliyetlerinin, çevre faktörleri dikkate alınarak ve çevreye gerekli duyarlılık gösterilerek gerçekleştirilmesidir. Sürdürülebilir üretim aynı zamanda kullanılan ürünlerin geri toplanarak çeşitli işlemlerden geçirilmesini ve ardından tekrar pazara sürülmesini de içermektedir (Özesen, 2009:29). Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292- 2020 83


Endüstri Sürdürülebilir üretim farklı yöntemlerle kullanılmış ürünlerin tekrar kullanılmasını sağlayarak hem çevreye verilen zararı en az seviyeye indirmekte hem de hammadde kullanımını azaltmaktadır (Ayrancı, 2017:16). Sürdürülebilir üretim, üretim faaliyetlerinin hem çevresel, hem sosyal, hem de ekonomik açıdan değerlendirildiği, ham malzemenin cevherden çıkarılmasından son ürün haline gelmesine kadar ve aynı zamanda ürünün ekonomik ömrü boyunca kamu sağlığı, refahı ve çevreye karşı olumsuz etkisinin en aza indirildiği bir üretim tarzıdır (Akkoyun, 2016:7). Sürdürülebilir üretim toplum, ekonomi ve çevre kavramlarını içermektedir. Bu kavramların birbiri ile uyumlu ve dengeli olması gerekir. Üretimin sürdürülebilir olması, sürdürülebilirliğin içerdiği bu kavramlar arasında uyum ve dengenin sağlanması ve devam etmesiyle mümkün olabilir. Şekil 1’de bu kavramlar arasındaki ilişkiler ifade edilmiştir (Turhan, 2015: 31). 2.2. TEMİZ ÜRETİM (CLEAN MANUFACTURING) Temiz üretim olarak ifade edilen girişim, işletmelerin çevreyi korumaya yönelik olarak örgütsel yapılanması ve üretim süreçleri ile ilgili faaliyetlerini kapsamaktadır.

84 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

Şekil 1: Sürdürülebilir Üretimin Üç Kavramı

Bu yaklaşımla atıkların ve atmosfere yapılan salınımın, su ve enerji kullanımının azaltılması yoluyla üretim süreçlerinin etkinliğinin arttırılması amaçlanmaktadır (Yacooub ve Fresner, 2006). Bunu başarmak için atık ve salınımların kaynağında engellenmesi ve sürekli önleyici tedbirler aracılığıyla işletmenin çevre performansının arttırılması bir olarak benimsenmektedir.

Ali Yacooub ve Johannes Fresner (2006) çalışmalarında işletmelerin temiz üretimi; ürün tasarımını değiştirerek, farklı hammadde kaynaklarına yönelerek, gelişmiş teknolojiler kullanarak ve geri dönüşüm yaparak sağlayabileceklerini, bunu gerçekleştirirken aynı zamanda ürün kalitesinin, verimliliğin ve karlılığın arttırılabileceğini birçok örnekle ortaya koymaktadırlar.

3. YEŞİL PLM (GREEN PLM) Şirketler sadece ürün tasarımında değil aynı zamanda üretim, dağıtım ve bertaraf noktalarında da yeşil veya ekolojik olabilirler. Sürdürülebilir üretim için tasarım-geliştirme, üretim ve servis süreçleri tanımlanmıştır. Her süreç belli başlı evrelerden meydana gelmektedir (Şekil 2).


Endüstri Aşama

Faz

Ana aktiviteler

Stratejik Planlama

Ürün tasarımı özellikleri ve gereksinimleri

Kavramsal tasarım

Aksiyomatik tasarım, fonksiyonlar ve özelliklerin tanımı

1) Tasarım Geliştirme

Uygulama Tasarımı

Deneme üretimi ve ilk analiz

Detaylı tasarım

Son üç boyutlu modeller, tolerans analizi ve çizimler

Malzeme ve imalat teknolojik süreç seçimi Üretim Planlaması

Malzeme ve proses seçimi

Kaynak yönetimi

Makine, alet, hammadde ve parça temini

Üretim planlaması

Metot ve süreçler

Üretim

Yeşil üretim parçaları

Montaj

Ürün imalatı, montaj süreçleri

Depolama

Ürün ve parça depolama (envanter)

2)

İmalat

Lojistik ve Dağıtım

Paketleme ve dağıtım (toplama)

Pazarlama Satış

Marka yönetimi, reklam ve satış

Teslim

Dağıtım, kullanıcı-ürün etkileşimi

Müşteri Hizmetleri

Bakım, ürün işlevleri ve özellik optimizasyonu

Azalt Yeniden kullan Geri dönüştür

3)

Servis

Bertaraf/ürünün miadını doldurması

Şekil 2: Sürdürülebilir Bir Ürün Yaşam Döngüsü Stratejisi İçin Aşamalar İlk çerçeve yeşil ürün yaşam döngüsü aktivitelerini ve bir PLM aracının uygulanmasına yardımcı olacak iş akışlarını yönetmek için bir modeli tanımlar. Bu yeni model, sürdürülebilirlik konularını dikkate alarak belirlenmiş ortamlarda karar verme mekanizmasını optimize etmeyi sağlayacaktır (Şekil 3). Ürün yaşam döngüsünün bu genel analizi ile anahtar yeterlikler yeşil ürün yaşam döngüsüyle (yeşil PLM) eşleşecektir. Böylece her aşamanın temel fazları kurulabilir. Yeşil (sürdürülebilir) yaşam döngüsü, her aşamanın faaliyetlerini planlayarak ve ürün geliştirerek elde edilir. Çevresel etkileri kontrol etmek için ürün geliştirme aşaması ana unsurdur. Bu nedenle, sürdürülebilir ürün yaşam döngüsü yönetimi, ürün tasarımı, üretimi, kullanılabilirliği ve kullanım ömrü ile ilgili olarak gerçekleştirilir.

Şekil 3: Yeşil Ürün Yaşam Döngüsünün Başlangıç Yeterlikleri 3.1. İŞLETMELERDE YEŞİL ÜRETİM Yeşil üretim, çevre etkileri düşük girdiler kullanan, yüksek verimliliğe sahip olan ve çok az veya sıfır atık içeren ve kirlilik oluşturmayan üretim süreçlerini kapsar (Atlas, 1999). Bu tanımıyla yeşil üretim atık ve kirliliğin engellenmesi veya azaltılmasını, geri

dönüşümü ve yeşil ürün tasarımını içeren faaliyetler çerçevesinde ele alınabilir. Tasarımıyla, bileşimiyle ve kullanımıyla çevreye olan etkileri yaşam döngüsü süresince en aza indirilmiş ürünlerin yaratılması süreci yeşil ürün tasarımını ifade etmektedir. Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 85


Endüstri Mark Atlas ve Richard Florida yeşil üretim alternatiflerini beş başlık altında incelemişlerdir (Atlas, 1999): Ürün değişikliği, üretim süreçlerinde değişiklik, üretim girdilerinde değişiklik, atıkların dahili kullanımı ve daha iyi yönetim. Çevreye etkileri minimum veya az olan ürünlerin üretilmesi yeşil üretim için en basit yaklaşımdır. Fakat mevcut üretim süreçlerinde değişiklik yapmak; en başta insana dayalı süreçlerden kurtulmayı, grup üretim süreçleri yerine sürekli süreçlerin kullanılmasını, üretim sürecinde izlenen adımların sırasını değiştirmeyi ve sayısını azaltmayı, son olarak da temizleme işlemlerinde değişiklik yapmayı gerektirmektedir. Öte yandan, üretim girdilerinde değişiklik yapmak, yeşil üretim için önemli kazançlar sunmaktadır. Bunun için, üretime katkı sağlayan fakat sonuçta üretilen ürünün içinde yer almayan büyük küçük her türlü malzeme ve girdinin değiştirilmesi iyi bir strateji olacaktır (Yavuz, 2010). Yeşil üretim süreçlerinin özellikleri şu şekilde belirtilebilir (KTO) • Daha az doğal kaynak tüketir • Üretim için daha az enerjiye gereksinim duyar • Küresel iklim değişikliğine yol açan zararlı gazlardan daha az ortaya çıkarır • Daha az toksik materyal kullanır ve ortaya çıkarır • Daha az atık meydana getirir. 3.2. YAŞAM DÖNGÜSÜ ANALİZİ (LIFE CYCLE ASSESSMENT) Üretim süreçlerinin sürdürülebilirliğinin ve çevreye etkilerinin değerlendirilmesinde “yaşam döngüsü analizi” kullanılmaktadır. Yasam döngüsü analizi, hammaddelerin kazanımından başlayarak ürünlerin üretimlerinin tamamlanıp, kullanıldıktan sonra ıskartaya çıkmasına kadarki üretim sürecini takip etmektedir (Şekil 4). Yasam çevrim analizi yöntemi ISO 14000 çevre yönetim sistemi standartlarının bir parçası olarak kullanılmaktadır. ISO 14040:2006 yaşam çevrim analizinin ilkelerini ve sistemini açıklamakta, 86 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

ISO 14044:2006 ise gereklerini ve ana hatlarını içermektedir (ISO, 2008). Yaşam çevrim analizi başlıca dört adımda gerçekleştirilmektedir (ISO, 2006: vvi). Birinci adımda yapılacak çalışmanın amacı ve çerçevesi belirlenir. Ayrıca bu adımda çevreye olan ne tür etkilerin ölçüleceği ve bunlar için hangi metotların kullanılacağı belirtilir. İkinci adımda ürün sisteminin modellemesi için gerekli verilerin tanımlanması, toplanması ve verinin doğrulaması sonrasında modelin oluşturulması gerçekleştirilir. İşlemlerin çevreyle ilgili ve teknik konularında toplanan her türlü miktarlar, verileri oluşturur. Bu adımdaki işlemlerde genellikle bu amaç için hazırlanmış yazılımlar kullanılmaktadır (yapılan anket çalışması sonucunda en çok kullanılan iki yazılımın GaBi Software ve SimaPro olduğu ortaya çıkmıştır). Bu adım sonunda ilgili bütün işlemler için çevre açısından tüm girdi ve çıktı bilgileri hazırlanmış olur. Üçüncü adımda yasam çevrimi etki değerlemesi yapılır. Bu değerlemede işlemlerin, küresel ısınma gibi birçok kategoriye olan katkısı değerlendirilmeye çalışılır. Son adımda ise bulgular yorumlanır. Bu değerlemede, farklı durumlar göz önüne alınarak, amaçlar ve çizilen çerçeve için duyarlılık ve belirsizlik analizleri yapılır. Yaşam Döngüsü Analizi yapmak kuruma çeşitli alanlarda faydalar sağlar. Üretim süreçlerinin incelenmesiyle, enerji ve malzeme

akışlarında şeffaflık ve süreçlerdeki verimlilik potansiyellerinin bilinmesini sağlayacaktır. Böylelikle ürünün çevresel performansı sayısal ifade olarak da açıklanabilecektir. Aynı zamanda ürünün bütün süreçleri için yapılan iyileştirmelerle ile oluşacak kaynakların optimum tüketilmesini ve dolaylı olarak maliyet açısından tasarrufu doğuracaktır. Ayrıca ürünlerin kendi içlerinde karşılaştırılabilmesi için ortam sağlamakta ve benzer ürünlerin birbirleri ile karşılaştırılabilmesine ortam sağlamaktadır. 4. SONUÇ Yeşil PLM sadece bir bilgisayar programı değil süreçlerin etkin kullanımıyla ortaya çıkmaktadır. Ham madde ve iş gücü en yüksek verimlilikte değerlendirilirken üretim sonrası atıklar en aza indirilir. Burada hedef salt karı artırmak değil aynı zamanda doğaya olan saygının somut bir adımıdır. Sürdürülebilir üretimin gerçekleşmesi için çalışmaların izlenebilir ve ölçülebilir olmasının yanında çalışanların sürdürülebilirlik felsefesine inanması ve destek olması oldukça önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle şirketler insan kaynakları ve iç denetim departmanlarının kalitesini artırmaya daha fazla önem vermelidirler. Öte yandan tüketicilerin çevre dostu ürünleri tercih etmesi üreticilerin kendini bu yönde evirmesini tetikleyen unsur olacaktır.

Şekil 4: Yaşam Döngüsü Analizi Süreci


Güncel

Küçük onarımlar İçİn çözüm sunan paket: ‘‘Mİnİ Onarım’’ Generali Sigorta araçta oluşan hasarların (kaporta, boya, tampon, ön cam ve döşeme hasarları), hasar dosyası açmadan giderildiği “Mini Onarım” paketini araç sahipleriyle buluşturuyor.

1

50 yılı aşkın köklü geçmişiyle Generali Sigorta Kasko poliçenizde belirtilen ölçüsel ve adetsel limitler dahilinde, aracınızda meydana gelen hasarların (kaporta, boya, tampon, ön cam ve döşeme hasarları) giderildiği “Mini Onarım” paketini araç sahipleriyle buluşturuyor. Generali Sigorta’nın Mini Onarım anlaşmalı RS Oto Servisleri’nde sağlanan hizmet kapsamında araç sahipleri, oluşan hasarları hasar dosyası açmadan sorunsuzca çözebiliyor.

Aracın orijinalliğini koruyor Generali Sigorta’nın bütçe ve ihtiyaca göre tamamen isteğe bağlı olarak özelleştirilebilen “Benim Kaskom” kasko sigortası içine dahil edilebilen Mini Onarım paketinin sunduğu teminatlar; araçların orijinalliklerini ilk günkü gibi korumalarına imkan verirken, büyük masraflara engel olarak bütçe açısından da tasarruf edilmesini sağlıyor. Ücretsiz ve limitsiz hizmetleri de kapsıyor

Yılda 4 adet, boya hasarlı kaporta göçük düzeltme ve boya tamiri ve mini yama, yılda 8 adet boyasız kaporta göçük düzeltme, iç döşeme tamiri, ön cam tamiri, leke çıkarma hizmeti sunan Generali Sigorta’nın “Mini Onarım” paketi, ayrıca plastik tampon tamiri ve tabi plastik kaplama hizmetlerini de limitsiz olarak karşılıyor. Araç sahipleri, Generali Sigorta acenteleri veya çağrı merkezi üzerinden Mini Onarım paketi ile ilgili daha detaylı bilgiye anında ulaşabiliyor.

Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 87


Endüstri

Otomasyon, Teknolojİ Bİleşenlerİnİn Uygulanmasından Daha Fazlasıdır Germany’s Saarland’ın Dört Aktörü Önemli Gördükleri Konuyu Ele Alıyor Germany’s Saarland - Merkezi konumu ile de ön plana çıkan bir sanayi bölgesi

T

üm sektörlerde, şirketlerin tedarikçilerle üretim ve işbirliği yapma şekli hızla değişiyor. Tüm süreçlerin dijitalleştirilmesi ve öğrenme algoritmalarının entegrasyonu, Endüstri 4.0’ın gerçeğe dönüştüğü vizyonları gerçekleştirmeyi vaat ediyor. Ancak başarılı bir otomasyon yalnızca BT esaslarına bağlı kalmaz. Üretim şirketlerinin deneyimleri ve know-how’ı da yenilikçi gelişmelere dahil edilmelidir. Erken bir aşamada BT konusunda uzmanlık geliştirmiş olan geleneksel sanayi bölgeleri, yerel ve yeni şirketler için güçlü avantajlar sağlamaktadır. Germany’s Saarland işte böyle bir konum. Bu geleneksel sanayi bölgesi, 1980’lerde ve 1990’larda BT araştırma ortamı geliştirmeye başladı ve Alman Yapay Zeka Araştırma Merkezi (DFKI), bilgisayar bilimi ve yazılım 88 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

geliştirme üzerine iki Max Planck Enstitüsü ve en son aralarına katılan CISPA Helmholz Bilgi Güvenliği Merkezi’ne ev sahipliği yapmakta. Dolaysıyla Saarland’ın bugün otomasyon düzeyi yüksek ve verimli bir endüstrinin yanı sıra kendini canlı tutan bir araştırma ortamına sahip olması şaşırtıcı değildir. gwSaar Gesellschaft für Wirtschaftsförderung Saar, şirketlerin ve araştırma kurumlarının sahada en uygun koşullara sahip olmasını sağlamak için tüm gereksinimlere uygun endüstriyel alanlar ve ticari mülkler geliştirmektedir. Ekonomik destek kuruluşlarının hizmeti, tüm yerleşme süreci boyunca şirketlerin desteğini de kapsamaktadır. Bu aynı zamanda yerel paydaşlarla ağ kurmayı da kapsamaktadır. gwSaar’ın önerisi üzerine, sanayi ve araştırma alanlarından dört paydaş ile otomasyon ve bölge konusunda görüştük.


Karlsberg Gıda üretiminin yüksek kalite ve güvenlik gereklilikleri modern sensörlerin kullanımı ve üretim süreçlerinin otomasyonunu gerektirmektedir. Bu aynı zamanda tedarikçilerin ve lojistik sağlayıcıların entegrasyonu için de geçerlidir. Röportajımızda, Karlsberg Brauerei KG Weber’in genel yetkili Christian Weber’den, bira fabrikalarında otomasyonun ne kadar önemli ve insan faktörünün neden önemli olduğunu öğrendik.

Endüstri Soru: Tüm bu otomasyona rağmen, Karlsberg Bira Fabrikası, özellikle çalışanlarına odaklanıyor. Bu yüzden çalışanlara reklamlarda da söz veriliyor ve hatta bazı ürünlerin üzeride resimleri kullanılıyor. Yetkin çalışan bulmak zor mu ve Saarlandlı çalışanlarının sadakatini nasıl değerlendiriyorsunuz? Christian Weber, Karlsberg Bira Fabrikası: İnsanlar bizim merkezimiz, başlangıç noktamız. Çalışanlarımız ortak bir meslektaşlık kültürünü ve ortak bir değer anlayışını paylaşırlar. İsteyen herkesin aktif ve sorumluluk üstlenecek bir şekilde katkıda bulunabilmesini sağlamak için çalışıyoruz. Özellikle teknik yenilikler bağlamında gereksinimlerin sürekli değiştiği gerçeği göz önünde bulundurulduğunda, bir işveren olarak da sürekli gelişmemiz gerektiği ve kendimizi diğer tercih edilen şirketlerin yanında çekici bir şekilde konumlandırmamız çok önemlidir. Değişiklikler örneğin eğitimlerimizde de fark edilmekte. 2021 yılından itibaren endüstriyel teknoloji için elektronik teknisyeni eğitimi yerine, otomasyon teknolojisi için elektronik teknisyenlerini eğitmeye karar verdik. Soru: Yapay zeka, siber güvenlik ve sensör teknolojisi gibi başarılı bir otomasyonun önemli birçok alanında Saarland’daki ünlü araştırma enstitülerinde ciddi çalışmalar yapılıyor. Bir KOBİ olarak bundan faydalanıyor musunuz?

Otomatik kalite kontrolüne ek olarak, Karlsberg bira fabrikasının birası, halen patronun şahsi incelemesinden geçer Soru: Sn. Weber, artan otomasyon hayatınızı kolaylaştırıyor mu? Christian Weber, Karlsberg Bira Fabrikası: Otomasyon sayesinde, süreçlerde daha iyi bir kalite elde ediyoruz. Daha da iyi olmak bizim için araç. Çalışanlarımızın işini kolaylaştırıyor ve böylece uzmanlıklarına daha fazla odaklanmalarını sağlıyoruz. Soru: Karlsberg, sektördeki yenilikçi şirketlerden biri. Yüksek derecede otomasyon yaratıcılık için daha fazla alan mı yaratıyor? Christian Weber, Karlsberg Bira Fabrikası: Otomasyon, süreçleri optimize etmeye ve kaliteyi artırmaya yardımcı olur. Bu nedenle, örneğin, hataları düzeltmek üzerine konuşmak yerine müşterilerle yeni konuları ele alabiliyoruz. Önemli bir husus, zaman tasarrufu sağlaması ve böylece projeleri ilerletmek için kullanılabilecek değerli zaman ve alan yaratmasıdır.

Christian Weber, Karlsberg Bira Fabrikası: Evet. Söz konusu enstitülerle temas içerisindeyiz ve örneğin siber güvenlik alanında birlikte de çalıştık. Ya da, örneğin, yapay zeka alanında şu anda üniversite ortamındaki bir Saarland şirketi ile öngörü temelli bakım ve öngörü temelli kalite (Predictive Maintenance & Predictive Quality) konusunu tartışıyoruz. ZeMA ZeMA Mekatronik ve Otomasyon Teknolojisi Merkezi, kesinlikle soyutlanmış bir araştırma yapmıyor. Merkez, endüstri için bir geliştirme ortağı ve Saarland üniversitelerinden ve enstitülerinden gelen araştırma ve geliştirme sonuçlarının yerel şirketlerin süreçlerine hızlı ve verimli bir şekilde dahil edilmesini sağlıyor. ZeMA’nın Bilimsel Direktörü Prof. Dr. Rainer Müller ile araştırma ve özel sektör arasındaki işbirliğini, otomasyon derecesini arttırmayı ve korona pandemisinin süreçler ve bölgeler üzerindeki etkisini görüştük. Soru: Prof. Müller, 8 yıldan fazla bir süredir Saarland’daki ZeMA’yı yönetiyorsunuz. Germany’s Saarland, otomasyon, yapay zeka ve siber güvenlik alanında mükemmel bir araştırma ekosistemine sahip güçlü bir sanayi bölgesidir. Konumdaki şirketler bu araştırma uzmanlığından nasıl yararlanıyor? Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 89


Endüstri Prof. Dr. Rainer Müller, ZeMA: Saarland eyaleti gerçek anlamda güçlü bir sanayi bölgesidir ve aynı zamanda belirttiğiniz alanlarda faaliyet gösteren mükemmel enstitüler ve üniversitelere sahiptir. Her iki taraf da doğrudan bundan faydalanabilmektedir. Ancak halen geliştirilebilecek alanlar vardır. Genel olarak bölgedeki şirketler, bir yandan sözleşmeli araştırma yoluyla, diğer yandan da enstitülerin ve üniversitelerin yanı sıra ortak araştırma hedeflerine sahip şirketlerin doğrudan başvurabileceği çeşitli bölgesel, ulusal ve AB araştırma programları aracılığıyla, eyalette sunulan araştırmalardan ve araştırma uzmanlığından yararlanabilmektedir. Ulusal ve AB programlarının da gösterdiği gibi, giderek daha önemli hale gelen bir diğer nokta, sonuçların, özellikle dijital dönüşüm, yapay zeka ve siber güvenlik kullanımı açısından doğrudan bilinçlendirme, etkinlikler, çalıştaylar ve eğitimler yoluyla şirketlere aktarılmasıdır. Göz ardı edilmemesi gereken bir diğer husus ise, genellikle en üst düzey sınıf araştırma sonuçlarını esas alarak kurulan ve eyalete katma değer sağlayan spin-off’lar ve start-up’lardır.

Aynı durum Endüstri 4.0 ve dijitalleşme için de geçerli. Mittelstand 4.0-Kompetenzzentrum Saarbrücken gibi projelerimiz çerçevesinde ortaklarımız August-Wilhelm Scheer Dijital Ürünler ve Süreçler Enstitüsü ve saarland. innovation&standort e.V. (Derneği) ile birlikte şirketleri dijital dönüşümlerinde destekliyoruz. Ayrıca, bu alanda üniversitelerle ve ayrıca Alman Yapay Zeka Araştırma Merkezi ile birlikte çalışıyoruz.

Uygulamada ZeMA Demonstrator gwSaar: Alman şirketlerinin otomasyon derecesi genellikle yüksek olarak değerlendirilmektedir. Şirketler için otomasyon açısından en büyük potansiyeli nerede görüyorsunuz ve bundan ne gibi faydalar elde edilmektedir?

Prof. Dr. Rainer Müller, ZeMA’yı sensör ve aktüatör sistemleri, üretim süreçleri ve montaj süreçleri grupları ile sanayi için geliştirmeler yapmak amacıyla geniş bir şekilde konumlandırdı. gwSaar: Şirketler enstitüde hangi soruları gündeme getiriyor? Prof. Dr. Rainer Müller, ZeMA: Buna farklı bir bakış açısıyla yaklaşılmalıdır. ZeMA olarak sensör ve aktüatör sistemleri, üretim süreçleri ve montaj süreçleri grupları ile çok geniş bir şekilde konumlandığımızı biliyorsunuz. Bu nedenle, şirketler bir yandan yeni ürünlerin araştırılması ve geliştirilmesine (örn. akıllı malzemeler kullanılarak) ya da yeni üretim teknolojileri ve süreçlerine (örn. otomotiv sektöründe veya robot teknolojileri kullanılarak) ilişkin soruları ile bize başvuruyor. Bu şirketlere sıklıkla ilk prototiplerin ve fonksiyonel testlerin tamamlanmasına kadar destek sağlıyoruz. Öte yandan şirketler, mevcut üretim süreçlerini analiz etmemiz ve bunları şirketlerle birlikte optimize etmemiz için bize başvuruyorlar. Bu çerçevede analizler, konseptler ve fizibilite çalışmaları aracılığıyla destek sağlıyoruz. 90 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

Prof. Dr. Rainer Müller, ZeMA: Şirketler genellikle optimizasyon sürecinde otomatikleştirilebilecek birçok süreci otomatikleştirmiştir. Ancak bu, bu alanda optimizasyon potansiyellerinin olmadığı anlamına gelmemektedir. Otomasyon sıklıkla, özellikle çok yüksek miktarları kapsayan ve düşük varyansa sahip, kendini tekrarlayan süreçler için yüksek avantajlar sunmaktadır. Otomasyon, bir tarafta maliyetleri düşürmek, miktarları arttırmak, kaliteyi sağlamak ve farklı faktörler açısından faydalı olabilmektedir. Otomasyon teknolojisi merkezi olmamıza rağmen, her şeyin otomatik hale getirilemeyeceğine inanıyoruz. Otomasyonun kesinlikle avantajları vardır, ancak şirketlerin bugün karşılaştığı, müşterilere özel ürünler ve çoklu varyanslara bağlı zorluklarda tek çözüm değildir. Biz burada, otomasyonunun (özellikle dijitalleşme anlamında) yanı sıra hibrit ve akıllıca desteklenen manüel süreçlerin geleceği şekillendireceğine inanıyoruz. gwSaar: Tek ürünlük partiler veya seri üretim ortamında müşteri isteği doğrultusunda özelleştirilmiş ürün varyantlarının maliyet açısından etkin bir şekilde üretilmesi, otomasyonun gelecekteki vizyonlarından biridir. Üretim süreçlerinin gelecekte bu kadar esnek bir şekilde tasarlanabileceğini mi düşünüyorsunuz? Ve bunu uygulamak için gerekli ön koşullar nelerdir?


Prof. Dr. Rainer Müller, ZeMA: Burada önceki ifademe ekleme yapmak istiyorum. Elbette otomasyon çözümleri gelecekte daha çok yönlü ve esnek ve aynı zamanda akıllı hale gelecektir. Ancak çalışmalarımızda ve araştırmalarımızda, bir sürecin yalnızca otomasyonunun tek hedef olamayacağını tespit ettik. Aksine, otomasyon gerçek ve dijital/sanal dünya bağlamında anlaşılmalıdır. Asıl amaç, fabrikadaki ya da üretimdeki kişileri uzmanlık sistemleri, uzaktan destek, durum izleme gibi akıllı sistemlerle iş yerlerinde desteklemektir. Neden? Çünkü varyantı çok olan bir “seri üretim” temelinde, ortam giderek daha karmaşık hale gelir ve ileri optimizasyon potansiyelleri genellikle mevcut süreçlerin iyileştirilmesinde ya da neden-sonuç anlayışında olacaktır. Durum izleme, öngörü bakımı veya yapay zeka tabanlı kalite kontrolü gibi hususlar, önemli potansiyellere sahiptir ve dijitalleşme açısından akıllı otomasyonu ve yapay zekanın kullanımını gerektirirler. Bu nedenle, üretim ve proses verileri ve özellikle akıllı işleme ve içeriğe duyarlı hazırlama, üretimin dönüşümü için giderek daha önemli hale gelmektedir. Bunlar sonuçta bölgemizin öncü rolü için de önem taşımaktadır. Çünkü bölgemiz hem birinci sınıf ürünlerin ihracatçısı hem de yeni nesil yenilikçi sermaye mallarının kaynağı olarak öncü konumundadır. Soru: Korona salgını sırasındaki arz sıkıntıları sanayide bakış açısı değişikliklerine yol açtı. Birçok şirket tedarik zincirlerini daha bölgesel olarak kurmak istiyor. Otomasyon bu açıdan verimli çözümlere katkıda bulunabilir mi? Prof. Dr. Rainer Müller, ZeMA: Dijitalleşme yoluyla tedarik zincirlerinde otomatik ve standartlaştırılmış süreçler oluşturmak ve veri veya bilgileri güvenilir bir şekilde paylaşmak önemlidir. Hedeflerden biri, üretim ve teslimat durumu ve tedarik zinciri içindeki bileşenlerin ve montajların kalitesinin şeffaflığı olmalıdır. Otomasyon bu esnada örneğin etiketleme, tanımlama, yani genel anlamda ürünlerin izlenmesi gibi bireysel süreçlerde uygulanabilir.

Endüstri

Christian Schwindling (m.) ve Qbing ekibi lojistik için tak-çalıştır çözümleri geliştiriyor Soru: Sn. Schwindling, sisteminiz Auto-ID (otomatik kimlik) çözümlerinin entegrasyonunu sağlıyor. Tam olarak ne yapıyor ve hangi şirketler tercih ediyor? Christian Schwindling, Qbing: Bizim QIS.TE (“kiste” diye okunur), Auto-ID veya RFID donanımını tak-çalıştır yöntemiyle şirket ağlarına entegre etmeyi mümkün kılıyor. Bunun için basit birkaç ayar ve birlikte teslim edilen yapılandırma aracında bazı karmaşık olmayan ayarlar yeterlidir. Hiçbir teknik detay veya programlama çalışması gerekli değildir. Yatırım da geleneksel uygulamalara kıyasla çok daha düşüktür. Bu şekilde, her kullanıcı için Auto-ID veya RFID’ye erişimi kolaylaştırmaya çalışıyoruz. Kısaca kullanıma hazır bir RFID.

Qbing Lojistik süreçleri, üretim tesislerinin otomasyonunda merkezi bir rol oynamaktadır. Üretim süreçlerinde istikrarlı iş akışlarını, düzenli depolamayı ve malların verimli ve doğru bir şekilde taşınmasını sağlayan, tedarikçilere olan bağlantıyı kuran lojistik süreçleridir. ERP sistemlerine bağlantı, bugün artık bir zorunluluktur. Saarlandlı start-up Qbing, şirketlerin mevcut operasyona entegre olmalarını sağlayan bir tak-çalıştır çözümü geliştirmiştir. Bu röportajda, kurucu ortak ve CEO Christian Schwindling, bunun neden avantajlı olduğunu, lojistikte ek otomasyon adımlarının nerede gerekli olduğunu ve şirketin neden Saarland bölgesini tercih ettiğini açıklıyor.

Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 91


Endüstri

Saarland, girişimciler için hızlı karar verme kanalları ve her türlü konuda muhataplar sağlayarak mükemmel bir ağ sunar. Başlangıç aşamasında ve mevcut büyüme aşamasında kendimi Saarland’da her zaman iyi ellerde hissettim ve QIS GmbH’nın da Saarland’da iyi ellerde olduğunu düşünüyorum. Consistec consistec’in araştırma ve geliştirme CEO’su Thomas Sinnwell, “siber güvenlik olmadan otomasyon bir risktir” diyor. Sn. Sinnwell, röportajda şirketin müşterilerinin otomasyon süreçlerini güvence altına almak için ne yaptığını ve bunu neden Saarland’daki konumundan yaptığını anlatıyor.

QBing modüler sistem modülleri Soru: Özellikle lojistikte, otomasyon için nerelerde ek potansiyeller görüyorsunuz? Ve şirketlerin bu potansiyellerden yararlanabilmesi için ne tür zorlukların üstesinden gelmeleri gerekiyor? Christian Schwindling, Qbing: Bana göre, mal ve malzemelerin taranması ve okunması gibi tüm manüel işlem adımlarının yanı sıra belirli işlem adımlarının uygulanmasının da otomatikleştirilmesi büyük bir potansiyel oluşturur. Yalnızca zaman tasarrufu değil, aynı zamanda verilerin dijitalleştirilmesi şeffaflığı arttırır ve ek avantajlar sağlar. Bununla ilgili zorluk, ilgili uygulama için doğru donanımın, yani uygun sensörlerin ve aktüatörlerin seçilmesinin yanı sıra verilerin ilgili sistemlere göre seçilmesi ve verilerin bu sistemlere entegre edilmesidir. Soru: Start-up’lara gösterilen ilgi genelde büyük ve şirket kendi konumunu seçebiliyor. Özellikle büyük şehirler yerine Saarland’ı tercih ettiniz. Saarland bölgesi sizi tam olarak ne ile cezbetti? Christian Schwindling, Qbing: Qbing, Uygulamalı Bilimler Üniversitesi’nin htw saar isimli araştırma grubundan ortaya çıktı. Bugün hala Saarland’ın araştırma ekosistemine olan bağlantımızdan faydalanıyoruz. 92 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

Thomas Sinnwell, izleme ve analiz ile görünmeyen saldırganları tespit ediyor Soru: Sn. Sinnwell, consistec şirketleri otomasyon sürecinde nasıl destekliyor? Thomas Sinnwell, consistec: Bizi yönlendiren şey OT’nin (operasyon teknolojisi) güvenliğidir. Fiziksel cihazların ve süreçlerin otomatikleştiği her yerde kontrol sistemleri vardır. Bunlar saldırıya uğrayabilirler, sabote edilebilirler. İzleme ve analiz yoluyla, müşterilerimizin böyle bir şeyin ne zaman gerçekleştiğini fark etmelerini sağlıyoruz. Ve bu hem BT hem de OT alanında gerçekleştiriyoruz. Soru: Artan otomasyon ile saldırı riski artıyor mu? Thomas Sinnwell, consistec: Aslında evet. Bugün, otomasyon artık tescilli olmayan sistemlerle gerçekleştirilmektedir. Bununla birlikte, tescilli protokoller ve yalıtılmış ağlar şimdiye kadar koruma sağlamıştır. Bugün, tüm büyük üreticiler IP protokolüne güveniyor ve internet bağlantısı sonucunda yeni saldırı alanları oluşuyor. Büyük kontrol teknolojisi sağlayıcılarından birinin zayıflıklarından birini bildiğim anda hemen birçok şirkete saldırabilirim.


Soru: Yani IoT ek bir sorun mu? Thomas Sinnwell, consistec: Kesinlikle. Ev otomasyonu söz konusu olduğunda, saldırabileceğim ve kötüye kullanabileceğim sayısız sistemim var. Bu nedenle, güvenlik hususu giderek daha önemli hale geliyor. Soru: Güvenlik hususlarını göz ardı ettiğimizde ne tür riskler oluşur? Thomas Sinnwell, consistec: Siber güvenlik olmadan otomasyon bir risktir. Sanayideki saldırılar büyük ölçüde artıyor. Fabrikalar felç ediliyor, şirketlere şantaj yapılıyor. Saldırılar artış eğiliminde. Siber saldırılar gayri yasal bir iş alanı haline geldi. Artık o kadar da zor değil, birçok öğretici bilgi var ve cüzi miktarda para harcayarak çok sayıda şirkete saldırabileceğim, kötü amaçlı kodlar satın alabiliyorum. Soru: Birbirine bağlanmış üretim ekipmanlarına güvenliği nasıl entegre edersiniz? Thomas Sinnwell, consistec: Yeni tesisler için güvenlik sistemleri en baştan planlanmalıdır. Mevcut sistemlerde, gereksinimler daha karmaşıktır. OT sistemlerine prensip olarak yama uygulanmaz. Bu nedenle, sistemler genellikle 5-20 yıl boyunca aynı yazılım üzerinde çalışır. Bu durumda, korumanın tek bir yolu vardır: Yeniden gruplandırma yaparsınız.

Endüstri Bu segmentler daha sonra endüstriyel bir güvenlik duvarı veya Edge-Box ile ayrı ayrı korunur. Edge-Box konseptinde verilere erişme fırsatım oluyor ve tam olarak burada izlemeyi gerçekleştirebiliyorum. Müşterilere önerdiğimiz yöntem bu. Eski envanter sistemlerini izlenebilir hale getirmek ve analiz yazılımımızı bağlayabilmek için EdgeBox’ları kuruyoruz. Bunun reaktif olmayan bir içerik olması önemlidir, yani analiz sisteminin kendisinin herhangi bir kötü amaçlı kodu içe aktaramaması gerekmektedir. Aynı zamanda, Federal Güvenlik Ofisi’nin zorunlu tuttuğu BT’de segmentasyon gereksinimini de uygulamış oluyorum. Bir saldırı durumunda, tüm fabrikanın hemen felç olmamasını sağlıyorum. Soru: Şirketiniz Saarland’da kuruldu. Bölge, şirketiniz için avantajlar mı sunuyor? Thomas Sinnwell, consistec: Somut bir avantaj, Saarland’ın siber güvenlik alanında da çok iyi bir BT bölgesi olmasıdır. CISPA Helmholtz Siber Güvenlik Merkezi, dünya çapında en iyi 3 araştırma enstitüsünden biridir. Bu başlamak için harika bir temel oluşturuyor. Ayrıca Saarland’da bulunan Alman Yapay Zeka Araştırma Merkezi ile yakın temas içerisindeyiz. Bu işbirliği bizim için büyük bir avantajdır, çünkü makine öğrenimi ağlardaki anomalileri tespit etmemiz için çok önemlidir. Saarland Üniversitesi ve araştırma enstitülerinin birinci sınıf eğitimi sayesinde, mükemmel eğitimli iş gücü bulabiliyoruz. Aynı zamanda, Saarland’da halen üretici sayısı çok yüksek. Sistemlerimizi hedef kitlenin ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla daha da geliştirmek için bu şirketlerle çalışmak, paha biçilmezdir.

consistec, OT/BT güvenlik açıklarını ve sistem güvenlik açıklarını gerçek zamanlı olarak tespit etmektedir Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 93


Endüstri

Elektrİklİ ulaşım çağında şebekenİn geleceğİ Bugün ile 2040 yılı arasında, Avrupa, elektrikli araçların yaygın bir şekilde benimsenme-sinden kaynaklanan yüksek talep gereksinimlerini karşılamayı mümkün kılacak bir dizi pratik adım uygulamalıdır. Bunu önemseyen ABB, önemli Avrupa ekonomilerinde bekle-nen güç ihtiyaçlarının derinlemesine bir analizini gerçekleştirdi. Şirketin güç aktarımı ve dağıtımı ile ilgili önerileri ve daha temiz ve kaynak açısından daha verimli ulaşım geliştir-meyle ilgili zorluklar bu makalede özetlenmiştir.

A

talarımızın zamanlarından beri ulaşımda, bugün şahit olduğumuz dönüşüme benzer bir dönüşüm yaşanmadı. Yaklaşık 120 yıl önce, at arabalarından motorlu araçlara geçiş neredeyse düşünülmezken, 1908’de New York City sokaklarında atlar kadar çok sayıda otomobil (100.000) vardı. Ancak bu dönüşüm, sadece bir tür itici gücün diğeriyle değiş tokuş edilmesi meselesi değildi; bu, daha derin bir şekilde, tamamen yeni bir altyapı oluşturma sorunuydu. Örneğin, arabalar ve kamyonlar çok pratik bir şekilde 94 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

kullanılmadan önce asfalt üretiminin geliştirilmesi ve hızlandırılması gerekiyordu; yollar asfaltlanmalıydı; sokak işaretleri, yol işaretleri ve trafik yasaları sistemi geliştirilmeliydi; benzin üretiminin iyileştirilmesi gerekiyordu; ve toplumun kendisi at arabaları için olan koşum takımları, nalbantlar ve eyer üreticileri gibi görevlerin yerine benzin istasyonu görevlileri mühendisler gibi vazifeler ile değiştirdiler. Günümüzde toplumumuz, benzer şekilde fosil yakıtlar tarafından ateşlenen içten yanmalı motorlardan elektrikli mobiliteye geçişi görecek derin bir paradigma değişiminin ilk aşamalarını yaşıyor.

İnsanlar, işletmeler ve toplu taşıma operatörleri, emobiliteyi aşamalı olarak birincil ulaşım teknolojisi olarak benimsedikçe, bu geçişi destekleyen ve mümkün kılan altyapılara ve teknolojilere yatırım yapmak giderek daha gerekli hale gelecektir. Bunlardan en önemlisi, yakında yollara çıkacak milyonlarca yeni elektrikli aracı (EA) şarj etmek için gücün nasıl sağlanacağıdır. Geçişin yönlendirilmesi E-mobiliteye geçişi üç ana eğilim yönlendiriyor. Bunlardan ilki, sera gazı emisyonlarının azaltılması ihtiyacıdır. İklim değişikliğini sınırlama mücadelesi bağlamında, 2016 yılında 174 ülke tarafından imzalanan Paris Anlaşması, küresel ortalama sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelerin 2 ° C’nin altında tutmak için düzenlendi. Örneğin, bugün Fransa’daki CO₂ emisyonlarının yüzde 28’ini oluşturan ulaştırma sektörü, 2015 rakamlarına kıyasla emisyonlarını 2028 yılına kadar yüzde 29 oranında azaltmak zorunda kalacak.


E-mobiliteye olan talebi yönlendiren ikinci büyük eğilim, insan sağlığına ve ekonomiye zararlı olan diğer emisyon türlerini ve kirleticileri azaltma ihtiyacıdır. Nitrojen oksit ve partiküllerden kaynaklanan hava kirliliği, büyük ölçüde ulaşım sektörüne bağlıdır. Avrupa Çevre Ajansı’na göre, partikül madde yılda 391.000 erken ölüme neden olur. Hava kirliliğinin ekonomik etkisi de önemlidir. Sağlık sigortası ve hastalık izni ile ilgili dolaylı maliyetlerde Avrupa’da yılda 100 milyar Euro’dan fazla harcamaya sebebiyet vermektedir. E-mobiliteye geçişi sağlayacak güçler listesinde üçüncü sırada ise şehirlerin ve bölgelerin çekiciliğini ve yaşanabilirliğini artırma ihtiyacıdır. Hava ve gürültü kirliliğine ek olarak, şehir merkezlerindeki tıkanıklık kullanıcılar için zaman ve verimlilik kaybı anlamına gelir. Kamu-özel taşımacılığın, otonom EA’ların ve araçtan altyapıya teknolojisine dayalı giderek daha fazla senkronize ve optimize edilmiş trafik yönetiminin iyileştirilmiş bir karışımı, bu stresleri azaltacak ve şehirlerin verimli ulaşım altyapıları sağlıklı çevre oluşumuna yardımcı olacaktır. EA pazarı ve şebeke: birlikte büyüyecekler Yenilenebilir elektrikle çalışan EA tabanlı bir ulaşım sistemine olan talebi tetikleyen güçlü çevresel, ekonomik ve sosyal güçleri göz önünde bulunduran ABB, 2020, 2030 ve 2040 yıllarını (e-mobilitenin aşamalı olarak benimsenmesiyle büyümesi muhtemel bir dönem) kapsayan Almanya’da beklenen güç ihtiyaçları için çoklu senaryoların derinlemesine bir analizini gerçekleştirdi. Fransa ve Birleşik Krallık için ek analizler yapıldı. ABB’nin analizi, mevcut elektrik üretim sistemleri çoğunlukla elektrikli araç şarj ihtiyaçlarıyla baş edebilse bile, özellikle yenilenebilir kaynaklardan üretimin sınırlı olduğu günler ve talebin en yüksek olduğu zamanlarda; talebin mevcut arzı veya mevcut iletim yükünü aştığı durumlar olacağını göstermektedir.

Sürekli ve güvenilir hizmet sağlamak için, uygun özelliklere sahip coğrafyalar da yenilenebilir şekilde üretilen enerjinin değişimini kolaylaştırmak için birçok durumda sınır ötesi ve bölgesel şebeke yükseltmeleri ve genişletmeleri gerekli olacaktır. E-mobilitenin şebekeler üzerindeki kitlesel olarak benimsenmesinin potansiyel olumsuz etkilerini sınırlayabilecek birkaç mevcut çözüm de vardır. Bunlar arasında, elektrikli araç şarjını yoğun olmayan saatlere veya yenilenebilir şekilde üretilen enerjinin aşırı arzda olacağının tahmin edildiği zamanlara kaydıran çözümler var. Örneğin, elektrikli otobüslerin şarj edilmesine yönelik mevcut sistemler, tüm otobüsler aynı anda şarj edilmeyecek şekilde, bir garajda gece şarjını yönetebilir. Diğer araçlar için de benzer tekniklerin şarj sistemlerine uygulanması zor olmayacaktır. Bir zamanlama rejimi, tarife dönemlerinin değiştirilmesiyle tetiklenen aşırı yük riskini azaltacaktır, ancak özel kullanıcılara araçlarını gecenin ilerleyen saatlerinde şarj etmeleri için muhtemelen yoğun olmayan saatlerde elektrik maliyetini düşürerek finansal bir teşvik sağlamak gerekebilir. Enerji depolama sistemleri, özellikle yenilenebilir kaynaklar tarafından üretilen enerjiyi depolamak için yöntemler geliştirmek üzere baskı arttıkça, güç sistemlerimizde de artan bir rol oynaması muhtemeldir. Yerel dağıtım ağları düzeyinde, küçük ölçekli depolama sistemleri, güç aktarımını şebekeden daha uzun bir aralıkta yaymayı mümkün kıldığından, şebekeler üzerindeki anlık yükleri önemli ölçüde azaltmayı mümkün kılar. Hem büyük hem de küçük ölçekli olmak üzere her geçen gün daha fazla depolama teknolojisi geliştirilmekte veya pazara girmeye başlamıştır. Ayrıca, elektrikli araçların pil paketlerinin dağıtılmış bir güç depolama sisteminde bileşenler olarak kullanılmasını içeren çözümler araştırılmaktadır. Özel araçlar zamanın yüzde 95’ini park esnasında geçirdiği için yoğun talep

Endüstri zamanlarında elektrik şebekesini beslemek için harekete geçirilebilecek yedek enerji kaynakları olarak kullanmaya çalışmak mantıklıdır. Bu, araç sahiplerinin kendi seçtikleri zamanlarda araçtan şebekeye güç satmasına olanak tanıyarak EA sahipliğinin toplam maliyetini azaltabilecek bir yaklaşım olan çift yönlü bir şarj arayüzünün kullanılmasını gerektirecektir. Ek olarak, bir elektrikli araç kullanım ömrünün sonuna geldiğinde, bataryaları sabit uygulamalarda güç depolama sağlamak ve talebi yoğun olmayan dönemlere kaydırmak için ikincil bir amaca hizmet edebilir. Araçların şarjını yaymak için kullanılabilecek başka bir teknik, şarj istasyonlarının merkezi yönetimine dayanır. Sanal bir elektrik santrali (SES), bir dizi varlığın operasyonunun merkezileştirilmesi ve optimize edilmesinden oluşur. Bir SES, şarj istasyonlarını, talep sahalarını, elektrik üretim sahalarını ve enerji depolama sistemlerini entegre edebilir ve ardından tüketimi tüm bir varlık yelpazesinde optimize edebilir ve önceliklendirebilir. Böyle bir platformun kullanılması, Almanya’daki bir hizmet kuruluşu olan Stadtwerke Trier’in, EA’ların yalnızca yenilenebilir elektrik kullanılarak yeniden şarj edilmesini sağlamasını sağladı. Önemli tavsiyeler Günümüzün üretim, iletim ve yerel dağıtım altyapısını, gereksiz masraf veya kesinti olmaksızın yarının ihtiyaçlarına hizmet edecek şekilde değiştirmek ve güçlendirmek mümkün olmalıdır. Gelecekteki gelişmeler esneklik gözüyle yapılmalıdır. Örneğin, kombine çevrim gaz türbini tesislerinden veya kömürle çalışan tesislerden farklı olarak, açık çevrim gaz türbini tesisleri kısa sürede ve ekipmanda çok az aşınma ve yıpranma ile çalıştırılabilir ve durdurulabilir. Esneklikleri, en yüksek talebi karşılamak için baz yüklü tesislerin ve yenilenebilir enerjilerin takviye edilmesinin gerektiği bir durumda onları hayati derecede faydalı hale getirecektir. Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 95


Ürün İletim ağları, büyük ölçüde artan yenilenebilir enerji profiline yanıt olarak önümüzdeki yıllarda genişlemeye devam edecek. Güç şebekelerinin dijitalleştirilmesi halihazırda enerji devriminde kilit bir rol oynuyor ve daha da büyük bir rol oynaması bekleniyor. Mevcut iletim ağının genişletilmesi ve güçlendirilmesi, şebekeleri ve yeni yenilenebilir kaynakları entegre etme amacına hizmet edecek ve yeni talep modellerini destekleyebilecek türden daha fazla çok yönlülüğü mümkün kılacaktır. Özellikle ticari kurulumlar için yerel dağıtım ağları, özellikle çok sayıda EA’nın şarj edilmesinin beklendiği yerlerde, EA’lardan gelen artan talebi karşılamak için aşamalı olarak yükseltilmelidir.

Ayrıca, yeni enerji depolama çözümleri ortaya çıktıkça, üretim, iletim ve dağıtım sistemleri üzerindeki yükü hafifletecek şekilde yerel ve bölgesel ihtiyaçlara hizmet etmek için stratejik olarak konuşlandırılabilirler. Karar vericiler, şarj istasyonlarının elektrik şebekeleri üzerindeki genel etkisini sınırlandıracak yenilikçi teknolojik çözümleri teşvik etmeye devam etmelidir. Gidilecek çok yol var E-mobiliteye kademeli bir geçiş, mevcut güç sistemlerimizi aniden veya dramatik bir şekilde aşırı yüklemeyecektir. Örneğin Almanya’da, nüfus değişimi, araç sahiplik oranları, ortalama sürüş mesafeleri ve araç başına gidilen

kilometre gibi faktörlere bağlı olarak, elektrikli araçlarla ilişkili ek elektrik talebinin 2020’de yüzde 0,3; 2040 yılında ise yüzde 10 ila 12 arasında olması bekleniyor. Dünya genelinde EA penetrasyonunun yüzde 100’e ulaşması durumunda, toplam elektrik talebinin 2040’a kadar farklı ülkelerde yüzde 5 ila 20 artması bekleniyor. Sonuç olarak, önümüzdeki birkaç on yıl içinde üretilmesi ve satılması beklenen milyonlarca EA’yı şarj etmek için gereken altyapıyı oluşturmak,aşılamayacak bir zorluk değildir. Doğru planlama ve hazırlık ile, bu altyapıyı makul bir maliyetle, minimum düzeyde kesinti ile ve emobilitenin hızlı ve düzenli bir şekilde uygulanmasını teşvik edecek şekilde oluşturmak mümkündür.

GoMaster Carbon Hoverboard Elektrİklİ Kaykay İle eğlence ayaklarının altında ! Elektrikli kaykaylar hem tasarımları hem de eğlenceli ve işlevsel oluşlarıyla son yılların popüler araçlarından. GoMaster Sbs-653 Carbon Hoverboard Elektrikli Kaykay, hem yeni bir hobi edinmek isteyenlere hem de kısa süre içinde kısa mesafeler kat etmenin alternatif yollarını arayanlara keyifli bir sürüş sunuyor.

E

ğlenceli ve işlevsel

Spor, eğlence ya da ulaşım amaçlı kullanılabilen hoverboard’lar ile hayatınıza yenilik katın. GoMaster Sbs-653 Carbon Hoverboard Elektrikli Kaykay, yüksek batarya kapasitesi sayesinde uzun süre, zaman ve menzil sorunu olmadan kullanım imkanı sunarken, şık ışıklı tasarımı ile geceleri sürüş kolaylığı da sağlıyor. Taşıma çantası sayesinde kolaylıkla her yere yanınızda götürebileceğiniz GoMaster Sbs-653 Carbon Hoverboard Elektrikli Kaykay, 96 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

harekete duyarlı pedalları sayesinde yönünüzü kolayca değiştirmenizi, yavaşlama ve hızlanmayı kolaylıkla kontrol altına almanızı sağlıyor.

Sıfır karbon salınımı ile çevre dostu olan GoMaster Carbon Hoverboard Elektrikli Kaykay, 250Wx2 motor gücüne, 6.5’ tekerleğe, hızlı şarj özelliğine sahip.


Güncel

‘Benİ Bağrına Bas’ Mercedes-Benz Fashion Week İstanbul’da Tasarımcı Emre Erdemoğlu, Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul kapsamında tanıttığı 2020-2021 Sonbahar-Kış koleksiyonunda “Beni Bağrına Bas” temasıyla birbirimizi bağrımıza basmanın, önyargısız olmanın, birbirimize daha sıkı sarılmanın hala mümkün olduğu bir dünya vadediyor. İlk defa dijital olarak gerçekleşen ve 13 Ekim saat 16:00’da dijital olarak çekilip yayınlanan defilenin sürprizi ise tasarımcının uzun zamandır sahne kostümlerini tasarladığı Murat Dalkılıç oldu.

E

mre Erdemoğlu defilesinde podyumda yürüyen Murat Dalkılıç, 70’lerden ilham alınarak hazırlanan koleksiyondan mavi tonlarında kısa kolu üzerine ikinci bir uzun kolu olan gök mavisi bir takım ile podyuma çıktı. Defile finalinde de tasarımcı Emre Erdemoğlu ile birlikte selama çıkan ünlü şarkıcı podyumdaki enerjisiyle dikkatleri topladı. Defileyi w w w. m b f w i s t a n b u l . c o m adresinden izleyebilirsiniz.

Tasarımcı Emre Erdemoğlu, koleksiyonuyla ilgili olarak “İnsan ilişkilerinin günümüzde geldiği son noktayı protest bir anlatımla ifade etmeye çalıştım koleksiyonumda. Duygunun, hissiyatın azaldığı bir dünyayı kabul etmeyip birbirimize daha sıkı sarılmamız gerektiğini farklı bir dille anlattım.” diyor. 15’inci kez gerçekleşecek olan Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul (MBFWI), 12-16 Ekim tarihleri arasında, Türkiye Tanıtım Grubu (TTG) desteği ile uluslararası dijital platformlar

üzerinden gerçekleşecek. Defile çekimlerine başlanan ilk dijital MBFWI’nin katılımcı tasarımcılarından Emre Erdemoğlu defilesinde Murat Dalkılıç da yer aldı. Emre Erdemoğlu defile çekimi Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi’nde gerçekleşti. Defilenin backstage direktörlüğünü Altier Academy Creative Direktörü Sümeyye Selamet üstlendi. Modellerin saçlarını kuaförlük öğrencileri üstlenirken, makyajları makyaj öğrencileri tarafından yapıldı. Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 97


Endüstri

Türkİye’nİn önde gelen çeltİk üretİcİsİnİn tercİhİ Massey Ferguson traktörlerİ Güçlü traktörlerden hem randıman hem de kalite sunan biçerdöverlere kadar birçok ürünü ile sektöre güç katan Massey Ferguson Bursa, müşteri portföyünü genişletmeye devam ediyor. Türkiye’nin önce gelen çeltik üreticilerinden Zeki Gıda da Massey Ferguson traktörlerini tercih etti.

B

ursa, 21.10.2020 – Çiftçiler için hayati öneme sahip, iş yükünü azaltan, hasadı artıran, güvenilir, teknolojik yeniliklerle donatılmış tarım ekipmanları geliştiren Massey Ferguson Bursa, müşteri portföyünü genişletmeye devam ediyor. Türkiye’nin önde gelen çeltik üreticilerinden Zeki Gıda da, yakıt tasarrufu sağlayan ve ileri teknoloji traktörleri ile fark yaratan Massey Ferguson’u seçti. Massey Ferguson Bursa’dan yapılan açıklamada, firmanın müşteri beklentileri ve ihtiyaçlarını göz önüne 98 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

alarak yenilikçi ürünler tasarladığı belirtildi. Açıklamada, müşteri portföylerinin sürekli geliştiği ifade edilerek, “Zeki Gıda gibi Türkiye’nin en büyük çeltik üreticisi ile iş birliği yapmaktan büyük gurur duyuyoruz. Firma yakıt tasarrufu, beygir ve çekiç gücü yüksek Massey Ferguson traktörleri ile çalışmalarına hem verimlilik hem de kalite katacak” denildi. Çiftçilerimize destek olmaya devam edeceğiz Massey Ferguson’un yedek parça, ekipman ve teknik servis imkanı ile 7/24 toprak dostu

çiftçilerin yanında olduğunun dile getirildiği açıklamada şunlara yer verildi: “Güçlü traktörlerden hem randıman hem de kalite sunan biçerdöverlere kadar Massey Ferguson ürünleri, çiftçilerimizin iş yüklerini ve maliyetlerini azaltıyor. Güvenilir ürünlerimizle Türk çiftçisinin her zaman yanındayız. Ürünlerimizi gelişen teknolojiyle birlikte sürekli geliştirmeye ve çiftçilerimize destek olmaya devam edeceğiz.” Diğer yandan Zeki Gıda Yönetim Kurulu Üyesi Zekeriya Dağlı, 4 adet traktörü teslim aldı.


Endüstri

Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

99


Endüstri

Japonya’nın yenİ nesİl hızlı trenİ NSK rulmanları güvencesİnde NSK’nin yüksek performanslı rulmanları, 1 Temmuz 2020 tarihinde Tokyo ve Osaka arasındaki Tokaido Shinkansen hattında hizmete giren yeni N700S Shinkansen hızlı treninde kullanılıyor. N700S, Merkez Japonya Demiryolu Şirketi’nin 13 yıllık bir çalışma sonunda, tamamen yeni Shinkansen tasarımı olarak yeni bir çağın başlangıcına işaret ediyor. NSK rulmanları, bu trenin güvenlik, sağlamlık, konfor ve çevre performansına odaklanmasının temelini oluşturuyor.

D

emiryolu uygulamalarına yönelik rulmanlar, güvenli seyahate doğrudan katkıda bulunur. Yüksek hız, gelişmiş enerji verimliliği ve azalan bakım gerekliliklerini destekleyebilmek kadar yüksek güvenilirlik de önemlidir. Demiryolu rulmanlarına yönelik talepler, özellikle çok sayıda yolcuyu uzun mesafelere yüksek hızlarda taşıyan hızlı trenlerde göze çarpar. Bu tür uygulamalar, üretim süreçlerinde titiz kalite kontrollerinin yanı sıra verimliliği yüksek ve dayanıklı rulmanlar gerektirir. Yeni nesil N700S hızlı treninin ‘S’ eki, konfor, teknoloji ve tasarımdaki ilerlemeyi ifade eden İngilizce ‘Supreme’ yani ‘Üstün’ anlamına gelir. NSK’nin yüksek performanslı rulmanları, redüktör, aks ve cer motoru montajlarında bulunur. Redüktör ile ilgili olarak, N700S, helisel dişlileri çift helisel dişlilerle değiştiren ilk Shinkansen’dir. Bu da yüksek güvenilirlik ve düşük gürültü çıkışı sunar. Redüktör rulmanları şiddetli şok ve titreşimlere maruz kalırlar. Bu nedenle, bu koşullar altında uzun bir çalışma ömrü sergilemeleri gerekir. NSK, onlarca yıldır hızlı trenlerin helisel dişlileri için konik makaralı rulman tedarik ediyor. Bu deneyimden yola çıkan firma, önceki nesil ürünlerine kıyasla daha uzun ömür, daha düşük ısı üretimi ve daha az bakım isteyen N700S’nin çift helisel dişlilerine özel flanşlı bir silindirik makaralı rulman tasarladı. 100 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292- 2020

N700S’de kullanılan redüktör rulmanlarının faydaları arasında, flanş yüzüyle temas etmeyen alanların tasarımını optimize ederek elde edilen gelişmiş sarma direnci yer alıyor. Buna ek olarak, NSK’nın tescilli R-pocket teknolojisiyle yüksek mukavemetli işlenmiş pirinç kafes yapısındaki iç gerilim azaltıldı. Akslar içinse önceki Shinkansen’de kullanılan NSK çift sıralı konik makaralı rulmanlar, daha yüksek verimlilik sağlamak ve bakım maliyetlerini azaltmak için daha da geliştirildi. Daha uzun ömür sağlayan daha düşük ısı üretimi dikkate değer bir özelliktir. N700S’in cer motorlarıyla ilgili olarak, NSK silindirik makaralı ve sabit bilyalı rulmanları, plazma püskürtme işlemi uygulanmış seramik kaplamalı dış bileziklere sahiptir. Bu kaplama işlemi, elektrik akımının yalıtımsız rulmanların içinden aktarılmasıyla oluşan ve istenmeyen bir etki olan elektrolitik korozyon olasılığını önleyerek güvenilirliği arttırır. NSK, 1932 yılında ilk kez bu sektöre dâhil olduğundan beri küresel demiryolu endüstrisinin gelişimini destekliyor. NSK rulmanları, birinci sınıf güvenlik, yüksek hızlı performans, yüksek güvenilirlik ve verimlilik açısından güvenilirdir. Günümüzde firmamızın ürünleri tüm Avrupa’da yüksek hızlı tren işletmecileri tarafından kullanılıyor. Avrupa OEM (Orijinal Ekipman Üreticileri) ve satış sonrası hizmet sektöründe yer alan ortaklarla kurulan yakın ilişkiler, bu önemli sektörde kayda değer ilerlemeler sağlayan ürünlerin ortaya çıkmasına yardımcı oluyor.


Endüstri

Geleneksel helisel dişli ile karşılaştırıldığında (sol) yeni çift helisel dişli tipinde (sağ) küçük dişli (1) ve büyük dişli (2) için NSK silindirik makaralı rulmanların konumları

N700S redüktöründeki küçük dişlilerde (sol) ve büyük dişlilerde (sağ) kullanılan NSK silindirik makaralı rulmanlar, daha uzun ömür ve daha az bakım maliyeti sağlar. Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 101


Endüstri

Schneider Dİjİtal Buluşması Kasıma S chneider Elektric ve partnerleri; sektördeki stratejiler ve endüstride yansımaları ile 3D inovasyon teknolojilerini ele alacak.

Schneider Elektric tarafından 17 Kasım 2020 tarihinde gerçekleştirilecek “Innovation Summit Türkiye 2020” etkinliğinde endüstri uzmanı ve lideri bir araya gelecek.

102 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020


Endüstri

Endüstrİyel Sınırın Yükselİşİ Endüstri 4.0’ı ve endüstriyel avantajın yükselişini tartışan Schneider uzmanları, inovasyon konuşmalarında bir araya geliyor.

S

chneider Electric liderlerinin inovasyon konuşmalarının bu bölümde, “Endüstri 4.0’ı ve endüstriyel avantajın yükselişini” ele alınacak. Makine öğrenimi, sensörler, verimliliği artırma ve daha fazlası tartışılacak. Konuşmacılar; Kevin Brown Schneider Electric Kıdemli EcoStruxure Çözümleri, Sophie Borgne, Schneider Electric Dijital Tesis LOB Kıdemli Başkan Yardımcısı, Tim Black, AVEVA Küresel SI / OEM Program Direktörü, John Vicente, Stratus Technologies Baş Teknoloji Sorumlusu. World Media Group (WMG) Haber Servisi

Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 103




Finans

Merkez Bankası Faİz Oranını Değİştİrmedİ Merkez Bankası’ndan sürpriz faiz kararı geldi. Merkez Bankası, beklentilerin aksine politika faizini yüzde 10,25’te bıraktı. Piyasaların artış beklentisine karşın Merkez Bankası politika faizini yüzde 10,25’te bıraktı. Faiz artış beklentileri 1 ile 3 puan arasında yer alırken, tahminlerin ortalaması 1,75 puan seviyesindeydi.

M

erkez Bankası politika faizini 2018 Eylül ayından sonra ilk kez geçen ay artırmış, yüzde 8,25’ten yüzde 10,25’e yükseltmişti. Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’ndan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Küresel ekonomide, ülkelerin attığı normalleşme adımlarıyla üçüncü çeyrekte kısmi toparlanma sinyalleri gözlenmekle beraber toparlanmaya ilişkin belirsizlikler devam etmektedir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler genişleyici parasal ve mali duruşlarını sürdürmektedir. Salgın hastalığın sermaye akımları, finansal koşullar, dış ticaret ve emtia fiyatları kanalıyla oluşturmakta olduğu küresel etkiler yakından takip edilmektedir.

106 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

İktisadi faaliyetteki toparlanma devam etmektedir. Son dönemde atılan politika adımlarıyla birlikte ticari ve bireysel kredilerdeki normalleşme eğilimi belirginleşmiştir. Salgın tedbirleri kapsamında uygulanan destekleyici politikaların kademeli olarak geri alınmasıyla ithalatta öngörülen dengelenmenin başladığı görülmektedir. Mal ihracatındaki güçlü toparlanma, emtia fiyatlarının

görece düşük seviyeleri ve reel kur düzeyi önümüzdeki dönemde cari işlemler dengesini destekleyecektir. Uzmanlar piyasa beklentileri üzerine son iki gündür döviz de ve altında 10-15 kuruşluk düşüşler yaşandığını , bu karar sonrası bu ticari metaların eski oranlarına geleceği ve ya bir az daha üzerine çıkacağı konusunda görüş bildiriyorlar. World Media Group (WMG) Haber Servisi


Finans

Jp morgan’dan dolar İçİn 4 çarpıcı senaryo: biden seçİlİrse... Bu sabah dolar/TL 7,90, euro/TL 9,30’u aşarak rekor tazelerken, ABD’li dev yatırım bankası JP Morgan’dan TL İle İlgili Önemli Bir Rapor Geldi. S400, Suriye, Doğu Akdeniz…

A

BD başkanlık seçimi sonuçları ve sonuçların gelişen ülke para birimlerine etkisi konusunda 4 farklı senaryo hazırlayan banka, Biden’ın başkan seçilmesi durumunda en çok kaybedecek para birimlerinin TL ve Rus Rublesi olacağını öne sürdü. Yıla 5,94 ile başlayan dolar/TL, bugün 7,94 ile yine rekor seviyeye yükselirken, ABD’de TL’nin geleceğine ilişkin çarpıcı bir rapor yayımlandı. ABD’li dev yatırım bankası JP Morgan, 3 Kasım’daki ABD başkanlık seçimlerine ilişkin raporunda Joe Biden’ın başkanlığından en olumsuz etkilenecek para birimlerinin Türk Lirası ve Rus Rublesi olacağını yazdı. Dört Farklı Senaryo Raporda 4 farklı senaryo yer aldı. Biden’ın başkan seçildiği ve Biden’ın partisi Demokrat Parti’nin Senato’da çoğunluğu aldığı birinci senaryoda en olumlu etkilenecek para birimleri Çin Yuanı, Meksika Pesosu ve Güney Afrika Randı olurken, en olumsuz etkilenecekler Türk Lirası ve Rus Rublesi olarak sıralandı.

Bu senaryoda, Türk ve Rus tahvillerinin de “kaybedenler” olacağı, “kazananların” ise Meksika, El Salvador, Jamaika ve Dominik Cumhuriyeti tahvilleri olacağı belirtildi. Biden’ın başkan seçileceği ancak Senato’da çoğunluğun Cumhuriyetçiler’de kalacağı ikinci senaryoda kazanan ve kaybeden para birimleri ilk senaryodaki ile aynı kaldı. Bu senaryo da TL en olumsuz etkilenecekler arasında. Trump Seçilirse Tl Kazançlı Çıkar Jp Morgan’a göre, Trump’ın başkan seçileceği ve Senato’da çoğunluğun Cumhuriyetçiler’de kalacağı üçüncü senaryoda “kazananlar” Türk Lirası ve Rus Rublesi olacak. Kaybedenler ise Çin Yuanı ve Meksika Pesosu. Sandıktan belirsizlik çıkması ve sonucun mahkeme tarafından belirleneceği dördüncü senaryoda ise kaybedecek para birimleri Güney Afrika Randı ve Meksika Pesosu olacağı, kazanan ise olmayacağı belirtildi.

JP Morgan, senaryoların yer aldığı raporda, Biden’ın seçilmesi durumunda ABD ile Türkiye arasında S400 füzeleri, Doğu Akdeniz ve Suriye kaynaklı gerilimlerin artabileceği ve bunun da Türk varlıkları için olumsuz olacağı öngörüsünü paylaştı. “Türkiye, ABD’nin stratejik NATO müttefiki olsa da iki ülke arasındaki ilişkilerin gerilmesine neden olan çözülmemiş birçok sorun bulunuyor” denilen raporda, “Bu sorunların başında, Türkiye’nin S400 füze savunma sisteminin durumu ve ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası (CAATSA) kapsamında adım atılmasını tetikleme potansiyeli bulunuyor” ifadeleri kullanıldı. “Türkiye, füzelerin kurulumunu belirsiz bir geleceğe erteledi ve Başkan Donald Trump, CAATSA kapsamında henüz adım atmadı” diyen banka, Biden’ın geçmişte Türkiye ile ilgili yaptığı açıklamalara işaret ederek Biden yönetimindeki ABD’nin Türkiye’ye karşı S400’ler konusunda farklı bir duruş gösterebileceğini belirtti ve yaptırım gelebileceği sinyalini verdi. İki ülke arasında Suriye başlığında da uyuşmazlık olduğunu, Türkiye’nin itirazlarına rağmen ABD’nin Suriye’de YPG ile işbirliği yaptığını hatırlatan JP Morgan, “Suriye’de Kürtler konusunda gerilimin artması, ABD ile Türkiye arasındaki tansiyonu yükseltebilir ve bu da Biden yönetiminin daha güçlü bir yanıt vermesini tetikleyebilir” ifadelerini kullandı. Raporda ayrıca, “Doğu Akdenz’de’de iki ülke arasındaki tansiyonun artması riski bulunuyor” denildi. Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292- 2020 107


Teknoloji

Tek kutu, bol fonksİyon: Netta 2 6K Android 9.0 Dream TV Box Film, dizi, video izleme, oyun oynama, Google Play Store üzerindeki birçok uygulamayı televizyonda kullanma imkanı sunan Goldmaster Netta 2 6K Android 9.0 Dream TV Box (Akıllı Android Tv Kutusu) uzaktan eğitim döneminde öğrencilerin ekrandan ders takibinde de önemli bir yardımcı!

G

oldmaster Netta 2 6K Android 9.0 Dream TV Box, kolay kullanım özelliği ile binlerce uygulamayı televizyonda kullanma imkanı sunarak, uzaktan eğitim döneminde öğrencilerin de işini kolaylaştırıyor. Tek yapmanız gereken Netta 2 Box’ı televizyona bağlamak ve internete bağlanıp kullanmaya başlamak. 6 K Ultra HD çözünürlüğü ile kristal berraklığında görüntü sunan Netta 2 6K Android 9.0 Dream Tv Box, klavyeli akıllı kumanda ile sesli komut özelliğine de sahip. Air Screen özelliği ile telefon ekranını kablosuz olarak televizyona yansıtma imkanı sunan cihaz, birçok kolaylığı bir arada sunarak yaşamınıza konfor katıyor. Goldmaster Netta 2 6K Android 9.0 Dream TV Box ile neler yapabilirsiniz ? 108 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

- Air screen özelliği ile telefonun ekranını, kablosuz olarak televizyona aktarabilir, telefonunuzdaki işlemleri televizyonunuzun ekranından kullanabilirsiniz. - Video izleyebilir, Google Play Store üzerindeki birçok uygulamayı televizyonunuzda kullanabilirsiniz. - Binlerce TV kanalına antensiz, çanaksız, sadece internet erişimi aracılığıyla erişebilirsiniz. Uygulamalar ile dizi ve filmleri televizyondan izleyebilirsiniz. - Klavyeli akıllı kumanda ile sesli komut ve Air Mouse özelliğini kullanabilir, televizyonunuzu bilgisayar konforunda kullanabilirsiniz. - Üzerindeki 4 adet USB portu ve SD girişi ile USB disk veya harici hard diskten video veya müziklerinizi oynatabilir, televizyonunuzda izleyebilirsiniz.



Finans

Pandemİ Sürecİnde Türkİye Ekonomİsİ “Pandemi Sürecinde Türkiye Ekonomisi” konu başlığı ile gerçekleştirilen çevrimiçi seminer, 14 Ekim 2020 Çarşamba günü saat 20:30’ da gerçekleştirildi. Seminer TMMOB Youtube kanalından da canlı olarak yayınlandı.

TMMOB’un düzenlemiş olduğu “Pandemi Sürecinde Türkiye Ekonomisi Çevrimiçi Semineri” TMMOB Maden Mühendisleri Odası Genel Sekreteri A. Erşat Akyazılı’nın moderatörlüğünde Ekonomist Mustafa Sönmez’ in katılımıyla gerçekleştirildi.

110 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020


D

ünyada Pandemi Süreci Ülkeleri Değerlendirme Fırsatı Verdi Dünyada pandemi sürecinin; sağlık, maliye, ekonomi ve sosyal olarak, ülkeleri değerlendirme fırsatı sunduğunu belirten Ekonomist Mustafa Sönmez, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Almanya gibi sağlık sistemi ve ekonomisi güçlü ülkeler pandemi sürecinden başarılı çıktı. Ancak, ABD gibi sağlık sistemi sosyal nüveler barındırmayan ülkeler bu süreçte başarısız oldu. Mali olarak güçsüz olan ülkelerde de aynı sıkıntı vardı. Ülkemizde de pandemi döneminde riskler sebebiyle uluslararası yatırımlar geri çekildi. Bu durumun ortaya çıkardığı döviz türbülansını, Merkez Bankası faiz arttırımı ile gidermeye çalıştı. 2018 – 2019 yılında pandemi olmadığı dönemde de aynı yöntemi uygulamıştı. Ancak o dönemde döviz rezervi bu gün olduğu gibi ekside değildi.” Eksi 41 Milyar Dolar Rezervimiz Var Cari fazla veren Almanya, Çin, Japonya, Güney Kore gibi ülkelerin dünyada yaşanan döviz sıkıntısından çok fazla etkilenmeyeceğini, ABD gibi doları dünya parası olan bir ülkenin de sıkıntı yaşamayacağını; ancak bizim gibi hem cari açığı olan hem de para biriminin değeri her geçen gün eriyen bir ülkenin ise sıkıntı yaşayacağını dile getiren Sönmez sözlerine şu şekilde devam etti: “ Türkiye rezervleri birkaç yıl öncesine kadar kısa vadeli borçlarını karşılıyordu. Ancak birkaç yıldır uygulanan doları aşağıya doğru baskılama politikası ile döviz rezervi eritildi. Kısa vadeli borçları ödeme zorluğu ortaya çıktı. Katar ve Çin ile Swap yaparak bu sorun aşılmaya çalışılsa da sorunu çözmedi. Bu iki ülkeyle ve içerideki bankalarla 60 milyar dolarlık swap anlaşması yapıldı. Ancak bu anlaşmalar dünya piyasalarında Türkiye’ye olan güveni sarstı. Uluslararası medyada konuyla ilgili bir çok yazı yayınlandı. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası döviz rezervlerinin eridiğine dair haberler

yapıldı. Piyasaların Türkiye’ye güveni azaldı. Şu anda yapılan swap anlaşmaları ile eksi 41 milyar dolarlık rezervimiz var. Geçtiğimiz yıldan bu yana ekonomimiz yüzde on civarı daraldı.” İhracatçı Ülke Konumundan İthalatçı Ülke Konumuna Pandemi döneminde gıda güvenliği ve tarım sektöründe de sıkıntılar yaşandığınız belirten Sönmez konu ile ilgili şunları söyledi: “Dünyanın çeşitli ülkelerinde gıda ve tarım sektörüne son derece önem verilirken, bizde bu alanlara günden güne daha az önem verilmekte. Türkiye tarım ve gıda sektörlerinde; kendine yetebilen ihracatçı bir ülke iken, günümüzde neredeyse tüm temel ihtiyaçlarını ithal eder duruma geldi. Avrupa ve Amerika bu sektörlerde gerçekleştirdiği üretimleri hiç bırakmadı. Yalnızca daha teknolojik hale getirdi ve katma değerli üretim yapar duruma geldi. Biz ise bu üretimleri terk ederek ithalatçı bir ülke konumuna geldik. Örneğin yakın zamana kadar pamuk ihraç eden Türkiye, ABD ve Yunanistan’dan pamuk ithal eder duruma geldi. Tarım, hayvancılık ve gıda sektörlerinde üretim maliyetleri, ürünün satış fiyatının üzerine çıktığı için üretici zor durumda kaldı ve üretimi bıraktı. Bu da ülke olarak temel ihtiyaç maddelerinde dışa bağımlı hale gelmemize sebep oldu. Aynı durum maden sektörü için de geçerli.

Finans 2003-2013 yılları arasında döviz kurlarının makul seviyelerde olması ve bazı madenlerin yeraltından çıkarılma maliyetlerinin dışarıdan ithal edilmesi maliyetlerinden daha fazla olması sebebiyle bu sektörde de ithalat yaygınlaştı. Madencilikte diğer sektörlere göre daha fazla ivme kazanan alan; mermer ve taş ocakları. Bunun sebebi; son 18 yıldır inşaat sektörüne verilen önem. Aynı zamanda altın arama çalışmaları da yoğun. Madencilikte genel olarak; sanayi üretiminde kullanım yaygınlaşmalı.” Kurumlar Vergisi Oranları Çok Etkili Değil Ekonomist Mustafa Sönmez son olarak şunları söyledi: “ İktidara yakın ekonomi çevrelerinden ve iş dünyasından kurumlar vergisinde indirime gidileceği yönünde söylemler mevcut. Türkiye’de kurumlar vergisinin genel toplam içerisindeki payı yüzde 30’lar civarında. Bunun da büyük çoğunluğu vergi muafiyeti sebebiyle toplanmıyor. Vergilerin yüzde 70’i toplumun genelinden yani dolaylı vergilerden toplanıyor. Onun için kurumlar vergisindeki oranların düşürülmesi makro ekonomide çok etkili olmaz. Kurumlar vergisinin düşürülme sebebi, iş dünyasına dönük yatırım teşviki olarak algılanabilir.” World Media Group (WMG) Haber Servisi

Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 111




Finans

PayTR, KİraPratİk İle hayatları kolaylaştırmaya devam edİyor Kira Ödemeleri Tamamen

PayTR, kira ödeme ve yönetimi sunan platform KiraPratik ile yaptığı işbirliğiyle; kiracılara ödemelerde büyük bir kolaylık ve yenilik sunuyor. Bundan böyle kiracılar, kiralarını isterlerse ön ödemeli kartlar, banka kartları ya da kredi kartları ile ödeyebiliyor, düzenli ödeme talimatı verebiliyorlar. Bu sayede hem kiraların unutulma problemi ortadan kalkıyor hem de nakitsiz topluma yönelik bir adım daha atılıyor. Bu sayede kira ödemeleri, EFT/Havale gibi ödeme yöntemlerinin dışına çıkartılarak, daha şeffaf ve raporlanabilir bir hale dönüştürülüyor. PayTR Genel Müdürü Tarık Tombul, konuya ilişkin yaptığı değerlendirmede şunları söyledi: “PayTR olarak ‘Hayatı Kolaylaştırma’ misyonumuz doğrultusunda işletme ve tüketicilere yönelik yeni ürünlerimizi bu yıl da müşterilerimize sunmaya devam ediyoruz. Bu doğrultuda son işbirliğimizi KiraPratik ile gerçekleştirdik.

Dijitale Dönüşüyor..

T

ürk mühendislerinin geliştirdiği yenilikçi ürün ve çözümler sunan ödeme kuruluşu PayTR ile KiraPratik işbirliği, kiracılara ödeme sorunlarını giderecek büyük bir kolaylık sunuyor. Artık kiracılar, PayTR ödeme altyapısı sayesinde kira ödemelerini ön ödemeli kartlar, banka kartları ya da kredi kartlarıyla güvenli ve hızlı bir biçimde gerçekleştiriyor. KiraPratik, kira bedelini anlaşmalı olduğu bankaların kurum ödeme sayfalarında fatura ödemesine benzer şekilde göstererek tahsilatların gerçekleşmesine olanak sağlıyor. 114 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020


Artık KiraPratik kullanıcıları ve müşterilerimiz, mülk sahiplerine yapacakları kira ödemelerini istedikleri ön ödemeli kart, banka kartı ya da kredi kartı kullanarak yapabilecekler. Kira ödemelerini de tamamen dijitale dönüştürme isteğimiz doğrultusunda çözüm ortağımız KiraPratik ile gerçekleştirdiğimiz bu işbirliği, hayatları kolaylaştırmanın dışında aynı zamanda nakitsiz toplum hedefine yönelik bir adım. Önümüzdeki süreçte de hayatları kolaylaştırmaya, süreçleri dijitalleştirmeye devam edeceğiz” dedi. KiraPratik Yöneticisi Onur Gürlevük ise, “Hızlı ve pratik çözüm üretmek için PayTR’ın sanal pos altyapısını kullanarak kira takip sürecine yeni nesil bir yaklaşım getiriyoruz. Mülk sahibine sağladığı faydaların yanı sıra kiracının da ödeme süreçlerini kolaylaştıran KiraPratik, PayTR altyapısı üzerinden kart ile ödeme imkanı sunuyor” dedi.

KiraPratik nasıl kullanılıyor?

Fuar

Mobil uygulama ve/veya web sayfası aracılığıyla ev sahibi ile kiracı KiraPratik sistemi üzerinde buluşuyorlar. Ev sahibi sisteme mülk ve sözleşme bilgilerini girerek kiracısını sisteme davet ediyor. Kiracı, kendisine gelen davetle sisteme üye oluyor ve ev sahibi tarafından üretilmiş kontrata ait bilgileri kontrol ederek onaylıyor. Uygulama içinde yer alan takvimle ev sahibi mülküyle ilgili hatırlatmaları (zam dönemi, vergi dönemi, kiranın ödenip ödenmediği vb.) ve KiraPratik tarafından kendisi adına alınan aksiyonları takip edebiliyor. Sistemde yer alan raporlama ekranları sayesinde mülk sahibi toplam kira geliri ya da masraflarına ait finansal analizleri yapabileceği gibi, aynı ekranlardan kiracılarının kira ödeme performansı ve varsa alınan aksiyonlarla ilgili özet bilgilere de kolaylıkla ulaşabiliyor.

Cwieme Webinar Dİzİsİ Devam Edİyor Avrupa’nın ve Dünya’nın en büyük fuar organizasyonlarından Cwieme Berlin 2021, web seminerleri dizisi devam ediyor. Reçine Kapsülleme ve Yenilikçi Motor Tasarımı Web Seminerleri 21 Ekim 2020 Çarşamba Saat 11: 00 - 12: 00 arasında gerçekleştirilecek.

D

EMAK Group ve Powersys Solutions ile birlikte CWIEME ekibinin katıldığı seminerde, elektrikli cer motorlarının reçine kapsüllenmesi ve yenilikçi motor tasarımı için topoloji optimizasyonunun kullanılması hakkında bilgiler verilecek. Karmaşık dağıtım çözümleri ve yenilikçi Epoksi Reçine Sistemleri hakkında konuşmakve emprenye ve damlatma gibi diğer teknolojilere kıyasla tam bir kapsüllemenin avantajları hakkında daha fazla teknik bilgi edinmek için bu webinarı kaçırmayın. Reçine, mükemmel bir elektrik yalıtkanıdır ve özellikleri diğer yalıtım yöntemlerinde kullanılır. Gelişmiş su ve toz direnci, kimyasal direnç, daha az titreşim, daha az gürültü, ancak hepsinden önemlisi mükemmel bir ısı dağılımı ve iyileştirilmiş termal şok direnci sunar. JMAG Topoloji Optimizasyonu Yenilikçiliği Güçlendirir

Ayrıca 21 Ekim 2020 Çarşamba günü 09: 00 - 10: 00 arasında Motor Tasarımı ve Topoloji optimizasyonu adlı webinar gerçekeştirilecek. Topoloji optimizasyonu, boyutları parametreleştirmeyen yeni bir geometri optimizasyonu yaklaşımıdır. Esas olarak malzeme tüketimini azaltmak ve performansı en üst düzeye çıkarmak için ticari yapısal analiz sonlu eleman analizi (FEA) yazılımında yoğun bir şekilde araştırılmış ve uygulanmıştır. Ancak elektromanyetik cihazların tasarımındaki uygulaması nispeten yenidir. Web semineri, motor tasarımcılarını mevcut deneyimlerin ötesinde 2D ve 3D tasarım olanaklarını özgürce keşfederek ve yeni bilgiler getirerek inovasyon fikirleri edinme konusunda güçlendiren bu güçlü tekniklerin uygulama senaryolarını ve etkililiğini gösterecek. World Media Group (WMG) Haber Servisi

Motor Tasarımı ve Topoloji Optimizasyonu

Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 115


Güncel

OTOYOL A.Ş Vatandaşları Bezdİrdİ ? İzmir - Bursa – İstanbul Otoyolunu işleten ve 25 yıl boyunca alacağı astronomik geçiş ücretleriyle insanları bezdiren OTOYOL A.Ş adlı firma ile ilgili

G

eçiş ücretlerinin astronomik olması yanı sıra; HGS’de bakiye olduğu halde çekmeyip, hiçbir uyarı yapılmadan dörde katlanan cezalarla GSM numaralarına mesajlar gönderen şirket vatandaştan “nitelikli dolandırıcı” eleştirileri alıyor.

vatandaşların

Şimdi bu şikayetlerden birkaçını aşağıda veriyoruz

şikayetleri “

31

Ağustos

tarihinde numaralı aracımla yapmış olduğum Osmangazi Köprüsü ihlali sonrası ödeme bölgesinde fişimi verdiler ve 15 gün içinde ödeyebileceğimi söylediler. Ben de bugün tam 20 gün sonra yani 15 günlük süreci sadece 5 gün geçmesine rağmen kontrol ettiğimde gidiş için olan 156.25 TL’lik ödemem 625.00 TL ilave ceza ile toplam 781.25 olmuş, 2 saat sonraki dönüş ücretim ise 117.90 TL’den 471.60 TL ceza ile 589.50 TL olmuş durumdadır.

her geçen gün ……………………. artıyor.

116 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

Yani Osmangazi Köprüsü gidiş-dönüş toplam ücretim cezalar dahil 1,370.75 TL olmuş durumdadır. Sadece 5 günlük bir gecikme nedeniyle yapılan bu nitelikli yanıltmaya devletin en yetkili mercisi CİMER’e de 2004187052 …………numaralı şikayet talebi ile ilettim. Ben şimdiye kadar sicili temiz olan borçları olmayan biriyim. Aldığım kredileri de ödedim ama imza atmadığım bunu ödemeyeceğim. HGS ödeme gecikmelerinde uygulanan ceza miktarı neden otoyol a. Ş tarafından uygulanmıyor? Kendi bağımsızlığını ilan eden siz devletin gözleri önünde zaten 156 TL gibi bir ücret almanıza rağmen 5 günde nasıl olur da yüzde 400 bir ceza uygulayabiliyorsunuz? Büyük Türkiye cumhuriyeti içinde hangi kanuna göre bu şekilde bir ceza uygulanmaktadır. Bunun herhangi bir alanda örneği var mıdır? İmza atmıyorum kabul etmiyorum ve her gün

yüzde 100 zam uygulanıyor bu nasıl mümkün olabiliyor. Yazıklar olsun! Diyorum ve bu cezayı ödemeyeceğimi tekrar söylüyorum. Yardımcı olmanızı beklemiyorum, bana yardımcı olsanız bile bunu tüm vatandaşlara uyguluyorsunuz. Gerekirse Avrupa insan haklarına başvuracağım bu cezanın on katı ödemeye razıyım yeter ki buna birileri “dur!” desin. Sizden fazlasıyla tazminatımı alacağım. Ödediğim miktarları düştükten sonra kalanı hayır kurumuna bağışlayacağım. Müşteri hizmetleriniz bile sadece hafta içi mesai saatlerinde çalışıyor orada bile 2-3 vardiya yapmaktan kaçarak para kazanma derdindesiniz. Yazıklar olsun ne diyelim ben elimden gelen her şeyi yapacağım. Hodri Meydan.” Başka bir OTOYOL A.Ş mağduru ise şunları dile getiriyor


Finans Sizden ricam bunu devlet birimlerine bildirin haberdar edin. Adaletin olmadığı yerde kalkınma olmaz.” Son olarak bir şikayet daha…

“10.07.2020 tarihinde Osmangazi Köprüsü’nden geçtim. 12.07.2020 tarihinde yetersiz bakiyem olması sebebiyle HGS hesabıma yükleme yaptım. HGS hesabımdan ücreti çekmeyip tarafıma 471 TL cezai işlem uygulandı. Cezayı ve geçiş ücretini ödedim. Çağrı hattından 15.09.2020 tarihinde şikayetimi bildirdim. Henüz geri dönüş de olmadı.

Haksız yere uygulanan cezanın ücretinin hesabıma yatmasını bekliyorum. Bu şirket ve benzerleri HGS ye para yüklememize rağmen geçişlerde hesaptan çekmeyip eve geçiş ücretinin 5 katı ceza gönderiyor. Devletimiz buna bir el atmalı yasal yollarla haksızlık yapıyorlar. Yok mu sesimizi duyan.

“09.10.20 tarihinde Osmangazi köprüsünden geçiş yaptık ve aracımız ruhsatta 1. Sınıf olarak geçmesine rağmen 2. Sınıf olarak işlem yapıldı, gişe sorumlusuna durumu sorduğumuzda ruhsata göre işlem yapılmadığını bu köprüde farklı ücretlendirildiğini anlattı. Ruhsata göre değil kafalarına göre işlem yapılacak ise adalet nerede kaldı? Fazla ücretin iadesini talep ediyoruz.” Hakkında bu şekilde binlerce şikayet olan Otoyol A.Ş’nin denetlenmesi ve bu şikayetlere sebep olan astronomik katlamalı cezaların düzenlenmesi gerekiyor. World Media Group (WMG) Haber Servisi

Ulusal Gelİrde Düşüş Sürüyor

ABB Elektrifikasyon, müşterileri, sistem entegratörleri gibi kilit profesyonellerle ve ABB Ability™ dijital çözümleri ve servislerine doğrudan bağlamak için yeni, dina-mik, çevrimiçi bir platform oluşturdu.

I

MF verilerine göre Türkiye, 2006 yılı seviyesinin de altına düşecek gibi görünüyor. 1999 yılında dünyada 66. sırada olan ülkemiz şimdi 79. sıraya geriledi. 1999 krizi koşullarından bile daha fakir hale geldik.

2002 yılında 3617 dolar olan GSMH, 2013 yılında en yüksek seviyesine ulaşmış ve 12488 dolar ile “pik yapmıştı”. Sonrasında düzenli şekilde gerileyen milli gelir 2020 yılında 7715 dolar seviyelerine kadar geriledi.

IMF’in tahminleri ve 2021 yılına tuttuğu projeksiyon ise umut vaat etmiyor. Önümüzdeki yıl milli gelirin 7658 dolar olması bekleniyor. World Media Group ( WMG) Haber Servisi Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 117


Güncel

Türkİye neden başaramıyor ? Bugüne kadar 12 seçim, 37 hükümet ve 4 darbeye tanıklık eden; maliye eski bakanı Kaya Erdem’in kaleme aldığı “Neden Başaramıyoruz? Demokratik Bir Türkiye” kitabı Doğan Kitap’tan çıktı. Türkiye’nin gelişim öyküsünü anlattığı kitabında Erdem, tıkanan siyasi sistemi işler hale getirmek için öneriler sunuyor. Kaya Erdem’in Kaleminden Demokratik Bir Ülke İçin Gerekenler

K

aya Erdem, kaleme aldığı “Neden Başaramıyoruz? Demokratik Bir Türkiye” kitabıyla, Türkiye’nin 70 yıllık siyasi tarihine ışık tutarak; bugün gelinen noktada yaşanan ekonomik ve sosyal krizlerin sebebini irdeliyor. Türkiye’de yaşanan sorunların temelinde, çağdaş demokrasinin olmazsa olmazı kuvvetler ayrılığının gerçekleştirilememesinin yattığını anlatan Erdem; bunun sağlanması için yapılması gereken beş önemli adımı yazıyor. Bir ülkede iktidar gücü denetlenmez ve tam kuvvetler ayrılığı sağlanamazsa, 118 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

o ülkenin adaletsizliğe, yolsuzluğa, rüşvete, ekonomik ve sosyal krizlere girebildiğini söyleyen Erdem, bu kitabı, ülkesini sorunlarından kurtarmaya ve gelişmiş ülkeler seviyesine çıkarmaya karar veren bir lidere ne yapması gerektiği konusunda yardımcı olmak istediği için yazdığını belirtiyor: “Denetlenmeyen iktidar, gücü yozlaştırır! 70 yılda kuvvetler ayrılığını temin edemedik, Türkiye bir 70 yıl daha kaybetmesin. Başardık, demokratik bir Türkiye yarattık diyelim. Türkiye dünya ülkeleri arasında geri kalmış durumda.

Bunun nedeni ne? Yeterince mücadele edilmedi mi? Türkiye’de bugüne kadar basın, meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri, üniversite mezunları, hatta siyasi partiler büyük bedeller ödeyerek mücadele etti. Hapse girdiler, görevlerinden alındılar. Geldiğimiz netice Türkiye’ye layık olmayan bir nokta. Bunun nedeni ise Türkiye’nin kuvvetler ayrılığını temin edememiş olması. Bir ölçüde bunun anlamı, iktidar gücünün denetlenememiş olması. Meclisi denetleyebilecek duruma gelmemiz ve yargıyı bağımsız hale getirmemiz gerekiyor. Fakat bu iki tedbir, kuvvetler ayrılığını tam sağlamaya yetmiyor. Siyasi partilerde parti içi demokrasiyi yerleştirmek; yerel yönetimlere özerklik vermek ve ifade özgürlüğünü de sağlamak lazım. Ancak bu beş tedbir bir arada alınmalı. İçlerinden bir tanesi bile eksik olsa, iktidar gücü diğerlerine hakim olabildiği için bu denge ortadan kalkıyor.” Doğan Kitap’tan çıkan 112 sayfalık “Neden Başaramıyoruz? Demokratik Bir Türkiye” kitabı 24 TL fiyat etiketiyle kitabevlerinde ve online kitap mağazalarında okuyucularını bekliyor.


Teknoloji

GTech ve Habib Bank’tan ezber bozan İşbİrlİğİ 20 yıllık uzmanlığıyla veri teknolojileri ve bankacılık alanında katma değerli hizmetler ve çözümler sunan teknoloji firması GTech, Habib Bank ile sektörde ezber bozan bir projeye imza attı. Habib Bank’a sunulan çözümle, bankanın tüm bankacılık faaliyeti ihtiyaçları GTech tarafından karşılanıyor. Ülkemizde bir bankanın yerine getirmesi gereken bankacılık ekosistemi uygulamalarına çevrimiçi entegrasyonun da sağlandığı proje, Ana Bankacılık (Symphony Banking) uygulaması kapsamında tüm yurtiçi devlet kurumlarına sunulması gereken yasal raporlama ihtiyaçlarına da cevap veriyor. Çözüm, Ana Bankacılık (Symphony Banking) uygulaması kapsamında Habib Bank tarafından tüm yurtiçi devlet kurumlarına sunulması gereken yasal raporlama ihtiyaçlarına da cevap veriyor. Ayrıca ana bankacılık uygulamasının diğer tüm teknik ve altyapı süreçleri de (gün sonu süreçlerine destek, uygulama altyapı bakım ve denetim işlemleri ve veritabanı bakımı) GTech tarafından sağlanıyor. GTech Kurucu Ortağı ve CEO’su Mine Taşkaya, gerçekleştirdikleri projenin bir Türk firması olarak uluslararası alanda faaliyet gösteren bir banka tarafından tercih edilmesinin aynı zamanda sektörün gücünü gösterdiğini söyledi. Mine Taşkaya konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı:

1

947 yılında Pakistan’da kurulan, Türkiye’de 1983’ten bu yana çalışmalarını sürdüren Pakistan’ın en büyük özel bankası Habib Bank, tüm bankacılık faaliyeti ihtiyaçları için çözüm ortağı olarak GTech’i tercih etti. GTech’in Habib Bank için gerçekleştirdiği proje kapsamında bankanın tüm bankacılık faaliyeti ihtiyaçları karşılanıyor. Bankanın müşteri kabulünden, her türlü nakdi/gayrinakdi kredi, mevduat, hazine, dış ticaret, nakit yönetimi, satış ve operasyonel işlemleri bu çözümle gerçekleştirilirken; Türkiye’ de yerleşik bir bankanın yapması şart olan bankacılık ekosistemi uygulamalarına (Swift, Eft, KKB, E-haciz vb tüm E-Devlet entegrasyonları vb...) çevrimiçi entegrasyon da sağlanıyor. Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 119


Teknoloji

“Sunduğumuz ana bankacılık uygulamasıyla Habib Bank, düşük maliyetli, kolay entegrasyon yeteneğine sahip, tamamen müşteri odaklı bir bankacılık uygulamasına geçiş yaptı ve süreçlerini kendi yönetebilir hale geldi. Dinamik ve kolay tasarlanabilen süreç yönetim, merkezi fiyatlama altyapısı, tek noktadan yönetilen ürün ve işlem yapısı sayesinde piyasa koşullarına ve yasal kurumların isteklerine çok hızlı adapte olabilen bir yapıya kavuştu. Tüm bu teknik artıların yanı sıra bizim için bu projeyi özel kılan bir başka noktanın da altını çizmek isterim: Habib Bank’ın GTech’e olan güveni ve verimli çalışmalarımız sayesinde, sektörde ezber bozan bir projeye birlikte imza atma fırsatını yakaladık. İşbirliğimizin temelinde yatan güven unsuru, bizim için paha biçilemez. Habib Bank’ın günlük hayatındaki tüm iş süreçlerini kolaylaştıran ve hata payını minimuma indiren bu değişimdeki cesaretinin, sektöre bir örnek teşkil edeceğine inanıyoruz.”

Habib Bank Türkiye Genel Müdürü Ayşe Şebnem Türkay, sektörde rekabeti sürdürmek ve daha uygun maliyet avantajı sağlaması nedeniyle GTech’i tercih ettiklerini belirtti. Ayşe Şebnem Türkay konuya ilişkin şu bilgileri paylaştı: “GTech’in sunduğu Symphony Banking (Ana Bankacılık) ürünüyle Ticaret, Hazine ve Maliye Bakanlıkları, İçişleri Bakanlığı (MERNİS), Bankalar Birliği gibi entegrasyon noktalarındaki ihtiyaçlarımız başta olmak üzere; yasal raporlamalar, senaryo bazlı çalışan TMS (Transaction Monitoring System) ve MTF (Müşteri Tanı Formu) gibi formların elektronik ortamda takibi ve benzeri pek çok ihtiyacımıza tek noktadan çözüm sağladık. Öte yandan genel merkezimizin talepleri çerçevesinde sistemsel iyileştirmeler de gerçekleştirdik. Biz Habib Bank olarak, her sektörde rekabetin varlığına inanan ve destekleyen bir anlayışla faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Bu kapsamda GTech ile gerçekleştirdiğimiz işbirliği, sağladığı teknik donanım ve avantajların yanı sıra sektörde bilinen ve tercih edilen çözüm sağlayıcılara bir alternatif olarak da ön plana çıkıyor ve rekabet ortamını genişletiyor. Sektöre yeni bir soluk ve heyecan gelmesiyle ülkemizdeki bankacılık yazılımlarının da teknolojik kalitesinin artacağına, hizmeti sunanların ve alanların da bu durumdan son derece memnun olacağına inanıyoruz. Bu teknoloji firmaları, bizler ve ülkemiz için çok kıymetli ve birbirinden değerli oluşumlar. Her birine eşit mesafede durmakla beraber GTech, bu alanda uzun yıllardır faaliyet göstermesi, tecrübesi, bilgi birikimi ve yetişmiş insan kaynağıyla bir adım öne çıktı. Bu değişim de her değişimde olduğu gibi duygusal fırtınalarla başladı. Symphony Banking (Ana Bankacılık) sistemi, sunduğu kolaylıklar, imkanlar ve kabiliyetleri sayesinde tüm ekibimiz tarafından kısa zamanda benimsendi. Pandemi süreci her şeyi etkilediği gibi proje akışımızı da etkiledi ancak biz gemiyi sapasağlam karaya ulaştırmayı başardık. Süreçte emeği geçen herkese teşekkür ederiz.”

Egelİ İhracatçılar Sanal Gerçeklİkle Yenİ Normalde İhracatını Arttıracak P

andemi sonrasında hız kazanan dijitalleşme çalışmalarında Türkiye’nin lider dış ticaret kurumu olan Ege İhracatçı Birlikleri, gerçekleştirdiği dijital projelerin daha başarılı olması için dünya devlerine gerçek zamanlı dijital içerik üretimi konusunda hizmet sunan Zero Density firmasıyla iş birliği zemini arıyor. 120 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi ve Genel Sekreter İ. Cumhur İşbırakmaz, Ege Serbest Bölgesi’nde faaliyet gösteren, BBC, Eurosport, EA Sports, Fox, Canal+gibi dünya devlerine gerçek zamanlı görsel efekt teknolojisi sağlayan Zero Density firmasını ziyaret etti ve gelecekteki olası iş birliği olanaklarını görüştü.


Teknoloji

Fotoaltı soldan sağa; İ. Cumhur İşbırakmaz, Jak Eskinazi, Mehmet Özkan, Birim Yamanlar, Barış Öztürk, Şebnem On. Dijitalleşme adımlarının pandemi ile birlikte çok hızlandığını dile getiren Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, dijitalleşmeye en hızlı uyum sağlayan ihracatçı birlikleri olduklarını, sanal fuarlar ve sanal ticaret heyetleri düzenleme başladıklarını, sanal dünyanın sunduğu olanakları etkin bir şekilde kullanmak istediklerini ifade etti. Ege İhracatçı Birlikleri olarak dijitalleşmeye yatırım yaptıkları bilgisini de veren Eskinazi, “Türkiye’nin ilk sanal fuarı Shoedex2020 Fuarı’nı iki kez gerçekleştirdik. Yine Türkiye’nin ilk sanal gıda fuarı The Fource’u 23-27 Kasım 2020 tarihlerinde düzenleyeceğiz. Bu etkinliklere katılacak firmalarımızın ürünlerini daha etkin bir şekilde tanıtmaları için sanal gerçekliği yoğun bir şekilde kullanmak istiyoruz. İhracatçı firmalarımızın ihraç ürünlerini pazarlamalarında sanal dünyanın olanaklarından daha etkin yararlanması için teknolojik altyapımızı güçlendireceğiz” şeklinde konuştu. EİB olarak yazılım ve bilişim sektöründe faaliyet gösteren firmalarımızın ihracatını arttırması ve ürettikleri teknolojinin üyelerimizce kullanılması amacıyla Yazılım ve Bilişim Sanayicileri Kümelenmesi Derneği’ne kurucu üye olduklarını ifade eden Eskinazi sözlerini şöyle tamamladı; Yazılım ve bilişim sektörümüzün dünyada hak ettiği yere gelmesi için bu sektöre özel dikilmiş destek mekanizmasına ihtiyaç var, bugün notlarımızı aldık konuyu Ticaret Bakanlığımıza aktaracağız.”

Özkan; “Sizi 3 boyutlu dünyanın içine yerleştiriyoruz” Dünya’nın en gerçekçi sanal stüdyolarını yaratan bir teknoloji şirketi olduklarını belirten Zero Density Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Özkan, artırılmış gerçeklik, yayıncılık, canlı etkinlikler, sanal pazarlama, sanal lansman, sanal konser ve e-spor gibi sektörler için yaratıcı çözümler sunduklarını dile getirdi. Sanal stüdyonun, var olan bir alan olduğunu ancak kendilerinin oyun teknolojisini kullanarak yayıncılıkta 2016 yılında yeni bir soluk getirdiklerini anlatan Özkan, “36 ülkeye ihracat yapıyoruz ve her geçen gün müşteri sayımızı arttırıyoruz. Canlı sanal stüdyoya oyun motoru kullanımını ve kendi teknolojimizi ekleyerek rakibi olmayan Reality Engine® ürünümüzü ortaya çıkardık. Ürünümüzün fotogerçekçiliği ve gerçek zamanlı olarak sizi yeşilden ayırıp 3 boyutlu dünyanın içine kusursuz olarak yerleştirmesi canlı yayınlarda eşi benzeri olmayan grafiklerle programcılık yapılmasını sağlıyor. Yurtdışındaki prestijli fuarlara katıldığımızda ziyaretçileri Türk bir firma olduğumuza ikna etmekte zorlanıyoruz. Ülkemizin teknoloji konusunda ulaştığı noktayı dışarıya daha iyi anlatacak tanıtım mekanizmaları yaratmalıyız” şeklinde konuştu.

Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 121


Teknoloji

ABB’den “Connect Partner Hub” Connect Partner

ABB Elektrifikasyon, müşterileri, sistem entegratörleri gibi kilit profesyonellerle ve ABB Ability™ dijital çözümleri ve servislerine doğrudan bağlamak için yeni, dina-mik, çevrimiçi bir platform oluşturdu.

Hub, Müşteriler İçin “Birlikte Yaratma” Değerini Artırmak Amacıyla Kuruldu

C

onnect Partner Hub, 2017’de piyasaya sürüldüğünden bu yana yüz binlerce kez indirilen ve halihazırda mevcut olan popüler mobil uygulama ABB Connect araçlarını temel alır. ABB Con-nect, müşteriler tarafından, mobil ve tablet uygulaması olarak ABB Elektrifikasyon portföyüne göz atmak ve erişmek için kullanılmaktadır. ABB’nin Elektrifikasyon Bölümü Dijital Lideri Andrea Temporiti, lansmanla ilgili olarak şunları söyledi: “Connect Partner Hub, sadece bilgi alışverişi yapmak için kullanılan bir platformdan daha fazlası. Hem ABB hem de

122 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292- 2020

müşterileri için değer yaratan, dijital işbirliği ve iletişim için bir topluluk oluşturan tam bir ekosistemdir. İş ortaklarının artık fikirleri tartışabilecekleri ve entegre çözümler, katma değerli hizmetler tasarlamak, satmak, sunmak ve işletmek için diğer profesyonellerin yetkinliklerinden yararlanacakları bir yer olacak. “ Connect Partner Hub’ın “Proje” özelliği sayesinde kullanıcılar, DocWeb, tek hat şeması hesaplama aracı ve eConfigure gibi çeşitli mevcut araçları kullanarak her yerden gerçek zamanlı olarak projeler tasarlayabilir, oluşturabilir ve işbirliği yapabilir. ‘Fikir Deposu’nda kullanıcılar

fikirlerini doğrudan ABB ürün yöneticileriyle paylaşabilir ve geri bildirimler alabilir. Connect Partner Hub, ABB ürünlerinin ve çözümlerinin aranmasını, yapılandırılmasını, satın alınmasını ve kurulumunu basitleştirir ve iş ortaklarına, tam ihtiyaçlarına ve faaliyetlerine göre özelleştirilmiş ve sorunsuz bir deneyim sunar. ABB Connect Partner Hub, daha fazla araç ve hizmet kullanıma sunuldukça zaman içinde gelişecektir. ‘Fikir Deposu’ ayrıca kullanıcıları platformun kendisi için de fikir ve iyileştirmeler önermeye davet eden bir geri bildirim özelliği içerir.



Güncel

American Hospital The Bodrum Cup bu yıl #sağlıkolsun dedİ Her yıl yerli ve yabancı binlerce deniz meraklısını Bodrum’da bir araya getiren Akdeniz’in en büyük yelken festivali American Hospital The Bodrum Cup, 32’nci yılını sağlık kahramanlarına adadı. Pandemi nedeniyle bu yıl yarışlar gerçekleştirilmedi ancak 20 Ekim’de “American Hospital The Bodrum Cup - The Year of Heroes” ismiyle düzenlenen etkinlik kapsamında sağlık çalışanları için bir anma seyri yapıldı.

H

er yıl ekim ayının üçüncü haftası düzenlenen ve çeşitli etkinliklerle katılımcılara unutulmaz anlar yaşatan yelken festivali American Hospital The Bodrum Cup, bu yılı “American Hospital The Bodrum Cup - The Year of Heroes” ismiyle sağlık çalışanlarına adadı ve “#sağlıkolsun” dedi. Pandemi nedeniyle yelken yarışlarının düzenlenmediği bu yıl, The Bodrum Cup’ta bir ilke imza atıldı. 20 Ekim Salı günü saat 11.00’de Bodrum Kalesi önünde, geleneksel kampana töreni gerçekleştirildi ve törende, pandemi sürecinde en büyük mücadeleyi veren sağlık çalışanları alkışlandı. Törenin ardından, sağlık çalışanları için bir anma seyri düzenlendi; The Bodrum Cup’ın şampiyonları, STS Bodrum okul gemisinde bu yılın kahramanları olan sağlık çalışanlarıyla buluştu.

124 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

Rengarenk bayraklar dalgalandı

“Sağlık çalışanlarımız bu yıl onur konuklarımız”

Her sene American Hospital The Bodrum Cup’ta yarışan yatlarda dalgalanacak yarış bayraklarını kendi elleriyle boyayan Bodrum Engelliler Sağlık Vakfı’nın özel öğrencileri, bu yıl anma seyri için geçtiğimiz 31 yılın şampiyonlarının bayraklarını yine rengarenk boyadılar. Seyre katılan özel gençler, dalgalanan bayraklarını bir kez daha izlediler.

Bu yılki anma seyriyle ilgili açıklama yapan Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, The Bodrum Cup Organizasyon Komitesi, bu yıl festivali yılın kahramanlarına adayarak, bir kez daha anlamlı hale getirmeyi başardı. Bu sene yarışmadık ancak 32 yıldır büyük bir coşkuyla, sevgiyle ve deniz aşkıyla yarışan şampiyonlarımızla bir günlük seyre çıktık ve bu seyri salgın sürecinin en büyük mücadelesini veren sağlık kahramanlarımıza adadık. Bir günlük festivali, bütün bir yılın kahramanlarına adamak, çok asil ve çok onurlu bir duruşun ifadesi. Bu nedenle Bodrum Cup organizasyon komitesine; deniz sevdalıları ve sağlık çalışanları adına yürekten teşekkür ediyorum.


Güncel Geldiğimiz noktada, milyonlarca kişiye ulaşan bir festivale dönüştük. Önümüzdeki yıl, aynı coşkuyla tekrar bir araya geleceğimizi ümit ediyorum” şeklinde konuştu. “Bir yelken yarışından çok daha fazlası”

Tüm sağlık çalışanlarımıza da bu zor günlerde sergiledikleri insanüstü çabalar için sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Onların hakkını asla ödeyemeyiz. Bugün sağlık çalışanlarımız, Akdeniz’in en büyük festivalinin onur konukları” dedi. “Meslektaşlarımıza teşekkürlerimizi sunuyoruz” Bu yıl American Hospital The Bodrum Cup’ı dünyayı salgına karşı korumak için özveriyle çalışan tüm sağlık çalışanlarına adadıklarını aktaran Vehbi Koç Vakfı Sağlık Kuruluşları CEO’su Dr. Erhan Bulutcu, “Amerikan Hastanesi olarak, sporun iyileştirme üzerindeki etki ve önemini biliyor, ülke sporuna destek vermeyi üzerimize görev olarak görüyoruz. ‘American Hospital The Bodrum Cup’ ile bu desteği denizlere taşıyoruz. İnsanları bir araya getiren, omuz omuza mücadele ruhunu denizlere taşıyan yarışlardan bu yılki salgın nedeniyle uzak kaldık. Düzenlenen anma seyrinde tüm dünyayı etkisi altına alan pandeminin kahramanı sağlık çalışanlarını alkışladık. Amerikan Hastanesi ekibi olarak, biz de tüm meslektaşlarımıza en içten teşekkürlerimizi sunuyoruz” ifadelerini kullandı.

“Kahramanlarımızı saygıyla anıyorum” The Bodrum Cup Onursal Başkanı Erman Aras ise, “Şüphesiz 32’nci yılımız tarihte unutulmazlar arasında yerini alacak. İnsanlık olarak ne yazık ki oldukça zor günlerden geçiyoruz. Bu olağanüstü günlerin en büyük mücadelesini veren sağlık çalışanlarımıza ne kadar teşekkür etsek az. Buradan bir kez daha bizler için hayatını feda eden kahramanlarımızı büyük bir minnet, saygı ve rahmetle anıyorum. Mücadelesi devam eden kahramanlarımıza ise sosyal mesafe kuralına özen göstererek destek vermeye çalışıyoruz. Bu kapsamda bu yıl yelken festivalini düzenlememe kararı aldık. The Bodrum Cup ailesi olarak bugüne kadar yatçılık ve denizcilik sektörünü ülkemizin hak ettiği seviyeye çıkarmak için çalıştık.

American Hospital The Bodrum Cup Organizasyon Komitesi Başkanı Süleyman Uysal, “Her zaman dediğimiz gibi; The Bodrum Cup bir yelken yarışından çok daha fazlası. Burada ezeli rakipler, ebedi dostlar buluşur; birlik ve dayanışma vardır... Maalesef 2020 yılı tüm dünya olarak olağanüstü günlerden geçtiğimiz bir yıl oluyor. Görünmez bir düşmanla olan mücadelemiz henüz bitmedi. Bu süreçte pek çok şey değişti hayatlarımızda. Sosyal mesafeyi benimsemek durumunda kaldık. Dolayısıyla, her yıl kapsamını daha da genişleterek, bir festivale dönüştürdüğümüz The Bodrum Cup’ı, bu sene katılımcılarımızın sağlığını ve gece gündüz bizler için çalışan sağlık çalışanlarını düşünerek iptal ettik. Ancak insanlığı korumak için hayatlarını tehlikeye atan o değerli insanlara olan minnetimizi bir nebze de olsa gösterebilmek için bu yılı sağlık kahramanlarına adamak istedik. The Bodrum Cup’ın 32’nci yılında, tüm şampiyonlarımızla birlikte kahramanlarımızı bir kez daha alkışladık. Bu güzel insanlara mücadeleleri için tekrar teşekkür ediyoruz” dedi.

Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 125


Güncel

Netaş N-tellıgent ıntıtute Türkiye’nin mühendis okulu Netaş olarak, yüksek teknoloji eğitim merkezimiz n-telligent institute ile yarım asrı aşkın birikimimizi ekosistemimize açıyoruz.

Netaş’tan N-telligent Institute

N

C. Müjdat Altay

etaş, sahip olduğu Türkiye’nin en köklü özel ArGe’si ile her dönem en ileri iletişim teknolojilerini yerli olarak dünya ile eş zamanda ülkeye kazandırmış, iletişim teknolojileri gelişmişlik endekslerinde Türkiye’yi her zaman dünyanın üst sıralarına taşımıştır. Geliştirdiği otomatik santraller ile Türkiye’yi kırsal erişim hızında dünyanın bir numarası, dijital santralleri ile de Avrupa’nın en hızlı dijitalleşen ikinci ülkesi olmasına vesile olmuştur. Netaş olarak bugün de aynı vizyon ile çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Yerli baz istasyonu ULAK’ın temel bant ünitesini geliştirerek Türkiye’yi kendi teknolojisi ile 4G’ye bağlanabilen ilk dört ülkeden biri olmasına katkı sağlayan Netaş, yeni nesil teknolojiler üzerine araştırma geliştirme çalışmalarını sürdürüyor, yurtiçinde ve yurtdışında küresel ölçekte dijital dönüşüm projeleri hayata geçiriyor. Bugün ilhamımızı daha bağlantılı, daha mobil, daha verimli ve sürdürülebilir bir dünya için akıllı teknolojiler geliştirmekten alıyoruz. Sadece yurtiçinde değil yurtdışında da yapay zeka, büyük veri, nesnelerin interneti gibi ileri teknolojiler üzerine araştırma geliştirme projeleri yürütüyoruz. 126 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292- 2020

Tüm bu çalışmaları gerçekleştirirken sahip olduğumuz bilgi birikimimiz ile yeni nesil teknolojilerin gerektirdiği yetkinlikler ile mühendisler yetiştiriyor, ülkemize kazandırıyoruz. Zira bugüne kadarki en büyük Küresel Mükemmeliyet Merkezini 2007 yılında Türkiye’de kurarken yüz kişilik bir ArGe’yi 2 yıl gibi kısa bir sürede global çapta yetkinliklerle donatılmış bin mühendise çıkabilmemizde en önemli kas, kendi içimizde eğitim verebilen yapımızdı. Şimdi bu yapıyı kurumsallaştırdık ve “ntelligent institue” markasıyla en yüksek faydayı sağlayacak şekilde ekosistemimize açtık. “n-telligent institue” çatısı altında yarım asırlık bilgi birikimimiz ile çalışanlarımıza, müşterilerimize, üniversite öğrencilerine, girişimcilere ve uluslararası müşterilerimize eğitimler vermeye başladık. Ana hissedarımız ve iletişim teknolojileri alanında sahip olduğu patent sayısıyla dünyanın en büyük şirketlerinden olan ZTE’nin eğitimlerini de programımıza entegre ederek global açılımımızı daha da kuvvetlendirdik. Yüksek teknoloji eğitim merkezimiz ile bilgi ve iletişim teknolojilerinin gelişim hızına göre sürekli yenilen içeriğimiz ile farklı dikeylerdeki şirketlerin, insan kaynağının eğitiminde “iş ortağı” olmayı amaçlıyoruz. Ekonomimizin aktörleri olan şirketlere, güncel dijital yetkinliklerle donatılmış insan kaynağı yetiştirmelerine katkı sağlayarak, küresel rekabete hızlı adapte olması için destek sunacağız. Biz Netaş olarak hep şuna inandık; güçlenmenin yolu tüm ekosistemle birlikte “bir” olarak hareket etmekten geçer. 53 yıldır sektöre çok güçlü yetkinliklere sahip mühendisler kazandırarak bir Netaş ekolü yarattık ve bu noktada da bilgi birikimimizi sektörle paylaşmanın önemine gönülden inanıyoruz. Bu vizyonumuzla, teknolojiye dayalı daha güçlü bir geleceğe sağlam bir temel kazandırmak üzere n-telligent institute’u ekosistemimize kazandırmaktan mutluluk duyuyoruz. World Media Group (WMG) Haber Servisi


Emlak

Satılıkta Yüzde 20, Kİralıkta Yüzde 15 Artış Yaşandı Son altı aylık verilere göre Türkiye genelindeki konut satış m2 fiyatlarında

K

onuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Altın Emlak Genel Müdürü Mustafa Hakan Özelmacıklı “Ülkemizde Mayıs ayında 1.900TL seviyesinde konutlar için birim m2 satış bedeli ortalaması yaklaşık yüzde 20 artış ile Eylül sonunda 2.300-TL seviyesine yükseldi. Kiralık fiyatlarındaki m2 ortalama fiyatları ise %15 artışla 8.20-TL’den 9.45-TL seviyelerine çıktı. Satılık konut türünde fiyat artışın yüzde 25 ve üstünde artış gösterdiği iller Bingöl, Batman, Mardin, Diyarbakır ve Aydın oldu. Kira fiyatlarında ise yüzde 30 ve üstünde artış yaşanan iller Kahramanmaraş, Uşak, Bilecik, Karaman, Bartın, Karabük ve Afyonkarahisar oldu” dedi. En Az Kazandıran İller Özelmacıklı “Son altı aylık verilere göre bazı illerdeki artış ortalamanın altında kaldı. Örneğin Rize, Kırşehir, Yalova, Karaman ve Ordu’da konut fiyatlarındaki artış sadece yüzde 10 seviyesinde gerçekleşti. Kiralıklarda ise fiyatların değişmediği iller Rize, Aksaray, Gümüşhane, Sivas, Van, Yozgat ve Çorum oldu. Özellikle bir bölgede önce satış fiyatlarının artığını sonra ise bu artışın kira fiyatlarına yansıdığını değerlendirebiliyoruz” dedi.

artış

3 Büyükşehirle Durum Farklı İstanbul, Ankara ve İzmir illeri içinde değerlendirmelerde bulunan Altın Emlak Genel Müdürü “İstabul’da yaşanan kira artışının son altı ayda yüzde 15 seviyesinde olduğu görüyoruz. Ankara’da bu oran yüzde 10 iken İzmir’de ise sadece yüzde 5 seviyesinde kira bedellerinde bir artış yaşandı. Satılık fiyatlarında ise İstanbul’da yüzde 12 seviyesinde yaşanan artışlar, İzmir ve Ankara’da yüzde 16’yi geçti” dedi. Konut Fiyat Ortalaması En Yüksek İl Muğla Satılık konut m2 fiyatları açısından iller arasında da kıyaslamalar yapan Özelmacıklı “Muğla yaklaşık 6 bin 500 lira ortalaması ile ülkemizde en pahalı konut satış fiyatı ortalamasına sahip. Bu ilimizi 4.300-TL ile İstanbul, 3.900TL ile İzmir, 3.600-TL ile Aydın ve 3.500-TL ile Antalya izliyor. Kiralıklarda da benzer bir liste var. Muğla’da m2 kira bedeli ortalaması 23-TL iken, İstanbul’da 21, İzmir ve Antalya’da 16-TL” dedi.

yüzde 20 seviyesine ulaşırken kiralıkta bu artış yüzde 15 oldu.

Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 127


Güncel

Gıdaya Yönelİk İfade Özgürlüğü Kısıtlanamaz 2

4.06.2020 tarihinde meclis gündemine giren “Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” başlıklı torba yasa tasarısının 28., 29. ve 30. maddeleri gıdaya yönelik ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı düzenlemeleri içermektedir. Bu kapsamda “her türlü yazılı, görsel, işitsel ve dijital iletişim araçları üzerinden yapılan ve ticari reklam kapsamına girmeyen, gıda güvenliği ve güvenilirliği hususunda tüketicide endişe, korku ve güvensizlik yaratarak tüketicinin tüketim alışkanlıklarını olumsuz etkileyen gerçeğe aykırı yayınlar” yanıltıcı yayın olarak tanımlanmakta ve 20-50 bin TL para cezası verilmesi öngörülmektedir. Yasa teklifindeki yanıltıcı yayın tanımı çok geniş ve belirsizdir. Neyin yanıltıcı yayın kapsamında değerlendirileceği, bu değerlendirmeyi yapacak kişilerin kimler olacağı, bağımsız karar verip veremeyecekleri net değildir. Teklifi savunan çeşitli çevrelerce, ilerleyen süreçte bu endişelerin yönetmelikle giderileceği ve değerlendirmenin bilimsel esaslar dikkate alınarak yapılacağı ifade edilmektedir. Ancak gıda güvenliği ve güvenilirliği hususunda tüketicileri endişe, korku ve güvensizliğe sürükleyen 128 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

nedenler toplumda çeşitlilik göstermektedir. İnsanlar sağlıkları, sosyo-ekonomik durumları, inançları, kültürleri ve yaşam biçimleri gibi farklı gerekçelerle gıdaya ilişkin çok çeşitli kaygı ve hassasiyetlere sahiptir. Bu hassasiyetler genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO), tohumlar, tarım zehirleri (pestisitler), helal gıda, veganlık/vejetaryenlik gibi geniş bir yelpazeye yayılmaktadır ve birçoğu bilim içinde de tartışmalı konuların başında gelmektedir. Bahsedilen tanımda kişi veya amaç fark etmeksizin yazılı, görsel ve sosyal medya mecrasında yapılacak, gıdanın üretim ve işleme süreçleriyle ilgili her türlü paylaşım yüksek miktarda para cezasıyla karşılaşma riski taşımaktadır. Böylesine önemli bir konunun bu kadar otoriter, subjektif ve özensiz bir düzenlemeye tabi tutulması yurttaşların kamusal bilgiye ve iyi, temiz, adil gıdaya erişim hakkını kısıtlayacaktır. Elbette, Türkiye’de gıda hususunda birçok sorun vardır. Ancak sorunun çözümünü yasaklar üzerinden kurgulamak toplumda gıdaya ilişkin endişe, korku ve güvensizliği azaltmayacak tam tersine artıracaktır. Yasa teklifinin ilgili maddeleri; toplumun gıdaya ilişkin kaygı ve hassasiyetlerini dikkate alarak, toplumsal sorumluluk gereği kamuoyunu aydınlatma vazifesi gören, her biri kendi içinde yetkin

kurumların, bilim insanlarının, sivil toplum örgütlerinin, meslek odalarının, bu sorumluluklarını yerine getirmelerini kimi zaman doğrudan sansür kimi zaman da otosansür yoluyla engelleme riskini içermektedir. Bu bağlamda öncelikle yurttaşların örgütlenmelerini kolaylaştıran ve bu örgütlenmeler üzerinden doğru bilgiye erişimi sağlayacak mekanizmalar kurulmalıdır. Bu mekanizmaların merkezinde gıda toplulukları, meslek odaları, ilgili araştırma birimleri, gıda kooperatifleri, çiftçi sendikaları, ilgili üniversite yapıları, tüketici dernekleri gibi sivil toplum kuruluşları, kamusal ve güvenilir bilgiye erişimi hedefine koymuş sosyal girişimler yer almalı, bu oluşumların sağladığı bilgiler sayesinde yanıltıcı bilgiye çok daha hızlı ve doğru cevaplar üretilmelidir. Böylece, halkın çıkarlarını esas alan, kamucu bir bilgi edinme hakkının kullanımı mümkün olacaktır. İlgili yasa teklifi bu haliyle halkın sağlıklı bilgiye erişiminin önünü kapatmakta ve kamu çıkarları ile uyuşmamaktadır. Sağlıklı bilgiye erişimi engelleyecek söz konusu maddelerin yasadan çıkarılmasını ve halkın bilgi edinme hakkını esas alan mekanizmalara destek olunmasını talep ediyoruz.


Güncel

İmza Veren Kurum ve Topluluklar: Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği Çevre ve Arı Koruma Derneği – ÇARIK Good4Trust.org

İstanbul Permakültür Kolektifi

Ayvalık Gıda Topluluğu

Doğal Yaşam Derneği

Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği

Dört Mevsim Ekolojik Yaşam Derneği

Tahtacıörencik Doğal Yaşam Kolektifi

Türetim Ekonomisi Derneği

Ortak Yaşam Ekososyal İşletme Kooperatifi

Bağımsız Hayvan Hakları Topluluğu

Yeşil Düşünce Derneği

Çeşme Çevre Platformu

Kuzguncuk Gıda Topluluğu

Yeryüzü Kooperatifi

Bergama Çevre Platformu

Yeryüzü Derneği

Ekoharita.org

İzmir Çevre Gönüllüleri Platformu

Yeni İnsan Yayınevi

ÇEKÜL Vakfı

Doğal Besin Bilinçli Beslenme (DBB)

Yeşil Artvin Derneği

Genç Yeşiller

Güzel Gıda Topluluğu

Çiftçiler Sendikası (Çiftçi-SEN)

Kocaeli Ekolojik Yaşam Derneği

Batı İzmir Topluluk Destekli Tarım Gıda Topluluğu (BİTOT)

Polen Ekoloji

Yerel Tohum Derneği Marmaris Temsilciliği Sürdürülebilir Yaşam Derneği – SUYADER AGRİDA Tarım ve Turizm Derneği Bağlıca Eğitim Çevre ve Dayanışma Derneği Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği Yayla (Gola) Kültür, Sanat ve Ekoloji Derneği Çukurova İnsan Tohum Toprak Atölyeleri

HDK Emekliler ve Yaşlılar Meclisi Antalya Ekoloji Meclisi Arıköy Tüketim Kooperatifi TarlaTaban Yeşil Sol İklim Krizi Çalışma Grubu Doğa Derneği

HDK Ekoloji Meclisi Kadıköy Gıda Topluluğu Büyükdere Gıda Topluluğu Türkiye Biyologlar Derneği Sağlıklı Gıda Derneği Çiğdemim Derneği

Dünya Yaşasın Derneği

Doğaya Dönüş Gençlik ve Spor Kulübü Derneği

MoniBostan

Doğa Koruma Merkezi

Gediz Gıda Topluluğu (GETO)

Umay Tüketim Kooperatifi Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 129


Teknoloji

UZAY ÇAĞI CADDESİ

A

nkara’nın, devlet eliyle kurulup geliştirilen ve Cumhuriyet tarihi ile özdeş savunma sanayii kadar, sanayicisi, işçi ve mühendisinin imalat sanayiindeki başarısı da gurur vericidir. 2011 yılı başında sanayici ve OSTİM Başkanı Sayın Orhan AYDIN yaptığı bir basın açıklamasında, “NASA’ya bile parça üreten firmaların olduğu otuz binden fazla işletmenin bulunduğu orta doğunun en büyük sanayi sitesiyiz” ifadesini kullanmıştır. Bu ifade o günlerde yurt dışından gelen hassas üretim şiparişlerinin asıl müşterilerinin aslında kimler olduğunun bilindiği ve bundan duyulan gururun dışa vurumu sayılabilir. Gerçekten de OSTİM’in başı çektiği Ankara Sanayi Bölgeleri, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri ve Ar-Ge Merkezleri’nin imalat ve tasarım gücü dikkate alındığında, “Uzay Cağı Caddesi”nin sadece OSTİM’deki güzide bir mekan adı değil, bilakis Türkiye’nin üzerinde emin adımlar ile 130 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

yürüdüğü ve yer edindiği bir paradigmanın adı olduğu anlaşılmalıdır. Kökleri 1633’de barutla çalışan iki aşamalı roket ile iki buçuk kilometre yol alıp ardından denize iniş yaptığı rivayet edilen Legari Hasan Çelebi’ye dayanan uzay sanayiimizin, Atatürk’ün “istikbal göklerdedir” düsturuna uygun olarak ortaya koyduğu uzaya çıkma çabaları son derece takdire şayandır. Ancak bu çabaları koordine etmek amacıyla 13 Aralık 2018’de kurulan Türkiye Uzay Ajansı’nın hali hazırda Türkiye’nin Uzay alanındaki faaliyetlerine tam anlamı ile nüfuz ettiğini söylemek zordur ve ajansın halen aktif bir web sayfası bulunmamaktadır (www.tua.gov.tr ). 30 Kasım 2020’de uzay sanayiimiz için büyük bir adım olan Türksat 5A uydusunun uzaya fırlatılışı gerçekleştirilecektir. Eylül 2011 de yapılan antlaşma kapsamında TAI tarafından Türkiye’de geliştirilen bir iletişim uydusu olan Türksat 5A, TAI’nin Ankara yerleşkesindeki Uydu

Montaj , Entegrasyon ve Test (UMET) biriminde en az %20 yerli ve milli kaynaklarla geliştirilmiş ve üretilmiş olup, ülkemizin ve Ankara’nın gurur kaynağıdır. Bu yolda daha yüksek yerli ve milli katkılı Türksat 5B uydusunun 2021’in ikinci çeyreğinde fırlatılması hedeflenmekte olup Türkiye’nin kendi imkânları ile geliştirme çalışmalarına devam ettiği Türksat 6A’nın 2022 yılında yörüngeye yerleştirilmesi planlanmaktadır. Türkiye’nin bugüne kadar sahip olduğu uydulardan Türkiye’nin ilk haberleşme uydusu olan ve 1994 yılında göreve başlayan Türksat 1B ve takiben 1996’da Türksat 1C, 2001’de Türksat 2A Uyduları halihazırda ömürlerini tamamlamıştır. Daha sonraları fırlatılan 2008’de Türksat 3A, 2014’te Türksat 4A ve 2015’te Türksat 4B iletişim uyduları ile 2003 de fırlatılan Türkiye’nin ilk yer gözlem uydusu olan BİLSAT ve 2011 yılında fırlatılan Türkiye’nin yerli imkanlarla geliştirdiği ilk uydusu olan RASAT ise halen görevdedir. Yüksek çözünürlüklü yer gözlem uydusu İmece’nin ise son montajı Haziran 2020 ayında yapılmış ve testlerinin ardından göreve başlamak üzere uzaya fırlatılması beklenmektedir. Türkiye’nin askeri ve istihbarat görevlerinde kullanılan iki uydusu daha bulunmaktadır. Türk Hava Kuvvetleri tarafından yönetilen GÖKTÜRK-1 uydusu 2012’den, GÖKTÜRK-2 ise 2016 yılından beri görevde olup, GÖKTÜRK-3’ün ise geliştirme çalışmaları devam etmektedir.


Yine bir Ankara ve güzide bir savunma sanayii şirketi olan Roketsan ise, Uydu Fırlatma, Uzay Sistemleri ve İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi’ni geçtiğimiz 30 Ağustos’ta faaliyete geçirmiş ve Milletimize büyük bir ümit vermiştir. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı tarafından başlatılan Mikro Uydu Fırlatma Sistemi (MUFS) Geliştirme Projesi kapsamında bundan böyle 100 kilograma kadar ağırlıktaki mikro uydularımızı, yüksekliği en az 400 kilometre olan alçak dünya yörüngesine yerleştirebilme yeteneğimiz ortaya çıkmıştır. Stratejik öneme haiz bu projenin başarı ile geçen testleri neticesinde Milli teknolojilerle fırlattığımız ilk yerli sonda roketi 130 kilometre irtifaya çıkarak, uzayın sınırı olarak kabul edilen 100 kilometre çizgisini aşmış durumdadır. Böylece Türkiye, tamamen kendi geliştirdiği projelerle uzaya ilk adımını atarak Roketsan’ın bu başarısı ile uydusu yapma ve fırlatma sistemleri ile Türkiye yerli ve milli teknolojilerle uzay liginde hak ettiği yeri almış durumdadır. Uzay sanayimizin atılımları sayesinde Türkiye’nin uzay liginde hak ettiği yeri alması yani uzay klübüne girmesi, uzay alanında ülkemize birçok kapının da açılmasını sağlamıştır. Uzay sanayimizin verdiği güç ile Türkiye Uzay Ajansı’nın da hak ettiği yeri alabilmesi için yabancı ajans ve uluslararası örgütler ile de yakın temasların kurulması zamanı gelmiştir. Geçtiğimiz günlerde Kazakistan Uzay ve Havacılık Komitesi’yle imzalanan iş birliği mutabakat zaptı da bu kapsamda verilebilecek en güzel haber niteliğindedir. Bununun devamının Roscosmos, NASA, ESA, JAXA gibi kuruluşlarla yapılacak mutabakat ve işbirliği anlaşmaları ile geleceği şimdiden ortaya çıkmıştır. Kurulacak işbirlikleri sayesinde özellikle ABD, Rusya, Kanada, Rusya, Japonya ve 11 ülkeyi temsilen Avrupa Uzay Ajansı (ESA)’nın sahip olduğu, bugüne kadar bizim için gökyüzündeki en parlak cisimden ibaret olan Uluslararası Uzay İstasyonu’na erişmenin ve hatta bugün geç bile kaldığımız uzay insanı

“Gökmen” yetiştirmenin imkanına da kavuşmuş durumdayız. Ülkemizin hali hazırda iletişim ve gözlem uyduları bulunmakla birlikte yakın gelecekte birçok amaca hizmet eden laboratuvar uydular, kuantum uyduları, uzay çöpü temizleyici uydular, uzay madenciliği uyduları, avcı uydular ve uzay istasyonu gibi teknolojilere ve uydu fırlatma ve gökmen (astronot) yetiştirme merkezi gibi altyapılara da sahip olması beklenmelidir. Bunlara örnek olarak verilebilecek ODTÜ Ankara merkez yerleşkesinde yer alan TÜBİTAK Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü önemli çalışmalar yürütmektedir. Bu merkezde uyduların uzayda hareket imkanını sağlayan iyon motorları yerli ve milli imkanlar ile geliştirilmiş durumdadır. Uzay sanayii alanında duvarları yıkan yenilikçi sanayi girişimleri ve Devletin iradesi sayesinde Türkiye’nin uzay ile ilgili diğer alanlarda da söz hakkı almasının da önü açılmış olmaktadır. Başta ABD, Rusya ve Çin gibi uzay öncülerinin artık gizlemeye gerek duymadıkları ve adıyla hitap ettikleri “uzay kuvvetleri” gibi “yıldız savaşları” senaryolarının, “uydu avlamanın” hayal olmaktan çıktığı bir döneme girilmiştir. Bu kapsamda uzaydan gelecek ve uzaydaki varlığımıza yönelebilecek tehditlere karşı Silahlı Kuvvetlerimizin strateji geliştirmesi aciliyeti de ortaya çıkmıştır. Bir ülkenin uzay gücü sayılabilmesi için uzay yolculuğu yapabilmesi, kendi toprakları içerisinden uzaya uydu ve ekipman gönderebilmesi, fırlatma tesislerine sahip olması, askeri uyduları fırlatıp ve yörüngede kullanabilmesi, anti uydu silahları geliştirebilmesi, hedef uyduları karıştırma ve etkisiz hale getirebilmesi, uzayda araştırma ve keşif amaçlı uzay istasyonu inşa edebilmesi ve bu istasyonu yörüngeye yerleştirebilmesi ve uzay ekipmanlarına yönelik teknoloji üretebilmesi gerekmektedir. Uzayın kullanımı ile ilgili yapılan akademik çalışmalarda “Uzay Gücü” kavramı daha geniş bir bakış açısı ile ele alınarak, “bir devletin uzayı kendi ulusal amaçları için kullanabilme yeteneği” olarak tanımlamaktadır.

Teknoloji Bu güç, gözlem amaçlı bilgilerin toplanması gibi hem askeri hem de dünya kaynakları için araştırma yapma, deneyler gerçekleştirme olarak askeri olmayan unsurların birleşiminden oluşur. Uzay gücü, hem askeri hem de sivil unsurlarından oluşur. Bir ulusun astronot yetiştirme kapasitesi, uzay teknolojisi ve uzayı kendi ulusal çıkarları için kullanabilme yeteneğinin bütünü uzay gücünü oluşturmaktadır. Kısaca bir devletin uzay gücü, ulusal gücün bir unsuru olarak hem askeri ve askeri olmayan amaçları içeren, sivil ve askeri sistemlerin ortak bileşeni olarak görülmektedir. Kendi “Uzay Gücü”nü oluşturma yolunda ilerleyen Ülkemizin, milli çıkarlarının “Mavi Vatan”da ve “Siber Sahanlık”ta korunduğu gibi uzay alanında da titizlikle korunması gereklidir. Her alanda olduğu gibi günümüzde ülkemizin karşı karşıya kaldığı “asimetrik tehditlerin” tespit edilmesi, tanımlanması ve mücadele edilmesi ile sadece devletimiz ve sanayimize bir görev olarak düşmemekte, bu konuda akademisyenlerden, gençlerimize kadar topyekün bir farkındalık oluşturulması gerekmektedir. Uzayı fırsat alanı olarak gören gelişmiş ülkeler geometrik oranda artan sayılarda yörüngeleri istila etmektedirler. Yakın zamanda çocukluğumuzdaki gibi parlak ve dingin bir gökyüzünü görmemiz hayal olacaktır. Birkaç yıla kadar geceleri uzaya baktığımızda bir birinin peşi sıra hareket eden uydu katarlarını göreceğiz ve eğer kendi uydularımızı yerleştiremezsek bu yabancı uydulardan alacağımız hizmetler için ülkemiz, vergi, teknoloji, servis vb. hiçbir katma değer elde edemeyecektir. Binlerce mikro uydu için yer kapma telaşı bir yana, dünyamız “uzay çöpü” gibi bir kavram ile de karşı karşıya bulunmaktadır. Ülkemiz, uzay macerasına tam bir kirliliğin ortasında başlamıştır ve karşı karşıya kalabileceği uzay kazalarının neticelerinden kimin sorumlu olacağı da tam bir muammadır. Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 131


Teknoloji

istifade eden, multi disipliner bir anlayış benimsenmesi gereklidir. Bu şekilde bilimsel, teknolojik ve askeri başarılarımızın, başta siyasi ve hukuki alanlarda olmak üzere tüm alanlarda da eksiksiz korunması sağlanmış olabilecektir. Bu nedenle Adli Bilimciler Derneği olarak var olan komisyonlarımıza Adli Hava-Uzay Komisyonu da dahil edilmiştir.

Ülkemizin jeopolitik konumu hem fiziki anlamda hem de uzay bağlamında büyük önem arz etmektedir. Uzay jeopolitiğinde önemli olan yerçekimi ve yörüngelerdir. Dünya etrafında yörüngede bulunan Uluslararası Uzay İstasyonu gibi en önemli uydular ve kritik fırlatmaların rotaları semalarımızdan geçmektedir. Bunlara kardeş Türk Cumhuriyetleri’nin bilimsel, teknolojik, ekonomik, fiziki ve sosyal kapasiteleri de

eklendiğinde Türk Dünyası’nın eşsiz bir “uzay jeopolitiği”ne sahip olduğu tartışmasızdır. Bu anlamda uzayın kullanılması ve hükümranlık haklarına sahip çıkılmasında sadece mühendislik başarılarıyla yetinilmemesi gerekmektedir. Ülkemizin uzay çalışmalarında ve özellikle Uzay Ajansı’mızın faaliyetlerinde adli bilimlerin olay yeri inceleme hassasiyetinde olduğu gibi bir çok uzmanlıktan

Ankara’daki bu yoğun ve etkili çalışmaların kimi ülkeler ve birimler tarafından bir tehdit olarak algılanacağının unutulmaması gerekli olup, ülkemiz bu konuda gerekli tedbirleri de almalıdır. Geçtiğimiz yıllarda zaman zaman OSTİM’de görülen patlama ve yangınların sadece kaza kaynaklı olduğunu düşünmek adli bilimci bakış açısıyla pek gerçekçi olmayacaktır. Tarihimizde savunma sanayimize yapılan çok sayıda saldırı ve sabotajlardan ders alınarak gerekli güvenlik tedbirleri alınmalıdır.

Marmara barber’dan Sakal ve bıyık yağı Senso Kozmetik’in ikinci kuşak temsilcileri Gözde Yorgun ve Görkem Yorgun’un sokak grafiti sanatından ilham alarak yarattığı kişisel erkek bakım markası Marmara Barber; sakal ve bıyıkta kullanıma uygun nemlendirici özellikli özel yağı ile dikkat çekiyor.

Y

üz kıllarının günlük bakımı için ideal olan Marmara Barber Sandal Ağacı Sakal ve Bıyık Yağı; nemlendirici özelliği ile hafif bir yağdır. Formüllü sayesinde sakal kaşıntısını ve pullanmasını azaltmaya yardımcı oluyor. Nemlendirici bileşenler kaba kılların düzgün ve pürüzsüz kalmasına yardımcı oluyor, sakal veya bıyıkların yumuşak, düzgün ve güzel kokulu olmasını sağlıyor. Tüm kıl tipleri için uygun olan Marmara Barber Sandal Ağacı Sakal ve Bıyık Yağı, taze ve ferahlatıcı bir koku içeriyor. Özel formülü sağlıklı saç ve sakal büyümesini destekliyor. Marmara Barber ürünleri; www.marmarabarber.com, trendyol, hepsiburada gibi online satış portallarında yer alıyor. 132 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

Marmara Barber Sakalve Bıyık Yağı, 30ml. 49,95 TL


Fuar

TASC 2021 – Oto Camı Cam Hasarları Tamİrİ ve Taşıt Araçları Donanımı İhtİsas Fuarı TASC 2021 – Oto Camı Cam Hasarları Tamiri ve Taşıt Araçları Donanımı İhtisas Fuarı 19 – 20 Şubat 2021’de Areal Böhler – Düsseldorf’da gerçekleştirilecek.

U luslararası Cam İhtisas Fuarı’nın başarılı organizatörü Türkiye

temsilcisi Messe Düsseldorf, oto camı, cam hasarları tamiri ve taşıt araçları donanımı fuarı TASC’yi 19 – 20 Şubat 2021 tarihleri arasında Düsseldorf’ta Areal Böhler Fuar Alanı’nda üçüncü kez düzenliyor. 2019 yılında yapılan bir önceki fuara 6 ülkeden katılan 60 firma ürünlerini, 19 ülkeden 1.290 ihtisas ziyaretçisine tanıtma imkanı buldu.

Fuarda ürün yeniliklerinin yanı sıra dernekler ve sektörün öncü firmalarının işbirliğiyle yoğun bir etkinlik programı oluşturarak bilimsel konulara da yer verildi. Hem katılımcıları hem de ziyaretçileri için çok başarılı geçen fuar sonrasında oto camı, cam hasarları tamiri ve taşıt araçları donanımı konusunda sektörün kendine özel bir uluslararası fuara olan ihtiyacı öne çıkmış oldu.

TASC’nin ağırlıklı ürün programını oto camı, cam hasarları tamiri ve taşıt araçları iç ve dış donanımı alanlarında yedek parçalar ve çözümler; el aletleri; tüketim malzemeleri; carwrapping; tamirhane donanımı; araç destek asistanı yazılımı ve kalibrasyonu; hasar yönetimi, kontrolü ve sigortası; temizlik, bakım ve aksesuarlar; işyerinde güvenlik; eğitim; enstitüler, dernekler ve dergiler oluşturuyor.

Vergİ ve SGK’ya Yapılandırma Yolda H

ükümet, Vergi ve prim borçlarının yapılandırılması çalışması yaptığı yönünde bilgiler Kamuoyu ile paylaşıldı. TBMM’ye sunulan 43 maddeden oluşan ekonomiye ilişkin torba teklifiyle ilgili açıklamalar yapıldı. Vergi ve SGK prim borçlarının yapılandırılmasıyla ilgili bir çalışmaları bulunduğunu belirten hükümet yetkilileri, şu anda teknik kısımlar üzerinde çalışıldığını planlama tamamlandığında kanun teklifinin Plan ve Bütçe Komisyonu’na geleceğini dile getirdiler. Ayrıca pakette; yurt dışında bulunan döviz, altın gibi sermaye piyasası araçlarının Türkiye’ye getirilmesinde vergi alınmayacağına ilişkin düzenlemeler yer alacak.

Yapılandırmaların geçmişte yapılanlara benzer olacağı vergi ve sgk’yı kapsayacağı, sicil affının ise gündemde olmadığı belirtildi. World Media Group (WMG) Haber Servisi

Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 133


Teknoloji

Dijital Girişimler

Dİjİtalleşme verİmlİlİğİ artırıyor, İmalat malİyetlerİnİ düşürüyor

Firmaları Endüstri 4.0 Sürecinde Nasıl Etkiliyor ? Demir Çelik Sektörü Almanya ile Adımlarını Sıklaştırıyor Türk ve Alman Demir Çelik Sektörü İşbirliğini Artırıyor Dijitalleşme Ne Kadar Fazlaysa Ciro O Kadar Yüksek

E

ndüstriyel nesnelerin interneti (IIoT), dijital ikiz, enerji verimliliği, Endüstri 4.0’la ilgili Türkiye ve Almanya’da son yıllarda yaşanan gelişmeler ve yeni uygulamalar Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği organizasyonu Ticaret Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi katkılarıyla gerçekleşen dijital forumda konuşuldu. Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası, Bayern International ve Bavyera Ekonomi Bakanlığı iş birliğindeki webinara Türk ihracatçı firmalar ve kurum temsilcileriyle Alman firma ve kurum yetkilileri katıldı. Aynı zamanda 14-15 Ekim tarihlerinde Concept Laser, AUDİ Ingolstadt Fabrikası ve Endüstri 4.0 fabrikası olarak da bilinen Siemens Amberg Fabrikasına sanal ziyaret gerçekleştirildi.

134 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği Başkanı Yalçın Ertan, Endüstri 4.0’ın Ticaret Bakanlığı’nın 2023 ihracat hedefleri doğrultusunda, küresel piyasalarda daralma yaşanan bugünlerde firmalara rekabet avantajı sağlayacağı görüşünde. “Endüstri 4.0 üzerine çalışmaya 2017’de Almanya’nın Bavyera Bölgesi’ne gerçekleştirdiğimiz teknik heyetle başladık. Dünya çapında lider otomasyon teknolojisi tedarikçisi Festo, dünya otomotiv devlerinden BMW fabrikası ve MAN Diesel&Motors firmalarını ziyaret ettik. Endüstri 4.0’ın ne olduğunu, işletmelerde nasıl uygulandığını anlamak ve iyi uygulama örneklerini yerinde ziyaret ederek inceleme fırsatı yakaladık. Bavyera Ekonomi Bakanlığı ile bir araya gelerek bölgelerinde yapılan çalışmalar

hakkında bilgi aldık, iş birliği fırsatlarını değerlendirdik. İlk etkinliğimizin devamı niteliğindeki bu etkinliğimizle iki yıl içerisinde Endüstri 4.0 konusunda yaşanan gelişmeleri takip edebilmeyi, Almanya’da ve Türkiye’de konusunda uzman firma ve kurum temsilcilerinin ağzından dinleyerek sektörümüze yeni bir bakış açısı katmayı hedefliyoruz.” Bavyera dünyanın en önemli endüstri 4.0 bölgesi Ertan’a göre 2018’den beri devam eden korunmacı uygulamalar ve pandeminin küresel tedarik zincirlerini etkilemesiyle zorlu zamanlar geçiren ihracatçı firmaların, rakiplerinin bir adım önüne geçmelerinde Endüstri 4.0 ve dijitalleşmenin önemi çok büyük.


“Bavyera Bölgesi Endüstri 4.0 konusunda dünyada lider konumunda bulunduğu için ayrıca öneme sahip. 2020 yılı Ocak-Eylül dönemi demir ve demirdışı metaller ihracatı Türkiye genelinde değer bazında 14,8 milyar dolar olurken Birliğimiz üzerinden gerçekleştirilen ihracat ise 976 milyon dolar oldu. Hem Türkiye genelinde hem de Ege Bölgesi ihracatında Almanya ilk sırayı aldı. Bizim en büyük ihracat partnerlerimizden olan Almanya ile hem ticari hem de teknolojik ilişkilerimizi geliştirmemiz ve sağlamlaştırmamız iki ülke için de fayda sağlayacak.” “Türkiye bizim için önemli bir ortak” Bavyera Ekonomi Bakanlığı Uluslararasılaştırma ve Sanayi Bölüm Müdürü Dr. Markus Wittmann, Endüstri 4.0’ın uluslararası rekabet açısından şirketler için çok önemli olduğunu söyledi. “2017’de Bavyera’ya delegasyon geldi ve Almanya’da neler olduğuna dair fikir alışverişi yapıldı. Biz bunu devam ettirmek istiyoruz. Bavyera ile Türkiye arasında 5 milyar euro’luk ticaret hacminden bahsediyoruz. Gelecek yıl bu yıldan daha iyi olacağına eminiz. Bavyera endüstrinin dönüşüm geçirdiği bir yer. Tüm bunlar uluslararası alana yayılmalı ve Türkiye bizim için çok önemli bir ortak. Doğu’da ve Batı’da işbirliğimizi artırırsak rekabeti artırabiliriz. Almanya’da otomotiv ve makine sektörü güç zamanlardan geçiyor. Dönüşüm ve işbirliği yapma fırsatlarına bakmalıyız.” “Projelerimizle dijital devrimi gerçekleştiriyoruz” Ticaret Bakanlığı Davranışsal Kamu Politikaları ve Yeni Nesil Teknolojiler Daire Başkanı Muhammed Emin Torunoğlu, “Dijitalleşme iş yapma şekillerini değiştiriyor. Bakanlık olarak projelerimizle dijital devrimi gerçekleştiriyoruz. Teknolojileri günlük prosedürlere dahil etmeliyiz. Dış ticarette blockchain teknoloji çok önemli bir çözüm.

Teknoloji

Mevzuat kolaylaştırıcı olmalı ve teknolojinin etkilerini düşünmemiz gerek. Şirketleri teşvik etmek için gerekli mekanizmalarımız var. Bu sayede rekabetçi avantaj kazanabilirler. Dijital dönüşüm veri toplamada yardımcı olacak ve kamuözel sektör arasındaki işbirliğini destekleyecektir. Kişisel güvenliğe özen gösterilmesi gerekiyor.” dedi. Yüzde 1 ek büyüme, yüzde 15’e varan verimlilik artışı sağlanacak Daha esnek üretim süreçleriyle daha uygun maliyetlerle ürün üretiminin mümkün olduğundan bahseden Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı İsmail Gülle şöyle devam etti: “Ürünlerin tasarım ve üretim süreçlerinin tamamen dijital süreçlerde tamamlanabilmesi sayesinde üretimde optimizasyon ve kaynak verimliliğinde artışlar sağlanmıştır. Bulut bilişim gibi imkânları kullanarak teknolojiye ulaşmada ve rekabet etmede artık KOBİ’lerin büyük firmalarla aynı imkânlara daha kolay ulaşabildikleri gözlenmektedir. Endüstri 4.0 ile birlikte ürünlerin pazara çıkış süreleri yüzde 25 ile yüzde 50 arasında azalabilecek ve yüzde 70’e kadar enerji tasarrufu sağlanabilecektir. Türkiye’nin ise Endüstri 4.0 teknolojilerini üretim sürecine dahil etmek için önümüzdeki 10 yıllık süreçte, yılda yaklaşık 10-15 milyar TL yatırım yapması gerektiği tahmin edilmektedir. Bu yatırımların ülkemiz ekonomisinde yıllık yüzde 1’in üzerinde ek büyüme ve toplam üretim ile dönüşüm maliyetleri

açısından yüzde 15’e varan verimlilik artışı sağlaması beklenmektedir.” Dijitalleşme ne kadar fazlaysa ciro o kadar fazla Fraunhofer IGCV’den Dr. Andrea Hohmann ise Endüstri 4.0 sürecinde önemli olan unsurları “Verilerin alışverişi ve paylaşılması, talep tahminini iyileştirme, makinaların insanlarla bağlantısı, sistemler ve akıllı sensör ağları, ürünlerin üretim sistemlerinin sanallaştırılması.” diyerek sıralıyor. “Bu süreçler verimliliği artırıyor ve materyal akışını optimize ederek atıkları minimize ediyor. 2014’teki araştırmaya göre bu sayede Almanya’da satış büyümesi yüzde 2 artışa geçti. Dijitalleşme sayesinde üretimde dijital önlemler de uygulanıyor. Tedarikte fazla enerji kullanan, çok fazla enerji tüketimi olan şirketlere yönelik algoritmalar geliştirilerek büyük oranda tasarruf sağlanıyor. Üretimde uygulanan birçok süreçle aynı zamanda verimlilik de artıyor. Dijitalleşmenin verimliliğe ve imalat maliyetlerine çok etkisi var. Dört dijital olgunluk derecesi var. Üçüncü derece ve sonrasında şirketler yarı otonom olarak ilerliyor. Dijital ikizler var. Siparişten üretime kadar her şey birbirine bağlı ve kontrol altında üretim planlaması gerçekleşiyor. Şirketlerin yüzde 20’si üçüncü dijital olgunluk düzeyinde. Dijitalleşme ne kadar fazlaysa ciro o kadar fazla. Bavyera, Almanya’ya göre yüzde 2 kadar daha ilerde.”

Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 135


Teknoloji

Pandemi sürecinde geliştirdikleri yazılım sayesinde Çin’deki müşterilerine 24 saat uzaktan destek verdiklerini anlatan Grenzebach Digital GmbH Satış Müdürü Martin Zanker, “Operatöre mesaj atılıyor ve müşterimiz linke tıklıyor, doğrudan bizle iletişime geçiyor. Hızlı bir şekilde müşteriye ulaşıyoruz ve operatörlerden biri iletişimi başlatıyor. Anında destek alınabiliyor.” dedi. Vestel Siber Güvenlik ve Çözüm Entegasyonu Grup Müdürü Gürhan Gür ise 2,5 milyar dolarla pazarda lider olduklarını, ürünlerini İngiltere’den sonra en çok ihraç ettikleri ikinci ülkenin Almanya olduğunu sözlerine ekledi. “Dijital dönüşümde lokomotifiz ve bu dönüşümlerin merkezi olmak istiyoruz. IIoT ve yapay zekayı kullanarak ev aplikasyonları, mobil uygulamalar, akıllı izleme, akıllı ev çözümleri projelerini gerçekleştiriyoruz. Gizlilik ve güvenlikle ilgili ayrı bir IIoT güvenlik sistemi oluşturduk, tehdit ve risk analizi, uçtan uca güvenlik testleri yapıyoruz.” Enerji verimliliğine yönelik projeler yaptıklarından bahseden HAWE Hydraulik SE’den Andreas Glinhammer ise, “Led 136 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

teknolojisine ek olarak gün ışını akıllı yazılımlarla bir araya getirerek yüzde 30 enerji tasarrufu sağlıyoruz. Sanayi binalarının mimarisini yüzde 18’lik gün ışığını üretim salonlarının içine tavan pencereleriyle dahil ederek dizayn ediyoruz. Yüksek oranda tasarruf sağlandı.” diye konuştu. “Firmaların yüzde 68’i Endüstri 4.0’ı öncelik olarak görüyor ancak yüzde 29’u uyguluyor.” diyen SAP Türkiye’nin Tedarik Zinciri Çözüm Yöneticisi Melih Çamlıoğlu’na göre 5 yıl içinde çok dikkatli olmak ve en kısa vadede önlemleri almak gerekiyor. “Akıllı ürünler, fabrikalar, akıllı varlıklar, robotik gibi çözümler yüzde 40’lık maliyet tasarrufu sağlıyor. Endüstriyel nesnelerin interneti, blockchain ve dijital ikizlerin uygulanmasıyla veriler toplanıyor ve büyük bir veri platformu oluşturuluyor. Bir sürü veriden oluşturulan simülasyonla daha iyi tahminler çıkıyor, geçici analiz yapılabiliyor, ne tür sapmalar var buna bakıyorlar. Elektrik kullanımı ve sapmalara bakıp gerçek bir karşılaştırma yapabiliyoruz. Böylelikle verimlilik artıyor. Online olarak güvenli bir şekilde her şey izlenebiliyor.” Siemens AG Nürnberg Global Satış

Müdürü Dominik Zettler, dijital ikiz uygulaması sayesinde yüzde 10’luk üretim artışı sağlandığını şu sözlerle anlatıyor: “Sanal dünyada yapay zeka ve otonom sistemlerle hangi ürünün hangi rafa koyulup nasıl optimize edileceği, çalışma akışının daha iyi planlanması mümkün. Üretim makinaları, aksamların, montajların, tüm tesislerin dijital ikizleri var. Fizikselden gelen verileri bilmek istediğimiz verilerle bir araya getirip gerçek üretimde bir ikiz yapıyoruz. Üretimde esneklik ile kaynak verimliliği yani insan, malzeme, zaman kaynağı çok önemli. Böylelikle yüzde 98’e kadar süreçler iyileştirilebilir.” Farplas Otomotiv A.Ş. Proje ve Mühendislik Direktörü Murat Peker de yapay zeka teknolojisini kullanarak akıllı taşıma projeleri gerçekleştirdiklerini, verileri üretim yerinden toplayıp ürün ve hizmetlerini dijitalize ettiklerini anlattı. Digit4Turkey Association Kurucu Başkanı Ali Rıza Ersoy ise pandeminin dijitalleşmede katalizör olduğunu ve şirketlerin uzaktan hizmetleri devreye sokarak süreci iyi yönettiklerini söyledi.


Teknoloji

Aselsan CATS Kamera Üretİmİne Geçİyor Aselsan, Kanada’nın Türkiye’ye göndermeme kararı aldığı İHA ve SİHA parçalarını kendisi üretme kararı aldığını açıkladı.

G eçtiğimiz kamuoyunda

günlerde bir tartışma yaşanmıştı. Bayraktar Holding tarafından Karabağ’da; Azerbaycan ve Ermenistan arasında gerçekleşen çatışmalarda önemli rol oynayan Türkiye yapımı, İHA ve SİHA’larda kullanılan Kanada yapımı yüksek katma değerli ürünlerin gönderilmeyeceği açıklanmıştı. SİHA’lara takılıp kullanıma alınacak CATS kameralar seri üretime geçiyor.

Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292- 2020 137


Dünya

Abd’nİn Bütçe Açığı Rekor Kırdı ABD federal hükümetinin bütçe açığı, 2020 mali yılında yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının etkisiyle toplam 3.1 trilyon dolarlık rekor seviyeye ulaştı.

A

BD Hazine Bakanlığı, eylül ayı ve 2020 mali yılına ilişkin bütçe dengesi verilerini açıkladı. Buna göre, 1 Ekim 2019’da başlayan ve 30 Eylül 2020’de sona eren 2020 mali yılının son ayında federal hükümetin bütçe açığı 125 milyar dolar oldu. Federal hükümet, geçen yılın aynı ayında 83 milyar dolarlık bütçe fazlası vermişti. Beklentilerin üzerinde gerçekleşen bütçe açığının eylülde 124 milyar doları bulacağı tahmin ediliyordu. Bütçe açığı, ağustosta ise 200 milyar dolar olarak kaydedilmişti. Söz konusu ayda hükümetin gelirleri geçen yılın aynı ayına kıyasla kayda değer bir değişim göstermeyerek 373 milyar dolar olurken, harcamaları yüzde 71 artışla 498 milyar dolara yükseldi.

Kovid-19 salgınıyla mücadele harcamaları artırdı Ülkede 2020 mali yılının son ayı olan eylül itibarıyla toplam bütçe açığı ise 3.1 trilyon dolar olarak hesaplandı. Söz konusu açık, geçen yılın aynı döneminde ise 984 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmişti. Böylece, hükümetin bütçe açığı 2020 mali yılında geçen yıl kaydedilen açığın neredeyse 3 katına çıktı. ABD’de Kovid-19 salgını etkili olmaya başlamadan önce bütçe açığının 2020 mali yılında 1 trilyon doları bulması tahmin ediliyordu. Federal hükümetin bütçe açığı, finansal krizin yaşandığı 2009 yılında ise 1.4 trilyon dolar olarak kaydedilmişti. Ülkenin 2020 mali yıl genelindeki harcamaları geçen yıla kıyasla yüzde 47 artışla 6.5 trilyon dolara yükselirken, gelirleri yüzde 1 azalışla 3.4 trilyon dolara düştü. Hükümetin bütçe açığının 2020 mali yılında rekor seviyeye ulaşmasında, Kovid-19 salgınının yarattığı kriz etkili oldu. Bu dönemde federal hükümetin harcamaları salgınla mücadele kapsamında hayata geçirilen destek paketleriyle artarken, gelirleri ekonomik faaliyetin aksamasıyla düşüş gösterdi. World Media Group (WMG) Haber Servisi

Dİjİtal Madencİlİk Dünyada Yaygınlaşıyor TMMOB Maden Mühendisleri Odası tarafından “Dijital Madencilik Çevrimiçi Semineri” TMMOB Yüksek Denetleme Kurulu üyesi Nadir Avşaroğlu’ nun moderatörlüğünde Maden Yüksek Mühendisi Davut Özlen’ in katılımıyla gerçekleştirildi.

D

ijital Madencilik konu başlığı ile gerçekleştirilen çevrimiçi seminer; 21 Ekim 2020 Çarşamba günü saat 20:30’ da başladı ve 22: 00’de sona erdi. Madencilikte dijitalleşmenin yaygınlaştığını ve akıllı madenciliğin geliştiğini belirten, Maden Yüksek Mühendisi Davut Özlen: “ Madencilikte 138 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

kullanılan sensörler artık birbirine bağlanıyor ve iletişim kuruyorlar. Yapay zeka ile ana makineye bağlanıyorlar ve daha hızlı, güvenli madencilik hayata geçiyor. 4 TB veriyi bir günde işleyen sistemler var. Madendeki rezervi ayırdeden, detaylarına kadar analiz eden ve hazır bilgi olarak bize ulaştıran sistemler var” dedi.


Maden Yüksek Mühendisi Davut Özlen konuşmasına Akıllı madencilikle ilgili dünyada yaşanan gelişmeler ve rakamlarla devam etti. Özlen şunları söyledi: “ Akıllı Madencilik uygulamalarını dünyanın iki büyük maden ülkesi Avustralya ve Kanada’da yoğun olarak görüyoruz. Bir de İskandinav ülkelerinde İsveç, Norveç ve Finlandiya gibi ülkelerde görüyoruz. Biz de ise yalnızca bir tek altın madeninde “akıllı madencilik” yapılıyor. İliç Altın Madeni. Balıkesir’de de birkaç madende kısmen uygulamalar var ancak tam anlamıyla akıllı madencilik olduğunu söyleyemeyiz. Şu anda dünya üzerindeki madenlerin yüzde 3’ü “akıllı maden” özelliği taşıyor ve bu yüzde üç için madencilik sektörü 7 milyar dolar yatırım yaptı. 2025 yılında dünya üzerindeki madenlerin yüzde 25’i “akıllı maden” olacak. Bunun için de 20 milyar dolarlık bir yatırım öngörülüyor.” Dünyada akıllı madenciliğin üretimi yüzde 34 arttırdığını belirten Maden Yüksek Mühendisi Davut Özlen sözlerini şu şekilde sürdürdü: “ Dünyanın en büyük madenleri Avustralya ve Kanada’da yer alıyor. Dünyanın en büyük kömür madeninin bulunduğu Avustralya’da tam anlamıyla akıllı madencilik yapılıyor. Bu kömür madeninin 90 yıllık daha rezervi olduğu biliniyor ve yılda 60 milyon ton kömür çıkarılıyor. Tüm sistem ocaktan 2000 kilometre uzaktan kontrol ediliyor. Tüm sistem akıllı ve dijital. Kömür, maden ocağından 400 ton yük taşıyan sürücüsüz 50 kamyon ile direkt limana taşınıyor. Buradan sevkiyat yapılıyor. Bahsettiğimiz maden ocağı 16.5 milyon dolar yatırımla kurulmuş. Havalandırma sistemleri sadece insanların olduğu yerlerde çalışıyor. Gerekli olduğu yerlerde havalandırma ve hava temizleme işlemi uygulanıyor. Aynı şekilde dron’lar kullanılarak insanların giremeyeceği yerlerde rezerv tesbitleri yapılabiliyor. Bu iş güvenliği konusunda önemli bir durum.”

Fuar Akıllı, dijital ve ya robotik madencilik olarak adlandırılan bu yeni dönemin olumlu yönleri ve olumsuz yönleri olduğunu dile getiren Maden Yüksek Mühendisi Davut Özlen sözlerini şu şekilde noktaladı: “ Madencilik sektöründe dijitalleşme ile iş güvenliği, hız ve verimlilik anlamında olumlu gelişmeler yaşanıyor. Ancak, makine iş gücü artışı ile işsizlik artışı ortaya çıkabilir. Bunu Finlandiya ve İsviçre gibi gelişmiş ülkeler tüm vatandaşlarına açıktan “vatandaşlık parası” ödemeleri yaparak aşmaya çalışıyor. Çünkü, kapitalist sistemin yaşaması için insanların tüketmesi gerekir bunun için de parası olması gerekir. Gelişmiş ülkelerin “keynesyen ekonomik politikalara” dönüş emareleri taşımaları bunun sonucu. Ayrıca eskiden madencinin girdiği yere; yol, su, elektrik gelirdi. Medeniyet oraya ulaşırdı. Dijital madencilikte buna ihtiyaç kalmamış görünüyor. Çünkü iki bin kilometre öteden madeni yönetiyorsunuz.” Maden Yüksek Mühendisi Davut Özlen son olarak; tüm olumlu ve olumsuz yönlerine karşın “akıllı madencilik” sürecinin başladığını ve bu sürecin ilerleyeceğini sözlerine ekledi.

M-Tech Osaka Show Başarıyla Sonlandı G

eçtiğimiz hafta M-Tech Osaka Show başarılı bir şekilde gerçekleştirildi ve sektör profesyonellerinden büyük ilgi gördü. COVID-19 koşulları altında, COVID19’a karşı kapsamlı önlemlerle güvenli bir şekilde sonlandırıldı. Dünyanın önde gelen mekanik bileşen fuarı; M-Tech Show, yılda üç kez (Tokyo Gösterisi: Şubat / Nagoya Gösterisi: Nisan / Osaka Gösterisi: Ekim) düzenlenmektedir. Ayrıca Hybrid [On-site + VIRTUAL] olarak düzenlenen yeni stil şov ile hem saha içi hem de sanal mekanlar, kaliteli ziyaretçilerle doldu. Gelecek yıl şubat ayında düzenlenecek olan bir sonraki ‘M-Tech Tokyo’ fuarında daha fazla ziyaretçi ve katılımcı bekleniyor. Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292- 2020 139


Emlak

San Deco Yenİ Klasİk Stensil Koleksİyonu İle Ezber Bozuyor İnovatif yaklaşımı ile dekoratif boya alanına farklı bir bakış açısı sunan San Deco, yeni Klasik Stensil Koleksiyonu’nu tanıttı. Her biri iki farklı ölçüde olacak şekilde birbirinden farklı 10 stensil deseninin sunulduğu yeni koleksiyon, çeşitliliğe vurgu yaparak her mekana farklı bir karizma kazandırıyor.

S

on yıllarda kişiselleştirilmiş ürünlere olan ilginin artması ile birlikte her alanda olduğu gibi insanların yaşam alanlarında da kendine özgü mekan tasarımları ön plana çıkıyor. Bu tasarımları farklı yöntem ve araçlarla elde etme imkanı olduğu gibi, bunu daha kolay ve istenildiği takdirde insanların uzman kişilere ihtiyaç duymadan kendi tasarımlarını kendilerinin yapabilecekleri malzemeler ile yapma imkanları da bulunmaktadır. Birbirinden farklı modelleri ile stensiller bu ihtiyaca fazlasıyla cevap verebilmektedir. Benzersiz ürün yelpazesi ile dekoratif boya sektörüne öncülük eden San Deco, tam da bu ihtiyaca yönelik olarak on farklı deseni barındıran yeni Klasik Stensil Koleksiyonu ile yeni bir şıklık kavramı ortaya koyuyor. İki farklı ölçüde bulunabilecek olan bu stensil desenleri ile küçük dokunuşlarla büyük farklar yaratmak mümkün. San Deco’nun Klasik Stensil Koleksiyonu damask formlarından oryantalist çizgilere, şal desenlerinden Art Deco figürlerine klasik stilin farklı dokunuşlarını duvarlarınıza taşıyor. Charta, Pizzo ve Regula damask desenin birbirinden etkileyici yorumlarını yansıtırken, Lace, Palatium ve Plazzo uygulama tekniği ile

140 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

iç mekanlarınızı zaman yolculuğuna çıkarıyor. Fine, Vitree ve şal desenli Stillo oryantalist çizgisi ile doğunun zengin kültürel birikimine gönderme yaparken geometrik desenli Hexagon, Art Deco ruhunu iç mekanlara taşıyor. Stensilleri farklı şekillerde uygulamak mümkün, dekoratif kaplama uygulaması yaparken maskeleme bandıyla yüzeye stensili kolayca yapıştırarak desenin tümünü ya da bir kısmını elde etmek istediğiniz görüntüye göre stensil üzerine uygulayarak desenler oluşturabilirsiniz. Zemin kuruduktan sonra stensil desenleriyle güzel bir uyum yakalamak ve ideal sonuçlar elde etmek için San Deco’nun Arista, Atracto ve Decorative Finish ürün renklerini son kat renklendirme işlemlerinde kullanabilirsiniz. Bir diğer uygulama şeklinde ise mekanlarınızdaki boyalı yüzeylerde de kullanılabilen stensilleri kuru yüzey üzerine maskeleme bandıyla yapıştırdıktan sonra üzerinden nemli bir sünger aracılığıyla son kat renklendirme işlemini gerçekleştirebilirsiniz. Hayal gücünüze bağlı olarak stensil desenlerini farklı alanlarda kullanmak da mümkün. San Deco stensilleri uygun şartlarda saklandığı takdirde defalarca kullanılabiliyor.


İhracat

Satsuma mandalİnanın İhracat yolculuğu 19 Ekİm’de başlıyor Mandalina İhracatında Hedef 400 Milyon Dolar

T

ürkiye’nin geleneksel ihraç ürünlerinden, Sonbahar aylarının vazgeçilmezi, C vitamini deposu, grip ve soğuk algınlığına karşı doğal ilaç, bağışıklık sistemini güçlendiren satsuma mandalina da, 2020/21 ihracat sezonu 19 Ekim 2020 Pazartesi günü günü başlıyor. Pandemi döneminde, Covid-19 virüsünün panzehiri konumundaki satsuma mandalinanın kesim tarihi ise; 14 Ekim 2020 Çarşamba günü olarak belirlendi. Satsuma mandalinanın kesim ve ihraç tarihine Ticaret Bakanlığı- Ege Gümrük ve Dış Ticaret Bölge Müdürlüğü Başkanlığında, Ege Bölgesi için oluşturulan Hasat ve İhraç Tarihini Belirleme Komisyonu karar verdi. Komisyon, İzmir iline bağlı İnciraltı, Seferihisar, Sığacık, Ürkmez, Gümüldür, Özdere ve Selçuk ilçeleri ve beldelerindeki muhtelif bahçelerde yapılan incelemeler ve alınan numunelerin İzmir Laboratuvar Müdürlüğünde yapılan analizi sonucunda kararını oluşturdu.

vitamini olarak da zengin bir meyve, bu bakımdan, covid19 virüsüne karşı, grip ve soğuk algınlıklarına karşı vücut direncini arttırmak için kış başlangıcında halkımıza da bol bol narenciye ürünleri tüketmelerini tavsiye ediyorum” diye konuştu. İhracatta hedef 400 milyon dolar Türkiye’nin mandalina ihracatının 2019 yılında 347 milyon dolar, satsuma mandalina ihracatının ise; 290 milyon dolar olduğu bilgisini veren Başkan Uçak sözlerini şöyle tamamladı; “2019 yılında Türkiye’den 66 ülkeye mandalina ihraç ettik. İhracatta en çok talep satsuma türü mandalinamıza oluyor. En fazla ihracatın gerçekleştiği ülkeler ise; 163 milyon dolarla Rusya, 54 milyon dolarla Ukrayna ve 23 milyon dolarla Irak oldu. Bu yıl mandalina ihracatında hedefimiz 400 milyon doları yakalamak.”

Ege Bölgesi’nin satsuma rekoltesi yüzde 25 arttı Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği’nin 2020 yılı Narenciye Rekolte çalışmasında, Ege Bölgesi’nin satsuma mandalina rekoltesi, 2019 rekoltesine göre yüzde 25’lik artışla 154 bin 245 ton öngörüldüğü bilgisini veren Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, mandalinada Türkiye genelinde de rekoltede artış beklediklerini, hem ihracata, hem iç piyasaya yetecek miktarda satsuma mandalina olduğunu dile getirdi. Covid-19 virüsüne karşı vücudun bağışıklığını güçlendirmek için her gün en az iki adet mandalina tüketilmesi tavsiyesinde bulunan Uçak, “Mandalina C Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 141


İhracat

Derİ sektörü dİjİtal pazarlamayı sevdİ Türk Teri Ürünleri Sanaldan Pazarlanacak

Sanal Fuarcılıkta Her Şey Shoedex ile Başladı

Ayakkabı Sektörü 439 Milyon Dolar Dış Ticaret Fazlası Verdi

Shoedex’te ayakkabı, saraciye, çanta ve deri konfeksiyon ürünleri tanıtılıyor.

T

ürkiye’nin ilk sanal fuarı, Shoedex2020 Deri Ürünleri Fuarı, 13-15 Ekim 2020 tarihlerinde Türk deri ürünleri ihracatçılarıyla, dünyanın dört bir tarafından ithalatçıları ikinci kez buluşturdu. Türk deri sektörü, ayakkabı, saraciye, çanta ve deri konfeksiyon ürünlerini sanaldan 59 ülkenin alıcılarına ihraç edecek. Ticaret Bakanlığı’nın destekleriyle Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği tarafından düzenlenen Shoedex2020 Sanal Deri Ürünleri Fuarı’nın açılış töreni online ortamda gerçekleştirildi. Turagay: “Deri ürünlerinde Çin’in hegomanyasını kırabiliriz” Açılışta konuşan Ticaret Bakan Yardımcısı Rıza Tuna Turagay, Deri ürünleri ihracatında dünya

142 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

genelinde Çin’in hegomanyası olduğunu, dünya genelindeki tedarikçilerin bu hegomanyayı kırmak istediğini kaydetti. Ticaret Bakanlığı olarak pandemi döneminde sanal fuarlar ve sanal ticaret heyetlerini destek kapsamına aldıklarını ve Türk ihracatçısının rekabetçiliğini arttırmayı hedeflediklerini dile getiren Turagay, “Pandemi döneminde deri ürünleri sektöründe Çin’in hegomanyasını kırmak için Türkiye konumu itibariyle avantajlı, bu fırsatı değerlendirmeliyiz. Shoedex2020 Deri Ürünleri Fuarı’na 59 ülkeden alıcılar katılıyor, Türk deri ürünleri ihracatımızın pandemi öncesi seviyeleri yakalayacağına inanıyoruz” diye konuştu. Bakan Yardımcısı Turagay, 2020 Nisan ayında dünya ekonomisinde yüzde 12,9 olarak öngörülen daralmanın Dünya Ticaret Örgütü tarafından yüzde 9,2

olarak revize edildiğini, Türk ihracatının 2020 yılının üçüncü çeyreğinde, ikinci çeyreğe göre yüzde 33,6’lık artış kaydettiğini, Türk ekonomisinin pandemi sürecindeki daralmadan V şeklinde hızlı bir çıkış sergileyeceğini sözlerine ekledi. Gülle: “Ayakkabı sektörü 439 milyon dolar dış ticaret fazlası veriyor” Shoedex2020 Deri Ürünleri Fuarı’nın kapılarını ikinci kez açmasının ayakkabı, çanta ve saraciye sektörlerinin gücünü ve potansiyelini göstermesinin yanında sanal fuarlara olan ilginin katlanarak arttığının da bir göstergesi olarak nitelendiren Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı İsmail Gülle, üç günlük süreçte Shoedex2020 Fuarı’nın rekor katılımla birçok yeni iş görüşmesine aracılık edeceğini ifade etti.


Sektörlerimizin ihracat rakamlarını incelediğimizde; Ayakkabı sektörünün 2019 yılında 439 milyon doları aşkın dış ticaret fazlası verdiğinin altını çizen Gülle, “Ayakkabı ihracatımızda Rusya 105,2 milyon dolarlık ihracatla ilk sırada yer alırken, Irak 69,5 milyon dolar ihracatla ikinci, Almanya ise; 58,8 milyon dolar ihracatla öne çıkmakta. İhraç pazarlarımızda başlayan normalleşme adımları ile beraber, sektörlerimiz hızlı bir rehabilitasyon süreciyle ihracatta salgın öncesi rakamlarına ulaşmış durumda” dedi. Ayakkabı sektörünün pandemiden kaynaklı talep şokunu Temmuz ve Eylül aylarındaki ihracat performansı ile geride bıraktığı bilgisini veren TİM Başkanı Gülle, şöyle devam etti; “Ayakkabı sektörünün ihracat rakamlarının Temmuz ve Eylül aylarında 70 milyon doları aşması Sektörümüzün geleceği adına önemli sinyaller veriyor. Bugün, fuarımıza katılan tüm sektörlerimizin yeni dönemde ülkemize ve Türkiye markasına kazandıracağı başarılara yürekten inanıyoruz.” Eskinazi; “Dijital pazarlamaya en hızlı uyum sağlayan birlik olduk” Shoedex2020 Deri Ürünleri Fuarı’nın açılış töreninin moderatörlüğünü yapan Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, EİB olarak pandemi döneminde dijital pazarlamaya en hızlı uyum sağlayan ihracatçı birliği olduklarını dile getirdi. 1-4 Haziran 2020 tarihlerinde Türkiye’nin ilk sanal fuarı Shoedex2020 Fuarı’nı düzenlediklerini hatırlatan Eskinazi, “Dijital pazarlama faaliyetlerimiz Shoedex2020 Fuarı ile sınırlı kalmadı. Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliğimiz, 15 Temmuz - 14 Ağustos 2020 tarihlerinde Global Apparel Sourcing Expo 2020 adıyla düzenlenen sanal fuara 30 firmamızın katılımını organize etti. EHKİB, 27-28 Ekim tarihlerinde, Hollanda’ya yönelik sektörel ticaret heyeti hazırlıklarını sürdürüyor. Bu etkinliğe 24 firmamız katılacak.

Gıda ürünlerimiz sanal ortamda pazarlanması için 7-9 Temmuz’da dünyanın en önemli re-export ve lojistik merkezlerinden Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) gıda ürünleri sanal sektörel ticaret heyeti gerçekleştirdik. Bu sektörel ticaret heyetimize 21 firmamız katıldı. Türkiye’nin gıda ürünleri ihracatını arttırmak için 23-27 Kasım 2020 tarihlerinde Türkiye’nin ilk Gıda Sanal Fuarı-The Fource’u düzenliyoruz. Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliğimiz ise; dijital ortamda Almanya-Bavyera bölgesine “Sanayi 4.0 Dijital Firma Ziyaretleri” etkinliği ve iş forumu organize etti. Audi, Siemens gibi firmalar sanal ortamda ziyaret edildi. Ege Maden İhracatçıları Birliğimiz ise; 24-26 Kasım 2020 tarihlerinde Vietnam Doğal Taş sektörüne yönelik, Sanal Ticaret Heyeti organizasyonu için çalışmalarını sürdürüyor. Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliğimiz ise; 2020 yılı Aralık ayı içinde Avrupa pazarına yönelik olarak dijital bir sektörel ticaret heyeti planlıyor” diyerek Ege İhracatçı Birlikleri’nin dijital pazarlama faaliyetlerini özetledi. Sanal Fuarcılığın gelişimi adına Ticaret Bakanlığı’nın çok hızlı aksiyon alarak sanal ticaret heyeti ve sanal fuarcılığı destek kapsamına aldığını anlatan Eskinazi, İzmir’den İzmir Ticaret Odası ve İZFAŞ’ın da sanal fuarcılığın gelişimi adına büyük destekler verdiğini, sanal fuarcılığa destek veren tüm kurumlara teşekkür ettiklerini belirtti. Zandar; “Amerika’dan Avustralya’ya tüm alıcıları Shoedex2020’de ağırlıyoruz” Shoedex2020 Deri Ürünleri Fuarı’nın açılış töreninde konuşan Türkiye İhracatçılar Meclisi Sanal Fuarlar Komitesi Başkanı ve Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Erkan Zandar, dünyanın teknolojik bir değişimin ortasında olduğunu, mesafelerin ticarete engel olduğu, sosyal birlikteliklerin hala sağlanamadığı süreçte tüm bu olumsuzluklara rağmen Türkiye’nin ihracatının arttığını dile getirdi.

İhracat Zandar, “Çünkü inancı yüksek, çalışma azmi olan bir milletiz. Zorluklara karşı gelen, hızlı kararlar alıp değişen koşullara çabuk uyum sağlayabiliyoruz” diye konuştu. Sanal fuarcılıkta her şey Shoedex ile başladı Türk ihracatçılarının sanal fuar ve heyet organizasyonlarına hız verip dünya ile olan iletişimini kesmediğini dile getiren Zandar, “Her şey Haziran ayında Shoedex ile başladı. Üzerinden pek çok fuar, ticaret heyeti yapıldı. Ayakkabı ve saraciye ile başlayan yolculuğumuza 2. Shoedex Fuarımızda deri konfeksiyonu da ekledik. Bu sayede daha çok üyemize hizmet vermenin mutluluğunu yaşıyoruz. Bu defa daha da tecrübeli, daha da hazırlıklıyız. Teknolojimizi geliştirdik. Tim çatısı aldında sanal fuar yapma konusunda dünyada öncüyüz. Tanıtım ağımızı güçlendirdik. Dünyanın pek çok ülkesine ulaştık. Fiziksel fuarlara getiremediğimiz ülkelerden müşterileri sistemimize kattık. Güney Amerika’dan Afrika’ya, Avustralya’dan Asyaya kadar pek çok kıtadan ziyaretçiler bugün itibari ile fuar sistemimizde aktif oldular” şeklinde konuştu. Shoedex2020 Deri Ürünleri Fuarı’na 70’in üzerinde deri ürünleri ihracatçısı firma www.shoedex. events adresinden katılırken, 59 ülkeden yüzlerce alıcıyla binlerce ikili iş görüşmeleri yapacak. Shoedex Deri Ürünleri Fuarı önümüzdeki yıllarda her yıl iki kez düzenlenecek ve Türk deri ürünlerinin sanal ortamda ihracatına katkı sağlayacak. Türkiye, 2020 yılının Ocak – Eylül döneminde 988 milyon dolarlık deri ürünleri ihracatına imza atarken, Ayakkabı sektörü 620 milyon dolarlık ihracatla aslan payını aldı. Saraciye sektörü 127 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirirken, deri konfeksiyon sektörünün Türkiye’ye kazandırdığı döviz tutarı 118 milyon dolar şeklinde kayıtlara geçti. Deri postlar ihracatından ise, 123 milyon dolar döviz geliri elde edildi.

Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 143


Sağlık

Türkiye Araştırmacılar Derneği (TÜAD) tarafından en başarılı araştırma

Pfizer Onkolojİ KML alanındakİ nöropazarlama projesİyle Baykuş Ödüllerİ’nİn sahİbİ oldu

projelerinin ödüllendirildiği Baykuş Ödülleri’nde Pfizer Onkoloji ve IPSOS araştırma şirketi ortaklığında kronik miyeloid lösemi (KML) alanında uygulanan nöropazarlama projesi ‘İnovatif Baykuş’ ve ‘Vizyoner Baykuş’ dallarında ödüle layık görüldü. Ödülü Pfizer Onkoloji adına Hematoloji Kıdemli Ticari

K

ronik miyeloid lösemi (KML) hastalığı, kemik Strateji Müdürü iliğinde çok fazla akyuvar üremesi sonucu ortaya Berkay Sağlam çıkan yavaş seyirli bir kan kanseridir. Tedavi edilmediğinde, 2-3 yıl içinde tedavisi olmayan aldı. ölümcül bir hastalığa dönüşmektedir. Ancak hedefe yönelik tedaviler, son on yılda kronik miyeloid lösemi (KML) tedavisinde devrim yarattı. 144 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

Uygulanan nöropazarlama projesi ile, kronik miyeloid lösemi (KML) hastalığı alanında lanse edilecek hedefe yönelik yeni tedavinin iletişim stratejisini belirlemek hedeflendi. Biyometrik ve nörometrik tekniklerin entegre edildiği hibrit bir yöntemle hematologlar üzerinden gerçekleştirilen bu araştırmada; hekimlerin bilinçüstü algılarına ek olarak, KML tedavileri konusunda bilinçaltı duygu ve düşüncelerinin keşfedilmesini sağlayarak daha derin analizlerin elde edilmesi amaçlandı.


Ürün

Fİlİnta 9 İn 1 Erkek Bakım Setİ İle Tıraş deneyİmİnde sınırları sen belİrle Kablolu/kablosuz kullanım imkanına ve zengin aparatlara sahip olan Goldmaster Filinta 9 in 1 Erkek Bakım Seti GM-7171, bakım deneyimine konfor ve kolaylık katmak isteyen erkeklerin tüm ihtiyaçlarını bir arada sunuyor.

İ

htiyaca özel çözümler

Kişisel bakımda yeni nesil çözümler sunan Goldmaster, Filinta 9 in 1 Erkek Bakım Seti ile bakımından ödün vermeyen erkeklerin vazgeçilmezi olmaya aday. Farklı saç ve sakal tiplerinin ihtiyaçlarını karşılayan aparatlarla zenginleşen Goldmaster Filinta 9 in 1 Erkek Bakım Seti; U (Dar) ve T (Geniş) bıçaktan mikro tıraş bıçağına, düzeltme başlıklarından farklı ölçülerde taraklara kadar 9 farklı aparat ile satışa sunuluyor.

Zaman size kalsın 1, 2, 3, 4 mm olarak ayarlanabilir sakal tarağı ile sakalları istenilen boya kolayca getirmeyi sağlayan bakım seti, 2 saat hızlı şarj dolum süresi, 3,6 V güçlü motoru ile tıraş deneyiminizi pratik hale getiriyor. Usb’den şarj edilebilme özelliği ile seyahatlerin de vazgeçilmezi olan Goldmaster Filinta 9 in 1 Erkek Bakım Seti, ergonomik yapısıyla üstün bir tıraş deneyimi sunuyor. Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 145


İş Dünyası

Avrupa, Orta Doğu ve Afrİka Bölgesİ Dİrektörlüğüne Alp Togay Kurum Atandı D

ünyaca ünlü Amerikan mühendislik, teknoloji ve danışmanlık şirketi KBR’in Avrupa, Orta Doğu ve Afrika Bölge İş Geliştirme ve Satış Bölge Direktörlüğüne Alp Togay Kurum atandı. Alp Togay Kurum yeni görevinde Türkiye’yi de kapsayan yenilenebilir enerji projeleri ve yenilikçi dijitilazyon hizmetleri konusunda da sorumluluk üstlenecektir. Alp Togay Kurum, SOCAR ve KBR’ın kurduğu SOCAR KBR LLC şirketinin Genel Müdürlük görevini çeşitli başarılara imza attıktan sonra Haziran 2020 ayında ortaklık anlaşması gereği tamamlamıştı. 1901 yılında kurulan KBR’daki kariyerine 2005 yılında başlayan Alp Togay Kurum, KBR’ın “2020 yılı en iyi satış yöneticisi” olma unvanını da elde etmişti. KBR tarafından Londra ofis merkezine bağlı olarak Avrupa, Orta Doğu ve Afrika Bölgesi İş Geliştirme ve Satış Bölge Direktörlüğünü yapacak Alp Togay Kurum, 2013 yılı Kasım ayı Fortune Türkiye ve çeşitli iş dergileri tarafından “İzlenmesi Gereken Yöneticiler Listesi” inde 1 numarada gösterilmişti. Alp Togay Kurum, evli ve Mersin doğumludur.

Kanada’da Ford Yatırımı Kanada Başbakanı Justin Trudeau Kanada’da pandemi ve ekonomi ilgili neler yapılacağı konusunu kamuoyu ile paylaştı.

T

rudeau konuyla ilgili şunları dile getirdi: “Ekonomik anlamda toparlanmak için, salgın ile mücadeleyi sürdürürken ileriye bakmalıyız. Daha yeşil bir ekonomi, daha temiz bir ülke ve daha güçlü bir gelecek. Hepimizin istediği bu.. Bugün bu yönde bir adım daha atıyoruz. Bu sabah Ford Kanada ile ortaklığımızı duyurmak için bu toplantıya katıldım. 146 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

Birlikte, Ford’un Oakville montaj tesisinin sıfır emisyonlu elektrikli araçlar üretmek için dönüşümüne yatırım yapıyoruz. Bu yatırım; otomotiv sektörümüz için daha fazla fırsat yaratacak ve çalışanlarımızı Oakville, WindsorEssex veya Kanada’nın başka yerlerinde olsun, başarılı kılacaktır. Aynı zamanda, çevremizi koruyan teknolojiye yatırım yaparak, 2050 yılına kadar sıfır emisyon hedefimize ulaşma yolunda da ilerleme kaydediyoruz.”


Dünya

Dassault Systèmes SOLIDWORKS 2021’İ Tanıttı 3DEXPERIENCE Platformu Bağlantılı Paketler de Pİyasaya Sunuldu D assault Systèmes 3 boyutlu tasarım ve mühendislik uygulamaları portföyünün en son sürümü olan SOLIDWORKS 2021’i piyasaya çıkardı. Kullanıcıların işlerini daha hızlı tamamlaması amacıyla, SOLIDWORKS 2021, tasarım, belgeleme, veri yönetimi ve teyidi alanında daha gelişmiş yeteneklere ve iş akışlarına sahip. SOLIDWORKS 2021 kullanıcıları ayrıca 3DEXPERIENCE WORKS portföyüne bağlanarak, tasarımdan imalata dek çeşitli sorunları çözme kabiliyetlerini genişletebiliyor ve bulut temelli işbirliğine dayalı inovasyonu hızlandırabiliyor. SOLIDWORKS 2021, Şubat ayında gerçekleşen 3DEXPERIENCE World 2020 etkinliğinde SOLIDWORKS topluluğundan gelen başlıca 10 geliştirme talebi gibi bir dizi performans geliştirmesini ve daha gelişmiş işlevleri içeriyor. Performans geliştirmeleri; operasyonlar ve iş akışını hızlandırma amacıyla parça ve montaj tasarımı, ürün indirme, çizim, grafik ve veri yönetimine odaklanıyor. SOLIDWORKS 2021’deki yeni işlevler arasındaysa; montaj kolaylaştırma, daha esnek parça tasarımı ve daha sağlam simülasyonlar, ayrıca SOLIDWORKS müdavimleri için kullanıcı deneyimi ve montaj modelleme “kolaylıkları” sayılabilir.

Öte yandan SOLIDWORKS’ün 3DEXPERIENCE platformu bağlantılı özel bir sürümü de üç paket halinde piyasaya çıktı: 3DEXPERIENCE SOLIDWORKS Standard, Professional ve Premium sürümleri, masaüstü versiyonlarının birer yansıması. SOLIDWORKS müşterileri yıllardır yararlandıkları tanıdık SOLIDWORKS masaüstü uygulamalarının yanı sıra, daha işbirlikçi ve mobil olmalarını sağlayacak 3DEXPERIENCE platformu bulut hizmetlerinden de faydalanabilecek. SOLIDWORKS’ün bağlantılı versiyonu, gömülü veri yönetimine sahip olduğundan, eskimiş veya kayıp dosyaları temizliyor ve tüm yazılım ve verileri otomatik olarak güncelliyor. Bütün kullanıcılar aynı versiyon üzerinde çalışıyor ve 3DEXPERIENCE WORKS portföyünün tüm ileri düzey uygulamalarına sadece bir tıkla ulaşabiliyor. 3DEXPERIENCE SOLIDWORKS paketleri, otomasyona ve hareket halindeyken işbirliği yapmaya uygun, mobil cihazlar için optimize edilmiş bulut tabanlı endüstriyel ve mekanik tasarım imkanları içeriyor. Dassault Systèmes SOLIDWORKS 2021 konusunda ayrıntılı bilgi için: https://www.solidworks.com/product/ whats-new Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 147


İhracat

Sofralık zeytİn İhracatında rekor Sofralık zeytin ihracatında 200 milyon dolar hedefleniyor...

Pandemi, Sofralık Zeytin İhracatında Rekor Getirdi

P

andemi döneminde insanlık eve kapanınca kahvaltı kültürünü geri kazandı. Covid19 virüsü, bağışıklık sistemini güçlendiren sofralık zeytine talebi arttırdı, sofralık zeytin ihracatında rekor geldi. Türkiye, 2019/20 sezonunu yüzde 3’lük artışla 145,7 milyon dolarlık zeytin ihraç ederek geride bıraktı. Zeytin ihracatı geçtiğimiz sezon 141,5 milyon dolar olmuştu. Türkiye, 202021 sezonunda sofralık zeytin ihracatında 200 milyon dolar hedef koydu. Türkiye’nin 2018-19 sezonundaki 91 bin 222 tonluk sofralık zeytin ihracatı miktar bazındaki ihracat rekoru konumunu korumaya devam ederken, Türkiye’nin 2019/20 sezonundaki 84 bin 417 tonluk sofralık zeytin ihracatı 145,7 milyon dolarlık döviz getirisiyle yeni ihracat rekoru olarak tarihteki yerini aldı. Türkiye, 1 Ekim 2019 – 30 Eylül 2020 tarihleri arasında 65 bin 802 ton siyah zeytin ihracatı karşılığı 112 milyon 385 bin dolarlık döviz elde ederken, yeşil zeytin ihracatı 18 bin 614 ton karşılığı 33 milyon 405 bin dolar oldu. 148 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

2019-20 sezonuna, hammadde fiyatlarının yüksekliği nedeniyle tedirgin girdiklerini dile getiren Türkiye İhracatçılar Meclisi Yönetim Kurulu Üyesi ve Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Davut Er, pandemi sürecinde insanların evde kaldığı süreçte evde kahvaltı alışkanlığını geri kazandıklarını, bununda sofralık zeytin ve zeytinyağına talebi arttırdığını kaydetti. Türk ihracatçısı küçük ambalajlarda zeytin ihracatına yoğunlaştı Türk zeytin ihracatçılarının küçük ambalajlarda sofralık zeytin ihracatına yöneldiğini bu nedenle daha katma değerli ihracatın zeminini hazırladığını dile getiren Başkan Er, “Bu sezon, 2018-19 sezonuna göre miktar bazında ihracatımız yüzde 7 az olmasına karşın, dolar bazında yüzde 3 ihracat artışı yakaladık. Zeytinde bulunan bitkisel skualen maddesinin bağışıklık sistemini güçlendirdiği bilim insanlarının çalışmalarında ortaya konuluyor.


Önümüzdeki süreçte sofralık zeytine olan talepte artış bekliyoruz. 2020-21 sezonunda da katma değerli ürünlere ağırlık vererek sofralık zeytin ihracatında 200 milyon doları hedefliyoruz” şeklinde konuştu. Zeytinyağı ihracat sezonu Ekim sonunda tamamlanıyor Türkiye’nin 2019/20 sezonu sofralık zeytin ihracatı Eylül sonunda tamamlanırken, zeytinyağı ihracatının Ekim sonunda biteceğinin altını çizen EZZİB Başkanı Er, sözlerini şöyle tamamladı: “2019/20 sezonunun 11 aylık döneminde 110 milyon dolar zeytinyağı ihracatı gerçekleştirdik. 2019/20 sezonunda sofralık zeytin ihracatımızın zeytinyağı ihracatımızı geçeceğini öngörüyoruz.

Otomotiv Türkiye’nin 2002 sonrasında diktiği ağaçlarla 177 milyona ulaşan ağaç varlığı zeytin ve zeytinyağı rekoltemizi önümüzdeki yıllarda arttıracak ve ihracatta 1,5 milyar dolar hedefine orta vadede ulaşacağız.” Türk zeytinini en çok Almanya, Irak ve Romanya tercih etti 123 ülke insanı Türk zeytinini tercih ederken, Almanya 42,5 milyon dolarlık Türk zeytin talebiyle zirvede yer aldı. Türk ihracatçılarının geleneksel ihraç pazarlarından Irak’a yapılan sofralık zeytin ihracatı ise; 25,6 milyon dolar oldu. Romanya, 18,3 milyon dolarlık Türk zeytin ithalatıyla listeye üçüncü sıradan girdi.

SEZON VERİLERİ (ZEYTİN 1 EKİM-30 EYLÜL) (ZYAĞI,PRİNAYAĞI 1 KASIM-30 EYLÜL) 1 yıl öncesi

1 yıl öncesi

MİKTAR (KG)

TUTAR ($)

SİYAH ZEYTİN

69.452.283

YEŞİL ZEYTİN

ÜRÜN GRUBU

MİKTAR

TUTAR

DEĞİŞİM %

DEĞİŞİM %

112.385.313

-5

3

18.614.773

33.405.835

-14

4

138.791.201

42.302.233

102.461.060

-14

-26

5.255.195

9.916.299

6.763.852

10.733.977

29

8

145.861.856

290.285.804

133.483.503

258.986.185

-8

-11

MİKTAR (KG)

TUTAR ($)

109.348.883

65.802.643

21.717.648

32.229.422

ZEYTİNYAĞI

49.436.731

PRİNA YAĞI TOPLAM

TAYSAD’tan İnsan Kaynakları Semineri TAYSAD tarafından organize edilen insan kaynakları semineri; 27 Ekim 2020 Salı günü ücretsiz olarak sanal ortamda gerçekleştirilecek.

P

andemi sürecinde İK’dan, CEO’ların İK’ya mesajına; performans yönetiminden, geri bildirim alıp-vermeye kadar birçok konunun konuşulacağı bu keyifli panele, firma üst yönetimleri ve İK profesyonelleri büyük ilgi gösteriyor. Saat 14:00 - 15:30 arasında gerçekleştirilecek “CEO’lar İK’dan Ne Bekler?” konulu panele, TAYSAD sayfasından kayıt olabilirsiniz. World Media Group (WMG) Haber Servisi Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 149


Yaşam

Mercedes-Benz Fashıon Week İstanbul ‘macho’ by murat Aytulum İnsanoğlunun betondan yarattığı dünyaya ve doğanın çaresizliğine atıfta bulunan ‘Macho by Murat Aytulum’ defilesi, Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul MBFWI) kapsamında ilk kez www.mbfwistanbul.com ‘da dijital olarak izleyicilerle buluştu.

1

3 Ekim Salı günü saat 14.30’da MercedesBenz Fashion Week Istanbul kapsamında Galataport İstanbul’da www.mbfwistanbul. com ‘dan yayınlanan ve tüm dijital platformlarda ‘online’ olarak gerçekleşen ‘Macho by Murat Aytulum’ defilesinde, yoğun olarak kullanılan deri, tüvit kumaşlar ve poplinlerden oluşan koleksiyon, yaygın bilinen kelime anlamının tersine kadını, doğayı koruyan yeni dünya düzenine evrilen bir ütopyayı anlatıyor. Koreografisi Ferhan Aral tarafından gerçekleştirilen ‘MACHO’ by Murat Aytulum defilesinde, özel MAC koleksiyonu ile yapılan trend makyaj ve koleksiyonun ruhunu taşıyan L’Oreal tarafından entegre edilen 150 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

saç tasarımlarıyla sergilenen maskülen ve feminen arasındaki ince çizgide oluşturulmuş 35 parçalık koleksiyon, izleyicilerden yoğun ilgi gördü. Defile sonrası Fişekhane’de düzenlenen ‘Fashion Talk’ buluşmasında ise ünlü şarkıcı Feride Hilal Akın, Hafta Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Aslı Barış ve ünlü Alman influencer ve model Leonie Hanne ile ‘online’ bir moda sohbet gerçekleştirdi. Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul’un (MBFWI) 15. sezonu Türkiye Tanıtım Grubu’nun (TTG) desteğiyle gerçekleştirildi. World Media Group (WMG) Haber Servisi


Otomotiv

Ekonomik Nokta Dergisi - SayÄą 292 - 2020 151


İş Dünyası

Avrupa’da 1 mİlyon şİrket satın alınabİlecek durumda hedefe ulaşmak için beraber çalışabileceğiniz lokal ofisiniz olsun“ dedi. Yaşadığı zorlukları çalışma modeli ile fırsata çevirdi

D

ünyada artan rekabet, hemen her sektörde firmaları farklılaşmaya ve yeni pazar arayışlarına doğru hızla yöneltirken, küresel ekonomik kriz ve pandemi doğru adımlar atılması durumunda birçok fırsatı da beraberinde getiriyor. Özellikle Covid-19 pandesiyle birlikte karşımıza çıkan yeni normalde, iş yapış biçimlerinde ve stratejilerde yaşanan köklü değişimler, sahip olduğu esneklik ve üretim yetkinliği ile öne çıkan Türk firmaları için Avrupa’da yepyeni kapılar açabilir. Türk şirketleri açısından Avrupa’da satın alınabilecek 1 milyon şirket olduğunu belirten Çek-Türk Ticaret Odası Başkan Yardımcısı ve Çekya-Türkiye İş Konseyi (DEİK) Üyesi Yalın Yüregil, dünyayı etkileyen 152 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

pandeminin bu konuda bir fırsat da oluşturduğunu belirtti. Gayrimenkul, lojistik gibi pek çok alanda Türk yatırımcılar için seçenekler bulunduğunu kaydeden Yüregil, bu noktada özellikle Avrupa’nın merkez ülkelerinden biri olan Çekya’nın, yatırım planlayan girişimciler için büyük avantaj sağladığını söyledi. Beraber çalışacak lokal ofis avantaj sağlıyor Türk şirketlerinin Avrupa’da başarılı olmaması için herhangi bir kısıtlamanın olmadığını da belirten Yalın Yüregil, “Türk şirketlerinin Avrupa’da başarılı olmaması için herhangi bir kısıtlama yoktur. Yeter ki doğru yönlendirme ve rehber eşliğinde bir iş planı gerçekleştirip, bu

Türk şirketlerinin yurt dışında açılırken daha başarılı olmalarını sağlamak için dizayn edilmiş bir çalışma modeli geliştirmek hedefiyle hayata geçirdikleri Yeye Agency firmasından bahseden şirket kurucusu Yüregil, 5 farklı ülkede şirket kurup tek başına, lokal dili bilmeden ve herhangi bir ortağı olmadan geçtiği zor aşamaların aynısını diğer Türk girişimciler yaşamasın diye, tüm çalışma modelini bu eksikliğin üzerine dizayn ettiklerini kaydetti. Yeye Agency Hakkında Yeye Agency, 2012 yılında Slovakya’da ve sonrasında 2015 yılında da Çekya’nın başkenti Prag’ta Türk girişimci Yalın Yüregil tarafından kurulmuş bir ‘iş geliştirme ve yatırım ajansıdır’. Amacı, Türk firmalarının Avrupa’ya açılmalarını ve uzun dönemde kalıcı olmalarını sağlamaktır. Bu amaç etrafında, 2015 yılından beri sayısız bireysel girişimci ve Türk firmasının başarılı olması sağlanmıştır. Yeye Agency, Türk firmalarına öncelikle pazar araştırması gerçekleştirip ilgili pazarda ürünün veya servisin uygun olup olmadığını araştırdıktan sonra, alıcıların bulunması için harekete geçmektedir.


Araştırmalar ve çalışmalar sonrasında şirketin kurulması gerçekleştirilmekte ve oraya gitmenize gerek kalmadan, ‘Yeye Agency’nin kendi geliştirdiği online platform sayesinde, şirketin tüm lokal prosedürleri (muhasebe, hukuk, iş takibi) dünyanın istediğiniz yerinden yapılabilmektedir. Yeye Agency’nin takımı uluslararası bir takımdır. Lokal dile hakim yerel yöneticilerle birlikte Türkler, Azeriler, Tatarlar, Ruslar ve İspanyollar çalışmaktadır. Dünyanın dört bir yanından gelen yatırımcılara, kendi anadillerinde hizmet verilmektedir. Avrupa’nın istenilen ülkesinde Yeye Agency sayesinde vize sıkıntısı olmadan ve o ülkeye gitmeye gerek kalmadan şirketinizi kurup, muhasebesinin ve hukuksal gereklilikleri yerine getirilmesi ve o pazarda müşteri bulmanızı sağlayabilirsiniz. Belirli bir noktaya geldikten sonra da oturum & çalışma kartı alınması için başvuru süreçlerini de Yeye Agency, sizin adınıza gerçekleştirmektedir. Öte yandan, Türk şirketlerinin Avrupa’ya açılmasında rehberlik etmek için geliştirilen ‘Avrupa’da iş Kurmak’ sayfasında da şirketler, kendi ihtiyaçlarına yönelik formu doldurup ücretsiz bir online danışmanlık toplantısı gerçekleştirebiliyor.

İş Dünyası

Bostİk Gücüne Güç Katıyor Arkema, dekoratif zemin teknolojilerinde uzmanlaşmış İtalyan şirketi Ideal Work’ü satın alıyor.

Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 153


Ürün

B

ostik, yüksek katma değerli dekoratif zemin teknolojilerinde uzmanlaşmış bir İtalyan şirketi olan Ideal Work’ün planlanan satın alınmasıyla, zemin kaplama ürünleri yelpazesini güçlendiriyor. Arkema’nın yapıştırıcılarda hedeflenen büyüme stratejisiyle uyumlu olan bu proje, Bostik’in inşaat sektöründeki mevcut ürün gamını en son teknolojilerle mükemmel şekilde tamamlayacak. Yıllık cirosu 10 milyon euro civarında olan Ideal Work, 1997 yılında kuruldu. 25 kişiyi istihdam eden şirket, yıllar içinde hızla büyüdü. Özellikle mikro çimento teknolojisi sayesinde, üst düzey dekoratif zemin sektöründe uzmanlık ve benzersiz bir yaklaşım geliştirdi.

154 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

Zemin hazırlığı ve zemin yapıştırıcıları alanındaki mevcut serileri tamamlayan Ideal Work’ün çözümleri, Bostik’in ürün yelpazesini genişletmesine ve kendini döşeme, yenileme ve dekorasyonda katma değeri yüksek bir niş pazarda konumlandırmasına olanak tanıyacak. Ideal Work de Bostik’in ticari ağından yararlanarak küresel çapta gelişimini ve uzmanlığını hızlandırabilecek. Bu ilave satın almada, Ideal Work’ün solventsiz veya düşük uçucu organik bileşik emisyonlu ürünler ve geri dönüştürülmüş malzemeler kullanan mikro çimento teknolojisi, Grub’un ve Bostik’in Kurumsal Sosyal Sorumluluk hedefiyle de tutarlı. Bostik’in inşaat pazarındaki ve özellikle de döşeme çözümleri sektöründeki büyüme stratejisiyle mükemmel bir şekilde uyumlu olan bu anlaşmanın 2020’nin dördüncü çeyreğinde tamamlanması bekleniyor.


Sağlık

“Akcİğer Kanserİnde Multidisipliner Yaklaşım Uzlaşı Raporu” akcİğer kanserİ tedavİsİnde mükemmelİyet odaklı bİr yol harİtası ortaya koyuyor AstraZeneca Türkiye’nin koşulsuz desteği ile Türk Akciğer Kanseri Derneği tarafından hazırlanan “Akciğer Kanserinde Multidisipliner Yaklaşım Raporu” tıbbi onkoloji, göğüs hastalıkları, göğüs cerrahisi, radyasyon onkolojisi, radyoloji, nükleer tıp ve patoloji branşlarının yaklaşım ve yöntemlerini, akciğer kanserinin tanı ve tedavisi için birlikte çalışmaları bir araya getiriyor. Raporda önerilen yaklaşımlar sayesinde akciğer kanseri tedavisinde vakit kaybedilmeden daha hızlı tanı ve doğru tedavi uygulamaları mümkün olabilecek.

A straZeneca Türkiye’nin koşulsuz desteği ile Türk Akciğer Kanseri Derneği (TAKD) tarafından hazırlanan “Akciğer Kanserinde Multidisipliner Yaklaşım Uzlaşı Raporu” kamuoyuna açıklandı. Raporla, tüm dünyada en sık görülen ve en çok ölüme sebep olan kanser türü olan akciğer kanseri için tıbbi onkoloji, göğüs hastalıkları, göğüs cerrahisi, radyasyon onkolojisi, radyoloji, nükleer tıp ve patoloji branşlarının “ortak akılla” çalışmasına yönelik bir yol haritası sunuluyor ve sunulan bu yol haritasıyla akciğer kanseri hastalarının en hızlı şekilde tanı ve tedavi çözümlerinden yararlanması amaçlanıyor. Türkiye akciğer kanseri görülme sıklığında ilk 10 ülke arasında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre 2018 yılı itibariyle yıl içinde 2 milyondan fazla kişiye (tüm kanserlerin yüzde 11,6’sı) akciğer kanseri tanısı konuyor.

Ölüm nedeni sıklığında, kanser nedeniyle gerçekleşen ölümler arasında erkeklerde yüzde 22 ile birinci olan akciğer kanseri kadınlarda yüzde 13,8 ile meme kanserinin ardından ikinci sırada yer alıyor. Türkiye akciğer kanserinin görülme sıklığında yüz binde 36,9 ile dünya sıralamasında dokuzuncu sırada yer alırken, erkeklerde yüz binde 70,6 ile Macaristan ve Sırbistan’ın ardından dünyada üçüncü sırada yer alıyor1. Multidisipliner yaklaşım hayat kurtarıyor “Akciğer Kanserinde Multidisipliner Yaklaşım Uzlaşı Raporu” basın toplantısında değerlendirmelerde bulunan Türk Akciğer Kanseri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erdem Göker, raporun hazırlanma gerekçesini şu sözlerle açıkladı: “Akciğer kanseri, hastaların ilk tanı anından son tedaviye kadar birçok branş tarafından değerlendirildiği ve

ülkemizde en çok görülen kanser türü. Bu hastalığın başından sonuna doğru yönetilmesi, hastaların evreleme ve tedavisine multidisipliner takımın karar vermesi hastaların doğru tedavi ile buluşmasındaki en önemli faktör. Hastanın bu yolculuğunun her aşamasının benzer titizlikle ve hangi yöntemlerle ele alınması gerektiğini vurgulamak ve bu hastalıkla uğraşan tüm branşlardaki sağlık çalışanları ve toplum nezdinde farkındalığı artırmak amacıyla bu önemli raporu hazırladık.” Multidisipliner yol haritasıyla tanı ve tedavide vakit kaybı önlenecek Raporun akciğer kanserinin tanı ve tedavisinde mükemmeliyete ulaşması için bir yol haritası niteliğinde olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Erdem Göker, akciğer kanseri tedavisinde mükemmeliyetin yolunun farklı branşlardan uzmanların birlikte çalışmasından geçtiğini ifade etti. Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 155


Sağlık

Raporda yedi farklı branş arasında bir tanı ve tedavi uzlaşısı sağlanmasına öncelik verdiklerini aktaran Prof. Dr. Erdem Göker, “Hastaların ayrı ayrı hekimleri dolaşmalarından ziyade, tüm branşlardaki hekimlerin bir arada tartışıp uzlaşarak her bir hasta için en doğru olanı bulmalarını amaçlıyoruz. Akciğer kanseri ile uğraşan her hekimin, hastanın tanı ve tedavi izlemi standart yaklaşımlarla tam uyumlu olsa bile, değişik branşların ortak kararı ile bu standardı yerine getirmelerinin hem hastaya hem de ilgili tüm hekimlere katkısının büyük olacağını düşünüyoruz. Raporumuzda önerdiğimiz yöntem ve yaklaşımlarla akciğer kanserinin teşhis ve tedavisi için disiplinlerin ortak bir akılla çalışmaları sayesinde tanı ve tedavide vakit kaybedilmeyecek. Ayrıca daha hızlı teşhis ve doğru tedavi uygulanabilecek” diye konuştu. Disiplinlerarası yaklaşım maliyet avantajı da sağlayacak Akciğer kanserinin ekonomik yüküne de dikkat çeken Prof. Dr. Erdem Göker, “2018’de açıklanan ‘Türkiye’de Akciğer Kanseri Raporu’na göre akciğer kanserinin ülkemize olan toplam ekonomik yükü 8,8 milyar TL civarında. Dolaylı maliyetlerin de dahil edilmesiyle birlikte akciğer kanserinin hasta başı ortalama maliyetinin 175.838 TL olduğunu görüyoruz2. Akciğer kanserinde dolaylı maliyetlerin toplam ekonomik yük içinde önemli bir paya sahip olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. Dolayısıyla raporumuzda yer verdiğimiz disiplinlerarası yaklaşım, 156 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020

akciğer kanseri tedavisinin başarı oranını artırmayı hedeflemekle birlikte, maliyet açısından da faydalı olacaktır” diye konuştu. Akciğer Kanseri Tedavileri COVID19 salgınında da devam etti COVID-19 salgınının tüm hastaların yanı sıra akciğer kanserli hastaları da etkilediği görülüyor. Uzmanlar kanser tanı oranlarının salgınla birlikte düşüş yaşadığına dikkat çekerken, AB ülkesi beş ülke ve ABD’deki hekimlerin yüzde 40’ından fazlası akciğer kanseri tanısında gecikmelerin yaşanmasını öngörüyor. İlgili hekimlerin yüzde 70’inden fazlası ise biyopsi ve planlı tedavilerde gecikmelerin yaşanmasını bekliyor3. COVID-19 salgını nedeniyle yaşanılabilen gecikmelerin yanı sıra salgın döneminde hızlanan dijitalleşmenin farklı disiplinlerin bir araya getirilmesi için çeşitli avantajlar sunduğunu vurgulayan TAKD Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erdem Göker, “Dijital platformlarda gerçekleştirilen konseyler sayesinde tüm hastalarımızın tanı ve tedavi kararları tüm uzmanlık alanlarının ortak kararlarıyla alınabildi. Gerek kemoterapi gerekse hedefe yönelik tedaviler ve immunoterapi başarıyla uygulandı.” ifadelerini kullandı. Hasta, hasta yakınları ve sağlık çalışanlarına koşulsuz destek Raporda sunulan yöntem ve yaklaşımların sağlık çalışanlarının yanı sıra hasta ve hasta yakınları için de önemli olduğunun altını çizen AstraZeneca Türkiye Ülke

Başkanı Ecz. Serkan Barış şunları söyledi: “Multidisipliner yaklaşımın uygulanmasıyla birlikte daha iyi ve doğru tanı-tedavi-izlem şansının arttığına inanıyor, bu bilincin hasta ve hasta yakınlarında da yaygınlaştırılmasını destekliyoruz. Hastalar ve yakınlarının, akciğer kanserinin tanısı ve tedavisine yönelik bilgilerinin artması ile kritik öneme sahip süreçlerde vakit kaybedilmesinin önüne geçilebilir. AstraZeneca Türkiye olarak akciğer kanseri alanına odaklı sağlık çalışanlarımızın, akciğer kanseri hastalarının ve yakınlarının önemli ihtiyaçlarına yanıt veren bu çalışmaya koşulsuz destek olmaktan büyük bir mutluluk duyuyoruz.” Vatandaşlar akciğer kanserinin önlenebildiğini unutmamalı Akciğer kanserinin önlenebilir bir hastalık olduğunu hatırlatan TAKD Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erdem Göker, “Akciğer kanseri erken evrelerde teşhis edildiğinde ve uygun tedavi uygulandığında tedavide başarı şansı yüksektir. COVID-19 salgını nedeniyle gerek tanı aşamasında gerekse tedavi ve izlem aşamasındaki hastaların mutlaka hekimleriyle iletişim kurmaları gerektiğini önemle duyurmak istiyoruz. Akciğer kanseri beklemez. AstraZeneca’nın koşulsuz desteği ile hazırlanan bu raporda akciğer kanserinde multidisipliner yaklaşımın önemini bir kez daha göstermiş bulunuyoruz. Bu bağlamda, AstraZeneca Türkiye’ye teşekkür ediyorum” diye konuştu.


Otomotiv

Hitachi Automotive Systems Group Bursa Genel Müdürü Murat Bayram oldu

Türkiye’nin en büyük fren üreticisi ve dünyanın fren üretiminde öncü firmalarından Hitachi Automotive Systems Group Bursa Genel Müdürlüğü’ne Murat Bayram atandı. Çok uluslu şirketlerde

B

ursa, 20.10.2020 - Türkiye’nin en büyük fren üreticisi ve dünyanın fren üretiminde öncü firmalarından Hitachi Automotive Systems Group Bursa Genel Müdürlüğü’ne Murat Bayram atandı. Dünya devi firmada Genel Müdür olarak görev yapan Ahmet Yağcı’nın Avrupa Operasyon Direktörü olarak atanmasının ardından koltuğu Operasyon Müdürü Murat Bayram devraldı. Otomotiv sektöründe Johnson Controls, SKT ve Yazaki gibi çok uluslu şirketlerde operasyonel mükemmellik, üretim yönetimi ve yalın üretim sistemleri alanlarında farklı görevlerle 15 yıllık tecrübeye sahip olan Bayram, yeni görevine 1 Ekim 2020 tarihi itibari ile başladı. Fabrikanın büyüme yolculuğuna öncülük edecek Bursa fabrikasında 4 yıl önce Üretim Müdürü olarak başladığı görevini, son 1 yıldır Operasyon Müdürü olarak sürdüren Bayram, yeni görevinde devam eden projelerin SOP’sini ve fabrikanın büyümesini yönetmek ve temin etmek, fabrikadaki her seviyede bağlılık, sorumluluk ve hesap verebilirliği teşvik ederek işletme

operasyonel

stratejisini ve organizasyonunu tanımlamak, iletişimini yapmak ve uygulamak, kalite mükemmellik, ve ürün bulunabilirliği açısından müşteri üretim gereksinimlerinin tam olarak karşılandığından emin olmak, tüm yasal ve şirket HSE yönetimi ve gerekliliklerine tam uyum sağlamak, üretim yalın üretim verimliliğini, girişimcilik zihniyetini, çalışanların mesleki gelişimini ve ilerlemesini sağlayacak sistemleri en iyi uygulamaların hayata geçirilmesini alanlarında memnuniyetle karşılayan bir kültür oluşturmak gibi görevlerde çalışmalarına devam edecek. farklı Murat Bayram kimdir?

görevlerle 15 yıllık

1980 doğumlu olan Murat Bayram, Osmangazi tecrübeye Üniversitesi Elektronik Mühendisliği bölümünde lisans, Kontrol Mühendisliği alanında da yüksek sahip olan lisansını tamamlamıştır. Bayram, yeni Otomotiv sektöründe Johnson Controls, SKT ve Yazaki gibi çok uluslu şirketlerde operasyonel görevine 1 mükemmellik, üretim yönetimi ve yalın üretim Ekim tarihi sistemleri alanlarında farklı görevlerle 15 yıllık tecrübeye sahip olan Bayram, Bursa fabrikasında itibari ile 4 yıl önce Üretim Müdürü olarak başladığı başladı. görevini, son 1 yıldır Operasyon Müdürü olarak sürdürmektedir. Bayram, evli ve iki erkek çocuk babasıdır. Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020 157


Yaşam

ALİKEV’den gençlerİn eğİtİmİ İçİn destek çağrısı Ali İsmail Korkmaz Vakfı, Instagram hesabından düzenlediği bir canlı yayınla, Türkiye’nin ve dünyanın farklı şehirlerinden koşucu ve sanatçıları bir araya getirdi. Bu yıl İstanbul Maratonu’nda gençler okuyabilsin diye #AdımlarımızHerYerde sloganıyla yer alan ALİKEV, ülkenin geleceği olan gençler için herkesi harekete geçmeye çağırdı.

4

2’nci İstanbul Maratonu hazırlıkları devam ederken, pandemi koşulları yüzünden bir araya gelemeyen ALİKEV gönüllüleri ve destekçileri canlı yayında buluştu. Gönüllü koşucuların, Emel Anne ile bir araya geldiği yayına Fırat Tanış, Mert Fırat, Şebnem Sönmez ve Ozbi de bağlanarak, takipçilerine ALİKEV’e destek olma çağrısında bulundu. 2016 yılından bu yana gençlere burs imkanı yaratmak için İstanbul Maratonu’nda koşan Emel Anne, canlı yayında bu seneki kampanyasını duyurdu ve bu yılın öncekilerden farkı olduğunun altını çizdi. Pandemi sürecindeki koşulların özellikle gençlerin hayatında büyük değişimlere sebep olduğunu söyleyen Emel Anne, artan ekonomik ve sosyal adaletsizliğin önüne geçmek için dayanışma çağırısında bulundu. Bu yıl, gençler okuyabilsin diye #AdımlarımızHerYerde sloganıyla yola çıkan ALİKEV, ülkenin geleceği olan gençler için herkesi harekete geçmeye çağırdı. Emel Anne’nin kampanyasına destek olmak için: alikev.org/emelanne Gençlere umut olan ALİKEV koşucularından olmak için: kosu.alikev.org 158 Ekonomik Nokta Dergisi - Sayı 292 - 2020


EKONOMİK NOKTA

ENDÜSTRİ 4. 0 ZİRVESİ

WORLD MEDIA GROUP ORGANİZASYONUDUR...

TEKNOLOJİ

01 - 15 Nisan 2020

Endüstri 4.0 Zirvemizin bu yıl dördüncüsü gerçekleştiriliyor. Geçtiğimiz yıl sektörün lokomotifi; 10 sponsor, 50 katılımcı firma ve 560 sektör profesyoneli ziyaret etti.

www.worldmediagroupe.com

Ekonomi, Sanayi, Otomotiv sektörünü; dergilerimizi ve internet sitelerimizi tek çatı altında toplayan web adresimiz / internet televizyonumuz. (Yıllık 361 bin görüntüleme)

www.ekonomiknokta.com

Ekonomi Nokta; Finans, Sanayi, Otomotiv, tekstil, inşaat, teknoloji, sektörlerini tek çatı altında toplayan haftalık ekonomi gazetemiz ... (Tiraj - baskı : Aylık baskı: 10.000 adet e-gazete 50.000 adet)

www.makineotomasyondergisi.com

Makine - Otomasyon - Robotik dergimiz. (Tiraj - baskı : Aylık baskı: 5.000 adet / e-dergi 30.000 adet)

www.kesicitakimlardergisi.com

Kesici Takımlar ve Tutucular sektörünün ilk ve tek dergisi. (Tiraj - baskı : Aylık baskı: 5.000 adet / e-dergi 30.000 adet)

www.endustri40dergisizirvesi.com Türkiye’nin ilk Endüstri 4.0 zirvesi ve dergisi. (Tiraj - baskı : Aylık baskı: 5.000 adet / e-dergi 30.000 adet)

www.elektrikpanodergisi.com

Türkiye’nin ilk Elektrik ve Pano dergisi. (Tiraj - baskı : Aylık baskı: 5.000 Adet / e-dergi 30.000 adet)

www.autotuningworlddergisi.com

Onbeş Yıldır kesintisiz yayınlanan tek otomobil tuning Dergisi (Tiraj - baskı : Aylık baskı: 5.000 adet / e-dergi 30.000 adet)

WORLD MEDIA BÜNYESİNDE YAYINLANAN DERGİLER Haber İletişim İlker Kaplan WORLD MEDIA GROUP Genel Yayın Yönetmeni 0 505 400 94 33 makineotomasyondergisi@gmail.com

Reklam İletişim Hatice Karabay WORLD MEDIA GROUP Reklam Koordinatörü 0 505 400 94 33 makineotomasyondergisi@gmail.com

Reklam İletişim Zafer Alkan WORLD MEDIA GROUP Reklam Müdürü 0 546 675 59 49 worldmediareklam@gmail.com

Muhasebe İletişim Düzgün Turgut - Sevda Öncü WORLD MEDIA GROUP Muhasebe Müdürü 0 542 292 83 85 worldmediamuhasebe@gmail.com

Grafik Tasarım İletişim Simge Savranoğlu - Mete Şahin WORLD MEDIA GROUP Grafik Tasarım 0 212 427 00 15 worldmediareklam@gmail.com



ENDÜSTRİ 4. 0 ZİRVESİ ENDÜSTRİ 4. 0 DERGİSİ

WORLD MEDIA GROUP ORGANİZASYONLARIDIR ...

Sponsorluk ve Reklam için temas kurabilirsiniz : 0 505 400 94 34 - 0 505 400 94 33 - 0 546 675 59 49 www.endustri40dergisizirvesi.com - makineotomasyondergisi@gmail.com - worldmediareklam@gmail.com

www.worldmediagroupe.com www.ekonomiknokta.com

Ekonomi, Sanayi, Otomotiv sektörünü; dergilerimizi ve internet sitelerimizi tek çatı altında toplayan web adresimiz .

www.makineotomasyondergisi.com Makine - Otomasyon - Robotik dergimizin internet sitesi..e

www.kesicitakimlardergisi.com Kesici Takımlar ve Tutucular sektörünün ilk ve tek dergisinin internet sitesi.

www.endustri40dergisizirvesi.com

Türkiye’nin ilk Endüstri 4.0 zirvesi ve dergisinin internet sitesi.

www.elektrikpanodergisi.com Elektrik ve Pano dergilerimizin internet sitesi.

www.autotuningworldddergisi.com Auto Tuning World dergilerimizin internet sitesi.


WORLD MEDIA BÜNYESİNDE YAYINLANAN DERGİLER Haber İletişim Reklam İletişim Reklam İletişim İlker Kaplan Hatice Karabay Zafer Alkan WORLD MEDIA GROUP WORLD MEDIA GROUP WORLD MEDIA GROUP Genel Yayın Yönetmeni Reklam Koordinatörü Reklam Müdürü 0 505 400 94 34 0 505 400 94 33 0 546 675 59 49 makineotomasyondergisi@gmail.com makineotomasyondergisi@gmail.com worldmediareklam@gmail.com Dergilerimizde yerinizi ayırtın, hedef kitlenizi ulaşın!...

www.endustri40dergisizirvesi.com www.worldmediagroupe.com www.makineotomasyondergisi.com

www.autotuningworlddergisi.com www.elektrikpanodergisi.com www.kesicitakimlardergisi.com

www.ekonomiknokta.com

World Media Bünyesinde yayınlanan Dergilere abone olmak için aşağıdaki hesap numaralarına istediğiniz dergilerin Yıllık abone ücretlerini yatırabirsiniz. İsim soyisim ve adresinizi dekont fotokopisiyle birlikte makineotomasyondergisi@gmail.com adresine mail ya da 0 212 427 00 15 numaraya faks’a gönderebilirsiniz. Ayrıca Aboneliğinizi mail order sistemiyle kredi kartınızdan ödeyerekte yapabilirsiniz.

*Kredi kartınızın ön yüzündeki 16 rakam: .......................................................................... *Kredi kartınızın son kullanma tarihini ay / yıl : ................................................................. *Kredi kartınızın arka yüzündeki üç haneli güvenlik numarası: ..........................................

ABONE FORMU Ad

:...............................................................................................

Soyad

:...............................................................................................

Adres

:...............................................................................................

ABONE FORMU

...............................................................................................

İlçe

:...............................................................................................

Şehir

:...............................................................................................

Posta Kodu

:...............................................................................................

Telefon

:...............................................................................................

Faks

:...............................................................................................

e-mail

:...............................................................................................

Tarih

İmza

Dergi

İsmi

-

Yıllık Abone Ücreti

Makine & Otomasyon: Auto Tuning World: Kesici Takımlar Tutucular : Rulman & Lİneer: Endüstriyel Borulama: Cad / Cam / Cae / Plm : Endüstri 4.0 : Elektrik & Pano :

120 120 120 120 120 120 120 120

TL TL TL TL TL TL TL TL

+ + + + + + + +

KDV KDV KDV KDV KDV KDV KDV KDV




Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.