Güzel günlerin habercisi...
4 Şubat 2014 Salı Sayı: 120 l
l
1 TL www.yarinhaber.net l
Ali İsmail’in davasında adalet için binler Kayseri’de buluştu
Gezİ’nİn kalbİ bu sefer Kayserİ’de attı Kayseri’de halk Ali İsmail’e sahip çıktı. Gezi Direnişi’nin ilk günlerini aratmayan bir buluşma gerçekleştirdi. Duruşma içinde ve dışarıda direniş vardı. Halk katillerden hesap sordu. Sonraki duruşma 12 Mayıs’ta.
Başbakan’ın özel isteği üzerine Bayraktar:
‘Liderimden özür dilerim’
Erdoğan Bayraktar yolsuzluk suçunun ardından görevinden istifa ederken “Benim yaptıklarımın altında Başbakan’ın imzası vardır, onun da istifası gerekir.” şeklinde itirafta bulunmuştu. Fakat eski Bakan Bayraktar çark ederek partiden istifasına ilikşin:“Maksadımı aşan bir şekilde ‘istifa’ kelimesi tarafımdan kullanılmıştır. Bu ifademden dolayı liderimden ve dava arkadaşlarımdan özür diliyorum” dedi. Böylece istifa talebinden de vazgeçen Bayraktar için Başbakan Erdoğan: “İkna edilmesi söz konusu değil kendisinin özür dilemesi gerekir.” demişti.
04
Halkevleri GYK üyesi
İlknur Birol ile konuştuk
Duruşmanın ilk dakikalarında Emel Korkmaz katillere Ali’yi gösterdi.
Sanıkların Ali’yi dövdükten sonra “İyi stres attık” dedikleri ortaya çıktı.
Adliye önünde Ali için buluşanlar, 22:00’a kadar adalet nöbeti tuttu.
Ali’nin katili polislerden hesap soranlar seslerini Adliye’ye duyurdular.
Devletin Ali korkusu
Oğlum ne yaptı size?
Eskişehir’de güvenli olmayacağını söyleyerek Kayseri’ye alınan davanın ilk duruşması 3 Şubat günü görüldü. Kayseri’ye gelen tüm otobüsler durduruldu. İçindekiler teker teker arandı. Kayseri Valisi ilde yapılacak tüm eylemleri yasakladığını duyursa da binler Ali’ye sahip çıkmak için Adliye önünde toplantı. 23.00’a kadar süren duruşmada halk Ali İsmail’i bir an olsun bırakmadı.
Biri polis olmak üzere beş tutuklu sekiz kişinin ‘Kasten adam öldürmek’ ve ‘Bu suçu kolaylaştırmaktan’ 10 yıl ile ömür boyu hapis arasında ceza istemiyle yargılandığı davanın duruşmada Korkmaz ailesi duruşma salonuna alkışlarla alındı. Korkmaz’ın annesi Emel Korkmaz elinde oğlunun fotoğrafı ile sanıkların karşısına oturdu. “Oğluma bakarak konuşun. Ne yaptı size?’ dedi.
Karar tatmin etmedi Birinci duruşmanın bitiminde ara karar verildi. Bir sonraki duruşmanın 12 Mayıs günü yapılması kararlaştırılırken, sanıkların da o günkü telefon kayıtlarının TİB’den istenmesine karar verildi. Ayrıca tutuklu sanıkların tutuklulukları devam ederken, savcının polis Yalçın Akbulut’un tutuklanması talebi ise reddedildi. Karar sonusunda 12 Mayıs’ta Kasyeri’ye çağrı yapıldı bile. güncel 03
Kentsel dönüşüm yıktı, halk göçük altında kaldı
Sadece protesto eden değil kuran bir politika Gezi eylemlerinin bize kazandırdıkları, siyasete etkisi, iktidara etkisi hala konuşuluyor, değerlendiriliyor, analizleri yapılıyor. Analizlerin dışında çizilecek yol haritası da merak konusu. Eski Halkevleri Genel Başkanı ve GYK Üyesi İlknur Birol ile Gezi sürecini, yolsuzluk operasyonlarını ve seçimleri konuştuk.
Selçuk Kaygısız ile
14
ESAS MESELE
Ankara Altındağ İlçesi’nde Kentsel Dönüşüm kapsamında bir binanın yıkımı sırasında göçük meydana geldi. Zaten kentsel dönüşüm planları insanların barınma hakkını elinden alırken, plansız yapılan yıkımlar engelli bir vatandaşın canından olmasına sebep oldu. Görgü tanıklarının ifadelerine göre göçük altına kalanların daha fazla olduğu belirtiliyor. Olay yerine çok sayıda ambulans ve itfaiye ekibi sevk edildi ancak enkazda 1 kişi hayatını kabetti. Bilindiği gibi kentsel dönüşüm birçok yerde protesto ediliyor. emek 08
Ali İsmail davasında adalet biziz SİBEL UZUN
05 Uyanış
Gidişat AKIN BİRDAL
06 Cansuyu
Hepiniz... ERK ACARER
08 Bağzı şeyler
Entellektüelin arzusu! AGAH AYDIN
Başbakan’dan Zaman’a Cerrahpaşa işçileri paralel göndermesi direne direne kazandı
Başbakan Erdoğan, Zaman Gazetesi muhabirinin “MİT rapor sundu” sorusuna; “Paralel yapının temsilcisi durumuna düşüyorsunuz” yanıtını verdi. güncel 07
ü
Yemekhane taşeron firması değişince işlerinden edilen ve 22 gündür direnen Cerrahpaşa işçileri kazandı. İşçiler direniş çadırlarını beraber kaldırmaya çağırıyor emek 08
Hacer Göv için kadınlar artık adalet istiyor
Diyarbakır’da amca oğulları tarafından barıştırma bahanesiyile kaçırılıp boğarak öldürülen Hacer için Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu adalet istedi. yaklaşımlar 17
Erciyes kadar görkemli Ali GÜLSÜM KAV Ali İsmail Korkmaz katiller korkar GÜN ÇAĞ AYDIN
09 Ecrits 10 Ana fikir 11 Prizma
güncel 03
güncel 04
güncel 05
Tribünler ‘Ali İsmail Korkmaz’la yıkıldı
Bilal Erdoğan’ın dosyası yeniden incelemede
TİB’in sansür talebi “yanlışlıkla” olmuş
Efes-FB Basketbol Maçı’nda taraftarlar maçı unuttu Ali için buluştu.
Bilal’in dosyası yeni atanan savcılar tarafından tekrar incelemeye alındı.
TİB’in gönderdiği sansür mesajlarının sehven olduğu söylendi.
TOPLUM
02
4 Şubat 2014
Akkuyu’da kaçak nükleer santral inşaatı Mersin’in Akkuyu ilçesinde yapılması planlanan nükleer santral inşaatı izinsiz başladı. Bilirkişi raporunda inşaatın durdurulmasını istense de, şirket orman arazisinde kaçak inşaata devam ediyor. Akkuyu halkı ise, nükleere karşı mücadele ediyor.
Uyuşturucu öldürüyor Türkiye’de uyuşturucu kullanımından hayatını kaybeden kişi sayısı artıyor. Emniyet Genel Müdürlüğü 2013 Türkiye Uyuşturucu Raporu’nu açıkladı. Buna göre Türkiye’de bir yılda 5’i 15 yaş altı olmak üzere 325 kişi uyuşturucu madde kullanımına bağlı hayatını kaybetti. Raporda, 60 bin uyuşturucu bağımlısı olduğu belirtilirken, bunlardan 4 bin 720’i tedavi görüyor. Türkiye genelinde bir yılda düzenlenen 83 bin uyuşturucu operasyonunda 130 bin kişi gözaltına alındı. Bir önceki yıla göre operasyon sayısında yüzde 23.90, gözaltına alınan kişi sayısında ise yüzde 23.8 artış oldu. toplum
toplum sanem deniz kural
Mersin Akkuyu’da, Rosatom adlı şirket, Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporunu bile almadan nükleer santral için inşaat çalışmalarına başladı. Bu durum bilirkişi raporuyla da belgelendi. Greenpeace’in inşaat çalışmaları sırasında elde ettiği video ve fotoğrafların basına yansımasının ardından inşaat ortaya çıktı. ORMAN ARAZİSİNE NÜKLEER SANTRAL YAPILIYOR Bilirkişi raporuna göre; sahaların tümünde iş makinesi ile önceden çalışma yapılmış ve halen bir kısmında çalışmalar devam ediyor. Çalışmaların yürütüldüğü alanların bir bölümü izin alanının dışında kalıyor ve bu alanın 5 bin 265 m2’lik kısmı orman arazisi. Mersin Barosu, 27 Ocak’ta bilirkişi raporu üzerine suç duyurusunda bulunmuştu.
Uçan otomobil yapıldı Slovak bir mühendis trafik sıkışıklığı için yeni bir çözüm geliştirdi. Uçan otomobil, hem asfalt üzerinde, hem de havada seyahat edebilmeye olanak sağlıyor. Uçan otomobili yapan Stefan Klein, taşıtına izin çıkmasını bekliyor. Klein üniversite yıllarından beri geleceğin taşıtını geliştirmeyi hayal ettiğini belirtiyor. Stefan Klein uçan otomobili için Jules Verne ve Antoine de Saint Exupery’den esinlenmiş. Mavi-beyaz “aeromobil” ile havaalanına ulaştığınızda, tek yapmanız gereken taşıtın kanatlarını açmak. Taşıt böylece saniyeler içinde uçuşa hazır hale geliyor. toplum
ÇED RAPORU HENÜZ YOK Ormanlık alanda, tamamen hukuksuz ve kaçak biçimde nükleer santral inşaatını başlatan Rosatom şirketi bugüne dek Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na 2 kez ÇED raporu sunmuş, formattaki ve içerikteki eksiklikler nedeniyle her iki rapor da Bakanlıktan geri dönmüştü. Şirket şimdi 3.
kez ÇED raporunu sunmaya hazırlanıyor. HALK NÜKLEER İSTEMİYOR Yıllardır yürütülen mücadele ve yapılan eylemlerle sesini duyuran Akkuyu halkı, nükleer istemediğini net biçimde ortaya koydu. Mersin halkının nükleer istemediği gerçeği, Akkuyu NGS şirketinin açtığı bir ihalenin belgelerinde de yer buldu. Rosatom şirketi tarafından, Akkuyu nükleer santralinin yapımı ve işletilmesi için kurulan Akkuyu NGS şirketi, ihale şartnamesinde Mersin halkının yüzde 40’ının ikna edilmesi hedefi koydu. Şirketin, bu hedef için yaklaşık 5 milyon TL ödemeyi kabul etmesi, Akkuyu halkının nükleer enerjiye olan desteğinin yüzde 40’ın çok altında olduğunu ortaya koydu. Ayrıca BBC’nin araştırmasına göre, nükleer enerjinin güvenli ve önemli bir elektrik kaynağı olduğunu düşünenlerin oranı tüm dünyada yalnızca yüzde 22. Türkiye’de de bu oran yüzde 21. Tüm bunlara rağmen AKP hükümeti, Mersin’de nükleer için kararlı olduğunu her fırsatta göstermesinin yanı sıra, yakın zamanda Sinop’ta başka bir nükleer santral için Japonya ile anlaşmaları imzaladı bile.
Uyuyakalan hırsız yakalandı
Antalya’nın Muratpaşa İlçesi’nde, bir işyerine hırsızlık amacıyla giren 26 yaşındaki S.E, aldığı maddenin etkisiyle koltukta uyuyup kalınca yakalandı. Olay bir bobinaj işyerinde meydana geldi. Vatandaşın ihbarı üzerine kısa sürede olay yerine gelen polis ekipleri, kapıyı açarak S.E.’yi uyandırdı. Ne olduğunu anlamayan ve gözlerini açmakta zorlanan şüpheli, polis tarafından gözaltına alındı. S.E. ifadesi alınmak üzere polis merkezine götürüldü. toplum
4 şubat salı 2014
Ağzına sıkılan biber gazından kanser oldu
sayı: 120
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler
tasarım
selçuk kaygısız Can Çoksöyler Ceday Avcı Elif Karan Hülya say Özge Doğan sanem deniz kural Serkan Atak Oğuzhan Özkan koray karadere Arda içil taygun kon Burak Kiper RIfat çapar onur toper onur şeker
dağıtım
Rıfat çapar
imtiyaz sahibi
fadik temizyürek
sorumlu yazı işleri müdürü
ışıl kurt
Yönetim adresi
basıldığı yer
rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792
EZGİ CEREN AĞTAŞ Rasim araz
6 aylık abonelik: 40 tl
1 yıllık abonelik: 80 tl
FİDAN ataselim adına ziraat bankası hesap no: 0866 49384853 5003 ıban: TR920001000866493848535003 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010
Usulsüz yapılan Ataköy TOKİ inşaatı durduruldu
İstanbul Ataköy sahilinde TOKİ’ye ait 160 parselde yapılan çalışmaları, İstanbul 1 No’lu Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu durdurdu. TOKİ– Çelebican İnşaat şirketi tarafından yapılmak istenen otel çarşı kompleksi için çalışmalar başlatılmış, arazideki tüm ağaçlar yok edilmişti. İzin alınmadan inşaat çalışmalarının başladığını çeşitli gazeteler duyurmuştu. Bunun üzerine TOKİ’den yapılan açıklamada her
türlü yasal izinlerin alındığı belirtilmiş, izinleri ise Tabiat Varlıkları Komisyonu’nun verdiği ortaya çıkmıştı. Kültür Varlıkları Koruma Kurulu’nun Bakırköy Belediyesi ve TOKİ’ye gönderdiği yazı ise şu ifadelere yer verdi: “Tescilli kültür varlığı Baruthane yapılarının yer aldığı taşınmazda yapıldığı ifade edilen her türlü fiziki ve inşai müdahalenin kurul tarafından değerlendirilinceye kadar durdurulması gerekmektedir.” toplum
Gezi Parkı eylemlerinde ağzına biber gazı sıkılan Mehmet İstif ’in ağzında oluşan yaraların kansere neden olduğu belirtildi. Yemek yiyemeyen ve 39 kiloya kadar düşen İstif, “O eylemde ağzıma gaz sıkılıncaya kadar benim herhangi bir hastalığım yoktu. Biber gazının kullanımı yasaklansın” dedi. Polis tarafından yüzüne yakın mesafeden biber gazı sıkılan Mehmet İstif, gaza maruz kaldık-
tan sonra ameliyat edilerek dilinin dörtte biri alındı. Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından hazırlanan raporda yaraların kansere dönüştüğünü belirlenmesi üzerine, İstif ’in avukatları olay günü kullanılan biber gazının türünün, içindeki kimyasal maddelerin belirlenmesi ve polisin biber gazı kullanımının sınırlandırılması amacıyla girişimlerde bulundu. toplum
GUNCEL
03
4 Ş ubat 2014
Ali İsmail’in davasında adalet için binler Kayseri’de buluştu
Gezi’nin kalbi bu kez Kayseri’de attı
Ali İsmail Korkmaz davasına halkın sahip çıkarak binlerce kişinin Kayseri Adliyesi’ne gelmesi sizce Ali İsmail için adaleti sağlar mı? ORHAN DÜZGÜN KAYSERİ VALİSİ
Önlemler adalet için Valimizin twitter hesabındaki açıklamasını yayınlayabilirsiniz. Açıklama: 19 yaşında yaşamına veda eden Ali İsmail milletimizin evladıdır. İlimizde yapılacak olan duruşma için alınan tedbirler adaletin yerini bulması içindir. GÜRKAN KORKMAZ ALİ İSMAİL KORKMAZ’IN AĞABEYİ
Milyonlar bizimleydi
Kayseri’de halk Ali’ye sahip çıktı. Gezi Direnişi’nin ilk günlerini aratmayan bil buluşma gerçekleştirdi. Binlerce insan Ali İsmail’in davası için Kayseri Adliyesi’nde toplandı, katillerden hesap sordu. Hem içeride hem de dışarıda katiller ve yandaşlarına artık binlerce Ali İsmail’in olduğu haykırıldı, geceye kadar süren dava ertelendi. güncel can çoksöyler
önümden çekilmesini istiyorum. Ben oğlumu bu temiz ellerle büyüttüm. Dört bir yandan gelen in- Onlara dokunmam. Oğlumu bu elsanlar Ali İsmail Korkmaz’a lerle gönderdim Eskişehir’e, alamasahip çıkmak için 3 Şubat’ta Kayseri dım maalesef” dedi. Adliyesi’nde buluştu. Gezi direnişinin ilk günlerini aratmayan bir eylem Ruhunu yitirmiş katil gerçekleştirildi. Sanık polis Şaban Gökpınar ifadesinde “İzinliydim, sözlü talimatla göreDevletin Ali İsmail korkusu ve çağrıldım, ara sokaklara girenleri Güvenlik önlemi adı altında poli- engelleme görevi verildi bize” dedi. sin yıldırma politikaları devam et- Gökpınar, copun kendisine zimmetti. Kayseri’ye gelen tüm otobüsler li olduğunu, Ali’nin dövüldüğü gün durduruldu ve arandı. Kayseri Valisi tüm gün copun kendisinde olduğutüm eylemleri yasakladığını duyursa nu belirtti ve ‘”Kimseye vurmadığını” da, binler Ali’ye sahip çıkmak için iddia etti. 23.00’a kadar Adliye önündeydi. Ayağıyla dürtmüş Emel Korkmaz: Oğlum ne yaptı size? Sanık ifadeleri yalanda birbirleriyle Biri polis olmak üzere 5’i tutuklu 8 yarışır haldeydi. Görüntülerde ayan kişinin “Kasten adam öldürmek” ve beyan görünen gerçekleri bir kişi bile “Bu suçu kolaylaştırmak” suçlarından anlatmazken polislerden Mevlüt Sal10 yıl ila ömür boyu hapis arasında doğan, Ali İsmail yerdeyken “ayağıyla ceza istemiyle yargılandığı davanın ilk hafifçe dürttüğünü” söyledi. duruşmasında, anne Emel Korkmaz, sanıklara “Oğluma bakarak konuşun. Müdahil olamadılar Nasıl kıydınız oğluma? Annelerini- Emel Korkmaz, “Tabii ki, Ali İsmail’le zin yüzüne nasıl bakıyorsunuz?” diye birlikte katılacağım” sözleriyle davabağırdı. Sanık avukatlarının “Haka- ya müdahil oldu. Gezi eylemleri sıraret ediliyor” itirazı üzerine Kork- sında katledilen Ethem Sarısülük’ün maz, ellerini göstererek, “Katillerin ağabeyi Mustafa Sarısülük, Abdullah
Katiller Ali’yi dövdükten sonra: “İyi stres attık”
Cömert’in ağabeyi Zafer Cömert ve Mehmet Ayvalıtaş’ın ağabeyi Muharrem Ayvalıtaş ile Çağdaş Hukukçular Derneği ve Özgürlükçü Hukukçular Derneği de müdahillik talebinde bulundu. Mahkeme heyeti tüm talepleri “Doğrudan zarar görmedikleri” gerekçesiyle reddetti. 300 avukat adına açıklama Ali İsmail’in duruşmasını 300 avukat takip etti. Müdahil avukatlar adına yapılan açıklamada, avukat Ali Özgür, “Siz haksızlığı büyüttükçe, biz bu davanın daha kalabalık takipçisi olacağız. Ali’yi aramızdan aldılar ama adaleti hangi delikte saklanırsa saklansın çıkaracağız” dedi. Katillerin telefon kayıtları tespit edilecek Bir sonraki duruşmanın 12 Mayıs günü yapılması kararlaştırılırken, sanıkların olay anında nerede olduklarının tespit edilmesi için telefon kayıtlarının TİB’den istenmesine karar verildi. Duruşmada, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verilirken, savcının polis Yalçın Akbulut’un da tutuklanması talebi mahkeme tarafından reddedildi.
Ali İsmail Korkmaz’ın Kayseri’de görülen duruşmasında iddianame okunması tamamlandı. İddianamede Tanık Semih Berkay’ın bölümünde şunlar okundu: Katiller Ali’yi dövüp “iyi stres attık” demiş. Ali İsmail Korkmaz’ın Kayseri’de görülen duruş-
EHP genel başkanı sibel uzun
Emri devletten aldıklarını anlattılar
Onların evlatları çalıp çırparken Ali gibi evlatlarımız sokaklarda hak mücadelesindeydi. Kayseri’ye davayı taşıyarak toplumun tepkisini azaltacağız diye düşünenler yanıldılar. Tepki, bunu yaptıkları için daha da büyüdü. Gezi şehitlerinin aileleri omuz omuza verdi. Gençlere ne kadar düşman bir hükümetmiş ki AKP, bir genç dövülerek öldürülüyor ve Eskişehir gibi bir öğrenci kentinde davanın sahiplenmesini engelliyor. Davaların ne kadar önemli olduğu sanıkların mahkeme sırasında itiraflara varan ifadelerinden bir kez daha ortaya çıktı. Devletin talimatı olmadan adım atmadıklarını anlatıyorlar. Davalarımızı Gezi’yi diri tutmanın yollarından biri olarak görmeliyiz. Onlar ayakkabı kutularına paraları dizerken bir yandan Ali’lerimizin ölüm emrini verdiler. Acımız ve öfkemiz gittikçe büyüyor. Adalet mücadelemizi emri veren Başbakan’a varana kadar sürdüreceğiz. İtiraf edecekler, yargılanacaklar, hesap verecekler, koltuklarını bırakacaklar.”
masında iddianame okunması tamamlandı. İddianamede Tanık Semih Berkay’ın bölümünde şunlar okundu: Katiller Ali’yi dövüp “iyi stres attık” demiş. Katiller Ali İsmail Korkmaz’ı öldüresiye dövüp bir de “keyif ” almışlar!
Adliye önünden kareler
Savaşımız adaletin gerçekleşmesi için. Beş binin üzerinde kardeşimiz, üç yüze yakın avukatımız vardı. Milyonların kalbi bizimle atıyordu. Katiller yüzümüze bakamadılar. Sanıklar birbirine düştü. Şu aşamada amacımıza ulaştık. MUSTAFA SARISÜLÜK ETHEM SARISÜLÜK’ÜN AĞABEYİ
Toplumun davası
Bütün çabamız adalet için. Her ne kadar onlar adaleti tecelli ettirmeseler de, bizler onları yargılamaya devam edeceğiz. Ethem’in, Ali İsmail’in davası olarak bakmıyoruz, bütünlüklü bakıyoruz. Bunlar bütün toplumun davasıdır. MUHARREM AYVALITAŞ MEHMET AYVALITAŞ’IN AĞABEYİ
İntikam değil adalet
Onların hayalleri, umutları vardı. Şimdi en azından adalet talebimiz var. Bizler intikam değil, adalet istiyoruz, hayatları çalınan gencecik kardeşlerimiz için. Hiç olmazsa artık yattıkları yerlerde rahat etsinler. ZAFER CÖMERT ABDULLAH CÖMERT’İN AĞABEYİ
Cesaret alıyoruz
Mehmet’in ve Ethem’in duruşmalarında olduğu gibi, Ali İsmail’in duruşmasında da ordaydım. Biz ayakta durmayı, cesareti yiten canlarımızdan alıyoruz. Biz can verdik ve hesabını sorana kadar mücadeleye devam edeceğiz. ÇAĞLA DENİZ FELAMUR DAVA AVUKATLARINDAN
Olumlu etkileyecek Duruşmada bir kez daha gördük ki, Gezi ile başlayan dayanışma ruhu halen sürüyor. Duruşma salonunda yüzlerce avukat, dışarıda binlerce insan olması çok önemli. Kamuoyu baskısı dava sürecini olumlu etkileyecektir. PERİHAN ÇAĞRIŞIM KAYADELEN DAVA AVUKATLARINDAN
İşkenceden yargılanmalılar
Bu çok önemli. Bu baskıyla sonuç elde edilebileceğini düşünüyorum. Sanıklar olası kast ve netice sebebiyle ağırlaştırılmış ceza ile yargılanıyorlar. Aslında işkence sonucu ölüme sebebiyet verme ile yargılanmaları gerekiyor. KAYA GÜVENÇ ANKARA ORTAK SOL ADAY
Duruşmaya gelenleri yıldırmak için Kayseri Valiliği OHAL ilan etti, tüm araçlar ve insanlar tek tek arandı.
Halk Ali İsmail’e sahip çıktı. Kayseri Adliyesi önünde toplanan binler onun gibi korkusuz olmaya söz verdiler.
Tribünler ‘Ali İsmail Korkmaz’la yıkıldı!
Anadolu Efes’le Fenerbahçe Ülker arasında oynanan basketbol karşılaşmasında Gezi eylemlerinde öldürülen Ali İsmail Korkmaz için yazılan “Ali İsmail Korkmaz Fenerbahçe yıkılmaz” bestesi hep bir ağızdan dakikalarca söyledi. Eskişehir’de Gezi eylemleri sırasında dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın davası Kayseri’de görülmeye devam ederken, Beko Basketbol Ligi’nde Anadolu Efes’le Fenerbahçe Ülker arasında oynanan karşılaşmada tribünler Ali İsmail Korkmaz için yazılan besteyle inledi. Fenerbahçeli taraftarların yazdığı Ali İsmail için dakikalarca hep bir ağızdan söylenen tezahüratta şu ifadeler yer alıyordu: “Daha 19 yaşında, düşlerinde özgür dünya Öptüğü çubuklu forma, yaşayacak anısında Ali İsmail Korkmaz, Fenerbahçe yıkılmaz” GÜNCEL
Sahiplenme önemli
Oradaki binlerce kişi, aslında milyonları temsil ediyordu. Ancak böyle bir sahiplenme duygusuyla adaletin yerine gelebilmesi ihtimali vardır. Sanıkların azmettiricisi AKP iktidarının da sanık olarak yargılanması gereklidir. ALİ ÇERKEZOĞLU TAKSİM DAYANIŞMASI
Özgürlük davası Yapılan konuşmalarda katillerden hesap soruldu. Katiller ceza alana kadar mücadele edileceği vurgulandı.
Ali’nin ağabeyi Gürkan Korkmaz kürsüden yaptığı konuşmada “Onlar Ali İsmail’den korksun, Ali İsmail Korkmaz!” dedi.
Adalet Gezi ruhunun canlı tutulmasıyla sağlanabilir. Daha fazla özgürlük talebinin Türkiye’nin dört bir yanına taşınması gerekli. Ali İsmail davası sadece bir hukuk davası değil, özgürlük ve demokrasi mücadelesinin davasıdır. ŞÜKRÜ YILMAZ ANADOLU ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİSİ
Gözdağı oldu Gazetemizin geçen haftaki manşeti karşılığını buldu, halk Ali İsmail Korkmaz’a sahip çıktığını gösterdi.
Ali’nin ağabeyi Gürkan Korkmaz kürsüden yaptığı konuşmada “Onlar Ali İsmail’den korksun, Ali İsmail Korkmaz!” dedi.
Onlar bu davayı Kayseri’ye alarak, kimse gelmez diye düşündüler. Binlerce kişinin gitmesi onlara gözdağı oldu. İstedikleri gibi at koşturamayacaklarını göstermiş olduk. Bence adaletin sağlanmasında etkili olacak.
GUNCEL
04
4 Şubat 2014
Savcılar eve dosyalar çöpe
Hakan Öztürk AKLIN YOLU
Yazarımız seyahatinden dolayı bu hafta yazamayacak. Önümüzdeki haftadan itibaren Hakan Öztürk’ün yazılarını gazetemizden takip edebilirsiniz.
TIR’ı durduran Jandarma komutanı görevden alındı
Adana’da otoyolda durdurulan ve MİT’e ait olduğu iddia edilen 3 TIR’ın aranması ile ilgili başlatılan idari soruşturmanın ardından görevden alınan Adana İl Jandarma Komutanı Albay Özkan Çokay’ın yerine Şanlıurfa İl Jandarma Komutan Yardımcısı Albay Ünsal Bulut atandı. Adana-Ceyhan otoyolunda 19 Ocak’ta durdurulup 4 saat süreyle aranan 3 TIR’ın MİT’e ait olduğu açıklanmış, savcılığın arama yapıp yapamayacağı tartışmalara neden olmuş, İçişleri Bakanlığı 2 başmüfettiş, Jandarma Genel Komutanlığı da 5 askeri müfettiş göndererek idari soruşturma başlatmıştı. GÜNCEL
AKP 30 Marta damgasını vuracak
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Erdoğan Bayraktar’ın özrünün ardından hükümet cephesinden ilk değerlendirmeyi yaptı. Bakan Fikri Işık: “İnsanların hatasını görüyor olması, özür dilemek erdemdir” dedi. Bakan Işık Türkiye’nin 17 Aralık sürecinin etkilerinden kurtulduğunu söyledi ve operasyonları yapanların 30 Mart’taki yerel seçimlerde ağır bedel ödeyeceğini ileri sürdü. Fikri Işık, önümüzdeki aylardan itibaren enflasyonda düşüş beklentisi olduğunu söyleyerek, kurlardaki oynaklık ve faizin yükselmesinin Türkiye’ye has bir durum olmadığının altını çizdi ve “bu durum geçici” dedi. GÜNCEL
17 Aralık’taki rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasını yürüten savcılar Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç’in görevden alınmalarının ardından hazırladıkları yolsuzluk dosyaları odalarından alındı. Yetmedi Zarrab’ın mal varlığı hakkındaki tedbir kararı kaldırıldı. AKP sırf yolsuzluk dosyasını kapatabilmek için darbecilerle pazarlığa oturdu. İstanbul hülya seyhan
Ülke gündemini sarsan yolsuzluk ve rüşvet operasyonun ardından Başbakan’ın oğlunun da isminin karıştığı 2. dalga operasyonunda soruşturmayı yürüten savcı Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç’in görevden alınmalarının ardından şimdi de bitirmek üzere oldukları iddianame çöpe gitti. Bakan çocuklarının tutuklandığı yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını tek başına yürütecek olan Savcı Ekrem Aydıner, dosyaya bakan ilk savcı Celal Kara’nın yazdığı iddianameyi dikkate almayacağını, yeni iddianameyi bizzat kendinin yazacağını bildirdi. Çöpe giden iddianamelerin bakan çocukları ve işadamları için rekor cezalar içerdiği öğrenildi. İddianamede, Zarrab’ın altın kaçakçılığı yaptığından da söz edildi ve 37 yıla kadar hapsi istendi. İddianamede eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler hakkında 137 yıl, eski Bakan Zafer Çağlayan’ın oğlu Kaan Çağlayan hakkında ise 336 yıla kadar hapis cezası istendiği öne sürüldü. Kara’nın yazdığı iddianamede Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir hakkında ise ‘kültür ve tabiat varlıkları kanuna muhalefet’, ‘usulsüz imar izni vermek’ suçlarından 32 yıla kadar hapis cezası istendiği ifade edildi. YENİ SAVCININ GELDİĞİ BELLİ OLDU İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına
yeni atanan Başsavcı Hadi Salihoğlu basın mensupları ile yaptığı tanışma toplantısında “Esaslı görev değişikliği yapacağım. Buraya geldiğimiz belli olsun” demişti. Başsavcı Salihoğlu savcıların görev dağılımları konusunda yeni görevlendirmeleri açıkladı. Yeni görevlendirmelere göre Balyoz, Ergenekon, Devrimci Karargâh davalarına bakan savcıların da yerleri değişti.
Mahkemesi, soruşturma dosyasında yer alan delillerle tedbir kararının koyulamayacağına hükmetmişti. Mahkeme kararıyla Zarrab’ın mal varlığına konulan ‘satılamaz ve devredilemez’ kararı kaldırılmış oldu.
YILANA SARILAN AKP DENİZE DÜŞTÜ Artık uçurumun kenarına geldiğini anlayan Erdoğan, cemaate karşı elini güçlü tutmak için Balyoz ve Ergenekoncuları serbest bırakarak onZARRAB HAKKINDA SÜPRİZ KARAR lara itibarlarını iade etme çabasına Tasfiye operasyonu, yolsuzluk ve rüş- girişti. Ordu, yolsuzluk operasyonu vet operasyonunda tutuklanan Reza ardından, cemaate karşı gerekirse Zarrab’ın mal varlığına konulan ted- Ergenekon ve Balyoz davalarındaki bir kararının kaldırılmasına ilişkin kararları bile bozarım diyerek yeni itirazı da ortada bıraktı. Savcı Celal yasa tasarıları hazırlamaya başlayan Kara’nın, söz konusu karara itiraz hükümetin elini çabuk tutmasını edemeden dosyadan el çektirildiği istiyor. Hükümetin, Özel Yetkili öğrenildi. İstanbul 29. Sulh Ceza Mahkemeler ve Terörle Mücadele
Mahkemelerinin kaldırılarak, buralarda görülen davaların genel yetkili mahkemelere taşınmasına yönelik kararı, “Orduya kumpas kuruldu” açıklamaları çerçevesinde, askerin, yeniden yargılama beklentisini bir kez daha gündeme getirdi. AKP’NİN ÖZGÜR BASINI YOK ETME GAYRETİ AKP hükümetinin yaptığı yolsuzlukları ve hukuksuzlukları örtbas etme ve unutturma çabası adım adım sistematik bir şekilde ilerlerken yolsuzluk, rüşvet ve kara para aklama iddiaları çerçevesinde yürütülen 17 Aralık soruşturması kapsamında, dosyaya ilişkin her türlü haber, röportaj, eleştiri ve dosya içeriklerine yayın yasağı getirildi.
“İstifa eden vekiller birer tuzlukmuş” Başbakan Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen törende 17 Aralık operasyonu ve ardından yaşanan gelişmeler ile ilgili değerlendirmede bulundu. Erdoğan: “Ajan deyince, casus deyince çok rahatsız oluyorlar. Haşhaşi deyince çok rahatsız” diyerek istifa eden vekillere yüklendi. Erdoğan: “Milletten değil çete reislerinden, faiz ve vaiz lobilerinden emir alanlar ihanet içindedir. Bazı vekiller milletten yetki aldılar başka odakların kölesi oldular. Tarih onları
hatırlamıyor millet onlara zaten şamarını vurdu. Bugün de millet değil Türkiye düşmanlarından, ihanet şebekelerinden talimat alanları, milletim 30 Mart’ta gereken cevabı verecektir. Bunların hedefi sadece bölücülük yapmak değil. Bunlar Nisan ayından sonra hükümet atayacaklarmış, bakan atayacaklarmış, kendilerine göre siyaseti dizayn edeceklermiş. Hedefleri buymuş, niyetleri buymuş. Yolsuzluk ve rüşvet kılıfının altında asıl bunların kirli gayeleri buydu” dedi. GÜNCEL
Tuzluk geldi, tuzluk gidecek
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında eski Bakan Erdoğan Bayraktar’ın özrünü gündeme taşıdı. “O zaman Karadenizlidir, mert adamdır, demiştim. Karadeniz’in yüzkarasıdır” diyen Kılıçdaroğlu. Bayraktar için Başbakan’ın devreye girdiğini ve tutuklama ile tehdit ettiğini iddia etti. Kılıçdaroğlu: “‘İçimizde bazı tuzluklar var’ diyor. Diğer partilerden aldığın vekiller için hiç sesin çıkmıyordu. Tuzlukla çıkan milletvekilini kutluyorum. Tuzluk olarak nitelendirilen milletvekillerine sesleniyorum; itiraz etmezseniz, vatandaşlar AKP’den tuzluk geldi diyecekler” dedi. GÜNCEL
‘Liderimden özür dilerim’ İzmir Belediye Başkanı Adayı
Binali Yıldırım
Horon tepmekten vakit bulamadı
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın da aralarında bulunduğu 20 tutuksuz sanığın, metrobüs alımlarında ‘görevi kötüye kullandıkları’ iddiasıyla açılan davanın 4. duruşması görüldü. Hakim Mustafa Erdoğan, “Biz kötü insanlar mıyız? Mahkeme kötü bir yer mi? Kılık kıyafetimiz de yerinde. Niye gelmiyor ki mahkemeye?” diye sordu. “Müvekkilim İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’dır. Yoğun bir gündem içerisindedir” cümleleriyle duruşmaya katılmama sebebi açıklanan Kadir Topbaş, aynı saatlerde Artvinli Dernek ve Vakıf yöneticileriyle yaptığı toplantıda horon teperken çekilen fotoğrafını twitter’de paylaştı. GÜNCEL
Binali Yıldırım’ın Menderes İlçesi girişinde yanına yaklaşan bir kadın, özel hastanelerde tedavi katılım paylarının yüksekliğinden şikâyet etti ve “Götürenler götürüyor. Götürenler az götürsün” dedi. Yıldırım, “Sağlıkta çok alternatif var artık” cevabını verdi. Oysa özel sağlık kuruluşları ve üniversite hastanelerinde vatandaşın cebinden ilave ücret alınmaya başlanması ile üniversite hastaneleri artık bir tür özel hastane statüsüne geçirildi. AKP iktidarı parası olmayanın sağlık hizmetine erişemediği; sağlık çalışanlarının ücret, gelecek ve can güvencesini ortadan kaldıran bu sistemi sağlıkta dönüşüm adı altında vatandaşa yutturmaya çalıştı. Gözlerini vatandaşın cebindeki üç kuruşa diken AKP iktidarına ve sağlıkta çok alternatif var diyerek içi boş cümleler kuran Binali Yıldırım’ a OĞLUM BAK GİT diyoruz.
Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, AA’ya gönderdiği yazılı açıklamada şunları belirtti: “Bu operasyonu kimlerin yaptığı, hangi işbirliklerinin oluştuğu kamuoyu nezdinde açıklığa kavuşmaktadır. Bu operasyon sürecinde şahsımı, ailemi ve çalışma arkadaşlarımı zan altında bırakacak ve izah edemeyeceğim hiçbir hususun olmadığını defalarca ifade ettim. Şahsıma isnat edilen imar usulsüzlükleri ithamı tamamen mesnetsiz olup yaptığımız imar planlarının tamamen şeffaf, yasalara uygun,
kamuoyu ve yargı denetimine açık, yatırım ortamını ve iklimini iyileştirici ve de ülke menfaatleri doğrultusunda atılmış adımlar olduğu aşikardır. Sayın Başbakanımız 40 yıldır benim davamın lideridir. 25 Aralık 2013 tarihinde yaptığım açıklamada, bu hususun altı çizilmiş ve Sayın Başbakanımızın da icranın başı olduğu zikredilmiştir. Bunun aksi bir durumun söz konusu olmadığını ifade etmek için maksadımı aşan bir şekilde ‘istifa’ kelimesi tarafımdan kullanılmıştır. Bu ifademden dolayı liderimden ve dava arkadaşlarımdan özür diliyorum. GÜNCEL
AKP Ergenekon’un ipine sarılıyor
Selahattin Demirtaş, partisinin TBMM Grup toplantısında hükümete ve Başbakan’a yüklendi. Demirtaş, “Bu halkı aptal mı sanıyorlar? Halkı bu kadar küçümseyen ama mikrofonlarda milli egemenlikten dem vuran bir anlayış Türkiye ’de 2023’ü görebilir mi?” şeklinde konuştu. BDP lideri Selahattin Demirtaş, Ergenekon ve Balyoz operasyonlarına ‘kumpas’ demenin saçmalık olduğunu söyledi. Demirtaş, “AKP şu anda Ergenekon’un ipine sarılmaya çalışıyor. Siyasi bir hesap görme işine dönüştürdüler. Dönüp dolaşıp aynı yere geldiler” ifadelerini kullandı. GÜNCEL
GUNCEL
05
4 Şubat 2014
Sibel Uzun UYANIŞ
Ali İsmail davasında adalet biziz
Ali İsmail Davası devlet yargılamasına dönen bir dava haline geldi. Daha 19 yaşında giremediği sınavları, yapadıkları, düşlerindeki özgür dünyası, babasının karıncayı ezenle kavga eden Ali İsmail’i devleti yargıladı. Gezi’ye düşmanlık edenleri, sokakta hakkını arayanlara vur emrini verenleri, gözünü kırpmadan vuranları yargıladı. Kaskını çıkarınca adalet önünde süklüm püklüm olan katilleri yargıladığımız dava. Adalet herkese ne kadar da lazımmış dedirten dava. Ne kadar hiddetlensek azdır dediğimiz dava. Kayseri’ye gelen gelmeyen bir çok insan Ali İsmail Davası’na kilitlendi. Biri polis üçü esnaf olan tutuklular ve tutuksuz sanıklar “tanımam bilmem yapmadım” ezberi geçtiler. Ezberleri davada bozuldu. Devletin katilleri tanımadıkları Ali İsmail’e bunu yaptılar acaba tanıdıklarında ne yapıyorlar düşünün. Saatlerce mahkeme önünde kara soğuğa karşı sloganlarla mahkeme binasını inletenler, mahkeme salonunda öfkesine zor hakim olanlar, Korkmaz Ailesi, Sarısülük Ailesi, Ayvalıtaş Ailesi, Atakan Ailesi mahkeme üzerinde çok büyük bir etki yarattı. Hele elinde Ali’nin en güzel resimlerinden biriyle sanık sandalyesinde oturanlara davanin başında en ağır cezayı veren Ali Ismail’in annesi Emel Annemiz. Devlete, katillere ve onları koruyanların yüzlerine haykırdı “benim oğlum en ufak lanet dilemezdi nasıl kıydınız? Günlerdir yüzüm gülmedi ama sizin yaptığınız savunmaya gülüyorum. Bu savunmaya kim inanır? Oğlumun hesabını sormak için ayakta kalacağım”. Caniler bizi yıldıracaklarını düşünürken anaların gözyaşlarından bu memleketin mücadele topraklarının yeşerdiğini düşünemiyorlar, evlatsız bıraktıkları anaların binlerce evlat kazandığının farkında değiller. Abi Gürkan mahkemede ve kapıda bekleyenlere şöyle seslendi “...o sokağa benim kardeşim değil de başka kardeş girseydi de ölecekti... Mücadelemiz sayesinde mahkeme olumlu geçti. Mücadele olmasa işçiler bugün 20 saat çalışıyor olurdu...”. Ali zifiri karanlık sokağa koşarken Eskişehir’i aydınlatıyordu ya Kayseri de bu dava ile aydınlandı. O da koşarken abisinin dediğini biliyordu Gezi’de mücadele etmezsek bu kadar ilerlemiş olamazdık. AVM ve rantçılara kazanırdı doğa kazanamazdı, insanlık kazanamazdı. Hakkını aramanın tüm damarlarını Gezi olmadan açamazdık. O sokağa Ali İsmail insanlık adına koşuyordu. Karşısına insanlıktan çıkmış eli sopalıların çıkacağını hiç düşünmemişti. *** Sanıkların bir kısmı polis bir kısmı esnaf. Polisler Başbakan’ın Gezi saldırılarının destan yazan kahramanları olarak oturuyorlar. Avukatları müvekkilinin kendi kendine değil hiç de masum olmayan Gezi’ye karşı İçişleri Bakanlığı’ndan gelen emirle hareket ettiğini söylüyor. Vur emrinin nerden geldiğini kendileri söylüyorlar. Fırıncılar da neden polisler değil de biz tutukluyuz derdindeler. Hükümette olduğu gibi birbirlerini yemenin eşiğindeler. Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş davasındaki gibi korunan sanık polisler belinde silahla hala dolaşıyor. Devletin kanatları altındalar. Sanıklara, Ali’nin avukatlarından ezber yapmadıkları yerden soru gelince suçlarını itiraf eden cümleler ediyorlar. Mesela ezberinde dürttüm çalışmış cümle içinde “vurdum” deyiveriyor. “Talimat almadan asla hareket etmeyiz” diyorlar. Yani öldüresiye vurun talimatını aldıklarını anlatıyorlar. Eylemleri nasıl dağıtırsınız diye soruluyor “anlatmasam iyi olur” diyor. Sanıklar ve avukatları ifadelerinde devletin tüm baskı, katil, katliamcı tavrını da açıkça ortaya koydular “müvekillerimiz aldıkları eğitimde öldürmeden nereye vuracaklarının eğitimini alıyorlar”. *** AKP yargılama gücünü elinde tutmak için her taklayı attı. Adalet böyle yaparsam tamamen benim elimde olur herkeste buna kapılır gider gibi delice bir fikir içindeler. Sen çalmış olan yargıdan kaçan evladına tüm devlet sisteminin varlığını adıyorsun da bu halk Ali İsmail gibi bir evlada büyük bir mücadeleyi adamaz mı? Davasını AKP’ye bırakır mı? Emri verdim diyen Başbakandan başlayarak hepsinin bu davada yargılanması için kendini ortaya koymaz mı? Koyar. twitter: @sibeluzun_yarin
AKP’nin ÖYM’deki iki yüzlülüğü
Bu hafta TBMM gündemine gelecek olan yasa teklifiyle, 10 yılda yaklaşık 200 bin kişiyi yargılayan Özel Yetkili Mahkemeler kaldırılacak. 2004 yılında AKP hükümeti ÖYM’lerin kurulması için canla başla mücadele etmişti. Aynı AKP 10 yıl sonra ÖYM’lerin kaldırılması için aynı şekilde mücadele ediyor. Bu süreçteki iki yüzlülükleri ilgi çekiyor. İSTANBUL Arda İcil
AKP hükümeti döneminde kurulan ÖYM’lerin yürüttüğü en kritik davalar Ergenekon, Balyoz, Devrimci Karargâh ve KCK oldu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ÖYM’lerin kaldırılmasını yargının demokratikleşmesi olarak sunarken, bu mahkemelerin Cemaat’in paralel yargısı olduğunu anlatmak istiyor. Akıllarda kalan ise ÖYM’lerin Meclis Genel Kurulu’nda tartışıldığı dönemlerde AKP’nin yasayı çıkarmak için ne kadar çaba saf ettiği kaldı. Bundan tam 10 yıl önce; yani 2004 yılında, dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek Meclis kürsüsüne çıkarak, “Adil yargılama açısından buna ihtiyaç var, olağanüstü mahkemelere karşıyız; fakat ihtisaslaşma diye de bir olay var” demiş, AKP’li Salih Kapusuz gelen tepkilere “hiç de öyle değil; çok güzel bir düzenleme yaptık” yanıtını vermişti. 3 Aralık 2004’te TBMM Genel Kurulu’na gelen ve Özel Yetkili Mahkemeler’in kuruluşunu da içeren düzenleme sırasında AKP adına ilk Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ söz almış ve şu ifadeleri kullanmıştı:“Görüşmekte olduğumuz tasarı, on beş günlük, yirmi günlük, bir aylık bir çalışmanın
ürünü olarak huzurlarınızda değildir. Bu tasarı, yaklaşık altmış yıllık bir çalışmanın, bir birikimin, bir tecrübenin, bir emeğin, bir kalitenin huzurlarınıza bir demet halinde sunulmasından ibarettir. Maddelerin başından sonuna kadar takip ettiğiniz takdirde, Türk Ceza Kanununun içerisinde yer alan insan merkezli güzelliklerin Ceza Muhakemesi Kanunu içerisinde de yer aldığını, paralel değişikliklerin olduğunu çok iyi göreceksiniz. Ceza Muhakemesi Kanunu hazırlanırken,
hukuk devletinin temel prensipleri de alabildiğince Ceza Muhakemesi Kanunu’nun içerisine yansıtılmaya çalışılmıştır. Onun için, bu kanun, hukuk devletini, Türkiye’de bulunduğu noktadan bir adım daha ileri götüren bir kanundur.” Peki şimdi ne diyorlar? Adalet Bakanı Bekir Bozdağ geçtiğimiz günlerde ÖYM’ler sanki başka bir iktidar eseriymiş gibi şu ifadeleri kullandı: “Yargının içerisinde çifte hatta
çoklu yapıyı ortadan kaldırıyoruz. Devlet Güvenlik Mahkemeler’ini biz kaldırdık. Şimdi yargı içerisinde imtiyazlı gibi o özel mahkeme, özel savcı, özel yargılamayı da kaldırıyoruz. Hukuk devletinin gereği olan bir adımı da hayata geçiriyoruz. Biz DGM’leri kaldıran adımı attık, ardından da Özel Yetkili Mahkemeler’ikaldıran adımı attık şimdi de tamamen bu ayrıcalıklı yapıyı kaldıran adımları atıyoruz ve Türkiye’de önemli bir demokratikleşme hamlesini gerçekleştiriyoruz.”
Ordunun üzerine vazife mi?
Devlet günü kapsamında yapılan Erdoğan-Özel görüşmesinde Genelkurmay Başkanı’nın yeniden yargılama konusunda hassasiyetlerini yine dile getirdiği belirtildi. Genelkurmay’ın endişesinin ardında Balyoz gibi kesin hükme bağlanan davalarda ceza alan onlarca muvazzaf askerin orduyla ilişiğinin kararların tebliğ edilmesinden hemen sonra kesilecek olmasının var olduğu düşünülüyor. Ordu, yolsuzluk operasyonu ardından, cemaate karşı gerekirse Ergenekon ve Balyoz davalarındaki kararları bile bozarım diyerek yeni yasa tasarıları hazırlamaya başlayan hükümetin elini çabuk tutmasını istiyor. Hükümetin, özel yetkili mahkemeler (ÖYM) ve Terörle Mü-
cadele Kanunu’nun (TMK) 10. maddesiyle kurulan mahkemelerin kaldırılarak, buralarda görülen davaların genel yetkili mahkemelere taşınmasına yönelik kararı, “Orduya kumpas kuruldu” açıklamaları çerçevesinde, askerin, yeniden yargılama beklentisini bir kez daha gündeme getirdi. Kulislere yansıyan bilgilere göre Genelkurmay Adli Müşavirliği bu süreçte çok yoğun bir çalışma yürüttü. Bu çalışmasının tek sonucu suç duyurusunda dile getirdiği iddialar değildi. Adli Müşavirlik, sorunların çözümü konusunda da seçenekler geliştirerek, atılabilecek adımlar konusunda öneriler üretti ve geride bırakılan süreçte bunları Adalet Bakanlığı ile de paylaştı. GÜNCEL
TİB’in sansür talebi “yanlışlıkla” olmuş Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı haber sitelerine gönderilen “yayın kaldırma” talepli mesajların sehven yani yanlışlıkla gönderildiğini öne sürdü. Yarın Haber, T24, sol.org.tr, gerçek gündem ve Sendika.org sitelerine TİB’den gönderilen mesajlarda yolsuzluk operasyonuyla ilgili bazı haberlerin kaldırılması istenmiş, mahkeme kararına dayandırıldığı iddia edilen talepte, ilgili mahkeme kararının içeriğine ya da haber içeriğinin neden “sakıncalı” bulunduğu ile ilgili bir açıklamaya yer verilmemişti.
Bu süreçte vagus.tv’nin de hukuki bir gerekçe sunulmadan erişime kapatılması tepki çekmişti. TİB’in ilgili açıklaması: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/55 ve 2014/66 sayılı kararları çerçevesinde, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) tarafından yapılan bildirimlerde, sehven haber niteliği taşıyan içerikleri barındıran İnternet sitelerine de uyarı mesajı gönderilmiştir. Konu ile ilgili inceleme yürütülmektedir.” GÜNCEL
l Bir yerlerde gizli kapaklı toplantılar yapılmış, tuzaklar kurulmuş ve 17 Aralık tarihinde düğmeye basılmış. l Ekonomiye de zarar vermek istediler. Gazete, televizyon haberleriyle ekonomiyi hedef aldılar. l 2023 hedeflerimizden bizi hiç kimse saptıramaz. Moral bozmaya çalışanlara karşı herkes dikkatli olsun.
GUNCEL
06
4 Şubat 2014
Bu da mı iftira?
Kadınlar ölüyor, sen susuyorsun
Akın Birdal CANSUYU
Gidişat Baş döndürücü gelişmeler oluyor. Bu toplum çok şey gördü. Darbeler, suikastlar… Savaşın en kirlisi ve soykırımın en utanç verici sonuçlarını yaşadı. Hala da normalleşmiş sayılmaz. Şaşırtıcı olanın, “iyi şeyler olacak” denilen döneme rastlıyor ve olanların, söylenilenlerin tersinin oluyor olması… Barış ve Demokratik Çözüm adına bir ileri bir geri adım atılıyor olması, ya da perdeleri kapalı, duran bir otobüsün dışarıdan sallanılarak gidiliyor hissi yaratılması; demokrasi adına, tüm demokrasi kurumlarının yerle bir edilmesi, kuvvetler ayrılığı ilkesinin yok edilmesi, zaten tam sağlanamamış yargının bağımsızlığının ve tarafsızlığının yitirilmesi, kamu güvenliği ve düzenini sağlamakla yükümlü olduğu ileri sürülen kolluk kuvvetlerinin kime ve nereye bağlı olacağının belirsizliği… Tüm bunların rüşvet ve yolsuzluk sarsıntısından daha da etkilenmiş olması rejimi tam bir belirsizlik içine itmiştir. İpleri elinde tutan AKP yönetimi, parlamento içi ve dışı güçlü bir muhalefetin olmayışı nedeniyle “ben yaptım oldu” anlayışına sığınmış ve her türlü denetimden uzak, her istediğini yapmıştır. Ta ki, devlet içinde erki paylaşma konusunda bir sorun çıkıncaya dek, bütün olup bitenler gizli yürütülmüştür. İktidar paylaşımında bugüne değin birbirine koşutparalel giden iki güç AKP-Cemaat tek şerite girince ön alma savaşı başlamıştır. Bugün görünen sorun, yargı ve güvenlikte kimin muktedir olacağı, kimin Cumhurbaşkanı yapılacağı ve geleceğin kimlerce belirleneceğindedir. Yoksa devlette tek muktedir güç olan Türk Gladyosu kendini korumakta, Özel Harp Dairesi ve kendine bağlı gerektiğinde her türlü teçhizatla iş görecek özel eğitilmiş bin kişinin hazır olduğu kaç kez dile getirilmiştir. İşin tuhafı her fırsatta özgürlüklerinden yoksun bırakıldıklarından yakınan yandaş medyanın ağız birliği yapmışçasına; yolsuzlukların, rüşvetin her ülkede olduğunu yazıp çizerek, buna masumiyet ve meşruiyet kazandırmak istemeleridir. Bırakın başka ülkeleri, bugünlerde Türkiye’de olan Hollande’ın ülkesi Fransa’da Cumhurbaşkanı iken adı rüşvet ve yolsuzluğa karışan Chirac yakasını hala adaletten kurtaramadığı ve Mitterand’ın başbakanlarından Pierre Beregovoy’ın yolsuzluk dedikoduları üzerine intihar ettiği unutulmamalıdır. Şimdi, önümüzde duran “sürecin” nasıl ilerleyeceği ve seçimlerin nasıl bir ortamda yapılacağıdır. Aslında bu kaotik ortam ve olası gelişmeler, çözüm sürecinin bir hukuka bağlı kılınmamasının sonucudur. Darbelere ve darbecilere karşıyım diye hem darbe hukukuna hem de tüm darbeleri ve girişimleri aklayıp onlara sarılmak ne kendilerini ne de onlara umut bağlamış olanları kurtaracaktır. Çünkü demokrasi ve hukukun gücü yerine başka güçlere tutunmanın çıkmaz sokak olduğu unutulmuş görünmektedir. Bilimselliği olmamasına karşın dilimize girmiş bir “balık hafızası” sözü var. Balığın belleğinin üç saniye olduğu ileri sürülse de, balıklar beş ay öncesine ait bilgileri hatırlıyorlarmış. Uluslararası Af Örgütü’nün birçok yayın organında “Unutmaya Karşı” bandını yazıyor olmaları rastlantı olmasa gerek. Görülüyor ki halkların alanlarda, insanlığa karşı işlenmiş suçlara karşı; Unutmayacağız, Unutturmayacağız sözlerinin, egemenler ve yönetenlerin nezdinde pek karşılığı olmuyor. Antik Yunan akademisinde unutmaya karşı bellek kaybını önlemek için başka bir yola başvurulurmuş. Biberiye dallarından yapılan taçlar takılırmış. Rivayet o ki, biberiyenin yapraklarının saldığı koku hafıza kaybını geciktiriyormuş. Ankara’ya da bu taçlardan yaptırıp göndersek, işe yarar mı, ne dersiniz?
Mutlu, kadın katillerinin değil boşanmaların peşinde İstanbul Valisi Mutlu, bu akşam twitterdan yazdığı mesajla 20bin evliliği kurtarmayı hedef koyan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı aratmadı. Türkiye’de en çok kadın cinayetinin yaşandığı iller arasında başta gelen İstanbul’un Valisi Mutlu henüz kendi ilinde koruma altındayken öldürülen kadınlarla ilgili tek bir açıklama yapmadı. İstanbul Valisi veriler konusunda “hassas” Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu İstanbul’da kaç kadının koruma altında olduğunu öğrenmek için başvurduğu ve 6284 sayılı koruma kanunu gereği hayati tehlikede bulunan kadınları korumakla görevli olan İstanbul Valiliğinden “bu veriler elimizde yok” cevabını almıştı. Ancak görünen o ki İstanbul Valiliği başka verilerin peşinde. GÜNCEL
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam erken yaşta evliliklerle ilgili 18 Ocak’ta sarf ettiği “masumane” sözlerinin iftira olduğunu iddia etti. İslam, erken yaşta evlilikleri masumane bulmasa bile kadın cinayetlerini durdurmak için net bir tutum almayarak kadınların yaşam haklarının ellerinden alınmasına göz yummaya devam ediyor. güncel elif karan
Ne dediler?
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam Meclis’te torba yasa düzenlemesi yapılırken çocuk yaşta evliliklerle ilgili Kader’in ölümünün ardından sarf ettiği sözlerle ilgili açıklama yapmak zorunda kaldı. “Çocuk gelinler masumanedir” diyen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, gelen yoğun tepkiler üzerine: “Bu, külliyen yalan. Bu cümleyi reddediyorum. Böyle bir cümle ağzımdan çıkmadı” dedi.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam: Masumane “Ama böyle bir eylem içinde bulunan kişiye verilecek ceza belli. Fakat tespit edilmesi gerekiyor. Bu nikâhların çoğu masumane kıyılıyor. Kendi kızını çocuk yaşta evlendiren annenin de çocuk yaşta evlendiği için bunu normal sandığını görüyorsunuz. Kimse çocuğuna kötülük yapmak istemez o nedenle bilincin artırılması gerekiyor” (18 Ocak- tüm gazeteler)
Fatma Şahin’in ardından gitmeye devam ediyor Kadınlar bir bir öldürülüyorken, basını abartmakla suçlayan eski Bakan Fatma Şahin’in ardından gittiğini ispatlayan Ayşenur İslam da kabahati basında buldu. İslam farklı cümlelerde sarf ettiği kelimelerin basın tarafından birleştirildiğini iddia etti. Neredeyse tüm gazetelerde 18 Ocak’ta, Kader’in ölümünün ardından Ayşenur İslam’ın açıklamaları- bir takım kişilerin tuzağa düşürül- mada şunları kaydetti: “İslam, çocuk nın tamamı yayınladı. düğünü iddia etti. yaştaki evliliklerle ilgili net ve keskin bir tutum alması gerekirken, bunu Bakanı eleştirmek için tuzağa mı Kadınlar, Ayşenur İslam’ı yapmayarak “masumane” sıfatını düşmemiz gerek? göreve davet ediyor kullanmış ve ne niyetlerle bu sözleİslam açıklamalarına bu sefer de Baş- “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlı- ri sarf etmiş olursa olsun Kader’leri bakan’ın konuşmalarından tanıdığı- ğı’nın görevi kadınları hayatta tut- katleden zihniyetin masumane de mız yöntemle devam etti. Önce bir mak, toplum içerisindeki eşitsizlik- olabileceği tezini sürdürmüş, meşrumuhabirin ifadelerini birleştirerek ten kaynaklı maruz kaldığı şiddet laştırmıştır. Ayşenur İslam’ı görevini manşete çektiğini ardından da başta ve ayırımcılıkla mücadele etmektir” yapmaya, kadın cinayetlerine ve erkendisine Meclis’te soruyu yönelten diyen Kadın Cinayetlerini Durdu- ken yaşta evliliklere dair net tutum vekil Ruhsar Demirel olmak üzere racağız Platformu yayınladığı açıkla- almaya davet ediyoruz.”
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav Talihsiz Bu çok talihsiz bir açıklama. Bu masumane sözünü kullanmak olabiliyor ama bana göre çocuk gelin terimini kullanıyor olmak bile meşrulaştırıyor, devamını getiriyor. Şimdi bütün bu kademelerde buna ilişkin net bir tutum alınmadığı ve bu açıdan tabii ki kökeninde bir erkek egemenliğinin kınanmadığı, kadının yanında kadın dostu bir beyan toplum karşısında edilmediği sürece bu devam edecek. (21 Ocak- İMC TV)
Ben öldükten sonra adalet neyime? Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Şükran Ünal’ın evine giderek kendisini ziyaret etti. Ünal, Platforma yaşadıklarını bir kez daha anlattı. Kadınlar öldürüldükten sonra bile devletin indirimler vererek katilleri suça teşvik ettiğini sözlerine ekledi. ”Ben öldükten sonra gelen adalet benim neyime?” dedi.
Ünal, “Korumaların tüm giderleri kadın tarafından karşılanıyor benim maddi durumum iyi olsa zaten kendime özel koruma tutardım” dedi. AKP’nin şimdiye kadar sadece kadınların aleyhinde açıklamalar ve yasalar yaptığını söylerken “Bizler öldürülürken onlar sadece seyretmekle yetiniyor” diye konuştu. GÜNCEL
‘Kadınları koruyun’ talimatımızı uygulayın 27 Haziran’da kocası tarafından yedinci kattaki balkondan aşağı atılarak öldürülen Güldane Poçak için Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu 29 Ocak’ta adliye önündeydi. Güldane Poçak ölmeden önce doktorlara kendisini aşağı atanın eşi olduğunu söylemişti. Platform göreve geldiğinden beri kadınlar ölürken kadın cinayetlerini durdurmaya yönelik adım atmayan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’ı göreve çağırdı. Basın açıklamasında “Son nefesimizde bile Güldane kardeşimiz gibi adalet
aramak istemiyoruz. Her gün yaptığı açıklamalarla, uygulamalarla yaşam hakkımızı hiçe sayan AKP hükümetini, kadınlar için adaleti sağlaması gerekirken, katilleri ödüllendiren yargıyı bir kez daha uyarıyoruz” diyen kadınlar, “Görevinizi yerine getirin, kadın cinayetlerini durdurun” dedi. Dava avukatlarından Şilan Gül şunları kaydetti: “Hem baronun hem Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun davayı takip etmesi çok önemli. Mahkeme heyeti kadının gücünü ne kadar görürse kararı da o yönde verecektir. ” GÜNCEL
Savcı suçlu değilmiş Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), eski eşini defalarca ölümle tehdit ettikten sonra öldüren Mehmet İnce hakkında eşini tehdit ettiği aşamada tutuklama kararı vermeyen savcının olayda sorumluluğu bulunmadığına karar verdi. 2 yıl önce yaşanan olayda 34 yaşındaki Ayşe İnce öldürülmeden bir hafta önce, Mehmet İnce tarafından bıçakla tehdit edilince polisi arayarak şikâyetçi oldu ve koruma talep etti. Ancak yetkililer, “Herkese koruma veremeyiz, polis hangi kapıda beklesin” diyerek ölüm tehdidi alan kadının koruma talebini geri çevirdi. Ayşe İn-
ce, İstanbul Küçükçekmece’de kızının 23 Nisan tören kutlamaları sonrası okul çıkışında ayrı yaşadığı eşi Mehmet İnce tarafından sırtından bıçaklanarak öldürüldü. Eski eş Mehmet İnce ise savcılık tarafından 1 gün sonra serbest bırakıldı. Aile, HSYK ile İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı’na, kızlarının ölümünde ihmali bulunan yargı mensupları ile kamu görevlilerinin cezalandırılmasını talep etti. Ancak HSYK, İnce’yi serbest bırakan savcı hakkındaki şikâyete takipsizlik kararı verdi. Cinayette ihmali bulunan polis memurları hakkında da dava açıldı. GÜNCEL
GUNCEL
07
4 Şubat 2014
Ortak sol aday ziyaret turunda
Bilal Erdoğan’ın dosyası yeniden incelemede
25 Aralıktaki ikinci yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasında adı geçen Bilal Erdoğan hakkındaki deliller dosyaya yeni atanan savcılar tarafından tekrar incelemeye alındı. Dosya’da adı geçen 41 işadamı ise ifadeye çağrıldı. Operasyonu yürüten savcı Muammer Akkaş, Bilal Erdoğan’ın yanı sıra 41 işadamını ifadeye çağırmıştı. Aktaş’ın çağrı evrakının Bilal Erdoğan’a ulaşmadığı söylenmişti. Bilal Erdoğan ile ilgili henüz bir karar verilmediği belirtildi. Bilal Erdoğan’ın yönetim kurulu üyesi olduğu TÜRGEV’de soruşturma kapsamına alındı. GÜNCEL
RedHack MİT’in üyelik bilgilerini yayınladı
RedHack , bazı telekomünikasyon şirketlerinin sistemlerine girerek üye bilgilerini ve bunlara ait kayıt evraklarını ele geçirip internette yayınladı. RedHack’in yayımladığı belgeler arasında bakanlıklar, emniyet ve MİT’in de TTNET kayıtlarındaki üyelik bilgileri yer aldı. RedHack tarafından yapılan açıklamada, söz konusu telekomünikasyon şirketlerinin bilgi ve evrakları koruyamadıkları belirtilerek, “Bizler sınırlı imkanlarla bunları ele geçirebiliyorsak ülkenin yüzde 90’nından fazlasının bilgi ve evraklarının olduğu bu sistemlere daha kimler erişip nasıl kayıtlar alıyordur” denildi. GÜNCEL
Abdullah Gül: Bu devlet böyle gitmez
CHP’li bilişim uzmanı Milletvekili Erdal Aksünger, Çankaya Köşkü’nde Gül’e yasadışı dinlemelerle ilgili teknik bilgiler verdi. Gül: “Her vatandaş dinlendiğine ilişkin şüphe barındırıyor. Bu devlet böyle gidemez” dedi. Aksünger açıklamasında: “Emniyet İstihbarat, 2010 yılından beri envanter tutmuyor. 11 dinleme aracının kayıp olduğu belirtiliyor” dedi. Aksünger, görüşmeyle ilgili yaptığı açıklamada, yasayla getirilen Erişim Sağlayıcıları Birliği’ni “kiralık katil” olarak niteleyen Aksünger, “İnternet yasası içerisinde yeni bir MİT yaratılıyor” dedi. GÜNCEL
Ankara’da EHP, ÖDP, TKP ve Halkevleri’nin ortak sol adayı Kaya Güvenç sendikalar ve meslek odalarına ziyaretlere başladı. Güvenç, önce DİSK ve TMMOB’yi ziyaret ederek Kani Beko ve Mehmet Soğancı ile, Mimarlar Odası’nda Ankara Şube Başkanı Ali Hakkan ile görüştü. İkili söz ve karar hakkı ile kentsel mücadelenin önemine işaret etti. istanbul ceday avcı
Ankara’da gösterilen sağ adaylara karşı halkın “sağa” mecbur olmadığını belirterek birleşen EHP, ÖDP, TKP ve Halkevleri’nin ortak sol adayı Kaya Güvenç’in sendikalar ve meslek odalarına ziyaretleri başladı. Kaya Güvenç, ilk ziyaretini Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na yaptı, Başkanı Kani Beko’yu ziyaret etti. Ankara sağ adaya mahkum değil “Gezi isyanının yol göstericiliğinde katılımcı dayanışmacı ve toplumsal bir belediyeciliğe adayız” diyen Güvenç, “Sendikaların ve emek örgütlerinin çalışmalarımıza katkı vermesini istiyoruz. Ankaralı yurttaşlar ve sol seçmen 3 MHP kökenli adaya mahkum değildir. Halkımızın ve toplumumuzun aydınlık geleceğini temsil eden sol seçeneğin oluşturulmasının, solun alternatif, katılımcı ve kolektif yönetim anlayışının yerel yönetimlere yansımasının olanaklarını hep birlikte yaratmamız lazım.” ifadelerini kullandı. Emekli Sen Genel Başkanı Veli Beysürer ve Sosyal İş Genel Başkanı Metin Ebetürk’de söz alarak katılımcı belediyecilik anlayışına destek verdiklerini belirtti. DİSK Genel Başkanı Kani Beko, Ankara ortak sol aday Kaya Güvenç’in DİSK’i ziyaretiyle ilgili olarak ise, “Biz emekçinin ve çalışanın haklarını savunan bir örgütüz.
Doğal olarak emekçilere ve çalışanlara yakın adaylara katkı vermek bizim görevimizdir. Kaya Güvenç bizim ideallerimize ve taleplerimize uygun bir adaydır. Başarılar diliyoruz.” dedi. Halkın katılımı önemlidir Kaya Güvenç daha sonra TMMOB Genel Merkezi’ni ziyaret etti. TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, Güvenç’in ziyaretini memnuniyetle karşıladıklarını, TMMOB olarak bilimin aydınlatıcılığının ve halkın katılımının kent yönetimlerinde çok önemli olduğunu belirtti. Soğancı, Kaya Güvenç’le TMMOB çatısı altında uzun yıllar birlikte mücadele verdiklerini, kent yönetimi konusunda benzer görüşleri taşıdıklarını ifade ederek, Güvenç’in Gezi
rılması ve insan odaklı çalışmalar yapılmasında olduğunu söyledi. “Nasıl bir Ankara” sorusuna üniversitelilerle, kadınlarla, çocuklarla birlikte yanıt aradıklarını belirten Güvenç, tarihsel ve kültürel mirası önemsediklerini ve Mimarlar Odası’nın yürüttüğü kentsel mücadeleyi desteklediğini söyledi. Ali İnsana saygı öne çıkarılmalı Hakkan, Mimarlar Odası olarak Mimarlar Odası’na yaptığı ziyarette farklı katmanların temsil ve dahil Şube Başkanı Ali Hakkan ile gö- edilebildiği bir yerel yönetim anlarüşen Güvenç, sol bir aday olarak yışını benimsediklerini dile getirdi. farkın insana saygının öne çıka-
Hem yolsuzlar hem terbiyesiz AKP İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu, bir televizyon programında kullandığı ifadeler nedeniyle, “Sağcılar yolsuzluk yapar solcular yapmaz” gibi bir algı oluşturulduğunu belirterek bunu sert sözlerle eleştirdi. Twitter hesabından, “Kimi uyanık solcular tutturmuşlar. Sol yolsuzluk yapmaz sağ yapar. Bu lakırdıyı Anadolu’da desen ‘H… şuradan’ derler” diye tweet attı. Solun geldiği kadar yediğini savunan Kuzu, “İSKİ yolsuzluğu nereden çıktı? ‘Hükümet olan yer diye’ bir şey çıkmaz ki. Kestirmeden temize çıkacak sol Türkiye ’de, nah çıkarsın affedersin” dedi.
Bal gibi anladık; Hırsızsınız Söylediklerinin çarpıtıldığını söyleyen Kuzu, “Adamların espri yeteneği yok kazma gibi adamlar. Görüş ifade ediyorlar sözüm ona.” ifadelerini kullandı. Tweetteki boşluğun ne ile doldurulması gerektiği sorulunca Kuzu, “Ben küfür etmem. Anadolu’daki insan diyormuş herhalde.” Dedi. Herkesin kullandığı ifadeleri “bal” gibi anladığını söyleyen Kuzu, “İşlerine öyle geliyor. ‘Sol yemezmiş’ bal gibi yer.” dedi. GÜNCEL
Başbakan’dan Zaman’a paralel göndermesi
Aslan’a bir Halkbank kıyağı daha
AKP’den Gezi’yi karalama çabası 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu sırasında, evindeki ayakkabı kutusundan 4.5 milyon dolar çıkan Türkiye Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın, son iki aylık maaşı hesabına yattı. Banka yönetimi personele yeni yılda verilmesi gereken yüzde 7 oranındaki zammı henüz uygulamaya koymazken, cezaevinde bulunan Genel Müdür’ün maaşının ödenmeye devam etmesi personelin tepkisine yol açtı. Ancak tüm mal varlığına haciz konulduğu için maaşı banka hesabında tutuluyor. GÜNCEL
Direnişi’nin yarattığı, katılımcı, aydınlanmacı ve dayanışmacı ruhu yerel yönetimlere yansıtacağını söyledi. Kent yönetimleriyle ilgili meslek örgütlerinin, odaların ve halkın katılımının sağlanması gerektiğini, bu konuda Güvenç’in çalışmalarına güvendiklerini belirtti.
17 Aralık kapsamında oğlu tutuklanan ve istifa eden eski Bakan Muammer Güler, Mardin’de aday tanıtım toplantısına katılarak ‘’Aklanmış olarak tekrar karşınıza çıkacağım. Bu hesabı vermeden de siyasete devam etmeyeceğim’’ dedi. Cemaatte olanların hepsini aynı kefeye koymadıklarını vurgulayan Güler, hükümetin akla hayale sığmayacak yolsuzluk skandalını Gezi’yle mukayese ederek ‘’İkinci Gezi vakası’’ yakıştırmasını yaptı. “Meşru olmayan bir yolla amacına ulaşmaya çalışanlar bunun karşılığını göreceklerdir.” diyen Güler, cemaat adı altında iktidara ortak olmak istendiğini belirtti. Halkın ayaklandığı Gezi direnişini, yolsuzluklarını örtbas etmek için kullanan Güler, Erdoğan gibi bunun AKP’ye yapılan bir psikolojik hareket olduğunu söyledi. GÜNCEL
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Almaya’ya hareketi öncesi Atatürk Havalimanı’nda basın toplantısı düzenledi. Erdoğan temaslarıyla ilgili yaptığı açıklamanın ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Habertürk muhabirinin Zaman gazetesinde bugün yayınlanan anketteki AK Parti’nin oy oranının 36,4 olduğunu ifade etmesi üzerine konuşan Başbakan Erdoğan, masasındaki rakamları okudu. Erdoğan, “Sen bu ankete inanıyor musun? Ya da bizim anket-
lerimiz var buna mı inanalım.” dedi Erdoğan sonra “Şimdi ben size bir anket okuyacağım” dedi ve Konda’nın anketini okudu. Başbakan Erdoğan’ın okuduğu ankete göre, AK Parti: yüzde 47, 27, CHP: yüzde 28.5, MHP: yüzde 14,4, BDP: yüzde 5, 9 olarak görülüyor. Dünyanın bir başka ucundan devlet yönetilmez gelir burada ne yapacaksan yaparsın. Palavradan anketleri bu millet yutmuyor. Biz hayali projeler ile konuşmuyoruz yaptıklarımız ile konuşuyoruz ifadelerini kullandı GÜNCEL
EMEK
08
4 Şubat 2014
Ölen 11 işçi için adalet İstiyorlar
Erk Acarer
Hepiniz…
BAĞZI ŞEYLER
Hepimiz, bir gece yarısı polis tarafından “avlanmak istenen bir ceylan gibi” sokağa sürüldüğünü, orada sivil görünümlü bazı kişiler tarafından dövüldüğünü izledik! Ayılınca, o ıssız mahalle arasından bir başına ayrılıp hastaneye gittiğini ama sana kimsenin bakmadığını gördük! Seninle ilgilenmeyen doktorun mesajına baktık… “Hipokrat zaten allahsızdı. Ona ettiğim yemini tutmak zorunda değilim içim rahat.” İşte bunu da günü geldiğinde lazım olacağı için sakladık! Destan övgülerini bir kenara yazdık! *** Son tekmeyi de attılar… Polis kovaladı, fırıncı vurdu, yargı davayı kaçırdı. 2 bin polis kasklarıyla, coplarıyla, Kayseri’ye akın etti, neredeyse OHAL ilan edildi. Barikatlar kuruldu. Ama çok kalabalıktı! Binlerce onurlu insan, “her türlü engellemeye rağmen” oradaydı. Baban, “Benim oğlumdan ne istediniz?” diye ağladı. Anan, -hepimizin anası- çerçevelettirdiği fotoğrafını bir an olsun elinden bırakmadı. Katillere, ara sıra, “Bu fotoğrafa bakacaksınız!” diye bağırdı. Katiller, gülüşünden korktular. Katiller fotoğrafına bile bakamadılar. Katiller korkak olur! *** Mide bulandıran ifadeler arasında, iki satır da senin sözlerinden kelam edildi. Dediler ki; “Bize sövdü!” Mahkeme, “ailesinden başka kimse müdahil olmayacak” diye şart koşup ara kararı açıklayarak davayı Mayıs’ın ikinci haftasına erteledi… Ölümüne sebep olan polisin hesabı yine tutulmadı! Ya ne olacaktı ki? Bu ülkede, polisin sürülmesi, ceza alması başka koşullara bağlı değil mi? Burası, hırsızın değil “Çaldın” diyenin, katilin değil “Öldüm” diyenin suçlu yazıldığı yer! Neyse ki, bu seferlik affettiler seni! *** Ama biz gördük, biz duyduk, biz sakladık, biz bir kenara yazdık ve biz affetmedik onları! Dediler ki; bize sövdü… Hissettik… Naif bir genç adamdın sen. Sövmemişsindir olasılık. Senin yerine biz söyleyiverelim onu da… Laf, beden işçilerinden muaf, hepiniz… *** Kısmet işte, biz seni ölümünden sonra sevdik Ali! Bu dava bizim, hepimiz müdahiliz!
Elektrik akımına kapılan işçi hayatını kaybetti
Konya’nın Seydişehir İlçesi Hafif Sanayi Bölgesi’nde bulunan bir süt fabrikasında çalışan Hasan Kalkan elektrik akımına kapılarak olay yerinde hayatını kaybetti. 25 yaşındaki Hasan Kalkan’ı peynir üretme makinesine su doldurmak istediği sırada elektrik çarptı. Yere yığılan Hasan Kalkan’ın arkadaşları sağlık ekiplerini arayarak yardım istedi. Olay yerine gelen sağlık ekipleri yaptığı müdahaleler sonucu işçi Hasan Kalkan’ın hayatını kaybettiğini belirledi. GÜNCEL
Kentsel dönüşüm yıktı, halk göçük altında kaldı
Ankara’nın Altındağ ilçesinde meydana gelen göçükte, engelli bir kişi yaşamını yitirdi. Çankırı Caddesi Ada Sokak’ta kentsel dönüşüm çerçevesinde sürdürülen yıkım çalışmaları sırasında 5 katlı bir binada göçük meydana geldi. Yıkılan binanın yanındaki gecekondunun üzerine devrilmesi sonucu engelli Öcal Çetinkaya (68) göçük altında kaldı. Olay yerine ambulans ve itfaiye araçları sevk edildi. İtfaiye ekiplerinin arama kurtarma çalışmalarıyla sonucunda Çetinkaya’nın bulunduğu yer belirlendi. İtfaiye ekiplerince molozların arasından çıkarılan Çetinkaya’nın yaşamını yitirdiği belirlendi. GÜNCEL
11 Mart 2012’de İstanbul Esenyurt’taki Marmara Park Alışveriş Merkezi inşaatı şantiyesinde işçilerin kaldıkları çadırlarda, önlem alınmaması ve güvencesiz çalışma koşulları nedeniyle çıkan yangında 11 işçi hayatını kaybetmişti. 2 yıldır süren davanın 10. duruşması 31 Ocak Cuma günü Bakırköy Adliyesi’nde görüldü.
bakan senin evlatların yanında, bir baba olarak evlatlarının başındasın. Esenyurt’ta AVM inşaatında Benim evladım babasız kaldı. Evlaçalışan ve kaldıkları şantiye dımın babasının katilini neden yaçadırında çıkan yangında yaşamı- kalatmıyorsun? Çocuğum bir kez nı yitiren 11 işçinin davası, 10. baba diyemedi. Bakan işçi ölümleri duruşmada da bir sonuca bağlan- azaldı diyor. İşçi ölümleri azalmadı, madı. Aileler bilirkişi raporunun her gün nice Ahmetler ölüyor” diinşaat şirketlerini akladığını be- yerek tepkisini dile getirdi. lirterek yeni rapor hazırlanmasını Bakan neye göre talep etti. ‘İşçi ölümleri azaldı’ diyor? Başbakan, evladımın babasının Basın açıklamasını İşçi Ölümlerikatilini niye yakalatmıyorsun? ne Son Platformu Temsilcisi Selçuk Esenyurt’ta hayatını kaybeden iş- Kaygısız okudu. Kaygısız, 2 yıldır çilerden Ahmet Yağal’ın eşi Selma süren Esenyurt davasının adil ilerYağal konuşmasında: “Sayın Baş- mediğini vurguladı. AKP’ye ve Baistanbul koray karadere
kan Faruk Çelik’e de seslenen Kaygısız, “Her gün yeni işçi ölümleri haberi alıyoruz. Her gün gözümüzü işçi kardeşlerimizin ölüm haberleriyle açıyoruz. Bakan Faruk Çelik neye göre işçi ölümlerinin azaldığını söylüyor” dedi. “11 kardeşimiz yanarak öldü, tek bir sorumlu bile tutuklanmadı” diyen Kaygısız, sorumlular hakettikleri cezayı alana dek adliye önlerinde olacaklarını belirtti.
dem’in ortaklarından Mehmet Altun’un avukatı müvekkilinin tutuksuz yargılanmasını istedi. Hakim, “Sen bizden güvence istiyorsun, eğer tutuksuz yargılanırsa müvekkilimi bu duruşmalara katarım diyorsunuz yani?” diyerek bu talebi reddetti. Ölen işçilerin aileleri ve İşçi Ölümlerine Son Platformu temsilcileri, duruşmayı takip etmek için birlikte duruşma salonuna girdi. 2 yıldır 10. duruşması görülen davada işveren 10. Duruşmaya da katılmadı avukatı da ailelerin avukatı da bi10 duruşmanın hiçbirine katılma- lirkişi raporuna itiraz etti. Bir sonyan ve hakkında yakalama kararı raki duruşma 7 Mart 2014 tarihine bulunan taşeron inşaat şirketi Kal- ertelendi.
Cerrahpaşa işçileridirene direne kazandı Cerrahpaşa Tıp Fakültesi işçilerinin direnişi sürüyor. Yemekhane boykotu ile başlayan direniş kardeşlik sofrası ile devam ediyor. İşçilerin kurduğu 3. kardeşlik sofrasında EHP, BDSP, Eğitim-Sen de işçiler ile dayanışmak için oradaydı. Cerrahpaşa’da atılan işçilerin direnişi sürüyor. İşçiler yaptıkları yemekhane boykotu sonrasında kurdukları kardeşlik sofrasını devam ettiriyor. Kardeşlik sofrasında EHP, Eğitim-Sen, BDSP ve Mücadele Birliği işçiler ile dayanışmak için oradaydı. Kardeşlik sofrasında ‘’Zafer direnen emekçinin olacak’’, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!” ve “Yaşasın sınıf dayanışması!” sloganları atıldı. İşçiler ile konuşmalar yapıldıktan
sonra 3. kardeşlik sofrasında işçilerin hazırladıkları yemeklerin dağıtımı yapıldı. Emekçi Hareket Partisi adına konuşma yapan Selçuk Kaygısız ise işçilerin mücadelesini, direnişini EHP olarak selamladıklarını söyledi. DİSK Genel Sekreteri ve Devrimci Sağlık İş Başkanı Arzu Çerkezoğlu Twitter hesabından yaptığı açıklamalarda: “Cerrahpaşa’da direniş kazandı! Tüm arkadaşlarımız işbaşı yapıyor! Direniş boyunca yanımızda olan tüm mücadele arkadaşlarımıza teşekkürler!” “Direnen Cerrahpaşa işçileri kazandı. Yarın direniş boyunca omuz omuza olduğumuz tüm kişi ve kurumlarla buluşacağız.” ifadelerini kullandı. GÜNCEL
Punto Deri işçilerinin direnişi sürürüyor
Punto Deri işçileri direnişlerini sürdüyor. Fazla mesai ve düzgün koşullarda çalıştırılmamaları nedeniyle sendikaya başvurduktan sonra sebepsiz yere işten atılan Punto işçileri, direnişlerini devam ettiriyor. İşçiler ile dayanışmak, direnişe destek olmak için Emekçi Hareket Partisi üyeleri işçileri ziyaret etti. Ziyarette “Punto işçisi yalnız değildir’’, “Zafer direnen emekçinin olacak’’, “Dire-
ne direne kazanacağız” sloganları atıldı.
İspanya’da sağlık emekçileri kazandı
Sizin mücadeleniz bizim mücadelemizdir İşçilerin direnişinde Emekçi Hareket Partisi adına konuşan Selçuk Kaygısız, Punto Deri işçilerine “Sizin mücadeleniz, bizim mücadelemizdir. Artık yalnız değilsiniz. Zafer direnen emekçilerin olacaktır’’ dedi. GÜNCEL Madrid’te sağlık emekçilerinin direnişi sonuç verdi. Hükümetin özelleştirme planında gerim adım atmasıyla birlikte sağlık bakanı da istifa etti. Başkan İgnacio Gonzalez´in açıklamasından sonra vatandaşlar, sağlık emekçileri, sendikacılar hastane ve sağlık merkezleri önünde kutlamalar yaptılar. Madrid Özerk Bölge Hükümeti Başkanı bölge hükümetinin uzunca bir süre önce yapılan Madrid´te 6 hastane ve 27 sağlık ocağının özelleştirilmesi planından vazgeçildiğini açıkladı. Bu açıklamadan sonra Madrid Özerk Yönetimi Sağlık Bakanı Javier Fernandez-Lazquetty istifasını verdi. GÜNCEL
EKONOMI
09
4 Şubat 2014
Agâh Aydın
Ecrits
Entelektüelin arzusu!
Entelektüelin kim olduğu sorusu zor ve bir o kadar da karmaşık bir konu. Ayrıca entelektüel ve aydın kavramlarının farklı farklı anlamlar içerdiği de düşünülürse konu daha da çetrefil bir hal alır. Gramsci, bütün insanların entelektüel olduğunu kabul eder ve toplumda herkesin entelektüel işlevi görmediğini yazar. Toplumda işlev görenleri ise iki tipe ayırarak birincisini, çoğunlukla yıllar yılı aynı tür işler yapan öğretmenler, papazlar, idareciler gibi “geleneksel entelektüeller”; ikincisini ise sürekli insanların zihinlerini değiştirip piyasaları genişletme mücadelesi içinde olan, çıkarlarını örgütlemek, daha fazla iktidar, daha fazla denetim gücü elde etmek için kullanan sınıflarla ya da kuruluşlarla doğrudan bağlantılı olduklarını ileri sürdüğü “organik entelektüeller” olarak adlandırır. Kimi çevrelerin ağır eleştirilerine maruz kalan tescilli entelektüelimiz Orhan Pamuk da entelektüel konusunda Gramsci ile benzer görüşlere sahiptir: “Bazıları sanatçılık, yazarlık, gazetecilik, hocalık gibi işleri yapan herkese entelektüel deme eğiliminde. Türkiye’de özgürlüklerin kısıtlanması, kitapların yasaklanması, farklı düşünenlerin vatan haini ilan edilmesi için her gün çırpınan pek çok gazeteci, köşe yazarı var. Sınırlı da olsa zihinsel bir faaliyet gösterdikleri için bu kişilere de entelektüel denebilir belki, ama bence onlar entelektüel değil de devleti, hükümeti destekleyen teknisyen konumundalar.” Yolsuzluklarla ilgili davaları nasıl anladıklarını anlamak için yaptıkları yorumları okuyup, dinleyince -bazı entelektüellerin (politikacıların, gazetecilerin, anayasa hukukçularının, hocaların v.s.) zekâları, bilgileri, eğitimleri işe yaramıyor mu? diye düşünmeden edemiyor insan! Biraz daha yakından bakınca, bu kişilerin Gramsci’nin ‘organik entelektüeller’i olduklarını söylemek zor olmasa gerek. Söylediklerine bakılırsa yolsuzluğun yapılmış olması, yapanın kimler olduğu önemli değildi, önemli olanın yolsuzluğu kimlerin neden ortaya çıkardığıydı? Kimine göre, solcuların kendi yaptıkları yolsuzlukları kapatmak için kurdukları solcu bir kumpas komitesi iş başındaydı, kimilerine göre Amerika, kimilerine göre de cemaat… Herkes toplanmış iktidar partisini tuzağa düşürmüştü. Hatta bazıları o kadar yüksek sesle konuşuyor ki yolsuzluk yapmadığınız için utancınızdan yerin dibine geçersiniz karşılarında! Peki bu mektep, medrese görmüş mürekkep yalamışlara ne demeliyiz? Dün bir televizyon kanalında biri kendilerine entelektüel dedi. O entelektüeller böyle zor konuları değerlendirip, analiz ettikten sonra başımıza ne çoraplar örüldüğünü biz kara cahiller (halk) ancak anlayabilirmişiz. “Oğru ele bağırar ki doğrunun bağrı çattar”** Organik entelektüeller neden yüksek sesle bağırıyorlar? Çünkü çok bilgililer. Çünkü bağırırken çıkardıkları sesin oluşturacağı yankının ne olacağını öngörebilecek kadar deneyimli ve akıllılar. Çünkü, batmasını istemedikleri şirketlerin pazardan pay kapması, müşterilerin rızasını kazanmak için ne yapmaları, ne söylemeleri gerektiğini çok iyi biliyorlar. Çünkü demokratik bir toplumda seçmenin düşüncelerini yönlendirmek için yapılması gerekenleri çok iyi biliyorlar. O halde bilgililer ve akıllılar. Peki neden gerçeği çarpıtıyorlar? Çünkü organik entelektüellerin söyleyeceklerini bilgisi ve aklı değil, arzusunun ne olduğu belirler. Birinin masum olduğuna dair duyduğunuz şiddetli arzu (ihtiyaç), onun masum olduğuna sizi ikna etmeye yeter. Eğer kişiliğiniz, arzularınız üzerinde bir iç görünüz yoksa bildiklerinizi son harfine kadar o arzunun gerçekleşmesi için kullandığınızı anlamanız imkânsızdır. İnanç arzudan sonra gelir. Yani inanç arzuya dayanır. **Hırsız öyle bağırır ki doğrunun bağrı çatlar (Terekeme atasözü).
Peynir-ekmek gibi konut satıldı Türkiye’deki konut satışları geçen yıl “altın” dönemini yaşadı. Geçen yıl konut satış rakamı yaklaşık 1 milyon 145 bini buldu. Tapu işlemleri dikkate alındığında saatte yaklaşık 572 konut el değiştirdi. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, geçen yıl konut satışları açısından oldukça hareketli geçti. Mevcut konut stoğuna yenilerinin eklenmesi ve konut kredilerindeki gerileme ev sahibi olmak isteyenler ile yatırımcılara yeni fırsatlar sundu. Konut sektöründeki bu gelişmeler satışlara olumlu yansıdı. Böylece Türkiye genelinde satılan konut sayısı 1 milyon 144 bin 989’u buldu. Tapu işlemlerinin yapıldığı mesai günleri ve çalışma saatleri dikkate alındığında, Türkiye’de günde ortalama 4 bin 580 konut el değiştirdi. Satılan konut sayısı saatte 572’ye, dakikada ise 9’a karşılık geldi.EKONOMİ
Faiz arttırımı da doların yükselişini engelleyemedi Merkez Bankası, hükümetin yolsuzlukları kapatmak için demokrasiyi ve hukuku ayaklar altına almasıyla piyasalarda yaşanan çalkantının ardından dün adeta kur artışlarına teslim oldu ve uzun süredir artırmamakta direndiği faizleri artırmak zorunda kaldı. Böylece ekonomide 2011’den beri yaşanan kriz resmen tescillenirken, yapılan faiz artışı da işe yaramadı. ekonomi taygun kon
Yapılan 3-4 milyar dolar arasındaki döviz satışına karşın rekorlar kıran dolar kurunun 2 lira 40, Euro kurunun 3 lira 26 kuruşa ulaşmasının ardından olağanüstü toplantıya çağrılan Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) acil toplandı. PPK toplantısında Başbakan Erdoğan’ın istememesi nedeniyle kur artışını durdurmak için faiz artışına yanaşmayan Merkez Bankası faizleri artırma kararı aldı. 1 haftalık repo faizi yüzde 4.5’tan yüzde 10’a çıkarıldı. Gecelik borçlanma faizleri de yüzde 7.75’ten yüzde 12’ye çekildi. Alınan kararla bankanın piyasaya sürdüğü Türk Lirası’nın azaltılması, böylece liranın daha değerli hale getirilmesi; piyasalardaki deyimle sıkılaştırma yapılması öngörülüyor. Bankalar, Merkez Bankası’ndan TL alırken 1-1.5 arasında daha fazla faiz ödemek zorunda kalacak. Bu da TL’deki bolluğu azaltacak.
yatırımları azaltmalarına, bankalardan daha az kredi kullanmalarına, yaptıkları işlerin hacimlerinin aynı kalmasına ya da azalmasına neden olacak. Bu da ekonomide 2011 Faiz artışının analizi seçimlerinden sonra kurlarda ve Faiz artışı, kredi faizlerinin artmasına borsada yaşanan sert dalgalanmalar neden olacak. Tüketici kredileri fa- durgunluğun artmasına, işsizliğin izleri geçtiğimiz Mayıs ayında 11.87 büyümesine, büyümenin azalmasıiken yüzde 14.67’ye, konut kredileri na ve yoksullaşmaya neden olacak. faizleri yüzde 8.25’ten 11’lere kadar çıkmıştı. Bankalar mevduat faizle- Müdahalenin ardından rinde de artışlar yapmıştı. Şimdi bu Yapılan faiz artışı, kurların gerilemefaizlerin daha da artmasına kesin sine neden oldu. Merkez Bankası’nın gözüyle bakılıyor. piyasaya yaptığı 3-4 milyar dolarlık Faizlerin artması ise şirketlerin müdahaleye karşın 2 lira 40 kuruşa
yaklaşan dolar kuru, faiz artışının ardından sabah saatlerinde 2 Lira 18 kuruşun altına indi. 3 lira 25 kuruşu geçen PPK’nın olağanüstü toplantı yapacağının açıklanmasının ardından 3 lira 9 kuruşa kadar inen Euro kuru öğlene kadar 2 lira 97 kuruşa geriledi. Ancak kurlar öğleden sonra tekrar tırmanışa geçti. Dolar saat 15 sıralarında 2 lira 30 kuruşa yükseldi, sonra bir miktar gerileyerek günü 2 lira 26 kuruşla kapattı. Euro kuru ise 3 lira 10 kuruşa yükseldi. Kurların yabancı sermaye çıkışı nedeniyle tekrar yükselişe geçtiği belirtilirken, böylece Merkez
Bankası’nın faiz artışının bir işe yaramadığı, bankanın faizi artırarak tescillediği krizin süreceğini anlaşıldı. Öğleden sonra yaşanan artışlar nedeniyle artık kurlarda büyük bir gerileme beklenmiyor. Dolar kurunun 2 liranın altına inmesine neredeyse olanaksız gözüyle bakılıyor. Bu da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ve hükümetin, demokrasiyi ve hukuk devletini ayaklar altına almasının bedelinin halka çok ağıra çıktığını gösteriyor. Öyle ki yaşanan kur artışı herşeye zam gelmesi ve enflasyon artışını kesinleştirmiş oldu.
Elektrik faturanıza dikkat! Elektrik faturalarının son ödeme tarihinden sonra ödenmesi durumunda faturaya yansıyan ‘kapama-açma” bedeliyle ilgili karışıklık sürüyor. Her yanı rüşvet, yolsuzluk ve dolandırıcılık olan düzende, halkın bu yeni model dolandırıcılığa olan tepkisi de oldukça büyük. Kendilerine yağan şikâyetlerden ötürü bir açıklama yapan Tüketiciler Derneği (TÜDER) Genel Başkanı Aydın Ağaoğlu ise elektrik piyasasıyla müşteri hizmetleri yönetmeliğinde açıkça ‘kesme-açma yapılmayan abonelerden kesme-açma ücreti talep edilemez’’ ibaresinin bulunduğunu belirterek söz konusu bedellerin mağdur tüketiciler tarafından geri alı-
nabileceğini ifade etti. Faturalar konusunda tüketicilere uyarılarda bulunan Ağaoğlu, “Elektrik dağıtım şirketleri aralarında anlaşmış gibi vatandaşlar faturalarını son ödeme tarihinden 1 gün geç ödese 19 lira 10 kuruş bedel istemekte. Bunun fark edilmeme halinde ise bir sonraki aya geçen ayın o fatura bedeli yansıtılmakta. Eğer ki faturanızda 19 lira 10 kuruş kesmeaçma bedeli görüyorsanız ve elektriğinizde fiilen kesilmemişse buna derhal itiraz edin. Elektrik idaresi paranızı geri vermezse ikamet ettiğiniz yerdeki tüketici hakem heyetine başvurarak bunun iadesine karar aldırabilirsiniz” diye konuştu. EKONOMİ
Memura fazla mesai yok
Memurlar arasında ücret adaletini sağlamak amacıyla 2011’de çıkartılan eşit işe eşit ücrete ilişkin kanun hükmünde kararnameyle (KHK) kaldırılan fazla mesai ücretleri konusunda Maliye Bakanlığı herhangi bir çalışmanın bulunmadığını belirtti. Maliye, Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği fazla mesaiyi kaldıran düzenlemenin yerine yeni bir yasal düzenleme yapılmayacağını, fazla mesai de ödenemeyeceğini bildir-
di. Anayasa Mahkemesi (AYM) 27 Aralık 2012 tarihinde fazla mesaiyi kaldıran KHK hükmünü iptal etti ve yasal boşluğun giderilmesi için 9 ay süre verdi. Tereddüde düşen kamu kurumları da Maliye’ye görüş sordu. Maliye, Yargıtay Başkanlığı’na gönderdiği yazıda, AYM kararlarının geriye yürümeyeceğini, iptal edilen hükümlerin, iptal kararı Resmi Gazete’de yayımlandığı gün yürürlükten kalkacağını vurguladı. EKONOMİ
Kart limitlerinde yeni dönem başladı
Kredi kartları hakkında uzun zamandır yapılan düzenleme polemikleri, 1 Şubat’ta yerini yeni uygulamaya bıraktı. Yeni düzenlemeye göre artık kredi kartı limitleri, kullanıcıların maaşlarının 4 katını aşamayacak ve KK ile yapılan alışverişlerde de 9 taksitten fazla taksit yapılamayacak. Yeni düzenlemeye göre restoranlarda ve telekomünikasyon alışverişlerinde de taksit uygulaması kaldırıldı. Kredi kartları ile
söz konusu sektörlerde alışveriş yapılabilecek ancak kesinlikle taksit yapılamayacak. BDDK’nın yaptığı yeni düzenleme sadece kredi kartlarını kapsamıyor. Düzenlemeyle tüketici kredilerinin vadesi 36 ayı, taşıt kredilerinin vadesi ise 48 ayı aşamayacak. Kredi kartı limitlerinde ise yapılan limit düzenlemesi 1 Şubat öncesini kapsamayacak. 1 Şubat 2014 tarihinden sonra alınan kartlarda ise limitler maaşın 4 katı ile sınırlandırılacak. EKONOMİ
EGITIM (
10
4 Şubat 2014
Gülsüm Kav
ANA FiKiR
Erciyes kadar görkemli Ali
Ali İsmail Korkmaz kardeşimizin Kayseri’de görülen davası, Gezi Direnişi’nin tam bir devamıydı. “Daha 19 yaşında, düşlerinde özgür dünya” için çıktığı Eskişehir’in sokaklarında öldürülen Ali’nin davasından çok korkanlar, davayı dört ayrı ile bölerek ve sanıkların dinleneceği asıl davayı Kayseri’ye alarak rahatlamaya çalıştılar. Ama tutmadı, Türkiye’nin dört bir yanından gelen binlerce kişi, Gezi’yi Kayseri’ye taşıdı. Tıpkı ayaklanma günlerinde, her ilden ses geldiği gibi, ayaklanmanın şehidine her ilden gelerek sahip çıktı halk. O kadar çok kahramanı vardı ki davanın, tam Gezi gibiydi işte; ortaya çıkan halkın kolektif kahramanlığı oldu. * Daha yola çıkar çıkmaz anlaşılmıştı bu; anneler herkes için yol azıkları hazırlamış, tıpkı park günlerindeki gibi Gezi Annesi olmuşlardı. Yollara çıkanlar, hayatın en büyük tecrübesini birlikte yaşamış; bir ayaklanmayı birlikte başarmış olanlar; bu her kuşaktan otobüsler dolusu kardeş, o molalarda karşılaştıkça, insanlık buluşuyordu. Bu memleketin yüz akı büyük insanlık, yine öyle oradan oraya hareket ediyor, kendinden bir başkası için kendini ortaya koyuyordu. Ali’nin babasını deyimiyle; “iyilik kazanıyordu”. Korkmaz ailesi ayrı bir kahramandı; oğullarından aldıkları haklı gururu direnişe bağlayan, orada sadece Ali için değil, bütün bir Türkiye toplumu için dağ gibi duran halleriyle, Erciyes kadar görkemliydiler. Kayseri’de ikinci bir Erciyes oldular. Orada yan yana oturan polis, polis kırması esnaftan oluşan katillerden birinin “öldüreceklerini bilsem yakalamazdım” sözü bir balyoz gibi inerken kalplere, orada onlarla dip dibe oturmaya ve yüzlerine bakmaya devam edebilmek de çok büyük metanetti, çok. Avukatlar ayrı bir kahramandı; daha dava başlar başlamaz çok önemli bir şey başardılar; silahlı birine suçüstü yaptılar. Önce uzman çavuş olduğunu söyleyen bu şahsın, kimlik tespiti yapılınca tutuklu polis Mevlüt Saldoğan’ın teyze oğlu olduğu anlaşıldı. Kayseri’nin girişinden mahkeme salonuna kadar olan mesafede, hepimiz en az sekiz defa aranıp kimlik kontrolleri yapılırken, Ali’ye öldürücü darbeyi vuran polisin silahlı akrabasının o salona nasıl girdiği hala muammadır ve açıklığa kavuşturulmalıdır. Duruşma ilerleyip Mevlüt Saldoğan ifade verdikçe, bu olayın önemi iyice anlaşıldı. Terörle mücadelede aldıkları eğitimle övünen katiller soğukkanlılıkla öldürmek isteseler başka türlü yapabileceklerini anlatıyorlardı. Yani “pusu kurmak” ta ustaydılar ve işte muhtemel bir “mahkeme pususu” avukatlar ve bütün salonun refleksiyle önlendi. Mahkeme salonunu dolup taşıran, inatla sonuna kadar bekleyen ve her an büyük bir dikkatle refleks verip duruşmanın adil yürümesini sağlayan herkes kahramandı. Ama asıl olarak dışarıda, dondurucu soğukta büyük bir kararlılıkla bekleyen Ali’nin yoldaşları kahramandı. Onlara gerçekten “Her yer Taksim, her yer direniş”ti. Şimdi de Kayseri’nin ayazında, ateşler yakıp, dünyanın en doğal işini yapar gibi direniyorlardı. Her mevsimde aynı azimle direnen, bulunduğu ortama hemen uyum sağlayıp yayılıp yerleşen, Gezi Parkı’ndan diğer parklara, Çağlayan Adliyesinden birçok adliyeye her ortamda direnişin gereğini yerine getiren Gezi Direnişçilerinden korkmakta haklılar gerçekten. Ve Kayseri’nin demokrasi güçleri kahramandı; dava eylemini zor şartlara sahip bir ilde olmalarına rağmen başarıyla organize ettikleri, gelen herkese iyi bir ev sahipliği yaptıkları için ellerine sağlık. Aynı zamanda adliye çevresindeki Kayseri esnafı ve halkı da iyiydi, kendilerine “öcü” olarak gösterilen Gezi direnişçileriyle kaynaştı, tanıştı ve “siz hiç televizyonda anlatıldığı gibi değilmişsiniz” dedi. Mahkeme heyeti de, davanın ilerlemesine dönük davrandığı için olumluydu. Daha doğrusu Türkiye’de hukukun geldiği durum, Ethem Sarısülük davasında uyuyan heyet düşünüldüğünde bir duruşmanın olması gerektiği gibi hiç değilse şeklen hukuka uygun yürümesi bile memnuniyet uyandırıyor. Zaten olması gerekenin, bir parçacığı yerine geldiğinde bile mutlu oluyoruz. Bu bakımdan heyet hiç değilse şeklen hukukun gereklerini yerine getiriyor ve ilerletici davranıyor. * Son olarak Kayseri’ye gelemeyen ama kalbi orada atan bütün Türkiye toplumu kahramandı. Ali, büyük insanlığın mutlu yaşadığı bir dünya için, En büyük insanlık suçuyla öldürülmüştü. Bu yüzden kendi bir kahraman oldu ve annesinin deyimiyle “binlerce Ali”, saymakla bitmeyen kahramanlar doğurdu. gulsumkav@gmail.com
YÖK üniversitelerde baskısını arttırıyor YÖK önümüzdeki dönem başta öğrenci hareketi olmak üzere, üniversitelerde çetin bir savaşa hazırlandığını, yayınladığı bir yönetmelik değişikliğiyle duyurdu. Afiş asmanın çalışma düzenini bozduğunu savunan yönetmeliğe göre YÖK, öğretim üyeleri üzerinde de baskı kurabilecek, keyfi olarak görevden alabilecek. istanbul oğuzhan özkan
Yükseköğretim kurumları yönetici, öğretim elemanı ve memurları disiplin yönetmeliğinde değişiklik yapılmasına dair yönetmelikte yapılan değişiklikler bugün Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yapılan değişikliklerde en dikkat çeken ise “Kamu görevinden çıkarma cezası gerektiren fiil ve haller” tanımlamasında belirtilen durumlar. Afiş asmak çalışma düzenini bozuyor Eylem, propaganda yapmak, yapanlara destek olmak, afiş asmak, yazı yazmak, işgal ve boykotun yanı sıra, “sükun ve çalışma düzenini bozmak” olarak tanımladığı “boykot, işgal, engelleme, işi yavaşlatma ve grev gibi eylemlere katılmak ya da bu amaçlarla toplu olarak göreve gelmemek, bunları tahrik ve teşvik etmek, yardımda bulunmak,”
durumunda ilgili kişinin kamu gö- etmek, yardımda bulunmak, -Yasaklanmış her türlü yayını revinden çıkarılacağını tanımlıyor. veya siyasi veya ideolojik amaçlı bildiri, afiş, pankart, bant ve benYÖK’ün yayımladığı yönetmelik Yönettmeliğin 11. maddesinde dü- zerlerini basmak, çoğaltmak, dazenlenen “Kamu Görevinden Çı- ğıtmak veya bunları iş yerine veya karma” başlığı altında “Kamu göre- iş yerindeki eşya üzerine yazmak, vinden çıkarma cezasını gerektiren resmetmek ve asmak, teşhir etmek fiil ve haller “ tanımlanıyor. Burada veya sözlü ideolojik propaganda bahsi geçen disiplin suçlarını işle- yapmak, yenlere kamu görevinden çıkarma -Yükseköğretim kurumlarının cezası verileceği ve kamu görevin- çalışmalarını sekteye uğratacak niden çıkarma cezası alanların yük- telikte bir disiplin suçuna üniversiseköğretim kurumlarında öğretim te öğrencilerini veya mensuplarını mesleğini icra edemeyeceklerinin teşvik veya tahrik etmek. belirtildiği yönetmelikte dikkat çeYÖK, öğretim üyelerini de ken maddeler şunlar: -İdeolojik, siyasi, yıkıcı, bölücü takip edecek amaçlarla eylemlerde bulunmak Kamu görevinden çıkarılma cezası veya bu eylemleri desteklemek su- dışında, disiplin cezası alanların retiyle kurumların huzur, sükun ve cezaların özlük dosyalarına işlençalışma düzenini bozmak; boykot, mesine dair yapılan düzenleme ise işgal, engelleme, işi yavaşlatma ve YÖK’ün niyetini ortaya koyuyor. grev gibi eylemlere katılmak ya da Zira bu konuda, “Kamu görevinbu amaçlarla toplu olarak göreve den çıkarma cezasından başka bir gelmemek, bunları tahrik ve teşvik disiplin cezasına çarptırılmış olan-
lar uyarma ve kınama cezalarının uygulanmasından 5 sene, diğer cezaların uygulanmasından 10 sene sonra atamaya yetkili amire başvurarak, verilmiş olan cezalarının özlük dosyasından silinmesini isteyebilir” ibaresi yer alıyor. Böylece YÖK, en az 5 sene boyunca kişileri fişlemiş olacak. Özlük dosyasından disiplin cezasının silinmesinin istenmesinin silineceği anlamı taşımadığı da yine aynı maddede şu ifadelerle belirtiliyor: “Ceza alan kişinin, yukarıda yazılan süreler içerisindeki davranışları, bu isteği haklı kılacak nitelikte görülürse, isteğinin yerine getirilmesine karar verilerek bu karar özlük dosyasına işlenir”. Bu da herhangi bir disiplin cezası alan kişinin akabinde YÖK’ün yaklaşımları gereği sürekli gözetlenerek üzerinde bir baskı mekanizması kurulması anlamına geliyor.
Rektörlere göre çözüm “milli irade” Van Yüzüncü Yıl, Hakkari, Siirt ve Bingöl Üniversitelerinin rektörleri yaptıkları ortak açıklama ile son zamanlarda yaşananlara dikkat çekerek, “milli irade” çağrısı yaptı. Bilimden yana olmaları gerekirken Başbakan’dan yana olan dört üniversitenin rektörleri ortak imzayla açıklama yaptılar. Açıklamada, yaşananların her vatandaşın zararına olan uluslararası boyutta bir sorun olduğu belirtildi. Rektörler de “bilimsel yöntem” kullanmadan “dış mihraklara” suçu attı. Ülkede yaşanan sorunların çözüm yeri olarak da “Türkiye Büyük Millet Meclisi gösterildi”.
Dış mihrakları “Milli irade” yenecekmiş Açıklamada, sorunun en büyük sebebi olarak ülkenin kadim geçmişi ve yer aldığı coğrafyanın hassasiyeti olduğuna işaret edildi ve “Tarih boyunca, ülkemiz üzerinde birçok oyunlar oynanmasına rağmen yüce milletimiz, cihanşümul asaleti ve irfanıyla bütün tuzakları bertaraf etmesini bilmiştir. Devletimizin bugüne kadar en büyük zararı, milli iradeye yapılan müdahalelerden gördüğünü hepimiz iyi biliyoruz. Milli irade sahiplenildiği sürece ülkemiz daha güçlü demokrasiye ve ekonomiye sahip olacak ve uluslararası saygınlığı da artacaktır” denildi. EĞİTİM
Üniversite yurtları KYK’ya bağlanacak
Hacettepe Üniversitesi’nin Öğrenci Temsilciler Konseyi üyesi Ümit Süha Ünal’ın iddiasına göre üniversite yurtları KYK’lara bağlanacak. Öğrencilerin ise bu durumdan şans eseri haberdar olmaları devir işleminin sessiz sedasız yapılacağı şüphesini doğurdu. Ünal’ın yaptığı açıklamaya göre, KYK’dan YÖK’e gönderilen yazıda devlet üniversitelerinin yurtlarında standardizasyonun sağlanması bahane gösterilerek, devlet üniversitesi yurtlarının Kredi ve Yurtlar
Kurumu’na bağlanması için gerekli işlemlerin yapılması istendi. Ünal açıklamasında, “KYK’ya yurtların bağlanması durumunda kuruma üniversiteler müdahalede bulunamayacak, giriş çıkış saatleri, kızlarla erkeklerin aynı bahçede olması (ki yasaklanan KYK yurtları mevcuttur) dahil siyasi iktidarın bakışına göre şekillenecektir. Ayrıca devlet yurtlarını koruma bahanesiyle üniversitelere dönem dönem veya sürekli olarak polis sokulmasının yolunu açabilecektir” dedi.EĞİTİM
Mücadele ettiler, kazandılar
Anadolu Üniversitesi Hazırlık Okulu’nda, üniversitelilerin yıllardır bozuk hazırlık sistemine karşı verdiği mücadele kazanımla sonuçlandı. Bologna Süreci’nin bir uygulaması olan yabancı dil öğreniminden doğan mağduriyetlere karşı yıllardır hazırlık öğrencilerinin verdiği mücadeleler sonucu geçtiğimiz dönem hazırlık öğrencilerine af çıkartılmış, %30 İngilizce eğitim gören tüm öğrenciler bölümlerine geçmişlerdi. Ancak hazırlık öğrencilerinin de esas talebi hazırlık sisteminin değişmesiydi. Görüşmeler sonucu hazırlık sistemini değiştirecek sözler alındı. Bunlar, üniversiteliler ve öğretmenlerden oluşacak bir meclisle sistemin bozuk yönlerinin düzeltilmesi, kültürel etkinliklere yönetimin destek vermesi, kampüsün yeşillendirilmesi, orijinal kitap aldırmak için yapılan online ödev sisteminin kaldırılması, ulaşım sorununun çözülmesi ve COPE sınavının kaldırılması. EĞİTİM
LISENIN GUNDEMI
11
4 Şubat 2014
Gün Çağ Aydın
PRiZMA
Ali İsmail Korkmaz, katiller korkar
Eskişehir’de, o gece kimse gözaltına alınmamış. Eskişehir Valiliği zaten baştan kararlıymış ölümlü olaylara sebebiyet vermeye. Ara sokaklarda sopalarla dövdükleri insanların sayısı belli değil. Ali İsmail Korkmaz kardeşimizin mahkemesinde sanıkların ifadelerini okuduğumda öfkeden yerimde duramaz oldum. Hepsi mağdurmuş, hepsi masummuş, hepsinin çocukları varmış. Hakimin karşısına çıkınca hepsinin aile babası olacağı tuttu. Korkudan elleri terledi. Ali İsmail Korkmaz o karanlık sokağa girdiğinde hepiniz oradaydınız. Şimdi mahkemede birbirinizi satıyorsunuz. Anlatsanıza nasıl organize olduğunuzu. Sokakta hangi köşe başlarını tuttuğunuzu anlatsanıza. 19 yaşında bir gence kalabalık bir çete olarak nasıl pusu kurduğunuzu anlatsanıza. Ali İsmail kardeşimiz ve daha bir çok genç o sokağa girdiğinde hepiniz kahramandınız, cesurdunuz. Şimdi ise Ali İsmail’in annesinin gözünün içine bakacak cesaretiniz yok. Olamaz da zaten. O aileye iyi ya da kötü gözle bakmanıza izin yok bundan sonra. Paşa paşa cezanızı çekeceksiniz. Anne diyor ki; “gözaltına alsaydınız, niye öldürdünüz oğlumu?” Hiç çeneni yorma güzel annemiz. Bunlar ne sorudan anlar ne cevaptan. O gece gözaltına alınmayıp inşaatlara sokulup dövülen gençleri tanıyorum ben. Bu katiller istedikleri kadar masum olduklarını anlatsınlar, biz biliyoruz onların ne kadar cani ve adi olduklarını. Katiller savunmalarında masum olduklarını anlatırken bile saçmalıyorlar. Akıl almaz savunmalar yapıyorlar. İçlerinden bir tanesi terörle mücadele polisiymiş, o sebeple birine öldürücü tekmenin nasıl atılacağını iyi bilirmiş. Aslında dilleri varmıyor ama bildiğin işkenceci bunlar. Ancak bir işkenceci bilir bir insanın neresine iyi vurulacağını. Ancak bir işkenceci insan öldürecek bir organizasyon yapabilir. O gece sokakta biri tuttu, öteki vurdu, diğeri görmezden geldi. Bir diğeri erketeye yattı, başkası ellerini ovuşturarak izledi, başka biri engellemeye tenezzül bile etmedi. İşte bu nedenle hepsi suçludur. Ali İsmail Korkmaz davası Eskişehir’den alınarak Kayseri’ye taşındı. Bunu yapanların bir çok nedenleri vardı. Çünkü biliyorlardı ki tüm Eskişehir sahip çıkacaktı evladına. Herkes orada olacaktı. Ali İsmail’in halkını örgütlemesinden korktular. Yoksa Ali’nin şehrinde ne gibi bir güvenlik sorunu olabilirdi ki. Kayseri muhafazakar bir şehirdi, hem de uzak olduğu için insanlar da gelemeyecekti. Ama düşündüklerinin tam tersi oldu. Ali’nin yüzlerce kardeşi ona sahip çıkmaya Kayseri’ye gitti. Ne sandınız, Korkmaz ailesini yalnız mı bırakacaktık. Ali’ye yaptığınız gibi onlara da kumpas kurmanıza izin mi verecektik? Elbette ki böyle olmayacaktı. Kayseri’ye yola çıkanları, Ali’nin ailesi dahil herkese engel koymaya çalıştınız. Yola çıkanları sürekli durdurarak arama ve kimlik kontrolleri yaptınız. Biz sizin aramalarınızı da iyi biliriz. İHH tırlarını, Suriye’ye silah taşıyan tırları arayamadınız bile. Ama söz konusu demokrasi, insanlık ve vefa taşıyan otobüsler olunca her köşe başını tuttunuz. Ali’nin annesinin gözlerine bakmak kolay değil. O gözlere her baktığınızda nefret göreceksiniz. Biz ise o gözlere baktığımızda sevgi göreceğiz. Siz öfke göreceksiniz, biz anne bakışı. Siz karanlık gecenizi göreceksiniz, biz ise mücadele ışığı. Gürkan Korkmaz kısaca özetliyor Ali İsmail kardeşini; “Bu kadar insanı bir araya toplayacağını bilseydi Ali, yine de girerdi o sokağa.” Diyor. Sen o sokağa girmeseydin de, biz o kalabalıklarla yine mutlu ederdik seni Ali. guncagaydin@hotmail.com
Dünya’da çocuk gelinler artıyor
Çocuk gelinlerin artmasına karşı UNICEF dünya çapında bir rapor hazırladı. AKP Hükümeti’nin uyguladığı 4+4+4 eğitim sistemi ile Türkiye de çocuk gelinler arttı. UNICEF tarafından açıklanan ‘Sayılarla Dünya Çocuklarının Durumu 2014’ raporu, çocuk haklarının ihlal edildiğini gözler önüne seriyor. Raporda, dünya genelinde kız çocuklarının yüzde 11’inin 15’ine gelmeden evlendirildiği açıklandı. Dünyadaki çocukların yüzde 15’i, ekonomik sömürüden korunma hakkını zedeleyecek, eğitim ve oyun oynama haklarını ihlal edecek şekilde çeşitli işlerde çalıştırılıyor. EĞİTİM
Berkin kalkacak hesap soracak
Gezi direnişi sırasında yakın mesafeden gaz kapsülü ile yaralanan ve hastaneye kaldırılan Berkin E. 235 gündür komada yatıyor. Berkin E.’yi yaralayanları koruyan AKP açıklamalarından sonra Berkin’in ailesi Berkin E.’yi yaralayanlara karşı soruşturma açtı. Berkin E.’nin ailesi Berkin’in polisler tarafından yaralanmasından sonra açtığı soruşturma da 7 polis ifade verdi. İSTANBUL burak kiper
Gezi direnişi sırasında yakın mesafeden gaz kapsülü ile yaralanan ve hastaneye kaldırılan Berkin E. 235 gündür komada yatıyor. Berkin E.’yi yaralayanları koruyan AKP açıklamalarındn sonra Berkin’in ailesi Berkin E.’yi yaralayanlara karşı soruşturma açtı. Soruşturma da ifade veren polisler o gün gaz kullanmadıklarını ve Berkin diye birini tanımadıklarını söylediler. Berkin E.’nin ailesi Berkin’in yaralanmasından sonra açtığı soruşturma da 7 polis ifade verdi. Polisler, “Ben gaz kullanımı konusunda emniyet içerisinde hizmet içi eğitim aldım. Ancak Gezi olayları boyunca hiç gaz ve gaz tüfeği kullanmadım. Daha doğrusu hiçbir gaz ürününü kullanmadım’’ şeklinde ifade verdi. “Berkin Elvan’ın yaralandığı olayda kesinlikle gaz tüfeği kullanmadım. Zaten olayı da hatırlamıyorum. Adliyeye gidince öğrendim” diyen polislere hiç bir cezai işlem uygulanmadan serbest bırakıldı. AKP, Gezi direnişinde 7 insanı katleden ve binlerce haklarını arayan insanı yaralamıştı. Görülüyor ki AKP, katilleri ve haklarını arayan insanları yaralayan polisleri koruyor. Kendi yolsuzluklarını örtmek için adaleti yok sayan AKP, polisleri görevden alıyor ve savcıların yerini değiştiriyor. Fakat iş Berkin’i vuranlara ve Gezi şehitlerine gelince hiçbir polis görevden alınmıyor. AKP katillerin savunuculuğunu yaparken halk da Ali’ye, Berkin’e ve Mehmet’e sahip çıkıyor. Liseliler de Berkin’i yalnız bırakmıyor. Liseliler Berkin’i yaralayanları ve polisleri koruyanların hesap vermesini istiyor.
lise-der istanbul TEMSİLCİSİ eMre öztürk
Lise-Der üyesi Anıl Deniz Pınar
Berkin uyanacak
Hesap soracağız
Okmeydanı’nda Berkin, ekmek alamaya giderken AKP’nin destan yazan polisleri tarafından yakın mesafeden biber gazı fişeğinin isabet etmesi sonucu yaralandı. AKP 1 gecede kendisine yapılan yolsuzluk operasyonlarıyla ilgili bütün emniyet müdürlerini, polislerin yerlerini değiştirirken Berkin’i yaralayan polisler ‘Biz hatırlamıyoruz ‘ diyorlar. AKP, Berkin’i yaralayan polisleri aklamaya çalışıyor. Ama bizler Berkin’i kimin yaraladığını iyi biliyoruz . Berkin’i yaralayanların peşindeyiz, yaralayanlardan hesap soracağız.
AKP Hükümeti her zaman yaptığı gibi yine aynısını yapıyor. Destan yazan polislerini koruyor. Berkin’i yaralayanları koruyor. Yıllardır katilleri, hırsızları koruduğu gibi kendi polislerini korumaya devam ediyor. Ama halk Berkin’i yaralayanları ve yaralayan polisleri koruyanları unutmayacak. Halk AKP’nin bu politikalarını da AKP’yi de affetmeyecek. Berkin’i yaralayanlar eninde sonunda yargılanacak. Berkin uyanacak, AKP’den ve onu yaralayanlardan hesap soracak. AKP unutmasın ki halkın hafızası katilleri asla unutmaz.
Lise-Der Üyesi Deniz Sönmez
Diren Berkin liseliler seninle Berkin aylardır uyuyor ve Berkin’i bu hale getirenler hala serbest. Berkin liseye başlayamadı, karnesini alamadı, doğum gününü kutlayamadı. O ekmek almaya giderken vuruldu, aylardır hastanede yatıyor. Eli kanlı polislerin ise verdikleri ifadeyle görülüyor ki; polisler resmen halka dalga geçiyor. Berkin’in hayatı polislerin umrunda değil. Bizler liseliler olarak Berkin’in suçlularının yargılanmalarını, hak ettiği cezayı almalarını istiyoruz. Diren Berkin, liseliler seninle. İnanıyoruz ki Berkin ayağa kalkacak
Haftalık ders saatleri azalıyor
file:///C:/Users/Onur/Downloads/lise-der2%20(1).jpg file:///C:/Users/ Nurseli/Desktop/%C5%9Ei%C5%9Fli-Teknik-Ve-End%C3%BCstriMeslek-Lisesi.jpg file:///C:/Users/Nur file:///C:/Users/Nurseli/Desktop/ lise-der2.jpg seli/Desktop/lise-der2.jpg
Dershaneler seçim sonrasına kaldı
Ali’nin katillerinden hesap soracağız Ali İsmail Korkmaz Eskişehir’de 2 Haziran gecesi AKP’nin polisleri ve sivil faşistler tarafından dövülerek katledildi. AKP ilk olarak kamera görüntülerini ortadan kaldırarak katilleri korumaya ve aklamaya çalıştı. Ancak halk Ali’ye sahip çıktı ve bunu meydanlarda ve adliye önlerinde haykırdı. Davayı dörde bölerek bizlerden kaçırabileceklerini sandılar. Ancak bizler tekrar meydanları doldurarak katilleri ve davayı bizden kaçıramayacaklarını gösterdik. Pazartesi bizlerde liseliler olarak Ali İsmail’in ailesini yalnız bırakmadık. Davanın sadece Ali’nin davası değil Gezi direnişine destek veren herkesin davası olduğunu gösterdik. Ali’nin davasına sahip çıktığımız gibi bütün direniş şehitlerinin davalarına da sahip çıkacağız. Bilsinler ki katillerden de katilleri koruyanlardan da hesap soracağız.
AKP Hükümeti, grup toplantısından aldığı karar ile birlikte dershaneleri kapatıp, özel okula dönüştürme tasarısını seçimlerden sonraya erteledi. TBMM’nin gündemini yakından ilgilendiren dershaneler konulu yasa tasarısı seçim sonrasına kalıyor. AKP Hükümeti’nin dershaneleri kapatılarak özel okula dönüştürülmesi tasarısını, kararını seçimlerden sonra görüşecek.. Tasarının Meclis’e sevkedileceği ancak görüşmelerin seçimlerden sonra yapılacağı belirtildi. AKP Hükümetinin kararı, önceki gün AKP grup yönetiminin, Başbakan ile yaptığı toplantıda kesinleşti. TBMM çalışmalarına yerel seçimler nedeniyle bir ay süreyle ara verecek. Dershaneleri kapatıp, özel okula dönüştüreceğiz diye açıklama yaptıktan sonra defalarca Bakanlar Kurulu’na gönderilen yasa tasarısı seçimlerden sonraya kaldı. AKP, seçimlerden sonra dershaneler konulu yasa tasarısını yeniden görüşerek karara bağlayacak. EĞİTİM
FORUMLAR
12
4 Şubat 2014
AKP’yi vurunca Özel Yetkili Mahkemeleri kaldırma kararı alındı
ÖYM’lerin kalkması adalet sistemimizi nasıl etkiler?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın açıklamalarıyla Özel Yetkili Mahkemeler’in (ÖYM) kapatılması gündeme geldi. AKP ucu kendisine dokununca mı ÖYM’leri kapatıyor? ÖYM’lerin kapatılmasının ‘yeniden yargılama’ konusuyla bir bağlantısı var mı? Önümüzdeki süreçte bunu daha net göreceğiz. Bu mahkemeler yıllarca ‘özel yetkilerini’ kullanarak muhalif güçlere tüm hukuksuzluklarını uyguladı. Forumlara bu mahkemelerin kaldırılmasıyla adalet sistemimizin nasıl etkileneceğini sorduk. Yoğurtçu Halk Forumu Papatya Zeynep Tabak ÖYM’ler başka isimle yeniden ortaya çıkacaktır Açıkçası Özel Yetkili Mahkemeler’in kaldırılmasının yalnızca mevcuttaki tartışmalı davaların sonuçlarını etkileyeceğini düşünüyorum ve uzun vadede bu hareketin Türk yargı sisteminde bir iyileşmeye sebep olacağını sanmıyorum. Çünkü şu an adı ‘özel yetkili’ olan mahkemeler daha sonra başka bir isimle mutlaka yeniden ortaya çıkacaktır. Sorun şu ki; devlet erkini elinde bulunduranlar kendilerine muhalif, sisteme karşı ya da ‘öteki’ gördüğü herkesi bu mahkemelerde bir şekilde yargılayıp problem olmaktan çıkarmaya çalışıyor. Tabii ki bu biraz karamsar bir bakış açısı olarak görülebilir ama devlet ne yazık ki potansiyel suçlu gördüklerini her zaman zindanlara atmaya çalışmıştır ve atmaya çalışmaya da devam edecektir.
Abbasağa Park Forumu Can Baykut Herkes anti-demokratik gidişata dur demeli Türkiye’de sadece hukuk değil birçok alanda akla gelebilecek her şey AKP hükümetinin yararına olacak şekilde ya değiştiriliyor ya da tamamen yok ediliyor. Muhalefet olan, muhalefet olmayan herkesin bu anti demokratik gidişata dur demesi gerekiyor. Ama maalesef insanımızın bu konularda genel tavrı bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın olduğu için kimse sesini çıkarmıyor. Gün gelince bu değiştirilen şeylerin bizim de aleyhimize olacağını kimse düşünmüyor. Haksızlığın her türlüsüne karşı ses çıkarılmadığı vakit bize bir bardak soğuk su içmekten başka yapacak bir şey kalmıyor. Abbasağa Park Forumu Erkan Yıldız Hukuk tam anlamıyla AKP’nin elinde Yıllardır AKP’nin işine gelen Özel Yetkili Mahkemeleri, bugün yolsuzluk operasyonunun ardından AKP’nin bu kez lehine hareket etmiştir. Bunu fark eden AKP hedefine koyduğu Özel Yetkili Mahkemeler’i şimdi kaldırmak istemektedir. Bu da bize gösteriyor ki, hukuk tam anlamıyla AKP’nin elindedir. Ayrıca AKP’nin hukuku kendi çıkarına göre şekillendirdiği bu ortamda, ülkenin demokratik bir yönetimden uzaklaşarak anti demokratik bir yapıya dönüştüğünü görüyoruz. Bu bizde demokrasi isteyenler olarak endişe yaratıyor.
Karşıyaka Halk Forumu Ali Akgök ÖYM’ler kalksa da hukukumuz iki yüzlü Bu Özel Yetkili Mahkemeler kaldırılsın evet, hukuksuzluklar yapılmıştır bu mahkemelerle. Ergenekon ya da Balyoz davalarında yargılanan insanların çoğu daha büyük insani suçlardan dolayı yargılanmaları gerekirken bunlar kamufle edilmiştir. Bu ÖYM’ler olmasa bile burjuva hukuku zaten hep ikiyüzlüydü. Örneğin sıradan işçiye, sıradan köylüye hiçbir zaman hukukun usül esaslarına uyulmamıştır. Tabii ki Veli Küçük gibi büyük insanlık suçları işlemiş birinin cezalandırılmasının toplum tarafından görülmesinin yanındayım. Ama ÖYM’lerin şu anda yönetici elitin ve burjuva elitinin sıkıştığı köşede bunu kullanıp geri dönmemek üzere kaldırılması ve anti-demokratik ceza yasalarının da gündeme getirilip onların da demokratikleştirilmesi için bir koz olarak kullanılmalıdır.
Bornova Halk Forumu Mahmut Güney Bugün ki hukuk göreceli bir demokrasi sağlar Bugün ÖYM’lerin AKP’ye ucu dokundu diye değiştirilmesine yönelik bugünki noktadan bakarsak şöyle bir şeyi hatırlamamız lazım. Bu zamana kadar Kürt Özgürlük Hareketi’nin ve özellikle de Kürt Halkı üzerindeki hukuksuzluğa hiçbir şekilde karşı çıkamadık. İnsanlar bu yüzden çok eziyet gördüler. Bugün burjuvazi, kendi içerisindeki çelişkilerden dolayı ve AKP’nin Cemaat ile olan çatışmasından dolayı ÖYM’leri kaldırıyorum safsatası bana çok fazla bir şey ifade etmiyor. Yine bizim için bir kazanım olacaksa kitleler sokakta demokratik taleplerini ifade edecekler. Burjuvaziyi elinde tutan devleti geriletecekler ve demokratik hakları kazanacaklar. Buna bağlı olarak da hukuk bizim için de biraz iyileşecek. Eşitlenmez, mümkün değil! Eşitlenmesinin ötesinde biz iktidarı alırsak, ancak bizim hukukumuzda burjuvazi için bir diktatörlük olabilir. Bugün hukuk, ezilenler için göreceli bir demokrasiyi sağlayabilir ancak. Yasama, yürütme ve yargının tek elde toplanması diye bir şey var. Şimdi bu güç dengelerinin kendi arasında bağımsız olması burjuva hukuku açısından geçerli olan bir şey. Biz de bunu kendi çıkarlarımız doğrultusunda savunabiliriz belirli yanlarıyla. Diren Bursa Hatice Ülker CMK kaldırıldı, ÖYM’leri kurdular Özel Yetkili Mahkemeler’inkalkması zaten baştan bir hataydı. CMK’yı kaldırıp Özel Yetkili Mahkemeler’i kurdular. Adı değişti sadece. İşlerine gelince, yolsuzluk operasyonları olunca kaldırıyoruz dediler. Onlarca haksızlıklar yapıldı. KCK davalarında, Balyoz, ergenekon tutuklularında bir sürü dolaplar döndü. AKP’den bize fayda yok, biz yapacağız artık ne yapacaksak... Düşünsenize kaç bin polisi hakimi, savcıyı oradan oraya gönderdiler. Bunu ancak biz kendimiz temizleyeceğiz. Ali İsmail için de çok ciğerim yanıyor. Bir gün bulacak elbet adalet. Ethem için, Ali İsmail için, Berkin için, Ahmet Atakan için,... adalet yerini bulacak. Vicdanı olan hakimler, savcılar var hala ben inanıyorum. Bir gün onlar da herkese haklarını teslim edeceklerdir.
Ali İsmail Korkmaz Forumu Mehmet Sait Amaç Adalette yaşanan sorunları azaltmayacak ÖYM’ler 2005’te kurulmuş olabilir ama hepimiz biliyoruz ki bu mahkemeler 1973 yılında kurulan sıkıyönetim mahkemelerinin varisleridir. AKP şimdiye kadar Özel Yetkili Mahkemeler’i kendi hükümetine karşı tehlike teşkil eden her şeyi yargılamakta kullanıyordu. Özellikle; özel yetkili savcılar, hakimler ve ağır ceza mahkemeleri; peşin gözaltı, kapsamlı arama, soruşturmaların savunma makamından gizlenmesi gibi yollarla oluşturulmuş hukuk dışı ve yargısız infazlar gerçekleştirmiştir. Gönül isterdi ki bu mahkemeler çıkarlar için değil de Türkiye’nin demokratikleşmesi için kapatılmış olsaydı. Kısacası ÖYM’lerin kaldırılması ne yazık ki eşitlik ve adalette yaşanan sorunları azaltmayacak, sadece statükocu hükümetin bu ülkeyi evinin arka bahçesi olarak kullanmanın önünü açacaktır.
Çağlayan Adliyesi
Diren Bursa Hazal Yılmaz Bu hükümet gitmeden diktatörlük bitmez Özel Yetkili Mahkemeler’de kendi menfaatleri doğrultusunda alınan kararlar işlerine yaradığı için yapılan adaletsizlikler hiçbir şekilde kanına dokunmayan hükümet yetkilileri ve çevresi birden mahkemelere düşman kesilmiş durumda. Başbakan çıkarları için yasama yürütme yargıyı kendi tekelinde hissederken Türkiye hukukunun bir yere gitmesi beklenemez. Kendisinin konuşmalarında ‘buradan açıkça istemediğimi söylüyorum, gereği yapılır umarım’lı cümleleriyle insanların gözünde padişah gibi yer alması da zaten şu an mahkemeleri kapatmaya çalışmasını çok tuhaf karşılamamamızı sağladı bence. Bu hükümet gitmeden bu diktatörlük bitmez ve biz gerçek bir hukuk devleti olamayız diye düşünüyorum bu böyle devam etmemelidir, edemez.
FORUMLAR
13
4 Şubat 2014
Yolsuzluğa karşı tenceresini kapan geldi
Beşiktaş Forumlarının çağrısı ile “Yalanı, talanı, yolsuzluğu, bu pisliği halk temizler” diyen halk sokaklara döküldü. Levent sokaklarında halk tencere tava çalarak hep bir ağızdan hükümeti istifaya çağırdı. Eylemin ardından yapılan ortak forumda alınan karara göre Beşiktaş Forumları, 4 Şubat günü de 19:30’da Etiler Nispetiye’den başlayarak yine yolsuzluklara karşı eylem yapacak. FORum rıfat çapar
Beşiktaş Forumları Levent’te yolsuzlukları protesto etmek için tencere-tava eylemi yaptı. Bebek, Levent Sporcular, Etiler Sanatçılar ve Abbasağa forumları, 28 Ocak akşamı 4. Levent Metro çıkışında buluştu. Forum katılımcıları ”Birlikte çaldılar, birlikte öldürdüler, birlikte hesap verecekler” yazılı pankartı açtı. Forumlar buradan hareketle, 4. Levent ve Levent semtlerinin ara sokaklarında sloganlarla yürüdü. Semt sakinlerinin de pencerelerden destek verdiği yürüyüşte, sık sık “Hırsız var!” şeklinde slogan atıldı. Levent Sporcular Parkı önünde basın açıklaması gerçekleştiren forumlar, ardından haftalık ortak Beşiktaş forumunu gerçekleştirmek üzere Levent Kültür Merkezi’ne geçti. Beşiktaş Forumları (Abbasağa Forumu, Levent-Sporcular Forumu, Bebek Forumu, Etiler Forumu) yolsuzluk protestosu için 4. Levent metroda bir araya gelerek tencere tavalarıyla Sporcular Parkı’na kadar yürüdü. Tencere tava susmadı Yolsuzluğa karşı Beşiktaş sokaklarında söz yeniden tencere tavaları ile halkındı. Hep bir ağızdan “Hükümet istifa”, “Hırsız var”, “Gaz yedik, cop yedik, haram yemedik” sloganlarının atıldığı yürüyüşe evlerinden ve arabalarından yüzlerce kişi destek verdi. Eylem Sporcular Parkı önünde “Hırsız Tayyip Erdoğan” sloganlarıyla sona erdi. Beşiktaş Forumları,
Forumlarda bu hafta Abbasağa Forumu Her hafta Perşembe ve Cuma günleri saat 20.00’de Beşiktaş Gençlik Merkezi’nde forum toplanıyor. Acıbadem Dayanışması Forumu Her Pazartesi saat 20.00’de Acıbadem Parkı’nda forum toplanıyor. Beşiktaş Ortak Forumu Abbasağa, Bebek, Etiler ve Levent Sporcular Parkı’nın katılımıyla her hafta Salı günleri saat 20.00’de Levent Kültür Merkezi’nde gerçekleştiriliyor. Bursa Nilüfer Halk Forumu Çarşamba günü saat 19.30’da Nilüfer Belediyesi Kent Konseyi’nde gerçekleştiriliyor. Caferağa Dayanışması Forumu Her Pazar saat 17.30’da Caferağa Dayanışması Mahalleevi’nde forum toplanıyor Diren Bakırköy Çamlık Parkı Forumu Forum her Çarşamba akşamı saat 21.00’de Bakırköy Çamlık Parkı’nda toplanıyor. Saraçhane Forumu Her hafta Salı ve Perşembe günleri saat 20.30’da Yusufpaşa Eğitim Sen Şubesi’nde forum gerçekleştiriyorlar. Şişli Merkez Forumu Şişli Merkez Forumu’nun düzenlediği Sokak Üniversitesi her Çarşamba 19.30’da Maden Mühendisleri Odasında gerçekleşiyor.
eylemin ardından gerçekleştirilecek haftalık forum için Levent Kültür Merkezi’ne geçti.
Yeldeğirmeni Dayanışması Forumu Her Pazartesi saat 20.00’de Don Kişot Sosyal Merkezi’nde forum toplanıyor.
Her Salı eylem kararı alındı Ortak forumda alınan karar sonucu haftaya Salı (4 Şubat) günü de Beşiktaş Forumları (Abbasağa Forumu, Levent-Sporcular Forumu, Bebek Forumu, Etiler Forumu) 19.30’da Etiler-Nispetiye’den başlayarak yolsuzluklara karşı eylem gerçekleştirecek.
Yoğurtçu Forumu Her hafta Çarşamba, Perşembe ve Cuma günleri saat 20.00’de Barış Manço Kültür Merkezi’nde (BMKM) toplanıyor.
Narlıdereliler belediye binasını işgal etti
Abbasağa Forumu adliye önlerine çağırdı Abbasağa Forumu, 3 Şubat’ta Ali İsmail Korkmaz’ın Kayseri Adliyesi’nde, 5 Şubat’ta da Mehmet Ayvalıtaş’ın Kartal Adliyesi’nde görülecek olan davalarına Kartal heykeli önünde gerçekleştirdiği eylemle çağrı yaptı. Eylemin başında tüm gezi şehitleri için bir dakikalık saygı duruşu yapıldı. Ardından Gezi direnişinde hayatını kaybedenlerin adı tek tek okundu ve ardından “Yaşıyor” sloganı atıldı. Eylemde AKP Hükümeti davayı 4’e bölse
Narlıdere’de kentsel dönüşüm mağduru olmak istemeyen 2. İnönü Mahallesi halkı, belediye binasında oturma eylemi gerçekleştirdi. Mahalleleri Afet Yasası kapsamında ‘riskli alan’ ilan edilen semt sakinleri 31 Ocak günü önce belediyeye yürüdü. Ardından belediye binasını işgal ederek, belediye başkanı gelene kadar oturma eylemi yapma kararı aldılar. Eylemi bir süre sürdüren mahalleli, belediye başkanının Ankara’da olduğunun anlaşılması üzerine, temsilcilerini başkan vekiliyle görüşmeye gön-
de, dünyanın öbür ucuna kaçırmaya çalışsa da Gezi direnişinde hayatını kaybedenlerin davalarını takip edecekleri ve anılarını mücadelelerinde yaşatacakları bir kez daha ifade edildi. Abbasağa Forumu ‘”Bu daha başlangıç mücadeleye devam.’’ sloganları ile tüm Beşiktaş halkını Kayseri’de Ali İsmail olmaya, Kartal Adliyesi’nde de Mehmet olmaya çağırdı. Eylem ‘’Biz bitti demeden bu dava bitmez’’ sloganıyla sonlandırıldı. GÜNCEL
Adalar Savunması kuruldu Adalar’daki forumlar, meslek odaları, demokratik kitle örgütleri ve bağımsız bireyler bir araya gelerek “Adalar Savunması”nı kurdu. Yapılan açıklamada özellikle son dönemde Yassıada, Sivriada, İstanbul Adaları, Bozcaada, Gökçeada ve Ayvalık adalarının gizli/açık yapılaşma tehdidine karşı bir araya geldikleri; doğal, kültürel ve tarihi zenginlikleri korumaya ve savunmaya kararlı oldukları vurgulandı. Adalar Savunması’ndan yapılan açıklamada
“Aylar önce Gezi Parkı’nda kentimiz ve yaşam alanlarımız üzerindeki söz ve karar hakkımızı yok sayan anlayışa karşı ‘Bu daha başlangıç mücadeleye devam!’ demiştik. Gezi’den sonra kendi yaşam alanlarımıza döndüğümüzde tehditin sadece Taksim’de değil semtimizde, mahallemizde, ilçemizde de devam ettiğini bir kez daha gördük. Bugün kentimizi, yaşam alanlarımızı, doğal, kültürel ve tarihi zenginliklerimizi korumaya ve savunmaya devam ediyoruz…” denildi. GÜNCEL
derdi. Mahalle sakinleri üç taleplerini belediye yönetimine iletti: Mevcut projenin iptali, yeni projenin halkla beraber yapılması ve proje kapsamında yeteri kadar ve halk borçlanmadan konut yapılması. Basın açıklamasının ardından belediye binasına girerek işgal eden ve oturma eylemine başlayan Narlıdereliler, Belediye Başkanı gelene dek bekleyeceklerini ilan ettiler. Oturma eylemini bitirirken açıklama yapan mahalleli belediyeye taleplerini iletip yıkıma izin vermeyeceklerini ilan ettiler. GÜNCEL
KOS, ATV’ye yürüyecek
Kuzey Ormanları Savunması, ormanlarını savunmak için ATV-Sabah binası önünde protesto gerçekleştirecek. Bilindiği gibi, hukuk dışı 3. Havalimanı projesinin baş aktörleri, Cengiz İnşaat, Kolin İnşaat, Limak İnşaat, Kalyon İnşaat ve Mapa İnşaat. Söz konusu şirketlerin geçtiğimiz günlerde ATVSabah’ı satın alırken şaibeli yöntemlere başvurduğu iddia ediliyor. Buna karşı, Kuzey Ormanları Savunması da 8 Şubat saat 15.00’da Abbasağa Parkı’ndan yola çıkarak, ATV-Sabah’ın Barbaros Bulvarı’ndaki binasına yürüyecek. GÜNCEL
Talan Kongresi’ne karşı forum İstanbul’daki Forumlararası Kentsel Dönüşüme Karşı Çalışma Grubu’nun çağrısı üzerine, 6 Şubat günü Grand Cevahir Hotel ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek olan “I. Her Yönüyle Kentsel Dönüşüm Kongresi / “Kentsel Dönüşümde 2013 Sonuçları ve 2014 Hedefleri” adıyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın da katılımıyla düzenlenen Talan Kongresi’ne karşı aynı gün saat 13:00’da Şişli Cevahir Oteli önündeki meydanda, basın açıklaması ve ‘Talan Kongresine Karşı Forum’ yapacak. GÜNCEL
ESAS MESELE
14
fotoğraf: çağdaş sinan dağ
4 Şubat 2014
Sadece protesto eden değil kuran bir politika
Gezi eylemlerinin bize kazandırdıkları, siyasete ve iktidara etkisi hâlâ konuşuluyor, analizleri yapılıyor. Analizlerin dışında çizilecek yol haritası da merak konusu. Önümüzde seçimler var ve Ankara ortak sol aday olarak Kaya Güvenç’i çıkardı. Tüm bu gelişmeleri deneyimli siyasetçilerle değerlendirmeye devam ediyoruz. Halkevleri Eski Genel Başkanı ve GYK Üyesi İlknur Birol ile Gezi sürecini, yolsuzluk operasyonlarını ve seçimleri konuştuk. Gezi direnişinde birçok bedeller ödendi. Yıllar sonra bu kadar uzun süreli RöPORTAJ bir direniş SELÇUK KAYGISIZ yaşadık. Bu durum siyasete neler kattı? Genelde Gezi’yi bir milat kabul etme eğilimi var. Yoktan var olmuş analizi yapmanın da sıkıntı olduğunu düşünüyorum. Gezi, hakikaten muazzam bir toplumsal hareketlilikti. Haziran isyanı, Türkiye tarihinin gördüğü en büyük hareketlilikti. Bu deneyim kuşkusuz Türkiye’de devrimcilerin, düzen karşıtı muhalif hareketlerin biriktirdiği militan öfkenin halkın çok çeşitli katmanlarına yayıldığının bir ispatı. Buradan ne okumalıyız? Haziran isyanında neo liberalizmin yarattığı eğitimli, genç ve güvencesiz çalışan ya da işsiz milyonların öfkesini gördük. Sınıfın içine akan ve yeni işçi kitlesi olan bu büyük kalabalığın onurlu yaşam talebini gördük. Bu isyanın en direngen biçimde yaşandığı yoksul emekçi mahalleler unutulmamalıdır. Kadınları, gençliği, LGBT bireyleri gördük. Korkularını yenenleri ve korkusuzları merak edenleri bir arada gördük. Sadece beyaz yakalıların, gençlerin, kadınların, çeşitli kimlik ve özgürlük arayışında olan kesimlerin değil; bunların toplamının öfkesini barındıran bir toplumsal koalisyon eylemi haline geldi Haziran isyanı. Bu nedenledir ki; isyanın kendisinin yarattığı etki, solu, devrimci örgütleri bu hareketi kapsayamama duygusuyla karşı karşıya bıraktı, tereddüt yarattı. Bu tereddütler, isyan kitlesinin bu genişliğini ve taleplerini, eşitlik ve özgürlük arzusunu, onurlu yaşama arzusunu kapsayabilecek yeni bir toplumsal tahayyüle ihtiyaç olduğu, bunun için herkesin bulunduğu yerde hem alışkanlıklarını, hem örgütlü davranışlarını yeniden gözden geçirmesi gerektiği ve Gezi’nin yarattığı zenginlikle donanması odaklı tartışmalar yapılmaya başlandı. Haziran isyanı ile de görüldü ki, hem coğrafyamızda hem de dünyada isyanlar ve devrimler çağı olacak yeni tarihsel
dönemin akışı içindeyiz. İpuçları hem dünyada hem kendi coğrafyamızda mevcuttu. Avrupa’da, Amerika’da ve Asya’da isyanlar zincirinin yükseldiği bir dönem yaşıyorduk. Kitlesel itirazların, sokak itirazlarının, meşru şiddeti kullanan itirazların yükseldiği bir dönem bu. Emperyalist-kapitalist sistemin de bütün bu isyanları olabildiğince bastırma, bastıramadığı yerde de manipüle etme eğiliminin kuvvetli olduğu bir dönem yaşıyoruz. Gezi neyi açığa çıkardı? En basit hâliyle, ‘Bir şey olmaz bu halktan’ sözünün, ‘Bu gençlik de ne yapacakmış? Hiçbir halt etmeyecek bu gençlik’ denilen sözleri sahiplerine iade etti. Halktan umut kesmemek
Gezi neyi açığa çıkardı? Halktan umut kesmemek gerektiğini, halkla birlikte, halkın içinde, halkla beraber yürünecek devrimci bir yolun, yeniden kurulacak bir toplumun inşasının mümkün olabileceği umutlarını tekrar kabarttı. gerektiğini, halkla birlikte, halkın içinde, halkla beraber yürünecek devrimci bir yolun, yeniden kurulacak bir toplumun inşasının mümkün olabileceği umutlarını tekrar kabarttı. Gezi’nin etkileri merkezi olarak iktidarı etkilemeye devam ediyor. Her gün yolsuzluk haberleri geliyor. Bu kadar hızlı gelişen günlük siyasete biz devrimciler nasıl bir siyaset üretmeliyiz? İsyancılar, iktidarın kendilerine yönelttiği bütün baskılarına tepki duyan kesimlerin doğal koalisyonu hâlinde isyan ettiler. Bu doğal koalisyon hâlinin örgütlü bir hâle çevrilmesi son derece önemlidir. İsyan karakterinin yaygınlaşması
ve orada özne olan kesimlerin yan yana gelişlerini sağlamak önemlidir. Ayrıca protesto edenden ”yapan”a geçmeli ve yeni toplum hayallerinin kuruculuğuna soyunmalıyız. Bu zamana kadar genel olarak muhalif hareketlerin tümünde rejimin de kuşkusuz hegemonyasıyla protesto eden anlayış söz konusuydu; ama artık dünyada da Türkiye coğrafyasındaki tüm kesimlerin yeni kuruculuk fikrine, yeniyi kurma fikrine yakınlaşması zorunludur. Türkiye devrimci hareketinin, Türkiye sosyalistlerinin bu yeniyi inşa etmek üzere bir mücadele programına dökmeleri gerekmektedir. Dolayısıyla ‘AKP yapacak biz kızacağız’, ‘AKP yapacak biz protesto edeceğiz’ konumundan “nasıl bir yaşam istiyorsak onu kurmaya” geçmeliyiz. Bunu tartışmalı, bunu propaganda etmeli ve bunu eylemeliyiz. AKP’nin cemaatle olan kavgası, çıkarların, iktidar paydaşlığının, gücün kavgasıdır. Ancak bu şunu unutturmamalıdır ki, 11 yıldır bu topluma yapılmış en büyük kötülükleri gerçekleştiren bu ortaklıktır. Bazen bunu bir iş bölümüyle gerçekleştirmişlerdir. Şimdi bu çıkar kavgası ile karşı karşıya geçtiklerinde her iki taraf da toplumu kendi arkasında dizilmeye çağırmaktadırlar. Bu çağrıya asla kulak verilmemelidir. Bu çatışma iktidarı paylaşmak üzerindendir. Bizlerin kavga sebebi asli olandır. Biz bütün sermaye fraksiyonları ve onların devşirdiği güçlerin karşısında emeğin ve emekçilerin iktidarı için ve nihayeti devrim olacak bir kavgadayız. Bizlerin davası asli olan bu kavganın büyütülmesidir ve bir müdahillik olacaksa kendi kavgamızı büyüterek olunacaktır. Bizim buna söyleyecek bir sözümüz var. Ankara adaylarının neredeyse tamamı sağdan devşirme adaylardır. Örneğin Alevi yurttaşların, sosyalistlerin ve devrimcilerin terörist, anarşist olarak görüldüğü, dışlandığı ve katlin doğrudan tetikçiliğini yapan bir siyasi hareketin mensubunu aday olarak Ankara’ya sunmak… Cümle bulamıyorum! Bu rehin almadır. Bu, mecburiyet psikolojisinde kendine yönelmek zorunda bırakmaktır.
Dolayısıyla ‘AKP yapacak biz kızacağız’, ‘AKP yapacak biz protesto edeceğiz’ konumundan “nasıl bir yaşam istiyorsak onu kurmaya” geçmeliyiz. Bunu tartışmalı, bunu propaganda etmeli ve bunu eylemeliyiz. Ortak aday çabası halkı rehin almaya, mecburiyetle sıkıştırmaya ve değerlerini hiçe saymaya itirazdır. Devrimcilerin de sosyalistlerin de yaptığı, bu açıdan tarihsel kayıt altına almadır. Ortak aday, bunu kayıt altına almaktır. AKP karşısında sol gibi görünerek bir başka rehin almayı kabul etmediğimizi gösterir bir pozisyondur ve devrimci bir tavırdır. Bu açıdan Gezi’den aldığımız dersleri ve tarihsel izleri takip ederek bütün meseleyi sandıkta çözme eğilimi olan iktidara ve ana muhalefete söyleyeceğimiz şudur: Türkiye halklarının, devrimcilerinin özgür, eşit ve onurlu bir hayatın kuruluşu açısından ellerinde yeterli deneyimleri olmasa bile ayak izlerini sürecek, hem geçmişten hem yakın tarihten son derece önemli referansları vardır. Bu referanslardan yola çıkarak yeniyi kurmaya adaydır. Dolayısıyla, ne Gezi’yi ne devrimci sol tarihi sandıkta sınayan, sandığa hapseden, sandık dışında bir mekanizmayı gayri meşru ilan eden yaklaşımlara da itiraz edeceğiz. Sandığı önemsiz görmüyor ancak her çözümü sandıkta arayanlara da itiraz ediyoruz. Ankara’da ortak sol adayımız itirazımızı yansıtan bir devrimci tutum almıştır; seçim sürecinin bütün halkımızla; devrimcilerin, sosyalistlerin, ilericilerin, demokratların halkla yeniden kucaklaştığı ve bu yeni toplum hayalini nasıl bir Ankara’da, nasıl bir Türkiye’de yaşamak istediklerine dair birlikte
oluşturdukları fikri birbirini kucaklayarak ikna ettiği ve örgütlenerek katkı sundukları bir süreç olarak kurulacaktır. Sandıktan bir oy çıksa, yüz bin oy çıksa değerli olan bu süreçteki kucaklaşmanın yarattığı deneyimdir, güvendir, özgüvendir, bunun gelecekteki dersleridir, devrimcilerin birlikte yaşama terbiyesine, birlikte iş yapma terbiyesine sunduğu katkıdır. O açıdan ben bu deneyimin çok önemli olduğunu, atılması gereken bir adım olduğunu ancak eksik olduğunu da söylemeliyim. Ankara açısından kuşkusuz
Seçim süreci; bütün halkımızla devrimcilerin, sosyalistlerin, ilericilerin, demokratların halkla yeniden kucaklaştığı; nasıl bir Ankara’da, nasıl bir Türkiye’de yaşamak istediklerine dair fikri bir süreç olarak kurulacaktır. simgeseldir… Keşke becerebilsek ve başka yerlerde de bu cevapları verebilecek kuvvet oluşturabilsek çok iyi olurdu. Fakat reel durum bu, Ankara’da oluşturulabilindi. Sizce buradaki deneyimle bulunduğumuz her alanda devrimci güçlerin birlikte siyaset üretmesi ne kadar mümkündür ve şuan Ankara’daki birlik nasıl bir siyaset üretmelidir? Bütün deneyimlerimize dikkatle bakmak zorundayız. Dolayısıyla hiçbir şey için erken konuşmamalıyız. Bütün deneyimlerin bıraktığı olumlu, olumsuz sonuçlar var. Bunu tartacağımız yer tarihin terazisidir. Ankara’daki ortak adaylığın bilincine varmamız lazım. Hangi koşullarda neler yaptık, hangi eksiklikleri barındırıyor, bunun reel karşılıkları nedir ve alacağımız dersler ne? Erken sonuçlar çıkarmak yerine bunda
İlknur Birol kimdir ?
Halkevleri Eski Genel Başkanı İlknur Birol, şu anda Halkevleri Genel Yönetim Kurulu’nda. Öğretmen olan Birol, KESK’te uzun yıllar yöneticilik yaptı. 1996’da bir mitingde dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’a bir KESK mitinginde yaptığı konuşmada ‘eli kanlı faşist’ dediği için 1 yıl hapis cezası alıp meslekten men edildi. 5 ay hapis yattı. sabırlı davranmak gerekiyor. Toplumsal muhalefetin birleşik, kuvvetli ayakları sokakta ve kurucu niteliğiyle yeniden oluşturulması bir gerekliliktir. Yalnız, bu coğrafya solcuların işinin çok zor olduğu bir coğrafya. Kadim problemleri var. Örgütlerin kitle tabanı eylemde dinamik; ama örgütlenme sürecinde zayıf olduğu bir dönem geçiriyoruz. Yeni güçlü bir toplumsal muhalefetin bunun güçlü yerel örgütlerinin, hak örgütlerinin daha dinamize olacağı bu süreci tarif etmesi gerekiyor. Bu süreç muhalefetin protest kimlikten, kurucu, inşa edici niteliğe dönüşeceği bir süreç olmalıdır. Buna katkı sunmamız gerekiyor. Bu özelliğin önemli olduğunu düşünüyorum. Yani düşünüşü ve eylem kalıbını çevirme becerisini gösterirse toplumsal muhalefetin kurucu bir organ olarak halkın karşısında görünür hâle gelmesi çok daha kolay olacaktır. Her gün devam eden saldırganlık karşısında nasıl bir kent, nasıl bir ülke, nasıl bir doğa, nasıl bir toplum istediğimizi hakların eşitliğini ve özgürlüğünün birlikte yaşama formülünün nasıl olacağını cevaplamak ve bunun kültürünü, sanatını, bunun örgütlerini yaratmak durumuyla karşı karşıyayız. Üst üste üç seçim yaşayacağız. Toplumsal atmosfer çok önemli hale gelecek. AKP, kendisinin belirlediği bir ortamda halkın sandığa davet edildiği bir süreç kurmaya çalışacaktır. AKP’nin bundan öncekiler gibi gücü olmadığını, siyasetlerinin tümünün iflas ettiğini görüyoruz. Bizlerin bu dönemlerde emekçi halkın umutlarını diri tutacak çalışmaları yapma sorumluluğumuz var. AKP’nin baskıyı daha da arttıracağını, sokakların önümüzdeki günlerde daha da hareketleneceğini düşünüyorum. Bizler de ‘Sokak özgürleştirir, devrimin değiştirir’ demeye devam edeceğiz.
DUNYA
15
4 Şubat 2014
Hükümet istifa etti, Cumhurbaşkanı görevde
Ukrayna’da Başbakan’ın istifa etmesine rağmen gösteriler hız kesmedi. Koşullu af yasasının kabul edilemez olduğunu belirten göstericiler ve muhalif liderler, istekleri yerine getirilene kadar sokakta kalmaya devam edeceklerini açıkladılar. Ukrayna ordusu ise iki tarafı da uyararak, “huzur ortamının” sağlanmasını istedi.
Dünya oğuzhan özkan
lan açıklamada, Yanukoviç’in akut solunum enfeksiyonu geçirdiği ve Ukrayna’da hükümet karşı- yüksek ateşinin olduğu belirtildi. tı gösteriler devam ederken Başbakan Mikola Azarov ve hü- Koşullu af yasası önerildi kümeti istifasını Cumhurbaşkanı Hükümet, göstericilerin işgal ettiği Viktor Yanukoviç’e sundu. Cum- kamu binalarını terk etmeleri koşuhurbaşkanı Viktor Yanukoviç, luyla af önerisi getirmiş, göstericiler Başbakan’ın istifasını kabul etti. koşullu affı kabul etmeyeceklerini Başbakan’ın istifasının yanı sıra ül- açıklamıştı. Önerilen af yasasında, kede protestoların hızlanmasına yol göstericilerin Ukrayna genelinde açan “gösteri yasağı” da parlamento işgal ettikleri kamu binalarını 15 oylamasıyla kalktı. gün içinde terk etmeleri isteniGöstericiler, Başbakan’ın isti- yordu. Göstericiler, Kiev ve diğer fasının yeterli olmayacağını esas kentlerde ele geçirdikleri binaları; olarak Cumhurbaşkan’ı Viktor eylemlerini organize ettikleri merYanukoviç’in istifa etmesini istiyor- kezler, yatakhane ve soğuktan kaçlar. Yanukoviç, ülkedeki protesto mak için sığınak olarak kullanıyor. gösterileri devam ederken hastaAf yasası ayrıca, göstericiler, lık iznine ayrıldı. Cumhurbaşka- Kiev’in merkezine kurdukları banı Yanukoviç’in, görevinin başına rikatları kaldırmalarını, kapattıkları ne zaman döneceği ise bilinmiyor. sokakları ve protestoların barışçıl Cumhurbaşkanlığı ofisinden yapı- devam ettiği bölgeler dışındaki
meydanları açmaları şartını koşuyordu. Af yasasına Cumhurbaşkanı Yanukoviç’in partisi ve parlamentoda çoğunluğu elinde tutan Bölgeler Partisi destek verdi, ancak muhalif milletvekilleri yasanın koşullara bağlanmasına karşı çıkarak çekimser kaldı. Muhalefet liderleri göstericileri destekliyor Muhalif Vitali Klitço, Bağımsızlık Meydanı’nda toplanan kalabalıklara seslenip mücadelenin devam edeceğini söyledi. Muhalefet partiden bir milletvekili yaptığı açıklamada, “Şart koştukları talepler kabul edilemez ve hiç kimse bu şartları yerine getirmeyecek. Biz, yasanın hiçbir koşul öne sürülmeden yürürlüğe girmesini söylemiştik. Duruşumuz değişmedi” dedi.
Göstericiler de, önerilen af yasasın koşullu olmasının kabul edilemez olduğunu belirtip, istekleri yerine getirilene kadar sokaklarda kalmaya, kamu binalarını işgal etmeye devam edeceklerini duyurdular. Ordu uyardı Ukrayna Silahlı Kuvvetleri’nden yapılan açıklamada, Cumhurbaşkanı Yanukoviç’e ülkenin “toprak bütünlüğünün” tehlike altında bulunduğu uyarısında bulunuldu. Ayrıca Cumhurbaşkanı’nından acil önlemler alması istendi. Silahlı kuvvetlerin internet sitesinde yer alan açıklamada, devlet kurumlarının zapt edilmesinin ve kamu çalışanlarının görevlerini yapmaktan alıkonulmasının da kabul edilemez olduğu vurgulanıyor.
Brezilya halkı sokaklarda İktidar kamu harcamalarını kısıtlarken, Dünya Kupası için milyon dolarlık harcamaların ve daha sonra harabeye dönen ölü yatırımların kendi ceplerinden çıkmasına tepki gösteren binlerce insan 36 ayrı kentte sokaklara çıktı. Eyleme on binlerce işçi ve emekçi katıldı. Kentlerin en merkezi noktalarında gerçekleşen eylemlere işçi ve emekçiler ellerinde bayraklarla “Kupa Yok” sloganları attı, “FIFA Defol” pankartları taşıdı. Sao Paulo’da göstericiler ile polis arasında çatışmalar yaşandı. Çatışmalar nedeniyle kentin kuruluşunun 460’ıncı yıl dönümü
kutlamaları çerçevesindeki bazı etkinlikler iptal edildi. Polis 128 kişiyi gözaltına aldı. Eylemcilerin ortak talebi ise kupa için milyonlarca doların harcanmasının durdurulması Bu paralar, sağlığa, eğitime ve ulaşıma harcanmalı şeklinde. Sosyal hakları için sokaktaydılar Cumhurbaşkanı Dilma Rousseff reformlar konusunda referandum yapılacağını açıkladı. Cumhurbaşkanı ayrıca, protestocuların en fazla şikayeti olan alanlardan olan ulaşıma 25 milyar dolar yatırım yapma taahhüdünde bulundu. DÜNYA
Kimyasal silah endişesi
ABD, Suriye’deki kimyasal silahların tesliminin gecikmesinden kaygılı. ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel, Polonya’da yaptığı açıklamada, Şam yönetiminin kimyasal silahları teslim etmekte gecikmesinin nedenini bilmediğini ve “bunu halletmeleri gerektiğini” söyledi. Rusya ve ABD’nin aracılığıyla varılan anlaşma uyarınca Suriye, kimyasal silah programına son vererek, cephaneliğindeki stokları teslim etmeyi kabul etmişti. Hagel, Şam yönetiminin programın gerisinde olduğunu belirterek, “Suriye hükümeti, vermiş olduğu taahhüde uyma sorumluluğunu göstermelidir” dedi. ABD’li bakan ayrıca, Rusya yönetimine, süreci hızlandırmak için Şam hükümeti üzerindeki nüfuzunu kullanması çağrısı yaptı. Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü, Suriye yönetiminin henüz elindeki kimyasal silah stokunun sadece %5 kadarını teslim ettiğini açıklamıştı. Yaklaşık 16 metrik tonluk ‘Kategori 1’ sınıfındaki kimyasal madde geçen ay Lazkiye limanından imha edilmek üzere yola çıkmıştı. DÜNYA
Avrupa hava sahasında grev Avrupa Hava Seyrüsefer Emniyet Teşkilatı, Avrupa ülkelerinden birine Çarşamba ve Perşembe günleri uçmayı planlayan yolcuları, 11 ülkede kule görevlilerinin greve gittiği ve bu nedenle de seferlerde gecikme olabileceği konusunda uyardı. Kule çalışanlarının greve gitmesinin nedeni ise Avrupa Birliği’nin hava sahası kontrolünü liberalleştirme planı. İşlerini kaybetme endişesi taşıyan kule çalışanları, bunun aynı zamanda güvenlik sorunları yaratabileceğini de savunuyor. Grevden en çok Fransa ve Portekiz’in etkileneceği belirtildi. Fransa’daki sendikalar, Orta Avrupa Zaman Dilimi’ne göre Çarşamba akşamı 19:00’dan Cuma günü saat 05:00’e kadar greve gidilmesi çağrısında bulundu. Portekiz’deki kule görevlileri de Çarşamba günü saat biri 08:00 ve diğeri 15:00’da başlamak üzere ikişer saat çalışmayacak. Kıbrıs, İtalya, Slovenya, Malta, Avusturya, Macaristan, Slovakya, Yunanistan ve Çek Cumhuriyeti’nde de kule çalışanları farklı zaman dilimlerinde iş bırakma eylemine katılacak. DÜNYA
Dünya Turu
Kanada
İzlemeler bitmiyor
Kanada’nın istihbarat servisi CSEC, Kanada’nın en işlek havalimanlarından birinde ücretsiz kablosuz ağ hizmetine bağlanan ve “suç unsuru taşımayan” yolcuları iki hafta boyunca izledi ve yolcuların bilgilerine ulaştı. Konuya ilişkin belgeler eski NSA çalışanı Edward Snowden tarafından ifşa edilenler arasında. Kanada vatandaşı olan ya da Kanada’da yaşayan kişilerin gerekli izin olmadan CSEC tarafından takip edilmesi yasal değil. Zira bu kurumun esas amacı, yurtdışında ya da internetteki dış istihbaratı toplamak. CSEC ise “Kanada’yı ve Kanadalıları korumak için yabancı sinyalleri toplamak ile yükümlü olduğunu” savundu. Açıklamada, ülke için bu kilit önemdeki dış istihbarat görevini yerine getirmek amacıyla, “üstveri” (metadata) toplama ve analiz etme hakkına sahip olduklarını öne sürdü. DÜNYA
İngiltere
Nükleer tehlike
Londra’nın kuzeybatısında bulunan, ülkenin en büyük nükleer tesisi olan Sellafield nükleer tesisi çevresinde, radyasyon seviyesinde artış tespit edildi. Tedbir amacıyla acil ihtiyaç duyulmayan çalışanlara evlerinde kalmaları çağrısı yapıldı. Nükleer tesisi işleten firmadan ve İngiltere hükümetinden halk sağlığını tehdit eden bir durum bulunmadığı, nükleer bir arızanın da söz konusu olmadığı açıklaması yapıldı. Santrali işleten firma acil ihtiyaç duyulmayan çalışanlara evde kalmaları çağrısının da tamamıyla tedbir amaçlı yapıldığını vurguladı. Tesisin açıklamasında reaktörün dış bölümünde bulunan algılayıcılardan birinin normalin üzerinde radyoaktif değerler kaydettiği, ancak tesisin farklı bölümlerinden işleyişte herhangi bir anormallik olmadığına dair onay geldiği ifade edildi. DÜNYA
Filistin
Saldırıya devam
İsrail ordusu, Gazze’de üç farklı noktaya hava saldırısı gerçekleştirdi. İsrail’in saldırılarında yaşamını kaybeden olmadı. İsrail ordusu, hava saldırılarının, Hamas’ın İsrail’e füze attığını iddia ederek, “Hava saldırıları, Hamas’ın füze saldırılarına karşılık yapıldı. Hava saldırısında teröristlerin yetiştirildiği yerler hedef alındı” açıklamasını yaptı. Hamas’ın açıklamasında ise İsrail ile geçen yıl Kasım ayında imzalanan ateşkese bağlı kalındığını vurguluyor. İsrail’in gerçekleştirdiği Hamas’ın askeri kanadına yönelik ilk saldırıda can ve mal kaybı yaşanmadı. İsrail’in ikinci saldırısı Gazze’de bulunan bir parkı hedef aldı. Bu saldırı, üç kişinin yaralanmasına ve bölgede yangın çıkmasına neden oldu. Üçüncü saldırıda ise bir ev yıkıldı, 4 kişi yaralandı. DÜNYA
YAKLASIMLAR
16
4 Şubat 2014
Merkez Bankası’ndan Hükümete Mektup(2) yazdı
takipler yapmışlar.17 Aralık’ta bunları dünya aleme, medya vasıtasıyla ballandıra ballandıra gösterdiler. Halkbank genel müdürünün evinden çıkan 4,5 milyon dolar dolu ayakkabı kutuları, bakanların oğullarının evlerinden çıkan 6 çelik kasa, para sayma makinesi…Bunları göstermedikleri kimse kalmadı…Dahası, ikinci operasyona hazırlanıp Sayın başbakanımızın değerli mahdumları Bilal Bey’e de uzanan, 7 değerli işadamımızı da içeren bir çete iddialı operasyon için düğmeye basmaya hazırlandılar ki, muhterem Başbakanımız müdahil oldu. Yargıyı, emniyeti hallaç pamuğu gibi attı. Bu menfur operasyonun önü kesildi. Dahası, HSYK denilen o kuruma da zamanında müdahale edildi. Gelin görün ki, bütün bunları, bu bizim pek ihtiyacımız olan yabancı sermayenin Avrupalı, Ame-
“
Faize alerjiniz var, biliyoruz. Faiz lobisi bu işleri yaptırıyor diyorsunuz, herkes biliyor. Ama TL’ye, enflasyonu geçecek bir faiz vermez iseniz, herkes parasını güçlü paraya çevirip orada kalmak istiyor. Faizden kaçıp dövize sığınınca, döviz yükseliyor. Dolarda her 10 puan artışın tercümesi enflasyonda 1,5 puan artıştır.
“
Merkez Bankası, haftanın, hatta ayın baş aktörü oldu. Döviz başını alıp gittikçe gözler Merkez’i aradı, ne olacak diye…Önceki gün 2.40 TL’ye yaklaşan dolar yeniden Merkez’i müdahaleye çağırdı. Yapılan açıklamada para kurulunun gece yarısı olağanüstü toplanacağı gibi bir haberle döviz geri itildi ve 2.30 TL’ye kadar düşürüldü. Siz bu satırları okurken Merkez Bankası’nın, gece yarısı kararı da açıklanmış olacak. Nasıl bir karar olduğunu ve işe yarayıp yaramayacağını göreceğiz. Biz dün başladığımız hükümete mektubu sürdürelim; Muhterem Başbakanım, Muhterem Bakanlar; 17 Aralık 2013 şimdiden “Büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu”nun yapıldığı tarih olarak kayıtlara geçti. Bu tarih itibariyle bir siyasi kriz yaşandığı malumunuzdur. Büyüklerimizin “paralel devlet”le mücadele olarak nitelediği ve bu tarihe kadar “Hocaefendi” olarak sayıp sevdiğimiz o şahsın cemaati ile yaşanan büyük gerilim, ekonomiyi de gerdi. Ben buna, “Politik krizin ekonomik krizi tetiklemesi” diyorum müsaadenizle…Tarihe böyle geçsin isterim. Şimdi burada artık bizim Merkez Bankası olarak elimizden gelenler, takdir edersiniz, çok sınırlı kalmaktadır. Neden derseniz şöyle izah edeyim; Bir kere bu politik risk, bela bir şeydir. Malum, biz yeterince tasarruf yapamayan bir ülkeyiz. O nedenle yabancıların tasarruflarını kullanırız. Yani onlardan borç alırız, yalvar yakar, gel yatırım yap, deriz. Borsamızdan hisse al, deriz. Bu yollarla gelen yabancı para bizim ekonomimizin dönmesi için çok önemlidir. Bu parayı kaçırmamak, ürkütmemek gerekir. Nazlıdır bu para. Bir tek bize muhtaç değildir, gideceği koca bir dünya var.Çin’den Afrika’ya Asya’dan Amerika’ya her coğrafya onun. Nereden en yüksek faizi, kârı,rantı sağlıyorsa, oraya gider. Değerli Büyüklerim; Yaşanan ve hızla tırmanan politik krizde yargı odağa oturdu. Malumunuz Cemaatten olduğu anlaşılan hakimler, savcılar bu yolsuzluk iddiaları ile uzun uzun hazırlık yapmışlar, dinlemeler,
rikalı politikacıları, “demokrasiye, erklerin bağımsızlığına müdahale, yolsuzlukları örtbas etme” diye anlıyor. Onlar böyle anlayınca yabancı sermaye de geri duruyor. Dikkat buyurunuz; TÜSİAD Başkanı Yılmaz bile ortaya çıkıp, “Vergi cezası veya başka türlü cezalarla şirketler üzerinde baskı kuran, ihale yasası onlarca kez değişen bir ülkeye yabancı sermayenin gelmesi mümkün değildir”demedi mi? Dedi. Siz yabancı yatırımcı olsanız ne düşünürsünüz? Yahu, bu memlekete yatırım yapıyorum ama yarın mahkemelik bir durum olsa, bunlarda bağımsız yargı yok
“
17 Aralık 2013 şimdiden “Büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu”nun yapıldığı tarih olarak kayıtlara geçti. Bu tarih itibariyle bir siyasi kriz yaşandığı malumunuzdur. Büyüklerimizin “paralel devlet”le mücadele olarak nitelediği ve bu tarihe kadar “Hocaefendi” olarak sayıp sevdiğimiz o şahsın cemaati ile yaşanan büyük gerilim, ekonomiyi de gerdi. Ben buna, “Politik krizin ekonomik krizi tetiklemesi” diyorum müsaadenizle…
“
Mustafa Sönmez
Merkez Bankası’nın faiz artırımı ve doların engellenemez yükselişine dair soru işaretleri bitmiyor. Hep kontrol altında gibi gösterilen doları bir anda uçuran siyasi kriz bir faiz düzenlemesiyle aşılabildi mi, yoksa bizi bekleyen daha büyük sorunlar mı var? Mustafa Sönmez’in Yurt gazetesinde yayımlanan yazısı ironik bir dille gerçeği ortaya seriyor. dolar böyle geldi. Eskiden öyle para gelirdi ki, cari açığı da kapatır kalanı döviz rezervlerine yığardık, kara gün için lazım olur diye. Şimdi hem yastık altı zulaları patlatıyoruz hem de rezervden harcıyoruz, yine de yetişemiyoruz. O zaman da ne oluyor? Dövizin fiyatı yukarı vurdukça vuruyor. Bakın bu 17 Aralık öncesi 2.04 TL idi dolar. Mayıs’tan bu yana yüzde 15 artışta tutmuştuk. Ama ne zaman ki, yolsuzluk, şu bu lafları çıktı, yabancı ürktü , öteki dövizle ödemem var, şimdiden tedarik yapayım deyip döviz aldı, beriki TL’de niye kalıyo-
rum, kendimi güvenceye alayım, dedi. Derken bir de baktık olmuş dolar, 2.20 TL, durmadı , 2.30 TL ve dün 2,40 TL. Bir ay kadar bir zamanda yüzde 15’in üstünde kayıp; Mayıs’tan bu yana yüzde 30 kayıp!…Ne yaptık, müdahil olduk 27 Ocak’ta; hemen ilan ettik, “Yarın gece para kurulunu olağanüstü topluyoruz” diye. Gece saat 12’de de kararımızı açıklayacağız dedik…Herkes tahmin etti, “Bunlar, faiz silahını çekecekler” diye ve hemen 2.30’un altına indirdik dolar ateşini. Muhteremler; Faize alerjiniz var, biliyoruz. Faiz lobisi bu işleri yaptırıyor diyorsunuz, herkes biliyor. Ama TL’ye, enflasyonu geçecek bir faiz vermez iseniz, herkes parasını güçlü paraya çevirip orada kalmak istiyor. Faizden kaçıp dövize sığınınca, döviz yükseliyor. Dolarda her 10 puan artışın ter-
ki, kendi hakimlerine savcılarına iş gördürür bizi ofsayta düşürmezler mi, bakın, kendi patronları bile uyarıyor, diye düşünmez misiniz? Değerli Başbakanımız, Sayın Bakanlar; İşte bu siyasi krizin neticesidir ki, artık daha az yabancı yatırımcı gelmeye başlamıştır.Tabii, FED’in para sıkılaştırma kararının da etkisi var, ama gerçekten musluklar tıslamaktadır. Dikkat buyurunuz; 2013’ün yaklaşık 60 milyar dolarlık döviz açığını, yani cari açığını, yabancı para girişi ile karşılayamadık, yastık altından İsviçre Bankalarında filan zulalanmış dövizleri (biz buna net hata noksan deriz) kullanmak zorunda kaldı herkes.Neredeyse 10 milyar
cümesi enflasyonda 1,5 puan artıştır. Yani dolar 2.20 iken 2.30 TL’ye çıkarsa, bilin ki, bu yüzde 5,5 olan enflasyonu yüzde 7’ye çıkarmak demektir bu. Bununla baş edemeyiz. Allah muhafaza, ya da muhafazanallah, iki haneli enflasyon rayına bir geçersek çıra gibi yanarız, toplamak hiç kolay olmaz. Şimdilik biraz faiz olsun koklatarak doları yatıştırdık, milleti dolardan TL’ye geçirdik ya da bekleme odasına aldık, ama lütfen söyleyin, bu politik kriz ne olacak? Bundan sonrası ne olacak? 30 Mart’a daha 2 ay var. Siz tepedekiler vuruştukça paranın huzuru kaçıyor. Huzuru kaçan dolara sığındıkça biz faizi artırmak zorunda kalacağız. Herkes işi gücü dondurdu. Yatırım yapılmıyor. Herkes memleket nereye gidiyor bir bakayım, halinde. Bu işin bir de Mart sonrası Cumhurbaşkanlığı seçimi, ardından genel seçimi var. Bu kargaşada çok endişeliyiz muhteremler çoook. Siz daha iyisini bilirsiniz, ama en iyisi yargıyı özgür bıraksanız yolsuzlukları özgürce soruştursa, aklansak milletçe, seçimler özgür, adil bir ortamda yapılsa, centilmence bir seçim yarışı olsa…Tabii, siz daha iyi bilirsiniz, ama bunları yapmazsak itibar yerden zor kalkar, yabancılar zor gelir, yabancılar gelmez ise de bizim sırtımız yerden zor kalkar, bilesiniz, milletçe sürüm sürüm sürünür birbirimize gireriz, bilesiniz. Hörmetlerimizle… Mustafa Sönmez Yurt Gazetesi yazarı mustafasnmz@hotmail.com
Tek adamın dosyası… EVRENSEL Öztürk Polat Sandığa adım adım yaklaştığımız bugünlerde siyasi partilerin sumen altındaki yolsuzluk dosyaları masa üstüne inmeye başladı. Türkiye toplumu çok partili sisteme geçildiği günden bu yana yolsuzluğun siyaset mekanizmasını elinde tutanlar tarafından “ata sporu” olduğuna defalarca tanıklık etti.
Yolsuzlukların gündelik yaşam biçimi haline geldiği Türkiye’de; genel merkezin kozmik odalarında yıllarca itina ile saklanan rakibi itibarsızlaştırma dosyaları; toplumca itibar görmedi. *** Hükümet ile muhalefetin birbirlerine ayar vermek için yıllarca sakladıkları yolsuzluk dosyalarını seçim arifesinde ortaya dökmesi; toplumsal belleklerde siyasetin şeffaflaştığı algısını taşımıyor. Aksine; kaset ve dosyaya dayalı şantaja dayalı politika modeli toplumun merak ettiği “kim ne kadar dürüst?”ten ziyade “kim ne
kadar götürmüş?” sorusuna yanıt veriyor. *** AKP’nin yolun sonuna geldiğini fark ettiği son süreçte proje dosyaları yerine yolsuzluk dosyalarıyla halkın karşısına çıkması Siyaset üretemeyen politikacıların, siyaseten tükeniş alametlerindendir. 12 Yıllık iktidarı boyunca toplumun çözüm bekleyen temel problemlerine yönelik en ufak çaba harcamayan AKP, tarihin çöplüğüne doğru yol alıyor. Siyaset yaşamının son demlerini yaşayan AKP 12 yıl önce
iktidara geldiğinde koltuğunun altına içi demokrasi ve hukuk garabetleriyle dolu dosyaları alsaydı biz halen: Bir asra yakın zamandır devletin arşivlerinde tutulan Dersim Dosyasının, 12 Eylül darbesinin hemen ardından Kars Sıkı Yönetim Gözetim Evinde işkence edilerek öldürüldükten sonra bedenleri kaybedilen Cemil Kırbayır ile Mahmut Kaya’nın dosyalarının, Diyarbakır cezaevinde öldürülen, sakat bırakılan siyasi tutsakların dosyasının, AKP Hükümeti döneminde
gözaltında kaybedilen Tolga Baykal Ceylan’nın dosyasının, Tek suçu: Türkiye’de yaşayan Ermeni olan Hrant Dink’i Sokak ortasında katleden tetikçilerin arkasındaki derin örgütün dosyasını, Roboski’yi bombalayan savaş uçaklarını kumanda eden yetkililerin dosyalarının… Açılmasını bekliyor olmazdık. *** Yukarıda kronolojik sıraya göre sıraladığımız ve Türkiye’nin karanlık tarihinin belgeleri niteliğindeki utanç davalarının dosyaları tozlu raflarda yerini muhafaza
ediyor. İnsanlık ayıbı olan dosyaların “Tek Adam” iktidarlarının dönemlerinde açılmış olması manidar değil midir? Tarih kitaplarının final bölümünde; topluma hukukun üstünlüğü yerine üstünlerin hukukunu dayatan Hitler gibi, Mussolini gibi bütün tek adam iktidarlarının sonunu yazar tıpkı bugün Tayyip Erdoğan’ın sonunu yazdığı gibi! Öztürk Polat ozturkpolat75@gmail.com
YAKLASIMLAR
17
4 Şubat 2014
Dershaneler eğitimi ranta çeviriyor Dershanelerin kapatılması ilk söylendiğinde kulağa anlamlı gelebilir ancak açıklamanın devamında gelen özel okula dönüşüm hükümetin asıl planını ele veriyor. Bir müjde veriri gibi açıklama yapan Nabi Avcı, paralı eğitimin pekişmesinin açıklamasından başka birşey yapmadı. Lise-Der’in konuyla ilgili açıklaması gerçeğe ışık tutuyor. AKP hükümetinin eğitime yeterli bütçe ayırmamasıyla da devlet okullarında niteliksiz eğitimle karşı karşıya kalıyoruz. Dershanelerin özel okullara dönüştürülmesiyle emekçi çocukları milyarlarca parayı özel okullara veremeyecek, okulda aldığı kalitesiz eğitimle geleceksizliğe mahkum edilecek. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı dershanelerle ilgili açıklama yaptı. Dershaneler ve özel okula dönüşemeyen okulların seçeneklerine değinen Avcı, bu konuda her türlü kolaylıkların yapılacağını vurguladı. Dershaneler kapanacak özel okullar açılacak
MEB’in yaptığı açıklamalarda dershanelerin kapatılıp yerlerine özel okulların getirilmesi planlanıyor. Devlet vergi indirimi yaparak, arsa kolaylığı sağlayarak dershanelerin özel okula dönüştürülmesini destekleyecek. Paralı eğitimin devamcısı olan dershaneler kapatılacak ama eğitimi ticarete dönüştüren özel okullar açılacak. Dershaneler kapanacak ancak onun yerine öğrencileri adeta müşteri gibi gören özel okulların getirileceğini Milli Eğitim Bakanlığı’ndan bir kez daha duyduk. 4+4+4’le öğrenciler okuldan uzaklaşıyor Yaptığı açıklamada 4+4+4 kesintili eğitim sistemine de
değinen Nabi Avcı, “Özel okula dönüşmeyen bazı dershaneler, açık liselere dönüşebilecek” diyor. 4+4+4 eğitim sistemiyle birlikte bir çok öğrenci örgün eğitimden uzaklaştı. Çocuk gelinlerin ve çocuk işçiliğin önünü açan AKP’nin 4+4+4 eğitim sistemiyle birlikte önü açıldı. “Açık liselere dönüşecek dershaneler haftada en az 20 saat yüz yüze eğitim yapmak zorundalar. Yine bundan ücret almış olacaklar” diyen Nabi Avcı öğrencilerin ceplerindeki paranın hesabını yapmaya başlamış, açık lisede okuyan öğrencileri dahi müşteri olarak görmeye devam etmiştir. Parası olmayanlar nitelik-
siz eğitime mahkum AKP hükümetinin eğitime yeterli bütçe ayırmamasıyla da devlet okullarında niteliksiz eğitimle karşı karşıya kalıyoruz. Dershanelerin özel okullara dönüştürülmesiyle emekçi çocukları milyarlarca parayı özel okullara veremeyecek, okulda aldığı kalitesiz eğitimle geleceksizliğe mahkum edilecek. Bizler, hakkımız olan parasız, eşit ve nitelikli eğitimi istiyoruz! AKP‘nin gerici politikalarına, tek adam zihniyetine karşı, bulunduğumuz her alanda her meydanda eşit, parasız ve nitelikli eğitim talebimizi haykırmaya devam
İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN
İyi
edeceğiz! Tüm liseli arkadaşlarımızı mücadelemize ortak olmaya çağırıyoruz. spot1: MEB’in yaptığı açıklamalarda dershanelerin kapatılıp yerlerine özel okulların getirilmesi planlanıyor. Devlet vergi indirimi yaparak, arsa kolaylığı sağlayarak dershanelerin özel okula dönüştürülmesini destekleyecek. Paralı eğitimin devamcısı olan dershaneler kapatılacak ama eğitimi ticarete dönüştüren özel okullar açılacak. spot2: AKP hükümetinin eğitime yeterli bütçe ayırmamasıyla da devlet okullarında niteliksiz eğitimle karşı karşıya kalıyoruz. Dershanelerin özel okullara dönüştürülmesiyle emekçi çocukları milyarlarca parayı özel okullara veremeyecek, okulda aldığı kalitesiz eğitimle geleceksizliğe mahkum edilecek. Lise-Der
Faizlerin artırılması neye işaret? Aziz Konukman yazdı
Doların tarihi rekor seviyelere çıkmasının ardından Para Politikaları Kurulu faiz oranlarında radikal artışa gitmişti. Doların artışı ve Merkez Bankası’nın müdahalelerini İktisatçı Prof. Dr. Aziz Konukman’la değerlendirdik. Konukman bu adımın arkasındakileri ve bundan sonra gelişecek süreci Yarın’a anlattı.
Bence doların değerinin bu kadar artmasında şaşılacak bir şey yok ancak bu çok gecikmeli oldu. Hatta aynısı tekrar olabilir. Çünkü Merkez Bankası’nın açıklamasından sonra TEB Başkanı bir açıklama yapmıştı. Faiz oranları azaltabiliriz şeklinde. Halbuki o süreçte dolar aldı başını gitti. Tayyip Erdoğan faiz lobisi açıklaması yaptıktan sonra o tarihte faiz operasyonuna gidildi. Fakat gerek Başbakan’ın açıklaması gerek Ali Babacan’ın açıklaması, gerek Ekonomi Bakanı’nın açıklaması fa-
izin yükselmesi gerektiği hakkındaki açıklaması bu haftaya kaldı. Bu da bir uzlaşmanın sonucu olduğunu gösteriyor. Çünkü Başbakan giderken havaalanında bunun sinyalini verdi. ‘Her ne kadar ben karşı olsam da Merkez Bankası bağımsız bir kuruluştur, ben yönlendiremem’ şeklinde açıklama yaptı. Oysa düzenleyici kurumların hepsi Başbakan’a bağlı. Gerekçesi de neydi: Hem davul benim sırtımda olacak hem de tokmak bir başkasının elinde. Merkez Bankası’yla hü-
kümetin bir uyumu var Oysa aynı mantık, aynı argüman Merkez Bankası için de geçerli. Ama görülüyor ki Merkez Bankası ile hükümetin bir uyumu var. İsteseydi bugüne kadar Merkez Bankası faizleri arttırabilirdi. Çünkü kırılgan ekonomilere bakıyorsun. Üç tane. Hemen hemen hepsi faizleri artırmıştı. Türkiye’nin de zaten arttırması bekleniyordu. Ama bu öyle berbat bir durum ki. Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal örneği gibi. Kolay değil Türkiye’nin durumla-
rı. Hele seçim atmosferini düşününce, ekonomiyi daraltacak resesyona götürecek bir politika. Nitekim buna benzer bir açıklamayı IMF Başkanı da yapmıştı. Gelişmekte olan ülkelerin federalizör başkanları tahvil alımlarını hızlandırmasıyla, bu sürecin her ay tekrarlanmasıyla bu ülkelerde bir durgunluk tehlikesi bırakmıştık. Federilazör başkanları tahvil alımlarını azaltmaya başlarlarsa biliyorsunuz Aralık ayında 10 milyar dolar azalmıştı. Bunlar tabi belli programlar da-
hilinde oluyor. Enflasyon tehlikede, durgunluk olacak Türkiye’de faizlerin yükselmesiyle birlikte hem enflasyon hem durgunluk birlikte olacak. Dövizi durdurmak için faizi arttırdığınızda bu da başka türlü sorunlar ortaya çıkarabilir. Kredi maliyetleri yükselirse kredi maliyetleri kredi kullanıcılarının üzerine binecek. Kredi maliyetleri artınca da bir çok insan kredileri ödeyememek gibi bir tehlikeyle karşılaşacak. Bankalar kredileri geri çağıracak. Belki yenilemeyecek. Bu da bir yandan fiyatları arttıracak, bir yandan da durgunluk olacak. Enflasyon tehlikede bu yüzden diyorum.
Hacer Göv kardeşimiz henüz 19 yaşındaydı. Hamile olduğu için ailesi tarafından ölümle tehdit edildiği için Urfa’dan Diyarbakır’a geldi ve akrabasının yanına yerleşti. Amca oğulları Hacer’i barıştırma bahanesyile kaçırdı ve boğarak öldürüp kuyuya attı. Hacer kardeşimiz gencecik yaşında kadın cinayetine kurban gitti. Aile meclisi kararıyla öldürüldü Hacer kardeşimizin hayatını kurtarmak için annesinin çabaları yetmedi.Annesi Hacer’in kürtaj olmasını sağlayarak hayatını kurtarmak istedi. Hamilelik süresinin üç buçuk aya ulaşmış olması
nedeniyle Hacer kürtaj edilemedi. Bunun üzerine aile meclisi kararını vererek Hacer’i ölüme mahkum etti. Hacer yaşamak istiyordu. Mevsimlik işçi olarak çalışan Hacer kardeşimiz hamile kaldığını öğrendikten sonra yaşamda kalmak için her yolu denedi. Korudukları ailelerin içinde kadınlar öldürülüyor AKP hükümeti döneminde kadının adını bakanlıktan silindi. Onun yerine kurulan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ise Türkiye’nin kanayan yarası olan kadın cinayeti gerçeğini kabul etmiyor. Eski bakan Fatma Şahin
yaptığı açıklamalarda hep kadının değil ailenin bakanı olduğunu vurguladı. Kadına yönelik şiddete karşı kadınların taleplerine kulaklarını tıkadı ve erkekleri rehabilite etmeyi önerdi. Kadın katillerine indirimler uygulandıkça cezaların caydırıcı olmadığını söyleyen kadınlara karşı AKP hükümeti erkeklerin mağduriyetini savundu. Görevine yeni başlayan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam ise artarak devam eden kadın cinayetlerine karşı sessizliğini koruyor. Göreve başlamasından bu yana sadece iki açıklama yaptı. İlkinde çocukla-
rı korumak için internet yasağı getireceğini açıkladı, ikincisinde ise çocuk yaşta hayatını kaybeden Kader kardeşimizin ardından çocuk yaşta evlilikler için “masumane” ifadesini kullandı. Ayşenur İslam kadın düşmanı tutumunu devam ettirdikçe her gün bir kadın cinayeti haberi almaya devam ediyoruz. Hükümetin kadınların yanında yer almaması kadın katillerine cesaret veriyor. Hacer ölmeyebilirdi Hacer kardeşimizin ölümü kader değildi. Annesiyle birlikte Hacer hayatta kalmak için mücadele ettiğinde Hacer’in sığınabileceği tek adres
İnsel operasyonlarla birlikte değişen ittifaklara ve Başbakan cenahının kendi rezilliklerini örtmek için kullandığı manipülasyonlara değiniyor. Şimdiye kadar Başbakan tarafından desteklenen hukuk rezaletlerinin cemaate mal edilmesi ve benzerinin cemaatçe yapılmasını ironik bir dille eleştiren İnsel’in köşe yazısı bu haftanın iyisi. İşte yazıdan bir bölüm; “Örneğin Ahmet Şın ve benzeri davalarda “Soruşturma gizli, bilmediğimiz daha neler var neler” türünden lafları köpürten bu kurnazlar, şimdi “Darbe var!” diye bağırıp, “Hırsız var!” çığlığını örtmeye çalışıyor. ‘Paralel savcılar’ın tasfiyesi sonrası görev başına gelen başsavcı, bir muhalefet milletvekilinin Başbakan’a yönelttiği soru önergesini internet ortamında sansürlemeye çalışıyor.”
Kötü
Ahmed Şahin Zaman
Şahin aslında bir çoklarına nazaran ileriyi görüyor ve nasıl olsa yine el ele yürüyeceğiz, bırakalım bu düşmanlığı diyor. Ne yolsuzluklardan ne de ‘paralel devlet’ muhabbetlerinden dem vuran Şahin anlaşılan o ki türünün en kötü örneklerinden. Şahin yazısında şunları söylüyor “Bugün de tarih boyunca devam ettirdiğimiz bu saygı ve hürmetimizin bozulmaması, hepimizin dilek ve temennisidir. Çünkü günümüzün şaibeli söylenti ve rivayetleri yarın doğru olarak anlaşılacak, biz yine yüz yüze bakacak, ortak kıblemize doğru birlikte el ele yürüyeceğiz. O günlerde başımızı yere eğme durumunda kalmamak için bugünlerde öfkemizi kontrol etmeli, pişmanlık duyacağımız kırıcı ve incitici itham ve isnatlardan kaçınmayı en önemli mükellefiyetimiz olarak bilmeliyiz.”
Çirkin
Mehmet Barlaş Sabah
Haftanın Çirkin’i Sabah gazetesinden Mehmet Barlas oldu. Neden mi? Neden olmasın. Heraklitos’un ünlü önermesini “Değişmeyen tek şey yandaşlığımdır” diye güncelleyen Barlaş yani yazısında da Başbakan’ın dahi aklına gelmeyecek kurnazlıkta manipülasyonlar yapıyor. Bir gün daha iktidara hizmet etmenin huzuruyla da yazısını tamamlıyor. İşte yazısından bir bölüm “Acaba biriktirilmiş yeni yolsuzluk dosyaları mı var dost darbecilerin masalarında? Ya da AK Parti iktidarının seçmen katında eridiğini gösteren kamuoyu yoklamaları mı düzmekteler? Belki de iktidar sahiplerinin cinsel yaşamlarını görüntüleyen seks kasetleri piyasaya çıkacaktır (...) Ancak bu dost modern darbeciler ne yapacaklarsa, fazla bekletmeden hemen yapmalıdırlar... “Acaba sırada ne var” diye beklerken herkesin uykusu kaçıyor...”
İktisatçı Prof. Dr. Aziz Konukman
Hacer Göv kardeşimiz için adalet istiyoruz Henüz 19 yaşında, hamile kaldığı için aile meclisi tarafından ölümle tehdit edildiği için Diyarbakır da akarabalarının yanına sığındı. Amca oğulları tarafından barıştırmak bahnesiyle kaçırılıp boğularak öldürülüp kuyuya atılan Kardeşimiz Hacer Göv için Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun yaptığı açıklamayı yayınlıyoruz.
Ahmet İnsel Radikal
günlüğü İlker Eraslan
olarak önünde akrabalarının yanına taşınmak kaldı. Eğer koruma altındayken dahi kadınlar öldürülmeseydi, kadınlar koruma talep ettiğinde polislerden “her kadının başına bir polis mi dikeceğiz” cevabını almasaydı, 6284 sayılı koruma kanunu uygulansaydı Hacer akrabalarının yanına gitmez ve hayatta kalmak için haklarından faydalanabilirdi. Ayşenur İslam kadın cinayetlerini kınayan açıklama yapsın Bakan Ayşenur İslam’ı acilen görevini yapmaya ve kadın cinayetlerini kınayan açıklama yapmaya çağırıyoruz. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak Ayşenur İslamı’ı uyarıyoruz: Hacer’ler öldürülmeye devam ettikçe bizi karşınızda bulacaksınız. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu
Ali İsmail’in davası twitter üzerinde de tarihi iki gün yaşanmasını sağladı. Davadan önceki akşam kim, nasıl başlattı belli değil, bir şekilde herkes Ali İsmail Korkmaz yazan tweetler atmaya başladı. Kısa bir süre içinde o kadar yayıldı ki anasayfanıza (timeline/taymlayn) baktığınızda neredeyse sadece Ali İsmail Korkmaz görüyordunuz. Buna ünlü, ünsüz, politik, az politik binlerce insan dahil oldu. Adeta bir kaç saat süren bir saygı duruşu, sessiz bir protesto, güçlü bir hatırlatma, tekleşen bir bilinç yükseltmesi gibiydi. İsmine fikirler, metaforlar, tepkiler eklenerek devam etti. Dava günü ise herkes tamamen davaya kilitlenmişti. Başka konulardan bahseden neredeyse yoktu. Başta aileler olmak üzere adliye önünde ve içinde olanlar sürekli gelişmeleri aktardı. Ülke çapında, interaktif bir mahkeme yaşanıyordu aslında. Her söz aktarılıyor, üzerine yorumlar yapılıyor, tepkiler dile getiriliyordu. Aynı zamanda salondan fotoğraflarla Emel annenin katillere bakışı, babanın duruşu gibi anlar tarihe işleniyordu. Tarihsel bir olayın yaşanma şekli önceden bir ailenin televizyon karşısında haberlerde bir özeti izlemesi ve en fazla kendi arasında üzerine konuşmasından, yüz binlerce insanın aynı anda hem aktardığı hem yorumladığı hem yaydığı, dolayısıyla bir ölçüde etkide bulunduğu bir şekile dönüşmüştü. Kayseri’ye gidenlerle birlikte herkes tüm gün boyunca, dakika dakika adliyenin önünde ve içindeydi. Bütün gözler ve vicdanlar birleşmiş Ali İsmail’in adaletsizlik içerisinde kaybedilmeye çalışılan gözlerini arıyordu. Mustafa Sarısülük @direncigdem Biz bugün adaleti dışarıda bekleyen insanların yüreğinde gördük. Adaletsizlikten bahsetmeye gerek bile yok.
KULTUR-SANAT
18
4 Şubat 2014
Geziye sansür devam ediyor
İktidarın yasalar ve yaptırım gücüyle kültür-sanat alanına uyguladığı sansür hız kesmeden devam ediyor. Son olarak Redhack soruşturması kapsamında gözaltına alınan tiyatro sanatçısı Barış Atay’ında rol aldığı Kırmızı Yorgunları isimli tiyatro oyununa Kocaeli Büyük Şehir Kültür Daire Başkanı’nca sansür uygulandığı iddia edildi.
Eyyvah Eyvah 3 Yönetmen: Hakan Algül Oyuncular: Ata Demirer, Demet Akbağ tür: komedi
Serinin önceki filmlerinden tanıdığımız renkli karakterlerin hikayesi kaldığı yerden devam ederken, Ata Demirer, Demet Akbağ ile birlikte Hakan Akgül yönetmenliğinde karşımıza çıkacak.
geçmiş Yönetmen: Asghar Farhadı Oyuncular: Bérénıce Bejo, Tahar Rahım tür: Dram
İSTANBUL Serkan atak
Gezi Parkı eylemlerine destek verdikleri için final bölümü dahi yayınlanmadan kanaldan kovulan diziler, yarışmacılarına Gezi Parkı eylemlerini anımsatan sorular sorduğu için yayından kaldırılan yarışma programları, Gezi Parkı eylemlerine destek verdiği iddia edilen tiyatro topluluklarına ödenek verilmemesi... Hazırlanan yasa tasarısıyla mahkeme kararı olmaksızın kapatılacak olan internet sayfaları. Bunlar gibi birçok örneği birbiri ardına sıralamamız mümkün. İktidar, hazırladığı yasalar ve elinde bulundurduğu kudretle sansürcü ve yasakçı uygulamalarına devam ediyor.
ARDA İCİL yazdı
Önce Tutuklu, Sonra Yasaklı ği belirtilmiş, daha sonra Osman Redhack soruşturması kapsamında Hamdi Bey Sahnesi yöneticilerinin gözaltına alınan tiyatro sanatçı- Ali Yeşildal ile yaptıkları görüşmeler sı Barış Atay’ın rol aldığı Kırmızı sonucunda, oyunun ya da oyuncuYorgunları isimli oyuna uygulanan ların, sahnenin aylık programında sansür hakkında Emek Sahne- adlarının geçmemesi şartıyla(!) oysi’nin Twitter sayfasından yapılan nanmasına izin verildiği tarafımıza açıklama ile açıklık getirilmiş oldu. iletilmiştir.” ifadelerine yer verildi. Açıklamada “Özen Yula’nın yazdığı Beyti Engin’in rejisörlüğünde Barış Atay Doğruladı sergilediğimiz ‘Kırmızı Yorgunları’ Oyuncu Barış Atay ise twiter sayfaoyunumuzun oyuncularımızdan sından ; “Sanata sansür ve yasak kaBarış Atay’ın, Kocaeli Büyükşehir bul edilemez. Gebze Osman Hamdi Belediyesi Kültür Sosyal İşler Dair Bey Sahnesi’nde Kırmızı Yorgunları Başkanı Ali Yaşildağ’a göre ‘iktidar oynayamayacaktır. Kocaeli Büyük aleyhinde çok konuştuğu gerekçe- Şehir Kültür Daire Başkanı’nın bisiyle’ 5 Şubat 2014 akşamı Gebze ze ve tüm tiyatroya yaptığı baskıya Osman Hamdi Bey sahnesindeki karşı yasakçı zihniyet nedeniyle geri temsilinin gerçekleştirilemeyece- çektiğimiz Kırmızı Yorgunları’nın
Gebze temsili hakkında, kamuoyuna açıklamamızdır.’ notunu yazarak Emek Sahnesi’nin açıklamasını kendi sayfasından yayınlarak yaşananlara tepkisini gösterdi. Sanatta Geziye Yer Yok Hayatın diğer alanlarında olduğu gibi kültür-sanat alanında da Gezi Eylemleri’ne katıldıkları nedeniyle sanatçılar fişlenmeye devam ediyor. Ürettikleri eserleri ve düşünceleri yasaklanırken haklarında yapılan suç duyuruları ile sindirilmeye çalışılıyor. Yaşanan tüm bu gelişmeler, kültür-sanat alanında sansüre ve yasaklara karşı verilen mücadelenin ne kadar uzun solukluğu olacağını gösteriyor.
Asghar Farhadi’n yönetmenliğini yaptığı Geçmiş filminin oyuncuları Bérénice Bejo, Ali Mosaffa, Valeria Cavalli, Babak Karimi, Tahar Rahim
Bir Ayrılık filmi ile sinema severler tarafından tanınan yönetmen Asghar Farhadi, yine bir boşanma konusu üzerinden aile ilişkilerini sorguluyor.
Dracula’nın yazarının kayıp günlüğü bulundu! Dünya edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Dracula’nın yazarı Bram Stoker’ın, ölümünün 100. yıldönümünde yayımlanan ve pek çok edebiyatseverin merakla beklediği kayıp günlüğü, Türkçe’de. İthaki Yayınları’nın Kalem ve Yaşam dizisinin ilk kitabı olma özelliğini de taşıyan Bram Stoker’ın Kayıp Günlüğü, Stoker’ın 1871-1882 yılları arasındaki yaşantısına ışık tutmakla birlikte, gotik edebiyatın başyapıtı sayılan Dracula’ya ilişkin pek çok ilginç bilgiye de yer veriyor. KÜLTÜR-SANAT
Kadın temalı iki sergi başlıyor
Geçmiş “Elly Hakkında (Derbare-i Elly)” filmiyle ile festival çevrelerine adım atan Asghar Farhadi, ikinci filmi ile bu çevrelerdeki yerini “Bir Ayrılık (Jodaeiye Nader az Simin)” filmi ile sağlamlaştırdı. Aldığı ödüllerle adını dünyaya duyurdu ve hatırı sayılır bir Asghar Farhadi kitlesi yarattı. Hal böyle olunca da Farhadi’nin bir sonraki filmi için beklentiler büyük olmaya başladı. Zira Bir Ayrılık (Jodaeiye Nader az Simin), güçlü senaryosu, sürükleyiciliği, doğal oyunculukları ile çıtayı fazlasıyla yükseltti. Farhadi’nin bu tanınırlığı Oscar’lı filmine borçlu olduğunu düşünüyorum, her ne kadar sanat sineması peşine de düşseniz po-
pülerleştirici bazı desteklere her zaman ihtiyacınız olur. Neyse ki, bu işi boş bir övgüden ibaret bir durum değil. Bir Ayrılık, İran sinemasından çıkan en güçlü sinema örneklerinden biri, hiçbir gösterişe ya da sömürüye kaçmadan hayatın gerçeğini ve yaşananlardan filizlenen yükselişleri, yıkımları çok çıplak bir şekilde aktaran bir yapım. Farhadi, anlattığı yeni hikayede yine komplike insan ilişkilerine, dağınık ailelere, arada kalmış çocuklara, sonuca ulaşmak için güçlü engellere takılan sorunları harmanlayarak kurgusunu oluşturuyor. Derbare-i Elly‘de bir anda ortadan kaybolan Elly’yi bulmak için çabalayan kalabalık bir grubun
bu vesileyle kendi iç hesaplaşmalarını seyrettiren, Codayi-i Nadir ez Simin‘de ise işleri biraz daha içinden çıkılmaz hale getirip İran toplumunun tabularını ve böylelikle de kültürünü (bir kez daha) gün yüzüne çıkaran çarpıcı ve gerçekçi bir çerçeveye sokan yönetmen, Geçmiş’te de yalanları, itirafları ve seyirciyi meraklandıran kim suçlu sorusunun yanıtını ön plana koyuyor. 4 yıl önce eşi tarafından terk edilen Marie (Berenice Bejo), iki çocuğuyla birlikte yeni sevgilisi Samir’le (Tahar Rahim) yaşamaktadır. Bir gün henüz boşanmadığı eski eşi Ahmet (Ali Mosaffa) bir takım işleri halletmek için Fransa’ya, Marie’nin yanına gider. Marie’nin Ahmet’ten
istediği bir şey vardır: Büyük kızı Lucie ile yaşadıkları problemlerin çözümünde yardımcı olması. Ahmet bunun için çaba sarf ederken Lucie’nin yaptığı bir itiraf olayları karıştırır ve içinden çıkılmakta güçlük çekilen Farhadi kurgusu böylelikle başlar. Sonuç olarak Geçmiş, Farhadi’nin artık kaygıları ile seyirciyi kaygılandırmakta ustalaştığını kanıtlayan bir hayli kaliteli bir film. O yüzden benim bu filme notum 10 üzerinden 8 olacaktır. twitter: @Thomasİcıl
İstanbul Kültür Üniversitesi Sanat Galerisi’nde Alev Oskay’ın “İroni” isimli karışık işler sergisi 5-26 Şubat arasında sergilenecek. Sanatçının içerisinde yer aldığı kadın temalı bir başka sergi olan çeşitli ülkelerden kadın sanatçıların işlerinin sergileneceği “The Right Of Women” (Kadının Hakları) sergisi 3-10 Şubat arasında İstanbul Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü’nde görülebilecek. KÜLTÜR-SANAT
HAFTANIN AJANDASI İLK’LERİM Resim Sergisi
Maxim Vengerov İstanbul’da
Çalıkuşu
Saliha Gümüş’ün doğa, insan ve çiçek temalarına dayalı sergisinde sanatçının 50 adet yağlıboya ve suluboya çalışması yer alıyor. 8 Şubat’ta Hobi Sanat Merkezi’nde başlayacak sergi 20 Şubat’a kadar görülebilecek.
Kemanın büyük ustası Maxim Vengerov İş Sanat’ta 11 Şubat Salı akşamı bir konser vermek üzere İstanbul’da olacak. Konserde Mozart, Çaykovski ve Saint-Saens’in başta olmak üzere ünlü müzisyenlerin eserlerine yer verecek.
Reşat Nuri Güntekin’in kaleminden çıkan ve edebiyatımızın en önemli eserlerinden birisi olarak kabul edilen Çalıkuşu, Ankara Devlet Tiyatrosu tarafından 7-8-9-10-11 Ocak tarihlerinde Cüneyt Gökçer sahnesinde sahnelenecek.
SPOR
19
4 Şubat 2014
i s e b r a d K D F P e ’ r e Fen Kadıköy’deki Torku Konya karşılaşmasında yapılan çirkin ve kötü tezahürat sebebiyle lidere, oy çokluğu ile 1 maç seyircisiz oynama ve 150 bin TL para cezası verildi. Kararın gerekçesi, aynı eylemin bu sezon 5. kez tekrarlanması. Ek temsilci raporları ve yayıncı kuruluş görüntülerinin de kararda rol oynadığı öğrenildi. spor onur şeker
Kadıköy’deki Torku Konya karşılaşmasında yapılan çirkin ve kötü tezahürat sebebiyle lidere, oy çokluğu ile 1 maç seyircisiz oynama ve 150 bin TL para cezası verildi. Kararın gerekçesi, aynı eylemin bu sezon 5. kez tekrarlanması. Ek temsilci raporları ve yayıncı kuruluş görüntülerinin de kararda rol oynadığı öğrenildi. Fenerbahçe, aldığı 1 maçlık seyircisiz oynama cezası için Tahkim Kurulu’na itirazda bulundu. Buna göre, Sarı-Lacivertli takım, Spor Toto Süper Lig’in 21. haftasında oynayacakları
Kasımpaşa maçını seyircisiz oynayacak. Sarı-Lacivertliler gerekirse duruşmalı toplantı talep edip savunmasını yapacak. Kulüpten yapılan resmi açıklama şöyle: “Türkiye Futbol Federasyonu Profesyonel Disiplin Kurulu’nun, 27 Ocak 2014 tarihinde sahamızda oynadığımız Torku Konyaspor maçının ardından kulübümüze vermiş olduğu akıl almaz 1 Maç Seyircisiz Oynama ve 150.000 TL para cezası, tarafımızdan kabul edilemez nitelikte değerlendirilmiş olup bu kararla ilgili Tahkim Kurulu’na gerekli müracaat yapılmıştır. Devam etmekte olan Tahkim
sürecinin ardından, konuyla ilgili ayrıntılı bilgilendirme yöneticilerimiz tarafından bizzat yapılacaktır.” Taraftar tepkili Fenerbahçe kulübünün aldığı ceza sonrası taraftarda isyan etti. Verilen cezanın 34. dakikada atılan gezi direnişi sloganlarının sebep verdiğini düşünüyorlar. Ancak Fenerbahçe taraftarı; “Bu yaptırımlar bizleri asla yıldıramayacak” dedi. Bir darbede UEFA’dan Fenerbahçe’ye TFF’nin seyircisiz oynama cezası vermesinin ardından bir şok da UEFA’dan geldi. UEFA, Türkiye Futbol
Federasyonu’ndan Yargıtay’ın şike kararlarının orjinalini ve tercümesini istedi. UEFA’nın bu talebinin ardından TFF’nin en kısa sürede gereken hazırlığı tamamlayarak Yargıtay kararının Türkçe ve İngilizce metnini hafta sonuna kadar Nyon’a göndermesi bekleniyor. Yargıtay kararını inceleyecek olan UEFA Disiplin Kurulu Türkiye’deki şike olayıyla ilgili görüşünü bir kez daha netleştirerek federasyona bildirecek. UEFA’nın, daha önce askıya aldığı kişilere cezaları uygulamak için bu tercümeyi istediği öğrenildi.
Ender Arslan 7. harika Galatasaray Liv Hospital’ın deneyimli basketbolcusu Ender Arslan, THY Avrupa Ligi’nde 1000 sayı barajını aşan 7. Türk oyuncu oldu. Almanya temsilcisi Bayern Münih ile yapılan son maçta 5 sayı kaydederek toplamda 1001 sayıya ulaşan Ender Arslan, Galatasaray formasıyla bunu başaran ilk isim olarak da dikkatleri üzerine çekti. Ender Arslan, Avrupa Ligi’nde Mirsad Türkcan, İbrahim Kutluay, Kerem Gönlüm, Ömer Onan, Kaya Peker ve Serkan Erdoğan’ın ardından gelirken, tüm zamanlar sayı kategorisinde de 99. sırada yer alıp, ilk 100’e girdi. Türk oyuncularda Mirsad Türkcan 1528 sayıyla ilk sırada yer alırken, İbrahim Kutluay 1416, Kerem Gönlüm 1221, Ömer Onan 1171, Kaya Peker 1156, Serkan Erdoğan ise 1126 sayı kaydetti. Barcelona’dan Juan Carlos Navarro 3365 sayıyla ilk sırada bulunuyor. Eski Anadolu Efesli basketbolcu Marcus Brown 2739 sayıyla ikinci sırada yer alırken, Galatasaray forması da giymiş olan Jaka Lakovic 2534 sayıyla üçüncü sıradada yer almakta. SPOR
Yeşil sahada grev
İspanya’da tarihi bir olay yaşandı. İspanya Kral Kupası çeyrek final müsabakasında Racing Santander ile Real Sociedad karşılaşacaktı. Ancak Santanderli futbolcular, maçın başlama düdüğü ile birlikte orta sahada omuz omuza verdi. İspanya’nın köklü kulüplerinden olan 3.
lig ekiplerinden Racing Santander’de 6 aydır maaşlarını alamayan futbolcular ve teknik heyet, taleplerine karşılık verilmemesi üzerine Real Sociedad maçını oynamadı. Maçın başlama saatinde Racing ve Real Sociedadlı futbolcular, Sardinero Stadı’nda sahaya çıkarken, hakemin başlama düdüğünün ardından
Yepyeni bir spor dalı
Daha önce Amerika, Kore gibi ülkelerde görülen eSpor oyuncularına verilen sporcu lisansı artık, bir oyun şirketinin uğraşları sonucu Türkiye’de ilk kez uygulanmaya başlandı. Bu lisans eSpor’un ne kadar ciddiye alınması gerektiğini de göstermekte. Türkiye’de milyonlarca bilgisayar oyuncusunun bulunması hiç kuşkusuz ki bu gelişimle beraber rekabeti daha da kızıştıracaktır. Şuanda sadece League of Legends oyuncularına tanınan lisanslı sporcu olma şansı önümüzdeki günlerde diğer oyun dallarına da gelmesi bekleniyor. SPOR
Racingli futbolcular, topa vurmayı reddederek saha ortasında toplandı. Maçın hakemi Gil Manzano, bu durum üzerine Racing takım kaptanı Mario Fernandez ile konuşup maçı durdurdu. Racingli futbolcular da hakemi, Real Socedadlı futbolcuları ve taraftarları selamlayarak, soyunma odasına gitti. SPOR
‘Angry Birds’e bile güven olmaz “Angry Birds” gibi oyun uygulamalarına verilen kişisel bilgilerin, istihbarat kuruluşları tarafından toplandığı ileri sürüldü. Uygulamalar arasında popüler “Angry Birds” oyu-
nun ve Google’ın harita uygulamasının da yer aldığı, toplanan kişisel bilgiler arasında yaş, cinsiyet ve bulunulan mekan gibi çeşitli bilgilerin yer aldığı belirtildi. toplum
Dergileri, gazeteleri, hologramları
Hepsi halka karşıdır Fiziksel olarak bulunmadığı yeri bile kendisiyle doldurmaya başlayan Erdoğan, ‘Her yer Tayyip her yer Erdoğan’ sloganından hareketle, ilerleyen zamanlar için halkı oldukça tedirgin etti. Elindeki tüm propaganda araçlarıyla yolsuzluklarını aklamaya ve şov yapmaya gayret eden Erdoğan’ın hologramından da halkın hayrına bir şey çıkmadı. TOPLUM özge doğan
Başbakan Erdoğan AKP İzmir İl Başkanlığı Aday Tanıtım Toplantısında Binali Yıldırım’ın teknolojinin sınırlarını zorlayan çabasıyla partililere hologram tekniğiyle seslendi. Başbakan’ın daha önceden çekilmiş konuşmasının hologram görüntü ile etkinlik alanında gösterilmesi hem etkinlik alanında hem de tüm Türkiye’de epey konuşuldu. Başbakan’ın hologram görüntü ile yaptığı bu konuşma dış basında da epey konuşuldu. Teknolojiyi de en iyi onlar biliyor Aşırı yoğunluğundan dolayı İzmir’e teşrif edemeyen Erdoğan, hologramı ile toplantıda vücut buldu. ‘Eksik olmasın hiçbir yerde kendisinden mahrum bırakmayan’ büyük usta, İzmir’deki aday tanıtım toplantısından da kusur kalmayarak bu kez propagandasını, ‘teknolojiyi de en iyi biz biliriz’ diyerek kolları sıvayan Binali Yıldırım’ın desteğiyle yaptı. Hologramı da mağdur Dünya liderliğinden sıyrılarak ışık dalgaları arasından süzülüp uzay liderliğine geçiş yapan Erdoğan, bu haliyle de yolsuzluk gündemine değindi. Ho-
18SORU Deniz Tonguç Uras Öğrenci/bursa
logramını da ‘mağdur’ ilan eden Erdoğan, “İhanet şebekeleri tarafından hazırlanan saldırılar gölgesinde seçime gidiyoruz” dedi. Yolsuzluk meselesini ısrarla anlamak istemeyen Erdoğan, hükümetinin akla hayale sığmaz soygununun açığa çıkarılmasını saldırı olarak göstermeye devam etti. Demokratik bir ülkede her on kişiden onunun da ‘soruşturulup, suçlular cezalandırılmalı’ diyeceği bir yolsuzluk operasyonunun tartışmasını inatla manipüle eden Başbakan, bir de üstüne takındığı bu tavrı ‘istiklal mücadelesi’ ilan etti.
İngiltere’de Andy Lamb isimli adam, kendisine böbreğini bağışlayarak hayatını kurtaran karısını operasyondan sadece birkaç ay sonra terk etti. Kadın, çok hasta olduğu için bir böbreğini ona verdiğini ancak kocasının kendisini aldattığını, şimdi çok pişman olduğunu anlattı. Biber görünümlü limonu görenler şaşkına döndü.
Bir gece ansızın gelebilir Erdoğan’la dolup taşan toplantıda hologram da yetmedi, program öncesi Başbakan Erdoğan’ın okuduğu şiir partililere dinletildi. Partililer Başbakanlarının sesi ve 3 boyutlu görüntüsüyle mest olurken, halk hem eğlendi hem çekindi. Başbakan’ın olmadığı yerde bile hologramı ile belirivermesi, halkı uzun vadede tedirgin etti. Dergilerden gazetelere, televizyonlardan billboardlara, afişlerden okul kitaplarına kadar ‘gül cemalini’ hiç kimseden esirgemeyen Erdoğan, bu kez ‘teknoloji sağolsun’ 3 boyutuyla partisinin toplantısına katıldı. Ancak tabii ki halkın hayrına tek bir laf etmedi.
İki liraya ev
‘Kravat da kravatmış ha’ Giresunlu Sebahattin Kara, geliştirdiği kendine özgü teknik sayesinde, saniyede bir kravat bağlamayı başarıyor. Çoğu kişinin kravat bağlamaya ilk başladığında çok uğraştığını, sonrasında ise kravatı özenerek güzel ve düzgün olması için bağlamaya çalıştığını dile getiren Kara, kravat bağlamanın püf noktalarını öğrenerek kendisi-
ni geliştirdiğini ve tekniği daha da ilerlettiğini belirtti. Bağladığı kravatların neresinden çekilirse çekilsin çözüldüğünü anlatan Kara, “Kravat bir kapıya ya da başka bir yere sıkıştığında insanlar boğulma tehlikesi geçirebilir ancak benim bağladığım bir kravatta böyle bir sorun yok. İstediğiniz yerden çekin çözülüyor” diyerek kravatını övdü. toplum
Gözleriyle program yapıyor 1. En sevdiğiniz erdem? Ölçütlülük 2. Başlıca özelliğiniz? Dalgınlık 3. Mutluluk nedir? İnandığım doğrular uğruna Mücadele etmek 4. Mutsuzluk nedir? Eylemlerde üşümek 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Pişkinlik 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Bilgisi olmadan fikir sahibi olmak 7. En sevmediğiniz şey? Tatlı olan herşey 8. En sevmediğiniz kişiler? Genç atsızlar 9. En sevdiğiniz iş? Kitap okumak 10. En sevdiğiniz şair? Ülkü Tamer 11. En sevdiğiniz yazar? Sabahattin Ali 12. Kahramanınız? Nietzsche 13. Kadın kahramanınız? Solome 14. En sevdiğiniz çiçek? Papatya 15. En sevdiğiniz renk? Mavi 16. En sevdiğiniz yemek? İskender 17. En sevdiğiniz düstur? Kendini tanı 18. En sevdiğiniz söz? Umut en kötüsüdür işkenceyi uzatır
Böbreğini vermişti
Yaklaşık 10 sene önce baş ağrısı nedeniyle hastaneye giden 56 yaşındaki ressam ve fotoğraf sanatçısı Ali Arif Ersen’in kilitli kalma sendromu hastalığına yakalandığı belirlendi. Hastaneden çıktığında sadece kafasını ve gözlerini oynatabilen Ersen’in boyundan aşağısı ise tutmaz hale geldi. Ancak Ersen, radyo programı yapıyor ve “Hayatı asla bırakmayın” diyor. Ersen, kafasını oynatarak taktığı gözlüğün yanındaki lazerle levhadaki harfleri gösterip, radyoda hangi şarkıcının eserinin çalınacağını ve yapılacak konuşmayı anlatıyor. Bunlar not edilip radyo için seslendiriliyor ve bu şekilde program dinleyiciyle buluşuyor. toplum
Bu fotoğrafta bir adam var
Kanada’da tarihi iki ev 1 Kanada Doları (yaklaşık 2 TL) fiyatla satışa sunuldu. Kasaba yöneticisi Llyod Forman, çatılarında akma olsa da evlerin durumunun restorasyona müsait olduğunu, satışı en iyi teklifi verene yapacaklarını bildirdi. Evleri alacak kişilerin yasal sözleşmede koydukları şartlara uyma zorunluluğu bulunuyor.
Hayırlısı Düğün gününü ölümsüzleştirmek için fotoğraf çektiren çiftler, sıradışı pozlarını internette paylaşınca tıklanma rekoru kırdılar. Kimileri arka plan ya da kostüm konusunda farklılık yaratmakla yetinirken bazı çiftler teknoloji marifetiyle gerçek üstü fotoğraflarda yerlerini aldılar. Fotoğraflardan en ilgincini inekli çift oluşturdu.
Bir koyup beş yüz alacak
ABD’de alüminyumdan üretilen bir madeni para, koleksiyonerleri oldukça heyecanlandırdı. 70’li yıllarda Amerikan darphanesi tarafından deneme amacıyla üretilen “1 cent”in 500 bin dolara alıcı bulması bekleniyor. Bu parayı diğerlerinden ayıran özelliği alüminyum olması. Amerikan Merkez Bankası FED’e bağlı darphane 1970’li yıllarda farklı metal türlerinden daha ucuza madeni para üretmek için kolları sıvadı. Ancak basılan alüminyum madeni para hiçbir zaman tedavüle girmedi. Sahibine babası tarafından hediye edilen madeni para, koleksiyonerlerini oldukça heyecanlandırdı. toplum