Yarın 123

Page 1

Güzel günlerin habercisi...

25 Şubat 2014 Salı Sayı: 123 l

l

1 TL www.yarinhaber.net l

Malum şahsın oğlunun, sıfırlayamadığı için elinde kalan son 30 milyon Euro’yu da koyacak yeri kalmadı

yerİnİZ kalmadı hıs

Malum şa

Görüşme 1 Malum şahıs: Evde misin oğlum? Malum şahsın oğlu: Evdeyim

konuş. Malum şahsın oğlu: Evet.

Malum şahıs: Onu şey yapalım. Amcanla filan Malum şahıs: Sabah konuş, o da aynı şekilde şeyler operasyon yaptılar, bu Ali Ağaoğlu, Reza Zerrab, çıkarsın, eniştenle konuş, işte bizim Erdoğan’ın oğlu, o da. Zafer’in oğlu, Muammer’in Malum şahsın oğlu: oğlu filan, bunların şuanda Ne yapalım bunları evinde arama yapıyorlar. baba,nereye koyalım? Malum şahsın oğlu: Bir daha söylesene babacığım?

Malum şahıs: Diyorum ki Muammer Beyin oğlu, Zafer’in oğlu, Erdoğan’ın oğlu, Ali Ağaoğlu, Reza Zerrab gibi filan 18 kişi şuanda büyük yolsuzluk operasyonu şeyiyle evlerinde arama yapıyorlar falan filan. Malum şahsın oğlu: Evet. Malum şahıs: Tamam mı, şimdi diyorum ki, senin evinde ne var ne yok, sen bunları bir çıkar, tamam mı? Malum şahsın oğlu: Bende ne olabilir baba senin para var kasada. Malum şahıs: Onu diyorum işte. Ben şimdi kardeşini gönderiyorum. Tamam mı? Malum şahsın oğlu: Kimi gönderiyorsun? Malum şahış: Kardeşini gönderiyorum diyorum. Malum şahsın oğlu: Hı tamam. Malum şahıs: Ondan sonra aynı şekilde o bilgiler onda var tamam mı, abinle

Malum şahıs: Belirli yerlere oralara şey yap işte. (Alttan Emine E’nin “Berat” diye sesi geliyor.) Malum şahsın oğlu: Berat’ta da var. Malum şahıs: Onu söylüyorum işte, şimdi bir araya gelin amcanı da al. Ziya Enişten de var mı yok mu bilmiyorum da. Burak abine de hemen şey yap tamam mı? Malum şahsın oğlu: Tamam baba, Sümeyye yani çıkarıp nereye götüreceğimi mi söyleyecek? Malum şahıs: Ya tamam. Hadi şey yap, Sizinkileri düşünün aranızda eniştenle filan. Malum şahsın oğlu: Ne yapalım diye. Malum şahıs: Evet evet, hemen irtibat kuralım saat 10.00’a kadar, çünkü onu… Malum şahsın oğlu: Tamam baba. Malum şahıs: Tamam mı,irtibatta kalın. Malum şahsın oğlu: Tamam babacım.

17 Aralık yolsuzluk operasyonunun ardından malum şahış ile oğlunun yaptığı telefon görüşmesinin metnini yayınlıyoruz. Biliyorsunuz ses kayıtlarını yazmak suç sayılıyor. Biz de tüm engellemelere karşı böyle bir yöntemle metni yayınlıyoruz. Sizler malum şahışların kim olduklarını anladınız.

Görüşme 2

Görüşme 3

Malum şahsın oğlu: Baba Hasan abi ile filan bir araya geldik. Abim, Berat, amcam beraber bir şeyler düşünüyoruz. Bu arada bir fikir daha geldi Berat’a, bir kısmını diyor Faruk’a (Kalyoncu) diğer işle ilgili hemen vereyim diyor. Öbür paraları işlediği gibi işlesin zaten konuşmuşsunuz önceden, onu yapalım mı ciddi bir miktarı o şekilde halledebiliriz.

Malum şahıs: Sana gönderdiğim görevler tamam mı?

Malum şahıs: Olabilir. Malum şahsın oğlu: Tamam, öbür kısmını da Mehmet Gür ile ortak işe başladığımız için, bir kısmını al sende dursun. Projeler geldikçe oradan kullanırsın diye verelim mi diyoruz. Böylelikle azaltıp geri kalanı da başka bir yere taşıyacağız. Malum şahıs: Tamam onları işte şey yapın da. Malum şahsın oğlu: Tamam. Malum şahıs: Sümeyye geldi mi? Malum şahsın oğlu: Sümeyye eve gelmiş. Şimdi buraya gelecek, yanımıza gelecek. Tamam babacığım. Bugün hallediyoruz inşallah başka bir şey var mı? Malum şahıs: Şey yapmanızda fayda var, (parayı) tamamiyle sıfırlamanızda fayda var. Malum şahsın oğlu: Evet tamamiyle sıfırlayacağız inşallah.

Malum şahsın oğlu: İşte akşam bitirmiş oluyoruz, bir kısmını hallettik. Berat ile ilgili olan kısmı hallettik. Şimdi Mehmet Gür ile ilgili olan kısmı herhalde önce halledeceğiz, geri kalan kısmını da artık karanlık olunca halledeceğiz. Malum şahıs: Sümeyye ne yaptı? Malum şahsın oğlu: Sümeyye de işte onları çıkardı getirdi filan, konuştuk filan. Malum şahıs: Her iki tarafı hallettin mi? Malum şahsın oğlu: Verdi herhalde babacığım, ikisini de boşalttım dedi. Malum şahıs: Her iki tarafı? Malum şahsın oğlu: Evet, ikisini de boşalttım dedi ama iki taraf derken onu diyorsun değil mi? Malum şahıs: Neyse tamam. Malum şahsın oğlu: Siz kaçta geliyorsunuz? Malum şahıs: 12’yi falan bulur. Malum şahsın oğlu: Yolunuz açık olsun. Malum şahıs: Telefonlarla konuşmayın.

Malum şahsın oğlu

Görüşme 4 Malum şahsın oğlu: Şimdi babacığım şey için aradım. Şimdi büyük ölçüde şey yaptık ıı siz mi aradınız babacığım şimdi beni?

yapın.

Malum şahıs: Yok ben aramadım sen aradın.

Malum şahıs: Kalsın olmaz zaten oğlum, şeye öbür tarafa, Mehmet’le şey yaptıysanız onu da oraya aktardıysanız…

Malum şahsın oğlu: Gizli numaradan aradım. Malum şahıs: Büyük ölçüde derken sıfırladınız(parayı) mı yoksa? Malum şahsın oğlu: Sıfırlamadık henüz babacığım. Şöyle ki, 30 Milyon Avro (Her yeri boşalttıktan sonra elde kalan küçük para!) gibi bir miktar daha var. Şey yapamadık, henüz eritemedik, bu şey aklına geldi Berat’ın Ahmet Çalık’ın alacağı ekstra bir 25 milyon dolar kalmış onu oraya verip o para gelince onu şey yaparız diyorlar. Üstüyle de Şehrizardan daire alabiliriz diyor, sen nasıl bakarsın baba? Malum şahıs: Sümeyye yanında mı? Malum şahsın oğlu: Yanımda, çağırayım mı? Malum şahıs: Yok ses karıştı da onun için dedim.

Malum şahsın oğlu: Tamamen sıfır mı kalsın baba, yoksa senin elinde biraz para kalsın mı?

Malum şahsın oğlu: He onlara verdik tamam. 20 Milyon dolar verdik. Malum şahıs: Allah Allah, ya aktarsaydınız sonra şey yapardınız… Malum şahsın oğlu: Ya ne bilim şimdi bu kadar verebildik baba. Zaten zor yer kaplıyor falan, başka bir kısmını başka bir yere koyuyoruz. Bir kısmını bizim şeye verdik. İşte Tunç abiye verdik. Ondan sonra… Malum şahıs: Tunç’a diyorum tamamını aktardın mı? Malum şahsın oğlu: Ya sormuşlar, 10 Milyon Avro alabiliriz demişler herhalde. Malum şahıs: Neyse bu kadar şeyleri konuşma şeyde, böyle de olsa konuşma. Malum şahsın oğlu: Tamam biz hallediyoruz o zaman.

Malum şahsın oğlu: Hı, yani 25 milyon dolar Çalık’a aktarıp, geri kalan kısımla da Malum şahıs: Halledin Şehrizar’dan daire alabilir. şimdi tabi ben bu akşam Malum şahıs: Neyse şey gelemiyorum, Ankara’da yaparız hallederiz. kalacağım. Malum şahsın oğlu: Malum şahsın oğlu: Öyle mi yapalım? Tamam biz hallediyoruz sen Malum şahıs: Tamam

merak etme.

Görüşme 5 Malum şahıs: Bir arayım dedim, bir şey var mı yok mu diye… Malum şahsın oğlu: Yani herhangi bir şey yok, verdiğin işleri bitirdik Allah’ın izniyle. Malum şahıs: Tamamen sıfırlandı mı? Malum şahsın oğlu: Tamamen sıfırlandı derken, nasıl diyeyim, işte bende bir Samandıra’nın ve Maltepe’nin paraları vardı. 730.000 Dolar ve 300.000 Lira onları da şey yapacağım. Bizim Faik Işık’a borcumuz vardı 1 milyon lira, onu vereceğim. Üstünü de akademiye aktar diyeceğim. Malum şahıs: Şey konuşma açık konuşma. Malum şahsın oğlu: Konuşmayayım mı? Malum şahıs: Konuşma tamam mı? Malum şahsın oğlu: Tamam babacığım. Malum şahıs: Yani şeyi Samandıra ve neresi olursa olsun üzerinde tutma. Yerini gönder niye üzerinde tutuyorsun? Malum şahsın oğlu: Tamam babacığım ama güncel olarak herhalde takip altındayız. Güncel olarak takip edildiğimi düşünüyorum. Malum şahıs: Biz sana ne diyoruz, ta en baştan beri sana! Malum şahsın oğlu: Ama işte koruma ekibi mi yapıyor, kim takip ediyor baba bizi? Malum şahıs: Oğlum dinleniyorsunuz. Malum şahsın oğlu: Ama görüntülü de takip ediyorlarmış. Malum şahıs: Doğrudur, şimdi de İstanbul’da emniyette bazı şeyler şuanda yaptık.


TOPLUM

02

25 Şubat 2014

Susuz yaza 120 gün kaldı Hız sınırı 90’a çıkarıldı

Yerleşim yerleri içindeki ana yollarda hız sınırı 90 kilometreye çıkarıldı. Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Denetleme Daire Başkanı Hamza Altıntaş, altyapısı uygun olmayan ara yollarda hız sınırının 50 km. olarak korunduğunu anlattı. Altıntaş, “Yerleşim yeri içinden geçen bölünmüş devlet ve il yolları, can ve mal güvenliği açısından gerekli tedbirlerin alındığı ana yollarda UKOME ve il trafik komisyonlarının 20 km. olan hız limitini arttırma yetkisi 32 kilometreye çıkarıldı” dedi. toplum

Yatak sayısı yetersiz Sağlık Bakanlığı 2002 yılında 1861 olan yoğun bakım yatak sayısının, Şubat 2014’te 20 bin 99’a ulaştığını açıkladı. Ancak uzmanlara göre bu rakamlar yetersiz. Yoğun bakım tedavisi uzun süreli olduğundan, yatak sıkıntısının arttığı vurgulanıyor. Sağlık Bakanlığı’na göre Türkiye’de yoğun bakım yatak sayısının az olmasının sebebi doktor ve hemşire eksikliği. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Acil Tıp Uzmanı Prof. Dr. İbrahim İkizceli, dört kişilik en küçük yoğun bakım ünitesinin kurulum maliyetinin 300 ila 500 bin lira arasında olduğunu, dolayısıyla hastanelerin yoğun bakım ünitesi kuramadığını söylüyor. toplum

Yağışının az olması nedeniyle İstanbul’u ciddi bir su sorunu bekliyor. İstanbul barajlarında son 10 yılın susuzluk rekoru kırılırken, şimdiden su kesintilerine başlandı. Bakan Veysel Eroğlu, susuzluğa karşı yağmur duası önerirken, şimdiye kadar yapılan kuraklık uyarılarına kulak asılmayarak önlem alınmadığı ortaya çıktı. Bursa sanem deniz kural

beslenemediğini belirtiyor ve tasarruf tedbirleri alınması gerekYetersiz yağış ve kuraklık tiğini söylüyor. Yağışların Ocak uyarılarına kulak asılma- ve Şubat aylarında da beklentimasının sonuçlarını göreceğimiz leri karşılamadığını ifade eden günler geliyor. Barajlar alarm ve- uzmanlar, neredeyse tüm yurtta riyor. İstanbul barajlarında 120 gün sonra suların tükeneceği belirtiliyor. Sadece bir hafta önce, yüzde 30,87 ölçülen doluluk oranı 30,34’e geriledi. Şubat ayında hava sıcaklıklarının 17 dereceler seviyesini görmesiyle yaz mevsimindeİstanbul halkını çok zor günler bekliyor.

sıcaklığın mevsim normallerinin ceğini vurgulayan bilim insanları, üzerinde seyrettiğini söylüyor. “Gerekirse bazı büyük şehirlerde su kesintisi yapılmalı. Özellikle SUSUZLUK KAPIDA İstanbul yazın büyük su sıkıntısı Türkiye’deki kuraklığın etkileri- çekebilir. İstanbul’a günde 2,5 nin yazın çok daha fazla hissedile- milyon metreküp su veriliyor. Hazırda 300 milyon metreküp su kalmış” dedi. BAKAN YAĞMUR DUASI ÖNERDİ Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ise kış aylarının sıcak geçmesi nedeniyle yaz aylarında kuraklık yaşanacağı iddiaları üzerine B planları bulunduğunu söyledi. Yağmur bombasının bir seçenek olmadığını ve sonuç vermediğini dile getiren Eroğlu, “Yağmur duası, yağmur bombasından maliyetsiz” diyerek, gerçek bir çözüm bekleyen herkesi şaşırttı. “Su sorunu yaşanmaması için önem alıyoruz” diyen Eroğlu’nun bu önlemleri açıklamaması, tüm kuraklık uyarılarına kulak asılmadığını ortaya koydu.

SICAKLIK NORMALLERİN ÜZERİNDE Marmara Bölgesi’nin en önemli su kaynaklarından Sapanca Gölü’nde de su sürekli olarak çekiliyor. Gölün su seviyesi günde ortalama 1 santim kadar çekilirken gölü besleyen Kartepe gibi kaynaklar bu yıl kar azlığından dolayı gölü besleyemiyor. Bilim insanları, yeteri kadar kar yağışı olmadığı için yeraltı sularının

Kış Olimpiyatları’nda kar yok Küresel ısınmanın etkileri sadece Türkiye’de ve İstanbul’da değil. Kış yerine ilkbahar havasının hâkim olması nedeniyle Soçi’deki kış oyunları, adeta yaz oyunlarına döndü. Olimpiyat stadında yapay kar kullanıldı. İkinci

haftada gerçekten kar yağdı ancak sadece dağlara. Karadeniz kıyısındaki Soçi’de daha çok gökyüzünde güneş parlıyordu. Şortla koşanlar, kısa kol giymiş muhabirler, güneş gözlüklü taraftarlar, yazı hatırlattı.

Taksim’de hastane yok Mars’a gidiş fetvayla yasaklandı

“Mars One” adlı projede Mars’a geri dönmemek üzere insan gönderilmesine tepki geldi. Abu Dabi’deki İslam İşleri ve Aydınlanma Genel İdaresi tarafından yayınlanan fetvada, Mars’a geri dönüşsüz yapılacak yolculuğun, yaşam için büyük bir tehlike içerdiği ve İslam adına onaylanamayacağı belirtildi. Fetvada, hayatını bu tarz bir oyun içine sokanların ahirette intihar edenlerle benzer bir şekilde cezalandırılacağı kaydedildi. Fetvayı yayınlayan Profesör Faruk Hamada, hayatı tüm tehlikelerden korumanın tüm dinler tarafından kabul edildiğini söyledi. toplum

25 şubat salı 2014

editörler

tasarım

selçuk kaygısız Can Çoksöyler Ceday Avcı Elif Karan Hülya say Özge Doğan sanem deniz kural Serkan Atak Oğuzhan Özkan koray karadere Arda içil taygun kon Burak Kiper RIfat çapar onur toper onur şeker Sara küçükgil

dağıtım

Rıfat çapar

imtiyaz sahibi

fadik temizyürek

sorumlu yazı işleri müdürü

ışıl kurt

Yönetim adresi

basıldığı yer

meydana gelebilecek, kaza, toplumsal olay ya da acil tıbbi yardım gerektiren herhangi bir olayda mağdurların ilk elden sağlık hizmeti alacağı bir hastanenin olmaması yaşamsal sonuçlar doğurabilir. Trafik yoğunluğuna bağlı sıkışıklıklar da düşünüldüğünde en yakın hastaneye taşınma süresinin bu denli uzun olması kabul edilemez” denilerek, hastane temini için sorumlular derhal göreve davet edildi. toplum

Hayvan hakkı yasası geliyor

sayı: 123

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör

Kazancı Yokuşu’nda yaşanan patlamanın ardından Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi kapatıldı. Şu anda, nüfusun önemli bir kısmının yaşadığı Taksim-Beyoğlu bölgesinde hiçbir hastane bulunmuyor. İstanbul Tabip Odası, bu duruma tepki göstererek yayınladıkları açıklamada “Taksim’de tüp gaz patlaması ile onlarca kişinin yaralanması olayının görünür hale getirdiği gibi; bu bölgede

rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792

EZGİ CEREN AĞTAŞ Rasim araz

6 aylık abonelik: 40 tl

1 yıllık abonelik: 80 tl

FİDAN ataselim adına ziraat bankası hesap no: 0866 49384853 5003 ıban: TR920001000866493848535003 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010

SMS’in pabucu dama atıldı Whatsapp gibi mesajlaşma uygulamaları SMS’in pabucunu dama atmış gibi görünse de, kısa mesaj servisi teknolojik gelişmelere direnmeye devam ediyor. 2012 yılının sonunda, WhatsApp’tan gönderilen mesaj sayısının, kısa mesajları geride bırakması kimseyi şaşırtmadı. Günde ortalama 19 milyar WhatsApp mesajı gönderilirken, kısa mesajların sayısı 17 milyar 500 milyon dolayındaydı. Kısa mesajlarda, mesaj başına karakter sayısı sınırlı olduğu gibi, resim ve video göndermek daha zor ve pahalı. Ancak SMS’in de tercih edilme nedenleri var. İnternet bağlantısı olmayan eski model telefonları kullanana çok sayıda kişi olması, bu nedenlerin başında geliyor. Bu kullanıcılar, kısa mesaj servisinden de yoğun bir şekilde faydalanıyorlar. Bir diğer görüş ise, yüksek oranda kısa mesaj kullanımının, yerleşik iletişim alışkanlıklarının çabuk değişmemesinden kaynaklandığı görüşü. Ayrıca internet bankacılığı, havalimanlarında onay işlemleri gibi hizmetler de kısa mesajın rağbet görmesinin nedenlerinden. Kısa mesaj servisi, bu tür işlemlerde yüksek bir güvenlik sunduğu için hâlâ büyük bir öneme sahip. Fakat gelecekte yeni yöntemler de geliştirilebilir. TOPLUM

Meclis Çevre Komisyonu’nda alt komisyona havale edilen hayvan haklarıyla ilgili yasa tasarısı, hayvanlara karşı işlenen suçları kabahat olmaktan çıkarıyor. Hayvanın, ölümüne sebebiyet verenlere 2 yıla kadar hapis öngörülüyor. Hayvanla cinsel ilişkiye girme, hayvan dövüştürme ve hayvana işkence yaparak ölüme sebebiyet vermeye 2 yıla kadar, sahipsiz hayvanları kasten öldürmeye de 3 yıla kadar hapis cezası düzenlendi. Bu, düzenleme, kedisine işkence yapan ve bu görüntüleri internetten yayınlayan Eskişehir Osmangazi Üniversitesi öğrencisine hapis yolunu açma anlamına da geliyor. Alt komisyonda bir değişiklik yapıl-

madığı takdirde, Pitbull, Terrier, Japanase, Tosa, Dogo Ergentino, Fila Brasileiro ve bunlar gibi tehlikeli köpek ırklarını ve melezlerini üretmek, sahiplenmek, ülkeye girişini, satışını, reklamını yapmak, takas etmek, sergilemek ve hediye etmek yasaklanıyor. TOPLUM


GUNCEL

03

25 Şubat 2014

Malum şahsın oğlunun, sıfırlaya sıfırlaya elinde kalan son 30 milyon Euro’yu koyacak yeri kalmadı

Yeriniz kalmadı

Son dönem ardı ardına ortaya çıkan tepelere bir yenisi eklendi. Bir süredir beklenen en nadide parçalardan biri olduğu anlaşılan son kayıtta malum kişi oğluyla 17 Aralık günü operasyonun hemen ardından yaptığı konuşmalar yer alıyor. 1 milyar dolarını nereye saklayacağını bilemeyen malum kişi oğluna dağıtması yönünde talimat veriyor. güncel can çoksöyler

İnternete düşen son ses kaydında malum kişi ve oğlu oğlunun 17 Aralık’taki yolsuzluk operasyondan hemen sonra yaptığı telefon konuşmalarının yer aldığı iddia ediliyor. Tapelere göre operasyon günü oğlunu arayan şahıs, işadamlarından rüşvet karşılığı alındığı iddia edilen ve 5 ayrı evde tutulan paraları bir önce elden çıkarmaları talimatını veriyor. Oğlan ise bir süre sonra babasını arayarak paranın büyük bir kısmının işadamı Ö.Faruk Kalyoncu’ya, bir kısmını da işadamı Mehmet Gür’e vereceklerini anlatıyor. Bu arada kızını da devreye sokan baba tabir yerindeyse aile teşkilatını teyakkuza geçiriyor.

Parayı sığdıramadılar “Paraların tamamen sıfırlanmasını elerindeki tüm parayı çıkarmalarını” isteyen baba, “paranın miktarı çok fazla yer kapladığı için taşınması dikkat çekmesin diye akşam hava karardıktan sonra evden çıkarılmasının daha iyi olacağı” talimatını veriyor. Konuşma kayıtlarına göre, birkaç araba ile büyük miktar paranın tahliyesinden sonra, akşam ellerinde hala 30 milyon euro kaldığı anlaşılıyor.

birkaç polis ve savcının tasfiyesi ile yetinilmemesini cemaatin büyüklerine operasyon yapılmasını telkin ediyor.

Dinleniyoruz, açık konuşma Baba oğul arasından geçen bir dizi telefon görüşmesinin sonuncusunda oğlan dinlendiklerinden hatta görüntülü olarak takip edildiklerinden bahsediyor. Baba ise “Demedim mi sana?” diyerek cevaplıyor ve açık konuşmamasını telkin ediyor. OğArada gayrı menkul de alıyorlar lan ise bu diyalogun ardından kim Kayıtlara göre kalan para ile de Şeh- böyle bir şey yapabilir diye şaşkınlırizar Konakları’ndan gayrimenkul ğını ve telaşını gizleyemiyor ancak almayı kararlaştıran baba-oğul, en baba ayrıntı vermeden emniyette son kalan 1 milyon euroyu da Faik bazı düzenlemeler yaparak konuyu Işık’a vermeye karar veriyor. Bir gö- hallettiklerini belirtiyor. rüşmenin sonunda oğlan, babasına

Malum şahıs: Evde misin oğlum? Oğlu : Evdeyim babacığım. Malum şahıs: Sabah şeyler operasyon yaptılar, bu Ali Ağaoğlu, Rıza Zerrab, işte bizim Erdoğan’ın oğlu, Zafer’in oğlu, Muammer’in oğlu filan, şimdi bunların evinde arama yapıyorlar. Oğlu: Bir daha söylesene babacığım. Malum şahıs: Diyorum ki, Muammer’in oğlu, Zafer’in oğlu, Erdoğan’ın oğlu, Ali Ağaoğlu, Rıza Zerrab gibi filan 18 kişi şu anda büyük yolsuzluk operasyonu şeyiyle evlerinde arama yapıyorlar filan falan. Oğlu: Evet. Malum şahıs: Tamam mı? Şimdi diyorum ki, senin evinde ne var ne yok. Sen bunları çıkar tamam mı? Oğlu: Bende ne olabilir ki baba senin paralar var kasada. Malum şahıs: Onu diyorum işte. Ondan sonra ben şimdi gönderiyorum kardeşini. Tamam mı? Oğlu: Kimi gönderiyorsun? Malum şahıs: Kardeşini gönderiyorum diyorum. Oğlu: Hı tamam. Malum şahıs: Ondan sonra aynı bilgiler onda var tamam mı? Abinle konuş. Oğlu: Evet. Malum şahıs: Onda... Onu şey yapalım, amcanla filan konuş, o da aynı şekilde çıkarsın, eniştenle konuş o da... Oğlu: Ne yapalım baba bunları nereye koyalım? Malum şahıs: Belirli yerlere oralara şey yap işte (Anne: Berat var.) Oğlu: Berat’da da var.

Ses kayıtları sonrası Ankara’da hareketlilik Başbakan Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği iddia edilen ses kayıtlarının ortaya çıkmasıyla Ankara hareketlendi. Başbakan Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan arasında, 17 Aralık rüşvet operasyonu sonrasında geçen diyalogların yer aldığı iddia edilen ses kayıtlarının ardından Ankara’da hareketlilik yaşanıyor. MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Başbakanlık’a gittiği öğrenildi. Yapılan açıklama şu şekilde: Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile oğlu arasında bir telefon görüşmesi olduğu iddiası eşliğinde, bu akşam internet aracılığıyla servis edilmiş

olan ses kayıtları, ahlaksızca bir montaj ürünü olup tümüyle gerçek dışıdır. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nı hedef alan bu kirli tezgâhı kuranlardan hukuk içinde hesap sorulacaktır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur. CHP’den istifa çağrısı! CHP MYK ise kayıtlarla ilgili olağanüstü toplantıya başladı. Toplantı devam ederken Haluk Koç basına açıklama yapıyor: “Hükümetin meşruiyeti yoktur. Bu saatten itibaren istifa etmelidir. Türkiye bu kirle devam edemez.” GÜNCEL

#HerşeyYalanHeryerYolsuzluk O para için kaç insanın hayatı kaydı acaba? Kaç aile dağıldı? Kaç kişi parasızlıktan hastane kapısında kaldı? Kaç çocuk aç kaldı? @zaytungtweet Ses kayıtları sonrası Başbakanlıktan açıklama: ‘’Umarız bu vesileyle gençlerimiz babayla nasıl konuşulur görmüşlerdir...’’ @LiseDer Başbakan değil #BaşÇalan ! @emrahelciboga Yarın sabaha ne Twitter kalır ne de Youtube. @aethewulf -Senin evinde ne var ne yok sen bunları bir çıkar tamam mı? - Bende ne olabilir baba SENİN PARA VAR KASADA @onudemekistedim Ohohohoh @HARAMZADELER333 @BASCALAN ı RTledi. Tartışma bitmiştir. Ses kaydı gerçek.

YALÇIN AKDOĞAN BAŞBAKAN DANIŞMANI

Gerçek dışı

Başbakanlık olarak yapılan açıklamaya yer verebilirsiniz. Açıklama: “Ses kayıtları, ahlaksızca bir montaj ürünü olup, tümüyle gerçek dışıdır. Başbakan’ı hedef alan bu kirli tezgâhı kuranlardan hukuk içinde hesap sorulacaktır.” ŞAMİL TAYYAR AKP MİLLETVEKİLİ

Aşağılık kayıt Twitter’da yeterli açıklama yapıldı. Bunu yayınlayabilirsiniz. Açıklama: “Dublaj provokatörünün acemice seslendirdiği, montaj kurgusu zayıf, aşağılık bir kayıt, inanmak için geri zekalı olmak gerekir.” GÜN ÇAĞ AYDIN EHP SİYASİ BÜRO ÜYESİ

Hükümet istifa etmeli Halktan o kadar çok para çaldılar ki, koyacak yer bulamıyorlar. AKP’nin soyguncu, hırsız olduğu bir kez daha görüldü. Bırakın iktidarda yerinin olup olmadığını, bunların yatacak yeri bile yok. Hükümet derhal istifa etmelidir. HALUK KOÇ CHP SÖZCÜSÜ

Hükümet meşruiyetini yitirdi Kayıtlar tüyler ürperten gerçekleri ortaya koymaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’ni böylesine kirli ilişkilerin odağında bulunan bir kişi artık yönetemez. Hükümet meşruiyetini kaybetmiştir. Başbakan istifa etmek durumundadır. MEVLÜT KARAKAYA MHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI

Kaçacak hali kalmadı

Eğer bu konuşmalar tamamıyla doğru ise karşımızda çok ciddi, çok vahim bir mesele var demektir. Başbakan Erdoğan boşuna çırpınmamalıdır. Kaçacak, kendisini kurtaracak, bahane üretecek hal ve imkanı kalmamıştır. ABDÜLLATİF ŞENER ESKİ AKP’Lİ BAKANLARDAN

Başbakan meşru değil Dinlediğim Başbakanın sesidir. Gırtlağına kadar ailece yolsuzluğa batmıştır. Artık meşru bir Başbakan değildir. Başbakan konusunda temenniler safhasını çoktan geride bıraktık. Ülkeyi yönetenler hırsızlığa bulaşamaz.

FATİH ALTAYLI HABERTÜRK GAZETESİ GENEL YAYIN YÖNETMENİ

Görüş belirtmeyeceğim

Bu konuda şu an için herhangi bir görüş bildirmek istemiyorum. Görüş belirtmek istemediğimi yazabilirsiniz.

KORAY ÇALIŞKAN RADİKAL GAZETESİ YAZARI

Malum şahıs ve oğlunun internete düşen kayıtları sosyal medyayı salladı. Her yandan tepkiler yağarken, orantısız mizah da iş başındaydı. Benzer birçok başlık birden tt oldu. @ugurzenginler Bi insan neden hemen mit baskanini cagiriyosa o kayit dogrudur arkadas @AtillaTasNet -Oğlum bak orda CD’likte Atilla Taş’ın CD leri var, hepsini atın onların, kimse bilmesin hayranı olduğumu! -Tamam buba! @brudermartin Büyük fırsat kaçırmışız yeminle. O ara Bilal Erdoğan 20 liraya 30 milyon euro satacak durumdaymış @ebruesen Bence şu an evde oturmamız insanlık suçu. @BerxwedanYARUK Utanctan bi japon yetkili istifa edecek nerdeyse @kiyametprojesi Artık devlet dairelerini ateşe verebilir miyiz? @alitez

Ses kayıtlarının ortaya çıkmasıyla hırsızlığı tescillenen, evinde paraları koyacak yeri olmayan Tayyip Erdoğan’ın sizce iktidarda yeri var mı?

Halkın paraları

Başbakanlık kaydın montaj olduğunu açıkladı. Yani demek oluyor ki, bu laflar bir şekilde ağızdan çıkmış. Burada dönen halkın paraları. Deniz Baykal ailesinden başka kimseyi ilgilendirmeyen bir “iddia” üzerine istifa etmişti.

Kayıtlarda ekleme yok

Başbakanın eski kurmayı Abdullaltif Şener: “Dinlediğim Başbakanın sesidir, gırtlağına kadar ailece yolsuzluğa batmıştır, artık meşru bir Başbakan değildir.”dedi. Bir dönem Mesam başkanlığı da yapan müzisyen ve ses mühendisi Attila Özdemiroğlu, Başbakan Erdoğan ve Bilal Erdoğan arasında geçen telefon görüşmelerinin kayıtlarını analiz etti ve kayıtlara herhangi bir ekleme yapılmadığını belirtti. Attila Özdemiroğlu’nun Twitter aracılığıyla yaptığı açıklama şu şekilde: Farklı kaynaklardan montajlanmış konuşma sesi çok kolay anlaşılır. İçinde bulunulan ortam ve çevre sesi değişir. Kayıtları tekrar analiz ettim. Aramalar arasındaki montaj dışında hiçbir ek yok. Arka plan seslerden anlarsınız. İlk kayıtta telefon hatlarında sıkça olan diğer konuşmaların karışması bariz. 2.arama oldukça temiz bir hattan yapılmış. GÜNCEL

NAZLI ILICAK BUGÜN GAZETESİ YAZARI

Montaj değil

Milli irade Erdoğan’ın cebinde değil. Yolsuzluk yapan hesap verir. İddialar çok ciddi. Bu konuşmaların montaj olduğunu düşünmüyorum. Yasal dinleme olmayabilir. Telefon başkası üzerine kayıtlı ise, izinli de olabilir. SEZİN ÖNEY TARAF GAZETESİ YAZARI

Kenara çekilmeli Kendini kenara çekerek, doğru düzgün bir soruşturma olmasını sağlaması lazım. Yoksa bu şaibe kendisiyle beraber hep kalacak. Ama bu şaibe kaldıkça da ülkenin bütün kurumları yıpranır. AK Parti orada varlığını sürdürdükçe.


GUNCEL

04

25 Şubat 2014

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

Yazarımız seyahatinden dolayı bu hafta yazamayacak. Önümüzdeki haftadan itibaren Hakan Öztürk’ün yazılarını gazetemizden takip edebilirsiniz.

Paranız çok olabilir, ama adam değilsiniz

Mit’e sınırsız suç işleme yetkisi

Milli İstihbarat Teşkilatı’nın tam 30 yıl önce yürürlüğe giren kanununu baştan aşağıya değiştiren ve MİT’e geniş yetkiler veren kanun teklifi, Meclis İçişleri Komisyonu’nda görüşülmeye başlandı. Teklife göre, MİT’e her türlü fişleme, operasyon, cinayet ve toplu infaz yetkisi verilecek, öte yandan her türlü bilgi ve arşiv belgelerini istediği resmi veya özel tüm kuruluşlardan alabilecek.

CHP’nin Büyükşehir Belediye Başkan Adayı ve Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, seçim çalışmaları kapsamında Zeytinburnu’nda bir düğün salonunda Batmanlılar’la buluştu. Aralarında geçen konuşmaları anlattı Burada konuşan Sarıgül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği iddia edilen konuşmayla ilgili olarak, “Biraz önce bir kaset yayınlandı. Ülkenin Başbakanı diyor ki, ‘Bilal evladım, bu gece eve gelebilirler. Paraları dağıttın mı?’ diyor. Bilal de babası Sayın Başbakan Tayyip Eroğan’a diyor ki; ‘Baba ben bütün paraları dağıttım.’ diyor. O da, ‘En son geriye ne kaldı?’ diyor. ‘Baba bir şey kalmadı.’ diyor. ‘Senin mi?’ ‘Hayır baba senin para’ diyor. ‘30 milyon AVRO var şu anda diyor, başka da bir şey yok’ diyor. GÜNCEL

İnternet yasasını düzelttiremezdim

güncel hülya say

Buna göre MİT’in bilgi ve belge alacağı yukarda sayılan suçlar dışında Teklif yasalaştığında bütün va- kalan suçlardan dolayı yürütülen tandaşların banka hesapların- soruşturma ve davalarda MİT’ten daki hareketler, sağlık bilgileri, tapu bilgi, belge, veri, kayıt ya da analiz dairelerindeki kayıtları, hangi otelde istenemeyecek. kaldığı, nerelere gittiği gibi bilgilere MİT kolayca ulaşabilecek. Böylece SAHTE ŞİRKET, DERNEK KURABİLECEK MİT siyasetçiler, milletvekilleri, gaze- Teklifle ayrıca MİT’e “tüzel kişilik” teciler, polisler, askerler, bürokratlarla kurma yetkisi de veriliyor. Teklifle birlikte tüm vatandaşların bütün ki- “İstihbari faaliyetler için görevlenşisel bilgilerine ulaşabilecek. Teklifte dirilenlerin kimliklerini değiştireyer alan “MİT, telekomünikasyon bilir, kimliğin gizlenmesi için her kanallarından geçen dış istihbarat, türlü önlemi alabilir, tüzel kişilikler milli savunma, terörizm ve uluslara- kurabilir. Buna göre MİT teşkilat rası suçlar ile siber güvenlikle ilgili ve- bağlantısını gizleyerek, sahte dernek, rileri toplayabilir” hükmü de telefon vakıf, sendika, şirket vs. kurabilecek. ve internet başta olmak üzere bütün Bunları kurarken sahte evrak da üreiletişime ilişkin verilerin MİT tara- tebilecek. fından toplanabilmesine izin veriyor. MİT’TEN HESAP SORULAMAYACAK YOLSUZLUK SUÇLARINDA MİT’TEN BELGE MİT’e tüm kamu kurum ve kurumİSTENEMEYECEK larına tanınmış istisnaların toplaTeklife eklenen bir maddeyle de MİT mından fazla hatta onların da çok uhdesindeki istihbari nitelikteki bilgi, ötesinde geniş istisnalar tanınıyor. belge, veri ve kayıtlar ile yapılan ana- MİT’e yürüttüğü görev ile ilgisine lizlerin istenmesine de sınır getirildi. bakılmaksızın mal ve hizmet alım-

Cumhurbaşkanı gazetecileri Boğaz’daki Huber Köşkü’nde ‘Pazar kahvesi sohbetine’ davet etti. Davette gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Gül, New York Times gazetesinin kendisini ‘Başbakan Erdoğan’ın ifade özgürlüğüne saldırısına katılmakla’ suçlamasına ‘Kötü niyetli demiyorum, ama haksız buluyorum’ dedi. Cumhurbaşkanı gazetecileri Boğaz’daki Huber Köşkü’nde ‘Pazar kahvesi sohbetine’ davet etti. Davette gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Gül, New York Times gazetesinin kendisini ‘Başbakan Erdoğan’ın ifade özgürlüğüne saldırısına katılmakla’ suçlamasına ‘Kötü niyetli demiyorum, ama haksız buluyorum’ dedi. Cumhurbaşkanı Gül, internet sansürünü onaylamasının ardından ‘’İnternet yasasını veto etseydim düzelttiremezdim.’’ dedi. GÜNCEL

Google Earth Tayyip’i yalancı çıkardı

Şener: Ses kaydı Başbakan’a aittir Diyarbakır Bağlar İlçe Milli Eğitim Müdürü

Abdurrahman Sevgili

Başbakan Erdoğan’la Bilal Erdoğan arasında geçtiği iddia edilen konuşma kaydının internete düşmesinin ardından Başbakanlık’ın jet bir açıklamayla kayıtlara “montaj” dese de eski yol arkadaşı Abdüllatif Şener, sesin Başbakan’a ait olduğunu söyledi. Ses kayıtlarını dinlediğini ve sesin Başbakan’a ait olduğunu belirten Şener, Twitter’dan “Dinlediğim Başbakanın sesidir, gırtlağına kadar ailece yolsuzluğa batmıştır, artık meşru bir Başbakan değildir.” diye yazdı. GÜNCEL

ları ile yapım işlerinde tanınan istis- diğer tekliflerden fark olması ve gelenaların yanı sıra çok ciddi yetkiler ceğe değil, konjonktürel olarak parlatanınıyor. mentonun eliyle yasa düzenlemelerin yapılmasıdır. Türkiye’de demokrasi “TÜRKİYE’yi İSTİHBARAT DEVLETİ HALİNE askıya alınmıştır, hukuk devleti rafa GETİRİYORLAR” kaldırılmıştır” dedi. MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural: “Böyle bir rezalet olamaz. Burayı SERAP’I YAKANLAR NE OLACAK? MİT’in iradesi mi yönetecek? Bura- MİT’e olağanüstü yetkiler veren teşyı bürokratik oligarşi mi yönetecek? kilatı adeta yargılanamaz hale getiren Bu kanun teklifi, imzalayan millet- kanun teklifinin görüşmelerine Serap vekillerinin, milletin iradesi değildir. Eser tartışması damgasını vurdu. SeTürkiye’yi bir muhaberat devletine rap Eser 8 Kasım 2009 tarihinde dersdönüştürmek isteyenlerin milli ira- hane çıkışı evine gitmek için bindiği de kılıfı adı altında tutuştukları bir İETT otobüsüne düzenlenen molokanun teklifidir”dedi toflu saldırı sonucu yaşamını yitirmişti. MİT’i dokunulmaz kılan yasa teklifi“BAŞBAKAN TEK ADAM ni eleştiren BDP Şırnak Milletvekili OLDUĞUNU İLAN ETTİ” Hasip Kaplan, Serap’ın 5 yıl önce bir Türk Hukuk Kurumu Başkan Yar- mit görevlisinin İETT otobüsüne atdımcısı Hakkı Süha Okay: Hukuk- tığı molotof bombası sonucu hayatını sal gereklere göre değil, günlük ihti- kaybettiğinin unutulmamasını istedi. yaçlara göre, doğrudan hükümet de Serap’ı yakan zanlının mit elemanı pay edilerek getiriliyor. Başbakan tek çıktığını belirten Paplan Paris’teki ciadamlığını ilan etmiş, üç buçuk kişi- nayetlerin faili Ömer Güney’in üzerinlik bürokratik oligarşi ile devleti yö- den de mit’in telefon numaralarının netmektedir. Teklifin son günlerdeki çıktığını hatırlattı.

Diyarbakır Bağlar’da bir öğrenci velisi, çocuğunun okumayı bilmemesi şikâyeti üzerine MEB, araştırma yaptı. Araştırmada, 523 öğrencinin okuma yazma bilmediği ve 1104 öğrencinin ise okuma güçlüğü çektiği ortaya çıktı. Okuldaki öğretmenler çocukların pazarda hamallık yaptığını ve sabahlara kadar kahvehanelerde çalışmak zorunda olduklarını belirtti. Öte yandan öğretmenler öğrencilerin yüzde 80’inin Türkçe bilmediklerini anadillerinin Kürtçe olduğunu kaydettiler. Diyarbakır’daki bu eğitim skandalının ardından bir açıklama yapan Diyarbakır Bağlar İlçe Milli Eğitim Müdürü Abdurrahman Sevgili tüm bu olumsuzlukları görmezden gelerek okuma yazma güçlüğü çeken çocukların zekâ geriliğine sahip çocuklar olduğunu iddia ettiği için OĞLUM BAK GİT köşemize girmeye hak kazanmıştır.

Yapılaşmanın tamamen yasak olduğu 1. derece sit alanına yapılan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve ailesiyle anılan İzmir’in Urla ilçesi Zeytineli köyündeki villalardan bazılarının 35 yıl önce değil, son bir iki yıl içerisinde yapıldığı ortaya çıktı. Başbakan Erdoğan, kendisine ait olduğu iddia edilen birinci derecedeki sit alanında bulunan villaların şahsıyla alâkası olmadığını belirterek, “Önce Urla’daki olay, şahsımla alâkalı değil. Önce bu gazete, iddiasını ispatla mükelleftir. Söylenen yer, 35 yıl önce inşa edilmiş bir yerdir. Şu anda yargı sürecinde olan burayla ilgili şahsa niye yöneltmiyorsunuz da bana yönelti-

yorsunuz? Bunu patronlarına sor önce. Şahsımla bunun zerre kadar alâkası yok. Çok sevdiğim bir dostuma ait olan bir yerdir. Orası Hazine arazisi değil, kendi mülküdür” ifadelerini kullanmıştı. Hacılar Koyu’nu gösteren 2010 ve 2014 yıllarına ait iki fotoğraf ise halen 1. derece sit alanı olan bölgeye yeni villalar yapılmaya devam ettiğini gözler önüne serdi. Bölgeyle ilgili sosyal medyada Google Earth tartışmaları sürerken söz konusu yerin 2010 ve 2014 yıllarında çekilen iki fotoğrafı yan yana getirildiğinde, daha önce ağaçlık olarak görülen koydaki bölgeye, dört yeni villanın daha yapıldığı görülebiliyor. GÜNCEL

Ayakkabı kutularından kaçamadı

Niğde’de, AKP Seçim İletişim Merkezi’nin açılışının ardından AKP Niğde Milletvekili Ömer Selvi, Niğde Valisi Necmettin Kılıç ve AKP Belediye Başkan Adayı Sıtkı Erat ile birlikte esnaf ziyaretinde bulunan İçişleri Bakanı Efkan Ala, bir çay bahçesinde konuşurken onu protesto için ayağa kalkan Cüneyt Tetik, ‘Ayakkabı kutusu’ diye bağırmaya başladı. İşsiz olduğunu söyleyen Tetik’e müdahale eden korumalar, susturmak için ağzını kapatmaya çalıştı. Gözaltına alınan Tetik, önce çay bahçesinde bir odaya, ardından da ifadesi alınmak üzere emniyete götürüldü. GÜNCEL


GUNCEL

05

25 Şubat 2014

Sibel Uzun UYANIŞ

Geldiler yolun sonuna

Başbakan’ın neden korktuğunu ve mağdur çizgisini sürekli gündemde tuttuğunu şimdi daha iyi anlıyoruz. Baba oğul Erdoğanlar’ın ses kayıtları bir başka evrenin başlangıcı. Bu saatten sonra sandıkta kazanırım yoluma bakarım devri kapandı. Kapitalist sistem başa bela. Hükümet ellerinde olunca paraların bir yerlerden haksız bir şekilde aktığını görünce çoğu aynı suçu işliyor. İlla ki yolsuzluk çamuruna batmadan edemiyor. Ve tarihin çöplüğüne öyle ya da böyle fırlatılıyor. Ama herhalde Türkiye’nin görüp göreceği en aşağılık hırsızlık türü bu olacak. Ev dolusu parayı ne yapacaklarını bilemiyorlar. Başbakan oğlunun evine baskın yeme ihtimalini göz ardı edemiyor parayı sıfırlama çabasında. Oğlu da babasının kendini her koşulda kurtaracağından o kadar emin ki konuştukça konuşuyor. 17 Aralık’tan bugüne olanlar, yolsuzluk yapan bakanların istifaları, yolsuzlukların üstünün örtülmesi için hükümetin HSYK, internet, MİT yasası çabası, medyanın ağır bir denetimle idare edilmesi, kayıtların hemen ardından uyduruk açıklama ile konunun kapatılmak istenmesi, hepimize aynen bu konuşmalar olmuştur, doğrudur dedirtiyor. Ses mühendisleri bilimsel olarak doğruluğunu anlatıyor. Geriye bir Cumhurbaşkanı kalıyor. Fakat o da zaten göbekten bağlı bir imza mercii olduğu için şu anda yolun sonu diyebiliriz. Bu süreçte hükümeti istifa ettirtecek her yolun başarıya ulaşma ihtimali yükselmiştir. Meclisteki muhalefet, onu bir kenara iterek zorbalık yasalarına imza atan AKP’ye dur demenin en etkili yollarını bulmak zorundadır. Yoksa bu sürecin sonunda vebal onların da boynundadır. Bugünden sonra sokaklar başka türlü inleyecek. Sokakta uygulamak istedikleri olağanüstü baskılarını başlarına çalarak daha güçlü “Hırsız Var” diyecek. Yolsuzluğunu, hırsızlığını alıp ya gidersin ya gidersin diyecek. Halkımız her gördüğü yerde “ayakkabı kutusu” diyerek AKP’yi cümle aleme rezil edecek. *** Muhalefetin birçok kesimini hem de ne arsızlıklarla dinlemekte hiç bir sakınca görmemiş olan hükümet, dinlemelerin mesnetsiz ifadelerine dayanarak yıllarca insanları tutsak edilmesinden büyük memnuniyet içerisindeydi. Şimdi de “bakın hep beraber dinleniyoruz” diye kafasına göre bir liste ile tarafgirlik yaratmayı düşünüyor. Ey Başbakan madem somut bir şekilde dinlendiğinden şikayetçisin o zaman son çıkan ses kaydına neden hemen montaj diyorsun? Ayrıca zaten çıkan ses kayıtlarından “alo Fatih” kaydını “evet dedim ne var ki” diyerek kendin kabul etmiştin. Battıkça batıyorlar. Ve bunun için dinleyen savcıların tepesinde HSYK düzenlemesi bağdaş kurup oturmayı planlıyorlar. Zaten artık dinleme yetkisi de sınırsız bir şekilde MİT’de olacak o da doğrudan Başbakan’a bağlı olacak. *** Ortaya çıkan ses kaydı en çok da işsizlerin, emeği ile geçinenlerin damarlarında yankılandı. Nasıl yani? Bir yanda açlık sınırında olanlar bir yanda ev dolusu paraları ne yapacağını bilemeyenler. Bir ev dolusu para saymakla bitiremedikleri evlere ve kişilere dağıtılıyor da bitirilemiyor. Bu rakam da sadece Bilal Erdoğan’ın evindeki para. Acaba ne paralar nerelerde saklı? Kaçacakları ülkeler, bağlantılar bile hazırdır. İşte suçlarını bilerek evi boşaltma planı yapıyorlar, suçlarını bilerek ülkeyi terk etme planı yapmazlar mı? O kürsülere çıkıp her gün avaz avaz bağırarak oğlunun çalmadığını anlatana bakınız. Namerttir, şerefsizdir, alçaktır diyene bakınız. Halk için ne olabilirsiniz ki bu saatten sonra? Başka ne olabilirsiniz? Banka müdürlerine ayakkabı kutusu ise tabi ki Başbakan’a ev dolusu olması gerekirdi. Bundan sonra sizi ne ekonomi, ne yollar, ne belediyeler, ne de bağladığınız maaşlar kurtarabilir. Ne de zorbalık yasalarınız. Onlar gidecek, hırsızlık bitecek, defalarca bu daha başlangıç diyeceğiz, o zaman kurtulacağız. twitter: @sibeluzun_yarin

Erdoğan Gülen’i Obama’ya şikayet etti

Başbakan Erdoğan, milletvekillerine bir süre önce ABD Başkanı Obama ile yaptığı telefon konuşmalarının ayrıntılarını da anlattı. Erdoğan’ın, Obama’ya Fethullah Gülen’i şikayet ettiği öğrenildi. Başbakan Erdoğan, 3 grup halinde milletvekilleri ile yaptığı kahvaltı toplantısı tamamlandı. Erdoğan toplantının bir bölümünde, bir süre önce ABD Başkanı Oba ile yaptığı konuşmayı milletvekilleriyle paylaştı. Erdoğan, Obama’ya, “İçişlerimize karışan o zat sizin ülkenizde misafir. Oradan buraya müdahale ediyor” dediği öğrenildi. Obama’nın da “mesaj alınmıştır” dediği kaydedildi. Paralel yapının İsrail ve Esat’la da birlikte hareket ettiğini belirten Erdoğan: “Yakında kaçacak delik arayacaklar” dedi. GÜNCEL

AKP, 17 Aralıkla ayyuka çıkan yolsuzluk ve rüşvet gerçeğinin kapatmak için ne kadar yasa varsa değiştirmeye çalışıyor. Gezi boyunca sandık çağrısı yapan Başbakan, halkı yalanlarına ikna etmeden bu değişiklikleri yapamayacağını fark etmiş olacak ki kılıf arayışı sürüyor.

HSYK yasasının kılıfı hazır

Yolsuzluk operasyonu ardından yargı ve MİT üzerinde hemen düzenleme yapmaya koyulan AKP hükümeti, yaptıklarının toplumun selameti açısından gerektiğini ispat etme kaygısı ile açıklama üzerine açıklama yapmaya devam ediyor. 7000 kişinin dinlendiği iddiası da HSYK ve MİT yasasının yeni bahanesi oldu. güncel elif karan

Star ve Yeni Şafak Gazeteleri dinleme yapıldığı iddia edilen 7000 bin kişilik bir isim listesi yayınladı. “Selam Terör Örgütü” davası kapsamında yapıldığı iddia edilen dinlemeler özel yetkili savcı Adnan Çimen’in aldığı bir ihbar mektubuyla başladığı öne sürüldü. Ardından hem söz konusu savcıdan hem de başta Başbakan Erdoğan olmak üzere hükümetten açıklamalar geldi. Paralel savcı yapmış, paralel polis uygulamış Star ve Yeni Şafak Gazetesi’nin ortaya attığı iddialara göre “hayali terör örgütü” isimleri üreterek Başbakan Erdoğan, yakın çevresi, siyasetçi, gazeteci, yazar, STK temsilcileri ve işadamlarının aralarında bulunduğu binlerce kişinin telefonları 3 yıl boyunca dinlenmiş. Dosyalar cemaat savcıları

tarafından gizlenmiş, yeni göreve gelen savcılar tarafından ise ortaya çıkarılmış. Gazeteye göre ‘Selam Terör Örgütü davası’ Özel Yetkili Savcı Adnan Çimen tarafından 4 sayfalık bir ihbar mektubuyla başlatılmış. Erdoğan’a gün doğdu Dinleme haberlerini fırsat bilen Başbakan ilk açıklamasında MİT yasasının ne kadar da gerekli olduğunu savundu. Bakanlar kurulu toplantısı ardından konuşan Arınç’ın da vurguladığı temel iddia ise savcıların hayali ihbarlarla dinlemelerin gerçekleştirdiği ve yeni atamalar sonucu gerçeklerin su yüzüne çıktığı yönünde oldu. Arınç: “Özel konuşmaların bile takibe alınması bunların birilerine karşı kullanılacağını akıllara getiriyor” diyerek AKP’nin yolsuzluk operasyonunu darbe olarak nitelediği açıklamalarına sahip çıkarak sözlerine devam etti.

Dinleme olduğunu kendilerine dokununca öğrendiler Arınç: “Şu anda inceleme konusu yapılan 107 klasör var 2280 kişinin dinlendiği anlaşılıyor. Bunların ihbar mektubuna bağlı olarak herkesi dinledikleri ortaya çıkmış. AA’nın telefon santralinin de dinlediği bir gerçek. Adalet Bakanımızın yapacağı geniş bir açıklama ile daha geniş bir biçimde kamuoyuna açıklayabileceğiz” dedi. Arınç ayrıca dinlenen herkesten özür dilenmesi gerektiğini belirtti. AKP’nin sıra kendilerine gelince yasa dışı ilen ettiği dinlemelerden elde edilen kayıtlarla fişlenen binlerce kişinin adı yine konuşmalarda geçmiyor. 17 Aralık’ın hayırlı tarafı her şey ortaya çıktı Arınç, açıklamalarında ayakkabı kutularından çıkan milyon dolarları, villa pazarlıklarını yok saymaya devam etti. Ancak “17 Aralık’ın çok şer tarafı var ama hayır tarafı da var her şey ortaya çıkmış oldu” diyerek AKP’yi aklama

HDP’ye yapılan saldırının ardından 9 kişi gözaltında

Yasayı geçirmek için yeni kılıf buldular “Paralel devlet” iddialarına sarılarak yargıyı hükümetin denetimine bağlamayı hedefleyen HSYK yasası değişikliği için 7000 kişinin dinlenmesi iddiası yeni bir kılıf oluşturdu. Arınç’ın, 17 Aralıkla birlikte ortaya çıktığını ima ettiği gerçekler, ne yolsuzluklar, ne verilen rüşvetlerle ilgili. Aksine Arınç ortaya saçılan bu gerçekleri örtbas ettirmelerini sağlayacak bir denetim mekanizmalarının olmamasından şikâyetçi. AKP, her gittiği yerde halk karşılarına ayakkabı kutularıyla çıkmaya devam ettiği, yolsuzlukların hesabını sorduğu için, kendini aklama çabasıyla yapmak istediği yasal değişiklikleri bir türlü hayata geçiremiyor. Her iddia ile kendine yeni bir kılıf uydurmaya çalışıyor.

l Türkiye’de gezi olaylarından itibaren başlayan tartışma bunun tartışmasıdır, Türkiye’yi kim yönetecek? Hiç kusura bakmasınlar biz bu emaneti hiç kimseye vermeyiz, bu iradeyi hiç kimseyle paylaşmayız. Milletin emanetini yetkisini, iradesini çalmaya çalışanlara asla göz yummayız

İzmir’in Urla ilçesinde bir grup faşist, HDP’nin seçim bürosunun açılışına saldırdı. Polisin, yaşananlara göz yummasıyla saldırıya ortak oldu. Faşist grubun saldırısında 2 kişi yaralandı. Saldırının bir gün sonrasında ise 9 kişi gözaltına alındı. Seçim irtibat bürosu açılışı için İzmir’in Urla İlçesi’nde giden HDP seçim aracına saldıran faşist grup, otobüsün camlarını kırarak, otobüste bulananları linç etmek istedi. Saldırıda iki kişi yaralandı. Polis, olayları durdurmak yerine HDP’lilerin bulunduğu otobüse gaz fişeği attı. Polisin attığı gaz fişeği nedeni ile bir kişinin bacağı kırıldı. GÜNCEL

Bayraktar: Ne kadar pis iş varsa bize yaptırıyorlar 17 Aralık’ın ardından hem bakanlıktan hem AKP’den istifa eden ancak daha sonra AKP’den ayrılmayıp, “17 Aralık bir komplo” diyen Bayraktar’ın kendisiyle çelişen görüşmeleri ortaya çıktı. Bayraktar, Çatalca’daki arazinin rezerv alanı ilan edilmesini isteyen Kiptaş Genel Müdürü İsmet Yıldırım’a zaten araziye hukuksuz

çabalarına devam etti. Yolsuzluk ve yalanın, cemaat tarafından kendilerine kurulmuş bir komplo ve darbe girişimi olarak nitelendirmeye devam etti.

olarak 3 katı emsal verdiğini söylüyor. Soruşturma dosyasına giren konuşmalarda, İstanbul Etiler’deki polis okulu arazisinin ‘afet riski taşıyan alan’ ilan ederek ranta açılmasını sağladığını itiraf eden Bayraktar, buna karşılık Çatalca’ya taşınacak polis okulu için de ‘imar oyunları’ planlıyor. 25 Aralık’ta “Başbakan’ın istifa etmesi gerekir” diyen Bayraktar, 3 Şubat’ta sadece bakanlıktan istifa ettim diyerek, Başbakan’dan özür dilemişti. GÜNCEL

l Modern dünya bunları bu şekilde yapıyor. Fidan dikmek yerine yetişmiş ağaçları bu şekilde bu güzelleştirmenin adımlarının atıldığı yerlere taşıyor.


GUNCEL

06

25 Şubat 2014

Akın Birdal CANSUYU

Hak ve özgürlüklerin sayısal dili

Çoğu kez toplantılarda rastlamışızdır. Konuşmacı konuşmasının sıkıcı olacağını düşünerek, “sayılara çok başvurmayacağım” diyerek önemli gördüğü birkaç sayı vererek konuşmasını sürdürür. Oysa kimi sayılar yaşanılan dönemi anlatabilmek için çok önemlidir. Çünkü, gerçeği anlatır. Hayattaki karşılığı nedir daha iyi anlaşılır. Şimdi bir seçim sürecine girildi. Seçimlerin halklarımız için önemi başka bir yazı konusu, ancak şu kadarını söyleyelim ki her parti, her aday, kendilerince bir şeyler anlatıp konuşacaklardır. İşte bu süreçte işe yarayacağını umarak, bir köşe yazısına sığdırmaya çalışıp son dönemde yaşanılan ve bugünü yansıtan hak ve özgürlükleri sayılarla konuşturalım. Kuşkusuz, eksik ve yetersiz olacak ama ilk akla gelenleri sıralayalım. Bugün itibariyle; Roboski katliamının 784. günü. Failleri hala serbest. Güçlükonak katliamının 18. yılı. Soruşturma açılmadı. Lice katliamının 20. yılı. Son anda zamanaşımından kurtuldu. Beytüşşebap katliamının 7. yılı. Dosyası rafta beklemekte. Cumartesi anneleri 465. haftasında. Kayıplarını aramayı sürdürüyor. KCK davalarında ÖYM’nin meşruiyetini yitirmiş olmasına karşın 10 bini aşkın Kürt siyasetçi içeride. 2011 yılı, 27 Temmuz gününden bugüne Öcalan avukatlarıyla görüştürülmüyor. Asrın Hukuk Bürosu avukatları 2, ve ÇHD’li avukatlar da yaklaşık bir yıldır içeride. İnsan hakları savunucusu avukat Muarrem Erbey 1517 gündür cezaevinde. 12 yılda 1035 askerin kışlada intihar ettiği açıklandı. Şimdi ailelerinden 1 lira 1 kuruş mermi bedeli isteniyor. Düşünce ve ifade özgürlüğü sıralamasında 180 ülke arasında 154. sırada yer alıp, son 10 yılda 56 sıra gerilemişiz. 63 gazeteci içeride. İnternet sansürü yasasıyla bu alandaki özgürlük daha da daraltıldı. Üç parti başkanı -SDP, ESP, SYKP- 10 yıla yakın ağır hapis cezalarına çarptırıldı. Berkin Elvan 250 gündür uykuda. 2013 yılında 316 mahpus cezaevinde yaşamını yitirdi. 10 yıl önce 42 bin olan mahpus sayısı 148 bin 240’a ulaştı. 2020’de bu sayının 280 bine çıkacağı öngörülüyor. Yeni 64 hapishane ihalesi yapılmış. İHD Cezaevleri komisyonunun F-Tipine Karşı Tecrite Son, oturma eylemi 100. haftasını doldurdu. 162’si ağır 544 hasta mahpus tahliye edilerek tedavi görmeyi bekliyor. 1984 tutuklu çocuk, yargılanmayı ve çocuk hapishanelerinin kapatılmasını istiyor. Cezaevlerinde 3 bin yabancı tutuklu ile engelli ve trans mahpusların koşullarının düzeltilmemesi, ikinci bir cezaya dönüşüyor. Hemen her gün üç kadın cinayetinin haberi geliyor. Süreci ilerletecek ve güven duyuracak bir yasa çıkarılmazken, torba yasalarla sistemi ve koruyucularını gözeten peş peşe onlarca yasa çıkarılıyor. Ocak-Kasım ayında 1245 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. 11,6 milyon işçiden 1,9 milyonu ancak sendikalı. 47 Avrupa Konseyi ülkesinden AİHM’ne en çok yapılan başvuru sıralamasında 2. olup, yine en çok tazminata mahkum edilen ülkelerin başında geliyoruz. Demokratikleşme adına yapılan düzenlemeler ve çıkarılan paketler halkın beklentilerine karşılık vermekten çok aldatıcı ve oylayıcı oluyor. Hernedenli can sıkıcı, bunaltıcı da olsa bu sayıların her biri gerçektir. Demokrasi, adalet ve özgürlüğün sayılarının dilini not ile değerlendirecek olursak, sıfıra sıfır elde var sıfırdır. Artısı, bu ülkede itiraz edenlerin ve direnenlerin olmasıdır. Zaten bu sayıların dilini halkların yararına dönüştürecek olan da onlardır. Bir Filistin şarkısında; “Ülkem yok, yerim yurdum yok. Sana kalbimden şarkılar söyleyebilirim” diyor. Kalbinden şarkılar söyleyenler kazanacak.

Kadınlar için aslan kesilenler

8 Mart’a yürüyorlar Başbakan’ın Kabataş yatıp kalktığı günlerde, Zonguldak’ta Gülay Güçlücan, boşanmak istediği için annesiyle öldürüldü. Ne Başbakan, ne Ayşenur İslam bu konuya değinmezken, “Tüm kadınlar için aslan kesilen kadınlar” Gülay’a da sahip çıkarak 8 Mart’a hazırlanıyor. güncel Elif karan

açıklama yapmaya çağırdı. Hep sustular, ölümleri seyrettiler. Şimdi sokakta Geçtiğimiz yıla göre kadın cinayetlerinde- kurşunlanarak öldürülmüş kadınları ilk ki artış, AKP hükümetinin kadın düşma- defa ve böyle ağzına almaya hakları bile nı politikaları ile de birleşince sokaklardan ka- yoktur. Bu öldürülen kadın kardeşleridın cinayetlerine dair tepkiler büyük bir öfkeyle mizin ailelerine ve tüm kadınlara karşı yükselmeye başladı. Hatta geçtiğimiz hafta üç çok büyük bir ayıptır.” kadın kocaları tarafından öldürülmekten halkın müdahalesi sayesinden kurtarıldı. Devletin, Ben onun bacısı olmak istemiyorum hükümetin, polisin yapmadığını halk yaparak Öldürülen Muhterem Göçmen’in kız kadınların öldürülmesine geçit vermedi. kardeşi Çiğdem Evcil ise, öldürülen tüm kadınları hatırlatarak şunları söyledi: “Ben Hükümet kadınları hayatta tutmak değil, türbanlıyım ve onun bacısı olmak istemikendini aklamak derdinde yorum. Çünkü benim toprağın altında yaDünya Kadınlar Günü’ne haftalar kala, Baş- tan bir sürü bacım ve arkamda benim babakan bir geleneği bozmayarak kadına yönelik cım dediğim, sahiplendiğim insanlar var.” şiddeti yılda bir kereye mahsus kınamak üzere konuştu. Geçen yıl “bu nasıl adalet” diyerek, AKP’yi susturacaklar kendi sağlamadığı adalete isyan etmiş, kadınla- Yolsuzlukları, yalanları ortaya dökülen, ra çözeceği sözünü vermiş, yapmamıştı. Ancak hukuksuzlukları, sansürü ve baskısıyla bu sene söyledikleri ile daha da gerilere düşen bunları örtbas etmeye çalışan AKP hüBaşbakan, sırf Gezi Direnişi’ni karalayabilmek kümeti bu 8 Mart’ta kadınların tepkiiçin, Kabataş’ta başörtülü bir kadının direniş- lerinden kaçabilecek gibi görünmüyor. çiler tarafından darp edildiğini iddia etti. Aile Kadın Cinayetlerini Durduracağız ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’da Platformu bir yandan topladığı on hemen Kabataş davasına müdahil olduklarını binlerce imza ile bir yandan da amfisöyleyerek” Başbakan ne diyorsa odur” dedi. lerde, liselerde, meydanlarda gerçekleştirdikleri etkinliklerle 8 Mart’a Başbakan’ın bunları söylemeye hakkı yok hazırlanıyor. 9 Mart Pazar günü Başbakan’a ilk tepki Türkiye’nin dört bir ya- İstanbul, Kadıköy Meydanı’nda nında kadınları hayatta tutmak için mücadele gerçekleşecek miting için Türeden Kadın Cinayetlerini Durduracağız Plat- kiye’nin pek çok yerinden formu’ndan geldi. Platform Genel Temsilcisi gelecek Platform üyeleri, Gülsüm Kav şunları söyledi: “Platformumuz “AKP’yi susturacağız, kayılar boyunca Başbakan’ı, Türkiye’de kadınların dın cinayetlerini duren büyük acısı olan kadın cinayetleri konusunda duracağız” diyecekler.

Savcı indirim istedi Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, yıllarca şiddet gördüğü eşinden boşanmak istediği için öldürülen Muhterem Göçmen için Çağlayan Adliyesi önündeydi. Muhterem’in ölümünden devletin sorumlu olduğunu belirten Platformu, şüpheli ölümle hayatını kaybeden Nargül Türkyılmaz’ın babası İrfan Tuzcuoğlu yalnız bırakmadı. Kadınlar, 8 Mart’ı kadınları korumayan AKP’den başka Muhteremler olmasın diye hesap sordukları bir güne çevireceklerini be-

lirttiler. Sanık Serdar Göçmen, Muhterem Göçmen’in işyerinde kendisine “Çocuklar senden değil” dediğini iddia ederek indirim istedi. Mütalaasını açıklayan savcı Abdüllatif Çakır, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen Serdar Göçmen’in, cinayeti tasarlayarak işlediği apaçık ortada olmasına rağmen haksız tahrik altında işlediği gerekçesiyle 18 yıldan 24 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmasını istedi. Bir sonraki duruşma 27 Mart 2014 tarihine ertelendi. GÜNCEL

Karısı ayrılmak isteyince 3 kişiyi vurdu

Platform Yasemin Yüksel’in ailesinin yanında

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, İzmir’de Yasemin Yüksel’in ailesi ile buluştu. Yasemin, 13 Ağustos 2013 tarihinde, boşanmak istediği ve ayrı yaşadığı kocası Şehmuz Yüksel tarafından, 3 aylık hamileyken bıçaklanarak öldürülmüştü. Yasemin Yüksel’in ailesi, başka kadınların öldürülmemesi için, katil en ağır cezayı alana dek mücadele edeceklerini vurguladı. Şehmuz

Yüksel, 13 Ağustos 2013 günü Yasemin Yüksel’i “boşanma işlemlerini başlatacağız” yalanıyla arabaya bindirerek Karaburun’a götürdü. Yasemin Yüksel’in ilk duruşması 3 Mart Pazartesi günü 10:00’da İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun da takip edeceği dava sonrası saat 12:00’da Bayraklı Adliyesi C Blok önünde eylem yapılacak. GÜNCEL

Zonguldak’ta eşin şikayeti üzerine, mahkemenin şiddet uyguladığı gerekçesiyle geçen 27 Ocak’ta eşinin evine 6 ay yaklaşmama yönünde tedbir kararı verdiği Hüseyin Güçlücan, av tüfeği ile evi basarak eşi 39 yaşındaki Gülay Güçlücan, kayınvalidesi 59 yaşındaki Fatime Kayabaşlık ve evde bulunan onun eşi 64 yaşındaki Salih Bostancı’yı öldürdü. Vücuduna isabet eden saçma-

larla ağır yaralanan Gülay Güçlücan, yaralı halde jandarmayı arayıp yardım istedi. Jandarma da 112 Acil Servis’e durumu bildirdi. İlçeye bağlı Çayır Köyü’nde Ağustos 2009’da meydana gelen olayda da 22 yaşındaki Şafak Köksal, ayrı yaşadığı eşini, kayınpederini, kayınvalidesini, kayınbiraderini ve iki baldızını tabanca ve av tüfeği ile öldürmüştü. GÜNCEL


GUNCEL

07

25 Şubat 2014

Halk sansüre karşı Taksim’deydi

Cem Kaptanoğlu

JENDİN

Allah taksiratlarını affetsin

Kapitalizm öncesi feodal dönemde insanlar, kendilerini büyük bir ilahi düzenin parçası olarak hissederlerdi. Melekler, cinler, periler ve diğer dünyasal varlıklardan oluşan “Büyük varoluş zinciri”nin bir halkasıydı insan. Evren ve toplum, en üstte Tanrı’nın yer aldığı hiyerarşik bir yapıydı ve insanlar, genellikle doğuştan gelen bir konum, rol ve sınıfa hapsedilmişlerdi. Modernlik öncesi toplumlarda, doğanın ritmiyle değişen ve tekrarlayan, yavaş, döngüsel bir zaman akışı vardı. Bu düzende değişmemek, hep aynı kalmak, uyum için temel kuraldı. Kibrin, açgözlülüğün, oburluğun, öfkenin, Tanrının gözünde ölümcül günahlar olduğuna inanılırdı. “Üç beş kuruşum var, eee 1 milyon dolar kadar” “Vallahi öyle bir şey varsa… senin önüne ben yatarım ya Zarrab” Kapitalizm büyük bir arzunun, enerjinin serbestleşmesini sağladı. Müteşebbis burjuva ruhu, narsisistik bir coşkuyla dünyayı kendine benzetme çabasına girişti. Gücüne, aklına hayran birey şişkin egosuyla karşımızdaydı. K. Marx ve F.Engels, dünyanın kendi etrafında döndüğüne inanan yeni sınıf için şöyle diyecektir: “Burjuvazi kendi imgesine bakarak bir dünya yaratır.” Kapitalizmin en eski, en temel saplantısı dünyayı kendine “benzetmek” arzusudur diyebiliriz. Rodezya’ya adını veren İngiliz iş adamı C. Rhodes, Afrika’nın büyük kısmını “kendisine benzettikten” sonra bile şunları söyler: “Geceleri başınızın üzerinde gördüğünüz şu yıldızları, asla erişemeyeceğimiz o muazzam dünyaları bir düşünün. Yapabilseydim onları da alırdım; sık sık bunu düşünürüm. Onların bu kadar parlak ama bir o kadar uzak olmaları beni üzüyor.” “Oğlum, kardeşini, enişteni, dayını çağır. Evdeki paraları güvenli bir yere kaldır, kaldıramadıklarınla birkaç yıldız al” Sınırsız açgözlülük, hırs ve şehvetle dünyaya yönelen iktidar sahiplerinin, ideallerini gerçekleştirmelerini engelleyen her şeye ölümcül bir öfke duymaları, ele geçirip, tahakkümü altına alamadıkları her şeyi, düşman, yabancı, şeytan, “öteki” olarak görmeleri beklenen bir durumdur. Doğal olarak tarih boyunca iktidardakilerin sınıf öfkesini uyandıran pek çok direniş, isyan, engel ortaya çıkmıştır. Kapitalizmin çirkin yüzünü açığa çıkaran, asabını bozan işte bu “ötekiler”dir. “Gezi Parkı sidik kokuyor.” “Gezici üç beş kişi polise şiddet uygularken öldü.” “Bu milletin …na koyacağız” S. Freud, burjuva bireyin durumunu, “Uygarlık ve Huzursuzlukları”nda şöyle tanımlar. “İnsan deyim yerindeyse bir tür protezli tanrı haline gelmiştir. Yardımcı organlarının tümünü kuşandığında hayli mükemmeldir. Ama bunlar kendi bedeninin parçası değildir. Gelecek çağlar, uygarlığa bu alanda düşünülemeyecek kadar büyük ilerlemeler getirecek, Tanrıya benzerlik artacaktır. Ancak günümüz insanının Tanrıya benzemesinin kendisine mutluluk getirmediğini unutmamamız gerekiyor.” “Başbakanımız Allahın bütün vasıflarını toplamış bir liderdir.” Tek adam’da bu vasıfların toplanmasının İslami açıdan pek hayırlı bir şey olmadığını bilmesine rağmen, kapitalizm şeytanına uyup günaha girenlerin ruhuna belki Marx ve Freud iyi gelir, ama işin ilginç yanı, her ikisi de Tanrı tanımaz, yoksul hem de Yahudi iki “günahkar”

Polis dolu otobüse gaz attı

İnternette sansür yasasına karşı halk sokaklara döküldü. Polis halka; biber gazı, plastik mermi, TOMA ve tazyikli suyla sert biçimde saldırdı. Aralarında Emekçi Hareket Partisi İstanbul İl Başkanı Özge Akman ve Greif işçilerinin bulunduğu 30 direnişçi gözaltına alındı. Sansür eylemi öncesinde AKP’nin korkusu Gezi Parkı halka tekrar kapatıldı. güncel ceday avcı

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün önerisiyle internete sansür yasasında yapılan ufak değişikliklerle yasaya “makyaj” yapılmasının ardından Gül, yasayı onayladı. Başta Başbakan Erdoğan olmak üzere AKP yasanın sansür için değil koruma için olduğunu iddia etse de halk sansürü kabul etmedi. İnternet üzerinden yapılan çağrıyla halk sansüre karşı 22 Şubat Cumartesi günü Taksim’de buluştu. AKP’nin korkusu Gezi Parkı Sansür eylemi öncesinde Gezi Parkı’na giriş-çıkışlar her eylem öncesinde olduğu gibi kapatıldı. Parkın çevresine sivil polisler ve çevikler yerleşti. Taksim’in çevresinde birçok yerde de TOMA’lar ve çevik kuvvet ekipleri hazır bekletildi. Henüz çağrı saati olmadan polis Taksim’de toplananlara saldırmaya başladı.

30 kişiden 28’i sağlık kontrollerinin ardından serbest bırakıldı. Taksim’e yeni nesil görüntü kaydeden TOMA’lardan da getirilmişti.

Sansüre yeni nesil TOMA Sansür eylemine siyasi partiler, takım taraftarları ve taşeron sisteme karşı fabrikayı işgal ederek direniş başlatan Greif işçileri de katıldı. İşçiler “Sansüre, taşerona, köleliğe karşı işgal, grev, direniş!” pankartı açtı. Polisin TOMA ve biber gazıyla saldırısıyla birlikte gözaltılar da başladı. Halk gözaltılara “Bilal’i de alın” diyerek tepki gösterdi. Emekçi Hareket Partisi İstanbul İl Başkanı Özge Akman ve Greif işçileri dahil olmak üzere 30 kişi gözaltına alındı.

Yolcu dolu otobüse gaz atıldı Polis İstiklal Caddesi’nde, ara sokaklarda ve Cihangir’de sert bir biçimde saldırdı. Birçok direnişçi ara sokaklarda polisin attığı plastik mermiler sonucu yaralandı. Saldırı sonucu yoğun gazdan etkilenen insanlar baygınlık geçirdi. Direnişçiler polis saldırısına havai fişekle karşılık verdi. Direniş sırasında sık sık “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” , “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganları atıldı. Taksim Meydanı’nda polis yakaladığı

direnişçileri darp etti. Polis, Mis Sokak’ta halka saldırırken yoldan geçen ve içi yolcu dolu olan İETT otobüsüne gaz bombası attı.

yaratıcı dövizler ve renkli marşlarla Gezi direnişini tekrar sokağa taşıdı. Yürüyüşe ayrıca birçok demokratik kitle örgütü, siyasi parti, taraftar grupları, çeşitli mahalle forumları Polis özgürlüğü sansürleyenleri ve inisiyatifleri de destek verdi. Yükoruyor rüyüş esnasında polisler, sloganlar İnternet yasası Ankara’da da pro- ve marşlarla teşhir edildi; polisin, testo edildi. Kuğulu Park’tan özgürlüğe sansür uygulayanları koGüvenpark’a yürüyen Ankaralılar, ruduğunu belirtti.

Ortak sol aday seçim çalışmalarında Ankara’da EHP, ÖDP, Halkevleri ve TKP’nin gösterdiği ortak sol aday Kaya Güvenç, seçim çalışmalarını sürdürüyor. Pir Sultan Abdal 2 Temmuz Kültür ve Eğitim Vakfı’nı ziyaret eden Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Kaya Özcan Kaya Güvenç, dernek ile fikir alışverişinde bulundu. Ankara’da 3 sağcı adayın karşısına soldan bir aday olarak çıktığını belirten Güvenç’in, Ortak Sol Aday çalışmasının esas itirazının Ankara halkının seçeneksiz bırakılmasına olduğunu ekledi. “Emekçi halkın sorunları çözülebilir” Kaya Güvenç, TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi Genel Kurulu’nda dü-

zenlenen kent mücadelesi konulu foruma katıldı. Forumda Gezi Direnişi ve kent hakkı üzerine konuşuldu. Kaya Güvenç de konuşmasında amaçlarının emekçi halkın sorunlarının çözümü olduğunu, bunu da en küçük birimlerden başlayarak oluşturacakları halk meclisleri ile birlikte gerçekleştireceklerini belirtti. Ayrıca, daha sonra 100.Yıl mahalle sakinleriyle toplantı yapan Güvenç, seçim çalışmaları hakkında bilgi verdi. Toplantının ardından Kaya Güvenç’in de katılımıyla pazarda bildiri dağıtıldı, Güvenç, pazar esnafıyla fikir alışverişinde bulundu. GÜNCEL

2 günlük bebeğini kadın çorabıyla boğdu! Olay, Vezirköprü İlçesi’nde 2012 yılı Mart ayında meydana geldi. Yeni Mahalle İncioğlu Sokak’taki bir evin bahçesinde bulunan sulama havuzunda kız bebek cesedi buldu. Yapılan otopsi sonucu 2 günlük olan kız bebeğin boğularak öldürüldüğü tespit edildi. Polis olayla ilgili kapsamlı soruşturma başlattı. Çevredeki kamera ve hastane kayıtları incelenerek şüphelilerden kan örnekleri alındı. Yapılan çalışma ardından öldürülen bebek ile K.K.’nın kan örnekleri ile uyuştu. Harekete geçen polis, K.K. ile annesi Gülmahire K. ve babası Halil K. ile genç kızın 2 yıl önceki sevgilisi 18 yaşındaki Ferhat Savaş ile annesi Havva Savaş ve babası Murat Savaş’ı gözaltına aldı. Vezirköprü İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde sorguya alınan K.K., verdiği ifadesinde iki yıl önce tanıştığı Ferhat Savaş ile ilişkiye girdikten sonra hamile kaldığını, hamileliğini gizlediğini söyledi. K.K. bebeğini tek başına evde dünyaya getirdiğini daha sonra kadın çorabıyla boğarak öldürdüğünü itiraf etti. K.K. bebeğini öldürdükten sonra bir evin bahçesindeki havuza bıraktığını öne sürerek ailesi ve sevgilisinin olaydan haberi olmadığını söyledi. Olayla ilgili soruşturmanan devam ettiği belirtildi. GÜNCEL

Utanç Davası’nda 28 yıl ceza Sakarya’da “utanç davası” olarak bilinen 14 yaşındaki Ö.C.’ye cinsel istismarda bulunan 28’i çocuk toplam 34 kişiye açılan dava sonuçlandı. Mahkeme davanın tek tutuklu sanığı polis müdürü Nadir Şimşek’i 28 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırdı. Yurtdışına kaçan polis müdürü sanık Nadir Şimşek, Bosna-Hersek’in

başkenti Saraybosna’da yakalanmıştı. İnterpol tarafından yakalanan Şimşek, İstanbul’a getirilerek polise teslim edilmişti. Tutuksuz yargılanan öğrencilere verilen 5 yıl 4 ay hapis cezası ise hükmün açıklanması geri bırakılarak 5 yıl erteledi. Dava Sakarya 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüyordu. Dosyada gizlilik kararı vardı. GÜNCEL

OHAL şimdi de Beyoğlu’nda

Ankara’da OHAL ilanı kapsamında kişilerin üstlerinin, özel araçlarının, özel kağıtlarının ve eşyalarının polis tarafından aranabilmesine yönelik kararın iptal edilmesinin ardından, benzer bir kararın İstanbul Beyoğlu için çıkarıldığı öğrenildi. Beyoğlu’ndaki mahallelerin isim isim yazdığı 2014 / 14 değişik iş no’lu karara göre; polise tüm ilçede herkesin üzerini, araçlarını ve evraklarını arama yetkisi verildi. 35. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2014 / 81 değişik iş no’lu kararına göre; polis 20 Mart tarihine kadar Beyoğlu’nda OHAL’i uygulayabilecek. Alınan kararın İstanbul’un diğer ilçeleri için de çıkarılıp, çıkarılmadığı henüz net değil. GÜNCEL


EMEK

08

25 Şubat 2014

Erk Acarer

BAĞZI ŞEYLER

Tatava büyük olacak

İktidar, seçim sonucunda çıkacak birbirinden farklı iki tablo karşısında nasıl tavır alacağının şimdiden net bir şekilde ortaya koyuyor. AKP’nin çekirdek kadrosu ateşle oynayarak, “yeni Türkiye’nin” varacağı noktanın sinyallerini veriyor. *** Seçimler, AKP’nin istediği gibi sonuçlanırsa, çok açık bir biçimde “sandık” ebediyen kutsanıp, “milli iradenin” bir kez daha tecelli ettiği algısı yaratılacak. Böylece, demokrasiyi sadece sandık özelinde değerlendiren iktidar, öncelikle öznesi olduğu yolsuzlukların üstünü kapamak bir yana onları meşrulaştıracak. Başbakan Recep Tayip Erdoğan daha da sertleşerek, her türlü toplumsal müdahaleyi hak sayacak. Toplumun “bir bölümü” kendisini ilgilendiren ya da “külliyen karşı çıktığı” konularda eskisinden çok ötekileştirilip, tamamen nefessiz bırakılacak. *** Madalyonun diğer tarafında yerel seçimde İstanbul’u kaybetmiş iktidar olasılığı var. Gezi Direnişi’nden önceki hesabını, “sosyolojik ve tarihsel süreci dikkate almadan” “on yıllık” periyoda yayan ve 2023’ü hedefe koyan AKP, seçim öncesi büyük bir kaygı yaşıyor. Sokağın durumu ve gün geçtikçe büyüyen muhalefetin yanı sıra muhafazakâr tabanın da kaygan bir hal aldığı açıkça seziliyor. AKP, özellikle izzet-i nefis meselesine dönüştürdüğü İstanbul’u kaybettiği anda gururunun çok ötesinde yara alacağını biliyor. İşte tam da bu noktada, “çılgın projeler” devreye giriyor. Seçimi kaybeden bir Erdoğan’ın, sertliğin çok ötesine geçip, artık öfkesini asla kontrol edemeyecek bir noktaya geleceğine şüphe yok. Başbakan’ın davranışları, sağ siyasetin ve demokrasiyle gelip “demokrasi” diye diye demokrasinin üzerine tüy dikenlerin sığ içgüdüleriyle şekilleniyor. Ancak mağlup olacak bir Erdoğan, “Ben kendime sabık başbakan dedirtmem” geleneğini çok daha yukarılara taşıyacak. Zaten artık hak hukuk dinlemeyen, yasal yargı süreçlerini takmayan AKP, tüm gemileri yakarak malumu ilan edecek. Faşizmin ayak sesleri, gerçek ve ismi konulmuş bir sertliğe dönüşecek. “Meclis”, “seçim” ve “demokrasi” kavramlarının kâğıt üzerinde bile esemesinin okunmadığı bir ülke, pek çok iyimserde “Yok canım daha neler” inkârı yaratsa da maalesef uzak bir seçenek değil. *** “Sağlam irade” sloganı altına gizlenen alt metni, Erdoğan’ın beden hareketleri ve konuşmasındaki başlıklar ele veriyor. Uzun süredir, belirli bir planı, belirli bir kurgusu yok! Sadece yansıtma mekanizmasını çalıştırıp, artık kendisinin bile inanmadığı bir tonda başkalarını suçluyor. Bunun ötesinde, “her şeye rağmen” ve her ne pahasına olursa olsun elinde olanlardan vazgeçmeyeceğinin altını çiziyor. Bir yıl öncesine kadar “çok güçlü” görünen bir figürün bugün tuzla buz olduğu ortada! Etrafa savrulan kırıkların arasında, tel tel dökülen Yeni Osmanlı hülyası, Suriye Emevi Camii’nde kılınacak namaz ve kâbusa dönüşen dünya vizyonu rüyası görünüyor. Başbakan Erdoğan da “kaybedenler kulübünün” sıkı bir üyesi olduğunun farkında! İşte bu yüzden… *** Görünen köy kılavuz istemiyor. Türkiye, kontrolü yitiren ama dümeni bırakmak istemeyen bir kaptanın eşliğinde büyük buzdağına doğru sürükleniyor. Başbakan’ın sık sık sözünü ettiği “İstiklal Savaşı” söyleminin altı boş değil! Gerçekte AKP hükümetinin çekirdek kadrosu, ardı ardına Meclis’ten geçirdiği akıl almaz ve absürd yasalarla sadece bugün yaşananları kontrol altına almanın ötesinde bir strateji izliyor. Halkın haberleşme ve haber alma özgürlüğünün ortadan kaldırılmasına yönelik yasalar, koca bir şehirde OHAL ilanı denemesi ve artan “Siz biz” tanımlaması bu stratejinin görünen yüzleri. *** Haziran Direnişi’nde, “Gezicilere” karşı “Kazlıçeşme-Saraçhane hattı” ve palalı militanlardan istediği efektif verimi alamayan iktidar, ilk anda, işbu en çılgın projesini hayata geçirmekten imtina etmeyecek gibi görünüyor. En masum eylem sırasında bile, halka 45 derecelik açıyla gaz bombası sıkan polise, hâlâ silah ve mühimmat desteği sağlanan gözü dönmüş katil Suriye savaşçılarının eklemlenebileceğini düşünmek elbette kulağa hoş gelmiyor. Ne yazık ki daha fazlası da var! Türkiye’de farklı köken, din ve mezheplerdeki bireylere yönelik tehdit ve saldırılar tırmanıyor. İktidar, ülkücü taban ve Alperen geleneğini de kendisine yakınlaştırmak için dört bir yana tohumlar savuruyor. *** Bu iç karartıcı tablonun anlamı aşikâr. Türkiye’de bir iç çatışma ya da daha sert adıyla iç savaş riski bulunuyor. Elbette bu sert senaryoyu illüzyondan bir satranç tahtası üzerindeki kurgu olarak görüp “fantezi” ya da “komplo teorisi” diye geçiştirmek de olası! Ne var ki “çalan” yerine bundan “söz edenin” suçlandığı, hak arayan tüm bireylerin terörist sayıldığı, bir gece de yüzlerce polisin yer değiştirdiği, savcıların sürüldüğü bir ülkede fantezilerden söz etmek hiç de zor değil! *** İlk seçimden başarıyla çıkacak AKP… Seçimde başarısız olacak AKP… Görünen köy kılavuz istemiyor. İktidar ateşle oynuyor! Erdoğan, sessiz sedasız iş yapmayı sevmiyor! Kısacası, her halükârda tatava büyük olacak! Ne var ki yol uzun olsa da… Hiç şüphe yok, önünde sonunda halk kazanacak!

Direniş Greif’ten Zentiva’ya sıçradı

Greif işçilerinin direnişiyle başlayan fabrika işgalleri devam ediyor. Lüleburgaz’da, Petrol-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu Zentiva ilaç fabrikasında, sendikayı ve işçileri dikkate almayan fabrika yönetiminin işten çıkarma kararından vazgeçmeyerek fabrikaya 22 yıl emek vermiş 16 işçiyi işten çıkarması üzerine, 418 işçi fabrikayı işgal eylemi başlattı. istanbul koray karadere

Tekirdağ Lüleburgaz’da Petrol-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu Zentiva ilaç fabrikasında işverenin daralma gerekçesiyle 50 işçiyi işten çıkaracağını söylemesi üzerine 418 işçi fabrikayı işgal etti. 4-12 vardiyası ile 12-8 vardiyasında çalışan işçiler iş yerini terk etmezken, 8-4 vardiyasında çalışan işçiler de iş yavaşlatma eylemi yaptı. Atılan işçiler işe geri alınsın Zentiva’ya 22 yıl emek veren işçilerin gece 12’de çağırılarak iş akitlerinin feshedildiğini anlatan işçiler, “Buraya bunca yıl emek vermiş insanların bu muameleyi görmesini içimize sindiremiyoruz. Biz bu haksızlığa karşı sonuna kadar direneceğiz” dedi. Petrol-İş Sendikası Trakya Şube Başkanı Turgut Düşova ise şunları kaydetti: “Patronun 50 işçiyi işten çıkarma kararını kabul etmediğimizi bildirdik. 23 kişi kendi isteğiyle işten ayrılmasına rağmen patron bu kararından vazgeçmedi. Biz işten atılan işçiler geri alınıncaya ve işten atmalar durduruluncaya kadar fabrikadan çıkmayacağız.” dedi. Petrol-İş’te yaptığı açıklama

ile işçilerin yanında olduklarını ve mücadelelerini destediklerini söyledi. Eylem sürerken bazı yayın organlarında direnişin anlaşmayla sonuçlandı, patronun işten çıkarma kararında değişikliğe giderek 50 işçiden 12’ye indiği, 7 işçinin gönüllü çıkarak eylemin bitirildiği haberleri çıkmıştı. Bu haberleri yalanlayan işçiler ve sendika yöneticileri, direnişin sürdüğü bilgisini verdiler.

Petrol-İş Lüleburgaz istemiyoruz. Patronlar ile Şube Başkan Yardımcısı diyaloglar tıkandı. İşçiler Hasan Oğuz Keser diile birlikte fabrikadan ayreniş hakkında Yarın’a rılmamaya karar verdik. şunları söyledi: Bugün bir görüşme talebi “İşçiler şuanda çıkarılan geldi. Onun sonucuna işçilerin işe geri alınmasını göre de değerlendireceğiz, istiyor. İşçilerin,1 tane bile Petrol-İş hareket edeceğiz. Dediğim Lüleburgaz Şube işçinin işten çıkarılmaması gibi bizim amacımız hiçBaşkan Yardımcısı gibi bir talepleri var. Bu Hasan Oğuz Keser bir arkadaşımızın kendi yüzden de fabrikayı terk isteği haricinde işten çıkaetmiyor. Hiçbir arkadaşımızın gö- rılmaması. nüllü haricinde işten çıkarılmasını

Greif işçileri Taksim’e çıktı Direnişlerinin 9. gününde Greif işçileri, Galatasaray Meydanı’na gelerek burada bir basın açıklaması gerçekleştirdiler ve direnişlerini bütün kamuoyuna duyurdular. Açıklamada bütün baskılara rağmen direniş zafere ulaşana kadar devam edeceklerini belirten işçiler, DİSK’i de daha aktif biçimde yanlarında görmek istediklerini belirttiler. Direnişlerinin 9. gününde Greif işçileri Galatasaray Lisesi önünde açıklama yaparak, haklarını kazanana kadar direneceklerini açıkladılar. Açıklamada şunlar ifade edildi: “Bizler, taşeron kölelik

uygulamaları başta olmak üzere baskı ve sömürüye karşı mücadelemizi kazanana kadar işgalimizi sürdüreceğiz. Bugün bu mücadelemizde DİSK’i de daha aktif bir biçimde yanımızda istiyoruz”. Patronların oyunlarına karşı ‘mesaj’ Greif direnişini çeşitli oyunlarla kırmaya çalışan patronlar, son olarak işçilerin evlerine gönderdikleri mektuba telefon numaralarını da eklemişlerdi. İşgalci Greif işçileri de buna karşılık “Greif patronları ve yöneticilerine protesto mesajı at direnişe destek ol!” diyerek bir kampanya başlattılar. EMEK

Zonguldak’ta madenci göçükte can verdi

Güvenliksiz çalışma bir işçinin canına mal oldu Tuzla Orhanlı’daki İSKİ Atıksu Havzası Şebeke inşaatında meydana gelen olay iddialara göre şöyle gelişti: 15 metre derinliğindeki kuyudan toprak çıkaran vinç operatörü Ercan Özbahçeci’nin kullandığı vinç bağlı olduğu kamyondan koptu. güvenlik önlemi alınmayan ve kontrolleri yapılmayan vincin kopması sonu-

Zonguldak’ta Bölüm Mahallesi’nde faaliyet gösteren özel bir şirkete ait kömür ocağında meydana gelen göçükte, yerin 200 metre altında 2 arkadaşıyla birlikte üretim yapan Recai Akol, tavan çökmesi sonucu göçüğünaltında kaldı. Maden işçilerinin

yaklaşık 2 saat süren çalışması sonucu Akol’un cesedine ulaşıldı. Ocaktan çıkarılan Akol’un cesedi, Zonguldak Atatürk Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Evli ve 2 çocuk babası Akol’un 11 yıllık madenci olduğu ve emekliliğine 1 yıl kaldığı belirtildi. EMEK

cu, işçi kullandığı vinçle birlikte yaklaşık 15 metre derinliğindeki çukura düştü. Arkadaşları hemen polis ve sağlık ekiplerine haber verdi. Olay yerine gelen sağlık ekiplerinin yaptığı kontrolde, vinç operatörü Ercan Özbahçeci’nin hayatını kaybettiğini tespit etti. Yaralanan Muhammet Derik ise ambulansa alınıp hastaneye kaldırıldı. EMEK

Fazla mesai büyük sorun oldu DİSK’e bağlı Sosyal-İş Sendikası, fazla mesai ile ilgili geniş kapsamlı bir araştırma yaptı. Araştırmaya göre Türkiye’de ücretli çalışanların yüzde 44,8’i haftada en az 50 saatten fazla çalışıyor. Araştırmaya göre son 25 yılda tam zamanlı çalışan ücretlilerin haftalık ortalama çalışma süresi 47,6 saatten 52,1 saate çıktı.

İşsizlik düşebilir Türkiye’de 6 milyon 869 bin emekçinin yasal üst sınır olan 50 saati aşan çalışmalarının engellendiği koşullarda tam 1 milyon 971 bin kişiye iş olanağı doğacağının, bu durumda işsizlik oranının yüzde 9,2’den yüzde 2’ye düşeceğinin altı çizildi. EMEK


EKONOMI

09

25 Şubat 2014

Agâh Aydın

Gracias a la vida

Ecrits

Rüyayı âlemde yattığı yerde, nice yüz bin düş düşüne geldi! Doğrular bitti, oğrular** arttı, kandığı şeytanlar düşüne geldi. Bazbey düşünde kendine kandı. Bazbey’in düşü: Cilalı taş devrinin sonlarına doğru soğuk bir neoliberal aşk gecesiydi. Her insan kendi bacağından asılıyordu vitrinlere. Bazbey’in sesi: Artık hiçbir şey hissetmiyordum, duygularımdan kurtarılmış, öldürülmüştüm. Ama görüyor, duyuyor, işitiyor ve düşünüyordum. Kimin neye ihtiyacı var diye düşünmeden herkese herhangi bir şeyi satmaya çalışıyordum. Başarılı bir satıcıydım. Performansım mutsuz ruhuma inat her gün biraz daha iyiydi. Hatta o kadar iyiydi ki bazen geçen ayki performansımı yakalayamam diye korkuyordum. Tek rakibim Türk Hava Yolları idi. Bir de bazen yöneticimin bir önceki aydaki beni bana örnek göstererek –bak senden yüzde on daha iyi performans göstermiş- dediği kendimdim. Ocak ayında herkesi geçtiğim için kendimle gurur duyarken, şubat ayındaki beni de geçtiği için kendimden nefret ediyordum. İş arkadaşlarım da vardı elbet, takım çalışması yaptığımız… Masaların arkasında sahte gülümsemelerle yüzünüze bakıyormuş gibi yapıp gözlerinize bakamayan saman balyaları vardı. Bağırdım! Sesim çıkmadı, ölmüştüm. Kulakları sesimin şiddetiyle yırtıldı ama onlar da beni duymadı; kör, sağır ve ölüydüler. Yapayalnızdım. Cool görünmek için aşktan, ilişkiden nefret ettiğimi söylüyor ama beş dakika bile yalnız kalamıyor, yalnız başıma bir şey yapmışsam bile önüme gelen herkese ballandıra ballandıra anlatıyordum. Yine de hem sevgilim hem de çok yakın dostlarım vardı. Bora ve Naringül mesela! İlk depresif atağımda, ilk performans kaybımda, birbirleri ile karşılaşmışlardı şaşırmış bir şaşkınlıkla… Şubat ayının ondördünü yalnız geçiremeyeceklerine karar vererek dil dile verip emişmiş, dudak dudağa öpüşmüşlerdi. Vicdanları rahattı, çünkü, herkesin çılgınlar gibi eğlendiği bir günde, ben eve kapanıp sevgilimi yalnız bırakmıştım. Şirkette aşağı yukarı herkes herkesle yatmıştı zaten, onlar da… Cuma namazı kılmaya da gidiyorduk, Amsterdam’da ot içip mantar yemeye de, Zizek’i görmek için konferans dinlemeye de. Bu sonuncusuna Lady Gaga ile öpüşmüş o adamı ölmeden canlı canlı dinleyip fotoğraf çektirmek için gitmiştik, o ayrı! Biz her şeyden birazdık. Başkaları için püriten, kendimize demokrattık. Biz ekonomi söz konusu olduğunda oy verecek başka kim var deyip liberal partilerin en güçlüsüne oy veriyor, sevgili avlamak için caka satarken züppe, vatan millet deyince acayip milliyetçi oluveriyorduk. Abi biz 12 Eylül 1980’de dağlanmış bir tuhaf mağdurduk, iyi insanların bizi kurtarmasını bekleyen… Demirciler Çarşısı’ndaki ‘O iyi insanlar, o güzel atlara bindiler çekip gittiler.’ Değerli büyüklerimiz Eylül ayını fırsat bilip geleceğin serası okullarımızda gazeteciler, sosyologlar, psikiyatristler yetiştirdiler. Ancak seraların ısı ayarlayıcıları akıllarını oynatmıştı. Bilim çift noktalı YOK olmuştu. Kur farkından güç alan bu bilim insanları bizim farkında olmadığımız bir yalnızlığa düştüğümüzü ve bu serbest düşüşün nedenin de farkındalığımızın olmayışından kaynaklandığını açıkladılar. Ama neyin farkında olmadığımızı hiç söylemediler. Bu tamahkâr sera otlarına göre bütün suç bizdeydi. Sonra bir Aralık sabahı kur farkı yeniden açıldı. Bu defa açıklarda esen fırtına başka yandandı. O zaman anladım ki hakikat galip gelmiş ve İstanbul ölmüştü. Çok geçmeden fareler gazetede buluşup aralarında fısıldaştılar: “O sadece insanlara karşı günah işledi” dedi biri, “Bu bizim kavgamız değil” dedi öteki, haklı olarak. Çünkü bu bizim kavgamızdı. Derler ki; Elbette bu kötü adamlar da bir gün o kirli kalemlerini alıp gidecekler. Ve biz yine o iyi insanların o güzel atlara binip geri gelmelerini bekliyor olacağız. Bazbey şafak sökerken gözlerini açtı. Dışarıda pırıl pırıl bir sabah ve kuşlar cıvıldıyor, gençler Mercedes Sosa’nın sesinden dinliyordu; Gracias a la vida! ---------------------------------------------------------------------------------------------------------*Teşekkürler hayat **Hırsızlar

Her yer işsizlik her yer yoksulluk İşsizlik rakamları geçtiğimiz hafta TÜİK tarafından açıklandı. Kasım 2013 dönemi için işsiz sayısı 154 bin kişi artarken, işsizlik oranı 9,9 seviyesine yükseldi. Neredeyse çift haneye ulaşan işsizliğin boyutu ise korkutuyor. DİSK-AR’ın açıkladığı veriler ise durumun TÜİK’in açıkladığı verilerden daha da vahim gösteriyor.

ekonomi taygun kon

Yolsuzluk ve rüşvet ekonomisi çöküş adımlarını atmaya devam ederken, bu adımların altında yine yoksul ve emekçi kesimler ezilmeye devam ediyor. TÜİK geçtiğimiz hafta başında açıkladığı hane halkı işgücü raporunda yaşanan operasyonun izlerini göremesek de ekonominin çöküş seyri içerisindeki alt tabanını görebilmemiz oldukça mümkün. İşsizlik artışı ve rüşvet TÜİK’in verilerine göre işsiz sayısı 2 milyon 784 bin kişi. Küçük bir yuvarlama yapıp 2 milyon kişi dersek ve her bir kişinin de asgari ücretle çalıştırıldığını düşünürsek, bu ih-

timalin yuvarlak anlamda maliyeti devlete 2 milyar TL. Hatta biz biraz daha yuvarlayalım 5 milyar olsun. Yolsuzluk operasyonu sonucunda ortaya çıkan rüşvet ve yolsuzluğun tutarı ise 100 milyar dolar. Ülkemizin kanayan yarası, işsizliğin 20 kere çözülebileceği, refah seviyesinin kat be kat arttırılabileceği tutarlar kar hırsı uğruna zenginlerin ceplerine akarken, her ay artan işsizlik ise emekçilerin yoksulluğunu arttırıyor.

aynı dönemine göre 0,4 puanlık azalış göstererek yüzde 45,9’dan yüzde 45,5’e geriledi. İstihdam oranı 2013 Ekim dönemine göre yüzde 0,4 puan azalış gösterdi. İstihdam edilenlerin yüzde 22,5’i tarım, yüzde 19,4’ü sanayi, yüzde 7,4’ü inşaat, yüzde 50,7’si ise hizmetler sektöründe yer aldı. Genç işsizlik oranı ise 0,5 oranında artışla 19,5 seviyesine yükselerek neredeyse % 20’ye merdiven dayadı.

dönemde istihdam artışı ortalama 1 milyon 73 bin seviyesindeydi. Buna göre ekonominin istihdam yaratma kapasitesi söz konusu 4 yıllık dönem esas alındığında yüzde 86 azaldı. Son 1 yılda iş arayan kişilerden sadece 1’i iş bulabildi. Kasım 2013 döneminde umudu olmadığı için ya da diğer nedenlerle son 3 aydır iş arama kanallarını kullanmayan ve işe başlamaya hazır olduğu halde bu nedenle işsiz sayılmayanlar (umutsuzlar) da dâhil edildiğinde işsizlik TÜİK verilerinden işsizlik DİSK verilerinden işsizlik oranı yüzde 9,9 değil, yüzde 15.8, Kasım döneminde işsizlik oranı 0,5 DİSK – AR yayınladığı raporunda işsiz sayısı da 2 milyon 784 bin depuanlık artış ile yüzde 9,9 seviye- ise işsizlik üzerine daha gerçekçi bir ğil, 4 milyon 784 bin kişi olarak sinde gerçekleşti. 2012 yılı Kasım rapor sundu. Disk raporuna göre gerçekleşti. Çaresizler, umutsuzlar döneminde işsizlik oranı yüzde 9,4 istihdam artışı 2008 Kasım ayından ve resmi işsizlerin toplam sayısı 5 düzeyinde gerçekleşmişti. İstihdam bu yana bu dönem için en düşük se- milyon 760 bin, geniş istihdam edilenlerin oranı, bir önceki yılın viyesinde gerçekleşti. Son dört yıllık içindeki payı ise yüzde 19,1’dir.

Merkez Bankası faizleri açıkladı Para Politikası Kurulu (Kurul), Merkez Bankası bünyesindeki Bankalararası Para Piyasası ve Borsa İstanbul Repo–Ters Repo Pazarlarında uygulanmakta olan faiz oranları ile bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının sabit tutulmasına karar verdi. Açıklanan yeni verilere göre: Marjinal fonlama oranı yüzde 12, açık piyasa işlemleri çerçevesinde piyasa yapıcısı bankalara repo işlemleri yoluyla tanınan borçlanma imkanı faiz oranı yüzde 11,5,

Merkez Bankası borçlanma faiz oranı yüzde 8, bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı yüzde 10. Geç Likidite Penceresi faiz oranları: Geç Likidite Penceresi uygulaması çerçevesinde, Bankalararası Para Piyasası’nda saat 16.00–17.00 arası gecelik vadede uygulanan Merkez Bankası borçlanma faiz oranı yüzde 0, borç verme faiz oranı ise yüzde 15 olarak belirtildi. EKONOMİ

Eğlence vergisinde AKP’den geri adım

Faturalar anlaşılır olacak Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Elvan, telefon ve internet faturalarının daha anlaşılır olması yönünde düzenleme yaptıklarını belirtti. Bakan Elvan, yaptığı açıklamada, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun (BTK), haberleşme sektöründeki faturalara ilişkin yeni düzenleme yaptığını belirtti. Düzenleme ile faturaların daha şeffaf ve daha anlaşılır hale getirileceğini vurgulayan Elvan, “Bir anlamda faturalara çeki düzen gelecek. Böylece vatandaşlarımızın fatura mağduriyeti de azalacak” diye konuştu. Bakan Elvan yeni uygulama ile renk körü olan vatandaşların da faturaları rahatça okuyabilecekleri şeklinde bir düzenleme yapılacağını belirtti. Nitekim sürpriz faturaların önüne geçilmesi konusunda yeterli bir uygulama olmasa da, faturalarda bulunan ibrazların açıkça belirtilecek olması birçok haksız durum neticesinde hak aramayı kolaylaştırıcı olacağından oldukça yararlı bir işlev görebilir. EKONOMİ

AKP hükümetinin iktidara geldiği günden bu yana en çok saldırdığı yerlerin başında eğlence mekânları geliyordu. İçki yasaklarından, sigara yasağına, para cezalarına birçok baskıya maruz kalan eğlence mekânlarına vergi indirimi geliyor. AKP Milletvekili İbrahim Yiğit ve arkadaşlarının imzasını taşıyan teklifin, Meclisin yerel seçim için Mart ayının ilk haftasında tatile girmeden önce yasalaştırılması öngörülüyor. Çıkartıldığı zaman Taksim’deki birçok mekânda vergileri 3–4 kat artıran uygulamaya

esnaftan tepki gelince kaldırılması gündeme geldi. Değiştirilmek istenen uygulamada 200 metrekareden büyük alandaki vergi 3 katına ççıkartılırken 200metrekarenin altındaki mekânlarda ise vergi indirimi gerçekleşiyordu. Teklif uyarınca, Belediye Gelirleri Kanunu’nda yer alan eğlence vergisinin yanı sıra ilan reklam, işgal, tatil harcı ve işyeri açma harçlarını yine Bakanlar Kurulu belirleyecek. Ancak, semtlerin sosyal ve ekonomik farklılıkları göz önünde tutularak belediye meclislerinin önerisi de dikkate alınacak. EKONOMİ


EGITIM (

10

25 Şubat 2014

“Eşek herif” Çetinsaya Gülsüm Kav

ANA FiKiR

Dün ve bugün

Bugün: Aşağıdaki yazıyı dün yazmıştım, “AKP’nin bir geleceği yok” diye bitiyordu. Daha bir gün bile dolmadan aynı akşam, Başbakan’ın oğlu Bilal ile 17 Aralık günü yaptığı telefon görüşmeleri gündeme düştü. Kayıtlar gerçek mi değil mi tartışıladursun, şu anda Türkiye’de -AKP’li AKP’li olmayan- bir tek Allah’ın kulu var mıdır? Çıkıp da “Başbakan böyle yapmaz” diyebilsin? 17 Aralık’tan sonra ortaya çıkanlar kadar, AKP’nin “yolsuzluk” karşısında neler yapabildiği, buna -halkın güvenini sağlamak şöyle dursun- halkı “aptal” yerine koyan nasıl bir inkar, hukuksuzluk ve baskı dolu bir cevap verdiği, kendini kurtarabilmek için neleri yapabildiği de ortaya çıktı. Sansürden MİT yasasına, HSYK değişikliğinden bütün adliyeleri ve Emniyeti alt üst etmeye kadar gitti. Şimdi de yeni kayıtlar için AKP tabii ki yine “komplo” yine “montaj” diyecekti, dedi. Ona göre herşey komplo, aylardır sabah akşam, gece gündüz bütün kanallarda bunu dinletiyor bize. Dinletiyor ama inandıramıyor ve asıl bu hali sürekli şüphe yaratıyor olduğundan, dün ve bugün benziyor da. Dün Kamuoyunda “utanç davası” adıyla bilinen Sakarya’da 14 yaşındaki Ö.C. adlı kız çocuğuna, 28’i çocuk toplam 34 kişinin cinsel istismarda bulundukları iddiasıyla açılan dava sonuçlandı. Ve sanıklardan sadece biri ceza aldı. Şimdi Başbakan’dan “aslan kesilmesini” bekliyoruz, hadi bakalım. Kabataş’ta belediye başkanının kızı söz konusu olunca “kadının beyanını” çok önemseyen Başbakan, Ö.C. kardeşimizin gerçek bir vahşet yaşadığına dair -bırakınız beyanı- apaçık deliller var. Çocuk yaşında kâbus yaşayan bu kardeşimiz, Başbakan için “benim küçük bacım” olabilecek mi? Çocuktan, aileden sen anlarsın Başbakan, hadi konuş o zaman. Sor bakalım, bu insanlık suçuna bulaşmış 34 kişinin 28’i çocuk evet, ama altı tanesinden neden sadece biri ceza aldı? * Ne Erdoğan, ne de AKP’nin geri kalanı akla mantığa, hukuka adalete uygun bir soruyu soramaz hale gelmiş durumda. Şu anda kapıldıkları kaybetme korkusuyla hareket ediyorlar, başka herhangi bir akli ya da vicdani melekeleri kalmamış. Korku irrasyonel hareket ettirir insanı, bu bakımdan artık AKP’den rasyonel adım atması beklenemez. En son Cumhurbaşkanı da bu kervana katılmış durumda, dolayısıyla hep birlikte batacaklar. Seçim sloganı olarak “Daima”yı seçmiş AKP, yine çalıp çırpmış, hırsızlık adeta doğası haline geldi. “Daima Krizse Daima Devrim” bu fani dünyayı, sistemin gerçek yüzünü en isabetli biçimde çözmüş olan Marksistlerin sloganıdır. AKP almış bunu “daima hizmet” yapmış, yine çalıp çırpıp “daima Erdoğan” anlamında şarkı yapmış büyük bir korkuyla seçime çalışıyor. Ama işte birincisi seçim propaganda malzemeleri bile çalıntı, ikincisi hadi kullansın bakalım “daima”yı (bu arada biz yapsak kesin tazminat davası açarlardı), sözü kullanmakla öyle olmayacak ki. İçimiz ferah, AKP’nin bir geleceği yok. İstediği kadar bütün kanallarda yalanları izletsin bize. Halk hiçbir seçim döneminde görülmemiş biçimde ifade özgürlüğünün kısıtlandığını görmüyor mu? Hangi kanalı açsanız bir tane kifayetsiz AKP yandaşı boş boş konuşuyor. Halk bunları dinliyor mu sanıyorsunuz? Zaplayıp geçiyor, kendi kafasına yatacak konuları arıyor. İstediği kadar kapı kapı dolaşsın AKP. Daha önce aldığı oyları böyle almadı ki, siyaset yaparak almıştı. Ve battı. Şimdi işinin kapı kapı dolaşmaya, bizim sloganlarımızı çalıp “daima”ya sığınmaya kaldı. Korkuyla irrasyonel hareket edenden hayır gelmez, halk bunu da 30 Mart’ta olmasa hemen sonra tam olarak anlayacak, eminim. “Para yiyeni” affetmez Türkiye halkları, bunu öğrenmiş durumda. Para yiyip bir de üzerine bu kadar baskı ve hukuksuzluk yapanı ilk defa görüyor, onun da bir çaresini bulacak elbette o oyları verenler. Bu ülkeyi asıl yönetmesi gerekenler, her gün ekmek parası peşinde ter dökerken, sadece bunu yapmıyor. Elbette ki düşünüyor, tasarlıyor, izliyor, biriktiriyor. İşte bu yüzden ama bugün ama yarın AKP gidecek. gulsumkav@gmail.com

YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya’ya ilgili olarak, Başbakan Yardımcısı Mustafa Varank ve Fatih Saraç arasındaki telefon görüşmesi ortaya çıktı. Görüşmede, Çetinsaya’nın gazetelere verdiği demece sinirlenen Saraç, Çetinsaya’yı kendi tabiriyle “medya grubu” ile vurmak istiyor. Çetinsaya için “eşek herif” ve “kukla” gibi ifadeler kullanılıyor. eğitim oğuzhan özkan

Başbakan’ın medyaya doğrudan müdahalelerinin ve sansür taleplerinin de gündeme geldiği telefon dinleme kayıtlarına bir yenisi daha eklendi. Başbakan Danışmanı Mustafa Varank’la, Habertürk’teki “en yetkili kişi” Fatih Saraç arasındaki görüşme bu kez YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya’yla ilgili. O sözlere sinirlenmiş YÖK disiplin yönetmeliğindeki değişikliklerle ilgili gazetelere konuşan YÖK Başkanı, yönetmelikteki baskıcı maddelerle ilgili özürcü bir tavır sergilemiş ve “paydaşlardan gelen eleştirilere direnemedik” demişti. Radikal Gazetesi de 12 Kasım 2013 tarihli sayısının manşetine “direnemedik” sözlerini taşımıştı. soL Gazetesi de ertesi gün manşet sayfasında, YÖK’te Abdullah Gül-Tayyip Erdoğan çekişmesine abicim” yanıtını veriyor. Varank’ın ilişkin bir haber yapmıştı. böyle konuşmasının, Fatih Saraç’ın kardeşi Yekta Saraç’a YÖK’te veriVarank’tan izin istedi len misyonla ilişkisi olduğu tahmin Bu haberlere ve YÖK Başkanı’nın ediliyor. sözlerine sinirlendiği anlaşılan Fatih Saraç’ın, Başbakan Danışmanı “Eşek herif, kukla” Mustafa Varank’la medya olanakla- Görüşmede Çetinsaya’ya yönelik rını Çetinsaya’ya karşı kullanmayı öfkesini ifade etmeyi sürdüren Satartıştığı görüşme medyaya sız- raç, “Ama kardeşim yani, neden dı. 13 Kasım’da Mustafa Varank’ı rahatsız oluyormuş o? Hayatında arayan Saraç, “YÖK Başkanı dün YÖK Başkanlığı mı görmüş eşek Radikal’e çıktı, bugün soL’a çıktı herif?” diyor. Varank’tan “Senin rahatsızım falan diye. Ben bi’ vu- adını şey yaparlar” yanıtı alan Saraç, rayım ya” diye izin istiyor. sözlerini “Neyin rahatsızlığı var yaVarank ise Saraç’ın bu talebi- ni... Onu biliyorsun, kimin kuklası” ne, “Sen vurursan yanlış anlaşılır diye sürdürüyor.

YÖK Başkanı için “kukla” tabirini kullanan Fatih Saraç’ın, görüşmenin devamında Radikal’de ve soL’da çıkan haberleri Başbakan’ın görüp görmediğini sorması dikkat çekiyor. Saraç, Başbakan Danışmanı’na “Büyüğümüz görüyor mu bunları?” diye sorunca, Varank’tan “Gösteririm” yanıtını alıyor. “Alo Fatih”in kardeşi YÖK komiseri mi? Başbakan Erdoğan’ın YÖK Başkanlığı’na Abdullah Gül’e ve Gülen Cemaati’ne yakın olduğu söylenen Gökhan Çetinsaya’nın atanması üzerine, Fatih Saraç’ın kardeşi Prof.

Dr. Yekta Saraç YÖK Başkanvekili, hocası Osman Öztürk’ü de YÖK Kurulu Üyesi olarak sokturduğu iddia edilmişti. Bir iddiaya göre Recep Tayyip Erdoğan, bu iki isim aracılığıyla üniversiteler üzerinde denetim kuruyor.

Toplanmak için de izin mi alacaklardı? Trakya Üniversitesi’nde dönem başından itibaren, “izinsiz” masa açmak, “izinsiz” toplantı yapmak, pankart asmak, döviz yapıştırmak, bildiri dağıtmak, güvenlik görevlilerine mukavemet gibi gerekçelerle yaklaşık 60 öğrenciye açılan disiplin soruşturmaları sonuçlanıyor. 45 öğrenci Rektörlüğün gönderdiği tebligatlarla 15 gün ile 6 ay arasında okuldan uzaklaştırıldıklarını öğrendi. Cezalara yol açan suçlamalar arasında öğrencilerin Özel Güvenlik Birimi (ÖGB) görevlilerinin engelleme ve saldırısıyla karşılaştıkları kayıt zamanı yeni gelenlere yardımcı olmak için stant açmak ve Alternatif Kantin/Çayhane

masası açmak da yer aldı. Trakya Üniversitesi öğrencileri, “Soruşturma silsileleri sonucunda ‘masa açmak, Ali İsmail Korkmaz anmasına katılmak, kendi yemeklerini yemekhanede yemek, pankart asmak, bildiri dağıtmak’ ceza gerekçesi oldu” dediler. Soruşturma sırasında ise birçok öğrenciye yazılı savunma hakkının tanınmadığı öğrenildi. Öğrenciler, “Yönetmelikte yazılı savunma hakkımız var ama birçok arkadaşımızın savunması sözlü olarak yapıldı. Usulsüz cezalara karşı idari mahkemeye başvurarak hukuki süreci başlatacağız” diyerek hukuksuzluklara karşı mücadele edeceklerini belirttiler. EĞİTİM

Keyfi soruşturmalara karşı yürüdüler

“İzinsiz afiş açmak, Rektör’ün ve Başbakan’ın fotoğraflarıyla dart oynamak, kimliğiyle okula arkadaşını sokmak, Gezi eylemlerine katılmak” gibi bir çok suçtan İTÜ öğrencilerine Rektörlük tarafından sayısız soruşturma açıldı. Geldiği ilk günden itibaren öğrencileri baskı altına almaya çalışan, keyfi soruşturmalar açarak muhalif sesleri susturmaya çalışan Karaca icraatlarını geçtiğimiz dönemde artırdı. Bir dönemde öğrencilere açılan soruşturma sayısı 44’ü buldu.

Daha önce adının geçtiği birçok olayda kirli olduğu ortaya çıkan Rektör Karaca, üniversitede demokratik ve anayasal haklarını kullanan öğrencileri kendine hedef seçerek üniversitenin özgür sesini kısmaya çalışıyor. Bu soruşturmaları protesto etmek, ifade özgürlüğüne sahip çıkmak ve üniversitenin gerçek sahibinin öğrenciler olduğunu göstermek için İTÜ Ayazağa Kampüsü yemekhane önünde toplanan öğrenciler Rektörlüğe yürüdü ve ifade verecek olan öğrencilere destek oldu. EĞİTİM

O otobüs ODTÜ’den geçecek

Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek, ODTÜ ormanından geçecek yolu protesto etmek için yapılan eylemler sırasında zarar gördüğü gerekçesiyle belediye otobüslerinin kampüse sokulmamasını istemişti. Belediye yetkilileri de Gökçek’i uyarak Ekim 2013’te belediye otobüs seferlerinin ODTÜ kapısında son bulmasına karar vererek, ODTÜ yönetiminden otobüslerin zarar görmeyeceğine dair bir güvence alana kadar seferlerin durdurulduğunu açıklamıştı, öğrenciler tarafından protesto edildi. Öğrenciler ise durumu kampüs girişinde otobüsten inmeyerek, ulaşım haklarını alana, Gökçek kararından vazgeçene kadar otobüs işgal eylemlerine devam edeceklerini duyurdu. Bir sabah belediye otobüsüne binen öğrenciler yaklaşık 1 saat boyunca otobüsü işgal ettiler. İşgal eylemini gerçekleştiren öğrencilerin zorlaması sonucu otobüs ODTÜ kampüsüne girdi. Yerleşke içindeki otobüs duraklarını dolaşan otobüs, öğrencileri indirdikten sonra yerleşkeden ayrıldı. EĞİTİM


LISENIN GUNDEMI

11

25 Şubat 2014

Gün Çağ Aydın

Hiç unutma AKP, biz varız

PRiZMA

AKP hükümeti, Gezi Direnişi’nden sonra Taksim’de ve İstiklal Caddesi’nde hiç bir yürüyüşe izin vermiyor. AKP’nin bu tutumu polisler tarafından icra ediliyor ve yapılmaya çalışılan her eylemde polis şiddet uyguluyor. Bu eylemlerden en son yapılanı ise Cumartesi günü gerçekleştirilen sansür eylemiydi. Daha önceki bir çok eylemde halkın da yoğun katılımı nedeniyle polis zor anlar yaşıyordu. Yapılan eylemlerse propagandif anlamda başarıya ulaşıyordu. Tüm dünya AKP’nin ne kadar anti demokratik olduğunu ve kendisine muhalif olanlara karşı ne kadar acımasız olduğunu iletişim araçlarından izliyordu. Bizler nasıl ki her eylemde meydana nasıl çıkacağımız ile ilgili planlı hareket ediyorsak polis de aynı şekilde planlı hareket ediyor. Bizim ve onların planları arasında elbette ki farklar var. Biz ölmemek için plan yapıyoruz. Polislerse sakat bırakmak, yaralamak, gözaltına almak, korkutmak, linç etmek üzere plan yapıyor. Her eylemde şiddetin dozu biraz daha artıyor, kullanılan ekipmanlar biraz daha geniş yelpazede “sunuluyor”. “Bu eylemde kullanılan gaz çok farklıydı.” söylemimiz bir şehir efsanesi olmaktan çıkıp tarihsel bir gerçeğe dönüşür oldu. Polisin bu kadar sert tedbir alması halkta yılgınlık yaratmak yerine daha fazla öfke yaratıyor. Her geçen gün AKP’nin ne kadar anti demokratik ve gerici bir hükümet olduğu gerçeği daha geniş bir kesim tarafından kabul ediliyor. Bu kadar sık aralıklarla Taksim’de var olmaya çalışmak önemli mi? Elbette ki önemli. Öncelikli olarak AKP hükümeti bizim özgürlük mücadelesinden asla vazgeçmeyeceğimizi sürekli aklında tutuyor. Ayrıca yasakçı tavırları devam ederse halkın da mücadelesi ona göre devam ediyor. AKP, halka “vur kafasına al lokmasını” yapamayacağının farkına varsın. 1 Mayıs’a az bir vakit kalmışken hükümet veya valilikle herhangi bir meydan tartışmasına girmeyeceğimiz şimdiden anlaşılsın. Çünkü ne kadar tedbir alınırsa alınsın 1 Mayıs 2014 tarihinde Taksim Meydanı yeniden kazanılacak. AKP, halkı Yenikapı’da denizi doldurarak inşa ettiği alana sıkıştırmaya çalışadursun bizim buna cevabımız bu kalıba girmeyeceğimiz yönünde olacak. AKP bu tip bir yasakçılığı sürdürdükçe taktiksel bir hataya düşüyor. Ne de olsa “öfkeyle kalkan zararla oturur.” Gezi Direnişi öncesinde hiç bir şekilde bir araya gelmeyen kategoriler bir araya gelmeye başladı. Taraftar grupları, devrimci örgütler, çevreciler, gençler, kadınlar vs. Polis, İstiklal Caddesi’nde her köşe başını tutmasına rağmen her yerden çıkan eylemcilerle baş edemiyor. Sonuçta polis yıldırmak için şansını deniyor. İstiklal’de her polis saldırısı gerçekleştiğinde hepimiz aynı şeyi gözlemliyoruzdur. Halk tarafından polise “işgal ordusu” muamelesi yapılıyor. Bir devlet aygıtının halk tarafından bu kadar sevilmemesi, bu kadar antipatik bir hal alması ve onursuz olarak tarif edilmesi ise demokrasi mücadelesinin ileri ki dönemlerde daha büyük kazanımlar elde edeceğinin göstergesidir. Çünkü bu polisin halkın huzurundan ziyade yolsuzluk yapanların kapısını koruduğu aşikardır. AKP hükümeti, internetin yaygın olarak kullanımını önümüzdeki dönemlerde daha fazla engellemeye çalışacaktır. Her hak arayışımızda ise daha şiddetli saldırı gerçekleştirme ihtimali de söz konusudur. İstedikleri kadar yolsuzluklarının önünü açmaya çalışsınlar. İnsanlık bir kere hesap soracak olduktan sonra hiç bir engeli tanımayacaktır. Geceler yine aydınlanacaktır. guncagaydin@hotmail.com

Dershane Meclis’ten geçti

AKP’nin dershaneleri kapatıp özel okula dönüştürme projesi Meclis’ten geçti. Dershanelerin kapatılmasını içeren kanun tasarısı, TBMM Milli Eğitim Komisyonu’nda kabul edildi.TBMM Milli Eğitim Komisyonu’nda, 29 maddeden oluşan ve özel dershanelerin kaldırılması ile ilgili düzenlemeleri de içeren kanun tasarısı görüşmelerin ardından kabul edildi.

İSTANBUL burak kiper

Dershanelerle ilgili düzenlemeleri de içeren kanun tasarısı TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu’nda kabul edildi. Kabul edilen kanun tasarısında Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve KHK’larda Değişiklik Yapan Tasarı’ya göre, kanun çerçevesinde yurtdışında eğitim alacak öğrencilerin seçimi, yazılı ve sözlü sınav şeklinde olacak. Yazılı sınav, Milli Eğitim Bakanlığı’nca düzenlenecek protokolle ÖSYM tarafından yapılacak. Milli Eğitim Bakanlığı, Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavını yazılı sınav yerine kullanabilecek.

Dershaneler 2015’te kapatılacak Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte faal olan dershaneler ile bu kanunla yapılan düzenlemelere göre gerekli dönüşümü tamamlamayan öğrenci etüt eğitim merkezleri, eğitim öğretim faaliyetlerine 1 Eylül 2015’e kadar devam edebilecek. Milli Eğitim Bakanlığı, 1 Eylül 2015 tarihine kadar başvuranları, belirlenecek esaslara göre

uygun görülmesi halinde öğretim kurumlarına dönüşüm programına alacak. Dönüşüm programına alınan kurumların, 2018-2019 eğitim öğretim yılının bitimine kadar mevzuatta öngörülen şartları karşılamaları kaydıyla dönüşebilecekleri okul ve diğer kurum türleri ile dönüşüm esas ve usulleri Bakanlıkça çıkarılan yönetmelikle düzenlenecek. Özel okullarda görev yapan öğretmenlerin haftalık ders saati sayısının 30 saati geçemeyeceği hükmü ile özel okullarda yöneticilik ve eğitim öğretim hizmeti yapanlara, kıdemlerine göre dengi resmi okullarda ödenen aylık ile sosyal yardım kapsamındaki ek

ödeme tutarlarından az ücret verilemeyeceği yönündeki hüküm yürürlükten kaldırılacak. MEB kadrosu değişecek Tasarıda, bütçe ve personele ilişkin geçiş hükümleri de belirlendi. Buna göre, Milli Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatında Talim ve Terbiye Kurulu üyesi, Müsteşar Yardımcısı, Genel Müdür, İnşaat ve Emlak Grup Başkanı ve Grup Başkanı kadrolarında bulunanlar ile Bakanlık taşra teşkilatında İl Müdürü, İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı ve İlçe Milli Eğitim Müdürü kadrolarında bulunanların görevleri, düzenlemenin yayımı tarihinde hiçbir işleme gerek kalmaksızın sona erecek.

Tablet var ama internet yok Adana’da Fatih Projesi kapsamında donanım ve ağ altyapısı tamamlanan 42 okulda, 2 bin 394 öğrenciye tablet bilgisayar dağıtıldı. Ancak MEB yine bir hataya yol açtı. Bilgisayarlar dağıtıldı fakat bu seferde internet sorunu yaşandı. Vali Hüseyin Avni Coş’ un da katıldığı Sarıçam TOKİ Anadolu Lisesi’ndeki programa ise internet bağlantısında yaşanan sıkıntı damgasını vurdu. Sarıçam TOKİ Anadolu Lisesi’ndeki tablet dağıtım törenine Adana Valisi Hüseyin Avni Coş da katıldı. Ankara’da düzenlenen ve Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı tablet

dağıtım törenine internet üzerinden bağlanıldı. Okulun modem hattında problem oluştu. Tören her ne kadar canlı olarak izlense de bağlantının ara ara kopması nedeniyle Vali Hüseyin Avni Coş, Türk Telekom Bölge Müdürü ile telefon görüşmesi yaparak arızanın giderilmesi talimatını verdi. Arızaların devam etmesi nedeniyle programda üç kere Türk Telekom Bölge Müdürü ile telefon görüşmesi yapılırken, Telekom tarafından okula da bir ekip gönderildiği öğrenildi. Öğrenciler derse başlamak için yaşanan internet sorununun çözülmesini bekliyor. EĞİTİM

Eğitimde söz liselilerin

Dershaneleri tartışan komisyonda protesto Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’na ilişkin, “Bize kalsaydı biz Ocak’ta görüşecektik. Bunun seçimlerle, seçimlerdeki neticelerle irtibatlandırılması doğru değil” dedi. Komisyonda Dershane Yasa Tasarısı görüşüldüğü sırada CHP’li milletvekili döviz açarak protesto etti. Dershanelerin kapatılması ve Milli Eğitim’deki bazı düzenlemeleri içeren tasarı komisyonda görüşülmesinin ardından komisyondan geçti. EĞİTİM

Öğrencilerin seçiminde yazılı sınav ve sözlü sınav ile mezuniyet not ortalaması Bakanlık tarafından belirlenecek ağırlıklarla dikkate alınacak. Sözlü sınava çağrılan adaylar, Bakanlıkça oluşturulan komisyon tarafından değerlendirilecek.

F) şıkkı Sidar Can Karadoğan AKP hükümeti eğitim sisteminde değişikliklerine devam ediyor. 4+4+4 eğitim sisteminden sonra, şimdi de dershaneleri kapatıp özel okula dönüştüren yasa TBMM Milli Eğitim Komisyonu’nda kabul edildi. Bu yasanın Meclisten geçmesi sonucunda dershaneler ve etüt merkezleri kademeli olarak kapanıp kendilerini özel okullara dönüştürecek. AKP hükümeti, öğrencileri de-

neme tahtasına, eğitim sistemini ise yapboza çevirdi. AKP hükümeti, eğitim sisteminde birçok değişiklik yaptı fakat değiştirmediği tek şey paralı ve niteliksiz eğitim oldu. Devlet okullarındaki niteliksiz eğitim konusuna değinmeyen AKP, kapanan dershaneleri özel okula dönüştürmeyi planlıyor. AKP hükümetinin dershaneleri kapatmaya yönelik uygulamaları öğrencilerin eğitimini düşünmesinden değil, apaçık bir gerçek ki cemaatle çekişmesinden kaynaklanıyor. Eğitim sistemini, siyaset arenası haline çeviren AKP hükümeti, öğrencileri hiçe saymaya devam ediyor. AKP dershaneleri kapatıyor fakat onu da özel okula dönüştürüyor. Başbakan her ne kadar çekişmeyi “sözde” büyütmek istemese

de uygulamalarından politikası da bellidir. Cemaat ise dershaneleri zorunlu bir eğitim neferi olarak görüyor. AKP ile Cemaatin dershaneler üzerinden bu kadar kavga etmesine rağmen buluştukları ortak yön eğitimin ticarileşmesidir. Devlet okullarındaki niteliksiz eğitim bizleri dershanelere mecbur bırakıyor. Her yıl milyarlarca para ödeyerek hakkımız olan eğitimi parayla satın alıyoruz. Konu kendi çıkarları olunca “halkımız için” diyen AKP’nin halk düşmanlığını Türkiye halkları, Gezi Direnişi’nde on binlerce polisin halka saldırmasıyla, 7 gencecik kardeşimizi sokaklarda katletmesiyle görmüştür. Emekçi halkın, emekçi çocuklarının ne eğitimini ne de geleceğini düşünen, sorunlarına hiçbir çözüm

üretmeyen AKP’nin “dershaneleri kapatacağız” sözlerinin ardında da sermayeyle iş birliği var. Dershaneler tartışması AKP ile cemaat arasında tartışılırken bu konunun esas muhattapları öğrencilere, öğretmenlere ve velilere söz hakkı verilmemiştir. Milyonlarca öğrencinin kaderi Tayyip Erdoğan’ın iki dudağının arasında bırakılmaktadır. Dershaneler konusunun gerçek muhattapları liselilerdir. Liseliler geleceklerinin ayakkabı kutularında milyonlar saklayanların, yolsuzların,katillerin belirmesinin karşısında bulunduğu her alanda parasız ve nitelikli eğitim mücadelesini yükseltecektir.


FORUMLAR

12

25 Şubat 2014

Halk sansüre isyan ediyor, mobese görüntüleri sırayla ortaya çıkıyor

Halkın tepkisi gerçeklerin gizlenememesinde ne kadar etkili? Abbasağa Parkı Forumu Öykü Deniz Köse Eylemlilik gerçeklerin üstünün kapatılmasını engelliyor Uzun süredir gündemde olan sansür yasasıyla hükümet gençlerin nasıl katledildiğini, yapılan hırsızlıkları saklamayı amaçlıyor. Halk tüm bu çabalara karşı tepkisini sokaklara çıkarak gösterdi. Kitlesel eylemler halkın kendisine yansıtılan sözde gerçekleri kabul etmediğini ve etmeyeceğini kanıtladı. Bu kararlı eylemlilik hali artık bazı gerçeklerin üstünün kapatılmasını engelliyor. Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş görüntülerinin ve Kabataş görüntülerinin üstünü örtmek için gösterilen tüm uğraşlara rağmen bu kararlı direnç karsısında ortaya çıkarıldılar. Halk sokaklara dökülerek kendisine yansıtılan sözde gerçekleri kabul etmeyeceğini gösterdi. Bu kararlı eylemlilik hali artık gerçeklerin saklanamamasında çok büyük rol oynadı. Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş görüntüleri ve Kabataş görüntüleri de bu gerçeklerin sadece bir kısmını oluşturuyor.

Geçtiğimiz hafta hem Kabataş görüntüleri, hem Mehmet Ayvalıtaş’ın katledilişinin görüntüleri hem de Abdullah Cömert’in ölüm anının görüntüleri ortaya çıktı. AKP, peşpeşe ortaya çıkan bu görüntülerin yine üstünü örtmeye çalıştı ama internet üzerinden görüntüleri binlerce insan izledi. İnternette sansür yasası geçtiğinden beri halk tepkisini hem sosyal medyadan hem de sokaklardan dile getiriyor. Biz de forumlara bu tepkinin mobese kayıtlarının ortaya çıkmasında ne kadar etkili olduğunu sorduk.

Yoğurtçu Parkı Forumu Mehmet Can Bürüngüz Doğruları görmek için bir kaç tuşa basmak mümkün Gezi olaylarında hayatını kaybeden Mehmet Ayvalıtaş davasında iddianame içeriğinde mobese kayıtları yer almamıştı. Mobese kayıtlarının, aylar sonra internet ortamında paylaşılması yargı etrafında dönen çirkinlikleri bir kez daha ortaya koydu. Bununla beraber “Türbanlı bacımıza saldırdılar!” yalanı üzerinden toplumu bölmeye çalışanlar aylar sonra görüntü kayıtlarını internetten izledikten sonra acaba neler düşündüler? İnternetin kötü bir şey olduğunu tabii ki(!). İnternet, bir çok şeyi görünür kılar. Şeffaflaşan bu dünyada doğruları görmek için bir kaç tuşa basmak mümkün. Hükümetin bu teknolojiyi tehlike olarak görmesi ve sansür yasasını çıkartması elbette insanların sokağa çıkması için iyi bir neden. Halk, özgürlük ve adalet için sokağa çıkmaya ve tepkisini göstermeye devam edecektir.

Bornova Halk Forumu Rıdvan Laloğlu Sansür eylemleri daha etkili olmalı Ben internet programcısıyım. Bundan birkaç sene önce de biz söylemiştik, sansür alıp yürüyecek diye. Bu yasayı daha sonra da cilalayıp cilalayıp önümüze koyarlar diye düşünmüştük. Düşündüğümüz gibi de oldu. Sansür eylemleri daha etkili olmalı bence. Sansüre karşı daha çok kitlelerin sokağa çıkmasını beklerdim ben. Gezi’de sokağa çıkan insanların sansüre karşı da sokağa çıkmasını beklerdim. Çünkü sansür hayatımıza bir müdahale. Görüntülerin ortaya çıkmasının sebebi ise, herhalde bir kesimin iktidardan bir şeyler koparmaya çalışması, son darbeyi vurmak istemesi. Yoksa Abdullah ve Mehmet kardeşlerimizin görüntüleri daha önce de vardı bence. Nasıl ki son dönemde Ali İsmail’in de yeni görüntüleri ortaya çıkmaya başladı, bence hükümete son darbeyi vurmak istiyorlar. İki fil tepişiyor, arada olan bizlere oluyor.

Nilüfer Halk Forumu İsmet Gemici Mehmet’in görüntüleri muhalefetin mücadelesiyle çıktı Tabii ki halkın verdiği mücadelenin bunda çok etkili olduğunu düşünüyorum. Burada AKP Hükümetinin yapmak istediği tamamen kendi yolsuzluklarını internet üzerinden yasaklamaya çalışmasıdır. Tabii ki buna gençlerin tepki göstermesi çok önemlidir. Her zaman her yerde olduğu gibi muhalif olan her eylemde polis halka saldırıyor. Tabii güçlü bir halk hareketi oluşturularak püskürtmek gerektiğini düşünüyorum. Sansür yasasıyla ilgili Abdullah Gül’den çok farklı bir tavır beklemek yanlış olur. Çıkan görüntülere yok denilmesinin sebebi, birlikte hareket etmeleriydi Gezi direnişine karşı. O zaman görüntüleri saklayabiliyorlardı, yok diyebiliyorlardı. Şimdi cemaatle AKP ayrışmasından sonra büyük ihtimalle Emniyetin içindeki cemaatçi polisler görüntüleri piyasaya sürmeye başladılar. Mehmet Ayvalıtaş’ın görüntülerinin muhalefetin verdiği mücadelenin sonucunda ve AKP-cemaat ayrışması sonucunda çıkarıldığını düşünüyorum. Ayrıca Gezi direnişinde 7 tane genç öldürüldü ve Başbakan bu gençler hakkında hiç konuşmazken sürekli yalan beyanlarla ‘Kabataş’taki kadını sürüklediler’ söylemini geliştiriyor. Buradan oy elde etmeye çalışıyor. Fakat AKP döneminde kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz o kadar arttı ki öldürülen kadınlar hakkında hiçbir söz söylememiştir bugüne kadar. Bunlar hakkında hiçbirşey söylemezken türban mağduru edebiyatı yaparak oy devşirmeye çalışmıştır.

Buca Ethem Sarısülük Forumu Cuma Kolukısa Paralel yapı görüntüleri ortaya çıkarıyor Cemaatle AKP kapıştı. Bu görüntüler o cemaat polislerinin ellerinde veya iktidarın paralel grup dedikleri polisin ellerindeydi. Ama birbirlerini korudukları için, görüntüleri gizliyorlardı. Bu görüntüler güvenlik güçleri tarafından el altında tutuluyor ve şimdi ortaya çıktıysa hükümete karşı olarak çıkarılmış olabileceğini tahmin ediyorum. Eğer bu görüntüler sıradan insanlar tarafından tespit edilip de medyaya yansıtılmadıysa, ben, paralel yapı denen cemaatçi polisler tarafından bilerek basına yansıtıldığını tahmin ediyorum. Sansüre karşı tepki gösteriliyor. Şu an AKP hükümetine karşı açıkça bir cephe oluşmasa da sansüre karşı kimse hoşnut değil. Zaman zaman, fırsat buldukça tepkiler ortaya çıkacak. Bu tepkileri AKP hükümetinin durdurması mümkün değil. Ama şunu beceremiyorlar, topyekün bir tavır alamıyorlar AKP hükümetine karşı. Yine de küçük birlikler de olsa tepkiler sürecektir diye düşünüyorum. Diren Bursa Ebru Kaya Sansüre karşı daha da yüklenilmesi gerekir İnternet halkı daha çok etkiliyor ve daha çabuk yayılmasını sağlıyor. Bunu durdurabilmek için AKP hükümeti de insanların toplu hareket etmesini durdurabilmek için sansürü getiriyor. İnternet üzerinden insanlar haberleşme ağı kurabiliyor. Sansür insanların haberleşmesini ya da güvenebileceği haber ağlarının internette yayılmasını engelleyecek. İnternet özgürlüğü varken sen interneti kısıtlıyorsun. Bu ne demek? Bunun tabii ki de bir tepkisi olacak halk tarafından. Halkın bu tepkisini çok doğru buluyorum. Düşünce özgürlüğü var çünkü. Halkın sansüre karşı tepkisi bu görüntülerin de ortaya çıkmasını sağlayan bir sebepti. Halkın o görüntülerden sonra da, yasalaşmasından sonra da sansüre karşı tepkisini göstermesi çok olağan normal birşeydir. Sansüre karşı daha da yüklenilmesi gerekir.

Yoğurtçu Parkı Forumu Özgür Balcı Görüntülerin ortaya çıkması, yeni oluşan kamplaşmaların eseri Ben maalesef sorulan bağlantıyı göremiyorum. Maalesef diyorum çünkü bunun böyle olmasını çok isterdim, yani katillerin hakettiği cezayı almaları için, iktidarın isyanın ilk gününden beri sıraladığı yalanların en aşağılığı olan Kabataş yalanının ifşa olması için çok önemli olan kanıtların bizim yürüttüğümüz sansüre karşı mücadelenin eseri olması çok anlamlı olurdu; hem bizler için hem de mücadele için. Bunları söylerken mücadelenin kazanımlarını bir kenara atmayı ya da mücadele edenlerin emeklerini yok saymayı asla düşünmem, dolayısıyla sadece kamera kayıtlarının ortaya çıkışının yeni oluşan kamplaşmaların(Cemaat-AKP) eseri olduğu görünüyor daha çok.

Mehmet Ayvalıtaş’ın katledilişinin görüntüleri ortaya çıktı

Göztepe Gezi Dayanışması Şeref Dilaver Direniş, iktidar bloğunu parçalamıştır Dün işbirliği içinde olanlar bugün birbirlerine karşı hegemonya mücadelesi verecek duruma gelmiştir. 2000’li yıllarda yeni politikalar üretebilen iktidar bloğu artık yeni bir politika perspektifinden tamamiyle uzaktır. Halkın, baskıcı politikalara karşı, sansürcü internet yasasına karşı direnişi elbette eski iktidar ortaklarını bu konuda da açığa çıkarmıştır, daha düne kadar inkar edilen direnişin , şehitlerin görüntüleri ortaya saçılmıştır. Direniş, iktidar bloğunu parçalamıştır. Bu parçalanma işlenmiş birçok pisliğin de ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Gezi’yle başlayan halk direnişi sonun başlangıcıdır.


FORUMLAR

13

25 Şubat 2014

Forumlar Greif işçileriyle buluştu

Direnişine fabrika işgaliyle ve büyük bir kararlılıkla devam eden Greif işçileri, İstanbul’daki birçok forumun da katılımıyla, Hadımköy Greif Fabrikası’nda direniş alanında ‘Haziran’dan Greif’e işgal, grev, direniş’ başlıklı forum gerçekleştirdi. Forum öncesi sabahın ilk saatleri ile birlikte direniş alanına direnişe destek vermek isteyenlerin ziyaretleri başladı. güncel Rıfat çapar

Taşeron düzenine ve kölelik koşullarına karşı Hadımköy ve Dudullu fabrikalarında işgal eylemini sürdüren Greif Çuval işçileri, Hadımköy’deki fabrika önünde, “Haziran’dan Greif’e işgal, grev, direniş” başlıklı forum düzenledi. Greif işçileri ile dayanışmak için oluşturulan platformun yanı sıra TGS, KÖZ, BDSP, semt dayanışma forumları, Sosyalist Kamu Emekçileri üyeleri ve direnişteki Hey Tekstil ve Punto Deri işçileri de foruma katıldı. Emeğe Ezgi ve Ruhi Su Dostlar korosunun müzik dinletisiyle başlayan etkinlikte, işçi ve taşeronlaşma sorunlarını konu alan tiyatro gösterimi de yapıldı. Forumlar Greif işçisinin yanında Beylikdüzü Dayanışması, açtıkları ozalitle fabrika girişine geldi. Kapıya çıkan işçiler desteğe gelenleri kapı önünde sloganlarla karşıladılar. İstanbul Park Forumları da alana geldi. Kocamustafapaşa Dayanışması da Greif işçisini yalnız bırakmadı. Acıbadem Dayanışması, “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” sloganı ile Greif işçisinin yanındaydı. Abbasağa Forumu da Greif işçisini yalnız bırakmadı. Grup Umuda Ezgi şarkıları eşliğinde halaylar çekildi. Greif Direniş alanında aynı zamanda tiyatro da oynandı. Tiyatro gösterimi Greif ‘teki direnişe geçiş sürecini de anlatarak “Direne direne kazanacağız!” sloganıyla sona erdi. Direniş alanında forum yapıldı İstanbul forumları da kalabalık bir şekilde “İşgal, grev, direniş!” pankartı ve sloganlarla fabrikaya geldiler. İşçilerin coşkulu sloganlarıyla karşılanan forum bileşenleri işçiler için topladıkları yiyecek ve temizlik malzemelerini de fabrikaya getirdiler. Yapılan konuşmaların ardından foruma geçilen etkinlikte, işçiler ve dayanışma forumları, mücadelenin önemine vurgu yaparak Greif işçilerin yanında olduklarını belirttiler.

Greif fabrikasında işçi forumu başladı. DİSK Tekstil Esenyurt Bölge Temsilcisi Engin Yılgın ilk konuşmayı yaptı. Direnişteki işçiler de foruma katıldı Punto Deri işçileri adına Ramazan Aygün bir konuşma yaptı. Kendi direnişlerinden bahsederek Greif işçilerinin mücadelesini selamladı. Ardından HEY Tekstil işçileri adına yapılan konuşmada kendi direnişlerinin uzun sürmesinin nedeninin iktidar ve muhalefet partileri olduğunu söyledi. Greif işçilerini desteklediklerini belirtti. Forumlar direnişi selamladı Anadolu Yakası forumları adına Selin Top bir konuşma yaparak Greif direnişini selamladıklarını ifade etti. Direnişle dayanışmanın önemine vurgu yaparak dayanışmanın büyütülmesi gerektiğini söyledi. Greif işçilerinin mücadelesinin kendilerini Haziran direnişi sonra heyecanlandıran bir eylem olduğunu söyleyerek “Bu daha başlangıç mücadeleye devam!” sloganıyla konuşmasını sonlandırdı. Gezi Forumları Emek Hareketi Çalışma Grubu adına da bir konuşma yapıldı. Sendikaların işçilerin geniş katılımla patronla görüşmeleri yaptığı oranda sınıf sendikacılığına adım atılacağı ifade edildi. Çürümüş sendikacılığın yıkılarak sınıf sendikacılığı için mücadele ettiklerini ve bu yolda Greif işçilerinin mücadelesini selamladı. Kocamustafapaşa Dayanışması ise Greif işçilerinin sesini kendi bulundukları alanlara güçlü bir şekilde taşıyacakları ifade edildi. Avrupa Yakası forumları adına yapılan konuşmada işçilerin yanında olmaya değil birlikte mücadele etmeye geldiklerini belirterek direnişçiler selamlandı. Greif işçileri forum sonunda yaptıkları konuşmada direnişlerinin bütün sınıfın mücadelesi olduğunu ifade ederek dayanışmayı büyütme çağrısıyla etkinlik sonlandırıldı. Forumun ardından hep birlikte söylenen marşlar eşliğinde halaylar çekildi.

Göztepe Gezi şehitlerini unutmadı Hatay Atatürk Stadyumu’nda oynanan Hatayspor – Göztepe maçında Göztepe taraftarları Gezi şehitlerini unutmadı. Ya Basta Viva Göztepe taraftar grubu maç öncesi, Ali İsmail Korkmaz’ın ailesini ziyaret etti. Maç sırasında Abdullah Cömert, Ahmet Atakan ve Ali İsmail Korkmazlı ‘Biz hiç hayallerimizi satmadık’ pankartı açan Ya Basta Viva Göztepe taraftar grubu, “Her yer Taksim, her yer direniş” ve “Ali İsmail Korkmaz, Gezi ruhu yıkılmaz” sloganlarını attı. GÜNCEL

Abbasağa Forumu, Greif işçisini yalnız bırakmayarak direnişe sahip çıktı.

Acıbadem Dayanışması, “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” sloganı ile Greif işçisinin yanındaydı.

Kocamustafapaşa Dayanışması da direniş alanında foruma katılanlar arasındaydı.

Ermeni halkının mezar taşları Şişli’de

Gezi Parkı eylemlerinin fitilini ateşleyen ‘Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi’ çalışmaları sırasında ortaya çıkan, Surp Agop Mezarlığı’ndan kalma Ermeni mezar taşları Şişli Ermeni Mezarlığı’na taşındı. Mezar taşları mezarlığın ortasındaki boş alana yerleştirildi. Proje kapsamında yol seviyesinden yaklaşık 1,5 metre derinlikte bulunan mezar taşlarının, Kanuni Sultan Süleyman’ı ölümden kurtaran Vanlı aşçı Manuk Karaseferyan’ın isteğiyle Ermeniler tarafından kullanılan ancak 1939’da tartışmalı bir kararla tümüyle istimlak edilerek parsel parsel satılan mezarlığa ait olduğu ortaya çıktı. GÜNCEL

İstanbul forumları “İşgal, grev, direniş!” pankartı ve sloganlarla fabrikaya geldiler.

Vali Mutlu rantı bırak karara bak Kuzey Ormanları Savunması, İstanbul 4. İdare Mahkemesi’nin 3. havalimanı ile ilgili 21 Ocak’ta aldığı Çevre Etki Değerlendirme kararını uygulamayan İstanbul Valisi Hüseyin Mutlu’yu, Sultanahmet’ten Cağaloğlu’ndaki İstanbul Valiliği’ne yürüyerek protesto etti. Kuzey Ormanları Savunması üyeleri, mahkeme kararlarını katlayıp uçak yaparak, önünde polis barikatı bulunan İstanbul Valiliği’ne doğru attı. Kuzey Ormanları Savunması, İstanbul

Valiliği’ni protesto için Sultanahmet Tramvay Durağı önünde buluştu. “3. havalimanı hukuksuzdur. Ya mahkemeleri kapa, ya kararı uygula” ve “Kuzey ormanlarını yağmacılara yedirmeyeceğiz” yazılı pankartlar açan Kuzey Ormanları Savunması üyeleri, İstanbul Valiliği’ne doğru yürüyüşe geçti. Arasında çocukların da olduğu grup, “Ormanda uçak ne diye, kararı tanı diyoruz valiye”, “Vali Mutlu gel çabucak. Rantı bırak karara bak” yazılı dövizler taşıdı. GÜNCEL

Korunun dönüştürülmesine karşı yürüdüler Validebağ Gönüllüleri, Abdülaziz Av Köşkü, Güvercinlik Köşkü, Şevket Atalay İzci Okulu, Kız Sağlık Meslek Lisesi, Üsküdar Devlet Hastanesi’ne ait birimlerinin de bulunduğu 354 dönümlük Validebağ korusunun parka dönüştürülmesi projesini protesto etti. AKP Üsküdar Belediye Başkan Adayı Hilmi Türkmen’in ‘çılgın proje’ olarak lanse ettiği Validebağ Korusu’nun Londra’daki Hyde Park benzeri parka dönüştürüleceğini açıklaması üzerine koru içerisinde basın açıklaması yapıldı. GÜNCEL

Taksim Dayanışması AKP’ye dava açıyor

Ankara sansürsüz internete için sokakta Parklar Bizimdir Ankara’nın çağrısıyla forumlar, Kuğulu Park’ta toplanıp Güvenpark’a yürüyerek internet sansürünü protesto etti. Parklar Bizimdir Ankara’nın çağrısıyla forumlar, sansür yasasına karşı “DNS’i değil iktidarı değiştir, sansüre karşı direnişteyiz, Her yer Taksim her yer direniş!” sloganlarıyla ara sokaklardan Güvenpark’a yürüdü. Forumlar

Güvenpark’a ulaşmak için Meşrutiyet Caddesi’nden geçerken polis Atatürk Bulvarı’ndan geçişi engellemek için yolu kapattı. Bunun üzerine forumlar Karanfil Sokak’a yöneldi. Polis Atatürk Bulvarı’nın kapanmaması için yol ağzına barikat kurdu. Metro altından yapılan yürüyüşle Güvanpark’a ulaşıldı ve burada basın açıklaması gerçekleştirildi. GÜNCEL

Gezi Direnişiyle sokaklara dökülen milyonlarca kişiye uyguladığı polis şiddetinin yanı sıra mesnetsiz iddialarla dava üstüne dava açan AKP’ye yargı yoluyla da cevap geliyor. Taksim Dayanışması, 7 gencin polis şiddeti sonucu öldürülmesi ve binlerce kişinin yaralanması ile ilgili, hükümete karşı en büyük toplu davayı açmaya hazırlanıyor.

Taksim Dayanışması, kuruldukları günden bu yana kentlerin rant alanlarına dönüşmesi, yaşam alanlarının yağmalanmasına ve temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına karşı durduklarını belirterek, Gezi Direnişi sırasında polis liddeti nedeniyle hayatını kaybeden yedi genç ve binlerce yaralı adına AKP hükümetine dava açacak. GÜNCEL

Arhavi derelerine dokunma Arhavi Doğa Koruma Platformu Kadıköy’de bir eylem gerçekleştirdi. Eylemde, “Arhavi derelerine dokunma, atmacayı kızdırma” ve “Metin Lokumcu onurumuzdur. Doğa katliamına hayır” pankartları açarak yürüyen halk, sık sık “Hes yapma boşuna yıkacağız başına” “Dereler özgürdür, özgür akacak” sloganları attı. HES’lere ve tüm doğa katliamlarına karşı, Kadıköy Altıyol’da toplanarak Mehmet Ayvalıtaş Parkına yapılan yürüyüşte ”Arhavi darda, dereler isyanda”, “HES yapma boşuna yıkacağız başına”dövizleri taşındı. Platform’un açıklamasını okuyan Nazlı Demet Uyanık, yalnızca Arhavi dereleri üzerinde şimdilik 14 ayrı HES projesi olduğuna değindi. GÜNCEL


ESAS MESELE

14

fotoğraf: OSMAN ERDEM

25 Şubat 2014

Greif: Gezi’nin işçi sınıfındaki yansıması

Orhan Purhan Kimdir?

1 yıldır Greif Fabrikası’nda yardımcı eleman olarak çalışıyor. Direnişin baş temsilcisi.

Greif İşçileri aralarından bir kişinin atılmasıyla birlikte büyük bir direnişe başladı ve fabrikalarını işgal ettiler. Bu direniş hala aynı etkisiyle 16. gününde de devam ediyor. Greif’teki direnişin bu güçlü etkisi yayılmış olacak ki, Zentiva Fabrikası’nda da işçiler aynı eylemi kendi fabrikalarında gerçekleştirdiler. Biz de bu müthiş başlangıcın temsilcileriyle görüşmek istedik. Gref işçileri temsilcilerinden Orhan Purhan ile direnişlerini, eylemlerini ve hedeflerini konuştuk. Direniş 14. gününde ve çok güçlü ilerliyor. Nasıl başladı direniş? Taban örgütlülükten RöPORTAJ başlayan, onur toper bölük komitelerinden başlayan güçlü bir örgütlenme dönemi geçirdik. Bölük komitemizi oluşturan bir komitemiz vardı ve orada bugünü öngören bir tartışma ve çalışma vardı. 8 Kasım’da biz ilk sınavımızı verdik aslında. 8 Kasım’da bir arkadaşımız işten atıldı. Onun işten atılmasıyla bir durdurma ve işgal başlattık.

Greif işçileri olarak kölece çalıştırma koşulları olsun, taşeronlaşma olsun belki de en ağır koşullarını yaşayandık. Bıçağın kemiğe dayanmasının ötesinde bir sürecimiz vardı ve bu patlama yaşandı. O yüzden Gezi’ye benzer noktası burası. Komiteleri nasıl oluşturdunuz? İlk önce bir bölümün özgül sorunlarıyla başladık. O bölümü pilot alarak diğer bölümlerde de kendine özgü sorunlarıyla ilgili 2 kişilik, 3 kişilik komiteler oluşturduk. Sonra birlikte birşeyler yapabilmeyi tartıştık. Bu tartışma etrafında diğer bölümlerde de yani 15 bölümde de komiteler oluşturduk. Bu komitelerde hem fabrikalardaki sorunları tartıştık hem de bazen eğitim çalışmaları yaparak sendikal örgütlülükten, sınıf mücadelesinden bahsettik. Nihayetinde oluşturduğumuz o bölük komiteleri taban örgütlülüğe dönüştü. Bunun üzerine de bir fabrika komitesi kurduk. Fabrika komitemizde de o örgütlülüğü o komite üzerinden işlettik. Çalışma yürüten bir arkadaşımız işten atıldı. Geniş bir listenin olduğunu tespit ettik. Ama biz 1500 kişilik bir fabrikada 44 taşeronun olduğu bir yerde 228 kişiyle yetki alıyor-

sak işten atılacağımızı biz de tahmin ediyorduk. O yüzden fabrika komitemizi daha da genişleterek bir direniş komitesine çevirmiştik o zamanlar. Yetkili geldiğinde bir saldırıyla karşılaşacağımızı biliyorduk ve ona göre hazırlığımızı da yapmıştık. Yetki geldiği zaman 8 Kasım’da bir arkadaşımız işten atıldığında daha önceden hazırlandığımız için 10.30’da üretimi durdurduk. Akşam 18.30’a kadar da fabrikayı terketmedik. Arkadaşımızı işe aldırmak tek talebimizdi ve 18.30 itibariyle arkadaşımızı işe aldılar. O zaman koyduğumuz o irade, hepimize büyük bir özgüven verdi. Doğru yolda olduğumuzu gösterdi. Bununla beraber bu süreçte bizim için bir eğitim oldu. Hemen toplu sözleşme sürecine geçtik. Toplu sözleşme sürecinde direniş komitemizi TİS komitesine çevirdik. Taslağımızı kendimiz hazırladık. Anketler yapıp o anketler üzerinden tartışmalar yürüttük. Taslak hazırladık ve o taslağı geniş katılımlı bir salon toplantısında oylamaya sunduk. O taslakta kırmızı çizgi dediğimiz bugün bizim direnişimize neden olan maddelerde arkasını doldurmamız gerektiğini vurguladık. Bu maddelerin uygulanması için fedakarlıktan kaçmamamız gerektiğini, herşeyi göze alabilmemiz gerektiğini de konuşmuştuk. Bu maddeler ücretlerin birleştirilmesi, sosyal haklar ve taşeronun buradan kaldırılmasıydı. Bu taleplere nasıl beraber karar verdiniz? Nasıl bir süreç işledi o noktada? Öncelikle sosyal haklar konusu, kadrolu işçiler olduğumuz için, asıl temeli oluşturdu. Buna dair anketler yaparak sorduk arkadaşlara beklentilerinin neler olduğunu, nasıl bir ücret talep ettiklerini, hangi sosyal hakları talep ettiklerini. O anketin üzerinden fabrika komitesinde çalışmalar yaptık. Bütün bölümlerdeki alınan ücretleri, çalışma oranlarını hesapladık ve çıkarttık. Bize verilenin asla bizim kabul edebileceğimiz ücret olmadığını, büyük bir sömürünün olduğunu farkettik. Ücret konusunda %30 artış talebi böyle ortaya çıktı. 8 Kasım’dan sonra taşeronda çalışan, özel dokumada çalışan 170 arkadaşın bize katılmasıyla, destek olmasıyla taşeron meselesini de artık çözülmesse olmaz bir madde olarak en başa koyduk. Çünkü yarı yarıya çalışanı-

mız taşeron işçilerdi. Bu yüzden kırmızı çizgilerle taleplerimizde en başa koyduk.

Greif’in 4 tane fabrikası var onlardan bir tanesiyiz. Biz de buradaki direnişimizi diğer fabrikalara taşıyacağız. Bununla ilgili çalışmalar yürütüyoruz. Eğer işveren bizi uydurduğu yalanlarla, dedikodularla sarıp sarmalamak ve boğmak istiyorsa biz de aynı şekilde bu haklı taleplerimizle diğer fabrikalarda sarıp sarmalamak için çaba harcıyoruz. Cumartesi günü sansür eyleminde de Greif işçilerini gördük. Siz mücadelenin diğer alanlarında bulunma konusunda ne düşünüyorsunuz? Gezi sürecine baktığımızda da aslında toplumsal olarak uygulanan baskının tıkanması sonucu açığa çıkmış bir patlamaydı. Hem ekonomik hem demokratik hem siyasal olarak topluma uygulanan o baskının açığa vurumuydu Gezi. Öbür taraftan bu baskının hepsi işçi sınıfına da uygulanıyor. İşçi sınıfında da böyle patlamalar olacaktır. Dolayısıyla Gezi ile bizim bağdaştığımız nokta burada. Greif işçileri olarak kölece çalıştırma koşulları olsun, taşeronlaşma olsun belki de en ağır koşulları yaşayandık. Bıçağın kemiğe dayanmasının ötesinde bir sürecimiz vardı ve bu patlama yaşandı. O yüzden Gezi’ye benzer noktası burası. Çünkü bu patlama bir noktaya gelmiş bir meselenin patlamasıydı. Bununla beraber bu Greif işçilerinin hak arama mücadelesi ve her mecraada verilecek. Gezi’de olacak, direnişlerde olacak, grevde olacak, her alanda bu mücadelesini Greif işçileri verecek. Çünkü ortaya çıkış nedeni haksızlığa, sömürüye karşı verdiği hak arama mücadelesi, onur mücadelesi.

DİSK ile Greif İşçileri arasında nasıl bir ilişki var şu an? Bu konuda sizin görüşünüzü alabilir miyiz? Bizim buradaki direnişimizin başlangıcında olsun, direnişin öncesindeki toplu sözleşmeler olsun biz sendikal anlayışla ciddi çelişkiler yaşadık. Bunlardan biri buradaki sürecin, inisiyatifinin taban örgütlenmelerden gelen işçilerde mi olacağı yoksa sendikal politik anlayışta mı olacağı sorusuydu. Çünkü bizim buradaki direnişimizin başlangıcı fiili meşru bir başlangıçtı. Eğer biz “sendikal disiplin çerçevesinde, yasal prosedürler içerisinde bir süreç işletin” deseydik kaçıracağımız şey şuydu: bizim toplamda 500’e yakın üyemiz vardı ve bunun yaklaşık 200’e yakını taşeron işçisiydi. Dolayısıyla toplu sözleşme yetkisi alan kadrolu üye sayımız 170 ile 200 arası. Eğer biz onların dediği tarzda bir süreç izlemiş olsaydık greve çıkacaktık ve 170 kişiyi kapıya koyacaklardı. İçeride de 600 700 kişiyle taşerona devam edecek işçiler olacaktı. Bir taraftan bu sürece katılmış, emek vermiş taşeron işçilerinin bile akıbeti bir belirsizlikle karşı karşıya kalacaklardı. Çünkü onların grev ve toplu sözleşme hakları yok. Fabrikada çalışmadıkları koşulda işten atılacaklar. Diğerlerine istifa etmeleri için baskılar yapılacak. Bir takım işçiler, bir takım vaatlerle kandırılacak. Böylece içerideki bu örgütlülük parçalanacaktı. Biz de 170 ile 200 arası dışarda kalmış işçiler olarak üretimden gelen gücümüzü hiçbir şekilde kullanamayarak dışarıda bir grev süreci başlatmış olacaktık. Bu grev sürecinin ne sonu belli olacaktı ne de süreci belli olacaktı. O noktada hepimiz kaybedecektik. DİSK 10. gününde geldi. İllaki Genel Başkan’ın, Genel Başkan Yardımcısı’nın gelmesi gerekmiyordu. DİSK yönetiminden birisi birinci, ikinci, üçüncü günü gelebilir, DİSK adına bizleri desteklediklerini söyleyebilirlerdi. Ama böyle birşey görmedik, 10. gününde geldi DİSK yönetimi, DİSK Tekstil yönetimi geldi başkanı hariç. Onlar da bu süreçte ellerinden geleni yapacaklarını söylediler. Biz de bekliyoruz, özellikle genel iş düzeyinde katkılar, yardımlar oluyor. Ama biz hiçbir destek de görmedik açıkçası. Özellikle DİSK Tekstil Genel Başkanı Rıdvan Budak’ın 14. gününe giren bu direnişe bir gün bile gelmemesi, desteklememesi bize göre

sorunun kaynağının merkezinde olduğunu gösteriyor. 13 günlük süreçte nasıl bir ilerleme katettiniz ve nasıl bir ilerleme katetmeyi düşünüyorsunuz? Taleplerimiz somut ve aslında işveren tarafından karşılanamayacak talepler değil. Taleplerimiz yeni yeni şeyler de değil. Bir mağduriyetin giderilmesine yönelik talepler. Ama bu süre içerisinde işveren bu taleplerin karşılanması noktasında bir adım atma yerine, buradaki örgütlülüğü, birliği, direnişi kırmaya dönük sürekli bir çalışma içerisinde. Bundan dolayı ailelere sürekli tebligatlar gönderilip tehdit mesajları gönderiliyor. İşçilere bir şekilde aranarak ikna etmek, tehdit etmek gibi yöntemler izleniyor. Hala burada izlenilen yöntem, özellikle Hadımköy’ü diğer üç fabrikadan ayrı tutarak oradaki birlik ve beraberliği parçalayıp bölmek, dağıtmak üzerine. Bizler de bu noktada şunu söylüyoruz: Bize yapılan bu saldırılar karşısında elerimiz böğrümüzde, duvar diplerinde “Bize ne olacak?” diye beklemeyeceğiz. Sonuçta Greif’in 4 tane fabrikası var onlardan bir tanesiyiz. Biz de buradaki direnişimizi diğer fabrikalara taşıyacağız. Bununla

Greif’i de işçi sınıfının Gezi’ye taşınması olarak görebiliriz. Oradaki toplumsal patlamanın işçi sınıfı içerisindeki yansıması olarak görebiliriz. ilgili çalışmalar yürütüyoruz. Eğer işveren bizi uydurduğu yalanlarla, dedikodularla sarıp sarmalamak ve boğmak istiyorsa biz de aynı şekilde bu haklı taleplerimizle diğer fabrikalarda sarıp sarmalamak için çaba harcıyoruz. O yüzden mücadelemizi yürütüyoruz. Peki patronlarla veya şirketin yetkilileriyle herhangi bir görüşme sürüyor mu? Üçüncü gün bir teklif gelmişti. O görüşmenin ardında bir görüşme teklifi gelmedi. Görüştüğümüzde bizim taleplerimizin onlar açı-

sından bir ciddiyet içermediğini düşündük. O yüzden de gündemimize dahi almadık. Ama işveren o günden sonra temsilcilerle bu süreci konuşmak yerine daha çok teker teker temsilcileri alarak süreci baltalamak ya da bölmek adına görüşme talep ediyor. Bu işçi arkadaşlardan da oluyor. Bu yönüyle işveren daha çok örgütlü iradenin karşısında zayıf halkalar üzerinden burayı bölmek adına görüşme taleplerinde bulunuyor. Ama örgütlü irade de bir yandan devam ediyor. İleriki vadede attığınız adımlar var mı? Talepler dikkate alınırsa direniş kazanımla biterse sonra ki planlarınız? Bu belki ilk bir bölümdeki sınıfın üzerinden başlamış bir süreç. Ama bu taslağın imzalanmasıyla ya da kazanılmasıyla bitecek bir süreç değil. Bu örgütlülük, bu mücadele sürekli devam edecek. Fabrikamızdaki bu örgütlülüğümüzü, bu birliğimizi, burada kazandığımızı bölgemize taşıma adına zaten bu yönde de öncesinde de bir görüş birliği ve planlamamız vardı. Eğer burada zaferle, kazanımla direnişimizi bitirirsek buradaki yaşadığımız deneyimleri bölgemizdeki işçilere de aktararak, bölgemize mevcut tablonun değişimine katkı sunmak için mücadele edeceğiz. Gezi direnişinde söylenen iddialardan biri de işçi sınıfının eksik oluşu yönündeydi. Buna dair düşünceniz nedir? Greif ’in Gezi direnişine katkısı ne olacak sizce? İşçi sınıfının Gezi sürecindeki rolü neydi ya da yeri neredeydi? Aslında işçi sınıfının kendi tablosuyla alakalı. Yani toplumsal bir uyanışın, tepkinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfının ona önderlik edememesi, orada olamaması, ona kendi rengini verememesinin en büyük nedeni kendi örgütsüzlüğüdür. Bugün sendikal istatistikler ortada. İşçilerin kendi kazandıkları hakları koruma konusundaki gösterdikleri mücadele ortada. İşçi sınıfında bir örgütsüzlük, dağınık bir tablo var. Dolayısıyla toplumsal patlamalar karşısında da oraya hemen entegre olamıyor ya da oraya doğrudan katılamıyor. Ama bu olmayacak anlamına gelmiyor. Greif’i de işçi sınıfının Gezi’ye taşınması olarak görebiliriz. Oradaki toplumsal patlamanın işçi sınıfı içerisindeki yansıması olarak görebiliriz.


DUNYA

15

25 Şubat 2014

Ukrayna’daki sağ harekete dikkat

Dünya Turu

Lübnan

Bombalı saldırı

Ateşkese uymadığını açıklayan “Sağ Cephe” sonrası Ukrayna’da 90 kişi 2 günde hayatını kaybetti. Meclis, Cumhurbaşkanı’nı azlederek seçimlere gidileceğini açıkladı. Hapiste olan eski Başbakan Timoşenko, meclis tarafından serbest bırakıldı. Ukrayna’daki sol örgütler ise faşizme karşı Avrupa’yı uyardı.

Lübnan’ın başkenti Beyrut’un güneyinde bir semtte iki ayrı yerde bombalı saldırı gerçekleştirildi. Saldırıda en az iki kişinin öldüğü, çok sayıda yaralının olduğu bilgisi geldi. Saldırı bir otomobil ve bir motosiklete yerleştirilen patlayıcılarla düzenlendiği açıklandı. Yetkililer, patlamanın Beyr Hasan semtinde, İran Kültür Merkezi ile Kuveyt Büyükelçiliği yakınlarında olduğunu açıkladı. Bölge, Hizbullah’ın güçlü olduğu yerler arasında bulunuyor. Beyrut’ta son dönemde meydana gelen bir dizi patlama, Suriye’deki çatışmalarla ilişkilendirilmişti. Zira Hizbullah militanları Suriye’de isyancılara karşı Beşar Esad rejimi saflarında yer alıyor. El Kaide ile bağlantılı Abdullah Azzam Tugayları’nın Twitter üzerinden Beyrut’taki saldırının sorumluluğunu üstlendiler. DÜNYA geliştirilecek diyalogla sağlanması gerektiğini söylediler. Ukrayna’da ateşkese rağmen AB, ABD ve NATO bunları çatışmalar devam etmiş, 2 söylerken, Ukrayna’daki sol örgünde 90 kişi hayatını kaybetmişti. gütler sokaklarda olanların “Neo İktidarla muhalefet arasındaki ateş- Nazi”ler olduğunu, bu açıklamakes “Sağ Cephe” bloğu tarafından nın Avrupa’da başlayabilecek olan bozuldu. Sağ Cephe lideri, Maidan faşizm rüzgarına zemin hazırladıMeydanı’nda “Biz sağ cephe olarak ğını belirterek, uyarıda bulundular. düşmanın toparlanmasına izin vermemek için ateşkese itaat etmiyor, Meclis, Cumhurbaşkanı’nı azletti karşı saldırıya geçiyoruz” demişti. Ukrayna Parlamentosu, Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’in azledilmesine ve 25 Mayıs’ta başkanlık Ukrayna’yı uyardılar Çıkan çatışmalarda ölenlerin ol- seçimlerine gidilmesine karar vermasına Avrupa Birliği, ABD ve di. Meclis Başkanı, Yanukoviç’in NATO’dan tepkiler gelmişti. Her Rusya’ya gitmek üzere bir uçağa üçü de ülkedeki şiddetin bir an binerken polis tarafından durduönce son bulmasını ve çözümün rulduğunu söyledi. Parlamentodaki barışçıl ortamda, taraflar arasında oylama, muhalefetin başkent Ki-

Dünya oğuzhan özkan

ev’deki bazı binaları ele geçirmesinden ve meclisin bazı üst düzey atamalar yapmasının ardından gerçekleştirildi. Yanukoviç, bir “darbeyle” karşı karşıya olduğunu ve istifa etmeyeceğini söyleyerek, Kiev’de yaşananları 1930’larda Almanya ‘da Nazilerin iktidara gelmesine benzetti.

den Meydanı’na gitti. Timoşenko, “Ama henüz işimiz bitmedi. Siz bu işi bitirinceye kadar, yolumuza varıncaya kadar kimsenin gitme hakkı yok. Bu kanserden, kurtulduk” diyerek mevcut Cumhurbaşkanı’nın gitmesini “diktatörlüğün yıkılmasına” benzetti.

Avrupa’da faşizm rüzgarları Timoşenko serbest Ukrayna’daki sol örgütler, yaşananBaşbakanlığı döneminde görevini larla ilgili yaptıkları farklı açıklasuistimal etmekten suçlu bulunan malarda ortak bir noktaya vurgu Yuliya Timoşenko, 2011’de 7 yıl yapıyorlar. Ukrayna’da sokakta hapis cezasına çarptırılmıştı. Yakın olanların faşistler olduğunu söyzaman önce milletvekilleri aldıkları leyerek, Ukrayna’daki göstericileri bir kararla, Timoşenko’nun serbest destekleyenlerin dikkat etmesi gekalmasının önünü açmışlardı. rektiğini, faşizmin Avrupa’da tekTimoşenko gözetim altında tu- rardan güç kazanmasına yardımcı tulduğu hastaneden çıkarak Mai- oldukları uyarsını yaptı.

Fransa’da halk havalimanı projesine karşı sokakta Sivil toplum örgütleri, sendikalar ve çevrecilerin çağrısıyla bir araya gelen yaklaşık 20.000 kişi, yeni havalimanı projesine karşı sokaklara çıktı. Tepkilerini göstermek için sokağa çıkan eylemcilere polis saldırdı. Nantes’te başta çiftçiler olmak üzere, bölge halkı yapılacak yeni havalimanı inşaatının verimli tarım arazilerine zarar vereceğini ve ekolojik dengeyi bozacağını düşünüyor. Ayrıca yeni havalimanı projesinin, binlerce hektarlık verimli tarım arazisi ve ormanlık alanları yok etmekle kalmayacağı gibi 580 milyon avroya mal olması da tepki çekti. Şehirdeki eski havalimanının yıkılarak, verimli tarım arazilerinin bulunduğu Loire

Atlantique bölgesinde, Notre-Dame-desLandes isimli yeni bir havalimanı yapılması ve bu proje için 2 bin hektardan fazla tarım alanı ve ormanlık alanın yok edileceği belirtildi. Polis eylemcilere saldırdı Polis, eylemcilere tazyikli su, plastik mermi ve gaz bombalarıyla saldırdı, eylemciler boya, taş ve şişelerle karşılık verdi. Ayrıca eylemciler havalimanı inşaatını yapacak firmaya ait iş makinelerini ve vinci tahrip etti. Fransa İçişleri Bakanı Manuel Vals, eylemin organizatörlerini “kontrolsüzlük” ile suçladı, eylemcilerin “şehir gerillasına dönüşmesinden” pişmanlık duyduğunu belirtti. DÜNYA

zenleyerek protestoculara karşı saldırıya geçti. Geçtiğimiz aylarda göstericilere karşı kuvvet kullanmakta isteksiz davranan polis, Bangkok’un merkezi noktalarından biri olan Demokrasi Heykeli yakınında, kamu binalarını terk etmeyeceklerini söyleyen protestoculara saldırdı. Çatışmalarda, polis protestocuların üzerine ateş açtığı gelen bilgiler arasında. Enerji Bakanlığı’nın işgali sona erdirilmesine rağmen polis binadan çıkan 100 kişiyi gözaltına aldı. DÜNYA

Yüzlerce kişi öldü

Nijerya’da radikal İslamcı Boko Haram Örgütü’nün militanları tarafından düzenlenen saldırıda yüzlerce kişi öldürüldü. Izghe köyündeki katliamda militanların bir grup erkeği bir araya toplayıp vurduğu, daha sonra da ev ev dolaşıp buldukları herkesi öldürdükleri belirtildi. Saldırının düzenlendiği Borno eyaleti senatörü Ali Ndume yaptığı açıklamada, olayda 106 kişinin öldürüldüğünü belirtti. Ndume, 100 kadar militanın önceki gün akşam saatlerinde beş saat boyunca Izghe köyüne saldırdığını, ordunun da hiçbir müdahalede bulunmadığını söyledi. Ndume, geçen hafta dokuz askerin öldüğü baskından sonra ordunun bölgeden çekildiğini söyledi. Saldırıdan kaçmayı başaran bazı köy sakinleri, bazı kurbanların vurulduğunu, bazılarının da boğazının kesildiğini anlattı. DÜNYA

Yunanistan

Dokunulacaklar

Tayland’da çatışma: 3 ölü Tayland’ın başkenti Bangkok’ta, hükümetin Başbakan’ın yolsuzluk yapan ağabeyinin kontrolü altında olduğunu ve istifa etmesi gerektiğini isteyen protestocularla polis arasında çatışmalar yaşandı. Yaşanan çatışmalarda 3 protestocu hayatını kaybederken, onlarca protestocu da yaralandı. Hükümetin işgal edilmiş olan tüm resmi kurumların geri alınacağını açıklaması ardından polis, protestocuların işgal ettikleri kamu binalarını geri almak için operasyonlar dü-

Nijerya

Suriye’ye yardım BM’de Suriye’nin tüm noktalarına düzenli insani yardım girişini sağlama amacıyla Ürdün, Lüksemburg ve Avustralya tarafından hazırlanan ve dün son hali verilen karar tasarısının Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne sunulduğu bildirildi. Suriye’deki krize çözüm bulma amacıyla devam eden diplomatik çabaların Cenevre’de önemli bir sonuç vermemesi üzerine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ndeki çalışmalar hızlandırıldı. Tasarıda Suriye’ye insani yardım ulaştırıl-

masına izin verilmesi, kentlerdeki kuşatmanın kaldırılması, rejim tarafından gerçekleştirilen hava saldırılarının sonlandırılması, okul ve hastanelerin asker ve silahtan arındırılması gibi maddeler yer alıyor. Avustralya’nın BM Daimi Temsilcisi Gary Quinlan, yaptığı açıklamada, Avustralya, Ürdün ve Lüksemburg tarafından hazırlanan ve dün son şekli verilen tasarıyı BMGK’ya sunduklarını ve bu hafta tasarının kabul edilmesini beklediklerini belirtti. DÜNYA

Yunanistan’da savcılar, Aşırı sağcı “Altın Şafak” milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması yönünde adım attı. Savcıların hazırladıkları yaklaşık 200 sayfalık raporda, “Altın Şafak” üyelerinin suç örgütü kurdukları belirtilerek, bu sebebe dayanarak dokunulmazlıklarının kaldırılması talebinde bulundular. Suç örgütü kurmanın yanı sıra cinayete teşvik, yabancı düşmanlığı ve ırkçılığı aşılama suçlarını da işledikleri söylenen milletvekillerinin dosyası, Yunan parlamentosunun onayına sunulacak. Mecliste 18 sandalyesi bulunan “Altın Şafak Partisi” geçtiğimiz yıl solcu bir müzisyenin “Altın Şafak” üyesi bir kişi tarafından sokak ortasında bıçaklanarak öldürülmesinin ardından, Yunanistan genelinde eylemler yapılmış, parti lideri dahil toplam 6 milletvekili tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. DÜNYA


YAKLASIMLAR

16

25 Şubat 2014

Sokağı sansürleyemezsiniz

“Kardeş Payı” dizisinde Ahmet Kural: ”Taksim’de neler neler oldu da kimse görmedi” diyor. Kimileri penguenleri anlatıyordu kimileri burç bakıyordu televizyon kanallarında. Ancak insanlar sokaktaydı ne televizyonların sansürü ne başka bir şey saklayabildi. Gökyüzünde yıldızları saklayamazsanız, binlerce insanın isyanını gizleyemezsiniz. İnsanlar bunca polis saldırısını kanallardan değil; bizzat inter-

netten, sosyal medyadan öğrendi , duyurdu. Daha çok insana ulaştı. Betonlardan ve AVM’lerdense yeşiline, doğasına sahip çıkan insanların, özellikle de 2013 1 Mayıs’ından bu yana sokaklarına ve meydanlarına yasaklar koyan AKP’ye haddini bildirmeye geldi. Daha geçenlerde Sakarya’da 3 gündür aç olan 60 yaşındaki bir teyze açlıktan bayılıyorken, daha üç dört aylık bir bebek soğuktan donarak ölüyorken hükümetin başındaki bakanların, onların çocuklarının, iş adamlarının, banka müdürlerinin yolsuzluklarının ortalığa saçılması ve halktan çalınan paraların ayakkabı kutularından çıkması, sokakları: “Hırsız vaaaaaarrrrr” haykırışlarıyla bir kez daha canlandırdı. İnsanlar; Başbakan, bakanlar nereye gitse ya ayakkabı kutusunu gösteriyor ya da ‘ayakkabı kutusu’ diye bağırıyor. Efkan Ala’nın yanında bir vatandaş ‘ayakkabı kutusu’ diyor korumalar, polisler hemen gözaltına

Yalan

Kral hükümdarlığını devam ettirecek doğru çocuğu seçmek için 10 çocuktan her birine bir tohum verir ve şöyle der: “Bu tohumları ekip en güzel çiçeği kim yetiştirirse krallık onun olacak. Gerekli bakımları yapmaz, özen göstermezseniz ölümle cezalandırılacaksınız.” Kendilerine tanınan zamanın içinde çocuklar en güzel çiçeği yetiştirmek için ellerinden geleni yaparlar.

Bir varmış bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal, pireler berber iken… Uzak bir diyarda bir kralın erkek evladı yoktur. Krallığı kimin devam ettireceği sorunu orada öylece durmaktadır. Kral bir çıkış düşünür. Maiyetindekilerden, ülkenin en iyi okullarında okuyan en akıllı 10 çocuğu bulup getirmelerini ister. Bu çocuklar bulunur ve kralın huzuruna çıkarılır.

Kral hükümdarlığını devam ettirecek doğru çocuğu seçmek için 10 çocuktan her birine bir tohum verir ve şöyle der: “Bu tohumları ekip en güzel çiçeği kim yetiştirirse krallık onun olacak. Gerekli bakımları yapmaz, özen göstermezseniz ölümle cezalandırılacaksınız.” Kendilerine tanınan zamanın içinde çocuklar en güzel çiçeği yetiştirmek için ellerinden geleni yaparlar. Gelin görün ki aralarından birinin her türlü çabasına rağmen tohumu filizlenmez. Ve ölüm korkusu tüm benliğini sarar. Malum gün gelip çatar. Çocuklar ellerinde saksılarla kralın huzuruna çıkarlar. Kral çocuklarından teker teker ve uzun uzun bu çiçekleri nasıl yetiştirdiklerini dinler. Çocuklar ballandıra ballandıra anlatırlar. Sıra, saksısında topraktan gayrı bir şey olmayan çocuğa gelir. Kral ona “Özen göstermedin mi yoksa?” diye sorar. Çocuk toprağı her gün suladığını, gübrelediğini, ilaçladığını, geceleri soğuktan koruduğunu, günün her saatini bu tohuma ayırdığını ve beceremediğini söyler. “Olmadı” der, “Beceremedim, cezama razıyım”. Kral ayaklanır ve konuşmaya başlar:

Nasıl ki toplumsal sorunlara bir cevap, bir fikir ürettik, nasıl ki bu fikirlerin sokaklara döktük, bu tabloda da en önde yerimizi aldık. Bu yüzdendir ki siyasal sistem de kendince tehlike olarak sadece interneti, düşünceleri değil, o düşüncelere sahip, o interneti olması gerektiği gibi kullanan bizleri ilk olarak hedef alıyor. alıyorlar. Panikliyorlar; bazı sıfatlar, kelimeler korkutuyor onları. Ayakkabı kutusu ODTÜ yolu Taksim Özgürlük Halkçı En çok da Her yer Gezi her yer direniş... AKP neyi unutturmaya gayret ediyor sansür yasasını uygulayarak? Ethem’in vurulma anını insanlar izlemesin, Mehmet Ayvalıtaş’a sokak ortasında nasıl arabayla çarptıklarını insanlar öğrenmesin, Bakanların illerde protesto edildiğini bilmesin, İnsanların meydanlara ‘hükümet istifa’ sloganlarıyla yürüdüklerini bilmesin, Fabrika işgallerini bilmesin,

MELİS ALPHAN

Ali İsmail’i, Grief işçilerini bilmesin, “Alo Fatih” ses kayıtlarını kimse dinlemesin. Gelelim yasanın onaylanmasına. Cumhurbaşkanı Gül’ün onayına. AKP kendi içinde bile hiçbir farklı fikri kabullenecek durumda değil. Başbakan’dan farklı olarak daha kapsayıcı gözüken Cumhurbaşkanı’nın tüm muhalefete rağmen bunu onaylaması AKP’nin paniğinin bir sonucudur. Başbakan’ın Cumhurbaşkanı’na ayar verdiği bir ülkenin halleri. Ankara’da darbe koşullarını aratmayacak bir şekilde OHAL ilan edildi, sonrasında Beyoğlu

için de aynı karar çıktı. İnternette TİB görevde, sokakta polis. Muhalefeti totaliter araçlarıyla susturma gayreti boşa çıkacak. Artık hiç birşey eskisi gibi değil. İstediğiniz kadar tweetleri kontrol altına almaya çalışın, TİB’e karşı tencere tavamız, polislere karşı direncimiz mevcut. Peki Gezi’den bu yana özgürlüklere uygulanan sansüre karşı en önde direnen, barikatlara en önde yüklenen biz gençler bu tablonun neresindeyiz?Şu anda dünyanın bir çok yerinde ayaklanan, meydanları direniş alanına çeviren bizler; Bosna’da rektörü istifa ettiren bizleriz. Nasıl ki

toplumsal sorunlara bir cevap, bir fikirleri ürettik, nasıl ki bu fikirlerini sokaklara döktük, bu tabloda da en önde yerimizi aldık. Bu yüzdendir ki siyasal sistem de kendince tehlike olarak sadece interneti, düşünceleri değil, o düşüncelere sahip, o interneti olması gerektiği gibi kullanan bizleri ilk olarak hedef alıyor. Mesele Q ya da F meselesi değil. Mesele istediğin tuşa basabilme, istediğine erişebilme meselesi. Gençlik hareketini sansürleyemezsiniz. Fatma Çakır Genç-Der Temsilcisi

Hürriyet Gazetesi Köşe Yazarı Melis Alphan 17 Şubat günü köşesinde “Yalan” başlıklı bir yazı kaleme aldı. “Çocuk toprağı her gün suladığını, gübrelediğini, ilaçladığını, geceleri soğuktan koruduğunu, günün her saatini bu tohuma ayırdığını ve beceremediğini söyler “ dediği yazısı güncel gerçekleri işaret ediyor.

yazdı

“Ülkenin yeni kralı sensin. Çünkü size verdiğim tohumların hepsini kavuşturmuştum. Ne yaparsanız yapın çiçeğe dönmeleri imkansızdı. Sen tüm çabanın boşa çıkmasına rağmen hileli yolu tercih etmedin. Kellenin uçmasını ya da kral olamamayı önceliğin yapmadın. Aklındaki sadece sana verilen tohumu güzel bir çiçeğe

dönüştürmekti. İşte bu yüzden, sergilediğin meziyetlerle kral olmak ve bu ülkeyi yönetmek senin hakkın.” * Herkes devlet yönetemez. Çünkü devlet yönetmek türlü beceriler bir yana, bazı erdemleri gerektirir. Ve bu erdemler arasında tar-

tışmasız en önemlisi doğruluk ve dürüstlüktür. Başbakan her fırsatta kürsüye çıkıp “Onu yaptım, şunu inşa ettim” diye övünüyor ama… Bazen yapmamak daha değerli. Saraydaki 9 çocuk hileyle, öyle ya da böyle ellerinde çiçeklerle geldiler…

Yaptılar yani. Ama en erdemlileri, ölümü bile göze alıp dürüstlükte ödün vermeyen, saksıyı boş getirendi. Devlet yönetmeye hakkı olanlar da böyleleridir. Melis Alphan Hürriyet Gazetesi yazarı

Ülkenin yeni kralı sensin. Çünkü size verdiğim tohumların hepsini kavuşturmuştum. Ne yaparsanız yapın çiçeğe dönmeleri imkansızdı. Sen tüm çabanın boşa çıkmasına rağmen hileli yolu tercih etmedin. Kellenin uçmasını ya da kral olamamayı önceliğin yapmadın. Aklındaki sadece sana verilen tohumu güzel bir çiçeğe dönüştürmekti. İşte bu yüzden, sergilediğin meziyetlerle kral olmak ve bu ülkeyi yönetmek senin hakkın.

Başbakan’dan farklı olarak daha kapsayıcı gözüken Cumhurbaşkanı’nın tüm muhalefete rağmen bunu onaylaması AKP’nin paniğinin bir sonucudur. Başbakan’ın Cumhurbaşkanı’na ayar verdiği bir ülkenin halleri.

FATMA ÇAKIR yazdı

AKP’nin kendisini korumak için çıkardığı yasaların ardı arkası kesilmiyor. Kendisini eleştirenlere padişahları aratmayacak despotlukta saldırıyor. İnternet yasakları ise sadece bunların sonuncusu. Genç-Der temsilcisi Fatma Çakır sansür konusunu çarpıcı bir şekilde ele alıyor.


YAKLASIMLAR 25 Şubat 2014

Gör bak

UĞUR ARIMAN yazdı

Evlerde ayakkabı kutularında, banyo liflerinde istiflenen milyon dolarların geldiği bir yer var elbet. O para birilerinin cebine girecekken, birilerinin harçlığı, yemek parası, eğitim masrafı olacakken, birkaç evde toplanıyor. Uğur Arıman’ın cepleri boşaltılan milyonların gözünden anlattığı hikayesine gazetemizde yer veriyoruz.

Çocuğunun kucağındaki ağırlığı gerçekti. Muz alamamak. Ayağına sızan su ve romatizması, evinin sıvasız duvarları ve pencerelere çivilenen muşambalar, eviçinin günışıksızlığı ve rutubeti, kocasının döner ocağının başında saatlerce durmaktan patlayan bacak damarları. Bunlar bu kadar gerçekken yine de içini ferahlatan şeyin ne olduğunu bulmaya çalıştı.

Bir çocuk markette annesinden muz istedi, annesi “olmaz” dedi. Çocuk ısrar etti, annesi sıkılarak bir tek muz aldı. Çocuk anlayamadı marketteki muz yığını içinden neden muz almanın bu kadar zor olduğunu. Markette alışveriş yapan müşteriler de inanamayarak baktılar anneye ve çocuğa. Daha önce hiç bu kadar yakından şahit olmamışlardı bir tek muzun nasıl olup da alınamadığına. O gün yanlışlıkla zengin bir semtin marketine girmek zorunda kalan anne de çocuğuna neden o muz yığınlarının çocuklara dağıtılamadığını anlatmak istedi, ama önce kendi mahallesinin kokusuna ihtiyacı vardı bunu anlatabilecek cesareti bulması için. Kadın, çocuğu zengin semtin görüntülerinden, parfüm-ızgara karışımı ko-

kularından kaçırdı. Kendi bildik yamalı evlerinin başladığı yerden geçerken otobüs, içine ferah bir duygu geldi oturdu. Çocuğunun kucağındaki ağırlığı gerçekti. Muz alamamak. Ayağına sızan su ve romatizması, evinin sıvasız duvarları ve pencerelere çivilenen muşambalar, eviçinin günışıksızlığı ve rutubeti, kocasının döner ocağının başında saatlerce durmaktan patlayan bacak damarları. Bunlar bu kadar gerçekken yine de içini ferahlatan şeyin ne olduğunu bulmaya çalıştı. Etrafına bakındı, kendi gibi insanlara ve ellerindeki cılız poşetlere. İşte o zaman bir şey oldu, ayağa kalktı, ve konuştu. Biz dedi, neden yoksuluz? Neden zenginlerin evinde çalışmak zorundayız? Neden evimiz yok? Neden hep hasta oluruz? Kadının sesi, uyuklayan kalabalığın için-

den geçti. Kalabalığın soğuk avuçiçlerinden sıcak bir dalga geçti. Aynı gün kentin ve diğer kentlerin yoksul mahallelerine doğru yol alan otobüslerinin içindeki başka kadınların ve başka adamların sesleri başka soğuk avuçiçlerini ısıttı. Kalabalıklar o gün çok büyük ateşler yaktılar. Televizyonlar bunu haber olarak vermediler. Büyük araçlar yollandı suyu söndürmek için ama o araçlar da yandı. Yeni araçlar gönderildi ama hepsi ateşi büyüttü. Kimse işe gitmedi. İnsanlar sel oldu şehrin merkezine aktı. Yollar kapandı. İnsanlar şarkılar söyleyerek yürüdüler, o gün kadının kocasının bacakları hiç ağrımadı. Kadın çocuğunun sesini duydu, anne, anne kalk hadi, inelim. Kadın gözlerini açtı. Otobüs son durağa gelmişti, kapı açıldı. İçeriyi yanmış

İçeriyi yanmış lastik kokusu doldurdu. Kadın bu kokuyu ciğerlerine çekti, derin derin. Bak dedi çocuğa, bu yoksulluğun kokusudur. Yanmış lastik kokusudur. Gör bak, yarın bu lastikleri kentlerin meydanlarında yakmaya başlayacağız, yarın çocuklara muz dağıtılacak.

17

lastik kokusu doldurdu. Kadın bu kokuyu ciğerlerine çekti, derin derin. Bak dedi çocuğa, bu yoksulluğun kokusudur. Yanmış lastik kokusudur. Gör bak, yarın bu lastikleri kentlerin meydanlarında yakmaya başlayacağız, yarın çocuklara muz dağıtılacak. Çocuk çok sevindi, koşarak indi otobüsten. Sokaktaki diğer çocuklara bağırdı. Yarın lastikler yanacak, biz de ateşin başında muzlarımızı yiyeceğiz. Uğur Arıman

İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN

İyi

Serdar Turgut Habertürk

Turgut sansür yasasına değiniyor yazısında. Yasanın neden uygulanmayacağını anlatıyor: “İşte o an yasakların, baskıların özgürlük alanına düştüğü ve asıl demokrasinin kurulduğu an olacaktır. Konuşan, bağlantı kuran ve paylaşanların demokrasisidir bu. Aslında bilmem fakında mısınız, Facebook bizdeki Gezi ruhunun global yansımasını gerçekleştiriyor bu arada. Haydi, global kavramlarla, teknolojik kavramlarla filan konuşmayı bir kenara bırakıp bizim lokal dünyamıza ait kavramlarla söyleyeyim diyeceğimi... Gezi ruhunun ortaya çıkmış olduğu bir ülkede internete yasaklar, kontroller getirmeye çalışmak imkânsızdır. Bunu güçlülerimiz bir an önce anlasalar da boşuna enerji kaybetmeseler bari...”

Kötü

Hasan Celal Güzel Sabah

Güzel, Kanuni ile Başbakan Erdoğan’ı adeta özdeşleştirerek, Başbakan’ın tavırlarını haklılaştırıyor. Atılan onca gaz bombası, TOMA’lar, gözaltılar ve ölümler Güzel’e göre devletin bekası için şarttı herhalde. Güzel: “Türk tarihinde zaman zaman kullanılan bir söz vardır: ‘Ya devlet başa, ya kuzgun leşe’ denilmiştir. İnsani duygulara elbette önem veririz. Lâkin devlet idaresi zaaf kaldırmaz. Günümüzde devir değişmiştir. Elbette demokratik hak ve hürriyetler daha fazla önem kazanmıştır. Ancak, ‘otoriter devlet’ ile ‘devlet otoritesi’ni dikkatle ayırmak, demokratik devleti savunurken, bunu sağlayacak düzeni de ihmal etmemek gerekir...”

Çirkin

Yiğit Bulut Star

Bulut, Madımak katliamını anlatıyor köşe yazısında. Adım adım devletin göz yumduğunu ve yanan 34 kişinin sorumlusu olduğunu söylüyor. Ardından 17 Aralık yolsuzluk operasyonu ile hırsızlığı ortaya çıkan AKP ile Sivas katliamında yananları aynı kefe koyuyor: derin devletin mağdurları. Bulut: “GÜÇLÜ DEVLET ile Derin Güçlere teslim olan Devlet arasındaki farkı sorgulayın! Son dalgada Başbakan, Hükümet ve Devlet sağlam duramasaydı Türkiye çok ciddi “kara tabloları” yaşamak zorunda kalabilirdi... Sağlam durulamazsa bu YAPILAR ülkeyi de vatandaşını da kendi planları doğrultusunda acımadan YAKARLAR! “Yaparlar mı” diyenler, dönüp geçmişe çok dikkatli baksınlar!”

günlüğü İlker Eraslan

Özgür ve Lorin, özgür büyümeli… EVRENSEL Öztürk Polat Önceki gün elektronik posta kutuma bir mektup düştü. Mektubu yazan Mülkiye Demir Kılınç; yıllar önce Mezopotamya Kültür Merkezinde kitap satan bir emekçidir. Nâzım Hikmet, Elif Şafak, Turgenyev, Kazım Karabekir gibi yazarların kitaplarını sattığı bir müşterisinin günün birinde: “Kaçakçılık ve terör örgütüne üyelik’’ iddiasıyla tutuklanmasının ardından Mülkiye sırf bu kişiye kitap sattığı için kaçakçılıkla suçlanıyor. İstanbul 16. Ceza Mahkemesi tarafından hakkında açılan dava sonucu kaçakçılık yaptığına kanaat getirilen Mülkiye 18,5 ay hapis cezası aldı. Hakkında açılan davanın devam

ettiği süreçte evlenen Mülkiye; eğer yasal bir düzenleme olmazsa şimdilerde iki aylık olan ikiz bebekleri Özgür ve Lorin ile birlikte cezaevine girecek. *** Mülkiye Kılınç annelik güdüsüyle kaleme aldığı mektubun satır aralarında politik kimliklerinden arındığını, kendisinin uğradığı siyasi linçten çocuklarını uzak tutmak için toplumdan destek beklediğini ifade etse de annelerinin kendileri adına onurlu bir gelecek hazırlamak için edindiği mesleği Özgür ve Lorin’in yaşamları boyunca unutamayacakları bir tahribatı beyinlerine kazıyacak. *** Mülkiye; Mezopotamya Kültür Merkezinde kitap satma işini sadece ekonomik kaygılar taşıdığı için yapmıyordu, ileriki yıllarda doğacak çocuklarına güzel yarınlar bırakmak, çocuklarının savaşlarla yaralanmış coğrafyadan arındırılmış, kendi dilleriyle kendi kültürleriyle umut

ikliminde, büyüsün diye bu çatıyı seçmişti. Özellikle 90’lı yılların ilk yarısında Kürdistan’da köylerin yakılmasıyla insansızlaştırılan bir coğrafyanın yaratılmasıyla, işlenen faili meçhul cinayetlerle, zorunlu göç ve sürgünlerle yok edilmek Kürt Kültürünü ve Kürt sanatını daha fazla üretmek, daha fazla paylaşmak adına Kürt aydınların iradesiyle kuruldu. MKM, Kürt halkı üzerinde yürütülen asimilasyon ve kültürel yozlaşmaya karşı Musa Anter, İsmail Beşikçi, Feqî Hüseyin Sağnıç gibi yazarların çabalarıyla Ortadoğu halklarının kültürel değerlerini korumayı misyon edindi. MKM Kürt Halkı için kültürel aydınlanma hareketinin merkeziydi. Bu nedenle de devlet tarafından gidilmesi gelinmesi sakıncalı mekânlar listesine eklendi. İşte bu yüzdendir ki; Özgür ve Lorin’e cezaevi yolunu açan neden, annelerinin sattığı kitapların içeriği

yada yazarlarının aykırı düşünceleri değil, kitapların satıldığı sisteme aykırı mekândır. *** Henüz tasarı halindeyken, baskıya girmeye bile vakit bulamadan savaş aleti sayılan kitabın matbaadan toplatıldığının tanıklığı zihinlerimizde yerini muhafaza edecek. Yayınlanmamış bir kitabın yasaklanması gibi akıl tutulması karşısında dün gösterdiğimiz toplumsal refleksi bugün gösteremezsek, düzene muhalif mekânda kitap satan annelerinin cezasının bedelini Özgür ve Lorin, ödeyecek. Şimdilerde 2 aylık olan bebekler yaşama ilk adımlarını ranza aralarında atacak. Konuşmayı, gülmeyi kreşte değil, cezaevinde öğrenecekler. Bebekler gardiyan gözetiminde büyüyecek… Bebeklerin gardiyan gözetiminde büyümesi sizin vicdanınızı kanatmıyor mu?

Başbakan ve Bilal’in görüşme kayıtları twitter gündemine bomba gibi düştü. Sosyal medya en son 17 Aralık operasyonunda olan yoğunlukta ve yaratıcılıkta kullanıldı. @Cemil_Marki Keşke ülke toptan fake olsaydı be :( @ladderpain dolar artsa da twitter yasaklanmasa @onudemekistedim Ses kaydını yalanlayarak ses kayıtlarını hiç dinlememiş olan AKPlileri de merak ettirdiler. Yarın herkes dinlemek isteyecek ^.^ @GencDer Yolsuzluğa karşı Kadıköy Boğa’ya! @zaytung Son Dakika - Başbakanlık’tan açıklama: ‘’Haramzadeler dışındaki ses kayıtlarına itibar etmeyiniz...’ @kutup_zencisi “biraz para arttı onunla da bir kaç villa alalım diyoruz...” cümledeki güzelliğe bakar mısın? çiçek gibi çiçek... @LiseDer Sansürleyemediniz ! Bu pisligi halk temizler ! #HerşeyYalanHeryerYolsuzluk @levent_kazak kayıtlar, yolsuzluklar, paralar filan diil, inanılmaz olan tek şey bilal..


KULTUR-SANAT

18

25 Şubat 2014

Kahkahalar kaldığı yerden devam ediyor Herkesin merakla beklediği ‘Kardeş Payı’ dizisinin geçtiğimiz günlerde ilk bölümü yayınlandı. Daha yayınlanmadan beğenileri üzerinde toplayan “Kardeş Payı” dizisi reytinglerde 4. sıraya yerleşti. Dizi ironik olay örgüsü ve kendine özgü espirileriyle de sosyal medyada adından çok söz ettirdi. Şarkı söyleyen kadınlar Yönetmen: Reha Erdem Oyuncular: Philip Arditti, Vedat Erincin, Binnur Kaya, Aylin Aslım tür: Dram

Evi avladığı hayvan başları ile doldurmuş bir adam, hizmetçisi ve ormanda kimsesiz dolaşan yardıma muhtaç bir kadının garip hikayesi.

recep ivedik 4 Yönetmen: Togan Gökbakar Oyuncular: Şahan Gökbakar tür: Komedi

Recep İvedik’in İstanbul’da başlayan ve ıssız bir adada katılacağı yarışmalardaki maceralarına kadar uzanan film, izleyicisine yine kahkaha garanti ediyor.

İSTANBUL sara kürkçügil

İşler Güçler dizisiyle tanıdığımız Ahmet Kural ve Murat Cemcir özgün tarzlarıyla kendilerini en başarılı şekilde tanıtmayı başarmışlardı. Üç adamın ünlü olma yolunda düştükleri ironik durumlardan kurtulma maceraları , garip aşk hayatları , ünlü olma hayalleri ve bunun gibi içinden çıkılmaz olaylar zinciri ile izleyicileri ekranlara kitlediler. Düştükleri durumlar ‘yok artık’ dedirtecek , kahkahalar boğacak hatta yüz kaslarınızın tamamiyle kasılmasına neden olacak cinstendi. Dizinin sona ermesiyle meraklı gözleri üzerlerine toplayan oyuncular ‘Düğün Dernek’ filmi ile

bekleyenlerin ümitlerini fazlasıyla getirecek” diye iddia ettikleri bir ica- oldu da kimse görmedi” diyerek bu karşıladı. Vizyona girdiği ilk haf- da imza atarlar. Kimsenin ciddiye düşüncelerinden vazgeçiyor. tada seyirci akınına uğrayan film almadığı icatları, zamanla gerçekten 12. Haftasına girerken 6.600.893 çalışacaktır. Sürekli konuşup sinir Reytingde 4. Sıradalar izleyici sayısına ulaşarak Türk sine- eden komşu dükkan sahipleri ve Daha önce Beyaz perdede karşı masının en çok izlenen filmi oldu. onların dayak yiyen çıraklarından karşıya gelen Ahmet Kural- Murat Geçtiğimiz günlerde ise ‘Kardeş tutun kız kardeşin komik iş hayatı Cemcir ikilisi ile Ezgi Mola- Tolga Payı’ adlı yeni dizileriyle herkesi kı- daha neler neler. Çevik arasında Düğün Dernek ve rıp geçmeye, kahkahalara boğmaya Patron Mutlu Son istiyor kapışması devam ediyorlar. Başrolü Seda Ba- İlk Bölümden Gezi’ye Gönderme yaşanmıştı. kan ile paylaştıkları yönetmenliği- 19 Şubat Perşembe akşamı yayınReyting sıralamasında birincilini Selçuk Aydemir’in yaptığı dizi lanan ilk bölümüyle büyük beğeni ği kaptırmayan yine Kurtlar Vadisi eğlenceli olay örgüsüyle 22 bölüm kazanan “Kardeş Payı” dizisinde Pusu olurken ikinci ise yine Kurtlar Gezi Parkı göndermesi dikkat çek- Vadisi Pusu dizisinin tekrarı oldu. sürecek 60 dakika yayımlanacak. 70’inden sonra modernleşen bir ti. İlk bölümün sonlarına doğru , Üçüncü sırada Arkadaşım Hoşgelbaba , saf bir anne , zeki bir kız kar- yapacakları icadı Taksim’e götürüp, din ve dördüncü sırada ise Kardeş deş ve mucit olmayı planlayan iki insanlara göstererek destek bulacak- Payı dizisi yer aldı. ağabey. Eve zerre para getirmeyen larını düşünen dizinin kahramanları ikili, “Dünya’ya barış ve mutluluk daha sonra “Taksim’de neler neler

Yasak Aşk Yönetmen: Anne Fontaine Oyuncular: Charlee Thomas , Alyson Standen , Ben Mendelsohn Tür: Dram

Birbirlerinin oğullarına aşık olan iki dostu konu alıyor. Sürükleyici, farklı bir aşk ve şehvet hikâyesi olarak nitelendiriliyor.

Türkiye’den ilk üç boyutlu animasyon

Kırmızılı kadın yılın fotoğrafı seçildi Foto Muhabirleri Derneğinin düzenlediği Vakıfbank- TFMD Yılın Basın Fotoğrafları 2014 yarışmasında dereceye girenler açıklandı. TFMD Başkanı Rıza Özel, düzenlediği basın toplantısında, 29’uncusu düzenlenen ve basın fotoğraflarının ödüllendirildiği tek yarışma olan “Yılın Basın Fotoğrafları”’na 2013’te damga vuran olaylardan 4 bin 381 karenin katıldığını ve özel, jürinin 11 saatlik değerlendirmesi sonucunda, 6 kategoride 22 fotoğraf ve 4 serinin ödül aldığını duyurdu. Geçtiğimiz günlerde Türkiye’yi sarsan halk ayaklanmasında Gezi Parkı odaklı olaylara simge olduğu gerekçesiyle Reuters foto muhabiri Osman Örsal’ın çektiği “Kırmızılı Kadın” karesi ise “Yılın Basın Fotoğrafı” ödülüne layık görüldü. YARIN KÜLTÜR-SANAT

Hayal gücünün sınırlarını zorlayan animasyonlar çocuklar başta olmak üzere her kesimden insanın dikkatini çekmektedir. Bunun üzerine Türkiye’de ilk üç boyutlu animasyon filmi “Uzay Kuvvetleri 2911” ile klasik Tarzan öyküsünün yeniden işlendiği “Tarzan”ın da aralarında bulunduğu çok sayıda animasyona adım atmaya hazırlanıyor. İlk film olan ‘Uzay Kuvvetleri 2911’in yönetmeni Michael Şahin Derun ile Uzay Kuvvetleri 2911 oyuncuları Gamze Demir ve Rıza Gülmez, Haftasonu moderatörü Beyza Hakan’ın konuğu oldu. Merakla beklenen 3D yapıtlar yakında beyazperde de izleyicileriyle buluşacak. YARIN KÜLTÜR-SANAT

HAFTANIN AJANDASI İkinci dereceden işsizlik yanığı

5. İTÜ Kısa Film Yarışması

Sesiyle sizleri büyüleyecek

Cumhurbaşkanı, Başbakan’ın kafasına anayasa fırlatırsa, siz de o gün üniversite mezunu olarak iş aramaya başlasanız. İş arama macerası 27-28 Şubat saat 20:00’da İstanbul Devlet Tiyatrosu Cevahir Sahnelerinde izleyicisiyle buluşuyor.

Kısa ve uzun metrajlı film gösterimleri, sinema üzerine söyleşiler, kısa film yapım süreci hakkında çalışmalar ve sinema merkezli bir çok etkinlik daha 17 Şubat-04 Mart İTÜ Farklı Kampüsler’inde sinemaseverlerin karşısında olacak.

Kısa sürede kendinden bahsettiren genç sanatçı Ceylan Ertem konserleriyle insanlara kendini sevdirmeye devam ediyor. 28 Şubat Cuma günü saat 22:00 ‘da Kadıköy Sahnede kulaklarınızın pasını silecek ve sizi şarkılarıyla mest edecek.


SPOR

19

25 Şubat 2014

ABD asıllı Rus tarihe geçti!

Avustralya Açık’ta şampiyon Wawrinka 8 numaralı seribaşı İsviçreli Stanislas Wawrinka, 1 numaralı seribaşı İspanyol Rafel Nadal’ı 3-1 yenerek Avustralya Açık’ta şampiyon oldu. Sezonun ilk “grand slam” tenis turnuvası Avustralya Açık’ta, tek erkekler final maçında 8 numaralı seribaşı İsviçreli Stanislas Wawrinka, 1 numaralı seribaşı İspanyol Rafel Nadal’ı 6-3, 6-2, 3-6 ve 6-3’lük setlerle 3-1 yenerek kariyerinde ilk kez bir “grand slam” kazandı. 28 yaşındaki Wawrinka, bugüne kadar 12 kez karşılaştığı Nadal karşısında aldığı ilk galibiyetle kariyerinin 6. tekler zaferine ulaştı ve erkekler dünya sıralamasında kariyerinin en üst noktası olan 3. basamağa yükselmeyi de garantiledi. Wawrinka böylece 17 “grand slam” şampiyonluğu bulunan vatandaşı Roger Federer’i, dünya sıralamasında ilk kez geride bırakacak. SPOR

Tavşanlı Linyitsporlu oyunculardan protesto PTT 1’inci Lig ekiplerinden Orduspor, kendi sahasında Tavşanlı Linyitspor’u ağırlarken, konuk takımın protestosu dikkat çekti. Ordu’daki maçın başlama düdüğüyle birlikte Tavşanlı Linyitsporlu futbolcular, sahanın ortasında kol kola girerek yönetimi protesto etti. 25 saniye süren protestonun ardından oyuncular tekrar maça döndü. Bu protesto sırasında Ordusporlu futbolcular da top çevirerek rakiplerine bir anlamda destek verdi. Protestonun nedeninin ise ödenmeyen ücretler olduğu belirtildi. Alacakları nedeniyle böyle bir protesto yapan Tavşanlı Linyitspor mücadeleyi 3-0 kaybetti. Bu protestonun bir benzerini geçtiğimiz Ocak ayı içinde İspanya’da Racing Santanderli oyuncular gerçekleştirmişti. Santanderli oyuncuların protestosu üzerine hakem takım kaptanının yanına gelerek “Oynayacak mısınız?” diye sordu. Santanderli oyunculardan “hayır” cevabı alınca maçı tatil etmişti. SPOR

2014 Sochi’de snowboard paralel slalomda dün tarihi bir başarıya imza atıldı. 2011’de Rusya vatandaşlığı alan ABD asıllı Vic Wild, snowboardda aynı olimpiyatta 2 altın madalya kazanan ilk sporcu unvanını aldı. Rusya adına ilk kez 2014 Sochi Kış Olimpiyat Oyunları’nda yarışan Wild, paralel slalom büyük finalinde Sloven Zan Kosir’le kapıştı ve bitiş çizgisini 1. olarak geçerek 2014 Sochi’deki ikinci altın

madalyayı aldı. Wild daha önce de paralel büyük slalomda birincilik kürsüsüne çıkmıştı. Bu arada Vic Wild, olimpiyatta bronz kazanan Rus snowboardcu Alene Zavarzina’yla evli. SPOR

Beşiktaş’tan mucize zafer

Zafer Aslan’ın Arena’da ezeli rakibi Beşiktaş’ı ağırlayan Galatasaray, sahadan 1-0 galip ayrıldı. Aslan’a kritik galibiyeti getiren golü; 38. dakikada penaltıdan Selçuk İnan attı. SPOR onur şeker

Türkiye’nin nefesini tuttuğu derbi hayal kırıklığı yarattı. Dünya yıldızlarının sessiz kaldığı gecede dengeleri bozan oyuncu; eski Galatasaraylı, yeni Kartal Dany oldu! Kamerunlu, acemice bir faulle Veysel’i indirdi. Selçuk İnan skoru 1-0’a getirdi. İkinci yarıda pozisyonlardan çok Cenk’in dakikalarca süren tedavisi akıllarda kaldı. Beşiktaş’ın 2 puan önüne geçen Aslan, maç fazlasıyla Fenerbahçe’nin ensesine yapıştı. Bilic ve öğrencileri ise zirve hedefini rafa kaldırmak üzere! Aslan zirveye tutundu Ligin zirvesini yakından ilgilendiren mücadelede Galatasaray ve Beşiktaş Türk Telekom Arena’da karşı karşıya geldi. Galatasaray’da, Roberto Mancini Antalya maçında dökülen savunmada değişikliğe gitti. Veysel, Semih, Hakan, Telles dörtlüsüne görev veren İtalyan teknik adam, Che-

djou ve Burdisso’yu kadroya almadı. Bilic ise daha temkinli bir kadroyla mücadeleye başladı. Aslan’a 20 dakika yetti Karşılaşmaya iyi başlayan taraf Beşiktaş’tı. Savunmayı önde kuran ve bloklar arası mesafeyi kısa tutan Siyah-Beyazlılar orta alanın hakimiyetini eline geçirdi. Gökhan’la her iki kanattan da ataklar yapan konuk takım ilk 25 dakikalık bölümde oyunu rakip yarı alanda oynamayı başardı. Bu bölümde Galatasaray’da Melo dışında mücadele eden kimse yoktu. Selçuk, Burak ve Drogba çok pas hatası yaparak etkisiz kaldı. Rakip kaleye gitmekte zorlanan Cim Bom, duran toplarla etkili olmaya çalıştı.

0 1

25. dakika geçildikten sonra Mancini’nin takımı rakibin baskısını kırdı ve oyuna ortak oldu. Beşiktaş ise geri çekildi. Sneijder’ın daha fazla sağ tarafa gelmesi Veysel’i rahatlattı. 38. dakikada sağ kanattan ceza sahasına giren Veysel, Dany’nin müdahalesi ile yerde kaldı ve Cüneyt Çakır penaltı noktasını gösterdi. Topun başına geçen Selçuk, Tolga’yı ters köşeye yatırdı ve Galatasaray’ı öne geçirdi: 1-0. Aslan kötü başladığı ilk yarının son 20 dakikasında toparlandı ve bulduğu penaltı golüyle devreyi önde kapattı. TEBRİKLER SEMİH Maçın 54. dakikasında sahada ‘helâl olsun’ dedirten bir futbol güzelliği yaşandı. Olcay ve Semih’in başrolleri oynadığı bir pozisyonda Semih’ten çıkan top için hakem ‘aut’ kararı verdi. Bu karar üzerine hemen hakemin yanına koşan Semih Kaya, ‘Hocam top benden çıktı’ dedi. Cüneyt Çakır da yanlışından dönerken, Semih Kaya’yı kutladı.

Beko Basketbol Ligi’nde Beşiktaş Integral Forex mucizevi bir galibiyet aldı. Siyah-Beyazlılar sahasında ağırladığı Pınar Karşıyaka’yı geriden gelerek, son saniyede faul atışından bulduğu 1 sayıyla 69-68 yendi. Maça kötü giriş yapan Beşiktaş ilk çeyreği 19-10, devreyi de 40-27 geride kapattı. İkinci yarıda da Beşiktaş’ın skoru lehine çevirme çabası yetersiz kaldı. Karşıyaka bu bölümü de Batista’nın sayılarıyla 52-45 üstün geçti. 4.periyotta ise, maç yeniden başlamış gibiydi. Hücumda sıkıntı yaşayan Karşıyaka önünde 9-0’lık seri yakalayan Beşiktaş üçlüklerle de bitimine dakika kala, skoru eşitledi: 68-68. Ardından gelişen hücumda faul almayı başaran ev sahibi, Muratcan’ın tek isabetiyle Beşiktaş zafere gitti. SPOR

Euro 2016 yolunda rakiplerimiz belli oldu Milli takımımız, 3. torbadan katıldığı kura çekiminde Hollanda, Kazakistan,İzlanda ve Çek Cumhuriyeti’nin yer aldığı A grubuna düştü. Gruplarını ilk iki sırada bitiren 18 takım ve en iyi grup üçüncüsü finallere yükselecek. Geri kalan 8 grup üçüncüsünün ikili olarak eşleşeceği Play-Off maçları sonunda ise 4 takım daha finallere katılmaya hak kazanacak. Play-Off maçları 12-14 ve 15-17 Kasım 2015’te yapılacak. EURO 2016 finallerinin kura çekimi ise 12 Aralık 2015’te yine Fransa’da yapılacak. Finallerde 24 takım 4’erli olarak 6 gruba ayrılacak. UEFA Yönetim Kurulu’nun aldığı karara göre politik konular nedeniyle Azerbaycan ile Ermenistan ve İspanya ile Cebelitarık aynı eleme grubunda yer almayacak. SPOR


Tek rakibim Türk Ticaret Kanunu AB ticaret hukuku ile uyumlu hale getirilen Türk Ticaret Kanunu ile kamyoncuların vazgeçilmezi kamyon arkası yazılar da yasaklandı. Kamyon şoförleri duygularını paylaştıklar

yazıları kaldırırken “Tek rakibim Türk Hava Yolları”, “Babam Sağolsun” efsaneleriyle akıllarda kalan kamyon arkası yazıları da insanları gülümsetmeye devam ediyor. toplum

Bin atlı soygunlarda çocuklar gibi şendik

Ülke sınırları içinde çaldıkları milyar dolarlarla yetinmeyen AKP, Orta Asya’ya açıldı. AKP’nin yerel seçimlerde kullanmak üzere tanıttığı Uğur Işılak isimli kişinin uyarladığı ‘dombıra’ şarkısı Kazakistanlı Arslanbek Sultanbekov’un olduğu ortaya çıktı. Halk, seçim şarkısını bile çalan AKP’nin seçimlerde neler yapacağı ile ilgili oldukça tedirgin…

Çin’de bir hayvanat bahçesi’nde depresyona giren 27 yaşındaki Yang Jinhai kendini beyaz bengal kaplanlarının bulunduğu kafese attı. Çin’li adam ‘şanlı ve muhteşem’ kaplanların bu şekilde kafes içinde tutulmasına sinirlenip, onların monoton hayat standartlarını yükseltmek için kendini yem olarak sunmaya karar vermişti.

TOPLUM özge doğan

Türkiye AKP’nin 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla başlayan süreçte her gün başka bir soygun haberini okurken, dillere destan bir hırsızlığa daha şahit oldu. AKP’nin Uğur Işılak tarafından seslendirilen seçim şarkısının orijinal adının Dombıra olduğu ve söz ve müziğinin Kazakistanlı Arslanbek Sultanbekov’a ait olduğu ortaya çıktı. Müzikolog Kaya Kuzucu, Kazakistan’ın başkenti Astana’da yaşayan şarkının sahibi Sultanbekov’un, AKP’nin şarkıyı izinsiz kullandığını duyup Türkiye’deki avukatları aracılıyla yasal işlemlere başladığını söyledi. AKP’nin repertuarına bir hırsızlık daha ‘Dombıra’ şarkısı, yalnızca eserin sahibinden izinsiz biçimde kullanılmakla da kalınmamış. Ezgisiyle Türk dünyasından çalınarak, Uğur Işılak isimli kişinin muhteşem(!) yorumuyla milliyetçi kesimi kucaklayan, ‘ezilenler’ ve ‘halk’ vurgularıyla da sol literatürden çalınan sözlerle ortaya karışık yaratılan bu uyarlama solcu kesime de göz kırpıyor. ‘Milliyetçiliği ayaklar altına alan’, solculuğu yedi düvele ‘marjinal’ diye

18SORU

Kaplana can feda

tanıtan Erdoğan’ın bu garip karışımı kendisiyle çelişiyor. Nerede ‘aynı bağın gülleri’? Şarkı dikkatli incelendiğinde AKP’deki dönüşümü de gözler önüne seriyor. 2011 yılında kullanılan AKP’nin yine bir başka nadide seçim şarkısı “Aynı yoldan geçmişiz biz, aynı sudan içmişiz biz” parçasından farklı olarak; birlik, beraberlik, AKP’lilerin ‘aynı bağın gülleri’ oluşu terkedilmiş. Bu defa

şarkı yalnızca Recep Tayyip Erdoğan güzellemesinden oluşuyor. Uğur Işılak isimli kişi, her kıtanın sonun ‘büyük usta’nın şanına yakışır biçimde adeta ‘Re-cep Tay-yip Er-doğan’ diyerek kükrüyor ve bunu tam 18 kere yapıyor. Lakin şarkının sözleri yalan olduğu rahatlıkla kanıtlanabilecek satırlardan oluşuyor; ‘Sözü dosdoğru yoktur riyası / Zalimlerin korkulu rüyası’ mısraları bunu izah etmeye yetiyor. Bilhassa da ‘Mazlumlara sırdaş olan / Gariplere

yoldaş olan’ dizeleri, “Uğur Işılak gerçekten Erdoğan’dan mı bahsediyor?” dedirtiyor. Bir televizyon programında şarkının asıl sahibi Sultanbekov’la karşı karşıya gelen Uğur Işılak, ‘Parası neyse veririz’ demeye getirdiği sözleriyle adeta yüzsüzlüğün resmini çiziyor. Bu pişkinliğe halkın da şarkıyla vereceği bir cevap düşünüldüğünde; sahi neydi İsmail YK’nın meşhur şarkısı?

Açılın köprüler eve gidelim

Mezar açtırdılar

Mardin’de 45 gün önce vefat eden Hamit Kart’ın ailesi, “mezardan ses geldiği” gerekçesiyle kabrini açtırdı. 40 yaşındaki Hamit Kart’ın ailesi, mezardan ses geldiği ve yaşadığına dair rüya gördüklerini ileri sürerek, Hacılar Mezarlığına geldi. Akrabalarının yardımıyla Kart’ın mezarını açan aile, cenazeyi gördükten sonra mezarı kapattı.

ebru kaya Öğrenci/bursa

Ne sen Alparslan’sın ne de ODTÜ Bizans

1. En sevdiğiniz erdem? Cesaretli olmak 2. Başlıca özelliğiniz? Unutkan olmak 3. Mutluluk nedir? Aşk 4. Mutsuzluk nedir? Planlarımın bozulması 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Bekletilmek 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Yalancılık 7. En sevmediğiniz şey? Uykusuzluk 8. En sevmediğiniz kişiler? Cahiller 9. En sevdiğiniz iş? Sigara içmek 10. En sevdiğiniz şair? Cahit Sıtkı Tarancı 11. En sevdiğiniz yazar? Sabahattin Ali 12. Kahramanınız? Özge Akman 13. Kadın kahramanınız? Annem 14. En sevdiğiniz çiçek? Karanfil 15. En sevdiğiniz renk? Siyah 16. En sevdiğiniz yemek? Karnıyarık 17. En sevdiğiniz düstur? Anı yaşa 18. En sevdiğiniz söz? Fikirlerin için savaştığın sürece özgürsün

Rize’nin Pazar ilçesinin İkiztepe Mahallesi’ndeki evine patika yoldan ulaşım sağlayan 62 yaşındaki Recep Ali Dizgin, komşularının arazilerinden araç yolu geçirilmesine izin vermemesi üzerine köprü yapmaya karar verdi. Kendi çizdiği projeyle 68 metre uzunluğunda ve 18 ayaklı köprünün yapımına başlayan Dizgin, 2 ayda tamamladığı köprüyü 40 bin liraya mal etti. Köprünün yanı sıra 12 metre de beton yol yapan Dizgin, şimdi de köprüyü 10 metre uzatarak evinin kapısına kadar ulaştırmayı hedefliyor. Dizgin, Rize’de arazinin engebeli olduğunu, bunun da yol yapımını güçleştirdiğini belirterek, mecburen pratik çözümler bulmak zorunda kaldıklarını söyledi. toplum

Kendisini Alparslan sanan Melih Gökçek, ODTÜ Ormanı’ndan geçen ODTÜ Bulvarı’na, “1071 Malazgirt Bulvarı” adını verdi. Karar Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nden oy birliği ile geçti. Bulvarı bu ay sonu itibariyle Başbakan Tayyip Erdoğan’ın açması planlanıyor. Bununla da yetinmeyen Gökçek, 1071 Malazgirt ismi verilen yolun üzerindeki köprü ve alt geçitlere hükümdarların isimlerini vererek, imparatorluk hevesini muhteşem projesine yansıttı. Gökçek, 1071 Malazgirt ismiyle hızını alamayıp Bizans zannettiği ODTÜ’nün kapılarını açtı. Zaten Gökçek’in hayal alemine göre; gece yarısı çevik kuvvet ordusuyla muharebe tadında girilen yere de 1071 Malazgirt ismi yakışırdı… toplum

Şehzade çılgınlığı Muhteşem Yüzyıl dizisinde Kanuni Sultan Süleyman’ın boğdurtma sahnesiyle gündeme gelen Şehzade Mustafa çılgınlığı turistlere de sıçradı. Hürrem Sultan’ın doğduğu Ukrayna’dan Bursa’ya gelen bazı turizmci ve gazeteciler, televizyon dizisiyle yeniden gündeme gelen Şehzade Mustafa’nın türbesini ziyaret etme furyasına katıldı.

Anlayamazsınız...

Bir de yabani hayvan ısırsaydı… Adıyaman’ın Gölbaşı ilçesinde elini sinek ısıran bir kişi, 112’yi arayarak yabani bir hayvan tarafından saldırıya uğradığını söyledi. Bekir Vaktiyok (37), akşam saatlerinde bahçede gezerken, ağacın dalına elini uzattığı sırada elini sinek ısırdı. Şahıs, sineğin ısırmasının ardından 112 sağlık ekiplerini arayarak yabani bir hayvan tarafından saldırıya uğrayarak yaralandığını belirterek yardım istedi. Olay yerine giden 112 sağlık ekipleri, kendisinin yabani hayvan tarafından saldırıya uğradığını söyleyen şahsın elini sadece sinek ısırdığını anladı. toplum


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.