Güzel günlerin habercisi...
18 Eylül 2014 Perşembe Sayı: 152 l
l
1 TL www.yarinhaber.net l
Birleşik Muhalefet Hareketi Forumu’nda binler buluştu
Baslangıc , , tamam .. .. . yuruyelim arkadaslar ,
“Gövdenin yanında sinir sistemine ihtiyaç var” Forumda en öne çıkan konuşmalardan birini yapan Hakan Öztürk, AKP’nin diktatörlüğüne karşı Gezi direnişinin gerçekleştiğini söyleyerek şunları belirtti: “Eninde sonunda birleşmek zorundayız. Gezi direnişi, hoş bir seda değildi. En uçtaki insanları tüm insanları biraraya getirdi. Buradan örgütlenme duygusuyla, sinir sistemi yaratma, eylemler yapma duygusuyla çıkmalıyız. Beraber yürüyelim. Neden bu iki bin kişi birlikte yürümesin?”. Konuşmanın tam metnini 3. sayfada okuyabilirsiniz.
AKP diktatörlüğü yenilebilir
Binlerce ‘Gezi insanı’ buluştu
Birleşerek ‘yürüme’ye çağırıyoruz
AKP’nin yenilebilir olduğunun Gezi direnişinde verdiği ‘birleşik bir mücadele’ ile mümkün olduğunu yedi düvele ilan eden muhalefet, bu deneyimle Birleşik Muhalefet Hareketi’nin tohumlarını atmıştı. Adı halkın dilinde ‘hırsız ve katil’ olarak anılan AKP’nin karşısında duracak, tıpkı Gezi’de olduğu gibi farklılıkları bir kenara bırakarak iktidarın baskılarına karşı ‘birlikte’ mücadele edecek tüm muhalefeti çatısı altına davet eden Birleşik Muhalefet Hareketi, Gezi’nin ‘başarısı’nın ışığında ‘yürüyüşünü’ başlattı, İstanbul Forumu’nda buluştu.
14 Eylül günü Şişli Kent Kültür Merkezi salonuna sığmayarak merdivenlere kadar taşan forum katılımcıları Gezi’nin küçük bir örneğini oluşturdu. Salon Gezi’nin insanları ile doldu taştı. Birleşik Muhalefet Hareketi, İstanbul Forumu ile “Bu daha başlangıç” sloganını kararlı bir yürüyüşe çevirdiForuma daha önceki toplantı ve meclislerden farklı olarak bir çok sosyalist kurum da dahil olarak birleşik mücadelenin gücüne güç kattı. Katılımcılar, AKP’nin diktatörlüğüne karşı, önceki toplantı ve meclislerde hazırlanan çerçeve metnini tartıştı.
Gezi direnişinin “Bu daha başlangıç” mottosunu kararlı bir ‘yürüyüşe’ çeviren Birleşik Muhalefet Hareketi, bundan sonra yapacakları ile toplumsal muhalefeti tıpkı Gezi’de olduğu gibi çatısı altında buluşturacak gibi görünüyor. Şuan kabinedeki partilerin dahi gerçekleştiremeyeceği nitelik ve nicelikteki bir toplamı bir forumda buluşturma gücüne sahip olduğunu kanıtlayan Birleşik Muhalefet Hareketi’nin daha demokratik ve daha özgür bir ülke için ‘birleşme’ ve ‘yürüme’ çağrısını Yarın Haber olarak biz de tüm okurlarımıza duyuruyoruz. güncel 03
AKP’lilerden liselilere dayatma: Önce ‘imam’ ol
Bu yıl okullar inanılmaz bir İmam Hatip dayatmasıyla eğitime başladı. İmam Hatiplerin sayısı, AKP hükümeti iktidara geçtiği günden bu yana, %500 artmasına rağmen öğrenciler AKP’nin gerici zihniyetini işlediği muhafazakar bir eğitim almak istemedikleri için Anadolu Liseleri’ni
ve Meslek Liseleri’ni tercih ederek İmam Hatiplerin bu kadar ‘olağanüstü’ artmasına gerek olmadığını dile getiriyor. Öğrencileri önce ‘imam’ olmaya zorlayan AKP hükümetinin eğitim sistemine karşı liseliler ve veliler bir çok ilde eylemler yapıyor. lİsenİn gÜndemİ 14
Temapark işçileri haklarının peşinde
Halkalı’da TEM’i trafiğe kapatan işçilerin taleplerini, işveren kabul ettiğini açıklamıştı ancak günler geçmesine rağmen işçilerin talepleri yerine getirilmedi. emek 09
12 Eylül AKP ile sürüyor 12 Eylül’ün üzerinden 34 yıl geçti. Yıldönümünde, Amasya’da işkence gören yurttaşların, işkencecilerine açtığı dava zamanaşımına uğradı. AKP, 12 Eylül zihniyetini sürdürürken, Cumartesi Anneleri de 80 darbesinde gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır’ın hesabını sordu. gÜncel 06
Yürüyelim
Aklın yolu
HAKAN ÖZTÜRK AKP’nin zayıflığı
SİBEL UZUN
03
05
Uyanış
Sığınma evlerine ihtiyaç duyulmayan bir ülke
GÜLSÜM KAV
10
Ana fikir
Maden işçileri her gün ölüme iniyor Soma Katliamı’ndan sonra AKP’nin en önemli açıklarından bir tanesi, CHP Milletvekili Özgür Özel’in Soma’da yaşanacak olan olası bir felaket üzerine mecliste yaptığı konuşmasına karşı umursamaz tavrıydı. Özel hala maden işçilerinin güvenliği konusunda herhangi bir ilerlemenin olmadığını söylemeye devam ediyor. Bu haftaki röportajımızda Özel’in konuyla ilgili uyarılarına yer veriyoruz esas mesele 15
RTÜK katillerin ekrana çıkmasında sakınca görmedi Reyting uğruna kadın katillerinin ekranlara çıkartılmasına büyük tepki gelmesinin ardından RTÜK Songül Karlı ve Seda Sayan programlarıyla ilgili soruşturma başlattı. RTÜK Songül Karlı’nın programına ceza verildiğini ve Seda Sayan’la ilgili kararın ertelendiğini duyurdu. RTÜK Başkanı Davut Dursun, Sayan’ın programında ihlal görmediğini söyledi. kadın 11
02
YESiL SAYFA 18 Eylül 2014
Yeşil Eylem
Oruçlu Köyü’nde maden yoluna karşı tepki
Artvin’in merkeze bağlı Oruçlu Köyü’nde, Cerattepe mevkiinde faaliyete başlaması planlanan altın ve gümüş madeninin yolunun köyün ortasından geçirilmek istenmesine tepkiler devam ediyor. Yolun inşasına izin vermeyeceklerini belirten halk iş makinelerinin önünü kesti. Artvin’e 35 kilometre uzaklıktaki Oruçlu köyünde evler ve araziler, Deriner Barajı nedeniyle birkaç yıl önce kamulaştırıldı. Köy halkı 51 haneyi, kamulaştırmadan aldıkları bedellerle eskiden mezra olarak kullandıkları bölgede yeniden inşa etti. Ancak eski köylerini Deriner barajının sularına kurban veren Oruçlu sakinlerinin sorunu bitmek bilmedi. Bu kez de maden ocağı yolu köyün ortasından geçirilmek istendi. Altın, gümüş ve bakır madenini ana yola ulaştıran 8 metre genişliğindeki bağlantı yolunun köyün tam ortasından geçirilmesinin planlanması ile yine birçok evin ve arazinin kamulaştırmayla ellerinden alınacağını öğrenen köylülerin eylemleri sürüyor. YARIN YEŞİL SAYFA
Burdur’da mermer ocağına geçit yok Burdur’da Bağsaray Köyü’nde açılan mermer ocağına karşı köylülerin direnişi sürüyor. Bölgede yaşayan halkın mermer ocağı için ağaçları kesen, gölleri kurutanlara karşı eylemleri devam ediyor. Orman Genel Müdürlüğü’nün ağaçların kesilmesine göz yumduğunu belirten Bağsaray halkı, sorumluları da protesto ediyor. yeşil sayfa sanem deniz kural
Seyhan’da balık ölümleri endişelendirdi Seyhan Nehri’nin Sabancı Merkez Camii civarında balıklar su yüzüne çıktı. Su yüzeyini kaplayan ölü balıklar en çok da balıkçıları üzdü. Balık tutmak için nehir kenarına gelen balıkçılar, gördükleri manzara karşısında büyük şok yaşadı. Keyif için balık tutmaya geldiğini belirten Arif Kahraman, “Ne olmuş balıklara bilmiyorum. Ya atık su geldi, ya da zehir attılar başka bir şekilde ölmez. Belki oksijensiz kalmışlardır. Mevsimsel olacağını da zannetmiyorum. Koca yaz sıcak geçti. Ama böyle balık ölümü olmadı. bugün balık tutamayacağız” dedi. Balık ölümlerinin araştırıldığı bildirildi. Balık ölümlerinin , iklim değişikliğine bağlı kuraklığın artmasına bağlı olabileceği tahmin ediliyor. YARIN YEŞİL SAYFA
İklim değişikliği sonuçları raporlandı
Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli değerlendirme raporu (İklim Değişikliği 2014 raporu) açıklandı. İklim Ağı, Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen toplantıda raporu değerlendirdi: “İklim değişikliği insanlar ve ekosistemler için büyük risk oluşturuyor. Bu riskleri yönetmek için, acilen değişen iklim sistemlerine uyumlu politikaların oluşturulması gerekiyor.” Raporda kapitalizmi suçlamak yerine, iklim sisteminde yaşanan değişikliler “insan ürünü” olarak değerlendirildi. 70 ülkeden yaklaşık 300 bilim insanının binlerce bilimsel çalışmayı değerlendirerek hazırladığı bu rapor, iklim değişikliğinin etkisiyle su kıtlıklarının ve kuraklıkların artacağını, tarımsal verimliliklerin düşeceğini, gıda fiyatlarında dünya genelinde %85’e varan artış gerçekleşebileceğini öngörüyor. Ancak iklim değişikliğinin esas belirleyenlerine raporda girilmiyor. YARIN YEŞİL SAYFA
Haftanın duyuruları 22 Eylül: “İklime sahip çıkıyoruz” eylemi – 18:00 Cumhuriyet Meydanı/Antalya
28 Eylül: “Fatsa’da siyanürle altın aranmasına hayır” eylemi – Galatasaray Meydanı/İstanbul 6 Ekim: Siyanürlü altın yürüyüşü – Fatsa ve Murgul’da
kesilmesi Orman Genel Müdürlüğü’nün yüz karasıdır. Orman Genel Müdürlüğü, Burdur’un Çeltikçi İlçesi’ne bağlı sahip çıkması gereken ormanlara sahip Bağsaray Köyü’nde mermer oca- çıkmıyor. Orman Bakanlığı’na ait genel ğına karşı direniş sürüyor. Mermer ocağı müdürlük, ormanları koruyamayacaksa, yapılan bölgede ardıç ormanının yok edil- neden var? Buradaki en büyük sorumluluk diğini belirten yöre halkı, ayrıca su sorunu Orman Genel Müdürlüğü’nündür. da yaşandığını söylüyor. Bölgede pek çok göl kurumuş durumda. Ağaçların da ke- SUSUZLUK ARTIYOR silmesinin ardından, sulama suyunda azal- Burdur Bağsaray köyünde köylülerle birlikte malar yaşanacağını belirten köylü, mermer direnişe katılan Hediye Gündüz su sorunu ocağına karşı tepkisini sürdürecek. yaşanacağını da vurguluyor: “Bölgede 65 tane göl var. Bunların 35’i susuzdu. 36.sı ARDIÇLAR BİZİMDİR olan Sülüklü Gölü’nü de ormanın içinde biz Ağaçları çocuklarından daha değerli gör- bulduk. Gölün susuz kalması, o bölgedeki düklerini belirten köylüler “Yaş kesen baş suyun azalmasının bir göstergesi. Bu durum, keser” diyerek direnişlerini sürdürüyor. Ar- sulama suyu kaynaklarının da kuruyacağı dıçların kesilmesini istemediklerini belirten anlamına geliyor. Mermer ocağına 33 dököylüler “Suyumuzun azalacağından kor- nüm alan verildi. Ama her sene istediği kakuyoruz” diyor. Köylülerin eylemlerinin dar artırabiliyor. Mermer ocağının 10 metre ardından firma sahipleri mermer ocağını ilerisinde su kaynağı var. Sülüklü Gölü de boşaltırken, halk inceleme için gelen va- buraya yaklaşık 100 metre mesafede.” lilik heyetine de tepkisini gösterdi. Heyet köy içinden geçerken köylüler tarafından wwwwwww alkışlarla protesto edildi. “Ardıçlar bizim- Köylülerin direnişi sürdürmekte kararlı dir bizim kalacak” sloganları atan köylüler olduklarına dikkat çeken Hediye Gündüz, tepkilerini dile getirdi. kanunların değil halkın talebinin önemli olduğunun altını çiziyor: “Hem ardıç ormanıORMAN MÜDÜRLÜĞÜ NEDEN VAR? nı kesiyorsunuz, hem de içinde kurumuş göl Antalya, Burdur, Kaş, Isparta Platfor- olan ormanı kesiyorsunuz. Bağsaray köylümu’ndan (A Platformu) Hediye Gündüz, leri son derece kararlı. Maden kanunu işler Burdur’daki gelişmeleri Yarın Gazetesi’ne gibi görünüyor ama aslında kanunları halk şöyle değerlendirdi: “Ağaçların, ormanların yazar. Bağsaray’da da halk kendi kanununu yok edilmesi, özellikle de ardıç ağaçlarının yazdı. Ormanları vermiyoruz dedi.”
Karadeniz’de çevre için çetin mücadele Karadeniz’de HES, termik santral, nükleer santral, siyanürle maden aranması gibi çevre katliamı anlamına gelecek projeler sürerken, halkın tepkisi de dinmiyor. Geçtiğimiz hafta Karadeniz’deki çeşitli mücadeleleri ziyaret eden Karadeniz İsyandadır Platformu’ndan Hatice Hacısalioğlu Yarın Gazetesi’ne gözlemlerini anlattı: “Zonguldak Ereğli’de 2 termik santral yapılması planlanan Kireçlik Koyu’nu ziyaret ettik. HEMA adlı kömür şirketine karşı mücadele devam ediyor. Yapılan eylemlerde kadınların ön planda olması dikkat çekiyor. Çevre avukatlarından Yakup Okumuşoğlu’nun Ereğli’de yaşaması büyük şans. Köylü sonuna kadar mücadele ediyor. Bartın’da da yine HEMA şirketi ve yine termik karşımıza çıkıyor. 2006 yılından mücadele ediliyor. Bütün ev ve dükkanlarda “Termiğe hayır” pankartı var. 20 bin imza toplandı. İmzaların Bakanlığa verildiği gün Amasra’da kepenkler kapatıldı, insan zinciri eylemi yapıldı. HEMA bu bölgede kendi işçilerinden eyleme katılan olursa fişliyor ve işten çıkarmakla tehdit ediyor. Sinop’ta ise
35 yıldır nükleer santrale karşı mücadele sürüyor. Japonya ile yapılan anlaşmaya göre 2017 yılında inşaatın başlaması planlanıyor. Sinop Nükleer Karşıtı Platform ile birlikte forum yaptık. Fatsa’da ise 3 köyü etkileyen altın madeninde siyanürlü altın aranmasına karşı eylemler var. Koçhisar Köyü’ne düğüne gittik. Düğün durdurularak konuşmalar yapıldı, herkes alkışladı. İnsanlar bilinçli ve eylem kararları var. İş maki-
naları geçemesin diye yol kapatılıyor. Ordu’da 2 büyük şelale arasına HES yapılmak isteniyor. Rize Andon Vadisi’nde ise HES’e dava açabilmek için ineğini satan Kazım amca ve belediyedeki işinden olan Yusuf abi ile sohbet ettik. Arhavi’de ise şehir içi HES’e karşı mücadele var. Biz mücadeleleri birbirinden haberdar etmeye, ortak hareket etmelerini sağlamaya çalıştık. Bunlar, Türkiye’nin ve dünyanın sorundur. YARIN YEŞİL SAYFA
GUNCEL
03
18 Eylül 2014
Birleşik Muhalefet Hareketi Forumu’nda binler buluştu
Hakan Öztürk
Yürüyelim
AKLIN YOLU
Hayat akıp gidiyor. Okulların, imam-hatip okulları haline getirilmesine büyük bir ses yükseltemedik. İşçiler iş kazalarında ölmeye devam ediyor. AKP’li rantçılar ülkenin her karış toprağına, her bir tane ağacına saldırıyor. Kadın kardeşlerimizi hala kadın cinayetlerine kurban veriyoruz. Gezi Direnişçileri’ni katleden polisler, uyduruk cezalarla kurtuluyor. Seçimlerde sosyalist sol güçlü bir seçenek olamıyor. * İyi şeyler de olmuyor mu peki? Mesela şu ilçenin, şu muhitindeki imam-hatip okulunun açılmasına karşı mücadele edilmedi mi? Edildi. Şu fabrikada ya da işyerinde grevci işçilerin yanın olunmadı mı? Olundu. Şu üniversitede yolsuzluğa bulaşmış bir AKP’li oradan kovulmadı mı? Kovuldu. Bunların hepsi son derece gerekli işlerdir. Ne var ki bu güne kadar olandan, kategorik bir fark yaratmaya yeterli değildir. Kategorik fark yaratma ihtimali olan gelişme İstanbul’da, çok büyük bir katılımla gerçekleşen Birleşik Muhalefet Hareketi forumudur. Foruma binden fazla insan geldi. Neler yapmamız gerektiğini tartıştılar. Park forumlarda kaçırdığımız birleşik mücadele fırsatını bu hareketle birlikte yakalayabiliriz. Milyonlarca insana ulaşan Gezi Hareketi’ni sürdürebilecek irade on binlerce insandan oluşan örgütlü bir güç olabilir ancak. * Birleşik Muhalefet Hareketi başka birçok sol grup ve örgütlerin katılımıyla güçleniyor. Bu toplantıda yepyeni yoldaşlarımız vardı. Hepsi harekete daha büyük heyecan getirdi. Hareket’imiz kendisiyle temas halinde de olan diğer politik güçlerle de bir diyalog sürdürmeyi ihmal etmiyor. Hafta sonu birliğimizi geliştirmek üzere Ankara da bir kez daha geniş bir buluşma gerçekleştireceğiz. Orada olumlu sonuçların ortaya çıkması Türkiye çapında bir mücadele yürütebilmenin imkanlarını arttıracaktır. Hep birlikte büyük bir davaya atılmalıyız. Marjlarda kalmayıp bu ülkenin ana siyasal sorunlarına el koymalıyız. * Yenilgi dönemi ruh halimizi ve alışkanlıklarımızı bırakalım. Yaratıcı olabilmek, başarılı olabilmek hata yapma ihtimalini göze almayı gerektirir. “Bu daha başlangıç…” sloganı güzeldi ama artık bu kadar başlangıç yeter. Daha uzun başlangıç olmaz. Korkmayalım. Yürüyelim. Durdukça kaybediyoruz. Gezi bize derhal hamle yapmayı öğretti. Gezi bize kazanabilme imkanını öğretti. Bakınız şimdi halkımız terliklerini çıkarmış, ayaklarını uzatmış, Gezi Parkı’nın çimlerinde uzanıyor. Çimenlerini ezdirmedi, kendini bir çimen gibi ezilecek zannetmedi. Devler gibi savaştı ve dev bir parka sahip çıktı. Minimalist solculuk dönemini kapattı. Kenarı, köşeyi, yereli değil Tayyip Erdoğan’ın en önem verdiği yeri aldı elinden. Onunla kafa kafaya gelmekten çekinmedi. Bunu becerebilmek için de arkasına alabileceği herkesi aldı. Herkes sadece ve sadece onun askeriydi. Tek komutan oldu Gezi. Tek yumruk. Sol da öyle olmalı. hakanozturk17@gmail.com
Başlangıç tamam yürüyelim arkadaşlar Haftalardır her aşaması ilmek ilmek örülen Birleşik Muhalefet Hareketi İstanbul Forumu, ‘başlangıç’ aşamasının tamamlandığını ve “mücadeleye devam” etmenin vaktinin geldiğini foruma katılan binlerle gösterdi. Şişli Kent Kültür Merkezi’nde buluşan “Gezi’nin insanları”nın salona sığmayarak, muhalefetin artık “yürüme” isteğini kanıtladı. güncel özge doğan
Gezi direnişinden önce AKP’nin baskılarıyla sindirilmeye çalışılan tüm muhalif kesimler, son sözü Erdoğan’ın değil halkın söyleyeceğini Gezi direnişinde AKP’nin yüzüne çarpmıştı. Demokratik ve özgür bir ülke için sokağa dökülen milyonlarca muhalif kurum ve insan görülmemiş bir ayaklanma ile AKP’ye “dur” demişti. “Bundan böyle hiçbir şey Gezi’den öncesi gibi olmayacak” sözlerini tarihe kazıyan toplumsal muhalefetin bunu başarabilmesinin en önemli nedeni şüphesiz ‘birlikte’ olması idi. Belki de başka hiçbir yerde bir araya gelemeyecek birbirinden farklı binlerce insan söz konusu Gezi Parkı’na, inançlarını, kimliklerini, dillerini, cinsiyetlerini dışarıda bırakarak girdi. Farklılıklarını söz konusu etmeden tek bir amaç için Gezi Parkı’nda buluşan halk, unutulmayacak bir halk hareketi yarattı. Öyle ki; Türkiye ilk defa, direnişi büyütmek için Boğaziçi Köprüsü’nü yürüyerek kıta değiştiren insanlara şahit oldu. AKP ‘birlikte’ yenilebilir AKP’nin yenilebilir olduğunun ‘birleşik bir mücadele’ ile mümkün olduğunu yedi düvele ilan eden muhalefet, bu deneyimle Birleşik Muhalefet Hareketi’nin tohumlarını atmıştı. Adı halkın dilinde ‘hırsız ve katil’ olarak anılan AKP’nin karşısında duracak, tıpkı Gezi’de olduğu gibi farklılıkları bir kenara bırakarak iktidarın baskılarına karşı ‘birlikte’ mücadele edecek tüm muhalefeti çatısı altına davet eden Birleşik Muhalefet Hareketi, Gezi’nin ‘başarısı’nın ışığında ‘yürüyüşünü’ başlattı.
Daha önce toplantılarla, meclislerle mücadele hattının oluşturulduğu çerçeve metni tamamlanmıştı. Birleşik Muhalefet Hareketi, önceki forumlarla oluşturarak ‘başlangıcını’ verdiği mücadeleyi, İstanbul Forumu’nda toplanan binlerle ete kemiğe büründürerek yola çıktı. Toplanan binler kararlılığı gösteriyor 14 Eylül günü Şişli Kent Kültür Merkezi salonuna sığmayarak merdivenlere kadar taşan forum katılımcıları Gezi’nin küçük bir örneğini oluşturdu. Salon Gezi’nin insanları ile doldu taştı. Birleşik Muhalefet Hareketi, İstanbul Forumu ile “Bu daha başlangıç” sloganını kararlı bir yürüyüşe çevirdi. Binlerce insanı forumda buluşturabilen Birleşik
Muhalefet Hareketi, katılımın fazlalığı ile umudun hala bitmediğini, toplumun AKP’yi devirmek için birleşik bir mücadeleye nasıl kan, can olacağını gösterdi. Foruma daha önceki toplantı ve meclislerden farklı olarak bir çok sosyalist kurum da dahil olarak birleşik mücadelenin gücüne güç kattı. AKP’nin diktatörlüğüne karşı onlarca sosyalist örgüt, kurum ve parti; binlerce sosyalist, sosyal demokrat ve muhalif insan, hazırlanan çerçeve metnini tartıştı. Artık yürümeli Daha önceki toplantılarda genel hatlarıyla oluşturulan çerçeve metin, alınan sözlerle tartışıldı ve daha da ilerletildi. Toplantıda öne çıkan konulardan “artık yürünmesi gerektiği”, toplumun AKP’ye karşı birle-
şik bir mücadeleye ne kadar hazır olduğunu gösterir nitelikteydi. Başlangıç tamam artık yürüme vakti Gezi’nin “Bu daha başlangıç” mottosunu kararlı bir ‘yürüyüşe’ çeviren Birleşik Muhalefet Hareketi, bundan sonra yapacakları ile toplumsal muhalefeti tıpkı Gezi’de olduğu gibi çatısı altında buluşturacak gibi görünüyor. Şuan kabinedeki partilerin dahi gerçekleştiremeyeceği nitelik ve nicelikteki bir toplamı bir forumda buluşturma gücüne sahip olduğunu kanıtlayan Birleşik Muhalefet Hareketi’nin daha demokratik ve daha özgür bir ülke için ‘birleşme’ ve ‘yürüme’ çağrısını Yarın Haber olarak biz de tüm okurlarımıza duyuruyoruz.
“Gövdenin yanında sinir sistemine ihtiyaç vardır” Kötü şeyler var ama iyi şeyler de var. Gezi direnişi bizim üzerimize uygulanan şimdiye kadar görülmemiş bir baskıdan sonra ortaya çıktı. Arkadaşlar umutlu olalım. Tayyip Erdoğan diye bir şey var, AKP diye bir şey var, diktatörlük diye bir şey var ama Gezi direnişi diye bir şey de var. Taksim’den geçerken görüyorum, halkımız Gezi’deki o çimenlerin üzerine ayaklarını uzatmış oturuyor. Mutlular, onu biz yaptık. Kendi ellerimizle aldık. Yanlışlar yaptığımız oldu, büyük yanlışlar yaptığımız da oldu ama bunlar deneyimdi. Bu, insan hayatında da böyledir. Büyük yanlışlar yaparsınız, bunlar sizin doğruları yapmanıza vesile olur. Çok düştük kalktık ama yürüdüğümüz de oldu. Nazım Hik-
metler, Deniz Gezmişler, Mahir Çayanlar, İbrahim Kaypakkayalar yürüdü bu ülkede. Büyük grevler, büyük eylemler yaptık, büyük direnişler yaptık. Böyle bir tarihimiz var. Gezi’de ağaçları koruduk ama yeni fidanlar da diktik. O fidanlar göğe doğru yükselirken, Türkiye’deki sosyalizm özsütünü almak için toprağa doğru bu fidanların kökleri ilerleyecektir. Onun için buradayız. Doğru bir şey yapıyoruz ama zor da bir şey yapıyoruz. Bunu akıl etmek kolay değildir. Yıllardan sonra yollardan sonra tekrar buraya gelebildik. Gezi direnişi bizi buraya getirdi bunu unutmayalım. Onlarca programdan daha iyi bir şeydir Gezi direnişi. Gezi’den sonra forumlar oldu, güzel şeyler konuştuk ama sadece güzel şeyleri yad etmekle olmaz. Sürekli bir örgütlülüğe sahip olmalı. Bu 2 bin kişi toplanırsa, örgütlenirse, eylem yaparsa çok iyi. Böyle böyle, düşe kalka yürümeyi öğreneceğiz. Önümüzdeki zamanlarda koşmaya da çalışacağız ama gerçeğe oturmalıyız. Nereye kadar sadece toplantılar yapacağız? Forumlardan da çıkardığımız dersle meclisler olarak biraraya gelip kararlar almalıyız. Direnebiliriz, kazanım elde edebiliriz, ama en sonunda bu direnişi geleceğe taşımalıyız. Gövdenin yanında sinir sistemine ihti-
yaç vardır. Birleşik Muhalefet Hareketi, bugüne kadar biriktirdiğimiz şeylerin yeniden bir sinir sisteminin olabilmesi ihtimalidir. Sinir sistemi olmadan akıl yürütemezsiniz. Akıl olmadan da olamaz. Sosyalizm insan aklıyla kurulabilir. Örgütlenmeli, meclisler kurmalı, kararlar alıp uygulamalıyız. Evet Soma’da çok büyük sorun var, çocuklar normal okullara bile gidemeyecek belki. Mecidiyeköyde işçiler ölüyor, haber bültenlerinde sürekli kadın cinayetlerini izliyoruz. Bunları birleştirmeliyiz. Ekim devrimi sert olmadı. Biz de uzanıp örgütlenebiliriz. Herkesin geçmişinde sorunlar vardı. Parçaları bölmenin ne alemi var? Eninde sonunda birleşmek zorundayız. Gezi direnişi, hoş bir seda değildi. En uçtaki insanları, tüm insanları biraraya getirdi. Küçük bir park için insanları topladı. Bütün küçük yerlerden merkeze doğru, parklara doğru ilerlemeliyiz. Almamız gereken çok alan, çok meydan var. Somuta getirelim bunu. Buradan örgütlenme duygusuyla, sinir sistemi yaratma, eylemler yapma duygusuyla çıkmalıyız. Beraber yürüyelim. Neden bu iki bin kişi birlikte yürümesin? Neden düşmana korku salmayalım? Bize Gezi direnişinin anlatmaya çalıştığı şey beraber olabilmektir. Anonim olmalı, su gibi olmalı, her kimlik bu saydamlıkta bir olabilir. “Bu daha başlangıç” Gezi’nin lafıydı ama ilerledik. Artık yürümeli ve koşmalıyız. Başlangıçtan sonraki zamanlardayız. Beklemeye başlamamalıyız. İyi örgütlenmeliyiz. Bunların doğru adresi Birleşik Muhalefet Hareketi’dir.
04
18 Eylül 2014
Bir sonraki adım ne olacak?
Birleşik Muhalefet Hareketi İstanbul Forumu Geçtiğimiz Pazar Şişli Kent Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Foruma, ilerisi için umut verecek nitelikte bir kalabalık katıldı. Gelenler salona sığmayarak merdivenlere kadar taştı. Bu forumda daha önceki forum ve toplantılardan farklı olarak yeni gelen onlarca sosyalist kurum vardı. Biz de gerek kurum gerek bireyler olmak üzere 17 farklı görüşten 17 isme “Birleşik Muhalefet Hareketi’nin en son yapılan forumundan sonraki adımı ne olmalı?” sorusunu yönelttik. Alper Taş ÖDP
Artık sokağa inmeliyiz İki adımı var zaten yapacağımız işlem olarak. Bir il düzeyinde bu forumları toplamak; iki İstanbul’da ilçeler düzeyinde bu forumları toplayıp yürütücülerini seçmek ve bunları mahallelere doğru taşımak. Yani süreci inşa etmek şekillendirmek. Ve sonrada bir kuruluş etkinliğiyle sözcülerimizi, ortak flamamızı ortaya koyup artık sokağa inmemiz.
Ayşegül Kaya Forum katılımcısı
İktidara yürümemiz gerekiyor Oradaki konuşmalardan birisinde “Emekledik, yürüdük artık koşma zamanı” denmişti. Böyle baktığınızda bir şeylere koşmak gerekiyor artık. Başka bir konuşmada da “Muhalefet deyince sanki sürekli muhalefette kalır gibi, iktidara yürüyoruz, daha açıklayıcı” denmişti. Bir atılım yapmak gerekiyor, sesimizi duyurmak gerekiyor. Kapalı yerlerde değil de alanlarda kitlesel bir şekilde olmamız gerekiyor. İktidara gidermiş gibi; “Tayyip Cumhurbaşkanı oldun ama rahat olmayacaksın biz varız” diye bir vizyon çizmemiz gerekiyor. Berna Çiçeksever Forum katılımcısı
Aynı kararlılıkla devam etmeli Bu gidişatı beğendim. Bu şekilde aynı kararlılıkla devam edilmesine; eski örgütlerin eski hatalarından ders çıkarılarak, eski birleşme dönemlerindeki hatalardan ders çıkarılarak şu anki istikamette aynı kararlılıkla devam edilmesi gerekiyor. Koordinasyon kurulunun, örgütlerin; yönetenler kimler oluyorsa onların yine birbirleriyle aynı diyalog içerisinde eski hatalarından ders çıkararak, diğer dışarıdaki örgütlere yine birleşme tekliflerini götürerek bu istikamette devam etmelerini bekliyorum. Canan Kaftancıoğlu CHP
Ortak eyleme dönüştürmeyi hedefleyelim Ben zaten bu hareketin içindeki birisi olarak şunları diyebilirim. Bu Pazar günü yaptığımız ve bundan sonra da yapmaya devam edeceğimiz forumlarla birlikte Birleşik Muhalefet Hareketi’ne adı üzerinde olduğu gibi birlikte şekillendirip bir ortak eylem haline dönüştürmeyi hedefliyoruz. Bundan sonra yavaş yavaş birleşik muhalefetin sokaktaki sesi olarak birleşik emek hareketi gibi düşünülebilir; birleşik dayanışma hareketi gibi eylemliliğe yavaş yavaş geçmeyi düşünüyoruz. Olması gereken de bu bence. Cemal Polat Forum katılımcısı
Hareket eyleme geçmeli Birleşik Muhalefet Hareketi tamamen kuruluş sürecinde olan bir hareket, örgütlenmeye çalışıyor. Potansiyel henüz yeterli değil, hareket ulaşmayı hedeflediği örgütlü ve örgütsüz çevrelerin tamamına henüz ulaşmış değil. Ama forum bize, bu kuruluş sürecinin hızlanması ve hareketin amaçları doğrultusunda eyleme geçmesi gerektiğini de gösterdi. Onun için bundan sonraki aşama kuruluş sürecini hızlandırılmalı, il ve ilçe forumları yapılıp, meclisleri oluşturulup hareket bir eylemlilik sürecine girilmeli. Devrimci hareket
Gezi + devrimci irade Bize göre her adımı doğru okuyup devamında gelen adımları öyle atmak gerekiyor. Üreterek yapalım; yaptıkça sonuçlarına bakarak ilerleyelim. Bunun için Gezi yetmez; Gezi + Devrimci irade formülü gereklidir. Bu, hem süreci güvenceye alacak hem de doğru anlatılabilirse, genişleyerek kapsam büyütmeyi beraberinde getirecektir. Forum bitti ama süreç devam ediyor. Halka karşı taşıdığımız sorumluluklar, bu kez başarmamızı zorunlu kılıyor. İnanırsak ve ortaklaşmanın öneminin bilinciyle hareket edersek başarırız. Efe Baysal Kuzey Ormanları Savunması
Elzem olan yaşam alanlarımız Kısa vadeli olarak bu toplantılarda sol içindeki farklı renklerin bir araya gelmesi devam etmeli. Bunun yanında daha elzem olan mesele yaşam alanlarımız, kamusal alanlarımız sermaye-iktidar bloku tarafından saldırı altındayken solun daha çok sokakta bulunması gerekiyor. Her konuda beraberiz gibi bir birleşme sağlanmasından çok müştereklerde buluşabilmenin erdem olduğuna inanıyoruz. Zira ormanlarımız, nehirlerimiz megaprojelerle, HES’lerle; mahallelerimiz ‘rantsal’ dönüşüm furyasıyla ciddi bir saldırı altında. Kent hakkı mücadelesine, ekolojik mücadeleye sol daha fazla vurgu yapmalı. Hakan Gülseven Red Dergisi
Bir eylem programı açıklamalıyız Eylem programı açıklanmalı. Çok açık ve net şekilde bir sayfa zamanında söylemiştik. Bir sayfa, bir o programın öne çıkan temel meselelerini çarpıcı bir biçimde ifade etmek lazım. “Bir de kitleleri harekete geçirelim; harekete geçirebildiğimiz kesimleri harekete geçirelim” dedik. Ne yapacağımızı ifade eden bir eylem programı olması lazım, bunun açıklanması lazım Türkiye toplantısında. Şimdi yeni adım eylem programı olmalı. Fazla uzatmamak lazım.
Masis Kürkçügil Yeniyol Dergisi
Ete kemiğe bürünmeli Bu forum bir anlamda daha önceki birkaç forumun biraz daha genişlediği daha kapsamlı konumdaydı. Birleşik muhalefet için ilgi duyanlar böylece kendi görüşlerini de ifade etme imkanına sahip olabildiler. Çünkü ortada bir çerçeve metin var. Bu çerçeve metin bir yönelişi belirleyecekse makul bir zamanda da bu hazırlık sürecinin ete kemiğe bürünmesi gerekir. Tabi bu ortak bir iradeyle şekillenmeli. Bu tartışma süreci demokratiktir, iyidir ama tartışmak için tartışmak bir amaç olmadığına göre ete kemiğe bürünmesi gerekir. Mustafa Turgut KESK
Hem sokakta hem alanlarda örgütlenme Sonuçta Türkiye’de solda bir boşluk vardı. Gezi’den sonra bu çok daha fazla hissedildi. Bundan sonra Birleşik Muhalefet daha çok sokağı da düşünen, en geniş kitleleri de örgütlemeye çalışan ikili bir hedefi önüne koymalı. Birleşik muhalefet için söylenecek çok şey var; çünkü ihtiyar solun emek mücadelesi ihtiyacı olan bir durum. O yüzden de emek mücadelesinin olsun demokrasi mücadelesinin ihtiyaçlarını karşılamaya dönük önemli bir adım. Hem sokakta hem de alanlarda örgütlenme durumuyla karşı karşıya. Osman Öztürk Birleşik Muhalefet Hareketi İstanbul Koordinasyonu
Hareket bir an önce ilan edilmeli
Aslında daha önce planlanan bir Türkiye buluşması İstanbul’da yani kuruluşunun ilanıyla birlikteydi. Ama bu arada Birleşik Muhalefet Hareketi sürecine paralel ODTÜ Vişnelik’te hem daha geniş, birleşik muhalefet hareketine katılan katılmayan tüm siyasi çevrelerin bir araya geldiği bir toplantı oldu. Orada epey bir ilerleme alındığı görülüyor. Ortak bir şey yapılacaksa; birilerinin önden gidip diğerlerinin sonradan katılması uygun olmaz. Onu da görerek bir Türkiye toplantısının biran önce yapılıp ilan edilmesi gerekiyor. Semir Eşki Forum katılımcısı
Örgütlenme sürecine girmeliyiz Forumlar örgütlenme sürecine girmeli. Tabi bunun ciddi bir planlaması yapılmalı. Gönüllülerden oluşan bir koordinasyon grubu hatta grupları oluşturulmalı. Bir kısmı hem hareketin örgütlenmesi için gönüllü olmalı; bir kısmı kendi iç tartışma süreciyle ilgili çalışmalar yapmalı; bir kısmı da dışa dönük olarak hareketin büyümesi, genişlemesi, katılmayan ya da gözlemci olan kesimlerle diyalogu sürekli geliştirerek onların da bir şekilde katılması konusunda güçlü bir iletişim sağlamalı. Bir sonraki adım o gün konuşulmalı. Şadi Ozansü İKP
Bir sonraki adım örgütlenme Bundan sonraki adım ancak örgütlenme olabilir. Birçok konuda örgütlenme söz konusu olabilir ama esas olarak var olan işçi sendikalarının üzerinde bir örgütlenme faaliyetinin yürütülmesi gerektiğini düşünüyorum. Şuan Türkİş’in içerisinde bulunduğu hatta AK-İş’in bile içinde bulunduğu, belli başlı sendikaların, -DİSK zaten söz konusu tabi- içerisinde planlı, programlı bir faaliyet yürütülmesi gerekir. Esas olarak işçi örgütlenmesi ve sendikal yapılar üzerinde hegemonya oluşturacak bir örgütlenme faaliyeti yürütmek gerekir. Yeşim Kantekin Odak Dergisi
Birlikte eylemlilik örgütlenmeli Son yapılan forumdan sonraki ilk adım olarak ilk aklıma gelen, forumda getirilen önerilerin dikkate alınıp beraber, birlikte bir eylemlilik örgütlenmesi olabilir.
Yusuf Akşeker Antikapitalist Müslümanlar
Finanse ve referans konusuna dikkat
4 saat, 5 saat boyunca forumda insanları dinledim. Sosyalist karakterde ama öyle faşizan bir yönü olmayan sosyalist bir karakterdeydi. Bizim söylediğimiz finans ve referans konusunda tekrar bir aydınlatılması gerektiğiydi. Referans Batı modernizminden mi yoksa Ortadoğu halklarının değerlerinden mi alındı? Bir de finans konusunda Birleşik Muhalefet Hareketi bağımsız kalabilecek mi? Birleşik Muhalefet Hareketi’nin kendi imkanlarıyla finanse ediliyor olması lazım, başka bir sermaye sınıfına mecbur kalmadan. Zafer Aydın Kristal-İş
Muhalif kesimlerle buluşmalıyız
Birincisi bileşenleri genişletmeli. Şuandaki bileşenler birleşik muhalefet açısından hem siyasi özneler hem toplumsal özneler hem emek örgütleri itibariyle zayıf. Birleşik Muhalefet Hareketi’nin toplumun çeşitli kesimlerine doğru genişlemesi onları da içerisine alan bir örgüt haline dönüşmesi lazım ki hakiketen ihtiyaç duyulan bir muhalefet dinamiği kimliğine bürünebilsin. Bu bileşeni hayatın çeşitli alanlarında AKP politikalarına karşı muhalefet sergileyen, direniş, itiraz ortaya koyan kesimlerle buluşturmalı. Zeki Özkorkmaz Yoğurtçu Parkı Okuma Grubu
Mahalle meclisleri örgütlenmeli Forumdan sonra mahalle meclisleri örgütlenmeli artık. Ekim gibi bir bildiri deklare edilecek bildiğim kadarıyla. Birleşik muhalefetin özü itibariyle başka kimlere ulaşabiliyorsak, -başka kurum, kuruluş, sivil toplum örgütleri- kim nereye ulaşabiliyorsa oranın dahil olması için çaba sarf edilmeli. Söylenecek çok şey var ama söylenen asgari şeylerin hepsi ortak. Yapılanma aşağıdan yukarı bir örgütlenmeyle forum geleneğini devam ettirerek sokak hareketini güçlendirebilecek birlikteliği yaratmak için harekete geçmeli.
GUNCEL
05
18 Eylül 2014
Erdoğan’ın kullandığı bu kadar yetki Evren’in bile harcı olmamıştı Sibel Uzun
AKP’nin zayıflığı
UYANIŞ
Emperyalist devletler Irak ve Suriye’ye bir saldırı planı yaparken AKP’nin IŞİD’i besleyip büyüttüğü iyice açığa çıkıyor. Elini, kolunu, ayağını IŞİD dengesine göre oynatıyor. Bir yandan da çözüm süreci içerisinde olduğu Kürtler, Ortadoğu’nun önemli bir gücü olarak karşısına dikiliyor. AKP Kürtlere karşı da IŞİD’i elinde bir koz olarak sürekli tutmak istiyor. Köşeye sıkıştığı için de mesela AKP’li Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş açıkça ABD demeden “IŞİD arkasında büyük devletler olmadan hareket edemez” diyor. AKP çökmüş gitmiş dış siyasetini iyice sefilleştiriyor. Hem ABD ile el sıkışmak hem de IŞİD belasını kollamak istiyor. Buradan paçasını kurtarmak için kamuoyu karşısında emperyalizmi suçlama telaşına şahit oluyoruz. Bunlar o suçlu bu suçlu derken en sonunda Abdulkadir Selvi rehin alınan Musul başkonsolosunun asıl suçlu olduğunu ilan etti. Yani yine AKP’de suç yok, rehin alınan suçlu. Selvi dert yanmaya devam ediyor “Türkiye Gezi’den bu yana normal bir süreçten geçmiyor. Dilerim ki bu uygulama uzun sürmez”. Gezi konusunda AKP’liler çok dertli çok. Valla herhalde pek çok insan “beter olun emi” diye içinden geçiriyordur. Gördüğünüz gibi AKP Gezi Direnişi’ni kendi sonunu çağırır gibi önemsediğini ifade etmekten hiç çekinmiyor. Ama bizim tarafta çekinenler var. *** Gezi’nin nelere kadir olduğunu AKP soldan daha iyi biliyor gibime geliyor. Sol da ifrata kaçıp “Gezi’nin üzerinde o kadar da durmamak gerek” değerlendirmesini yapanlar bile var. Nasıl olur demeyin beklemeler, tereddütler, imkanları kaçırmalar, böyle fikirlerin doğmasına yol açıyor. Gezi sayfasını kapanmış gibi konuşmak, “geçti gitti, zaten de başarılmadı” demek tam da ayağına kurşun sıkmak hatta “ayağını kurşuna dizmek” gibi bir durum oluyor. Buradan anlıyoruz ki Gezi’nin anlaşılmaması, anlamamazlıktan gelinmesi gibi bir sorun var. Gezi’den başlayamayacaksak nereden başlayacağız? Gezi’den sonra Gezi’yi yerel seçimlerde büyük şehirlerde CHP’ye verilen oylarda gördük, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Demirtaş’ın aldığı oylarda gördük ve pek çok hak mücadelesinde görüyoruz. Gören gözler Gezi’nin hala hareket halinde olduğunu söylemekte tereddüt edemez. AKP, Gezi’yi kabusu olarak ifade ediyorken, Gezi siyasetini sırtlanıp yola devam etmeyip de ne yapalım? Gezi, hareketin hareket halindeki aklıydı. AKP IŞİD’in yaratıcısı olarak Ortadoğu’da bir saldırının esas nedenlerinden biridir. Ortadoğu halklarının çırpınışlarını üzerimize gelen tehlikeyi nasıl görmeyiz? Bu noktada hareketimizin hareket halinde “Ortadoğu zulmü dursun” diye haykırması gerekmez mi? Gezi’nin kıymetini bilmek zorundayız. Dünya ve Türkiye meseleleri büyük ve acil, bekletmeye gelmez. Sizce Gezi Direnişi bekler miydi? Bekleyen bir Gezi yapmadıysak bekleyen bir örgütlü muhalefet de olamayız. *** Pazar günü Birleşik Muhalefet Hareketi’nin İstanbul Forumu gerçekleşti. Gezi’yi hatırlatan bir kalabalıkla ve ortaklıkla toplandı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Demirtaş seçim çalışmasının başarısı “toplum yüzünü sola döndü” olarak tarihe geçmişse eğer forumumuzla toplumun yüzünü sola daha fazla dönebileceği bir başka imkanı yaratmış bulunuyoruz. Gezi’yi anlamak ve takip etmekten başka bir seçenek olmadığını hatırlattı. Bizlerin bin vuslata bedel olan bir tebessümü yakalamaktan, büyütmekten başka çaresi yok. Forumumuz ki bayağı bir yüzümü güldüren bir gelişmedir. twitter: @sibeluzun_yarin
Gözü Başkanlıkta, aklı Başbakanlıkta
Parlamenter sistemi ortadan kaldırarak gözünü Başkanlığa diken Cumhurbaşkanı Erdoğan Başbakanlık’tan da bir türlü vazgeçemiyor. Bundan önce Cumhurbaşkanlığı makamına oturmuş Cumhurbaşkanları daha pasif bir pozisyondayken Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte yürütmeyi Cumhurbaşkanı yapar oldu. BURSA FATMA ÇAKIR
Başbakan’ın gitmesi gereken yerlere Erdoğan’ın gidiyor olması Davutoğlu’nun sadece bir emanetçi olduğunu gösteriyor. Cumhurbaşkanlığında geçen dönemin etkisiz elemanı Abdullah Gül’e göre Erdoğan yine en çok gündemde yine her yerde. Yürütmeyi elinde bulunduran Başbakan Ahmet Davutoğlu olmasına rağmen ülkeyi hala yöneten Cumhurbaşkanı Erdoğan. Darbe anayasası AKP ile sürüyor Bundan 4 yıl önce Anayasa değişikliği için yapılan referandumda sözde 12 Eylül’den hesap soracağını iddia eden AKP referandum sonrası seçimlerde de ciddi bir oy oranına ulaşmasına karşın bırakın 12 Eylül’den ve darbecilerden hesap sormayı 12 Eylül günlerini bile mumla aratır hale geldi. Darbe Anayasası; devam eden 12 Eylül’ün baskıcı rejimi ile, “Değiştirilemez maddelerle”, Cumhurbaşkanına tanınan “aşırı” yetkilerle sürüyor. ‘Yeni Türkiye’de hedef Başkanlık sistemi ‘Yeni Türkiye’de darbe anayasasıyla birlikte kendisine tanınan bütün yetkileri kullanacağını ilan eden Erdoğan, yarı başkanlık sistemini uyguluyor ve başkanlık sistemine de zemin hazırlıyor. Yasama ve yürütmeyi elinde toplamışken şimdi de yargıyı istiyor. Önümüzdeki HSYK seçimlerini kazanarak bu hedefe ulaşmak isteyen Erdoğan’ı yani yasama ve yürütmeyi yine Erdoğan’ın kendi
atadığı anayasa mahkemesi üyeleri denetleyecek!
bir kısmı “değiştirilemez maddelerle”, bir kısmı MGK’yle, bir kısmı hükümet ilişkileriyle, bir kısmı üst Evren’den aldığı güç ile yargı organları, YÖK, RTÜK gibi Erdoğan’ın hem Cumhurbaşkanlı- temel kurumlarla ilgili. AKP’nin ğı koltuğunda oturup hem de bir YÖK aracıyla üniversiteleri kendi Başbakan gibi ülkeyi yönetiyor kontrolünde tutmaya çalışması ve olması darbe anayasasını en iyi bi- muhalif öğrencilere yönelik baskıçimde kulladığını gösteriyor. Nasıl lar, RTÜK aracıyla kendi aleyhine ki Kenan Evren tüm yetkileri kendi yapılan yayınlara getirilen sansür elinde topladı ve güçler ayrılığı il- ve cezalar... 12 Eylül’ün birer ürükesini askıya aldı; Cumhurbaşkanı nü olan bu kurum ve kuruluşlar şu Erdoğan da 12 Eylül’den aldığı güç anda AKP’nin elinde sürüyor. ve yetki ile tüm güçleri kendi elinde toplamaya çalışıyor. Evren’in bile kullanmadığı yetkilere sahip 12 Eylül’ün ürünleri: YÖK ve RTÜK 12 Eylül’ün hazırladığı 1981 AnayaSonuç olarak, 12 Eylül temel ku- sası darbe sonrası oluşturulmuş ve rumlarıyla sürüyor. Bu yetkilerin büyük katliamlar sonucu getirilmiş
olsa da parlamenter sistemi yıkıp Diktatörlüğe hızlı adımlarla gitmek Kenan Evren’in bile harcı olmamıştı. Erdoğan ise Evren’in bile kullanmadığı yetkilere sahip olarak başkanlık sistemi için tarih verdi. Diktatörlüğe giden yolda ayaklarına taş takılmasın 2015 seçimlerinden sonra gerekli çoğunluğu alıp Başkanlık sistemine geçiş yapacaklarını söyleyen AKP kanadı ve Erdoğan diktatörlüğe giden yolda ayaklarına hiç bir taş takılmasın istiyor. Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan kullandığı sınırsız yetkilerle ve kararlarla diktatörlüğü uygulasa da resmi olarak da adını koymak istiyor.
Yeni İstanbul Valisi, Vasip Şahin oldu
Başbakan
Ahmet Davutoğlu Başbakan Ahmet Davutoğlu, yeni eğitim-öğretim yılı dolayısıyla yayınladığı mesajda, “Gayemiz, geleceğimizin teminatı çocuklarımızı ve gençlerimizi birey olma bilincine sevk eden, onların birer vatandaş olarak ülkelerine ve milletine faydalı olma idrakiyle yetişmelerini sağlayacak bir eğitim sistemidir” dedi. Gerçekleştirilen bir dizi reform sonucunda, eğitim sisteminin daha modern ve daha özgürlükçü bir yapıya kavuştuğunu kaydeden Davutoğlu, mesajında “Böylece hangi dine mensup olduğuna, hangi dili konuştuğuna bakılmaksızın çocuklarımız, değerlerinden ayrılmayarak eşit ve özgür eğitim haklarına kavuştular” değerlendirmesini yaptı. Öğrenciler arasında gelir farkı varken; parası olanın özel okullara gidip özel dersler aldığı ortada. Böyle bir ortamda eşit ve özgür eğitim ortamından bahseden Davutoğlu’na bu hafta OĞLUM BAK GİT diyoruz.
Resmi Gazete‘de yayımlanan valiler kararnamesiyle 31 ilin valisi değişti. İstanbul, Balıkesir, Osmaniye, Çorum, Denizli, Erzincan, Diyarbakır, Bayburt valileri ile Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı merkeze alındı. Kararnameye göre İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu merkeze alınırken, İstanbul Valiliğine de Malatya Valisi Vasip Şahin getirildi. Ankara Valiliği’ne ise Emniyet Genel Müdürü Mehmet Kılıçlar atandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu kararla ilk valiler kararnamesine imza attı. Antalya Valisi Sebahattin Öztürk İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığına, Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Genel Sekreteri Muammer Türker ise Antalya Valiliğine atandı. Valiler Kararnamesi ile Malatya Valiliğinden İstanbul Valiliğine atanan Vasip Şahin, “İstanbul biliyorsunuz Türkiye’nin değil, dünyanın çok önemli şehirlerinden birisi ve dünya başkenti. Dolayısıyla, İstanbul’un o ağır yükünün omuzlarımıza verileceğini doğrusu beklemiyordum” dedi. Vali Şahin, Vali Mutlu’nun ‘yerini aratmayacağını’ da söyledi. GÜNCEL
CHP’den ‘Torba Yasa’ için başvuru CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, Torba yasada bulunan 4 maddenin iptali için AYM’ye başvurduklarını, yasada bulunan 7 maddeyi de 60 günün sonunu beklemeden AYM’ye getireceklerini belirtti. Hamzaçebi, “İnternete ile ilgili olan 2 düzenleme ise internet özgürlüğüne müdahale olarak isimlendirdiğimiz bu maddeleri anayasaya ve Türkiye’nin tarafı olduğu sözleşmemelere aykırı bularak iptal talebinde bulunduk” dedi. Hamzaçebi, “Türkiye aslında sorunlu bir ülkedir. Gezi olaylarından sonra sosyal medya üzerinden yapılan organizasyon ile beni sokaklarda, meydanlarda devirecekler korkusu ile bir düzenleme yapıldı. İnternete idari kararlar ile müdahalenin yolu açıldı” dedi. GÜNCEL
GUNCEL
06
18 Eylül 2014
12 Eylül AKP ile sürüyor
12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden tam 34 yıl geçti. 12 Eylül’ün yıldönümünde, Amasya’da işkence gören yurttaşların, işkencecilerine açtığı dava zamanaşımına uğradı. AKP hükümeti faşist, antidemokratik uygulamalarıyla 12 Eylül zihniyetini hala sürdürürken, Cumartesi Anneleri de gün münasebetiyle 80 darbesinde gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır’ın hesabını sordu.
Mustafa Kahya’yı kaybettik
Bir süredir hastanede tedavi gören Kurtuluş Hareketinin önde gelen isimlerinden, SYKP kurucusu ve MYK üyesi Mustafa Kahya, dün gece yaşamını yitirdi. Kahya için cenaze töreni 20 Eylül Cumartesi günü saat 13.00’da Ankara’da SYKP Genel Merkezi’nin önünde yapılacak. Kahya, Karşıyaka Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Mustafa Kahya’nın ölümü üzerine SYKP Merkez Yürütüme Kurulu, cenaze törenine çağrı yaptı: “Tüm dostlarını, yoldaşlarını, emekçileri ve ezilenleri son yolculuğunda Mustafa Kahya yoldaşın yanında olmaya çağırıyoruz.” Yarın Gazetesi olarak Mustafa Kahya’nın ailesine ve yoldaşlarına baş sağlığı diliyoruz.
“IŞİD’e karşı Din bilgisi gerekli”
IŞİD ile işbirlik yapan AKP hükümeti her alanda olduğu gibi eğitimde de işbirlikçiliğini yansıtmış durumda. Okullarda seçmeli adı altında gösterilen Din dersi yeni düzenlemelerle birlikte zorunlu hale getirilmiş durumda. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye’de zorunlu din dersi uygulamasına derhal son verilmesini istedi. Başbakan Ahmet Davutoğlu, konuyla ilgili gazetecilere yaptığı açıklamada, çevremizdeki radikal gruplara karşı din dersinin gerekli olduğunu söyledi. GÜNCEL
Selvi: Fuat Avni bir konsorsiyum
aşımından düşürülmesine hükmetti. Davanın sonucuyla 12 Eylül dö12 Eylül darbesi davasında neminde işlenen işkence suçlarıyla Kenan Evren ve Tahsin Şa- ilgili bir mahkeme ilk defa zaman hinkaya müebbet hapis cezasına aşımı hükümlerinin uygulanmasına çarptırılmasına rağmen, o dönem- karar vermiş oldu. deki işkence suçlarına ilişkin bir dava zaman aşımına uğratılarak Darbecilerden hesap soruldu düşürüldü. Darbenin yıldönümünde demokraHasan Kaplan, 1980-1981 yıl- tik kitle örgütleri Taksim Tünel’de ları arasında 12 Eylül askeri darbe- buluşarak darbecilerden hesap sinden sonra gözaltına alınmıştı. O sordu. Darbenin üzerinden 34 yıl dönem işkencehane olarak kullanı- geçmesine rağmen AKP hükümeti lan Amasya Et Balık Kurumunda faşist, antidemokratik uygulamalaişkence gören Kaplan, geçtiğimiz rıyla 12 Eylül zihniyetini sürdürüyor. yıllarda suç duyurusunda bulundu. Erdoğan’ın kendini çok beğenerek Amasya Savcılığı, “işkence” su- “Darbecileri yargıladık” diyor ama çunu insanlık suçu kapsamında iki darbeci halkın mücadelesi sonudeğerlendirerek, zaman aşımı hü- cunda yargılanmak zorunda kaldı. kümlerinin uygulanmayacağı gerekYapılan eylemde AKP’nin 12 çesiyle, rütbeli askerler Atalay Fitos Eylül zihniyetinin devamcısı olve Burhan Erde hakkında dava aç- duğu söylenerek, 12 Eylül dönemıştı. minde kurulan tüm kurumların ve Amasya Ağır Ceza getirilen yasaların kaldırılması talep Mahkemesi’nde bugün görülen edildi. Çünkü ancak kaldırılırsa eşit, davanın 3. duruşmasında Hasan demokratik bir Türkiye olabileceği Kaplan’ın avukatları Ömer Kavilli belirtildi. ve Mehmet Horuş’un taleplerini Taksim Tünel’den Galatasaray reddeden mahkeme, davanın zaman Lisesi önüne yapılan yürüyüşün güncel emre başar kara
ardından kitle 12 Eylül askeri faşist darbesinde yaşamını yitirenler anısına saygı duruşunda bulundu. Saygı duruşunun ardından basın açıklamasını 78’liler Girişimi adına Yunus Bircan okudu. 12 Eylül rejiminin AKP ile sürdüğünü ifade eden Bircan12 Eylül kurumlarının ve anayasanın kaldırılmasını istedi. Bircan, “Kürt ve Türk halkları, bu memleketin halkları bunu istiyor, özgürlük istiyorlar” dedi. Basın açıklamasının ardından Galatasaray Meydanı’nda 30 dakikalık oturma eylemi yapıldı. Eylem “Gün gelecek devran dönecek, darbeciler halka hesap verekecek” , “Faşizme karşı omuz omuza” sloganlarıyla sonlandırıldı.
sordu, 33 yıl boyunca oğlunun kemiklerini arayan, darbecilerden, Kenan Evren’den hesap soran Berfo Ana anıldı. ‘Demokrasiyi ancak biz getirebiliriz’ Cemil Kırbayır’ın ağabeyi Mikail Kırbayır, Berfo Ana’nın 33 yıl boyunca oğlunu bulmak için mücadele ettiğini, evinin rengini değiştirmediğini, kapısını kilitlemediğini belirterek topluma seslendi: “Bu gidişatan hoşnut değilseniz, bize omuz verin ki, Türkiye devleti yaptıklarıyla yüzleşsin. Demokrasiyi ancak biz getirebiliriz” dedi.
‘Berfo Ana’ya sözümüz var’ Cemil Kırbayır’ın kardeşi Fatma Kırbayır da annesine ağabeyini bulma sözü verdiğini söyledi. AğabeBerfo Ana’nın mücadelesi sürüyor yinin kemiklerini bulmak için her 494 haftadır Galatasaray seferinde Kars Savcılığı’na gittiğini Meydanı’nda gözaltında kaybe- ancak her seferinde olumsuz yanıt dilen yakınlarının hesabını soran aldığını belirten Kırbayır, “Hukuk Cumartesi Anneleri ise 12 Eylül yerini bulana kadar burada oturadarbesinin yıldönümü dolayısıyla cağım. Anneme, Cemil’i bulana 80 döneminde gözaltında kaybe- kadar mücadele etmeye söz verdim” dilen Cemil Kırbayır’ın hesabını dedi.
Koskoca saray Ferit’in duruşmasına yetmedi Yeni Şafak Gazetesi Ankara temsilcisi Abdülkadir Selvi, Ahmet Hakan’a verdiği röportajda Musul’da IŞİD tarafından rehine alınan 49 kişinin sorumlusunun Başkonsolos olduğunu iddia etti. Ahmet Hakan’a Fuat Avni ile ilgili konuşan Selvi “Fuat Avni bir konsorsiyum. Cemaat’in bürokrasideki yapılarının elbirliğiyle oluşturdukları bir konsorsiyum. Bu Fuat Avni olayı, Cemaat’in dinlemelere devam ettiğinin de bir göstergesi. Bunlar ancak dinlemeyle elde edilebilecek bilgiler” diye açıkladı. GÜNCEL
Türkiye basını artık Erdoğan’ı kesmiyor
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı Türkiye basınına karışmak, sansürlemek artık kesmiyor, Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Odası (TESK) Genel Kurulu’nda konuşan Erdoğan ufkunu Dünya basınına açarak, New York Times gazetesinde yer alan ve Ankara’nın Hacıbayram semtinde IŞİD’in militan topladığı iddialarına yer veren haber hakkında “Bizi terör örgütlerine destek vermekle suçluyor. En açık tabiri ile bu edepsizliktir, alçaklıktır, hainliktir” dedi. EMEK
Hasan Ferit Gedik davası yeterli büyüklükte duruşma salonunun bulunmaması nedeniyle 3. kez ertelendi. Mahkeme heyeti, davanın başka yere alınması gerektiğini belirtirken Hasan Ferit’in ailesinin avukatları “Aklınızdan bile geçirmeyin” diyerek heyete tepki gösterdi. Avukat Selçuk Kozağaçlı davanın başka bir yargı alanına taşınmasının yanlış olacağını ifade ederek, “Dünyanın en büyük adliyesini yapacaksınız ses sistemi yok, havalandırma sistemi yok, bir kapkaç davası bile görülemez eğer aileler gelecekse. Bu adliyede mi kamu güvenliği sağlanacak? Güvenlik sağlanamıyorsa bir büyük acizlik de buradadır. Davanın naklini aklınızdan geçirmeyiniz” dedi.
olduğunu belirtti, “Salonda hava 40 derecedir. Bu salon yargılama yapılmaya elverişli değildir. Davanın Silivri’ye bir cezaevinin içerisindeki uluslararası belgelere göre yargılama yapılması mümkün olmayan bir yere taşınması da adalete erişmeye imkan vermeyecek. Öte yandan bu ilin polis gücü kamu güvenliğini sağlamaya yeterlidir. Başka bir ile nakli de CMK’ya göre hem yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre şartları oluşmamıştır” diye konuştu.
Dava 3. kez ertelendi Güvenlik nedeniyle davanın nakli ile birlikte dosyanın Adalet Bakanlığı’na gönderilmesine ve ‘Nakil şartları oluşmamıştır’ Yargıtay’ın bu konuda vereceği kararın beklenTürkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğ- mesine hükmedilerek duruşma 19 Kasım 2014 lu da söz alarak, duruşma salonunun yetersiz günü saat 10.00’a ertelendi. GÜNCEL
Bilal Erdoğan’ın TÜRGEV’i hediyeye doymuyor Fatih’te bulunan Hırka-i Şerif Camisi Muhafızlık Konağı, Tayyip Erdoğan’ın çocuklarının da yönetim kurulunda olduğu, yolsuzluk operasyonlarında ismi ön plana çıkan TÜRGEV’e verildiği ortaya çıktı. Takipsizlik kararı verilen 25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturması kapsamında hazırlanan fezlekede, Recep Tayyip Erdoğan’ın çocuklarının da yönetim kurulunda olduğu TÜRGEV’e, Fatih’te bulunan Hırka-i Şerif Camisi Muhafızlık Konağı’nın verildiğini ortaya çıktı. Bilal Erdoğan, Salih Koç isimli kişiyle yaptığı konuşmada, o dönem restorasyonu yapılan ve kendilerine
“hediye” edilen Muhafızlık Konağı ile ilgili belediyeye restorasyonu çabuk bitirmeleri için baskı yapıyor. Restorasyon işlerini yapan Akın İnşaat isimli firma da Twitter hesabından teslim mesajını paylaşmış. Fezlekede, TÜRGEV ile Fatih-Yeşilay şubesinin aynı binada bulunduğu belirtilerek, Yeşilay’ın kullandığı katı da kullanmak isteyen TÜRGEV’in, Yeşilay’ın kullanması amacıyla Hırka-i Şerif Camisi yanında bulunan binayı Yeşilay’a tahsis ettiği kaydedildi. GÜNCEL
EMEK
07 Deva’da işçi kıyımına son verin
Deva İlaç’ın Çerkezköy’deki fabrikasında sendikal faaliyet yürüttükleri için işten atılan 24 işçinin fabrika önündeki direnişi 36. gününe girerken Petrol-İş Sendikası basın açıklaması yaparak Deva yönetimi ve Çalışma Bakanlığını işçilerin sesine kulak vermeye ve örgütlenmenin önündeki engelleri kaldırmaya çağırdı. Deva İlaç Fabrikası’nda düşük ücret, sosyal haklardan yoksunluk, işten atılma tehdidi, mobbing, sağlıksız çalışma koşulları ve sendikal mücadeleye saldırı günlük yaşamın bir parçası olarak yaşanıyor. EMEK
Aliağa Kar-Demir Haddecilik’te işçi kıyımı
Kar-Demir Haddecilik’te çalışan işçiler sendikalaşma girişiminde bulundu ancak işçiler Kar-Demir patronunun çoğunluk sağlanmadan saldırısıyla karşı karşıya kaldı. Kar-Demir patronu işçilerin e-devlet şifrelerine zorla ulaştı. Türk Metal’e üye olduğu anlaşılan işçiler 6 Eylül’de patronun işten atma saldırısı ile karşı karşıya kaldı ve ilk etapta 40 işçinin işine son verildi. 6 Eylül günü işçiler fabrika önünde bir basın açıklaması yaparak yaşanan hukuksuzluğu protesto ettiler. Şu ana kadar 120 işçi işten çıkartılmış durumda. EMEK
Sözünü tutmayan Vali’ye tepki büyük
18 Eylül 2014
İzenerji işçileri mitinge çağırıyor
İzmir Büyükşehir Belediyesi DİSK Genel-İş Sendikasına bağlı 1170 İZENERJİ Şirketi park bahçe işçileri taşeronlaştırmaya karşı aileleri ile birlikte yürüdü. DİSK’e bağlı taşeron tehlikesiyle karşı karşıya kalan 1170 İZENERJİ işçisinin taşerona karşı bağlı oldukları sendika yönetimi öncülüğünde 22 Eylül’de yapacakları tek ses tek yürek mitinginin çağrısını yaptılar. emek sedef saadet akbulut
İzmir Büyükşehir Belediyesi İZENERJİ çalışanlarının yürüyüşüne katılan DİSK Genel Başkanı Kani Beko, taşeron sisteminin işçi sınıfının karşı karşıya kaldığı en büyük tehdit olduğunu söyledi. DİSK/Genel- İş Sendikası 2 Nolu Şube, taşeronlaşmaya karşı mücadele eden İzmir Büyükşehir Belediyesi İZENERJİ çalışanlarına destek vermek için Genel-İş binası önünden AKP Konak ilçe binasına kadar yürüyüş düzenledi. 2000 kişinin katıldığı yürüyüşe DİSK Genel Başkanı Kani Beko, DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı ve HDP İzmir İl Eş Başkanı Cavit Uğur da destek verdi. Sloganlar eşliğinde Konak’tan AKP ilçe binasına kadar yürüyen emekçiler, burada işyerinde meydana gelen kazada yaşamını yitiren işçileri anmak için bir dakikalık saygı duruşu yaptı. Burada konuşan DİSK Genel Başkanı Kani Beko, taşeron sistemi nin, işçi sınıfının karşı karşıya kaldığı en büyük tehdit olduğunu belirtti. Beko, taşeron sisteme karşı uzun zamandır mücadele yürütüklerini söyledi. Taşeron sistemi demek “Açlık sınırının altında bir ücret” demek olduğunun altını çizen Beko, “Taşeron demek işçi ölümü demektir. 2014 yılının ilk sekiz ayında ölen 1270 işçinin önemli bir bölümü taşeron çalıştırılan işçilerdir” dedi.
‘ELLERİNİZİ EKMEĞİMİZDEN ÇEKİN’ “İşimize ekmeğimize göz koyanlara izin vermeyeceğiz; taşerona geçit yok” yazılı pankart ve “Taşeron zulümdür, taşeron ölümdür,taşeron köleliktir” dövizleri taşıyan işçiler, “Taşeronlaşmayı kaldırmak için mecliste çalışma başlatın” diyerek Meclise seslendi. Genel-İş İzmir 2 No’lu Şube Başkanı Taner Şanlı ise, taşeronlaşmanın örgütsüz, güvencesiz ve kuralsız çalışma sistemi olduğunu belirterek emekçilere dayatılan bu sistemle bugüne kadar mücadele edilerek kazanılmış bütün hakların kaybedileceğini dile getirdi. Şanlı, “Buradan Mecliste bulunan tüm milletvekillerine sesleniyoruz. Taşeron sistemin ortadan kaldırılma-
sı için hemen Mecliste çalışma yapın. konuştu. Yüzbinlerce emekçi sizden bunu bekliİZENERJİ işçisine Soma’dan büyor. Taşerona geçit vermeyeceğiz” dedi. yük destek!‘’ Biz 22 Eylül’de gerçekleşecek büyük mitingde sadece sendi‘AKP TAŞERON ÇALIŞMAYA TEŞVİK kamıza üye, örgütlü işçiler için değil, EDİYOR’ İzmir’de yaşayan tüm taşeron işçileri AKP döneminde özellikle belediyeler- adına, hayatını emek üzerinden kazade taşeron şirketlerin her yeri ağ gibi nan tüm işçilerimiz için, tüm kamu sardığını, çıkarılan kanunlar netice- kurumunda mağdur olan kişiler için sinde kamu hizmetlerinin bu şirketler atanamayan öğretmenlerimiz için tek aracılığı ile görülmeye başlandığına ses tek yürek olacağız. O gün gerçekdikkat çeken Beko, “Öte yandan leşecek mitingimize Dev Maden-Sen AKP hükümeti torba yasasındaki ba- üyesi Somalı maden işçileri de baretzı hükümlerle taşeron işçi çalıştırmayı leriyle çalışma kıyafetleriyle katılarak teşvik etmek istemiştir. Kamuda çalış- destek olacaklar. Çünkü bu sorun ların sayısı, norm kadro uygulamala- Türkiye’nin sorunu. Taşeron sistemi rı ile sınırlandırılarak kamu hizmeti köleliktir. Taşeron sistemi emek hırzorla taşerona devredilmektedir” diye sızlığıdır.’’
Somalı işçiler diyor ki:
Taşeron sistemi yasaklansın
İstanbul’da Torun Center’de 10 işçinin canına mal olan olay, 4 ay önce Türkiye’nin en kitlesel işçi ölümünün yaşandığı Soma’da acıları bir kez daha yaşattı. Soma’da hiçbir huhuki değişimin 4 aydır hala olmadığını belirttiler.
Üyesi oldukları Türk-İş’e bağlı Ağaç-İş Sendikası’nın ihanetine uğrayan Yıldız Entegre işçileri eylemlerine devam ederken 3 işçi daha işten atıldı. Toplu sözleşme sürecinde Ağaç-İş Genel Merkezi’nin kendilerinden habersiz satış sözleşmesini imzalamasına tepkı gösteren işçiler Yalım Parkı’na yürüdü.Vali Topaca’ya seslenen Şener Furuncu, adaletin zenginlere işlediğini, söz konusu olan işçiler olduğunda adaletten eser kalmadığını ifade etti. “Yakında Valiliğin önündeyiz. Geçebiliyorsan önümüze geç”, “haklarımızı alana kadar vazgeçmeyeceğiz” dedi. EMEK
ICF işçileri valiliğe yürüdü
İmbat işçisi Eser Yıldız, işçiler olarak çalışıp alın teri akıttıklarını ancak emeklerinin sömürüldüğü yetmezmiş gibi bir de canlarından olduklarını dile getirdi. İşyerlerinde gerekli önlemler alınıp eğitimler verilerek ölümlerin önüne geçilebileceğini belirten Yıldız, “Üç beş kuruş masraftan kaçınıyor patronlar. Daha fazla kâr için, daha fazla kazansınlar diye bizlerin hayatlarıyla oynuyorlar. Gerek Soma’da, gerek İstanbul’da, gerekse Türkiye’nin başka bir yerinde artık ölmek istemiyoruz. Gerekli önlemlerin alınmasını istiyoruz. TAŞERONLAŞMA ÖLDÜRÜYOR Soma Kömürleri işçisi Taner Yıldırım, işçi ölümlerinin en önemli sebebinin taşeron sistemi olduğunu belirterek, “Biz, bu taşeron sisteminin kalkmasını istiyoruz. Her gün ölüm haberleri geliyor. Tam da böylesi bir dönemde taşeronu yaygınlaştıran yasanın meclisten geçiyor olması, bizlere; AKP’nin aslında biz işçilerin değil, patronların temsilcisi olduğunu gösteriyor” dedi. Soma’da yaşanan olaydan sonra, çalışma şartları olarak çok fazla değişen bir şey olmadığını belirten Yıldırım, “Ufak tefek göstermelik düzeltmeler yaptılar sadece o kadar. Işıklar ocağında üretim tekrar başladı. Dayıbaşı
sistemi uygulanmaya devam ediyor” dedi. Atabacası ocağında da işçilerin, koşullara itiraz ettiğini, müdürün işçilere; “Dediklerimizi yapmayacak olan, var olan koşulları beğenmeyen işe gelmesin” diyebildiği belirtiyor. Şartların daha da zorlaştığını anlatan Yıldırım, “13 Mayıs’tan önce şırıngayla kan alıyorlardı bizden, şimdi hortumla kan alıyorlar adeta” diye konuştu. TAŞERON SİSTEM YASAKLANSIN! Soma Maden İşçileri Komitesi Üyesi Mustafa Şala da, Soma’da 301 işçi ölümünün üzerinden
4 ay geçtiğini ve 4 aydır Türkiye’nin her tarafından işyerinde kazalar ve ölüm haberlerinin gelmeye devam ettiğini dile getirdi. Özellikle Soma katliamının ardından o telaşla bir sürü vaatler veren hükümetin aylardır oyaladığı Torba Yasa’nın da boş çıktığını belirten Şala, “Çalışanlar için umut olamadı” dedi. Şala,“Taşeron sistemi yasaklansın, madenler kamulaştırılsın, iş güvenliğiyle ilgili düzenlemeler yenilensin, bağımsız kurullar, meslek odaları bu denetimleri yapsın, katliamın sorumlularından hesap sorulsun” diyerek açıklama yaptı. EMEK
Anadolu Rulman işçileri direniyor Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi’nde ısı cihazları üreten ICF fabrikası işçileri, sendikalaştıkları için işten atılmış ve Birleşik Metal-İş Sendikası’nda örgütlenmişti. Direnişe geçen işçiler direnişlerinin 36.gününde Eskişehir Valiliği önünde basın açıklaması gerçekleştirdiler. Sendikalar ve demokratik kitle örgütlerinin de destek verdiği yürüyüş sonrasında konuşan ICF işçilerinden Büşra Akar, sendikalaştıkları için işten atıldıklarını dile getirdi. “Uğradığımız hukuksuzluğu, en duyarlı olması gereken hükümet hala duymadı. Haklarımız için mücadeleye devam edeceğiz” dedi. EMEK
Düzce’de Kombassan Holding’e bağlı Anadolu Rulman işçileri grevlerinin 57.gününde yürüyüş düzenledi.Türk Metal Sendikası’nın üyelerinin olduğu fabrikada ilk TİS görüşmesinde yaşanan uyuşmazlık sonucunda yaklaşık 2 ay önce grev ilan edildi. 75 işçinin çalıştığı fabrikada, Cumayeri Postanesi önünde toplanan grevci işçilerin yanısıra TEKSİF Sendikası’nda örgütlü olan Gibor Tekstil’de çalışan kadın işçilerin ve
Cumayeri’nde yaşayan birçok emekçinin destek verdiği yürüyüş düzenlendi.En önde Türk Metal üyesi işçilerin çocukları yer aldı. Fabrika önüne gelen işçiler adına açılan pankartta “Şov değil ekmek parası peşindeyiz” sloganı bulunurken, yürüyüş boyunca “Kombassan şaşırma sabrımızı taşırma!”, “Cumayeri evlatlarına sahip çık!”, “Direne direne kazanacağız!” ve “Sendika hakkımız engellenemez!” sloganları atıldı. EMEK
EMEK
08
18 Eylül 2014
İşçi ölümleri durmuyor
Geçtiğimiz hafta, Türkiye’nin birçok ilinde yaşanan ihmaller sonucu her gün işçiler ölmeye devam etti. Biz de basından topladığımız haftalık işçi ölümü verilerini sizlerle paylaşıyoruz. Makarna fabrikasının kepek deposuna düşen işçi öldü Çankırı’da faaliyet gösteren bir makarna fabrikasında çalışan Halit Karaçoban (31), temizlik yaptığı sırada fabrikanın kepek deposuna düştü. Arkadaşları tarafından çıkarılan Karaçoban, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. [10.09.2014] Tariş’te işe başlayan işçi yaşamını yitirdi TARİŞ Pamuk Alım Merkezi’nde bugün işe başladığı öğrenilen Sarışın (29), temizlik amacıyla çıktığı çatıda dengesini kaybederek yaklaşık 15 metre yükseklikten düştü. Ağır yaralanan Sarışın, kaldırıldığı Aydın Devlet Hastanesinde yaşamını yitirdi. [10.09.2014] Elektrik akımına kapılan kadın öldü Konya’nın Ereğli İlçesi’nde süt sağım makinesini açık alanda bıraktığı ve üzerine yağmur yağan süt sağım makinesini alan Nurten Halıcı, makinedeki kaçak nedeniyle elektrik akımına kapıldı. Nurten Halıcı hayatını kaybetti. [11.09.2014] elektrik akımına kapılan işçi yaşamını yitirdi Şanlıurfa’da, bir inşaata elektrik hattı çekmek için direğe çıkan 39 yaşındaki Habib Kılıç, akıma kapılarak hayatını kaybetti. Yaşamını yitiren Kılıç’ın direkte asılı kalan cansız bedeni, bölgede elektrikleri kesen görevliler tarafından aşağı indirildi.[11.09.2014] Kaçak Gelinler setinde bir işçi yaşamını yitirdi Milyonlarca lira paranın döndüğü Türkiye dizi sektöründeki yoğun çalışma koşulları bir set işçisinin yaşamını kaybetmesine neden oldu. Star TV’deki Kaçak Gelinler dizisinin setinde çalışan Engin Küçüktopuz kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. [11.09.2014] Sondaj makinesinin altında kalan işçi öldü Balıkesir Gönen’de bir maden ocağında çalışan İbrahim Ertürk (45), kullandığı sondaj makinesinin devrilmesi sonucu makinenin altında kaldı. Makine operatörü Ertürk, olay yerinde yaşamını yitirdi. [11.09.2014] Giresun’da tır sürücüsü yaşamını yitirdi Giresun Espiye ilçesinde Arıdurak köyü sahil yolunda Ethem Güleç (49) idaresindeki TIR ile Bekir Yeşilyurt (40) yönetimindeki kamyon çarpıştı. Kazada, TIR sürücüsü Ethem Güleç hayatını kaybetti. [12.09.2014] Belediye kamyonu devrildi 1 işçi yaşamını yitirdi Van’da, Çatak ilçesine boru götüren Van Büyükşehir Belediyesine ait Mehmet Anar (58) yönetimindeki kamyon, dönüşte sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu şarampole devrildi. Kazada Mehmet anar hayatını kaybetti . [12.09.2014] Karaman’da bir çiftçi yaşamını yitirdi Karaman’ın Ermenek ilçesinde bir tarlada su bulmak için iş makinesi ile yaklaşık 5 metre derinliğinde açılan çukurda meydana gelen göçüğün altında kalan Emin Akçay (42) hayatını kaybetti. [12.09.2014] Ankara’da AVM inşaatından düşen işçi yaşamını yitirdi Ankara’da AVM’nin inşaatında çalışan Ümit Can (21) isimli işçi, asansör boşluğunda kaynak yaparken, kaynak makinesinin üzerine düşmesi sonucu ağır yaralandı. Dış Kapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılan Can, yaşamını yitirdi. [13.09.2014]
10 işçinin ölümünden sorumlu değillermiş
İstanbul Mecidiyeköy’de inşaatı devam eden Torun Center’da 10 işçi, asansörle 32. kattan yere çakılarak hayatlarını kaybetti. Torun Center’da daha önce 19 yaşında dershane parasını biriktirmek için çalışan Erdoğan Polat ölmüş, 6 bin TL para cezası verilmişti. Faruk Çelik ölüm bakanı olarak anılıyor, AKP asıl suçlu olan patronları perdelemeye çalışıyor.
İstanbul’da DİSK, KESK, TMMOB, TTB çağrısıyla demokratik kitle örgütleri , ölen 10 işçi için işçilerle birlikte Cevahir AVM önünde buluşup, Torun Center’a yürüdü.
Hergün Türkiye’de ölen işçiler için hiçbir önlem almayan AKP hükümeti ,halkın tepkisinden korktuğu için 24 saat toma ve polis ile inşaatı koruyor. emek koray karadere
İstanbul Mecidiyeköy’de inşaatı devam eden Torun Center’ın inşaatında çalışan işçiler, 32. katta asansörle yere çakılarak hayatlarını kaybetti. İstanbul Valiliği’nin resmi açıklamasına göre 10 işçinin yaşamını yitirdiği öğrenildi. Torun Center şantiyesinde çalışan işçiler, asansörde hiçbir önlem alınmadığını ve asansörün iki gün önce de bozulduğunu belirtti: “İşçilerin canı kıymetli değil; biz ölüyoruz, bu binalar iki üç gün sonra yükselmeye devam edecek” dediler. Ölüm Bakanı ”Bu yoğunlukta kaza olmaması büyük şans!” İşçi Ölümlerinde Türkiye’nin yıllardır zirvede olamasında çok emeği olan Ölüm Bakanı Faruk Çelik, Torun Center inşaatında yaşanan işçi ölümleri sonrasında gizlice inşaat sahasına geldi. İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ile birlikte inşaat sahasını dolaşan Çelik daha sonra basına bir açıklama yaptı: “Bu yoğunluğun içerisinde baktığınız zaman bir anlamda da kazanın olmaması büyük bir şans diyesim geliyor. Çünkü 10 tane can kaybetmişiz. Bunun çok farklı nedenleri olabilir, sebepleri olabilir. Bütün ayrıntılarıyla ortaya çıkmasında yarar var”dedi.
Bakanlar madem sorumlu, istifa etsinler Başbakan Ahmet Davutoğlu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndaki bilgilendirme toplantısında konuştu. Davutoğlu asansör kazasında sorumluluğun bakanlıklara ait olduğunu söyledi. Davutoğlu, işçi ölümlerine dair konuşurken “Yasal düzenlemeler çok kapsamlı. Kazaları engelleyecek olan şey performans ve ehliyet” dedi. AKP’nin yasaları işçi sağlığını ve güvenliğini önemsemiyorken işçiler her gün ölmeye devam ediyor. Ama Davutoğlu, kendilerinde hata aramak yerine işçi ölümlerinden işçilerin de sorumlu olduğunu iddia ediyor. Torun Center’da 10 işçinin ölmesinde Bakanlıklar’ın da sorumluluğunun olduğunu söyleyen Davutoğlu, bakanların istifası ile ilgili bir şey söylemedi. Asansör sorumlusu : “Asansörün arızalı olduğunu biliyorlardı, önlem almadılar’’ 10 işçinin katledildiği Torun Center inşaatında asansör sorumlularından biri olarak çalışan Emrah Acar şunları anlattı: “Asansör raylı sistemle çalışıyordu. 37 katlı binanın 31’inci katına geldiğinde asansörün otomatik olarak fren sistemiyle durması gerekiyordu. Ancak 2 aydır ‘switch’ denilen durdurma mekanizması ça-
İstanbul Mecidiyeköy’de inşaatı devam eden Torun Center’da 10 işçi, asansörle 32. kattan yere çakılarak hayatlarını kaybetti. lışmadığı için asansör raydan çıkıp 32. kata fırlamış. 32. katta bulunan tahtayı parçaladıktan sonra da hızla eksi 4’e çakılmış. Bu nedenle de feci şekilde can verdiler. İki aydır asansörün durmasını sağlayan mekanizmanın çalışmadığını yetkililere söyledim. Dinlenilseydi bu facia yaşanmazdı.”
arayarak ‘Başın sağolsun, yaşanan bir kaza yapılabilecek bir şey yok’ dedi. Ben de ona ‘Başımın sağ olup olmadığı sizi ilgilendirmez, siz cinayet işlediniz, hepinizi mahkemeye vereceğim’ dedim” diye konuştu.
19 yaşındaki montaj işçisi Erdoğan Polat, 15. kattan düşmüştü Torunlar İnşaat’ta, geçen 5 Nisan’da ‘’Hiçbir eğitimden geçmedim’’ meydana gelen kazada, 19 yaşınİnşaatta 1,5 yıldır asansör sorumlu- daki montaj işçisi Erdoğan Polat, su olarak çalıştığını ifade eden Ercan 15. kattan bindiği sepetle beraber Kılavuz, “Hiçbir şekilde eğitimden yere çakılarak hayatını kaybetmişgeçmedim, sertifika ısmarlama bir ti. 5 ay önce hayatını kaybeden sertifika. Geçerliliği yoktur. Asansör Erdoğan Polat’a rağmen Çalışma firması ‘bu eleman eğitim aldı, her Bakanlığı’nı firmaya inşaatı durtürlü teknik bilgiye sahiptir’ şek- durma cezası vermedi, 5600 TL linde belge düzenliyor. İş güvenliği ceza ödeyerek yoluna devam etti. sorun çıkarmasın diye. Ama eğitim yok. Bize gösterdikleri eğitim sadece İşçiler Torun Center’a yürüdü, 30 saniye, o da yukarı tuşu, aşağı polis saldırdı tuşu ve durdurma tuşu” diye konuşt. Torun Center İnşaat’ında asansörün çökmesinin ardından 10 Ölen işçinin ailesi Davutoğlu’nu işçi hayatını kaybetti. İstanbul’da mahkemeye verecek DİSK, KESK, TMMOB, TTB İstanbul Torun Center inşaatında çağrısıyla demokratik kitle örgüthayatını kaybeden 10 işçiden biri leri, işçilerle birlikte Cevahir AVM olan üniversite öğrencisi 21 yaşın- önünde buluşup, Torun Center’a daki Hıdır Ali Genç, memleketin- yürüdü. Yüzlerce kişi Torun Center de toprağa verildi. Okul masrafını İnşaatı’nın önüne geldiğinde polis karşılamak için inşaatta çalışırken barikatı ve TOMA’larla karşılaştı. can veren üniversiteli Hıdır Ali’nin Polis, Mecidiyeköy Köprüsü’nün babası Mustafa Genç, “Başbakan altında yürüyen insanlara biber gaAhmet Davutoğlu beni telefonla zıyla saldırdı.
İstanbul Beton’da 89 işçi işten çıkartıldı İstanbul Beton’da çalışan 89 işçinin işine şirket tarafından “sözleşme bitti” gerekçesi sunularak hiçbir tazminat ödenmeden son verildi. Tuzla’da faaliyet yürüten ve beton boru üretimi yapan İstanbul Beton fabrikasında çalışan 89 işçinin işine “sözleşme bitti” gerekçesiyle tazminat ödenmeden son verildi. Şirkete bağlı taşeron firma TM Müşavirlik tarafından işçilere önce işlerine son verileceği bildirildi ardından ise “sözleşme bitti” denilerek işlerine son verildiğine dair tebligat yapıldı. İşçilerden Kurtuluş Çevikparmak, şirket yetkililerinin işçilere aralarından temsilci seçerek görüşme yapmayı teklif ettiğini, yapılacak görüşmede sonuç çıkmaması durumunda da yaşadıkları hukuksuzluğa karşı mücadele edeceklerini belirtti.
Cudi Dağı’nda maaş eylemi Şırnak ile Cizre arasında yapılan ve Cudi Dağı’ndan geçecek olan yol yapımı devam ederken, Cudi Dağı’nda açılan tünelde çalışan 100 taşeron işçi, 5 aydır maaşlarını alamadıkları gerekçesiyle, tünel girişini kapatıp iş bıraktılar. Tünel önünde toplanarak, iş makineleriyle tünel girişini kapatan işçiler, “Alın terimizin karşılığını istiyoruz” dedi. Ana firmanın kendi personellerinin maaşını ödediğini ancak kendilerinin bağlı olduğu taşeron firmanın maaşları ödemediğini söyleyen işçiler, “Artık yeter, kimsenin dayanacak gücü kalmadı. Biz insanca yaşamak istiyoruz” dediler.“ Eylem üzerine işveren, işçilerle masaya otururken ücretleri 1 hafta sonra ödeyeceğini belirtti. İşçiler de bunun üzerine işlerine geri döndü ancak verilen söz tutulmazsa yeniden iş bırakacaklarını belirtti. EMEK
EMEK
09 AVM inşaatı bir işçiye mezar oldu
Torunlar GYO’da işçilerin ihmal sonucu ölmesinin ardından ardından bu defa da Ankara’da bir işçi yine çalıştığı inşaat asansöründe yaşamını yitirdi. Ankara’nın Altındağ Yunus Emre Halk Çarşısı civarında bulunan ve yapımına devam edilen AVM’nin inşaatında çalışan 21 yaşındakiinşaat işçisi Ümit Can, asansör boşluğunda kaynak yaparken, kaynak makinesinin üzerine düşmesi sonucu ağır yaralandı. Ardından Dış Kapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılan Ümit Can, yaşamını yitirdi.Ümit Can’ın cenazesi otopsi işlemlerinin ardından Keçiören Hastanesi Morgu’na kaldırıldı. emek
Urfa’da 2 inşaat işçisi hayatını kaybetti
Şanlıurfa’da, yapımı henüz tamamlanmayan inşaat halindeki eve hat bağlamak için direğe çıkan 39 yaşındaki Habib Kılıç, çalıştığı direkte bir süre sonra elektrik akımına kapılarak hayatını kaybetti. Şanlıurfa’da, inşaat işçisi Şevket Almas, çalıştığı inşaatın 3’ncü katından düşerek yaşamını yitirdi.Geçimini sağlamak için inşaatlarda çalışan 6 çocuk babası 56 yaşındaki Şevket Almas, çalıştığı inşaatın 3’ncü katından aşağı düştü. Arkadaşlarının haber vermesi ile sağlık ekipleri çağrıldı. Hastaneye kaldırılan Şevket Almas, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.Ölümün ardından soruşturma başlatıldı. emek
Osmaniye’de inşaattan düşen işçi öldü
18 Eylül 2014
Tema Park işçileri taleplerinin peşinde
Halkalı’da hakları için TEM’i trafiğe kapatıp, ateş yakarak tüm Türkiye’ye seslerini duyuran bir eyleme imza atan işçiler olumsuz çalışma şartlarına ve ölümlere isyan etmişlerdi. İşçilerin eyleminin ardından işveren işçilerin bütün taleplerini kabul ettiğini söylerken, aradan 4 gün geçmesine karşın işçilerin talepleri yerine getirilmedi. Emek osman erdem
İşçiler 11 Eylül günü taleplerinin yerine getirilmemesi sebebiyle yürüyüş gerçekleştirdiler. İstanbul Milletvekili Levent Tüzel de eyleme katılırken, işçiler şantiyede son durumu Yarın Haber ve işçihaber.net’e anlattılar. Şantiyede işçileri ziyaret eden EHP İşçi Sekreteryası Üyesi İlker Eraslan, Halkalı’daki işçilerin direnişine dair izlenimlerinde şunları söyledi; “İlk eylemlerinden sonra da Halkalı’daki Temapark şantiyesine gitmiş, işçi arkadaşlarımızla görüşmüştük. Bugün de bizi arkadaşlarımız aradı ve firmanın anlaşmaya uymadığını söylediler. Gün içerisinde yine bir yürüyüş yapmışlar. Ne yemekler değişmiş, ne sorun yaşadıkları kamp amiri. Ayrıca birçok kişinin maaşları halen yatmamış. Eğer anlaşmada geçen maddelere uyulmazsa haftasonu daha büyük bir eylem yapmayı düşünüyorlar. Biz de onlardan haber bekliyoruz, çağırdıkları anda parti olarak her şekilde yanlarındayız, hakları teslim edilene kadar tüm eylemlerini destekliyoruz. Burada yüksek gelirli insanların kalacağı lüks konutlar inşa ediliyor, tüm bölge zaten öyle güvenlikli adalardan oluşuyor, fakat bu siteleri kendi elleriyle, alınterleriyle kuran, sıfırdan yükselten emekçi kardeşlerimize en basit, insanca koşullar çok görülüyor. Sene 2014, yan taraftaki bitmiş olan benzer sitelerde 100 milyarın
altında araba göremezsiniz, ama işçiler “Yemeğimizden kurt çıkmasın” diye kitlesel eylem yapmak zorunda. Tabii bununla da sınırlı değil. Mecidiyeköy’den de çok etkilenmiş arkadaşlarımız ve onun da öfkesiyle birleşince ayaklanmışlar. Kaldı ki benzer güvenlik ihmalleri burda da var. Mesela asansörlerde aynı sorun mevcut diyorlar. Her koşulda önümüzdeki günlerde işçi arkadaşlarımızın yanında olmaya devam edeceğiz.”
Torun Center’daki gibi Tema Park’ta da güvenliksiz asansör İşçiler, sağlık bakanlığından yetkililer geldiği için, işverenin ‘gösterİşverenden göstermelik melik’ önlemler aldığını söylüyorlar. düzenlemeler Aylardır sürekli arıza yapan asanYarın Haber’e konuşan işçiler, işve- sörler, işçilerin uyarmalarına karşın renin yalnızca göstermelik olarak onarılmazken ve işçilerin kullanımıdeğişiklikler yaptığını ve bunun na zorlanırken, asansörler yalnızca
İnşaattan düşen işçi ağır yaralandı
Zonguldak’ta, inşaatın 2’nci katında çalışırken dengesini kaybederek yere düşen 45 yaşındaki Mehmet Albayrak ağır yaralandı.Kaba inşaatı devam eden binanın 2’nci katında betonun üzerindeki kalıbı sökerken dengesini kaybeden Mehmet Albayrak, yandaki istinat duvarına çarparak yere düştü. Yaralanan Albayrak, haber verilmesiyle gelen 112 Acil Servis ekibinin ilk müdahalesinden sonra ambulansla Zonguldak Atatürk Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Tedavi altına alınan işçinin durumunun ağır olduğu belirtidi. Kazayla ilgili soruşturma başlatıldı. emek
yetkililerin geldiği gün kullanılmadı. Daha çok kısa bir süre önce İstanbul’un göbeği Mecidiyeköy’de Torun Center’da 10 işçi kardeşimiz çok benzer bir ihmalden dolayı hayatını kaybetmişti. İşveren ‘su sebiliyle’ kandıracağını sanıyor Tema Park şantiyesinde işçilere onlarca söz veren işveren, yalnızca ‘su sebilleri’ getirerek, işçileri kandırmaya çalışıyor. Ancak işçiler, bu çalışma şartlarına karşı direnmeye devam edeceklerini söylüyorlar.İstanbul Milletvekili Levent Tüzel, işçilerin bugün gerçekleştirdikleri yürüyüşün ardından işçilerle konuştu, işçilerin sorunlarını dinledi.
İnşaatlarda baştan güvenlik yok TPAO Batman Bölge Müdürlüğü’nün İş Güvenliği Başmühendisliği inşaatında işçiler hiçbir önlem alınmadan çalıştırılıyor.
Fakıuşağı Mahallesi Prof. Dr. Kazım Tülüce Bulvarı Korkut Ata Üniversitesi arkasındaki öğrenci yurdu inşaatında kalıp işçisi olarak çalışan Hasan Karagöz, dengesini yitirince binanın üçüncü katından düştü. Çevredekilerin ihbarı üzerine sevk edilen sağlık ekiplerince ilk müdahalesi yapılan Hasan Karagöz, Osmaniye Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Ancak yapılan bütün müdahalelere karşın kurtarılamadı. Hasan Karagöz’ün iş arkadaşları C.E., S.K., ve H.A. ifadeleri alınmak üzere Çarşı Polis Merkezi’ne götürüldü. emek
yetersiz olduğunu söylediler. Söz verilmesine karşın hala birçok işçinin maaşı yatmadı. Maaşı yatmayan birçok işçi memleketine dönmek zorunda kaldı. Kantin fiyatlarında bir değişikliğe gidilmedi. Düzeltileceği söylenmesine karşın kurtlu yemekler çıkaran yemekhanenin yemeklerinde ise bir değişiklik yok.
Ölen işçilere rağmen güvenlik yok Torun Center inşaatında yaşanan katliamın ardından iş çi ölümleri ve işçi güvenliği haberleri daha fazla basında yer almaya başladı. Bu haberlerden biri de Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) tarafından yaptırılan inşaatta ortaya çıktı. TPAO Batman Bölge Müdürlüğü’nün İş Güvenliği Başmühendisliği inşaatında çalışan inşaat işçisinin hiçbir
güvenlik önlemi olmadan çalıştırılması fotoğraflara yansıdı. “İş Güvenliği’’ binasında ibretlik durum İnşaatlarda yaşanan bu uygulamaların TPAO’ya ait “İş Güvenliği Başmühendisliği” inşaatında ortaya çıkması ise ibretlik bir durum. Zira TPAO bünyesinde çalışanların iş güvenliğini sağlamakla görevli olan bir kurumun kendisi için yapılan inşaatta ortaya çıkan bu tablo işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri noktasında içinde bulunulan gerçekliğe işaret ediyor. emek
Maaşlarını alamayan işçiler eylem yaptı
Yozgat’ın Yerköy ilçesinde yapımı devam eden hükümet konağı inşaatında çalışan taşeron firma işçileri 3 aydır maaşlarını alamadıkları için inşaat çatısında açlık grevi yaptı. İnşaatta çalışan 12 işçi, kaba inşaatı tamamlanan hükümet konağının çatısına çıkarak açlık grevi eyleminde bulundu. Murat Bulak isimli inşaat işçisi, 3 aydır maaşlarını alamadıklarını belirterek, “Hepimizin çoluğu çocuğu var, sorumluluklarımız var, ev geçindiriyoruz. 3 aydır içerde 3
bin TL maaşımız var alamıyoruz. Bugüne kadar da bizleri oyaladılar. Biz de son çare olarak açlık grevine gittik” diye konuştu. Polis ekiplerinin görüşmeleri sonucunda ikna edilen inşaat işçileri çatıdan indirilerek ifadeleri alınmak üzere polis karakoluna götürüldü. Maaşlarını alamadıkları için eylem yapan işçilerin haklarını vermek yerine polis devreye sokularak eylemlerinin sonlandırılması Türkiye’de işçi olmanın gerçekliğini göstermiş oldu. EMEK
Bir günde 3 inşaat işçisi öldü 15 Eylül 2014 günü İzmir, Rize ve Aydın’da inşaatta çalışan Mehmet İsa Dumlu, İsmail Kılıçarslan ve Ali Aşir isimli inşaat işçileri çalıştıkları sırada güvenlik önlemlerinin alınmamasından dolayı hayatlarını kaybetti. İnşaat işçileri güvencesiz çalışmaya devam ediyor İzmir’de üniversiteyi bitiren Mehmet İsa Dumlu, ailesine yardım etmek için çalıştığı inşaatın 5. katından asansör boşluğuna düşerek hayatını kaybetti. Rize’de yapım
çalışmaları devam eden tünel girişinde, İsmail Kılıçarslan (58) yönetimindeki hafriyat yüklü kamyon şantiye alanının üst kısmına yuvarlandı. Kamyonun içerisinde sıkışarak ağır şekilde yaralanan Kılıçarslan, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Aydın’da inşaatın ikinci katında sıva yaparken yere düşen Ali Aşir adlı işçi, kaldırıldığı Nazilli Devlet Hastanesi’nde hayatını kaybetti. Aşir’in çalıştığı inşaatın iskelelerinde hiç bir korumanın olmadığı görüldü. EMEK
KADIN
10
18 Eylül 2014
3 yıldır devam eden Ferdane Çöl’ün davası sonuçlandı
Gülsüm Kav
ANA FiKiR
Sığınma evlerine ihtiyaç duyulmayan bir ülke
Televizyonu açıyorsunuz, ana haber bültenleri başlıyor, gündemdeki haberler sıralanıyor, sonra her seferinde yeni bir kadın cinayeti ya da kadının yaralı olarak kurtulduğu ağır bir şiddet haberi ile bitiyor. Kadın cinayetleri, her haber bülteninin değişmez konusu gibi. Kadınlar, bir bültenin ana parçası olsunlar elbette, buna bir itirazımız olamaz. “Bir kadının hayat kurtuldu” dan, “kadın bakanlığı kuruldu”, “cumhurbaşkanı kadın haklarına sahip çıkan açıklamalar yaptı” ya uzanan bin bir türlü iyi haber mümkün. Kadınların başarılarını, aldıkları ödülleri anlatan haberler de mümkün. Kadınların sadece ölüm haberi ile gündeme gelmeleri asla kabul edilemez. Ve bu elbette değiştirilebilir bir gerçektir. Bu yüzden kadın hareketinin gündeminden, cinayetleri durdurma mücadelesi hiç düşmüyor. Aynı nedenle sorunu çözmesi gerekenlerin de gündeminden hiç düşmemesi icap eder. Başta Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’ın sürekli gündeminde olması gereken konu budur. Bakan ise geçen hafta ilk defa olumlu anlamda konuya girmiş, kadınlara zarar veren TV programları için RTÜK’e şikâyette bulunmuştu. Ardından kadınların şiddetten korunması için araç tahsis edilen bir projenin açılışında “kadınların sığınma evlerine ihtiyaç duymadığı bir ülke” den söz etti.. Onun daha önce söylemediklerini söylemeye başlaması kadın hareketinin ve kadınların hayatına sahip çıkan tepki veren toplumun başarısıdır. İyi oldu, şimdi bu sözlerin arkasında durması beklenir. Ancak şöyle bir açmaz var; böyle diyen bir bakanın “kadınların sığınma evlerine ihtiyaç duymadığı bir ülke nasıl yaratılır?” sorusunu da sorması gerekir. Böyle bir ülke ancak kadınların haklarına kavuşmalarıyla mümkündür. Yaşam haklarından başlayarak, işsiz bırakılan %75’in istihdama kavuşması, siyasette ve her alanda eşit haklarla yaşamaya başlamaları ile mümkün olacak bu ülkeyi yaratmak için de ilk gerekli adım; tümüyle kadınlara odaklanmış ayrı bir kadın bakanlığıdır. Ayşenur İslam’ın içinde bulunduğu durum bile bunun kanıtı aslında; sürekli “gaziler, şehitler”, ertesi gün “yaşlılar, engelliler” gibi kendi bakanlığının bünyesi altında bulunan kesimlerle ilgili bir haberini okuyoruz. Kuşkusuz bütün bu kesimlerin ayrı ihtiyaçları ve hakları var, bunlara sahip çıkılmalı ama her gün öldürülen kadınların durumu hiçbir şeyle eşit tutulamaz, ayrı ele almayı gerektirir. Bakan’ın tabiri caiz ise bir “paket program” gibi dolaşması sorunu çözmüyor, bu şekilde kendisinin de dile getirdiği o güzel ülkeye ulaşılamaz. Bu adımların atılmadığı her durumda, böyle bir ülke nasıl yaratılacak sorusuna başka bir cevap verdikleri düşünülür: yani kadınların her şeye boyun eğip, şiddet karşısında bile hiç seslerini çıkarmamaları nedeniyle sığınma evlerine ihtiyaç kalmayacağı bir ülke de hayalleyebilirler. Bundan şüphelenmek için de yeterince sebep var, en başta geleni Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı konuşmasındaki “özgürlükleri ahlaki bir formasyonla yeniden tanımlayacağız” sözleri. Ne zaman “ahlak” tan söz edilse, bunun anlamı kadınların ve gençlerin baskılanması olmuştur. Hükümetin kadınların ve gençlerin haklarını, özgürlüklerini şimdiye kadar nasıl ele aldığını da biliyoruz. Ama hükümette artık şunu biliyor olmalı; Türkiye’li kadınların bu saatten sonra yüzyıllar öncesine gitmeye hiç niyetleri yok. Kendi çağının modern haklarına kavuşmakta kararlılar. Öyle bir kararlılık ki bu, uğruna ölümü göze alıyorlar. Ve öyle bir yere geldik ki, hak arayan kadınları ve onlara “asla yalnız yürümeyeceksin” diye sahip çıkan mücadeleyi, şimdi toplum asla yalnız bırakmıyor. * Son bir hafta içerisinde, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak takip ettiğimiz Eskişehir’de Yasemin Varıcı, Uşak’ta Sevim Gündoğdu ve İzmir’de Ferdane Çöl davalarımız, olması gerektiği gibi caydırıcı ceza ile ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile sonuçlandı. Bu sonuçlar, platformun yıllardır önerdiği, meclise de sunduğu TCK düzenlemesinin artık yerine getirilmesi, “ağır ceza”nın yasalaşması gerektiği anlamına gelir. Madem fiilen durum budur, artık resmileşmelidir. Demek ki, kadınların sığınma evlerine ihtiyaç duymadıkları bir ülkeye varmak için, önce kadınların temel talepleri yerine getirilmelidir. * Geçtiğimiz dönemlerde yazdığım bir yazıda, “sarışın gazeteci” ifadesi kullanmıştım. Anlatmak istediğim ise “Beyaz Türk erkekler” di. Ancak bu ifade yanlış anlamalara sebep oldu, Ayşe Düzkan’ı kastettiğim sanıldı. Türkiye’de maddeci bir feminizmin öncülerinden olan Ayşe arkadaşımız, kadın hareketi önderlerimizdendir. Kendisinden çok şey öğrendim, en son bu yanlış anlamayı konuşurken yaptığı eleştiriyle de öğrenmeye devam ediyorum, sağ olsun, iyi ki var. Yanlış anlamaya sebebiyet verdiğim için de kendisinden özür diliyorum.
Ferdane Çöl’ün katiline ağırlaştırılmış müebbet Son iki yılda neler oldu?
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu davaya müdahil oldu Ferdane Çöl’ün ailesi Platformla yolunu birleştirdi. Davayı başından beri takip eden Platform her duruşma öncesi öldürülen kadın kardeşlerimizin aileleriyle birlikte Ferdane Çöl için adalet istedi.
Koruma altında olmasına rağmen eşi tarafından öldürülen Ferdane Çöl’ün davası sonuçlandı. 3 yıldır süren davanın karar duruşmasında katil Sedat Çöl haksız tahrik ve iyi hal indirimlerinden yararlanamadı ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı. Yazar fikriye yılmaz
akli dengesinin yerinde olmadığına dair rapor alan katilin İstanbul Adİzmir’de koruma altındayken, li Tıp’ta yapılan incelemesinde akli kocası tarafından öldürülen dengesinin yerinde olduğu kanıtlanFerdane Çöl’ün 3 yıldır süren da- dı. Tahrik indiriminden faydalanmavasında karar duruşması bugün ya çalıştı. Ancak sonunda adalet sağgörüldü. İzmir Bayraklı Adliyesi 5. landı. Sedat Çöl hiçbir indirimden Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen faydalanamadı. duruşmada katil Sedat Çöl’e ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası veril- Ferdane’yi korumayan polislere di. Mahkeme Sedat Çöl’ün haksız açılan dava sürüyor tahrik ve iyi hal indirimlerinden de Ferdane Çöl, öldürülmeden önce yararlanmaması gerektiğini belirtti. karakola 100’den fazla kez şikayette Sedat Çöl ile birlikte azmettirmek- bulunmuştu. Polislerin Ferdane’yi ten ve işbirliğinden yargılanan Sedat korumak yerine verdikleri cevap Çöl’ün ailesi İhsan Maviş, Muham- “Ölsen de kurtulsak” oldu. Kadın med Çöl, Burhan İpek, Haydar Ma- Cinayetlerini Durduracağız Platviş, Cemal İpek ve Ahmet Dağdır formu Ferdane’nin ölümünden sohakkında ise mahkeme, şüphe olsa rumlu olan polislerle ilgili idari dava bile delil yetersizliği olduğu için be- açmış ve sürecin takipçisi olmuştu. raat kararı verdi. Saat 10:00’da başlayan duruşma- Platform dava sonrasında eylem ya Ferdane Çöl’ün ailesinin yanısıra yaptı müdahil olarak Kadın Cinayetlerini Kadın Cinayetlerini Durduracağız Durduracağız Platformu ve Aile ve Platformu davanın sonuçlanmasının Sosyal Politikalar Bakanlığı katıldı. ardından adliye önünde, Ferdane Çöl’ün ailesi ile İzmir’de öldürülen Katil indirimden faydalanamadı Pınar Ünlüer ve Ayşe Selen Ayla’nın Sedat Çöl 3 yıl süren dava boyunca aileleriyle birlikte bir eylem gerçekindirimden faydalanmak için pek leştirdi. Eylemde, Platform temsilciçok yolu denedi. Manisa Ruh ve si Sanem Deniz Kural “ Katil Sedat Sinir Hastalıkları Hastanesi’nden Çöl’ün hiçbir indirim uygulanma-
Azmettirenler de ceza almalı Daha sonra Ferdane Çöl’ün ailesi söz aldı. Aile, beraat kararlarına tepki gösterdi. Anne Suna Maviş şöyle konuştu: “Sedat’ı azmettirenler de ceza almalıydı. Devlet suçluları cezasız bıraktı. Gerekirse Ankara’ya gidip ceza alana kadar uğraşacağız.” Ferdane Çöl’ün kızkardeşi Birdane Çağan ise şunları söyledi: “Katillerin dışarıda elini kolunu sallayarak gezmesi adalet değildir. Ferdane’yi korumayan polisler, şimdi mahkeme salonuna geliyor. ak ettikleri cezayı alana kadar davamızın arkasındayız.” Baba Fikret Maviş ise: “Davamız burada bitmedi. Sesimizi duyuracağız. Azmettirenler cezasız kalmamalı.”
Platform aileleriyle Bakanlığa gittik Ferdane Çöl’ün annesi Suna Maviş’in de aralarında bulunduğu ailelerimizle kadınların yaşam hakkını almak için 8 Mart 2012’de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na gittik.
Suna Maviş yılın annesi seçildi 2013 yılında İzmir’de Türk Anneler Derneği tarafından düzenlenen Yılın Anneleri töreninde, öldürülen kadın kardeşimiz Ferdane Çöl’ün annesi Suna Maviş de ödül aldı.
Eylül ayındaki üç dava ağırlaştırılmış müebbetle sonuçlandı Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun takip ettiği davalardan üçü eylül ayında sonuçlandı. Tüm davalarda kadın katillerine indirim uygulanmayarak, davalar ağırlaştırılmış müebbetle sonuçlandı. Kadın cinayetlerine karşı mücadele sonuç veriyor. 9 Eylül günü Uşak’ta karar duruşması görülen Sevim Gündoğdu’nun davasında katil hiçbir indirimden fayda-
Yasemin Varıcı gulsumkav@gmail.com
dan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alması mücadelemizin bir sonucudur. Son zamanlarda ağır ceza mücadelemiz sonuç veriyor. Ferdane Çöl davasında suça iştirak eden ve azmettirenler hakkında ise beraat kararı verilmesini kabul etmiyoruz. Davayı temyize götüreceğiz. Onu korumayarak ‘Ölsen de kurtulsak’ diyen polisler ve korumayan tüm idari sorumlular da ceza alana dek mücadele edeceğiz” dedi.
Ferdane Çöl gazetelerin manşetinde Ferdane Çöl kardeşimizin davası gazetelerin manşetlerde yer aldı. Davamız toplumsallaştı. Medyanın Ferdane Çöl kardeşimizin davasını bu şekilde ele alması örnek teşkil etti.
lanamadı ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı. Sevim Gündoğdu çalıştığı dershanede kocası tarafından bıçaklanarak öldürülmüştü. 2 Eylül günü Eskişehir’de Yasemin Varıcı’nın davası sonuçlandı. Yasemin Varıcı boşanmak istemesinin karşısında kocasından ölüm tehditleri almış ve iki kez koruma başvurusunda bulunmuştu. Korunmadığı için öldürülen Yasemin Varıcı’nın ailesiyle birlik-
Ferdane Çöl
te Platform hukuk mücadelesi verdi ve katil ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı. 13 Eylül günü sonuçlanan Ferdane Çöl’ün davası ise katilin indirim talepleri ve uzun süren raporlar nedeniyle üç yıl sürdü. Ferdane’nin ailesi Platformla birlikte mücadeleden hiç vazgeçmedi. Katilin tüm indirim taleplerine rağmen Ferdane Çöl’ün davasında da kadınlar kazandı. Katil ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı. KADIN
Sevim Gündoğdu
KADIN
11 Serpil Erfındık’ın davasında 3. Duruşma
15 Aralık 2013’te eski kocası Vedat Atik tarafından bıçaklanarak öldürülen, Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim görevlisi Serpil Erfındık davasında, 3. duruşma 11 Eylül’de İzmir Bayraklı Adliyesi’nde görüldü. 6.Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya Serpil Erfındık’ın ailesinin yanısıra, müdahil olarak Kadın Cinayetlerini Durduracagiz Platformu, İzmir Barosu ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı katıldı. Tanıkların dinlendiği duruşmada Serpil Erfındık’ın ailesinin avukatlarının bazı delil inceleme talepleri kabul edilirken, duruşma 20 Ekim tarihine ertelendi. KADIN
Burcu Çiftçi’nin katili halen yakalanmadı
Adana’da 10 Eylül Çarşamba günü boşanmak istediği kocası tarafından öldürülen Burcu Çiftçi’nin katili halen yakalanmadı. Gece saatlerindekonuşmak istediğini söyleyerek Burcu’yu ailesinin evinden alan kocası Burcu barışmak istemeyince mezarlıkta başından vurarak öldürdü. Mezarlığın çevresinden silah sesi duyan mahalle sakinleri durumu polisi bildirdi. Başından vurulan Burcu Çiftçi çağrılan ambulansla hastaneye götürülürken yolda öldü. Burcu’nun katilini yakalamak için çalışmaların yapıldığı belirtildi ancak katil halen serbest. KADIN
Kadınlar Fatma Şerban’a sahip çıktı
İstanbul’da 10 Eylül günü arkadaşı tarafından öldürülen Fatma Şerban’ı Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platform’u sahipsiz bırakmadı. Fatma Şerban daha önce eşinin bıçaklı saldırısına uğramış ve eşinden boşanmış. Fatma Şerban da diğer tüm kadınlar gibi yaşamına sahip çıkarak şiddete direnerek hayatını sürdürmüş. Fatma Şerban’a ulaşmak için Adli Tıp Kurumu’na ve evinin önüne giden Platform, Fatma Şerban’ın babasına ulaştı. Başsağlı dileği ileten Platform adaletin yerini bulması için elinden geleni yapacağını söyledi. Fatma’nın ailesi katile ağır ceza istiyor. KADIN
Güllican, Dilan ve Rojda’nın davası görüldü
2013 yılında Ömer Kaya, karısı Güllican Özbir’i ve kızları Dilan Kaya, Rojda Kaya’yı silahla vurarak öldürdü. 11 Eylül günü davanın ikinci duruşmasında Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu da aile ile birlikteydi. Duruşmada katil diğer tüm kadın katillerinin başvurduğu indirim yollarını denedi. “Korkutmak için silahı doğurttum. Silah emniyeti bozuk olduğu için ateş aldı” diye ifade verdi. Akli dengesinin yerinde olmadığını da iddia eden katilin cinayeti işledikten sonra sahte kimlik çıkartarak gizlendiği ortaya çıktı. KADIN
18 Eylül 2014
Kadınlar Ankara’da medyayı tartıştı
Kadın katillerinin yeri ekranlar değildir Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Ankara’da 12 Eylül Utanç Müzesi etkinliği kapsamında bir forum düzenleyerek medyanın kadın cinayetleri üzerine politikasını tartıştı. Foruma Milletvekili Aylin Nazlıaka da katılım gösterdi. Forumda kadınlar kadın düşmanı medyanın kadın katillerine cesaret verdiğini belirterek, konunun takipçisi olacaklarını söylediler. kadın fikriye yılmaz
Programına bir kadın katilini çıkartan Seda Sayan’ın hedefi haline gelen Milletvekili Aylin Nazlıaka forumda açılış konuşmasını yaptı. Aylin Nazlıaka konuşmasında yargıda kadın katillerine verilen indirimin kadın cinayetlerini teşvik ettiğini, bunun üzerine hükümetin yaptığı açıklamalarla görülen, zihniyetinin IŞİD gibi olduğunu söyledi. Medya ile ilgili olarak, kadın cinayeti haberler üçüncü sayfadan birinci sayfaya taşınmasının önemli ancak yetersiz olduğunu, kadın katillerini televizyona çıkartmanın da bu şiddeti normalleştirmek olduğunu söyledi. Buna karşı kadınları birlikte Kadın Cinayetlerini Durduracağız mücadele etmeye çağırdı. Platformu RTÜK önünde bir eylem gerçekleştirerek suç duyurusunda bulunmuştu. Kadınlar medyaya el attı Platformdaki kadınlar mücadele deneyimlerini anlatarak topluma Daha önce bir programa bağlankadın cinayetlerinin nasıl etki etti- maya cesaret etmemişlerdi ğini konuştu. Son dönemde kadın- Geçtiğimiz hafta koruma altınların mücadelesiyle birlikte kadın dayken öldürülen Muhterem cinayeti davalarındaki gelişmeleri Göçmen’in ablası Çiğdem Evcil’in değerlendirdi. ve Platform temsilcimizin konuk Seda Sayan’ın programını olduğu Esra Erol’un programına RTÜK’e şikayet eden Aile ve Sos- Muhterem’in katilinin annesi bağyal Politikalar Bakanlığı’nı bundan lanmak istedi. Yayın yönetmenin sonra kadınların korunmasında rol örnek bir hareket olarak izin veroynaması için zorlamak gerektiğini mediği bağlantıyla ilgili Çiğdem değerlendiren kadınlar yaşam hak- Evcil “Daha önce pek çok progkı için mücadele veren kadınlarla ramda yer aldık, hiç canlı yayına birlikte eylem yaparak konunun bağlanmaya cesaret etmemişlerdi. takipçisi olacak. Geçtiğimiz hafta Songül Karlı’nın, Seda Sayan’ın
programlarından cesaret aldılar” Kadın katillerini ekrana çıkartmak diye konuştu. aklamak demektir Kadın Cinayetlerini DurduraFatma Şerban’ın katili kendini cağız Platformu, Songül Karlı ve Seda Sayan programlarının “mağdur” göstermeye çalıştı Kadın katillerinin programlarda yer ardından RTÜK önünde eyalmasının hemen ardından kaybetti- lem yaparak suç duyurusunda ğimiz Fatma Şerban’ın katili Çeşme’de bulunmuş ve RTÜK’ü görevini polise teslim olduğunda verdiği ifa- yapmaya çağırmıştı. Platform delerle Seda Sayan’ın programındaki Genel Temsilcisi Gülsüm Kav iki kadının katilini aratmadı. Çeşme Halk Tv’de konuk olduğu Eren Aktüel Dergisi kaynağına göre katil Erdem’in programında “yalnızca polise verdiği ifadede “Hep bu yaz mahkemelerde dinleyebileceğiÇeşme’ye tatile gelmeyi planlıyorduk. miz şahısları ekrana çıkarmak bu Onun için Çeşme’ye geldim” dedi. suçu aklamaktır...kadına yönelik Ekranlardaki katilleri örnek alarak şiddete yetkililer “sıfır tolerans” “Kendimi savunmak için bıçağı elime demeli” dedi. RTÜK Songül aldım. Nasıl olduğunu ise çok iyi ha- Karlı’nın programına ceza vermiş, tırlamıyorum” diyerek kendini mağ- ancak Seda Sayan’la ilgili kararı dur göstermeye çalıştı. bir hafta sonraya ertelemişti.
RTÜK görevini yapsın Reyting uğruna kadın katillerinin ekranlara çıkartılmasına toplumdan büyük tepki gelmesinin ardından RTÜK Songül Karlı ve Seda Sayan programlarıyla ilgili soruşturma başlattı.Toplumdan gelen tepki Schafer’in Seda Sayan’ın programından sponsorluğunu çekmesine ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın suç duyurusunda bulunmasına neden olmuştu. RTÜK Songül Karlı’nın programına ceza verildiğini ve Seda Sayan’la ilgili kararın
bir hafta ertelendiğini duyurdu. Yapılan toplantıda RTÜK Başkanı Davut Dursun, Sayan’ın programında ihlal görmediğini söyledi. 5 kurul üyesinin katıldığı toplantıda Karlı’nın programına oy birliği ile ceza verildi. Sayan’ın programı için 4 RTÜK üyesi yaptırım kararı uygulanması gerektiğini söylerken, RTÜK Başkanı Davut Dursun ‘ihlal yok’ dedi. Ertelenen kararın sonucunu kadınlar takip ediyor. KADIN
Yasalar kadın cinayetine “kadın cinayeti” demelidir
Kadın Hareketi Fatma Kurt Kadınların toplum içerisinde haklarını ararken uğradığı erkek şiddetini, bu şiddetin öldürülmeye kadar vardığı gerçeğini kabul etmeyen sadece yasalar kaldı. Gaziantep’te karısı Miyaser’i öldüren kadın katili bile balkona çıkıp yetkililere seslenerek kadınların almaya çalıştığı “fazla hak”tan şikayet edebiliyor. Kadınları öldüren erkek şiddeti bile kadınları haklarını kazanma mücadelesini sürdürürken öldürdüğünü, öldürme kararının “kadınların hak mücadelesine kastından” geldiğini kabul ediyor. Toplumda kadın cinayetlerinde kadın niteliğini kabul etmeyen kalmamışken, yasalar hala kadın cinayetlerine “adam öldürme” di-
yor. “Kadınların hak mücadelesine kasıt” her kadın cinayetinde gün gibi ortadayken, yasalara göre hala kadınların hak mücadelesi erkek şiddetine “tahrik indirimi” olarak geri dönüyor. “Kasten öldürme” kabul edilmesi için kadın katilinin “en az günlerce” elinde silahla öldüreceğini bağıra bağıra koştuğunun mühürlü belgesi gerekiyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak, yaşam hakkımızı almak için kadın mücadelesi verenler olarak, toplum olarak biliyoruz ki kadınları haklarını almak ve kullanmak isterken öldüren şiddet çok uzun yıllardır kasıtlıdır. Erkek şiddeti çok uzun yıllardır elinde silahla kadın kardeşlerimizi öldüreceğini bağırarak koşmaktadır. Kadın cinayetlerini durdurmak için, herkesin kabul ettiği bu gerçeği, yasalar da kabul etmeli, yasalar kadın cinayetine “kadın cinayeti” demelidir. Kadın cinayeti davalarını yıllar-
dır müdahil olarak takip ediyoruz. Duruşma salonlarında kadın cinayetleriyle ilgili bu gerçeği, kadın cinayetlerinin toplumun konusu olduğunu söylüyoruz. Kadınların hak mücadelesinin tahrik olamayacağını, indirim sebebi olamayacağını söylüyoruz. Haklarını arayan kadınları öldüren erkek şiddetinin kasıtlı olduğunu söylüyoruz. Kadın cinayetlerinin durması için yasaların, yargıda kararların kadın katillerine indirim vermeyerek ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası vererek kadın cinayetlerine onay vermemesi gerektiğini söylüyoruz. Mücadelemiz sonucu kadın cinayeti davalarında örnek kararlar veriliyor. “Kadın katilerine ağırlaştırılmış müebbet” yasasının geçmesi için bu örnek kararlar umut ışığı oldu. Eylül ayında Eskişehir, Uşak ve İzmir adliyelerinde kadın kardeşlerimizin katillerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası kararları verildi. Uşak’ta şiddeti kabul etme-
yerek kocasından ayrılan Sevim Gündoğdu’nun katilinin avukatı karar verilirken bir kadının öldürülmüş olmasının dikkate alınmaması gerektiğini söyleyerek indirim istedi, ancak örnek kararda indirimler kabul edilmedi, Sevim’i öldürdüğü için katile onay verilmedi. Eskişehir’de ve İzmir’de tahrik ve iyi hal indirimi isteyen kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet verildi, Yasemin’i ve Ferdane’yi öldürdüğü için katillere onay verilmedi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun mücadele sembolündeki Ferdane Çöl kardeşimizin umutlu yüzüyle artık tüm toplumla, kadın cinayetlerini onaylamayan ve caydırıcı olacak adımlar, kararlar ve yasalar için yürüyoruz. Yasalar da kadınların ve toplumun mücadelesini tanımalı, kadın katillerine ağır ceza yasa önerimizi kabul ederek, kadın cinayetine “kadın cinayeti” demelidir.
EKONOMI
12
18 Eylül 2014
Yükselen dolar özel sektörü ağlatıyor Dolardaki 5-10 kuruşluk artışlar bizim gibi eline geçen parayla anca karnını doyurma hesabı yapanlar, büyük döviz yatırımları olmayanlar açısından çok kritik değilmiş gibi görünebilir. Fakat dövizle dış borç edinmiş, yurtdışından dolar üzerinden kredi almış sermaye sahipleri, sanayiciler vb. açısından ne kadar büyük bir yük oluşuyor Dünya gazetesi ekonomi yazarı Alaattin Aktaş’tan dinleyelim: “Dolar ister FED’in aldığı ya da alacağını duyurduğu bir karar yüzünden, ister bambaşka bir gerekçeyle, hangi nedenle yükselirse yükselsin, bizde özel sektörün beti benzi atıyor adeta. İşler iyice
durgun seyrediyorken, yoğun dış borç stoku ve borç ödeme yükümlülüğü soğuk terler dökülmesine yol açıyor. Birkaç rakamla durumu ortaya koymaya çalışalım. Haziran sonu itibariyle özel sektörün 166 milyar doları uzun, 112 milyar doları da kısa vadeli olmak üzere toplam dış borcu 278 milyar dolar düzeyinde. Özel sektör, haziran ayı itibariyle bir yılda 142 milyar dolar tutarında ödeme yapacak. Yine haziran sonu itibariyle reel sektörün döviz pozisyonu açığı 179 milyar dolar. Haziran sonunda dolar kuru 2.12 düzeyinde bulunuyordu. Yani, haziran sonu itibariyle özel sektörün dış borcunun TL karşılığı 589 milyar,
bir yılda ödeyeceği borcun TL 301 milyar, döviz pozisyonu açığının TL karşılığı da 379 milyar düzeyinde bulunuyordu. Geldik düne, bu satırların yazıldığı saat itibariyle dolar 2.20’ye çıktı, yani haziran sonuna göre 8 kuruşluk artış oldu. Bakınız bu 8 kuruşun getirdiği yüke: Toplam dış borcun TL karşılığı 22.2 milyar, bir yılda ödenecek tutarın TL karşılığı 11.4 milyar, döviz pozisyonu açığının TL karşılığı ise 14.3 milyar lira artmış durumda. Özel sektör soğuk terler dökmesin de kim döksün! ‘Dolar biraz daha artsın, bunu sağlamak için faiz biraz daha indirilsin’ diyenler, nerelerdesiniz?”
Altın 7,5 ayın en düşüğünü gördü Ulusal ve uluslararası ekonomik gelişmeler altın fiyatlarını da etkiledi. Altın fiyatları son 7,5 ayın en düşük seviyesine geriledi. Spot altının ons fiyatı yüzde 0.7 düşüşle 1239,96 dolara geriledi. Sonraki günlerde 1232’lere kadar düştü. Altındaki düşüşte, ABD ‘de faizlerin daha erken artırılabileceği korkusunun yanısıra, güçlü dolar ve Ukrayna gerginliğinin azalmasının etkisi olduğu belirtiliyor. İstanbul Kapalıçarşı ‘da 24 ayar külçe altının gram satış fiyatı 88,25 lira, Cumhuriyet altınının satış fiyatı ise 598 lira oldu.
Borsa da geriledi İkinci çeyrek büyümesinin düşük gelmesi, Borsa İstanbul’da hisse senedi fiyatlarını da etkiledi. Ekonomik büyüme verisinin açıklanmasından önce 79,800 puan düzeyinde olan Borsa İstanbul Endeksi 79,400 puana kadar geriledikten sonra 79,450 - 79,470 puan aralığında hereket etmeye başladı. Sonraki günlerde tekrar düşme eğilimi gösteren borsa endeksi bu haftaya da cuma günü kapanışına göre 134,87 puanlık düşüşle 77.685,96 puandan başladı.
Dolar psikolojik eşiği geçti Hem TUİK’in açıkladığı rakamın aşırı düşük çıkmasının etkisiyle, hem de uluslararası piyasalardaki FED beklentisinin etkisinin kuvvetlenmesiyle dolar ciddi anlamda artış gösterdi. Uzun süredir dolar kuru için 2,20 seviyesi kritik bir psikolojik eşik olarak tanımlanıyordu. Geçen hafta yaşanan ani artışla bu seviye aşımlış oldu, kur 2,21 civarında seyrediyor.
Büyüme rakamı şok etkisi yarattı TUİK’in açıkladığı ekonomik büyüme rakamı merkez bankasının hedefinin ve ilk çeyrekteki rakamın yarısından daha az. Açıklanan rakam yüzde 2,1. Merkez bankasının yıllık hedefi 4 civarındaydı, ilk çeyrek rakamı ise 4,7’ydi. Ekonomik analiz firmalarının en kötümser olanlarının bile beklentisi bu kadar düşük değildi. Mesela eski Radikal, yeni Zaman ekonomi yazarı Seyfettin Gürsel’in içinde yer aldığı Betam’ın tahmini 3,1 idi. Bu rakamdaki ani düşüş ekonomik büyümenin durma noktasına geldiğine işaret ediyor. Hatta lira bazlı değilde dolar bazlı olarak ele alındığında üretim yöntemiyle gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) lira bazında yüzde 2.1 büyürken, dolar bazında yüzde 4.8 geriledi. İkinci çeyrekler karşılaştırılarak bakıldığında bu düşüş son 16 yılın en kritikleri arasına giriyor. 1999, 2001 ve 2009 dışındaki 13 yılın en büyük ikinci çeyrek daralması sözkonusu. “Büyüyen Türkiye” söylemi yavaş yavaş ama sağlam adımlarla gerçek ekonomik kapasitenin sınırlarına doğru yaklaşmak zorunda kalıyor. Dolar ve yabancı kredi pompalamasıyla ayakta durmaya alıştırılan ülke ekonomisi koltuk değnekleri çekilince düşer mi şimdilik belli değil.
Winter has come [Kış geldi] Geçen hafta ekonomiyle ilgili önemli gelişmeler oldu. Uzun süredir bazıları tarafından öngörülen, bazıları tarafından ise görmezden gelinen daralma günleri ani bir gökgürültüsüyle yağmurlu, karlı ekonomik iklimin startını verdi. Dolar fırladı, borsa düştü, altın değer kaybetti... ekonomi İLKER ERASLAN
Geçtiğimiz haftalarda Winter is coming, Erdoğan’ın kışı geliyor demiştik. Bir çok uluslararası gelişmenin yıllardır sağladığı avantajlarla ekonomik anlamda “yaz” atmosferi yaşayan AKP’nin korktuğu ekonomik kış koşullarının ilk karları yağmaya başladı. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) geçen hafta açıkladığı büyüme rakamlarının beklentilerin çok altında olması ve ABD merkez bankası FED’in faiz düşürme takviminin hızlanmasının kesinleşmeye başlamasıyla dolar kuru kritik eşiği geçti, piyasalar gerildi. Altın, borsa endeksi ve birçok gösterge hızlı düşüşlerle reaksiyon gösterdi. Daha esas büyük darbe olacak olan FED’in faiz indirimi gerçekleşmeden Türkiye ve dünya piyasaları ciddi bir tedirginlik içerisine girdi. Daha kısa bir süre öncesine kadar en itibarlı burjuva iktisatçıların bile uyarılarına aldırış etmeden bütün
Kaçacak yeriniz yok... Bay Erdoğan, bay Erdoğan... Nasıl hissediyorsunuz? Hadi şimdi faizleri düşürme emri verin bakalım. O kadar kolay dğilmiş dimi? Öfkeyle kalkan, zararla otururmuş derler. Bunu etrafınızdakiler de size aylardır söylemeye çalışmış olmalı. Yiğit Bulut şaklabanını kastetmiyorum tabiiki. Ama şimdi en azından her şeyi bilemeyeceğinize dair az da olsa bir fikriniz oluşmaya başlamıştır sanırım. Her şeyi lobilerle, komplolarla, çekemeyenlerle açılamaya devam edebilecek misin? Zor görünüyor... Sanayiyi de mi lobiler zayıflattı? İnşaat sektörüne yüklenmeni lobiler mi sağladı? Yok yok, gittikçe işin zorlaşıyor. Bu kapitalizm oyununu oynuyorsan en azından kurallarına göre oynaman lazım. Sen nimetlerinden faydalanayım, ama nesnelliklerine bağlı olmayayım istiyorsun. Okey de taş çalmak hadi olabilir diyelim, ama oyunu komple çalınmış taşlarla bitirmen pek
borsalarda “kim daha cesur” yarışları yapılırken, işlerin ciddiye bindiği anlaşılınca her gösterge ani ve toplu alış,satışlara, hızlı yön değiştirmelere, kaçışmalara neden olmaya başladı. Şimdiden oluşan bu tablodan önümüzdeki aylarda çok daha ani reaksiyonlar, kaotik iniş-çıkışlar olacağı anlaşılıyor. Aslında uzun bir süredir gidişatın bu yönde olduğu öngörülebilirken, farklı nedenlerden dolayı piyasa kumarbazları hep birlikte son anları bekliyorlar. Nedenlerden birisi “risk alma cesareti” olanların tehlikeli yatırım araçlarından, tahvillerden yüksek karlar edebiliyor olmaları. Bir diğeri Türkiye özelinde Erdoğan’ın kuru “ekonomik istikrar” vaatlerine ve söylemlerine inananların olması. Öte yandan ise aslında gerçekten inanmadıkları halde politik olarak öyleymiş gibi yapmak zorunda olanlar. Ve ayrıca Erdoğan’ın kendisinin dahi bir noktaya kadar kendi söylemlerine inandığını düşünebiliriz. Ama gerçeklere tosladıkça gerilmeye başladı o da.
mümkün değil. Hadi diyelim bir kere bitirdin, kaç tur böyle devam edebilirsin? Şimdi bu sözlerden sakın kapitalizmi kurallarına göre işletenleri onaylıyormuşum gibi bir anlam çıkarılmasın. Benim Karl Marks olduğumu unutmayın; en büyük anti-kapitalist kuramın kurucusu, söylemesi ayıp. Sadece bu AKP’lilerin her şeyi kapitalizmin en vahşi dönemlerindeki gibi işletmeye çalışmaları insanı çileden çıkarıyor. Benim kayıtlarını tuttuğum 1800’lü yılların İngiltere’sindeki kapitalizmin çocukluk yıllarından bu yana çok şey değişti aslında. İşçi sınıfının mücadelesiyle tüm dünyada çok fazla hak kazanıldı. Ama bunlar asırlar içerisinde yaşanan bütün gelişmeleri yok sayarak hareket etmeye çalışıyor. Çalışma saatlerini, sosyal hakları geçtim, göz göre göre işçileri ölüme göndermekte bir beis görmüyorlar. İşçilerin ölüm rakamlarını adeta fabrikaların, makinelerin yıpranma
Kritik FED toplantıları kapıya dayandı Dünya çapında sermaye sahiplerini en çok tedirgin eden, en çok merakla beklenen ABD merkez bankası FED’in toplantıları da gürültülü ayak sesleriyle yaklaştı. Herkes tedirgin. Son Jackson Hole toplantısı öncesinde yaygın olan iyimserlik ve Polyannacılık havasından da eser kalmadı. Hızlı ve riskli kartlarını oynamaya devam etmek isteyen, hevesleri kursaklarında kalmak üzere olan piyasacıları artık hiç uyku tutmuyor. İlki 17 Eylül’de ikincisi ise Ekim’de yapılacak olan toplantılarda artık FED’in kararlı ilerleyişine devam edeceği kesin gibi görünüyor. Yani erken faiz indirimi, para sıkılaştırma politikası, tahvil alımlarının durdurulması. Yani özetle dolarcıkların hasretle ayrı düştükleri ABD’ye dönerek gurbet yaşamlarının son bulması. Erdoğan ekonomisi için bu sıcak, hatta sıcacık paraların ne kadar temel bir dinamik olduğunu daha önce de işlemiştik.
Kredi notları da geldi gelecek Hatırlayacağınız üzere cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları ardı ardına açıklamalarda bulunmuştu. Her üç kuruluş olumsuz açıklamalarda bulunmuş olsa da Türkiye için yeni bir not açıklamamışlardı, kısa değerlendirmeler yapmakla yetinmişlerdi. Önümüzdeki aylarda ise gerçek anlamda not verecekleri tarihler yaklaşıyor. Fitch 3 Ekim’de, Standard&Poors 21 Kasım’da, Moody’s ise 5 Aralık’ta Türkiye için not açıklayacak. Bir ekonomik mucize gerçekleşmez ve gelişmeler aynı eğilimde devam ederse arka arkaya eksilerin geleceği, her üçünün de not kıracağı kaçınılmaz gibi görünüyor.
payı gibi basit bir kalem olarak saymak istiyorlar. Bunu bir de “Kasımpaşa esnafı” kafasıyla harmanladıkları için para kazanma imkanı gördükleri her şeye kontrolsüzce saldırıyorlar. İnsan hayatı, doğa katliamı hiçbir şey gözlerine görünmüyor. Kapitalizm her ne kadar temelden sorunlu bir sistem olsa da, mesela Fukuşima gibi bir felaketten sonra bütün gelişmiş kapitalist ülkeler nükleer santralleri durduruyor, nükleer enerjiden vazgeçiyor. Ama bunlar, inanılır gibi değil, onda bile ısrar ediyorlar. Santral patlayıp on binlerce insan ölmeden kasalarımızı doldurursak yeter bize, kaçar gideriz diye düşünebilecek insanlar. Her neyse... Gördüğünüz gibi geçenlerde Erdoğan’ın kışı yaklaşıyor demiştim ve ilk işaretleri gelmeye başladı. Yaşlanmış olabilirim, ama formdan düşmemişim. Her zamanki gibi tekrarlayayım; Türkiye de, dünya kapitalizmi de krizden kaçamaz.
Karl Marks (1818-1883) kapitalizmin işleyişini en ince detaylarına kadar deşifre etmiş, yaşayacağı krizleri öngörmüştür.
14 TÜRGEV artık okullarda
LISENIN GUNDEMI 18 Eylül 2014
Liseliler AKP’nin muhafazakar eğitimine alışmıyor
AKP liselilere alışacak
AKP hükümeti iktidara geldiği günden bu yana İmam Hatipler’in sayısı %500 arttı. Şimdi de bu yıl getirilen TEOG sınavıyla birlikte öğrenciler seçeneksiz bırakılarak İmam Hatipler’e yerleştirildi. Liseliler ve veliler okulun açıldığı gün kendi istediği gibi bir gençlik yaratmak istediği için eğitimi muhafazakârlaştırmaya çalışan AKP’ye karşı eylemlerini yaptı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın son çıkan ses kayıtlarında adları Bilal Erdoğan ile birlikte öne çıkan TÜRGEV, Ensar Vakfı, Furkan Vakfı, Hizmet Vakfı, Hayrat Vakfı gibi kurumlar yeni yayımlanan düzenlemeyle, devlet okullarında ders verebilecek, kitap dağıtabilecek, öğrencileri kendi kurumlarında stajyer olarak eğitebilecek. İmam Hatip liselerinde eğitim ve öğretim yılı süresince “imamlık, hatiplik, vaizlik, müezzinlik, Kuran kursu öğreticiliği ve benzeri mesleki uygulamalara” yönelik eğitimlerle ilgili “çeşitli kurumlardan destek alınabilecek. EĞİTİM
TEOG’da 39 bin boş kontenjan
Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) yerleşmeyen öğrenci kalmayacak iddiaları ne yazık ki havada kaldı. Son olarak MEB’in açıklamasına göre ortaöğretim kurumlarında bu hafta gerçekleştirilen nakil işlemleri ile Türkiye genelinde 39 bin 37 ilave kontenjan açıldığı bildirildi. TEOG Sistemi puanlarına göre yapılan nakil işlemlerinin üçüncü haftasında oluşan boş kontenjanlara ilişkin bilgi verildi. Açıklamada, 3 bin 669’unun İstanbul´da, 2 bin 67’sinin Ankara´da, bin 357’sinin İzmir´de olmak üzere 39 bin 37 ilave boş kontenjanın oluştuğu duyuruldu. EĞİTİM
Halk İmam Hatipler’e karşı yürüdü
Çekmeköy Halk Meclisi’nin çağrısıyla Çekmeköy halkı 11 Eylül günü Çekmeköy’ün dört okulunda açılan İmam Hatip sınıflarına karşı Madenler’de buluşarak bir yürüyüş gerçekleştirdi. Şahinbey Caddesi’ndeki yürüyüşe büyük destek veren halk yürüyüşünü Meydan Parkı’nda bitirdi. Eylemde basın açıklamasını okuyan Tuğba Sancak, kararın siyasi gerekçelerle alındığını belirterek, “Bölgede İmam Hatip ortaokulu varken ve sınıf mevcutları da azken bu kararın AKP iktidarının dayatmasıyla alınan ideolojik bir karar olduğu apaçık ortadadır. Talep yokken talep yaratılmaya çalışılmıştır” dedi. EĞİTİM
Liselerde sınav sayısı 2’ye indirildi
İSTANBUL ışıl demir
AKP kendi istediği gibi dindar bir nesil yetiştirmek istiyor. Bununda yolunun İmam Hatipler’den geçtiğine inan AKP hükümeti iktidara geçtiği günden bu yana İmam Hatipler’in sayısını %500 arttırdı. Muhafazakâr bir eğitim değil bilimsel bir eğitim almak isteyen, liseye yeni geçen öğrenciler ise Anadolu Liseleri’ni ve Meslek Liseleri’ni tercih ederek İmam Hatipler’in bu kadar ‘olağanüstü’ artmasına gerek olmadığını gösterdi. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ise İmam Hatipler’in boş kontenjanlarının doldurulması üzere bu yıl Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sınav sistemini getirdi. Her yaptığı işte ayrı hatalar doğuran TEOG sınav sisteminin yerleştirme sonuçlarında eve en yakın 3 okul sistemiyle 40 bin öğrenciyi seçeneksiz bırakarak İmam Hatipler’e yerleştirildi.
leri seçmeli adı altında dayatılırken yeni düzenlenen yönetmeliğe göre liselerde ibadethaneler açılacak. Eğitimi muhafazakarlaştırmaya çalışan AKP sadece Müslüman öğrencilerin namaz kılmaları için mescitler kuracağına her dinden, mezhepten öğrencilere ibadet edebileceği bir alan vermelidir. İMAM HATİP’E GİTMEK ZORUNDA MIYIZ? Lise-Der çağrısıyla liseliler okulların açılmasına 1 gün kala 14 Eylül Pazar günü, liselilerin Berkin Elvan öldüğü zaman adını verdikleri, Beşiktaş Berkin Elvan Meydanı’nda “AKP’nin muhafazakar eğitimine alışmıyoruz” diyerek bir eylem gerçekleştirdiler. Eylemde konuşma yapan Eğitim-Sen 3 No’lu Şube Sekreteri Sinan Yıldırım “Türkiye genelinde son 2 yılda 854 lise ve okul İmam Hatip okuluna dönüştürüldü, eğitim tamamen İmam
Hatipleştirilmek isteniliyor” dedi. Konuşma yapan Lise-Der Genel Temsilcisi Deniz Türköz “AKP hükümeti ve onun yandaşları şunu iyi bilsinler ki: Bizler onların eğitimine alışmayacağız eylemlerimize kesintisiz bir şekilde devam edeceğiz. Onlar bize alışsalar çok iyi olur” dedi. Türköz’ün konuşmasının ardından okunan basın açıklamasında “İmam Hatipler’in sayısının her geçen yıl arttırılmasının sebebi AKP’nin gerici ve muhafazakar zihniyetini gençliğe işlemek istemesidir. AKP, eğitimde yaptığı her değişiklikle eğitimin muhafazakarlaşmasına alıştırmaya çalışıyor. Biz liseliler olarak söylüyoruz: AKP’nin liselileri muhafazakarlaştırmak adına bir silah olarak kullandığı eğitim sistemine alışmayacağız. AKP’nin eğitime kendi zihniyetini işlemesine izin vermeyeceğiz; liseler bizimdir!” dendi ve eylem sona erdirildi.
Okulların yarısı İmam Hatip kalanında etek yasak İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Ayazağa Kampüsü içerisinde bulunan İTÜ Geliştirme Vakfı Özel Ekrem Elginkan Lisesi’nin okul yönetimi, okul aile birliği üyeleriyle mayıs ayında aldığı kararla, kadın öğrencilerin etek giymesini yasakladı. Karar, okul müdürü tarafından 5 Eylül ’de velilere gönderilen e-posta ile bildirildi. Gerekçesi ise etek boylarının çok kısa olması nedeniyle eğitim öğretimi olumsuz etkilemesi üzerine velilerden gelen talep olarak açıklandı. Velilerin, kadın öğrencilere etek giymelerinin yasaklanmasına itiraz etmeleri sonucunda okul yönetimi
referanduma gidilmesine karar verdi. Okul yönetimi ve okul aile birliğinin birlikte yaptığı referandumda velilere “serbest kıyafet” ve “okul üniforması” soruldu. Okul üniformasının içinde de “sadece pantolon” ve “pantolon ve etek” seçenekleri vardı. Okuldan yapılan açıklamaya göre, 163 geçerli oydan 6’sı serbest kıyafet, 76’sı pantolon uygulamasına devamını desteklerken 81 oy etek ve pantolonun bir arada kullanılmasını destekledi. Bu sonuçlara göre Özel Ekrem Elginkan Lisesi öğrencileri 2014-2015 eğitim öğretim yılında okul üniforması olarak hem etek hem pantolon giyebilecekler. EĞİTİM
Liseli kadınların etek boyundan; Müdüre, Nabi Avcı’ya, AKP’ye ne?
F) şıkkı Ceday Avcı
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) yaptığı yeni düzenlemelerle yeni değişikliklere gitti. Yeni yönetmelikte: Teneffüsler 10 dakikadan az olmayacak, öğrencilere sınav sayısı 3’ten 2’ye indirilecek, birinci dersten sonra gelenler yok yazılacak, öğrenci talep ederse sınavı yeniden incelenecek, tüm derslerden iki performans puanı verilecek. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, “Daha az sınav olsun ki öğrenciler resimle, müzikle daha çok ilgilensinler, uğraşsınlar. Öğrenci kendini okula hapsetmesin diye bu tür bir uygulamayı tercih ettik” diye açıkladı. EĞİTİM
SEÇMELİ DERS AMA SEN ZORUNDASIN Okulların yarısını İmam Hatip olması yetmemiş olacak ki AKP hükümetine yeni yayımlanan Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’e göre, seçmeli bir ders 10 öğrenciyle açılabilecek, daha az talep olursa açılamayan derslerle ilgili Milli Eğitim Müdürlükleri karar verecek. Yani okullarda yeterli alan, ekipman ve ilgili öğretmen olmadığından “Spor ve sosyal etkinlik”, “Güzel Sanatlar”, “Bilişim” gibi seçmeli ders grupları zaten açılamazken, bir sınıfta önlerine koyulan din kültürü grubu seçmeli dersleri istemeyen 10’dan fazla öğrenci çıkmazsa, istemeyen öğrenciler de seçmeli adı altında Din derslerine zorunda bırakılacak. Her dinden, mezhepten öğrenciler olmasına rağmen okullarda sadece Müslümanlığın anlatıldığı din ders-
2002’den beri yavaş yavaş eğitimde değişiklikler yaşıyoruz. Eğitimin yapısından, sınavlara kadar değişim ama aslında amaç hep aynı. İmam Hatipler olağan bir şekilde arttırılıyor, çocuk yaşta evliliklerin önünü açan ve kız çocuklarını okula göndermeyen 4+4+4 eğitim sistemi getiriliyor. Düz liseler kapatılıyor, en son TEOG sınavıyla birlikte öğrencilere seçeneksiz bırakılarak İmam Hatip’lere gönderiliyor. Geçtiğimiz eğitim öğretim yılına Tayyip Erdoğan’ın kızlı-erkekli açıklamaları damgasını vurmuştu. Kızlı-erkekli yan yana duramazlar,
kızlı-erkekli birlikte gezemezler, okuyamazlar deyip durdu ama bir kez daha eşit bir eğitim vermeyi dillendirmedi. Çünkü zaten düşündükleri de bu değildi. Erdoğan’ın söylemlerinden esinlenmiş olsa gerek Trabzon’da bir lisede okul “Aynı merdivenlerden kızlı-erkekli öğrenciler çıkıyor. Olacak şey değil” diye konuşmuş, Isparta’da bir lise müdürü ise yemekhanede kadın ve erkek öğrencilerin arasına perde çekmişti. Şimdi ise TEOG’la öğrenciler İmam Hatipler’e yerleştirilince ‘Muhafazakarlaştırma da benim de payım olsun’ diyen İTÜ Geliştirme Vakfı Okullar’ında Özel Ekrem Elginkan Lisesi müdürü aldığı keyfi bir kararla liseli kadın öğrencilere okul eteğini giymeyi, ‘etek boyları uygun olmadığı’ gerekçesiyle yasakladı. Neye dayanarak yasakladı diye soracağız: AKP’ye. Okul mü-
dürü liseli kadınların eteğine karışma hakkını nereden alıyor diye soracağız, onun da cevabı basit: kız çocuklarının okula dahi gidemiyor olmasını sorun etmeyen Nabi Avcı’dan. Liseli kadınlara eteğin yasaklanıyor olması demek eğitimi muhafazakarlaştırmaya çalışan AKP’nin bir adımıdır. Hatta okul müdürlerinin AKP’den yüz buluyor olması demektir. Okul yönetimlerinin işi kıyafetlere karışmak değil, eğitim sorunlarıyla ilgilenmek. Ama hükümetten Bakanlık’a, Nabi Avcı’dan okul müdürlerine asıl dert, liseli kadınların eteği, etek boyu olmuş. Eşitliğin e’sine yaklaşamayız ama liseli kadınların, kız çocuklarının hep okuması istendiği söylenir onlar tarafından: Eteği yasakladın, yönetmeliği değiştirdin. Peki, 14 yaşındaki Kader ölü bulunduğunda neden ağzını
açmadın Nabi Avcı? Keyfi yasak koyan müdür, etek boylarına veliler tepkili demişti, asıl tepkinin ise etekler yasaklandığında gördük. Ne liseli kadınlar ne veliler etek yasağını kabul etmeyerek yasağı kaldırtmış oldu. AKP’nin müdürü hiç yüz bulmasın, çünkü yasak koymaya çalıştığı insanlar konunun asıl muhatapları, yasak koymaya çalıştıkları yer bizim liselerimiz. AKP’nin günde 5 kadın öldürülürken kadınların gülüşüyle, kıyafetiyle, işiyle ilgileniyor oluşu ile AKP’nin zihniyetiyle liseli kadınların eteğinin yasaklanıyor olması kadınların hayatlarına sürekli müdahale ediyor oluşundan kaynaklanıyor. Kadına düşman hükümet, özellikle liseli kadınları daha liselerinde muhafazakarlaştırma politikalarıyla yüz yüze bırakmak istiyor.
14 TÜRGEV artık okullarda
LISENIN GUNDEMI 18 Eylül 2014
Liseliler AKP’nin muhafazakar eğitimine alışmıyor
AKP liselilere alışacak
AKP hükümeti iktidara geldiği günden bu yana İmam Hatipler’in sayısı %500 arttı. Şimdi de bu yıl getirilen TEOG sınavıyla birlikte öğrenciler seçeneksiz bırakılarak İmam Hatipler’e yerleştirildi. Liseliler ve veliler okulun açıldığı gün kendi istediği gibi bir gençlik yaratmak istediği için eğitimi muhafazakârlaştırmaya çalışan AKP’ye karşı eylemlerini yaptı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın son çıkan ses kayıtlarında adları Bilal Erdoğan ile birlikte öne çıkan TÜRGEV, Ensar Vakfı, Furkan Vakfı, Hizmet Vakfı, Hayrat Vakfı gibi kurumlar yeni yayımlanan düzenlemeyle, devlet okullarında ders verebilecek, kitap dağıtabilecek, öğrencileri kendi kurumlarında stajyer olarak eğitebilecek. İmam Hatip liselerinde eğitim ve öğretim yılı süresince “imamlık, hatiplik, vaizlik, müezzinlik, Kuran kursu öğreticiliği ve benzeri mesleki uygulamalara” yönelik eğitimlerle ilgili “çeşitli kurumlardan destek alınabilecek. EĞİTİM
TEOG’da 39 bin boş kontenjan
Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) yerleşmeyen öğrenci kalmayacak iddiaları ne yazık ki havada kaldı. Son olarak MEB’in açıklamasına göre ortaöğretim kurumlarında bu hafta gerçekleştirilen nakil işlemleri ile Türkiye genelinde 39 bin 37 ilave kontenjan açıldığı bildirildi. TEOG Sistemi puanlarına göre yapılan nakil işlemlerinin üçüncü haftasında oluşan boş kontenjanlara ilişkin bilgi verildi. Açıklamada, 3 bin 669’unun İstanbul´da, 2 bin 67’sinin Ankara´da, bin 357’sinin İzmir´de olmak üzere 39 bin 37 ilave boş kontenjanın oluştuğu duyuruldu. EĞİTİM
Halk İmam Hatipler’e karşı yürüdü
Çekmeköy Halk Meclisi’nin çağrısıyla Çekmeköy halkı 11 Eylül günü Çekmeköy’ün dört okulunda açılan İmam Hatip sınıflarına karşı Madenler’de buluşarak bir yürüyüş gerçekleştirdi. Şahinbey Caddesi’ndeki yürüyüşe büyük destek veren halk yürüyüşünü Meydan Parkı’nda bitirdi. Eylemde basın açıklamasını okuyan Tuğba Sancak, kararın siyasi gerekçelerle alındığını belirterek, “Bölgede İmam Hatip ortaokulu varken ve sınıf mevcutları da azken bu kararın AKP iktidarının dayatmasıyla alınan ideolojik bir karar olduğu apaçık ortadadır. Talep yokken talep yaratılmaya çalışılmıştır” dedi. EĞİTİM
Liselerde sınav sayısı 2’ye indirildi
İSTANBUL ışıl demir
AKP kendi istediği gibi dindar bir nesil yetiştirmek istiyor. Bununda yolunun İmam Hatipler’den geçtiğine inan AKP hükümeti iktidara geçtiği günden bu yana İmam Hatipler’in sayısını %500 arttırdı. Muhafazakâr bir eğitim değil bilimsel bir eğitim almak isteyen, liseye yeni geçen öğrenciler ise Anadolu Liseleri’ni ve Meslek Liseleri’ni tercih ederek İmam Hatipler’in bu kadar ‘olağanüstü’ artmasına gerek olmadığını gösterdi. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ise İmam Hatipler’in boş kontenjanlarının doldurulması üzere bu yıl Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sınav sistemini getirdi. Her yaptığı işte ayrı hatalar doğuran TEOG sınav sisteminin yerleştirme sonuçlarında eve en yakın 3 okul sistemiyle 40 bin öğrenciyi seçeneksiz bırakarak İmam Hatipler’e yerleştirildi.
leri seçmeli adı altında dayatılırken yeni düzenlenen yönetmeliğe göre liselerde ibadethaneler açılacak. Eğitimi muhafazakarlaştırmaya çalışan AKP sadece Müslüman öğrencilerin namaz kılmaları için mescitler kuracağına her dinden, mezhepten öğrencilere ibadet edebileceği bir alan vermelidir. İMAM HATİP’E GİTMEK ZORUNDA MIYIZ? Lise-Der çağrısıyla liseliler okulların açılmasına 1 gün kala 14 Eylül Pazar günü, liselilerin Berkin Elvan öldüğü zaman adını verdikleri, Beşiktaş Berkin Elvan Meydanı’nda “AKP’nin muhafazakar eğitimine alışmıyoruz” diyerek bir eylem gerçekleştirdiler. Eylemde konuşma yapan Eğitim-Sen 3 No’lu Şube Sekreteri Sinan Yıldırım “Türkiye genelinde son 2 yılda 854 lise ve okul İmam Hatip okuluna dönüştürüldü, eğitim tamamen İmam
Hatipleştirilmek isteniliyor” dedi. Konuşma yapan Lise-Der Genel Temsilcisi Deniz Türköz “AKP hükümeti ve onun yandaşları şunu iyi bilsinler ki: Bizler onların eğitimine alışmayacağız eylemlerimize kesintisiz bir şekilde devam edeceğiz. Onlar bize alışsalar çok iyi olur” dedi. Türköz’ün konuşmasının ardından okunan basın açıklamasında “İmam Hatipler’in sayısının her geçen yıl arttırılmasının sebebi AKP’nin gerici ve muhafazakar zihniyetini gençliğe işlemek istemesidir. AKP, eğitimde yaptığı her değişiklikle eğitimin muhafazakarlaşmasına alıştırmaya çalışıyor. Biz liseliler olarak söylüyoruz: AKP’nin liselileri muhafazakarlaştırmak adına bir silah olarak kullandığı eğitim sistemine alışmayacağız. AKP’nin eğitime kendi zihniyetini işlemesine izin vermeyeceğiz; liseler bizimdir!” dendi ve eylem sona erdirildi.
Okulların yarısı İmam Hatip kalanında etek yasak İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Ayazağa Kampüsü içerisinde bulunan İTÜ Geliştirme Vakfı Özel Ekrem Elginkan Lisesi’nin okul yönetimi, okul aile birliği üyeleriyle mayıs ayında aldığı kararla, kadın öğrencilerin etek giymesini yasakladı. Karar, okul müdürü tarafından 5 Eylül ’de velilere gönderilen e-posta ile bildirildi. Gerekçesi ise etek boylarının çok kısa olması nedeniyle eğitim öğretimi olumsuz etkilemesi üzerine velilerden gelen talep olarak açıklandı. Velilerin, kadın öğrencilere etek giymelerinin yasaklanmasına itiraz etmeleri sonucunda okul yönetimi
referanduma gidilmesine karar verdi. Okul yönetimi ve okul aile birliğinin birlikte yaptığı referandumda velilere “serbest kıyafet” ve “okul üniforması” soruldu. Okul üniformasının içinde de “sadece pantolon” ve “pantolon ve etek” seçenekleri vardı. Okuldan yapılan açıklamaya göre, 163 geçerli oydan 6’sı serbest kıyafet, 76’sı pantolon uygulamasına devamını desteklerken 81 oy etek ve pantolonun bir arada kullanılmasını destekledi. Bu sonuçlara göre Özel Ekrem Elginkan Lisesi öğrencileri 2014-2015 eğitim öğretim yılında okul üniforması olarak hem etek hem pantolon giyebilecekler. EĞİTİM
Liseli kadınların etek boyundan; Müdüre, Nabi Avcı’ya, AKP’ye ne?
F) şıkkı Ceday Avcı
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) yaptığı yeni düzenlemelerle yeni değişikliklere gitti. Yeni yönetmelikte: Teneffüsler 10 dakikadan az olmayacak, öğrencilere sınav sayısı 3’ten 2’ye indirilecek, birinci dersten sonra gelenler yok yazılacak, öğrenci talep ederse sınavı yeniden incelenecek, tüm derslerden iki performans puanı verilecek. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, “Daha az sınav olsun ki öğrenciler resimle, müzikle daha çok ilgilensinler, uğraşsınlar. Öğrenci kendini okula hapsetmesin diye bu tür bir uygulamayı tercih ettik” diye açıkladı. EĞİTİM
SEÇMELİ DERS AMA SEN ZORUNDASIN Okulların yarısını İmam Hatip olması yetmemiş olacak ki AKP hükümetine yeni yayımlanan Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’e göre, seçmeli bir ders 10 öğrenciyle açılabilecek, daha az talep olursa açılamayan derslerle ilgili Milli Eğitim Müdürlükleri karar verecek. Yani okullarda yeterli alan, ekipman ve ilgili öğretmen olmadığından “Spor ve sosyal etkinlik”, “Güzel Sanatlar”, “Bilişim” gibi seçmeli ders grupları zaten açılamazken, bir sınıfta önlerine koyulan din kültürü grubu seçmeli dersleri istemeyen 10’dan fazla öğrenci çıkmazsa, istemeyen öğrenciler de seçmeli adı altında Din derslerine zorunda bırakılacak. Her dinden, mezhepten öğrenciler olmasına rağmen okullarda sadece Müslümanlığın anlatıldığı din ders-
2002’den beri yavaş yavaş eğitimde değişiklikler yaşıyoruz. Eğitimin yapısından, sınavlara kadar değişim ama aslında amaç hep aynı. İmam Hatipler olağan bir şekilde arttırılıyor, çocuk yaşta evliliklerin önünü açan ve kız çocuklarını okula göndermeyen 4+4+4 eğitim sistemi getiriliyor. Düz liseler kapatılıyor, en son TEOG sınavıyla birlikte öğrencilere seçeneksiz bırakılarak İmam Hatip’lere gönderiliyor. Geçtiğimiz eğitim öğretim yılına Tayyip Erdoğan’ın kızlı-erkekli açıklamaları damgasını vurmuştu. Kızlı-erkekli yan yana duramazlar,
kızlı-erkekli birlikte gezemezler, okuyamazlar deyip durdu ama bir kez daha eşit bir eğitim vermeyi dillendirmedi. Çünkü zaten düşündükleri de bu değildi. Erdoğan’ın söylemlerinden esinlenmiş olsa gerek Trabzon’da bir lisede okul “Aynı merdivenlerden kızlı-erkekli öğrenciler çıkıyor. Olacak şey değil” diye konuşmuş, Isparta’da bir lise müdürü ise yemekhanede kadın ve erkek öğrencilerin arasına perde çekmişti. Şimdi ise TEOG’la öğrenciler İmam Hatipler’e yerleştirilince ‘Muhafazakarlaştırma da benim de payım olsun’ diyen İTÜ Geliştirme Vakfı Okullar’ında Özel Ekrem Elginkan Lisesi müdürü aldığı keyfi bir kararla liseli kadın öğrencilere okul eteğini giymeyi, ‘etek boyları uygun olmadığı’ gerekçesiyle yasakladı. Neye dayanarak yasakladı diye soracağız: AKP’ye. Okul mü-
dürü liseli kadınların eteğine karışma hakkını nereden alıyor diye soracağız, onun da cevabı basit: kız çocuklarının okula dahi gidemiyor olmasını sorun etmeyen Nabi Avcı’dan. Liseli kadınlara eteğin yasaklanıyor olması demek eğitimi muhafazakarlaştırmaya çalışan AKP’nin bir adımıdır. Hatta okul müdürlerinin AKP’den yüz buluyor olması demektir. Okul yönetimlerinin işi kıyafetlere karışmak değil, eğitim sorunlarıyla ilgilenmek. Ama hükümetten Bakanlık’a, Nabi Avcı’dan okul müdürlerine asıl dert, liseli kadınların eteği, etek boyu olmuş. Eşitliğin e’sine yaklaşamayız ama liseli kadınların, kız çocuklarının hep okuması istendiği söylenir onlar tarafından: Eteği yasakladın, yönetmeliği değiştirdin. Peki, 14 yaşındaki Kader ölü bulunduğunda neden ağzını
açmadın Nabi Avcı? Keyfi yasak koyan müdür, etek boylarına veliler tepkili demişti, asıl tepkinin ise etekler yasaklandığında gördük. Ne liseli kadınlar ne veliler etek yasağını kabul etmeyerek yasağı kaldırtmış oldu. AKP’nin müdürü hiç yüz bulmasın, çünkü yasak koymaya çalıştığı insanlar konunun asıl muhatapları, yasak koymaya çalıştıkları yer bizim liselerimiz. AKP’nin günde 5 kadın öldürülürken kadınların gülüşüyle, kıyafetiyle, işiyle ilgileniyor oluşu ile AKP’nin zihniyetiyle liseli kadınların eteğinin yasaklanıyor olması kadınların hayatlarına sürekli müdahale ediyor oluşundan kaynaklanıyor. Kadına düşman hükümet, özellikle liseli kadınları daha liselerinde muhafazakarlaştırma politikalarıyla yüz yüze bırakmak istiyor.
ESAS MESELE
15
18 Eylül 2014
48 bin maden işçisi her gün ölüme iniyor Soma Katliamı’ndan sonra AKP’nin en önemli açıklarından bir tanesi, CHP Milletvekili Özgür Özel’in Soma’da yaşanacak olan olası bir felaket üzerine mecliste yaptığı konuşmasına karşı umursamaz tavrıydı. Ancak toplum Özel’i çok takdir etti. Özel hala maden işçilerinin güvenliği konusunda herhangi bir ilerlemenin olmadığını söylemeye devam ediyor. Biz de bu haftaki röportajımızda Özel’in konuyla ilgili uyarılarına yer veriyoruz. Soma katliamından bu yana maden işçilerinin güvenliği üzerine neler değişti, RöPORTAJ ülkede? özge doğan Hiçbir şey değişmedi. Bir arpa boyu yol bile alınamadı. Soma katliamından sonra bütün Türkiye ağlarken, bütün siyasi partiler isyan ederken, biz bir daha evlatlarımızı güvenli olmayan madenlere indirmeyeceğiz diye herkes yemin ederken bugün gelinen noktada Soma katliamının üstünden yaklaşık dört ay geçti ve ilgili kanun Meclis’e sevk edildi.
hepimizin üzerinde birleştiği şey Almanya’daki, Fransa’daki madencinin fıtratında ölüm yoksa Türkiye’dekinin neden olsun deyip, aradaki tek farkın Almanya’da madenci olmak olduğunun görülmesi... Yani iki tarafın da madencisi madenci... Biri Alman biri Türk. Türk ölüyor. Alman ölmüyorsa demek ki yasalarda bir fark var. 100 gün sonunda kanunlaştı. Kanun tasarısında üç ana başlık var. Bunlardan birincisi, geride kalan ailelere sahip çıkma. Burada verilen sözlerin yarı yarıya tutulduğu görülüyor neredeyse. İkinci kısım mevcut madencinin özlük hakları. Burada verilen sözlerin çok az bir kısmının tutulduğu görülüyor. Örneğin, iki binli ücret yerine iki asgari ücret. Altı maaş ikramiyenin hayata geçmesi mümkün olmadı. Bunların yanında da işçilere
verilen birçok söz ya tutulmadı ya da ileri zamanlara ertelendi. Ama esas hepimizin üzerinde birleştiği şey Almanya’daki, Fransa’daki madencinin fıtratında ölüm yoksa Türkiye’dekinin neden olsun deyip, aradaki tek farkın Almanya’da madenci olmak olduğunun görülmesi... Yani iki tarafın da madencisi madenci... Biri Alman biri Türk. Türk ölüyor. Alman ölmüyorsa demek ki yasalarda bir fark var. Düşünmüştük ve Türkiye’deki kanunların yurtdışındaki ileri iş güvenliği önlemlerine uygun yapılması konuşulmuştu. Torba yasa bitti, hatta Cumhurbaşkanı tarafından onaylanıp yayımlandı. Şu anda o güçle geride kalanlarla ilgili verilen sözlerin önemli bir kısmı, neredeyse yarısı kadarı tutuldu. Mevcut madencilerle ilgili sözlerin azı tutuldu; ama bir arpa boyu yol alamadığımız bir tek şey var, o da işçi sağlığı, iş güvenliği ve iş kazalarının önlenmesi ile ilgili kanunda tek bir değişiklik bile yapmadık. ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü)’nun yeraltı ile ilgili sözleşmesi imzalanmadı ve muhalefetin iş sağlığı ve iş güvenliğini geliştirmekle ilgili vermiş olduğu sayısız önerge AKP oylarıyla reddedilmiş oldu. O anlamda sınıfta kalmış durumdayız ve şunu söyleyelim. 13 Mayıs günü sabah saat 08.00’de gündüz vardiyasına çıkan Soma işçileri, yani bugün kaybettiğimiz 301 arkadaşımız, ne kadar güvenliyse şu anda Türkiye’de 48.000 madencinin çalıştığı madenler en fazla o kadar güvenli. Çünkü hem Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın hem Başbakan’ın hatta devrin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ifadeleri ile Türkiye’nin en güvenli madeninde o iş nasıl oldu, diye herkes soruyor. En güvenlisi buysa diğer madenlerin durumunu siz hesap edin. Her gün 48.000 işçimiz üç vardiya hâlinde ölüme iniyorlar ve tesadüfen geri çıkıyorlar. Siz bu konu ile ilgili Meclis’i de harekete geçirmeye çalıştınız. Birçok konuşmanız oldu Soma ile ilgili. Çok da takdir edildi.
Mesela bunu ilk söylediğinizde nasıl tepkiler aldınız? Kazadan önce söylediğimde kimse ciddiye almadı. 11 kez soru önergesi verdim. Hepsi ya yanıtsız kaldı, ya da içerik açısından tatmin edici
Alp Gürkan bir futbol maçında sahaya pet şişe atsa Alp Gürkan ömrü boyunca futbol maçına gidemez. Alp Gürkan bir kamu ihalesinde devleti dolandırıp zarara uğratsa ömrü boyunca kamu ihalelerine giremez. olmayan cevaplar geldi. Araştırma komisyonu kurulmasını önerdim. 6 ay gündeme alınmadı. Gündeme alındığı 29 Nisan günü de iktidar partisi oylarıyla reddedildi. Sadece bu konuşulduktan 14 gün sonra Soma’da bu büyük facia oldu. Oysa ben 29 Nisan’da yaklaşmakta olan bir faciaya tedbir almazsak çok üzüleceğimize dair Başbakan’a “bir de ondan sonra çıkıp da sakın şunu demeyesiniz, bu mesleğin fıtratında ölüm var” demiştim. Ama Başbakan aynı bir sene önce Zonguldak’ta ölenlere dediği gibi bu mesleğin fıtratında ölüm var dedi. Esas olarak can yakan kısım da bu. Alman madencinin fıtratında ölüm yok, Türk madencinin fıtratında ölüm varsa demek ki fıtrat madenciye değil, senin Alman ya da Türk olmana bağlı. Irka göre seçim yapmayacağına göre seçim yapılan yere bağlı. Yani Angela Merkel’i seçiyor. Almanların fıtratlarında ölüm olmuyor, bizimkiler Recep Tayyip Erdoğan’ı seçiyor fıtratlarında ölüm oluyor. O yüzden de aslında mesele siyasi,
politik tercihler ve işçi sağlığı ve emekçilerin can güvenliğine iktidarın vermiş olduğu politik refleks ile ilgili. Aslında siyaset dediğin öncelik belirleme işi meselesi. Bir tanesi maden patronunun önceliklerini birinci sıraya alıyor, oysa işçinin sağlığını, iş güvenliğini, işçinin kazalarının önlenmesini birinci sırada telakki edecek sol bir iktidar olması lazım Türkiye’de. Peki, en son Işıklar Madeni ile ilgili de bir açıklama yaptınız. Işıklar’dan biraz bahsedebilir misiniz? Işıklar madeni, bu maden ocağı sahibinin diğer iki madeninden bir tanesi. Kazadan sonra çalıştırılmaya çalışılmıştı; ama iş müfettişlerinin incelemesinde birçok eksik bulunmuş, çalışması durdurulmuştu. Buna şöyle bakmak lazım. Bu madenin sahibi de Alp Gürkan. Alp Gürkan bir futbol maçında sahaya pet şişe atsa Alp Gürkan ömrü boyunca futbol maçına gidemez. Alp Gürkan bir kamu ihalesinde devleti dolandırıp zarara uğratsa ömrü boyunca kamu ihalelerine giremez. Alp Gürkan yandaki madende 301 kişinin ölümüne sebebiyet vermiş, Çin’de başka bir madeni işletiyor. Bu da kanundaki bir başka boşluktan kaynaklanıyor. Aslında enerji yatırımlarında, maden kanununda ve enerji yasasında şöyle bir düzenlemeye ihtiyaç var. Ölümlü kazalara sebebiyet verenlerin kazadaki kusur durumlarına göre belli bir süre ya da tamamen bu alandaki faaliyetlerden men edilmesi lazım. Ama böyle bir konuda verdiğimiz bir önerge de reddedildi. AKP, Alp Gürkan madencilik yapmaya devam etsin dedi. Benim de sorduğum sor şu: Soma A.Ş bir maden şirketi değil, bir havayolu şirketi olabilirdi. Soma A.Ş. havayolları 13 Mayıs günü 301 yolcusuyla okyanusa çakıldıysa bugün tekrar uçuş izni istiyorsa aynı uçak, aynı güvenlik önlemleri, aynı süre eğitilmiş personel ile acaba Başbakan’ın balkon konuşması yaparken yanından ayırmadığı o sevdiği, evlatları, yol arkadaşları ve AKP’nin meclis grubundakiler,
kendi çocuklarını, torunlarını bu uçağa bindirirler miydi? Eğer bindirirlerse Alp Gürkan’ın da Işıklar madenini işletmesine izin versinler. Uçak aynı uçak, personel aynı personel, anlayış aynı anlayış. Uçak tekrar havalanmak istiyor. Peki, Türkiye’de örnek bir maden var mı göstereceğiniz? Örnek maden yok. Örnek maden olması için belki şu olabilirdi. Devlet tarafından Soma madeninde işletilirken 25 yıl boyunca sadece bir tek ölümlü kaza olmuştu. Ortada rapor kişinin kendi güvenlik tedbirini kendisinin almadığını gösteriyordu. Örnek maden, geçmişte 25 yıl boyunca kamu tarafından işletilirken, Soma’daki aşırı güvenlik önlemlerinin olduğu madendi belki. Ama Türkiye’de şu anda örnek bir maden yok. Dünyada
Yasalar geride kalanlar açısından nispeten, bugün çalışanlar açısından çok az, ama iş güvenliği açısından çok yetersiz. Birincisi budur. İkincisi, torba yasada her şey var. Hukuku askıya alan maddeler de var. Öbür taraf da yandaşa peşkeş çekmeler de var. Aslında torba yasa Soma faciasını bir fırsata çevirdi. Kim açısından? Yandaşlar açısından örnekleri var. 30 yıldır, 50 yıldır iş kazasına uğramayan ülkeler var. Onların mevzuatları örnektir. O mevzuatları alırsanız ve aynen uygularsanız, bütün madenleriniz örnek maden olur.
Özgür Özel kimdir? Özgür Özel, 1974 yılında Manisa’da doğdu. İzmir Bornova Anadolu Lisesi Almanca Bölümü ve Manisa Lisesi’nde orta ve lise öğretimini, Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde lisans eğitimini tamamladı.1999 yılında serbest eczacılığa başlayan Özel, Manisa Eczacı Odası’nda, 2001-2007 yılları arasında bir dönem Genel Sekreterlik ve iki dönem Oda Başkanlığı görevlerinde bulundu. Aynı yıllarda Manisa Akademik Odalar Birliği Dönem Sözcülüğü ve Başkanlığı görevlerini yürüttü. 29 Mart 2009 yerel seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi Manisa Belediye Başkan adayı olan Özgür Özel, 33. Olağan Kurultay’da ve 15. Olağanüstü Kurultay’da Cumhuriyet Halk Partisi Manisa İli Delegesi olarak görev yaptı. 2007 yılı ve 2009 yılı Aralık aylarında yapılan seçimlerde Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyetine seçildi. Türk Eczacıları Birliği’nde bir dönem Saymanlık, iki dönem Genel Sekreterlik görevlerini yürüttü. 10.03.2011 tarihinde Milletvekili Adayı olmak üzere görevinden istifa etti. 12 Haziran 2011 tarihinde yapılan Milletvekili Genel Seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi Manisa milletvekili olarak seçildi. Anne ve babası emekli öğretmen olan Özgür Özel,Ecz. Didem Özel ile evlidir ve İpek adında bir kızları vardır. Torba yasalar çıkıyor sürekli. Yaşam odaları ile ilgili hâlâ açıklar var. Bu konu da netleşmedi. Çıkan yasalar hakkında ne düşünüyorsunuz siz? İlk soruda da söyledim. Yasalar geride kalanlar açısından nispeten, bugün çalışanlar açısından çok az, ama iş güvenliği açısından çok yetersiz. Birincisi budur. İkincisi, torba yasada her şey var. Hukuku askıya alan maddeler de var. Öbür taraf da yandaşa peşkeş çekmeler de var. Aslında torba yasa Soma faciasını bir fırsata çevirdi. Kim açısından? Yandaşlar açısından, hükümetten yardım bekleyen kendi düşüncesindeki insanlar açısından faciayı bir fırsata çevirdiler. Yoksa torba yasanın vatandaşa değen kısımlarında da birçok eksiklik var.
16
DUNYA 18 Eylül 2014
Dünya Turu
Endonezya
4 Türkiyeli tutuklandı
Davutoğlu’nun “hatasız” politikaları can alıyor
IŞİD saldırdılarına karşı kurulan “terörle mücadele” başlıklı toplantıda Türkiye’nin askeri müdahaleyi desteklememesi dünya gündeminde tepki uyandırdı. Tırlar dolusu askeri mühimmatın taşınması ve El-Nusra açık destekleriyle keşmekeşe dönüşen dış politikayı, Davutoğlu “hatasız” olarak nitelendirdi. Son olarak IŞİD, bir rehineyi daha kafasını keserek katletti. keserek katletti. Yüzü maskeli IŞİD militanı, İskoç rehineyi öldürmeOrtadoğuda aylardır süren den önce, saldırıların durdurulmaçatışmalarda, binlerce insa- sı için ABD ve Avrupa ülkelerini nı öldüren ve binlercesini evlerini tehdit etti. terketmek zorunda bırakan IŞİD saldırılarına son vermek için 11 Davutoğlu’nun “hatasız” El-Nusra Eylül’de Suudi Arabistan’da; Tür- desteği kiye, ABD, Mısır, Ürdün ve Kör- Dışişleri bakanlığı süresince, Tırlar fez İşbirliği Konseyi’nin katılımıy- dolusu askeri mühimmat ve açık la “Terörle mücadele” başlıklı bir destekle; çevre ülkelerdeki radikal toplantı düzenlendi. Türkiye, lojis- dinci ayaklanmaları desteklemesi tik ve maddi desteği açık olan ve her hamlesinde deşifre olan Ahmet yükselmesini sağladığı IŞİD’e karşı Davutoğlu, dönem ve sonrasında askeri müdahale önerisini reddetti. yürütülen dış politikayı “hatasız” James Foley ve Steven Sotloff’u olarak nitelendirdi. Bir televizyon aynı şekilde öldüren IŞİD, bu defa programına katılan Davutoğlu, İngiltere vatandaşı İskoç yardım Irak Şam İslam Devleti örgütü ile görevlisi David Haines’i kafasını ilgili dış politikanın sorulması üze-
Dünya su nevzat oktay tunalı
rine; IŞİD’in güçlenmesi sürecinde Türkiye’nin “insani yardım” adı altında verdiği lojistik ve mali desteği esgeçerek, ABD ve Avrupa ülkelerinin IŞİD’e karşı çatışan kesimlere yönlendirdiği silah yardımının IŞİD militanlarınca ele geçirildiğini ileri sürdü. “Başkalarının haklı çıktığı husus yok” Konuşmasının devamında iktidarın yürüttüğü politikaların sadece iktidar tarafından eleştirilebileceğini söylemekten kaçınmayan Ahmet Davutoğlu, “Başkalarının haklı çıktığı husus yok. Bizim kendi içimizde öz eleştiri yaparız ama şimdiye kadar hiç bir yanlışımız yok. “ diye-
rek bölgedeki çatışma koşullarında verilen desteği reddetti. Ricciardone: Uyardık, Türkiye cihatçılara destek verdi ABD eski Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone, yaptığı açıklamada Türkiye’nin tüm uyarılara rağmen cihadcı örgütleri desteklemekten vazgeçmediğini ve şuanki çatışma durumunun bunun bir unsuru olduğunu söyledi. Açıklamasında tüm uyarılara rağmen Türkiye’nin El-Kaide örgütünün Suriye kolu konumundaki El-Nusra’ya desteğini sürdürdüğünü söyleyen Ricciardone, radikal dinci örgütlere karşı sınır kapatma önerilerinin uygulanmadığınında altını çizdi.
Suriye’de klor gazı kullanıldı Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütübu yıl Suriye’nin kuzeyindeki saldırılarda, saf ya da bileşik halde klor gazı kullanıldığını gösteren kanıtlar olduğunu açıkladı. Suriye’nin elindeki kimyasal silahların imha edilmesi gerektiğini söyleyen ve bu konuda BM ile birlikte çalışan örgüt, klor gazının 2014’ün başlarında hükümet güçleri tarafından kuzeydeki Talmanes, el Tamanah ve Kefr Zeta köylerinde kullanıldığını bildirdi. Geçtiğimiz sene boyunca
Endonezya polisinin terörle mücadele ekipleri Irak Şam İslam Devleti örgütünün ülke içindeki uzantılarına yönelik yaptığı operasyonda dört Türkiye vatandaşını, Irak Şam İslam Devleti’yle bağlantılı oldukları gerekçesiyle tutukladı. Endonezya’nın terörle mücadele polis bölüğü Detachment 88’in dört Türkiye vatandaşını Irak Şam İslam Devleti’yle bağlantılı oldukları gerekçesiyle tutuklaması nedeniyle yapılan açıklamada; tutuklananlar arasında üç Endonezyalının da olduğu belirtildi. Cumartesi günü Sulawesi bölgesindeki Poso kentinde şüphelilerin arabasını takip eden polis, bölgenin birçok militana ev sahipliği yaptığını söyledi. Polis sözcüsü Boy Rafli Amar, “Yakalananlar Türkiyeli. Onların IŞİD’le bağlantılı olduğunu düşünüyoruz ve incelemelerde bulunuyoruz” dedi. DÜNYA
Suriye’nin stokladığını açıkladığı yasak cephane malzemesi, varılan uluslararası anlaşma çerçevesinde ülkeden çıkarılmış ve imha edilmişti. Ancak Suriye’den, zayıf bir zehir olarak kabul edilen klor gazı stoklarını açıklaması talep edilmemişti. Örgüt, gazla yüzyüze kalan insanlarda görülen belirtilere, tedaviye nasıl cevap verdiklerine ve mağdurların gazın etkisine ilişkin tariflerine dayanılarak Suriye’de klor gazı kullanıldığı sonucuna varıldığını açıkladı. DÜNYA
Kuzey Kore
Turiste 6 yıl hapis
Kuzey Kore’ye turist olarak gittiği iddia edilen bir ABD vatandaşı, “düşmanca eylemlerde bulunduğu” gerekçesiyle hapis cezasına mahkum oldu. 24 yaşındaki Matthew Miller 10 Nisan’dan bu yana gözaltındaydı. Kuzey Kore’nin resmi haber kaynakları, 24 yaşındaki Matthew Todd Miller’ın altı yıl hapis cezasına çarptırıldığını duyurdu. Ülkede yargılanan bir diğer ABD vatandaşı Jeffrey Fowle’nin duruşma tarihi ise henüz açıklanmadı. Jeffrey Mayıs ayında Kore’ye turist olarak gelmiş ancak bir halk otobüsünde İncil’ini unutunca polis tarafından gözaltına alınmıştı. Kuzey Kore Hıristiyanlık inancını yayma çabalarını suç kabul ediyor. 2012’de yakalanan ABD’li misyoner Kenneth Bae ise, “devleti yıkmayı amaçlayan komplo düzenlediği” gerekçesiyle 15 yıllık hapis cezasını çekiyor. DÜNYA
Liberya
Görevleri alındı
İsrail ordusu eylemcilere ateş açtı
Ukrayna 1200 tutsağı serbest bıraktı
Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko, ülkenin doğusundaki Rusya yanlısı ayrılıkçıların 1200 tutsağı serbest bıraktığını söyledi.Tutsakların karşılıklı serbest bırakılmasının adımı olarak bunun yapıldığı belirtildi. Proşenko açıklamayı geçtiğimiz günlerde ayrılıkçıların havan topuna tuttuğu stratejik Mariupol kentine ziyareti sırasında yaptı. Ateşkesin hala yürürlükte olduğu gözleniyor. Poroşenko, AGİT’ten ateşkesin ihlal edildiği bölgelere gözlemci göndermesini talep etti. Bu arada AB’ye üye ülkeler, önümüzdeki günlerde yürürlüğe girmek üzere Rusya’ya karşı yeni yaptırım paketi üzerinde anlaştı. Yaptırımlar devlet mülkiyetindeki Rus petrol şirketlerinin Avrupa pazarlarında sermaye birikimi sağlamasını zorlaştırmayı amaçlıyor. DÜNYA
İsrail askerleri Batı Şeria’da Filistinli bir genci öldürdü. Askerlerin bir mülteci kampına yaptığı baskın sırasında taş fırlatan 22 yaşındaki İsa Katari’nin ateşli silahla vurularak öldürüldüğü bildirildi. Protestocuların, saldıran askerlere taşla karşılık vermesinden sonra askerlerin gerçek mermi kullandığı, birçok kişinin de yaralandığı belirtildi. İsrail geçen hafta Filistinin 400 hektarlık toprağını işgal etti. Bu işgale gerekçe olarak “Haziran ayında üç İsrailli gencin kaçırılarak öldürülmesi” gösterildi. DÜNYA
Liberya’da, Ebola salgını sırasında ülkeyi terk eden 10 hükümet yetkilisinin görevlerine son verildi. Batı Afrika ülkesi Liberya giderek daha ciddi bir boyut kazanan Ebola virüsü salgınıyla mücadele etmeye çalışırken herhangi bir gerekçe göstermeden ülkeyi terk eden 10 hükümet yetkilisinin işine son verildiği açıklandı. Ülkenin Devlet Başkanı Ellen Johnson Sirleaf, “Ülkemiz büyük bir trajediyle burun burunayken ülkeyi terk eden bu kişilerin davranışı kabul edilemez” dedi. 10 hükümet yetkilisine yaklaşık bir ay önce ülkeye geri gelmeleri için bir hafta süre tanınmıştı. Liberya, Sierra Leone ve Gine’yle birlikte Ebola salgınından en çok etkilenen ülkeler arasında bulunuyor. Salgın nedeniyle şu ana kadar 2 bin 400’den fazla kişinin hayatını kaybettiği ifade ediliyor. DÜNYA
YAKLASIMLAR
17
18 Eylül 2014
Son iki Eylül UTKU ŞENTÜRK yazdı
12 Eylül’ün yıldönümünü geride bıraktığımız şu günlerde üzerinden 34 yıl geçmiş olmasına rağmen ne düzeyde bir hesaplaşma olduğu tartışmalı. Daha esaslı tartışma ise bir yargılama sözüyle ortaya çıkan AKP’nin gerçekte kendisine yeni bir cunta ortamı yaratmış olmasını anlatıyor Utku Şentürk.
12 Eylül 1980 darbesinin üzerinde 34 yıl geçmesine rağmen, hala darbenin etkileri ve izleri bütün heybetiyle güncelliğini koruyor. 4 yıl önce 12 Eylül’ün 30. yıl dönümünde aynı tarihte yapılan referandumda 12 Eylül’den hesap soracağını iddia eden AKP iktidarı Anayasa referandumunda ve sonrasında da genel seçimlerde ve Cumhurbaşkanlığı oylamalarında ciddi bir oy oranına ulaşmasına karşın bırakın 12 Eylül’den ve darbecilerden hesap sormayı 12 Eylül günlerini bile mumla aratan bir Otoriteryenizm’e yelken açıyor… Seçimlerden hemen önce (ki zamanlama gerçekten bırakın manidar olmayı ayan beyan seçim yatırımı olduğu ortadaydı) cuntacı başı Kenan Evren ve cuntanın “beşi bir yerdelerinden” Tahsin Şahinkaya’nın savcılığa çağrılmasıyla 12 Eylül’le hesaplaşıldığı muştulanmıştı ancak ne hikmetse o günden bugüne hiçbir ses seda çıkmadı. Çıkmasını beklemek en hafif tabiri ile saf dillik olurdu zaten. Bakmayın siz AKP’ye karşı esen rüzgârlara bedenini siper eden yandaş-candaş yazarlara, onların zaten hepsinin beyin ölümü gerçekleşmiş durumda ancak ülkemizde ötenazi bir hak olmadığı için maalesef he-
kimler arkadaşların “fişini” çekemiyor… AKP’yi demokrasi şampiyonu sanan ve bizlerin de sanması için elinden geleni ardına koymayan haşmetmeapların münevverleri gözümüzün gördüğü gerçekliği bile alt-üst etmekten zerre kadar utanmıyorlar. Hopa’da bir halkın uyanışının ezilmeye çalışılmasına “orada bir adam öldürülmüş, zaten bunların hepsi Ergenekoncu…. 12 Mart ve 12 Eylül’de cuntacılar Dev-Genç’i, Dev-Yol’u, Dev-Sol’u kullandı” gibi ipe sapa gelmez lakırdılar saçmalayan ancak bir lahana kadar IQ’ya sahip bu yazar müsveddeleri bizleri de kendileri gibi flora âleminden sanıyorlar. Bu nebati arkadaşlar internetin zincire vurulması, kitapların, mizah dergilerinin ahlakı bozduğu gerekçesi ile toplatılması, Ceylan Önkol’ların bedenlerinin hınçla paramparça edilmesi, Gezi eylemlerinde Ali İsmail Korkmaz, Berkin Elvan, Ahmet Atakan, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Medeni Yıldırım ve Hasan Ferit Gedik’in gencecik yaşlarda katledilmesi, polisin dur-vur yasası ile son üç yılda 150’ye yakın insanı sorgusuz sualsiz katletmesini, tüm demokratik eylemlerde halkın biber gazı,
jop ve hatta plastik mermi ile “başının ezilmesini” ileri demokrasi olarak adlandırıyorlar. Sanırım bu arkadaşlara en iyi cevabı “ zalimin karşısında susan dilsiz şeytan gibidir” diyen İslam peygamberi Hz. Muhammed veriyor. Ama ne AKP’nin ne de embedded gazetecilerin dillerinden düşürmedikleri Allah’la kitapla pek işleri olmadıkları, Müslümanlık imajı ile “pa-
raları sıfırlamaya” “focuslandıkları” için bu hadisin de pek kıymet-i harbiyesi bulunmuyor. Tüm bu yaşan zorbalıklara, yasaklamalara, katliamlara rağmen hala AKP’nin sivil ve demokrat bir anayasa yapacağını düşünüyorsanız, AKP’nin Kenan Evren’i yargılatacağını, 12 Eylül rejimini sonlandıracağını sanıyorsanız, o zaman ya çok safsınız
ya da AKP’den cülus alan beyin ölümü çoktan gerçekleşmiş Melih Altınok, Markar Esayan ya da Hilal Kaplan gibi “Yeni Türkiye” nin “gazeteci”lerisiniz. Melih, Markar, Hilal ve daha onlarcası gibi diktatörün postallarını dilinizle yalıyorsanız ne ala beyniniz olmasa da devir sizlerin devri ama tarafınız ezilen halklardan ve sınıflardan yanaysa Silivri yolları size de göründü derim, o zaman yavaştan valizinizi hazırlamanızı tavsiye ediyorum… Utku Şentürk Gazeteci
kendisine ve yakın çevresine rant sağlayacak büyük inşaat projelerine yönelen bir siyasetçi akla geliyor. Aynı zamanda demokratik sivil tepkiyi gençlerin ölümleri, kör olmalarıyla sonuçlanan baskıyla karşılayan; her türlü sivil itaatsizliği darbe girişimi diye yorumlatıp topluma korku salmayı amaçlayan bir siyasetçi. Böyle bir liderin Batı dünyasında itibarı olmaz… Kendi ağzından bizzat açıkladı, Amerika Başkanı Obama aylarca telefonuna çıkmadı. Neden? Baskı politikaları ve devlet gücüyle hasıraltı edilen yolsuzluk iddiaları nedeniyle… O nedenle, NATO zirvesi için gittiği Galler’de tamamen dışlandığı Batılı liderler arasında olmaktan çok mutluydu. Mutludan öteydi, mutluluktan gözlerinin içi gülüyordu. Bütün
İyi
Ahmet Hakan Hürriyet
Hakan’ın çağrısını sizlerle paylaşıyoruz: “HERKESİ ama herkesi... İşçi ölüleri üzerinden siyaset yapmaya çağırıyorum. Siyaset yapın. Ve hemen başlayın şu işçi öldüren kahrolası sistemi hallaç pamuğu gibi dağıtmaya. “İşçi ölüleri üzerinden siyaset yapılmasın” falan diyenlere de... Şöyle çıkışın: Atatürk üzerinden, türban üzerinden, yaşam tarzı üzerinden, mezhep üzerinden, tarih üzerinden, kimlik üzerinden, din üzerinden tepe tepe siyaset yapıyorsun da sıra “işçi ölüleri”ne gelince mi zoruna gidiyor? Bir yürü git. Siyaset para için, makam için, hükümran olmak için, zengin olmak için, kuyunun başını tutmak için yapılmaz. Siyaset, “işçiler ölmesin” diye yapılır. Hadi hep birlikte işçi ölüleri üzerinden siyaset yapalım. Akif Beki Hürriyet
Beki, üç beş ihmalkâr patron yüzünden işçilerin öldüğünü söyleyip gerçekleri inkâr edemedikçe, işçi ölümlerine karşı sokaklara dökülenlere sataşıyor. Beki: “Kazaları tüm yönleriyle sorgulayacaksanız yine varım. Ama başkalarının ölü bedenlerini kullanarak kendi siyasi, ideolojik hesabınızı görecekseniz kusura bakmayın, bu kirli menfaat hesaplaşmasının hiçbir yerinde yokum, ne neferi ne levazımatçısı olurum. Sömürmeyen sermayeye ve sermayedara da, istismar etmeyen emek ve emekçi duyarlılığına da taraftarım. En çoksa bu ikisinin bir arada güzel işler çıkardığı bir düzene tarafım. Sınıf çatışması şablonuna oturtmak için her ölümlü kazadan yerli yersiz bir propaganda fırsatı çıkarmak bana uymaz, ajitasyon içtimanızda beni rahat rahat yok yazabilirsiniz.
Çirkin
Erdoğan tüm seçimleri kazandığıyla övüne dursun o aslında bir yandan da en çok kaybeden, en çok başarısızlığa uğrayanlardan. Bir günler söylediklerini şimdilerde diyemiyor. Verdiği sözleri tutmuyor/tutamıyor. T24’ten Ergun Babahan Erdoğan’ın önündeki tavizleri yazıyor.
Uluslalararası arenada itibar kaybetmiş, yıldızları dökülmüş bir siyasi Recep Tayyip Erdoğan. Batılı her gazetenin haberinde kendi ve ailesi hakkında yolsuzluk iddiaları başköşede yer alıyor. Bir zamanlar demokrasi, kalkınma ve barış ile anılan Erdoğan artık başta Washington olmak üzere bütün Batılı merkezlerde yolsuzluk, baskı ve şiddetle anılıyor. New York’ta bindiğimiz taksi şoförleri, Türkiyeli deyince ‘‘Erdoğan’’ diye mutluluk çığlığı atardı, şimdi sadece yüzünü ekşitiyor. Ünü o kadar yayılmış durumda. Çünkü burada medyaya uyguladığı baskıyı oralarda kimseye uygulayamıyor ve dünyayla ilgili Batı kamuoyu kimin ne olduğunu artık çok iyi biliyor. Erdoğan deyince akla hukuku kendi çıkarları için ayaklar altına alan, ekonomik reformlardan vazgeçip
ELİF KARAN
Kötü
Amerika, bu Erdoğan’la artık rahat rahat çalışır ERGUN BABAHAN yazdı
İyi Kötü Çirkin
fotoğraflar, Obama ile aynı masada olmaktan havalarda uçan bir siyasetçinin portresini çiziyordu. Çünkü itibar önemlidir. Hakkınızdaki iddialar destana gelmiş, bütün Batılı liderler, siyasetçiler, diplomatlar başta oğlunuz olmak üzere yakınlarınızla yaptığınız sıfırlama politikalarını dinlemişse, işiniz zordur. Bir yandan Batı’ya yanaşıp diğer yandan bölgede Sunni İslamcı politikalar izliyorsanız, ülkenizi köktendinci teröristlerin üssü haline gelmişse, bu gruplara gönderdiğiniz Tır’lar kamu görevlilerince durdurulup size suçüstü yapılmışsa işiniz daha da zordur. Tekrar eski günlere dönmek isteğiyle yanıp tutuşursunuz… Bunu yapmanın tek yolu vardır, taviz vermek.. O yüzden Obama için Erdoğan şu anda Türkiye’de çalışılacak en iyi partnerdir. Kendi ayakları üzerin-
de güçlü duran, doğruları dile getirebilen bir lider, IŞİD’le mücadelede ne yapacağına bir türlü karar veremeyen, askerini tekrar bölgeye sokmak istemeyen Amerika Başkanı için sıkıntı yaratacaktır. Tekrar kulübe alınmak için çırpınan, sizin hakkında bildiklerinizin farkında olan bir siyasetçi idealdir çünkü sözünüzden çıkmaz. O zaman 49 yurttaşınız aylardır İŞİD’in elinde rehin olmasına rağmen, Sunnilik adına atıp tutmanıza rağmen, ‘‘dün dündür, bugün bugün’’ diyerek Sunni bir güce karşı oluşturulan ‘‘Haçlı Birliği’’ne koşturarak katılırsınız. Haçlı Birliği’dir çünkü bu deyimi siz Batılı ülkelerin bölgeye yönelik uygulamalarında hep dile getirdiniz. Şimdi, müslümanlara karşı Haçlılarla işbirliğine gitmek zorunda kalırsınız. Çin’den füze alacağım dersiniz, daha Obama ile
görüşme tutanaklarının mürekkebi kurumadan, daha uçağınız havadayken Çin füzesi almaktan vazgeçtiğinizi, Fransa ile görüşmelere başladığınız açıklarsınız. Fransa’yı önünüze koyarlar çünkü Rusya’ya satmasını engelledikleri savaş başlıklarının zararının çıkması gerekmektedir. Senden çıkarırlar… Çok güçlü bir ülke olduğunu iddia ettiğin bir noktada, hangi silahı kimden alacağını bile Washington belirler işte böyle. Ya da Gazze’ye gideceğim dersin, Washington’dan kırmızı ışık yanar, bir daha Gazze’yi ağzına almazsın, onun yerine Kıbrıs’a gidersin. Eliniz bir zayıflamaya görsün, bütün ustalar üzerine oynamaya başlar. Ne karşı koyacak, ne blöf yapacak gücün kalır. Yakında Peşmergeye silah yardımı da yaparsın, uluslararası güce asker de verirsin. Ne demişler tavizin sonu olmaz. Ergun Babahan T24 yazarı
Hasan Pulur Milliyet
Pulur, kadınların kendi hayatlarına karar vermek istediği için öldürüldüğü gerçeğine kulak tıkamış, tüm suçu kadınlara atmanın derdinde. Verdiği örneklerle ortaya koyduğu zihniyet şöyle: Böyle bir memleket burası; öyle bir memleket ki hâkimi bile mahkemede “Karnından sıpayı, belinden sopayı eksik etmeyeceksin” dediği bir memleket. İşte olay ortada, bir de kadınlarımızın süslü püslü giyinip kuşanıp kadın erkek eşitliğini savunmaları yok mu? İşte olayı olduğu gibi yazdık, gördüğümüz gibi anlattık, nerede olduğu da belli, “Bugün TV”de verdiler, buyurun hodri meydan! Kurtarın onurunuzu! O kadın, “O benim kocam, isterse döver” dese bile siz insan olarak hakkınızı savunun.
günlüğü İlker Eraslan
Birleşik Muhalefet Hareketi forumu twitter’da da yankı buldu... Yön Radyo @YonRadyo “Birleşik Muhalefet Hareketi” umut verdi Ulaş Yıldırım @UlasZapata Karanlığın, tahakkümün ortasında; onca dağınıklığa rağmen hala umut olabildiğini gösterdi bize #BirlesikMuhalefet Ayça Söylemez @aycasoylemez #BirleşikMuhalefet forumu çok kalabalık, konuşmak isteyen çok. Memlekette güzel şeyler de oluyor. Alper Taş @alper_tas Birleşik Muhalefet Hareketi İstanbul forumu başarılı geçti.Umut verdi. Deniz Türkel @denizturkell Bugün, Birleşik Muhalefet Hareketi İstanbul Forumu gerçekleşti. Bazı hatta nerdeyse tüm muhalif siteler haber değeri olarak görmemiş galiba. Selçuk Özbek @slckzbk Şişli Kent Merkezi’nde birleşik muhalefet için forum başlıyor. Katılım çok yoğun. Selçuk Özbek @slckzbk Bugün birleşik muhalefet hareketi toplantısında genç bir arkadaşımız, “Sivas’ta yanan canların küllerinden doğacağız” dedi. Etkileyiciydi. Alihan @alihank Turk solunun Gezi’den beri yasayacagi ilk gercek
KULTUR-SANAT
18
18 Eylül 2014
Artık ‘evli ve çocuklu’
AKP iktidarı başa geldiği günden bugüne kadar el atmadığı, muhafazakarlaştırmak adına baskı uygulamadığı tek bir kurum dahi kalmadı. Her fırsatta insanların yaşam tarzlarına dil uzatan hatta onu aşarak yaptırımlar uygulayan hükümet bir süredir hayali karakterlerin yaşam tarzlarını dahi belirlemeye başlamıştı. İSTANBUL can çoksöyler
2008’den beri 1 Erkek 1 Kadın dizisi hükümetin yaşam tarzına müdahalesinin en canlı göstergelerinden bir tanesi. Kadınların kürtaj yaptırmak istemesinden, yolda nasıl yürüyeceğine, nasıl gülebileceğine, nasıl giyinebileceğine kadar her şeyi belirlemeye hatta aykırı geleni yasaklamaya çalışan AKP’nin son icraatlarından biri de sevilen televizyon dizisi. Birçok farklı ülkede birden uyarlamalarla birlikte gösterilen 1 Erkek 1 Kadın dizisi AKP’nin muhafazakarlaştırma politikalarından nasibini alanlardan sadece biri. İnsanların yaşam tarzlarına her türlü müdahaleyi yapmaktan çekinmeyen hükümet ve onun yeniden şekillendirdiği RTÜK 2008’den beri gösterilen 1 Erkek 1 Kadın dizisindeki iki karakteri “Evlilik dışı yaşama özendirmek” gibi uyduruk bir suçlamayla uyarmış ve daha fazlasını yapmakla da tehdit etmişti. Yayın hayatına devam etmek isteyen dizi ise senaryoda değişiklikler yaparak evlenme sözüyle sezon finali yapmıştı.
mayı isteyen bir erkektir. Dizi ise bu ikilinin başlarından geçen olayları skeçler halinde anlatırken samimi ve cesur bir dil kullanıyordu. Bir kadın ve bir erkeğin evlenmeden ama bu kadar mutlu bir şekilde yaşamalarını kendisine sindiremeyen AKP ideolojisi bu ilişkiye de elini attı ve onları hem evlendirdi hem de bir çocuk yaptırdı.
Şimdi oldu 9 yıldır birlikte yaşayan Zeynep ve Ozan karakterlerini konu alan dizide, Zeynep evlilik hayalleri kuran, romantizm düşkünü bir kadınken, Ozan ise sürekli cinselliği düşünen ve romantizmden nefret eden bu nedenle de evlenmeden birlikte yaşa-
Yeni sezon yeni dizi Bando yapım tarafından yapılan 1 Erkek 1 Kadın dizisi artık yeni adıyla ekrana gelmeye başladı. 1 Erkek 1 Kadın 1 Çocuk adını alan dizide temel doku ise korumaya çalışılıyor. Aslında en çarpıcı olan belki de RTÜK’ün en sevmediği durum
açık pencereler Yönetmen: Nacho Vigalondo Oyuncular: Sasha Grey, Elijah Wood tür: Gerilim
Jill, kendisiyle bir akşam yemeği kazanmış olan Nick ile yemek yemeği reddeder. Bunun üzerine Jill’in tanıtım kampanyasını yürüten Chord, Nick’e yardım teklif eder.
bu ikilinin cinselliklerini ve bunu çağrıştıran sohbetlerini en açık haliyle ve komik bir uslupla sıradanlaştırarak vermeleriydi. Yeni dizide de aynı üslup korunmaya çalışılmış. Bu anlamıyla ancak RTÜK’ün buruk bir zafer kazandığı söylenebilir. Bir Lübnan, bir biz Birçok ülkede birden özgün senaryolar ama benzer çıkış noktalarıyla verilen dizi aslında AKP iktidarı döneminde toplumun değilse bile hükümetin ve devlet kurumlarının yaşadığı dönüşümün bir analizi niteliğinde. Başlarda özgürce ve evlenmeden bir arada yaşayan bu çifti anlatan dizi bir aşamadan sonra bunu yapamaz hale geldi ve bir adap-
tasyona ihtiyaç duydu. Yani bir nevi kendini AKP iktidarının yarattığı muhafazakarlığın yeni haline ancak yaşabilecek düzeyde adapte etmeye çalıştı. Dünyada ise neredeyse tüm versiyonlarında malum çift diledikleri gibi yaşarken Lübnan gibi bir kaç ülkede evlenmek zorunda kalmışlar. Dizi yapmak da zor Tabii ki 1 Erkek 1 Kadın RTÜK’ten nasibini alan tek dizi değil. Daha önce de Muhteşem Yüzyıl “Ecdadımızı yanlış tanıtmak ve fazla açık giyinmekle” ve Behzat Ç. de “Evlilikten soğutmakla” suçlanmış ve yer yer kendilerini ‘düzenlemek’ zorunda bırakılmışlardı.
RTÜK’ten Piyanist cezası RTÜK, toplama kamplarına gitmekten kurtulan Yahudi bir piyanisti anlatan ‘Piyanist’ filmini gösterdiği için Gün TV’ye uyarı cezası verdi. Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Cannes ve Oscar ödüllü “Piyanist” filminde şiddet görüntülerine yer verildiği gerekçesiyle Diyarbakır’da yayın yapan Gün TV’ye uyarı cezası verdi. Cezanın komik olduğunu savunan RTÜK’ün CHP kontenjanından seçilen üyesi Ali Öztunç şunları söyledi:
‘ Dünya dalga geçecek’ “Ödül almış, dünyada milyonlarca insanın izlediği, Türkiye ’de de televizyonlarda onlarca kez gösterilmiş bir filme bugün ceza verilmesi kadar gülünç bir şey olamaz. Film dünyada gelmiş geçmiş en büyük soykırımlardan birini anlatıyor. Rihanna ve Shakira’nın klibine ceza verildiğinde tüm dünya medyası RTÜK’le dalga geçmişti. Maalesef yine aynı şey olacak. Bu RTÜK’ün farklı dünyada olduğunu ve farklı bir gündeminin olduğunu da gösteriyor.” KÜLTÜR-SANAT
TÜSAK geçmeden sözleşme yok Sanatçılar, sözleşmelerinin imzalanmamasının ardında bu yasama yılında Meclis gündemine gelmesi planlanan TÜSAK yasasının hazırlıkları olabileceğini düşünüyor. Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’ne bağlı orkestra ve devlet halk dansları topluluklarında misafir sözleşmeli personel kadrosunda çalışan yaklaşık 2 bin sanatçının sezon açılışına sayılı günler kala sözleşmelerinin yenilenmediği öğrenildi. Kadroları olmayan ve sözleşmeli çalışarak yaşamını geçindirmeye çalışan sanatçılar söz konusu durumdan endişeli. Sanatçılar, sözleşmelerinin imzalanmamasının ardında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın
devlete bağlı sanat kurumlarını ortadan kaldıran ve bu yasama yılında Meclis gündemine gelmesi planlanan Türkiye Sanat Kurulu (TÜSAK) yasasının hazırlıkları olabileceğini düşünüyor. Sözleşmeli çalışmak isteyen sanatçılar, Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Nihat Gül’ün geçen aylarda yaptığı “TÜSAK Yasa Tasarısı gelecek yasama yılında Meclis gündemine gelecek” şeklindeki açıklamasını anımsatarak “Bizim hâlâ sözleşmelerimizin imzalanmamasının ardında sanat kurumlarını kapatmayı öngören TÜSAK Yasa Tasarısı Taslağı mı var?” sorusunu yönelttiler. KÜLTÜR-SANAT
Uçaklar: Söndür ve Kurtar Yönetmen: Robberts Gannaway Oyuncular: Dane Cook, Ed Harris tür: Animasyon, komedi
Sevimli ve azimli uçak Dusty ve arkadaşları, Uçaklar’ın devam filmi olan ‘’Uçaklar: Söndür ve Kurtar’’ ile geri dönüyor!
Arabani Yönetmen: Adi Adwan Oyuncular: Eyad Sheety, Daniella Niddam Tür: dram
Joseph, mensubu olduğu mezhebin din kurallarına uymamış ve Yahudi bir kadınla evlenmiştir. Kurallara karşı geldiği için çocukları da artık Dürzi kabul edilmemektedir.
Urartu mezarları gün yüzüne çıktı
HAFTANIN AJANDASI ‘Savaşsız bir dünya için’
‘Dumur ülkesiyiz’
Kapoor’a doyamayanlar için
Mardin’de, “Savaşsız bir dünya için oyunlar oyna” temasıyla düzenlenen, 18 ülkeden 80 sanatçının katıldığı 4. İM Uluslararası Sosyal Sirk Festivali başladı. FestivaldeSuriyelilerin ve Ezidi sığınmacıların yaşadığı kamplarda, köylerde gösteriler düzenlenecek.
Şevval Sam, “Toprak bize ait değil, biz toprağa aidiz” diyor Toprak Kokusu konserlerinin ikincisine hazırlanırken. 27 Eylül’de Harbiye’de şarkılarını birbirine düşman kesilen insanların kalbini yumuşatmak için söyleyecek.
26-28 Eylül tarihlerinde gerçekleşecek uluslararası çağdaş sanat fuarı ArtInternational’a işleriyle katılacak sanatçılardan birisi de dünyaca ünlü heykeltraş ve ressam Anish Kapoor. Kapoor’un işleri bu fuarla Türkiye’de ilk kez sergilenecek.
SPOR
19
18 Eylül 2014
Beklenen oldu kupa sahibini buldu:
Şampiyon ABD İspanya’da düzenlenen FİBA 2014 Dünya Kupası sona erdi. Beklenenin üzerinde bir başarı gösteren Sırbistan Basketbol takımı finalde “Rüya Takım” oalrak adlandırılan mutlak favori ABD’ye boyun eğdi ve sahadan 129-92 lik malubiyetle ayrıldı. Bu skorla ABD basketbol takımı 5. kez FİBA Dünya Kupası Şampiyonu oldu. spor yusuf yasin yakşi
Basketbol severlerin heyacanla seyrettikleri FİBA Düya Kupası İspayan’nın başkenti Madrid’de sahibini buldu. Nefes kesen karşılaşma sonucunda gülen taraf 129-92’lik skorla ABD oldu. Mütavazi kadro büyük başarı Gösterişsiz kadrosuyla dikkati çeken Sırbistan, İspanya’daki final yolculuğuna, A Grubu’nda Mısır’a karşı aldığı 85-64’lük galibiyetle başladı. Balkan devi, grupta Fransa, Brezilya ve İspanya’ya yenilmesine rağmen grubu dördüncü sırada tamamlayarak, ismini kupada son 16’ya yazdırmasını bildi. Rakipleri bir bir dize getirdi Kadrosunda NBA’de oynayan hiçbir oyuncu bulunmayan “Kartallar” lakaplı Sırbistan, ikinci turda Yunanistan’ı 90-72’lik skor-
la geçerken, çeyrek finalde Brezilya’ya da acımadı. Güney Amerika temsilcisini 84-56 gibi bir skorla adeta parkeden sildi. Yarı final mücadelesinde bu sefer rakip Fransa’ydı. “Kartallar”, 2013 Avrupa Şampiyonası’nda ipi ilk sırada göğüsleyen Fransa karşısında 90-85’lik galibiyet alan Sırbistan adını finale yazdırdı. Teodosic, Bogdan Bogdanovic ve Bjelica’ya ek olarak Sırbistan’da göze çarpan isimler arasında bir dönem Anadolu Efes forması da giyen ve geçen sezonu Milwaukee Bucks’ta geçiren 26 yaşındaki pivot Miroslav Raduljica da yer alıyor. 2,13 metrelik Sırp pivot İspanya’daki turnuvada yer aldığı tüm maçlarda çift haneli sayılara ulaştı. 13,5 sayı ve 4,8’lik ribaunt ortalamasıyla takımına pota altında ekstra katkı sağlayan Raduljica şu anda hiçbir kulübün formasını giymiyor.
Namağlup şampiyon ABD ABD, Türkiye’nin de yer aldığı C Grubu’nu tahmin edildiği üzere beşte beş galibiyetle tamamladı ve rahat bir şekilde bir üst tura adını yazdırdı. Kadrosunda NBA dışında oynayan oyuncusu bulunmayan ABD, son 16’da komşusu Meksika’yı 23 sayı farkla, 86-63’lük skorla eledi. Çeyrek finalde Slovenya yarı finalde Litvanya Çeyrek final mücadelesinde Avrupa’nın önde gelen ekiplerinden Slovenya’ya 119-76 gibi farklı skorla üstünlük sağlayan ABD, yarı finalde bir başka Avrupa devi Litvanya ile eşleşti. Baltık ekibini de 96-68 ile turnuvanın dışına iten ABD, böylece Madrid’de oynanacak finalde Sırbistan’ın rakibi oldu. İspanya’da bileği bir türlü
bükülmeyen son dünya şampiyonu ABD’de, 13 sayı ve 6,9 ribaunt ortalamasını tutturan New Orleans Pelicans pivotu Anthony Davis, takımın en etkili isimlerinden biri olarak dikkati çekti. 12,5 sayı ve 7,9 ribaunt ortalamasına ulaşan Denver Nuggets’ın formasını giyen 24 yaşındaki Kenneth Faried, 13,1 sayı ve 3,4 asist ortalamasına erişen Houston Rocketslı şutör James Harden ile 12,8 sayılık ortalamasıyla Golden State Warriors’ın 24 yaşındaki şutörü Klay Thompson performanslarıyla göze çarptı. Ve beklenen son! Şampiyon ABD! 2014 FIBA Dünya Kupası finalinde Sırbistan’ı 129-92 yenen ABD, altın madalya kazandı. Tarihinde 5. kez kupayı kaldıran ABD, madalya sıralamasında birinciliğe yerleşti.
Süper Lig’de bir ilk Galatasaray, TT Arena’da kendi taraftarından yoksun ama sadece Eskişehirspor taraftarının tribünlerde olacağı bir karşılaşma oynadı. Lig’in ikinci haftasında evinde Eskişehir spor’u konuk eden Sarı-kırmızılı takım, cezası sebebiyle kendi taraftarından yoksun çıktığı karşılaşmada yaklaşık 3 bin Eskişehirspor taraftarının izlemsi lig tarihine geçti. Geçtiğimiz yıllarda seyircisiz oynama cezası olan takımların karşılaşmalarında her iki takımın taraftarıda maça alınmıyordu. Bu sene uygulamaya giren Passolig uygulamasıyla birlikte hangi seyircinin hangi takımlı olduğu belirlenerek cezası olmayan takımların taraftalarının maçlara alınması sağlanmış oldu. Geçtiğimiz yıl sonu uygulamaya giren Passolig bir çok taraftar grubu tarafından E-Bilet yani passolig ile fişleme yapıldığı gerekçesiyle protesto edimişti. SPOR
Büyük protesto Fenerbahçe maçı öncesi toplanan Trabzonsporlu taraftarlar, Akyazı Spor Kompleksi’nin isminin değiştirilecek olmasını prostesto etti. Siyasetin futbola karışmaması gerektiğini savunan Bordo-Mavili renklere gönül verenler Trabzon’da toplanarak protestoda bulundu. Taraftarların açtığı pankartlarda “Akyazı bizimdir Siyasilerin değil, siyaset kulüpten elini çek ve Akyazı Şenol Güneş’tir” yazıları dikkat çekti. Trabzon Büyükşehir Belediyesi’nin Meclis toplantısında oy çokluğu ile kabul edilerek gündeme alınan Akyazı Spor Kompleksi’nin yapıldığı alana “Recep Tayyip Erdoğan Spor Kompleksi” isim önerisi, Trabzon Büyükşehir Belediyesi Kültür Komisyonu tarafından da onaylanmıştı. SPOR
Tacsız kral anıldı
Galatasaray’ın efsane futbolcusu Metin Oktay, 23. ölüm yıldönümünde, Galatasaraylı yöneticiler ve sevenleri tarafından kabri başında anıldı. Galatasaray Kulübü İcra Kurulu Başkanı Lütfi Arıboğan, Galatasaray kulübü başkan yardımcılarından Ümit Özdemir, Galatasaray kulübü yöneticilerinden Emir Sarıgül ve Necati Demirkol’un yanı sıra Galatasaray U-13 minik takımı da, Metin Oktay’ı ölümünün 23. yıldönümünde yalnız bırakmadı. Galatasaray Kulübü İcra Kurulu Başkanı Lütfi Arıboğan, Metin Oktay’ı ölümünün 23. yıldönümünde de anmak için geldiklerini belirterek, “Kendisine Allah’tan bir kere daha rahmet diliyorum. Çok özel bir insandı. Kendisini talihsiz bir kazada kaybetmiştik. Türk sporu için çok değerliydi ve aynı zamanda da örnek bir sporcuydu” dedi. SPOR
Panzerlerden Çarşı’ya destek Bayern Münih
Borussia Dortmund The Unity
Almanya’’nın en önde gelen taraftar gruplarından biri olan Borussia Dortmund’un taraftar gruplarından en büyüğü The Unity, ‘darbe yapma girşiminde bulundukları’ gerekçesiyle haklarında dava açılan Beşiktaş’ın taraftar grubu çArşı’ya destek verdi. Yaptıkları koreografiler ve federasyonların taraftar kültürüne vurdukları darbeleri protesto yöntemleriyle tanınan The Unity, takımlarının Freiburg’la oynadığı maçta çArşı için üç ayaklı bir destek pankart açtı. çArşı, Dortmund’a twitter’dan teşekkürlerini iletti. BAYERN MÜNiH’TEN DE DESTEK GELMİŞTİ Dünyanın en iyi taraftar gruplarından biri olarak anılan The Unity, dünkü maçta ‘ÇARŞI ultras, yolunuz için savaşın.
Asla pes etmeyin. Ultras için özgürlük, Türkiye de dahil’ yazılı pankartı açtı. Dortmund tribünlerinin bu hareketi, akıllara Bayern Münih taraftarlarının siyah beyazlılara verdikleri desteği hatırlattı. Gezi Parkı Direnişi sırasında Bayern tribünlerinde de bir pankart açılarak “ÇARŞI için adalet” ifadeleri kullanılmıştı. çArşı, Twitter’dan iki pankartı da koyarak ‘Danke’ mesajı yayımladı. THE UNITY KiMDiR? 2001’DE KURULDU 2001’de kurulan grup, açtıkları pankartlar ve sınırsız destekleriyle tanınıyor. TARAFTAR KÜLTÜRÜ Taraftar kültürünü ve değerlerini korumayı, modern futbola yenilmemeyi ilke ediniyorlar. SPOR
18 Eylül perşembe 2014
sayı: 152
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler
tasarım
özge doğan Can Çoksöyler Ceday Avcı sanem deniz kural onur toper Fatma çakır ışıl demir ebru kaya Osman Erdem İlker erarslan su tunalı Sedef akbulut sıla gemicioğlu Fikriye Yılmaz Koray Karadere
dağıtım imtiyaz sahibi sorumlu yazı işleri müdürü Yönetim adresi
basıldığı yer
osman erdem fadik temizyürek Tel: 0536 698 9397 ışıl kurt rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792
yusuf yasin yakşi EZGİ CEREN AĞTAŞ Çağatay dirilgen
6 aylık abonelik: 40 tl
1 yıllık abonelik: 80 tl
FİDAN ataselim adına ziraat bankası hesap no: 0866 49384853 5003 ıban: TR920001000866493848535003 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010
Yalan dünyadan asıl dünyaya Gaziantep’te, 60 yaşındaki Ali Ayık, borç olarak 5 bin lira para ile 2 çeyrek altın verdiği kişiye ulaşamayınca çareyi, borcu olan kişinin oğlunun mezarına giderek
mektup bırakmakta buldu. Yalan dünyadan asıl dünyaya mektup diye söze başlayan Ayık, borçlularına ulaşmak için her yolu deneyeceğini söyledi. toplum
Su temizlenir, ishal geçer. Peki ya Gökçek?
Tedavisi olmayan vaka
Ankara’da suların renginin değişmesi, kokmaya başlaması ve ishal vakasının çok artmasıyla halk şikayet etti, Gökçek basın toplantısı düzenledi. Gökçek, inanılmaz bir şekilde Ankara’daki su sıkıntısını ideolojilere bağladı. Bu bonzai kafası falan da değil, doğuştan olsa gerek. Yine pis suya, ishale çözüm bulunur. Gökçek’e ne olacak, asıl mesele bu…
TOPLUM Ceday avcı
Ankara’da suların renginin değişmesi, kokmaya başlaması ve ishal vakasının çok artması üzerine suların kirliliğinden halk şikayet etmeye başladı. Meslek odaları ve bazı milletvekilleri halkın şikayetlerini dillendirmeye başladı. Daha bizi ne kadar şaşırtabilir dediğimiz Melih Gökçek, yılın açıklamasını yaptı: “Ankara’daki su sıkıntıları ideolojik” Yılın belki de yüzyılın açıklaması Melih Gökçek, su tartışmalarının büyümesinin ardından konuyla ilgili basın toplantısı düzenledi. Turuncu renkte akan suyu Gökçek görmemiş olacak ki Ankara’nın suyunun kesinlikle kirli ve sağlığa zararlı olmadığını iddia etti. Hem bir sorun olmadığını iddia eden Gökçek, “Ankara’daki su sıkıntıları ideolojik” diyerek aklın ve mantığın kabullenemediği bir açıklama yapıyor. Ankara’ya yağmur yağdıkça sel aldıran, suları lağım kokutan hangi ideoloji? Vallahi çok gülüyoruz, basının Yeni Şafak’ı neyse, Bakanlar’da Melih Gökçek o. Zaten konu Gökçek’e kalsa, Ankara suyu ideolojiler yüzünden kokuyormuş gibi geliyor. Melih Gökçek birkez olsun musluğu açmış mı? Su yerine resmen ‘Fanta’ akıyor…
18SORU Barış Budak izmir / Öğrenci
1. En sevdiğiniz erdem? Dürüstlük 2. Başlıca özelliğiniz? Merak ve sorgulama isteği 3. Mutluluk nedir? Emek verdiğim işlerde başarıya erişmek. 4. Mutsuzluk nedir? Bir insanın haksızlığa uğraması. 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak. 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Sürekli olarak yalan söylenmesi. 7. En sevmediğiniz şey? Emek hırsızlığı. 8. En sevmediğiniz kişiler? İnsanları sürekli olarak yargılayan herkes. 9. En sevdiğiniz iş? Bilimsel araştırmalar yapmak. 10. En sevdiğiniz şair? Cemal Süreyya 11. En sevdiğiniz yazar? Clive Cussler 12. Kahramanınız? Vladimir Lenin 13. Kadın kahramanınız? Selma Altın 14. En sevdiğiniz çiçek? Afrika Menekşesi 15. En sevdiğiniz renk? Sarı 16. En sevdiğiniz yemek? Enginar Dolması 17. En sevdiğiniz düstur? Yaşasın halkların kardeşliği ! 18. En sevdiğiniz söz? Yoksulluğu azaltmadan zenginliği arttıran ve suç işleme bakımından, sayılardan daha hızlı artış gösteren bir toplumsal sistemin özünde çürümüş birşeylerin olması gerekir.’’
AKUT, Gökçek’i arıyor Gökçek, basın toplantısında ambalajlı suyun şebeke suyu olduğunu söyleyerek su içti. Daha doğrusu Fransız marka bir içme suyuyla Ankara’nın şebeke suyunu karşılaştırdı. Gökçek suyu içip içip çocuk gibi “Bakın, bir şey olmadı, içtim” diyerek suyun temiz olduğunu kanıtlamaya çalıştı. Ama elimize birkaç tanık bilgi gönderdi. Kimileri Gökçek’in yayın sonrasında ambulansla hastaneye kaldırılıp karantinaya alındığını söylüyor. Kimileri ise basın açıklamasından sonra tuvalete diye giden Gökçek’ten haber alınamadığını, AKUT’un aramalara başladığını söylüyor. Hasta haberi gelmeyince anlamalıydık 1986’da Cahit Aral, ‘Radyasyon yok’ diyerek çay içmiş, ardından Karadeniz’de kanser vakaları artmıştı. 2014, Gökçek pis suyu içti. Şimdi de herkesin neye yakalanacağı belli… Bir de aynı sular basına da dağıtılınca plastik su bardağının üstünde ’arıtılmış su’ yazdığı öğrenildi. Bu Gökçek pinokyo olacak insanmış… ‘Gökçek hasta oldu’ haberi gelmediği için Gökçek’in arıtılmış su içtiğini anlamalıydık. Ankara’nın suyu Gökçek yüzünden kirli Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu da Gökçek’in hiç hoşlanmayacağı şekilde konuştu. Ankara’dayken
Halkçı maymun
Hindistan’da yiyecek için eve giren maymun aradığını bulamayınca çaldığı paraları insanlara dağıttı. Paralarla beraber çatıya çıkan maymun daha sonra paraları aşağıya tek tek atmaya başladı. Bölgedeki kişiler ise maymunun saçtığı paraları toplamaya koyuldu. İnsanların düşen paraları toplamaları ise yaklaşık bir saat sürdü.
çeşme suyu kullanmadığını söyleyen Müezzinoğlu, “Damacana içiyorum. Sülfat oranı yüksek olduğu için sularda koku ve renk sorunu var” dedi. Kendi Bakanı da bunu söylüyorsa Gökçek’in yeni tepkisi ne olacak merak konusu… Buradan bir duyuru yapmak istiyoruz: Nakil için acil bir beyin aranıyor. Kendisi suların kirlenmesinin ideolojik olduğunu söyleyip, halka pis suyu içirtmek için arıtılmış su içiyor.
43 çorap yemiş Su yoksa Fanta için
Gezi’de ölenlerin anısına…
Tunceli, Hanköyü’nde oturan Gülizar Uçan yaptırdığı evin arazisinde bulunan ceviz ağacının, ustalar tarafından inşaata engel olduğu gerekçesiyle kesilmesi istendi. Ağacın kesilmesini istemeyen ev sahibi Gülizar Uçan, evi ağacın bir bölümünü içine alacak şekilde yapılmasını istedi. Ceviz ağacının gövdesi, zarar vermeden evin salonunda kalırken, ağacın yüksek ve kalın dalları da evin çatısında, dışarda kaldı. İstanbul’dan 22 yıl sonra terk ettiği köyüne dönen Uçan, beton yığınları arasında yaşamaktan kurtulup köyünde yaşayacak olmaktan memnuniyet duyuyor. Uçan, “İstanbul’da yaşadığımız sırada Gezi, ağaçları kurtarmak için çıktı. Birçok gencimiz ağaçlar kesilmesin diye canını feda etti. Gezi’de hayatını kaybeden gençler aklıma geldi” diyor ve ekliyor “Bu cevizi Gezi’de hayatını kaybeden gençler için yaşatmaya karar verdik. Orada hayatını kaybeden gençler burada bizimle birlikte yaşayacak” TOPLUM
Yolsuzlar çöp bidonuna Ukrayna’nın Odessa kentinde bir sosyal sigortalar fonu yöneticisinin ‘yolsuzluk’ yaptığı iddiaları dolaşmaya başladı. Kentin ‘adaletsizliğe tahammül edemeyen’ gençleri ise yolsuzlukla suçladıkları sosyal sigortalar fonu yöneticini çöp bidonuna attı. Çünkü, yolsuz sosyal sigortalar fonu yöneticisi mülteci çocuklar için kullanılmak üzere toplanan bağış paralarını çalmıştı. ‘Marifetleri’ bitmeyen fon yöneticisi aynı zamanda halk tarafından rüşvet almakla da suçlanıyor.
Kapağını kapa ki çıkamasın ordan Bu suçlamaları öğrenen gençler, yolsuz fon yöneticisini yakalayıp çöp bidonuna atıyor, bir de üstüne bidonun kapağını kapatıyor. Hem hırsız, hem yolsuz, hem rüşvetçi… Aslında bunlar bizim memleketin de çok uzak olmadığı şeyler… Malum Cumhurbaşkanımız aynı suçlamalarla karşı karşıya. Dikkatli olsun; her an kendini çöp bidonunda bulabilir… TOPLUM
Gökyüzüne uzanan şehir Meteora
Hastalanan köpeğin röntgeninin çekilmesi sonucunda köpeğin midesinde çorap olduğu ortaya çıktı. Köpeğin midesinden tam 43 tane çorap çıkartıldı. Veteriner, “Köpeğin midesini açtığımızda, farklı tür ve boyutlarda bir sürü çorap gördük” dedi. Operasyon sonrası köpeğin durumunun iyi olduğunu ve evine gönderildiğini ifade etti.
Her şey kira için Londra’da üniversite okuyacak olan 18 yaşındaki genç kadın, yurt masraflarını için 36 bin sterlin kira ödemek yerine 37 bin sterlin harcayarak tekne aldı. Thames Nehri’nin kıyısında demirli olacak olan tekne, üniversite yaşamı boyunca 18 yaşındaki Charlotte Tindle’ın evi olacak. Genç kadın tekneyi eğitiminin ardından satmayı planlıyor.
Hırsız yatakta uyuyakaldı
ABD Florida’da hırsız Dion Davis, çaldığı mücevherlerle beraber, girdiği evdeki yatağın üstünde uyuyakaldı. 29 yaşındaki hırsızı yatağın üstünde uyurken bulan temizlik işçisi polise haber verdi. Davis, polisin olay yerine gelmesi üzerine de uyanmadı. Evin sahibi, “Yanında çaldığı mücevherle uyuyakalmış ve polislerin fotoğraf çekmesini fark etmedi bile!” sözleriyle hem yaşananları hem şaşkınlığını anlattı. Facebook sayfasından hırsızın fotoğrafının paylaşılması üzerine birçok kişi fotoğrafa aynı yorumu yaptı: Çok rahat bir yatak olmalı… toplum