Yarın196

Page 1

Türkiye Suruç için ayakta Suruç’ta gerçekleşen katliamın ardından Türkiye’nin bir çok ilinde hızla eylem çağrıları yayıldı. Türkiye IŞİD ve AKP’nin katlettiği 32 kişinin ardından ayağa kalktı. AKP’nin destekleriyle IŞİD katillerinin bombalı saldırısı sonucu hayatını kaybeden 32 kişi, tüm Türkiye’yi ayağa kaldırdı. Saldırının ardından bir çok ilden eylem çağrıları yayılmaya başladı. Eylem çağrılarının ardından meydanlar insanlarla dolup taşarken, sloganlarla AKP’nin

ve IŞİD’in katliamı lanetlendi. Ölen 32 kişinin de sık sık anıldığı eylemlerde polisler de boş durmadı. Özellikle İstanbul İstiklal Caddesi’ndeki yürüyüş, dağıldığı esnada polisin TOMA’lı, gazlı saldırısına uğradı. Bursa’daki eylemin bitişinde ise polis gözaltı yaptı. güncel 03

Barış Bloku: Patlamanın sorumlusu siyasi iktidardır Güzel günlerin habercisi...

21 Temmuz 2015 Salı Sayı: 196 l

l

1 TL www.yarinhaber.net l

AKP’nin savaş planlarına karşı sendikalar, platformlar, partiler ve bir çok demokratik kitle örgütü ile kurulan Barış Bloku Suruç saldırısının ardından açıklama yayımlayarak tüm halkı meydanlara çağırdı. Açıklamada, “Bu patlamanın sorumlusu savaş kışkırtıcılığını bir yönetim anlayışı haline getirmiş olan siyasi iktidardır. IŞİD çetelerine gösterilen müsamaha içeride ve dışarıda sürekli bir gerilim ortamı üretmiş ve provokasyonlara zemin hazırlamıştır.” denildi. güncel 03

ıc savas ‘ ‘ tezgahı

Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’nun (SGDF) düzenlediği Kobane ile dayanışma etkinliği için Suruç’ta bulunan 300 kişiye IŞİD, bombalı saldırı düzenledi. Suruç’ta Amara Kültür Merkezi önündeki basın açıklamasına yapılan saldırı ile 32 kişi hayatını kaybetti. IŞİD’in, istihbarat araçlarının aktif çalıştığı bir yerde bu kadar rahat saldırısı, diktatörlüğünü kaybetmeme hesapları yapan Erdoğan’ın tezgahladığı iç savaş planı olarak apaçık ortada.

Meclisten İlk açıklamalar

Erdoğan destekli IŞİD’ci katiller ıydı 32 gencin canına k

32 kişi öldü Yüzlercesi yaralı

Erdoğan çok soğukkanlı Saldırının ardından açıklaması merakla beklenen Erdoğan, oldukça serinkanlı biçimde baş sağlığı diledi. Ancak Erdoğan’ın savaş hırsının 31 gencin ölümüne sebep olduğu gerçeği değişmedi. güncel 03

“Devlet biliyordu” Figen Yüksekdağ, AKP’nin katliamdaki parmağını “Hiçbir güç Şanlıurfa - Suruç hattında MİT ve devletin istihbari birimlerinin bilgisi olmadan hareket edemez” sözleriyle açıkladı. güncel 03

“Yüreklerimiz yandı”

Saldırıdan bir kaç saat önce

Katledilenleri uğurlamak için binlerce kişi Suruç’a gitti

SGDF üyesi gençler Kobane’deki çocuklara oyuncak götürüyordu Suruç’ta katledilen 32 devrimci için bir çok ilden milletvekili ve siyasi parti temsilcilerinin de olduğu binlerce kişi Suruç’a akın etti. Gaziantep’te düzenlenen cenaze töreninde cenazeler Asri Mezarlık’taki Adli Tıp binasından alınıp Nakıpoğlu Camisi’ne getirildi. AKP’ye ve IŞİD’e büyük tepki gösteren halk, törende sık sık “Katil Erdoğan” sloganları attı. Cenazeler öfke ve gözyaşlarıyla uğurlandı. GÜNCEL 03

Kılıçdaroğlu, saldırının ardından “Suruç’taki hain saldırı yüreklerimizi yaktı. Gencecik evlatlarımızı kaybetmenin acısı tarifsiz. Terörü ve onu besleyenleri lanetliyorum” açıklamasını yaptı. güncel 03

Bahçeli ölenleri kınadı Devlet Bahçeli, “İstanbul’dan Suruç’a Kobani bahanesiyle yola çıkanların bir defa amaç ve yöntemleri halis ve ahlaki görülemeyecektir” açıklamasıyla, ölenleri suçlayarak ‘pes’ dedirtti. güncel 03


YESiL SAYFA

02

21 Temmuz 2015

Danıştay; Gezi Parkı’na Topçu Kışlası’nın yeniden yapılmasının önünü açtı.

Reyhanlı’da şüpheli toplantı

Erdoğan bir daha deneme istersen

Suriyeli Muhalifler 19 Temmuz’da Hatay-Reyhanlı’da toplantı yaptı. Toplantı ile Suruç’ta yaşanan patlamanın bağlantısı araştırılıyor. ÖSO Genelkurmay Başkanı olduğunu ileri süren Tuğgeneral Abdulkerim el Ahmed, AA muhabirine, bu toplantıda 3 yıldır görev yapan ÖSO Yüksek Askeri Konseyinin yerine yeni üye seçimi gerçekleştirdiklerini söyledi. Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonunca (SMDK) Askeri Konseyi yeniden yapılandırmakla görevlendirilen Komite Sekreteri ise konseyin yeniden yapılandırılması ve daha kapsamlı olması için komite kurduklarını anlattı. GÜNCEL

Yandaş medya görev başında

Pınar Gayıp , Suruç’taki patlamada yaşananları anlatmak için Habertürk TV canlı yayınına bağlandı. Gayıp açıklamalarında ‘Bizim amacımız barıştı, barış için oraya gitmiştik. IŞİD üyesi birisi bizim barış sloganları attığımız sırada arkadaşlarımızın arasına sızmış. 5 dakika önce sarıldığımız arkadaşlarımız paramparça oldu. Birçok yoldaşımız paramparça oldu. Burada katil AKP’nin katil polisi oradaki yaralılara müdahale etmek yerine orada yaralıları taşıdığımız araçlara gaz bombası attı’ deyince program sunucusu tarafından yayından alındı. GÜNCEL

AKP ve Erdoğan’ın Gezi korkusu devam ediyor. Danıştay’ın Topçu Kışlasını’nın da içinde olduğu Taksim Yayalaştırma Projesi’ne ilişkin geçen yıl verdiği iptal kararını; Erdoğan’ın bizzat kendisinin atadığı HSYK üyeleri oy çokluğuyla kaldırdı. Güncel Hilal Türkben

İTÜ Rektörlüğü ormanlık alanı biçti

Üniversitelerin tatile girmesiyle İstanbul Teknik Üniversitesi’nin Maslak Kampüsü’nde şantiye araçları çalışmaya başladı. Kampüs içerisinde Arı-3 binaları ile İTÜ Lojmanları arasında kalan ormanlık alanda onlarca ağacın kesildiği iddia edildi. Bir futbol sahası büyüklüğündeki alan iş makineleri tarafından dümdüz edildi. Alandaki birçok ağacın ise çalışmalar sırasında dalları kırıldı. Çalışma yapılan alanın etrafı 3 metre uzunluğunda demir levhalarla çevrildi. Alana giden yollar da kapatıldı. Öğrenciler kesime sosyal medya üzerinden tepki gösterdi. GÜNCEL

21 Temmuz SALI 2015

Gezi Direnişi, AKP’nin baskı ve zulümleri karşısında mizahıyla, dayanışmasıyla 80 ilde tek yürek olabilen halkının direniş destanıyla Türkiye için tarihin yeniden uyanışı oldu. Mesele “Kestiğiniz 3 fidan” diyenler gelecek fidanları için omuz omuza verdi. AKP’nin katlettiği gençlere borcu, şimdi o parkı ve nicelerini korumak.

sayı: 196

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler

tasarım

elif karan Birsen Kaplanseren Didem Arıkan Ece Berfin Karagöz Elif yağarkar Fatma çakır gülçin çıvgın hilal türkben onur toper özgün Başak Mecit bozkan Melih erdem melek arı Rıfat Çapar sıla gemicioğlu yağmur derin eda derya toper fikriye yılmaz Nida Ateş Ömer Kabakçı yusuf yasin yakşi

dağıtım imtiyaz sahibi sorumlu yazı işleri müdürü Yönetim adresi

basıldığı yer

osman erdem Özge Akman Tel: 0507 701 8684

Gezi Parkı’na Topçu Kışlası yapımı tekrar gündemde. AKP’ye yapılan en büyük darbelerden biri olan Gezi Parkı Direnişi; halkın birçok ilde direnişe geçmesi ile verilen kararın durdurulmasına yol açmıştı. Gezi Parkı Direnişi ve 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmaları sonucunda; AKP ve Erdoğan’ın gerilemesinden ders almayan hükümet gözünü tekrardan Gezi’ye dikti. Erdoğan Gezi Direnişi’ni unutmuş ya da unutmak istiyor olabilir ancak AKP’nin en büyük darbelerden birini yediği Gezi Direnişi halkın hafızalarında canlı. Gezi’de başlayan direniş daha sonra seçimlerle, işçi direnişlerinde, üniversitelerde, kadın cinayetlerine karşı verilen mücadelede, kısacası her alanda devam etti. İstanbul 1’nci İdare Mahkemesi, ‘Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi’ne ilişkin imar planı değişikliklerini, 6 Haziran 2013’te iptal etmişti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin itirazını de-

ğerlendiren Danıştay 6’ncı Dairesi, 29 Nisan 2014’te iptal kararını onadı. Ancak belediye, Danıştay 6’ncı Dairesi’ne başvurarak karar düzeltme istedi. Normalde istisnai olarak kullanılan bir yol olmasına ve maddi hata yapılmadığı sürece karar düzeltme taleplerinin reddedilmesine karşın; Danıştay 6’ncı Dairesi bu kez karar düzeltme talebini 31 Mart 2015 tarihinde kabul etti. Projeye ilişkin verilen iptal kararını kaldırarak davaya esastan giren Danıştay, İstanbul 1’nci İdare Mahkemesi’nin verdiği kararın bozulmasına oy çokluğuyla hükmetti. Taksim Dayanışması verilen kararın ardından basın açıklaması yaparak Gezi Parkı kararını değerlendirdi. Taksim Dayanışması; Mimarlar Odası’nda yaptığı basın toplantısı ile Danıştay’dan gelen Topçu Kışlası kararını değerlendirdi. Karardaki hukuki aykırılıklara dikkat çeken Dayanışma, Gezi Parkı’nın büyük bir halk direnişi ile yıkılmadığını ve yıkılamayacağını belirtti.

Özge Doğan Ergenekon Mh. Tay Sok. No:6 ŞİŞLİ/İSTANBUL Arslan Güneydoğu Gaz. Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Akçaburgaz Mah. Hadımköy Yolu San1 Bulvarı 169. Sokak No: 6 Kıraç / Esenyurt / İstanbul 02128861795

6 aylık abonelik: 40 tl

1 yıllık abonelik: 80 tl

SANEM DENİZ KURAL adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: TR28 0001 0006 1557 7226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: TR34 0006 4000 0016 2002 4659 88

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: TR90 0006 2000 0310 0006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: TR57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/88735111 ıban:TR38 0006 7010 0000 0088 7351 11

Ormanlar yanıyor, devlet seyrediyor 90’lara geri döndük. Suruç’taki saldırıyla yürekler yakılmadan önce Cudi Dağı, Lice ve Mersin’de bulunan ormanlar yakıldı. Cudi’deki yangının TSK’nın havan topundan kaynaklandığı bildirildi. Diğer yangınlarda da kundaklama ihtimalinin üzerinde duruluyor. Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Duru köyündeki Duru Jandarma Karakolu yakınlarında da orman yangını başladı. Halkın çabasıyla söndürülebildi. Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde ve Mersin’de meydana ge-

len yangınlarda toplam bin 250 hektar alan hasar gördü. Cudi Dağı’ndaki ormanlık alandaki yangın üçüncü gününde söndürüldü. Yangında 5 binden fazla meyve ağacının yandığı, çok sayıda canlının da hayatını kaybettiği belirtiliyor. Halk Cudi’de de yangını kendi imkanlarıyla söndürdü. Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yangını söndürmek için herhangi bir girişimde bulunmadığı belirtiliyor. GÜNCEL


GUNCEL

03

21 Temmuz 2015

Şimdiye kadar 4 bakanın yargılanması konusunda ketum kalan Davutoğlu şimdi neden “Kimse hesap sorulamaz değildir” dedi? Can Ersoy EHP Ankara İl Başkanı

Paçayı kurtarma telaşı Yolsuzluk ve Rıza Sarraf ’ın suçu sabit. Bir de üstüne patlayan bombalar eklenince AKP’nin suçu da sabitleşti. Kısacası AKP’de herkes kendi paçasını kurtarma telaşında.

Onbinler Suruç için Tünel’den Galatasaray’a yürüdü.

SGDF üyesi gençler Kobane’deki çocuklara oyuncak götürüyordu.

İç savaş tezgahı Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’nun (SGDF) düzenlediği Kobane ile dayanışma etkinliği için Suruç’ta bulunan 300 kişiye IŞİD bombalı saldırı düzenledi. IŞİD’ın devletin istihbarat araçlarının aktif çalıştığı bir yerde devrimci güçlere planlı saldırısı diktatörlüğünü kaybetmeme hesapları yapan Erdoğan’ın tezgahladığı iç savaş planı olarak yorumlanıyor.

güncel melih erdem

SGDF etkinliğe dair plan ve amaçlarının Kobanê’de hatıra ormanı yapılacağı, IŞİD’in son saldırısında yıkılan savaş müzesinin ve çocuk kreşinin yeniden inşası için çalışılacağı, Berkin Elvan adına meyve ağaçları dikileceği açıklanmıştı. Şanlıurfa Suruç’ta Amara Kültür Merkezi önünde S.G.D.F.’nin Kobanê ile dayanışma için düzenlediği etkinliğe dair yaptığı basın açıklaması sırasında bombalı saldırı gerçekleşti. Merkez, aynı zamanda Kürt siyasi hareketinin sınırdan gelen göçmenlere yardımları organize ettiği yerlerden biri olarak da kullanılıyordu. SGDF’nin Kobanê ile dayanışma etkinliğine katılan 300 kadar gencin konakladığı yerin önünde gerçekleşen saldırıya dair bulgular, saldırının IŞİD tarafından yapıldığını gösterirken DBP Urfa İl Eşbaşkanı İsmail Kaplan da saldırının canlı bombadan kaynaklandığını açıkladı. Saldırı sonrasında kesinleşmeyen rakamlara göre 31 kişi ölürken aralarında ağır yaralıların bulunduğu yüzden fazla kişi yaralandı. Olay yerinden gelen görüntüler katliamın boyutunu gözler önüne sererken, olay yerindeki yaralıları

hastaneye götürmeye çalışan kitleye polisin saldırması tepki topladı. Yaralıların durumu ortaya çıktıkça gündem üzerinde etkisini arttıran saldırı Türkiye’nin dört bir yanında eylemlerle protesto edilirken, siyasiler gün boyu konuyla ilgili açıklama yaptı. 90’lı yılların bile ötesine geçen saldırı Suruç gibi devletin istihbarat araçlarının en üst seviyede çalıştığı bir yerde basın açıklaması yapan devrimci güçlere organize şekilde saldırması diktatörlüğünü kaybetmeme hesapları yapan Erdoğan’ın tezgahladığı iç savaş sistematiği olarak yorumlanıyor. Erdoğan iç savaş planlıyor, IŞİD saldırıyor Daha önce Reyhanlı’da ve Suriye sınır kapılarında IŞİD’in gerçekleştirdiği eylemlerde yüzlerce vatandaşımızı kaybetmiştik. Bu saldırıların üzerine gidilmezken olaylar ile ilgili basına getirilen yayın yasaklarıyla saldırıların üstü kapatılmaya çalışıldı. Şimdi birkez daha AKP’nin Suriye’nin kuzeyinde tırlarla beslediği IŞİD Erdoğan’ın “Suriye’nin kuzeyinde bir devlet kurulmasına izin vermeyiz’’ açıklamasından sonra hedef aldığı Kobanê ile dayanışma amacıyla bölgeye giden devrim-

cileri katletti. Bölgede IŞİD’e göz yuman AKP Erdoğan’ın seçimlerde kaybettiği başkanlık sistemini Suriye’ye sefere çıkarak ve Türkiye içinde devrimcileri de hedefe alan iç savaşın şartlarını oluşturarak halka dayatmak istiyor.

ve kardeşlik isteyenlerle mücadele etti.Katliamın faillerini uzaklarda aramayın. Sorumlular bugün siyasete hükmedenlerdir. Eğer IŞİD’e tırlarla silah taşınmasıydı bugün 30 genç yaşamını yitirmeyecekti’’ dedi. Suçlunun AKP olduğunu söyleyen Yüksekdağ saldırının bir iç savaş tezŞimdi Vali hesap versin gahı için planlı ve organize oluşunu Tel Abyad’ın düşmesinin ardından şöyle dile getirdi: “Türkiye’de hiçKobane’nin coğrafi tecriti sona ermiş bir güç Şanlıurfa - Suruç hattında bölge IŞİD çetelerinden temizlen- MİT ve devletin istihbari birimlerimişti. Sınırı geçerek Türkiye’ye sığı- nin bilgisi olmadan hareket edemez. nan Rojava halkı yavaş yavaş yurt- Bu katliam da kesinlikle organize ve larına dönerken Rojava’nın farklı hazırlıklıdır. Siyasi iktidar bu katliyerlerinde meydana gelen bombalı amların siyasi zeminini hazırlıyor’’. saldırılar sonucunda IŞİD’li teröristlerin Rojava’ya Türkiye sınırla- Savaş İsteyenler değil, barışı rından girdiği iddia edilmişti. İddi- savunanlar kazanacak alar Suruç’ta çekilen fotoğraflarla da Suruç’taki katliam Türkiye’nin dört kanıtlanmıştı. Urfa valisinin yaptığı bir yanında halk tarafından protesto basın açıklaması sırasında kendisine edildi.Türkiye genelinde Barış BloSuruç’taki IŞİD’çileri soran gazeteci- ku ve HDP ‘nin çağrılarıyla Suruç’ta leri gözaltına aldırmış ve iddiaların katledilenler için eylemler düzenlendi. İstanbul’da binlerce insanın gerçek olmadığını ifade etmişti. Tünel’den Galatasaray Meydanı’na İstihbarat yok , İç savaş planı var kadar yürüdüğü eyleme polis saldıPatlamanın ardından saldırının rısı oldu. Halk 31 devrimciyi katgerçekleştiği yerde açıklama yapan leden IŞİD’e tepkisini gösterirken HDP Eş Genel Başkanı Figen Yük- Suriye’ye tırlarla silah taşıyan, saldırsekdağ asıl suçluların AKP oldu- ganları koruyup kollayan asıl suçlu ğunu ifade ederek ‘’AKP IŞİD’le AKP ve Erdoğan’ın savaş planlarına mücadele edeceğine bizimle, barış karşı barış için birleşme mesajı verdi.

Haluk Koç CHP Genel Başkan Yardımcısı

Kurtulamayacağını anladı Davutoğlu yolsuzlukları yargılamaktan kurtulamayacağını anladığını gösteren bu söz. Davutoğlu’nu bu noktaya ten başta CHP’nin kararlı duruşudur. İdris Baluken HDP Bingöl Milletvekili

İnandırıcı değil

AKP dışındaki 3 partinin de önem verdiği konulardan biri yolsuzluk. Koalisyon yapmak için CHP ile bu kadar yaklaşmışken bunu demesi normaldir. Ancak inandırıcı bulmuyorum. Koray Aydın MHP Trabzon Milletvekili

Yolsuzlar hesap vermeli 17-25 Aralık gölgesi kalkmadan koalisyon kurulamayacağı anladığı için bu sözleri söylemiştir. MHP için koalisyon sonucu fark etmez. Yolsuzlar ne olursa olsun hesap vermelidir. Mustafa Elitaş AKP Kayseri Milletvekili

Bu ilkemizdir

AK Parti her zaman haksızlığın karşısında durmayı kendisine ilke edindi. Davutoğlu’nun bu sözü de her kim olursa olsun bir haksızlık yaptıysa hesabını verir demektir. Abdullatif Şener AKP Eski Milletvekili

Göstermelik sözler AKP koalisyon tercihini CHP’den kullandı. Onun için bu sözleri göstermelik olarak söylüyor. CHP bu sözlere kanarsa yalnızca AKP’yi iktidarda tutan koltuk değneği olur. Altan Gördüm Sanatçı

4 bakanla kalmaz Bu şekilde çark etmelerinin sebebi koalisyon görüşmeleri. Bunu en ılımlı şekilde yapmak istiyorlar. Bu yüzden 4 bakanı feda edebilirler ancak bu 4 bakanla sınırlı kalmaz. Füsun Demirel Sanatçı

Kobanê’den savaşın yıkımını sileceklerdi

Urfa valisi ölen devrimcilerin hesabını verecek.

Savaşa karşı barış için mücadele etmeliyiz

EHP Genel Başkanı Sibel Uzun

Ne yaptıkları meçhul Çünkü bir saray var ve bir de soytarıları. Hangi dengeyi gözeterek ne dedikleri, ne yaptıkları meçhul. Sarayları ,soytarıları ciddiye alamayacak kadar ağır günlerdeyiz.

Emekçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sibel Uzun, AKP’nin ve Erdoğan’ın savaş planlarına karşı barışı savunarak mücadele etmeye çağırıyor: AKP’nin ve Erdoğan’ın sonunu hazırlamak için katliamcı havayı dağıtmalıyız.

Altan Öymen Radikal Yazarı

Suruç katliamına çok açıktır ki AKP’nin yaptıkları kucak açmıştır. Kürt sorunu yoktur ile iyice ayyuka çıkan Erdoğan’ın açıklamalarının arkası kesilmedi. Anayasayı çiğneyerek Diyarbakır bombalarına zemin hazırlayarak koca seçim sürecini kaplamak ve başkan olmak istedi. Olamadığını gördüğü anda da erken seçim ile birlikte savaş çığırtkanlığı yaptı.

AKP olası bir CHP koalisyonu için güven arttırmak istiyor. Bu sözler seçim sürecinde yolsuzluğu gündeme getiren CHP’nin koalisyona bir adım daha yaklaşmasını sağlayacaktır.

Kobanê’nin düşmesi için uğraştılar. IŞİD’i tırlarla besledikleri ortaya çıktı. Katliamdan sonra kalkmış tüm AKP şurekası karanlık odaklar açıklaması yapıyor. Karanlık bir durum yok IŞİD vahşeti, ona arka çıkan AKP ve diktatör olmak icin Türkiye yi büyük bir ateşe atmak isteyen Erdoğan var. Biz kaybettiğimiz gençlerimizi bu uğurda kaybettiğimiz

şehitlerimiz olarak görüyor ve asla unutmayacağımızı, mücadeleye onların bıraktığı yerden devam edeceğimizi binlerce kez haykırıyoruz. Derhal hükümet kurulmalı ve seçilen vekillerle meclis çalışmaya başlamalıdır. Bu katliamcı havanın dağılması için var gücümüzle mücadele etmeliyiz. AKP’nin savaşını yerle bir edip halkların barışı için mücadele etmeliyiz.

Güven arttırmak istiyor

Akif Beki Hürriyet Yazarı

Fedakarlık zamanı Davutoğlu’nun bu sözleri AK Parti için fedakarlık zamanı olduğunu gösteriyor. Koalisyon için ortak aranıyorsa yolsuzluk gibi kırmızı çizgi olan konularda bu tür fedakarlıklar yapılacaktır.


04

GUNCEL 21 Temmuz 2015

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

İç savaşla dönemeyeceksiniz

32 yoldaşımızı şehit verdik. Tayyip Erdoğan’a 400 milletvekili verilmeyince bu iş huzur içinde çözülemedi. Şimdi Tayyip Erdoğan ve AKP bu işi kan ve gözyaşıyla, bombalarla, iç savaşla çözmeyi deneyecek. Onu deniyor. Mesele tam olarak IŞİD meselesi bile değildir. IŞİD çetelerini ülkeye sokan, yol yordam gösteren Erdoğan’ın derin devletidir. Erdoğan’ın başkan olabilmesi için her şey denenecektir. * Erdoğan Türkiye sağının en kötü halidir. Onun Sivas’ta yakılan insanlarla ilgili en ufak üzüntüsü yoktur. Orada onlarca insanın yakılması sorun teşkil etmez onun için. Ona göre yüzlerce, binlerce ve hatta milyonlarca insan da yakılabilirdi. Bu yerinde olurdu. Eğer tahrik etmişlerse, elbette yakılacaklardı. Onların inanmıyor olma ihtimalleri vardı. Onlar Erdoğan’ın istediği gibi giyinmiyor olabilirlerdi. Suruç’taki devrimcilerin de tahrik edebilme ihtimalleri vardı. Kobani’ye gitmek istiyorlardı. Kürt halkıyla dayanışma içindeydiler. Sosyalistlerle, Kürt hareketinin birlikte mücadelesini savunuyorlardı. Seçim zamanında “seni başkan yaptırmayacağız” diye düpedüz haykıranlar bunlardı. Düşünebiliyor musunuz? Erdoğan’ın günlerce sarayından çıkıp konuşamadı. İnternette videosu dolaşan fenomen genç kadın AKP’nin yenilgisi yüzünden delirmiş gibi ağladı. * AKP ve Erdoğan bunu hak etmiyordu. Ülkemize koalisyonlar gelmekteydi. Koalisyon gelmesi faşizmin gelmesinden daha beterdi. Koalisyonların gelmemesi için faşizm gelmeliydi. İşte şimdi koalisyonlar gelmesin diye faşizmi getiriyorlar. Koalisyonlar gelmesin diye IŞİD’i getiriyorlar. Koalisyonlar gelmesin diye bombaları getiriyorlar. Erdoğan’ın tek dili, tek dini, tek başkanlığı, tek huzuru, tek yaşam tarzı için genç insanların bedenlerinin parçalanması şart. Huzur için Erdoğan’ın gelmesi lazım. Erdoğan’ın gelmesi için de iç savaş. Erdoğan yoksa, huzur da yok. * Görüldüğü gibi seçimle gitmiyorlar. Seçimle gitmemelerinin sebebinin sebebi şu: Onlar sandık tarafından değil Tanrı tarafından seçildiklerini düşünüyorlar. O nedenle kendilerine büyük bir kutsallık atfediyorlar. Yüzyıllarca beklenildi ve en sonunda Tanrı en sevgili kullarını seçip başımıza hükümdar yaptı onlara göre. Onlar gözyaşları içinde Tanrı tarafından seçildiklerini öğrendiler. Tanrı tarafından seçilmişken kulların oyuyla seçilmiş ya da seçilmemiş olmanın ne önemi var. Eğer Tanrı tarafından seçilmişlerse hiç istiflerini bozmadan devam edebilirler. Tanrı tarafından seçilmişlerse çaldıkları paraları bir yerden başka bir yere kaçırırken bile inşallah-maşallah diye konuşabilirler. Eğer öyle iseler istedikleri kapıyı kırabilirler ve sonra onun yasasını yapabilirler. Ayakkabı kutularıyla rüşvet alabilirler. Övünerek “millete doğrudan şöyle şöyle yapacağız” diyebilirler. Tanrı tarafından seçilmiş olmakla, sandıkta seçilmek arasındaki fark budur. * Onları her şekilde göndereceğiz. Tanrı tarafından seçilmediklerini ve Tanrı tarafından seçilecek tıynette insanlar olmadıklarını bütün bönlüklerine rağmen öğreteceğiz. Bizler her şekilde mücadele ederiz. Acı patlıcanı kırağı çalmaz. Yeniliriz, kalkıp yine savaşırız. Ama onu yakasından tutup sarayın kapısının önüne attığımızda her şey bitmiş olacak. Seçimlerle kovulanlar, iç savaşla dönemeyecek. hakanozturk17@gmail.com

Davutoğlu’ndan koalisyona yeşil ışık

Koalisyon tartışmalarının ardından yetki alan Davutoğlu ilk turu tamamladı. Davutoğlu’nun “CHP ile koalisyona daha yakınız” açıklaması dikkat çekti. Görüşmelerin genelinde çıkan sonuç ise Davutoğlu’nun koalisyona yeşil ışık yakması oldu. İkinci tur görüşmeler önümüzdeki hafta başlayacak. HDP ile AKP’nin ikinci tur görüşmesi beklenmiyor. de olmak istemediklerini belirtti. Bahçeli’nin bu açıklamasına rağmen Davutoğlu’nun MHP ile kapıları kapatmadıklarını ve görüşmelere devam edeceklerini söylemesi olası bir azınlık hükümeti olabilir mi sorusunu akıllara getirdi. Ayrıca MHP’nin tavrı ile seçilen meclis başkanının AKP’li olması sonrasında Davutoğlu ve Bahçeli’nin helalleşmesi de görüşmede dikkat çeken bir nokta oldu.

güncel gülçin çıvgın

Koalisyon görüşmelerinde ilk tur tamamlandı. Davutoğlu ilk görüşmesini CHP ile yaptı. Görüşmenin ardından CHP ile görüşmelerinin dostane bir havada geçtiğini vurgulayan Davutoğlu yaptığı açıklamada “Bir an önce sağlam temellerde güçlü bir hükümetin kurulmasını arzu ettiğimizi ifade ettim” diyerek güçlü bir koalisyona sıcak baktığını belli etti. Davutoğlu MHP ile görüşmesinden sonra Bahçeli’nin koalisyon içerisinde bulunmayacaklarını belirtmesine rağmen MHP ile görüşmelerini devam ettireceğini dile getirdi. Bu görüşme içinde dostane ifadesini kullanan Davutoğlu için MHP hala hükümeti kurabilmek için umut olma özelliğini koruyor. HDP ile görüşmesi ardından ise dostane ifadesi kullanmayan Davutoğlu HDP ile koalisyon düşünmediklerini ancak görüşmelere devam edeceklerini dile getirdi. Davutoğlu: “CHP ile koalisyona yakınız” Davutoğlu CHP ile koalisyona daha yakın olduklarını belirtirken CHP “çözümsüzlüğün adresi biz olmayacağız” diyerek AKP ile görüşmesini müzakere öncesi bir öngörüşme olarak nitelendirdi. CHP 14 maddelik ilkelerini AKP heyetine kitapçık şeklinde sundu. Davutoğ-

lu CHP ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada 14 maddenin 10 tanesinin kendi ilkeleriyle aynı olduğunun dile getirdi. Ayrıca NTV de bir programa katılan Davutoğlu gazetecilerin sorduğu Şu anda hala 3 partiye de eşit mesafede misiniz sorusuna “CHP ile koalisyona daha yakınız” cevabını verdi.

Davutoğlu Bahçeli’den helallik aldı Bahçeli görüşme sonrasında yazılı bir açıklama yapmakla yetindi. Yaptığı yazılı açıklamada 7 Haziran seçimlerinden sonra kendilerine ana muhalefet partisi olma görevi verildiğini iddia eden Bahçeli olası bir koalisyonun için-

HDP Barışı savunmaya devam ediyor AKP’nin kesinlikle HDP ile koalisyon düşünmediklerini belirtmesi sebebiyle AKP HDP görüşmesinde koalisyondan çok barış süreci konuşuldu. HDP adına açıklama yapan Sırrı Süreyya Önder yinede olası bir AKP CHP koalisyonunu destekleyeceklerini belirtmesinin yanında kendileri için esas olanın barış süreci olduğunu ifade etti. AKP CHP koalisyonunun adalet,demokrasi ve barış başlıkları altında gerçekleşmesi durumunda bu yapıya yapıcı bir muhalefet tutumu alacaklarını belirtti. Davutoğlu Koalisyona Yakın Bayram öncesinde yapılan bu görüşmelerden sonra Davutoğlu’nun süreci olumlu değerlendirmesi Erdoğan’nın erken seçim fikrene, Davutoğlu’nun koalisyona daha yakın olduğunu gösteriyor.

Dolmabahçe mutabakatını reddetti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bayram namazı sonrasında gazetecilere yaptığı açıklamada HDP’yi eleştirerek “Dolmabahçe mutabakatı” ifadesini kabul etmediğini söylemesine HDP’den yanıt geldi. HDP Grup Başkanvekili ve İmralı heyeti üyesi Pervin Buldan, “Sayın Cumhurbaşkanı bayram sabahı HDP’yi, HDP’ye oy vermiş 6 milyon insanı hedef gösteren ve hiç hak etmediğimiz bir açıklama yaptı” dedi. Pervin Buldan, konuyla ilgili şöyle konuştu: “7 Haziran seçimlerinde HDP’nin yaptığı kampanya doğrul-

tusunda ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ kampanyasının da etkili olduğunu düşünüyorum. Çünkü, sayın Cumhurbaşkanı 7 Haziran seçimleri sonrasında kendini tamamı ile başkanlık pozisyonuna uygun bir şekilde buna hazırlamıştı. Bizim 7 Haziran’daki seçim başarımız ve AKP’nin 7 Haziran’da yaşamış olduğu hezimet, sayın Cumhurbaşkanının başkan olmasına engel oldu. Bütün bu yaptığı açıklamalar ve oradaki kin ve nefret bunların tamamının 7 Haziran seçim sonuçları ile bağlantılı olduğunu düşünüyordum” GÜNCEL

Çiller döneminde “Öldürülecekler” listesi varmış

Çiller döneminde “PKK’yla ilişkili sakıncalı iş adamları listesi” tutulduğu ve bu listenin Jandarma komutanlığında muhafaza edildiği ortaya çıktı. İçişleri Bakanlığı’nın 20 yıl önce “devlet sırrı” gerekçesiyle mahkemeye göndermediği “PKK ilişkili sakıncalı işadamları listesinin”, Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı arşivlerinde “Müteahhit Çizelgesi” adıyla yer

aldığı ortaya çıktı. 1990’lı yıllarda aralarında Pervin Buldan’ın eşi Savaş Buldan’ında olduğu 19 kişi faili meçhul cinayetlerle öldürülmüştü. Bu faili meçhul cinayetlerle ilgili dava, Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor. Davada, varlığı yıllardır tartışma konusu olan “öldürülecek Kürt işadamları listesi”nin olup olmadığı da araştırılıyor. GÜNCEL

MHP: Koalisyon yapamayız çünkü onların üçü bölücü, bir tek biz güzeliz MHP Eskişehir İl Teşkilatı tarafından düzenlenen bayramlaşma törenine katılan Ruhsar Demirel, koalisyonla ilgili açıklamalarda bulundu. Barajı aşmış ve koalisyon yapmak istemedikleri diğer 3 partiyi bölücü kabul ettiklerini bu nedenle anlaşamayacaklarını söyledi. MHP Genel Başkan Yardımcısı Rusar Demirel’in barajı aş-

mış 3 partiyle de koalisyon yapmayacaklarıyla ilgili açıklaması şu şekilde: “Yalnızca aritmetik ve sayılar üzerinden bir koalisyon değil, içeriğe de bakmak lazım. İçerik olarak da diğer 3 partinin asgari müştereği çok daha fazla. Ortak amaçları var. Kimisi bir projenin siyasi ayağı, kimisi ana aktörü, kimisi yan elemanı. Birlikte bu süreci daha iyi götürüler” dedi.GÜNCEL


GUNCEL

05

21 Temmuz 2015

HDP TBMM’yi acil toplantıya çağırdı

Davutoğlu ‘’kimse hesap sorulamaz değil’’ dedi

Hırsızları yargılayın

Davutoğlu koalisyon görüşmelerinin ilk turunu tamamladıktan sonra katıldığı bir tv programında “Koalisyon aşamasında TBMM’ye bakanlarla ilgili Yüce Divan önergesi koalisyon kurmanızı etkiler mi” sorusuna “Ben dahil hiç kimse hesap sorulamaz değildir’’ cevabıyla gerileyen AKP’nin bakanların yargılanmasını engelleyemeceğini gösterdi. güncel melih erdem

HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, 32 kişinin yaşamını yitirdiği Suruç katliamına ilişkin basın toplantısı düzenledi. Demirtaş, “Katliamların detayları yarım günde ortaya çıkarılır, ama ortada tek suçlu yok” dedi. Demirtaş, katliamla ilgili TBMM’yi olağanüstü toplantıya çağırdı.Olağanüstü toplantı için önerilen 3 madde şunlar: - Birincisi çözüm süreci - İkincisi Türkiye’nin Rojava bölgesiyle ilişkileri - Dış politika ve IŞİD tehdidi. Demirtaş, İstanbul’da IŞİD’e karşı düzenlenecek büyük yürüyüşe tüm siyasiyi partileri davet etti. EMEK

Davutoğlu kendilerini kurtarmaya çalışıyor

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Suruç katliamına ilişkin olarak, “Saldırı öncesi iki kişi gözaltına alınmıştı. Anlaşılan o ki, ya bir sızma, ya grup içinde söz konusu olan kimliği teşhis edilemeyen şahıs tarafından canlı bomba olmak suretiyle bu katliam gerçekleştiriliyor” diyerek kendilerini işin içinden sıyırılmaya çalıştı. “Özellikle HDP’li yöneticilerin yaptıkları açıklamalara dikkat etmeleri önem taşır” diyen Davutoğlu eğer bir kargaşa yaşanacaksa bu HDP’liler yüzünden olacak demek istiyor ve bunun alt yapısını örüyor.EMEK

HDP’ye bir şüpheli çiçek daha

Bayram öncesinde AKP ve diğer partiler arasında yapılan koalisyon görüşmeleri hükümetin kurulması ihtimalleri açısından sert bir havada geçti. Siyasi bir gelenek olan partiler arası bayram ziyaretinde de kendisini gösterdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlık sistemi isteği için ‘tekrar seçim’ olarak gördüğü erken seçim AKP ve Davutoğlu’na tek başına iktidarı kaybettikleri 7 Haziran seçimlerinden daha iyi bir sonuç vaad etmiyor. Bu yüzden Davutoğlu savaş koşullarının oluşmayacağı, olağanüstü hal ilan edip gidemeyeceği bir seçim ortamı oluşmadığı sürece vakit kaybetmeden hükümeti kurmak istiyor. Bu istek doğrultusunda Arınç en başta böyle bir şeyin olamayacağını söylediği ‘kırmızı çizgileri’ zorluyor. Koalisyon görüşmeleri tamamlandıktan sonra katıldığı bir televizyon programında 4 bakanı kast ederek sarf ettiği “Ben dahil hiç kimse hesap sorulamaz değildir. Kim benden hesap soracaksa ben buradayım. Biz bu makamları babamızdan almadık” sözleri bu gelişmenin göstergesi.

Suriye’ye girmeyi ve Kürt siyasi hareketinin bölgedeki hegemonyasını kırmayı hedef aldı.Toplumsal muhalefetin refleksif hareketiyle Suriye’de savaşın bu kadar kolay olamayacağı gözükürken 7 Haziran seçimlerinden sonra halkın somut talebi olarak kendini gösteren dört bakanın yargılanması siyasi olarak gerileyen AKP’yi daha kötü günler için zorluyor. MHP ile görüşmesinden Bahçeli’nin kapıları kapattı mesajını alan AKP koalisyon için birçok şart getiren ve CHP ile koalisyon görüşmelerini yürütecek. Özellikle seçim zamanı 4 bakanın yargılanması için aldığı keskin tavırdan vazgeçmesini tabanına açıklayamayacak olması, görüşmelerde CHP’yi zorlarken koalisyon için AKP’yi de buna “Hayır” diyemez duruma getirdi. Siyasi gerilemenin sonuçlarını koalisyon görüşmelerinde düştüğü durum ve görüşmelerde hakim olan sert havada yaşayan AKP bu durumu değiştirmek istiyor.Bu doğrultuda AKP’yi en çok köşeye sıkıştıran ve seçimlerde halkın somut taleplerinden biri olarak ortaya çıkan dört bakanın yargılanmasıyla ilgili Davutoğlu katıl-

‘tekrar seçim’ yok 4 bakan yargılanacak Suriye’deki gelişmeler bağlı olarak Erdoğan AKP’ye dolaylı olarak da kendisine bir yol haritası çizmeye çalıştı.IŞİD’in sınırdaki hareketliliğini bahane ederek

İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Suruç’ta yapılan bombalı saldırıdan sonra polislerin izinlerini iptal etti. Sebebi ise halk için güvenlik önlemi almak değil, IŞİD’i protesto edenleri engellemek. Buna göre 12 saat çalışıp 24 saat dinlenen İstanbul polisi 12 / 12 sisteminde çalışacak. 24 saatlik izin süresi 12 saate düşürüldü. Yeni çalışma düzeninin bildirildiği yazıda “İlimizde gerçekleşmesi muhtemel toplumsal olaylarda vatandaşlarımızın huzur ve güvenini sağlamak ve il genelinde alınacak olan emniyet tedbirlerinde aksaklıkların yaşanmaması amacıyla” denildi. EMEK

Arınç’ın artçıları sürerse AKP çatlar Seçimler sonrasında koalisyon hesapları ile ilgili yapılan ilk yorumlar herkesin kızmıız çizgilerini belirtmesi olmuştu. Seçim süreceinde parti içinde farklı görüşleri dile getiren ve AKP içindeki çelişkinin sözcüsü olan Arınç, ilk elden dört bakanın yargılanmasının bir kırmızı çizgi olmayacağını “Kırmızı çizgiler olmaz. Kendisine görev verilen genel başkanın olumlu görüşmeler yapması lazım. O yüzden tekrardan hatırlatıyorum siyasette kırmızı çizgiler olmaz.Yüce divan’da oylama olmuş ve Yüca Divan’a gitmeleri noktasında karar çıkmamıştır. Bunun yeniden açılması ile ilgili Anayasa hukukçuları tekrardan Yüce Divan yolu açılmaz diyor. Ama ben böyle bir şeyin da-

ha önceden gerçekleştiiğini gördüm’’ açıklamasıyla dile getirmişti.Arınç’ın kendini ayrıştırarak ortaya attığı bu fikri Davutoğlu’nun koalisyon görüşmelerinin ardından işinin zor olduğunu görerek söylemesi AKP’nin zayıf halkası olan 4 bakanın yargılanmasının mecliste somut olarak görüşülecebileceğini ortaya koydu. Dört bakan için AKP’nin elini tutan yok , yargılansınlar Diğer yandan Erdoğan kendi sonunu hazırlayabilecek gelişmelere karşın koalisyon görüşmelerine müdahil olmaya devam ediyor. Bakanların yargılanmasını istemeyen Erdoğan yetkisi olmamasına rağmen kurulacak hükümet için şartlar beyan ederken; “Eğer bir koalisyon hükümeti kurulacaksa, milletin burada yer alacak partilerden, geriye doğru değil, ileriye doğru neler yapacaklarını duymak, bunun emarelerini görmek istiyor” açıklamasında bulundu. Erdoğan’ın sözlerinden başka Davutoğlu’nun ‘“kimse yargılanamaz değildir’’ ifadesiyle çelişen bir diğer gelişme ise İsmet Yılmaz’ın Meclis Başkanı seçilir seçilmez ilk işi CHP’li vekil Musa Çam’ın dört bakanın yolsuzluklarında suç ortakları olan Rıza Zarrab için verdiği soruşturma önergesini reddetmek olması oldu.

Rıza Zarrab’dan kasıt var savunması

HDP Genel Merkezi’ne Demirtaş için gönderilen çiçek şüpheli olduğu için alınmadı.Suruç’taki katliamın ardından HDP Genel Merkezi’ne siyah bayrak asılmış, parti binası girişinde ve önünde ise güvenlik önlemleri artırılmıştı. Genel Merkez’e gönderilen bir çiçek kapıda durduruldu. Önce elle daha sonra da metal dedektörle aranan çiçek şüpheli bulunduğu için getiren kuryeye teslim edildi. Kurye ise çiçeği kimin gönderdiğini bilmediğini, üzerinde sadece HDP Genel Merkez yazdığını ifade etti. Daha önce Adana ve Mersin il binalarına şüpheli paketlerle saldırı düzenlenmişti. EMEK

Protestoları engellemek için izinler iptal

dığı bir tv programında kendisine sorulan”Koalisyon aşamasında TBMM’ye bakanlarla ilgili Yüce Divan önergesi koalisyon kurmanızı etkiler mi” sorusuna “Ben dahil hiç kimse hesap sorulamaz değildir. Kim benden hesap soracaksa ben buradayım. Biz bu makamları babamızdan almadık” yanıtı verdi.

Yolsuzlukların üstünü örtemiyorlar Hırsız dört bakan sadece koalisyon haberleriyle değil hergün ortaya çıkan yolsuzluklarla ilgili gelişme ve iddialarla da gündemde kalmaya devam ediyor. Geçtiğimiz hafta ortaya çıkan Rıza Zarrab için Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanış rapor ve Cumhuriyet’in eski kurye Adem Karahan ile yaptığı röportajda dile getirdiği iddialar yolsuzlukların üstünün kapatılamayacağını gösteriyor. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı müfettişlerinin 11 ay önce tamamladığı, Bakanlık arşivine giren raporun en çarpıcı noktası, Zarrab ile İran’da devleti 2.8 milyar dolar dolandırmaktan tutuklu olan Babek

Zencani arasındaki para alışverişi oldu. “Babek Zencani ile Rıza Zarrab arasında ve şirketleri arasında irtibat var” denilen rapor 11 aydır işlem yapılmadan bakanlıkta bekletiliyor. Eski kurye Adem Karahan’ın Cumhuriyet gazetesine verdiği röportajda yolsuzluk çarkının nasıl işlediğini ortaya koyan diğer bir gelişme.Cumhuriyet Gazetesi’ne konuşan Karahan, 1 yılda yurtdışına 18 milyar lira para çıkardıklarını söyledi. Sevkiyattaki sıkıntıları bakanların çözdüğünü belirten Karahan, “Türkiye’den altınlar Dubai’ye götürülüyor, orada bozdurularak İran’a gidiyordu. Bu paranın da yüzde 4’ü siyasîlere, yüzde 4’ü Zarrab’a kalıyordu” dedi. GÜNCEL

İkinci derece tarihi eser olduğu için çivi bile çakmanın yasak olduğu Boğaz’daki tarihi yalıyı 3 kattan 4 kata çıkaran, dışarıdan asansör yapan Rıza Zarrap, “Binanın orijinal yüksekliği aynı kaldı” derken Boğaziçi İmar Kanunu’na göre bu tür binaların dış görünümü hiçbir şekilde değiştirilemiyor. Yaptığı hırsızlıklar arşı aşan ve her hırsızlığında mutlaka 4 hırsız bakanla bir ilişkisi çıkan Rıza Zarrap, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Başmüfettişi’nin şirketleriyle yönelik ‘karapara, vergi, dış ticaret’ yönünden incelemeye alınmasıyla ilgili raporuna tepki gösterdi. Raporların gerçek olmadığını savunan Zarrab, yazılı açıklamasında şunları kaydetti: “Raporu düzenleyen kişi tamamen kasıtlı olarak uzun zamandır ben ve şirketlerim aleyhinde sözde incelemeler yapıp hizmet ettiği yasadışı odaklara bağlılığını sergilemeye çabalamaktadır. Nitekim bu kişiyle ilgili yasal müracaatlarımızı yapmış bulunmaktayız. Soruşturmalar sırasında hazırladığı raporların gerçek dışı olduğu resmi verilerle ispat edilecektir. Bizim tüm ticari faaliyetlerimiz devlet kurumlarının denetimine açıktır ve bu konuda en ufak bir endişemiz bile bulunmamaktadır” GÜNCEL


EKONOMI

06

21 Temmuz 2015

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

Suruç’un fidanları

Fotoğraflar düşmeye başladı. Suruç’ta öldürülen gencecik kardeşlerimizin güzel gözleri bakıyor birer birer. Yüzleri o kadar aydınlık, o kadar açık. Failleri içinse durmadan “karanlık güçler” deniyor. Ama aslında hiçbir şey karanlık değil. Hani Erdoğan’ın Sedat Peker ile bir düğünde el sıkışan fotoğrafı vardı ya, işte bir tarafta bu eller, diğer tarafta iki genç kadının ölüme el ele giden, yerde yatan narin bedenleri var. Bu kadar açık her şey; bir tarafta Erdoğan’ın başkanlık hüsranıyla planladığı insanlık suçları, diğer tarafta halkların barış ve özgürlük mücadelesi var. Elbette Suruç’taki katliamın failleri bu sefer Sedat Peker gibi türler değil. Ülke tarihinde daha önce görmediğimiz boyuttaki bu vahşet İŞID eliyle yapıldı. Erdoğan, IŞİD ile göstere göstere el sıkışmıyor ama gördüğümüz – yaşadığımız her şey görmediğimiz alanlarda kim bilir neler yapabileceğini, hangi tehlikeli işleri planlayıp kimlerle toplantılar yaptığını anlatıyor bize. Bunlar da çok açık. Erdoğan çok akıllı ya; Peker ve benzeri mafyöz tiplere kentlerdeki rant meselelerini, İŞID gibilerine Ortadoğu’daki katliamlarını, AK trollerine twitter alemini ve gençlerin eğitimini, KADEM gibi çakma kadın örgütlerine kadın cinayetlerini, Satılmış sendikacılarına işçi ölümlerini havale ediyor, görev dağıtıyor. Yandaş gazetecileri hep bir ağızdan yalan haber yaparken, Kıbrıs’ta Suruç için açıklama yaptığı anlarda kendi yüzünden de akıyor aynı yalanlar açık ve seçik. Yalan öyle bir şeydir ki, net bir gölge gibi görülür bazen. İşte aynen öyleydi bugün Erdoğan’ın yüzü, bu da çok açıktı. Ha Davutoğlu ve seçilmiş vekillere verdiği görev ise hükümet kurmak filan değil, erken seçim elbette. Kendi deyimiyle “olmadı, yeni baştan tekrar seçim”. Niye olmadı? Niye bu sefer milletin iradesi sayılmıyor seçim sonuçları? Çünkü HDP barajı aştı. Ezilenleri ve solu temsil ederek aştı ve bu başarıda Türkiye solunun katkısı oldu. O zaman seçim sayılmamalı, HDP’ye destek veren sol da cezalandırılmalı öyle mi? Düştü düşecek dediği Kobane düşmedi, Kürt hareketi dünyanın gündemine oturdu, bir de Türkiye’nin batısında başarı kazandı ve onu “başkan yaptırtmadı” ya, İşte “400 vekil verin, huzurla çözülsün” sözlerinin anlamı apaçık ortaya çıkıyor. Hiçbir karanlık yok. Seçim döneminde adımları atılan katliamcı geleneğin, Erdoğan tarzında seçim sonrasında devam etmesi ile karşı karşıyayız. Erdoğan Türkiye haklarına hangi görevi veriyor peki? Bir: Oy vermek ama beğenmez ise saymamak. İki: ölmek görevi. İşçiyse çalışırken, kadın ise şiddetten kurtulmaya çalışırken, genç ise, sosyalist ise, Kürt ise, azınlık ise her yerde, her türlü ölmek görevi. Sünni ve Türk ise hiç bir sorun yok mu? Bu toprakların en büyük acılarını, en büyük çoğunluk olan Sünni Hanefi Türkler çekmiyor elbette ama onlarda eğer emekçiyseler, alın teri ile geçiniyorlarsa işte o zaman da hadi Mehmetçik, askerde ölmek görevine. Cumhura sadece ölmek görevi verenden başkan olur mu? Şu işbölümüne, şu zekaya bakın. Kendisi başkan olacak diye toplumun bütün kesimlerinden gencecik fidanlar toprağa düşecekmiş. Bütün bunlar böyle gitmeyecek elbet. Kobane’de ölenler için fidan dikmeye giden, Suruç’ta kendileri toprağa düşen fidanlar var ya, işte onlar yeşerecek. Türkiye’de barışın en gür ormanı, o bahçede büyüyecek. Her biri, Gezi’nin ağaçları gibi ilelebet yaşayacak.

Saraylarda verilen iftarlar geride kaldı, emekçiler bayramı zamlar ve işsizlikle karşıladı

Bu bayram emekçinin kapısını çalmadı

Bu sene de bir Ramazan bayramını arkamızda bıraktık. Çekişme ve rekabetle geçen günlere karşın insanlar bayram günleri paylaşım ve kardeşliği hatırlıyor. Peki, insanlara mutluluk getiren bu bayram her evin kapısını çaldı mı? Toplumun büyük bir kısmı bayramı yaşayamadı; çünkü emekçiler bu bayramı artan işsizlik ve zamlarla karşıladı. ekonomi fatma çakır

Bayram öncesi emekli ve memurlara verilen ‘zam müjdesi’ günde bir simit parası bile etmiyor. Fakat onun dışında giyime, gıdaya ve ulaşıma gelen zamlar ise çay kaşığı ile verilip kepçe ile alınır cinsten. 4 kişilik bir ailenin bayram harcaması 600-700 TL’yi buluyor. Aldığı üç kuruşluk zamla bu harcamaları karşılayamayan insanlar ise bankalarda, bayram kredilerinde çareyi arıyor. Bayram izdihamı Bankacılara göre her bayram öncesi kredi talebi diğer aylara göre, yüzde 30 artıyor. Banka ve kredi kartlarıyla yapılan harcamalar 3 milyar lirayı buluyor. Bir de bu tabloya artan işsizlik rakamları eklenince işte tam ‘Bayram havası’ yaşanıyor. Vatandaş bayram şekerini gramla almaya başladı. Urfa’da bayram kıyafeti dağıtımında izdiham yaşanınca yetkililer çevik kuvvet çağırdı. İşsiz sayısı 5 milyon Türkiye İstatistik Kurumu işsiz sayısının 2 milyon 281 bin 833 kişi olduğunu açıkladı. İŞKUR verilerine göre; haziran ayında 90 kadar meslek dalında kayıtlı işsiz sayısı ise toplamı 3 milyon 53 bin 833 kişi oldu. DİSK-AR ise iş aramaktan umudunu kaybedenler de

eklendiğinde işsiz sayısının 5 mil- Bir de gerçek rakamlar var yon 78 bin olduğunu açıkladı. Gerçek işsizlik oranının açıklanandan çok daha yüksek olduğunu diGenç işsizlik yine tırmandı le getiren DİSK-AR gerçek işsizlik 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz oranıyla ilgili şu açılamayı yaptı: sayısı 2015 yılı nisan döneminde “Nisan 2015 döneminde resmi işgeçen yılın aynı dönemine oranla sizlere, umudu olmadığı için ya da 242 bin kişi artarak 2 milyon 821 diğer nedenlerle son 4 haftadır iş bin kişi oldu. İşsizlik oranı yüzde arama kanallarını kullanmayan ve 0.6 artışla yüzde 9.6 seviyesinde işe başlamaya hazır olduğu halde gerçekleşti. bu nedenle işsiz sayılmayanlar da Aynı dönemde; tarım dışı iş- (umutsuzlar ve diğer) dahil edildisizlik oranı 0.8 puanlık artış ile ğinde işsizlik oranı yüzde 16, işsiz yüzde 11.6 olarak tahmin edildi. sayısı da 5 milyon 78 bin kişi ola15-24 yaş grubunu içeren genç rak gerçekleşti. İşinden memnun işsizlik oranı 1.5 puanlık artış ile olmayan ya da daha fazla çalışmak yüzde 17 olurken, 15-64 yaş gru- istediği halde düzgün işler bulabunda bu oran 0.7 puanlık artış madığı için çaresiz kısa süreli işler ile yüzde 9.8 olarak gerçekleşti. yapanlar (Eksik ve yetersiz istihdam edilenler) ilave edildiğinde Kayıtlı işsiz sayısı ne kadar? işsizler, gizli işsizler ve çaresizlerin İŞKUR verilerine göre; haziran toplam sayısı 6 milyon 108 bin ayında 90 kadar meslek dalında kişi oldu. Bunların geniş iş gücü kayıtlı işsiz sayısı ise toplamı 3 içindeki payı ise yüzde 19.3 olarak milyon 53 bin 833 kişi oldu. Ka- gerçekleşti. yıtlı işsiz sayısı en yüksek 10 meslek sırasıyla; büro memuru, satış Kadınlarda oran: 22.7 danışmanı, sekreter, şoför (yük DİSK-AR’a göre kadınlar için taşıma), ön muhasebeci, garson, resmi işsizlik oranı bir önceki yımuhasebeci, şoför (yolcu taşıma) lın aynı dönemine göre 1.3 puan ve aşçı şeklinde. Yaş gruplarına gö- artarak yüzde 11.5 olarak gerre kayıtlı işsiz sayısı 660 bin 865 çekleşti. Kadınlarda geniş tanımlı kişi ile 25-29 yaş aralığında görül- işsizlik oranı ise yüzde 22.7oldu. dü. Öte yandan İŞKUR verilerine Tarım dışı işsizlik oranı ise bir öngöre toplam iktisadi faaliyetler ve ceki yılın aynı dönemine göre 1.6 mesleklere göre 215 bin 550 açık puan arttı. iş bulunuyor. DİSK-AR gençler için (15-24

yaş) geniş tanımlı işsizlik oranı resmi genç işsizlik oranı olan yüzde 17 rakamının yaklaşık 9 puan üzerinde olduğuna dikkat çekti. Buna göre gençlerdeki işsizlik oranı yüzde 26 seviyesinde gerçekleşti.

Yoksulluğun izdihamı

Urfa’da bir firma tarafından organize edilen ‘5 bin çocuk, 5 bin mutluluk’ kampanyasında toplanan bayramlık kıyafetler GAP Arena Spor Salonu’nda dağıtıldı. Kıyafet yardımından yararlanmak isteyen yüzlerce aile de sabah erken saatlerinde dağıtımın yapılacağı alana geldi. Törene katılan protokol heyetinin temsili dağıtım yapmasının ardından salona alınan aileler, bir anda hediye paketlerinin bulunduğu alana hücum etti. Görevlilerin dağıttığı hediye kutularını alabilmek için birbirlerini ezen vatandaşlar izdihama yol açtı. Bazı kadın ve çocukların ezilme tehlikesi geçirdiği dağıtımda, gözyaşlarına boğulan çocuklar, kalabalığın içerisinden çıkabilmek için uzun uğraş verdi. Yetkililer ise izdihamı önlemek için çevik kuvvet çağırdı.

gulsumkav@gmail.com

Yarım asırlık vergi kanunu değişiyor Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 1961 yılından bu yana uygulamada olan Vergi Usul Kanunu’nu, günümüz koşullarına uyacak şekilde yenilediklerini bildirdi. Şimşek, “Yaklaşık 2 yıldır süren çalışma tamamlandı. Çeşitli kanunlarla birlikte toplam 521 madde, 321’e indirildi” dedi. Şimşek, Türk vergi sisteminin temel taşlarından olan VUK’un yeniden yazımına ilişkin çalışmaların büyük ölçüde bittiğini söyledi. Söz konusu kanunun 1961 yılından bu yana uygulandığına işaret eden Şimşek, yarım asırlık kanunda yapılan değişikliğin, reform olduğunu ifade etti. EKONOMİ

Yunanistan IMF’ye borcunu ödedi

Uluslararası Para Fonu (IMF) Yunanistan’ın yaklaşık 2 milyar Euro değerindeki gecikmiş borçlarını ödediğini açıkladı. Yunanistan’ın söz konusu ödemeleri, Euro Grubu’nun 16 Temmuz Perşembe günü onayladığı 7 milyar avroluk “köprü kredi” ile gerçekleştirdiği belirtildi. IMF yaptığı açıklama ile Yunanistan’ın siyasi istikrarı için destek olabileceğini de söyledi. Ayrıca, uluslararası basında yer alan haberlere göre, Yunanistan Maliye Bakanlığı yetkilileri, ülkenin Avrupa merkez Bankası’na (ECB) olan yaklaşık 4,2 milyar avroluk borcunu da ödemeye başla-

dığını duyurdu. Bu arada, Yunanistan’da sermaye kontrolleri kapsamında 29 Haziran’dan beri kapalı tutulan bankalar, hükümet ve kreditörlerin üçüncü kurtarma paketi için gerekli reformlar konusunda sağladıkları anlaşmanın ilgili parlamentolarda onaylanmasının ardından, işlemlerine yeniden başladı. Halk borç krizine sokulan Yunanistan’ın, yeniden IMF ve AB ülkeleri anlaşarak, yeni borçlanmalar ve bunların beraberinde getireceği kemer sıkma politikalarından memnun değil. Yunanistan’dan hükümetin ekonomi politikalarına karşı eylemler sürüyor. EKONOMİ


07 İzmir’de genç kadın dövülerek öldürüldü

KADIN 21 Temmuz 2015

İndirimler devam ettikçe erkek şiddeti artıyor

Zehra Elber, 7 yıl boyunca eşi yüzünden korku filmlerini aratmayan bir hayat yaşadı. Dayak yedi, balkondan atıldı, kulağı kopartıldı, çocukları kaçırıldı, her türlü şiddete maruz kaldı.. Şikayetçi olup koruma kararı aldı, fakat sonunda eşinin kezzaplı saldırısından kurtulamadı ve sol gözünü kaybetti. Tüm bunları yapan kocası ise sadece 8 yılla yargılanıyor. İzmir Ödemiş’te Orhan Y., birlikte yaşadığı Yeşim Korkmaz’ı döverek öldürdü. Saat 02.00 sıralarında, belirlenemeyen bir nedenle başlayan tartışmada, Orhan Y., genç kadını dövmeye başladı. Yeşim Korkmaz, başına aldığı darbelerle olay yerinde yaşamını yitirdi. Komşularının haber vermesi üzerine polis ekipleri Orhan Y.’yi gözaltına aldı. Çiftin olay sırasında yan odada uyuduğu belirlenen çocuğu ise yakınlarına teslim edildi. Orhan Y.’nin polisteki işlemlerinin ardından bugün adliyeye sevk edileceği bildirildi. KADIN

Karısını öldürüp halıya sardı

kadın Yağmur Derin Ankara Mamak’ta 2 çocuk annesi Zehra Elber yıllarca eşinden şiddet gördü. Bir yıl önce çocuklarının gözü önünde eşi tarafından kulağı ısırılarak koparılan Elber, sığınma evine yerleştirildi. Kısa süre sonra çocukları sebebiyle evine geri dönen Elber, eşi tarafından ikinci kattan aşağı atılması sonucu iki bacağını kırdı. Son olarak eşinin ensesini ısırarak koparması üzerine ailesinin yanına, Konya Ereğli ilçesine döndü. Burada şikayetçi olduğu eşi hakkında koruma kararı aldıran Elber boşanma davası açarak çocukların velayetini aldı. Bu süreçte eşi Gökhan Elber 2 çocuğunu alarak Ankara’ya kaçırdı. Zehra Elber, birgün sokak ortasında kendisini bekleyen eşi tarafından kezzaplı saldırıya uğradı. Yanında bulunan kızkardeşinin de hafif yaralandığı saldırıda, Gökhan Elber kezzabın etkisi ile yere düşen eşi Zehra Elber’in ayaklarıyla kafasına

basarak ezmeye de çalıştı. Olayın ardında gözaltına alına Gökhan Elber, savcılıktaki ifadesinde olayı planlayarak yaptığını ve alacağı cezayı hesapladığını, bu yüzden öldürmek yerine, kezzap döktüğünü söyledi. Tutuklanan Elber hakkında, “Kasten yaralamaya teşebbüs” suçundan 8 yıl hapis

istemi ile dava açıldı. Zehra Elber olayın ardından “Kadınlar bunları yaşamamalı. Bir koruma kararı verildiyse bunun arkasında durulmalı. Koruma hafta da bir imza atılarak olmamalı. Cezaevinden çıktığı zaman peşime düşecek ve beni öldürecek. Beni soktuğu bu halden beter bir

Özgecan Davası’nda son gelişme

İzmir’in Bayraklı İlçesi’nde, geçen ay taksi şoförü 28 yaşındaki Savaş K. ile kaçarak evlenen 21 yaşındaki Elif K., 10 gün önce taşındıkları evde, bıçaklanarak öldürülüp çıplak halde halıya sarılmış olarak bulundu. 19 Temmuz’da komşularının koku şikayeti üzerine cesedi bulunan Elif K.’nın vücudunda çok sayıda bıçak yarası tespit edildi. Kadıın 3 gün önce öldürüldüğü sanılırken, eşi Savaş K.’nın ise katil zanlısı olarak arandığı belirtildi. Savaş K.’nın gri renkli bir otomobille kayıplara karıştığı öğrenildi. KADIN

Kadın katili intihar etti

Afyonkarahisar Çavdarlı köyünde İsmet Altıntaş , sabah saatlerinde eşi Havva Altıntaş’a şiddet uygulamaya başladı. Ardından biri 2, diğeri 6 yaşındaki iki çocuğunun gözleri önünde av tüfeğiyle eşini öldürdü. İsmet Altıntaş sonra aynı tüfekle intihar etti. Havva Altıntaş’ın ayrılmak istediği ve yaşadığı şiddetten dolayı sürekli ailesinin yanına gittiği, ancak sürekli barıştırıldığı ve evine gönderildiği öğrenildi. Köylüler eşinin Havva Altıntaş’a sürekli şiddet gösterdiğini belirtti. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı. KADIN

Soyadı mücadelesi mecliste

HDP İstanbul Milletvekili, Filiz Kerestecioğlu, evli kadınların evlilik öncesi soyadını kullanabilmesi için kanun teklifi verdi. Kerestecioğlu, Anayasa Mahkemesi’nin evlilik öncesi soyadını tek başına kullanmak için yapılan bir başvuruyu haklı bulması üzerine teklifi sundu. Yapılan kanun teklifi ile sadece evlilik öncesi soyadını kullanmak isteyen kadınların karşılaştığı eşitsizliğin ve Türkiye’nin tarafı olduğu uluslararası sözleşmeler, AİHM kararları ile iç hukuk arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi amaçlanıyor. KADIN

hale sokacak yarım bıraktığı işi bitirecek” diyerek, ölümünden yetkililerin sorumlu olacağını söyledi. Ancak filmlere konu olabilecek tüm bu olayların ardından istenen 8 yıllık ceza ve halen çıkmayan, kadını koruyacak yasalar tüm toplumdan tepki almaya devam ediyor.

“Parası olan suç işlesin” tasarısı

Adalet Bakanlığı, yargıda pazarlık sistemi getiren bir yasa taslağı hazırladı. Taslakta, ABD’deki gibi, şüphelinin suçunu kabul etmesi koşuluyla, şüpheliler ile savcılık arasında “pazarlık” yapılmasına ve bu usulle cezanın belirlenmesine ilişkin düzenlemeler yer alıyor. Taslakla, nefret ve ayırımcılık, sarkıntılık, reşit olmayanla cinsel ilişki, cinsel taciz

Mersin’in Tarsus İlçesi’nde üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ın öldürülmesiyle ilgili görülen davada, sanıklardan Ahmet Suphi Altındöken’in, diğer sanık Fatih Gökçe’nin cinsel saldırıda bulunduğunu ima eden ifadelerinin ardından Fatih Gökçe için ek iddianame hazırlanarak, “nitelikli cinsel saldırı” suçlamasıyla da yargılanmasına karar verildi. Aslan ailesinin avukatı Sevim Küçük, diğer sanık Ahmet Suphi Altındöken’in de cinsel saldırı suçlamasıyla yargılandığını belirterek, “Artık ikisi de bu suçtan yargılanacak. Zaten biz daha önce kesinlikle böyle bir suçun işlendiği kanaatindeydik. Bu yalnızca bir şüphe değil. Suphi’nin ifadesi de bu yöndeki delilleri doğrular nitelikte” ifadesini kullandı. KADIN

gibi saldırı suçları pazarlık kapsamına girecek. Pek çok sivil toplum kuruluşu ve kadın örgütü tarafından tepkiyle karşılanan yasa tasarısı kadınlar lehine bir düzenleme yapmak yerine cinsel saldırıyı “basit suçlar” kapsamında değerlendirerek erkek egemen yapıyı koruduğu yönünde eleştiriler alıyor. KADIN

Bir cinayete“Cinayet” diyebilmek Kadın Hareketi Berna Köksal Olguları görünmez kılmanın en etkili yolu gerçek ifadeleriyle anılmamalarını sağlamaktır. Ve bu şüphesiz ki fazlasıyla aşina olduğumuz bir durum… İktidar odakları, işlerine gelmiyorsa sorunları görmezden gelme ya da tümüyle görünmez kılma eğilimdedir. Bunun için yapılması gereken en basit şey sorunların tespitini geciktirmektir, demek sanırım yanlış olmaz. Teşhis konulmamış bir hastalığa müdahale edilemez; adı konulmamış bir hastalığın ne derece yayıldığı gözlemlenemez. Tam da bu sebepten işlerine gelmeyenler için soruna “sorun” demek kaçınılması gereken bir şeydir. Ortada çok ciddi bir sorun var;

Kadınlar yaşamlarını güvence altında hissetmiyorlar. Ebeveynleri, kızlarının güvende olduğunu düşünmüyorlar, kızlarının başına gelebilecekleri gözardı edemiyorlar. Tüm bunlar, yalnız uzaktaki insanların başına gelen şeyler değil artık. Yalnızca iç karartan ve bu yüzden görür görmez geçilecek birer üçüncü sayfa haberi değiller. Üstelik açıkça “başına gelenlerden dolayı illaki bir suçu vardır” şeklindeki derin inanç da kaybolmaya yüz tuttu. Çünkü “sorun”un üzerindeki örtü kaldırıldı. Kadınların omuzlarına henüz cinsiyetlerinin dahi farkına varamayacakları yaşta kabus gibi çöken o gerçeklerin, eğilip bükülüp de ancak öyle kamuoyuna sunulabildiği günler geride kaldı. Taciz, tecavüz, aşağılanma ve cinayet… Şaka değil hemen her kadın, “kadın” olduğundan utanmayı öğrenir önce bu ülkede; ilk regl olduğunda yediği tokat da cabasıdır. Cezbedicidir doğası gereği

güya, bu yüzden hep suçluluk duyarak tanır kendini… Yalnız kadın olduğu için öldürüldüğünde, suçlu çıkarılır bir şekilde. Üstelik ölüm sebebine “cinayet” demek bile insanlara güç gelir. Bu çok ciddi bir sorun, evet. Kimsenin bu sorunun adını koymaktan kaçabileceği bir yer de kalmadı. Elbette bu yine kadınların mücadelesiyle oldu. Kadınlar bu büyük sorunun üzerindeki örtüyü kaldırıp, peşlerini hiç bırakmayan kabus gibi gerçekleri gün yüzüne çıkarttılar. Bu mücadele sonucu artık gerçekler “alışılagelen ve artık can acıtmayan” haberler olmaktan çıktı. Bir kadın öldürüldüğünde, “Bu bir kadın cinayetidir” demek bu yüzden çok önemliydi. Bu bir nefret, töre ya da tutku suçu değildi. “Saldırı”ya “çatışma” demek gibi; algı yaratmak bu basit kelime oyunlarında yatıyor. Kadınlara Düşen, Mücadele Etmek Kadınların başına ne geldiğini

saptırmadan göstermek çok önemliydi; tek istediklerinin yaşamak, yaşamlarıyla ilgili kararları bizzat alabilmek olduğunu… Bugüne dek mahkeme salonlarında, öldürülen kadınların arkalarından çirkin şeyler söylendi, katilleri cezai indirim alabilsin diye. Hala söylenmekte o malum çirkin şeyler… Bu yüzden geride kalan tüm kadınlara mücadele etmek düşüyor. Bu mücadele kolay değil ama ilk ve belki de en önemli adımının sonuç verdiğini görmek mümkün; kimse kadınların başına geleni öyle kolayca saptıramaz artık. Üstelik bir sorunun, adı konulduğu vakit arttığına inanacak insan sayısı da sanıldığı kadar çok değil. Farkına varmak gerek; kadınlar bu algı yaratımı oyununu bozdu. Gerçek suçluları işaret eden parmakların sayısı da gün geçtikçe artmakta; ve bu kadınların mücadelesinin henüz başlangıcı.


EMEK

08

21 Temmuz 2015

Mevsimlik işçilerin çalışma koşulları araştırıldı:

Ferhan Umruk

Erdoğan’ın Dolmabahçe’si

Koşullar ağır, ücret düşük

KÖSTEBEK

Dolmabahçe’de HDP heyetiyle hükümet temsilcileri biraraya gelmişler ve 10 maddelik bir mutabakat metnini basına açıklamışlardı. Bu metnin barışın ve Kürt halkının temel demokratik haklarının sağlanması doğrultusunda atılmış bir adım olduğunu herkes anladı. Bir tek anlamayan, anlamak istemeyenin de Tayyip Erdoğan olduğu görülüyor. Erdoğan ısrarla Dolmabahçe’de çekilen mutabakat fotoğrafının kendinden habersiz bir şekilde vuku bulduğunu söylüyor. Bu fotoğrafın olmaması gerektiğini ifade ediyor. Ne var ki, AKP’nin ve hükümetin ‘Kutsal Şefi’ olduğunu bildiğimiz Erdoğan’ın Dolmabahçe mutabakatından habersiz olduğu kimselere inandırıcı gelmedi, gelemedi. Ve nihayet, Can Dündar Cumhuriyet gazetesinde Dolmabahçe mutabakatının perde arkasını anlattığı bugünkü yazısında “Mutabakatın perde arkasını bilen çevrelerin verdiği bilgiye göre Hükümet adına Dolmabahçe’de müzakerelere giren heyet, HDP’lilerin her talebini anında telefonla Erdoğan’a iletti ve onay aldı. “ bilgisini verdi. Böylelikle herkesin bildiği sırrın, sır olmaktan çıktığını görmüş olduk. Erdoğan’ın bu çelişkisinin sebebini de elbette biliyoruz. Onun başkanlık hülyaları içerisinde debelenirken içine düştüğü çelişki bataklığının sebebi, ne yaparım da AKP nasıl daha fazla oy alabilir hesaplarıdır. Erdoğan, dün söylemde çözüm sürecini savunabilir, bugün ise çözüm sürecinin engeli haline gelebilir. Onu bu farklı tutumlara sürükleyenin oy hesapları olduğunu biliyoruz. Ama daha önemlisi çözüm süreci söylemiyle çözümü süründürenin de kendisi olduğunu bilmekteyiz. Şimdi koalisyon kurma sürecindeyken, Erdoğan’ın esas amacının seçimi tekrarlatmak olduğu su yüzüne çıkıyor. Belki de bu ruh halini yenilen pehlivanın doymazlığı ile açıklayabiliriz. Seçim ihtimalinin varlığı AKP’nin kalemşörlerini derin düşüncelere sevk etmiş görünüyor. Onların gözleri 7 Haziran’da büyük bir sıçramayla oylarını yükselten HDP’ye ve oyunu bir oranda artıran MHP’ye dönüyor. Bir tarafta barışçı çözümü isteyen HDP, diğer tarafta çözüm sürecine karşı olan ve çözümü silahta gören MHP var. Ahmet Taşgetiren AKP bakımından CHP’yle veya MHP’yle yapılacak koalisyonun getiri ve götürülerini değerlendirirken şunu diyor “Öte yandan Ak Parti’nin Türkiye’nin tamamında karşılığının bulunması çok hayati bir özelliğidir. 7 Haziran bu alanda bir yara açtı. MHP ile koalisyonun bu yarayı derinleştirme riski var... Bunun hesabının çok iyi yapılması lazım. Ak Parti’nin Kürtlere yönelik politikasının MHP diline dönüşmesi, Türkiye adına bir kayıp olur. Silahlı yapının tasfiyesine yönelik hassasiyet ise MHP’li koalisyonun artısı olacaktır.” Görülüyor ki AKP’ de, AKP’nin kalemşörleri de oy hesabı yaparken bile Kürdü kazanmanın yolunun hala kullanılacak dille alakalı olduğunu sanıyorlar. Bu sığ analizler onların ufkunun iyice daraldığını gösteriyor. Çok açık değil mi? Çözüm ve barış ancak ve ancak savaşan güçler tarafından yapılır. Bu hakikat kabul edilmeden hiçbir adımın atılamayacağı aşikardır.

Adana’da maden işçisi öldü

Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi(KEİG) Platformu, mevsimlik tarım işçilerinin çalışma ve yaşam koşulları hakkında araştırma yaptı. Yapılan araştırma, işçilerin çoğunun kadınlardan oluştuğunu, kadın işçilere erkek işçilerden daha az ücret verildiğini,çalışma koşullarının ve saatlerinin uzun ve ağır, işçi ücretlerinin ise düşük olduğunu ortaya koydu. emek mecit bozkan

cih ediliyor. İşçilerin belli çalışma saatleri ya da tatilleri yok. Fazla çalışma karşılığında ek ücret alınamıyor. Ölümlü ve ağır yaralanmalı kazalara sıklıkla rastlanıyor. Özellikle işçileri taşımada kullanılan araçlara kapasitesinden fazla binilmesi ölümlere yol açıyor. Özellikle tarımda kullanılan ilaçlar pek çok hastalığa sebep oluyor. Çalışma ve yaşam koşulları örgütlenmelerini neredeyse imkânsız hale getiriyor. Yüzde 80’i çadırlarda yaşayan işçilerin tuvalet ve banyoları yetersiz, içme suları sağlıksız. Etnik köken ve dini inanışa dayalı dışlanma yoğun şekilde yaşanıyor.”

Mevsimlik işçilerin ne koşullar altında çalıştığını Manisa’da, Reyhanlı’da ve Konya’da yaşanan işçi yaralanmalarından ve ölümlerinden öğrendik. Mevsimlik tarım işçilerinin ulaşımları ve işlerinden evlerine dönebilmeleri sağlanamıyor. Hal böyleyken çalışma koşulları ve ücretlerinde bir iyileşme olmuyor. Mevsimlik işçilerinde aslında bu ülkedeki bütün işçiler gibi ilk dertleri ölmemek. Geçici ve gezici işçilerin ücretlerinin düşük, çalışma koşullarının ağır ve izinlerinin olmadığı belirtilen araştırmada koşullar şu şekilde belirtildi: Günlük ücretler çok düşük, kayıt dışı çalışma yaygın, ücretin bir kısTüm ölümlerin sebebi mı aracıya veriliyor. Kadın işçilere daha düşük ücret sömürü politikaları verildiğinden, kadın çalıştırmak ter- Yayınlanan raporda çocuk işçiliğin

yaygın olduğu bu alanda çocukların günde 12 saate varan sürelerde çalıştırıldığı ve eğitim haklarından yararlanamadığı belirtildi. Buradan da aslında buna sebep olan şeyin AKP’nin hükümetken uyguladığı bozuk ekonomi politikalarından ileri geldiği anlaşılıyor. Erdoğan çıktığı her kürsüden en az üç çocuk yapın derken bunu tamamen ucuz işçi, ucuz iş gücü yaratmak için söylüyor. Doğacak her çocuk Erdoğan’a ve ülkeyi beraber sömürdüğü patronlara işçi olacak. Zaten bu bozuk ekonomi politikasının parçası olarak işçiler kamyon kasasında taşınıyor, baret alınmıyor, patronlara para harcatacak her türlü önlemden kaçılıyor. Bu politikaların beraberinde getirdiği işçi yaralanmaları ve ölümlerinin hesabının sorulması Erdoğan’ın sömürü politikalarına zarar veriyor. Bu yüzden her sefe-

rinde sorumluların yargılanması engellenmeye çalışıyor. Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi Platformu’nun araştırmasının sonunda işçilerin can güvenliklerinin sağlanması ve insani koşullarda yaşamalarının güvence altına alınması için taleplerde verilmiş durumda. Talepler şöyle: Mevsimlik tarım işçileri sosyal güvenlik kapsamına alınmalı, İşçi-işveren arasında yer alan aracılık kurumu ortadan kaldırılmalı, Çocuk işçiliği engellenmeli, Ulaşım ücretsiz ve güvenli hale getirilmeli, Barınma alanları yaşamaya uygun hale getirilmeli, Kadın işçilerin omuzlarına yüklenen çocuk bakımı ve haneiçi sorumluluklar ücretsiz ve ulaşılabilir hizmetlerle ve erkeklerin eşit paylaşımı ile hafifletilmeli.”

Yargıtay’dan işçiler için emsal karar Yargıtay, tazminat ödememek için iş yerinde mobbing uygulayan işverenleri zor duruma düşürecek ve istifaya zorlanan işçilerin, dava açmaları durumunda emsal teşkil edecek bir karar verdi.İşverenin mobbing uygulayarak istifa etmek zorunda bıraktığı işçiye, kıdem ve ihbar tazminatı ödenmesine hükmetti. İstifası kabul edilen işçi, şirketin yıldırma politikası uygulayarak geç saatlere kadar çalıştığını, yıllık izinlerinin kullandırılmadığını ileri sürerek, ihbar ve kıdem tazminatları ile yıllık izin, fazla çalışma ve hafta tatili alacaklarının tahsili için dava açtı. Kayseri 3. İş Mahkemesi, top-

lanan delillere dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verdi. Yerel mahkeme kararı, taraflarca temyiz edildi. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını oy birliğiyle bozdu. Yerel mahkemenin, bu itibarla davacının kıdem tazminatına hakkı olduğu, davacının kendisi istifa etmesi ve işveren feshinin söz konusu olmaması sebebiyle ihbar tazminatı hakkı bulunmadığına hükmettiği aktarılan gerekçede şunlar kaydedildi: “ Gerçekten davacının davalı işverenin psikolojik baskısı ile istifa etmeye zorlandığı, tanık beyanları ve tüm dosya içeriğiyle anlaşılmaktadır.”.EMEK

Türk Metal yargılanacak Madenlerdeki güvenlik ihlalleri sürüyor. Yakın dönemlerde ihmaller ve denetimsizlik yüzünden yüzlerce işçinin aynı günde ölmesine rağmen devlet tarafından madenlerde hala önlem alınmıyor. Bayramın son günü Adana Kozan yakınlarında faaliyet gösteren çinko madeninde akşam saatlerinde maden işçileri Ersöz Eroğlu ile Yasin Bingöl, madende dinamit patlatacakları sırada meydana gelen göçüğün altında kaldı. Diğer işçiler patlama sesini duyup yardıma koştu. İşçiler Yasin Bingöl’ü yaralı olarak enkazdan çıkardı ancak diğer işçi Ersöz Eroğlu hayatını kaybetti. EMEK

5 Mayıs’ta Türk-İş’ten istifa için toplana işçilere saldıran Türk Metal için dava açıldı. 5 Mayıs günü Nilüfer Organize Sanayi Bölgesi’ndeki Türk Metal üyesi işçilerin istifa organizasyonu Türk Metal saldırısıyla engellenmişti. Saldırı sonrası Renault işçisi Ercan Gebeş kafasına aldığı ağır darbeler nedeniyle ambulansla hastaneye kaldırılmıştı. Türk Metal ise saldırıyla alakası olmadığını, hiçbir işçinin yaralanmadığını iddia ederek olayı kapatmaya çalışmıştı. Fakat

saldırı görüntüleri kayıt altına alınarak ortaya çıkarıldı.İşçilerin çektiği görüntüler delil olarak dosyaya girdi. Soruşturma süreci geçtiğimiz günlerde tamamlanarak iddianame Bursa 5. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.Bursa 5. Asliye Ceza Mahkemesi ilk duruşma için 11 Kasım’a gün verdi. İddianamede Türk Metal’in saldırısı nedeniyle “Basit Yaralama” ve “Mala Zarar Verme” suçları işlendiği belirtiliyor ve hepsi için ceza isteniyor. EMEK


EMEK

09

21 Temmuz 2015

Mustafa Cevdet Arslan

SOKAĞIN SESİ

Meclisten hükümet değil görevlerini yerine getirmesini bekliyoruz Meclis yasama, hükümet yürütme organıdır. Oysa yürütme ve yasama organlarını birbirine karıştırmaya özel önem veren bir hükümet dönemi yaşadık. Bununla da yetinilmemiş tek parti güdümünde anayasa yapılmaya çalışılmış, başkanlık sistemi diye tek kişinin diktası tesis edilmeye çalışılmıştı. Şimdi bu süreci unutmamanızı, tartışmamızı, bu yüzden devletin içerde ve dışarıda bölgede bulaştırıldığı suçları soruşturmamamız şart koşulmaktadır. Antidemokratik koşullarda ve Cumhurbaşkanının baskı yaratmaktan taraflı davranmaktan asla vazgeçmediği koşullarda gitmek zorunda bırakıldığı seçimlerde seçmen bir hükümet oluşmasına değil temsil niteliği güçlü bir meclis oluşturmuş ve bu bileşimi öne çıkartmıştır. Bu mecliste “Çoğunluk bizde bize eliniz mahkum” demekle kimse kendini boşuna hükümet yerine koymasın. Bu mecliste “Biz Türkiye’’yi hükümetsiz bırakmayız” demekle de olur olmaz şartlarla koalisyon denemeye çalışmakla seçmenin öne koyduğu görevlerden kimse kaçamaya kalkmasın. Seçmen kimseyi hükümet etmedi ama herkese ağırlıklı olarak görevler düşen bir meclis oluşturdu. Meclisin görevleriyle hükümetin görevlerini bu açıdan ayrı tutmak gerekiyor. Nedir bu görevler? Cumhurbaşkanının yasal sınırlar içine çekilmesi, iç güvenlik yasasının iptali, dört bakanın yargılanması, seçim barajının kaldırılması gibi acil görevler yerine getirilmek zorundadır. Meclisin görevleri için hükümet kurulması kurulmaması önemli değildir ama yurttaşlar bu görevlerin yerine getirildiği bir ülkede kendilerini yeniden güvende hissedebilir ekonomik politik yaşamı hukuki çerçevede yürüyen bir Türkiye’ye kavuşmuş olmanın huzuruyla sürdürebilirler. devlet eşittir hükümet meclis eşittir hükümet anlayışını hala sürdürmeye çalışan Cumhurbaşkanı ve AKP’nin başka türlü davranamayacağını aslında hiç kimseyle hükümet kurmasının mümkün olmadığını sadece demagoji yaparak zaman kazanıp yeniden seçimlere gidip ki giderken de her türlü şiddet ortamını her yoldan oluşturup yapılacak seçimlere kaos ortamında kendi işlerine yarayabilecek bir meclis oluşmasını sağlamayı hedeflemektedirler. Seçmenin HDP’yi baraj aştırarak girmesini sağlamış olmasını hazmedemeyenler, şiddet ve kaos ortamını körükleyerek seçmeni HDP’yi va hatta CHP’yi cezalandırıp güçten düşürüp seçimlere gitmeye çalışıyor. Suruç’ta patlayan bombayla seçimler öncesinde Diyarbakır’da patlayanın bombacısı bu bakımdan ele alındığında aynı güçlerdir. Kendisi asla silah bırakmayan, halka karşı her yerde her koşulda silahlı güçleri tetikçi olarak kullananlarla patlatılan bombaların arkasındaki güçler aynıdır. İktidarı ellerinden bırakmak istemeyenler kendilerine karşı eleştiri yapılmasını asla istememekte ama devletin her türlü şiddet mekanizmasını halklara karşı kullanmaktan da geri durmamaktalar. Bu düşük hükümetin Cumhurbaşkanıyla birlikte tüm meşruiyeti tartışılır durumdadır ve yasallıklarına ilişkin hiçbir savunma yapabilecekleri durum mevcut değildir. İktidarı yasal yollardan bunların bırakacağını düşünmek artık hayal olmuştur. Bu düşük hükümetle birlikte Cumhurbaşkanı aynı zamanda yayla yolları ve katil projelerin de garantörlüğünü üstlenip halklara meydan okumaya devam etmeleri iktidarı yasal olarak bırakmaya asla niyetleri olmadığını ortaya koymaktadır. Şimdi meclis tüm bunları değerlendirerek kendi meşruiyetini de yitirmeden halkların temsilcisi olup olmadığını açıkça ortaya koymalı ve Cumhurbaşkanı ile düşük hükümeti işbaşından uzaklaştırıp gerekli yasaları çıkartıp görevlerini yerine getirmeli ve güvenilir bir ortamda seçimlere gidilebilmesinin yolunu açmalıdır. Bu hedefler doğrultusunda sokakların ihtiyacı olan hedefleri yerine getirebilmesi için bu meclis desteklenmeli içinden çıkacak hükümet senaryolarıyla değil AKP’nin yıkım çabalarının tasviyesi yolunda adımlara teşvik edilmelidir. Meclisten Hükümet Değil Görevlerini Yerine Getirmesini Bekliyoruz

Madenci ailelerinin bayramı mezarlıkta geçti

Ölen işçilerden İdris Duran’ın annesi Kezban Duran, çocuklarını çok genç yaşta kaybettiklerini belirterek “Oğlum işini çok seviyordu. Artık bir şey diyecek halimiz yok. Üçüncü bayramı geçirdik, acılarımız büyük, içimizden hiç çıkmıyor ama böyle özel günlerde yokluğu daha çok koyuyor” dedi. “Aileler, tüm sorumluların yargılanarak cezalandırılmasını istiyor’’ diye konuştu. Suçu kabul eden yok, olan 301 evlada oldu Geçtiğimiz yıl Türkiye’de İşçilerden Uğur Çolak’ın mezarı bamaden facialarının en bü- şında torunlarıyla dua okuyan baba yüğü Soma’da yaşandı. Soma’da İsmail Çolak suçluların bir an önce 301 işçinin ölümünden hiç ders cezalandırılmasını istedi. Kendileri çıkarılmaması sebebiyle birkaç için bayramın bir anlamı olmadığını ay sonra Ermenek’te 18 madenci ifade eden Çolak, “Şatafatlı mezarlıkdevletin ihmalleri sonucu göz göre lar yaptılar, buralara yaptıkları masgöre ölüme gönderildi. rafları bu insanların çalıştığı iş yerleHer iki facianın davaları devam rine yatırım yapsalardı bu insanlar etmesine rağmen bu davalarda da yaşıyor olmaz mıydı? Suçu kabul dönemin hükümet yetkilileri ve eden yok, olan 301 evlada oldu. 301 patronlar yargılanmıyor. Yakınla- ana, baba ve sayısız kardeşleri burarını kaybetmiş madenci aileleri ise lara mahkum ettiler” dedi. bu ölümlerden sorumlu herkesin yargılanmasını istediklerini dile Ermenek’te de bayram acıyla geçti getiriyorlar. Ermenek’te de bayram hüzünle

emek sıla gemicioğlu

karşılandı. Ermenek’te yaşamını yitiren 18 işçiden Tezcan Gökçe’nin annesi Ayşe Gökçe ile babası Recep Gökçe de bayram günü oğullarının mezarı başındaydı. Oğullarının hala bir gün geleceğini düşündüklerini söyleyen Recep Gökçe, “Ağlasak da gülsek de oğlumuz gitti” dedi. Ayşe Gökçe ise “Kimse böyle bir acı görmesin. Kuzum bulunmaz köylere uçtu” diye konuştu. Manisa Valisi işçi düşmanlığı yapıyor Soma’da bu acılar yaşanırken Manisa Valisi Erdoğan Bektaş’tan skandal bir açıklama geldi. 301 işçinin yaşamını yitirdiği katliamın ardından SMS’le

işten atılan madencilerin tazminatlarıyla ilgili bir soruya Twitter hesabından yanıt veren Bektaş, “Bize yeni iş, istihdam, santral ne gerek? Biz bir yerden tazminat bulup yiyip yatalım” dedi. Sağ kalan madenciler bayramı işsiz geçirdi Maden faciasından kurtulup işsiz kalan ve tazminatını alamayan 2 bin 831 madenciden biri olan Ahmet Mutluer, “Tazminatlarımız için yürüyüş yaptık, izinsiz gösteri yapmaktan dava açtılar, şimdi Eylül’ün 9’unda görülecek davayı bekliyoruz. Neyle uğraşacağımızı biz de artık bilmiyoruz.” diyerek verdikleri mücadeleyi anlattı.

İZENERJİ’de 6 ay sonra TİS imzalandı İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) ait İzenerji şirketi ile DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası arasında yürütülen toplu sözleşme sürecinde anlaşma imzalandı. 6 aydır süren toplu iş sözleşmesi görüşmeleri sonucunda işçiler taleplerini kabul ettirdi. Taraflar arasında 6 aydır devam eden görüşmeler sonucunda ücretlerde yüzde 14,5 artış, sosyal haklar ve ikramiyelerde ise yüzde 20’ye varan artış üzerine anlaşmaya varıldı. Genel-İş İzmir 2 No’lu Şube Başkanı Taner Şanlı basın açıklaması yaparak TİS’in imzalandığını duyurdu. Şanlı, belediyenin son teklifinden sonra işyerlerindeki tüm birimlerde sözleşmenin imzalanıp imzalanmaması ile ilgili oylamalar yapıldığını, işçilerinin çoğunun kararının greve çıkma-

ma ve TİS imzalaması yönünde olduğunu öne sürdü. Oylamanın ardından belediye ile sözleşme imzalandığını söyledi. Genel-İş 2 No’lu Şube Mali Sekreteri Veysel Erol, süreci değerlendirerek verilen son teklifi işçilerin kabul ettiğini belirtti. Erol, “Verilen bu teklif işçileri tatmin etmiyorsa biz greve çıkacağız, çıkmaya da kararlıyız dedik. Son teklifi arkadaşlarımız değerlendirdi ve yüzde 90’ı imzalanması konusunda karar verdi. Bu karar üzerine başka bir karar verme yetkimiz de haddimiz de yoktur” dedi. Bazı birimlerde greve çıkılması yönünde kararlar çıktığını anlatan Erol, “Arkadaşlarımız birkaç madde üzerinden greve çıkılsın demiştir ama 3 bin 500 kişiyi etkilediğini düşündüğümüzde ve birimlerin aldığı kararı değerlendirdiğimde sözleşme kabul edilmiştir” dedi. EMEK

15 tarım işçisinin ölümü ders olmadı Geçtiğimiz hafta Manisa’da 15 tarım işçisinin ölmüş olmasına rağmen tarım işçileri açık kasa araçlarda taşınmaya devam ediyor. Tarım işçilerinin taşınmasıyla ilgili herhangi bir düzenlemede ve yaptırımda bulunulmaması sebebiyle bu hafta 2 tarım işçisi daha çalışmaya giderken can verdi. Antakya Reyhanlı’da çalıştıkları tarladan memleketleri Urfa’ya dönen tarım işçilerini taşıyan kamyonet devrildi. Antep-Urfa otobanında lastiği patlayan kamyonetin

devrilmesi sonucunda 2 işçi yaşamını yitirdi. Kamyonette bulunan 9 işçi ise yaralanırken sağlık ekipleri olay yerine sevk edilirken yaralı bir bebek de hastanede hayatını kaybetti. Konya’da da tarım işçilerini taşıyan minibüs kaza yaptı. Suriyeli tarım işçilerini taşıyan minibüs Konya’nın Kayapınar ilçesinde devrildi. Minibüste bulunan 18 tarım işçisi yaralandı. Yaralanan işçiler Konya’daki çeşitli hastanelere kaldırılarak tedavi altına alındı.EMEK


DUNYA

10

23 Haziran 2015

SYRİZA’da muhalif vekiller tasfiye edildi, halka sokakta saldırıldı

Fadik Temizyürek

HAKİKAT

Teyzeler, amcalar çay içsin diye

Katilsin Erdoğan. Genç kardeşlerimizin ölümünden birinci dereceden sorumlusun. HDP’nin barajı aşmasını bir türlü içine sindiremedin, AKP’nin tek başına hükümet olamayacağınıı anladığın an insanlık namına ne varsa hepsini kaybettin. Başkan olamadığında her türlü vahşete imza attın. Gencecik çocukların bedenlerinin parçalanmasını vicdanın sızlamadan seyrettin. İŞID’ı besledin, gözümüzün içine baka baka tırlarla silah gönderdin, Kürtleri öldürsünler istedin. Diyarbakır mitingine bombaları gönderdin, insanları öldürdün. Seçim istediğin gibi olmayınca yok saymak için elinden gelen her kötülüğü yaptın. Suriye’de Kürtlerin bağımsız lık mücadelesini sindirmek istedin, insanlık suçu işlediğin ortalığa saçılmasın diye yapmadığın katliam kalmadı. Hiç br ahlaka sahip değidin, Suriye’ye girip varlığına varlık katmak için masum Suriyelilerin üstüne bomba yağdırmayı düşünmekten imtina etmedin. *** Suçlusun AKP, başbakan. Türkiye’de sizden habersiz kuş uçmazken Suruç’ta katliam oluyor ve siz bilmiyorsunuz. İŞID’ın her yerde elini kolunu sallayarak dolaştığını sizin haber ajanslarınız yazıyor ama siz bilmiyorsunuz. Hrant Dink’i tüm uyarılara rağmen korumadınız, öldürdünüz, Uludere’de bilebile onlarca insanı katlettiniz. Siz de önünde nasıl eğileceğinizi şaşırdığınız haşmetliniz kadar katilsiniz. *** Ergenekoncular ile İŞID kolkola vziyette. Bu memlekette demokrasinin barışın olmasını istemiyor. MİT’in adı üstünde istihbarat zafiyeti yaşaması mümkün mü, kuşlar bile inanmaz bu yalan dolan laflara. Dergi çıkardıkları için, yürüyüş yaptıkları için, kitap yazdıkları için yerin yedi kat altını delik deşik eden ,devrimcileri infaz eden MİT mi zafiyet içinde olacak? MİT’i de AKP beslemesi barbarlıktan beter İSID’ı de Erdoğan’ın himayesi altında Kürtler yaşamasın, devrimciler haritadan silinsin istiyorlar. *** ABD bile Suriye ile ilgili temkinli davranırken, karadan savaşı istemezken Erdoğan hiç tereddüt etmeden harb etmek istiyor.En büyük emperyalist devletten bile daha güçlü ve akıllı sanıyor kendini. Ne olacak kendi çocukları gidecek değil ya, bizim çocuklarımız ölecek Erdoğan’ın ihtirasları uğruna. Erdoğan, Hitler ayarında insanlık suçlusu. *** Teyzeler, amcalar parkta dinlensin, Gezi Parkı’nda olduğu gibi çay içsinler istediler. Gençler kitaplar okusun, başka fikirlerle tanışsınlar, birbirlerine öyküler anlatsın, o öykülerden film yapsınlar istediler. Çocuklar, oyuncak tabancayı bilebilmesinler, yapboz oynasınlar, birbilerine oyuncaklarını versinler, paylaşmayı öğrensin istediler. Sen bu gençleri anlayamazsın Erdoğan, AKP ve başbakan. Sizler kendinizden başkaları için parmağınızı oynatmazsınız, öyle ki çıkarlarınız için birbirinizi bile yersinz. Çünkü sizler, egemenlerin hizmetçileriniz. Bu gençler, devrimciydi, sosyalistti. Çocukların oyuncaklarla oynayacağı bir dünyayı kurma hevesleri ve fikirleri vardı. Hiç bilmedikleri Kobanê’ye bu dünyanın bir parçasını kurmaya gidiyorlardı. Utanmadan IŞİD’i ve diğer örgütleri eşitlemek ancak sizin gibi katillerin argümanı olabilir. Fikrin, aklın yenilmezliğini yok sayarak “algı yaratılıyor” saçmalığına ancak sizler inanabilirsiniz. Ey Erdoğan ve AKP, her şeye rağmen iyi bilin ki iç savaş çıkaramayacaksınız, başkan olamayacaksın, değil erken seçim hergün seçim yapsanız bile bir daha asla tek başına kazanamayacaksınız. Öldürdüğünüz gençlerden milyonlar var bu memlekette, barışı kazanacağız, kardeşliği tesis edeceğiz, siz vampirlere bu memeleketi teslim etmeyeceğiz, hiç şüpheniz olmasın. Sürmeli gözlü kardeşlerim, tüm Türkiye sizleri gözlerinizden öperek sonsuzluğa uğurladı. Tıpkı sizin diğer devrimcilerin yürüyüşlerine, Gezi’ye katıldığınız gibi. Ahdımız olsun ki bıraktığınız yerden devam edeceğiz,sizlerin hesabı öbür dünyaya kalmayacak. fadiktemizyurek@gmail.com

Tsipras muhaliflere operasyon mu yaptı? Yunanistan’da halk seçimlerde Avrupa Birliği’ne hayır demiş ve AB’nin ağır şartlarını kabul etmediğini söylemişti. Daha sonra mecliste yapılan referandumda halkın hayır dediği yasaya meclis evet dedi. SYRİZA’nın halkla birlikte mücadele etmek için birçok seçeneği varken SYRİZA halkı karşısına almayı seçti.

Dünya burcu karefil

Meclisin verdiği kararı protesto etmek için sokağa çıkan halka ise polis saldırdı. Daha önce polisin halka saldırmasının yanlış olduğunu söyleyen ve sokakta barikatın en önünde mücadele eden insanları meclise sokan SYRİZA şimdi halkı sokakta gaza boğdu. Tripras bununla da kalmayıp partinin içindeki kendisine muhalif vekilleri tasfiye etti. Yunanistan Başbakanı Alexis Tsipras, reform paketiyle ilgili mecliste yapılan oylamada SYRIZA’lı 38 milletvekilinin ‘hayır’ oyu kullanmasının ardından SYRIZA-ANEL koalisyonunda bakanlıklarda deği-

şiklik yaptı. Sol platformu temsil eden bakanlar kabine dışında bırakıldı. Enerji Bakanı Papanoyotis Lafazanis, Sosyal Güvenlik Bakanı Yardımcısı Dimitris Staratulis ve Savunma Bakanı Yardımcısı Kostas İsihos ve Maliye Bakanı Yardımcısı Nandia Valavani gibi isimler yeni kabineye giremezken, bazı bakanların da yerleri değiştirildi. “Bu anlaşma bir başarı değil ama zorunluluk” “Yapılan tüm hataların sorumluluğunu üzerime alıyorum”diyen Tripras, “İnanmadığım bir anlaşmaya imza attım ancak bu şekilde ülke büyük bir yıkımdan ve bankaların batmasından kurtuldu” ifadelerini

kullandı. Çipras, tüm önceliğinin yeni bir acil kurtarma paketi olduğunu ancak Avrupa’nın bu konuda çok katı olduğunu ekleyerek, “Ara bir formül bulunmasına izin vermediler. Ancak kendi planlarımızı uygulamak için şimdilik bu anlaşmaya ihtiyacımız vardı” dedi. Kemer sıkma politikalarına referandumdan ‘Hayır’ sonucu çıkmasına rağmen bu anlaşmanın şartlarının pek de farklı olmadığını bildiğini söyleyen Tripras, “Sorumluluktan kaçamazdım. Önümüzde uzun bir süreç var. Biz dört yıllık plan ve programlarımızı bu süre içerisinde uygulama fırsatı bulacağız” diye konuştu. Tsipras mecburum diyerek bir yandan da halka sırtını döndü.

TSİPRAS şansını zorluyor Halkı karşısına alan Tripras meclis içerisinde kendisine muhalif olanları da tasfiye etti. İktidar olarak hem halkı karşısına alıp hem de halk için iktidara geldiğini söylerken sokakta halka polisle saldıran SYRİZA ve SYRİZA’nın içinde bu davranışlara tepkili vekilleri tasfiye eden Tripras şansını zorlamaya devam ediyor. Tripras istediği kadar “Halkım için hareket ediyorum” veya “Bu anlaşma yanlış ama yapmak zorundayım” desin halkla birlikte hareket etmediği, halk için değil halkın karşısında varolduğu sürece halk ona da sırtını dönecektir.

431 IŞİD üyesi gözaltına alındı Suudi Arabistan İçişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, çoğunluğu Suudi Arabistanlı olmak üzere Yemen, Mısır, Ürdün ve başka uyruklardan IŞİD mensubu 431 kişinin gözaltına alındığı belirtildi. Suudi Arabistan İçişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, çoğunluğu Suudi Arabistanlı olmak üzere Yemen, Mısır, Ürdün ve başka uyruklardan IŞİD mensubu 431 kişinin gözaltına alındığı belirtildi. Açıklamada, yakalanan kişilerin Suudi Arabistanda, cami ve devriye

gezen askeri araçlara yönelik saldırılar düzenleyen IŞİD’in hücre üyeleri oldukları kaydedildi. Suudi Arabistan’ın Demmam kentinde, 29 Mayıs’ta El-Unud camisini hedef alan ve 4 kişinin ölümüne yol açan saldırıyı IŞİD üstlenmişti. Suudi Arabistan’ın doğusunda Katif ilinin Kadih beldesindeki İmam Ali Bin Ebi Talib camisine 22 Mayıs’ta Cuma namazı sırasında düzenlenen intihar saldırısında da 21 kişi ölmüş, 102 kişi yaralanmıştı. Saldırıyı yine terör örgütü IŞİD üstlenmişti. DÜNYA

Bolivya Hükümeti, grevdeki madencilerle görüşecek

ABD Merkel’in telefonunu dinliyormuş

Wikileaks kurucusu Julian Assange ABD’nin Almanya Başbakanı Merkel’i dinlediğini iddia etti. 2012 Yılından beri Londra Ekvador Büyükelçiliği’nde sığınmacı olarak yaşayan Wikileaks kurucusu Julian Assange, ABD Ulusal Güvenlik Kurumu’nun (NSA) Almanya Başbakanı Angela Merkel’in telefonlarını dinlediğini iddia etti. Der Spiegel’e konuşan Julian Assange, elindeki 125 kişilik telefon lis-

tesinin hukuki kanıt açısından büyük önem taşıdığını ve Alman yetkililerin talep etmesi durumunda tanıklık yapabileceğini söyledi. Julian Assange’in iddialarına ise cevap gelmedi. ABD’nin daha önce de defalarca başka ülkelerini dinlediği bilinirken henüz dinledikleri ya da dinlemedikleri yönünde bir cevap gelmedi. Ancak daha önce de Wikileaks belgelerinde dinleme dosyaları çıkmıştı. DÜNYA

Bolivya’da madenciler günlerce devam eden, yoksulluk ve işsizliğin azaltılmasını talep eden bir greve çıktılar. Polisin saldırılarına karşı günlerce mücadele eden madenciler sonunda Bolivya Hükümeti’nden masaya oturma sözü aldı, gelişmeler bekleniyor. Taleplerini haykırmak üzere hükümet binalarına

yürümek isteyen madencilere polis saldırmıştı. Ancak toplumun desteği ve katılımı ile günde güne büyüyen direniş sonuç vermeye başladı. Saldırılara karşı mücadele eden madenciler direnişlerinin 11’inci gününde, arkalarına aldıkları halkında desteği ile Bolivya Hükümeti’nden müzakere çağrısını kazandılar. DÜNYA


genclık

11

21 Temmuz 2015

Kağıt üzerinde rektör: Mahmut AK

Cumhurbaşkanının atamasıyla İstanbul Üniversitesi’ne rektör olan Mahmut AK’ın göreve başladığından beri ilk faaliyeti iftar düzenlemek oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşinin de katıldığı iftar üniversite öğrencilerinin tepkilerine neden oldu. Atamayla gelen rektöre karşı olan öğrenciler “Mahmut AK’ı biz okuldayken de bekleriz.” dediler. gençlik Elif Yağarkar

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından düzenlenen iftar programına katıldı. İstanbul Üniversitesi Ana Kampüsü’nde verilen iftara Cumhurbaşkanı Erdoğan eşi Emine Erdoğan ile birlikte katıldı. Programa ev sahibi İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak, İlahiyat Vakfı Başkanı Prof. Dr. Mürteza Bedir, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İl Emniyet Müdürü Selami Altınok, öğretim görevlileri ile davetliler katıldı.

Öğrencilerden gizli buluşma Rektörlük seçimlerinde sandıktan birinci çıkmasına rağmen atanmayan Raşit Tükel’e karşı Erdoğan’ın atamasıyla rektör olan, atandığı günden itibaren üniversitenin koridorlarında bile görünmeyen Mahmut AK ancak öğrencisiz üniversitede rahatça gezebiliyor. Rektörlük seçimleri döneminde Benim Rektörüm Raşit Tükel diyerek rektörlerine sahip çıkan, okulu terketmeme eylemine kadar direnen İÜ öğrencilerinin “Mahmut Ak İÜ’ye rektör olamaz, bu üniversitede de rahat rahat gezemez” diyerek çıktıkları yolda başarılı olduklarını Mahmut AK’ın rektörü olduğu üniversitede ancak gizli buluşmalar gerçekleştir-

mesi gösterdi. Erdoğan’ın gözü imam hatipliye doymuyor “Yandaşların toplantısı” yorumlarına neden olan iftarda konuşan, ilk ve orta öğretimde imam hatip, üniversitelerde ilahiyat ısrarlarıyla bilinen, bu uğurda eğitim sistemini değiştiren Erdoğan, hizmet mücadelesinin itici gücünün eğitim olduğunu dile getirerek, imam hatip liseleri ile ilahiyat fakültelerinde ciddi öğretmen ve öğretim üyesi açığı bulunduğuna dikkati çekti. Bir an önce mezuniyetlerin sağlanıp, bu açıkların kapatılması gerektiğini ifade etti. Konunun ardından EHP Genç-

liği “Erdoğan yandaş rektörlerini ve üniversitelere yerleştirdiği kadrolarını bulundukları koltuklara sarılmaları için tembihlerken, %13’lük muhalefetten de çok korkuyor. Çünkü yine biliyor ki Erdoğan’ı başkan yaptırmayan gençlik, AKP’yi de üniversiteden silip atacak. Öğrencisiz İstanbul Üniversitesi’nde gizlice buluşan, rahat rahat dolaşan Erdoğan’ı ve rektör Mahmut Ak’ı bizler üniversiteyken görmeyi çok isteriz. Seçimlerde gerilettiğimiz AKP’yi üniversiteden kazımak için mücadeleye devam!” açıklamasını yaptı. Konuşmaların ardından Bedir ve Ak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hat ve çini tablosu hediye etti.

Söz alana soruşturma hediye Akdeniz Üniversitesi son zamanlarda akademisyenlere uygulanan ceza yaptırımlarıyla gündeme geldi. Üniversitenin akademik işleyişini eleştiren ve düzeltilmesi konusunda önerilerde bulunan akademisyenlerden birine “hakaret” birine de “amire sözlü saygısızlık” gerekçesiyle maaş kesme cezası verildi. Doç. Şahin Özçınar, yeni bir dal açılmasına ilişkin itirazlarını açıkladı. Şikâyet üzerine

Genç Hareket Mecit Bozkan Ülkenin gündemi koalisyon, erken seçim ve savaş konularıyla çalkalanırken gençliği ilgilendiren yeni bir konu daha var; üniversite tercihleri. Lise boyunca gençleri intihara varan bunalımlara sürükleyen bir sınav stresi bitti derken şimdi de tercih dönemi stresi başladı. Kimi öğrenciler yüksek puanlar alıp daha kaliteli okulları tercih listesine eklerken kimileri de düşük puanlar alarak AKP’nin 81 ilde açmakla övündüğü ama içi boş niteliksiz üniversiteleri tercih etmek zorunda kaldı. Ancak hepimizin büyük umutlarla geldiği üniversiteler hiç beklediğimiz gibi değil. Nitelikli eğitim alabilmenin zorluğu yanında bir de üniversiteden mezun olduktan sonra başlayan bir sorun var; GENÇ İŞSİZLİK. Gençler iş beğenmiyormuş 81 ile üniversite açmakla övünen

Özçınara soruşturma açıldı, “amire sözlü saygısızlık” iddiasıyla maaş kesme cezası verildi. Başka bi olayda Doç. Çetin Balanuye benzer bir cezalandırmayla karşı karşıya kalmıştı. Doktora yeterliliği “metot bilmediği” için kabul edilmeyen araştırma görevlisini “Belki de çoğumuzdan daha iyi biliyordur” diyerek savundu. Şikayet üzerine açılan soruşturmada Balanuye’ye ceza verildi. GENÇLİK

Gençlikten işsizlik ordusu yaratan AKP’ye karşı mücadeleye AKP, açtığı üniversitelerden mezun olan gençler işsiz kaldığında suçu gençlere atıyor. Yıllardır gençlerin ortadan kaldırmak için mücadele ettiği genç işsizlik yetkililer tarafından bırakın çözüm üretilmeyi, uygulanan politikalarla daha da derinleştirildi. Uygulanan eğitim politikalarıyla üniversiteler bilimsellikten uzaklaştırılarak şirketleşiyor. Çeşitli meslek dallarında uzman eğitmek yerine patronlara işçi yetiştirmek için öğrencilerin yarıştırıldığı bir üniversite sistemi var. Bu eğitim sorunlarının yanında bir de istihdam sorunu var. Gençlere kendi bölümleriyle ilgili istihdam sağlanmıyor ve iş alanları oluşturulurken gençlerin değil patronların ihtiyaçları karşılanıyor. Hal böyle olunca da tabi ki gençler de yıllarca okuduğu, diplomasını aldığı bölümlerin işlerinde çalışmak istiyor. Genç işsizliği gizlemek için “iş var gençler

iş beğenmiyor” diye açıklamalar yapılırken, istatistikler böyle söylemiyor. TİSK, OECD ve TUİK verilerine göre, 6 milyon genç işsiz ve bunların 4.7 milyonu umudunu kaybedip iş aramaktan vazgeçmiş. Yıllardır iş bulamayan üniversite mezunlarının inşaatlarda, fabrikalarda çalışmak zorunda kaldığını ve oralarda hayatını kaybettiğini de biliyoruz. Sorunlarımızın çözümü mücadeleyle mümkün Üniversiteler istediğimiz gibi nitelikli eğitim vermiyor, kendi fikrimizi söylemememizin önü kapatılıyor, her yere yandaş rektörler yerleştiriliyor olabilir ancak bunlar bizleri umutsuzluğa sevk etmemeli. Her problem kendi mücadele kapısını açar. Elbette ki bizim sorunlarımızın da bir tarihsel çözümü var. Üniversitedeki bu sorunları ne ilk biz yaşıyo-

ruz ne de çözümü ilk biz üreteceğiz. Daha önce de çözümler üretildi, uğruna mücadeleler edildi ve kazanıldı. Tarihin büyük bir tekerleği var ve o tekerlek hiç bir zaman geriye dönmez şimdi o tekerleği döndürme sırası, toplumsal çözümler üretme sırası bizlerde. Gençlik sorunlarını kendi mücadelesiyle çözecek güce sahip. Şimdi üniversitelere bir çok yeni arkadaşımız gelecek ve bu mücadelede omuzdaşlarımız olacak. Ancak şunu da bilmeliyiz ki bizim mücadelemiz halkın mücadelesinden bağımsız değildir. Gençlik kendi hak istemlerinden başlayarak toplumun genel sorunlarına çözüm üretecek mücadelelerin başlangıcını sağlamalı. Bu yüzdendir ki mücadelemiz bugünden yarına veya üniversiteden mezun olana kadar değil, kesintisiz.

Resmen genç işsizlik!

LYS sonuçları açıklandı, tercihler yapıldı, şimdi herkes dört gözle sonuçları bekliyor. Geleceği için çalışan çabalayan öğrencilerin tek isteği bir üniversiteye yerleşmek, okuyup iş güç sahibi olmak. Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü (DİSK-AR), TÜİK tarafından açıklanan İşgücü Anketi Şubat 2015 dönem sonuçlarını değerlendirdi. Değerlendirmede dikkat çeken şey ise artan genç işsizlik oranı oldu. İşte rapordan dikkat çeken noktalar: Yükseköğretim mezunları arasında işsiz sayısı bir önceki senenin aynı dönemine göre 169 bin kişi arttı. İşsizlikteki toplam artışın yüzde 42’si yükseköğretim mezunu işsizlerin sayısındaki artıştan kaynaklandı. Yükseköğretim mezunu resmi işsiz sayısı 657 bin kişi, resmi işsizlik oranı ise yüzde 10,6. Kadın işsizlerin yüzde 32’sini yüksek öğretim mezunu kadınlar oluştururken, erkek işsizlerin sadece yüzde 13,5’i yüksek öğretim mezunu. Gençler için (15-24 yaş) geniş tanımlı işsizlik oranı ise resmi % 20 rakamının yaklaşık 10 puan üzerinde yüzde 29,4 seviyesinde gerçekleşti. Geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre tarım-dışı sektörlerde genç işsizlik oranı 2,9 puanlık büyük bir artış kaydetti. GENÇLİK

Erdoğan’ın doktoru rektör oldu

Yandaş rektör atamalarıyla sık sık gündeme gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni kurulan Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörlüğü’ne kendi özel doktoru eski AKP Milletvekili Prof. Dr. Cevdet Erdöl’ü , Sinop Üniversitesi Rektörlüğü’ne ise Prof. Dr. Nihat Dalgın’ı atadı. YÖK Sinop Üniversitesi’nde seçimler sonucunda üçüncü sırada olan Prof. Dr. Nihat Dalgın’ı Erdoğan’a gönderdiği listede ikinci sıraya koydu. Hız kesmeden devam eden atamalar “AKP kaybettiği oyların yerini kadrolara yandaşlarını yerleştirerek doldurmaya çalışıyor.” yorumlarına neden oldu. GENÇLİK

Hayalet üniversite

Erdoğan’ın “Her ilimizde üniversite var” diyebilmesi için açılmış olan üniversitelerden Hakkari Üniversitesi kapanmanın eşiğinde. 2008 yılında kurulan üniversitenin kampüs inşaatı sürüyor. Geçen yıl üniversitenin çeşitli bölümlerine 267, yüksekokullara ise 800 civarında öğrenci kayıt yaptırmıştı. Fakat bu yıl altyapı ve lojman yetersizliği yüzünden akademisyen eksikliği olan üniversitede yüksekokul haricinde lisans bölümlerine öğrenci alımı yapılamıyor. 5 fakülte ile eğitime başlayan üniversite bu yıl sadece Almanca Öğretmenliği bölümüne 21 kişi alacak.GENÇLİK


LISENIN GUNDEMI

12

21 Temmuz 2015

Yazın ne yapmalı? FİLM

Enigma

Bakan Nabi Avcı AYM kararı ile ilgili açıklama yaptı:

Aslında günlük hayatımızda hepimizin merak ettiği bilgisayarın bulunuş hikayesi konu edilen film fazlasıyla sürükleyici. Alan Turning, 2. Dünya Savaşı sırasında Nazilerin kullandığı “enigma”nın sırrını çözmeye çalışan bir matematikçidir. Filmde ise enigmayı çözmeye çalışması konu alınıyor. Aynı zamanda filmde 2. Dünya Savaşı’nın tüm acıları da açık bir şekilde görülüyor. Eğitim

Mamma Mia! MÜZİKAL

Elemeci sistem zaten ortada bırakıyor

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı AYM’nin aldığı dershanelerin kapatılmaması kararı adına bir açıklamada bulundu. Avcı, “Karar ne olursa olsun çocuklarımızı ortada bırakmayız” dedi. TEOG sınavı, üniversite giriş sınavları, 4+4+4 eğitim sistemi. Bu uygulamaların hangisi çocukları ortada bırakmadı? Bunların hangisi çocuklara gelecek vaat ediyor? eğitim ece berfin karagöz

20 yıldır 54 milyon kişi tarafından izlenen ve şarkıları her gün binlerce kez farklı yerlerde yayınlanan dünyanın en ünlü müzikali MAMMA MIA! Istanbul’da. ABBA grubunun ölümsüz şarkılarıyla, Sophie’nin düğününden önce babasını bulmaya çalıştığı eğlenceli macerası bir kez daha Istanbul’da 29 Eylül-4 Ekim arası gösterimde olacak. Eğitim

Karanlıkta Dialog ETKİNLİK Tüm dünyayı gezen ve insanların görme engelli kişileri anlamalarını amaçlayan proje gözleriniz görmeden karşıdan karşıya geçme, vapura binme gibi faaliyetler yaptırıyor. Aslında tüm insanlık için çok önemli bir etkinlik. Fakat Türkiye’de şu an sadece İstanbul’da Gayrettepe Metrosu’nun orada. Eğitim

Gesta Final

BİLGİSAYAR OYUNU

Yaz aylarında bilgisayarın başından kalmak istemeyenlere de güzel bir bilgisayar oyunu önerimiz var. Küba Devrimi’ni konu alan oyunda Che Guevara veya Fidel Castro olup diktatör Batista’ya karşı savaş verebilirsiniz. 5 aşamadan oluşan oyunda ilk olarak Meksika’dan yola çıkan 82 isyancı olarak başlanıyor. Eğitim

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı Anayasa Mahkemesi(AYM)’nin dershanelerin kapatılması için yapılan düzenlemeyi iptal eden kararı üzerine bir açıklama yaptı. Açıklamada “Henüz bakanlığı bu konu hakkında resmi bir kararın ulaşmadığını” söyleyen Bakan Avcı, “Yapılacak her türlü yorum spekülasyon olur. Karar ne olursa olsun çocuklarımızı ortada bırakmayız” dedi. Karara Göre Düzenleme Nabi Avcı Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararını açıkladıkladıktan sonra gerekli olan düzenlemenin yapılacağını söyledi. Bu aşamada dikkat etmesi gerekenlerin veliler ve öğrenciler olduğunu söyleyerek

işi de birilerinin üzerine yıktı. Avcı, “Mahkeme gerekçeli kararını açıklasın ondan sonra bakanlık olarak ne yapılması gerektiğini açıklarız. Bu aşamada öncelikle burada asıl dikkat etmemiz gereken öğrencilerimiz ve velilerimizdir. Gerekçeli karar gelsin ona göre biz düzenlemeleri yaparız. Onun karşılığında yapılacak eylemlere bakarız” dedi. Yürütmeyi Durdurmamıştı Anayasa Mahkemesi(AYM) bir yıl önce dershanelerin kapatılması konusunda yürütmeyi durdurmamıştı. Bunun için de Avcı, “Mahkeme 1 yıl önce yürütmesini durdurmasını reddettiği bir yasayı şimdi hangi gerekçelerle iptal etti. Onun için gerekçeler açıklansın ondan sonra konuşuruz” dedi. Bundan sonra

dönüşmek isteyenleri boşlukta bırakmayacağız. Yasal olarak da ne yapılması gerekiyorsa MEB olarak biz sektörle, gerçekten eğitim hizmeti vermek isteyenlerle oturur desteği veririz. Zaten herkes bu kurumların milli eğitim okullarını merkeze almayan bir yaklaşım ürünü olduğunu söylüyorlardı. Biz de hala öyle düşünüyoruz” dedi. MEB tükürdüğünü yalamıyor Avcı açıklamaları ile çocukların geleceği için bu karara imza attıklarını iddia etse de, esas derdinin AKP’nin çıkarları olduğu ortada. Eğitim sisteminin bilimsel bir müfredattan çok, AKP’nin istediği kindar ve dindar nesiller yetiştirmek üzere şekillendirildiği ortada.

Bu yaklaşım tamamen bilim dışıdır

Prof. Dr. Cem Kaptanoğlu

Ömer Dinçer’in anadille ilgili yaptığı “Anadil serbest bırakılırsa bu kadar rağbet görmez. Yasak olduğu için isteniyor. Anadil eğitimi seçmeli ders olarak verilebilir” açıklamasını Yarın köşe yazarı Prof.Dr. Cem Kaptanoğlu ile değerlendirdik.

Dilin çocukların annelerinden öğrendikleri, kendi gerçekliklerini algılayışlarındaki ilk sözcükler olarak çok önemli olduğunu vurgulayan Kaptanoğlu, “Yani piyasada ederi olmayan ya da gündelik olarak kullanılmayan bir dil zaten ölecek gibi bir yaklaşım bu da son derece çarpık ve bilim dışı bir yaklaşım” dedi. Kaptanoğlu değerlendirmesine şöyle devam etti: “ Türkçenin de kaderi böyle, Almancanın da Fransızcanın da kaderi böyle denilebilir. Dilin sadece bir iletişim aracı olmasının çok ötesinde bir toplumun kültürünü, tarihini, kendini algılayışıyla ilgili çok önemli bir unsur olduğunu görmeyen bir yaklaşım bu”

Dinçer’in “yasak olduğu için isteniyor” bakışını ise çarpık ve çocukça bulan Kaptanoğlu: “Bu çok doğal bir hak. Birleşmiş Milletlerin bütün dünya çocukları için engellenemez bir hak olarak gördüğü her çocuğun anadilinde bilim, sanat yapabilmesi hakkını tanıdığı bir dünyada yaşıyoruz” dedi. Ardından şunları ekledi: “Tabi Ömer Dinçer’in böyle bir görevde bulunmuş bir kişi olması da şanssızlık bu anlamda” Kaptanoğlu Birleşmiş Milletlerin anadilde eğitimle ilgili önerilerini hatırlatarak şunları söyledi: “Yani iki dilde bir eğitim olabilir ama her şeyden önce devlet bu çocukların anadillerinde eğitim almalarını sağlamalıdır” EĞİTİM

Alman Lisesinde Yolsuzluk Alman Lisesi’nde yolsuzluk haberleri üzerine Almanya Dışişleri Bakanlığı liseye özel müfettişler gönderecek. Yapılan soru önergesi karşısında açıklamada bulunan bakanlık, zimmete geçirilen para hakkında net bilgi verdi. Alman Lisesi’nden zimmete geçirilen para 1 milyon 922 bin 47 euro ve 2 milyon 155 bin 246 Türk lirası olarak hesaplandı. Bu da zararın yaklaşık 2,5 milyon euroyu bulduğu anlamına geliyor. Alman halkının vergileriyle desteklenen okuldaki yolsuzluk 2013 yılından beri

saklanmış, yönetim kurulu değişince de Türkiye’deki savcılık harekete geçirilmişti. İddiaya göre okulun banka hesabından ve kasasından 2,5 milyon euro çalınmıştı. Türkiye’de savcılık eski muhasebeci ile eşine dair soruşturma yürütüyor. Bakanlık, Almanya’dan gelen vergilerle elde edilen paraların değil, öğrencilerin velilerinden alınan okul ücretlerinin zimmete geçirildiğini bildirdi. Yetkililer tarafından saklanan yolsuzluklar, derneğin yönetimindeki Alman Başkonsolosu’nun ve okulun ihbarı üzerine açığa çıktı. EĞİTİM


ESAS MESELE

13

21 Temmuz 2015

fotoğraf:özge doğan

Fehim Taştekin Kimdir?

Suriye ile savaş İstanbul’a kadar sıçrayabilir kadar sıçrayabilir

Suruç’ta gerçekleşen bombalı saldırı, IŞİD’in Türkiye ile olan işbirliğini bir kez daha gösterdi. Erdoğan, her türlü saldırıya kapılarını açmış durumda. Gazeteci ve Köşe Yazarı Fehim Taştekin, Erdoğan’ın başkanlık hüsranından sonra başkomutan olma hevesiyle Suriye’ye savaş açma ihtimalini yazmıştı. Gündem bu kadar sıcakken Taştekin ile savaş ihtimali ve Türkiye’nin geleceği üzerine geniş bir Suriye değerlendirmesi yaptık. Erdoğan Suriye’de bir Kürt Devleti kurulmasını neden istemiyor sizce? Şimdi RöPORTAJ Erdoğan, onur toper Suriye’de kendisinin söz sahibi olacağı bir değişiklik yapmaya çalıştı, eline yüzüne bulaştırdı. Burada ürettikleri direniş potansiyeli içinden hiç kimsenin yönetemeyeceği ve baş edemeyeceği terör örgütleri ya da silahlı örgütleri ortaya çıkardı. Bu Erdoğan’ın Şam’a hakim olma Lübnan, Ürdün, Suriye, Filistin dahil bütün bu bölgelere bir şekilde hakim olma hevesleri, rüyalarıydı. Örgütler bu hevesleri hayata geçirmek için bir aracı olarak, kullanacak bir unsur olarak görüldü, değerlendirildi ama iş onların inisiyatifinden çıktı. Irak’ı Suriye’yi felç eden ve bu ülkenin Ortadoğu’da

Erdoğan kendi kaderini düşünüyor. Bütün kriz yönetimleri ve gerilim siyasetinin altında bu var.

oturduğu zemini yok eden sonuç doğurdu. Erdoğan’ın kafasında böyle bir gelecek taahülü varken birden bire bu krizi çok iyi yöneten ve bu krizde 3. bir yol izleyen, stratejik davranan Kürtler, Erdoğan için hesapta olmayan ve oyun bozucu bir faktör olarak sahneye çıktı. Kürtler savaşın kendi sokaklarına, mahallelerine gelmesini önlemek için aslında hiç sürpriz olmayan ve Kürt Hareketi’nin düşünsel kodlarında yer alan bir tercihte bulundular. Bu tercih Türkiye’yi rahatsız etti. Çünkü Türkiye’nin istediği buradaki Kürt Bölgeleri’nin de devrim hareketine katılmasıydı. Kürtler dediler ki “Hayır. Biz kendi bölgemizi kontrol ederiz, herhangi bir şekilde diğer örgütleri Özgür Suriye Ordusu gibi vs bölgemize sokmayız” Türkiye ile birinci kriz nedeni budur. Bu yapı, Öcalan’ın felsefesine yakın, onun yol haritasını izleyen bir yapı. Türkiye’nin ikinci kırmızı çizgisi de bu. Geçtiğimiz seçimlerde AKP, Kürtlerden çok fazla oy ve tek başına iktidarını kaybetti. Bunun bu savaş söylemlerinde bir etkisi olabilir mi? Ak Parti en fazla Kürt oyunu barındıran bir parti olarak Suriye’ye, Kürtlere, çözüm sürecine yönelik politikaları yüzünden çok ciddi bir darbe yedi. Ak Parti’nin kafasındaki projesini çöpe atan en önemli faktör de budur. Yani Kürtlerin tercihlerini HDP’den yana koymuş olmaları, Erdoğan’ın başkanlık hayallerini çöpe atmıştır. Erdoğan Kürtlere, Alevilere öfkeli bunu anlıyoruz. Kürtler de, Aleviler de Erdoğan’a öfkeli. Hükümet kanadı, yani partinin belli unsurları Rojava’da,

Pakistanlı dostları Erdoğan’ı uyardı, ama geri durmadılar ve Pakistan’ın hatalarını yapmaya devam ediyorlar.

Kobanê’de IŞİD’i kayıran ve Kürtleri mahkum eden bu dilin, Kürtlerin kaybına yol açtığına dair bir özeleştiri yapmak istiyor. Ama Erdoğan bu noktada değil. Yani Erdoğan Kürtler ve barış isteyenler yönündeki kredisini çözüm sürecine borçluydu. Bununla da övünüyordu aslında. Ama seçim öncesinde Kürt sorunu yoktur dedi. Dolmabahçe’de HDP buluşmasını inkar etti. Yani barış masasına tekme attı ve hakaret etti. Hala ben Erdoğan’ın ders çıkarmadığını düşünüyorum. Bu ders çıkarmamak onun kibrinden, inadından kaynaklanıyor. Artık hiçbir şey görmüyor ve kendi kişisel kariyerini geleceğini garanti altına almak için toplumun sinir sistemiyle inanılmaz derecede oynuyor. Kürtleri bu şekilde kaybettiler. Tekrar kazanmaları o kadar kolay olmayacaktır. Çok radikal bir takım değişikliklere gitmek zorundalar. Size dostluk mesajı veren, işbirliği öneren, yaklaşık bir 550 km’lik şeritte söz sahibi olan bir siyasi hareket size diyor ki “Ben dostum”, sınırlarda illegal aktivite olmayacağına dair güvence veriyor. Bunu satın almak varken Fransa Cumhurbaşkanı hiçbir bedel ödemeden, hiçbir şey yapmadan bu umudu satın alıp geleceğe yatırım yaparken Kürtlerle barış, toplumun diğer kesimleriyle barış adına Türkiye bunu neden satın almaz? Böyle yaparak Kürtleri güya savaştığı Esad rejimine mahkum etmiş olmuyor mu? Peki Erdoğan tüm bu planlarını Suriye’ye barış getirmek üzere yaptığını söylemiyor mu? Erdoğan’ın barış getirmek gibi bir derdi yok, yani böyle bir söylemi de yok. Ben hiçbir zaman barış getireceğiz diye ortaya çıktığını görmedim. Bu sınıra yaptıkları yığınakla iki şeyi hedefliyorlar. Diğer Arap müttefikleri ile birlikte, Kürtler Cerablus’tan da geçip sonra Afrin’e kadar uzanmasın istiyorlar. Kürtler Cerablus’u alırlarsa IŞİD’i oradan atmış olacaklar ve Cerablus’un kendi ağırlıklı nüfusu Araptır. YPG güçleri IŞİD’i temizlemek için Cerablus’a girer sonra Afrin’de bir koridor açarlarsa Türkiye’nin ittifak içinde olduğu güçlerin Türkiye sınırıyla bağlantıları kopar bundan korkuyor. İkincisi, orada IŞİD giderek güçleniyor ve Türkiye’nin orada ittifak içerisin-

de olduğu grupları tehdit ediyor. Evet, IŞİD’in Kürtlere saldırması Türkiye’deki müesses nizamın tercih ettiği bir şey olabilir ama Erdoğan’ın Suriye rüyası, Özgür Suriye Ordusu, İslami Cephe ve diğer grupların yer aldığı daha farklı bir muhalif cephe üzerinden yürüyor. Şimdi haliyle Erdoğan bu sevdadan vazgeçmiş değil. Erdoğan Şam’a gitme sevdasından vazgeçmiş değil. Bu yüzden eğer IŞİD Cerablus’tan Bab-el-Selam’a ve Bab-el-Hava’ya doğru devam ederse bu durumda ne olacak? Türkiye’nin, Erdoğan’ın planları suya düşecek. Yani IŞİD’in derdi Erdoğan değil IŞİD’in kendi gündemi var, kendi kafasındaki devleti oluşturma çabası var. Burada Erdoğan’ın yeri yok. O yüzden bu tampon bölge dedikleri hikayeyi hayata geçirebilirlerse hem Kürtleri hem IŞİD’i hem de Esad rejiminin yukarı çıkmasını önlemiş olacaklar, akıllarında bu var. Yani, üç boyutlu bir senaryodan bahsediyoruz. İşte Kürtler gelmesin, IŞİD’de o bölgeyi tamamen ele geçirmesin Esad rejimi eğer muhalifleri temizler de yukarı çıkarsa muhaliflere bir nefes alacakları bir alan açılsın, Türk Devletinin tampon bölgeden murad ettiği şeyler bunlar. Bunu yapabilir mi? Bunu yapmasının önünde ciddi şeyler var. Bir kere girme stratejisi var ama çıkma stratejisi yok. Nasıl çıkacaksınız, girersiniz ama çıkamazsınız. Girdiniz 30 kilometre derinliğe kadar bir alana girdiniz ama bu bataklıktan çıkamazsınız kolay kolay. Bu bataklık sizi bırakmaz yani burada potansiyel olarak IŞİD’le çatışabilir, Kürtler ile çatışabilir, rejim ile çatışabilir bu çatışma sadece tampon bölgede olur başka yere sıçramaz bu bir kazan değil. Yarın bu savaş İstanbul’a sıçrayabilir, terör örgütleri IŞİD gelir iki tane bomba patlatır ve ortalığı yakar. Erdoğan’ın bir rasyonelliği kalmadı mı yani? Erdoğan kendi kaderini düşünüyor. Bütün kriz yönetimleri ve gerilim siyasetinin altında bu var. Bunu belli yerlerde başardı en azından Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu siyesetle seçimi kazanmayı başardı ama aynı siyaset genel seçimlerde ters tepti. Şimdi bunu nasıl değerlendiriyor, bakıyoruz erken seçim istiyor mesela ama eminim erken seçim olduğunda Kürt kardeşlerini

1972’de Oltu’da doğdu. Gazeteciliğe 1994’te Yeni Şafak’ta muhabir olarak başladı. 1996-1997’de Hürriyet Grubu’nda Son Çağrı ve Yeni Ufuk gazetelerinde editör olarak çalıştı. 1997-1999 arası Yeni Şafak’ta istihbarat şefi ve haber araştırma müdürü olarak görev aldıktan sonra 2000’de Ajans Kafkas’ı kurup iki farklı dönem halinde toplam 6 yıl editörlüğünü yürüttü. 2003’te bir süre Tercüman gazetesinde çalıştıktan sonra Radikal gazetesine geçti. 2003’te çalışmaya başladığı Radikal Gazetesi Dış Haberler Servisi’nde editör, müdür ve yazar olarak görev yaptı ve yapmaya devam ediyor.

Erdoğan, Suriye’de kendisinin söz sahibi olacağı bir değişiklik yapmaya çalıştı, eline yüzüne bulaştırdı. kucaklamayacak, yine aynı şekilde aynı dili kullanacak. Burada artık işin çok rasyonalitesinin ötesinde başka psikolojik faktörlerin devrede olduğunu düşünüyorum. Yani yolsuzluk tapeleri, yolsuzluk davaları, korkunç operasyonlar hepsi bir şekilde Erdoğan için bir kader oyununu beraberinde getirdi. Başka verilmiş sözler de olabilir, yani Erdoğan’ın Suriye siyasetinde yalnız olmadığını biliyoruz, Suudi Arabistan ve Katar ile birlikte hareket ediyorlar ve onlara ne tür sözler verdiklerini bilmiyoruz. 2 Mart 2015’te Riyad’da Kral Selman’la ne konuştuklarını bilmiyoruz. El-Kaide’nin en önemli unsuru Suriye kolu olan Nusra’dır ve iki ülkede burada ElKaide’yi desteklemekten herhangi bir şekilde geri durmıuyorlar. Bu siyaset demek ki Erdoğan’ın Suudi Arabistan ve Katar’a birtakım sözler verdiğini gösteriyor ya da karşılıklı bir hedef çakışması var, bu çakışmayla birlikte birbirlerine de taahütleri var yani bu tek taraflı değil. Erdoğan belki tampon bölge oluşturulması konusunda söz verdi bu askeri yığınaklar bunun göstergesidir. Ya da Kral Selman sahada sen yapacağını yap ben de paramla sana her türlü desteği sağlarım dedi. Zaten oluyor bu yani daha bir kaç hafta önce Türkiye sınırlarından geçen silahların görüntüleri ortaya çıktı. Son derece ağır silahlar yani bunların parasını kim veriyor: Katar ile Suudi Arabistan veriyor ve milyarlarca para harcadılar bu iş için harcamaya devam ediyorlar. Türkiye daha önce Pakistan’ın, başka ülkelerin denediği ama kendi başına bela ettiği oyunu çok başarılı bir şekilde oynayabileceğini sanıyor. Yani bu örgütleri kullanarak bir vekalet savaşı düzeni içerisinde

Bu savaş İstanbul’a sıçrayabilir, terör örgütleri IŞİD gelir iki tane bomba patlatır ve ortalığı yakar. Ortadoğu’nun en önemli aktörü olacağını sanıyor. Bu örgütleri çok iyi kullanmış, bölgesel gizli operasyonlarda son derece başarılı olmuş ülkeler bunun bedelini ödediler ve sonuç itiraıyle kendileri de bu dertlerden kurtulamadı. Yani Lübnan’a bakın. Lübnan korkunç vekalet savaşlarına sahne olmuş bir ülkedir. 14 yıl iç savaş yaşadı. Pakistanlı dostları Türkiye’yi uyardı bunu biliyoruz. Erdoğan’ı, Davutoğlu’nu uyardılar. ‘Biz bunu yaptık, başımız belada. Biz hala terör belasından başımızı kurtaramadık’ dedikleri halde hiçbir şekilde geri durmadılar ve bu hataları yapmaya devam ettiler. Çok uzağa gitmeye gerek yok yani. Burada Nusra, IŞİD, Ahrar gibi yüzlerce örgüt ortaya çıktıysa, bunun ana sorumlusu Türkiye, Suudi Arabistan, Katar, Amerika, Britanya, Fransa’dır. Pakistanlı dostları Erdoğan’ı uyardı, ama geri durmadılar ve Pakistan’ın hatalarını yapmaya


YAKLASIMLAR

14

21 Temmuz 2015

Yeşil yola karşı direniş sürüyor Timur Danış yazdı

Samistal Yaylasından, Yeşil Yol’un yapımına dair direnen Timur Danış, izlenimlerini bizlerle paylaşıyor. O kepçelerin yayları, doğayı, düşleri parçalamaması için orada olmaya davet ediyor herkesi.

Samistal Umutsuz bir kuşatmada Yiğitlik sınamaya Güneşe varıncaya hep düş Düşlerimiz olacak bize kumandan (Adnan Özel) Yeşil Yol’a karşı direnişin 9. Günü, sabah. Samistal Yayla’ya güneş vurdu. Biraz sonra, yukarıdaki

tepeyi aşan ve aşağıdaki vadiden gelen sis yaylanın üstünü örtecek. Evlerin, çayırda otlayan ineklerin, onları otlatan yaylacıların, tepeyi yırtıp gelen yolcunun sonunda Yeşil Yol Projesinin başında bekleyen dozerin… Sis iyice oturdu. Yayladan silah sesleri geliyor. Bayramın ikinci gü-

nü bir çeşit bayramlaşma olmalı. Pazar günü bayramın son günü, inekler içinse binlerce yıldan beri gelen huzurun son günü olabilir. Yeşil Yol’u yukarı Kavran’a bağlayacak bağlantı yolunu aşmak için bekleyen dozerin üzerinde New Holland yazıyor. Ninlerce yıldır

süren ekolojik yaşamın gelecekle bağını kesmek için bekliyor. Yaylada, önce inekler küsecek, sonra boğalar, sonra sinekler, sonra ekonomi bozulacak. Samistal’de bir amca “bir inek, bir bakkal” demişti. Kendine yeten ekolojik ekonomi bu olmalı. Samistal’de dozer çalışırsa bir düşüm daha bitecek. Kobene’de bostan düşlerim bombalandı. Bu kepçe ise, kepçesi ile Kaşkaryaya düşlerimi parçalayacak. Bu dozer çalışmasın. Yaylalar parçalanmasın. Gelin Yeşil Yol’u engelleyelim.

İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN

İyi

Baysal, Suruç’ta katledilen gençlerin ardından çok açık yazmış: “Bizler bu katliamların sorumlularını biliyoruz! Adana, Mersin, Diyarbakır’da bombalı saldırılarda bulunanları koruyanlar, sizler sorumlusunuz! Diyarbakır bombalamasında olduğu gibi, katliam alanına ambulans ve yardım yerine gaz atanlar ve attıranlar, sizler sorumlusunuz! “Urfa’da İŞİD var mı?” diye soran gazetecileri içeri atanlar, sizler sorumlusunuz! İŞİD’e hastanesiyle, ilacıyla, silahıyla, sınırıyla bu ülkeyi kullandıranlar, sizler sorumlusunuz! Ve bugün sessizliğin konforuna sığınanlar! Sizler de sorumlusunuz! 31 fidanımız öldü, birçoğu da yaralı ve siz hala sessiz kalmayı tercih ediyorsanız, tarafınızı netleştirmişsiniz demektir!”

Kötü

Hayatı değil ölümü kutsayanların lanetli memleketi Hakan Aksay yazdı

Aksay T24’deki yazısında, hayata tutunmanın; yaşamanın türlü türlü yöntemlerini bulmak varken, ölmenin “kutsal”ını icat eden düzeni eleştiriyor. Çocukların ağlamadığı günler için gerçekleri yüzümüze çarpan bir bayram yazısı kaleme alıyor.

Bayram ziyareti... Ama öyle düşündüğünüz gibi değil... Ne el öpme... Ne kucaklaşma... Ne şeker... Ne harçlık... Burası mezarlık... “Ev sahibi” bir ölü... Ziyarete gidenler ufacık çocuklar... Aralarından en büyüğü kendisini asla duymayan ve duymayacak olan mezar sahibine gözyaşlarıyla bir şeyler anlatıyor: “Keşke toprağın altında ben kalsaydım. Babasız hiç durulmuyor. Kimin arkasında gezeceğim belli değil. Kimin eline gideceğim belli değil...” Son iki cümleyi tam anlamamakla birlikte büyük bir ağırlık duygusu taşıdıklarını hissediyorum. Ama özellikle ilk beş kelimeye takılıyorum: “Keşke toprağın altında ben kalsaydım...” Çocuk, kaybettiği babasıyla yer değiştirmek istiyor. Yani ölümü tercih ettiği bir yaşamın içinde olduğunu haykırıyor. 12 yaşında bir kız çocuğu, daha hayatın bir sürü rengini ve mutluluğunu tanımadan nasıl olur da ölümü ister? Bu nasıl bir ülkedir ki çocuklar gözyaşı dökerek ölümü özlerler? * * * O kız çocuğunun adı Semanur Haznadar. Öyle ünlü biri değil. Babası da ünlü değildi. Ali Haznadar, geçen yıl 28 Ekim günü, Ermenek’in Pamuklu Köyü’nde Has Şekerler Madencilik Şirketi’ne ait linyit ocağını su basınca 17 arkadaşıyla mahsur kalmış, 38 gün sonra da – tıpkı ötekiler gibi – ancak eller üzerinde ocaktan çıkarılmıştı. Ali Haznadar gibi binlerce kişi sessiz sedasız iş kazalarına kurban gittiği

ve bu korkunç rezaletler hem devletin tepesinde hem de toplumun yüreğinde “fıtrat” ve “kader” olarak geçiştirildiği için, bu haber pek öne çıkarılacak cinsten değildi. Bunlar, ahlaksızlık ve duyarsızlık lügatinin önde gelen kelimeleri olduğundan, pek bir sevilen ve yaygın kullanılan anlatımlardı. Her vicdansız, kendi şartlarına kolayca uydurabiliyordu onları. Daha önceden de bilinen geçmişiyle artık pek “ünlü” olan Metro Turizm’in sahibi, kaza üstüne kaza yapmış otobüsleri ve yerlerde kan içinde yatan ölü müşterileri hakkında “Kaderdir bu kader, imanın şartıdır, uzatmayın öyle trafik kazası falan diye...” mesajı veriyordu. Ve “uzatanları” neredeyse tehdit eder gibi konuşuyordu. Ne olmuştu ki yani, orada biraz insan öldüyse... Bunlardan daha çoook vardı bu memlekette... “Ölenle ölünmez”di ve hayat “bir şekilde sürüp gidecek”ti” işte. Ve para kazanılmaya devam edilecekti. Rahat hayat sürmeliydi çünkü. Ölen ve her an ölmesinde pek bir sakınca olmayan insanların paralarıyla satın alınması gereken daha epeyce konfor vardı. Hem zaten Metro Turizm - hakkında açılan dava ve çıkarılan söylentilere rağmen – AKP’ye, devletine ve dinine sonuna kadar bağlı örnek bir şirketti; daha ne?.. * * * Devlet ve iktidar konusuna girmişken... Bizdeki kadar halkını bin bir türlü “kutsal” amaçla bir an evvel öteki dünyaya göndermek için yanıp tutuşan başkası var mı acaba? Düşünün... Bir devlet ki, durmadan savaş içinde. Tarihi boyunca. İçerde savaşıyor, dışarda savaşıyor...

Gelmişsin ta 2015 yılına. Adam planlarını hâlâ savaş ve kan üzerine kurmayı tartışıyor. “Başlarım Kürt sorunundan!..” (“Başlangıcı” bu!) Yani? Yani tekrar başlayalım iç savaşa! 30 yılda 40-45 bin insan öldüyse ne çıkar! Nüfus 80 milyona dayandı. Devede kulak! Hem nasılsa ölenler “onlar”... Onun için “derin stratejiler” kurmak sandığınız kadar zor değil. “Bak, ne diycem: Acaba, diyorum, biraz Suriye’ye girsek... Birkaç yüz kişi öldürüp, eh, haliyle biraz da ‘şehit’ verip şöyle güzel bir ‘tampon bölge’ kursak?.. Sonra duruma göre davranırız. Olmazsa biraz daha savaşır kan dökeriz. O arada içerde de ‘antiterör operasyonlar’ falan... Bir de bakarsın, öyle yüzde 41-45 falan hesaplarıyla, anket çarpıntılarıyla hop oturup hop kalkmaya falan gerek kalmaz. Belki birkaç yıl idare ederiz öyle ‘olağanüstü durum’ filan. Oradan da, hooop, (başka türlü olmuyor ki, görüyorsunuz!) başkanlık sistemini tesis ederiz. Ha, o arada binlerce insan ölmüş, ne olur yani!!! Tohumuna... Yani... Şey... Cennete gidecekler be! Daha ne işte!..” * * * Hayat değil ölüm için sulanıyor sanki bu topraklar... Yaşamak pek fazla anlam taşımıyor, ama ölüm çoğu kez “kutsal” olabiliyor. Mesela, bir “iş kazası”nın ardından acele verdiği demecinde ne demişti Başbakanımız Ahmet Davutoğlu: “Ölenler bizim için şehit hükmündedirler!” Pardon, ama sizin “hükmünüz” ne ki, kimin şehit olup olmadığına anında

karar verebiliyorsunuz? Hemen ölüleri (ve dolaylı olarak kalan yakınlarını) “ödüllendirmeye” çalışırken nasıl bu kadar bol keseden “paye” dağıtabiliyorsunuz? Ama “suç” sadece iktidarda mı? Ya insanlar? Ya toplum? Belki de hemen herkes, İstanbul eski valisi Avni Mutlu’nun dediği gibi, “ölümü severek mutlu oluyor”... Olur mu olur! E zaten “bu dünyadan daha iyisini vaat eden” dinî referanslarımız da arkamızda... Fıtrat-mıtrat, derken - eski bakan Erdoğan Bayraktar’ın mükemmel anlatımıyla söylersek - “sinek gibi insan ölüyor”. Yine de iş ve trafik kazaları, deprem tehlikesi, iç savaş falan kimsenin pek umurunda değil. Ölüp duruyoruz; ama önemli değil, doğuyoruz da. “Üç çocuk, beş çocuk” derken sonuçta sandık başına gidecek epeyce insan çıkıyor ortaya. Varsın bir kısmı da başka sandıkların içinde toprağın altına tıkıştırılsın. Ölseler ne olacak? Haydi, açık konuşalım: Biraz daha ölüm olsa bile hayatımıza devam etmenin, konuşup gülüşmenin, yiyip içmenin, eğlenip sevişmenin bir yolunu bulacağımızı bilmenin rahatlığını taşımıyor muyuz? Kolayca kabullenilmiş bunca “ölüm” arasında “hayat” diye bir değer var mı ki? Şehit cenazelerinde dökülen gözyaşlarının arasında oğullarını savaşa feda etmekten gurur duyan bunca ana ve baba varken, yaşamanın kutsallığından söz edilebilir mi? Ölmek, yaşamaktan daha anlamlı bu topraklarda. Yaşamasını pek öğrenemedik, beceremedik bir türlü kendimizi ve yanımızdakileri mutlu etmeyi. Onun için pek değer veremedik hayata, ister bizimki olsun, ister başkasınınki. Yaşamak, aşk, edebiyat, sanat, bilim pek bir önem kazanamadı. Kutsal yaşam kuramadık 90 yıldır; ama kutsal ölümün birçok çeşidini icat ettik ne yazık ki.

Nurcan Baysal T24

Yiğit Bulut Star

Yiğit Bulut’un yazılarını okuyan var mı artık merak etmeye başladık. Bu seferde 1699’dan başlatmış Erdoğan’ın büyük yolculuğunu: “Alparslan’ın Anadolu’ya girişinden, Fatih’in İstanbul’u fethine, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ayağa kalkışı ile EMPERYALİZME karşı TÜRKİYE tanımından, Menderes’in dikilişine-”YETER SÖZ MİLLETİN” vurgusuna, Erdoğan’ın defalarca “EMPERYAL ODAKLARA KARŞI DURUP YETER” demesinden “Sömürülen değil ÜRETEN BÜYÜK TÜRKİYE” tezine... Evet, atalarımızın başladığı bıraktığı yerden, düştüğümüz yerden, 1699’dan hatta 1839’dan bugüne AYAĞA KALKMAYA çalışıyoruz... KALKIYORUZ, DİKİLİYORUZ! KALKACAK MIYIZ! KALKACAĞIZ; KALKIYORUZ HEM DE BİR DAHA ÇÖKMEMEK ÜZERE! LİDER EŞLİĞİNDE, geçmişten geleceğe ortaya koyduğu SENTEZLE kalkıyoruz...”

Çirkin

Aziz Üstel Star

Üstel, kendince CHP’yi eleştirmeye çalışmış. Ancak IŞİD ile kol kola bir AKP’yi bu sözlerle savunup, halka yutturmak için artık çok geç kaldı: “Ya işte böyle. Hala ilerici ve gericiyi dine, namaza, sakala, türbana bağlayanlarımız var ne yazık ki çoğunlukta! Ülkenin kalkınması, ticarette, sanayide, bilimde yükselmesi için ter dökeninin inançlı olması onu gerici yapıyor! Yerinde saymayı, darbelere alkış tutmayı, taş taş üstüne koyana kara çalmayı marifet sayan ilerici oluyor! Ben sana daha ne söyleyeyim cancağızım!” yazısının sonuna bir de not düşüyor: (Meraklısına Not: Günün deyimi: KAPİTALİST REZİDANS DEVRİMCİLİĞİ) bize de AKP’nin parsel parsel ağıtıp akladıklarını hatırlatmak düşüyor.

elif karan

günlüğü

Suruç’taki bombalı saldırıların ardından sosyal medyada tek bir şey haykırıldı: #SurucunKatiliniBiliyoruz Onur Cihangir @mocihangir Katil o ISİDlilere yandaşlık yapan Akçakale de hastanelerde onlar için elinden geleni yapan katil AKP’dir HDP’li RONİ @TemelRoni Suruçta Ölenlerin Yarısı Kürt, Yarısı Türktü. Dünya işte bu Kardeşlikten Ürktü. Kahrolsun Zalim AKP ve Katil IŞİD Mehmet Ali Bora @bora4165 Katliamdan önce 140 lira olan Urfa uçak biletlerini katliamdan sonra 400 lira yapan Türk Hava Yollarını kınıyorum! ADR MEDYA @ajansdreklam Acımamışlar, Hiç acımamışlar, Ne bulut bırakmışlar ne çocuk, Ne bahar bırakmışlar ne yolculuk Mazlum Altay @mazlum_alty Verin 400’ü bu iş huzur içinde çözülsün demişti İT’in biri...


KULTUR-SANAT

15

21 Temmuz 2015

Fight Club müzikal oluyor

Kültür Bakanlığı’nın İstanbul Film Festivali’nden ‘Bakur’ belgeselinin gösterimi için istediği ‘kayıt tescil belgesi’, Türkiye’de görme, işitme ve ortopedik engellilerin erişebildiği ilk film festivali olan Ankara Engelsiz Filmler Festivali’nde de kendini gösterdi. Festivalde 7 filmin gösterimi iptal edildi, 5 yönetmen yarışmadan çekildi. kültür - sanat didem arıkan

Dövüş Kulübü, orijinal adı ile Fight Club, Chuck Palahniuk tarafından yazılmış olan aynı isimli roman üzerinden çekilen bir kült film. 1999 yapımı filmini yönetmeni ise ”Kayıp Kız” ve “Seven” gibi muhteşem filmlerin dahi yönetmeni David Fincher. David Fincher, her ne kadar “Kayıp Kız” ve “Seven” gibi başarılı filmlere de imzasını atmış olsa da ününü daha çok Fight Club filmine borçlu. Film, ilginç konusunun yanı sıra, zorlama mizansen dövüş esprisine kaçmadan adam akıllı sokakta gördüğümüz kavga sahneleriyle dolu olması ile ve dövüş ve aksiyon sahnelerinde de gerçek zaman akış ve görüntülerinden ödün vermemesi ile de efekt olarak en iyi örneklerden biri sayılabilir. Kısaca Fight Club, üzerinden 16 sene geçmiş olmasına rağmen, adından bahsedildiğinde, hala heyecan duymamıza neden olabilen nadir filmlerden. İşte bu muhteşem film, müzikal olarak tekrar sevenlerinin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Filmin Broadway’de sahnelenme fikri filmin 10.yılında David Fincher tarafından müjdelenmişti zaten. Ancak filmini üzerinden 10 yıl geçtikten sonra ortada proje ile ilgili pek bir ses yoktu. Sene 2015 ve biz tam Fight Club’ın Broadway olması umudumuzu kaybettiğimiz

anda, dünyaca ünlü sinema ve eğlence fuarı Comic Con 2015’de filmin yaratıcısı Chuck Palahniuk bize müjdeli haberi verdi; “Proje gayet net bir şekilde hayatta hala!” Fight Club filminin müzikal yapılması ilk etapta çoğu kişiye tuhaf geldi büyük ihtimalle, ancak müzikalin “Rock Opera” şeklinde olacak olması belki ilginizi biraz da olsa çekecektir. Zaten böylesi aksiyonlu sahneleri olan bir filmin müzikali de başka türlü olamazdı. Müzikalin yönetmenliğini Julie Taymor’un yapacak olması ve de müziklerini de Nine Inch Nails grubundan Trent Reznor’un yapacak olması müzikalin gerçekten iyi olacağının sinyallerini veriyor. Müzikalin henüz oyuncu kadrosu netleşmese de, filmin müzikale olacak olması biraz da olsa Fight Club hayranlarını heyecanlandırmaya yetmiştir. Julie Taymor’u bilmeyenler için kısa bir dipnot; kendisi, yönetmen, senarist, opera yönetmeni, tasarımcı… Tiyatro kökenli rejisörlerden olan Taymor, William Shakespeare eserlerini sinemalaştırdıktan sonra yönettiği Frida ve Across The Universe gibi filmleriyle tüm dünyada adını duyurdu. Yönetmenin en dikkat çekici özelliği yönettiği filmlerde

oldukça zengin bir görsel dil kulSpider-Man müzikali provalar lanmasıdır. esnasında ki tüm olumsuzluklaTaymor ayrıca, Lion King’i ra rağmen çok iyi bir müzikaldi. Broadway’e taşıyıp iki ödülde ka- Taymor’un aynı başarıyı Fight zanmıştır. 2011 yılında ise Spider- Club müzikalinde de göstermesini Man filmini Broadway’e taşıyarak umut ediyoruz. Spider-Man hayranlarını bir kez Tabii, bunu yılların endüstriyel daha heyecanlandırdı. Eee, daha rockçısı Trent Reznor’un çılgın davul ve gitar sesleri eşliğinde! ne olsun!

Film, İranı’ın ilk “vampir/western” filmi olarak kabul ediliyor. Vampir kız, gece yarısı İran sokaklarında gezinirken bir yandan da avlanmaktadır. Ancak avladığı kişiler,diğer vampir filmlerindeki kişilerden faklı olarak,kötü karakterli insanlardır.Vampirimiz iyi bir vampirdir ve kötü insanları öldürmektedir.Filmde sizi heyecanlandıracak bir şey daha var, AŞK! Filmin bir diğer karakteri Arash ile vampir kızın aşkı.Arash bir gece arabasını sattığı kişiden geri almak için evine gittiğinde adamın ölmüş olduğunu görür. Böylece, olay mahallin de tüm soğukkanlılığıyla bekleyen vampir “Kız” ile aralarında tuhaf ilişki başlar. Film siyah-beyaz olması , ütopik atmosferi ve aynı zamanda muhteşem müzikleri ile de sizi kolayca etkisi altına almakta. Hollywod’un klişe vampir filmlerine kıyasla çok daha özgün bir film olması nedeni ile izlenmeyi hak ediyor. PLEMYA (2014) Yönetmen: MİROSLAV SLABOSHPİTSKY Oyuncular: YANO NOVİKOVA, ROSA BABİY, GRİGORİY FESENKO Tür: Dram

Carmen de dans ediyor Hamlet de 13. Uluslararası Bodrum Bale Festivali, 18 Temmuz-1 Ağustos tarihleri arasında gerçekleştiriliyor. Festival, bu yıl 7 akşam dans gösterilerine ev sahipliği yapacak. Festival’in açılış akşamı izlenebilecek olan gösteri bir prömiyer; Stravinsky’nin “Ateş Kuşu” balesi. Prömiyerde,“İlkbahar Ayini” balesi Mehmet Balkan koreografisiyle ve Ravel’in “Bolero”su ise Uğur Seyrek koreografisi ile yorumlanacak. “Karya Prensesi’nin evi” Bodrum Kalesi’nde gerçekleştirilen festival; yine kendi içinde üç bölümden oluşan, “Gökkuşağı” balesiyle devam edecek.Prömiyeri geçen sanat

A GIRL WALKS HOME ALONE AT NIGHT(2014) Yönetmen: ANA LİLY AMİRPOUR Oyuncular: SHEİLA VAND, ARASH MARANDİ, MOZHAN MARNO Tür: KORKU,ROMANTİK,GERİLİM

sezonunda gerçekleştirilen “Hamlet” balesi de festival kapsamında yorumlanacak eserler arasında. Sheakespeare’nin aynı adlı eserinden uyarlanan balenin bestecisi Revaz Gabichvadze. Ankara Devlet Opera ve Balesi prodüksiyonu olan eserin reji ve koreografisi ise Nugzar ve Medeia Magalashvili imzası taşıyor. “Hamlet” Bodrum’a 28 Temmuz’da konuk oluyor. 13. Uluslararası Bodrum Bale Festivali’nin kapanış gösterisiyse Los Vivancos topluğu tarafından hazırlanan bir epik bir flamenko. Flamenco gösterisini 31 Temmuz Cuma ve 1 Ağustos Cumartesi günü izleyebilirsiniz.KÜLTÜR-SANAT

Konuşma yok,müzik yok,anlatıcı yok,altyazı yok. Tamamı işitme engellilerden oluşmuş bir oyuncu kadrosuna sahip bir film var karşımızda. Ukrayna’da yaşayan sağır-dilsiz bir genç sadece kendi gibilerin bulunduğu bir yatılı okula gönderilir. Film acımasız ergen çetesi,gasp,fuhuş,cinsellik ile izleyicinin sınırlarını biraz zorlasa da ve aynı zamanda hiçbir diyaloga sahip olmamasına rağmen, filmin etkisine kapılmaktan kendinizi kurtaramıyorsunuz.Filmde sadece işaret dili kullanılması sizi kesinlikle korkutmasın ilk 10 dakikadan sonra film inanılmaz bir şekilde kendini anlatıyor size.İzlemeye değer! BİG EYES(BÜYÜK GÖZLER) Yönetmen: tim burton oyuncular: amy adams, danny huston,christoph waltz Tür: dram,biyografi,komedi

Büyük gün 20 Eylül’de Televizyonun en prestijli ödülü olarak nitelendirilen Emmy Ödülleri’nin bu yılki adayları belli oldu. 67’nci kez sahiplerini bulacak Emmy Ödülleri’nin aday kadrosu, her yıl olduğu gibi yine oldukça iddialı yapımlardan oluşuyor. Özellikle de 24 dalda adaylığı bulunan Games Of The Thro-

nes, en çok adaylığa sahip dizi oldu. Listeye damga vuran diğer yapımlar ‘American Horror Story: Freak Show’, ‘House of Cards’ ve final sezonuyla ‘Mad Men’ oldu.Ödül töreni, 20 Eylül Pazar akşamı Andy Samberg’in sunumuyla Los Angeles Nokia Tiyatrosu’nda gerçekleşecek.KÜLTÜR-SANAT

2014 yapımı bir Tim Burton filmi. Tim Burton, sıra dışı, dahi yönetmen. Özellikle de 1988 yapımı “Beetlejuice” filmini bilmeyeniniz yoktur.Türkçe adı ile “Beterböcek”. İşte bu dahi yönetmenden muhteşem bir film daha; “Büyük Gözler”, 1950’li yıllarda çizdiği kendine has iri gözlü çocuk tablolarıyla tanınan Amerikalı ressam Margaret Keane’in, eşi Walter Keane ile yaşadığı güç mücadelesini anlatan biyografik bir uyarlama. Yaptığı tabloların birisi için bile “Benim tablom!” diyemeyen Margaret’in, kocasının baskına karşı verdiği savaş anlatılıyor filmde.

HAFTANIN AJANDASI Muhteşem “Buluşma”

Cecil Beaton Pera Müzesi’nde

Gölgenin Hikayesi

“Buluşma”,hayatlarının bir noktasında Sabancı Üniversitesi Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı Programı’ndan yolu geçen gençlerin profesyonel sanatçılar olarak ürettikleri eserleri ilk defa bir araya getirdikleri bir sergi. Sergi de usta heykeltıraş Bayram Candan’ın da iki eserini

20. yüzyılın önemli ve çok-yönlü fotoğrafçılarından Cecil Beaton (1904-1980) büyüleyici portreleriyle ilk kez Türkiye’de, Pera Müzesi’nde. Sergi ,sanatçının 1920’lerden 70’lere kadar fotoğrafladığı film yıldızları, yazarlar ve kraliyet portrelerinden oluşuyor.

Sergi ve proje mekanı Studio, ilk sergisinde İzmir’li sanatçı kolektifi InputOutput’a ev sahipliği yapıyor. Gizem Akkoyunoğlu ve Orhan Yıldız’ın işleri sergilenecek. Sergi adını gölgede kalanın gerçekliği ve güzelliği ile göz önünde olmayanın hikayesinden alıyor. Görmek için uğraş isteyen detaylar serginin temelini oluşturuyor.

ww


Canlı yayında köpekbalığı saldırısı Avustralyalı sörfçü Mick Fanning, canlı yayında köpekbalığı saldırısına uğradı. Mick Fanning, dünya turunun son ayağı olan Güney Afrika ’da sörf yaparken canlı yayın-

da köpekbalığı saldırısına uğradı. Kurtarma ekipleri tarafından hızlı bir şekilde sudan çıkarılan Fanning, saldırıdan herhangi bir yara almadan kurtuldu. toplum

Plüton, aşkın yüzü oluncaya dek

NASA’nın tam 9 sene önce fırlattığı The New Horizons, geçtiğimiz hafta Plüton’un yörüngesine girmiş, gezegeni ve uydularını net bir şekilde fotoğraflamayı başarmıştı. Bizlere aşk dolu yüzünü gösteren Plüton’un kalbinin altında çok ilginç detaylarda varmış. toplum birsen kaplanseren

Arzular şelale

Partisinin bayramlaşma töreninde konuşan MHP Lideri Devlet Bahçeli “Azınlık hükümetine destek verirsek AKP’yi arzularız demektir. Onu arzulayacağımıza millet iradesini arzularız” dedi. Devlet Bahçeli her zaman olduğu gibi bu hafta da ilginç açıklamalarına devam etti. Bayram vesilesiyle partisinin bayramlaşma töreninde bir konuşma yapan Devlet Bahçeli arzular üzerine gayet açıklayıcı bir konuşma gerçekleştirdi. Partililerin kimi arzulaması gerektiğini konuşmasında anlatmış olan Devlet Bahçeli, kısaca arzulama konularına açıklık getirerek asıl arzulanması gerekenin AKP değil, millet iradesi olduğunu vurguladı. Partililerin de arzuladığı en büyük şey, Devlet Bahçeli’nin arzuladığı millet iradesi olduğundan tören arzuların dorukta olduğu bir şekilde son buldu.toplum

18SORU

The New Horizons uzun süren uğraşlar sonunda Plüton’un yörüngesine girdi ve bizlerle eşsiz güzellikteki Plüton’un fotoğraflarını paylaşmayı başardı. Bu fotoğraflardan en dikkat çekici ve en sevimli olanı da gezegenin yüzeyindeki kalbe benzeyen bir şekilin göründüğü fotoğraf karesiydi. Nasa bu fotoğrafı sosyal medya hesabından Plüton’dan önizleme’ başlığıyla paylaştı ve “Cüce gezegen, 9 yıldır 3 milyar mil yol kat eden New Horizons uzay aracımız aracılığıyla dünyaya bir aşk notu gönderdi. Bu fotoğraf, bugün yapılacak en yakın uçuştan önce alınan son ve en detaylı görüntü” notunu ekledi. Gelelim Plüton’un bize gönderdiği aşk notunun sırrına. O kalp şeklindeki alanın ayrıntıları da oldukça dikkat çekici çünkü. Plüton’un yüzeyindeki kalp şeklinde olan açık renkli alan bizlere bu kısmın Plüton’un derin olmayan vadilerle bölünmüş ge-

niş düzlüklere sahip olduğunu anlatıyor. Yüzeyin parlaklığının sebebi ise bu yüzeyin buzla kaplı olmasından kaynaklanıyor. Plüton’un hakkını teslim etmek Plüton ile ilgili en önemli konulardan bir diğeri ise bu fotoğraflardan sonra tekrar gündeme gelmiş oldu. Bu güne kadar hakkında çok az şey bilinen bu cüce gezegenin aslında bilinenden daha büyük bir gezegen olduğu ortaya çıkmış oldu. Aslında Plüton için söylenecek çok şey var, başka bir mesele de Plüton’un 2006’nın Ağustos ayına kadar gezegen olarak kabul edilirken, 2006’da Uluslararası Astronomi Birliğinin belirlediği bazı kriterlere uymamasından dolayı gezegen sınıfından çıkartılması. O güne kadar okullarda Plüton’u gezegen olarak öğrenen ve onu öyle kabul eden bizler için ise bu durum hayal kırıklığından başka bir anlama gelmiyordu tabi ki. Her ne kadar bu durumu hala kabullenmeyenlerimiz olsa da yapacak bir şey yok tek umut var o da bize kalbini gösteren

Hatice Elmas Mavzer Ankara - öğrenci

Tombaugh Regio Uluslararası Astronomi Birliği Plüton’a hakkını teslim eder mi etmez mi bilinmez ama bu güne kadar hakkında çok az bilgimizin olduğu Plüton ile ilgili, yep yeni tap taze bilgilerimiz oldu. Örneğin o kalp şeklindeki etkileyici bölüme yine dönecek olursak, Tombaugh Regio adı verilen bölümde, New Horizons ekibinin verdiği bilgiye göre, tek bir çarpışma krateri izi olmadığı ve bu durumun ‘bölgenin 100 milyon yıl kadar genç olduğuna işaret ettiği’ belirtildi. Tombaugh Regio’da en dikkat çekici oluşumlar ise uzunlukları 3 bin metreyi geçen dağlar. Oldukça aydınlık olan Tombaugh Regio’nun bu özelliğinin buzdan kaynaklandığı ve gezegende yüksek miktarda katı halde su olduğuna inanılıyor. Ve son olarak da, bu aşk dolu gezegenin gezegen diyoruz çünkü biz eskiler için öyle, hakkının teslim edilmesini diliyoruz efendim.

Titanyum kafatası Çinli doktorlar, üç yaşındaki kız çocuğuna 3D yazıcıda üretilen titanyum kafatası nakletti. Kafatası 3D veri ve bilgisayar tomografisi kullanılarak basıldı. 17 saat süren ameliyatta hidrosefali (beyinde su toplanması) hastası kız çocuğunun kafatası titanyum alaşımdan yapılan protezle değiştirildi.

Ayı mı? Çin’de yaşayan bir adam iki köpek yavrusu aldı ve köpekler büyümeye başladığında bazı farklılıklar gördü fakat bunun köpeklerin cinsinden kaynaklandığını düşündü. Köpek olarak aldığı hayvanların farklı şekilde büyümesi ve tavukları öldürmesi sonrası köpeklerin aslında bir ayı türü olduğu anlaşıldı.

Ameliyat esnasında piyano İsrail’de bir hastanede gerçekleştirilen Parkinson hastasına beyin pili uygulanması ameliyatında, 71 yaşındaki hasta piyano çaldı. Shoshana Levy isimli kadın hastaya 4 yıl önce Parkinson teşhisi koyulmuştu. Piyano çalmayı çok seven Levy, bu zevkinden mahrum kaldı. “Müzik olmadan hayatım anlamsız” diyen

Hayata merhaba

Levy, ameliyat olmaya karar verdi. Doktoru Prof. Itzhak Fried, bu titremeleri en aza indirmenin tek yolunun ameliyat sırasında da piyano çalmak olduğunu söyledi. Ameliyat sırasında en doğru ayarlamayı yapabilmek için uyanık tutulan ve lokal anestezi ile ameliyat edilen hasta gözyaşları içinde piyano çaldı. toplum

Şovun böylesi Avustralya’nın SBS Televizyonu, “Avustralya’nın küresel mülteci krizi algısını değiştirmek” için başlattığı reality şovda 3’ü göçmen karşıtı 6 Avustralyalıyı Suriye ’ye götürdü ve sığınmacıların takip ettiği rotada seyahat ettirdi. Grup Haseke’de IŞID ile YPG güçlerinin çatışmasının ortasında kaldı.

Cengiz Han belgeseli terör içerikli sanıldı

Marx’ın kızlarıyla oynadığı oyundan alınmıştır

1. En sevdiğiniz erdem? Alçakgönüllülük 2. Başlıca özelliğiniz? Sessiz olmak 3. Mutluluk nedir? Birlik olabilmek 4. Mutsuzluk nedir? Yalnızlık 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Üşengeçlik 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Israr etmek 7. En sevmediğiniz şey? Baskı 8. En sevmediğiniz kişiler? Fırsatçılar 9. En sevdiğiniz iş? Kitap okumak 10. En sevdiğiniz şair? Ahmed Arif 11. En sevdiğiniz yazar? Stephen King 12. Kahramanınız? 13. Kadın kahramanınız? 14. En sevdiğiniz çiçek? Hanımeli 15. En sevdiğiniz renk? Mavi 16. En sevdiğiniz yemek? Bezelye 17. En sevdiğiniz düstur? Eylem karakterdir 18. En sevdiğiniz söz? Ya birlikte kardeş gibi yaşamayı öğreneceğiz ya da aptallar gibi hep beraber yok olacağız

Plüton’a Uluslararası Astronomi Birliğinin hakkını teslim etmesi.

Çin’de “terör içerikli video” izledikleri gerekçesiyle gözaltına alınan 20 turistin BBC’nin Cengiz Han adlı belgeselini izledikleri ortaya çıktı. Yetkililer, olayın ‘yanlış anlamadan’ kaynaklandığını, “Moğol İmparatoru Cengiz Han hakkında çekilen BBC belgeseli izlediklerini”, savcılık tarafından kendilerine suç atfedilmediğini söyledi. Toplum


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.