Bu bayrama i 12 milyon kişle r 500 lira geli giriyor
Bu bayramda emekçiler bayram edebilecek mi? Bu hafta Türkiye’de her 100 kişinin 15’i Kurban bayramına yoksul olarak giriyor. Yani 11 milyon 700 bin yoksulumuz var. Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) yani devletin 2014 yılı gelir ve yaşam koşulları araştırmasına göre, devletin hesaplamalarına göre, 2014 yılında Türkiye’de eş değer hane halkının
ortalama geliri 14 bin 553 TL oldu. TÜİK 2014 hesabına nüfusun yüzde 15’i, yani 11 milyon 700 bin kişi, aylık 500 TL’nin altında bir gelirle hayatını sürdürüyor. Büyük umutlarla gelen bayram, önümüzdeki Kurban Bayramı’nda da bu koşullarda emekçinin yüzünü güldürmeye yetmiyor. ekonomİ 07
Bayramınız barış olsun Güzel günlerin habercisi...
22 Eylül 2015 Salı Sayı: 205 l
l
1 TL www.yarinhaber.net l
SBarış Bloku, yaklaşan bayram öncesi bir bayram mesajı yayımlayarak, bu bayramda barışın gelmesinin önemine vurgu yaparak halklara “Bayramınız barış olsun” dedi. güncel 05
EHP 1 Kasım Seçimlerinde HDP’yi Aktif Politik Çalışmalarla Destekleme Kararı Aldı
YENIDEN KAZANMALIYIZ Yalnızca sandığa gitmek değil, seçim çalışması yürütülmeli
amacıyla ldüğünü Katil Er-
1 Kasım seçimleri öncesinde durumlar netleşmeye başladı. Diktatörlük ve demokrasi arasında bir seçim olacağı gün gibi aşikâr olan seçimlerde yürütülecek mücadele ve sonucu tüm toplumun geleceği için büyük önem taşıyor. EHP tam da bu nokta da oy vermek yetmez diyerek tüm toplumu HDP’yi aktif politik çalışma ile desteklemeye çağırıyor. EHP yayınladığı açıklama ile yalnızca oy vermek değil güçlü bir seçim mücadelesi yürütmek gerektiğini bir kez daha ortaya koyuyor. güncel 03
Emekçi Hareket Partisi Merkez Komitesi’nin 1 Kasım’da alınacak seçim tavrına dair yayımladığı açıklamadan öne çıkan ifadeler şu şekilde;
Ülkeyi çekmeye çalıştığı çukura önce AKP girecektir. Seçimler AKP kazanana kadar oynanan bir oyun değildir. Toplum, 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi biz kez daha oyunu demokrasiden yana kullanacak ve AKP yine başarılı olamayacaktır.
HDP’nin barajı aşması üzerine AKP’nin ülkeyi sürükleyebileceği felaketlerin bir bölümüne tanıklık ettik. Halk, verdiği oy için cezalandırıldı, savaşa ve ölüme mahkûm edildi. AKP ve Erdoğan’ın şimdiye kadar arkasını yasladığı “milli irade” yalanı ortaya çıktı.
Partimiz 1 Kasım seçimlerinde de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ve 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi yine HDP’ye destek verecektir. Bizler için bu destek deklarasyondan ibaret değildir. Partimiz HDP ile omuz omuza, seçim çalışmalarının başından sonuna içerisinde yer alacaktır.
‘Terör’ mitinginde AKP’ye oy istediler Yenikapı’da gerçekleştirilen sözde ‘terör mitingi’ Erdoğan’ın yine geleneği bozmayarak AKP için oy topladığı bir mitinge dönüştü. Cumhurbaşkanı “ Meclis’e 550 tane yerli ve milli milletve-
kili gönderin; ne demek istediğimi anlıyorsunuz değil mi?” diyerek AKP’ye oy istedi. Erdoğan ve Davutoğlu iktidar olamamalarının sorumlusu olarak HDP’yi ilan etti. güncel 04
Erdoğan’ın korkutan seçim hileleri başladı Savaştan kaçan Suriyeliler hayatlarını geri istiyor
güncel 06
HDP’nin % 13 oy alması ile başkanlık hayalleri suya düşen Erdoğan; 1 Kasım seçimlerinde kaybettiği oyları tekrar kazanmak için hukuksuz uygulamalara başladı. Cizre’nin Sur, Nur ve Cudi mahallerinin yanı sıra Ağrı ve Bitlis’te seçim sandıkları kurulmayacak. güncel 05
HDP yeniden kazanmalı
HAKAN ÖZTÜRK
04
Aklın yolu
Yersiz ve yurtsuz
GÜLSÜM KAV
06
Ana fikir
Osmanlı Ocakları Erdoğan’a çete hizmeti
FERHAN UMRUK
09
Köstebek
Az kaldı
FADİK TEMİZYÜREK
Hakikat
YESiL SAYFA
02
22 Eylül 2015
Yaşam alanı savunucuları barış için de mücadele dedi Validebağ’da yangın korkusu Cami inşaatının gündeme gelmesiyle tepkilerin ve direnişin adresi olan Validebağ Korusu’nda Suriye’yi konu alan ‘Hayat Çizgisi Suriye’ adlı film için bazı araçlar ateşe verildi. Bunun üzerine Validebağ Gönüllüleri, çekimlerin izinsiz yapıldığı ve alevlerin ağaçlara sıçrayabileceğini söyleyerek tepki gösterdi. Ateşli sahneler sırasında tedbir amaçlı itfaiye ve polis ekiplerinin alanda bulunmuyordu. Tepkiler üzerine yapım şirketi çekim için valilikten izinleri olduğunu belirtti. Ancak koru 1.derece doğal SİT alanı olduğu için çekimler için İstanbul I Numaralı Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu’ndan izin alınması gerekiyor. Duruma tepki gösteren Validebağ gönüllüleri sosyal medya üzerinden “1. Derece doğal sit alanı olan Validebağ korusu plato değildir!” açıklamasında bulundu. Araçların patlayıp yandığı sahneler sırasında koru güvenliğinin ihlal edildiği ve çekimlerin izin alınmadan yapıldığını savunan Validebağ Gönüllüleri yapım şirketi ve sorumlular hakkında suç duyurusunda bulundu. YARIN YEŞİL SAYFA
Çevre ve yaşam hakkı savunucuları 16 Eylül’de İstanbul’da Çevre Mühendisleri Odası’nda basın toplantısı düzenledi. Toplantıya 30’a yakın ekoloji ve çevre örgütü katıldı. Salona, “Türkiye halklarına çağrımızdır savaşa hayır barış hemen şimdi” pankartı asıldı. Kürt Coğrafyasındaki orman yangınlarına dikkat çekilerek, barış çağrısı yapıldı. yeşil sayfa melek önder
Bakırköy’e dokunma eylemi
Yaşam savunucuları 19 Eylül’de Bakırköy Özgürlük Parkı’nda Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin rant için yıkılmasına karşı eylem yaptı. Diren Bakırköy Çamlık Parkı Forumu’nun çağrısıyla toplananlar kitlesel bir yürüyüş gerçekleştirdi. Büyükçekmece Forumu’nun da destek verdiği eylemde “Hastaneme, ormanıma, Bakırköy’e dokunma! Akıl hastanesi arazisi bizimdir!” pankartları taşındı. Avukat Can Atalay, hastanenin özelleştirilmesini kabul etmeyeceklerini söyledi. Basın açıklamasını okuyan Gizem Süzeri, yenilenme bahanesiyle arazinin rantiyecilere peşkeş çekildiğin belirterek . “Bakırköy’ümüzü tıpkı Gezi’de olduğu gibi savunacak, semtimizi, ormanımızı, hastanemizi sizlere kurban etmeyeceğiz” dedi. YARIN YEŞİL SAYFA
HDP Milletvekili Prof. Dr. Beyza Üstün, Çevre Mühendisleri İstanbul Şubesi’nden Kübra Ayçiçek, Şavşat Derelerin Kardeşliği’nden Merdan Aymelek, Munzur Koruma Kurulu’ndan Hasan Şen, Kuzey Ormanları Savunması’ndan Hasan Sarıkaya ve Yeşilırmak Çevre Platformu’ndan Özge Erdoğan katıldı. Çevre Mühendisleri İstanbul Şubesi adına konuşan Kübra Ayçiçek, savaşın sadece insanların yaşamını değil aynı zamanda ekolojik yaşamı da olumsuz etki-
lediğini belirtirken, ekolojinin de savaşın bir stratejisi parçası haline getirildiğini vurguladı. Ayçiçek’in ardından basın metnini okuyan Yeşilırmak Çevre Platformu’ndan Özge Erdoğan, doğanın tahrip edilmesinin sınıfsal, hak ve hukuk sorunu olduğunu belirterek, bu tahribatın aynı zamanda inanç ve vicdan sorunu olduğuna dikkat çekti. Mücadele veren yaşam alanı savunucuları olarak savaşın derhal durdurulması çağrısı yapan Erdoğan, yaşam alanı mücadelesini barış için de yürüteceklerini söyledi. Erdoğan, ‘ Saray tarafından başlatılan iktidar-
Terörle mücadele adı altında ormanlar içindeki canlılarla yakılıyor.
rant savaşında Kürt, Türk ve hatta bebeklerimiz kurban ediliyor. Sarayın savaşı ülkemizi, şehirlerimizi, mahallelerimizi bölüyor, halklarımızı parçalıyor. İnsanların özgürlükleri, yaşam hakları ellerinden alınıyor, ormanlar terörle mücadele gerekçesi ile içindeki canlılarla birlikte yakılıyor. Tahrip edilen toprak parçasının üzerinde yeni yaşamı kurmanın eskisinden çok daha zor hale gelir. Yarının barış içinde yaşayacak toplumunu savaşlarda tahrip edilmemiş, doğa üzerinde kurmak zorundayız’ diye konuştu. Bizler ekoloji mücadelesi içinde yer alan örgütlenmeler
olarak bu savaşın derhal sonlandırılmasını istiyoruz diyerek sözlerine son verdi. Erdoğan’ın ardından söz alan Şavşat Derelerin Kardeşliği’nden Merdan Aymelek, Munzur Koruma Kurulu’ndan Hasan Şen, Kuzey Ormanları Savunması’ndan Hasan Sarıkaya’da, barış sürecinden umutlu olduklarını ancak bugün gelinen noktaya bir anlam veremediklerini aktararak, “Ekolojinin yok edilmesi savaş stratejisinin bir parçasıdır. Bölge insansızlaştırılmak isteniyor. Bizler bunu kabul etmiyoruz. Savaşın sona erdirilmesini istiyoruz” dediler.
Savaş sadece insanları değil ekolojik yaşamı da etkiliyor.
Fatsalıların direniş çadırı yakıldı Ordu’nun Fatsa İlçesinde Altıntepe Madencilik’in siyanürlü altın ayrıştırma faaliyetlerine karşı 10 aydır direnen köylülerin direniş çadırı yakıldı. Fatsa Ünye Doğa Koruma Platformu’nun siyanüre karşı mücadele sembol haline gelen direniş çadırı konukların ağırlandığı, basın açıklaması ve eylem yeri olarak kullanılıyordu. Daha öncede çadır saldırıya uğramıştı, ancak bekleyiş devam etmişti. Yöre halkının her akşam bir araya geldiği çadır, geçtiğimiz hafta Çarşamba gecesi 23:00 sularında kimliği belirsiz kişi veya kişilerce yakıldı. Çadırda 10 ayı aşkın süredir
Hava kirliliğinde ürküten tablo
İngiltere’nin prestijli bilim dergisi Nature’da yayımlanan bir araştırmaya göre her yıl 3 milyondan fazla kişinin hava kirliliğinin neden olduğu kalp ve akciğer hastalıkları sonucu yaşamını yitirdiğine dikkat çekildi. Ölümlerin yüzde 75’ine felç ve kalp krizinin neden olduğunu belirtti. Hava kirliliğine bağlı ölümlerin büyük bir kısmı Çin’de görülüyor. Ülkede her yıl 1,4 milyon kişi hava kirliliğinin neden olduğu hastalıklar nedeniyle yaşamını yitiriyor. Çin’i 645 bin ölümle Hindistan ve 110 bin ölümle Pakistan izliyor. Araştırmacılara göre önlem alınmazsa hava kirliliğinden ölenlerin sayısı 2050 yılında iki katına çıkabilir. YARIN YEŞİL SAYFA
Yeşil Takvim:
Üç Beş Ağaç Kervanı Yola Çıkıyor- 23 Ağustos/23 Eylül Türkiye’nin İlk Vegan Festivali: Vegfest Türkiye-25/26 Eylül Sürdürülebilir Yaşam Konferansı: 2015 BURSA- 14 Ekim Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali – 22/25 Ekim İklim Forumu- 12/13 Kasım
direnişe devam eden Cevat Atar, “ Bu akşam saat 9’a kadar çadırda kaldık, gece 12’de komşunun biri orada çadır yanıyor dedi, kalktık gittik çadırı yakmışlar. Fındık zamanı kimse içeride kalmıyor, herkes fındık topluyor. Kullanılmayacak hale geldi. Herşeyimiz yandı.” sözleriyle olayı anlattı. Atar, çadırı kimin yaktığını bilmediklerini söylese de süphelendikleri birileri olduğunu, yakılma olayının işe girme amaçlı olabileceğini belirtti. Savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını belirten Atar, çadırla direnişe devam edeceklerini söyledi. YARIN YEŞİL SAYFA
Hod köylüleri madene karşı
EGEÇEP madene karşı mücadeleyi sürdürüyor 17 Eylül’de, Efemçukuru’ndaki altın madenine karşı EGEÇEP İzmir Büyükşehir Belediyesi önünde basın açıklaması yaptı. Eylemde madenin içme suyunu kirlettiği bir kez daha vurgulanarak, “Bayramı zehir etmeyin. Altın madenini derhal kapatın” çağrısın-
da bulunuldu. Madeninin 4 yıldır faaliyette bulunduğu ve suları ağır metallerle zehirlediğinin bilirkişi raporlarıyla da kanıtlandığı belirtildi. Madenin yasadışa çalışmasına rağmen kapasitesinin arttırılmasına izin verildiği vurgulandı ve dilekçe verildi. YARIN YEŞİL SAYFA
Artvin’de Hod köyü halkı köylerindeki altın madenine tepki göstererek, basın açıklaması yaptı. ‘’Yeşilimiz solmasın, derelerimiz kurumasın kısaca doğal hayatımız korunsun bize yeter.’’ diyen köy halkı, doğanın talanı karşı direneceklerini söyledi-
ler. Hodlular, Cerattepe’den öğrendikleri mücadele ile köylerindeki altın aramaya karşı madenin başlamaması için elinden geleni yapacaklarını belirtti. Hiçbir Hodlu ağırlığınca altın verseler köyünün bir yongasını gözden çıkarmaz, denildi. YARIN YEŞİL SAYFA
GUNCEL
03
22 Eylül 2015
EHP 1 Kasım Seçimlerinde HDP’yi Aktif Politik Çalışmalarla Destekleme Kararı Aldı
Yeniden kazanmalıyız 1 Kasım seçimleri öncesinde durumlar netleşmeye başladı. Diktatörlük ve demokrasi arasında bir seçim olacağı gün gibi aşikâr olan seçimlerde yürütülecek mücadele ve sonucu tüm toplumun geleceği için büyük önem taşıyor. EHP tam da bu nokta da oy vermek yetmez diyerek tüm toplumu HDP’yi aktif politik çalışma ile desteklemeye çağırıyor. güncel melih erdem
7 Haziran seçimlerinde başkan olamadığı için savaş çıkaran Erdoğan, 1 Kasım seçimleri öncesi elini daha da yükselterek sözde “ teröre” özde HDP’ye karşı Yenikapı’da bir miting düzenledi. Seçim mitingi olduğu, AKP’ye oy isteyeceği aşikâr olan Erdoğan yapmak istediği gövde gösterisi ile başkanlığı önündeki temel engelin HDP olduğunu ilan etti. Onu başkan yaptırmayan HDP toplumun geniş bir kesiminin desteğini alarak seçimlerden sonra da AKP’nin savaş politikalarını teşhir etmeye devam etmişti. Erdoğan halklara vurdukça karşısında büyüyen bir irade göremeye devam ediyor. Oya dönüştürmek istediği asker ve polis cenazelerindeki tepkiler bunun en somut örneği oldu. Asker aileleri AKP’lilerin taziyelerindense gerilla ailelerine kucak açtı. Hep bir ağızdan “Barış” istedi. Ha keza Edirne kapılarında bekleyen, Ege denizinde boğulan Suriyeliler Erdoğan’ın savaşının sonuçlarını bir kez daha su yüzüne çıkararak tüm toplumun “artık yeter” seslerini daha da güçlü söylemesine neden oldu.
Seçim sağlıklı şartlarda yapılmalı 1 Kasım’da demokratik bir sonucun çıkması savaş ortamının bitirilerek seçimin sağlıklı şartlarda yapılmasından geçer. HDP’yi saf dışı bırakma çabaları demokrasiye sığmaz.
toplumdan sakınmazken, Yenikapı’daki “HDP’yi baraj altında bırakın” çağrısı da bunun yolunu bir kez daha işaret etmiş olmuş. Bu seçimler demokrasi ve barıştan yana bir toplumun inşası ile Erdoğan’ın diktatörlüğü arasında bir tercih olacak. Tam da bu nokta da Emekçi Hareket Partisi, emekçilerin, kadınların, gençlerin geleceği için tüm toplumu HDP’yi aktif politik çalışmalarla destelemeye çağırıyor.
Erdoğan kaybedecek, tekrar seçimi, tekrar halk kazanacak Erdoğan “Halk tarafından seçilmiş” Cumhurbaşkanı olmakla övünürken, halkın sandıktaki iradesini yok saymakta, hatta 1 Kasım’da sandıklara bile gitmesini engellemekte sorun görmüyor. Hal böyle ise “Beklenip görülecek” bir şey kalmadı. Aksine yapılması gerekenler var. EHP, yayınladığı açıklamada, Erdoğan’ın başkanlık arzusunun, ekonomiye, emekçilere, kadınlara, gençlere, halklara verdiği zarın altını özelikle çizerek, tüm Türkiye’yi bunun karşısında durmaya çağırıyor.
Emekçi Hareket Partisi Merkez Komitesi, yayımladığı açıklama ile 1 Kasım seçimlerinde alacağı tavrı kamuoyuna ilan etti. 1 Kasım seçimlerini demokrasi ile diktatörlük arasındaki bir seçim olarak tahlil eden EHP, AKP ve Erdoğan diktatörlüğüne karşı HDP’yi destekleyeceğini ve aktif biçimde seçim çalışması yürüteceğini açıkladı.
Görevimiz diktatörü alaşağı etmektir HDP’nin barajı aşması üzerine
Meclisteki vekillerle olacaktır
İdris Baluken HDP Grup Başkanvekili
EHP’nin 1 Kasım seçimlerine dair açıklaması
1 Kasım demokrasi ile diktatörlük arasındaki seçimdir Bu seçimler Türkiye bakımından rejimin oylanması demektir. Erken seçime giden süreç, AKP ve Erdoğan’ın başkanlığı getirene kadar halklara zulmetmeye devam edeceği anlamına gelmektedir. Diktatörlük, yarattığı tüm sonuçlarla karşımızdadır. Ancak kendi ikbali için seçimleri bile oyuna çeviren AKP ve Erdoğan’ın işi giderek zorlaşmaktadır. Toplumun birçok kesiminden AKP’ye muhalefet sesleri yükselmektedir. Ülkeyi çekmeye çalıştığı çukura önce AKP girecektir. Seçimler AKP kazanana kadar oynanan bir oyun değildir. Toplum, 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi biz kez daha oyunu demokrasiden yana kullanacak ve AKP yine başarılı olamayacaktır.
Numan Kurtulmuş Başbakan Yardımcısı
Başta sandıktan teröre son verilecek bir sonuç çıkmalıdır. 1 Kasım’ın ardından demokrasi gelmesi millet için mecliste bulunacak terörün karşısında vekillerle olacaktır.
rektiğini bir kez daha ortaya koydu. Seçimle gelen seçimle gitmiyorsa, kendine oy verdiği için halka zulüm ediyorsa, halklarında bunun karşısında güçlü bir mücadele vermekten başka çaresi yok gibi görünüyor. Erdoğan’a dokunmak bile yargılanma sebebi haline gelmişken, halkların “oy vermekten” daha fazlasını yapması gerektiği ortada. Tam da bu noktada, aktif, örgütlü bir mücadele ile tıpkı Gezi’de, 7 Haziran’da olduğu gibi AKP’nin tek hedefi: Güçlü bir seçim mücadelesi AKP’yi geriletebiliriz diyen EHP Erdoğan’ın başkanlığı gerekiyor tüm Türkiye’yi Erdoğan’ı başkan Erdoğan’ın başkan olamadığı sa- EHP yayınladığı açıklama ile yaptırtmamak için mücadeleye vaş için çıkardığını AKP’liler bile güçlü bir seçim mücadelesi ge- çağırıyor.
1 Kasım’da diktatörlük ve demokrasi arasında bir seçim yapmaya hazırlanıyoruz. Ya diktatörlük kazanacak, savaş ve zulüm devam edecek ya da demokrasi kazanacak ve AKP’nin kaçınılmaz sonunu el birliğiyle hızlandırmış olacağız.
1 Kasım’da demokrasiden yana bir sonuç almak için sizce ne yapılmalı?
AKP’nin ülkeyi sürükleyebileceği felaketlerin bir bölümüne tanıklık ettik. Halk, verdiği oy için cezalandırıldı, savaşa ve ölüme mahkûm edildi. AKP ve Erdoğan’ın şimdiye kadar arkasını yasladığı “milli irade” yalanı ortaya çıktı. Diktatör, AKP’yi iktidar, kendini başkan yapmak için milli iradeye yapmadığını bırakmadı. Açıkça görüldü ki, emekçilerin ve ezilen halkların kurtuluşu için diktatörü alaşağı etmekten başka çaremiz yoktur. 1 Kasım seçimlerinde yürüteceğimiz mücadele, bu amaca hizmet edecektir. Güçlü bir seçim mücadelesi vermeliyiz Erdoğan’ın başkan olma hedefine ulaşamaması, güçlü bir seçim mücadelesi ile mümkündür. Daha önce Erdoğan’ı başkan yaptırmayan yüzde 13’ün görevi bir kez daha demokrasi için kolları sıvamak ve toplumun kararını demokrasiden yana vermesi için seçim mücadelesini sonuna kadar yürütmektir. Erdoğan, AKP’nin tek başına iktidar olmaması durumundan korkmaktadır. Erdoğan işlediği binlerce suçtan ve
bu suçlardan yargılanmaktan korkmaktadır. Bu yüzden savaş çıkarma yoluna gitmiştir. Toplum bu gerçeği görmektedir. Bu savaşın sarayın savaşı olduğunu bilmektedir. O sebeple sonuçları ne olursa olsun mücadele edeceğiz. Partimiz örgütlenecek seçim kampanyasının her yönüyle parçası olacaktır Partimiz 1 Kasım seçimlerinde de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ve 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi yine HDP’ye destek verecektir. Bizler için bu destek deklarasyondan ibaret değildir. Partimiz HDP ile omuz omuza, seçim çalışmalarının başından sonuna içerisinde yer alacaktır. Demokratik siyasetin önünün açılması için, diktatörlüğe karşı demokrasi cephesinin güç kazanması için, halklarla barışın sağlanması için seçim mücadelesi yürütecektir. Emekçiler gelecekleri için HDP’ye oy vermelidir Diktatörlüğün ve çıkardığı savaşın sürmesi, yalnızca ezilen halkların değil tüm emekçilerin geleceğini karanlığa çevirecektir. AKP’nin yıllardır sırtını yasladığı göstermelik ekonomik
istikrarı artık çökmüştür. İşsizliği gizlemeye çalışırken doları yükselten, doları azaltmaya çalışırken işsizliği arttıran bir AKP ile karşı karşıyayız. Kendi saltanatı için çıkardığı savaş yüzünden işçinin emeğine el koyan, halka insanca bir yaşam için gerekli olan maaşı vermeyen bir AKP ile karşı karşıyayız. Emekçilerin temel sorunu budur. Bu sebeple tüm emekçiler gelecekleri için AKP’nin karşısında birleşmelidir. Demokrasinin önünün açılmasını savunmalı ve HDP’ye oy vermelidir. AKP kaybedecek, direnenler kazanacak 1 Kasım günü tüm emekçiler ve ezilen halklar için AKP’ye mahkûm olmadığını gösterme günüdür. Halk diktatörlük ile demokrasi arasında bir seçim yapacak ve demokrasiyi tercih edecektir. 1 Kasım günü AKP’nin 7 Haziran’da kaybettiği iktidarını kazanmak için toplumu sürüklediği erken seçim planını bozacağız. Erdoğan kaybedecek, tekrar seçimi tekrar halk kazanacak. Emekçi Hareket Partisi Merkez Komitesi
Sibel Uzun EHP Genel Başkanı
Aktif politik çalışma yürütülmeli HDP’nin kazanması için seçim sonuçları açıklanana kadar aktif politik çalışmanın her yönü ile yürütülmesi gereği çok açık ortadadır. Diktatörü alaşağı etmek bir zorunluluktur. Selma Gürkan EMEP Genel Başkanı
Fantezileri siyasi komediye dönsün Emek, demokrasi ve barış güçlerine düşen görev bu siyasi fanteziyi siyasi komediye dönüştürmektir. Bunun için 1 Kasım seçimlerinde HDP’yi desteklemek, oy vermek, oy istemek gereklidir. Hakan Dilmeç Kaldıraç Temsilcisi
HDP’yle birlikte herkes kazanacak Tüm gücümüzle HDP’yi desteklemeyiz. Bu baskılara karşı HDP’yle birlikte hareket etmek tüm emekçilere, doğuya da batıya da kazandıracaktır diye düşünüyor. Bugün için görev budur. Erkan Baş HTKP MK Üyesi
Mücadeleyi büyütmeliyiz Bu süreçte 1 Kasım seçimleri sonrasını da gören bir biçimde sokaktaki mücadeleyi de büyütmeyi unutmamalıyız.
Nuri Günay Halkevleri Genel Sekreteri
Aktif mücadele yürütülmeli Demokrasiden yana bir tutum belirtmek için HDP’ye oy verilmesi gerekli. AKP’nin durdurulması mücadele çizgimiz olmalı. Sadece HDP’ye oy vermek yetmez aktif mücadele de olunmalı. levent gök CHP Genel Başkan Yardımcısı
CHP’nin farkına varılmalı Her şeyden öte halk CHP’nin rolünün farkına varmalıdır. Türkiye’nin her kesimine seslenen birleştirici gücü CHP’ye gereken yetki verilirse 1 Kasım ardından demokrasi tesis edilecektir. Mevlüt Karakaya MHP Genel Başkan Yardımcısı
Meclisten temizlenmeli Demokrasiden yana bir sonuç çıkması başta sadece kendini yerli ve milli gören AKP’nin iktidarının bitirilmesi ardından terörü temsilen meclise girenlerin meclisten temizlenmesiyle olacaktır. Esfender Korkmaz Yeniçağ Yazarı
AKP iktidar olamayacak Türkiye yeni bir siyasi konjonktüre girmiştir. Olağanüstü bir durum olmazsa, seçim sonuçları iyi kontrol edilirse, artık AKP’nin tek başına hükümet kuramayacağı anlaşılmaktadır.
04
GUNCEL 22 Eylül 2015
Hakan Öztürk AKLIN YOLU
HDP yeniden kazanmalı
Büyük bir sorunla karşı karşıyayız. AKP tam da tahmin edildiği gibi seçimle geldi ama seçimle gitmiyor. Yapılmış seçimleri inanılmaz ve korkutucu bir şekilde yok saydı. Sistem fiilen değişmiştir diyor. Yani sadece anayasanın değişmesiyle değişebilecek sistemi ben fiilen değiştirdim diyor. Kimse gıkını çıkarmıyor. Bu ülkede mücadele etmiş devrimciler, o anayasayı özgürlük ve eşitlik yönünde değiştirmek istedikleri için on yıllarca hapislerde yattılar. Gelin görün ki Erdoğan rahatlıkla “ben fiilen değiştirdim” diyebiliyor. * Erdoğan bir zamanlar MHP’nin yaptığı gibi, kendisine sokak gücü oluşturabilecek çeteler yaratıyor. Osmanlı Ocakları bunun bir versiyonu. Türkiye içindeki ve dışındaki siyasal İslam potansiyelini bu nitelikte konumlandırmaya çalışıyor. Hem Kürt hareketinin etkinliği, hem de Gezi Direnişi’nin gösterdiği dinamizm Erdoğan’ı tedbirler almaya itti. Gezi Direnişi esnasında karşılaştığımız palalılar ve esnafın eylemcilere dönük saldırıları bunun küçük bir başlangıcıydı. Bunun en üst düzeyde organize edileceğinden hiç şüphemiz olmasın. Önümüzdeki süreçte bizleri bekleyen tehlike sadece polislerin saldırısı değil. Tehlike, aynı zamanda bu paramiliter kuvvetlerin sokağa salınmasıdır. Bu gidişatın mükemmel bir örneğini Hürriyet gazetesinin baskınında gördük. Baskını yapanların elebaşı “seçimden sonra ne çıkarsa çıksın seni başkan yaptıracağız” diyerek koşullarımızı açıkça ifade etmiş oldu. * Zaten restorasyon olacak diye bir siyasal durağanlık tutumu belirlenemez bence. Restorasyon olacak ve bizim Tayyip Erdoğan’la mücadele etmemiz gerekmeyecek. Restorasyon olacak zaten polis bize saldırmayacak, sokak çeteleri saldırmayacak. Restorasyon olacak Kürt meselesi de çözülecek. Ne iyi bir şeymiş bu “restorasyon” yahu. Bizim hiçbir şey yapmamız gerekmiyor. O biz her türlü gadadan-beladan mutlaka kurtarıyor. Bizim yapmamız gereken sadece beklemek. Dur bakalım tarih bize ne gösterecek? * Eğer “dur bakalım tarih bize ne gösterecek?” değil de “ne yapmalı?” diyorsak harekete geçmeliyiz. Erdoğan’a karşı muhalefet şimdiden başlamalıdır. Mütevazi insanların, sakin bir hayat süren insanların, kahraman olmayan insanların da katılabileceği bir muhalefet. Bununla birlikte seçime doğru gidilen süreçte, eğer seçime gidebilme koşulları sürdürülebilirse HDP’nin yeniden yüksek bir oy alabilmesi için tamamen bir ittifak içinde olunması gerekir. Yapılması gereken hem Erdoğan’a karşı mücadele, hem de HDP’nin en yüksek oyu almasının sağlanmasıdır. * Burada muhaliflerin tutumu sadece “üyelerimizi serbest bıraktık” ya da “evet seçim günü oy vereceğiz ve sandıkları koruyacağız” olmamalıdır. Bu seçimler sürecindeki mücadelemiz bir hayat memat meselesidir. Aktif bir seçim siyaseti yürütülmelidir. Son gün oy vermek yeterli kabul edilemez. Bütün bir toplumu HDP için oy kullanmaya davet eden politik bir kampanyayı hayata geçirmeliyiz. * Emekçi Hareket Partisi, bu tarihi önemi olan seçimlerde HDP’nin kazanması, yüksek oy alması için aktif politik çalışma yapma kararı aldı. Doğru tutum budur. Her ne sebeple olursa olsun bu tutumdan geri kalmak, Erdoğan’a karşı yürüyen muhalif hareketin gücünü eksiltir niteliktedir. Böyle bir lüksümüz olamaz. Görev; hem seçimlerden önce hem de seçimlerde, Erdoğan’ın rejimine karşı topyekun, örgütlü, politik bir mücadeledir. hakanozturk17@gmail.com
Erdoğan, Yenikapı mitinginde “HDP’yi baraj altında bırakın” imasında bulundu
Yerli ve milli 550 vekil istiyor
Yenikapı’da gerçekleştirilen sözde ‘terör mitingi’ Erdoğan’ın yine geleneği bozmayarak AKP için oy topladığı bir mitinge dönüştü. Cumhurbaşkanı “ Meclis’e 550 tane yerli ve milli milletvekili gönderin; ne demek istediğimi anlıyorsunuz değil mi?” diyerek AKP’ye oy istedi. Erdoğan ve Davutoğlu iktidar olamamalarının sorumlusu olarak HDP’yi ilan etti. güncel GÜLÇİN ÇIVGIN
Ancak miting, başlangıcından bitişine kadar AKP Genel Kongresi’ne AKP, Erdoğan önderliğin- benzerliği ile dikkat çekti. Erdoğan de seçim çalışmalarına Ye- filmi ile başladı, Erdoğan’ın fon nikapı mitingi ile başladı. Görsel müziği eşliğinde okuduğu şiir ile bir şova dönüştürülmek istenen bitti. miting için kamu kaynaklarından her türlü harcama yapıldı. Dev sah- Erdoğan HDP’yi hedef gösterdi nede konuşma yapmak için gelen Yenikapı’da gerçekleştirilen miDavutoğlu ve Erdoğan alana heli- ting esnasında yaptığı konuşmada, kopter ile iniş yaptılar. Erdoğan ve kendini Osmanlıyla özdeşleştiren Davutoğlu’nun da konuşma yaptığı Erdoğan, “Amaç her zaman bu coğMilyonlarca Nefes Teröre Karşı Tek rafyayı bize yar etmemek” dedi ve Ses mitingi sosyal meydanında en saray için savaştığını itiraf etti. çok konuşulan etkinliği haline gelErdoğan, aynı zamanda HDP di. TT listesinde saatlerce tag “Te- adını kullanmadan “Sazla cazla bu rör bahane miting şahane” ifadesi iş yürümez” dedi. Ardından bayile yazılan eleştiri twitleri oldu. rak şiirini okumaya başladı. Yine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip bayrak ve şehitler üzerinden oy Erdoğan, Başbakan Ahmet Da- toplamaya çalışan Cumhurbaşkanı, vutoğlu ve Meclis Başkanı İsmet Kürt sorunu yok, terör sorunu var Yılmaz’ın katıldığı mitingi sözde si- dedi ve barışı bitirdiğini ilan etti. vil toplum kuruluşları organize etti. İlerleyen dakikalarda ise konuyu 1
Kasım’a getirdi ve muhtarların teh- nikapı Meydanı’nda gerçekleşen, dit edildiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve TBMM Başkanı İsmet Yılmaz’ın Diktatörü selamlama mitingine da katıldığı ‘’Milyonlarca Nefes dönüştü Teröre Karşı Tek Ses’’ mitinginde Erdoğan konuşmasının deva- konuştu. Davutoğlu, HDP adı mında isim vermeden Selahattin kullanmadan, “onları baraj altında Demirtaş’ın televizyon ekranların- bırakacaksınız” şeklinde partililere da olmasını yine canlı yayından seslendi. yaptığı konuşmasında eleştirdi. Sözlerine şu şekilde devam eden HDP’den ilk tepki: “Milli sayılıyor Erdoğan: ‘Cici çocuk televizyon muyuz?” ekranlarında siz kimi aldatıyorsu- HDP Grup Başkanvekili İdris Banuz ya’ dedi. luken, Twitter hesabından “Terör Tayyip Erdoğan’ın bu çelişkili diyenler, birlik ve bayrak arkasına ve ironik konuşması esnasında “İşte gizlenenler, bildiğin 1 Kasım için ordu, işte komutan” sloganları atıl- partilerine oy istemişler! Bingöl dı, terör mitingi diktatörü selamla- deyimiyle, he he biz de yuttuk” dedi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a şu ma mitingine dönüştü. soruyu yöneltti: “Bir de Kürt bir Onları baraj altında vekil olarak yerli ve milli sayılıyor bırakacaksınız muyuz? Ya da olabiliyor muyuz? Başbakan Ahmet Davutoğlu, Ye- Bilen var mı acaba?”
Emine Erdoğan’dan ‘kurbanlık koyun’ benzetmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ev sahipliğinde Gölbaşı Vilayetler Evi’nde hayatını kaybeden asker ve polislerin çocuklarıyla bayramlaşma merasiminde buluştu. Daha öncede kadın geçici köy korucularıyla toplantısında Cumhurbaşkanı’nı aratmayan konuşmasında “Evladını kaybeden anne ve babalara engin sabırlar diliyorum. Sabır acı ama meyvesi tatlıdır” diyen Emine Erdoğan konuşmasında “Sizler kurban
bayramını çoktan idrak ettiniz” ifadeleriyle askerleri ‘kurbanlık koyuna’ benzeterek yine Erdoğan’ı aratmadı. Askerlerin Saray’ın tek başına iktidar olma hırsı yüzünden öldüğünü kapatmak, asker ailelerinin tepkisini çekmemek, kamuoyuna iyi bir etki yaratmak için daha kötü bir benzetme yapamazdı. Öte yandan merasim öncesi bütün basın mensupları içeri girerken Cumhuriyet Gazetesi muhabirleri, koruma memurları tarafından içeri alınmadı.GÜNCEL
Cumhurbaşkanlığı’nın gereği
Sarraf’a soyguncu demek 5 bin lira
Kılıçdaroğlu’nun 22 Nisan 2014’teki meclis grup toplantısında yaptığı konuşmada, Sarraf ’a hakaret ettiği iddiasıyla açılan tazminat davasının karar duruşması İstanbul 24. Asliye Hukuk Mahkeme’sinde görüldü. Duruşmada Sarraf ’ın avukatı Kılıçdaroğlu’nun ‘soyguncu, rüşvetçi, sahtekar’ diyerek siyasetçi olmayan müvekkiline saldırıda bulunduğunu ifade etti. Kılıçdaroğlu’nun avukatı ise Kılıçdaroğlu’nun grup toplantısında sarf ettiği söylemlerin, mahkeme kararıyla elde edilen telefon dinlemelerinde ve mahkeme dosyalarında sabit olduğunu söyledi. Davayı karara bağlayan hakim davayı kısmen kabul ettiğini belirterek, Kılıçdaroğlu’nu 5 bin lira manevi tazminata mahkum ettiğini açıkladı. GÜNCEL
Erdoğan’ın yönlendirmeleri ve talimatlarıyla son günlerde devlet eliyle sivil halka yönelik katliamlar, üniversitelerde öğrencilerin faaliyetlerine ve basına engellemeler yaşandı. Erdoğan son dönemde izlediği siyasete ise “Bir Cumhurbaşkanı olarak cumhurun emanet ettiğinin gereğini yaptım” diye konuştu. İktidarı boyunca çocukları öldürdüğü için İsrail Devleti’ne tepki gösteren ancak Cizre’de yaşanan halka yönelik devlet katliamına ‘terörle mücadele’ diyen Erdoğan “İsrail’in vandallığı izah edilemeyecek düzeyde. Bu Ortadoğu’ya ciddi zarar verecektir” dedi. İsrail ile aynı çizgide politika izleyen Erdoğan’ın dediğine göre Türkiye de ciddi zarar görecek. GÜNCEL
GUNCEL
05 Şimşek ekonomi için alarm verdi
AKP’nin son kongresinde MKYK listesine alınmayan ve sonrasında “Siyasi istikrarı sağlayıp reform yapamazsak bırakın 2023 hedeflerini biz mevcut kazanımları koruyamayız” açıklamasıyla gündeme gelen Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Çözüm sürecinin sekteye uğramış olması, potansiyel büyümesini olumsuz etkiler.” dedi. Zeybekçi’nin tersine Türkiye ekonomisinin krizle karşı karşıya olduğunu belirten Şimşek, bir süre önce de erken seçimin ekonomiyi olumsuz etkilediğini söylemişti. Geçici hükümetin bir bütçe oluşturamadığını ve bunun büyümeye yansıyacağını belirtmişti. GÜNCEL
Üniversitelerde kadrolaşmaya devam
Üniversitelere araştırma görevlisi alımında “puana göre atama sistemi” olarak bilinen ÖYP’ye son verildi. ÖYP olarak anılan Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı’nın kaldırılmasının altında, tıpkı KPSS’nin kaldırılmak istenmesinde olduğu gibi, üniversitelerde yandaş kadrolaşma isteğinin yattığı ifade edildi. Üniversitelere öğretim üyesi alımında torpil ve kayırmacılığın önünü açacak değişiklik yapıldı. Üniversitelere araştırma görevlisi alımında torpile son veren, “puana göre atama sistemi” olarak bilinen ÖYP uygulamasına son verildi.GÜNCEL
Akaryakıt kaçakçısı AKP adayı reddedildi
YSK, AKP’nin Mardin milletvekili adayı ilan ettiği Süleyman Bölünmez’in adaylığını iptal etti. AKP Mardin 2. sıradan Süleyman Bölünmez’i aday göstermişti. Cumhuriyet’te yer alan habere göre, YSK, önceki gün Bölünmez hakkında, akaryakıt kaçakçılığından verilen hapis cezasının Yargıtay tarafından onandığının anlaşılması üzerine Bölünmez’in adaylığını reddetti. AKP yönetimi bunun üzerine Bölünmez’in kızı Ceyda Bölünmez’i aday yapma kararı aldı. Bölünmez vekil olup kendini aklatmadığı için diğer AKP’li hırsızlar kervanına katılamadı. GÜNCEL
10 kat fazla araç masrafı yapıldı
Devlet kurumlarında geçen yıl ilk 8 ayda 59.8 milyon liralık taşıt alımı yapılırken, bu yılın ilk 8 ayında 628.5 milyon liralık taşıt alımı yapıldı. Geçen yılın 8 aylık dönemine göre taşıt alımları 10 kattan fazla artmış oldu. Taşıt alımları için temmuz ayında 65.6 milyon lira, ağustosta da 66.4 milyon liralık harcama yapıldı. Geçen yıl temmuz ayında 5.9 milyon liralık, ağustosta ise 14.7 milyon liralık taşıt alımı yapılmıştı. Geçen yıl iki aylık dönemde 20.6 milyon liralık taşıt alınırken, bu yıl temmuz-ağustos aylarındaki harcama 132 milyon lira oldu. Kamu binalarının kiralamarı için ise bu yıl temmuzda 50.9 milyon lira, ağustosta 37.4 milyon lira harcanırken, geçen yıl temmuzda 31.6 milyon lira, ağustosta da 23.8 milyon lira harcama yapıldı GÜNCEL
22 Eylül 2015
Erdoğan’ın ürküten seçim planı
HDP’nin % 13 oy almasi ile önce 400 vekile sonra başkanlık koltuğuna veda eden Erdoğan; 1 Kasım seçimlerinde kaybettiği oyları tekrar kazanmak için hukusuz uygulamalara başladı. IŞİD bahane edilerek başlatılan operasyonlar da 21 kişinin hayatını kaybettiği Cizre’nin Sur, Nur ve Cudi mahallerinin yanı sıra Ağrı ve Bitlis’te seçim sandıkları kurulmayacak. güncel hilal türkben
7 Haziran seçimlerinde başkan olamayan Erdoğan 1 Kasım seçimleri için kolları sıvıyıp HDP’nin yüksek oy aldığı yerlerde hukuksuz dayatmalara başladı bile. Güvenlik gerekçesiyle Şırnak’ın Cizre ilçesinin Nur, Cudi ve Sur mahallerine, Ağrı Diyadin’de ise; Jandarma Bölük Komutanı tarafından çağırılan 67 köy muhtarına “1 Kasım’da kar yağabileceği” bahanesi ile oylarını belirlenen ilçe merkezlerinde kullanmak istedikleri yönünde dilekçe yazmalarını dayattığı ileri sürülerek ilçeler dışında sandık kurulmamasına karar verildi. Aynı uygulamanın bir farkla de Bitlis ‘te yaşandı. Bitlis Valiliği de Yüksek Seçim Kuruluna başvuru yaparak kent merkezi ve ilçelere bağlı bazı köylerdeki sandıkların il ve ilçe merkezine sandık güvenliği adı altında taşınması önerisinde bulundu. Erdoğan’dan Seçim Tehditi Cumhurbaşkanı Erdoğan konuyla ilgili bir açıklama yapmış, “Seçim güvenliği noktasında hükümetimiz, silahlı kuvvetleri olsun, İçişleri Bakanlığı olsun, her şeyiyle bütün tedbirlerini almak suretiyle en az hasarla atlatacağına inanıyorum. İnşallah seçim güvenliği içerisinde öyle zannediyorum ki 7 Haziran’da yaşananlar 1 Kasım’da yaşanmayacaktır diyerek üstü kapalı seçim tehditinde bulunmmuş taşımalı sistem için Anayasa değişikliği gerekiyor. Anayasa değişikliği yapılmadığı sürece taşımalı sisteme geçemezsiniz. Zannediliyor ki YSK bir karar ala-
cak, bu iş olacak. Hayır, olmuyor” demişti. Cizre, Bitlis ve Ağrı’da yaşanan gelişmeler ile ilgili açıklamada bulunan HDP Cizre İlçe Eş Başkanı Ali Akdeniz, kente polislerin saldırısı olmadığı müddetçe bir güvenlik sorunun olmayacağını, herkesin kendisine en yakın okulda oyunu kullanabileceğini dile getirdi. Akp’nin Nefesi Oy Kullananların Ensesinde Olacak Bölgedeki halkın iradesini yok sayarak verilen kararların ardından Erdoğan’ın 7 Haziran seçimleri öncesinde yaptığı konusmasında ‘’ Türkiye’nin istikametini ne sosyal medya, ne medya, ne de terörize edilen sokaklar değil , sadece millet belirler’’ sözünün sadece kendi seçmeni için geçerli olduğu yapılan dayatmalar ile bir kez daha tescillenmiş oldu.Tüm bu seçim dayatmaları devam ederken Eko-
nomi Bakanı Nihat Zeybekçi de, Erdoğan’ın başkanlığı için çıkan savaşın yansımaları hala Cizre’de etkisini gösterirken seçim güvenliğine ilişkin, “Şu anda, 7 Haziran seçimlerindeki baskı ile kullandırılan oy ortamına göre daha demokratik bir sonucun çıkmasını, insanların daha özgürce hareket edebilmesini, insanların devleti yanlarında
hissederek oy kullanabilmelerini sağlayıcı bir ortam var” diyerek yapılan dayatmaları tescillemiş oldu. Kendi seçmeninden başkasını kabul etmeyen , Cizre’de ve Hdp’nin yüksek oy aldığı bölgelerde IŞİD’i bahane ederek halka savaş açıp 21 kişinin hayatını kaybetmesine yol açan Erdoğan’a karşı halk ise cevabını yine sandıkta verecek.
Bayramınız barış olsun
Barış Bloku ‘Bayramınız barış olsun’diyerek bir bayram mesajı yayınladı. Erdoğan’ın başkanlık savaşına karşı demokratik kitle örgütleri tarafından kurulan Barış Bloku ; Ülkenin içinde bulunduğu iç savaş oyununa karşı barışın önemini vurgulayarak ‘Bayramınız barış olsun’diyerek bir bayram mesajı yayınladı.Yayınlanan bayram mesajında; Yakılarak öldürülen şair Metin Altıok’un bize,sadece deniz kabuklarını dinlediğimiz anlar kalsın diye.. Barış İstiyoruz.. dizeleri ile başlandı. Cizre’de de yaşanan katliamlar ile ilgili de; Cizre halkı uğradığı saldırganlığın sona erip ermediğini, yeni bir fenalığın ne zaman geleceğini kestiremeden ağır, acılı bir metanetle ölülerini toprağa verdi ve yarasını dişleriyle tutarak iyileştirmeye çabalıyor. Yıkıntıların arasından soruyor Cizre: Bir kadının karnındaki, beşikteki bebek nasıl terörist olur? Barış İstiyoruz.. diyerek Cizre halkının da yanında olduklarını belirten Barış Bloku üyeleri ;bayram mesajının son bölümünde ise; “Dili ve kültürü inkar edilmiş, sözü, türküsü, duası ve inancı işkence görmüş, hapsedilmiş halklarız. Özgürleşmek,
birbirimizi büyütmek için varız... İnsanlığız. Coğrafyamızda, Kürt halkı başta olmak üzere, ülkedeki bütün halklar, saldırana diyor ki “Adalet ve insaniyet diye bir şey daha var; gelin bunu hakikat kılalım” Sahipleniyoruz bu sözü… Yeryüzünde haklı, helal bir özlem, bir umut varsa, biz bunun mutlaka gerçekleşeceğini biliyoruz.Felsefenin o en
ışıklı kalemlerinden biri, Kant söylesin özünü “İçinde yeni bir savaş nedenini saklayan hiçbir anlaşma, ‘Barış’ olarak kabul edilemez.” Silahlar susarsa eğer aklın inceliği, halkların zarafeti, letafeti konuşacak ve biz anlayacağız barışı.O halde sussun susması gereken, sussun! Bayramınız barış olsun.’’ diyerek bayram mesajı yayınladı. GÜNCEL
Yanlışlıkla hakaret davası açılan Çelik beraat etti Hiç gitmediği Samsun’da, katılmadığı bir yürüyüşten dolayı “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlamasıyla yargılanan Şenel Çelik, beraat etti. Bir isim karışıklığı nedeniyle hakkında dava açılan 60 yaşındaki kadın, tatil için gittiği Kemer’de otel odasında gözaltına alınmıştı. Çelik’in 16 kişiyle birlikte yargılandığı davanın ilk duruşması, Samsun 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde, geçen 17 Eylül’de görüldü.
Diğer sanıklar eyleme katıldıklarını, pankart taşıyıp slogan attıklarını belirtirken, Çelik’in avukatı ise müvekkilinin Samsun’a hiç gitmediğini ve kimlikler karıştırıldığı için hakkında yanlışlıkla dava açıldığını söyledi. Mahkeme de duruşma sonunda dosyayı ayırdı. Aynı gün görülen duruşmada, “yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediği” için beraata karar verildi. Demokratik hakkını kullandığı için yargılananlar için ise karar henüz çıkmadı. GÜNCEL
GUNCEL
06
22 Eylül 2015
Gülsüm Kav
ANA FiKiR
Yersiz ve yurtsuz
Şimdi de “yerli ve milli” 550 vekil isteniyormuş. Daha önce “400 verin” denmişti, olmamıştı. Peki şimdi 550 nasıl olacak? 7 Haziran seçim mitinglerinde elinde Kuran-ı Kerim sallayarak istenip gelmeyen oylar, şimdi “bayrak” sallayınca mı gelecek? Ne Kuran ile ne bayrak ile bir derdi olmayıp aksine toplumun değerlerinin itibarına sahip çıkmak için de Erdoğan’ı başkan yaptırtmayanlar, şimdi neden yaptırtsın ki? Hani üçüncü kez AKP’den milletvekili adayı olmak isteyen ve 3. kez veto edilen İbrahim Tatlıses’e kızıyoruz ya, gerek yok buna. En baştakiler böyle yapınca İbrahim Tatlıses ne yapsın? Birbirlerine benziyorlar işte. Yenilen pehlivan güreşe doymaz imiş. * Gelelim bu 550’nin özelliklerine; bu insanların “yerli ve milli olması” istendiği zamanlarda, Yersiz ve yurtsuz insancıklar, Otoyollarda, otogarlarda, sınır kapılarında bekleşiyor, bir hayat arıyorlar. Mülteciler, kaybettikleri “normal bir hayata” kavuşmak için Avrupa’ya gitmek, kendilerine hiçbir gelecek vaat etmeyen Türkiye’den kaçmak istiyorlar. Ve onların “yersiz ve yurtsuz” kalmasında, bugün “yerli ve milli” isteyenlerin payı var. Bugün yollara dökülmüş binlerce insanın memleketi Suriye’deki yangını körükleyen, IŞİD çetelerini silahla besleyenler, şimdi mültecilere “normal hayatınıza dönün” diyor. Yine şaka gibi. Ve tıpkı diğer şaka gibi olan durumlar gibi; devletin kendini sivil toplum sanarak miting yapması gibi mesela. Ama artık bu şaka gibiler de yetti arttı. Kimsenin şaka kaldıracak durumu yok, herkes durumun ciddiyetinin farkında: 1. Türkiye’de seçimler, daha öncekilerden de fazla bir memleket meselesi. 2. Dünyada mülteciler ise tam bir evrensel insanlık meselesi. Mülteciler de, Türkiye halkları da bu ciddiyetle, bu bilinç ile davranıyorlar. En doğru şeyi yapıyorlar. Mültecileri kurtaracak tek şey, büyük topluluklar halinde bir araya gelmeleri, birlikte davranmaları ve politik hak aramaları idi, bunu öğrendi kardeşlerimiz. Parçalı hareket etmek yerine artık böyle yapıyorlar, ancak böyle yaptıkça bazı sonuçlar da elde edebiliyorlar. Aynı metot seçimler için de geçerli. Bugün yaşadığımız acılardan kurtulmanın tek yolu, milyonlarca “sıradan insanın” büyük topluluklar halinde ortak davranması. Daha önce Gezi’de, yerel seçimlerde ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu gibi. 7 Haziran’da %13 olduğu gibi. Ve bütün bu seçimlerde sandıklara sahip çıkan tavrında olduğu gibi. Yani demem o ki, mülteci kardeşlerimizin kolektif biçimde kapıları zorlamaları ile bizlerin ortak biçimde seçim çalışmaları yapmamız ve sandıkları sahiplenmemiz, bu mücadeleler, kardeştir. Her biri aynı “ insanlık durumudur”. Kendi halinde “normal bir hayat” arayan sıradan insanların buna kavuşmak için, kendileri ve başkaları için mücadelesi tek çıkış yoludur. Umut etmemizi sağlayan esas şey, bu mucizeyi yaratma maharetine sahip tek özne; milyonlarca sıradan insanın bir araya gelmesiyle oluşan “büyük insanlıktır”. Diktatörleri de nasıl sıradan insanlar yaratıyor ise, onları devirecek olan kuvvet de, yani Türkiye’nin kaderini değiştirecek olan da sadece budur. * Olmayan “kadın bakanlığında” bu haftaki gelişmeleri paylaşmak istiyorum; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı en son “Bakıma muhtaç olan engelliler, yaşlılar, kadınlar ile ilgilendiğimiz için biz hayır ve dua bakanlığıyız” dedi. Biz de “Kadınlar muhtaç değil, eşit yurttaşlardır. Kadın bakanlığı istiyoruz” dedik. “Yine kadın cinayeti” haberi duymak istemeyenler olarak “yine Kadın Bakanlığı” istiyoruz, elde edene kadar mücadeleye devam edeceğiz. Ama bilelim ki kendi bakanlığımızı kurmanın da tek yolu, “sıradan kadınların” bir araya gelerek mücadelesi ve seçimlerde hayatına sahip çıkarak oy vermesi, kadın düşmanı AKP’yi geriletmesi olacaktır. gulsumkav@gmail.com
Savaştan kaçan Suriyeliler hayatlarını geri istiyor güncel Elif karan
Ege denizinde hayatta kalabilmek için botlarla Yunan adalarına geçmek isterken ölmek istemeyen Suriyeliler Almanya’ya ulaşabilmek için kara yoluyla Avrupa’ya ulaşmaya alıştı. Günlerdir İstanbul otogarında Edirne otobüslerine binmeye çalışan mülteciler burada da bir sürü engelle karşılaştı. Otobüs seferlerinin iptal edilmesiyle Edirne’ye kendi imkânı ile veya yürüyerek Edirne’ye ulaşan mültecilerin bu sefer de burada çilesi başladı. Dışişleri Bakanlığı önce sınırı kapadı, ardından defalarca mültecileri zorla otobüslere doldurarak kampa geri götürmeye çalıştı. Ancak mültecilerin kararlığını kıramadı. Mülteciler yürüyerek de olsa sınıra ulaşmak için elinden gelen her şeyi yaptı.
Mülteciler yürüyerek sınıra gitti Yunanistan üzerinden Avrupa ülkelerine gitmek için Edirne’ye gelen Suriyeli mültecilerin sınır kapısına doğru yürüyüşe geçtiği bildirildi. TEM otoyolu Edirne gişeleri önünde 3 gündür bekleyen Suriyeli sığınmacılar, Yunanistan sınırına gitmek üzere yürüyüşe geçti; fakat otoyolun Edirne Kavşağı’nda jandarma tarafından durduruldu. Arapça anons yapan kolluk kuvvetleri Yunanistan sınırında da mültecileri askerin beklediğini söyleyerek tehdit etse de Suriyeliler vazgeçmedi.
yolu trafiğe kapattı. Türkiye ile Bulgaristan’ı birbirine bağlayan Kapıkule Sınır Kapısı istikametinde yer alan uluslararası yolda ulaşım tek şeritten sağlanmaya çalışıldı. Edirne Valisi Dursun Ali Şahin, Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan ve kuvvet komutanlarının ikna çabaları devam ederken, bölgeye çevre illerden de çok sayıda güvenlik gücü takviye edildi.
Davutoğlu mektup yazma vaadinde bulundu Son çare olarak Suriyeli mültecilerden oluşan bir heyetle Başbakan Davutoğlu görüştü. Uluslararası yolu kapattılar Davutoğlu görüşmede, “Birleş5 günden bu yana Edirne’de miş Milletler Genel Kurulunda TEM otoyolunda kalan Suri- Suriyeli mülteciler konusunun yeli sığınmacılar uluslararası gündem maddesi olmasını sağ-
layacağız. Hükümet başkanlarına da şahsi bir mektupla sizin meselelerinizi hem aktaracağım hem de çağrıda bulunacağım. Dünya liderlerine göndereceğim mektupla, sizi kabul etmeleri çağrısında bulunacağım” dedi. Sesinizi duyurdunuz yeter Davutoğlu,‘’Sizden ricam, bu eylemle dünyaya sesinizi duyurdunuz, artık normal hayata dönmeniz, pazartesi akşamına kadar eylemi sonlandırmanız. Bayramda sizi gitmek istediğiniz şehir ve kamplarda misafir etmek için her türlü imkânı seferber edeceğiz. Biz Suriyelilerin Ege Denizi’nde ya da yollarda ölmesini istemiyoruz.’’ Diye konuştu. Günlerdir Edirne’den Avrupa’ya geçmek için uğraşan Suriyeli göçmenler, dün Ahmet Davutoğlu ile yaptıkları görüşme sonrasında otobandaki bekleyişlerini sonlandırdılar. Göçmenlerin bir kısmı Er Meydanı’na giderken diğerleri de otobüslerle otobandan ayrıldı. İstanbul Esenler Otogarı’nda da halen göçmenlerin bekleyişi sürüyor. Hayatlarını isteyen mülteciler Avrupa’ya ulaşmakta kararlı.
Sadece 1 günde 39 göçmen öldü Yunanistan’ın Midilli Adası açıklarında 46 göçmen taşıyan bir tekne battı. Yunan sahil güvenlik ekipleri, 20 kişiyi kurtarırken, 26 kişi ise kayboldu. Çanakkale’nin Ayvacık İlçesi’nden Yunanistan’ın Midilli Adası’na geçmeye çalışan 46 göçmeni taşıyan lastik bot, yolcu gemisinin çarpması sonucu battı. 13 kişi hayatını kaybetti.
Suriyeli bebekler göç yollarında, polis karşısında büyüyor
Aziz Güler Rojava’da şehit düştü Birleşik Özgürlük Güçleri (BÖG) Rojava Karargâhı Komutanı Aziz Güler (Rasih Kurtuluş) IŞİD çetelerine yönelik operasyon esnasında şehit düştü. Aziz Güler’in IŞİD çetelerine yönelik düzenlenen operasyon sırasında IŞİD militanlarının yerleştirdiği mayının patlaması sonucunda hayatını kaybettiği bildirildi. Birleşik Özgürlük Güçleri’nden yapılan açıklamada, Güler’in bugün gerçekleştirilen operasyon esnasında mayın patlaması sonucu hayatını kaybettiği belirtildi. BÖG, “Şehit Bedrettin Akdeniz’den ve Şehit Mahir Arpaçay’dan aldığı bayrağı tereddütsüz bize devretti. Şimdi görevimiz binlerce Rasih olup zulmün üstüne yürümektir” diye belirtti. GÜNCEL
5 bin özel harekatçı alınacak
Polis Akademisi Başkanlığı, yalnızca özel harekat branşında polis memuru olarak yetiştirilmek üzere 5 bin erkek öğrenci alımı yapılacağını açıkladı. Polis Akademisi’nin özel harekat için koyduğu şartlar arasında, “ genel ahlak ve edebe aykırı mahiyette her türlü yazılı, sesli ve görüntülü eserleri, kaydedildiği materyale bakılmaksızın üretmek ve satmaktan veya kumar, uyuşturucu veya uyarıcı madde nedeniyle, hakkında herhangi
bir adli veya idari soruşturma veya kovuşturma devam ediyor olmamak, bunlardan dolayı idari yaptırım uygulanmamak veya bu işler nedeniyle hüküm giymemiş olmak, alkol, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanımı nedeniyle tedavi görmüş veya görüyor olmamak, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması olumlu olmak” bulunuyor. Erdoğan, iktidarını elinde tutabilmek için daha çok şiddete ve hak ihlallerine başvuracak gibi görünüyor. GÜNCEL
Suruç Aileleri İnisiyatifi kuruldu Kobanê’deki çocuklara oyuncak götürmek için Suruç’a giden ve IŞİD’in canlı bomba saldırısı sonucu katledilen ve yaralanan gençlerin aileleri, “Suruç Aileleri İnisiyatifi”ni kurdu. Aileler, “Dokunamadıkları kente bizler dokunacağız. Kobanê sana yine geliriz, sözünü en yürekten söyleyenlerdeniz. 33 yüreğin bu aşkını büyütmek bizim
görevimizdir” dedi. Taksim Hill Otel’de gerçekleşen basın toplantısıyla Suruç Aileleri İnisiyatifinin kurulduğu deklare edildi. Toplantıya, Figen Yüksekdağ, Filiz Kerestecioğlu ve Hüda Kaya, Berkin Elvan’ın babası Sami Elvan, ESP İstanbul İl Eş Başkanı Çiçek Otlu ve Suruç’ta yaşamını kaybedenlerin aileleri katıldı. GÜNCEL
EKONOMI
07
22 Eylül 2015
Bayramda havayoluna 250 ek sefer konuldu
Kurban Bayramı tatilinin 9 güne çıkması ile birlikte havayolu şirketleri de artan yolcu talebini karşılayabilmek için ek seferler koydu. Yaklaşık 250 ek sefer düzenleyen şirketler, özellikle Antalya, Dalaman, Bodrum’a ağırlık verdi. Bazı havayolları ise gelen talepler doğrultusunda uçaklarını geniş gövdeli uçaklarla değiştirme kararı aldı. Pegasus 181 ek sefer düzenleyecek. THY’nin 32 ek sefer koyduğu bayram süresince, Atlasglobal Havayolları’ndan 20 ek sefer haberi geldi. THY da Antalya, Dalaman, Trabzon, Bodrum ve Kıbrıs’a ek sefer düzenleyecek. EKONOMİ
Okula girmenin maliyeti 1.153 TL’den başlıyor
Turizm sektörünü desteklemek için devlet okulları 28 Eylül’de açılacak. Ailelerin bütçesine okula başlangıç giderleri ağır bir yük getireceğini belirten EĞİTİM İŞ sendikası genel başkanı Veli Demir: “AKP iktidarı döneminde yaşanan hayat pahalılığı öğrencilerin kullandıkları malzemelere de yansımış, geçen yıla oranla yüzde 34,61’lik bir artış gerçekleşmiştir. Asgari ücretle hayatını devam ettiren bir kişi, okula başlayan çocuğu için, bir aylık maaşından fazlasını, en düşük maaş alan memur ise maaşının yüzde 70’ini okul masrafı olarak harcamak zorunda kalacaktır” dedi.EKONOMİ
TÜSİAD’dan kaygı mesajları
Bayrama 12 milyon insan 500 TL’ye mahkum olarak giriyor
Emekçiler de bayram edecek mi?
Bu hafta Türkiye’de her 100 kişinin 15’i Kurban bayramına yoksul olarak giriyor. Yani 11 milyon 700 bin yoksulumuz var. Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) yani devletin 2014 yılı gelir ve yaşam koşulları araştırmasına göre, Devletin hesaplamalarına göre, 2014 yılında Türkiye’de eş değer hane halkının ortalama geliri 14 bin 553 TL oldu. ekonomi fatma çakır
Eş değer hane halkı geliri, hane halkı başına düşen gelir rakamıdır. Bir de medyan gelir hesaplanır. En küçük gelir ile en yüksek gelir aşağıdan yukarıya dizildiğinde, en ortadaki gelire “Medyan Gelir” deniliyor. Medyan gelir ortalama gelirden düşüktür.
kişi, aylık 500 TL’nin altında bir gelirle hayatını sürdürüyor.
ÜÇ KİŞİDEN BİRİ MADDİ YOKSUN! Maddi yoksunluk yaşayanların oranı yüzde 29.4 oldu. Yani buna göre her üç kişiden biri maddi yoksunluk içinde. Ciddi finansal sıkıntıyla karşı karşıya olan nüfusun oranı olarak tanımlanan ve beklenmedik harcamalar, evden uzakta bir haftalık tatil, 500 TL gelir ödeme zorluğu, iki günde bir et, taEş değer hane halkı medyan geliri vuk, balık içeren yemek, evin ısınma 2014 yılında 12 bin TL civarında ihtiyacı, çamaşır makinesi, renkli tebelirlendi. (Aylık 1000 TL.) levizyon, telefon, otomobil sahipliği nı zamanda önceki üç yıldan en Yoksulluk hesabında eş değer ha- olarak belirlenen dokuz maddeden az ikisinde de yoksul olan fertleri ne halkının “ortalama” geliri değil, en az dördünü karşılayamayanların kapsıyor. “medyan” gelir esas alınıyor. Medyan oranı olarak tanımlanıyor. Buna göre, 2014 yılında sürekli gelirin yüzde 50’sinden (yarısından) yoksulluk oranı yüzde 15.1 olarak 6 bin TL’den (aylık 500 TL) daha az SÜREKLİ YOKSULLAR hesaplandı. geliri olan eş değer hane halkı yok- Dört yıllık panel veri kullanılarak sulluk sınırı altındakiler tanımına hesaplanan ‘sürekli yoksulluk’ ora- EĞİTİM SEVİYESİ DÜŞTÜKÇE YOKSULLUK giriyor. nı, eş değer hane halkı kullanılabilir ARTIYOR TÜİK 2014 hesabına nüfusun fert medyan gelirinin yüzde 60’ına Okuryazar olmayanların yüzde yüzde 15’i, yani 11 milyon 700 bin göre son yılda yoksul olan ve ay- 27.7’si, bir okul bitirmeyenlerin
Bayram’da tatile gitmek hayal İstatistik Kurumunun verileri, toplumun ezici çoğunluğu için sağlıklı bir konutta yaşam ve bir haftalık tatilin hayal olduğunu gösterdi. * Nüfusun; yüzde 37.2’si çatısı sızdıran, duvarlar nemli, pencere çerçevesi çürümüş sağlıksız konutlarda yaşıyor.
* Nüfusun; yüzde 38.7’si izolasyonu yetersiz ısınma sorunu yaşayan evlerde oturuyor. * Nüfusun yüzde 68.4’ü “yıpranmış ve eskimiş mobilyalarını yenileme ihtiyacını” ekonomik nedenlerle karşılayamıyor. * Vatandaşların yüzde 70’e yakını (68.7’si) evden uzakta bir
haftalık tatil geçirme imkanına sahip değil. * “Beklenmedik harcamalarını” karşılamayacak olanların oranı ise yüzde 29. * Hanelerin yüzde 66.5’i konut alımı ve konut masrafları dışında taksit ödemeleri ve borçları olduğunu beyan etti.
yüzde 25.1’i yoksul iken, bu oran lise altı mezunlarda yüzde 12.5, lise ve dengi mezunlarda ise yüzde 5.7 oldu. Yükseköğretim mezunları yüzde 1.3 ile yoksulluk oranının en düşük gözlendiği grup olarak belirlendi. ZENGİN YOKSUL UÇURUMU Eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert gelirine göre, en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay, geçen seneye göre 0.7 puan azalarak yüzde 45.9 olurken, en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun payı 0.1 puan artarak yüzde 6.2 oldu. Buna göre toplumun en zengin yüzde 20’sinin gelirinin en yoksul yüzde 20’sinin gelirine oranı 7.4 oldu. En zengin ve en yoksul yüzde 20’lik kesim arasında 7.4 kat gözüken gelir uçurumu, en zengin yüzde 10 ile en yoksul yüzde 10 arasında hesaplanınca çok daha büyüyor.
Türkiye’nin kredi notu belli oldu Türk Sanayici ve İş Adamları Derneği’nin (TÜ- SİAD) Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısı gerçekleşti. 2015 yılının ilk YİK toplantısı, Çırağan Sarayı’nda yapıldı. TÜSİAD YİK Başkanı Tuncay Özilhan, Türkiye’nin son 1015 yılda azımsanmayacak bir dönüşüm yaşadığını kaydederek, “Bu dönüşüm, birlikte yaşama kültürümüzü güçlendirdi ve hepimize daha fazla demokrasi getirdi. Ama bugün bu kazanımlarımız artık büyük bir tehdit altında. Toplumumuzun renkleri arasındaki ciddi güvensizlik, beraber yaşama ortamımızı zedeleme noktasında” dedi. EKONOMİ
22 eylül SALI 2015
sayı: 205
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler
tasarım
elif karan Birsen Kaplanseren Didem Arıkan Ece Berfin Karagöz Elif yağarkar Fatma çakır gülçin çıvgın hilal türkben onur toper özgün Başak Mecit bozkan Melih erdem melek önder Rıfat Çapar sıla gemicioğlu yağmur derin eda derya toper fikriye yılmaz Nida Ateş Ömer Kabakçı yusuf yasin yakşi
dağıtım imtiyaz sahibi sorumlu yazı işleri müdürü Yönetim adresi
basıldığı yer
osman erdem Özge Akman Tel: 0507 701 8684 Özge Doğan Ergenekon Mh. Tay Sok. No:6 ŞİŞLİ/İSTANBUL Arslan Güneydoğu Gaz. Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Akçaburgaz Mah. Hadımköy Yolu San1 Bulvarı 169. Sokak No: 6 Kıraç / Esenyurt / İstanbul 02128861795
6 aylık abonelik: 40 tl
1 yıllık abonelik: 80 tl
SANEM DENİZ KURAL adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: TR28 0001 0006 1557 7226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: TR34 0006 4000 0016 2002 4659 88
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: TR90 0006 2000 0310 0006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: TR57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/88735111 ıban:TR38 0006 7010 0000 0088 7351 11
Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, Türkiye’nin kredi notunu ve görünümünü değiştirmedi. Fitch, yayınladığı son raporunda Türkiye’nin “BBB-” ile “yatırım yapılabilir” seviyede bulunan kredi notunu ve “durağan” not görünümünü teyit etti. Raporda, Türkiye’de çözüm sürecinin sonlandırılması ve Suriye’de devam eden IŞİD saldırılarına dahil olması gibi unsurların risk olduğuna dikkat çekildi. Türkiye’de siyasi ortamın kötüleştiğini belirten Fitch, “İktidardaki AKP’nin meclis çoğunluğunu kaybettiği
Haziran seçimlerinin ardından koalisyon kurulamaması ve Kasım’da belirlenen seçim için önemli belirsizlikler bulunmaktadır. Kamuoyu yoklamalarına göre Kasım seçimlerinde benzer bir sonuç elde edilebilir. Kürt barış sürecinin sonlanması ile ölüm haberleri gelmeye başladı. Gerilimin uzun süre devam etme riski bulunuyor. Öte yandan Türkiye’nin Suriye’deki IŞİD çatışmalarına dahil olma riski var” ifadelerine yer verdi ve “Yapısal reformlarda ciddi bir yavaşlama görülürken bunların ne zaman canlanacağı konusunda belirsizlikler var” dedi. EKONOMİ
Ekonomik büyüme kuşkusu artıyor Çin ekonomisindeki yavaşlama küresel ekonomik büyümeye ilişkin riskleri artırıyor. OECD, küresel büyümenin 2015 yılında eşiğin altında kalmaya devam edeceğini, 2016 yılında bir miktar güçlenme beklense bile gelecekteki potansiyel büyüme oranına ilişkin kuşkuların artmaya devam ettiğini bildirdi.OECD, 2016 tahminin yüzde 2,1’den 1,9’a çekti. Çin’in 2015 büyümesi yüzde 6,7, 2016 büyümesi ise 6.5 olarak öngörüldü. Raporda ABD ekonomisinde toparlanmanın sürdüğüne, Avro Bölgesi’nin ise emtia fiyatlarındaki sert düşüşten ve avrodaki değer kaybından tam olarak faydalanamadığına dikkat çekildi ve bu yılki küçük iyileşmeye rağmen orta vadeli tahminlerin aşağı çekildiği bilgisi paylaşıldı. EKONOMİ
Emekli maaşları ne zaman ödenecek Bakanlar Kurulunda alınan ’emekliye bayram öncesi ödeme’ kararına ilişkin SGK’dan yazılı açıklama yapıldı. Kurban Bayramının 24-27 Eylül 2015 tarihlerine rastlaması nedeniyle; 4/a (SSK işçi ve SSK tarım) emeklisinin aylıkları;Tahsis numarasının son rakamı 9 olanlar 17 Eylül 2015’de, Tahsis numarasının son rakamı 5 olanlar 18 Eylül 2015’de tahsis numarasının son rakamı 7 olanlarla birlikte, Tahsis numarasının son rakamı 3 ve 4 olanlar 21 Eylül 2015’de tahsis numarasının son rakamı 1 olanlarla birlikte, Tahsis numarasının son rakamı 2 olanlar 22 Eylül 2015’de tahsis numarasının son rakamı 8 olanlarla birlikte,Tahsis numarasının son rakamı 0 olanlar ise, 23 Eylül 2015’de tahsis numarasının son rakamı 6 olanlarla birlikte. EKONOMİ
KADIN
08 Eski koca 2 kadını birden öldürdü
22 Eylül 2015
Kadınlar barış , Dua Bakanlığı (!) savaş istiyor
Ülkemizde kadınlar tüm inisiyatifleri barıştan yana kullanırken, ellerinde ziller , düdükler her sokakta “Savaşa Hayır!” eylemleri yaparken, İstanbul’dan Cizre’ye kadın dayanışması sürerken iktidarın bir avuç kadını hala ölümleri kutsamaya devam ediyor.
İstanbul Çekmeköy’de Behçet Yıldız , boşandığı eşi Ayşe Yazıcı’nın işyerlerini basarak eski eşi ve onun yanında çalışan Leyla Ad’ı kurşunlayarak öldürdü. 14 Eylül tarihinde meydana gelen olaydan sonra kaçan koca halen polis tarafından aranıyor. Eşinden 2 yıl önce boşanan katil koca, iddiaya göre Ayşe Yazıcı’nın peşini bırakmadı. Baba Veli Yazıcı, “Kızımı kıskanıyordu. Bu adam kızımı öldürecek diye şikayetçi olduk. Ancak kimse kulak vermedi” diye tepkisini dile getirdi. Baba emniyet güçlerinin hep olaylar gerçekleştikten sonra geldiğini belirtti. KADIN
Kadın katillerine indirim bitmiyor danlarda , tavrını barıştan yana koymaya , savaş karşıtı eylemlere devam 7 Haziran seçimlerinden bu etti. Tüm bunlara karşın, iktidarın yana ülkemize dayatılan sa- kıskacında kalan ve sayısı bir elin vaş devam ettirilirken, 23 sivilin parmaklarını geçmeyen kadınlar ise, devlet güçleri tarafından öldürüldü- savaşı ve savaşın getirdiği ölümleri ğü Cizre’de olmak için, İstanbul’dan başkalarının üstünden yüceltmeye kadınlar geçtiğimiz hafta üç oto- devam etti. büsle yola çıktı. Kadınlar yola çıkmadan önce, “Cizreli kadınlara Bakanlık ölümü kutsuyor sarılmak, bayramlaşmak, acılarını Müslüman bir kadının börek yappaylaşmak ve direnişlerini selamla- masını bilmemesi halinde ailesinin dağılacağı yönündeki ifadeleriyle mak için yola çıkıyoruz” dedi. Öte yandan hafta boyunca ka- gündeme gelen Aile ve Sosyal Podınlar gerek cenazeler gerekse mey- litikalar Bakanı Ayşen Gürcan, ça-
kadın yağmur derin
Hüsne Aslan, Antalya’da 19 Şubat’ta kendisini evine davet eden Şahin Koçar’a ret cevabı verince önce darp edilmiş ardından Koçar tarafından arabayla sürüklenip öldürülmüştü. Antalya 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada sanık avukatı olayın kasten adam öldürme olmadığını, bir trafik kazası olduğunu öne sürdü. Sanık da öldürme kastı olmadığını iddia etti. Mahkeme “eylemin olası kasıt ile gerçekleştiği” kanaatine vararak sanık Şahin Koçar’a önce 20 yıl hapis cezasına çarptırdı, ardından iyi hal indirimi uygulayarak bu cezayı 16 yıl 8 aya indirdi. KADIN
Kadın düşmanı hekime protesto İstanbul Tabip Odası Kadın Komisyonu, Cerrahpaşa Devlet Hastanesi’nde doktor Halit Çam’ın, görev esnasında şiddet gören Gözde Apaydın’a “Evde zaten kocandan dayak yiyeceksin” demesi üstüne dekanlıkta yürüyüş yaptı. Komisyon kadınları protesto için dekanlığa (0212 632 12 82) faksla dilekçe yollamaya çağırıyor. KADIN
Ankara’da kadın dayanışması kermesi
‘Kadın Hareketi’ her yerde!
Ankaralı kadınlar 20 Eylül pazar günü Ankara Kuğulu Park’ta “Kadınlar Yaşasın Diye” kermesinde buluştu. Saat 13:00’da başlayan kermeste, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun ürünleri ve kadınların emekleri, yine kadınların yaşam mücadelesi için satışa sunuldu. Ankaralı kadınlar, Özgecan Yasası ve kadınların haklı mücadelesi için düzenledikleri kermese tüm kadınları davet etmişti. Ankaralı kadınların yoğun ilgi gösterdiği kermes, ülke ve kadın gündeminin de konuşulduğu bir buluşma havasında geçti. KADIN
Mutlu Kaya hastaneden taburcu oldu
15 Eylül’de yayın hayatına başlayan ve ilk sayısında birçok usta kalemi barındıran, Türkiye’nin kadın dergisi “Kadın Hareketi” artık kitapçılarda. İstanbul’da Verita, Mephisto, İmge, Akademi, Sarraf Efruz Bey, Scala, Semerkant, Simurg, Aşiya; Eskişehir’de Germinal, Kıraathane, Eflatun; İzmir’de Yakın, Kafe Mare, Z Kitap Kafe, Doğan Sahaf, Kenar, Ege Kitap ve Plak Duvar, Kitapsan; Bursa’da Ezgi, Hayyam Sahaf; Ağrı Doğubeyazıt’ta Kitap Dünyası; Samsun’da Nerdunam sahaftan temin edebilirsiniz. Derginin ayrıca internet üzerinden gittigidiyor.com sitesinden ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ile iletişime geçerek de temin edilmesi mümkün. KADIN
“Kadınlar Yaşasın Diye”
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu dayanışma konserine çağırıyor. Feryal Öney, İlkay Akkaya ve Meltem Yılmazkaya; 1 Ekim Perşembe günü saat 21:00’de “Kadınlar Öldürülmesin Diye” Kadıköy Sahne’de olacak. Konser biletleri Biletix’den ve platform ile irtibata geçerek temin edilebilir. KADIN
Kadın ve barış Kadın Hareketi Kerime Aydın
18 Mayıs’ta Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde evinde uğradığı silahlı saldırı sonucu ağır yaralanan ve yaklaşık 2 aydır Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde (GATA) tedavi gören Mutlu Kaya, taburcu edilerek Ergani’deki evine döndü. Mutlu Kaya’ın 3 yıllık zorlu bir tedavi süreci geçireceğini ifade eden anne Hanım Kaya, GATA’daki doktorlar, üç aylık dinlenme süreci verdiler. Bu sürecin ardından yeniden tedavi sürecine geçilecek.” dedi. Konuşmakta güçlük çektiği görülen Mutlu Kaya ise umutlu olduğunu ve normal yaşantısına dönmeyi istediğini belirtti. KADIN
Sarayın kurbanları Erdoğanlar’ın gündeminde Ne yazık ki evlatlarını kaybetmiş ailelere, onların evlatları üzerinden ölümü methetmek sadece Gürcan’a mahsus değil. Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı’nın eşi Emine Erdoğan da evladını yitirmiş asker ailelerine “Sizler Kurban Bayramı’nı çoktan idrak ettiniz” diyerek yitirilen canları Tanrı’ya adanmış kurbanlara benzetmiştir. Asıl soru şu ki burada hayatlarını kaybedenler, neyin-kimin savaşı uğruna kurban edilmektedir?
tışmalarda hayatını kaybeden asker ailelerine “Bazı bedeller ödendiğinde kıymet çıkar. Öyle kutsal şeyler vardır ki bedel gerekebilir. İşte bu anlamda sizler seçilmiş insanlarsınız. Çünkü sizin bedelleriniz çok kıymetli” dedi. Ölümün kıymetli , insan hayatının ise değersiz görüldüğü bir zihniyetin tezahürü olan bu sözler tepkiyle karşılandı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da aynı ailelere cenaze töreninde “Ne mutlu size!” dediği düşünülürse, Gürcan’ın da bu sözleri elbetteki iktidarın ölümler üzerinden yaptığı siyaseti destekliyor.
Aylardır tüm sosyal medyadan çaresiz bir şekilde izlemek zorunda kaldığımız “Cizre” de yaşananlar karşısında en çok etkilen yine kadınlar oldu. Bu yüzden barışı sağlamak için ivedilikle harekete geçmemiz gerektiğine inanıyorum. Bize dayatılan medyada orada yaşanan vahşetten hiç bahsedilmiyor. Geçenlerde bir öğretmenin ağzından orada yaşananları anlattığı yazıyı okurken kanım dondu. “İNSANLIĞIMDAN UTANIYORUM” diye haykırıyordu. Bu ayıp hepimizin
fakat birçok kişi bu olanlardan habersiz. Öncelikle “Cumartesi Anneleri” oturmasına ilk katıldığımda bir anne olarak bugüne kadar haberdar olmadığım için çok utandım ve üzüldüm. Bir kitapla ; “Barış Empati Öyküleri ile Gelişir “ diyebilen bir gerillanın röportajı onlara ne kadar önyargılı baktığımın farkına varmamı sağladı. Bu açığı kapamak adına Türk¬ Kürt halklarının barış içerisinde yaşamaları için elimden gelen gayreti göstereceğim. Geçmişte yaşanmış olaylara baktığımda savaşlarda en çok üzülen, yara alanlar yine kadınlardır. Çünkü, hem sevdiklerini kaybetmenin üzüntüsünü yasarlar hem de kendi bedenlerine yapılan zulmün acısını bir ömür boyu kalplerinde taşırlar. Türkler ile Kürtlerin hızla ayrıştıkları ve ayrışırken bir-
birlerini daha çok kanattıkları bir dönem yaşıyoruz. Artık tarihimizle yüzleşmek ve Kürtlere karşı yapılan tüm haksızlıkları kabullenip barış sürecinin başlamasına katkıda bulunmak hem kendi vicdanımıza hem de çocuklarımıza karşı olan sorumluluğumuzdur. Empati sürecini kadınların başlatacağını ve başarılı olacakları konusunda inancım tamdır. “Halklar düşmanımız değil bizim, devlet düşmanımızdır” diyebilme cesaretini o günlerde göstermiş olan Halide Edip Adıvar’in söylediği bu sözün maalesef üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen hala geçerliliğini koruyor olması gerçekten utanç verici bir durum. Artık sokaklara dökülüp en yüksek perdeden BARIŞ’ı haykırmalıyız. “Yürümek , devrimci bir eylemdir “ der
Breton ve yürümenin sıradan bir eylem olmadığını, yürümek ile düşünmek arasında da orantısal bir ilişki olduğunun vurgusunu yapar. Bu yüzdendir ki, iktidarlara sesimizi duyurmanın en etkili yolu yürümektir. Artık harekete geçme zamanıdır. 21.yy Türkiye’sinde Kürtler ve Türkler eşit vatandaşlar olmalıdırlar. Bu bilincin oluşmasında, yine biz kadınlara çok büyük görevler düşmektedir.Çocuklarımızı yetiştirirken şiddetin, savaşın insanlık ayıbı olduğu gerçeğini zihinlerine yerleştirmeliyiz. Daima barışçıl, özgürlükçü, hümanist ve mutlu çocuklar yetiştirebildiğimiz de barışın devamlılığını sağlamış oluruz. Aynı ğöğün altında tüm farklılıklarımızı birbirimizle harmanlayıp güzel hikayelere imzamızı atma vaktidir.
EMEK
09
22 Eylül 2015
IFF Aroma işçilerinin direnişi sürüyor
Ferhan Umruk
KÖSTEBEK
Osmanlı Ocakları Erdoğan’a çete hizmeti
6 Eylül gecesinden başlayarak Türkiye’nin birçok yerinde HDP binalarına, Kürt mahallelerine ve işyerlerine, CHP’ye, Hürriyet gazetesine hassas ‘vatandaşlar’ saldırıya geçtiler. Tarihimizin mutad ‘vatandaş’ tepkileri yakma, yıkma ayinleri olarak bir kez daha tekrarlandı. Devlet destekli vandalizm bir daha hortladı. Hem de, devletin Selanik’te Atatürk’ün evini bombalatarak 6-7 Eylül 1955’te Rum, Ermeni vatandaşlara karşı kışkırttığı ve organize ettiği güruhların yaptığı yağma ve tecavüzlerin tarihine denk gelecek biçimde tekrarlandı bu vandalizm. 1955’ten sonra 2015 6-7 Eylül’ü sistemin muhalife ve inkar ettiklerine bir naziresidir. Erdoğan’ın havuz medyasının ve Erdoğan baskısı altındaki merkez medyanın bu saldırıları vatandaşların tepkisi olarak ilan etmesi, bu koronun psikolojik propaganda aleti olduğuna işaret ediyor. Saldırganı vatandaş olarak tanımlamak vandalizmi meşrulaştırıyor ve sistemin kendisinin bu saldırıları organize ettiğini gizliyor. Kuşkusuz, 6-7 Eylül’den Sivas, Maraş, Çorum katliamlarına kadar cumhuriyet tarihi devletin bu saldırılarda oynadığı rolün su yüzüne çıktığı delillerle bezeli. Burada bizzat şahit olduklarımdan sadece bir örnek vereyim. 2000 yılı Aralık ayında F-Tipi cezaevlerine karşı direnişler yapılmaktaydı. O dönem ÖDP parti meclisi üyesi olarak Beyoğlu’nda yapılacak gösteriye katılmak üzere İstiklal caddesinde yürümekteyken, bir sokağın başında 20-30 kişilik bir grubun gazete kağıtlarına sarılı sopalarla beklediğini gördüm. İzlemeye devam ettim, bir süre sonra resmi kıyafetli bir polis gelerek bunları oradan aldı ve gösteri mahallinin yakınından götürdü. Belli ki o gün bir hassas ‘vatandaş’ tepkisine ihtiyaç duymamışlardı. Bu tarihlerde Ecevit’in başkanlığında DSP-ANAP-MHP koalisyonun hükümet olduğunu, DSP’li Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün F-Tipi Cezaevini 2’si Asker 30’u tutuklu mahkumun ölmesiyle sonuçlanan ‘hayata dönüş’ operasyonuyla katliama dönüştürdüğünü de hatırlayalım. Bu örnekler aynı zamanda AKP veya DSP veya ANAP veya CHP vb... sistem partilerinin, devletin milli güvenlik siyaset belgesi programını uygulamak üzere kont-gerilla veya Ergenekon her ne ad verilirse verilsin yasa dışı organizasyonlarla birlikte hareket ettiğini gösteriyor. Erdoğan’ın, 7 Haziran seçimleriyle birlikte bırakın Başkanlık rejimi hayallerinin suya düşmesini, AKP’nin tek başına iktidar kuracak sayıya ulaşamaması karşısında nasıl bir direnç göstererek 7 Haziran seçimlerini boşa çıkardığını gördük. Bununla da yetinilmedi çözüm süreci, kendi deyişiyle buzdolabına kaldırılarak, ülke kan gölüne dönüştürüldü. Bugün 1 Kasım seçimleri yapılacak mı, yapılmayacak mı bu konu tartışılıyor. Erdoğan için AKP’nin seçimleri kaybetmesi , 17-25 Aralık yolsuzluklarının hesabı için mahkeme kapılarının ardına kadar ona açılması anlamına geliyor. Bu bakımdan Erdoğan sonuna kadar direniş gösterecektir. 7 Haziran’dan sonra izlediği taktikler, parlamentoda AKP’nin çoğunluğu kaybetmesi durumunda, onun iktidarı seçim yoluyla bırakmayacağını gösteriyor. Erdoğan’ın niyetini Hürriyet baskını ‘kahramanı’ Abdürrahim Boynukalın ‘ Seçim sonuçları ne olursa olsun seni başkan yaptıracağız’ diye açıkça ifade etti. Son saldırılarda adı geçmeye başlayan Osmanlı Ocakları çok kısa bir sürede 81 ilde örgütlenerek devlet erkanınca kabul gören bir kuruluş olarak zuhur ediyor. Daha ilginci kuruluşun resmi sitesinde düsturu ‘R.T. Erdoğan namusumuzdur’ olarak açıklanıyor. Derneğin başkanı Kadir Canpolat Papa 16. Benedictus’un Türkiye’yi ziyareti esnasında silahlı eylem yapacağı şüphesiyle gözaltına alınıyor. Onunla birlikte gözaltına alınan Trabzon Alperen Ocakları Başkanı Mustafa Öztürk’e Polis Kadir Canpolat’ı sorduğunda, onu Alperen Ocaklarından tanıdığını söylüyor. Mustafa Öztürk Hrant Dink cinayetinde ismi geçenlerden biri. Osmanlı Ocakları İstanbul il gençlik teşkilatı başkanı Furkan Gök Suruç’ta 32 sosyalist gencin katledilmesinin ardından, katliamı gerçekleştiren için ‘“canlı bombaya rahmet ve yakınlarına sabır diliyorum… ‘ ifadelerini sosyal medyada paylaştı. Gezi isyanında yüzde 50’yi sokağa çıkarmaktan bahseden Erdoğan’ın niyetini, sokağa çıkmak üzere örgütlenen Osmanlı Ocakları gerçekleştirecek gözüküyor. Başkanının Alperen Ocaklarından devşirildiği ve devlet katında muteber olduğu belli olan, finansal desteğe sahip bu örgütlenme, Alperen Ocaklarının sokak gücü tecrübesini de devir almış gözükmektedir. Böyle bir örgütlenme lümpen, işsiz güçsüz, umduğunu bulamamış genç, yaşlı kesimlerden kendisine taban yaratabilir. Şimdi bir hatırlatma Türkiye siyasetinin sağcı damarı bu tür ocak örgütlenmesiyle ilk defa karşılaşmıyor. Demokrat Parti iktidarının son yıllarında muhalefetin güçlenmesini engellemek üzere Adnan Menderes Vatan Cephesi ocaklarını sivil bir sokak gücü olarak örgütlemiş, ancak askeri darbeyle çöküşünü engelleyememişti. Tarihin bir tekerrüre dönüşmemesi için sosyalistlerin ve demokrasi güçlerinin Erdoğan’ın tehlikeli oyununu bizzat durdurmaları gerekiyor.Bu yapıldığında askeri darbe tehdidi de önlenmiş olacaktır. Erdoğan 1 Kasım seçimlerini engelleyebilir veya 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi, 1 Kasım seçimleri sonucu kendisi için tehlikeli olursa bu seçim sonuçlarını da yok sayarak, hazırlamakta olduğu sokak gücüne başvurabilir. 1 Kasım seçimleri yapıldığı takdirde, Türkiye’nin siyasi geleceğini belirleyecek olanın yalnızca parlamento aritmetiği olmayacağı ihtimali giderek güç kazanıyor.
Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan IFF Aroma Esans Sanayi ve Ticaret A.Ş.’de Tek Gıda-İş’e üye olan Murat Erzurum ve İlkay Akgün adlı 2 işçinin 7 Eylül’de işine son verilmesinin ardından işçilerin üretimi durdurmasıyla başlayan direniş sürüyor. Patron direnişi kırmak içir her yola başvuruyor. Şirketin avukatı ise eylemlerin ‘yasadışı’ olduğunu söyledi. emek sıla gemicioğlu
sendikayı buraya getirdik. Biz bakanlığın bizden istediği sayı çoğunluğunu aldık. Sözleşme tespitimizi aldık. Fakat işveren de anayasal hakkı olduğu için itiraz etti. Biz her şey yolunda gitsin diye hiçbir şey yapmadık. Normal çalışmamıza devam ettik süreç sonuçlanana kadar. Ama işveren bize baskı yapmaya başladı. Burada 8- 9 senedir çalışan arkadaşlarımız var.” ‘’Hırsızlık yapmadık’’ Fabrika yönetimine seslenen Tek Gıda-İş İstanbul Anadolu Yakası Şube Başkanı Yunus Durdu “İstediğiniz kadar işçi çıkartın ama şunu unutmayın ki bu direnişimiz sonuna kadar sürecek ve bu fabrikanın önünden ayrılmayacağız.
Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan IFF Aroma Esans Sanayi ve Ticaret A.Ş.’de Tek Gıda-İş’e üye olan Murat Erzurum ve İlkay Akgün adlı işçilerin 7 Eylül’de işlerine son verilmesi üzerine işçiler, geçtiğimiz günlerde üretimi durdurdu. İşten atmaları protesto eden işçiler, fabrika önünde direnişe başlayan arkadaşlarına destek verdi. Sendikada örgütlenme hakkını kullandığı için işten atılan Murat Erzurum yaptığı açıklamada, anayasal haklarını kullanarak fabrikaya sendika getirmek istediklerini belirtti ve şunları söyledi: “En doğal hakkımızı kullandık ve
Biz hırsızlık yapmadık kimsenin malına göz dikmedik. Biz sadece çocuklarımıza daha iyi bir gelecek bırakmak için sendikal hakkımızı kullanarak örgütlendik. Ya Türkiye’nin kanunlarına göre hareket edeceksiniz ya da bu fabrikayı kapatacaksınız” diye konuştu. Tek Gıda-İş Gebze Şubesi yöneticilerinin de işçilere desteğe geldiği belirtildi. Şirket direnişi engellemeye çalışıyor Yasal haklarını kullandıkları için işçilerin işine son veren şirketin avukatı ise işçilerin eyleminin ‘yasadışı’ olduğunu söyledi. Şirketin avukatı Selin Gürel’in yazılı açıklaması şöyle:
“Müvekkil şirket; çalışanlarının anayasal hakkı olan sendikalı olma hakkına saygılıdır ve bu hakka hiçbir müdahalesi söz konusu değildir. Sendikanın yetki belgesine karşı müvekkil şirket de anayasadan ve kanunlardan doğan dava hakkını kullanmıştır ve Kocaeli 3’üncü İş Mahkemesi’nin 2015/417 E. sayılı dosyası ile yetki belgesinin iptali davasını açmıştır. Dava halen devam etmekte olup, gösteri ve eylemlerde haklı olduğunu iddia ve ifade eden sendika, davalı olduğu süre içerisinde herhangi bir cevap dahi vermemiştir. Bu sebeple de sendikanın bugün itibariyle yetkisi bulunmamaktadır. Yapılan eylemler yasal değildir.”
DİSK’ten barış için miting çağrısı Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Başkanlar Kurulu sonuç bildirgesi açıklandı. 15 Eylül’de DİSK Genel Merkezi’nde gerçekleştirilen DİSK Başkanlar Kurulu, Türkiye’nin büyük bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu kaydederken, “DİSK olarak başta işçi sınıfı olmak üzere tüm halkımızı, Ortadoğu benzeri bir çatışmanın ülkemize de taşınmakta olduğu konusunda uyarmak zorundayız. Suruç’ta 33 insanımızın öldürüldüğü katliamın ardın-
dan ülkeyi yönetenlerin attığı her adım, ülkeyi uçurumun eşiğine getirmekte, her gün biraz daha şiddet sarmalına sürüklemektedir” dedi. Bildirgede ‘’akıtılan kardeş kanının son bulması, daha büyük acılar yaşanmasının önüne geçilmesi için, emek, barış ve demokrasi mücadelesini yükseltmek için DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin çağrısıyla bir merkezi mitingin örgütlenmesini acil bir görev olarak görmektedir’’ ifadesiyle savaşa karşı miting çağrısı yapıldı.EMEK
Kubilay Boya’da mücadele sürüyor
3 yılda 1 milyon yeni işsiz Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü’ne (DİSKAR) göre ekonomi üç yılda 1 milyona yakın yeni işsiz yarattı. DİSK-AR’ın Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı verileri değerlendiren raporunda, resmi işsizlik oranının yüzde 9.6 ile geçen yılın 0.5 puan üzerinde gerçekleştiğine işaret edildi .Rapora
göre resmi işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 226 bin kişi artarak 2.88 milyona ulaştı. Mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik oranları ise Haziran 2014 döneminden bu yana yüzde 10′un altına inmedi. Haziran 2015 dönemi için işsiz sayısı Haziran 2012 dönemine göre yaklaşık yüzde 50 arttı. Türkiye ekonomisi 3 yılda 945 bin yeni işsiz yarattı. EMEK
Petrol-İş Sendikası, Kubilay Boya fabrikasındaki direnişi, sorunu hukuki yollardan çözmeye çalışacağını söyleyerek bitirdi. Bir işçinin sendikalaşma nedeniyle işten atılması üzerine fabrika işçileri genel müdür tarafından fabrikaya alınmamıştı. Bu duruma karşı Petrol-İş işçi-
lerle beraber fabrika önünde direniş başlatmıştı. Patron, noter ve jandarma çağırarak işçilerin çalışmadığını belgelemek istemiş iş kanununa dayanarak da işçileri çıkarmak istemişti. Sendika temsilcileri direnişin bittiğini bakanlıktan gelen sonuca göre hareket edeceklerini ifade ettiler.EMEK
EMEK
10
22 Eylül 2015
Eylül ayının ilk 10 gününde 70 işçi öldü
Fadik Temizyürek
HAKİKAT
Az kaldı Günler geçiyor. Seçimlere kısa bir zaman kaldı. Olacak mı, olmayacak mı derken Erdoğan memleketi darma duman etmezse sandığa gideceğiz. İlk hamleler başladı. Cizre’nin direnen mahallerine sandık kurulmayacak, taşımalı sandık sistemi uygulanacak. Mahalle seçmenleri başka yerlere giderek oy kullanacaklar. Ne kadar mümkün olacağı belli değil. Gerekçe güvenlik nedeniyle önlem alınıyor. Yak, yık, öldür başaramayınca insanların oy vermesini engelle. Cizre halkı için bu ne ki. Ölüme, açlığa, bombaların altında direndi de kilometrelerce yol yürümekten mi vaz geçecekler. Hiç olacak iş değil. İnşallah bu kadarı ile kalır. Günlerdir “yerli ve milli vekil” lafı konuşuluyor. Erdoğan artık hiç saklamıyor. Kürt olmasın, kalem gibi Türk ve Sunni o da AKP’li olsun. Meclise 550 vekil AKP’den girsin. Çok zor. Aç tavuk, rüyasında darı görürmüş. Tavuk, burada hem cumhurbaşkanı, hem baş kumandan, hem genel başkan, hem hükümetin başı, hem halife, hem de dünyaya bedel bir Türk oluyor. Neden zor? AKP’nin yaptırdığı anketler, AKP oylarının düştüğünü söylüyor. Çıkardığı iç savaşın, kendini vurduğunu toplum haykırıyor. TUSİAD, (Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği) ekonomi bozuluyor, acil istikrar açıklamaları yapıyor. Kürt halkı, ölümden öteye yol mu var, “savaşarak” barışı kazanacağım demeye devam ediyor. HDP, “Seni yine başkan yaptırmayacağız” özgüveni ile şimdi 110 vekil için canla başla çalışıyor. Başbakan olduğunu sanan Davutoğlu, her gün “başbakan benim ben, emanetçi değilim valla” demeye mecbur kalıyor. Davutoğlu yalan söyleyemiyor, ezberlediğini de su gibi anlatamıyor. Bazen üzülüyorum, Erdoğan kadar gaddar olamadığı için kekelemeye başlıyor. Danışmanları bilimle alakalı olsalardı dil sürçmesinin fıtrat olmadığını. Başbakana psiko analist Freud’u okumasını tavsiye ederim, akıl sağlığını korusun. “O da bir vatandaşımız.” Amerika, Suriye’de IŞİD ile savaşan YPG (Halk Savunma Birliği)’nin Türkiye gibi terörist örgüt olarak görmediklerini taze taze Erdoğan’a ve dünyaya duyurdu. Bu kadar nesnellik varken Erdoğan bu gerçekleri görmüyor mu, salak mı da bu kadar mesnetsiz konuşuyor? Tamamen salak değil. Deneyebileceği her felaketi frene basmadan sınıyor. Her türlü hileye, kötülüğe yelken açıyor. Kazanamazsa kendi kurguladığı ve yaptığı tüm kumpasların başına geçeceğini biliyor. Ya yurt dışına kaçacak ya da yargılanacak. İyi - kötü elimizde anayasa maddeleri insanlık suçu işleyenlere, hırsızlık yapanlara, katillere ceza veriyor. Bu sondan korkuyor Erdoğan. Can havliyle önüne gelen her şeye saldırıyor, ölümüne... Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinde hiç bir problem yok, ileri bir demokrasi örneği hatta. Toplum ne güzel seçsin. Diktatör seçmedi ki bu millet, cumhurun başkanını seçti. Hepimiz saygı duyduk, beğenmesek de. En kaba demokrasi işleyişi gereği. İnsan bu seçilmişliğin üstünde ter ter tepinmez ki. İnsaf. Şimdi seçimleri saymadın ya, yeniden üstelik savaş naraları atarak yaptırıyorsun ya, biz de seni yeniden seçelim. Topluma soralım, Erdoğan cumhurbaşkanı olsun mu diye, ne dersin? Halkoylaması yapalım, o kadar pehlivansan. Seçilmezsen istifa eder misin? Korkak ve suçlusun, kelleni kesseler kabul etmezsin. Sen de gayet iyi biliyorsun ki, millet seni seçmeyecek. Bundandır bütün çaresizce insanlık adına ne varsa her değeri yerle bir etmen. Sayılı gün çabuk gelir. Çok değil bir ay sonra göreceksin milletin seçimini, senin partililerin dahi seni seçmeyecek. İntihar eyleminde bulunmaz milleti yakıp yıkmazsan. Hep beraber göreceğiz başkan olamayacağını, az kaldı. fadiktemizyurek@gmail.com
Patronlar ve devlet işçilere savaş mı açtı?
AKP’nin çıkardığı savaşta insanlar ölürken, bir yandan da savaşın doğrudan etkilemediği işyerlerinde de ölümler yaşanıyor. Eylül ayının ilk 10 gününde ihlaller ve denetimsizlik yüzünden 70 işçi öldü. Ancak savaşlarda bu kadar çok insanın ölmesi akıllara “devlet ve patronlar işçilere savaş mı açtı?” sorusunu getiriyor. emek Mecitcan bozkan
Erdoğan ve AKP’nin çıkardığı savaşta insanlar ölmeye devam ederken gündemde pek konuşulmayan işçi ölümleri de artarak devam ediyor. Yıllardır işçilerin sömürüldüğü ve bu sömürünün hat safhaya ulaşarak işçilerin canını aldığı Türkiye’de, savaşın en şiddetli yaşandığı Eylül ayının daha ilk 10 gününde 70 işçi hayatını kaybetti. Ancak savaşlarda bu kadar fazla yaşanan ölümler, savaşın doğrudan yaşanmadığı işyerlerinde de yaşanıyor. Bu kadar ölümün yaşanması akıllara “Patronlar ve devlet işçilere savaş mı açtı?” sorusunu getiriyor. Ülkeyi halk için yönetmeye aday olanlar, her geçen gün artan işçi ölümlerine karşı hiç bir önlem almıyor. Patron olmanın varlık koşulu olan, daha fazla kazanma hırsı yüzünden işçiler az ücret alarak saatlerce ve insani olmayan koşullarda çalışıyor. Evet, Türkiye’deki işçiler sömürülüyor ve bu sömürü artık en üst düzeye ulaştı. Bir haftada yaşanan bütün işçi ölümlerinin sebepleri açık ve hiç bir zaman değişmedi. İktidarını kaybettiği için savaş çıkaranlar, yaptığı uygulamalarla da işçilerin emeğinin sömürülerek ölmesine göz yumuyor. Güvenlik önlemi almadığı için işçilerin ölümünden sorumlu olan patronlar devlet tarafından yargılanmıyor. Sorumluları yargılayacak uygulamalar yapmayan devlete her geçen gün tepki gösterenler de artıyor. Eylül ayının ilk 10 gününde 70 işçi öldü ama sadece Eylül ayında veya 10 günde yaşanan bir şey değil, işçiler her gün ölüyor, her gün sömürülüyor. 2015 yılında 1213 işçinin ölmesinin sebepleri ve işçi ölümlerine son ver-
mek için yapılacak uygulamalar ise belli. İşçilerin ölümlerine neden olan emek sömürüsüne nasıl son verilir? Patronların daha fazla kazanç sağlamak uğruna güvenlik önlemleri almaması ve devlet uygulamasıyla önlem almamaya teşvik edilmesi engellenmesi, devletin kar hırsı uğruna yapılan ihlalleri engelleyecek politikalar izlemesi gerekiyor. Taşeron sistemin kaldırılması bunların başında geliyor. Taşeron sisteminin temel koşulu olan kadrosuz ve kayıt dışı işçi çalıştırma, güvenlik önlemlerinin alınmasının tamamen patron inisiyatifine bırakılması gibi sebepler ölümlerin en çok taşeron şirketlerde yaşanmasına sebep oluyor. Taşeron sistemin kaldırılıp, devletin sistematik bir şekilde denetleyeceği çalışma alanları oluşturulması, bu alanlarda güvenlik önlemleri alınmadığı zaman sorumluların yargılanması işçi ölümlerinin artmasını engelleyecek hatta azalmasına sebep olacaktır. İşçilerin hayatlarına paha biçilip, işçilerin ölmesinden sorumlu olanlara para cezası vermeyi öngören yasaların kaldırılmalı ve onun yerine güvenlik önlemi almayan, güvenlik önlemlerini denetlemeyen kişilere hapis cezası verilmelidir. İşyerlerinde Avrupa Güvenlik Komisyonu’nun belirlediği güvenlik sistemleri kullanılmalı, ucuz ürün piyasasının kazanması için ucuz güvenlik ürünü kullanmaya teşvik edilmemelidir. İş güvenliği ve işçi sağlığı konusunda patronların alacağı önlemler, devlet müfettişlerinin denetlemesi yasalarla desteklenmelidir.
Ölüme giden yolu devlet açıyor Eylül ayının ilk 10 gününde ölen 70 işçiden 20’si tarım sektöründe çalışıyor. Devletin tarım sektöründe taşeronlaşmaya izin vermesiyle, işçilerin ücretleri daha az verilmeye, güvenlik ihlalleri daha fazla yaşanmaya başladı. Bu hafta da bir tarım işçisi ulaşımdaki güvenlik ihlalleri nedeniyle hayatını kaybetti. Antalya’nın Serik ilçesine bağlı Pınarcık Mahallesi’ndeki seraya çalışmaya giden işçilerin içinde bulunduğu kamyonet, sürücünün direksiyon hakimi-
yetini kaybetmesi sonucu yoldan çıkarak devrildi. Kazada kamyonetin kasasındaki kadın işçi Fakriye Doğan hayatını kaybederken, 2 işçi de yaralandı. Ulaşımda yaşanan ölümler, işçilerin taşındığı araçların emniyetsiz olması ve işçlierin araç kapasitesinin üstünde kalabalık gruplarla taşınması nedeniyle yaşanır. Devletin de bu konuda denetim yapmaması, sorumlulara ceza verecek uygulamalar çıkarmaması taşeron patronlarını güvenlik önlemi almamaya teşvik ediyor.
Rant yükseliyor, işçiler ölüyor Tarım sektöründen sonra en fazla ölümün yaşandığı sektör inşaat sektörü. Devletin en fazla yatırım yaptığı aynı zamanda da en fazla kazanç beklediği sektör olan inşaat sektöründe yaşanan ölümlerin nedeni hep aynı; güvenlik ihlalleri. Bu hafta Mardin’in Midyat ilçesindeki yapımı süren cami inşaatının iskelesi çöktü. İskelenin altında kalan 5 inşaat işçisi yaralandı. Kocaeli’nin Başiskele ilçesinde de Lastik İş Sendikası’nın yaptırdığı 5
yıldızlı otel inşaatının ikinci katında çalışan Ahmet Yıldız, dengesini kaybetti ve güvenlik kemeri olmadığı için düşerek hayatını kaybetti. Patronlar; daha fazla kazanmak için masraflarını azaltmak istiyor ve işçilere baret, güvenlik kemeri almıyor, kullanılan iskelenin ucuz ve sağlam olmayanını tercih ediyor. Devlet ise en fazla yatırım yaptığı inşaat sektöründe kazancın artmasından başka bir şey düşünmediği için güvenlik ihlalleri yapılmasına göz yumuyor.
Bakan geldi grev bitti
Devletin yaptığı uygulamalarda ve grev engellemeleriyle de işçilerin ölmesine göz yumduğunu ve patronların kazançlarını ön plana koyduğunu görüyoruz. Maliye Bakanlığ’ının yayınladığı yönetmelikle Gelir İdaresi Başkanlığı personeli artık 24 saat vardiyalı çalışacak. Devlet kendi dairesinde çalıştırdığı işçiyi bile sömürüyor. Grev engellemeleri ise işçinin hak-
kınıı gasp etmek demek. Bartın’ın Amasra ilçesinde faaliyet gösteren madende, işçilerin başlattığı grev yeni Çalışma Bakanı Ahmet Erdem’in grev yerine gitmesiyle sona erdi. İşveren ve işçi arasındaki anlaşmazlığı Yüksek Hakem Kurulu’na sevkeden Bakan, işçilerin yaptığı grevi ve hak taleplerini hiçe sayarak işverenin yanında yer aldı
Üretenlerin gücü galip geldi; taşeron işçilerin ücretleri yattı Ülkedeki yoğun siyasi trafiğin arasında emekçilerden güzel haberler de geliyor. Ankara Dışkapı Hastanesi’nde çalışan taşeron temizlik işçileri, ücretlerinin sürekli geç yatması üzerine 17 Eylül’de iş bırakma eylemi yaptı. Hak-İş’e bağlı Hizmet-İş’in örgütlü olduğu hastanede, işçilerin iş bırakma çağrısına sendika ya-
nıt vermemiş ve patronların düzenlediği mitinge katılmıştı. Üretimden gelen güçlerinin farkında olan ve sarı sendikaya bağımlı kalmayan emekçiler; taşeron şirketin yetkilisiyle görüşerek, ücretleri yatmazsa iş bırakacakları uyarısında bulundu. Bunun üzerine 18 Eylül’de işçilerin ücretleri yatırıldı.EMEK
genclık
11
22 Eylül 2015
İBB’den TÜRGEV’e peşkeş
Polisten ÖGB’ye ders!
Bayram tatili nedeniyle boş kalan üniversitelere, YÖK’ten Özel Güvenlik Birimi-Polis işbirliği kararı çıktı. Düzenlenen rektörler toplantısı ile ilgili konuşan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Rektörü Prof. Dr. Yücel Acer, öğrenci eylemlerini bastırmak için özel güvenlik elemanlarının polis tarafından eğitileceğini açıkladı. gençlik Elif Yağarkar
YÖK tarafından düzenlenen Rektörler toplantısından “Öğrencileri nasıl bastırabiliriz?” sorusuna cevap niteliğinde karar çıktı. Düzenlenen rektörler toplantısında muhtemel öğrenci eylemlerine karşı yapılması gerekenlerin ele alındığını belirten Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Yücel Acer, öğrenci eylemlerini bastırmak için özel güvenlik elemanlarının polis tarafından eğitileceğini açıkladı.Öğrencilerin üniversitede olmamasını fırsat bilerek alınan, özel güvenliklerin polis tarafından eğitilmesi kararı tartışmalara yol açtı. Muhalif öğrencilere saldırmak için fırsat kollayan Özel Güvenlik
Birimleri bu karar ile saldırılarını da meşrulaştırmaya çalışıyor. Düzenlediği basın toplantısında toplantı hakkında bilgi veren Rektör Acer bu yıl öncelikli meselenin güvenlik olduğunu belirterek, şunları kaydetti: Hem Türkiye bağlamında bir seçim sürecine giriyoruz, artı terör olayları var, hem de üniversitemiz bağlamında güvenlik meselesi, bizim için öncelikli bir mesele haline geldi. Bu bağlamda yaptığımız güvenlik toplantısında üniversitemizde olabilecek güvenlik tehdidi unsurları neler olabilir, nasıl engellenebilir üzerinde uzun uzun konuştuk. ÖGB’ye polis eğitimi Üniversite içerisinde zaten polis gibi çalışan, olayları yatıştırmaktan
çok kışkırtarak alevlendiren, özel güvenlik elemanlarının “eylemlerin önüne geçmek için” polis tarafından eğitileceğini söyleyen Acer, alacakları tedbirleri şöyle açıkladı: “Bizim çok sayıda güvenlik görevlimiz var. Onların bu tür olaylara karşı daha etkili davranmalarını sağlayabilmek için biz hizmet içi eğitim yapılması gerektiğini düşünüyorduk. Bunun üzerine emniyet müdürlüğümüz, personelimize hizmet içi eğitim niteliğinde bir güvenlik semineri verecek. O da bizim güvenlikle ilgili tedbirlerimize bir güç katacaktır diye düşünüyoruz. “ AKP’nin ve Erdoğan’ın yürüttüğü savaş politikasına karşı çıkan muhalif öğrencileri “güvenlik” bahanesiyle kontrol altına
YÖK toplantısında gündeme geldi Güvenlik meselesinin, YÖK tarafından düzenlenen rektörler toplantısında da dile getirildiğini belirten Prof. Dr. Yücel Acer “Tabii bu, YÖK’ün de son zamanlarda üzerine durduğu bir mesele. O yüzden rektörler toplantısı gerçekleşti. Ben de katıldım. Orada da ne tür tedbirler alınabileceği gündeme geldi” dedi.
çıksınlar ve orası tamamıyla Cumhurbaşkanlığı’na ait bir yer haline gelsin.” açıklaması yaparak konuyu gündeme getirmişti. Kamusal binaların kent merkezinin dışına taşınmak istendiğini belirten YTÜ’lü akademisyen İsmet Akça, “Bu alanlar rant alanları, dolayısıyla bu bölgelerin kamusal alanlardan arındırılması gibi bir politika var” dedi. GENÇLİK
En büyük oyunu kendi oynayan, kendi çıkardığı savaşa gençleri feda eden Erdoğan yine HDP seçmenini hedef gösterdi. Gazete binaları basıp, parti binalarını, kütüphaneleri ateşe veren bir gençlik içinse “Bizim gençliğimiz kanla beslenen gençlik değildir. Sizler, yeryüzünde çok az millete nail olmuş bir sorumluluğu, bir emaneti taşıyorsunuz. Çünkü, siz tarih yazacak bir gençliksiniz. Bu gençlik, tarih yazacak” şeklinde konuşarak saldırıları meşrulaştırmaya çalıştı. GENÇLİK
Koç Üniversitesi Dayanışması “Şirket değil; üniversite istiyoruz, iş güvencesi istiyoruz, köle değil akademisyeniz, müşteri değil öğrenciyiz.” diyerek akademisyenlerin işten çıkarılmasına tepki gösterdi. “İşten çıkarmaların büyük çoğunluğunu sosyal bilimlerden olması rastlantı değildir” diyen akademisyenler, “Türkiye Yakın Tarihi’ni ezberci sistemin tornasından geçerek üniversiteye gelen öğrencilere, tartışma ortamı yaratarak iki dönem halinde işleyen Devrim Tarihi okutanların işine son verilmesi de bu sürecin son halkasıdır” dedi.GENÇLİK
Tartışılan yenileme projesi
İstanbul Üniversitesi’nin Beyazıt Kampüsü’nde yer alan Eczacılık, Fen, Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi ve kafeteryanın da içinde bulunduğu parsellerde yenileme ve restorasyon çalışması yapılmasına ilişkin plan değişikliği İBB Meclisinde oyçokluğu ile kabul edildi. Oylama sırasında üyeler arasında Tarihi Yarımada’nın dokusunun korunması konusunda tartışma yaşandı. Rapora itiraz eden CHP’li üyeler, Tarihi Yarımada’da bulunan üniversitenin tarihi dokusuna uygun binaların meclis kararıyla değil, mimari yarışmayla inşa edilmesi gerektiğini vurguladı.GENÇLİK
Erdoğan, AKP gençliğinden memnun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara Arena Spor Salonu’nda düzenlenen Türkiye Gençlik Kulübü Federasyonu Kongresine katıldı. Erdoğan, kongrede yaptığı konuşmada, “1 Kasım bir milat olsun, bir yeniden doğuş olsun, gelin bu terörü toprağa gömelim. Terör örgütünün yalanlarına inananları hayretle karşılıyorum. Bu tabloda başta gençlerimizin oynanan oyunları görmesi gerekir. Bizim gençliğimiz kanla beslenen gençlik değildir.” ifadesini kullandı.
‘Dersimiz Dayanışma’
almaya çalışıyorlar. Üniversiteler kolluk güçlerinin değil, siyasi görüşü ne olursa olsun öğrencilerin özgürce düşüncelerini dile getirebileceği bilimsel ve sosyal alanlardır. Üniversitelerin sosyal ve siyasal alanı daraltılarak tek tip, apolitik öğrenci tipi yaratılmaya çalışılıyor.
Yıldız kampüsü taşınmaya başlandı iddiası Yıldız Teknik Ü niversitesi’nin Yıldız Kampüsü’nün taşınıp Cumhurbaşkanlığı’na devredileceği tartışmasında üniversite yönetimi “Çıkmayız” derken kampüsün taşınmasına başlandı. Erdoğan’ın Yıldız Kampüsü’nü istediği , çıktığı televizyon programında da ““Biz onların çıkmasını istiyoruz. Tamamen
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) öğrenci yurdu olarak kullanılmak üzere kiraladığı 9 binadan dördü, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) Kurban Bayramı’ndan önceki son meclis toplantısında alınan acele kararla Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın yönetiminde olduğu TÜRGEV’e, ikisi başka vakıflara tahsis edildi. Red oyu kullanan CHP’li üyeler, “Büyükşehir Belediyesi TÜRGEV’in bir finansörü haline gelmiş bulunmaktadır. Kamu kaynaklarının bu şekilde vakıflara aktarılması vicdanınıza sığıyorsa bizim söyleyecek fazla bir şeyimiz yok” dedi. GENÇLİK
Asistan hekimler mücadele ediyor
“Şehitler için hakaret ettim” diyene tahliye
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaretten tutuklanan üniversite öğrencisi, okulların açılma dönemi ve eğitim-öğretim hakkı gerekçesiyle tahliye edildi. Şehit haberlerinin ardından Twitter’da Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında küfür içerikli paylaşım yapan üniversite öğrencisi Anıl Deniz B., hakkında başlatılan soruşturmada geçtiğimiz hafta ifade vermişti. İfadesinde “Şehit haberlerini duydum. Moralim bozuldu. Alkolün etkisiyle onları
yazdım.” dediği öğrenilen şüpheli Anıl Deniz B.’nin tutuklanması üzerine avukatı tarafından itiraz dilekçesi sunulmuştu, hakimlik okulların açılma dönemi olması nedeniyle eğitim- öğretim hakkının engellenmesi ve delillerin toplanması hususlarını dikkate aldı. Hakimlik itirazın kabulüne karar verdi, bu gerekçelerle şüpheli Anıl Deniz B.’nin tahliyesine karar vererek 15 günde bir en yakın karakola imza atmak suretiyle adli kontrol altına alınmasına hükmetti. GENÇLİK
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde şiddete ve mobbinge karşı asistan hekimlerin mücadelesi sürüyor. Çocuk Sağlığı ve Kliniği’nde çalışan bir kadın asistanın 9 Eylül’de hastası tarafından şiddete maruz bırakılmasının ardından sağlık emekçileri 11 Eylül’de iş bırakmış, ancak aynı gün acil servisten sorumlu Prof. Dr. Halit Çam’ın sözlü şiddetine maruz kalmıştı. Dekanlığın profesör hakkında işlem yapılacağına dair söz verdiği öğrenildi. Açıklama yapan asistan hekimler “Aldığımız sözün takipçisi olacağız.” dedi.GENÇLİK
LISENIN GUNDEMI
12
22 Eylül 2015
AKP’nin eğitim sisteminde:
Yazın ne yapmalı? Fosforlu
Öğretmenlerin işi, öğrencilerin geleceği yok
Müzikal
Fosforlu müzikalinin yeni uyarlaması dev kadrosuyla sahnede. Fosforlu Cevriye’yi Ayça Varlıer’in oynadığı müzikal il gezecek bir turneye çıkıyor. Bir hayatta kalma hikayesi olan Fosforlu, hiç umulmayan yerde gelen aşk ile heyecanlandırıyor.Eğitim
Yol Fİlm Yılmaz Güney tarafından yazılan, Şerif Gören tarafından yönetilen 1982 yapımı bu film sıkıyönetimin en iç acıtıcı dönemlerinde geçiyor. İmralı cezaevindeki 5 mahkum, verilen izin sayesinde köylerine gidebileceklerdir. Fakat yol uzundur, yol tehlikelidir, yol can alır. O yıl Türkiye’de gösterimi yasaklanan film Cannes Film Festival’inde Altın Palmiye’yi kazandı. İyi seyirler...Eğitim
Bu hafta öğretmen atamaları yapılmışken bir istatistik de kendini gösterdi, her 100 Öğretmenden 86’sı işsiz. Durum öğretmenlerde bu peki öğrenciler? AKP’nin eğitim sistemi öğretmenlere iş veremezken, öğrencilerin de geleceklerini çalıyor. eğitim ece berfin karagöz
Kİtap
Oğuz Atay Tehlikeli Oyunlar Te h l i k e li Oyunlar, Oguz Atay’ın kişinin kendiyle savaşmasını ve yenmesini, kendini dönüştürmesini hayati bir sorun olarak algılamaya çağıran, çarpıcı ve sarsıcı bir roman. Mutlaka okunması gereken kitaplar arasında bizce, iyi okumalar.... Eğitim
Okul
Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmen ataması 15 Eylül’de gerçekleşti. Toplam 37 bin öğretmen ataması yapıldı. Yüzlerce öğretmen atanırken bir gerçek ortaya çıktı. Kamu Personeli Seçme Sınavına giren her 100 öğretmenden 86’sı işsiz. Öğretmenler iş bulsalar bile bir çoğu kadro alamıyor, sözleşme ile çalışıyor. Durum bu kadar ciddiyken Milli EĞİTİM Bakanlığı’nın herhangi bir icraatı yok. AKP hükümeti döneminde son 12 yılda 495 bin 896 öğretmen atandı ancak KPSS’ye giren 2 milyon 996 bin 742 öğretmen de atanamadı. Yani bu 12 yıllık AKP hükümeti döneminde atanan
mesleğini icra edilebilmek için Kamu Personeli Seçme Sınavı barajını geçmeye çalışması utanç verici bir durumdur” Raporda, Milli Eğitim Bakanlığının yaptığı açıklamalara göre 120 binin üzerinde resmi öğretmen ihtiyacı bulunduğuna şu sözlerle dikkat çekiliyor: “Milli Eğitim Bakanlığı bu atamaları gerçekleştirmek yerine ucuz, esnek ve güvencesiz ücretli öğretmen formülüyle bu ihtiyacı gidermeye çalışmaktadır. 2014-2015 eğitim öğretim yılında okullarda 60 bin civarında düşük ücrete güvencesiz ücretli öğretmen görev yapmıştır” deniliyor. Her yıl MEB “bu yıl 30 bin öğretmen atadık” diyerek göğüs gerselerde gerçekler bunun tam tersi. Her yıl 30 bin öğretmenin atanması
açıkta yıllardır atama bekleyen 300 bini aşkın öğretmen sayısını görmezden geldiremez. Aynı Kader Öğrencilerin eğitim durumları da farksız. Sözleşme ile çalıştırılan öğretmenlerin eğitimlerini alıyorlar. Bunun kötü yanı nedir denilirse de adeta bir fabrika emekçisi gibi diplomalı işçiler tayin ediyorlar. Bu moral bozukluğu ve motivasyon ile onlarca öğrenciye ders vermek zorundalar. Peki verilen ders ne kadar iyidir, öğrenci onu ne kadar iyi anlar? Zaten ezberci eğitim sisteminin eksiklikleri ortadayken bir de öğretmenlerin sorunları eğitimi derinden etkiliyor.
Bir skandal daha
2010 yılındaki KPSS’de kopya çekildiği iddiasıyla başlatılan soruşturmada Savcı Yücel Erkman, 5 yıl aradan sonra aralarında eski ÖSYM başkanları Ali DEMİR ve Ünal Yarımağan’ın da bulunduğu 230 şüpheli hakkında iddianame hazırlamıştı. Hürriyet’in haberine göre, 1235 sayfalık iddianamede, KPSS sınavında bir doğru cevapla dahi binlerce adayın önüne geçerek kamu görevine atanabilmenin yolunun açıldığı anlatıldı. İddianamede, 2010’daki KPSS’de soruların sınavdan önce elde edilerek dağıtıldığı, jandarma kriminal, emniyet, bilişim uzmanları, TÜBİTAK raporları ve şüphelilerin ikrarı ile kesin ve net ol-
Tony CliffLenin Partinin İnşaasi 1
Bolşeviklerin deneyimleri arasında işçi sınıfının öncü partisinin inşaasını her birlikte tartışabilecegimiz Emekçi Hareket Partisi Parti Okulu Başlıyor. 20 Ay 20 Kitap sloganı ile yola çıkan parti okulunun ilk oturumu 4 Ekim Günü Yarın Lokali İstanbul’da.Eğitim
öğretmen sayısı atanamayan öğretmen sayısının kat kat daha fazlası. Bu dönem içerisinde Kamu Personeli Seçme Sınavına giren her 100 öğretmenin 86’sı ya tekrar sınava girmek ya da başka alanlarda çalışmak zorunda bırakıldı. Bu yıl Ağustos ayında yayınlanan Eğitim-Sen raporuna göre ‘ataması yapılamayan öğretmenler’ raporuna göre, atama bekleyen işsiz öğretmen sayısı her geçen yıl artarak, işsiz öğretmenler büyük bir strese giriyor, intiharlara kadar varan olumsuz sonuçlar ortaya çıkıyor. Bu da bize bir şeyi hatırlattı: Aylarca hatta yıllarca çalışıp sınavı kazanamadığını gören öğrencilerin intiharlarını... Rapordan bir kısım: 300 bini aşkın ataması yapılmayan öğretmenin,
Şaka gibi ama gerçek Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi Projesi (ETCEP) kapsamında eğitimde cinsiyetçiliğe son vermek için atılacak adımlar belirlendi. 10 ilde 40 pilot okulda uygulanmaya başlanan proje kapsamında, MEB yetkilileri, 24 ay sürecek proje çerçevesinde 10 ders programının ve 80 ders kitabının da incelenip, cinsiyet eşitliğine aykırı bölümlerin çıkarılması planlanıyor. Proje hakkında konuşan, RTÜK
üyesi Esat Çıplak, “Ekmek almak sadece erkek işi ya da sofra kurmak sadece kadın işi değil. Cinsiyet ayrımı çocukluktan başlıyor. Maalesef okullarda da yapılıyor. Bunu engellemek için güzel bir kamu spotu hazırlanmış. Biz de onay verdik” diye konuştu. Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi Projesi, 10 ilde 40 pilot okulda gerçekleştiriliyor. Projeyle üç temel sonuca ulaşılması hedefleniyor. EĞİTİM
duğu da vurgulanarak, şu değerlendirme yapıldı: “Yüksek Öğretim Denetleme Kurulu’nun hem Eğitim Bilimleri hem de Genel Yetenek alanı sorularının binlerce adaya ulaştığına ilişkin raporuna rağmen sadece Eğitim Bilimleri alanı sınavı iptal edilerek 31 Aralık tarihinde tekrarlanmıştır ve bu nedenle birçok adayın genel kültür ve genel yetenek puanına göre devlet memurluğu kadrolarına atandığı görülmüştür. Yine iptal edildiği için tekrarlanan eğitim bilimleri puanı ile iptal edilmeyen genel kültür ve genel yetenek puanlarına dayanarak öğretmen kadrosuna atanan adaylar da söz konusudur.” denildi. EĞİTİM
DUNYA
13
22 Eylül 2015
Macaristan polisi göçmenlere saldırdı
Macaristan’ın sınırlarını kapatması üzerine Avrupa yolculuklarında alternatif geçiş noktası olarak Hırvatistan’ı kullanan mültecilere Hırvat polisi saldırdı. Biber gazı ve tazyikli suyla saldıran polis bir göçmenin hayatını ve bir çocuğun da gözünü kaybetmesine neden oldu. Ülkelerindeki şiddetten kaçan mülteciler şiddetten kurtulamıyorlar. rına da tel örgü çekileceğini, konu ile ilgili İçişleri Bakanı ile konuşSırbistan sınırından tuğunu ve planların hazırlandığını Macaristan’a girmek isteyen ifade etti. Orban, sığınmacılarla sığınmacılara polis saldırdı, olay- mücadele konusunda gerçek gücü lar sırasında çok sayıda sığınmacı tel örgüden değil, ağırlaştırılan yagözaltına alınırken, bir göçmen salardan aldıklarını belirtti. hayatını kaybetti, onlarca kişi de yaralandı. Uluslararası Af Örgütü, ‘Sığınmacılara karşı güç polis müdahalesi sırasında yedi ço- kullanılması doğru değil’ cuğun yaralandığını, bir çocuğun Bulgaristan Başbakan Yardımcısı ise kör olduğunu açıkladı. Açıkla- Rumyana Bıçvarova sığınmacılara mada ayrıca, dördü çocuk en az do- karşı güç kullanılmayacağını dukuz kişinin de ailelerinden ayrıldığı yurdu. Sınır polisinin günde orbelirtildi. talama 400 yabancı yakalandığını Öte yandan Macaristan Başba- kaydeden Bıçvarova, “Tel örgüyü kanı Orban, Sırbistan ve Romanya kesen varsa gözaltına alınmalı, sınırından sonra Hırvatistan sını- Macaristan’da olduğu gibi sığınmaDünya Rıfat çapar
cılara karşı gaz kullanılması doğru ifade edildi. değil. Kaçmaları için geçerli nedenBavyera Eyaleti Başbakanı Horst leri olan bu insanlara karşı şiddet Seehofer, insan kaçakçılığının yokullanmayacağız” diye konuştu. ğun yaşandığı Bavyera eyaletinde 800 insan kaçakçısının gözaltına Almanya Çek sınırında da sınır alındığını kaydetti. kontrolüne başladı Schengen uygulamasını askıya alan Macar Belediye Başkanı’ndan Almanya ise Çek Cumhuriyeti ile göçmenlere tehdit arasındaki 17 numaralı otobanda Macaristan’da bir belediye başkanı, da sınır kontrollerine başladı. Al- AB’ye Macaristan üzerinden gitmek manya Federal Polisinden yapılan isteyen sığınmacıları korkutmak açıklamada, Sırbistan ve Macaris- için “aksiyon” videosu çekti. tan’daki sığınmacı krizinin sınırMacaristan’da, Assothalom kalarda daha çok insan kaçakçılığına sabasının aşırı sağcı Belediye Başyol açabileceği belirtildi. İki ülke kanı Laszlo Toroczkai şaşkınlık yaarasında sınır kontrollerinin ne ka- ratan bir kliple mültecilere tehditler dar süreceğinin de belli olmadığı savurdu.
Yunanistan’da kazanan SYRIZA Dünyanın gözü, sandığa giden Yunanistan’da. Erken seçimin sonucu, ülkenin yeni koalisyon hükümetiyle beraber, geçtiğimiz haftalarda onaylanan yeni borç anlaşmasının geleceğini de belirleyecek. Yunanistan’da sandıktan çıkan sonuçlar anket firmalarını şaşırtmadı. İlk sonuçlar SYRIZA’nın yüzde 35 oyla birinci sırada yer aldığı yönünde. Seçime katılım oranının ise düşük olduğu belirtiliyor. SYRIZA Lideri Aleksis Çipras, seçim sonuçlarının belirlenmesi sonrası yaptığı açıklamada “Bu zafer halkındır. Halk bizi görevlendirdi. Yarın çok iş ve
mücadele bizi bekliyor. ANEL Başkanına teşekkür ediyorum. Yarından itibaren gücümüzü ve bayrağımızı birleştiriyoruz. Yarından itibaren güçsüzleri desteklemek için kolları sıvayacağız. SYRIZA’nın bir önceki hükümet ortağı sağcı Bağımsız Yunanlar’ın Genel Başkanı Panayotis Kamenos da koalisyon açıklamasını onayladı. PASOK Başkanı Fofi Genimata, “Halkın iradesini saygıyla karşılıyoruz” derken SYRIZA’dan Troykacı politikaları nedeniyle kopan Halk Birliği’nin Başkanı Panayotis Lafazanis, “Belden aşağı saldırılara maruz kaldık ama savaşı kaybetmiş değiliz” dedi. DÜNYA
Finlandiya’da yüz binler iş bıraktı
Burkina Faso’da darbeye karşı direniş Burkina Faso’da askeri darbenin ardından başlayan protestolarda çok sayıda eylemci katledildi. Burkina Faso’da devrik başkan Blaise Compaore’nın sağ kolu olarak bilinen General Diendere’nin başında olduğu darbeye karşı başlayan eylemler devam ediyor. Başkent Ouagadougou’da sokağa çıkan halk, ana yolları trafiğe kapatarak yaktıkları lastiklerle barikat kurdu. Darbe yönetiminin protesto edildiği eylemlere saldıran askerler 8 kişiyi
katlederken 13 kişiyi de yaraladı. Askerlerin gözaltına aldığı geçici Devlet Başkanı Michel Kafando serbest bırakılırken Kafando’nun ev hapsine alındığı kaydedildi. Komşu ülkelerle olan sınır kapıları ise tekrar açıldı. Afrika Birliği ise şu açıklamayı yaptı: “Konsey, acil kararla Burkina Faso’nun AU’nun bütün etkinliklerine katılımı durdurdu. Devlet Başkanlığı Muhafız Alayı, işlediği suçun hesabını verecektir.” DÜNYA
Finlandiya’da hükümetin işçi ve emekçilerin haklarını tırpanlamayı hedefleyen “tasarruf” paketine karşı yüz binler, iş bırakma eylemi yaptı. Finlandiya’da hükümetin işçilerin haklarını tırpanlamayı hedefleyen “tasarruf ” paketine karşı yüz binlerce kişi bir günlük iş bıraktı. Finlandiya İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun çağrısı ile yapılan greve 300 bini aşkın kişinin katılım gösterdiği
belirtilirken başkent Helsinki’de de kitlesel bir eylem gerçekleştirildi. Helsinki Meydanı’nda yapılan eyleme ise 30 bini aşkın işçi ve emekçi katıldı. Finlandiya hükümeti, mali ve ekonomik krizi bahane ederek hazırladığı tasarruf paketi ile fazla mesai ücretlerini düşürmeyi, yıllık izinleri azaltmayı ve hastalık izninin ilk günleri için ücret ödememeyi planlıyor. DÜNYA
Dünya Turu
İtalya
Karalama kampanyası
İtalya’da haklarını kullanıp üye oldukları sendikanın genel kuruluna katılmak için 2.5 saat iş durduran Kolezyum çalışanlarına karşı karalama kampanyası başlatıldı. Yakın zamanda işçi ve emekçilerin temel haklarına ağır saldırılar düzenleyen hükümet, Kollezyum çalışanlarını “vatan haini” ilan etti. Renzi, Twitter’daki iletisinde “Kültürü, İtalya karşıtı sendikacılara rehin bırakmayacağız” diye yazarken Kültür Bakanı Dario Franceschini, yaşananların İtalya’ya hakaret olduğunu öne sürdü. Franceschini, iş durdurma eylemlerinin önüne geçmek için temel kamu hizmetleri arasına müze ve önemli kültürel varlıkların da alınmasını içeren önlemleri bugünkü bakanlar kurulu toplantısında sunacağını bildirdi. DÜNYA
Filistin
Gazze’ye hava saldırısı
İsrail ordusuna ait savaş uçakları, Gazze’nin kuzeyinde Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin elKassam Tugayları’na ait 3 askeri noktaya hava saldırısı düzenledi. İsrail ordusundan yapılan açıklamada, İsrail ordusuna ait savaş uçaklarının bu sabah, Gazze’nin kuzeyinde Kassam Tugayları’na ait 3 askeri noktaya hava saldırısı gerçekleştirdiği kaydedildi. Saldırının Gazze tarafından atılan füzelere misilleme olarak yapıldığı ifade edilen açıklamada, füzelerin Hamas tarafından atıldığı öne sürüldü. Doğu Kudüs’te İsrail’in Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırılarını protesto etmek isteyen Filistinli göstericiler ile İsrail polisi arasında çıkan olaylarda 11 Filistinlinin gözaltına alındığı bildirildi. DÜNYA
Japonya
Halk savaşa karşı
Japonya’da on binler bir kez daha sokaklara çıkarak ülke ordusuna dış ülkelerde savaş yapma yetkisi veren kanun tasarısını protesto etti. Tokyo’da toplanan 40 bin kişi, “Savaş kanununa hayır!” ve “Yasanın zorla kabulüne hayır!” sloganlarını haykırarak parlamentonun üst kanadında görüşmeye devam ettiği tasarıya “hayır” dedi. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hong Lei de Japon ordusunun savaş izni almış olmasına bizzat Japonların da tepki gösterdiğine dikkat çekti: “Japonya’nın gerek ülke içinde gerekse dışındaki bu sese kulak vermesini, barışçıl bir yol takip etmesini istiyor; güvenlik ve askeri konulardaki sözlerini ve davranışlarını bölgedeki barışı ve istikrarı bozmayacak şekilde sergilemesini istiyoruz.” DÜNYA
YAKLASIMLAR
14
22 Eylül 2015
Yeşil Yol’da sular durulmuyor Timur Danış yazdı
Yaylalar boşalmaya başladı. Yaylacılar dönüyor. Yukarı Kavron’da havalar hala yol çalışmasına uygun. Fakat halk hala Yeşil Yol’a karşı çıkıyor ve ekskavatör çalıştığı anda önüne çıkanların sayısı giderek artıyor.
28 Ağustos’ta, Samistal Direnişi’nin 50. Gününde, Samistal’i, Yukarı Kavron’a bağlamaya çalışan ekskavatör, ani bir kararla yaylayı terk etti. O günden sonra, bir daha Samistal’de Yeşil Yol’cular görülmedi. Samistal Direnişi 50 Günün sonunda Yeşil Yolcuları geri gönderdi Hemşin Ülkesi kendi günlük sorunlarına döndü. Yeşil Yol ekskavatörü şantiyesine çekildi ESKAVATÖR YENİDEN YUKARI KAVRON’DA 2 Haziran’da Yukarı Kavron’da halk Yeşil Yol’cuların çalışmasına izin vermemişti. Yaz boyunca Samistal’den Yukarı Kavron’a geçmeye çalışan Yeşil Yol ekskavatörü, Samistal’den dönünce, Eylül ayının ilk haftasında, bu kez yeniden Yukarı Kavron’dan yol açmayı denedi. Ekskavatörün önüne çıkan halk bir kez daha Yeşil Yol’culara izin vermedi. Söyledikleri basitti: “Şimdi yeniden geldiler ve kaldıkları yerden devam etmek istediler. Biz de engel olduk. İzin belgelerini ve projeyi gösteremediler. İzin belgeleri olmadan burada yol yapmaya çalışıyorlar. Yolu buradan geçirmeyeceğiz. İzinsiz yol
yaptıkları için suç işliyorlar.’’ RİZE VALİSİNİN BASINA KAPADIĞI TOPLANTI Rize Valisi Ersin Yazıcı, 14 Eylül’de Ayder esnafı ile bir toplantı düzenledi. Yeşil Yol karşıtları da toplantıya katılmak istediler. Fakat vali önce izin vermedi, sonra da toplantıya girmemizi kabul etti. Fakat vali bey basının toplantıya katılmasına izin vermedi. Basın olmayınca ben de söylenenleri yazmaya karar verdim. Rize valisi, toplantıda, Ayder Esnaf ’ına, Yeşil Yol güzergâhında” yapılacak kayak merkezini Ayder’e bağlama sözü verdi, ayrıca Ayder’i kışında kullanma olanağı verecek bu projenin, İSTEMEZÜK diyerek, engellenmek istenmesini de anlamadığını söyledi. Toplantıda Rabia Bekâr söz aldı ve bir konuşma yaptı. Ancak toplantı sonrası ilginç bir gelişme yaşandı. Rabia Özcan’ın toplantıda söyledikleri ‘‘Yola karşı çıktı, şimdi yol istiyor’ diye haberleştirildi. Oysaki toplantı basına kapalıydı Zaten Rabia Bekâr yayınlanan haber ile ilgili bir açıklama yaptı ve şöyle söyledi: ‘’Ayder yaylasının altyapı sorunları bitti,
mevcut yayla yolları ile köy ve mahalle yolları yapıldı da sıra yaylaları birleştirmeye mi geldi? Biz yola karşı değiliz. Her yaylanın yolu olsun, bu yolların bakımı yapılsın. Ama yaylalar birbirine kavuşmayacak.’’ Durum öyle gösteriyor ki, yeşil Yol’cular bu kar yağmadan Yukarı Kavron-Samistal aşıdını geçmek istiyorlar. Yaylalar boşalmaya başladı. Yaylacılar dönüyor. Yukarı Kavron’da
havalar hala yol çalışmasına uygun. Fakat halk hala Yeşil Yol’a karşı çıkıyor ve ekskavatör çalıştığı anda önüne çıkanların sayısı giderek artıyor. Yeşil Yol Tüm Karadeniz’de. Bu yıl Samistal ve Yukarı Kavron’da yükselen Yeşil Yol karşıtı mücadele, öyle görülüyor ki yayılacak. Fındıklı’da yaptığım görüşmeler, bölge yaylalarının proje kapsamına alınması rahatsızlık yaratmış. Öte yandan geçen haftalarda Çamlı Hemşin Topluca köyünde yeşil Yol’a karşı jandarma ile çok sert bir tartışma yaşandı. Gelecek günlerin Yeşil Yol güzergâhında sert bir mücadeleye gebe olduğunu gösteriyor.
leminde hoşgörülüdür. Yokuş başladı mı, yakınmalar da başgösterir: Birer özgürlük mabedi olacağı söylenen meydanları polis çevirir. Mutlu yarınlar vaat eden konuşmalar, “Düşmanlarımızı tanıyalım” seansına çevrilir. Vaatten çok hamaset işitilir. Evladını kaybettiği için mutlu olmayan babalara hakaret edilir. Sandık bekleneni vermedi mi, önce “Yaptıklarımızı anlatamadık” özeleştirisi verilir, ardından “Bu nankör halk...” noktasına gelinir. *** Seçime 40 gün kala, iktidar partisinde, devrilişin tüm alametleri gözleniyor. Daha önce benzerlerini yaşadığımız sıralamayla üstelik:
İyi
Aydın Engin Cumhuriyet
Engin, özyönetim kavramını anlattığı yazısında, Kürt Hareketini bölücülükle suçlayarak kendilerine pay çıkarmak isteyenleri de eleştiriyor: “Özyönetimden korkanların bir kesimi anlamadıkları için değil, iktidarın sarhoş edici gücünü ellerinden kaçıracakları, en azından azaltacağı için korkuyorlar. Domuzuna biliyorlar ki özyönetim ülkenin bölünmesine giden bir adım filan değil. Yine domuzuna biliyorlar ki Kürt siyasal hareketi ülkeyi bölüp kendi ulus-devletini kurmak gibi bir hedefi önüne koymuyor, tersine reddediyor. Ulusalcıların ülkenin bölüneceği paranoyası üstüne kurdukları özyönetim karşıtlığı ise esas olarak Türk ulus devletini koruma güdüsüne, onun çağdaş ve demokratik bir devlete dönüşmesinden ürkmelerine dayanıyor.” Rasim Ozan Kütahyalı Sabah
Kütahyalı Yenikapı mitingini betimliyor. Artık Cumhurbaşkanı, AKP, Başbakanlık gibi ayrımlara bile ihtiyaç duymuyor. Ona göre her şeyin çaresi Erdoğan: “Evet maalesef politik belirsizlik ve kaos ortamındayız 3 aydır. Dolayısıyla ekonomimiz de duraklama dönemine girdi. Siyasi istikrarın olmadığı her ülkede olduğu gibi ticari hayatta da durgunluk ortamındayız. Fakat dün yılmadığımızı ve yılmayacağımızı gösterdik. Dün Yenikapı ruhu gösterdi ki Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde yeniden silkinip ayağa kalkacağız. 1 Kasım bu yeniden şahlanışın miladı olacaktır...”
Sırada, bugün sessizce izleyenlerin, “Ben uyarmıştım, dinlemedi” dediği bölüm var. Sezon finalini de liderin, “Beni dış odaklarla, içimizdeki hainler yıktı” cümlesiyle bitiriyorlar. Sabredin; 40 gün kaldı. Gidiyorlar.
Bitmekte olan bir ilişkinin, klişeleşmiş ipuçları vardır: İlk dönem bolca tüketilen iltifatların giderek kesilmesi, serenatların, sürprizlerin tükenmesi, derin sohbetlerin, yerini uzun suskunluklara terk etmesi... Karşılıklı suçlamalar, yatağa kadar uzanan zıtlaşmalar, “Ne istedin de vermedim” diye başlayan, “Artık biz, biz değiliz”e uzanan, “Sen artık beni sevmiyorsun”a tırmanan yakınmalar... Dalan gözler, dolan gözler, yakaran, yaşaran gözler... Çarpılan kapılara uzanan restleşmeler... *** İktidardan devrilmekte olan siyasi partiler de benzer ipuçları verir. Balayı döneminde partide herkes birbirine bağlı, halka karşı müşfik, söy-
ELİF KARAN
Kötü
40 gün kaldı; gidiyorlar... Can Dündar yazdı
İyi Kötü Çirkin
Yüksek ateş, önce ekonomik verilerde hissediliyor: Enflasyon, işsizlik, milli gelir, döviz kuru, sanayi üretimi; hepsi birden alarm zilleri çalıyor. Sonra sokaklar hareketleniyor; İçişleri bütçesi, Milli Eğitim’inkini aşıveriyor. Önce polis, ardından da “evde zor tutulanlar”, sokağa salınıyor. Giderek, hezimetin fiziki belirtileri çıkıyor ortaya: Ağız köpürmesi, göz dönmesi, burundan soluma, boyun kalınlaşması, diş gıcırtısı, yumruk sıkılması, akıl tutulması... Bu aşamada, dış dünyadan, özellikle de Amerika’dan uyarılar başlıyor. Oraların rüzgârıyla iktidar olanlar, bu kez oralara kafa tutuyor. “Uluslararası komplo” ve “yerli işbirlikçileri” klişesini
devreye sokuyor. Aranan suçlu, “iç ve dış düşmanlar”da bulunuyor. “Ne istediniz de vermedik” serzenişleri, önce “Kandırılmışız” itirafına, oradan “İçimizde hainler var” paranoyasına varıyor. *** Açın arşivleri bakın: Devrilmekte olan iktidarların, tipik belirtileri bunlar... Eleştiriye tahammülü kalmayan lider, çevresini boşalttıkça yalnızlaşıyor, alkışların dolduruşuyla mağrurlaşıyor. Gidişatı görüp uyaran eski yoldaşlarını tasfiye ediyor. “Eskiden ‘biz’dik, şimdi ‘ben’ olduk” diye sızlananlar derhal dışlanıyor. Liderin yeni şakşakçıları, kurucu kadroya “vizyonsuz yaşlılar” muamelesi yapıyor. Taban dağıldıkça, oylar azaldıkça, son yaklaştıkça, kırılan vazonun üzerine, kocaman “Biz Türkiye’yiz” bayrağı örtülüyor. *** Filmlerin sonu söylenmez ama; daha önce kaç kez okuduğumuz senaryo bu; biliyoruz.
Çirkin
Ahmet Kekeç Star
Kekeç kendine basın özgürlüğü ile sorulan sorulara oldukça bozulmuş olacak ki, Hürriyet’i saldırıya uğradığı için suçluyor: “Anlattıklarımdan hoşlanmadılar ama hoşlanacakları şeyi diğer meslektaşlarımızdan duyup öyle gelmişlerdi. Bu yazı da o röportajdan neşet etti zaten... Daha doğrusu şu: “Cam” sorusuyla karşılaşmasaydım, bu yazıyı yazmayacaktım, arkadaşların “zırlamalarını” nisyana terk edecektim. Fakat “artık yeter” diyorum. Hakikaten yeter! Kabak tadı verdiniz ve fena halde bıktırdınız. Size bir “cam”a patlayan o “rezil haber”inizin nelere yol açtığını, ülkenin başına hangi gaileleri sardırdığını hiç düşünüyor musunuz? Arada sırada empati yapıp “Ne şerir adamlarmışız yahu!” diyor musunuz?”
elif karan
günlüğü
Yenikapı mitingi sosyal medyanın en çok konuşulan konularından biri oldu “Terör bahane miting şahane” tag’i ile. M.Irem Afsin@iremafsin Onlar miting yaptı, bize Pazar eğlencesi çıktı! #TerörBahaneMitingŞahane Sıtkı Güngör @S_Gungor Erdoğan 400’ü aştı, 550 yerli ve milli vekil istedi... Artık ne demekse yerli ve milli! isiktasKemal @pancuniyoldas Son dakika konyalı ahmet ışılak şiiri eşliğinde “terör” alanına girdi..! Pelin Batu@DrSteveneu1 Hitlerde iyi kalabalık toplardı ama tek başına kaldığı son gün kafasına sıkarak intihar etti Arzu Yıldız@arzuyldzz Yaşananlara çözüm üretmek yerine , meydanlarda miting yapıyorlar :) şaka gibi Ahmet Ümit@baskomsernevzat Mesele devlet gücüyle miting yapmak değil, mesele vicdan gücüyle akan kanı durdurmak.
KULTUR-SANAT
15
22 Eylül 2015
Bizi 80’li yıllara dönüştüremeyeceksiniz! Sansür, toplumlarda, insanların kurumları, geçerli düşünceleri ve yasaları sorgulamalarının önüne geçmek için bir araçtır. Sansür denilince pek çoğumuzun aklına Türkiye’nin geldiğinden eminim. Sansür konusunda top 10 listesinin üst sıralarına hızlı adımlarla tırmanıyoruz çünkü! Türkiye, 2015 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180 ülke arasında 146. sırada yer alıyor. kültür - sanat didem arıkan
“Tüm sakıncalı şeyler ayıklanmalı, herkes ve her şey tek tip olmalı, tüm farklılıklar makaslanmalı, hepsi kara poşetlere dolmalı… sansür yapmalı sansür yapmalı, kesip biçip her şeyi kolaj yapmalı….televizyon ekranları karartılmalı, bütün gazeteler toplatılmalı, onlar gibi düşünmeyen herkes zindanlara tıkılmalı…” Bunlar, Türk punk rock grubu Rashit’e ait bu şarkı sözleri. Şarkı, sansürü çok net bir şekilde anlatmış; gazetelerin toplatılması, televizyonların karartılması ve hükümetin/kişilerin, kendi gibi düşünmeyenleri hapse tıkması! Bunlar sansürün olmazsa olmazlarıdır. Yasaklar Yasaklar ve Yasaklar! Türkiye, 80’ler de tam manasıyla bir yasaklar ülkesiydi. Zeki Müren hariç, hemen hemen tüm müzisyenler yasaklıydı. Bülent Ersoy’a sahne yasağından tutunda Sezen Aksu’nun “Sarışınım” şarkısına-
bestecisinin Ermeni olmasından dolayı- kadar pek çok tuhaf yasak 80’lerin yasaklar dönemi olarak anılmasına sebebiyet vermiştir. Müzisyen Şanar Yurdatapan’ın tüm albümleri sosyalist olduğu için; Cem Karaca’nın 1 Mayıs albümü, “komünizm propogandası içerdiği” için; Barış Manço’nun “Lambaya Püf De” şarkısı müstehcen olduğu için; Bulutsuzluk Özlemi’nin “Güneye Giderken” parçası “soldan güneş yükseliyordu” sözlerini içerdiği için; “Ada Sahillerinde Bekliyorum” ise Adnan Menderes ve yargılandığı Yassı Ada’yı çağrıştırdığı için; Grup Yorum ise zaten var oldukları için yasaklanmışlardı. Bir de 1985 yılının Ocak ayında Türkiye Radyo Televizyon Genel Müdürlüğü 205 sözcüğün televizyon ve radyo programlarında kullanılmasını yasaklaması var. Çok değil 25 yıl önce getirilmiş bir yasak. Bu yasaklı kelimelerden bazıları şunlar; anı, anımsamak, bellek, deneysel, devrim, doğa, düşlemek,
kuram, olanak, öykü, özgürlük, örneğin, söyleşi, tüm, yaşam... Özgürlü ve Devrim Özgürlük ve devrim kelimelerinin yasaklanması aslında çok normal! Nede olsa dikta rejimin hâkim olduğu toplumlarda bu kelimeler “tehlikeli kelimeler” olarak kabul edilir. İnsanların birer köle olduklarının ve bu kölelik düzenine son vermek için devrim yoluna gitmeleri gerektiğinin farkına varmaları dikta rejimlerin en son isteyeceği şeydir. Yıl 2015, yine sansür yine yasak! Çok değil, ortaçağ döneminden günümüze ne kadar zaman geçti ki! Bir kaç yüzyılcık sadece! Ama düşünceler, hareketler yine ortaçağ dönemine ait. Yine sanat her yerden baskılanıyor, birkaç düşünen ve düşündüklerini söylemekten çekinmeyen sanatçı maalesef ya işinden oluyor ya da toplumdan dışlanıyor. Levent Üzümcü, Mehmet Ali Alabora yakın tarihteki örnekler. Mesela 2010’da, Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi
Bahar Kültür Merkezi’ne (BKM) bağlı, Batman’ın ilk Kürtçe müzik grubu ile tek Kürtçe tiyatro grubunun 13 üyesine Batman’daki Kültür Sanat Festivali, Newroz kutlaması ve basın açıklamalarına katılarak gösteri yaptığı, şarkı söylediği erbane ile halkı coşturduğu için haklarında “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüş Kanunu’na muhalefet etmek’ten dava açıldı ve sanatçılar ‘sanat yapmama’ cezasına çarptırıldı” Sanat ve sansür, AKP hükümetinin ileri demokrasi vaatlerine karşın, sınıfta kaldığı bir konu maalesef. Çünkü, AKP hükümeti, 2014 yılında kültür ve sanatta tam 135 kez sansür uyguladı. 32 kez belgesel, sinema ve tiyatro oyununa sansür ve yasak uygulandı. 22 kez sanat kurumlarında usulsüz görevden alma, atama ve zorla istifa olayı meydana geldi. İnsan haklarının ayrılmaz bir parçasını oluşturan ifade özgürlüğü sanat¬sal her türlü ifadeyi de kapsamına alır ve sanat, özgürlük ile emzirildikçe büyüyebilir sadece.
72. Venedik film festivali ödülleri sahiplerini buldu Kadınlar ve fikirler Yıl 2015 ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı’nın ortaçağı aratmayan tuhaf konuşmaları. Hâlbuki bundan yüzyıllar önce Simone de Beauvoir den tutunda Gloria Steinen’e kadar pek çok kadın çağının çok üstünde sözler söylemiş ve çağının çok üstünde düşüncelere imzasını atmıştı. “Kadın doğulmaz, kadın olunur.” Simone de Beauvoir.(Fransız yazar) “Samimi olarak söylüyorum bir kadının iki seçeneği vardır, ya bir feministtir ya da bir mazoşist.” Gloria Steinen(Feminist Yazar) “Feminist olmanın neden hala
bir tabu olduğunu bilmiyorum.” Gemma Arterton “Hakkınızda hiçbir şey bilmeden size tapıyorlarsa, aynı nedenle sizden nefret de edebilirler.” Marilyn Monreo(oyuncu) “Eğer Müslüman bir kadın börek yapmayı bilmiyorsa, o aile dağılmaya mahkûmdur” “Böyle bir şey söylediğimi düşünmüyorum. Arkadaşlarım araştırıyor”!!!! Ayşen Gürcan ( Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı!) Şiddetli böreksizlik ve dağılan yuvalar! KÜLTÜR-SANAT
2 Eylül’de “Everest” filmi ile açılışını yapan festival, Emin Alper’in yönettiği “Abluka” filmine Jüri Özel Ödülü’nü vererek sona erdi. Festivalde ödül alan diğer filmler ise şunlar; Altın Aslan:”Desde Alla ‘’// Lorenzo Vigas Gümüş Aslan – (En iyi Yönetmen) Pablo Trapero / El Clan Büyük Juri Ödülü: Anomalisa / Charlie Kaufman and Duke Johnson Coppa Volpi En iyi Kadın Oyuncu Ödülü: Valeria Golino / Per Amor Vostro Coppa Volpi En iyi Erkek Oyuncu Ödülü: Fabrice Luchini / L’hermine Marcello Mastroianni Ödülü: ( En iyi Genç Oyuncu): Abraham
Attah / Beasts of No Nation En iyi Senaryo Ödülü: Christian Vincent / L’hermine Özel Juri Ödülü: Abluka / Emin Alper Geleceğin Aslanı Ödülü: ( En İyi İlk Film) :The Childhood of Leader / Brady Corbet. KÜLTÜR-SANAT
ROSEMARY’S BABY(1968) Roman Polanski “Apartman Üçlemesı” Yönetmen: Roman Polanski Oyuncular: Mia Farrow, Ruth Gordon
Psikolojik gerilim nedir?, sorusunun tam karşılığı olan bir. Roman Polanski’nin Apartman Üçleme’sinin ikinci filmidir. Film, tanınmış bir aktör olmak için çabalayan Guy ve güzeller güzeli karısı Rosemary’nin, yeni hayatlarına başlamak için eski bir binada mütevazi bir daire kiralamaları ile başlar. Rosemary, yeni yaşantısına uyum sağlamaya çalışmaktadır. Komşu evlerden tuhaf seslerin geldiği bir ortam da, bir gece rüyasında şeytansı bir varlığın tecavüzüne uğradığını görür, ardından da hamile kalır.
REPULSİON/TİKSİNTİ(1965) Yönetmen: Roman Polanski Oyuncular: Catherine Deneuve, John Fraser
Repulsion, cinsel arzularını bastırmaya çalışan ve bundan dolayı da gitgide deliren bir kadının psikolojik durumunu anlatan bir gerilim film. Carole, cinsel arzuları ile boğuşan bir manikürcü. Bir apartman dairesinde ablası ile beraber yaşamakta. Ablasının on günlük bir tatile gitmesi sonucu evde yalnız kalan genç kadın, hayalle gerçeği iyice birbirine karıştırmaya başlar ve bunun sonucunda ise duvarlardan çıkan eller, evin içinde dolaşan adamlar, delirmenin eşiğinde bir kadın.
THE tenant (1976) Yönetmen: Roman Polanski Oyuncular: Roman Polanski, Isabella Adjani
Kiracı, şizofreni ile paranoya ekseni arasında gidip gelen ve izlerken sizi bile, neyin gerçek neyin hayal olduğu konusunda şüpheye düşüren bir Roman Polanski filmi. Kahramanımız Trelkovsky, bir apartman dairesinde yalnız yaşayan bir gazetecidir. Trelkovsky’nin sıradan hayatı tuhaf bir apartman dairesine taşındığında tersine döner. Kiraladığı dairede kendisinden önce oturmakta olan kiracı Simone, intihara kalkışıp camdan atlamıştır. Trelkovsky, kız ölünce onu takıntı haline getirir.
HAFTANIN AJANDASI Yeniden Mamma Mia! 20 yıldır 54 milyon kişi tarafından izlenen ve şarkıları her gün binlerce kez farklı yerler de yayınlanan dünyanın en ünlü müzikali Mamma Mia, BKM organizasyonu ile bir kez daha İstanbul’da! Müzikali 29 Eylül- 4 Ekim tarihleri arasında Zorlu Center’da izleyebilirsiniz.
www
I Am Hardwell United We Are
Hayko Cepkinle nostalji rüzgarları!
İki kez dünyanın en iyi DJ’yi seçilen DJ’i Hardwell, yeni şovu “United We Are” dünya turnesi kapsamında 3 Ekim Cumartesi günü 3 saatlik performansı ile İstanbul’da! “United We Are” , 3 Ekim’de KüçükÇiftlik Park’ta! Bu muhteşem sahne ve görsel şovu kaçırmayın!
“Aşkın Izdırabını” adını verdiği son albümüyle birçok şehirde verdiği konserleri ile yine çok konuşulan Hayko Cepkin, yeni sezona farklı bir sahne performansı ile start veriyor! Hayko Cepkin nostaljisi ve 10 senenin hikayesi aralanıyor. 25 Eylül’de 22:30 ‘da Kadıköy Sahne’de Hayko Cepkin rüzgârları esecek.
Satürn’ün uydusunda okyanus bulundu NASA’nın Cassini uzay aracı incelemelerin ardından, Satürn gezegeninin uydusu Enceladus’un buz yüzeyinin altında okyanus olduğuna dair deliller buldu.
Uydunun yüzeyinin altında bulunan okyanusun, Güneş Sistemi’nde mikrobiyal hayata en uygun bölgelerden birisi olduğu belirtiliyor. toplum
Hediye iPhone
Metrobüste bayram havası Yenibosna’dan metrobüse binen bir adam, tüm uyarılara rağmen satın aldığı kurbanlık koçla birlikte yolculuk yaptı. Kurban Bayramı öncesi bir adam, aldığı kurbanlık koçla Yenibosna metrobüs durağına girmeye çalıştı. Güvenlik görevlisinin tüm uyarılarına rağmen gişelerden giriş yapan vatandaş, durakta bekleyenlerin dikkatli bakışları arasında Zincirlikuyu yönüne gitmekte olan metrobüse bindi. Meraklı yolculardan bazıları koçu severken, bazı yolcular ise tepki gösterdi. Koçun sahibi ise tepkiler üzerine, “Eskiden bu işler böyleymiş, niye garibinize gidiyor” diye cevap vererek yolculuğuna devam etti.toplum
18SORU Ezgi Köksal eskişehir - öğrenci
Boynu büküğün dramı
Çin’de bulunan bir hastane, sperm bağışını artırmak için ilginç bir yönteme başvurdu. Başlatılan kampanya ile, sperm bağışlayanlara iPhone 6S hediye edilecek ayrıca hastane, kişi başı 950 dolar ödeme yapılacağını da belirtti. Çin, daha önce böbreklerini satarak iPhone almaya çalışanlarla gündeme gelmişti.
Geçtiğimiz hafta seçime girecek olan tüm siyasi partiler adaylarını açıkladılar. En çok konuşulan ise AKP’nin aday listesine giremeyenler oldu. Bunlardan en dikkat çekici olanı Hürriyet Gazetesi binası saldırısının organizatörü Abdurrahim Boynukalın oldu. toplum birsen kaplanseren
Yaklaşan seçimlerle birlikte siyasi partilerin milletvekili aday listeleri merak konusuydu. Yüksek seçim kurulunun belirlediği son tarih olan 18 Eylül günü seçime girecek olan tüm siyasi partiler milletvekili adaylarını açıkladılar. AKP’nin milletvekili aday listelerinin açıklanmasıyla birlikte ise, geriye listelere giremeyenlerin isyanları, sosyal medya hesaplarını kapatmaları ya da Abdurrahim Boynukalın gibi durumu kurtarmaya çalışanların, “aday olmayı ben kendim istemedim” diye açıklama yapmaları kaldı. Hürriyet Gazetesinin binasına taşlı sopalı saldırı gerçekleştiren bir grubun, ortaya çıkan video ve fotoğraflarla da belgelenen organizatörü, AKP Gençlik Kolları Başkanı ve İstanbul Milletvekili olan Abdurrahim Boynukalın da AKP’nin milletvekili aday listelerine giremedi. Listelerin açıklanmasından sonra twitter hesabından durumu kur-
tarmaya çalışan açıklamalar yapan Abdurrahim Boynukalın, “Bütün enerjimi gençlik siyasetine yoğunlaştırmak adına; önceden de istişare ettiğimiz üzere Başbakanımızdan affımı istedim” dedi. AKP gibi bir partinin dahi kendisini aday göstermeye tenezzül etmediği Abdurrahim Boynukalın her ne kadar durumu kurtarmaya çalışsa da yaptığı saldırı organizasyonunun AKP’ye bile çok geldiği aday gösterilmemesinden belli olmuş oldu. Aslında Abdurrahim Boynukalın’a da hak vermemek mümkün değil bütün siyasetini şiddet ve savaş üzerine konumlandıran bir partinin içinde olan biri doğaldır ki şiddet eylemlerinin kendisini yüksek mertebelere getireceğini düşünmüştür. İşte bu yüzdendir ki Hürriyet Gazetesine saldırıyı organize etmek ve bizzat içinde olmak ona kendi kariyerinin yükselmesi açısından çok doğru gelmiştir. Ama hesapları tutmadı Abdurrahim Boynukalın’ın milletvekili
listesinin yanından bile geçemedi. Ne var ki mesajından anlaşıldığı üzere kendisinin vazgeçmeye pek niyeti yok. Bu azminden dolayı kendisini takdir etmemek mümkün değil! En azından partisinden vazgeçmiyor birgün beni anlayacaklar diye düşünüyor olsa gerek. Hem başbakanıyla istişare etmişte ondan aday olmamış, kendisi istediği için yani, başka bir sebebi yok hem gençlik siyasetine yoğunlaşıcakmış ondan yani yanlış anlaşılma olmasın. İşte bazı omurgasız boynu kalın olmaktan çok boynu bükük kalanların kendini var etme çabaları AKP tarafından bile takdir görmüyor artık. Önce bir gazate binasına saldırıp sonra o gazetenin gazetecilerinin ne kadar korkak olduklarını söyleyip ondan sonra da koruma talep edip ardından da tekrar milletvekili olabileceğini sanmak. Şimdi kim korkakmış, kimin boynu bükükmüş herkes görmüş oldu.
Aç ayı ABD’nin doğu eyaletlerinden Tennessee’de görenleri hayrete düşüren bir olay yaşandı. İri bir ayı, 3 katlı bir binaya tırmanmış, üçüncü katın balkonunda yiyecek arıyordu. Durum hemen görevlilere bildirilirken, yiyecek bulamayan aç ayı ustaca hamlelerle aşağı indi ve evinin, yani ormanın yolunu tuttu.
Osmanlı ocaklarının dilekçe ile imtihanı
Marx’ın kızlarıyla oynadığı oyundan alınmıştır
1. En sevdiğiniz erdem? Fedakarlık 2. Başlıca özelliğiniz? Özgürlüğüne düşkünlük 3. Mutluluk nedir? Farkındalık yaratmak 4. Mutsuzluk nedir? Hedefine ulaşamamak 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Sakarlık 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Sabit fikirlilik 7. En sevmediğiniz şey? Brokoli 8. En sevmediğiniz kişiler? Faşistler 9. En sevdiğiniz iş? Öğrenmek, öğretmek 10. En sevdiğiniz şair? Shakespeare 11. En sevdiğiniz yazar? Osho 12. Kahramanınız? Helena Petrovna Blavatsky 13. Kadın kahramanınız? Helena Petrovna Blavatsky 14. En sevdiğiniz çiçek? Karanfil 15. En sevdiğiniz renk? Krem 16. En sevdiğiniz yemek? Şehriye çorbası 17. En sevdiğiniz düstur? Birine veya bir şeye tutsak olacağına biriyle veya bir şeyle özgür ol 18. En sevdiğiniz söz? Özgürlüğün geldiği gün, o gün ölmek yasak!
Osmanlı Ocakları, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli hakkında suç duyurusunda bulunmaya çalıştı Genel Başkanı hukukçu olan ocak, usulüne uygun dilekçe hazırlayamayınca savcılık suç duyurusunu kabul etmedi. AKP’ye yakınlığıyla bilinen Osmanlı Ocakları, “Kendilerine Osmanlı Ocakları diyenler nifak saçıyor. Çakma ocaklar tetikçilik yapıyor, kardeş kavgası çıkarmak
Hırsızlığın ustasıyım
istiyor” sözleri nedeniyle Devlet Bahçeli hakkında suç duyurusunda bulunmak istedi. Suç duyurusu, dilekçe yazmayı beceremedikleri için işleme konulmadı. Savcılık kaynakları, “İlk verilen dilekçede ciddi eksiklikler vardı. Suçlama bile değildi. Önce kabul edilmedi, daha sonra aynı dilekçeye suçlamaya konu video eklenilerek, tekrar verildi. Biz de hazırlık numarası verdik” dedi. toplum
Eşcinsel penguenler Çin’de, Harbin Polar Land ’de bulunan bir çift eşcinsel penguen babalık duygusunu tatmak için heteroseksüel bir çiftin yumurtalarını çaldı ve kuluçkaya yattı. Penguenlerin bakıcısı “Maalesef bu çiftimizin koruyacak bir yumurtaları olmadığı için diğer çiftin yumurtasını çaldılar diye düşünüyoruz” dedi.
Darwin’in mektubu açık arttırmaya çıkıyor
Charles Darwin’in evrim süreçlerine dair açıklamalarıyla teorisini sağlamlaştırdığı temel kitabı Türlerin Kökeni’ni kaleme almasından 21 yıl sonra, 24 Kasım 1880’de, kendisine “Kutsal kitaba inanıyor musunuz” sorusunu yönelten papaza yazdığı, kutsal kitaba, yaratılışa, Hz. İsa’ya ve onun tanrının oğlu olduğuna inanmadığını beyan eden mektup açık artırmaya çıkıyor.Toplum