Nestle işçisinden direniş dersleri
Yaklaşık bir senedir yaz, kış, yağmur, çamur demeden mücadelesine devam eden Nestle işçisi tüm işçilere direniş dersi vermeye devam ediyor. Nestle’nin Bursa Karacabey Fabrikası’ndaki daha iyi ücret ve çalışma koşulları talep ettikleri için 28 kişinin işten çıkarılmasıyla ardından patron yanlısı Öz Gıda İş Sendikası’na üye işçilerin sendikadan ayrılarak başlattıkları direniş 11 aydır sürüyor. Direnişimizi bitiremezler Fabrika önünde yaptıkları eylemler büyük ses getiren işçiler açlık grevi de yaparak kararlılıklarını gösterdiler ve işverenin teklif ettiği yüklü miktardaki paralara “karşılık olarak biz hakkımızı işimizi istiyoruz kararlıyız alacağız” diyerek yüz çevirdi. “Ne kadar bedel ödenmesi gerekirse öderiz; çünkü biz işimizi, arkadaşlarımızı ve makinelerimizi tekrar istiyoruz” diyen Nestle işçileri Bursa Karacabey Fabrikası önünde kurdukları çadırda tüm işçilere direniş dersi vermeyi sürdürüyor. güncel 03
17 Haziran 2015 Çarşamba Sayı: 3 l
TURK METAL'I YENDIK, SIRA MESS'TE
Gücümüzü gösterdik, şimdi sendikalı olma zamanı
Tüm Türkiye’de sarı sendikalara karşı amansız bir savaş başlattık ve kazandık. Artık sırtımızda küfe gibi duran çeteye dönüşmüş sendikayı attık üzerimizden. Kardeşler, Bizler bunu başarabildikten sonra önümüzde patron sendikası MESS de duramayacak artık. Patronların çıkarları doğrultusunda hareket eden temsilciler devri kapandı. Şimdi kendi seçtiğimiz temsilcilerin zamanı. Şimdi bizim güvendiğimiz temsilcilerin konuşma zamanı. ORS Rulman fabrikasında olan da tam olarak bu. Metal sektöründe başlayan direnişlere örnek olarak temsilcilerini patrona kabul ettirdiler ve şimdi daha güçlü ve özgüvenliler.
Renault ile başlayıp TOFAŞ, FORD gibi otomotiv devlerine yayılan Türk Metal’e karşı başlayan direniş geçtiğimiz haftalar da son buldu. Binlerce metal işçisinin
Türk Metal’i yenmesinin ardından şimdi de MESS saldırıyor. İşçileri işten atmaya başlayan patron sendikası MESS “işten atmayacağız” sözünü tutmadı. Patronlar,
işçilerin Türk Metal’den farkı olmayan Çelik-İş’te örgütlenmesini isterken İşçiler patron yanlısı sendika istemiyoruz diyerek MESS’in dayatmalarına karşı direniyor.
Neden MESS’i MESS yenmeliyiz? işçiden yana Bu MESS yaptığı sözünde ilk değil durmadı
Binlerce metal işçisinin Türk Metal’e karşı ayaklandığı sırada işe geri dönmeye çağıran patronlar direnişe çıkan hiçbir işçiyi işten atamayacağız sözü vermişti. Ancak MESS’e bağlı birçok fabrika da direnişin ardından işe geri dönen işçiler işten atılmaya başlandı.
sendika istemiyor
Daha önce de Birleşik Metal İş’in 15 bin metal işçisiyle çıktığı grevin büyük ses getirmesi üzerine grev 2 gün içerisinde milli güvenliğe aykırı olduğu gerekçesiyle Bakanlar Kurulu tarafından ertelenmişti. MESS, kendisini milyon dolarlık zarardan kurtardığı için hükümete teşekkür etmişti.
Metal işçisinin inatlı mücadelesi sonuncunda metal sektöründeki fabrikalardan silinen Türk Metal’in yerine patronlar şimdi de Çelik-İş’in önünü açıyor. MESS Çelikİş’i istiyor çünkü Çelik-İş’in fabrikada örgütlenmesi demek Türk Metal gibi patron yanlısı bir sendikanın söz hakkına sahip olması demek.
MESS işçi değil köle istiyor Metal işçisi ortalama 1500 lira alırken 4 kişilik bir aile 3 öğün simit yiyip çay içse 1080 lira tutacağını düşünürsek bu maaşlar açlık sınırının bile altında. Otomotiv sektöründe bant sisteminde çalışan işçiler binlerce kez aynı hareketi yapıyor ve tuvalete gitmek için bile amirinden izin alıyor. Bu şartlar gösteriyor ki MESS işçi değil köle istiyor.
Kardeşler bilelim ki işçileri güçsüzleştiren yine patron sınıfıdır. Türk Metal’i baskısı altına alıp, kendisinin çıkarlarını savunduran patron sendikası MESS’tir. Türk Metal kendi para hırsının ve patrondan taraf olmasının cezasını çekti. Peki koca sendikayı bu hale getiren patronlar, sendikasız kalan işçilere neler yapmaz? Bu yüzden hemen yarını düşünmek zorundayız. Metal işçilerinin başlattığı bu dalga artık tüm işçi sınıfının davasıdır. Tüm sektörler bu direnişi izliyor. İşte bu yüzden Metal İşçisinin Yarını olarak iki sayı çıkardığımız gazetemizi artık İşçilerin Yarını ismiyle çıkarmaya devam edeceğiz. Başta gıda ve metal sektöründeki işçi kardeşlerimizin sorunları olmak üzere tüm işçilerin seslerini yarına taşımayı borç biliriz. İşçilerin yarını, başta patron sendikası MESS’i ve diğer tüm patron sınıfını yenmekten geçiyor. Bizler de işlerin sesi olmaya devam edeceğiz. İşçilerin Yarını
02
16 Haziran 2015
Metal işçisi işten atılan arkadaşlarının yanında
Ya hep beraber ya hiçbirimiz
Metal işçileri direnerek Türk Metal’i silmesinin ardından şimdi de MESS’in işten atmalarına karşı direnişte. İşten atılmasına karşı direnen işçiler patronlara diz çöktürüyor. emek deniz türköz
Türk Metal’i silmeyi başaran metal işçileri şimdi de MESS’in saldırılarıyla karşı karşıya. Ford, Renault, EGO, ORS ve Fedaral Mogul işçileri metal sektöründe işçinin hakkını savunmayan sendikalara karşı başlayan direnişi, patronları bir hayli korkutmuş olacak ki fabrikalar içerisinde direnişleri örgütleyen, komitelerde birleşen işçileri
işten atılmaya başlandı. İşçiler bu baskılara ve iş arkadaşlarının işten atılmasına sessiz kalmadı. Tofaş’ta sözcülerin işten atılması, Renault’da 1 işçinin vardiyasında kartını basmaması, EGO’da 5 işçinin işten çıkarılması ve diğer fabrikalardaki işten çıkarmalara karşı işçiler direnişe geçti. Patronlar işçilerin arkadaşlarını satmadığını görünce her fabrikada geri adım atmak zorunda kaldılar. Bu direnişlerde neler oldu haberimiz de derledik.
EGO işçisinden geri adım yok Renault yol göstermeye devam ediyor Çorlu’da 5 arkadaşlarının işten atılması üzerine iki gün direnen EGO işçileri, taleplerinin karşılanması üzerine direnişe son verdi. E-devlet şifrelerini alan işçiler, işten atmalardan sorumlu tuttukları Türk Metal’den istifa etti. EGO direktörü işçilerle toplantı yaparak, ekonomik taleplerin bilahare görüşüleceğini, işçilerin evlerine gitmelerini, dinlenmelerini, sabah da işbaşı yapmalarını istedi. İşçiler, direktörün bu teklifini kabul etmeyerek, direnişe devam kararı aldı. Bunun üzerine fabrika yönetimi, fabrika binalarının tüm kapılarını kaynakla kapatarak, işçilerin tuvalet ve suya erişimini engelledi. İşçilerin geri adım atmadığını gören direktör, gece saatlerinde işçilerle tekrar görüşerek, ilk gün kameraların önünde rahat konuşamadığını, yanlış anlaşılma olduğunu belirterek işçilerden özür diledi ve ekonomik sorunları zaman içinde görüşerek çözeceklerini, işçilerin talebi olan, sendika seçme haklarına saygı duyacaklarını, işçilerin iradesine karışmayacaklarını, işten atılan beş işçinin geri alınacağını, başka işçi çıkarmanın da olmayacağını söyledi. Bunun üzerine işçi komitesi ve işçiler, direnişi sonlandırdı. İşçiler, DİSK/ Birleşik Metal-İş Sendikasına üyeliklerini başlatarak DİSK’te örgütlendi
Direnişleriyle ülkedeki büyük metal fabrikalarını ayağa kaldıran ve önemli kazanımlar elde eden Renault işçileri yol göstermeye devam ediyor. Renault’da 24/8 vardiyası girişinde bir işçinin kartı basmayınca vardiyası sona eren işçiler dışarı çıkmadı. Eylemin devam etmesi üzerine yeniden bir direnişin patlak vereceğinden korkan patronlar geri adım atarak atılan işçiyi geri almak zorunda kaldı. İşçiler, işverenin direnişe katıldığını gerekçesiyle işçiyi işten atmasının hukuki olmadığını belirterek işten atmalara izin vermeyeceklerini söyledi. Metal sektöründeki Türk Metal, MESS ve patron dayatmalarına karşı ilk direnişi örgütleyen Renault işçileri işten atılan işçilere sahip çıkarak diğer fabrikalardaki direnişlere de örnek bir tavır sergilemeye devam ediyor.
Ne yapmalı? Kardeşler, Türk Metal’e diz çöktürdük. Fakat işin burada bitmediğini hep beraber gördük. Önce seçtiğimiz işçileri daha sonra da bizler işten çıkarılmaya başladılar. Bizden köleleri olmamızı istiyorlar. Biran önce dağınıklığımızı gidermeliyiz. Söz, yetki ve karar hakkını kullanabileceğimiz Birleşik Metal Sendikasında örgütlenelim. Şimdi sıra MESS’te!
Ford’da atılan işçiler mücadeleyi sürdürüyor Kocaeli Ford Otosan Fabrikası’nda başlayarak Eskişehir’deki Ford fabrikasına yayılan ve 16 gün süren büyük direnişin ardından, iş başı yapan işçiler tek tek işten atılmaya başlandı. Ford Otosan Genel Müdürü Haydar Yenigün’ün “Üretime giren ve işine sahip çıkan kimse işten atılmayacak” sözüne rağmen, art arda toplu işten atmaların yaşandığı belirtiliyor. İşçilerin dikkat çekmemesi için parça parça atıldığının belirtildiği fabrikada atılan işçilerinin toplam sayısının 120’yi aştığı ifade ediliyor. Öte yandan direnişi sona erdirerek, fabrikaya giren Ford Otosan işçileri, yönetim tarafından verilen sözlerin tutulmaması ve işçi kıyımının başlaması üzerine daha önce Türk Metal Sendikası’ndan istifa eden işçiler DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası’nda örgütlenmeye başladı. Birleşik Metal-İş’te örgütlenen işçi sayısının 2 bini aştığı öğrenildi. Ayrıca sendika tarafından işten atılan işçilerin de işe iadesi ve diğer işçilik alacakları için mahkemelerde davalar açılmaya başlandı. Birleşik Metal-iş üyesi işçiler fabrikadan hukuksuz bir şekilde atılan arkadaşlarının işe geri alınması için vardiya girişlerinde ve çıkışlarında eylemler yaparak onlara destek veriyor.
ORSde 1 gün şalter indirmek yetti: işçiler kazandı
Tofaş’a Çelik-İş ve işten atmalar sökmedi Tofaş’ta işten atılan sözcülerin geri alınması için başlatılan direnişin bitme şekli işçiler için yeni bir tehlikeye işaret etti. Direniş ile Türk Metal sendikasının işçiler tarafından fabrikadan kovulmasının ardından Tofaş’ta örgütlenme çalışması yapan Çelik-İş’in direnişi bitirdiğini söyleyen işçiler, buna tepki gösterti. “Bunlar da Türk Metal gibi. Aynısının laciverdi. Geri vitesi olan sendika istemiyoruz” diyen işçiler, Çelik-İş’in hafta sonu yapacağı toplantıyı boykot çağrısı yaptı. Renault’da yaşanan işten atma haberinin hemen ardından Tofaş patronu da eylemlerde işçilerin sözcülüğünü yapan iki Tofaş işçisini işten attı. İşçiler üretimi durdurarak direnişe geçti. Diğer vardiyaların işçileri de yapılan çağrı üzerine fabrika önüne dayanışmaya geldi. Bu gelişme üzerine Tofaş’ta örgütlenmeye başlayan Hak-İş’e bağlı Çelik-İş yöneticileri fabrika önüne gelerek işten atılan işçilere ve direnişteki işçilere destek olacaklarını söyledi. Üretimi durdurma eylemine karşı çıkan Çelik-İş yöneticileri, işten atmanın hesabını dava açarak soracaklarını dile getirdi. Sendikacılar eylemin tehlikeli olduğunu daha fazla işçinin işten atılabileceğini söyleyerek işçileri ikna etmeye çalıştı.
Fedaral Mogul tehditlere boyun eğmedi kazandı Federal Mogul Fabrikası’nın İzmit ve Sapanca tesislerinde çalışan 1400 işçiden 800’den fazlası Türk Metal’den istifa etti. Türk Metal’den istifa eden işçiler DİSK Birleşik Metal-İş sendikasında örgütlenmeye başladılar. Türk Metal sendikasından gelen tehdit mesajlarına rağmen Federal Mogul fabrikasında çalışan işçiler, ücret ve ikramiyelerindeki iyileştirme talebinin karşılanmaması üzerine fabrikada üretimi durdurdu. 8 günlük direnişin ardından fabrikayı terk etmeyen işçiler, direnişlerini kazanımla sonlandırdılar. Türk Metal’den ayrılan işçiler Birleşik Metal’e geçince üretimi durdurarak haklarını alması patron yanlısı sendika ile işçi sendikası arasındaki farkı açık bir şekilde gösterdi.
ORS Rulman fabrikasında seçtikleri temsilcilerin fabrika yönetimi tarafından kabul edilmemesi ve bir sözcünün işten atılmasına karşı üretimi durduran işçiler kazandı. Direnerek kazanan bir ORS işçisi İşçilerin Yarını’na konuşarak süreci şöyle anlattı; Önceliğimiz seçtiğimiz temsilcilerin patron tarafından tanınmasıydı ve bu oldu. İşten atılan baş temsilcimiz de işe geri alındı. Temsilcilerimize de ayrı bir oda tahsis edildi. Bundan sonra bütün görüşmeler temsilcilerimiz aracılığıyla yapılacak. İlk etapta 1000 lira ödeme yapacak patron. Daha sonra da diğer fabrikaların da imzaladığı sözleşmelere göre hareket edilecek. Bizim memnun olmamızın ilk sebebi ise bu görüşmelerin kendi seçtiğimiz temsilcilerle yapılacak olması. 3 Şu anda Türk Metal’in imzaladığı ve 2017’ye kadar geçerli olan bir sözleşme var. Şu an için bir sendikaya geçilmesi bu sözleşmeye bir katkı sağlamayacağı konuşuluyor. Ancak yine de işler yürümezse diye tabii ki işçiler arasında mevcut sendikalar konuşuluyor. Ayrıca atamayla belirlenen temsilcilerle bu işin yürümediğini gördük. Bizim kendi seçtiğimiz temsilcileri tanıyacak bir sendika olmalı. Kendi seçtiğimiz güvendiğimiz kişiler bizleri daha iyi savunacaktır.
Çelik-İş, Türk Metal’in kötü bir kopyası On binlerce metal işçisinin Türk Metal’e karşı ayaklanarak işyerlerinden atmasının ardından sendikasız kalan işçilerin bir kısmı Çelik-İş’e geçiş yaptı. Özellikle Tofaş fabrikasındaki işçileri üye yapan Çelik-İş’in tarihine bakıldığında Türk Metal’den pek bir farkı olmadığı görülüyor. Kurulduğu günden beri işçiler yerine patronların yanında yer alan Çelik-İş’in son dönemde işçileri nasıl sattığını bu haberimizde derledik.
Patron sendikası Çelik-İş son dönem icraatları: Tofaş’ta direndiği için işten atılan işçi için fabrikanın eylem yapmasını engellemek isteyerek sadece dava açabiliriz dedi. İşçiler bunu kabul etmeyerek direnişe geçti ve arkadaşlarını yeniden işe aldırdı. 2009 yılında İSDEMİR’de, Çelik-İş eliyle “Kriz var denilerek” işçilerin ücretleri 16 ay boyunca yüzde 35 düşürüldü. Sıfır zam dayatılan işçilerin maaşlarıdüşürülerek bir ilke imza atıldı.
İSDEMİR’de 22 gün yapılan grevin ardından işçilere en ufak hak tanımayan sözleşmeyi imzaladı ve Çelik-İş Genel Eski Başkanı Cengiz Gül imzalama sebebi olarak “Başbakan Erdoğan istedi ben de imzaladım” dedi. Çelik-İş sendikasının örgütlü olduğu MMK Metalürji fabrikasında 2013 yılında yılda iki ikramiye veren sözleşme imzaladı. Ancak işçilere ikinci ikramiye verilmedi.
03
15 Haziran 2015
Nestlé işçilerinin direnişi 351 gündür devam ediyor Selçuk Kaygısız
EMEĞİN KURTULUŞU
Bizim siyasetle işimiz var, ekmeğimizin peşindeyiz.
Bir direnişe gittiğinizde işçi arkadaşın ilk söylediği cümle “ bizim siyasetle işimiz yok ekmeğimizin peşindeyiz”dir. Sonra sohbet koyulaşır. Desteğe giden arkadaş ısrarla ekmeğini belirleyen şeyin siyaset olduğunu anlatmaya çalışır. Bazen bu fikir üzerinde anlaşılır bazen anlaşılmaz. Fakat işçilerin hep bir ağızdan kurduğu o cümle sarı sendikanın en önemli sloganıdır. Nedenlerini tartışacağız. Genel seçimlere az bir süre kala metal işçileri şartel indirdi. Temel gerekçe sınıfsal çelişki olduğu söylenemez. Asıl başkaldırı işçilerin başında patronun yaveri gibi duran sarı sendika Türk Metal’e karşıydı. Çoğu fabrikada kazandılar fakat geçtiğimiz hafta işveren yani MESS sözünde durmadı. İşten atılmalar başladı. Tekrar bazı fabrikalarda işçiler şartel indirdi. Tekrar kazandı. Artık mücadele MESS’e karşı dönmeye başladı. Direniş sırasında polis ilk şartel indiği gün yıllarca Türk Metal’in söylediği sizin “siyasetle işiniz olmasın davanız ekmek davası” cümlesini işçilere söyledi. Hatta gittiğim Reno’da, Tofaş’ta, Ford’da hep bu cümleyi işçiler tarafından duydum. Polisin de kendileri gibi düşündüğünü söylüyorlardı. Ve böylece direniş alanları tüm işçi sınıfı dostu siyasetlere hatta diğer sendikalara kapandı. Daha da ötesi işçi siyaset yapmaktan yani direnişi zaferle sonuçlandıracak hamleler yapmaktan alı konuldu. Sadece kapı önünde beklemeleri istendi. Metal işçisi aklını kullanarak bilinçli bir şekilde anayasal hakkını olan sendikalarını değiştirmek ve oy kullanarak kendi temsilcilerini seçmek istiyorlardı. Genel seçimler de böyleydi. Barajlar aşıldı. Halk aklını bilincini kullanarak yani siyaset yaparak AKP’ye dur dedi. AKP’yi iktidardan düşürdü. Bu durumun emekçiye yansıması şöyle olacak: Artık AKP MESS’in her dediğini yapamayacak. Örneğin AKP MESS’le kafa kafaya verip 12 yılda 8 grevi hukuksuz bir şekilde erteledi. AKP kıdem tazminatımıza göz dikmişti. Eğer iktidar olsaydı ilk işi kıdem tazminatını kaldırmak olacaktı. AKP döneminde sermayenin önünde sözde engel oluşturan gerekli önlemler alınmadığı için 15 bin işçi hayatını kaybetti. Artık mecliste ve sokakta işçi ölümlerine karşı mücadele daha da yükselecek. Sendikal mücadele yükselecek. Taşeron ve esnek çalışma istemediğimizi daha gür bir sesle söyleyeceğiz. Siyaset işte budur. Yani siyaset yaparsak işte o zaman Türk Metal’den, MESS’ten ve AKP’den ekmeğimizi, alın terimizi alabiliriz. * Binlerce metal işçisi şimdi peki ne yapmalı? Şimdi sıra MESS’te demeli. İşten atmalar yoğunlaşmadan birlik ve beraberliğin bozulmaması için söz ve karar hakkının elinde bulundurarak Birleşik Metal Sendikasında örgütlenmeli. Emek mücadelesini yükseltmeli. MESS’le grevleri bir bir erteleyen AKP ile hesabımız bitmedi. Siyaset yapmalıyız. İşçi sınıfıyla, öğrencilerle, memurlarla, işsizlerle vergilerimizi çalan dört bakanı yargılatmakla işe başlamalıyız. Merak etmeyin pislikler ortaya saçıldıkça ucu nereye kadar giderse gidecek. Şarteller sarı sendikaya, MESS’e karşı inerken işçi düşmanı hükümetlere karşı da inecek. Yani arkadaşlar bizim siyasetle işimiz olacak. Neden mi? Çünkü ekmeğimizin peşindeyiz. selcukkaygisiz11@gmail.com Emekçi Hareket Partisi Merkez Komite Üyesi
Haber
Direnen metal işçisinin yanında Fabrikalardan bize ulaşın, haberinizi yayınlayalım:
/Yarın @yarinhaber www.yarinhaber.net İşçi sınıfının gündemi bu adreste:
/İşçiHaber @iscihabersitesi www.iscihaber.net
Baskı yıldıramıyor mücadele büyüyor
Bursa Karacabey’de bulunan Nestlé fabrikasında çalışan işçiler 11 aydır onurlu direnişlerine devam ediyorlar. İşten çıkarılan işçiler direniş boyunca polis müdahalelerine rağmen direnişlerinde ne kadar kararlı olduklarını gösteriyorlar. Sizler için direnen Nestlé işçileriyle konuştuk ve direnişlerini sizlere aktarıyoruz. emek mecit bozkan
11 ay önce fabrika yönetimi ve Nestlé işçilerinin bağlı olduğu Öz Gıda-İş sendikası arasında yapılan toplu iş sözleşmesinden işçiler, ücret zammı talep etti. İşçilerin talepleriyle ilgilenmeyen Öz Gıda-İş sendikası işverenle anlaştı ve bu anlaşmanın sonunda 23 işçi işten çıkarıldı. İşçilerin çıkarılmasına bahane olarak yüz kızartıcı suçları içeren 25/2 maddesi gösterildi. Bu madde sebebiyle işten çıkarılan işçiler diğer fabrikalarda iş bulmakta zorlanıyorlar. Fabrika yönetimi işçileri haksız yere işten çıkarmakla kalmadı aynı zamanda işçileri fişledi. İşten çıkarılan işçiler, fabrika önü dahil farklı yerlerde 11 aydan beri direniyorlar ve gerek gözaltılara gerekse polisin baskısına karşı mücadele veriyorlar.
İŞÇİLER ÖFKESİNİ EYLEME DÖKÜYOR:Nestlé işçileri patrona açtıkları işe iade davasını kazanmalarına rağmen işe geri alınmadıkları için direnişlerinin 294. gününde üçerli gruplar halinde açlık grevine başlama kararı aldılar. İşçiler açlık grevi kararı vermeden önce Nestlé yönetimi ve Tekgıda-İş sendikası arasında görüşmeler yapıldı. Görüşmelerin sonucunda fabrika yönetimi 9 işçiyi işe geri alma kararı aldı. İşçiler ise bu karara “ya hep beraber ya hiç birimiz” diyerek eylemlerini devam ettireceklerini açıkladılar.
İŞÇİLERİN DİRENİŞİ BİTMİYOR: Nestlé işçisi gözaltı süreleri bittikten sonra servis araçlarının önüne yatarak eylemlerine devam etti ve tekrar gözaltına alındı. Mücadelelerinin karşısındaki bütün engellemelere rağmen direnişlerine devam ediyorlar.
İŞÇİNİN MÜCADELESİNE POLİS MÜDAHALESİ: İşverenin işçilere yaptığı her türlü hukuksuz baskılara ve polis müdahalelerine rağmen işçiler haklı ve kararlı direnişlerinden vazgeçmedi. Polis işçilerin direnişine saldırarak işçileri ve Tek Gıda-İş örgütlenme sorumlusu Suat Karlıkaya’yı gözaltına aldı.
DİRENEN NESTLE KAZANDI: 11 aylık mücadelelerinin sonunda direnen Nestlé işçisinden zafer haberi geldi. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi davada işçiyi haklı buldu. Nestlé’de kazanılan zafer sadece Nestlé işçilerinin değil. Bütün işçi sınıfına cesaret kazandıracak bir zafer.
İşten atılan Nestle işçisi Uğur Çalık: Yaklaşık bir sene önce Nestle’nin Bursa Karacabey fabrikasındaki 28 işçi, daha iyi ücret ve çalışma koşulları talep ettikleri için işten çıkarılmışlardı. İşçiden çok patronların çıkarına hizmet eden Öz Gıda İş Sendikası’na üye işçiler, bunun üzerine sendikadan ayrılarak bir direniş başlattılar. Bu süreçte Tek Gıda İş Sendikası’yla birlikte direnişi sürdüren Nestle işçisi Uğur Çalık 11 aydır süren direnişini anlattı. Nestle işçileri 1 Temmuz 2014 tarihinde kanunsuz, hukuksuz bir şekilde, hiçbir disiplin kurul kararı olmadan işten çıkarılmıştır. Toplu iş sözleşmesi sürecinde sadece işçiler talep ettiği ücret ve çalışma koşullarına bağlı bulundukları Öz Gıda İş sendikasına belirtti. Bu 6 aylık zaman dilimi içerisinde köşeye sıkışan sarı sendika Öz Gıda İş, işçilerin bu dik duruşu karşısında çareyi bu işçilerin kafalarını koparmakta buldu. Fakat
Öz Gıda İş sendikası şunu hiçbir zaman düşünemedi; bu kararlı işçiler işleri sona erdikten sonra da bu mücadeleyi hiçbir zaman bırakmayacaktı. Yaklaşık bir sene boyunca yaz, kış, yağmur, çamur demeden mücadelemizi hala devam ettiriyoruz. Türkiye’de yerel mahkemelerin ve Uluslararası Gıda Sendikaları Federasyonu’nun (IUF) kararlarına göre haklı olduğumuz ortaya çıktı. Şu anda mücadelemize bu kuruluşların desteğiyle devam
ediyoruz ve hiçbir zaman vazgeçmeyeceğiz. Şu anda bizlere yüksek miktarlarda para teklif ediyorlar ve bu tekliflerle bizi yıldırmaya çalışıyorlar. Bizler bu mücadeleyi sadece ve sadece iş başı yaparak sonlandıracağız. Şimdiye kadar çeşitli alanlarda mücadele ettik. Bunun için ne kadar bedel ödenmesi gerekirse öderiz; çünkü biz işimizi, arkadaşlarımızı ve makinelerimizi çok özledik. Bizler yine Nestle camiasının
Uğur Çalık
içerisinde işimize devam etmek, alın teri dökmek istiyoruz. Nestle gibi uluslararası camiada adı olan bir kuruluşu emeklerimizle daha yukarı taşımak istiyoruz. Çünkü her birimiz işimizde profesyoneliz ve işimizi çok seviyoruz. Nestle bir hata yaptı. Nestle’den bu hatadan dönerek bizi ve ailemizi mutlu etmesini bekliyoruz. Yıllarca aldığımız eğitimlerle Nestle kültürünü çok iyi biliyoruz ve hepimiz bu işi çok seviyoruz.
Soma Davası’nın 2.duruşması başladı Soma Davası’nın 2. duruşması 15 Haziran’da görülmeye başlandı. Pazartesi günü başlayan duruşma menfaat çatışmasına neden olabileceği sebebiyle Salı gününe ertelendi. Geçtiğimiz duruşmada ölen işçilerin
Direnişteki TÜVTÜRK işçileri:
Kazanmamızdan korkuyorlar
aileleri patronların yargılanması da bize yetmez bakanlar da yargılanana kadar bu davanın peşindeyiz demişlerdi. Ölen işçilerin sorumluları yargılanana kadar hem işçilerin aileleri hem de toplum o bakanların yakalarını bırakmayacak.
Ne yapmalı? A
rkadaşların m ücadelelerine u da olsa katkı sunmaya çalış fak Direniş toplum ırsak: sallaşmaya ç o k Çünkü işvere müsait. ny yan işçi çalıştı eterli tecrübesi olmarıyor ve araç bak emanet. Halk ın sağlığı tehlik ımı allaha ede! Bu durum ispatlan abilir ve halka anlatılabilir. İşveren hem sendika hakk ını hem de halkın sağ lık hakkını ga sp ediyor! Diren işe eyleme devam.
TÜVTÜRK araç muayene istasyonunda sendikalı oldukları için işten atılan işçilerin direnişi 3 ayı aşkın bir süredir devam ediyor. İşçiler, İş Kanunu’nun 25/2 maddesinden yani hırsızlık ve ahlaksızlık bahanesiyle işten atıldılar. Kapı önünde çadır kurarak bekleyen işçiler sendikalı olmak anayasal haktır işveren bu hakkımızı verene kadar direnmeye devam edeceklerini ifade ederek “Bizim kazanmamız tüm TÜVTÜRK’ün çalışanlarının sendikalı olması demektir” diyor. İşçilerin açtığı işe iade davası ise devam ediyor. emek sıla gemicioğlu
Yaklaşık 3 ay önce işyerindeki çalışma koşullarının ağırlığı sebebiyle TÜM-TİS Sendikası’nda örgütlenmeye başlayan işçiler TÜVTÜRK araç muayene istasyonunda sendikaya yetki kazandırdı. Bunun üzerine işverenin eline yetki yazısı geçtikten sonra önce Gebze’de ardından Kocaeli’de işçilerin çıkarılmasının ardından son olarak da 36 işçi tek sefer de işten çıkarıldı. Sendikalı oldukları için işten atılan işçiler “daha hiçbir talep sunmamıştık işveren anayasal hakkımızı bile kullanmamızı istemiyor” diyerek 3 aydır kapı önünde direnişe devam ettiklerini belirtiyor. İşe iade davasının devam ettiğini belirtilen işçiler sonuna kadar direneceklerini belirtti. “Hepimizi hırsız ilan etti” TÜM-TİS Sendikası’nın işyerindeki yetki aldığına dair kararın işverenin eline geçmesinden sonra baskıların arttığını belirten işçiler amirlerin gece gündüz açık yakalamak için işçileri kameralardan izlediğini belirtti. Ancak açık bulamayan işveren sendikalı olan işçileri iş kanunun 25/2 maddesinden atarak işsizlik maaşı ve tazminat almalarını da engelledi. Hırsızlık ve ahlaksız yaptıkları gerekçesiyle işten atıldıklarını belirten işçiler “Yıllardır burada çalışıyoruz bir anda hepimiz hırsız mı olduk?” diyerek karara tepki gösteriyor. Muayeneler uygun değil insanların hayatlarıyla oynanıyor Türkiye’nin araç muayene konusunda tekeli olan TÜVTÜRK’ün çok büyük kazançlar elde ettiğini belirten işçiler, işverenin Kocaeli ve Gebze’deki işçilerin sendikalı olmaması için ellinden geleni yaptığını belirtiyor. 48 kalifiye elemanı yüzlerce çevik kuvvet polis getirerek işten çıkardıktan sonra Diyarbakır ve Rize gibi yerlerden işçiler getirilerek eğitim verilmeden çalıştırılmaya başlandığına dikkat çeken işçiler araç muayenelerinin uygun yapılmadığı belirtiyor. Teamüllere uygun muayene edilmeyen araçlar ise sürücülerin ve insanların hayatıyla oynuyor. Direnişi kırmak için getirilen işçilerin otellerde kaldığı ve işverenin sendikalı işçileri işe geri almamak için bütçe oluşturduğu belirtiliyor. Direnişteki işçiler işverenin tüm bunları yapmasına sebebini “Kazanmamızdan korkuyorlar. Çünkü biz kazanırsak sürekli bizi takip eden tüm Türkiye’de TÜVTÜRK çalışanları da sendikalı olarak haklarını arayacaklar diyor.
Direnişteki işçi temsilcileri metal işçilerine seslendi TÜVTÜRK’te TÜM-TİS Sendikası’na üye oldukları için işten atılan işçilerden Uğur Akcan ve Şakir Can direnişlerini gazetemize değerlendirdiler. İşçiler yılmadan haklarını aramaya devam edeceklerini ifade ettiler. TÜVTÜRK işçisi Uğur Akçan Sendikanın diğer işçilere yayılmasından korkuyorlar TÜVTÜRK’te sendikamız TÜM-TiS’i örgütleyerek yetkili hale getirdikten sonra işveren işin ciddiyetini anladı ve bizi amirler tarafından kameralarla izletmeye başladı. Önce Gebze’den daha sonra Kocaeli’den arkadaşlarımızı çıkardıktan sonra sanki suçumuz varmış gibi kapının önüne yüzlerce polisi getirerek bizi
de işten attı. İşten atmaya sebep olarak da sendikalı olmamız değil iş kanunun 25/2 maddesi gösterildi. Yani hırsızlık ahlaksızlık yapmışız. TÜVTÜRK tüm Türkiye’deki ortaklarıyla anlaşarak bizim direnişimiz kazanılmasın diye bütçe bile topladı tek amacı biz kazanmayalım çünkü biz kazanırsak Türkiye’nin her yerinde gözü bizde olan diğer TÜVTÜRK çalışanları da sendikalı olarak hakkını arayacak. Ancak biz kazanana
Uğu Akçan
kadar buradayız. TÜVTÜRK işçisi Şakir Can Anayasal hakkımızı istiyoruz Kösedağ TÜVTÜRK’te sendikamız TÜM-TİS’e 70 kişiden 65 kişi üye oldu bu sebeple işten çıkarıldık. Biz işten çıktıktan sonra Rize, Diyarbakır gibi yerlerden işçiler getirerek çalıştırılmaya başlandı. Bu kişiler otelde kalıyor ve bunu TÜVTÜRK karşılıyor. Muayene
Şakir Can kalitesi düşüyor çünkü yeni gelen işçiler gerekli eğitimi almış durumda değil burada bir işçinin yetişmesi 6 ay sürüyor. Şu anda araçlar sadece kağıt üzerinde muayene oluyor. Biz tüm bu baskılara rağmen birleşmenin önemli olduğunu biliyoruz. Sendika hakkımız anayasal bir hak ve TÜVTÜRK bizi bu şekilde işten atamaz. Bu yüzden 122 gündür buradayız 222 gün daha burada oluruz. Zafer direnen emekçinin olacak.
Yargılanmaktan kaçamayacaksınız Türkiye’yi bir şirket gibi yöneteceğiz diyen Recep Tayyip Erdoğan’ın 13 yıllık iktidarı döneminde en az 15 bin işçi ölümü yaşandı. Ölümlerden sorumlu patronlar mahkeme önüne çıkarılmadı, yargılanmadı.
İnşaatlarda, madenlerde, ekmek parası yolunda giderken servislerde işçilerin onar onar hatta yüzer yüzer öldüğü ölü işçiler ülkesine dönen Türkiye’de, AKP İktidarı 13 yıl boyunca işçiyi değil patronu koruyan yasalar çıkararak bunca ölüme göz yumdu. Şimdi AKP Hükümeti ve onun bakanları çıkarmadığı yasalar, almadığı önlemler yüzünden ölen her işçi için ayrı ayrı yargılanacak.
13 yıl boyunca ne oldu hatırlayalım: Tuzla Tersaneleri’nde onlarca işçi önlem alınmaması sebebiyle ölürken Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik “Ölümler sürecek’’ dedi. İktidarını inşaat sektörü ile ayakta tutmaya çalışan AKP’nin iktidarı döneminde inşaatlardan her gün ölüm haberleri geldi. Esenyurt’ta AVM inşaatında, Torunlar’da asansör faciasında ve en son kaçak sa-
rayın inşaatı sırasında onlarca işçi öldü. Sorumluları yargılanmazken mahkemeler ölen işçileri suçladı. Sanayi bölgelerinde denetimsizlik sebebiyle yaşanan Davutpaşa, Ostim, Teksan patlamalarında onlarca işçi hayatını kaybetti. Tarım iş kolunda kayıtdışı çalışan milyonlarca işçi servislerle taşınırken ölümle burun buruna geldi. En son Isparta’da 24 kişilik servise 46 kişi bindirildikleri için servisin freni pat-
layınca 17 işçi öldü. İş güvenliğinin hiçe sayıldığı madenlerde en büyük facia 13 Mayıs 2014 tarihinde Soma’da yaşandı. Dönemin Başbakan’ı Recep Tayyip Erdoğan ‘’bu işlerin fıtratında var’’ diyerek 301 işçinin ölümünü meşrulaştırmaya çalıştı. ‘’İki gündür aynı gömleği giyiyorum’’ diyen Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız yaşanan ölümlerin baş sorumlusuyken istifa etmedi.