Yarın Genç - Sayı 4

Page 1

genc 19 Şubat 2015 Perşembe Sayı: 04 l

Üniversiteler Haziran’dan sorulacak Haziran’ın ortaya koyduğu iddiayla, gençliğin AKP’ye karşı olan isyanı ortak bir paydada buluşturulduğunda Haziran’ın bayrağının üniversitelerde dalgalanması ve gençliğin birleşik direnişinin örgütlenmesi iddiayı daha keskin bir şekilde perçinleyecektir. GÜNCEL 04

Genç kadınlara kitap değil çeyiz parası vermek isteyenlere inat

OZGECANLAR YASAYACAK UNIVERSITE DE OKUYACAK

20’sinde bir fidan Özgecan Aslan

“Özgecan Aslan’ın öldürülmesiyle dinamitin fitili ateşlendi bir kere, kadınlar uyandı.” SEVDA YENİKÖYLÜ YAZDI 04

20 yaşındaki üniversite öğrencisi Özgecan Aslan için Türkiye’de öfke büyürken her şehirde eylemlerle AKP’den somut çözüm önerisi bekleniyor.

Özgecan Aslan İstanbul Üniversitesi’nde hergün karanfiller ve mumlarla anılıyor, unutturulmuyor.

Toplum meydanlarda buluştu

Üniversiteliler ayağa kalktı

Direniş bayrağı: Özgecan

Özgecan Aslan için toplum ayağa kalktı. Özgecan için kent meydanlarında on binler buluşurken bu öfke toplumun AKP’ye karşı ayağa kalkışının bir ileri adımı oldu.

20 yaşındaki üniversite öğrencisi Özgecan için üniversiteliler; Gezi’de, Berkin’de, Soma’da olduğu gibi kitlesel bir tepkiyi ve eylemliliği örgütledi.

Özgecanla birlikte artık kadınların, toplumun kazanma zamanı geldi. Yıllardır verilen kadın cinayetlerini durdurma mücadelesi toplumla zafere ulaşacak. MANŞET 03

03

04

06

8-9

Toplumun bu öfkesiyle direniş bayrağı Özgecandır

Üniversiteler Birleşik Haziran Hareketi’nden sorulacak

Mustafa Özer: Haziran üniversitelerden uzak değil

Yandaş rektörler boşuna sandığa gitmeyin: Seçmeyeceğiz

Manşet

Güncel

Röportaj

Analiz

10

Yamalı Cübbe

Halklarla barış özgürlüklerle savaş paketi


lgenc‘

RENKLI SAYFA

02

19 Şubat 2015

9 adımda Erdoğan tweetini çözümlemek 1

Erdoğan, Gezi’den sonra sık sık boş iş diye nitelendirdiği Twitter’da ilk şahsi tweetini atıp yine kendisiyle çelişti. Recep Tayyip Erdoğan’ı halkın parasını kutu kutu sıfırlamasından, Soma’da bir yurttaşımıza yumruk atmasından, Gezi’de bize ‘’O topçu ANADOLU kışlasını yapacağım’’ diye höykürmesinden, kadın ÜNIVERSITESI ve erkeğin eşit olmasının fıtratımıza ters olduğunu NİDA ATEŞ söylemesinden biliyoruz. Erdoğan’ın yalanlarını ortaya çıkarmaya da pek yabancı değiliz aslında. Gelin bunu birde hep birlikte kelime kelime geçmişten bugüne örneklerle yapalım. Erdoğan’ın Twitter’dan bir tweetini seçip başlayalım. Yalanlar arasından bir tane seçmek hiçbirimize zor olmasa gerek. Erdoğan atıyor, tabii halkımız yerse.

2

3

İşte Erdoğan’ın o tweeti:

İnsanları:

Sokak ortasında vurmak:

Tayyip Erdoğan’ın bu tweeti 6 Şubat 2015 tarihinde atıldı. Gezi Direnişi’nden sonra toplumsal muhalefet bu kadar güçlenmişken, seçimler de yaklaşıyor Erdoğan ne kadar doğru söylüyor ne kadar yalan söylüyor hep birlikte inceleyelim. Erdoğan ne kadar doğru söylüyor ne kadar yalan söylüyor hep birlikte inceleyelim.

İnsanları diye söze başlayan Erdoğan, kendisine muhalif olan en küçük sesi bile, büyük bir halk ayaklanmasından korktuğundan, Gezi Direnişi’nde meydanlarda haklarını savunan insanları gaza boğmuştu, gözaltına alıp sindirmeye çalışmıştı. İnsanlar AKP’nin bütün baskılarına rağmen, yine de boyun eğmemişti.

AKP hukuksuz bir şekilde topçu kışlası yapmak istemekle, insanları gaza boğmakla kalmamış, ‘’sokak ortasında’’ insanları öldürtmüştü polislerine. Halk, Ankara Kızılay’nın orta yerinde Ethem Sarısülük’ü vuran katil polis Ahmet Şahbaz’ı da, ona verilen ödül gibi cezayı da, katilleri koruyanları da hiçbir zaman unutmadı.

4

5

6

Öldürmek:

Yazarlara:

Çizerlere:

Kobanê Direnişi’nde ise meydanlara inip hakkını arayan 40’ı aşkın insan öldürüldü. AKP için kendisi gibi olmayanların ölümü hakettiği ülkemizde Erdoğan’ın yaptıkları ile söylediklerinin çeliştiği ortada. Kobanê eylemleri yüzünden İç Güvenlik Paketi çıkardığını söyleyen AKP’nin IŞİD’e destek sağladığı biliyoruz.

Bu ülkede ‘’düşünce özgürlüğünün’’ ne demek olduğunu çok iyi gördük. Düşüncelerini özgürce söyleyemeyeceğini söylersen devlet eliyle öldürülebileceğini gördük. Hrant Dink bunun somut örneklerinden birisi olarak karşımızda duruyor. Hrant Dink cinayetinde parmağı olanlar hala yargılanmış değil, dava sürüncemede bırakılıyor.

Sivas Katliamı’nda yakılarak öldürülen 37 yurttaşımızdan birisiydi Asaf Koçak. Hem çizerlerden hemde öldürmekten bahsedince kendisiyle 2 kere çelişmiş oldu. Charlie Hebdo saldırısında ise Davutoğlu’nun uluslararası prestijini kurtarmak için Paris’e yürüyüşe gitmesi hala hafızalarda. Ülke liderlerinin Davutoğlu’na tutumu hala alay konusu.

7

8

9

Şiddet uygulamak:

Bizim medeniyetimizde:

Asla kendisine yer bulamamıştır:

AKP’nin destan yazan polislerinin şiddetinden hepimiz az ya da çok nasibimizi aldık. Ama her seferinde TOMA’nın önünde direnen siyah elbiseli kadın gibi gaza direnen kırmızılı kadın gibi cevap vermeyi bildik her seferinde. Senin TOMA’n var ise bizim de POMA’mız var dedik. AKP’nin gazını bal eyledik, AKP’ye ülkeyi dar eyledik.

Doğal zenginlikler vekültürel miraslar olarak medeniyetimiz çok zengin elbette. Zengin ama AKP için paranın güzelliği daha ağır basıyor. Bunun içindir ki HES’ler yaparak, zeytin ağaçlarını kestirerek kendi mirasına miras katıyor. Yırca’daki halka direnmeyi tattıran, ağacınadaha bir sarılmayı öğreten Erdoğan atıyor, tabii yersen.

Asla deyince mesela bekliyorsunuz ki, Soma’da 301 işçi kardeşimizin göz göre göre ölümünün acısı yeniyken oraya bir yurttaşımıza yumruk atan o olmasın. Berkin Elvan’ın annesini yuhalatan o olmasın. Kadın erkek eşit değildir diyen o olmasın. Ama yumrukta atan o, öldürende o, her yaptığı halktan direnişle karşılık bulanda o.


03

MANSET 19 Şubat 2015

lgenc‘

Genç kadınlara kitap değil çeyiz parası vermek isteyenlere inat

Özgecan’lar yaşayacak üniversite de okuyacak Bunlar uygulansaydı Özgecan hayatta olacaktı Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis’teki tüm parti liderlerinin kadına yönelik şiddeti kınaması. Koruma kanununun etkin uygulanması. Ceza Kanunu’nda caydırıcı ceza. Kadın bakanlığının kurulması. Cinsiyet ve cinsel yönelim eşitliğini esas alan yeni anayasa.

Üniversite öğrencisi, 20 yaşındaki Özgecan Aslan, Mersin’de bindiği dolmuşun şoförü tarafından bıçaklandı, kafasına demir çubukla vuruldu, bedeni yakılarak dereye atıldı. Türkiye Özgecan Aslan için ayağa kalktı, ülkenin dört bir yanında öfke kent meydanlarına taştı. Kadınlar omuz omuza kadın cinayetlerine “Artık yeter” derken sloganlarını Özgecan Aslan için attı. AKP hükümeti kadın cinayetleri için hiçbir somut adım atmazken kadınlar öldürülmeye devam ediyor. Kadın cinaANADOLU ÜNIVERSITESI yetlerinin yaş ortaESRA COŞKUNER laması düşerken, öldürülme şekilleri de giderek canileşiyor. Toplum artık kadın cinayeti haberi almak istemiyor. Kadın cinayetlerinin çözümünün olduğunu ve önlenebileceğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu geçtiğimiz günlerde meclise giderek çözüm önerilerini yetkililere anlattı. Eğer bu çözüm önerileri dikkate alınarak uygulanırsa başka Özgecanları kaybetmeyeceğiz.

Gündoğan eski sevgilisi tarafından otobüste kurşunlanarak öldürülmüştü. Özge bir haftada iki kez koruma istemiş fakat Özge’ye koruma verilmemişti. Hatta koruma istediği polis “Bundan sonra ilişkilerine dikkat edersin, aklın başına gelir” demişti. AKP genç kadınları evliliğe teşvik etmek için kredi borçlarını silip üstüne bir de çeyiz parası vereceğine kadın katillerine ağır ceza verilseydi bugün Özgecan’ı aramızdan alamayacaklardı. AKP bizleri evlendirmeyi düşünmesin, neyi nasıl yapacağımıza karışamaz. Kendi hayatımıza biz karar vereceğiz.

KADINLARIN YAŞAM MÜCADELESI Artık ülkede kadınların can güvenliği kalmamıştır. Üniversitelerde olmamız gerekirken otobüste eski sevgilimiz tarafından ya da minibüste hiç tanımadığımız bir erkek tarafından ÇEYIZ PARASI DEĞIL OKUMAK İSTIYORUZ öldürülüyoruz. Kendi hayatımıza Her gün 3 kadının öldürüldüğü habe- karar vermek istediğimiz için, çalışrini alıyoruz. Kadınlar eşleri, sevgililer, mak ya da boşanmak istediğimiz için babaları, tanımadıkları erkekler tarafın- öldürülüyoruz. En temel hakkımız dan öldürülüyor. Mart 2014 tarihinde olan yaşam hakkımız için bile müca21 yaşındaki üniversite öğrencisi Özge dele etmek zorundayız. Neden peki ?

Sadece kadın olduğumuz için. BAŞKA ÖZGECANLAR OLMASIN DIYE 8 MART’TA MEYDANLARA Birçok ilde Özgecan için binler ayaktaydı. Binlerce insan kadın cinayetlerine artık yeter derken sloganlarını da Özgecan Aslan için attılar. Toplum sorumluları çok iyi biliyor, o yüzden Ayşenur İslam istifa et diyor. Toplum çözümü de çok iyi biliyor, o yüzden kadın katillerine ağır ceza verin diyor. Üniversiteliler de bu süreçte daha önce Gezi’de, Berkin’de, Soma’da olduğu gibi ayağa kalktı. Kitlesel eylemlerle öfkeyi ve AKP’ye karşı tepkiyi örgütlediler. Böyle bir süreçten geçerken artık yerimizde oturamayız. Toplumun, üniversitelilerin bu ayağa kalkışı karşısında kadınlar için, toplumun tüm ezilen kesimleri için mücadele

bayrağını en güçlü şekilde dalgalandırma zamanıdır. 8 Mart’a giderken kadın kurtuluş mücadelesiyle toplumun da ilerleyişinin önünü açmak bizlerin omzunda bir görevdir. Artık bu ülkede AKP hükümetinin hükmü yoksa, 8 Mart kadınların ve tüm toplumun AKP’ye karşı kazanılmış zaferi olacaktır.


GUNCEL

04

19 Şubat 2015

Sevda Yeniköylü

KESINTISIZ

lgenc‘

Üniversiteler Haziran’dan sorulacak

20’sinde bir fidan Özgecan Aslan

Olabilecek en kötü şeylerden biri oldu, Özgecan’ın ölüm haberi ile nefes alamaz olduk. Genç kadınlara okul yerine çeyiz parası vadettiniz. Kadın-erkek eşitliği fıtrata ters dediniz. Karma eğitime göz diktiniz. Kız çocuklarının okula gitmesini bile çok gördünüz. O minibüsçüyü kendi ellerinizle yarattınız, gurur duyun. Mısır’daki Esma’ya ağlar, Suudi Kralı için yas ilan eder, kendi ülkesinde 20 yaşında gencecik kadın yakılır sesi bile çıkmaz. Amerika’da üç müslüman öldürüldüğünde ‘neredesin Obama’ diye haykıran zat, şimdi sen hangi deliktesin? Hala daha Fatiha okuyun çağrısı yapıyor Erdoğan. Dalga geçer gibi kadınları erkeklere emanet ediyor. Artık hiç kimsenin tahammülü kalmadı. Bıçak kemiğe dayandı. Bizim insanımız çocuğunu okutmaya meraklıdır, hepimiz iyi biliriz. Ne pahasına olursa olsun okutur o anne, baba evladını. Şimdi o anne babalar kızımızı nasıl okula göndereceğiz diye soruyor. O anne babalar bundan böyle bu tedirginlikle yaşayacaksa, artık bu hükümetin bir hükmü kalmamış demektir. Bugün Berkin Elvan Gezi’nin sembolüdür. Özgecan Aslan da kadın hareketinin sembolüdür artık. Öfkemizi kuşandık bir kere oturmayacağız, ayaktayız. Dün Gezi’de “Berkin Elvan 15’inde bir fidan” diyen milyonlarca genç, bugün “20’sinde bir fidan, Özgecan Aslan” sloganını yükseltiyor tüm Türkiye’de. Milyonlar okul yolunda öldürülen Özgecan’ın okulunun yolunu tutuyor şimdi. Tüm toplum, AKP ve onun gerici tüm kuvvetlerinin karşısında durdu. Artık tüm Türkiye sathında yolumuz açık. Şimdi AKP iç güvenlik yasasını kendisine kalkan yapmaya çalışıyor. Fakat şunu unutuyorlar: Vur emri de verseler bu halk Özgecan’lar için, tüm kadınların kurtuluşu için siper olmaya hazır. Özgecan’ın ölümü ile dinamitin fitili ateşlendi bir kere, kadınlar ayakta. Özgecan kadınların Gezi’si oldu. Gezi gibi bir halk hareketinin içinden geçerek bu halkın kadın kurtuluş hareketini kendi ellerimizle yaratıyoruz. Bu kadın kurtuluş hareketinin ilerici bir hamlesidir. Bu hamleleri adım adım takip ederek kadın cinayetlerini durduracağız, bizi durduramayacaklar.

Üniversitelerdeki mücadeleyi Haziran’la büyütmek, gençliğin direnişini Haziran’la birleştirmek önümüzdeki en büyük görevdir. Üniversiteden korkanlara uyarımızdır: “Korkmaya devam edin çünkü kavga üniversitelerde sürecek.” Haziran Hareketi, şemsiyesini tüm Türkiye’nin üzerine açmıştır. AKP’yi İSTANBUL TEKNİK şimdiden tir ÜNIVERSITESI tir titretmeye EMRE BAŞAR KARA başlayan, tüm memlekete sahip çıkma iddiasında olan ve toplumu ilgilendiren meselelerin tümünün öznesi olma hedefiyle ortaya çıkan Hareket, iddiasındaki cesaretiyle diğer tüm örgütlenmelerden kendisini ayrıştırmaktadır. Haziran, kurulduğu andan itibaren bu iddiasını adım adım kurgularken, önüne koyduğu tüm pratiklerle bu kurguyu şekillendiren ve direniş mevzilerini ülkenin tüm sathında ilerletmeye devam eden bir stratejiyle yolunda ilerliyor. Artık bu iddianın taktiksel bazı hamlelerle farklı bir alanda daha rol alması gerekliliği önümüze gelmiştir.

etkin bir aracı haline getirilmesi önümüzde duran elzem bir konudur. Gençliğin Haziran’da tüm dinamizmiyle direnişe can veriyor olması, apolitizmi ayaklar altına alıp, siyasetin aktif bir öznesi olması, 80 darbesinin ölü toprağının tüm memleketten silinmesine ön ayak olan en büyük etmenlerden biriydi. Haziran’ın ortaya koyduğu iddiayla, gençliğin düzene ve AKP’ye karşı olan isyanı ortak bir paydada buluşturulduğunda, Haziran’ın bayrağının üniversitelerde dalgalanması ve gençliğin birleşik direnişinin örgütlenmesi iddiayı daha baskın bir şekilde perçinleyecektir. Üniversitelerde şimdiye kadar verilen parasız eğitim mücadelesi ve harç eylemleriyle somut bulan politik hat, karşılığı olan siyasal bir alandır. İktidara ve düzene karşı mücadeleye dönüşen akademik mücadele alanlarının gelecek dönemlerde de patlamayı tetikleyici bir işlev görmesi aşikârdır. AKP harçları getirip getirmeme noktasında üniversite gençliğini GENÇLIĞIN GÜNEŞI karşısına alamamaktadır. Uzun döHAZIRAN’LA PARLIYOR nemdir kampüslere adım atmaya Üniversiteler, hareketin şemsiye- korkar halde olmaları da barikatın siyle kapsama alanı içerisine alın- oluşturulma noktalarının üniversiması gereken direniş mevzileridir. teler olduğunu işaret etmektedir. Gençliğin üniversitelerde yürüttüğü mücadelenin Haziran’ın ufkuy- HAZIRAN’DA BIRLEŞELIM, la birleştirilip toplumsal direnişin AKP’YI YIKALIM

Toplumsal düzene karşı en güçlü alternatifi oluşturma yetisine sahip olan ve halk yığınlarını direniş mevzilerine çekip AKP’yi alt etme iddiasıyla, yarını bugünden somut adımlarla planlayan bir Haziran’a sahibiz. Toplumsal hafızaya kazınan Haziran Direnişi, yeni direnişlerin her zaman rehberlik görevini üstlenecek ve en anlamlı köşe taşımız olarak kalacak. Artık öbek öbek grupların dağınık bir şekilde etkisiz sesler çıkartmasına gerek yok. Artık Haziran var, dağınıklığın bir birleştiricisi var. Ortada büyük bir umut var ve verdiğimiz emekle AKP’yi alt etmeye yetecek gücümüz var. ÜNIVERSITEYE VE GELECEĞIMIZE SAHIP ÇIKALIM Haziran’ın ismini alabilecek cesarete sahibiz çünkü yeni Haziranları yaratacak olan akılla hareket ediyoruz. Bu ülkeyi gericiliğe teslim etmeyeceğiz. Adaleti, hukuku, yargıyı, eğitimi ve tüm ülkeyi karanlığa sürüklemeye çalışanlara izin vermeyeceğiz. Üniversitelerdeki mücadeleyi Haziran’la büyütmek, gençliğin direnişini Haziran’la birleştirmek önümüzdeki en büyük görevdir. Korkmaya devam etsinler çünkü kavga üniversitelerde sürecek.


19 Şubat 2015

Birleşik Haziran Hareketi üniversite siyasetinde nasıl bir yol izleyecek? GENÇLIK MUHALEFETI ÜYESI BUSE SÖĞÜTLÜ: Birleşik Haziran Hareketi; AKP’nin ve tesis ettiği düzenin karşısında 2013 Haziran’ında siyasete doğrudan müdahale eden ve geleceğine sahip çıkma iradesini gösteren kesimlerle beraber bir siyasal merkez olma iddiasıyla yola çıktı. Kuşkusuz ki AKP düzeninin en ağır saldırıları; harçlarla ya da eğitimin giderek gericileşmesiyle gençliği hedef almış durumda. Birleşik Haziran Hareketi, geleceksizlik kıskacındaki gençliğin nefes alacağı alanlar yaratmayı, ülke gündemiyle gençliğin gündeminin bağını kuran pratikler yaratmayı ve gençliğin devrimci eylemini meşru-militan ve kitlesel çizgide örgütlemeyi önüne hedef olarak koymalıdır. EHP GENÇLIĞI TEMSILCILERINDEN BURCU KAREFIL: BHH, “Bu memleket bizden sorulacak” diyerek yola çıktı ve emin adımlarla bu yolda ilerliyor. Üniversitelerde yürüttüğümüz mücadelemiz ise elbetteki memleket mücadelesinden bağımsız düşünülemez ve üniversiteler de Birleşik Haziran Hareketi’nden sorulmalıdır. AKP’nin anasınıflarından itibaren uygulamaya koyduğu gerici politikalarıyla düşünmeyen, sorgulamayan, itiraz etmeyen yani AKP’ye göre risksiz bir nesil yaratmak istediği ortada. Bu noktada BHH üniversitelerde de varlığını göstermelidir. Gezi’den sonra, BHH ile ortaya koyulan bu siyasi omurga, gençlik mücadelesinin de merkezine yerleşmelidir. AKP kadınları, işçileri, gençleri yani toplumun her kesimini nasıl baskı altına almaya çalışıyorsa bizler de BHH olarak AKP’yi her alanda köşeye sıkıştırmalıyız. FIKIR KULÜPLERI FEDERASYONU GENEL YÜRÜTME KURULU ÜYESI MUSTAFA GÜNEŞ: Öğrenci-Gençlik hareketinin mücadele başlıkları Türkiye sol tarihi boyunca memleket gündeminden bağımsız şekillenmemiştir. Gençliğin biriktiği bu enerji AKP’nin Haziran direnişi öncesinde dahi üniversitelileri kapsayamaması ve üniversitelerle AKP arasında

lgenc‘

MERCEK

05

Güçlü sokak muhalefetiyle alternatif bir halk hareketi olmakla birlikte, somut eylemleriyle büyüyen Birleşik Haziran Hareketi’nde yer alan gençlik örgütlerine, Haziran’ın kurulması ve ilerlemesinin ardından üniversitelerde nasıl bir mücadele hattı izlenmesi gerektiğini sorduk.

Buse Söğütlü

Burcu Karefil

Mustafa Güneş

Berkay Ustabaş

Leyla Durmaz

Büşra Yıldırım

oluşan kan uyuşmazlığının kaynağıdır. Bu açıdan bakıldığında Haziran direnişi sonrası açılan dönemde AKP’nin gerici, piyasacı ve akıl dışı düzenini Türkiye halkının kusması ÖğrenciGençliğin bu enerjisine benzetilebilir. BHH gençlik mücadelesinin özgün koşullarını pratik birikimlerini önüne koyarak hareket etmelidir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken BHH’yi üniversite mücadelesindeki mevcut örgütlü güçlerin yerine ikame etmek yerine, bu güçlerin Haziran ruhunu üniversitelerde örgütlemekte olduğunun bir ön kabul olarak BHH’nin hanesine yazılmasıdır. BHH’nin sözünü üniversitelere taşıyacak olanlar da bu örgütlü güçlerdir. Gençlik üniversitelerden AKP’yi kovdu, sıra memlekette! AKP’yle yumruk mesafesinde verdiğimiz bu kavgada gençlik de BHH de elini taşın altına koymalıdır. Sonuç olarak içinden geçtiğimiz tarihsel dönemeçte üniversitenin Haziran’a, Haziran’ın da gençliğe ihtiyacı vardır.

üniversite kampüslerine dek yeniden dizayn edildiği bir dönemden geçiyoruz. Sermaye lehine ve sisteme entegre bir kuşağın yetiştirilmesi yolunda üniversitelerin itirazsız alanlara dönüşmesinin egemenler için ne derece yaşamsal olduğu hepimizin malumu. Haziran, toplumsal muhalefetin en dinamik unsuru olan gençliğin ve özelde üniversite gençliğinin irili ufaklı bütün mücadele deneyimlerini kapsayan ve ona yeni yollar açacak nitelikte işler yapmaya bugünden itibaren başlamalı. Faşizmin tüm piyasacı, gerici, cinsiyetçi saldırı dalgalarının püskürtülmesi ve bunun mağdur ve muhattaplarına aşağıdan doğru nasıl bütünlüklü bir mücadele hattının örülecebileceğine kafa yorulması yeni çıktığımız bu yolda önceliğimiz olmalı.

KOMÜNIST PARTI ÜYESI LEYLA DURMAZ: Bizim açımızdan BHH, Türkiye’de solun liberalizm ve milliyetçilik gibi düzene içkin ideolojik akımların belirDEVRIMCI YOL’DA DEVRIMCI GENÇLIK leniminden sıyrılıp tabiri caizse kendi OKURU BERKAY USTABAŞ: göbeğini kesmesi, Haziran’da geniş halk Sistemi sorgulamayan, itiraz refleks- kitlelerini birleştiren aydınlanma, gerilerini yitirmiş, varlığını sermayenin cilik karşıtlığı, kamuculuk gibi değerleri varlığına adayan bir kuşak yetiştirmek bir eksende buluşturarak bu talepleri için eğitimin anaokulu sıralarından yaygın bir örgütlemeye dönüştürmesi

ISTANBUL ÜNIVERSITESI BERNA BAĞLAM

açısından önemli bir yerde duruyor. BHH’nin elbette Haziran kitlesi içerisinde geniş bir ağırlığı olan üniversite öğrencilerinin de temsiliyetini alabilmesi gerekiyor. Sahip çıktığımız değerlerin, sorunlarımızın ve bunlar uğruna mücadelenin ortaklaşması anlamında yerel meclisler büyük önem taşıyor. Bunu en iyi 13 Şubat’ta gerçekleşecek bilimsel ve laik eğitim boykotu çalışmalarını yaparken gördük. Eğitim gibi herkesi ilgilendiren bir konuda, üniversiteliler olarak bağlı olduğumuz yerelliklerle yürüttüğümüz çalışmanın mücadeleyi büyütmeye olan katkısı tartışılmaz boyuttaydı. Önümüzdeki dönem de yine aynı perspektifle ülke gündemine dönük kampüslerimizden ve yerelliklerden ortak bir biçimde Haziran’ın sesini yükselteceğiz. TÜRKIYE KOMÜNIST PARTISI 1920 MYK ÜYESI BÜŞRA YILDIRIM: Türkiye’de gericiliğe ve faşizme karşı toplumun çok geniş bir kesimine “Ayağa kalk” diyen Birleşik Haziran Hareketi umudu büyütmenin yolunda emin adımlarla yürüyor. Bu yolda ilk kitlesel eylemini eğitim alanındaki gericiliğe karşı boykot çağrısıyla taçlandıran Haziran’ın üniversitelerde izleyeceği yol şüphesiz çok önemli. Çünkü halk için üretim yapması gereken üniversiteler neoliberal politikalarla gitgide sermaye için üretim yapan merkezlere dönüştürüldü. Bugün AKP de bu politikaları sürdürmeye kararlı. AKP üniversite öğrencilerinin ilerici ve aydınlık yönünü yok etmek istiyor, bunun yerine araştırmayan, sorgulamayan, dindar ve kindar bir üniversiteli profili istiyor. İşte tam da bu nokta da Haziran’ın önünde üniversitelerde birleşik bir mücadele hattı örmek gibi önemli bir görev duruyor. İzlenecek yolun nasıl olacağı sorusunun yanıtı ise gene Haziran’ın kendisi. Forumlarla kurulan Haziran’ın çıkış noktası gene üniversitelerde yapılacak olan forumlar olabilir ve en yaratıcı araçları ve çözümleri öğrencilerin kendisi üretecektir.


06

ROPORTAJ 19 Şubat 2015

lgenc‘ Gençlik Eki’mizin bu sayısında Yarın Genç okurları için Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi Profesörü ve Haziran Danışma Kurulu’ndan Mustafa Özer ile üniversitelerdeki son siyasal durumu, ve Birleşik Haziran Hareketi’nin üniversite gençliği ile olan bağını konuştuk.

Haziran üniversitelerden uzak değil Ün i ve r s i t e l e rd e mevcut rektörler AKP ile işbirliği içerisinde bunun hakkında ne düşünüyorsunuz? Geçmişte de bütün RÖPORTAJ iktidarlar YÖK yoNIDA ATEŞ luyla üniversiteleri baskı altına almak üniversiteleri şekillendirmek ve üniversitelerden doğacak toplumsal muhalefeti direnişi engellemek için rektörleri dolayısıyla onun yarattığı üniversite ortamını hep kullandılar. Bu iktidar da özellikle yaratılan YÖK sistemini en iyi şekilde kendi lehine kullanmasını bildi. Birçok üniversite rektörünün yarışarak istifa edip AKP’den milletvekili adayı olmalarını gayet iyi algılamak gerekiyor çünkü AKP sonrası dönemde, AKP dönemindeki üniversitede yaptıkları uygulamaların hesabını vermekten korkuyorlar. Bir gün gelip de bunların AKP’ninnin dayatmaları AKP’nin politikalarıyla üniversitelerde yaptıkları akademi dışındaki her türlü eylem ve uygulamaların hesabını vermekten kaçnımak için bir anlamda bu üniversitelerde yaptıkları AKP tetikçiliğinin ödülü oluyor parlamentoya geçmeleri. Üniversitelerde katlamalı harç başlığı altında bir gündem oluştu ve verilen tepkiler sonucunda karardan geri adım atıldı. Bu geri adımın yaklaşan seçimlerle ilişkisi var mıdır? Türkiye’de 80’den başlayarak biliyorsunuz neoliberal politikalar yaşamın her alanında egemen kılınmaya çalışılmıştır ve bu neoliberal politikaların eğitimde uygulanması yerleştirilmesi ve neoliberal programın bütün üniversitelere uygulanabilmesi YÖK ile sağlandı. Öğrencilerden alınan harçlar da bu sistemin işlerlik kazanması seçimler ve bu

aradaki genel gidişat nedeniyle harçlar güya geçici olarak kaldırıldı. Katlamalı harç diye bir uygulama getirildi ve ani bir kararla da şubat sonuna kadar durdurulduğu söylendi ve şimdi de denildi ki katlamalı harç alınmayacak. Niye şubat sonuna kadar durduruldu başbakanlık kararıyla? Önce YÖK’e soralım dediler, sonra da Şubat sonuna kadar durdurdular. Bence o arada İç Güvenlik Yasası’nın parlamentoda geçmesi gündemdeydi. Yani Ahmet Davutoğlu’nun hesabı Şubat sonuna kadar biz bu İç Güvenlik Yasası’nı parlamentodan geçiririz. Dolayısıyla İç Güvenlik Yasası geçirildikten sonra da zaten üniversitelerde her türlü sadece üniversitede değil katlamalı harçla ilişkili olarak ortaya çıkacak bütün toplumsal muhalefeti İç Güvenlik Yasası’na dayanarak her türlü şekilde önleriz diye aslında durdurdular. İç Güvenlik Yasası’yla da ilgili özellikle parlamentodaki muhalefetin parlamento dışı muhalefetin biraz kararlı görünümü nedeniyle geri adım atmak zorunda kalınca bu harç mevzusunu da bu muhalefetin gündemine ikinci bir savaş alanı ya da direniş alanı yaratmamak için şimdilik vazgeçmek zorunda kaldılar. Birleşik Haziran Hareketi son dönemde Türkiye siyasetinde kendini hissettirmeye başladı ve ses getiren de bir boykot düzenledi. Haziran’ın önümüzdeki dönemde kapsama alanını genişletip üniversitelerde de bir siyaset izlemesi gerekir mi? Şimdi burada tabii Haziran Ayaklanması’nı iyi algılamak gerekiyor. Gerçekte Haziran ayaklanması tüm toplum kesimleri, ezilenleri, özellikle emekçi kesimin, işçi sınıfının sorunlarını ele alan o sorunların iktidara karşı birer mücadele alanlarına dönüştürülmesini gerektiren bir hareket mi ona bakılmalı. Dolayısıyla biz toplumsal olarak

ezilmiş, baskılanmış bütün kesimlerin eğer Haziran Direnişi’ne yansımas,ı bir ifadesi olduğuna inanıyorsak o da ünversiteleri bundan muaf tutmak mümkündür. Ama Haziran ayaklanmasının yarattığı o toplumsal direniş kültürünü anımsatma, yeniden sokaklara taşıma dinamizmini ne yazık ki üniversite kampüslerinde pek yayıldığını görmedim. Bunun çeşitli nedenleri olabilir. Birincisi 80’den bu yana, 12 Eylül faşizminin en önemli baskılama hedef örgütlerinden ya da kurumlarından biri özerk üniversitelerdir. Ve o 12 Eylül faşizmini ya da darbesini yapan Evren bunu defalarca çeşitli yerlerde özellikle söylemişti. Ve üniversitelerin o özerk yapısını ortadan kaldırması öğretim görevlilerin bilimsel gelişmelerin baskı altında tutulmasıyla toplumsal muhalefetin bir şekilde kontrol altına alınabileceğine inanıyorlardı ki bu inançları da çok da yanlış çıkmadı. Dolayısyla YÖK adı altında ve o süreç içerisinde üniversitelerin geldiği ortamda böyle hazirancı ayaklanmaların ya da toplumsal muhalefete dönük gelişmelerin üniversite kampüslerine taşınması ve üniversite içinde yeni bir mücadele arayan alanları yaratması o kültür dinamizminde ne yazık ki üniversitelerin mevcut beşeri sermaye birikimleri yani insan kalitesi insanların akademiye bakış açıları bilimsel pozisyonları ve daha doğrusu da toplumsal muhalefete dönük algılamalarına yönelik çok karşılık bulduğunu söyleyebilirim. Üniversite gençliğinin Haziran’la bağ kurmasının, Haziran hareketine ve üniversitelerin demokratikleşmesine nasıl katkısı olur? BHH, özellikle temel ilkelerinden olan laik, demokratik ve bilimsel, özgür eğitim ile kamuculuğu bu soru bağlamında ayrı değerlendirmek gerekiyor. Laik

eğitimden başlayınca özellikle üniversitelerin bu konudaki konumlarını, durumlarını ve nasıl bir yapılanma içerisinde düşünülmesi gerektiğini çok iyi algılamak gerekir. Bir kere bazı tespitler yapmak gerekir. Benim inancım, türkiye artık o siyasal islamın o pasif devrimin son aşamasına gelmiş durumda. Ve bu son aşamadan sonra gelecek nasıl bir Türkiye cumhuriyeti devletidir dediğin zaman burada ortaya çıkacak devletin o 1930’ların nazi Almanyasındaki faşist devletten çok farklı olacağını düşünmüyorum. İkinci bir nokta yani üniversitelerin birçoğunda yoğun bir şekilde dini eğitim mesela dinin bir kültür konumu olamayacağı, bu önemli. İkincisi iktisadi ve sosyal gerçekliğin yaşamın her alanına dair din çervesinden belirlenmesi gerektiği. Ve daha önemlisi de birçok hukuk fakültesinde egemen görüş olarak ne yazık ki söylemek zorundayım dini hukuk alanında da nihai bir referans yani karar mercihinde dönüştürülmesi yönünde uygulamalar var ne yazık ki bu söylediğim şeyler iyi düşünürseniz taa ortaçağdaki toplumlarda gördüğümüz temel özellikler. Dolayısıyla böyle bir yapı söz konusu olduğunda o bildiğimiz akademideki özerk bilimsel bilgi üretimini paylaşma, tartışma ortamının olmasını zaten bekleyemeyiz. Ya siz bu sistemin parçası olmak zorunda kalıyorsunuz ya da bu sistemin dışına zaten otomatikmen itiliyorsunuz.. Bugün bir çok üniversitede hocaların hangi derste hangi ilkelerde nerelere referans vereceğini bile öğretim üyelerine dikte etmeye çalışıyorlar. Yani tartışma ortamından uzaklaştırılmış bir akademinin, üniversite ortamının nerelere gideceğini artık siz tahmin edin.


07

GUNCEL 19 Şubat 2015

lgenc‘

Gençliğin harçlara karşı mücadele tarihi

Katlamalı harçlarla birlikte kısa süre önce, tekrar öğrencilerin tepkilerine ve eylemliliklerine konu olan harçlar gündemi, üniversite gençliğinin dününde ve bugününde, verdiği parasız eğitim mücadelesini tekrar canlandırdı.

Geçmişi aslında Buraların içlerinde Devrimci Gençlik deneyidarbe kurumu YÖK minden gelenler ve başka 80 öncesi örgütlenmekadar eski olan harçlar, ler de öncülük aldı. 1984’te “Özerk Demokratik birçok gencin üniversiteye Üniversite” sloganı YÖK’e ve onun yarattıklarıgidememesinin, gidenle- na karşı ortaya çıktı. Bu süreçte yükselen üniverrin ise kredi borçlarıyla site boykotları ve işgaller 90’larla kitleselleşecek zorlukla okuyabilmesinin gençlik mücadelesinin de temellerini attı. anadolu üniversitesi en büyük nedeni. Üniverözge uyanık sitelerin ticarethaneye dö- Harçlara zam geliyor nüştürülmesi ve öğrencilerden alınan harçlar da 1995 yazında hükümet üniversite harçlarına YÖK ile birlikte öğrenim hayatına girdi. Başta %350-500 arasında zam yapacağını duyurmuş, kayıt ücreti adıyla alınan harçlar, belli aralıklarla üniversiteler artık paralı olmuştu ve buna karşı büyük artışlar sağlanarak %1500 zam uygulana- üniversite gençliği, yazın başlattığı imza kamcak boyuta kadar geldi. Öğrencilerin ceplerine panyasını dönemin açılmasıyla birlikte binlerce saldıran hükümetlerin karşısında, üniversite öğrencinin katıldığı kitlesel yürüyüşlere dönüşişgalleri gerçekleştirildi, sokaklar zaptedildi, türmüştü. Ekim ayıyla birlikte ise birçok siyasi parasız eğitim mücadelesi için bedeller ödendi. gençlik örgütünün bir araya gelerek oluşturduHarçların kaldırılması kazanımından kısa ğu Üniversiteli Öğrenciler Platformu merkezi bir süre önce dönemin başbakanı Erdoğan’ın, bölgelerde eylemler örgütledi. O dönem harç açıklamasında ‘Harçlar eylemlere konu oluyor’ zamları geri çektirilememiş olsa da o zamana demesi, gençliğin mücadelesinden geçmişten bu kadar mücadeleye katılmamış olan binlerce genç, güne ne kadar korktuğunu da gösteriyor. alanlara dökülmüştü. YÖK’e karşı mücadele Harçlara karşı verilen YÖK kurulduğu günden bu yana, demokrasi- mücadele kazanıldı den yana üniversitelerde ne vardıysa hepsinin Hükümet, bundan 6 yıl önce 2009-2010 yıkarşısında oldu. Getirdiği yasaklarla üniversite lında üniversitelerde yüzde 8, ikinci öğretimgençliğini her daim baskı altında tutmaya çalıştı. deyse %500’e varan oranlarda zam yapma kaGençliğin mücadelesi de o her rarı almıştı. Bu birçok gençlik örgütü harekete zaman YÖK’ün hükümetin geçti ve dinamitin fitili tekrar tutuşmuş oldu. yasakçı, baskıcı politi“Harçlara zam yaptırmayacağız” diyen gençler, kalarının karşısınaileleriyle, öğretmenlerle meydanlara döküldü. da safını tutHatta gençler harçlar gümdeminin konuşulamuştur. cağı Bakanlar Kurulu’na bile giderek toplantıya girmeye çalıştı. Aynı dönem emekli maaşına yapılan yüzde 3 artışı da göz önünde bulunduran gençler “Harçlara değil maaşlara zam. “ dedi ve mücadele böylece toplumsallaştı. Rektörlerle yapılan görüşmeler, il merkezlerinde günlerce süren oturma eylemleri sonunda, söz konusu %500 zam yapılamadı. “Harçlara zam yaptırmayacağız” diyerek sokaklara çıkan öğrencilerin mücadelesi sonucu, toplumun birçok kesiminin desteklediği bir muhalefet oluştu ve bu mücadele sonucunda harçlar tümüyle kaldırıldı. İşte 95 yılından bu yana üniversite gençliğinin değişen hükümetleree verdiği cevaplar, parasız eğitim mücadelesindeki kazanımlardır. Eğitim tamamen parasız hale gelene kadar da gençliğin mücadelesi, geçmişin deneyimleriyle devam edecektir.

Şimdiye kadar halktan çaldığı paralarla doymayan AKP, kısa bir süre önce gözünü cebimizdeki üç kuruşa dikti. Karşımıza katlamalı harç diye yeni bir soygun aracını getirdi. Fakat bu soyguna karşı öğrencilerden gelen tepki ve uyarılar çok uzun sürmeden etkisini gösterdi. Yani AKP kendi eliyle getirdiği harç uygulamasını yine kendi eliyle geri çekmek zorunda kaldı. Geçtiğimiz hafta durdurulan katlamalı har’aç’lar Bakanlar Kurulu kararı ile geri çekildi. “Müjdeyi” ise Bülent Arınç verdi. Bizim de AKP’ye ve Bülent Arınç’a bir müjdemiz var: “Geri çektiğiniz karar bir lütuf değil, korkudur; o yüzdendir ki harçların tümü kaldırılana kadar parasız eğitim mücadelemiz devam edecektir.” Rektörlerden YÖK’e, YÖK’ten AKP’ye Tepkiler ilk harç alımını uygulayan rektörlere geldi. Daha sonra rektörler topu YÖK’e attı, YÖK de hiç gecikmeden yayınladığı bir açıklama ile talimatın hükümetten geldiğini söyledi. Yani çıbanbaşı belli, o halde okun sivri ucunu kime doğrultacağımız da belli. Söylemiştik, tekrar söylüyoruz bizler Kaç-Ak Saray’ın faturasını ödemeyiz, AKP’ye de haraç yedirmeyiz. Bu sefer şanslarını fazla zorladılar AKP harçlar konusunda ne zaman hamle yapsa karşısında öğrenci hareketini gördü, hangi üniversiteye adım atmaya kalksa karşısına parasız eğitim için mücadele eden gençler çıktı. Hükümet; ne kadar böyle düşünse de ne üniversiteler ticarethane ne de bizler müşteriyiz. 330 lira verip 5 mislini isteyerek, okuyabilmek için aynı zamanda çalışmak zorunda kalan öğrencileri görmezden gelerek şanslarını fazla zorladılar. Harçları tamamen kaldırdığımızda müjde olacak Bu geri adım bizim için yeterli değildir. Hâla 2. öğretimler, okullarını uzatan arkadaşlarımız yüksek miktarlarda para ödemeye devam ederken, asıl düşünmemiz gereken konu AKP’nin seçimler öncesi verdiği “müjde” değil “Harçları tamamen kaldırdık” diyeceğimiz gündür. Bu yüzden “Eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim” mücadelemiz tam anlamıyla zafere ulaşana dek direnişimiz sürecek.


anali

08-09 bir rektör düşünün ki... AKP kendi adamlarını üniversitelere yerleştirmeye devam ederken yandaş rektörler de yandaşlık yarışında bir numaraya çıkmaya çalışıyor. Rektörler zahmet etmesin, biz “yandaşlıkta sınır tanımayanlar” listesinin ilk üç ismini tanıtalım. 1. İstanbul Ünİversİtesİ rektörÜ Yunus söYlet: Eski rektör, yeni AKP milletvekili olur kendileri. Buradan da tebriklerimizi iletelim, kendisi yandaşlıkta bir numara. Şimdi gelelim vukuatlarına; -Yolsuzluk operasyonlarında gözaltına alınan Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’e bu eğitim yılı başında fahri doktora unvanı verdi. “Hırsızları aklatmayacağız” diyerek törenin yapıldığı salona girmek isteyen EHP Gençliği’nin önüne ise ÖGB ve polis barikatını derhal kurdurmuştu. -Yolumuz yolsuzluk diyerek üniversitenin kantinini yeğenine, otoparkını eniştesine tahsis etti. -Kobane direnişini sahiplenen öğrencilere saldıran IŞİD’ci çeteleri bir ay boyunca üniversiteye aldı. -Üniversitede onlarca öğrenciye soruşturma açarak da görevini zirvede bıraktı. Son mesaj: Yolun açık olsun Yunus; sana da ancak hırsız, yolsuz, katil AKP’nin milletvekili olmak yaraşır. 2. İstanbul teknİk Ünİversİtesİ rektörÜ MehMet karaca: Karaca henüz istifa edenler kervanına katılmadı ama yandaşlıkta eline su dökülmeyecek rektörlerden biri. -THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Toçu’nun kızı için usulsüz kontenjan açılarak İTÜ’ye yerleştirildi. -Göreve geldiği günden itibaren üniversitede mücadele yürüten öğrencilere 218 soruşturma, 11 uzaklaştırma ve en az 122 uyarı ya da kınama cezası verdi. -Mersin Limanı’nda yakalanan pirinçlerin GDO’lu olduğunu doğrulayan akademisyenlerin açıklaması apar topar geri çekildi. - Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde başbakanın protesto edilmesine karşı çıkan bildiriye İTÜ adına imza attı. - 100’e yakın asistan işten attı. Son mesaj: Rektör Karaca, gideceksen bekleme; İTÜ sana yar olmayacak. 3. tÜrk hava kuruMu Ünİversİtesİ rektörÜ Ünsal ban: Yolsuz kurumun yolsuz rektörü. Türk Hava Kurumu’na yolsuzluk operasyonu yapılmış, 4 kişi tutuklanmıştı. -Tescilli yandaş rektör Ünsal Ban, üniversitenin kuruluşundan itibaren talimatlara hazırdı. -ODTÜ’de Erdoğan’a karşı yapılan öğrenci eylemini bağnazlık, yobazlık ve bilim karşıtlığı olarak nitelendirip kendi adını duyurmuştu. Son mesaj: Bağnazlık, yobazlık ve bilim karşıtlığı suçlamalarını iade ediyoruz. Yunus Söylet gibi sen de yerini buldun.

19 Şubat 2015

AKP’nin rektörlerinden milletv

Yandaş rektö sandığa gitmeyin

Genel seçimler yaklaşırken her seçim zamanı olduğu gibi üniversite rektörlerinin is kontrol altına almaya çalışan ve üniversite yönetimlerini de buna göre düzenleyen AK olmak için yola çıkan rektörler boşuna umutlanmasın, sandık başında AKP’yi de yanda Erdoğan, AKP için seçimlerde halktan 400 milletvekili istemişti. Tek adamlık hayaliyle yanıp tutuşan Erdoğan, Meclis’i de ele geçirmek istediğini yaptığı açıklamalarla duyurdukistanbul tan sonra yandaş rektörler de ünivErsitEsi nurselİ gözüAçıK AKP’den milletvekili olmak için birer birer görevlerinden istifa etmeye başladı. Şu zamana kadar AKP’den milletvekili olmak için istifa eden yandaş rektörlerin listesini baştan yayınlayalım: Yandaşlık yarışında zirveye oynayan, Erdoğan’ın sözünden bir an dahi çıkmayan İstanbul Üniversitesi Rektörü Yunus Söylet, yine halkı şaşırtmadı. O da rektörlük görevinden, AKP’den milletvekili olmak için istifa etti. Yolsuzluk yapan Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’e fahri doktora veren Söylet, yolsuzlukların partisine milletvekili olursa tam da yerini bulmuş olur. Galatasaray Üniversitesi Rektörü Ethem Tolga, yandaşlar listesindeki yerini daha da yukarılara çıkarmak istediğinden AKP’den milletvekili olmak için görevinden istifa eden rektörler arasında. ODTÜ direnişini karalayan açıklamaları ile tanıdığımız Türk Hava Kurumu Üniversitesi Rektörü Ünsal Ban da, AKP’den milletvekili olmak için görevinden istifa etmiş rektörler arasında. Açıklamalarında da tam olarak Erdoğan’ın ağzını kullanan Ban, milletvekili olursa özendiği Erdoğan’a daha da yakınlaşmış olacak. Karabük Üniversitesi Rektörü Burhanettin Uysal da listede yer alan isimler arasında. Erdoğan’ın açıklamalarının ardından hemen harekete geçen, küçük Tayyipçik örneği olarak karşımızda duran Uysal, Erdoğan’ın söylemlerinin merkezden yerellere bütün yandaşlara etkisini de gözler önüne sermiş oldu.

dan politikleşen üniversite gençliğini zapt etmek isteyen AKP hemen üniversiteye saldırmaya başlamıştı. Üniversite rektörlerinin bir bir değişmesi, Gezi Direnişi’ne destek veren akademisyenlere cezalar verilmesiyle yönetimde kendi ideolojilerine göre bir temizlik yapan AKP, üniversiteye yandaşlarıyla kök salmanın yollarını çok zorladı.

Ö m ga sa bu en de re iç nı do hi ba Bu

öğrencisiz rektör seçiminde onaY cumhurbaşkanı’nın Şimdi gelelim bu rektörlerin başımıza nasıl musallat olduğuna. Üniversitelerde yapılan sözde rektör seçimleri, öğrencisiz olarak devam ediyor. Rektörlerin Cumhurbaşkanı tarafından atanması da AKP ve rektörler arasındaki işbirliği anlaşmasının bir yandan açıkça ilanı niteliğinde. Üniversi- oY te yönetimini kendine bağlayan Cumhurbaşkanı Ve Erdoğan’ın lügatında ne demokrasi ne de özerklik olmadığı için rektörlerin öğrencilerden gayrı seçilmesi çok olağan. Padişah buYuruYor, Yandaşlar üniversiteYi YönetiYor Recep Tayyip Erdoğan’dan talimat alarak rektörlük koltuğuna oturanlar, üniversiteyi AKP’ye muhalif öğrencilere cehenneme çevirmek için elinden geleni yapıyor. Rektörler üniversitede yapılan her eylemi engellemeye çalışarak, öğrencilerin üniversiteye afiş asmasından masa açmasına kadar her hakkını gasp etmeye çalışarak, özel güvenlik birimini üniversite polisi gibi çalıştırarak hatta polise üniversite kapılarını sonuna kadar açarak Erdoğan’dan aldıkları her talimatı hayata geçirmek için dört elle yandaşlık koltuğuna sarılıyorlar.

“ne YaPsak da ak’lasak?” Üniversitelerde Erdoğan’ın hırsız olduğunu söyleyerek eylem yapmak zaten soakP üniversiteYi ruşturma açılması sebebiyken bunun afişini kontrol altına almaYa çalışıYor asmak dahi rektörlerce engellenmeye çalışıAKP hükümeti üniversiteleri kontrol altında tut- lıyor. Bizde hırsıza hırsız denir ama her biri mak için kendi yandaşlarını üniversitelere birer “Küçük Tayyip” olarak hareket eden rektörler birer rektör olarak atadı. Gezi Direnişi’nin ardın- bunu Cumhurbaşkanı’na hakaret sayarak afişleri


genc

aliz

at 2015

etvekilliği için istifalar başladı

örler boşuna n: Seçmeyeceğiz

nin istifaları da gelmeye başladı. İktidara geldiği günden bugüne kadar üniversiteleri en AKP, seçimler için yatırımını da önden yaptı. Büyük bir özgüvenle AKP milletvekili yandaş rektörlerini de seçmeyeceğiz.

k şi, e ee .

ÖGB’ye hatta üniversiteye polis sokarak indirtme cüretinde bulunabiliyor. AKP hükümetinin gazetelerde, medyada yolsuzluk haberlerine yasaklama getirmeye çalışması ama tüm ülkenin bu yolsuzluğa karşı meydanlara dökülmesi nasıl engellenemediyse, küçük Tayyipler de üniversitede bu yolsuzluğu öyle kolay aklayamaz. Kaldı ki rektörlerin üniversitede yolsuz AKP’yi aklamak için seçtikleri tek yöntem de bu değil. Eğitim yılının başında yine birçok üniversitede hırsızlara fahri doktora ünvanları verilerek eğitimle ve bilimsellikle hiçbir alakası olmayan hırsız bakanlar, belediye başkanları üniversitelilere karşı aklanmaya çalışıldı. Bu çabalar nafile; aklayamadılar, aklayamayacaklar.

ue r. ı ıi- oY isteme cesaretleri takdire şaYan ı Velhasıl AKP’nin rektörlerinin tüm bu uygulak e-

malarının ardından AKP’den milletvekili adayı olarak sandık başına gidiyor olmaları alkışlanacak hareket. Yandaş rektörlerin temelsiz özgüvenlerini de Erdoğan’dan aldıkları çok açık. Bu ülkedeki halkların her hakkına el koyan, muhalif siyasete kendi yasalarıyla yasak koymaya çalışan, emekçileri yoksulluğa mahkum eden ve sayılabilecek daha birçok eşitsizliğe ve adaletsizliğe karşı ise siyaset yürüten üniversite gençliğinin elini kolunu bağlamaya çalışan AKP’yi elbette seçmeyeceğiz. Ortaçağ karanlığına dönmeyi istemeyen bu toplum da AKP’yi seçmeyecektir. Bu ülkenin geleceğini karanlığa mahkum etmeye çalışan AKP’ye de yüksek özgüvenleriyle milletvekillğine soyunup öğrencilerden oy isteyen yandaş rektörlere de sandıkta günlerini göstereceğiz; AKP’yi seçmeyeceğiz.

Emekçi Hareket Partisi Gençliği’nin, rektörlerin istifa ederek AKP’den milletvekili olmasıyla ilgili yayınladığı açıklamayı paylaşıyoruz. milletvekili olmasıyla ilgili yayınladığı açıklamayı paylaşıyoruz. AKP hükümetinin üniversiteleri kontrol altında tutmak için her üniversiteye ‘Küçük Tayyip’ olacak bir rektör yerleştirdiği aşikar. Eğitimle, bilimsellikle hiçbir alakası olmayan bu rektörler şimdi AKP’den milletvekili adayı olabilmek için bir bir istifa ediyor. Üniversitede her sebepten öğrencilere soruşturma açan, üniversitelerde antidemokratik kararların altına imza atan, polisle el sıkışıp üniversite kapılarını polise sonuna kadar açan, ÖGB aracılığıyla öğrencileri polisin eline teslim eden, AKP’ye karşı yürütülen siyasi faaliyetleri engellemek için öğrencilerin haklarına el koyan rektörlerin, bu uygulamaların talimatını AKP’den aldığı açıktır. Art arda gelen istifalarla da AKP ve rektörler arasındaki iş birliği herkese açıkça ilan edilmiştir. Yandaş rektörler, istifa edin Eğitim yılının başından itibaren üniversitelerde AKP’nin yolsuzlukları aklanmaya çalışıldı. İstanbul Üniversitesi’nde, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde eğitimle ilgisi olmayan AKP’li hırsızlara fahri doktora unvanları verildi. İnönü Üniversitesi Rektörü Cemil Çelik, üniversitede AKP’nin sermayedarlarının elini öptü. AKP’den milletvekili olmak için istifa eden rektörler, durmayın istifaya devam edin. Çünkü ya kendi rızanızla gideceksiniz ya da sizleri biz göndereceğiz. Üniversitede öğrenci düşmanlığında bir numaraya yerleşip bir de sandık başına giden rektörlere de söyleyelim; gerici AKP’yi, el etek öpen yandaş rektörlerini seçmeyeceğiz. Emekçi Hareket Partisi Gençliği


10

19 Şubat 2015

“Halklarla ve özgürlüklerle savaş” paketi

Adı ülkemize yıllar önce gelen fakat bu halkın hiç tadamadığı ütopik bir meyve gibidir demokrasi. Hiç görmediğimiz hiç yaşayamadığımız eşitlikler , özgürlükler bu memlekette toz bulutundan ibaret. Tüm bu olgulardan böylesine az söz edebilirken AKP sözde reformlarıyla bozuk düzeni iyice baltalamıştır. Bizlerse bu haklarımızı geri almak için meydanlara döküldük , bir ölüp bin dirildik. Hak verilmez alınır dedik ve yıllardır süregelen bir mücadeleye omuz verdik. Görüyoruz ki seçimle gelen AKP hükümetinin darbeyle gelenden hiç bir farkı yok. Peki neden seçim öncesi , bu kritik dönemde ‘iç güvenlik paketi’ adı altında dayatmalara maruz kalıyoruz? Oy sandıkları üzerinde her türlü oyunu yapmaktan geri durmayan AKP bugün neden kendini seçimin güvenliğinin baş bekçisi tayin etti? Oysa bu zamanında Erdoğan’ın işine gelmiyor muydu?

lgenc‘

YAMALI CUBBE

danlarına tıkma ideali üzerine oturtulmuştur. Sözde güvenlik paketi halkın güvenliğinin ihlali demektir. Hakkını arayan her sözü kesen bir bıçaktır. Reform adı altında getirilen bu düzenleme hukuku yok sayar nitelikte. Artık arama emri için polisin amirinin iznini alması yeterli . Hükümeti böyle bir hukuksuzluğu, Türkiye halklarına cesaretle ilan etmesinden dolayı kutluyoruz. Bunu AKP ‘den başkası yapamazdı.

Seçim öncesi hükümet yine iş başında. Yeni hazırlanan iç güvenlik paketi bu kadarına da pes dedirtiyor. Polisin yetkileAnadolu üniversitesi rini sınırsız kılan bu paket merve asya şiddeti ve insan hakları ihlalini meşru kılıyor. Davutoğlu yaptığı açıklamada bu düzenlemenin halkın güvenliği için olduğuna değindi. Peki ya direkt vatandaşı hedef alan bir düzenleme halkın güvenliğini nasıl sağlayabilir?

zihniyeti kendisi gibi düşünmeyen insanları cinsel saldırı ve çocuk istismarı gibi suçlarla bir kefeye koyuyor. Baskıcı zihniyetin düzenleme anlayışı ne yazık ki bunlarla da sınırlı değil.

Çocuk Oyuncakları da Artık Silah Demir bilyeye, sapana ve taşa da hapis cezası verilecek. Eylemlere bu maddelerle katılanlara ve yüzüne maske takan eylemcilere ise 2.5 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası verilecek. Peki ya Sınırsız Yetki ile Polis Artık Ölüm halkı sömürenlere, paraları kutulara Makinesi dolduran hırsızlara kaç yıl hapis cezası Paketin içindeki kararların çoğu polisin vermeli ? Ya da gencecik çocukları üzeyetkilerini sınırsız bir hale sokuyor. Za- rinde “Direkt insanların üzerine ateş ten orantısız güç kullanmayı kendine etmeyiniz” yazan gaz kapsülleriyle ölgörev bilen polisin artık nasıl bir ölüm düren polislere kaç yıl ceza verilmeli? makinesi haline geleceğini önümüzdeki Zaten biz bu hükümetin düzenleme günlerde göreceğiz. Bu değişikliklerle anlayışını Gezi Direnişi sırasında bibirlikte polise ek gözaltı hakkı da veri- ber gazlarının üzerindeki yazıları delecek. Verilen bu ek süre sokağa çıkma ğiştirme anlayışından gayet iyi biliyoyasağının ihlali , kolluk kuvvetlerine ruz. Savaştan, insanları öldürmekten, Eylemciye Hapis, Yolsuzluğa Af direnme , cinsel saldırı ve uyuşturucu hakları gasp etmekten başka hiçbir şey AKP kendisine karşı her türlü fikri zin- imali gibi konuları kapsayacak. AKP bilmeyen ve bunu da kendince çok

haklı bulan hükümetin çocuk oyuncaklarını silah olarak sayması olağan. Çocukların meydanlarda öldürüldüğü, kurşunlandığı, bombalandığı bu ülkede “oyuncak” ancak Erdoğan’ın pahalı arabaları, altın musluklu Ak-Saray’ı. Ferman Diktatörün Meydanlar Bizimdir Tüm bu cinayetlere baskılara karşı verilebilecek en güzel yanıtı yine bu zulümleri yaşayan halkımız verecektir. AKP’nin seçim öncesi düşünen, haklarını arayan ve zorbalığın karşısında sonuna dek duran kesimden korkması elbette yersiz değildir. Evet, AKP bizden korkmalıdır. Bizler işkenceler görmüş , asılmış , yakılmış, katledilmiş halkların evlatlarıyız. AKP baskılarıyla bizleri yıldıramayacak. Bu düzen artık böyle gitmez. Bıçak kemiğe dayandı ve bizler birleşe birleşe geliyoruz. Ferman diktatörün meydanlar bizimdir.


11

lgenc‘

FABRIKA 19 Şubat 2015

Gençlik grev hakkı gasp edilen işçinin yanında Ocak ayının son günlerinde Birleşik Metal-İş Sendikası’nın grevi AKP’nin karşısında işçi sınıfının yükselen sesi oldu. MESS’in işçilere dayattığı sözleşmeyi kabul etmeyen metal işçileri bu haklı mücadelesinde işçi düşmanı AKP’nin engellerine karşı fabrikalarda direndi. Gençlik metal grevi sürecinde MESS’e ve AKP’ye karşı direnen işçi sınıfının yanında oldu. KADIR HAS ÜNİVERSİTESİ MELIH ERDEM

Metal iş kolu emek ile sermaye arasındaki en büyük mücadele alanlarından biri. Kapsadığı alanı ve işlevselliği nedeniyle sermaye ile toplu görüşmelerde ekonomik özelliğini aşıp doğrudan siyasi alana etki ediyor.Bu yüzden metal iş kolunda elde edilen kazanımlar tüm Türkiye’de kapsamlı etkiler yaratıyor ve yaratacak. İşte böyle bir durumda patronlar örgütü MESS 150 binin üzerinde üyesi olan Türk Metal ve 10 bin üyesi bulunan Çelik-İş aralık ayında işçilerin ekonomik haklarını yoksayan toplu sözleşmeyi imzaladı.15 bin üyesi olan Birleşik Metal-İş ise bu iki sendika sözleşmeyi imzaladıktan sonra tüm işyerlerinde durumu tartıştı. Bu tartışmalar sonucunda tabanı temsil eden temsilciler MESS’in sunduğu teklifi değerlendirdi ve “ödenecek bedel ne olursa olsun” dayatmaların kabul edilmemesi ve greve çıkılması yönünde görüş bildirdiler. Birleşik Metal-İş Genel Yönetim Kurulu da bu demokratik süreç sonunda 29 ocakta grev kararı aldı.Böyle bir işleyiş grevin tabandan başlayan bir isteklilikle ve güç-

le ortaya çıktığını birkez daha göstermiştir.Bu haklı kavgaya toplumsal muhafette destek verdi ve bir kez daha işçi sınıfının yalnız olmadığını gördük.

silah. Akp işçilerin bu önemli kozunu kullanma hakkını engelliyor.Bu AKP’nin ilk grev yasağı değil .Daha geçen yıl Maden iş ve şişe cam grevlerini engelleyen akp’nin geçtiğimiz yıllarda bir çok kez “MESS’I EZECEĞIZ” ‘’milli güvenlik ‘’ bahenesiyle işçilerin Toplumsal muhalefetin de desteklediği grev haklarını engellediğini biliyoruz. grev daha başlamadan karşılığını bulma- AKP’nin ‘’milli güvenlk’’ dediği patronya başladı , bazı fabrikalar 29 ocaktan ön- ların çıkarıdır. ce MESS’den ayrıldı.Kararlı işçiler ‘’Biz bu yoldan dönmeyiz , açlıktan ölmeyiz PAKSAN VE EJOT IŞÇISI AKP’NIN GREV YASA’’ sloganıyla kararlılıklarını grevin en ba- ĞINI DINLEMEDI şından itibaren söylediler. Ama akp’nin Grev yasağından sonra Ejot ve Paksan işçi korkusu ve sermaye yandaşlığı grevin işçileri yasağa uymuyacaklarını söylediler. 2.gününde kendisini gösterdi.Bakanlar Grev alanlarında uzun süre görüştükten kurulu sadece bu gündem için özel ola- sonra işçiler üretimden gelen güçlerine rak toplandı.Altında cumhurbaşkanın ve inanarak sıfır üretim kararı aldı ve direndiğer tüm akpli bakanların imzası bulu- di.Grevi öncesinden itibaren takip eden nan Bakanlar kurulu ‘’Ulusal güvenliği’’ ve destekleyen toplumsal muhalefet işçitehdit ettiği gerekçesiyle bu grevi 60 gün lerin bu kararının da yanında oldu.İşçiler erteledi. bu direnişten paksanda zaferle çıktı.İşçiler üretimden gelen gücünü kullanarak AKP İŞÇİLERİN GREV HAKKINI ENGELLİYOR patrona MESS’in dışında bir anlaşma AKP’nin Türkiyesinde işçiler ucuz maaş- imzalattılar.Kararlılıkları ile farbrikaları la çalıştırılıyor, uzun saatler çalıştırılıyor MESS’e ve AKP’ye bırakmayan işçiler ve sürekli sömürülüyorlar. Grev hakkı bize bir kez daha gösterdi ki AKP’ye hükümet ve patronlar ile işçiler arasında karşı kazanmak için bundan başka bir geçen savaşta işçilerin elindeki en güçlü yolumuz yok.

genc ‘

19 ŞUBAT PERŞEMBE 2015

SAYI: 4

YARIN GENÇ YARIN GAZETESI’NIN AYLIK EKI OLARAK ÇIKMAKTADIR YÖNETIM RUMELI C. ADRESI MATBAACI OSMANBEY S. NO 67/4 ŞIŞLI / ISTANBUL BASILDIĞI ARSLAN GÜNEYYER DOĞU GAZ. MAT. VE KAĞ. A.Ş. AKÇABURGAZ MH. HADIMKÖY YOLU SAN1 BLV. 169. SOKAK N: 6 KIRAÇ/ İSTANBUL 02128861795

IMTIYAZ SAHIBI SORUMLU YAZI IŞLERI MÜDÜRÜ GENEL KOORDINATÖR DAĞITIM

FADIK TEMIZYÜREK TEL: 0536 698 9397 IŞIL KURT ELIF KARAN OSMAN ERDEM

6 AYLIK ABONELIK: 40 TL

1 YILLIK ABONELIK: 80 TL

SANEM DENİZ KURAL ADINA ZIRAAT BANKASI HESAP NO: 0615 57722685 5001 IBAN: TR28 0001 0006 1557 7226 8550 01 PTT HESAP NO: 08848286 0000 0088 7351 11 IŞBANKASI HESAP NO: 6200 2465988 IBAN: TR34 0006 4000 0016 2002 4659 88

GARANTI BANKASI HESAP NO: 31/6896034 IBAN: TR90 0006 2000 0310 0006 8960 34 AKBANK HESAP NO: 0177542 IBAN: TR57 0004 6001 6488 8000 1775 42 YAPI KREDI HESAP NO: 229/88735111 IBAN:TR38 0006 7010 0000 0088 7351 11


12

lgenc‘

GENIS ACI 19 Şubat 2015

Syriza egemenlerin korkusu halkların ise umudu oldu

Dünya’da sosyalizm mi kaldı canım? Sovyetler dağıldı, Çin kapitalizme doğru sürüklendi, zaten şurada yüzde sıfır virgül bilmem kaçız. Fakat çok gariptir ki sosyalist bir parti seçimle, sandıkla iktidara geldi. Sandıkları yakalım demedi, tek yol sokak da demedi; yalnız sokaklarda da çok mücadele etti. Eylemlerde polis tarafından darp edilen insanlar şimdi bakan oldu dile kolay. Yu n a n i s t a n’d a k i ekonomik krizi fırsata çeviren Syriza çeşitli sol örgütleri birleştirerek egeuludağ menleri yerle bir üniversitesi etti. 21. Yüzyılın fatma çakır 2015 yılında yeni bir tarih yazılıyor Yunanistan’da. Peki, ama nasıl? Bütün sol-sosyalist bileşenler yine bütün ideolojik farklılıklarını bir kenara bırakıp insanların kanını emen kapitalizm ve onun araçlarının dayattığı ekonomik baskılara karşı siyaset ürettiler. Yani söz, yetki, karar ve iktidar uzun zamandır ilk kez sermayenin kurumlarına değil, halkın eline geçti.

şımda bisiklet kullanıyor Parti lideri Aleksis Çipras “Ege denizi balıklarındır” dedi. IMF ve AB’nin dayattığı para politikasını kabul etmediler Asgari ücret 750 avro (2 bin 700 lira) olacak… Yunanistan ve bizdeki sol İşin özü Syriza iktidara geldiği günden bu yana halka verdiği sözleri tek tek

çukura batmış mıdır? Evet. O halde ülkede bundan daha önemli bir konu yoktur. Gel gelelim kendi ülkemize; bazı sosyalistler bu başarıya rağmen Syriza’yı popülist bulup eleştiri oklarını çevirirken bazı sosyalist çevrelere de umut ve örnek oldu. Şimdi de Türkiye’de birleşik bir mücadele cephesi oluşturan Birleşik Haziran Hareketi de ülkenin en temel problemlerine el atıyor.

Kapitalistlere korku, halklara umut oldu Avrupa’yı tehdit etmeye başlayan Syriza’nın bu zaferi şimdiden kapitalizmin efendileri için korku, dünya halkları için ise umut kaynağı oldu. Sistem partileri krize ve AB’nin dayatmalarına çözüm üretemeyince halk da sistemi değiştireceğini savunan radikal bir uyguluyor. Birleşik bir güç olan Syriza Aleksis ile Berkin Elvan… partiyi seçti. Tercihlerinin ise ne kadar ülkenin en temel problemi olan kriz Komşuyla aramızda çok farklılık da yok. doğru olduğunu anlamaları zor olmadı. karşısında ürettiği siyaset ve attığı so- Yunanistan’da krizden sonra çıkan ayakmut adımlar iktidara giden yolu ördü. lanmalarda devletin kolluk güçleriyle İlk icraat olarak ülkedeki özelleştirSriza’nın geliştiği süreçte halk arasında ciddi çatışmalar yaşandı. meleri durdurdu Yunanistan’da herkes borçlanmış, ka- Bizim ülkemizde de AKP’nin yasakçı ve Ülke refaha çıkıncaya kadar kravat pitalizmin bütün kurumları halkın baskıcı rejimine karşı Gezi direnişi meytakmayacağını söyledi üzerindeki baskıları arttırmış ve kemer dana geldi. Bu ayaklanmalardan sonra Makam araçlarını sattı, bakanlar ula- sıkma politikaları ile Yunanistan halkı her iki devlet de faşizmini ve baskısını

daha da arttırdı. Başka bir benzerlik de iki ayrı ülkede iki ayrı çocuğun polis tarafından öldürülmesi; Aleksis ile Berkin Elvan… Çocukların ölümlerinden sonra yaşananlar ise pek benzemiyor. 15 yaşındaki Aleksis’in öldürüldüğü gece iki polis memuru da görevinden alınırken dönemin Başbakanı da aileden özür diledi. Fakat Berkin’in ölümünün ardından bizim hükümetimiz Berkin’i terörist ilan etti, acılı annesini meydanlarda yuhalattı. Katilleri ise hala yargılanmış değil. Değişim ve birleşik mücadele Türkiye’de seçimlere yaklaşık 4 aylık bir süre kalmışken Yunanistan’daki seçim sonuçları heyecanları daha fazla arttırdı. Syriza’nın yaptığı halkçı ve emekçiden yana politikaları insanların yüzünü sola daha fazla çevirdi. Türkiye’deki sosyalistlerin de öncelikle görmesi gereken şey “değişim“ yaratmayı vaat eden Syriza’nın birleşik mücadelesidir. Avrupa’daki sol rüzgar Türkiye’de nasıl hava yaratacak? Şimdi önümüzde çeşitli geleneklerden gelen sol ve sosyalistlerin aynı çatı altında birleştiği bir Birleşik Haziran Hareketi var. Haziran’ın iddiası ise halkın iktidarını kurmak. Şimdi önümüz seçimler… 7 Haziran’a doğru yaklaştıkça siyasetin tavrı daha da netleşecek ve sürecin içinde göreceğiz Türkiye’de nasıl bir rüzgar eseceğini.


13

TARIH 19 Şubat 2015

lgenc‘

Gençliğin tek yumruk olduğu yıl: 1968 Toplumsal muhalefetler tarihine göz attığımızda bizi etkileyen, kuşkusuz tüylerimizi diken diken eden bir 68 gençlik kuşağı var. Gençliğin nasıl toplumun her katmanına yayılan muhalefetin ve öfkenin taşıyıcısı olduğunu gösteren bir kuşak. Dünyanın her yanında 68 gençlik hareketleri aynı fikirsel yapı ile oluşmuyordu, ortak noktaları birçoğunun merkezinde üniversite gençliğinin olduğudur. 68 kuşağını başlatan olayların ilki Fransa’daki Sourbonue Üniversitesi’nde meydana gelen öğrenci ayaklanmaistanbul üniversitesi sıdır. Ayrıca Latin mert kaan başar Amerikalı devrimci Ernesto Che Guevera’nın 1967 yılında Bolivya dağlarında yakalanarak öldürülmesinin bu olayların başlangıcına sebebiyet verdiği söylenebilir. Başka bir sosyolojik tez de ABD’de Hippi gençliğinin öncülü olarak da kabul edilen savaş karşıtı üniversite gençliğinin bu kuşağı başlattığı yönündedir. 68 gençliğini dünya çapında körükleyen yüzeysel nedenlere gelirsek Vietnam Savaşı’nın vahşeti, Latin Amerika’daki özgürlük hareketleri, Cezayir’in Fransa’ya karşı yürüttüğü bağımsızlık savaşının yankıları, ABD’deki ırkçılık olgusu ve derin nedenlerine gelirsek; sınıfsal sömürü, soğuk savaş, üniversitelerdeki ideolojik eğitim, gençliğin politik anlamda soyut kalması ve emperyalizm gibi etkenler kısaca ön plana çıkarılabilir.

mesinin en belirgin özelliklerinden biri de işçi ve alt sınıfla bir bağ oluşturarak bu ezilen sınıfları sömürüye karşı mücadeleye dahil etmeleriydi. Birçok işçi grevi ve mitinginin örgütlenmesinde, sonrasında faaliyete geçmesinde üniversiteli gençlerin rolü yadsınamayacak kadar büyüktür. Bunu Fransa’daki 9 milyon işçinin grev kararı alarak üniversite öğrencileri ile birlikte sokaklarda kol kola birleşik mücadele etmesinden anlayabiliyoruz. Türkiye’deki öğrenci-işçi birlik mücadelesi de en az Fransa’daki kadar etkindi o dönemlerde.

Türkiye Gençliğinin 68 Öncesi Durumu Türkiye’de de özellikle üniversite gençliği, bu dünyayı saran gençlik ayaklanmalarından nasibini aldı ve üniversiteler politikleşen gençlerin mekanı haline geldi. Türkiye’de 1960’lı yıllar öncesinde Adnan Menderes’in başkanı olduğu Demokrat Parti dönemindeki Kore Savaşı’na emperyalistlerin emelleri dahilinde asker gönderilmesi, toprakların yabancı sermayedarlara peşkeş çekilmesi ve irtica ile din siyaseti yapılması o dönemdeki gençliğin tepkisine neden olÜniversite Gençliği İşçi Sınıfının muş, gençlik ve devlet birbirlerine cephe almaya başlamıştır. 1960 darbesinden Mücadelesine Entegre Oluyor 68 kuşağı gençliğinin bu denli ses getir- sonra da ortamın yumuşamasını iyi

değerlendirip, iyi propaganda ile meclise giren Türkiye İşçi Partisi’ne yakın olan gençlik ve öğrenci derneklerinin yaygınlaşması ile üniversite gençliğinin siyasi bilinç anlamında pişmesine zemin hazırlamıştır.

ise bu örgütlerin arasında ki dayanışma ağı olmuştur. Sonraki dönemde ise örgütlerin bir kısmı artık dünya çapındaki 68 gençlik kuşağının küçük burjuva söylemlerinden tamamiyle sıyrılıp devrimsel bir süreci kendilerine rota olarak belirlemişlerdi. Örgütlerin bir Üniversite Gençliğinin Mücadele kısmı silahlı mücadele aşamasına geçHattında Birleşme ve Ayrışma Süreci mişti bile.70’lerin başlarından itibaren Birçok üniversite öğrencisinin politik başlayan çatışmalar ve idamlar bu duruolarak birleştiği Fikir Kulübü Federas- mu pek de etkilememişti; Taa ki 1980 yonu 1965’te kurulmuştur. FKF zamanla darbesine kadar. nitel ve nicel anlamda gelişmiş ve ülkenin sol üniversite gençliğinin temsilcisi Günümüzde Biz Üniversite Gençliğine olmuş, İstanbul ve Ankara’daki üniver- Düşen Görev sitelerde çeşitli reformlar için işgallerde Evet, üniversite öğrencileri uzunca bir bulunmuştur. Yani o dönem üniversite süre dünya ve Türkiye gündemini meşgençliğinin birleşik mücadelesini tek çatı gul etti hatta siyasete yön verdi. Bu sealtına toplamayı başarmıştı. beptendir ki bütün faşist ve gerici iktiFKF o dönemde Deniz Gezmiş, darların sürekli saldırdığı ama bir türlü Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya ele geçiremediği kalelerdir üniversiteler. gibi devrimci önderleri de bünyesinde Günümüzde de iktidar aygıtının ünibulunduruyordu. TİP’in revizyonist versite öğrencilerine yönelik saldırıları tavırları FKF’yi de etkilemiş birçok devam etmektedir.Biz öğrenciler olarak üniversite öğrencisi FKF’den ayrılarak mücadelemizi birlik ve dayanışma içinkendi politik çizgilerinde ilerlemeye de- de yürütmeli ve her türlü gericiliğe ve vam etmiş, birçok örgüt kurulmuştur. faşizme karşı koymalıyız. Bunun yolu da Mahir Çayan ve arkadaşlarının kurduğu birleşik ve merkezi mücadeleden geçer, THKP-C, Deniz Gezmiş ve arkadaşla- aynı 68 kuşağının yaptığı gibi. rının kurmuş olduğu THKO bunlara örnek olarak gösterilebilir. Dev-Genç


SERBEST KURSU

14

19 Şubat 2015

lgenc‘

AKP’ye karşı Haziran’dayız, biraradayız HİLAL ERCANOĞLU İstanbul Kültür Üniversitesi

AKP iktidara geldiği günden beri eğitimi kendi ideolojilerine göre şekillendirmeye çalışıyor. Birleşik Haziran Hareketi ise sorunun tam merkezinde bir siyaset yürütüyor. AKP’ye karşı birlik olarak bu karanlığı yeneceğiz.

AKP, iktidarda olduğu zamandan beri en büyük saldırısını eğitim üzerine yapmıştır. 19. Milli Eğitim Şurası kararlarının, AKP’nin Yeni Türkiyesi’ni oluşturmaya yönelik olduğu açıktır. Anaokulundaki 36-72 aylık çocuklara kendi gerici yobaz zihniyetini aşılamaya çalışmak istemesi, velileri de harekete de geçirdi. Bazı okullar da velilerin tepkileri sonuç verdi. Veliler de “biz çocuklarımızı okula hurafeler öğrensinler diye değil bilimsel eğitim için yolluyoruz” dediler. Anaokullarına, ilkokullara, liselilere karşı uyguladığı eğitim saldırılarına bir yenisi daha üniversiteleri de eklemiş oldu. Görüyoruz ki bu kararlar çocukların, bizlerin yararına değil, AKP’nin kendi çıkarlarına yöneliktir. AKP kendi çıkarları için her alana saldırırken eğitim alanında Ortaçağ zihniyetinden farksızdır. Karma

eğitimin sonlandırılması gibi bir konu bile gündeme geldi. Bu duruma kimsenin kayıtsız kalamayacağı gibi Birleşik Haziran Hareketi, gerçekleştirdiği Türkiye Meclisi’nde bu konuyu gündeme getirerek önüne aldı, çalışmalarını yürütmeye başladı. İlk olarak eylem ve boykot kararı alınmış oldu, ilk eylem 11 Ocak’ta Kadıköy’de “Laik ve bilimsel eğitim için ayaktayız” olarak her yaştan insanın katılımıyla gerçekleştirildi. Bu sadece uyarı eylemiydi ardından boykot sürecine hazırlanılmaya başlandı. Birleşik Haziran Hareketi olarak meclislerimizle stantlarımızı açtık, afişlerimizi astık, yeri geldi kapı kapı dolaşılıp bildiriler dağıttık. 8 Şubat’ta Kadıköy’de gerçekleştirilen laik ve bilimsel eğitim mitinginde birçok kurum biraraya geldi. Kadıköy’de gerçekleştirilen miting-

de AKP bir kez daha gördü ki bu halk onun gerici, yobaz zihniyetine boyun eğmeyecek. 13 Şubat’taki boykota yaklaşırken AKP’yi Haziran korkusu sardı. Bildiri dağıtan arkadaşlarımız gözaltına alındı. Laik ve bilimsel eğitim için olan boykotumuzu dine hakaret bahanesiyle suçladılar ama onların yalanları bizim gerçeklerimizi değiştiremez. 13 Şubat’taki boykotumuzu ülkenin her tarafında başarıyla gerçekleştirdik. Veliler çocuklarını alıp geldiler, liseli kardeşlerimiz tepkilerini gösterip sınıfları boş bıraktılar. Laik ve bilimsel eğitim için mücadelemiz devam edecek.

AKP boykotla bitti sanmasın. Biz geleceğimizi AKP’nin her pisliğe bulaşmış ellerine teslim etmeyeceğiz. Gerici, yobaz zihniyetlerini her alana yaymaya çalışırken her zaman karşılarında olacağız. Her zaman dediğimiz gibi “Bu daha başlangıç mücadeleye devam”.

Biz sizin sevmediğiniz nesiliz ESMA BEYZA OZULLUOĞLU Uludağ Üniversitesi

AKP hükümetinin hukuksuzları, hırsızlıkları, yolsuzlukları, cinayetleri saymakla bitmiyor. Tüm bunlar olurken biz tam da AKP’nin karşısında safımızı tutuyoruz. AKP bizi sevmiyor biliyoruz ve bunun haklı gururunu yaşıyoruz.

Kanın, gözyaşının, adaletsizliğin eksik olmadığı topraklarda yaşamanın zorluğunu yaşıyoruz. Her gün cinayetler temizleniyor, katiller görmezden geliniyor. Kan katillerin elinde kalmıyor. Katiller katil olarak anılmıyor. Adalet susturuluyor. “Vur emri”ni verenler yargılanmıyor. “Yolsuzluk, hırsızlık değildir.” fetvası verilip hırsızlar aklanıyor. hırsıza hırsız demek daha büyük suç sayılıyor. “Bir şiir okudum, beni hapse attılar” cümlesinin sahibi, kendini eleştirenleri hapse attırıyor. Cumhurbaşkanı gibi tarafsız durması gereken bir konumda, bakanlar kurulunu toplayabiliyor, partisi için oy istiyor. Gazetelerde malum isim hem cumhurbaşkanı hem başbakan olarak yazılıp aynı anda iki farklı şehirde görünüyor. Yaptığı şeylere itiraz edenlerin, eleş-

tirenlerin sesi bastırılmaya çalışılıyor. Ağaçları koruyanlar “terörist” ilan ediliyor. Kadınlara her gün yeni bir laf atılıyor. Kahkaha atmamız, hamile olduğumuzda sokağa çıkmamız, çalışmak ve okumak istememiz dokunuyor. Eşcinsellik tedavi edilmesi gereken bir hastalık olarak görülüyor. Kadınlar öldürülüyor, trans kadınlar intihar ediyor. Ağızlarını açmıyorlar bile. Saraylarındaki lüksten açları görmüyorlar. İşçiler aç, işçiler ölüyor, işçiler işten atılıyor. Umurlarında değil. Esma’nın ölümüne ağlayıp Suud Kralının ölümüne milli yas ilan ediyor. Tutuklu gazeteci sayısı rekor kırmış olan bir ülkenin başbakanı(!) “basın özgürlüğü” diye Fransa’ya koşuyor. Samimiyetten, dürüstlükten nasibini

almamış takım elbiseli, paragöz adamlar ülkeyle resmen oynuyorlar. Sabrımızı sınıyorlar. Bizi sokaklardan atmak niyetindeler. Oysa sokaklar bizim, gökyüzü

hepimizin! Gökdelen de dikseniz, ağaçlarımızı da sökseniz yeşile aşık olmaya devam edeceğiz. Griye değil. Yukarıda yazdıklarım ülkede olup bitenlerin ne yazık ki çok küçük bir kısmı. Bunları hepimiz biliyoruz, hiç unutmayalım diye yazdım. Bizi sevmiyorsunuz; ve bizler sizin sevmediğiniz nesil olmanın haklı gururunu yaşıyoruz.


15 KİTAP TURU MEHMED UZUN: AŞK GIBI AYDINLIK ÖLÜM GIBI KARANLIK Şiir gibi bir kitap. Uzun uzun cümleler sel gibi akıp geçiyor. Kitabın kapağını araladığınız gibi, öyle bir tokat yersiniz ki feleğiniz şaşar. Kelimeler bildiğiniz, aklınıza oturttuğunuz ön yargılarınıza bakış açısına da tokattır. OSCAR WILDE: DORIAN GRAY’IN PORTRESI Tek tek her sayfayı yaşamak gibi bir şey bu kitabı okumak, canlandırmak her şeyi kafanızda, satırlara ağır gelen cümleleri sindirmeye çalışmak, yorumlamak, kendi hayatınıza ve kendi kişiliğinize uyarlamak gibi. GOETHE: GENÇ WERTHER’IN ACILARI İmkansız bir aşkın elemleriyle boğulan Werther’in en sonunda çıkar yol olarak intiharı seçip sevdiği Lotte’nin aklına aşkını bu şekilde kazıdığı romantik, melankolik ve tematik bir roman.

43. İstanbul Müzik Festivali başlıyor

43. İstanbul Müzik Festivali, besteci, keman virtüözü ve şef Hasan Niyazi Tura’ya festival tarafından sipariş edilen yeni eserinin dünya prömiyeriyle başlıyor. Bu özel gecede, pek çok yarışmadan ödüllerle dönen genç piyanist Can Çakmur festivalin açılışını gerçekleştirecek.

KULTUR-SANAT 19 Şubat 2015

lgenc‘

İstanbul Modern’e bir bakış

İsimsiz birçok eseri siz isimlendirin. Özgürsünüz, sanatın varlığı içinde yarattığınız her şeyde özgürsünüz. İzleyin, bakın, görün, fark edin, seslenin, sessizleşin. Bahsedilen haz doygunluğuna ulaşana kadar gezin. E v e t zaman kıymetli, pek çok şeye ayıracak zamanımız olmuyor. Sınırlandırılıyor, İSTANBUL sınırlanıyoruz. ÜNIVERSITESI Hadi hep birlikHÜSEYIN ALGÜL te sınırlarımızı aşalım. Sergilere, sinemaya, tiyatroya, konsere gidelim; gerçekliğe inat sanatın büyüsüne kapılalım. Elbette bunu yaparken yaşamın gayesini unutmayalım. Bir gününüzü sanata sanatçıya ayırın ve zamanınızı “büyülü bir yolculuğa” çıkarın. İşte tüm bu nedenlerle heveslenip bir yerlere gitme isteği oluştuysa sizler de birilerine haber verin kalabalıklaşın ve İstanbul Modern’deki etkinliklere bir göz atın derim. Biz tam olarak bunu yaptık. Toplandık ve sanatın derin yolculuğuna çıktık. Girer girmez dikkatimi çeken ilk şey Handan Börüteçene ait eşyalar oldu. Antika değeri taşıyan bavullar, sandalyeler, kasalar dizaynıyla vurucu bir niteliğe bürünerek görsel bir şölen oluşturmuş. Börüteçene şu şekilde tanımlıyor: “Şöyle söyledi mekan: Beni ilk gördüğün zamanki heyecanlarını getir, Her biri bir başka işinde sana yol olan. Bana kendini getir. (…) Bana her şeyi getir, Her biri bir başka şeyin her şeyi olan .” He bu arada bu eşyalara dokunabilir, sandalyelere oturup geçmişe gidebilir, günümüze sancılı bir bakış atabilirsiniz. Resimler, kısa filmler, fotoğraflar, heykeller ve daha bir sürü amaç kokan, arzu kokan, duygu kokan eser. “Yaklaş” isimli eseriyle Orhan Cem Çetin, özgeçmişini sunuyor sanki. Hayatına giren kadınları, umutsuzluğunu, sigaraya olan düşkünlüğünü anlatıyordur belki de. Burcu Perçin ise “Duvar İktidarı” eserinde terk edilmişliğe ve endüstrileşen kentteki dinamik değişikliğin yarattığı yalnızlık hissine işaret eder. Ramazan Bayrakoğlu’nun “Yangın” adlı eseri ise yokluğu, tükenmişliği, bitişi gözler önüne serer. Mark Bradford değişik teknikler kullandığı eserinde renklerin içindeki

ırkçılık, cinsel kimlik ve toplumsal sınıf ayrımlarını gösterir bizlere. Resimleri incelemeye devam ederken köşede yalnız duran bir heykel ile karşılaştım. Tony Cragg’ın “Çirkin Yüzler” adındaki bu eserinde grafiksel biçimler oldukça hoş görünüyordu. Birbirinden ayrı gibi ama bir bütün halinde olan bir heykeldi. Film odalarına girmek istedim hemen ardından. Bilgilendirici notlara göz atar atmaz ilgimi çeken birkaç şey olmuştu. Şener Özmen-Erkan Özgen’e ait “Tate Modern Yolu”adlı videoda Diyarbakır dağlarından Londra’daki çağdaş sanat müzesi Tate Modern’e gitmek için at ve eşek sırtında yola çıkış öyküsü Don Kişot’a ironik bşir bakış atarak anlatılıyor. Perde aralığından gördüğüm kadarıyla sol tarafımdaki bir video beni etkilemeyi başarıyor ve oraya doğru yönelmemi sağlıyordu. Şener Özmen’e ait bu videonun vurucu bir sorusu mevcut: “Sizce bulunduğum noktadan dünya sanatını etkilemem mümkün mü?” Bir adam sonu görünmeyen bir tarlada uçak sesi, rüzgar sesi gibi bir ses yığını içinde bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Yaklaşıyorum, duymaya çalışıyorum ancak olmuyor. Tuhaf olan şu ki adamın sesini duymak mümkün değil. Hakan Gürsoytrak, Yüksel Arslan gibi isimler Türk toplumunda bireyin sistemle olan mücadelesine, üst düzey patron ilişkilerinin trajikomik yapısına dair bizlere ipuçları veriyor. Arslan’ın eserindeki patron kılığındaki adamın yüzüne bakın ve sınıfsal farkındalığın oluşumunda bir resmin nasıl etkili olabileceğini görün. Cihat Burak “Şairin Ölüm ü ”

eseriyle Nazım Hikmet’i anmamıza yol açıp, şiirlerindeki tokluğu, yüksek voltajlı ritmi bize hissettirir. Kullanılan imgelerde şairin yaşamından, tutkusundan, devrime olan inancından izler buluruz. Boyut olarak geniş ve uzun olan “Burası Benim Hamamım” eserinde Bedri Baykam, kullandığı karışık teknikle, ayna parçaları ile beni yakaladı. Taner Ceylan ise çizdiği resimle seni titretiyor, gerçekliğiyle şaşırtıyor, kan, iktidar ilişkilerini iliklerinize kadar işliyor. “Bordella” adlı video transların toplumun bakışları eşliğinde geçen sürecini işliyor. İnsanların bu tarif edilmesi güç “çirkin” diye adlandırabileceğimiz bakışlarındaki ön yargı düşündürtüyor. Aşağı katta duvarları yazılarla dolu bir odaya girdim. Yaşadığım hazzın tarifi yok. Düşünün ki yıllarca bunu hayal etmişsiniz ve bu isteğiniz bu şekilde gerçekleşmiş. Duvarın birinde şu yazıyordu: “Hem içinde yaşadığımız kültürlerin hem de bedenlerimizin tutsağıyız; bütün bunların ötesinde çok daha derin hakikatler var mı, diye hep arayış içinde olmalıyız.” Alabildiğine dolaşın, saatler ayırın bu muazzam eserlerin tadına varın, inceleyin. Her birini bir cümle belki bir kelime ile ifade edebilecek hale gelmeyene kadar karşısından ayrılmayın. Unutmayın, sessiz kalma da bir ifade şeklidir!



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.