TOPLUM
02
3 Ekim 2013
Kurbanlık deriler için yarış başlıyor
Okulda biber gazı hastanelik etti
Yeni düzenleme ile kurban derilerini toplamak için resmi yetki Türk Hava Kurumu’ndan alındı. Kurban Bayramı’na iki hafta kala yapılan bu düzenleme, bayramın kurban derisi toplama yarışına sahne olacağı anlamına geliyor. Bu düzenleme ile kurban derisi üzerinden bir pazar yaratılmış olacak. Vatandaş kime hayır yaptığını asla bilemeyecek.
Gezi Direnişi’nde polisin her fırsatta biber gazı kullanması, biber gazının “günlük hayatta kullanılabilen bir madde” olduğu algısına yol açıyor. Geçtiğimiz hafta bir yolcuya biber gazı sıkan ve tüm yolcuların etkilenmesine neden olan otobüs şoförü haberinin ardından bir haber de Manisa’dan geldi. Manisa Turgutlu’da Gazi Ortaokulu’nun koridorunda sıkılan biber gazından etkilenen 3 öğrenci hastaneye kaldırıldı. Henüz belirlenemeyen kişi tarafından sıkılan biber gazı teneffüse çıkan öğrencileri etkiledi. Kaymakam Nazmi Günlü, soruşturma başlatacaklarını açıkladı. YARIN toplum
Yine ihmal yine ölüm Önlem alınmaması nedeniyle yaşanan çocuk ölümleri devam ediyor. Denizli’de anaokulunun oyun parkında düşerek, başından aldığı darbeyle yaralanan 5 yaşındaki Arif Arda Tezcan, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Okulun bodrum katındaki oyun parkında arkadaşları ile oynarken düştüğü belirtilen Tezcan’ın ölüm nedeni veya oyun oynadığı bölgedeki güvenlik önlemlerinin yeterliliği henüz tespit edilmedi. Daha önce de anaokulunda kapıya sıkışarak, üzerine lavabo düşerek, açık bırakılan elektrik kutusunda çarpılarak yaşanan çocuk ölümleri, denetimlerin eksikliğini gözler önüne seriyor. YARIN toplum
toplum sanem deniz kural
Kurban derilerinin kim tarafından toplanacağı ya da kime verilmesi gerektiği her yıl tartışma konusu oluyordu. Türkiye’de uzun yıllardır bu konudaki tek yasal kurum Türk Hava Kurumu idi. Yeni yapılan düzenleme ile Türk Hava Kurumu’nun kurban derisi ve bağırsak toplama konusundaki resmi yetkisi elinden alındı. Bundan sonra isteyen her kurum deri ve bağırsak toplayabilecek. Böylece, değeri 100 milyon TL’lerle ifade edilen kurban derisi pazarı, deri toplamak isteyen herkese açılmış oldu. FİTRE DE TOPLAYAMAYACAK Resmi Gazete’de yayımlanan değişiklikle kurban derisi ve bağırsağı toplama, fitre ve zekat zarfı dağı-
Dede ve nine huzurevinde evlendi
sayı: 102
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler
tasarım
selçuk kaygısız Can Çoksöyler Ceday Avcı Elif Karan ELİF CENGİZ muhammed ünsal Özge Doğan sanem deniz kural Serkan Atak Yaşar Aslan Oğuzhan Özkan
EZGİ CEREN AĞTAŞ Rıfat çapar
6 aylık abonelik: 30 tl sanem deniz kurAl adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: tr28 0001 0006 15577226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88
dağıtım
Rıfat çapar
imtiyaz sahibi
fadik temizyürek
sorumlu yazı işleri müdürü
ışıl kurt
Yönetim adresi
basıldığı yer
rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010
KURBAN DERİSİ RANTI Yalnızca Türk Hava Kurumu’na tanınan kurban derisi toplama yetkisi zaten hali hazırda tartışmaları da beraberinde getiriyordu. Özellikle son yıllarda büyük illerde Türk Hava Kurumu’na olan bağışların azaldığı belirtilirken, kurban derisinde bir pazarın oluştuğu da biliniyordu. Buna göre, küçük vakıflar, dernekler, camiler ve özellikle de öğrenci yurtları da kurban derisi topluyor. Görünen o ki; ormanlardan derelere, sahillere kadar her şeyin pazarının oluştuğu Türkiye, bu yıl Kurban Bayramı’nda bir de kurban derisi pazarına tanıklık edecek. Vatandaşlar kurban derisini kime bağışlayacaklarını düşünürken, bağışladığı yerde kime hayır yaptığını asla bilemeyecek.
İthal kurban yok Geçtiğimiz yıl tartışmalara neden olan ve yerli üreticileri isyan ettiren ithal kurbanlık sorunu hakkında Et ve Süt Kurumu Genel Müdürü açıklama yaptı. Müdür İsmail Kemaloğlu, “Kurban Bayramı için hayvan varlığı sıkıntısı görünmüyor. Dolayısıyla ithalat söz konusu değil” dedi. Öte yandan, kurbanlıklarla ilgili bir açıklama da profesörlerden geldi. “Hayvandan insana geçen önemli hastalıklar var. Kesik elle çiğ ete dokunmayın” açıklaması yapan uzmanlar, hayvanların kesileceği yerin hijyenik olması gerektiğini de vurguluyor.
Van’da açlık grevi ve çözümsüzlük sürüyor Van’da konteynırlarda yaşayan depremzedeler, konteynırlardan çıkarılmak istenmeleri üzerine başladıkları açlık grevini sürdürüyor. Depremzedeler açlık grevinde bir aya yaklaşırken barınma ve eğitim sorunlarına kalıcı çözüm istediklerini ancak yetkililerin yanaşmadığını belirtiyor. Konteynırlardan çıkmaları için depremzedelerin elektriğini kesen Van Valilisi Aydın Nezih Doğan ise, tam da kendisinden beklenen bir açıklama yaptı! “Biz burada durursak devlet bize ev verir” diye düşünüldüğünü belirten
Tokat’ta 69 yaşındaki Niyazi Ay ile 67 yaşındaki Saliha Güçyetmez, huzurevinde düzenlenen törenle evlendi. Nikahı Belediye Başkan Vekili Ahmet Çetin kıydı. Vali Mustafa Taşkesen ve eşi Betül Taşkesen ise çiftin nikah şahitliğini yaptı. Niyazi Ay eşinin 22 yıl önce vefat ettiğini, 10 aydır huzurevinde kaldığını dile getirerek, “İkinci evliliğimi yapıyorum. Birbirimizi gördük, konuştuk, evlilik teklif ettim” dedi. Huzurevinde 6 yıldır kalan Güçyetmez de “Üçüncü evliliğimi yapıyorum, mutluyum” dedi. YARIN toplum
3 EKİM perşembe 2013
tarak yardım toplama konusunda Türk Hava Kurumu’na tanınan tüm yetki düzenlemeleri çıkarıldı. Yeni karar ilk kez, 15 Ekim’de başlayacak olan Kurban Bayramı’nda uygulanacak. Önceki düzenlemeye göre gelirlerin yüzde 50’sinin Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’na, yüzde 40’ının Türk Hava Kurumu’na, yüzde 4’ünün Türkiye Kızılay Derneği’ne, yüzde 3’ünün Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na, yüzde 3’ünün ise Türkiye Diyanet Vakfı’na verilmesi gerekiyordu. Ancak söz konusu paylaşıma ilişkin düzenleme de yürürlükten kaldırıldı. Değişen yasa ile birlikte THK artık fitre de toplayamayacak. THK 2013 için fitre bedelini de 9.25 TL olarak belirlemişti.
Doğan, açlık grevlerinin arkasında ideolojik yaklaşımlar olduğunu söyledi. Açlık grevindeki depremzedelerin sözcülerinden Ali Ahi ise kendilerine önerilen çözümün sözle verildiğini ve kalıcı olmadığını belirtti. Ahi şöyle konuştu: “Yeşil kartları olan ailelere altı ay boyunca kira yardımı yapabileceklerini yalnızca sözlü olarak söylediler. 110 aileyi ilgilendiren, çözüme yönelik hiçbir şey olmadı. Kalıcı konut gerekiyor. Soruna çözüm olarak ilk başta acilen elektrikler açılıp, çocuklarımızın okula kaydı yapılmalı.” YARIN toplum
Sağlıkçılara şiddete yasal düzenleme geliyor Durmak bilmeyen sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti önlemeyen hükümet, tepkilerin ardından adım atmaya hazırlanıyor. Sağlık çalışanlarının şiddeti önleyecek yeterli düzenleme yapılmaması tepkilerinin ardından, Sağlık Bakanı tarafından mecliste düzenleme yapılacağı açıklaması geldi. Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, sağlık çalışanlarına yönelik şiddete kesinlikle göz yummayacaklarını belirterek, meclis açılır açılmaz Torba Kanun içerisinde, sağlık çalışanlarına şiddet uygulayanları tutuklama yetkisinin hakimlere verileceğini belirtti. Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu şöyle konuştu: “Sağlıkta şiddet sorunu yasa ile çözülecek bir
sorun değil. Bununla ilgili kamuoyu duyarlılığının artırılması gerekir. Kamuoyunun, sağlıkçıları sahiplenen, evladı gibi koruyan, kendisine gönülden hizmet eden bir yapı olarak görmesini istiyoruz.” YARIN GÜNCEL
Metrobüs gelmeyince yolu kestiler Avcılar-Beylükdüzü seferini yapacak olan metrobüsün gelmemesindendolayı seferler aksadı. Bu sırada Zincirlikuyu’dan gelen metrobüslerden inen yolcuların da eklenmesiyle durakta bekleyen sayısı arttı. Bekleyen vatandaşlar duruma öfkelendi. Yolcular Avcılar du-
rağına giriş yapmak üzere olan Zincirlikuyu-Avcılar seferini gerçekleştiren bir metrobüsün yolunu kesti.. Durumu hat görevlilerine aktaran yolcuların talebi üzerine Avcılar-Zincirlikuyu seferine hazırlanan bir metrobüsün kapıları açılarak yolcular içeri alındı. YARIN TOPLUM
GUNCEL
03
3 Ekiml 2013
Hakan Öztürk AKLIN YOLU
Vali bu kadar mutlu olmamalı
Mısır’da halka kurşun sıkıldı. İki yüzden fazla insan öldü. Kabul edilmesi mümkün değil. Ama şunu unutmayalım. Bu ülkede de bir karakolun yapılmasını protesto ettiği için insanların üzerine gerçek mermilerle ateş açıldı. Bir genç kardeşimiz öldü. Tayyip Erdoğan bizim ülkede hiç böyle şeyler olmuyormuş gibi konuşuyor insan ona üzülüyor. Kendim de böylesine bir tehdit altında bulunuyorum diye üzülüyor ve korkuyorsam namerdim. Erdoğan’ın her seferinde bir gıdım dahi olsa iyi bir insan olma fırsatını hepimizi temsil ederken kaçırıyor olmasına üzülüyorum. O fırsatı hepimiz adına kaçırıyor. Medeni’nin ölmesine sebep olarak medeniyetimiz adına kaçırıyor. Başbakan yüzünden güzel ve yalnız bir ülke olamıyoruz, çirkin ve yalnız ülkeyiz artık. Diyor ki, biz sadece gaz atıyor ve su sıkıyoruz. Peki, Ethem, Abdullah, Mehmet ve Ali nasıl öldü öyleyse. Ethem ve Abdullah’ın kafasına kurşun saplandı. Ali kafasına kocaman bir odunla vurularak öldürüldü. Ondan fazla insan atılan biber gazı kapsülleriyle ve plastik mermilerle kör oldu. Kafasından kapsülle vurulmuş gencecik bir kadının titreyen halini televizyonlardan izledik. Keşke senin de için titreseydi ey Başbakan. Biraz vicdana gelseydin. Hepimiz için, hepimiz adına. Sen o biber gazı kapsüllerini bir mermi gibi kullandın maalesef Başbakan. O kapsüllerin hepsi ilkel, büyük bir mermiydi. Bizi Mısır’a sen benzettin. * Meclis, cephe, kongre, birlik, şura, platform kurduk diyen çok oldu. Genelde bu oluşumlar mevcut örgütlü yapıların yan kuruluşu gibi gözüktüler. Herkesi kapsayan bir ilerleme gerçekleşmedi. Ama sol genelde geniş bir araya gelişlerin ortaya çıkmasını anlatan bu tür oluşumları çok övgüye değer bulduğunu her zaman söyledi. Böylesine bir oluşum Gezi Direnişi’nden sonra Park Forumları olarak ortaya çıktı ama sol buna gerekli ilgiyi göstermiyor. “Neden?” derseniz. Bir Gezi Direnişi’ni belli tarihler arasında yaşanmış bilinçsiz bir eylem olarak görüyor. Hareketin devam eden bir siyaseti olması gerektiğine ve bunu da forumlarda görüşmesi gerektiğine inanmıyor. Eğer bir siyaset belirlemek gerekirse onu benim örgütüm, derneğim, partim belirler diye düşünüyor. Hatta forumun siyaset belirlemesi ihtimaline kendi iradesine ortak çıkması olarak bakıyor. Forumun siyasal tavır belirlemesini yerleşik pozisyonları haddinden fazla sarsacak bir ihtimal sola göre. Sol bir konumlanma olarak kendisini Gezi Direnişi şemsiyesinin altında görüyor ama forumların şemsiyesinin altında görmüyor. Ne diyelim? Canları sağ olsun. Kardeşlerimizle bir hata olsa bile çok münakaşa etmeyelim. Bize gadredenleri sevindirmeyelim. * Seçimler tartışmasını derinleştirelim. Seçimlerde hedefimiz AKP’nin ya seçimi kaybetmesi ya da oy kaybetmesi olmalıdır. Sandıksa sandık. Restse rest. Kontursa sür kontur. AKP’nin karşısında kimin kazanmayı hak ettiğini forumlarımızda konuşabiliriz. Birlik halinde ve güçlü olalım. Yaşanmış bunca acının cevabını vermeliyiz. Biz bu kadar mutsuz edilmişken Vali bu kadar mutlu olamamalı.
AKP Hükümeti halkla alay ediyor
Başbakan Erdoğan, uzun süredir gündemde olan ‘Demokratikleşme Paketi’ni açıkladı. Paket AKP’nin göstermelik demokratikleşmesini gözler önüne seriyor. Anadilde eğitimden gösteri ve yürüyüş kanununun düzenlenmesine kadar birçok konun da dayatmaların yer aldığı paketi Erdoğan açıklarken #atmarecep hastagı Twitter’da tt oldu. istanbul Can çok söyler
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanlık Yeni Bina’da Demokratikleşme Paketi’ne ilişkin basın açıklaması yaptı. Paket AKP’nin göstermelik demokratikleşmesini göler önüne seriyor. Anadilde eğitimden gösteri ve yürüyüş kanununun düenlenmesine kadar birçok konunun yer aldığı paketi Erdoğan açıklarken #atmarecep hastagı Twitter’da tt oldu. Her dilde propaganda serbest ama meclise girdirmeyiz Paketi açıklayan Erdoğan ‘’ 298 Sayılı Kanunu’nun ilgili maddesini değiştirerek, siyasi parti ve adaylar tarafından yapılacak her türlü propagandada Türkçe’nin yanında farklı dil ve lehçelerin de kullanılabilmesini mümkün hale getiriyoruz’’ diyerek her dilde propaganda serbestliğini duyurdu. Ancak bir yandan da diğer siyasi partilerin meclise girmesini engellemek için seçim barajına alternatif olarak Daraltılmış Bölge Seçim Sistemi’nin önerildi. Gözaltında kayıplar pakette yok ‘‘Kişinin, dili, ırkı, milliyeti, rengi, cinsiyeti, engelliliği, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini veya mezhebi nedeniyle işlenirse, cezası daha da ağırlaşacak’’ ifadesini kullanıldığı pakette 12 Eylül darbesinde ve 90’lı yıllarda gözaltında kaybedilenlerin akıbetinin bulunması ve faillerinin yargılanmasıyla ilgili bir düzenleme yok. 6 kişiyi öldüren ve yüzlerce insanlarının yaralanmasına
sebep olan polisleri koruyan devlet gözaltında kaybedilenlerin faillerini de korumaya devam etti. Cem evlerinin ibadethane sayılmasıyla ilgili bir düzenleme olamayan pakette dini ibadet ve ayinlerin korunmasının garantisi verildi. Baraj dayatması sürüyor Seçim barajı şart göstermeden indirmek istemeyen AKP hükümeti bu tavrını açıklanan pakete de sürdürdü. Demokratikleşme adı altında baraj sistemini dayatan Erdoğan, seçim barajıyla ilgili konuşmasında 3 öneri sundu. Erdoğan’ın önerileri öyle: -Mevcut sistemle, yani yüzde 10 barajıyla devam edebiliriz. -Barajı yüzde 5’e çekip, 5’li gruplandırmayla Daraltılmış Bölge Seçim Sistemini uygulayabiliriz. -Üçüncü seçenek olarak da, ülke barajını tamamen kaldırarak, Dar Bölge
Seçim Sistemini getirebiliriz.
rek gösteri ve toplantıların nerede, ne zaman yapılacağını çay içmeyi Çay içmek hala yasak bile yasak gören mülkü amirlerin AKP’nin polisi iskelede çay içe- kararına bıraktı. ne, havaalanında yürüyüş yapana, şehrin merkezindeki parkın yok Anadilde Eğitim sadece özel okuledilmesine karşı çıkana saldırma- larda ya devam ederken açıklanan pa- Erdoğan demokratikleşme paketinkete göre gösterinin nerede yapıl- de sadece özel okullarda anadilde dığı bölgenin mülkü amiri karar eğitim verilebileceğini açıkladı. verecek. Erdoğan konuşmasında Erdoğan ‘‘Özel okullarda farklı dil 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri ve lehçelerde eğitim verilmesini Yürüyüşleri Kanunu’yla ilgili ola- mümkün hale getiriyoruz. Ancak rak ‘‘Mülki Amir, ilgili Sivil Top- ülkemizde Türkçe dışındaki dillerlum Örgütlerinin görüşlerini almak de eğitim ve öğretim konusu, 2923 suretiyle gösteri yerleri hakkında Sayılı Kanun ile düzenlenmiştir’’ nihai kararını verecek. Toplantı ve diyerek anadilde eğitim konusunu gösteri yürüyüşlerinin sürelerini açıkladı. Ayrıca pakette 1949 tauzatıyoruz. Açık yerlerde, güneşin rihli İl İdaresi Kanunu’nun 2’nci batışından bir saat önceye kadar sü- maddesinde yer alan ibareyi kaldırırebilen toplantılar, güneş batmadan larak, köylerin 1980’lere kadar kuldağılacak şekilde; kapalı yerlerde landıkları isimleri alması mümkün saat 23’e kadar süren toplantılar da, hale getirildi. saat 24’e kadar yapılabilecek’’ diye-
Ne dediler? HASAN KARAKOÇ GÖZALTINDA KAYIP RIDVAN KARAKOÇ’UN KARDEŞİ
DEMİR ÇELİK Barış ve demekrasi partisi MİLLETVEKİLİ
Yüzde 75 paket olumlu karşılanmıştır. Yüzde 25’in içinde kısmi eleştiriler var. Süreç bitmemiştir. Alevi yurttaşlarımızla ilgili çalışmalarımız henüz tamamlanmış değil.
SEZGİN TANRIKULU CHP Genel başkan YARDIMCISI
MEHMET ŞANDIR Milliyetçi hareket partisi GRUP BAŞKANVEKİLİ
SİBEL UZUN Emekçi hareket partisi GENEL BAŞKANI
Vatandaşıyla dalga geçercesine “sessiz devrim” diyorlar. Kürtlerin hakları, Alevilerin ibadet özgürlüğü, işçi sınıfının hakları gibi konulara çözüm bile getirmekten aciz.
Seçim sistemi değişiklik tasarısı sadece iktidar partisinin daha az oy alsa bile sandalye sayısını korumasını sağlamayı amaçlamaktadır. Paket son derece antidemokratiktir.
Bu PKK’ya bir ateşkes çağrısıdır. Toplumun kimliğini ortadan kaldırırsanız nasıl birlikte yaşatacaksınız? Ana dilde eğitim bir egemenlik talebidir. Paketi masum görmüyoruz.
Ana dil olmadan, seçim barajı kalkmadan, emekçilere sormadan, ölen 6 gencimize, 12 Eylül’e, kadın cinayetlerine değinmeden, hazırlanan paket baştan topluma sırtını dönmüştür.
HASAN KARAKOÇ GÖZALTINDA KAYIP RIDVAN KARAKOÇ’UN KARDEŞİ
AVNİ ÖZGÜREL RADİKAL gazetesi
İHSAN ELİAÇIK ANTİKAPİTALİST MÜSLÜMANLAR
SELAHATTİN ÖZEL ALEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU BAŞKANI
YASİN AKTAY YENİ ŞAFAK GAZETESİ
Siyasi tutuklular hakkında bir gelişme yok. Seçimlerde dar bölgeyi getirip AKP’yi daha da güçlü yapacaklar. Pakette kardeşleşme-barış sürecine dair hiçbir şey yok.
Sivil siyasetin demokratikleşme yolunda attığı en güçlü adımdır bu. Bütün talepleri, ihtiyaçları karşılıyor mu? Elbette hayır. Zaten bu Başbakan’ın da söylediği bir şey.
Paket beklentileri karşılamadı. Bu kadar tantanayla sunuldu en azından Alevi’lerle ilgili düzenleme olmalıydı. Gezi eylemlerine aktif katılımları nedeniyle cezalandırıldılar.
Hükümetin bunca yaygarasına karşın paketten önemli şeyler çıkmadı. Hacı Bektaş Veli ismi veriliyor üniversiteye ama 3. köprünün isminin Yavuz olmasında hala ısrar ediliyor.
Kardeşleşme yok
Çözümden aciz
Paket antidemokratik
Ciddi bir tehdit
Topluma sırtını dönmüş
hakanozturk17@gmail.com
Kardeşleşme yok
En güçlü adım
Gezi nedeniyle cezalandırma
Dağ fare bile doğurmadı
Beklentilerin üzerinde
Paket beklentilerin üzerinde. Şu anki Türkiye konjonktürü için olabilecek en iyisi. Bu AKP’nin nihai vizyonunu ifade etmiyor ama nihai vizyonuna ilişkin işaretleri veriyor.
GUNCEL
04
3 Ekim 2013
İmamı sürenlere yazıklar olsun
Sibel Uzun UYANIŞ
Hasan Ferit’in cenazesi
Hasan Ferit, rantçılara karşı halkına, mahallesine, emeğe sahip çıkan Türkiye’ye en çok yakışan devrimci gençlerden biriydi. Yeniköy Forumu’nda nasıl mahallesinde mücadele ettiğini anlatmış; “Armutlu’yu bedelsiz, Ağaoğlu gibilerine satmak istiyorlar. Açık açık peşkeş çekmek istiyorlar.” Taksim’de yaptıklarını Etiler’de de yapmak istiyorlar. AKP’ye göre “ayak takımı” şehrin merkezinde oturabilir mi hiç? Satamıyorlarsa, Hasan Ferit gibi gençler sayesinde! *** Gülsuyu’nda uyuşturucu çetelerine karşı yürüyüş sırasında ağır silahlarla katledildi. Armutlu’dan kaldırılarak, Gülsuyu’na, katledildiği yerde hesabı sorularak Gazi Cemevi’nden ailesinin isteği ile defnedilmek istenen Hasan Ferit kardeşimizin yol arkadaşlarına, sahiplenenlere tomalarla, olağanüstü önlemlerle polis engel olduğunu zannediyor. Çeteler uyuşturucu ticareti yaparken, ağır silahlarla saldırırken ortada olmayan polis toma ile günlerdir 24 saat nöbet tutuyor. İstanbul Valiliği Armutlu’da güvenliği işte şimdi çok önemsiyor. Hasan Ferit Gedik öldürüldü. Çeteler ortadan yok oldu. Ahmet Atakan’ın ölümünden sonra yaptıklarının aynısını yapıyorlar. Her seferinde sokağa dökülen, öfkesiyle sokağa akan halkı sanki Gezi’de yaramış gibi tomalarla korkutmak istiyorlar. Kamera kayıtları bulunamıyor. Deliller ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. *** Saatler ve günler geçtikçe İstanbul valisi Avni Mutlu, Başkanı Kadir Topbaş, Başbakan Tayyip Edoğan ve “zat-ı muhterem” İçişleri Bakanı Muammer Güler neler konuşuyorlar ve neler planlıyorlar? -Gülsuyu’nda insanlık cenazede bir araya gelecek. Aman gelmesin! -Çetelerden hesap soracak. Susturun! -Cenazeye forumlardan akın edecek. Aman engel olun! -Rantçıların canını sıkmayalım. Delilleri toplayın yok edin! -Kameraları silin! Polisin kahraman ilan edelim. Bunlar olacak değil olmuş olan, sokakta ve sandıkta, eninde sonunda hesabı sorulacak açık saçık gerçekler. *** AKP’nin Tayyip Erdoğan’ın açıkça dillendiremediği Kenan Evren’den, Tansu Çiller’den açıkladığı Erbakan’dan gelen palazlanan yok etme zulmü. Birer birer, biner biner… Biri sanık sandalyesinde herkesin yargılansın dediği Tayyip Erdoğan hükümetinin yargılamadığı, birisi siyaseten def edilmiş, diğer isim ömrü vefa etmemiş görmeye ama çok beddua almış bir isim. Tayyip Erdoğan için de benzer son elbet bir gün gelecek. Hiç biri devlet tarafından katliamlarıyla yargılanmadı,. “Beni kim yargılar ki?” diye düşünüyor Erdoğan. *** Cezasının ne olacağını Gezi Direnişi’nde gören Erdoğan, bardağı doldurup doldurup boşaltıyor. Cenazeye saygıyı bile uygulamayan devlet anlayışı hangi inanca seslenebilir ki? Cenaze demek yeniden Gezi demek, Hasan Ferit’i yaşatmak demek, onunla sözleşmek demek. Hiç inanç sahibi insanların bile “cenazeye bu yapılır mı?” demesini bakmıyorlar. Hasan Ferit Gezi’nin 7. Kaybettiği evladıdır. Ölümsüzdür. Her gün, her gün devam eden Gezi Hareketi’yle geleceği aydınlatan yüzlerini görecekler. *** Abdullah Gül meclis açılışını yaptı. Gezi’nin başlangıcına, ölenleri anarak Tayyip Erdoğan’ın tam aksine göz kırptı. Devletin zirvesinde Gezi Direnişi’nin yaratmış olduğu bir başka kırılma. “Neyle yıkasam geçmiyor elimin yüzümün kiri” diye düşünüyor Tayyip Erdoğan. Son dakika düzelterek açıkladığı paket de yıkamadı. Gezi Direnişi’nde, gerçek kiri pasağı ortaya çıktı. Bu turda yetmez ama evet diyecek kesimi bile kalmamıştı. *** Gezi Direnişi büyüyecek, ölen canlarımızın hesabını soracağız, memleket nasıl yönetilirmiş göstereceğiz. Hasan Ferit yoksulun sırtından doyanlara aman vermemiş, dedesi komşun açken tok yatma diye belletmiş. Ve hiç şaşmamış. Unutmayız! Unutturmayız!
AKP Genel Başkan yardımcısı Hüseyin Çelik’in, hata yapanın kafasını kopardıklarını, Başbakan’ın ise üç vekili hain ilan ettiği günlerde, AKP Kütahya Milletvekili İdris Bal: ”Doğru söylediği için imamı sürdülerse yazıklar olsun” dedi. Bal, Gezi eylemcilerine marjinal denemeyeceğini de belirterek, AKP Gezi eylemlerinden ders çıkarmalı” dedi. İstanbul elif karan
AKP Gezi Direnişi’nin başından beri, direnişle ilgili tutarsız açıklamalarla ekranlar karşısına gelmeye devam ediyor. Bakanlar, Başbakan’ın söylemlerinden gram taviz vermezken, yer yer Bülent Arınç daha ılımlı açıklamalar yapmış, ancak eylül ayının yaklaşması ile birlikte hükümet top yekün Gezi Direnişi’ne karşı saldırgan bir tutum benimsemişti. Bu hafta ise görevinden alınan Dolmabahçe Bezmialem Valide Sultan Camii Müezzini Fuat Yıldırım ile ilgili İdris Bal’ın yaptığı açıklama gündeme oturdu. AKP’den Başbakan’ın aylarca “Camide içki içildi, ayakkabıyla girildi” açıklamalarına tepki gelmemişti. Kabine ağız birliği ile açıklamaları desteklemişti. Bal’ın açıklamalarının kabineden nasıl bir tepki alacağı merak konusu. Medyanın kontrol edildiği yerde demokrasi olmaz AKP Kütahya Milletvekili İdris Bal, Gezi Parkı eylemleri esnasında en çok tartışılan isim olan Dolmabahçe Bezmiâlem Valide Sultan Camii mü-
ezzini Fuat Yıldırım’ın Başakşehir’e bağlı Kayabaşı köyüne sürülmesine tepki gösterdi. Bal, Gezi eylemlerinden toplumun her kesimin ders çıkarması gerektiğini söyledi. Bal ayrıca, “Bunların hepsini suçlu, illegal ya da marjinal gurupların üyesi olarak kabul edemeyiz. Kabul edilirse yanlış yapılmış olur” dedi. Bal, “İmamı sürenlere yazıklar olsun. Eğer imam doğru söylediği için sürüldüyse onu sürenlere yazıklar olsun” diye
konuştu. İdris Bal bununla da yetinmedi; basının hür olmasının, ülkede demokrasinin varlığından söz etmek için gerekli olan önemli köşe taşlarından biri olduğunu belirtti. Bal: “Kontrol edilen bir medyanın olduğu bir ülkede demokrasi yoktur” ifadelerini kullandı. Hem nalına hem mıhına Taksim meselesinin de aşama aşama değerlendirilmesi gerektiğini ifade
eden Bal, eylemi gerçekleştirenlerin önüne gelen otobüsleri, banka şubelerini yakmaya başladıklarında, ellerine taşı aldıklarında saygınlıklarını yitirdiklerini belirterek, “Velev ki haklı iseler bile haksız duruma geçtiler” dedi. Sözlerini AKP’nin klasik cümlelerinden biri olan “Kaos ortamının kimseye faydası olmaz” ifadesi ile bitirdi.
TBMM’de ikinci yolsuzluk soruşturması Meclis’in kamera ihalesiyle ilgili yapılan yolsuzluk ihbarının incelenmesini isteyen Yargıtay Başsavcılığı, şimdi de server ihalesi için soruşturma başlattı. Bilgi İşlem Daire Başkanlığı tarafından açılan ihaleyi, Ülkem Elektronik adlı kamera şirketi 3 milyon 568 bin liraya almıştı. Mühendis Fethi Özant, Meclis Başkanlığı’na başvurusundan bir sonuç alamayınca Yargıtay’a başvurdu. Mühendisin iddialarına göre, ihaleyi alan şirketin server konusunda uzmanlığı yok. Cihazlar da meclisin mevcut server sitemiyle uyumlu değil. İhalenin yetkili müdür yerine teknikerce imzalandığı ve 10 kat fazla para ödendiği de belirtiliyor. Mühendisin ilk başvurusundan sonra ihalenin sonucu beş gün içinde ortay çıktı. Ancak çoktan parası ödenmişti. TBMM Başkanı Cemil Çiçek konuyla ilgili sonucu yargının söyleyeceğini belirterek başka bir açıklama yapmadı. YARIN GÜNCEL
Kılıçdaroğlu: Sarıgül’den korkmuyorum! Başbakan Yardımcısı
Hüseyin Çelik
Başbakan yardımcısı Hüseyin Çelik, AKP İl Danışma Meclisi toplantısında yaptığı konuşmasında, “Sandıkta aradığını bulamayanlar sandıkta amacına ulaşamayanlar acaba sokakta biz bu işi halledebilir miyiz derdine düştüler” dedi. Ardından “Gezi mezi spontane değildir” diyen Çelik “Bugün bizden rahatsız olanlar halkın çocuklarının iktidarda olmasından rahatsızdır” diyerek köşemize girmeye hak kazandı. Halkın çocuğu olduğunu iddia eden Çelik, beş aydır başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin pek çok köşesinde yarattığı polis şiddetiyle halkı yaralamaya, temel hak ve özgürlüklerinden biri olan eylem yapma hakkını engellemeye devam ediyor. Hüseyin Çelik’e halkın sokakta olduğunu ve esas halktan rahatsız olanın kendisi olduğunu hatırlatarak “Oğlum Bak Git” diyoruz.
CHP’deki Sarıgül rüzgârı tam gaz devam ediyor. Şimdi de henüz CHP’ye yeniden üye bile olmayan Sarıgül’ün CHP Genel Başkanı olup olmayacağı tartışılmaya başlandı. Konuyla ilgili soruları cevaplayan Kemal Kılıçdaroğlu, üye olanın aday da olmaya hakkı olduğunu belirterek, “Sayın Sarıgül partimize gelmek istiyor. Gelmenin koşulları bellidir.
Daha önce partiden ihraç edildiği için parti meclisinin kararı gerekiyor. Bunun için partiye başvurarak üyelik talebinde bulunması lazım” dedi. Sarıgül’ün genel başkan olmasıyla ilgili bir endişenin olmadığını belirten Kılıçdaroğlu, süreci medyadan takip ettiğini söyledi. YARIN GÜNCEL
Adaylara hayal kurun tavsiyesi Mecliste yerel seçim adaylarını ilk açıklayan parti olan MHP yine şaşırtmadı. Yerel seçimler için “davranış kuralları kitapçığı” hazırlattırdı. Kitapçıkta yer alan pek çok madde inceleyenleri hayrete düşürüyor. Adaylarına temel tavsiyesi, hayal kurmaları, gerekirse antidepresan ve vitamin kullanmaları. Bunun dışında adayların gömlek renginden, kullanacakları arabaya kadar pek çok noktada önerilerde bulunuyor. 152 sayfalık kitapçığın bir önerisi de Pazar günleri kravat takılmaması, traşa dikkat edilmesi. YARIN GÜNCEL
GUNCEL
05
3 Ekim 2013
Cem Kaptanoğlu
Şiddete direnmek
JENDİN
Gezi Direnişinin tanıklar/halk nezdinde, hatta küresel düzeyde güçlü bir meşruiyet kazanması ve yaygın olarak desteklenmesinde, direnişçilerin kendilerini savunmak dışında şiddet kullanmamalarının önemli etkisi oldu. İktidarın ulusal ve evrensel hukuk kurallarına aykırı uygulamalarına karşı, gezi eylemcilerinin direnme haklarını hiçbir şekilde şiddet kullanmadan sürdürmeleri önemliydi ve bunu büyük ölçüde başardılar. Gezi direnişi sırasında göstericilerin kendilerine yönelik orantısız hatta yasa dışı şiddet kullanılmasına rağmen, şiddetten uzak durmaya çabalamaları tanıkların gözünde eylemcilerin haklılığını bir kat daha arttırdı. Türkiye’de muhaliflerin şiddete şiddetle karşılık vermeye, silah kullanmaya bizzat resmi görevlilerce kışkırtılmasının yerleşik bir devlet geleneği olduğunu biliyoruz. Devlet bu yolla her tür muhalif gücü, kendisinin yasal/meşru, ötekinin yasadışı/gayri meşru olduğu bir düzlemde mücadeleye çekmiştir. Geçmişte bu yolla, muhaliflerin halkın gözündeki meşruiyetleri zayıflatılıp, medya desteği ile “terörist” olarak damgalanmaları ve acımasızca ezilmeleri mümkün olmuştur. Gezi direnişçileri, devletin her zaman zinde olan şiddet kullanma refleksine zemin hazırlayacak şiddet davranışlarından kaçındılar. Bu durum, mesleki kimlikleri, vatan haini “düşman ötekileri” demir yumrukla ezen “kahramanlar” olarak kurulan devletin kolluk güçlerini, hiç olmadığı kadar ağır bir kimlik bunalımına soktu. Güvenlik güçleri yakın zamana kadar, yaptıkları her türlü operasyona alkışlayarak, bayrak asarak, “gurur duyarak” destek veren bindirilmiş kıtalara alışıktı, Gezi’de ise halkın “simit sat onurlu yaşa!” uyarısıyla sarsıldı. Polisin, pusular kurarak, silah kullanarak, palalı, odunlu destekçilerle insan avına çıkması, halkın/tanıkların büyük tepkisini çekti ve direnişçilere desteği arttırdı. Güvenlik güçlerini en çok zorlayan eylemlerden biri hatta birincisi, “duran adam” eylemleri oldu. Durarak eylemek, kimliğini eyleyeni durdurmak üzere kurmuş olan polisi çileden çıkardı. Onun eylemcilerden istediği, hatta onları zorladığı şey durmalarıydı ancak bu duruş, polisin inisiyatifinde olmalıydı, yani polis istediği veya durdurduğu için durmalıydılar. Eylemciler kendi iradeleriyle durunca, polis onlar üzerindeki durdurma görevinden kaynaklı inisiyatifini yitirdi. Polisin silahlı bir eylemci karşısında ne yapacağıyla ilgili bilgisi, deneyimi fazlasıyla vardı, zaten onu polis kılan, kimliğini kuran bu ilişkiydi, fakat, duran adamlar-kadınlar karşısında polis, polis olarak kimliğini kaybetti. Bu nedenle polis telsizlerinde “bütün duranları alın!” veya “durmasın gezinsinler!”gibi “kimlik dağınıklığı”na özgü tutarsız, anlamsız emirler duyuldu. Kimliğini “teröristleri ezen kahraman polis” olarak kurmasına izin vermeyen barışçı direniş yöntemleriyle karşısına çıkılınca, polis, polislik yapamaz hale geldi veya polislik yapmaya çalışırken gülünç duruma düştü. Başbakan’ın direnişçileri aşağılayıcı hatta şeytanlaştırıcı söz ve söylemleri, polisin “Taksim’de destan yazdığı” övgüleri ve verilen parasal ödüller, öz saygı yitimiyle giden bu kimlik krizinin aşılması çabalarıydı. Halkın ve küresel kurum ve kuruluşların iyi tanıklıklarıyla pekişen bu kriz, muhalif güçler, mücadele aracı olarak şiddet kullanmadıkları sürece derinleşecektir. Gezi Direnişi’nin alışılandan farklı eylem repertuarı, bizlere devletin şevkle muhalifleri ezebilmesi için, onunla aynı şiddet dilini, araçlarını kullanan “teröristler” olarak muhaliflere ihtiyacı olduğunu bir kere daha gösterdi. Direnişçiler, kendilerinden “terörist” üretilmesine, şiddetten uzak durarak izin vermemeliler. Gezi Direnişi’nde kullanılan yeni mücadele dili ve araçlarının, Türkiye halklarının demokrasi ve sosyalizm mücadelesine yeni bir “ruh” getirdiğini söyleyebiliriz. Bunun “daha başlangıç” olması dileğiyle.
Darbeciler ‘Anayasal görevini kullandılar’ Müzisyen Selda Bağcan, 12 Eylül askeri faşist darbeyi yapan darbeciler için anayasal görevlerini yaptıklarını savundu. Binlerce insanın işkencede öldürülmesine ve gözaltında kaybedilmesine sebep olan Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın yargılandığı 12 Eylül davasına ilişkin ise, “2 yaşlı generalin, üstelik cezai ehliyetleri olmayan iki kişinin üstüne yıkmaya çalışıyorlar 12 Eylül’ü. Tamamen soytarılık! Siz onları yargılamayın, onlar anayasal görevlerini yaptılar” dedi. Bağcan ayrıca 12 Eylül cuntası ile ilgili anayasayı korumakla yükümlü olduklarını belirtti. YARIN GÜNCEL
Darbe ile hesaplaşmadan demokrat olunmaz
12 Eylül davasının 16. duruşması gerçekleşti. AKP kendine darbe yapmaya çalışanları yargılarken ve cezalandırırken, 12 Eylül askeri faşist darbesini yapanları temsili bir biçimde yargılamaya devam ediyor. Binlerce insanın kaybedilmesi ve işkencehanede katledilmesine karşın sadece Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya yargılanıyor.
diğini ve en tabi taleplerinin yal- yaptıkları anayasaya bile uymadılar nızca adaletin sağlanması olduğunu ve bu mahkemeyi adil bir şekilde 12 Eylül davasının 16. Du- belirtti. işletmediler. Biz bu mahkemeleri ruşması aşamasına gelinmede artık suçlu buluyoruz sadece sine rağmen dava sürecinde somut sivil anayasa yapılamaz darbecileri değil. bir ilerleme olmaması AKP’nin yar- AKP geçtiğimiz günlerde açıkladığı Biliyoruz ki bu mahkemeler gılama mekanizmasını göstermelik demokrasi paketinde; günümüzde Ethem Sarısülük’ün katilini de koolarak işlettiği gerçeğini gözler önü- hala darbe anayasasıyla yönetiliyor rumaya korumaya çalışıyorlar. 30 ne seriyor. olmanın kabul edilemez olduğunu yıldan beri sustuklarını sandıkları ve bir an önce sivil bir anayasa yap- halk Gezi Direnişi’yle birlikte milBaşbakan verdiği sözü tutsun manın gerekliliği söylerken herke- yonlarca insan ayağa kalktı.’ 1980 Darbesi döneminde gözaltın- sin aklına ilk gelen soru’12 Eylül da ilk kaybedilen devrimcilerden Askeri Darbesiyle hesaplaşmadan, 12 Eylül’den geri dönüş olmaz olan Cemil Kırbayır’ın ablası dava darbecileri adil olarak yargılayıp Yeşiller ve Sol Gelecek partisi sözöncesi demokratik kitle örgütleri- tüm toplumun önünde mahkum cülerinden ve müdahil avukatnin katılımıyla yapılan basın açık- etmeden demokratik bir anayasa lardan Arif Ali Cangı’ Darbeyle lamasında‘Başbakan da söz verdi getirileceğinden bahsedilmesi ne hesaplaşılmadığı sürece bu ülkeye anama; ama tutmadı. Kenan Evren, kadar inandırıcı olduğudur.’ demokrasinin gelmesi mümkün Tahsin Şahinkaya rahat rahat doladeğil. Siyasi iktidar davaların açılşıyor, bir de bizim yerimize kendi- Yargılamayı geciktiren mahkeme- masıyla yetindi, daha sonra davanın lerini koysunlar, ellerini vicdanları- ler de suçludur ilerlemesi sonuçlanması için hiçbir na koysunlar, Cemil Kırbayır kaçtı Emekçi Hareket Partisi Genel Baş- katkısı olmadı.12 Eylül rejimi hala dediler, annem yıllarca kardeşimin kanı Sibel Uzun ‘105 yaşındaki devam ediyorsa, bunun nedeni bu yolunu gözledi.’ diyerek yargılama Berfo Ana da Kenan Evren’in kar- yüzleşmenin olmasındandır.’ sürecinin adil bir şekilde ilerleme- şısına çıktı; ama kendileri darbeyle istanbul muhammed ünsal
işkence suçundan yargılanmalılar Davaya müdahil avukatlardan Gökçesu Özgül davanın son durumuyla ilgili yaptığı değerlendirmede; “Bu dava politik bir davadır ve Türkiye için bir köşe taşı niteliğindedir. Ancak hem AKP hem de yargı üzerine düşeni yerine getiremedi. AKP sadece kendisine karşı girişilen darbe teşebbüslerine karşı. Kavram olarak darbe karşıtı değil. 12 Eylül zihniyetinden de uzak durmuyor, bunu Gezi süreciyle de ispat etmiş oldu. Bizim için önemli olan Evren ve Şahinkaya’nın işkence suçundan da yargılanmasıdır. Cemil Kırbayır’ın bulunması ve faillerinin yargılanması bakımından da etkin rol oynadığından yargılamanın bir an evvel sonuçlanmasını istiyoruz.’ dedi. Savcı, beklendiği gibi mütalaasını vermediği için, mahkeme savcının esas hakkında mütalaasını vermesi için duruşmayı 25 Ekim saat 10.00’a erteledi.
Erdoğan’dan ‘Yavuz Sultan Selim’ açıklaması
Başbakan Erdoğan, Denizli’nin Çivril ilçesinde düzenlenen toplu açılış töreninde konuştu. Erdoğan Yavuz Sultan Selim ismiyle ilgili yine ecdadına gönderme yaparak, “Biz ecdadımızla büyüdük, ecdadımızla övünüyoruz...” dedi. Alevilerin hassasiyetlerini hiçbir şekilde hesaba katmadan ecdadıyla övünen Erdoğan; 3. köprüyle ilgili ‘Niye bunun adını Yavuz Sultan Selim koydunuz’ dendiğini
söyleyen Erdoğan, “Ne olacaktı? Oturduk, konuştuk, istişaremizi yaptık, dedik ki; ‘Buranın adını da Yavuz Sultan Selim Köprüsü koyalım.’ Biz ecdadımızla büyüdük, ecdadımızla övünüyoruz. O kısa padişahlığında ülkemizi nereden nerelere getirdi. İnkar mı edecektik onları. Onları hatırlamak için bu isimlerle yad ediyoruz” şeklinde konuştu. YARIN GÜNCEL
Cemil Kırbayır anması 8 Ekim’de
Cemil Kırbayır 12 Eylül darbesinin ardından 13 Eylül’de gözaltına alınıp 8 Ekim’de katledilmişdi. Kırbayır, gözaltındaki kayıplar listesindeki ilk kişi. Cemil Kırbayır’ın annesi Berfo Kırbayır da gözaltında kaybedilen oğlunun kemiklerini bulmak için 33 yıl mücadele etti. Cumartesi Anneleri’nin simge isimlerinden olan Berfo Ana, 105 yaşında olmasına rağmen 12 Eylül davalarına katılıp oğlunun hesabını Kenan Evren’den soruyordu. Ancak Berfo Ana 33 yıl boyunca oğlunun kemiklerini bulma mücadelesini hayattayken gerçekleştiremedi ve son sözleri “Oğlumun kemiklerini bulmadan beni gömmeyin” oldu. Cemil Kırbayır ve Berfo Ana’nın mücadelesi sürüyor. Cemil Kırbayır, ölümünün 33. yılında ailesi, yoldaşları ve sevenleri tarafından anılacak. İstanbul Makina Mühendisleri Odası’nda 20.00’da yapılacak panelde Cemil’in mücadelesi anlatılacak ve önemli isimler konuşacak. Cemil Kırbayır’ın ağabeyi Mikail Kırbayır, CHP PM Üyesi Çetin Soysal, Cemil
Kırbayır Kültürevi Derneği Başkanı Gün Çağ Aydın ve 12 Eylül Davası avukatı Gökçesu Özgül’ün konuşmacı olarak katılacağı panel 8 Ekim Salı Günü gerçekleştirilecek. YARIN GÜNCEL
l Ne olacaktı? Oturduk, konuştuk, istişaremizi yaptık, dedik ki; ‘Buranın adını da Yavuz Sultan Selim Köprüsü koyalım’ Biz ecdadımızla büyüdük, ecdadımızla övünüyoruz. l Artık çocuklarımız kitapla değil tablet bilgisayar ile okula gidecek. Dükkanların camlarını indiren bir gençlik değil elinde IPAD’ı ile dolaşan bir gençlik yetiştiriyoruz. l Bu ülkede siyasi Kürtçülük yapan mahfiller var. Değerli kardeşlerim bakın bu oyuna gelmeyin.
GUNCEL
06
3 Ekim 2013
Kızımın boğazına ipi kocası geçirdi Erk Acarer
BAĞZI ŞEYLER
“Aqlımı seweyim!”
Hani 63’ü birden, tekmili yedi bölgeye doğru Anadolu turnesine çıkmıştı bir vakit. Afili bir raporla dönüşleri kutlanacaktı. Bir sloganları bile vardı… “Analar ağlamasın…” Velâkin şanssız başladılar turneye, henüz “yetmez ama evet” nahiyelerinde dolanıp, yoruldukları vakit geniş geniş masalara kadınlı erkekli çökerek tavşankanı çaylarını yudumlarlarken, Reyhanlı’da patlama oldu. Görülmemiş sayıda insan öldü. Ellerini gökyüzüne kaldırmış bir kadın doldurdu zihinlerin yarısını. Kapı kapı geziyorlardı… “Artık öteki olmayacak” zarfını kandıkları sırada “üçüncü bir köprü” meselesi hâsıl oldu. Köprünün yeri ve “toprağın ranta peşkeşi” eski mevzudu da, esas köprünün “ismi” sıkıntıydı. Anadolu’da değdi değmedi Alevi kesilmişti bir dönem. Kellesi vurulan insanların kayıt altına alındığı defterleri üst üste taşıyamadılar. Defterdarlar, bunları dürüp büküp kollarının altına aldılar, sultana öyle sundular. “Defterini dürmek” lafı da buradan çıktı. Yavuz Selim’di o sultan. İşte köprüye de onun adını koymak istediler. Gönül rahatlığıyla dönmüşlerdi. Raporlarını hazırladıkları için, milletin “paketi” filan umursamayıp “kendi kutusuna gittiğini” görmediler. İnce ayar bir fotoğraftı, kutudan çıkan. BDP flamasını tutan delikanlıyla, üzerinde “Atatürk resmi” olan Türk bayrağını taşıyan kız el ele tutuşmuş polisten kaçıyordu. MHP’li ağır bir ağabey onları selamlıyordu. Fark etmediler! Raporlarının sonuna doğru, sokaklardan tuhaf bir koku geliyordu, aldırmadılar… Son bölümlerle uğraşırlarken, memlekette inanılmaz bir demokrasi rüzgârı esiyordu. Biber gazına kesmişti dört bir yan… Genç kız babaları gaz yemeyene söz kesmiyorlardı gayri, bilmediler… Acı olmasa… Daha çok umut olacaktı memlekette hissetmediler. Fakat altı gencecik adam yok yere ölüvermişti işte, görmediler… Son bir kalem darbesiydi… Tam bitiriyorlardı… Milletin başına devlet soslu bir cemaat projesi sardılar o sıra. “Bitişik nizamlı Camiyle Cemevi yapacağız” diye tutturdular. “Cami de var Cemevi de siz en iyisi okul yapın” karşılığını alınca, “nankörler” diye ortalığı yıkıp tekrar topla tüfekle saldırdılar. Rahatladılar… Raporlarını sarmışlardı ki, “paketin biraz gecikmeli de olsa” açıldığını gördüler. “Yeşil kurdeleli” ambalajın içinden çıkanlara hayret ettiler… “Andımız kalkıyor, başörtüsüne tam serbestlik geliyor, özel okullarda anadile serbestlik getiriliyor, Midyat’taki Mor Gabriel Ortodoks Kilisesi statüye kavuşturulup, Süryani cemaatine devrediliyor, BDP’ye hazine yardımı veriliyor…” “Bu kadar da boş olmaz ki” dediler… Zorladılar… Hacı Bextaşi Weli’yi buldular… Toplamını alt alta koydular, “klavye özgürlüğüyle” bir madde daha çıkardılar… Bir beyaz eşya reklamı vardı eskiden. Hah, işte onun sloganını yazdılar… “Aqlımı seweyim!” Özeti; “bir süreçti”, olmadı… Oysa paketteki guguk kuşunu görmeden önce rapora tek kelime yazacaklardı… “Lami cimi yok bu halk adam gibi yaşam istiyor!” Eh ona da beriki uymayacaktı. En iyisi demokratik bir toplumda yaşamanın keyfini sürmekti. O da yersen…
Sokak ortasında bıçaklamak serbest Kocaeli’nin Gebze İlçesi’nde 30 yaşındaki Ahmet D. ayrılmak isteyen eşi 27 yaşındaki Ayşe D.’yi yol ortasında bıçakladı. Karnından ve bacağından yaralanan genç kadın, kaldırıldığı hastanede tedavi altına alındı. Boşanmak isteyen Ayşe’nin, ailesinin yanına yerleşayşe d. tiği ve Ahmet D. tarafından sürekli ikna etmeye çalıştığı, son dönemde de ölümle tehdit edildiği öğrenildi. Ahmet D. eşinin önünü kesip konuşmak istedi, reddedilince de üzerinde taşıdığı bıçakla saldırdı. Genç kadının hayati tehlikeyi atlattığı bildirildi. Olayın ardından kaçan Ahmet D. ise polis tarafından kısa sürede yakalanarak gözaltına alındı. YARIN GÜNCEL
Vecide intihar etmedi
Temmuz 2013’te Gaziosmanpaşa’da yaşadığı evinde şüpheli bir şekilde hayatını kaybeden Vecide Bakırcı’nın ailesiyle buluştuk. Vecide’nin intihar etmediğini, kocası tarafından öldürüldüğünü söyleyen aile üyelerinden anne Mecbure Erbek ve kardeşi Suzan Erbek bilinen tüm gerçekleri anlattı. RÖPORTAJ CEREN DİLEKÇİ - NURSELİ GÖZÜAÇIK
31 Temmuz 2013’te şüpheli bir şekilde hayatını kaybeden Vecide Bakırcı’nın ölümü kayıtlara intihar olarak geçti. Vecide’nin ölümünün aydınlatılması için mücadele etmek isteyen aile, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na başvurdu. Kızlarının ölümünden sorumlu olanlardan hesap soruyor ve hak ettikleri cezaların verilmesini istiyor. Vecide’nin yaşadıklarını kısaca anlatabilir misiniz? Kızım 11 yıldır evliydi. Evliliklerinin 1. haftasında şikâyete başladı. Kocasından sürekli şiddet görüVECİDE BAKIRCI yordu. Kapıyı geç açması bile dayak sebebiydi. Kocası, kızımın kazandığı parayı bile elinden alıyor, kızıma beş kuruş vermiyordu. Vecide boşanmak istiyor muydu? Üç kez boşanma davası açtı. Kocası her defasında ‘’Ben boşanmak istemiyorum, karımı seviyorum’’ dediğinde dava düşüyordu. En son Vecide çocuklarıyla birlikte bize geldiğinde ‘’Anne dayanacak gücüm kalmadı artık, beni öldürse de artık o eve gitmem’’ diye ağladı. Zaten boşanmak istediği için öldürüldü.
Zaten boşanmak istediği için öldürüldü. Vecide kocasına neden dönmek zorunda kaldı? Bir ay boyunca hemen hemen her gün bize geldiler. Herkes araya gir-
kekelemeye başladı. Dışarı çıkmak istemiyorlar, “Babam gelecek, beni de öldürecek’’ diyorlar.
di. İki çocuk orda kalırsa perişan olur, Vecide ne söylerse onun dediği olur artık dediler. Kızım yine gitmiyordu. Eşim “Sen gitmiyorsan, bebeğini onlara ver’’ diyince kızım gitmeyi kabul etti. Sonra ne oldu? Kızı kendi evlerine götürdüler. Bir gece kızım abdest almaya banyoya girmiş. Bu arada kendileri aralarında Arapça konuşmuşlar. Sonra kocası banyonun kapısında kızımı beklemeye başlamış, kızım banyodan çıkar çıkmaz odaya götürüp dövmeye başlamış. Bize bunları çocuklar anlattı. Diğer gün kızımı, kaynı ile kocası kendi evlerine götürmüşler. Çocuklar da yanlarındaymış. Zorla vurarak eve atmışlar, cep telefonunu, evin anahtarını elinden alıp kapıyı üstüne kilitlemişler. Odaya ip asıp, ‘’as kendini’’ demişler. Kızım kendisini asmamış, bağırıp ağlamış. Bağırışlarını komşular da duymuş. Salih sabah gelip odaya bakmış, Vecide’nin kendisini asmadığını görünce ‘’Allah kahretsin, sen kendini asmamışsın’’ demiş. Annesiyle telefonda konuştuktan sonra kolonyalı pamuğu Vecide’nin ağzına sıkıştırmış. Vecide uyuyunca ipi arkadan sıkıştırmış, boğazını sıkmış. Vecide öldükten sonra onu yere uzatıp, ipi kesmiş. Kızımı saat 10.00 mı? 22.00 mı? döldürmüşler, karakola 16.00’da öldüğünü bildirmişler. Devlet devlet değil. Karakol olayın
Devlet devlet değil. Karakol olayın üstünde durmadı. Bu kızın annesi, babası nerede, neden sahipsiz diye sormadılar.
Dava açtınız mı? Dava açıyoruz. Kızım hiç bir gün mutlu olmadı. O evde dayağı, açlığı her türlü kötülüğü gördü. Salih’in ağırlaştırılmış müebbetle yargılanmasını istiyoruz. Salih, kızımı ailesi ile planlayarak öldürdü. Annesinin de kız kardeşinin de onun gibi ceza almasını istiyorum.
üstünde durmadı. Bu kızın annesi, babası nerede, neden sahipsiz diye sormadılar. Kızımın adını kimsesiz listeye koymuşlar. Çocuklar bunları size nasıl anlattı? Çocuklar ilk başlarda, sürekli ‘’Annem kendini astı’’ diyorlardı. Kızımın kırkı çıktığında mevlit okumak için gelen hocalar, ‘’Çocuklar konuşmadılar’’ dedi. Hoca, ortanca çocuk Muhammed’e dönüp, ‘’Annenizi kim öldürdü?’’ diye sordu. Muhammed, ‘’Babam öldürdü’’ diyince donup kaldık. Sonra arka arkaya olanları anlattı. Halası, çocuklara, ‘’Eğer söylerseniz, sizi de anneniz gibi yaparız’’ diye korkutmuş. Bu olay çocukların psikolojilerini bozdu. Büyük çocuk
Salih, kızımı ailesi ile planlayarak öldürdü. Annesi, kız kardeşinin de onun gibi ceza almasını istiyorum.
Peki, Platform ile tanışmanız nasıl gerçekleşti? Akrabalar bize söylediler. Onların aracılığıyla haberdar olduk. Daha sonra Platformd’an üyeler geldiler. Onlar sağ olsunlar.
Kadınlar sokakta
Forumlarla örgütlenen, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu gibi zaten yıllardır kadın mücadelesi veren örgütlerin çağrısıyla bir araya gelen kadınlar, AKP’nin kadın düşmanlığına karşı sokakta. Kadıköy’de tecavüzcü polislerden barikat Anarşist kadınların çağrısıyla 28 Eylül günü, Kadıköy’de bir araya gelen Emekçi Hareket Partili Kadınlar, HDK Kadın Meclisi, Yeni Demokrat Kadın, Vicdani Redçi Kadınlar Kadıköy Rıhtım karakolu önündeydi. Polis tacizini protesto eden kadınlar arasında bir
yıl önce aynı karakolda görevli polislerin tecavüzüne uğrayan Reyhan Topal da vardı. 28 Eylül Ankara’da gerçekleşen basın açıklaması ise Güvenpark’ta Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve Üniversiteli Kadın Kolektifi’ni bir araya getirdi. Boşanmak istediği için öldürülen Gönül Dilekçi’nin ailesi de en önde yerini aldı. İnançer’in açıklamasının ardından TRT önünde tepkilerini dile getirdikleri için gözaltına alınan Üniversiteli Kadın Kolektifi üyesi kadınlara, tüm kadın kardeşlerine sahip çıktıklarını bir kez daha gösterdiler. YARIN GÜNCEL
Aile konutunda da koca baskısı Toplumsal yaşamda sürekli ayrımcılığa, şiddete uğrayan kadınların aile mülkleri üzerindeki temel haklarını düzenlemeyi hedefleyen “aile şerhi” düzenlemesi yeni bir baskı aracına dönüştü. Medeni Kanun hükümleriyle korunan, torba yasa paketi ile de mahkeme kararı zorunluluğu kalkan “aile şerhi” uygulamasına göre, kadınlar muhtarlıktan aldıkları belge ile ailecek yaşadıkları konutun tapusuna veya kira kontratına aile
şerhi koydurabiliyordu. Böylece eşten habersiz evin satılması gibi durumların yaşanması, şiddet söz konusu olduğunda kadının sokakta kalması gibi sıkıntıların ortadan kalkması hedefleniyordu. Yasanın uygulamaya girmesiyle başvurularda 3 kat artış görüldü. 2012’de bin 243 olan aile konutundaki şerh sayısı bu yılın 8. ayında 3 bin 700’e ulaştı. Ancak baskı gecikmedi. Eşlerinin zoruyla binlerce kadın, kendi evi üzerindeki haktan vazgeçmek zorunda bırakıldı. Baskılar nedeniyle bin 328 kadın kendi isteğiyle ‘aile konut şerhinin terki’ni istedi. Yani evindeki hakkından vazgeçti. YARIN GÜNCEL
GUNCEL
07
3 Ekim 2013
Gülsüm Kav
ANA FiKiR
Murat, Hatice, Muhterem Türkiye’de şampiyon olabilirsiniz. Koşuda ülke birincilikleriniz olabilir. Ama bütün bunlar, değil iyi yaşamanıza, hayatta kalmanıza bile yetmez. Bir göçükte hayatınız son bulabilir. Bu, meclisin bahçesinde bile olur, TBMM çatısı altında dahi işçi ölür bizim memlekette. Depremde standart olarak böyle olur, kerelerce böyle olur. Türkiye’de göçük altında kalmamanız için gerçekten tam olarak ne gerekir bilinmez? Ve en son, AKP’nin olimpiyatlar için hırs yaptığı, sporcu yetiştirmek için oraya buraya komut yağdırdığı bir zamanda, milli atlet Murat Karabaş, bir okulun inşaat çukurunda can verir. İşçi ölümlerinde Avrupa birincisi Türkiye, koşuda Türkiye birincisini yener. İşte AKP’nin spora verdiği büyük önem. Böyle bir sporcusunu, şampiyonu bile esirgemeyen AKP, şampiyon olmayan işçiye neleri reva görüyor varın siz düşünün. Şampiyon Murat, bir okulda öğretmen olmak için bekleyen Murat, ekmek parası için ağabeyi ile inşaatta çalışan Murat, okulda öğretmen olmak yerine can veren işçi kardeşimiz Murat. Hepimizin başı sağolsun. İşçi ölümlerine son vermek için yürütülen mücadelede Murat’ın adı ahdimiz olsun. * Türkiye’de anne olabilirsiniz. Bebeğiniz daha anne sütü döneminde olabilir. AKP çok önemser bunları, bilirsiniz. Kürtaja karşı ceninin haklarını bile savunan AKP için, doğmuş olan, süt emen minik bebekler ve anneleri ne kadar kıymetlidir, ne kadar kutsaldır değil mi? Ama bütün bunlar, değil iyi yaşamanıza, hayatta kalmanıza bile yetmez. İşte, bir sahur vakti, kan uykunuzdan uyanıp bebeğinizi kucaklayıp emzirdiğiniz bir anda, yani bu gerçekten de kutsal olan anda, camınıza bir taş atılır. Ne oluyor diye pencereden uzandığınızda, av tüfeğiyle başınızdan vurulursunuz Türkiye’de. Tasarlanmış kadın cinayetleri ülkesidir burası. Kocaları, eski kocaları ve tanıdıkları diğer erkekler tarafından her gün kadın kardeşlerimiz öldürülür. Hatice Palta’nın ölümü gibi kalleş kurşunlarla ölürken kadınlar, anneliği, bebekleri, emzirmeyi, doğal doğumu ve benzeri ne varsa hepsini çok önemseyen AKP suskundur. Bütün bu konuların muhatabı olan bakan; Fatma Şahin uzun bir zamandır suskun. Her konuda pek yakında başbakanın sunacağı “Aile paketi” ni referans veriyor, susuyor. AKP’nin diğer bütün bakanları gibi, her şeyi “ başbakanına” havale etmiş. Aile bakanı değil, “Aile paketinin bakanı” sanki. * Türkiye’de ayrıca aile olmak isteyebilirsiniz ama düğününüzü tanıştığınız yerde, Gezi Parkında yapmak isterseniz, düğün bile yasaklanır. Gezi Parkı varsa içinde, cenaze de yasaklanır, düğün de. Her zaman kız istemeye koşa koşa giden, aile kurulsun diye çırpınan yetkililer de gelmez bu düğüne. Ama halk gelir. Hayırlı olsun. Başbakan, hiç haddi olmadığı halde her ağzını açtığında, kadınların nasıl yaşayacaklarına karışır, aile konusunda hiç susmaz iken, yasaklanan düğünler, kadın cinayetleri, işçi ölümleri konusunda hiç konuşmaz. Paramparça aileler konusunda suskundurlar hepsi. Sadece yeni yasaklar için konuşur. Hiç ara vermeden konuşur, bir dediği bir dediğini tutmaz, yine konuşur. En son işi halkı ihbara teşvik etmeye kadar vardırır. * Ve bütün bunların sonucunda Temmuz ayında kadın cinayetleri artar. Bir gün içinde dört acı haber alırız. Tam son aylarda bir gerileme var derken, bu ay çok kanlı başladı ve bunun bir sebebi var: Devlet şiddetinin, erkek polisin uyguladığı kör saldırının “destan” addedildiği bir ortam, her tür şiddete zemin hazırlıyor. Koruma kararı olmasına rağmen, öldürülen Muhterem kardeşimizin ailesine, yardım istedikleri karakolda “bütün polisler Taksim’de” denildi. Savcı, 10 gün zorlama hapsi olan kocayı serbest bıraktı. Ertesi gün Muhterem’in cenazesi geldi anne evine. Kadınları korumayan polisler ve savcılar ile, halkı öldüren, yaralayan, gözaltına alan, tutuklayan polis ve savcılar ama işçi ölümlerinin faillerini yakalamayan, yargılamayan polis ve savcılar arasında fark görebiliyor musunuz? gulsumkav@gmail.com
Abdullah Gül’den gezi yorumu TBMM’nin 24. Dönem 4. Yasama Yılı’nın açılış konuşmasını Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yaptı. Açılış konuşmasında Gezi eylemine de değinen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Gezi Parkı’nda çevre duyarlılığı ve şehir estetiği kaygılarını sergileyen gençlerin barışçı eylemlerini, demokratik gelişkinliğimizin yeni bir tezahürü olarak gördüm”
istanbul özge doğan
Türkiye Büyük Millet Meclisi 24. Dönem 4. Yasama Yılı 1 Ekim günü açıldı. Meclis’in açılış konuşmasını yapan Abdullah Gül, konuşmasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı demokratikleşme paketine, çözüm sürecine ve özgür basının demokrasi için önemine değindi. Gül’ün konuşmalarında öne çıkan başlıklardan Gezi eylemleri ile ilgili açıklamaları oldu. Gül, Gezi eylemlerini demokratik bulduğunu anlatan ifadeler kullandı. “BARIŞÇI EYLEMLER DEMOKRASİ TEZAHÜRÜ” Türkiye’nin genç, dinamik ve hızla şehirleşen bir toplum olduğunu
bu sebeple demokratik sistem içerisinde dile getirilen ihtiyaçların ve taleplerin süreklilik arz edeceğini belirten Abdullah Gül, “Bu anlayışla, Gezi Parkı’nda çevre duyarlılığı ve şehir estetiği kaygılarını sergileyen gençlerin barışçı eylemlerini, demokratik gelişkinliğimizin yeni bir tezahürü olarak gördüm” dedi. “Uzun yıllar yargısız infazlarla, işkenceyle ve vahim insan hakları ihlalleriyle anılmış olan ülkemizin, bu kez, gelişmiş demokrasilerdeki benzer kaygı ve taleplerle gündeme gelmesinden çekinilecek bir husus yoktu” sözleriyle Türkiye’nin yıllarca insan hakları ihlalleriyle anıldığını ancak Gezi eylemlerine katılan halkla birlikte bu profilin demokratik bir ülkeye dönüştüğünü söyledi.
ÖLEN YEDİ KİŞİ İÇİN HALA ADALET YOK Abdullah Gül, “Bu nedenle, gerek ben, gerek Hükümet yetkilileri, ‘iyi niyetli mesajların alındığını’ eylemlerin hemen ardından ifade ettik” sözleriyle hükümetin ve polisin, Gezi eylemleri sırasında demokratik haklarını kullanan halka karşı saldırılarını görmezden geldi. Gezi eylemleri sırasında 7 insanın hayatını kaybetmesinden sorumlu polis ve devlet görevlilerine karşı hala adil bir yargılama yapılmamışken ve AKP hükümeti, Gezi eylemlerinde halkın haklı isyanını her türlü karalama çabasıyla üstünü örtmeye devam ederken, Abdullah Gül hükümet yetkililerinin ‘iyi niyetli mesajlar aldığını’ ifade eden açıklamalar yaptığını iddia etti.
GÜL DE ‘VANDAL’ DEDİ Abdullah Gül yaptığı Gezi açıklamalarında Başbakan Erdoğan’ın eylemciler için kullandığı ‘vandal’ yakıştırmasını devam ettirdi ve “Ne var ki, bazı aşırı gruplar, şiddet kullanarak ve vandalizm sergileyerek barışçı gösterileri istismar etme teşebbüsünde bulunmuşlardır. İyi niyetle başlayan bu eylemler zamanla kamu düzenini bozan, yanlış bir niteliğe bürünmüştür” dedi. Abdullah Gül, polisin eylemcilere kullandığı sert saldırılara da değindi ve “Bu süreç içerisinde zaman zaman şahit olduğumuz başta aşırı güç kullanımı olmak üzere tüm hukuk ihlalleri araştırılmakta, yargı süreçleri devam etmektedir” dedi.
Ali’nin davasına güvenlik bahanesi Eskişehir’de 2 Haziran’da Gezi Direnişi sırasında polis ve sivil saldırganlar tarafından sopalarla dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın ölümüyle ilgili tutuklanan 1’i polis 5 kişinin yargılanacağı davanın başka bir ile kaydırılması söz konusu. 20 Kasım’da Eskişehir’de görülmeye başlanması gereken dava hakkında Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesi, davanın Eskişehir’de görülüp görülmemesiyle ilgili Valilik ve Başsavcılık’tan görüş istedi. Ali İsmail’in ölümünün ardından “Arka-
daşları öldürmüş olabilir” sözleriyle büyük tepki çeken Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna yargılamanın il dışına nakli yönünde görüş bildirdi. Yapılan yazılı açıklamada, “Gezi olayları benzeri şiddet içerikli toplumsal olayların çıkmasına zemin oluşturabileceği öngörülmektedir” ifadeleri hükümet kanadında Gezi Direnişi korkusunun hala sürdüğünü gösterdi. YARIN EĞİTİM
Dink suiskastinin sanığı firarda
Tezkere bir yıl daha uzuyor 4 Kasım’da süresi biten tezkerenin süresi bir yıl daha uzatılıyor. Hükümete, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yurtdışına gönderilmesi için bir yıl süreyle yetki veren tezkere meclise sunuldu. Tezkerenin gerekçeleri arasına Suriye ’de kullanıldığı iddia edilen kimyasal silahlar ve Suriye kaynaklı saldırılar sebebiyle Türkiye ’de 71 kişinin ölümü yer aldı. Meclise sunulan tezkerede, “Suriye rejiminin kimyasal silah da dahil uluslararası hukuk tarafından yasaklanmış silahları kullanması, başta ülkemiz olmak üzere Suriye’nin komşularına yönelik yakın ve ciddi tehdidi de azami düzeye çıkarmıştır” ifadeleri yer aldı ve Türkiye’nin, rejimin yapabileceği her türlü saldırıdan ve Suriye’deki belirsizlik ve kaos ortamından en çok etkilenecek ülke konumunda olduğu belirtildi. YARIN GÜNCEL
Yeniden görülen Hrant Dink suikasti davasında hakkında yakalama kararı çıkarılan Erhan Tuncel, duruşma günü hastaneden bir günlük raporu gerekçe göstererek duruşmaya katılmamıştı. 17 Eylül’de görülen yeniden görülmeye başlanan davada İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Erhan Tuncel hakkında yakalama kararı çıkartılmasına karar verdi. Daha önce Tuncel’in 17 Eylül’deki ilk duruşmaya katılacağını belirten
avukat Erdoğan Soruklu, müvekkilinin duruşmaya gelmemesine mazeret olarak hastaneden alınan bir günlük raporu sunmuştu. Tuncel, aradan geçen 14 güne rağmen yakalanamadı. Hrant Dink’in cinayetine ilişkin devam eden soruşturma kapsamında da savcı Muammer Akkaş, Temmuz ayında Tuncel’e ifadesinin alınması için ulaşılması talimatı vermiş ancak, emniyet görevlileri Tuncel’e ulaşamamıştı. YARIN GÜNCEL
EMEK
08
3 Ekim 2013
Gün Çağ Aydın
Kardeşim Hasan
PRiZMA
AKP hükümeti artık neyle kıyas edilebilir bilemiyorum. Aklıma o kadar çok olumsuz örnek geliyor ki hiç biriyle eşleştiremiyorum. Aklımdaki en kötüye bile haksızlık etmek istemiyorum. Zulmün her türlüsünü gördük ama böylesiyle ilk defa karşılaşıyoruz. Hasan Ferit kardeşimizin cenazesi engellemeler nedeniyle bir türlü defnedilemiyor. Hasan Ferit Gedik, Gülsuyu’nda devletin yapmadığını yaparken hayatını kaybetti. Gencecik yaşında unutulmayacak olanlar kervanına katıldı. Öyle güleryüzlü bir gence ölümü yakıştıramadık bir türlü. Forumlara gelmiş gitmiş. Derdini anlatmış insanlara, hemen hemen tüm forumlara uğramış. Hayatının tamamını mücadeleye adamış ve hiç ekonomik olmamış. Gülsuyu’nde çeteler takır takır insan vururken o da dikilmiş karşılarına. İzin vermeyeceğiz demiş gençleri zehirlemenize. Bundan daha temiz bir mücadele var mı? Onun isteği yoksul mahallelerine devlet eliyle giren çetelerin hareket alanı bulamamasıydı. Zehirlenenler bizim gençlerimizdi. Her şey bu kadar ulu orta olurken peki devlet neredeydi? Gezi Parkı’nda onbinlerce insana gaz atarken, onları vurup öldürürken, on kişilik bir çete ile mi başa çıkamayacaktı bu devlet. Başa çıkamayacaktı değil elbet bu sorunun cevabı. Başa çıkmıyor. Bu çeteler kirli para pazarının her bir köşe başını tutanlardır. Bu çeteler ihbarcıdır, katildir, en yakınındakini bile kendi çıkarları uğruna gambazlayanlardır. Devlet yıllarca bunları saldı işte üstümüze. Bir çok faili meçhulun faili değil mi bu çeteler? Kimisi Gülsuyu’ndaki gibi mayfadan bozma, kimisi de Keçiören’de ki resmi bir A Takımı. Bunun resmisi de gayrı resmisi de devlete hizmet eder. Uyuşturucu pazarına çomak sokacak tek güç ise Hasan Ferit gibi temiz yüreklilerdir. İste bu nedenledir çetelerle devrimcilerin “savaşı”. Hasan Ferit son nefesini verdiğinde eşyaları kaçırıldı polis tarafından. Bu eşyalar şimdi kayıp. Bizim memleket polislerin delil kararttığı bir memlekettir. Acılı insanlara hastane koridorlarında cop vuran polislerin devletidir. Cenazeyi Armutlu Mahallesi’nden çıkartmayan zalimlerin devletidir. Hasan Ferit’in annesinin gözyaşları sel oldu aktı. O her gözyaşı döktüğünde yüreğimiz dağlandı. Dedesi acılıydı ama aslan gibi ayakta duruyordu. Babası kelepçeli getirildi cenazeye ve çözülmedi kelepçesi. Rahatça sarılamadı evladının tabutuna. Savaşta bile cenazeye böyle bir saygısızlık yoktur. AKP hükümeti ölü bir devrimcinin yarattığı girdaptan dahi korkuyor. Sen kaygılanma kardeşim Hasan. Yoldaşların senin için dimdik duruyor. Vasiyetinde ki gibi horon vuruyor ve dilek balonları uçuruyor. Oradayken de yüzün hep gülsün kardeşim Hasan. Senin dudağındaki tebessüm bize umut veriyor. Yumruğunu sıkılı tut kardeşim Hasan. Sokaklarda binlerce sıkılı yumruk hesabını soruyor. Belki de en mutlusu sensin kardeşim Hasan. Gezi’de kaybettiğimiz diğer kardeşlerimizin yanındasın artık. Sımsıkı sarıl onlara, yanınıza geldim de. Selamlarımızı ilet kardeşlerimize. Sarıl Cevahir’ini yanında götüren Mahir’e. Şimdi hepiniz elimizde birer bayraksınız. Size tekrar geleceğiz hem de uğruna öldüğünüz hayatı müjdelemeye. guncagaydin@hotmail.com
TEKSAN’ın patronlarına 15 yıl hapis istemi
Eskişehir’de 22 Haziran 2012 tarihinde meydana gelen patlamada hayatını kaybeden 4 işçinin davası sürüyor. 8. Duruşmada patronlara 3 ile 15 yıl hapis istendi. Dava, Zafer Akansel ve Yusuf Vasfi Özalp’in savunma hazırlaması için 17 Aralık 2013 tarihine ertelendi. İstanbul muhammed ünsal
22 Haziran 2012 tarihinde Eskişehir, TEKSAN Sanayi Sitesi’nde meydana gelen patlamada, Umut Küçükarabacı, Ahmet Uysal, İsmail Tünel ve Melik Duran hayatını kaybetmişti. Kaçak şekilde patlayıcı madde üretilen Robtech atölyesinin sahibi Zafer Akansel ve üst işveren Yusuf Vasfi Özalp hakkında dava açıldı. Bugün Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada sanıklar için taksirle adam öldürmek suçundan 3 ila 15 yıl arasında hapis cezası istendi. Sanık avukatları ise müvekkillerinin patlayıcı madde ihracatı yapmadığını söyleyerek beraat istediler. Dava, sanık Zafer Akansel ve Yusuf Vasfi Özalp’in savunma hazırlayıp sunmaları için 17 Aralık 2013 tarihine ertelendi.
verilecek kararın emsal gösterilebilecek ve caydırıcı nitelikte olmasını istiyoruz. Çünkü biliyoruz ki caydırıcı cezalar verilmediği sürece işçilerin hayatı işverenler için sadeAdliye önünde basın açıklaması ce alınacak bir risk olmaya devam İşçi Ölümlerine Son Platformu, du- edecek” ifadelerine yer verildi. ruşmadan önce bir basın açıklaması yaparak işçi ölümlerinin son bul- “Adalet yerini bulsun, biraz olsun ması için patronların caydırıcı ceza içimiz rahatlasın istiyorum” almalarını talep etti. Basın açıkla- Ölen işçilerden Umut Küçükaramasında “Her şey bu kadar gözler bacı’nın ablası Nur İhtiyar, davayı önündeyken, bu davanın takipçisi şöyle değerlendirdi: “Kardeşimin olan bizler, mahkeme tarafından ve arkadaşlarının ölümüne sebep
olanların hak ettikleri cezayı almalarını bekliyoruz. Suçlular dışarıda gezdikleri sürece biz hep huzursuz olacağız, ölen kardeşlerim de hep huzursuz olacaklar. Davamızın peşindeyiz, biz hiç bırakmayacağız. Yargılamadan iyi sonuçlar bekliyoruz. Bizim içimizi rahatlatacakları kararı almalarını sabırsızlıkla bekliyoruz” Ceza almaları emsal olacak İşçi Ölümlerine Son Platformu avukatı Gökçesu Özgül, davadan
çıkacak bir ceza kararının başka davalara da emsal teşkil edebileceğini söyledi. Özgül “Davada çok önemli bir nokta olduğunu düşünüyorum. İkinci kez bilirkişi raporu alınması talebi reddedildi. Savcı taksirle adam öldürmeye neden olmaktan cezalandırılmalarını istiyor. Sanıkların ceza almaları emsal teşkil edecek. Bu da işçilerin daha güvenli koşullarda çalışmalarının sağlanmasını gerektirecektir” dedi.
THY uçuş güvenliğini hiçe sayıyor
HES İnşaatında çocuk işçi öldü
Al kalemi eline
e m e kç i l e rd e n
mektuplar
Emekçinin yanında olan yok
Erzurum’un İspir ilçesinde HES inşaatında çalışan 16 yaşındaki Vefa Aydemir adlı işçi hayatını kaybetti. Vefa, üzerine yıkılan duvarın altında kaldı. Arkadaşları tarafından hastaneye kaldırılan Vefa, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Vefa’nın ağabeyinin
kimliği ile çalıştığı iddia edilirken Cumhuriyet Savcılığı çocuk işçi çalıştırdığı için HES inşaat firması ile taşeron firma yetkilileri hakkında soruşturma başlattı. Şantiye yetkilileri, çocuk işçi çalıştırmalarının mümkün olmadığını ileri sürerek, taşeron firmayı suçladı. YARIN GÜNCEL
Ürettiklerini sergilediler
Tazminatları verilmeden işten atılan Kazova Tekstil işçileri, başlattıkları direnişin 207’inci günündeler. İşten çıkartıldıktan sonra üretim alanlarına sahip çıkarak üretmeye devam eden işçiler bir defile düzenleyecekler. Fabrikayı işgal ettikten sonra patronlar tarafından hurdaya çevrilmiş makinaları kendi imkanlarıyla tekrar çalışır duruma getirmiş ve üretime geçmişlerdi. İşçiler, 28 Eylül’de fabrika önünde gerçekleştirecekleri defile ile ürettiklerini sergileyecekler. YARIN GÜNCEL
Hacettepe Üniversi- kurumlarında. Aile yardıtesi Biyoloji mezu- mının insancıl değerlerde nuyum. Şuan laboratuar olmalı. Ulaşım için kaycihazları satan bir medikal nak sağlanmakta. Çalışılan sektöründe çalışmak zo- yerlerin belirli sayılarda ki runda bırakıldım. Çalıştı- büyüklüklerine göre lojğım işte devamlı man sağlanmagezmek zorunlı. Çalışacağı dasın.Sigortanız yerlerde insanyapılır fakat baların kolaylıkla barınabilmeleri zı firmalar tam maaş üzerinden sağlanmalı. Bu yapmaz. Bazen şartlar sağlansa aslan özbilge işten çıkarsın insanlar bir nebama primleriniz içeride ze rahatlar. kalır.İşçinin yanında olan İnsanca yaşayabilecekimse yok herkes patron- ğim şartlarda, öncelikle ların yanında. sağlıklı olduğum kendi Devletin hiç bir zaman alanımda bir iş istiyorum. emekçiyi düşündüğü- Eğer istihdam edilemenü düşünmem. işçilerin yeceksem, o kadar sene emekçilerinin haklarının okumanın ne anlamı var. toplu aranması için en İleride eşim ve çocuklarıbüyük etken sendikalaş- ma güzel bir gelecek kuramadır. İşçiler daha saygın bileyim istiyorum. yerde bulunmalı devlet Sen de kendi hikayeni anlatmak istersen, al kalemi eline bilgi@yarinhaber.net
EKONOMI
09
3 Ekim 2013
Sol Köşe
Konak Halkevi’nin yeni yeri açıldı
İş isteyen halka biber gazı ile saldırdılar
Polis, iş kuyruğunda çıkan izdihamda işsizlere bile biber gazı ile saldırdı. 644 kişilik işe başvurmak için 2000 kişinin gelmesi izdihama neden olurken, işsizliğin boyutunun da bir örneği oldu. Polisin, Gezi direnişi ile birlikte ne kadar rahat gaz kullandığı tescillenirken, hükümetin iş isteyen halka karşı tavrı da su yüzüne çıkmış oldu.
İzmir’de Konak Halkevi’nin yeni şube açılışı Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy’un katılımıyla yapıldı. Etkinlikte Gezi Direnişi’nde yitirilen 6 direnişçi de anıldı. Yapılan konuşmaların ardından, Halkevi Çocuk Korosu’nun yanı sıra pek çok müzik topluluğu ve tiyatro topluluğu sahne aldı. Açılışa dayanışma için DİSK’e ve Türk-İş’e bağlı sendikalar ile TMMOB, Türkiye İnsan Hakları Derneği, ÖVDER, Devrimci 78’liler Derneği, Çağdaş Görmeyenler Derneği, Tutuklu Aileleri ile Dayanışma Derneği, Halkın Kurtuluşu Gazetesi, Emekçi Hareket Partisi, Halkların Demokratik Kongresi, Türkiye Komünist Partisi, Özgürlük ve Dayanışma Partisi katıldı. YARIN EKONOMİ
İŞKUR tarafından alımı yapılan 644 kişilik geçici işe 2000 kişi başvurdu.
Ulucanlar katliamı anması yapıldı İş isteyen halka polis gazla saldırdı her türlü protestoya biber gazı ile saldırdığı yetmezmiş gibi, şimdi Türkiye’de işçi alımı ilan- de iş isteyen vatandaşların üzerine larına yapılan rekor sayıda biber gazı ile saldırdı. İşsizlik her başvuru haberleri artık alışıldık geçen gün büyüyen bir soruna döhaberler arasında yerini almaya nüşmüşken, bu kez de işsizler hebaşladı. 10 kişilik işe bile yüzlerce defteydi. kişinin başvurduğu Türkiye’de işsizliğin geldiği noktanın son örneği de GEÇİCİ İŞE BİLE REKOR BAŞVURU Urfa’nın Siverek İlçesi’nde iş isteyen Şanlıurfa’nın Siverek İlçesi’nde, İŞvatandaşlara polisin saldırması ile KUR tarafından Toplum Yararına yaşandı. Çalışma Programı kapsamında 9 ayGezi Direnişi ile birlikte polisin lık süreyle 644 işçi alınacağı duyuhalka yönelik saldırıları bitmek bil- ruldu. Duyurunun ardından başvumedi. Biber gazı kullanmayı artık ruların alındığı spor salonu önüne iş alışkanlık haline getiren polis ey- isteyen yaklaşık 2000 kişi toplandı. lemlere, cenazelere, karşısına çıkan Böylece, 9 aylık geçici bir işe bile ekonomi sanem deniz kural
26 Eylül 1999’da Ulucanlar Cezaevi’nde siyasi tutuklular tarafından başlatılan ayaklanmayı bastırmak için yapılan katliam sonucu 10 devrimcinin yaşamını yitirmesi, İzmir’de düzenlenen anma etkinliği ile protesto edildi. 29 Eylül Pazar günü Habip Gül’ün mezarı başında anma eylemi yapıldı. Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP) ve Emekçi Hareket Partisi (EHP) tarafından düzenlenen anma, Helvacı Mezarlığı’nda, Habip Gül’ün ailesiyle birlikte yapıldı. Gezi direnişinde kaybedilen direnişçilerin de anıldığı yürüyüşün ardından saygı duruşu ve konuşmalar yapıldı, şiirler okundu ve mezara karanfiller bırakıldı. YARIN EKONOMİ
Tezkereye karşı eylem yaptılar
Halkların Demokratik Kongresi İstanbul Meclisi, TBMM Başkanlığı’na gönderilen savaş tezkeresini Galatasaray Lisesi önünde yaptığı basın açıklamasıyla protesto etti. HDK adına açıklama yapan Ahmet Saymadi, tezkerenin Suriye ve Rojava’ya savaş ilan etmek anlamına geldiğini söyledi. Saymadi, şöyle konuştu: “Tezkere AKP hükümetinin kardeş halkları birbirine boğazlatma tutumunda ısrar demektir. Tezkereye karşı çıkmak Haziran isyanının çaktığı kıvılcımlarla Kürt halkının özgürlük mücadelesini birleştirmek halkların demokratik ve aydınlık geleceği için elzemdir.” YARIN EKONOMİ
Baskılara karşı yılmayacağız
Birçok vatandaş polisin gazlı saldırısından etkilenerek fenalaştı. rekor başvuru örneği yaşandı. İşe başvurmak için gelen kalabalık arasında izdiham yaşandı. İŞKUR yetkilileri bunun üzerine polisi çağırdı. Aynı anda içeriye girmek isteyen ve izdihama neden olan vatandaşlara, polis biber gazı ve copla saldırdı. Gazdan etkilenenlerin bazıları spor salonunun içine girerken, fenalaşanlar için sağlık ekiplerinden yardım istendi. Sağlık ekipleri tarafından ilk müdahalesi yapılan fenalaşan vatandaşlar, ambulanslarla Siverek Devlet Hastanesi’ne götürüldü.
İŞSİZLİK TIRMANIYOR Siverek’te yaşananlar, her gün yeni açılan işlere rekor başvuru haberlerini gördüğümüz Türkiye’de yaşanan işsizliğin boyutunu tekrar gözler önüne serdi. En ufak bir hak arama talebini dahi kabullenemeyen hükümet, yalnızca iş isteyenlere bile gazla, copla saldırmaktan geri durmayacağını bir kez daha ortaya koymuş oldu. Böylece Gezi Direnişi ile artık su yüzüne çıkmış olan “yasaklar” listesine bir madde daha girmiş oldu: İş istemek…
Elektriğe 3 ay zam yok
Zam rekoru banliyöde TÜİK Tüketici Fiyatları Endeksi hesaplamasına göre, bazı ulaşım araçlarının ücretleri son 1 yılda enflasyondan fazla arttı. Banliyö, metro, belediye otobüsü ve taksi ücretlerindeki artışlar 1 yıllık enflasyonu geride bıraktı. Fiyatı en çok artan araç banliyö treni oldu. Banliyö treni ücreti yüzde 27,2 arttı. Ağustos 2012’de 1,84 lira olan banliyö treni ücreti Ağustos 2013’te 2,34 liraya ulaştı. Banliyö treni ücretindeki artışı, metro ücreti izledi. Metro ücretleri yüzde 15,9 yükseldi. Metro ücreti Ağustos 2012’de 1,70 lira iken, Ağustos 2013’te 1,97 liraya çıktı. Belediye otobüsü ve taksi ücretlerinde de enflasyonun üzerinde artış yaşandı. Belediye otobüsü ve taksi ile seyahatin bedeli yüzde 9,5 arttı. YARIN EKONOMİ
Enerji Bakanı Taner Yıldız, elektrik fiyatlarına Ekim, Kasım ve Aralık aylarında zam yapılmayacağını açıkladı. Yıldız, “Önümüzdeki 3 ay, Ekim-Kasım-Aralık itibarıyla elektrik fiyatlarına zam yapmaksızın 2014’e taşımış olacağız” dedi. Yıldız, yüksek elektrik faturalarıyla ilgili olarak, “Vatandaşımız en fazla önceki ayın yüzde 30 fazlası kadar olan tutarı ödeyecek. Faturanın kalan kısmı için yapılacak itirazın karara bağlanması beklenecek” diye konuştu. Öte yandan, geçtiğimiz aylarda elektriğe yapılan zamlar sıkça tartışma konusu olmuştu. 1 Ekim’de uygulamaya giren elektrik zammı vatandaşın cebini zaten yakmaya başladı bile. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) perakende elektrik fiyatlarının yüzde 4,03 ile yüzde 9,81 arasında değişen oranlarda artırılmasına karar vererek bu uygulamayı 1 Ekim’de başlattı. 21 elektrik dağıtım şirketi tarafından uygulanan tek zamanlı elektrik satış fiyatları ortalama olarak meskende yüzde 9,81 oranında artarak 35,704 kuruşa yükseltildi. Perakende elektrik fiyatları, orta gerilim sanayi abonelerinde kWh başına yüzde 4,03 oranında artarak 27,748 kuruşa, ticarethane abonelerinde ise yüzde 8,06 oranında artarak 35,934 kuruşa yükseldi. YARIN EKONOMİ
ABD kepenk kapatıyor Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Malatya İl Başkanı Ayhan Yener, polisin Yasin Taşkın adlı üyelerine ajanlık dayatmasında bulunduğunu açıkladı. Yener şunları belirtti: “Şimdiye kadar gözaltı tutuklama ve her türlü baskıya karşın, gücünü halklarımızdan alan bir parti olarak dayatmalarınızı boşa çıkardık. Polise sesleniyoruz; Ellerinizi üyelerimizden çekin. Üyelerimizin ve yöneticilerimizin başına geleceklerden Malatya polisi, valisi ve AKP iktidarı sorumlu olacaktır.” YARIN EKONOMİ
ABD Kongresi, hükümetin maaş ödemelerine devam edebilmesi için 6 haftalık kısa vadeli bütçe çıkarmasına onay vermeyince hükümet resmi olarak kapandı. Kongre’deki Cumhuriyetçilerin, bütçe teklifine sağlık reformunun durdurulması veya ertelenmesi şartına bağlamak istemesi, ABD’nin 17 yıl aradan sonra ilk kez resmi olarak kapanmasına yol açtı. Eğer Kongre bütçe konusunda uzlaşmaya varamazsa, 800 bin hükümet çalışanı iş yerlerine gidemeyecek, federal kurumların birçoğu, parklar, müzeler kapanacak. Bunun yanında, 10 binlerce havalimanı çalışanı, gardiyan ve sınır kontrol görevlileri de ücret alamadan çalışmaya devam edecek. ABD Başkanı Obama, hükümetin kepenkleri kapatmasının, ülke ekonomisine önemli boyutta zarar vereceği ve vatandaşlar üzerinde çok ciddi ekonomik etkilerinin olacağı
uyarısında bulundu. Obama, sağlık reformundaki düzenlemelerin, hükümet kapansa da kapanmasa da devreye gireceğini kaydetti. Obama, hükümetin kepenkleri indirmesi halinde, sosyal güvenlik yardımlarının devam edeceğini ve emeklilere yönelik sağlık sigortası hastalarının hala doktorlarını görebileceğini, posta hizmetinin ve ulusal güvenlik ile kamu güvenliğiyle alakalı hükümet faaliyetlerinin süreceğini belirtti. Ancak federal çalışanların maaşlarının gecikeceğini, yüz binlerce kamu görevlisinin ücretsiz izne çıkarılacağını, ulusal parkların, ofis binalarının kapanacağını, yaşlılar, gaziler, kadınlar, çocuklar ve işletmelere sunulan hizmetlerin aksayacağını belirtti. YARIN EKONOMİ
FORUMLAR
10
3 Ekim 2013
Forumlar THY işçileriyle dayanışmak için havaalanında yürüyüş gerçekleştirdi
Forumların katılımı Grev sürecini nasıl etkileyecek? İstanbul Yoğurtçu parkı
Forumların katılımıyla oluşturulan THY İşçileriyle Dayanışma Komitesi Gezi Direnişi’ni havaalanına taşımak için THY Genel Müdürlüğü’ne yürüyüş gerçekleştirdi. THY işçilerinin mücadelesini forumlarla birleştirmesinin grev sürecini nasıl etkileyeceğini İstanbul ve Eskişehir’deki forum katılımcılarına sorduk.
İstanbul Levent Sporcular Parkı
İstanbul Etiler Sanatçılar Parkı
İstanbul İstanbul
Yeniköy Forumu
Yoğurtçu parkı
Taygun Kon
Forumlar işçilerle birleşti
Gezi sürecinin ve sonrasındaki forumların oluşumu esas olarak işçi hareketinden uzaktı. Ancak işçi sınıfı Gezi Parkı’na girmemizden parklarda başlayan forumlara kadae her daim bu sürecin içerisinde yer almış ve sürecin aktif bir katılımcısı olmuştur. Özellikle Kozova, HEY Tekstil ve THY işçileri bu süreçte ipi en önde göğüsleyenlerdi. Forumlar başladıktan sonra da işçi sınıfının hareketi ile birleşmek forumların gündemleri arasında sık sık telaffuz ediliyordu. Özellikle THY işçileri ve Kozova İşçileri başta olmak üzere işçi sınıfı forumlara bir nebze de olsa ilgi gösterdi ve seslerini forumlar aracılığıyla duyurma imkanı elde etti. İşçi sınıfının bu katılımı göstermesi gerekiyordu ve bu çok önemli bir adımdı. Gerek Kazova işçilerinin kurduğu pazarlar gerek THY işçileriyle havaalanında yaptığımız eylem; işte bu arayışın bir sonucu forumlarla işçi sınıfının ortak paydada birleşme arayışının bir ürünüdür. Son olarak THY işçileriyle dayanışmak ve Gezi Ruhunu havaalanına taşımak için havaalanında forumların katılımıyla yapılan bu eylem forumların toplumun her kesimi üzerinde bıraktığı etkiyi ifade etmesi açısından ayrıca bir öneme sahiptir.
Hasan Sarıkaya
ezgi öz
Murat Can Aşlak
Forumların greve desteği önemliydi Biz Etiler Forumu olarak bu tür işçi ve emekçi eylemleri olabildiğince destek veriyoruz. Hava-iş Sendikası bize grevdeki işçileriyle birlikte geldi ve bizi dayanışmaya çağırdı. Konu Forumlar arası koordinasyona geldiğinde ortak katılım kararı aldık ve Etiler Forumu olarak eyleme olabildiğince güçlü katılmaya çalıştık. Forumların grevdeki işçilere destek vermesi iyi bir etki yaptı. Bundan sonrası için eylemlerin duyurusunun yapılması çok önemli. Sosyal Medyadan yapılan duyurular bu konuda çok önemli. Çünkü forumların katıldığı eylemlere çağrı yapıldığında katılım oranı daha da artıyor. Ana akım medyanın görmezden geldiği bu tür grev ve direniş haberleri forumların yaptığı çağrılarla daha da duyurulmuş olur. Atatürk Havalimanı’nda yapılan eylem de forumların THY işçileriyle bağını güçlendirmiş oldu. Bu etkiyi diğer sınıf mücadelesi veren işçilerle de sağlamamız büyük önem arz ediyor. Etiler forumu THY işçilerin verdiği mücadeleye sonuna kadar katılacaktır ve sürecin takipçisi olacaktır.
Yoğurtçu’dan Batuhan
Eylemliliklerimiz sürecek Tarih 29 Mayıs 2012 yer Türk Hava Yolları 305 işçi o gün işten çıkartıldı. 305 insan eve o gün ekmeksiz gitti desek de doğru olur. Bizim yakışıklı adam host Emre ve güzel kadın Ebru diye bildiğimiz eğlenceli bir işte çalışıyorlar kim istemez ki dediğimiz insanlardı onlar. Fakat şu anda yaşadıkları şeyler işin aslının öyle olmadığı ortaya çıktı. Nasıl ki Taksim Direnişi’nde Gezi’ye girmeyeceğiz deyip girse de ya da Ethem’in Ahmet’in katillerinden nasıl hesap sorulmamış olsa da nasıl ki bugün bile cenazemiz varken acımıza müdahale edilse de işte bunlar gibiydi. Taksim Direnişi’nden sonra mahallelere dağılan forumlar olarak hep bu sorunların arkasında olacağız. Nasıl ki bundan birkaç gün önce THY dış hatlar kapısında polis copuna maruz kaldıysak canımız yansa da binler olmaya devam edeceğiz. Diren Kadıköy ve diren iskele olarak hep ezilenin yanında dikta ve faşizmin karşısında olacağız. Aynı THY grevinde forumlar ortak çağrı yaparak buluştuğumuz gibi eylemlilikleri bitirmeyeceğiz. Biz kazanacağız.
işçilerin forumlarla sürecek İstanbul’daki forumların mücadelesini THY işçileriyle birleştirmesi ve havaalanında kitlesel bir yürüyüş yapılması forumların işçi sınıfıyla kurduğu bağ açısından büyük önem taşıyor. Forumlar Koordinasyon toplantısında THY işçileriyle dayanışmak için böyle bir eylem önerildiğinde tüm forumlar buna gayet olumlu bakarak bu eylemin gerçekleştirilmesini istedi. Forumların THY işçisine destek vermesiyle grev daha duyulur ve THY yönetimi üzerinde daha baskı yaratır bir hale geldi ki bu forumların tam da yapmak istediği şeydi. Forumlar bundan sonrası içinde THY işçileri başta olmak üzere Kazova, HEY tekstil ve birçok işçi direnişinin yanında olacak ve onların mücadelesini benimseyeceğine inanıyorum. THY işçileriyle kurulan bağ forumların işçi sınıfıyla ilk bağını kurmuştur. Bu bağı devam ettirmek yine forumların elinde olan bir şeydir. Çünkü forumlar yaptığı her eylemle sesini tüm Türkiye’ye duyurmayı başarıyor. Böylece işçilerin sesini de çok daha iyi bir şekilde duyurmuş olur.
Forumlar birleşerek güçlenebilir
THY grevine katılma fikri forumlar koordinasyonun da önerildi. Herkes tarafından kabul edilen bu öneri şunu gösteriyor; forumlar grevlere ve işçi direnişlerine duyarlı davranıyor. Koordinasyon toplantısında çıkan THY greviyle tüm forumların dayanışma kararı forumların tartışılan konularda aynı akıl birliğini sağlayabildiğini ve benzer refleksleri gösterdiği anlamına geliyor. THY grevinde bu ortaklaşma Hasan Ferit Gedik’in cenazesine sahip çıkma konusunda da gerçekleşti. İstanbul’daki forumlar katıldığı mitinglerle ve yaptığı eylemlerle nasıl ses getiriliyorsa gecekondu mahallelerine devlet desteği ile sokulan uyuşturucu çetelerine karşı verilen mücadeleye de destek vermelidir. Eğer forumlar binler olup polisin karşısına çıkarsa devletin geri adım atmadan başka bir çaresi kalmayacaktır. Bunun en güzel deneyimini Gezi’de yaşadık. Gezi Parkı’na AVM yapılmasını istemeyen binlerce insan sokağa çıktı ve polis devleti geri adım atmak zorunda kaldı. Forumların toplumu böylesine ilgilendiren konulara refleks tepkiler vermesinin konuların içselleşmesi ve gereken önemin verilmesi açısından oldukça önemli olduğunu düşünüyorum.
eskişehir Ali İsmail Korkmaz Parkı
istanbul Bakırköy Millet Parkı
eskişehir Ali İsmail Korkmaz Parkı
istanbul istanbul
Koca mustafapaşa Forumu
abbasağa parkı
Uğur Türkkan
Forumlar ve işçiler dayanışıyor Forumlar Gezi’den sonra halkın iradesini ortaya koyduğu, artık iktidarların halkı sindirme politikalarına boyun eğmeyeceğini net bir tavırla ortaya koydukları güçlü zeminler halini almıştır. Bu açıdan Türkiye genelinde güçlenerek devam eden forumların ülke gündemlerine dair ortaya koydukları tavırların halkın nazarında çok önemli olduğunu düşünüyorum. Forumların eylemselliği halk tarafından önemli bulunduğu kadar medyada da geniş yer bulabiliyor ve kendinden söz ettirebiliyor. Bu noktada THY grevine forumların destek vermesi halkın haklı her talebe sessiz kalmadığı gibi işçilerin onurlu direnişine de sessiz kalmamıştır. Bu mücadeleye sonuna kadar destek vereceğini göstermiştir. Forumlar her zaman olduğu gibi doğru bir tercih yaparak mücadelesini devletin grev kırıcılığına ve baskıcı politikalarına karşı yılmadan direnen onurlu THY işçilerinin mücadelesiyle birleştirerek ve işçilerin yanında yer alarak safını bir kez daha açık ve net bir şekilde ortaya koymuştur.
Ekin İşlek
Can Aktaş
Onur Zerenoğlu
İşçi mücadelelerinde aktif olunmalı
Forumlar, Gezi sürecinden sonra yaptıkları eylemelerde genel itibariyle duruşlarıyla bir kamuoyu oluşturduğu için çok güçlü ve sonuca ulaşabilir bir yanı olduğunu düşünüyorum. Bu gücünü bilen ve yaptığı eylemleri her seferinde ülke gündemine oturtmayı başaran forumlar özgücüne güvenir hale geldi. Forumların işçilerin mücadelesiyle birleşmeleri THY işçilerinin greviyle sağlanmalıdır ve böyle devam etmelidir. THY işçilerinin forumlarla dayanışması bu mücadelenin başlangıcıdır. Şunu da görüyoruz ki forumların da katkısıyla THY işçilerinin grevi başka bir aşamaya geçmiştir. Forumlar bu grevin takipçisi durumda olmalı ve bir çağrı durumunda tüm gücüyle THY işçilerinin bu onurlu direnişine destek vermeli. Tüm Türkiye’deki forumlarda başta THY işçileri grevi ve diğer işçi sınıfı mücadelelerinde aktif ve faal bir tutum sergilemelidir.
burak kiper
Grevcilerin arkasında halk var
Gezi Direnişi günlerinde yaşanılan en güzel dayanışma; senin sorunun, benim sorunum yoktu. Tam aksine birlik olup sorunların üstesinden halk olarak o günler içerisinde beraber gelindi. Forumların THY işçilerine destek eylemi de Gezi Ruhuyla bu yüzden bütünleşmiş ve büyük destek görmüştür. Artık diktatörlüğe, sömürgeciliğe nerede olursa olsun, tek bir vücut olup karşı çıkılabileceğini forumlar yani halk, AKP hükumetine ve onun polislerine gereken cevabı vermiştir. THY işçilerinin haklı grevi, THY yöneticileri ve savcılar tarafından her ne kadar sabote edilmek istense de grevciler asla yılmamıştır. 29 Eylül günü havaalanında düzenlenen eyleme forumların büyük desteği olmuştur. Forumların, THY ile birleşmesi, karşılarındaki THY yöneticilerine ve savcılara artık göstermiştir ki grevcilerin arkasında halkın gücü vardır ve onlar ayakta kaldığı sürece halkın gücü onlarla daim kalacaktır!
İşçilerin mücadelesini destekleyeceğiz
Forumların Gezi Direnişi’nden sonra büyüyen halk hareketinin temel öznesi olduğunu düşünüyorum. Kocamustafapaşa Forumu THY eylemini Abbasağa forumunun çağrısı üzerine haberdar oldu ve hemen harekete geçti. Devlet tarafından hakları verilmeyen ve üzerinde grev kırıcılık uygulanan THY işçisinin mücadelesine destek vermek için havalimanındaydık. Birçok forumdan katılımın olması bence çok önemliydi. Çünkü forumların işçi sınıfının mücadelesinde gösterdiği duyarlılık çok önemli. Hava-iş’in bundan sonraki çağrılarına forumlar kulak verecektir ve en etkin bir biçimde katılacaktır. Özellikle forumların sürece katılmasıyla grev medya tarafından da duyulan bir hal aldı. Biz Kocamustafapaşa Forumu olarak Kazova işçilerine destek vermiştik. Bundan sonrası için de THY işçilerinin onurlu direnişi başta olmak üzere işçi sınıfının verdiği mücadelelere sonuna kadar katıp destekçisi olacağız. Forumlara bu tür gündemlerde çağrı yapar konumda olacağız.
Eylemler bizi yakınlaştırdı Forumların THY ile birleşmesi bence güzel bir gelişme ve ileride yeni gezi dalgalanmalarına sebep olacak gibi, ancak bu durumu kendi çıkarları için kullanmak isteyenler var ve her zaman iş başında olacaklar. THY grevi artık bir patrona değil bir otoriteye karşı direniş haline geldi ve bu yüzden belki de direkt olarak gezi olaylarıyla bağlı. Forumlar güzel çalışıyor ancak sayıları halen yetersiz ve ben bunun nedenini korkan, baskı gören ve halen at gözlüğü takan bir halkımız olduğundan dolayı olduğunu düşünüyorum. Forumların bir diğer sorunu da insanlar oraya sanki sosyal bir kulüp, bir etkinlik organizasyon alanıymış gibi gitmesi bu konuda THY grevine bakarsanız herkesin orada daha ciddi bir direniş sergilediğini, insanların kaybedilecek bir şeyi kalmayınca ne kadar dayanabildiklerini görürüz. Bana kalırsa bu birleşme hem forumlar için hem de THY işçileri için güzel olacak ve grev süreçleri olumlu yönde etkilenecektir ama her şeyi tabi ki zaman gösterecektir.
11 FORUMLAR Forumlar Hasan Ferit Gedik’e ve THY işçilerine sahip çıktı 3 Ekim 2013
Grevdeki THY işçileriyle dayanışmak ve Gezi direnişini havaalanına taşımak için Atatürk Havaalanın’da yürüyüş gerçekleştiren forumlar devlet destekli uyuşturucu çeteleri tarafından başından vurularak öldürülen ve delileri polis tarafından karartılmak istenen Hasan Ferit Gedik’e sahip çıkarak Etiler’den Armutlu’ya yürüyüş gerçekleştirdi.
Forumlar bu hafta THY direnişiyle buluştu ve Hasan Ferit Gedik için Armutlu’ya gitti. Bu açıdan forumların geldiği aşamayı nasıl değerlendiriyorsunuz? GÜN ÇAĞ AYDIN EHP SİYASİ BÜRO ÜYESİ
Toplumun haykırması Forumlar bu toplumun vicdanı ve haykırışı haline gelmiştir. THY emekçisinin engellenmesine dur demektir forumlar. Çetelere direnen gencecik bir devrimcinin hesabının elbet sorulacağını tüm toplumun haykırmasıdır. MUSTAFA TURGUT TAKSİM DAYANIŞMASI
Önemli bir noktada Forumlar zaten bu sürecin bir parçası olarak görülüyor. Şimdi de önemli bir noktasındalar. Forumlar kendi inisiyatifini kullanıyorlar, doğrudan demokrasi adına önemli bir şey. Demokratik bir tepki örgütlüyorlar. HALUK AĞABEYOĞLU HALKLARIN DEMOKRATİK KONGRESİ
Gelinen aşama olumlu
Olumlu görüyorum. Forumlar şu an Gezi Direnişi’nin sürdüğü yerler. Aralarında iletişim olması da kıymetli. Koordinasyon, çalışma grupları var. Hasan Ferit de kentsel dönüşüm çalışma grubunun katılımcısıydı mesela. götürülerek anma yapılmasına polis izin vermedi. Uyuşturucu Mehmet Gezi Direnişi’nin devamı Ayvalıtaş, Ethem Sarısülük, Abdulolarak parklarda devam lah Cömert’in ailesinin de katıldığı eden forumlar birlikte hareket törende polisin savaş koşullarında ederek birçok konuyla ilgili refbile yapılmayacak uygulamasıyla leksler geliştirmeye devam ediyor. cenazeye bile saygı göstermeyerek 4 aydır grevde olan THY işçileriyle Hasan Ferit’in cenazesi polis abluHasan Ferit Gedik dayanışmak ve Gezi Direnişi’ni hakası nedeniyle Armutlu’dan çıkarıvalanına taşımak için THY Genel lamadı. Ailesi Gülsuyu’nda anma üyesi Çağdaş Sinan Dağ başından müdürlüğünün önüne yürüyüş geryapılmadan cenazeyi yapmayacak- plastik mermiyle yaralandı.Polisin çekleştiren forumlar Gülsuyu’nda larını söyledi. saldırısının ardından THY Genel devlet destekli uyuşturucu çeteleri Merkezi’nin yanında bulunan grev tarafından başından vurularak ölGezi direnişi havalanına taşındı alanına ‘’Diren Hava-İş forumlar dürülen Hasan Ferit Gedik’e saGezi Direnişini hava limanına taşı- seninle’’ ve ‘’Her yer taksim, her yer hip çıkarak Etiler Sanatçılar Parkı mak için forumların da içinde bu- direniş’’ sloganları ile yüründü. Forumu’nun çağrısıyla Etiler’den Polis delileri yok etmeye çalıştı lunduğu THY Greviyle Dayanışma Armutlu’ya yürüyüş gerçekleştirdi. Forumların Cem evine varmasın- Komitesi THY Genel müdürlüğü İskelede Çay İçmek, Metroda Durda sonra Hasan Ferit’in arkadaşları önüne yürüyüş gerçekleştirdi. Ab- mak Yasak Hasan Ferit Gedik yaptığı konuşmada Ferit’in öldü- basağa Forumu, Yoğurtçu Forumu, THY Grevi İle Dayanışma Forumlarda yaşayacak ğü haberi geldikten sonra Ferit’in Avcılar Forumu, İkitelli Forumu, Komitesi’nin çağırısıyla forumlar Devlet yardımıyla gecekondu ma- gömleğini ve parmak izin alarak Çamlık Forumu, Bakırköy Foru- ve demokratik kitle kurumları ile hallelerine sokulan uyuşturucu delileri karatmak için 2 sivil polisin mu Kocamustafapaşa Forumu’nun buluşacağı metro çıkışında polis ve çetelerine karşı mücadele ederken hastanedeki odaya girdiğini çeteleri katıldığı eylemde metrodan grev çevik kuvvet yoğun bir şekilde metGülsuyu’nda başından vurularak mahallelere sokan polisin delileri alanına yürüyüşe geçmek için bek- royu abluka altına aldı. Polis geçtiöldürülen Hasan Ferit Gedik’in karartmak ve failleri saklamak için lendiği sırada çevik kuvvet metro- ğimiz günlerde Beşiktaş İskelesi’nde öldürülmesine tepki olarak fo- bu yola başvurduğu belirtildi. yu işgal edemeyecekleri gerekçesi çay içmek isteyenlere uyguladığı yarumlar Etiler Sanatçılar Parkı’nda ile eylemcilere biber gazı ve plas- sakçı ve saldırgan tutumunu, metro buluşup Hasan Ferit Gedik’in Cenazeye bile saygıları yok tik mermi ile saldırdı. Saldırıda çıkışında THY grevi ile dayanışmak yaşadığı mahalle olan Armutlu’ya Forumların eyleminden 1 gün son- EHP üyesi Emre Başar Kara ve isteyenlere metroda kalabalık duradoğru yürüdü. Yüzlerce kişinin ra cenaze töreni yapılan Hasan Ferit SDP üyeleri Gözde Altınöz, Do- mayacakları gerekçesi ile saldırarak katıldığı yürüyüşte Hasan Ferit Gedik’in öldürüldüğü Gülsuyu’na ruk Alkan gözaltına alınırken EHP gösterdi. İSTANBUL yaşar aslan
Gedik’in devlet destekli uyuşturucu çetelerine karşı verdiği onurlu mücadele anılarak ‘’Çeteler halka hesap verecek’’ ve “Diren Armutlu Forumlar Seninle” sloganları atıldı. Armutlu Mahallesi’nin içerinde de devam eden yürüyüş Hasan Ferit Gedik’in cenazesinin bulunduğu Armutlu’daki Boğaziçi Cemevi’nde son buldu. Etiler ve Armutlu gibi aralarında büyük gelir farkı olan iki mahalleyi birbirine bağlayan forumlar Hasan Ferit Gedik’in mücadelesinin forumlarda yaşayacağını söyledi.
Forumlar direnenlerin yanında
Forumlar devlet destekli uyuşturucu çeteleri tarafından öldürülen Hasan Ferit Gedik için Etiler’den Armutlu’ya yürüdü.
Havalimanında yapılan eylemde polis eylemcilere biber gazı ve plastik mermiyle saldırdı.
Grevdeki THY işçileriyle dayanışmak için forumların katılımıyla havaalanında yürüyüş düzenlendi.
Hasan Ferit Gedik’in cenazesinin öldürüldüğü yer olan Gülsuyu’na görülmesine polis izin vermedi.
Gezi Direnişi’nin devamı olarak çeşitli illerde parklarda devam eden forumlarda halk, ülkemin gündeminde olan sorunları tartışıyor, siyaset üretiyor ve kararlar alıyor. İstanbul’daki forumlar birlikte en son Gezi Direnişinde hayatını kaybedenler için miting düzenlemişti. Geçtiğiniz hafta ise forumlar grevde olan polisin sert saldırısına rağmen THY işçilerine ve uyuşturucu çeteleri tarafından öldürülen Hasan Ferit Gedik’e sahip çıktı. Geçtiğimiz hafta 4 aydır grevde olan THY işçileriyle dayanışmak için THY Genel Müdürlüğünün önündeki grev alanına yürüyüş gerçekleştirdi. Polisin sert saldırısına rağmen THY işçilerini yalnız bırakmadı. Gülsuyu’nda uyuşturucu çeteleri tarafından başından vurularak öldürülen Hasan Ferit Gedik’e sahip çıkarak Etiler Sanatçılar Parkı Forumu’nun çağrısıyla Etiler’den Armutlu’ya yürüyüş gerçekleştirdi. YARIN GÜNCEL
ŞAHİN YERİK İKİTELLİ FORUMU
Çağrıcı olması anlamlı Önceleri alanlarda toplanmamız Taksim Dayanışması’nın çağrısıyla oluyordu. Artık bu çağrıları forumların yapması çok anlamlı. 1 Eylül’de herkese ulaşılamadı. Çağrıların daha da kapsayıcı olması gerekiyor. NESLİHAN MARAL DİRENİŞTEKİ THY İŞÇİSİ
Forumların gücü var Forumların temsili bir gücü var. Forumfest ve “Barış için el ele” eylemleri bunu kanıtladı. Halkın desteğini arkamıza almamız çok önemliydi grev açısından. Çünkü bu grev sadece THY’yi ilgilendiren bir şey değil. KADİR GÖKMEN ÖĞÜT CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ
Önergelerimizi AKP reddetti Olaylar olduğu zaman hastanedeydim, durumları çok kötüydü. Birileri uyuşturucu çetelerini çıkarı için kullanıyor. Çetelere ve THY’ye grev yasağına karşı çalışma yaptık, önerge verdik, ama AKP tarafından reddedildi. TANER KOÇAK YOĞURTÇU FORUMU
Ortak deneyim gelişti Zaten bu yeni bir durum değil, forumlar çeşitli gelişmelere hızla refleks yanıt verme konusunda önemli bir deneyim geliştirdiler. Acil vakalara hızlı tepki verilmesi konusunda ortak bir deneyim geliştirdiler. ALPER DEĞİRMENCİ LEVENT PARKI FORUMU
Hak arayan forumlara başvuruyor Hak mücadelesinde olanların yanında olan forumlar, toplumdan destek alıyorlar. Forumlar hak arayanların başvurduğu kurumlar halini bile almaya başladı. İstanbul’un her yanından yardım edilmesi için çağrı alınıyor. ZAFER CÖMERT ABDULLAH CÖMERT’İN AĞABEYİ
Sahip çıkılması güzel
Mücadelenin sürmesi, sahip çıkılması güzel. Bizi aşağılayan yönetim ölümüzü bile göstermiyor. Hasan Ferit’in cenazesine ben de katıldım. Faşistlikleri cenazemize kadar ulaştı. Ethem’in cenazesinde de aynı şey oldu. ENGİN GÖKOĞLU HASAN FERİT GEDİK’İN AVUKATI
Eylemler önemli
Elbette tüm bu eylemler çok önemli. Yaşanan saldırıda Hasan Ferit Gedik’in de içinde olduğu grup doğrudan hedef alındı. Sokak aralarından ve çatılardan ateş açıldı. Planlı bir salıdırı. Arkasında kim var araştırılmalı.
ESAS MESELE
12
3 Ekim 2013
Demokrasi adına adım atılmadı
Merakla beklenen demokratikleşme paketini geçtiğimiz günlerde Başbakan Erdoğan açıkladı. Paket birçok kesim tarafından içi boş olarak değerlendirildi. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak’a göre ise Demokrasi adına bir adım atılacaksa Terörle Mücadele Mevzuatında ve Türk Ceza Kanununun 220. ve 314. maddelerinde ciddi değişiklikler yapılması lazım. Altıparmak’la AKP’nin demokrasi adına toplumun beklentilerini karşılayıp karşılamadığını konuştuk. Başbakan Erdoğan, uzun süredir gündemde olan ve günler öncesinden saatini bile söylediği RöPORTAJ ULAŞ CİHAN ‘Demokratikleşme Paketi’ni sonunda açıkladı. Toplumun herkesiminin ilgiyle beklediği paket beklentileri çok karşılamadığı gözüküyor. AKP’nin ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Gezi sürecinde çok dert yandığı sosyal medyada, anadilde eğitimden gösteri ve yürüyüş kanununun düzenlenmesine kadar birçok konun yer aldığı paketi Erdoğan açıklarken #atmarecep hastagı Twitter’da tt oldu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak’a göre ise Demokrasi adına bir adım atılacaksa Terörle Mücadele Mevzuatında ve Türk Ceza Kanununun 220. ve 314. maddelerinde ciddi değişiklikler yapılması lazım. Altıparmak’la AKP’nin demokrasi adına toplumun beklentilerini karşılayıp karşılamadığını konuştuk.
gerçekleştiğinde hiçbir ilerleme katedilmeyeceğini düşünüyorum. Önerilen şey, toplantı, gösteri ve yürüyüşlerin bir saat daha fazla yapılabileceği. İkincisi de bu düzenleme kurulunun kolluğu çağırıp düzenleme yaptırması. Düzenleme Kurulu’nda görevini yerine getirmeyene dava açılır -ki açılıyor da zaten- Düzenleme kurulundaki kişilerle eylem yapanlar arasında problem yaşanır. Toplantı, gösteri ve yürüyüşleri bir hak olarak tanımadıktan sonra hiçbir ilerleme beklenemez. Türkiye’nin AHİM’de onlarca kez toplantı, gösteri ve yürüyüş vakalarını ihlal ettiğini görüyoruz. Gezi olayları ve Kürt siyasetinin gerçekleştirdiği eylemlerde bu kanun uygulanmadı. Eğer bu durumlar göz önüne alınarak değerlendirilseydi ciddi bir adım atılmış olurdu. Bu yüzden bu düzenlemenin hiçbir şey getirmediğini düşünüyorum. Terörle mücadele kanunu, ceza yargılamasında bir değişiklik yok. Neden AKP bu kanunlara dokunmadı? Demokrasi adına bir adım atılacaksa Terörle Mücadele Mevzuatında ve Türk Ceza Kanununun 220. ve 314. Maddelerinde ciddi değişiklikler yapılması gerekir. Hatta Terörle Mücadele Kanunu tamamen kaldırılmalı. Özel yetkili mahkemeler tamamen kaldırılmalı. KCK tutuklularına dair bir çözüm geliştirilmemiş, yapılacak en kritik adım bu olabilirdi ama buna dair hiçbir şey yok.
Toplantı, gösteri ve yürüyüşleri bir hak olarak tanımadıktan sonra hiçbir ilerleme beklenemez. Türkiye’nin AHİM’de onlarca kez toplantı, gösteri ve yürüyüş vakalarını ihlal ettiğini görüyoruz. Öncelikle açıklanan demokratikleşme paketi beklentinizi karşıladı mı? Benim demokrasi paketinden bir beklentim yoktu. Başbakan’ın ve hükümetin son birkaç aydır tutumuna bakılınca bir beklentinin olması anlamlı değil. Başbakan’ın konuşmasının ardından müthiş demokratik bir paket gelseydi sürpriz olurdu diye düşünüyorum. Gezi direnişi hala bir şekilde devam ediyor. Pakette yürüyüş kanunundaki değişiklik de dikkat çekici değil mi? Yapılan değişikliğin Gezi’de yapılan hak ihlalleri bir daha
Bu yüzden Kürt hareketinin ne istediği tam olarak kestiremiyorum. Kürt sorununu böyle çözmeyi beklemek çok anlamlı değil. Esas temel sorunlardan birinci Kürt sorununu kriminalleştirmek. Kürt sorununa bir çözüm getirilmediğini söyleniyor. Bu paket Kürt sorununu nereye götürür? Çok A tipik bir süreç yaşıyoruz. Bu tip süreçlerin daha şeffaf yürütülmesi gerekir. Türkiye’de
bütün müzakere süreçlerin çok kapalı yürütülüyor. Bu yüzden Kürt hareketinin ne istediği tam olarak kestiremiyorum. Kürt sorununu böyle çözmeyi beklemek çok anlamlı değil. Esas temel sorunlardan birinci Kürt sorununu kriminalleştirmek. İkincisi özerklik meselesi ki anadili de bu sorunlardan ayrı görmüyorum.
Aleviler yıllardır eşit yurttaşlık talebini dile getiriyor ancak hükümet bunlar hiç dillendirilmemiş gibi davranıyor. Aleviler kimliklerinin tanınmamasından ziyade kamusal alanda eşit haklardan faydalanamadıklarını görüyoruz.
kamusal alanda eşit haklardan faydalanamadıklarını görüyoruz. 2009 yılında Alevi Çalıştayı yapıldı. Buradan bir sonuç çıkartamadıysanız o çalıştayı neden yaptınız? Hükümet o zaman da sorunu anladık demişti ama üzerinde dört yıl geçti. Bu alanda hiç ilerleme kaydedilmemiş. YÖK ‘e ve eğitime değinilmiyor. ne demek istersiniz? Bu mesele muhtemelen ötelendi. On üç demokrasi ya da uyum paketi yapıldı. Bunların bir kısmı yedekte bekletilir bunlar bir anda raftan iner. Bir dahakinde de YÖK iner. Bunlardan hiç bahsedilmeyeceği anlamına gelmiyor. Üniversitelere şu anda gelmek istememiş olabilirler. Seçimlerden önce üniversitelere doğrudan bir müdahale sorun yaratabilir. Gezi direnişi sonrası AKP bu paketle rahat bir nefes mi aldı; yoksa iyice köşeye mi sıkışıyor? Batıda AKP’nin hiç olmadığı kadar olumsuz bir imajı oluştu. Gezi olayları bunda çok belirleyici oldu. Gezi olaylarında hak ihlallerinden sorumlu olanların
rümez. Dışarıda ve içeride Kürt sorununun çözümüyle alakalı bir paket.
Kerem Altıparmak kimdir?
Batıda AKP’nin hiç olmadığı kadar olumsuz bir imajı oluştu. Gezi olayları bunda çok belirleyici oldu. Gezi olaylarında hak ihlallerinden sorumlu olanların yargılanmayacağı çok açıktı. Geriye dönük bir şey yapmayınca ileriye dönük bir şey yapmış gibi gözükmek istedi. yargılanmayacağı çok açıktı. Geriye dönük bir şey yapmayınca ileriye dönük bir şey yapmış gibi gözükmek istedi. Kürtleri daha fazla oyalayamazdı. Açılım süreci birbirleri hakkında kötü hiçbir şey söylemeden bu müzakere yü-
Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak 1973 Elazığ doğumlu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi olan Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak Gazi Anadolu Lisesi’nden mezun olmuş. Lisansını Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde yapan Kerem Altıparmak, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsünde Kamu Hukuku Alanında Yüksek Lisansını ve Leeds Üniversitesi, Hukuk Fakültesinde İnsan Hakları Hukuku Alanında Doktorasını tamamlamış halen Ankara Üniversitesinde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.
Ufak ufak paketlerle toplumun daha rahat sindirebilmesini düşünerek hareket ediyor olabilirler. Bundan daha güçlü bir adım gelecek mi, bilmiyorum. Ama Kürtçe propaganda yaptığı için birçok siyasetçi yargılanıyordu artık yargılanmayacak. Sorunun bütününe, süresine ve önemine bakacak olursak asli konulara işaret eden yöntemler gibi gelmiyor. Seçim sistemi de büyük sorun. seçimle ilgili önerilere ne diyorsunuz? Yeni seçim mevzuatı ortadaki partileri etkileyeceği gözüküyor. 2. ve 3. Öneriye BDP de soğuk bakmayabilir ama demokratik temsil meselesi açısından baktığınızda 2. ve 3. önerilerinde alternatif olmadığından da bahsedebiliriz. Çünkü bunlar da temsil sorunu yaratacak öneriler. Başbakan tahminince ‘barajı kaldıralım, barajı yüzde beşe düşürelim dedik onu da kabul etmediniz’ diyecektir. Aleviler paket açıklanınca tepki gösterdi haksız da değiller değil mi? Son birkaç aydır sokağa çıkanların bir hak talebi ve iddiası var. Hükümet biz mesajı aldık dedi. Aleviler yıllardır eşit yurttaşlık talebini dile getiriyor ancak hükümet bunlar hiç dillendirilmemiş gibi davranıyor. Aleviler kimliklerinin tanınmamasından ziyade
SBF’de lisans ve lisansüstü düzeyde İnsan Hakları ve İdare Hukuku dersleri veren Altıparmak, Fakülte’nin İnsan Hakları Merkezi’nin de yönetim kurulu üyesidir. Merkez tarafından yürütülmekte olan araştırma ve eğitim programlarından sorumlu olan yazarın ulusal ve uluslararası dergilerde yayımlanmış insan hakları ve silahlı çatışma hukukuna ilişkin çok sayıda çalışması bulunmaktadır. Yazarın çalışma konuları arasında ifade özgürlüğü dışında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, işkence yasağı ve insan hakları kurumsallaşması bulunmaktadır. Gezi Direnişi’nde sosyal medyayı Başbakan Erdoğan bir çok kez eleştirmişti. Kerem Altıparmak’ın ve Yaman Akdeniz’in kaleme aldığı “İnternet: Girilmesi Tehlikeli ve Yasaktır” kitabını okuyabilirsiniz.
EGITIM
İlkokulda da Gezi Parkı fişlemesi
(
13
3 Ekim 2013
Muhalife uzaklaştırma saldırgana koruma
Bursa Uludağ Üniversitesi’nde 7 Mayıs tarihinde saldırıya uğrayan Tıp Fakültesi öğrencisi Fecri Aydemir’e okul yönetimi tarafından 1 yıl uzaklaştırma cezası verildi. Saldırgan S.K.’ya ise olayla bağlantısı bulunmadı denilerek herhangi bir ceza verilmedi. Olayla ilgili Fecri Aydemir dışında, saldırıya uğrayan 3 öğrenciye daha uzaklaştırma cezası verildi. Mustafa Asım Cula İlkokulu 2-A sınıfında yapılan sınıf başkanlığı seçimi sırasında öğrencilerden 9 yaşındaki Ö.İ.K.’nın “Gerçi seçim olsa ne olacak? Seçimin güzel bir şey olduğuna inanmıyorum. Başbakan da seçimle geldi ama ağaçları kesiyor, su sıkıyor, gaz sıkıyor” sözlerinin ardından anne F.İ. öğretmen hakkında Antalya Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Tezbaşar ise “Başka bir arkadaşımın yaşadığı olayı paylaştım” dedi. Bu gelişmelerin ardından Antalya İl Milli Eğitim Müdürlüğü Teftiş Kurulu tarafından bir müfettiş görevlendirilerek, öğretmen Fikri Tezbaşar ve olayla ilgili inceleme başlatıldı. İlkokullarda da ilk fişlemeler başlamış oldu. YARIN EĞİTİM
Okullardaki kalabalık bir can aldı
Zilden sonra merdivendeki izdihamda çıkan tartışmada Ahmet Şahin öldü. Küçükçekmece Kanarya İlköğretim Okulu’nda 20 Eylül’de paydos zili çaldığında pek çok öğrenci gibi 7’nci sınıf öğrencisi Ahmet Şahin de merdivenlere koştu. Yüzlerce öğrencinin akın ettiği merdivenlerde birkaç öğrenci kalabalık yüzünden tartışmaya başladı. Darbelere maruz kalan 13 yaşındaki Ahmet bir anda yere yığıldı. Öğretmenleri ilk müdahaleyi yapıp Ahmet’i hastaneye götürdüler. Ancak Ahmet kurtarılamadı. Okullardaki kalabalık en sonunda bir cana maloldu. YARIN EĞİTİM
Forumlar devam ediyor
istanbul ELİF CENGİZ
Uludağ Üniversitesi’nde 7 Mayıs tarihinde faşistler tarafından saldırıya uğrayan Fecri Aydemir’e 1 yıl uzaklaştırma cezası verildi. Üniversite yönetimi, savcılığın görüntü tutanağında “açılır kapanır bıçağı açtığı” belirtilen S.K ile ilgili olarak ise “olayla ilgili net bir bağ kurulamadığından” ceza vermedi. Üniversiteler öğrenciyi korumamakta ısrarlı Öğrenciyi korumak adına üniversiteye polis sokan okul yönetimleri, gözleri önünde saldıFECRİ AYDEMİR rıya uğrayıp yoğun bakıma kaldırılan öğrencileri söz konusu olduğunda üç maymunu oynuyor. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Fecri Aydemir, hem saldırıya uğruyor hem yoğun bakımda kalıyor hem de uzaklaştırma cezası veriliyor. Saldırıyı yapanlar açıkça bilindiği halde haklarında hiçbir işlem yapılmıyor.
saldıranlar için olayla bağlantısının olmadığını söyledi. Savcılığın hazırladığı dosyada olayda kullanılan bıçağın saldırganın elinde olduğu yazılıyken okul yönetiminin aksini iddia etmesi bu kararın bilinçli bir şekilde alındığını gösteriyor. Uludağ Üniversitesi yönetimi verdiği bu kararla bıçaklanma olayını kapatıyor, okul içinde kesici alet taşımanın ve adam bıçaklamanın önünü Üniversite yönetiminin bu tutumu açıyor. Üniversite yönetiminin hiç tamamen ideolojiktir bir gerekçe göstermeden verdiği bu Okul yönetimi saldırganları koru- karar ile saldırganları koruması tayarak skandal bir kararla bıçakla mamen ideolojiktir.
Karşıt sese TAHAMMÜL YOK Soruşturma sonucu ağır yaralanan Fecri Aydemir’e ve Umut Çelik’e 2 dönem, Erhan Ertuğrul ve Fırat Akdaş’a birer dönem uzaklaştırma cezası verildi. Gezi Direnişi sonrasında da öğrencileri fişlemek adına çalışmalar yürüten, akademisyenlere ve öğrencilere soruşturma açan ve bu öğrencileri tespit edebilen okul yönetimleri faşist saldırganların kim olduğunu biliyor ve koruyor. Öğrenciler de Uludağ Üniversitesi’nde bu kararın derhal geri alınması, asıl cezayı alması gere-
kenler hakkında işlem başlatılması için Salı günü saat 12.15’te İİBF Sevgi Meydanı’ndan Rektörlüğe doğru yürüme kararı aldı. Kararla ilgili görüşünü sorulan Uludağ Üniversitesi’nin öğrenciden sorumlu rektör yardımcısı Prof. Dr. Müfit Parlak soruşturma raporunda, Fecri Aydemir ile birlikte hareket eden öğrencilerin ifadelerin çelişkili olduğu söyleniyor ve “F. A.in nasıl yaralandığı konusunda CD görüntüsü olmadığından dolayı bu konuda herhangi bir hipotez oluşturulmamıştır” deniyor.
Hacettepe Üniversitesi’nden eylemcilere yurt yok Hacettepe Üniversitesi AKP’nin öğrencileri susturma çabalarının destekçisi olarak eylemci öğrencilere yurt vermeme kararı aldı. Ankara Hacettepe Üniversitesi Sağlık Kültür ve Spor Dairesi Başkanlığı’nın Sıhhiye Kız Öğrenci Yurdu’na kayıt olan öğrencilere imzalattırdığı taahhütnamede “bireysel ve toplu anarşik olaylara katılmadığını” belirten madde bulunuyor. İmzalamayan öğrenciler ise yurda kabul edilmiyor. Taahhütnamenin altıncı maddesinde “sabıka kaydımın olmadığını, bireysel veya toplu anarşik olaylara katılmadığımı” ifadesi geçiyor. Öğrenciler daha önce de Afyon Kocatepe Üniversitesi’nin fişleme çalışmalarına, öğretmenlerin sınavlarda sor-
Üniversite forumları okul yönetimlerinin, özel güvenliğin ve polislerin tüm engelleme çalışmalarına rağmen devam ediyor. üniversiteli gençler her hafta kararlaştırdıkları gün ve saatlerde kampüslerinde toplanıp karar alıyor. İstanbul Üniversitesi, Yldız Teknik Üniversitesi forumların aktif olarak gerçekleştirildiği üniversiteler arasında. Alınan kararlar arasında okul merdivenlerini boyamak. Bir amfinin ismini Ali İsmail Korkmaz olarak değiştirilmesi ve Gezi Tutsaklarıyla Dayanışma Komitesi’nin kurulması yer alıyor. Forumda alınan karar doğrultusunda bir amfinin adının Ali İsmail Korkmaz amfisi olarak değiştirilmesi için masa açıldı. YARIN EĞİTİM
dukları Gezi Direnişi’yle ilgili sorulara ve öğretmenlerin eylemlere katılan arkadaşlarınızı ihbar edin çağrısına maruz kalmışlardı. Hükümetin düşünen ve düşüncesi doğrultusunda harekete geçen öğrenciden korktuğunun kanıtı olan eylemci öğrenciye yurt vermeme kararı, öğrencileri tehdit etmekten başka bir şey değildir. Hatırlanması gerekir ki Yüksek Öğretim Kredi ve Yurtlar Kurumu da daha önce 2013-2014 öğretim yılında ‘direniş, boykot, işgal, yazı yazma, resim yapma ve slogan atma’ gibi davranışlarda bulunan öğrencilere burs vermeyeceğini duyurmuştu, ancak öğrenciler eylemlilik sürecinden vazgeçmedi. YARIN EĞİTİM
Öğrenciler yurtdışına kaçıyor
Tübitak ve Emniyet biber gazı işbirliğinde Her yıl 1 milyonun üzerinde öğrencinin SBS, 1,5 milyona yakın öğrencinin de YGS sınavlarına girdiği Türkiye’de, eğitim sisteminde yapılan değişiklikler, ailelerin ve gençlerin kafasını daha da karıştırmış durumda. SBS’nin yerine geçen sistemin netleşmemesi, üniversite giriş sınavında yapılması düşünülen değişiklikler ve benzeri belirsizlikler aileleri de, yurtdışında eğitim arayışına yönlendiriyor. Türkiye’den her yıl 100 bin civarında öğrencinin eğitim amaçlı yurtdışına çıktığını belirtiliyor. YARIN EĞİTİM
Emniyet, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu olan TÜBİTAK’tan “Biber gazı Türkiye’de üretilebilir” raporu aldı. Adının bilimsellikle anılması gereken bir kurum olan Tübitak’ta Emniyet ve Hükümet için çalışmaya başladı. Uluslararası Af Örgütü’nün Gezi eylemlerinde orantısız güç ve aşırı derecede biber gazı kullanılması nedeniyle Türkiye’ye biber gazı satışının durdurulmasına yönelik
çağrısının ardından, Emniyet Genel Müdürlüğü “Milli biber gazı” üretmek için TÜBİTAK’la çalışma başlattı. Emniyet, TÜBİTAK’ta tahlil yaptırıp, üretim ve diğer maliyetlerle ilgili gizli tuttuğu bir rapor hazırlattı. TÜBİTAK’tan biber gazının Türkiye’de üretilebileceği yolunda olumlu rapor alan Emniyet’in, önümüzdeki yıl üretim için ilgili firmalarla görüşmeye başlayacağı açıklandı. YARIN EĞİTİM
Paketten öğrencinin payına düşenler Hükümet demokratikleşme paketi diye haftalarca oyaladıktan sonra tam bir hayal kırıklığı olan paketini halka sundu. Anadilde eğitim hakkını bile sadece parası olana sağlayan hükümetin paketinin en mantıklı maddesi kamuda başörtüsü serbestliği getirmesi oldu. İlkokullarda okutulan Andımız kaldırıldı. Nevşehir Üniversitesi’nin adı da Hacı Bektaşi Veli Üniversitesi olarak değiştirileceği açıklandı. Demokratikleşme paketi hazırlayarak daha demokrat olduğunu belirten Hükümet, bir yandan üniversitelere polis sokma çalışmalarına da devam ediyor. YARIN EĞİTİM
LISENIN GUNDEMI
14
3 Ekim 2013
Abbasağa Liseli Forumu başladı
Gezi Direnişi’nde okullarını boykot ederek meydanlara çıkan liseliler direnişi sürdürmek için önemli bir karar daha aldı. Farklı okullardan gelen liseliler Pazartesi günleri 16.30’da Beşiktaş Abbasağa Parkı’nda liseli forumu gerçekleştirecek. İlk liseli forumu 30 Eylül’de yapıldı. Siyaset yasağından sıkılan liseliler, artık fikirlerini özgürce söyleyebilmek istiyor. İSTANBUL ceday avcı
Gezi Direnişi’nin ardından İstanbul ve birçok ilde forumlar devam ederken liseliler de gündemi takip edebilmek, liseli sorunlarını konuşup dayanışmak adına 30 Eylül’de Beşiktaş Abbasağa Parkı’nda forum düzenledi. MEB’in Gezi baskısı okullara sürse de liselilerin bu baskılardan korkmadığını gösteren forumda, bundan sonra her Pazartesi 16.30’da forum yapılması kararı alındı. Farklı liselerden gelen öğrencilerin katılımıyla gerçekleşen forumda birçok liseli Haziran ayından beri sürdürülen direnişe ve son zamanlarda AKP hükümetinin kaosa döndürdüğü eğitim sistemine dair söz söyledi. Gezi Direnişi’nde liselilerin barikatlarda en önlerde olduğu konuşularak forum başladı. Ağaçların kesilmesi kıvılcımdı Direnişte “Neden liseliler barikatın en önündeydi?” sorusuna liseliler, liselerdeki sorunlar, eğitim sistemindeki hatalar, AKP hükümetinin dayatmaları yüzünden herkesin içinde bir birikim olduğu ve bir şeyler yapmanın vakti geldi diye düşündüklerini belirttiler. Halkın ayaklanmasında bir kıvılcım olan ağaçların kesilişi liseliler için de yasaklara karşı gelmek adına meydanlara çıkmanın kıvılcımıydı. Gezi’deki polis şiddetini de konuşan liseliler “Özgürlükçüysek bu duruma karşı çıkmalıyız.” Dedi. Bahsedilen diğer bir nokta yandaş ve sansürlü basındı. “Halk polis şiddetine direnirken televizyonlarda penguenleri, izdivaç programları gösterildi” denildi.
Elemeci sınavlarla rekabet oluşuyor
Uzmanlar eğitim-öğretim dönemi için yeni açıklamalar yaparak veli ve öğretmenlere uyarılarda bulundu. Öğrencilerin yarıştırılmasının ve birbirleriyle kıyaslanmasının yanlış olduğu belirtildi. Ancak öğrenciler eğitim hayatları boyunca birbiriyle yarıştırılıyor. Liseye geçmek için öğrencilerin önüne elemeci sınavları çıkaran sistem üniversiteye geçişte de aynı sorunla karşı karşıya bırakıyor. Başarılı olmak isteyen öğrenci diğerini geçmek mecburiyetindeyken rekabet ortamı oluşuyor. Uzmanlar uyarsa da MEB elemeci sistemi kaldırmıyor.YARIN EĞİTİM
Serbest kıyafet rafa kaldırıldı
Berkin Elvan’ın yanındayız Polis şiddeti birçok hayata mal olmuşken bu yıl liseye başlaması gereken Berkin Elvan da polisin attığı gaz kapsülünün kafasına isabet etmesinden dolayı günlerdir hastanede yaşam savaşı veriyor. Gezi’de hayatını kaybedenlere ve yaralananlara kayıtsız kalmayan liseliler forumda Berkin Elvan için eylem yapılmasını önerdi. Gezi Direnişi’nde yaralanan Berkin Elvan’a sahip çıkılması Gezi ruhunu liselilerin sürdürdüğünü de gösteriyor. Berkin Elvan için “Ne yapmalı?” sorusuna kesin karar bir sonraki liseli forumunda verilecek.
ne direnen Kazova işçilerinden kazak alma fikrini sundu. Kazova işçilerine destek olmak için yapabilecekleri yeniden konuşularak karara varılacak. Gezi’de olduğu gibi birlik olmanın önemini fark eden liseliler, emekçinin hakkını alabilmesi için de emekçiyle birlik olacak. Liseliler, ülkedeki sorunları ve gelişmeleri takip ediyorken aynı zamanda çözüm üretmek için kararlar alıyor.
medyasına karışmasından, direnişten söz etmesine yasak getirilmesinden belli oluyor. Siyaset yasağı ile susturulmuş liseliler ise artık geri çekilmek yerine siyaset konuşmayı tercih etti. Siyaset konuşmak ve liselilerin okullarındaki sorunlarına çözüm bulabilmesi ve baskıya karşı koyabilmesi için önemli olan liseli forumunun bir kararı da Gezi direnişini, okullar açılmadan önce duyurdukları gibi, şimdiden sonra da liselerde sürdürmek Liselerde siyaseti oldu. Bir sonraki forumda da Berkin engelleyemeyecekler Elvan ve Kazova işçilerine destek için 1980 döneminden beri liseliler ve ne yapılması gerektiği ve meslek lisegençlik susturulurken AKP hükü- lerindeki sorunlar konuşulacak. meti de bunun devamını sağlamaya Liseliler işçilerle dayanışacak çalışıyor. Gezi Direnişi’nde liselileForumda liseli bir arkadaşımız hak- rin susup evde oturmadığını gören sızlığa karşı ve patronun sömürüsü- AKP’nin korktuğu liselilerin sosyal
2012-2013 eğitim yılında alınan bir kararla liselerde serbest kıyafet uygulamasına geçiş kararı alınmıştı. Eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, okullardaki serbest kıyafetin kafa yapılarını da özgürleştireceğini söylemişti. Tek tip öğrenci modelinden vazgeçemeyen MEB, kararı 1 yıl bile sürdüremeden okul formalarına dönüşün kapılarını açarak tercihi velilere bıraktı. Oyun oynar gibi kurallar koyulup, kaldırılıyor. Öğrenciler artık ne eğitim sisteminin ne de yapılan değişikliklerin uzun süre kalabileceğine inanmıyor. YARIN EĞİTİM
Anadolu liseleri boş kaldı
Öğrenciyi 36 sınav rahatlatacakmış MEB sınav sisteminde tek sınavdan kaynaklanan olumsuzlukları azaltmak ve sınav kaygısını sürece yayarak azaltmak için değişikliğe gidildiğini açıkladı. Ancak yılda 36 sınav öğrenciyi daha fazla strese sokuyor ve öğrenci sınav psikolojisinden kurtulamıyor. Elemeci sınavları öğrencilerin önüne yığan MEB, sıralama üzerine dayalı sistemle öğrenciler arası rekabet ortamını derinleştiriyor. Hiçbir okulda eşit eğitim verilmezken öğrenciler yine aynı sorulardan tabi tutulacak.
Veliler MEB’e güvenmiyor Soruların çalınacağından tedirgin olan velilere “Sorular çalınabilir, biz de sınavı iptal ederiz.” yanıtı üzerine Bakanlık velilerin güvenini yitirdi. Öğretmen notunda adaletsizlik olabileceği tartışmalarına SBS’de de öğretmen notunun yüzde 30 etkili olduğu söylenerek merkezi sınavlar ile öğretmen notu arasında büyük farklar olursa durumun inceleneceği açıklandı. YARIN GÜNCEL
file:///C:/Users/Onur/Downloads/lise-der2%20(1).jpg
Öğrenciler öğretmen bekliyor
AKP korkmaya devam etsin Halkın siyaset konuştuğu forumlar devam ederken, direnişte önemli yer tutan liseliler de forum yapmaya başladı. Okullarında yasaklarla siyaset yapılması engellenen liseliler artık forumlarda konuşacak. AKP’nin en büyük korkusu gençlik ki Gezi’den sonra ayaklanan liselilere Gezi baskısı uygulanıyor. Baskılar ve tehditlerden korkmadığımızı gören AKP daha da korksun. Bizler okullarımızda engellenmeye çalışırken forumlarda buluşuyoruz, forumlardan mücadelemizi liselerimize taşıyoruz. Liseli forumlarında liselerimizdeki sorunlarımızdan, ülke sorunlarına kadar her konuda söz söyleyeceğiz. Özgür ve demokratik liselerimiz olana kadar mücadelemiz sürecek, Gezi ruhunu yaşatacağız.
2012-2013 eğitim öğretim yılında, 8.sınıftan 1.241.959 öğrencinin mezun olmasına karşılık liselerin toplam kontenjanı 992.437 idi. Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu verilerine göre 249.522 öğrencinin eğitim görebileceği okul bulamadığı açığa çıktı. Anadolu liselerinde de daha fazla öğrenci yerleşebilsin diye yapılan ek yerleştirmeye rağmen 59.228 kontenjan boş kaldı. Milli Eğitim Bakanlığı, eğitim sisteminde ve sınavlarda olduğu gibi dönüşümler ve yerleştirmelerde de hata üstüne hata yaptığı için öğrenciler gidecek okul bulamadı. YARIN EĞİTİM
Taşımalı eğitimden çıkarıldılar Büyükşehir Yasası kapsamında İzmir’in Bayındır İlçesi’ne bağlı 13 köy, mahalle statüsü almasıyla yönetmelik gereği taşımalı eğitim sisteminden çıkarıldı. Otobüs saatlerinin okul vakitleriyle uymaması 300 öğrenciyi mağdur ederken veliler çocuklarını kilometrelerce uzaklıktaki okula traktör römorkunda götürdü. Yolculuğun öğrenciler için tehlikeli olmasıyla 29 öğrencinin aileleri toplanıp yetkililere sorunu anlatıp çözüm talep etti. 13 köydeki yaklaşık 300 öğrenci okula gidebilmek için düzenlemeleri bekliyor. Çamlıbel Köyü’nün muhtarı ise köylerindeki okulun 20 yıldır kullanılmamasına rağmen tadilat yaptıklarını belirterek öğretmen atanmasını istedi. Öğrencilerin en azından 5.sınıfa kadar köylerinde okumasını söyleyerek devamsızlık sorununun ortaya çıkmaması için bir an önce çözüm bulunmasını talep etti. YARIN EĞİTİM
Gaziantep’in İslahiye ilçesine bağlı Burunsuzlar Köyü’nde öğrenciler öğretmen atanmaması nedeniyle yeni eğitim dönemine başlayamadı. Bakımsız bir durumda olan okulda 4.sınıfta olan öğrenciler bile okuma-yazma bilmiyor. Köy muhtarı kadrolu öğretmen taleplerini İlçe Milli Eğitim’e ilettiklerini fakat sonuç alamadıklarını söyledi. Öğretmenler atama beklerken, öğrenciler de eğitim verecek öğretmenleri bekliyor. Köy okulundan eğitim alamayan bir 3.sınıf öğrenci de öğretmen olup kendi köyünde öğretmenlik yapmak istediğini belirtti. YARIN EĞİTİM
15
DUNYA 3 Ekim 2013
İran ilişkilerinde sıcak temaslar
Dünya Turu
Irak
Bağdat’ta can pazarı
ABD ve İran, 34 yıl aradan sonra ilk kez devlet başkanları düzeyinde görüşme gerçekleştirdi. Barack Obama ve Hasan Ruhani telefonda görüştü. İki ülkenin dışişleri bakanları da baş başa görüştü. Görüşmeler sonrası, çıkmaza giren nükleer sorunu tekrar gündeme alındı. ABD ve İran görüşmesi tepkilere neden oldu.
istanbul OĞUZHAN ÖZKAN
1979 yılındaki muhafazakârların devriminden sonra devlet başkanları düzeyinde görüşmeyen ABD ve İran, Obama ve Ruhani’nin telefon görüşmesiyle 34 yıl aradan sonra görüşmüş oldu. Görüşmede, İran’ın nükleer programıyla ilgili olarak bir anlaşmaya varılması yönünde olan çabaların ele alındığını söyleyen Obama, görüşmeyle ilgili, “İran ile kapsamlı bir çözüme kavuşacağımıza inanıyorum” dedi. Nükleer kriz çözülüyor İki ülkenin dışişleri bakanları M.Cevad Zarif ve John Kerry de Birleşmiş Milletler binasında görüştü. Bununla beraber iki ülke
arasında nükleer krizin çözümüyle ilgili olarak tıkanan süreç yeniden başlamış oldu. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi ve Almanya’dan oluşan E3+3 grubunun İran’la yapmış olduğu görüşme sonrası, İran Dışişleri Bakanı Zarif, “Ana kuralları belirledikten sonra 1 yıl içerisinde çözüme ulaşmayı umuyoruz” dedi. E3+3 grubu ile İran arasındaki İran’ın nükleer programına ilişkin görüşmelerin 15-16 Ekim’de başlamasına karar verildi. E3+3’la görüşmenin ardından Zarif ve Kerry baş başa görüştü. Görüşmenin yapıcı geçtiğini söyleyen taraflar, tek görüşmeyle sorunların bitmediğini belirttiler. Kerry görüşmeden önce yapmış olduğu açıklamada, temkinli olduklarını
belirterek, İran’ın nükleer silah üretme amacı olmadığını kanıtlamadığı sürece İran üzerindeki yaptırımların kaldırılmayacağını ama nükleer tesislerini uluslararası denetime açarlarsa yaptırımları gevşetme yoluna gidilebileceğini belirtti. Zarif, görüşme sonrası “Çok yapıcı bir görüşme gerçekleştirdik. Tartışmalar tarafsız ve sağduyuluydu. Kararlı bir şekilde bu sorunu çözmek için ilerleme kaydetmeyi ve herkesin İran’ın nükleer programının barışçıl olduğunu görmesini arzuluyoruz. Ekonomimizi darboğaza sokan yaptırımlar kaldırılmalı” şeklinde açıklama yaptı.
rası havaalanında protestolarla karşılandı. Ruhani’yi protesto edenler “ABD’ye ve İsrail’e ölüm” sloganı attılar. Bir grup ise Ruhani’nin aracına ayakkabı ve yumurta attı. İran Meclisi Dış Politika Başkanı Alaaddin Burucerdi, görüşme için “Bu, İran’ın dünyadaki öneminin kanıtı” derken, muhafazakâr siteler ise görüşmeyi “faydasız” olarak yorumladılar. ABD-İran görüşmesi İsrail’de de gündemdeydi. Görüşme İsrail’de Başbakan Netanyahu ve Cumhurbaşkanı Peres arasında gerilim yarattı. Netanyahu, Ruhani’nin konuşmasını “alaycı ve ikiyüzlü” olarak değerlendirip, İran’ın gerçek politikasını dünya barışı ve güveliğiyle birlikte İsrail’in güvenliği için Görüşme tepki topladı Hasan Ruhani, ABD dönüşü son- ABD’de anlatacağını söyledi.
2022 Dünya Kupası için işçiler ölüyor 2022 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmak için tüm ülkeyi büyük bir inşaat alanına çeviren Katar’da göçmen işçiler, “modern kölelik” koşullarında çalıştırılıyor. Haftada 12 işçi yaşamını yitiriyor. Çalışma koşulları düzeltilmezse, 2022 Dünya Kupası’nın başlama vuruşuna kadar 4 bin işçi hayatını kaybedecek. Çoğu Nepal ve Hindistan kökenli göçmen işçilerin 50 derece sıcak altında çalıştırıldığı, maaşlarının aylarca ödenmediği, Katar’a geldikten sonra pasaportlarına zorla el konulduğu ve ücretsiz içme suyundan bile mahrum bırakıldığı belirtildi. 65 günde 44 Nepalli göçmen işçi kalp
krizi ve iş kazaları sonucu hayatını kaybederken; yılın ilk 5 ayında 82 Hintli göçmen işçi yaşamını kaybetti. Göçmen işçiler kötü koşullardan kaçmak için konsolosluklarına sığınmaya başladılar. ‘YETKİLİLER ÖNLEM ALMIYOR’ Katar’da şu anda çoğu Hindistan, Nepal ve Sri Lanka’dan olmak üzere 1,2 milyon göçmen işçinin çalıştığı, 2022 Dünya Kupası yaklaştıkça bu ülkenin göçmen işçi ihtiyacının daha da arttığını belirten Uluslararası İşçi Sendikaları Konfederasyonu, “Bu kadar fazla ölüme rağmen Katarlı yetkililer hiçbir önlem almıyor” açıklaması yaptı. YARIN DÜNYA
Altın Şafak’a hükümet baskısı
Sudan ayaklandı Sudan’da, benzin fiyatının bir gecede 1 galonun 2,84 dolardan 4,77 dolara çıkarılması sonrası, 5 binden fazla kişi başkent Hartum’da, Sudan tarihindeki en kalabalık eylemi gerçekleştirdi. Polisin yaptığı resmi açıklamaya göre eyleme kimliği belirsiz kişilerin ateş açtığı, açılan ateş sonucu 33 kişinin hayatını kaybettiği söylendi. Eylemciler saldırıdan, Sudan devlet başkanı Ömer Hasan el-Beşir’in Ulusal Kongre Partisi’ni sorumlu tutuyorlar. Sudan halkı, 1989’da darbeyle başa gelen Beşir’in istifası istemiyle sokaklara çıktı. Bazı yerlerde polisin yetersiz kalması üzerine ordu birlikleri eylemcilere müdahale etti. Devlet yetkilileri, halkın tahriklere karşı dikkatli olmasını istedi. Beşir, Sudan’da yüksek bir enflasyon ve büyük yolsuzluklara sebep olmakla suçlanıyor. YARIN DÜNYA
Yunanistan’da ırkçı Altın Şafak Partisi’nin lideri ve çok sayıda parti üyesi gözaltına alındı. Yunanistan’ın demokrasiye geçtiği 1974’den sonra ilk kez bir siyasi parti lideri ve milletvekilleri dokunulmazlıkları kaldırılmadan gözaltına alındı. Altın Şafak’ın organize suç örgütü olduğu soruşturmasını yöneten Yüksek Mahkeme savcıları, partinin lideri Nikos Miha-
liolakos, 6 milletvekili, 2 polis ve 28 yönetici için yakalama kararı verdi. Yakalananların cezaevine gönderilmelerine kesin gözüyle bakılıyor. Nikos Mihaliolakos ve milletvekilleri, suçları mahkemede kanıtlanırsa en az 10 yıl hapis cezası alacaklar. Altın Şafak lideri, milletvekilleriyle birlikte istifa ederek seçimleri her zaman için tekrarlatabileceğini söyleyerek, ülkeyi siyasi kaosa sokacağı tehdidinde bulunmuştu. YARIN DÜNYA
Irak’ın başkenti Bağdat’ta patlayıcı yüklü taşıtlarla daha çok Şiilerin yaşadığı mahallelerde saldırı gerçekleştirildi. Saldırıların 9 mahallede, pazar yerlerini ve otoparkları hedef aldığı belirtiliyor. Ülkede son dönemde mezhep farklılığından dolayı gerçekleşen saldırılar, 2007-2008 yıllarındaki kanlı günlere dönülmesi kaygısı doğuruyor. Bağdat’tan gelen haberlerde Şii mahallelerde sabah işe gidiş saatlerinde 12 farklı noktada patlama olduğu belirtiliyor. En şiddetli patlamalardan biri Sadr City’de meydana geldi. Pazar yerinde meydana gelen patlamada 7 kişi öldü, 75 kişi de yaralandı. Saldırıların sorumluluğunu üstlenen olmasa da son dönemlerde gerçekleşen Şiilere yönelik saldırıların Sünnilerce yürütüldüğü belirtiliyor. Sadece bu yıl yapılan saldırılarla 4500’ü aşkın kişi yaşamını kaybetti. YARIN DÜNYA
Nijerya
50 öğrenci öldü
Nijerya’nın kuzeydoğusunda, militanların üniversiteye silahlı saldırısı sonucu yaklaşık 50 öğrenci hayatını kaybetti. Üniversite yetkilileri yaptıkları açıklamada saldırının Yobe eyaletinin Gujba bölgesinde ziraat eğitimi veren devlet üniversitesine düzenlendiğini belirttiler. Üniversiteye yapılan saldırının, öğrencilerin uyuduğu sırada olduğu ifade ediliyor. Yaklaşık 1000 öğrencinin öğrenim gördüğü okulun boşaltıldığı gelen bilgiler arasında. Afrika’nın en kalabalık ülkesi olan Nijerya’da gerçekleşen saldırının şeriata dayalı yönetim kurmak isteyen radikal İslami örgüt olan Boko Haram tarafından yapıldığı belirtildi. Boko Haram, 2002 yılından bu yana devlet görevlilerine ve sivillere silahlı saldırılar düzenliyor. YARIN DÜNYA
Libya
Libya çözülüyor
Kaddafi yönetiminin yıkılmasının ardından merkezi otoritenin sağlanamadığı Libya’da, güneydeki kabileler Fezzan’ı “Birleşik Federal Bölge” ilan ettiler. Bir araya gelen kabile liderleri geçici meclisin performansının zayıf olması ve hükümetin Libya halkının taleplerini karşıyalamadığını belirttiler. Bildiriyi ilan eden kabile liderleri, Yüksek Sosyal Konsey’in bölgede, ordu, polis ve yargıyı etkinleştirmek, sınır, petrol ve gaz kuyuları ile su kaynaklarını korumakla yükümlü olacak bir askeri yönetici seçileceğini belirttiler. Ahmed İbrahim, “Hükümetin işlediğini görsek, böyle bir fikri sunmazdık” diyerek bildiri hakkında fikrini söyledi.Libya’da en büyük sıkıntıların başında, isyanda silahlanmış grupların bölgelerinde hakimiyet kurma çabaları geliyor. YARIN DÜNYA
YAKLASIMLAR 16 Yetmedi: Yine Tuncel Kurtiz… 3 Ekim 2013
AYDIN ENGİN yazdı
Her ölüm gibi vakitsiz oldu Tuncel Kurtiz’inki de. Toplumcu gerçekçi sinemanın birkaç sağlam direğinden biri aramızdan ayrıldı. Önemli sinemacıları saydığımızda, hem geçmişimizden hem de bugünden ilk akla gelenlerden bir isimdi. Aydın Engin’in T24’te yayınlanan yazısına yer veriyoruz.
Ey okur, dün gece kötü geçti; zor geçti. Benim yaşımda anılar denizinde kulaç atmak tehlikelidir. İçin acır. Acıdı da… Dört parmak konyak, kocaman bir tas kahve. Pipo ağızda emzik gibi. Ağzının içi sanki pas tutmuş. Bakır tadı… Neredeyse sabah ezanı okunacak… Dur, dur… Sabah ezanı mı dedin sen? Dön bakalım 53 yıl öncesine… Hukuk öğrencisi Aydın Engin, İngiliz Filolojisi öğrencisi Tuncel Kurtiz, üniversitenin amatör tiyatrosunda iki tiyatro tutkunu. Beyoğlu’nda, Sakızağacı Caddesi’nde, Abanoz Sokak’tan dört beş ev önce, çok yoksul bir öğrenci evi. Bir oda, bir salon. Şarapların en ucuzu, Mutuk şarabı ve Sartre ve Camus ve Turgut Uyar ve Edip Cansever… Gece bitti bitecek. Artık yorulduk. Yataklarımızda değil, o halının üstünde, ben kılıfı delik deşik kanapede uyuduk. Hayır. Uyuyakaldık… Uyandırıldık. Hayır. Evde başka biri yok. Ama komşu kiliseden çan sesleri yükseliyor. Aydın Engin mırıldanır gibi konuştu: - Sabahların en Müslümanında bir kilise çanı uyandırdı bizi… 1960 Ramazanının ilk günüydü. Halının üstünden kalın kalın güldü: - Dedim sana, sen yaz-
malısın. Sende o maya var… Oyun yaz mesela… Sen yaz ben oynayayım… Yıllar sonra oyunlar yazdım, o da oynadı… Para yok. İş buldular (Ben buldum). İETT adına her akşam Dolmabahçe’den Sarıyer’e yayan yürünecek ve yanmayan sokak lambaları not edilip rapor edilecek. Günde 7.5 lira. İyi para. Mutuk şarabı 115 kuruş. 25 kuruş şişe depozitosu… - Bütün lambalar yanıyorsa bizim işe son verirler mi? - Verirler valla… Çare? Hiiiiiççç… Beşiktaş – Ortaköy arasında iki, Büyükdere – Sarıyer arasında dört sokak lambası attığımız taşlarla kırıldı ve yanmayan altı lamba rapor edildi. Bizi bir süre daha işten çıkarmadılar. Günde 7.5 lira. İyi para. Mutuk şarabı 115, şişe depozitosu 25 kuruş. Ha bire okuyorlar. En çok da tiyatro oyunları. Eugene O’Neill’den Büyük Allah Brown,
Elektra’ya Yas Yaraşır, Kahvaltıdan Önce, Karaağaçlar Altında… Tennese Williams’dan İhtiras Tramvayı… Arthur Miller’in Satıcının Ölümü… - Satıcının Ölümü’nü sen sahneye koy. Ben küçük oğlanı oynayacağım. O bir loser (=Kaybeden)… - Sen de mi bir losersın? - Hayır ben oyuncuyum… Okudukları elbet salt tiyatro oyunları değil. Aydın Engin Herbert Spencer’in başyapıtını yutar gibi, içer gibi okuyor: İlk Prensipler… Kitap gencecik Egeli delikanlı için pek ağır. Anlıyor; ancak yarım yamalak. Ama o yaşta yarım yamalak anlaşılan kitaplar üstüne de saatler boyu konuşulur. Tuncel Kurtiz’in elinde ise Jack London’un otobiyografik romanı: Martin Eden Aydın Engin uzun
uzun konuşuyor. Agnostisizm (=Bilinemezcilik) üstüne döktürdükçe döktürüyor. Üstelik karman çorman döktürüyor ve döktürdükleri pek sıkıcı. Tuncel Kurtiz kestirmeden gider. Gitti de. Martin Eden’den aktarıyor: - Bilinmeyenden başka tanrı yoktur ve Herbert Sencer onun peygamberidir… Kalın kafalı sayıyordun onu değil mi? Bak agnostisizmi senden daha iyi anlattı. hem de tek cümlede… (Teselli: Olsun. O cümle onun değil ki, Jack London’un. Hah, hah !..) Ergin Sander (Sanırım tanımazsınız) henüz para kazanmaya soyunmamış. Şiir yazıyor. İyi şiirler yazıyor: “Çağ bizi yendi yorgunuz / Çağ bizi yendi yorgunuz…” Tuncel Kurtiz taşkın coşkuların adamı: - Çok güzel be… Abi çok güzel be…
A y d ı n Engin’in soğukluğu tuttu: - Daha çok genciz. Ben yirmi bir, sen yirmi beş. Niye yorulmuş olalım ki? Boş laf bu… Cevap pek yalın: - Anlamıyorsun… Laf değil ki o, şiir, şiir…
Arnavutköy’den Balıkçı Ali’nin sandalı ödünç alındı, çala kürek Boğaz geçilip Küçüksu koyuna gidildi. Orada Onat Kutlar ev kiralamış. Üstelik Kuzgun Acar da o günkü konuğu. Önce içildi ve şiir konuşuldu. Sonra edebiyat dünyasının ünlülerini peynir ekmek gibi harcayan dedikodular kaynatıldı. Akşam oldu, karanlık bastı. - Haydi artık yüzelim… Dolunay. Küçüksu koyunda dolunay büyüler. Büyülendiler. Gel de bugün gülme, dört adam denizin içinde, epey de açıkta, yalnız kafalar suyun dışında. Orada, o halde tutmuş şiir konuşuyorlar. Turgut Uyar’a laf edenin kafasına bastırıp suya batırıyorlar. Çok gülüyorlar. Gülerken su yutuyorlar… Boğaz’ın tuzlu suyu tatlı mı ne !.. Çok yıllar sonra, Berlin… Bir tiyatro devi, Peter Brook bir ekip kuracak ve dünya turnesine çıkacak. Türkiye’den bir tiyatro devini de ekibe kattı. Berlin karlar altında. Büyük bir avludan geçilerek girilen, neredeyse eşyasız bir evde yine buluştular. Peter Brook’un baştan çıkarıcı projesini, onun o projede girdiği ağır yükü konyak eşliğinde hem konuşuyor, hem tartışıyorlar. Hintli bir sahtekârı oynayacak. Şu bizim „Bul karoyu al parayı“ dediğimiz hileli oyunda enayilerin paralarını üten bir sahtekârı… - Elimle mi, yüzümle mi oynamalıyım? - Bence ellerinle… İlle de parmaklarınla… - Ben de öyle düşündüm. Ama senin söylemen de iyi oldu. Evet ellerimle… - Parmaklarınla… - Evet, evet parmaklarımla… Ey okur, görmeliydin, sadece parmaklarıyla, parmaklara sinsi, kurnaz hünerler yükleyip “Bul karoyu al parayı” oynattığı o sahneleri görmeliydiniz. Zor beğenir Peter Brook’un hayranlığını gözlerinden okumalıydınız… Benim arkadaşım aktördü. İçgüdüleriyle oynayan bir aktör… “Anılar denizinde kulaç atmak tehlikelidir“ dedim değil mi? O öldü, ben yaşıyorum… İçim acıyor...
Olmayan lobiyi gündeme getirip, rant lobisine göz yummak FATİH ÖZATAY yazdı
Fatih Özatay’ın Radikal’de yayımlanan Rant peşinde koşmanın özendirilmesi hakındaki yazısına aynen yer veriyoruz.
Sağda solda çok büyük arazi rantları var. Bir bakıyorsunuz sanayici, bırakın araştırma-geliştirmeye kaynak ayırmayı, işletmesini kapatıyor ya da günün şartlarına göre onu yenilemiyor; inşaatçı olup çıkıyor. Geçenlerde önemli bir kentin belediye başkanı, üzerinde büyük tartışma kopan bir yolun yapılmasını savunurken, yolun geçeceği mahallede arsa değerlerinin nasıl da artacağını ballandırarak anlatıyordu. Potansiyel büyüme ya da aynı anlama gelen sürdürülebilir büyüme önemli bir kavram. Rant peşinde koşmanın bunca özendirilmesi ve rantın vergilendirilmemesi, potansiyel büyüme oranımızın ileride düşmesi riskini arttırıyor. Kaldı ki son yıllarda düşmüş olabileceğine dair emareler de az değil. Mesela son yıllarda hem cari açığımız hem de net dış borçlanmamız rekor düzeylerde. Oysa aynı dönemde büyüme oranımız çok düşük. Keza küresel krizle birlikte özel yatırım harcamaları keskin biçimde düştü. 2010 ve 2011’de iyileşme oldu. 2012’den bu yana tekrar düşüyor. Ya da son üniversite sınavı sonuçlarına bakın. Herhangi bir alandaki ortalama doğru yanıt yüzdesi 40’a bile ulaşmıyor. Mesela bazı çok üst düzey siyasilerin ara eleman yetiştirmekle yetinmemiz gerektiği söylemleri... İlk bakışta, sürdürülebilir büyüme doğrudan sokaktaki vatandaşı ilgilendirmiyor. Öyle ya, sürdürülebilir büyüme farklı, herhangi bir yılda gerçekleşen büyüme farklı. Her zaman potansiyele ulaşmak mümkün olmayabilir. Kaldı ki sürdürülebilir büyüme oranına erişilse bile illa ki sokaktaki vatandaşın geliri yükselmiyor. Ama biraz daha düşününce işin böyle olmadığı hemen ortaya çıkıyor. Birincisi, sürdürülebilir büyüme oranının yükselmesi, o büyüme oranına uzunca bir
süre yakın bir büyüme gerçekleştirmek koşuluyla, eninde sonunda ülkenin refah düzeyinin hem kendi geçmişine göre artması hem de zengin ülkelerle arasındaki gelir farkının azalması demek. Başka bir ifadeyle, pasta büyüyor, üstelik potansiyel büyüme oranının yükselmediği dönemdekine kıyasla daha fazla büyüyor. Kişiler arası gelir farklılıklarının azalmaması elbette başlı başına bir sorun. Ama pasta büyüyünce, pastadan herhangi bir vatandaşın aldığı pay değişmese bile, hiç olmazsa yenilen pasta miktarı artıyor. İkincisi, sürdürülebilir büyüme oranının yükselmesi, demokratik açıdan fazla gelişmemiş, dolayısıyla partizan uygulamaları törpüleyecek yeterlikte kurumsal yapısı olmayan ülke vatandaşları açısından fayda sağlıyor. Bu tür ülkelerde, seçimler öncesinde oy sayısını arttırmak için eninde sonunda ekonomik dengeleri bozacak ama geçici bir süreliğine ferahlık yaratacak ekonomi politikaları sıklıkla uygulanıyor. Potansiyel büyüme oranınız ne kadar yüksekse bu tür politikaların yaratacağı tahribat o kadar az oluyor. Şöyle düşünün: Aslında potansiyel büyüme oranı yüzde 4 olan bir ülkenin seçim öncesi büyüme oranını yüzde 6’ya çıkarmaya çalışması ile potansiyel büyüme oranı yüzde 5 olanın aynı çabaya girmesinin doğuracağı ekonomik zararlar farklı. Açık ki potansiyeli daha fazla olan ülkede ekonomik tahribat daha sınırlı kalacak. Mesela, enflasyon daha az yükselecek ve dolayısıyla ortalama vatandaşın satın alma gücü (reel ücreti) daha az düşecek. Temel soru şu: Türkiye’nin potansiyeli azaldı mı? Azaldıysa ne düzeye düştü? Bu konuda tatmin edici araştırmalara ihtiyaç var.
Hasan Ferit için elele ADALET ARAYIŞI Av. Gökçesu Özgül G ü l s u y u Mahallesi’nde, uyuşturucu çetelerinin mahalledeki faaliyetlerine karşı yürüyüş yapıldı. Ardından eylemcilerin üzerine açılan ateşte pek çok kişi yaralandı. Hasan Ferit Gedik vücuduna isabet eden beş kurşun sonucu hayatını kaybetti.
Ölüm haberini alan forum katılımcıları Hasan Ferit’in hesabını sormak için refleks bir eylem yaptılar. Forumlar el ele verdi Hasan Ferit’e sahip çıktı. Hasan Ferit 21 yaşındaydı. Hasan’ın, ağır yaralı olarak kaldırıldığı ve hayatını kaybettiği Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki odasına giren polisler olay anında üzerinde olan gömlek ve atletini zorla aldılar. Soruşturmayı yürüten savcı ailenin avukatına, delillere el konulması talimatı vermediğini ve delil dosyasında Ha-
san Ferit’in üst giysilerinin olmadığını bu konuyla ilgili bir ek soruşturma açacağını ve giysileri kimin aldığını belirleyebilmek için hastaneye ait kamera kayıtlarının polise verilmeksizin doğrudan kendisine gönderilmesini isteyeceğini ifade ediyor. Ateşli silahla öldürülen kişilerin olay anında üzerinde bulunan, gömlek, kazak gibi üst giysileri, atış mesafesinin, yaralanmanın hangi silahla gerçekleştiğinin belirlenmesi bakımından neredeyse en önemli delili oluşturuyor. Polisin delilleri
neden talimatsız aldığı ise şüpheli bir duruma denk düşüyor. Delilleri karartmak ise ciddi bir suç. Polis delilleri karartıyorsa buna neden ihtiyaç duyuyor? Birilerini mi korumaya çalışıyor? Silahın nereden, nasıl ateşlendiğinin ya da silahın özellikleri bilinmesin mi isteniyor? Eskişehir’de 2 Haziran’da Taksim direnişine destek gösterisinde saldırıya uğrayıp 38 gün komada kaldıktan sonra yaşamını yitirdi 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz. Ölümü ile ilgili
tutuklanan 1’i polis memuru 5 kişi tutuklu. Mahkeme heyeti, Ali İsmail Korkmaz’ın ölümü ile ilgili 20 Kasım 2013 tarihinde yapılacak davanın ilk duruşması için Eskişehir Valiliği’ne ve Cumhuriyet Başsavcılığı’na birer yazı göndererek duruşmanın Eskişehir’de yapılmasının güvenlik açısından herhangi bir sakıncasının olup olmadığını sorarak, güvenliğin sağlanıp sağlanamayacağının bildirilmesini istedi. Korkmaz’ın dövülmesinden sonra “Birbirlerini dövüp suçu polise attılar” diyen Vali
Güngör Azim Tuna, “Evet, gönderilsin” dedi. Fakat Tuna, yazısında, polis ve siviller tarafından dövüldüğü kamera kaydıyla sabit olan Korkmaz’ın “protesto olaylarında yaralandığı iddiasıyla gittiği hastanede öldüğünü belirtti. Bir süre önce Ethem’in duruşması ertelenmek zorunda kaldı. Çünkü vicdanlar bu ölüme sessiz kalmayı, Ahmet Şahbaz’ın rahatlıkla geziyor olmasını kabul etmiyor. Devlet yaptıklarıyla yüzleşemiyor. Bu gerçekleri
saklamaya çalışma, örtbas etme çabaları, korku dolu tavırlar hep ondan. Gerçekleri saklamak, delilleri karartmak daha kolay. Biz yaptık, elimize sağlık diyemiyor sorumlular. Kimse bu ölümleri sahiplenip yapılanın arkasında duramıyor. Çünkü aslında onlar da biliyor ki tüm yaşananlar utanç verici. O zaman neden öldürüyorsunuz kardeşlerimizi?
YAKLASIMLAR
17
3 Ekim 2013
Çocukluğumuzdaki sokak çocuğu kavramı yazdı
Günümüz modern bilimleri sokak çocuğunu vaktini genellikle sokaklarda geçirip eğitimden yoksun kalmış çocuk olarak tanımlamaya giderken oysaki bizim geçirip ve şahit olduğumuz, zihinlerimizde tatlı anılar bırakan sokak çocuğu kavramı bu kadar katı ve acımasız olmaktan ziyade daha müşfik daha farklı daha eğlenceli bir anlam ifade ediyordu. Çocukluğumuzdaki sokak çocuğu tabiri günün her saatini sokakta geçiren sokakta yatıp kalkan bir çocuk değildi. Annesinin komşu ziyaretini babasının da akşam mesaisini fırsat bilip okulu asan, okuldan eve geldiği gibi çantasını yakasını önlüğünü çoraplarını top yapıp ya bir tarafa atarak ya da evinde boş bulduğu bir yere asarak eline aldığı salçalı ekmeğiyle arka mahallenin çocuklarıyla misket, top, gazoz kapağı çevirme hevesiyle kendini dışarı atan tam da bu sırada bu durumu hoş karşılamayan balkonlarda oturup çayını yudumlayan, içinden bin bir laf sayan ve bir pencereden beline kadar aşağıya sarkıp bakkal amcaya sipariş veren ya da karşı komşuya halini hatırını sormak için seslenen yaşlı teyze ve amcalarca kullanılan bir tabirdi sokak çocuğu. Bu anne ve babaları biraz rahat tavırlar sergiledikleri için havadan nem kapan evhamlı annelerin sürekli eleştirilerine hedef olup: yahu bu çocukların anası –babası yok mu? Bu saate kadar çocuk sokağa salıverilir mi? Bunlar ne biçim ana-baba! diye yakınırlardı. Bizim çocukluğumuz-
daki sokak çocuğu; mahalle aralarında köpek kovalayan, yakaladığı serçe kuşlarının kafasındaki tüyleri yolup kel bırakan, kedilerin kuyruklarını birbirine bağlayarak hayvancağızların acı çırpınışlarını zevkle izleyen, izinsiz komşunun kümesine dalıp tavuğunu çalan, yan bahçeden elma erik aşıran, çöp tenekelerini devirip yuvarlayan, elindeki sapanla bakkal amcanın camını kırıp azarlanıp sonra da kovalanan, elektrik direklerine çıkıp yüksek atlayış yapan, telefon hatlarını birbirine bağlayan kabloları kesen, parası çok sevdiği dondurmayı almaya yetmeyince evdeki ya da yan tarafında oturan komşunun naylon ayakkabı ve terliklerini çalıp dondurmacıyla takas eden, inşaat kalıntıları arasında demir parçaları ve çivi toplayıp eskiciye cüzi bir para karşılığında satan, iftara yakın vakitlerde cami minaresine çıkıp eline aldığı mikrofondan akşam ezanını okuyup mahalle sakinlerinin vakitsiz orucunu bozduran, elindeki bozuk yumurtaları, fındık kabuklarını yoldan geçen kişilerin kafasına nişan alıp fırlatan, kedinin çanağındaki artıkları yiyen, sütü içen, derede yakaladığı kurbağaların ağzına hava üfleyip kurbağaları şişiren, muzip, taş üstünde taş bırakmayan, afacan, elindeki çiklet, çikolata ve gazozla dünyanın en mutlu çocuğuydu çocukluğumdaki sokak çocuğu kavramı. Aslında hiç kimse sokak çocuğu olarak dünyaya gelmez. Sadece ebeveynleri tarafından çaresizlikten ve giz-
li hesaplaşmalar yüzünden, sokağın acımasız karanlık, şefkatten yoksun kirli kucağına atılan çocuklar vardır hayatta. Peki günümüzdeki çocuklar niçin sokaktalar? Bu çocukların ortak özellikleri aynı yaş ortalamasına sahip olmakla beraber aile korunması ve bakımından, anne-baba ilgisinden sağlıklı beslenmeden, bir yuva sıcaklığından yoksun olmaları. Siyasi olayların yoğun olduğu ve yoksulluğun kol gezdiği metropollere yapılan göçler sonucu büyük bir sosyal problem olarak karşımıza dikilmektedir sokak çocuğu kavramı. Çünkü ekonomik yönden zayıf bu aileler büyük şehirlerde varlığını uzun süre devam ettirmek için bir taraftan yaşam mücadelesi ederken, diğer taraftan başka sorunlarla mücadele ederken, içine yeni girmiş oldukları çevrede kültürel şok geçirerek kendilerini bir anda parçalanmış bir hayatın içinde bulmaktadırlar. Bunlara boşanma, çok eşlilik, imam nikahıyla yapılan evlilikler anne veya babanın evi terk etmesi de çocukların sokak yaşamına kulaç atmasında önemli etkenler olarak ilave edilebilir. Herkesin korktuğu kaçtığı tiksindiği umursamadığı bir tablodur sokak çocuğu olmak. Bunda medyanın da payı oldukça fazladır çünkü sürekli hırsızlık, gasp, adam yaralama, uyuşturucu kullanma vb. vakalarla sürekli gündeme geldikleri için toplum üzerinde kötü bir imaj bırakmaktadırlar. Ailelerin
geçim sıkıntısına çare bulma maksadıyla küçük yaşta mendil, kibrit, su satarak ya da trafik ışıklarında araba camlarında yapışan çocuklara hepimiz aşinayızdır. Bu çocukların sabahın erken saatlerinden gecenin geç saatlerine kadar dışarıda çalışıyor olmaları onları birçok zararlı alışkanlıklar edinmelerinde etkili olmakla beraber yaşamlarını, psikolojilerini, ahlaki yapılarını ve kişiliklerini tehdit eden çok sayıda riskle sokak yaşamında karşılaşmaktadırlar. O halde sokak çocuğu kimdir? Bayramlık nedir bilmeyen, Sıcak ekmekten, sıcak yemekten, sıcak yataktan yoksun olan, Köprü altlarını, çöplükleri mesken edinen, İş hayatına ve çevreye uyum sağlayamayan, Anne- baba -kardeş akşam evde bir arada olma, aynı sofrayı paylaşma duygusundan uzak olan, Okul, pamuklu şeker, oyun nedir bilmeyen, Suça itilme potansiyeli yüksek olan, Yıldızlar altında hayal kurmak nedir bilmeyen, İçindeki yalnızlığı, özlemi, çaresizlik duygularını bastırmak için tiner çeken , Belki de yılda bir kez bile olsun yıkanma şansı olmayan, ucuz şaraplar tüketen, ucuz işlerle uğraşan, Elindeki silah ve bıçakla tehdit savuran, kışın soğuğunu, yazın kavurucu sıcaklığını yüreğinin en derinliklerinde hisseden, Hastalandığında başını
“
Bu çocukların sabahın erken saatlerinden gecenin geç saatlerine kadar dışarıda çalışıyor olmaları onları birçok zararlı alışkanlıklar edinmelerinde etkili olmakla beraber yaşamlarını, psikolojilerini, ahlaki yapılarını ve kişiliklerini tehdit eden çok sayıda riskle sokak yaşamında karşılaşmaktadırlar.
“
FİLİZ AKÜZÜM
Sokak çocuğu ifadesi bazı farklılılarla birlikte aslında benzer şeyleri çağrıştırır hepimize. Kirli, eğitimsiz ve tehlikeli yitirilmiş hayatlar. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platfomu üyesi Filiz Aküzüm, özellikle metropollere göç etmek zorunda kalmış ailelerde zorluklar içerisinde yetişen çocukların çığlığını yazıya döküyor.
koyacak yumuşak bir yastığı olmayan; ateşine bakacak, kendisine bir bardak sıcak çay, bir tas çorba verecek kimsesi olmayan, istemeden hırsızlık yapan, Zaman zaman taşkınlık eden zaman zaman da intihar eden, Kalabalığın ortasında fark edilmeyen, Aşk, sevgi, dostluk kavramlarından mahrum olan, ucuz ölen ve sahipsiz küçük bedeni belediyelerce defnedilen, Mezarının başında yas tutacak, gözyaşı dökecek kimsesi olmayan, güzel bir evde yaşamayı, leziz yemek nedir bilmeyen, Hayata sıfır problemle başlama şansı olmayan; üzüldüğünde, yıkıldığında teselli edecek kimsesi olmayan, kışın soğuğunda gazete ve karton parçalarına yorgan diye sarılan, Canını yakanlardan intikam alma hırsıyla köpüren, Kendine özgü sokak kurallarını yaşam biçimi olarak seçen; yaşamı ayaklar altına alınarak, ezilerek, yüksünerek, dışlanarak öğrenir sokak çocuğu…
İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN
İyi
Mehmet Tezkan Milliyet
Tezkan yazısında AKP iktidarının Gezi’yle birlikte başlayan halk hareketinden ne kadar korktuğunu ortaya koyuyor yazısında. Tezkan: “Sandık her şeydir anlayışına tepkiydi. Anlaşılan o ki; Gezi uzun süre hayatımızdan çıkmayacak. İstanbul Büyükşehir Belediyesi metro üzerinden seçim kampanyasını başlattı. Gazetelere tam sayfa ilanlar verdi, televizyonlara tanıtım filmleri, meydanlara pankartlar astı, afişler yapıştırdı falan. Halka kendilerini daha iyi ifade edebilmek için kullandıkları slogan ne? Gezi’nin sloganı. Gezi’nin vurgusu. Gezi eylemlerinden etkilendikleri, Gezi’ye hayranlık duydukları kullandıkları slogandan belli. Ne mi o? Maçlarda 24. dakikada atılan sloganın metroya uyarlanmış şekli.”
Kötü
Sedat Laçiner Star
Çirkin
Nazlı Ilıcak Takvim
Laçiner eğitim sisteminin sorunlarının ana çözümünü “millete güvenmek” tabirini kullanarak özelleştirmede buluyor. Eğitim temel hak olduğunu unutan Laçiner, parasız eğitimi bütçede yeni bir delik olarak görüyor. Laçiner: “Eğitimde çare, işi millete bırakmak. Eğer devlet bir okul yapmak isterse önce arsayı bulmak zorunda... Ardından inşaat masrafları geliyor. İhale kanunları nedeniyle devlet eliyle paranın tam karşılığı bir okul inşaatını çıkarabilmek zor. İnşaat bitince içinin tefrişi ise büyük masraf... Hakkıyla bir okul yapmak isterseniz neredeyse inşaata verdiğiniz para kadar sıraya, masaya, tahtaya vs. de para vermeniz gerekiyor… Kısacası, eğer devlet bir okul yapmaya kalkarsa, her açtığı okul bütçeye açılan bir delik demek.”
Ilıcak, Başbakan ve Necip Fazıl Kısakürek’e övgüler düzebilmek için Nazım Hikmet’e üstü kapalı eleştirilerde bulunuyor. Şiirine, diline laf edemediği Nazım’ı kominizmi bilmemekle, tutarsız olmakla, Kısakürek gibi inanmamakla itham ediyor. Ilıcak: “Türkiye’de dindarların uzun yıllar boyunca ayrımcılığa uğradığı, ezildiği, küçük görüldüğü yalan mı? Erdoğan, işte bu birikimi isyan halinde dile getiriyordu. Necip Fazıl’ın, bugünkü demokrasi anlayışıyla uyuşmayan düşünceleri olabilir. Nâzım Hikmet de, Sovyetler Birliği’ndeki proletarya diktatörlüğüne kendini adamıştı. Stalin’i bile övdü. Sovyetler Birliği’nde kalabilmek için buna mecburdu da.”
günlüğü İlker Eraslan
Başından vurulduğu andan itibaren Hasan Ferit’in durumu ve hastanedeki gelişmeler gece boyunca twitter’da gündemdeydi. Ölüm haberiyle birlikte tag olarak, başta #HasanFeritGedik olmak üzere, çeşitli ifadelerle sürekli TT’de yer aldı. @leonsabbah #HasanFeritGedik daha güzel hayat için direnirken can verdi.Şimdi güzel insanlar, onun için direnme vaktidir! #HasanFeritGedikİcinArmutluya @yanniskronos dilek fenerleri geldi. hasan ferit’in hayalini gerceklestirecegiz. berkin elvan icin istemisti bunu yapmayi. #HasanFeritGedikİçinArmutluya @sevcanerolu #HasanFeritGedik!..... Ölüsüne saygı göstermeyen düzen, dirisine demokrasi götürecek öyle mi?...Yazıklar olsun... Forumların havaalanında yaptığı dayanışma eylemiyle birlikte #thydegrevvar hashtagi twitter’da yaygın bir şekilde paylaşılmaya başlandı... @DirenAbbasaga Metro çıkışındayız... Polis: Burada beklemeniz anormal Eylemci: Asıl burada bu kadar polis olması anormal #thydegrevvar @enginyalcin212 #thydegrevvar neredeyse 140 gün oldu. hukukun katledildiği yargı kararlarıyla sabitleniyor. Kimsenin umru değil..
KULTUR-SANAT
18
3 Ekim 2013
Çapulcular seni unutmayacak
Tuncel Kurtiz arkasında bir çok unutulmaz karakter bırakarak yakın arkadaşı Yılmaz Güney ile buluşmak üzere 27 Mayıs günü aramızdan ayrıldı. Eserlerinin yanı sıra sosyal ve toplumsal konulara karşı tutumu ile de bilinen Tuncel Kurtiz, kalabalığın “Çapulcular seni unutmayacak” sözleriyle son yolculuğuna uğurlandı. İSTANBUL Serkan atak
“Apolitik diye bilinen gençlerimizin demokratik haklarına sahip çıkmak için verdikleri mücadeleyi yürekten destekliyorum. Onların üzerindeki ölü toprağının kalkması ile artık bir şeylerin daha güzel olacağı umudunu taşıyorum. Diren Gezi Parkı, diren. Çok güzelsiniz çocuklar”. Gezi Parkı eylemlerini, bu sözleri sarfettiği video ile desteklediğini açıklamıştı. Tuncel Kurtiz’in öldüğü haberini yol ortasında, radyoda haberleri dinlerken aldım. Birden aklıma sinemada gördüğüm en güzel ve acıklı ölüm sahnesi geldi. “Otobüs” adlı filmin sonunda soğuktan donarak ölen Tuncel Kurtiz’di bu anın kahramanı. Acaba Kurtiz neden ölmüş olabilir diye düşünürken buldum kendimi. Bir duvara çömelmiş halde donarak ölü bulunmuş olma fikrini aklımdan uzaklaştırmaya çalışıyordum ancak bu an o kadar gerçekti ki sanki başka bir şekilde ölemezdi. Çok sonra hayatının çoğu günlerini işsiz, sürgün ve küskün geçiren bu oyuncunun son dönemde çalıştığı yoğun temponun sağlığını olumsuz etkilediğini duyduğumu hatırladım. Dizilerdeki uzun çalışma saatleri Ezel ve Muhteşem Yüzyıl gibi dizilerde önemli roller üstlenen Tuncel Kurtiz’i fena yormuştu. Son günlerde bu nedenle rolünün azaltıldığı basında yazılır olmuştu. Ancak Tuncel Kurtiz hayatının hiçbir döneminde mutsuz ve yorgun olmamıştı. Neşesinden ve enerjisinden bir şey kaybetmemişti ya da bize pek belli etmeden aramızdan ayrılmıştı.
ARDA İCİL yazdı
Benimle Oynar mısın? Yönetmen: Aydın Bulut Oyuncular: Uğur Polat, Eyşan Özhim tür: Komedi, Dram
Arka planda Beşiktaş sevgisini işleyen filmin başrollerini Eyşan Özhim, Ertan Saban, Uğur Polat ve küçük oyuncu Rüzgar Boyle paylaşıyor.
“Başka bir yol var mı yani? hayatı değişmişti. Kendisi için di- met’in klasiği Şeyh Bedrettin DesBaşka bir düşünce, başka bir ğer bir dönüm noktası da sadece tanı ile oluyordu. Zorlukla sahneye hissiyat, başka bir felsefe var mı? dostu değil aynı zamanda yoldaşı koyduğu bu oyun nedeniyle binbir Dünyayı bir bahçe haline getire- olan Yılmaz Güney ile olan birlikte- güçlükle karşılaşıyordu. 1958’den bilecek, insanoğlunun insanca likleriydi. Yılmaz Güney’in en faz- bugüne, İstanbul Üniversitesi yaşamasını, köleliğin kalkmasını, la çalıştığı aktördü. Ancak Umut Gençlik Tiyatrosu, Dormen Tiırkçılığın kalmamasını öneren bir filminin ardından gelen 12 Mart yatrosu, Oda Tiyatrosu, İstanbul yol var mı? Bir hayal dünyasında onun sürgün yıllarının başlangıcıy- Şehir Tiyatrosu, Gülriz Sururi - Enyaşıyorum belki ama ona inanı- dı. Ülkeden zar zor kaçırılan Umut gin Cezzar Tiyatrosu, Münir Özyorum. Bir gün gerçekleşecek” filmi, Kurtiz’i dünya çapında tanı- kul Tiyatrosu, Kent Oyuncuları ve Yeni Harman Dergisi’nde “Hala tırken kendisini kabul ettirmesi de daha nice tiyatro grubuyla birlikte Komünist misiniz?” sorusuna ce- çok uzun sürmedi. Yaklaşık 3 yıl sahnede oldu. Geride unutulmaz vap veriyor. boyunca 12 saatlik Peter Brook’un filmler bıraktı. Sırf onun için diziNasılki Antony Quinn’in genç- Maharabatta’sında rol alan Kurtiz, ler bile izlendi. Son dönem oynalik yıllarına dair hiçbir anı yoksa Berlin Film Festivali’nde bir İsrail dığı dizi, reklam filmleri nedeniyle bende Tuncel Kurtiz’de aynıydı. filmi olan Kuzunun Gülümseyi- haksız eleştirilere maruz kalsa da Onu, oynadığı popüler dizilerden şi’yle en iyi erkek oyuncu ödülünü tutumundan hiç taviz vermedi. Astanıyan kuşaktan daha şanslıydık alıyordu. la politikacıların önünde eğilmedi, elbet. Çünkü Umut’un Hamal “12 Eylül. Acı günler, acılı kimsenin elini öpmedi. Grup YoHasan’ı, Duvar’ın iyi gardiyanı Ali günler... Daha dün Erdal Eren’in rum’un 25. Yıl konserinde yürekEmmi’yi, Sürü’nün Hamo Ağa’sını, belgeselini izledim. Asılan işken- ten okuduğu şiir, Gezi sürecindeki Gül Hasan’ı, Kürt Zeynel’i tanımış ce gören binlerce insanın acısı desteği, yaptığı ödül konuşmaları... ve çok sevmiştik. Ancak bir vali oğ- hala yüreğimizdedir. Bu ödül be- Ardında unutulmayacak bir sanat lu olarak kısa süren hukuk fakültesi nim değildir. Onlarındır”. Altın kariyerini bırakarak yaşama veda macerasında başlayan oyunculuk Portakal’da aldığı ödülden sonra etti Tuncel Kurtiz. Ancak biz onu kariyeri başarılarla doluydu. Baba- ödülü devrimcilere armağan et- sadece filmleri, dizileri ile hatırlasının çatı katına sakladığı Nazım mişti. mayacağız. Güle güle... Hikmet kitaplarını bulması ile Ülkesine dönüşü Nazım Hik-
Blue Jasmine Yönetmen: Woody Allen Oyuncular: Alec Baldwin, Cate Blanchett tür: Dramatik Komedi
Her sene bir filmi yönetme geleneğini bozmayan Woddy Allen’ın To Rome with Love’dan sonraki filminde yine ustalığını konuşturuyor.
3 Kadın 3 Kader Yönetmen: Ahmet Faik Akıncı Oyuncular: Emrullah Biltaş, Turgay Tanülkü Tür: Dram
3 kadının hikayesi ekseninde gelişen film, kadınların gördüğü fiziksel ve ruhsal şiddeti, cinsel tacizleri ve istismar gerçeğini perdeye yansıtıyor.
Ödülünü Gezi Ruhu’na adadı
Arda İcil, daha çok dizi projeleri ile hatırladığımız Rob Cohen’in yönetmen koltuğunda oturduğu Alex Cross filmi hakkında görüşlerini kaleme aldı.
Alex Cross ‘’İnsan öldüğünde sevgi onunla birlikte ölmez. Sevgi bakidir, sevgi bakii kalır. Eminim Alex Cross’u izlerken çoğunuz Alex’in kendi kızına söylediği bu sözlerden başka filme dair hiç birşeyi ilerde hatırlamayacaksınız. Hollywood yapımı birçok polisiye filmin en büyük sorunu da bu olsa gerek. Film akıcı bir şekilde devam eder izlerken sıkılmazsınız ama film bittikten sonra da biter. Yani akıllarda kalacak kadar önemli ve sosyal mesaj içerikli filmler olmazlar. Paul Greengras’in yönetmenliğini yaptığı ve başrölde Matt Damon’ın oynadığı ‘’Bourne’’ün ilk 3 serisi bu sadeliğin dı-
şına çıkabilmişti taa ki Bourne’süz Bourne’nün çekildiği 4. serisine kadar. Bu dalda yalnızca Bourne insanların ilgisini çekebilecek başarıda olduğuna inanıyorum. Alex Cross’un konusu ise bir sinema filminden çok bir TV dizisi için daha uygun olurdu. Zaten filmin yönetmeni Rob Cohen genellikle yaptığı dizilerle başarıyı yakalamış bir yönetmen olarak biliniyor. Özellikle; Cohen’in yönetmenliğini yaptığı popülaritesi yüksek ‘’Miami Vice’’ adlı dizi 1984-1990 yıllarında efsane olmuş bir diziydi. Miami Vice daha ilk kez yayınlandığı pilot bölümünden itibaren tv dünyasını derinden sarmış,çekim teknikleri ve sinematografi tarzıy-
la sinema ekolünü dizi sektörüne taşımış,bugünkü müzikli dizilerin atası kabul edilmektedir.Ülkemizde ilk defa TRT1 ekranlarında Kanun Namına yayın adıyla 18.04.1986’dan itibaren yayınlanmaya başlamış 16 Kasım 1990’dan itibaren ise Star 1 (Bugünkü adıyla STAR TV)’de orjinal adıyla yayınlanmaya başlanmıştır.Şarkıları, fon müzikleri, otomobilleri, yatları, timsah Elvis’i, konuk oyuncuları, kostümleriyle 80’lerin son dönemine fakat asıl olarak ülkemizde 90’ların sonuna 2000’lerin başına dek damgasını vurmuştu. Rob Cohen’in TV dizilerinde daha başarı-
lı olduğuna inanıyorum. Yaptığı dizileri insanlara izletmeyi biliyor. Fakat sinema için aynısını demek biraz zor olsa gerek. Yaptığı sinema filmlerinde aynı başarıyı yakalayamamasının nedenlerinden biri de başrol için oyuncu seçimi. Cohen’in 1996 yapımı olan ‘’Daylight’’ adlı filimin o dönemlerde başarılı olmasının nedeni başrolde kendini kanıtlamış aktör Sylvester Stallone’nin olmasıydı. Alex Cross için Tyler Perry değil de Will Smith olsaydı izlenilebilirliği artabilirdi filmin. Çünkü Tyler Perry polisiye filmlerinden çok dram filmleri için daha uygun bir karaktere sahip.
Fransa Akdeniz Roman Ödülü’nü Perpignan’da düzenlenen törende alan Nedim Gürsel, ödülünü Gezi ruhuna adadığını açıkladı. 2013 Fransa Akdeniz Roman Ödülü’nün Seuil yayınevi tarafından yayımlanan Şeytan, Melek ve Komünist’e verildiği geçen haziran ayında açıklanmıştı. 25 Eylül’de ise Fransa’nın Perpignan kentindeki büyük kongre salonunda düzenlenen törenle Nedim Gürsel ödülü belediye başkanından aldı. Yaptığı konuşmada Türkiye’de düşünce ve yaratma özgürlüğünün giderek kısıtlandığına dikkati çeken Gürsel, Türkiye’nin daha fazla demokrasiyi hak ettiğini söyledi ve ödülünü Gezi Ruhu’na adadı. Gürsel, son olarak 2009 yılında Türkiye Yayıncılar Birliği Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülünü almıştı. YARIN KÜLTÜR-SANAT
HAFTANIN AJANDASI Anomia Resim Sergisi
23. Akbank Caz Festivali
7. Sahaf Festivali
Aynı zamanda nöroloji uzmanı olan Dr. Banu Taşcı Fresko’nun ANOMİA adlı resim sergisi İstanbul Üniversitesi Baltalimanı Sosyal Tesisleri’nde başlıyor. 8 Ekim tarihine kadar ziyaret edilebilecek sergi sanatseverleri bekliyor.
23. Akbank Caz Festivali’nde birbirinden farklı konserlerden en özeli 5 Ekim Cumartesi günü Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleşecek. Bu özel günde yolu bir daha buralara düşen Mulatu Astatke dinlenebilecek.
Beyoğlu Belediyesi’nce düzenlenen Sahaf Festivali 30 Eylül-19 Ekim 2013 tarihleri arasında Tepebaşı’nda yapılacak. Bu yıl 73 sahafın katılacağı festivalde; kitapların, dergiler,meski fotoğraflar vb. meraklılarına sunulacak.
SPOR
19
3 Ekim 2013
Çarşı operasyona karşı
Beşiktaş’ın taraftar grubu Çarşı taraftar gruplarına yönelik operasyon sonrasında yazılı bir açıklama yaparak durumu kınadı. Sert ifadelerin bulunduğu açıklamada “Kimse bize olduğumuzdan farklı kimlikler biçmesin, misyonlar yüklemesin, şu bir gerçektir ki, vicdanı olmayanlardan adalet beklenmesi nafiledir. Vicdansızsınız, adaletsizsiniz” denildi. Açıklamada ayrıca, “Dünyanın hiçbir yerinde böylesine bir ruhun vücut bulduğu insanların bir aradalığı organize bir örgüt olarak tanımlanamaz” ifadeleri dikkat çekti. Çarşı
gurubu bu durumun korku nedeni olmayacağını belirtirken, gözaltına alınan insanlarının ve ailelerinin yaşadığı mağduriyete son verilmesi gerektiğini belirtti. Taraftar gruplarına yönelik operasyon kapsamında gözaltına alınan 62 kişiden 21’i tutuklama, 5’i adli kontrol talebiyle mahkemeye sevk edildi, 36 kişi ise serbest bırakıldı. Savcılık sorgularının ardından Beşiktaş taraftarı olan gruptan 5’i tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildi. Aralarında eski tribün liderlerinden Alen Markaryan’ın da bulunduğu 5 kişi hakkında ise adli kontrol uygulanması istendi. YARIN SPOR
Yeni eleman: Roberto Mancini Galatasaray futbol takımı Fatih Terim’in kovulmasının ardından boşalan teknik direktörlük görevini İtalyan Roberto Mancini ile doldurdu. Roberto Mancini’nin yardımcılığını Galatasaray’ın eski oyuncusu Tugay Kerimoğlu yapacak. yarın SPOR SERKAN ATAK
Inter’e üst üste 3 İtalya Serie A şampiyonluğu kazandırdıktan sonra İngiltere’nin yolunu tutan Mancini, 2011-12 sezonunda Mancester City’nin 44 yıllık şampiyonluk hasretine son verdi.
Galatasaray, Fatih Terim’in Türkiye A Takımı’nın kendisine teklif edilen teknik direktörlük görevini kabul etmesinin ardından görevine son vermişti. Bu ayrılığın altında yatan nedenin Galatasaray Başkanı Ünal Aysal ile Fatih Terim arasında yaşanan ego savaşı olduğu iddia edilmişti. Galatasaray için bir teknik direktörden fazlası olan Fatih Terim’e karşı yapılan bu davranış camiada büyük tepki yaratırken önemli bir viraja hazırlanan takımı da zor bir duruma sokmuştu. 2. Mancini Olayı Daha önce Fatih T e -
rim’in Fiorentina’dan ayrılmasının ardından takımın başına o zaman Roberto Mancini getirilmişti. Yıllar sonra Galatasaray’da yaşanan teknik direktör krizinin ardından ilginç bir tesadüf gerçekleşmiş oldu. Fatih Terim’den boşalan teknik direktörlük görevine bir kez daha Mancini gelmiş oldu. Ancak o dönem kariyerinin başında olan Mancini, görkemli bir kariyeri de yanında getiriyor. Lazio, İnter, Mancester City gibi futbol takımlarını çalıştıran Roberto Mancini oynattığı dengeli futbol ile bu takımlarda başarılı oldu. Mancini, Galatasaray Kulübü Başkanı Ünal Aysal ile son görüşmeleri yapıp anlaştıktan sonra Florya Metin Oktay Tesisleri’ne gitti. Galatasaray Kulübü İcra Kurulu Başkanı Lütfi Arıboğan, İtalyan teknik adama 3 yıllık sözleşme imzalattı. Roberto Mancini daha sonra futbolcularla tanıştı ve sarıkırmızılı takımla ilk antrenmanına çıktı. Mancini’nin sözleşmesine lig şampiyonluğu, Türkiye Kupası ve Şampiyonlar Ligi için ayrı ayrı primler de konulduğu belirtildi. Yardımcısı Efsane Kaptan Roberto Mancini’nin yardımcılığını Galatasaray’ın eski oyuncusu Tugay Kerimoğlu yapacak. Tugay,
Galatasaray’ın ardından İngiltere’nin Blackburn Rovers takımında 8 yıl başarıyla mücadele etmişti. Bu şekilde Galatasaray’ın efsane kaptanı tekrar yuvaya dönmüş oldu. Tugay Kerimoğlu, daha önce 2010 yılında Galatasaray Spor Kulübü’nde teknik direktör Hagi’nin yardımcılık görevini üstlenmişti. Avrupa’da Vasat Roberto Mancini’nin en önemli başarıları özellikle İnter ve Mancester City takımlarına kazandırdığı lig kupaları oldu. Ancak bu takımlarla mücadele ettiği Şampiyonlar Ligi arenasında başarılı olamaması dikkat çekiyor. Galatasaray’a Avrupa’da UEFA kupasını kazandıran Fatih Terim’in yerine getirilen Roberto Mancini’nin Galatasaray’da başarılı olup olmayacağı ise soru işareti. Takımın iyi gittiği bir dönemde efsane bir ismin kapı önüne konulması ve ardından gelen başarısız sonuçlar taraftarlardaki sabrın taşma noktasına gelmesini sağladı. Roberto Mancini’nin ne kadar kredisi olacağını kısa zamanda görme imkanına sahip olacağız.
Yeni lider Fenerbahçe
Spor Toto Süper Ligi’nin yeni lideri belli oldu. Fenerbahçe, Gençlerbirliği deplasmanında Dirk Kuyt’un 60. dakikada attığı golle galip gelerek, puanını 15′e çıkardı ve liderliğe yükseldi. Gençlerbirliği’nde Özgür ileri topa elle müdahele ettiği için 83. dakikada gördüğü ikinci kartın ardından kırmızı kart görerek takımını 10 kişi bıraktı. 6. Haftada oynanan karşılaşmalar sonucunda Beşiktaş’ın Antalyaspor’a 2-0 malup olmasıyla Fenerbahçe lider kalmaya devam etti. Diarra’nın 6 dakika
içinde attığı 2 gole engel olamayan Beşiktaş, Galatasaray derbisinin ardından çıktığı ilk maçta sahadan puansız ayrıldı ve 12 puanda kaldı. Geçen hafta oynanan Beşiktaş-Galatasaray derbisinde yaşananlar nedeniyle cezalı durumda olan teknik direktör Slaven Bilic takımın başında yer alamadı. Haftanın bir diğer önemli karşılaşmasında teknik direktörsüz Galatasaray, son haftaların formda takımı Çaykur Rizespor ile 1-1 berabere kaldı. Maça Fatih Terim lehine yapılan tezahuratlar damgasını vururken ta-
kımın başında yardımcı antranörler Hasan Şaş ve Ümit Davala yer aldı. Kayseri derbisinde Kayserispor ile Kayseri Erciyesspor arasında oynanan maç 1-1 sonuçlandı. Alınan diğer sonuçlar şöyle: Bursaspor 0-0 Akhisar Bld. Spor, Gaziantepspor 3-0 KDÇ Karabükspor, S.B. Elazığspor 2-4 Sivasspor, Trabzonspor 2-0 Torku Konyaspor, Kasımpaşa 0-2 Eskişehirspor YARIN SPOR
Fatih Terim çıkarabilmek TOPSUZ ALAN Rafet Baran Eryılmaz Galatasaray Lisesi’nin yetiştirdiği iş adamları, bürokratlar veya bilim insanlarıyla övünmesinden daha doğal bir şey olamaz. Okulun verdiği seçkin eğitim sayesinde yarattığı seçkin hava, mezunlarının her hareketine yansımış durum-
dadır. Öyle ki bu hava, lisenin kuruluşunda önemli rol oynadığı Galatasaray’ın yönetimine sinmiştir. Kulüp yöneticileri arasında önemli bir bölümü lisenin mezunları arasından seçilirken; başkanlar arasında lisenin mezunu olmayanların sayısı bir elin parmaklarını bulmaz. Tüm bunlara rağmen sarı-kırmızılı kulübün efsaneleri arasında lise mezunu futbol adamlarının sayısı bir hayli düşüktür. Kulübün kuruluş yıllarında büyük eme-
ği geçen Ali Sami Yen başta olmak üzere pek çok futbol adamı, hem oyuncu hem de yönetici olarak takıma hizmet etmişlerdir. Tabii Galatasaray ve futbol sevgisinin tüm yurt sathına yayılmasıyla liseye hiçbir bağı olmayan futbolcular, teknik adamlar ve taraftarlar ortaya çıktı. Yıllar içinde ulusal bir güce dönüşen kulübün yönetiminde liselilerin ağırlığı zamam zaman zayıflasa da ortadan kalkmadı. Bu durumun yarattığı çatışma-
lardan en büyüğü geçtiğimiz günlerde ülkenin en başarılı teknik adamının acayip bir şekilde kovulmasıyla ortaya çıktı. Verdiği eğitimle çok önemli insanların yetişmesini sağlayan Galatasaray Lisesi, ne hikmetse Fatih Terim, Bülent Korkmaz veya Arda Turan ayarında bir futbol adamı çıkarmayı başaramadı. Bu durumun altında ülkedeki sosyal adaletsizliğin yattığını söyleyebiliriz. Futbol, ülkemizde de
dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi alt sınıftan ailelerin çocukları arasında yaygın bir spor dalı. Dolayısıyla Galatasaray Lisesi’nde okuyan gençlerin bu sporla olan ilgileri taraftarlıktan öteye çoğu zaman geçmiyor. Kariyer hırsıyla mezun olan genç insanlar, kapitalizmin basamaklarını hızla tırmanıp başarılı olduklarında futbola olan ilgilerini yönetime girerek tatmin ediyorlar. Hayatında topa dokunmamış, pahalı takım elbiseler giyen,
saçları briyantinli adamlar 10’lu yaşlarının başından beri antrenman yapan futbolcular hakkında kritik kararlar verebiliyorlar. Yani yarattıkları seçkinci havaya rağmen Türk futbolunun klişe yönetici profilinin dışına çıkamıyorlar. Lise kökenli taraftarlar ise ilginç bir şekilde bu durumu göremiyorlar. Onlara göre lisenin yönetimde etkin olması ezeli rakiplerindeki gibi despot başkan figürlerinin ortaya çıkmasını
engelliyor. Fakat lisenin varlığının kişilerden bağımsız olarak despot bir yönetim anlayışını dayattığının farkında değiller. Fatih Terim gibi Galatasaray için terini akıtanların kıymetini bilmeyen bazı kesim taraftarların, kraldan çok kralcılık yapıp, mavi kan sevdalılarına prim vermesi ülke futbolunun anlaşılamaz olaylarından biri olarak göze çarpıyor.
Mars’ta su bulundu NASA’nın Mars’ta keşif gezisi yapan Curiosity robotunun aldığı örnekler, Mars’ın yüzeyinde yaklaşık yüzde 2 oranında su bulunduğunu gösterdi. Örnekleri inceleyen ve su bulun-
Kuzey Ormanları’nın ağaçları Taksim’de
Kuzey Ormanları Savunması İstanbul’un kalan son ormanlarını savunmak için ağaç kostümleriyle Tünel’de buluştu. Burada bir tiyatro performansı da sergileyen Kuzey Ormanları Savunması basın açıklamalarını yapmak üzere Galatasaray Meydanı’na yürümek istedi. Ancak polis kitlenin önünde barikat kurarak yürüyüşü engelledi. yarın TOPLUM Yaşar aslan
Doğa’nın katledilmesine karşı forumlarda bir araya gelen Kuzey Ormanları Savunması Platformu, 3. köprünün yapımı için kesilen 2 buçuk milyon ağacın hesabını sormaya ve AKP hükümetinin halen devam eden doğa düşmanı projelerini durdurmak için mücadele etmeye devam ediyor. Kuzey Ormanları İstanbul’un üçte biri ve İstanbul’un son doğal yaşam alanı. Bu alanda su havzalarımız var ve önemli kuş rotalarından birisi. Kuzey Ormanları Savunması da kuruluş amacı olarak Kuzey Ormanları’nın yok edilmesine karşı mücadele etmek olarak açıklıyor. SAVUNMA DAHA ÖNCE NELER YAPTI? Daha önce de Kuzey Ormanları için çalışmalar yürüten Savunma, makaleler yazdı, kısa filmler çekti ve forumlarda halka amaçlarını anlattı. ÇED raporu olmadan yapılan 3. Köprünün trafiği en fazla %3 rahatlatacağını açıklayan Kuzey Ormanları Savunması konuyla ilgili topluca suç duyurusunda da bulunmuştu.
BU KEZ AĞAÇ OLUP TÜNELDE BULUŞTULAR 3. köprü için gerçekleştirilen ağaç kıyımına karşı son eylemlerini Tünel’de yaptılar. 28 Eylül günü Tünel’de buluşan Kuzey Ormanları Savunması önceden hazırladıkları ağaç kostümlerini giyerek ağaç kıyımını protesto ettiler. Saat 15:00’da Tünel’de buluşan Savunma, burada ormanların kesilmesiyle birlikte havasız kalınacağını anlatan bir gösteri sergiledi.
AĞAÇLAR İSTİKLAL’DE YÜRÜDÜ Gösterinin ardından ağaç kıyafetleriyle Tünel’den Galatasaray Lisesi’ne yürümek isteyen kitlenin önü çevik kuvvet barikatıyla kesilince bir süre yaşanan tartışmanın ardından kitle Odakule’nin arkasındaki yoldan ilerleyip İstiklal Caddesi’ne çıkarak Galatasaray’da bekleyen kitleyle buluştu. Galatasaray Meydanı’nda alkışlarla karşılanan yürüyen ağaçlar, “Köprü değil orman, insanca yaşam!”, “Köprü
18SORU
Mecliste gündem bulaşıklar
İLKNUR ERDEM Öğrenci/İstanbul
10 bin liralık süt
1. En sevdiğiniz erdem? Vefa 2. Başlıca özelliğiniz? Müdanaasız olmak 3. Mutluluk nedir? zorluklarla gelen başarı 4. Mutsuzluk nedir? birisine katlanmak zorunda kalmak 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? sakarlık 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? nankörlük 7. En sevmediğiniz şey? fütursuzca ısrar edilmesi 8. En sevmediğiniz kişiler? başkalarını küçük gören insanlar 9. En sevdiğiniz iş? araba kullanmak 10. En sevdiğiniz şair? İsmet Özel 11. En sevdiğiniz yazar? Murat Menteş 12. Kahramanınız? Alija İzzetbegovic 13. Kadın kahramanınız? Annem 14. En sevdiğiniz çiçek? Nergis 15. En sevdiğiniz renk? Siyah 16. En sevdiğiniz yemek? Boşnak böreği 17. En sevdiğiniz düstur? Net ol! 18. En sevdiğiniz söz? Sadece soranlar cevap alır
değil toplu ulaşım!”, “Diren İstanbul ormanına sahip çık!” sloganlarının ardından basın açıklamasına geçtiler. Yapılan açıklamada doğa henüz tamamen yokedilmemişken mücadeleye katılım çağrısı yapıldı. Şiirsel bir anlatımla yapılan açıklamada, son olarak 6 Ekim Pazar günü Kuzey Ormanları’nı savunmak için Çekmeköy’deki ormanlara gidileceği duyuruldu. Ağaç katliamına karşı yapılacak eylem için destek çağrısında bulunuldu.
Ordu Arıcılık Araştırma İstasyonu Müdürü Feyzullah Konak, “AB projesi kapsamında gerçekleştirilecek Arım Balım Peteğim projesi ile arı sütü, propolis ve polen üretimini ciddi şekilde artırmayı planlıyoruz” dedi. Türkiye’de üretimi az olan ve insan sağlığı için çok önemli faydaları olduğu bildirilen arı sütünün kilogramı 10 bin liradan satılıyor. Arı sütünün Türkiye’de az üretilmesi, alıcılarının da özellikle zengin insanlar olması nedeniyle fiyatının yüksek olduğuna değinen Konak, arı sütünün bağışıklık sistemini de kuvvetlendirdiğini belirterek, “Arı sütünün insan metabolizmasındaki en büyük faydası, bağışıklık sistemini kuvvetlendirmesidir” açıklamalarında bulundu. YARIN toplum
TBMM, geçen aylarda bulaşıkların temizliğinde kullanmak için deterjan ihalesine çıkma kararı almıştı. 10 bin kilo bulaşık deterjanı, 7 bin kilo bulaşık makinesi parlatıcısı, 8 bin kilo bulaşık ön yıkama maddesinin alımını da içeren ihale için meclis başkanlığı, deterjanların TSE’li olmasını şart koştu ancak alınacak deterjanlardan hiçbirinin TSE koşuluna uymadığı ortaya çıktı ve ihale iptal edildi. Günde 8 bin kişiye kadar yemek hizmeti veren Meclis’te “bulaşıkların hangi deterjanla” temizleneceği meçhulken mecliste gündem yemekhanede ‘bulaşıkların yığılma’ tehlikesi. Meclis, yeniden ihaleye çıkacak. YARIn toplum
duğu sonucuna varan Rensselaer Politeknik Enstitüsü’nden Laurie Leshin, gezegende bu kadar yüksek oranda su bulunmasının heyecan verici olduğunu belirtti. YARIn toplum
Yemek fazlası
Yunanistan’ın başkenti Atina’da başlayan bir uygulamada, ihtiyacından fazla yemek pişirmiş kişiler, yemeklerinin fazla kısmını az bir ücret karşılığında satıyor. Yemeğin fotoğrafını ve ayrıntılarını internete yükleyen yemek sahipleri siparişlerin gelmesini bekliyor. Uygulama yakında Londra’da da başlayacak.
Koca yürüyüşü
Nijerya’da Zamafara Dullar Derneği, bölgede yaşayan kadınların eş bulmakta zorlandıkları sebebiyle hükümet binasına yürüyüş düzenledi. Zamafara’da yaşayan özellikle eşini kaybetmiş veya boşanmış kadınlar ‘eş adayı eksikliği’ nedeniyle hükümetin bu konuda dikkatini çekmeyi amaçladıklarını söylediler.
‘Ağır’ galibiyet Zonguldak’ta bir güreş müsabakasından şaşırtıcı bir sonuç çıktı. Zonguldak ‘ın Alaplı İlçesi’nde düzenlenen Yağlı Pehlivan Güreşleri’nde 1 metre 60 santim boyunda 50 kilogram ağırlığında olan 15 yaşındaki Zeki Aslantın, 1 metre 97 santim boyunda 150 kiloluk 14 yaşındaki Emre Günay’ı yenmeyi başardı.
Kartalın gözünden uçuş anı
Taksi şoförleri eylemde
Taksi şoförleri son 1 haftada Anadolu yakasının çeşitli semtlerinde gaspa uğrayan arkadaşları için bir eylem gerçekleştirdi. D-100 Karayolu Pendik köprüsü altında taksileriyle her iki yönü trafiğe kapatan taksiciler sloganlar atarak yetkililere seslendiler. Yaklaşık bir saat süren eylem esnasında trafikte uzun kuyruklar oluştu. Taksiciler, basın açıklamalarının ardından eylemi bitirerek yolu trafiğe açtılar. YARIn toplum