Yarın 103

Page 1


TOPLUM

02

9 Ekim 2013

Kurban Bayramı’nda dikkat edilecekler

Kurban Bayramı geliyor. Kurbanlık fiyatları geçtiğimiz hafta belli olurken, fiyatların geçtiğimiz yılla aynı kalması vatandaşı sevindirdi. Öte yandan, 9 gün sürecek olan Kurban Bayramı tatili boyunca havanın açık olacağı tahminleri de yüzleri güldüren bir başka haber oldu. Uzmanlar bayramdaki beslenme alışkanlığı konusunda her yıl olduğu gibi uyarıyor.

Seken kurşun Emel’i vurdu

Türkiye’de “pisi pisine” dedirten ölümler bitmek bilmiyor. Sokak ortasında yaşanan şiddet, bu kez bir çocuk işçinin canını aldı. Beyoğlu’nda uyuşturucu satıcısı oldukları belirtilen iki grup arasında çıkan silahlı kavgada seken kurşun, 4. kattaki konfeksiyon atölyesinde çalışan 12 yaşındaki çocuk işçinin ölümüne neden oldu. Atölyede çalışmakta olan Emine Demirel’in kalbine isabet eden kurşun Emel’in ölümüne neden oldu. İlköğretim 8. sınıf öğrencisi olan Emel Demirel’in, 10 ay önce trafik kazasında babasını kaybetmesinin ardından okul sonrası konfeksiyon atölyesinde çalışmaya başladığı öğrenildi. YARIN toplum

Rüzgar tribünleri kuşları öldürüyor

Enerji üretiminde doğa dostu yöntemlerden biri olarak kabul edilen rüzgar türbinleri kuşların ölmesine sebep oluyor. 300 kilometre hıza kadar ulaşan pervanelere çarpan kuşlar ölüyor. Rüzgar türbinlerinin çevresindeki kuş kadavralarının sayılması da tam sayıyı göstermiyor, çünkü kuş ölüleri başka bölgelere düşebiliyor ya da hayvanlar tarafından götürülüyorlar. Uzmanlar, bunun tükenmekte olan kuş türleri için büyük tehlike olduğunu belirtiyor. Tesisi inşa ederken yakınlarda yuvaların olup olmadığına, ya da göçmen kuşların konaklama noktalarının bulunup bulunmadığına dikkat edilmesi gerekiyor. YARIN toplum

Kuduz risk bölgesi

Muğla-Milas’ta bir çoban köpeğinin öldürdüğü tilkinin kuduz olduğu anlaşılınca Muğla ve Aydın’a bağlı 12 köy karantina altına alındı. Tilkiden alınan örnekler laboratuarda incelenmesi üzerine, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Milas İlçe Müdürlüğü Hayvan Sağlığı Zabıtası Komisyonu 40 kilometreyi kapsayan alanı “Kuduz Risk Bölgesi” ilan etti. Bu bölgeye hayvan giriş ve çıkışlarının önlenmesine karar verildi. Bölgede gerekli incelemelerin yapılmasının ardından tekrar toplantı yapılarak bir karar verilecek. YARIN toplum

9 EKİM çarşamba 2013

editörler

tasarım

selçuk kaygısız Can Çoksöyler Ceday Avcı Elif Karan ELİF CENGİZ muhammed ünsal Özge Doğan sanem deniz kural Serkan Atak Yaşar Aslan Oğuzhan Özkan

EZGİ CEREN AĞTAŞ Rıfat çapar Nurseli Gözüaçık

6 aylık abonelik: 30 tl FİDAN ataselim adına ziraat bankası hesap no: 0866 49384853 5003 ıban: TR920001000866493848535003 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88

dağıtım

Rıfat çapar

imtiyaz sahibi

fadik temizyürek

sorumlu yazı işleri müdürü

ışıl kurt

Yönetim adresi

basıldığı yer

15 Ekim’de başlayacak olan Kurban Bayramı, öncelikle bu yıl 9 günlük tatil olması ile yüzleri güldürmüştü. Öte yandan, bu yıl et fiyatlarına yüzde on zam gelmesi, vatandaşları kurbanlık fiyatları konusunda da endişelendiriyordu. Geçtiğimiz hafta, kurbanlık fiyatlarının geçen yılla aynı olacağı açıklaması gelmesi herkesin içini rahatlattı. Kurbanlık hayvan üreticileri ve besiciler, kurbanlık fiyatlarının geçen yılla aynı olacağını kurbanlık fiyatlarına zam gelmeyeceğinin altını çizdiler. KURBANLIK FİYAT TAHMİNLERİ Et fiyatlarının geçen yıla göre yüzde 10 artmasına rağmen, canlı hayvan fiyatlarının yerinde saydığı yönünde yakınan Et Üreticileri, “Geçtiğimiz yıl canlı dananın kilosu 12-14 lira aralığındaydı. Bu bayram da ithal hayvan getirilip getirilmemesi konusunda endişe yaşıyoruz. İç pazarda çok fazla yetişkin hayvan var. İthalata ihtiyaç yok. İthalatın yapılması durumunda fiyatlar daha aşağı düşecek. O yüzden fiyatlar hususunun pazarların kurulduğunda belli olacak” diyor. Öte yandan, geçtiğimiz hafta yapılan açıklamada bu yıl ithal hayvan alınmayacağı yönünde sinyaller verilmişti. Bu durumda kurbanlık fiyatlarının geçtiğimiz yıla nazaran değişmeden

seyretmesi öngörülüyor. Ankara’nın en büyük hayvan pazarı olan Ovacık Kurban Satış Yeri’nde küçükbaş hayvanların fiyatı 400 TL ile 750 TL arasında değişirken, büyükbaş hayvan fiyatları 2 bin TL’den başlayıp 10 bin TL’ye kadar çıkabiliyor. En pahalı kurbanlık fiyatı ise Samsun’dan geldi. Bir besi işletmenin özel olarak yetiştirdiği 1,5 ton ağırlığındaki kurbanlık boğa, 35 bin TL’den satışa çıkarıldı.

BESLENMEYE DİKKAT Yaklaşan Kurban Bayramı ile birlikte uzmanlar beslenme ile ilgili de vatandaşları uyarıyor. Bayramların zihinsel ve fiziksel açıdan dinlenBAYRAMDA HAVA AÇIK diğimiz fakat sindirim sistemimize Kurban Bayramı’nda hava duru- aşırı yüklendiğimiz dönemler olmunun nasıl olacağı da belli oldu. duğunu söyleyen uzmanlar, şunları Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün belirtiyor: “Özellikle bayramlarda son Hava durumu tahminlerine gö- şeker, çikolata, tatlı her gün hatta re, Arife günü Doğu Karadeniz’in günde birçok kez tüketilen besindoğu kesimleri dışında tüm yurtta lerdir. Kurban Bayramı’nda şeker-

Polis durmayan sürücüyü vurarak öldürdü Polisin kendine tanınan yetkileri çekinmeden kullanmasına dair bir örnek daha yaşandı. İstanbul’un Kartal ilçesinde polisin “dur” ihtarına uymayan bir sürücü, polis tarafından vurularak öldürüldü. Polis ekipleri, Gebze’den gelen, “şüpheli” gördükleri bir otomobili durdurmaya çalıştı. Kocaeli’nin Darıca ilçesinde kavgaya karıştıkları iddiası ile aranan Veysel Albayrak’ın kullandığı araç, yanındaki Tatiana Dinçer ile birlikte Kartal’a geldikleri sırada polis ekiplerince durdurulmak istendi. Araç kaçmaya başladı.

havanın az bulutlu ve açık olması bekleniyor. Sıcaklığın ise mevsim normallerinde seyredeceği tahmin ediliyor. Salı günü yani Kurban Bayramı’nın 1. günü hava az bulutlu ve açık olacak. Bayramın 2. ve 3. günü de açık havanın yine devam etmesi bekleniyor.

Polis bir süre sonra otomobilin önünü kesti. Ekip otosuna çarpan otomobil, durmayarak kaçmaya devam etti. Aracın hareket etmesiyle, araç üzerine ateş açıldı. Polisin açtığı ateşte, sürücü vuruldu. Yaralı sürücü hastaneye kaldırılırken yolda hayatını kaybetti. Diğer yolcu ise hastaneye kaldırılarak tedavi altına alındı. Gezi Direnişi’nden bu yana polisin yetkileri sıkça tartışma konusu oluyor. Durmadan bir sürücüyü polisin vurarak öldürmesi de polisin yetkilerini nasıl pervasızca kullandığının bir örneği oldu. YARIN toplum

li besinlere ek olarak belki de hiç tüketmediğimiz kadar et de tüketilebilmektedir. Hem et hem de şekerin bir arada ve fazla miktarda tüketilmesi sağlık sorunlarını da beraberinde getirebilmektedir. Kurban Bayramı’nda ağırlıklı olarak et tüketilmesi, buna bağlı olarak sebze ve meyvenin tercih edilmemesi sindirim problemlerine davetiye çıkarabilir bu nedenle sağlıklı bir bayram geçirmek için fazla et tüketiminden kaçınılması gerekmektedir. Etin yanına mutlaka salata veya sebze yemeği eklenmelidir. Et kesildikten hemen sonra tüketilmesi, sindiriminin zor olması nedeniyle önerilmemektedir. Kesilen hayvan eti, en az 1 gün buzdolabında bekletildikten sonra pişirilmelidir.”

Acil servislere düzenleme geliyor

Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu acil servislerde bir ay içinde yeni bir düzenleme yapacaklarını söyledi. Bakan Müezzinoğlu, acil servislerde yaşanan yoğunlukla ilgili bir soru üzerine de Türkiye’de acil servislere başvuru oranının, standartların çok ötesinde olduğunu ve bunun bu konuda yeni bir düzenleme yapılmasını zorunlu kıldığını ifade etti. Müezzinoğlu acil servislere başvuranların oranını şöyle açıkladı: “Bizim acil bakma oranımız, gerek kamu, gerek üniversite, gerekse özel hastanelerde yüzde 30’u aştı, yüzde 40’lara yaklaştı. Halbuki bu oran normalde acil için yüzde 7-8’lerdir.” dedi. Acil servislerin amacı dışında kullanıldığını ateşi yükselen bir kişinin de acile başvurduğunu söyleyen Müezzinoğlu acil servislerde düzenleme getireceğiz dedi.

sayı: 103

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör

toplum sanem deniz kural

rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010

Sağlık haktır Acil servislerde göze çarpan yoğunluğun en temel sebeplerinden biri olan yeterli doktorun bulunmamasına değinmeyen Müezzinoğlu böylece halkın sağlık hakkında kısıltlamaya gideceğini de söylemiş oldu. YARIN TOPLUM

Arena’yı temizlemek zor Yeni hayata geçirilen Taksim Yayalaştırma Projesi’nde sorunlar bitmek bilmiyor. Geçtiğimiz hafta, yeni yapılan alt geçitte ilk ölümlü kaza meydana gelmişti. Bu kez de asd asd asd as das da sd as dbaşlayan yağışlarla Taksim kapsamında trafik yer altına alınırken, hesap edilmeyen pek çok detay ortaya çıkmıştı. 13 Eylül’de açılışı yapılan yeni Taksim Meydanı yağmur sınavını geçemedi. Yoğun yağışa maruz kalan meydanda büyük göletler oluştu.

Meydanı kullanan yayalar büyük zorluklar yaşandı. Taksim’deki büyük birikintilerin fotoğraflarını paylaşan Twitter kullanıcıları “Her yer Taksim her yer gölet” şeklinde tepki gösterdi. Taksim Meydanı’ndaki yayalaştırma projesiyle ilgili eleştirilerde bulunan mimar Korhan Gümüş daha önce beton zemindeki hatalara dikkat çekerek, “Önemli yükseklik farkları var. Bu fark yağmur durumunda su birikmesine yol açacak” ifadelerini kullanmıştı. YARIN TOPLUM


GUNCEL

03

9 Ekiml 2013

İTÜ Forumu’ndan THY Müdürü’ne

İniş izni yok

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Forumu THY Genel Müdürü Temel Kotil’e ‘iniş izni’ vermedi. Günler öncesinde Kotil’i üniversiteye almayacaklarını duyuran forum dediğini yaptı. TYH Genel Müdürü Kotil üniversiteden içeri adım atmaya cesaret edemedi. THY işçileri ve öğrencilerle yüzleşmeye korkan Kotil’in katılacağı etkinlik de iptal edildi.

THY Müdürü Temel Kotil, İTÜ Forumu’nun protestosu nedeniyle İTÜ’ye giremedi. Sizce Kotil neden korktu? MEHMET BÜYÜKEKŞİ THY YÖNETİM KURULU ÜYESİ

Kaçmadı

Bizim bir bilgimiz yok. Üniversite etkinliği iptal ettiyse gitmemiş olabilir, kaçma gibi bir durum yok. Çalışanlarımızla sorun yok.

EMRE BAŞAR KARA GENÇ-DER TEMSİLCİSİ

Korkmakta haklı Gezi sonrası, AKP öğrencinin en ufak itirazından şüphelenir oldu. Acaba bir Gezi daha mı olur telaşı akıllarını başlarından almış. Kotil’in öğrencilere vereceği cevap yoktur. Korkmakta haklıdır ama korkunun ecele faydası yoktur.

Kotil’in geleceğini öğrenen İTÜ Forumu hazırlıklarına başlamıştı. Sabah saatlerinde Kotil’in gelişi iptal oldu ancak gençler yine de yürüyüş yapıldı. istanbul Can çoksöyler

İstanbul Teknik Üniversitesi Forumu, AKP Gençliği’nin kulübü olan Münazara ve Hitabet Kulübü’nün çağrıcılığını ve düzenleyiciliğini yaptığı “kariyer” etkinliğini iptal ettirdi. Etkinliğe davetli isimler olan THY Genel Başkanı Temel Kotil ve MÜSİAD Eski Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan’ın İTÜ’ye çağrılması üzerine İTÜ öğrencileri İTÜ Forumu’nda aldıkları eylem kararıyla bu insanları İTÜ’ye sokmayacaklarını ve etkinliğin gerçekleştirilmesine izin vermeyeceklerini duyurmuşlardı. THY işçilerinin verdiği mücadeleye destek amacıyla 7 Ekim’de İTÜ Forumu’nun çağırısı ve diğer üniversite forumlarının da katılımı ile 12:30’da yemekhane önünde buluşarak THY Genel Müdürü Temel Kotil ve MUSİAD Genel Başkanı Ömer Cihat Vardan’ın da katılarak etkinlik düzenleyeceği Büyük KSB Salonu’na yürüyüş gerçekleştirdi.

Temel Kotil ve Ömer Cihat Vardan ise yapacakları etkinliği iptal ederek, Büyük KSB Salonu’nu da kapatmak zorunda kaldı.

İptal olan etkinliğin yapılacağı binanın önüne gelen örenciler kapının kitli olduğunu fark ettiler. Onlar da burada oturup forumlarını yaptılar.

dından THY işçisi Dilek Karakaş burada yaptığı açıklamada; yasal haklarına bağlı olan, emeklerinin karşılığını istediklerini kimseden sadaka istemediklerini belirtti. Üniversiteye giremeyecekler Türkiye’nin işçinin, emekçinin yeri Yemekhane önünden başlayan ey- olduğunu THY’nin de bu şekilde lem, yemekhanelerde öğrencilere emekçilerin emeği ile bugünlere eylemin duyurusu yapılarak ‘’THY geldiğini kimsenin cebindeki para işçisi yalnız değildir’’, ‘’Sermaye de- ile gelmediğini söyledi. Emeklerifol, üniversiteler bizimdir’’ ve ‘’Bu nin karşılığını alana kadar direndaha başlangıç mücadeleye devam’’ mekten vazgeçmeyeceklerini besloganları ile Büyük KSB Salonu’na lirtti. yüründü. Eylemde THY işçilerini işten atan THY Genel Müdürü Te- Kapılar kitlendi mel Kotil’in ve Ömer Cihat Varn Ardından Büyük KSB Salonu yagibi sermayedarların ülkede Gezi nındaki çimenlik alanda THY Direnişi hiç olmamış gibi davrana- işçilerinin de katılımı ile forum mayacağı ve üniversitelere gireme- gerçekleşti. Öğrenciler salona giryeceği vurgulandı. mesinler diye salonun kapıları kitlendi. Önüne de özel güvenlikler“Kimseden sadaka istemiyoruz” den barikat çekildi. Büyük KSB Salonu önüne gelindiBu davranışından dolayı okul ğinde salonun gün boyu kapatıldı- yönetiminin de Temel Kotil’le ayğı, salonun kapatılmasının Temel nı hastalığa yakalandığına dair yoKOTİL ve Ömer Cihat Vardan’ın rumlar yapıldı. Salona girilemese korkusunu gösterdiği belirtildi. Ar- de hemen yanındaki çimenlik alan

forum alanı oldu. Forumda THY işçileri yaşadıkları haksız süreci anlattı. İTÜ öğrencileri de THY işçilerinin mücadelesi ile dayanışacaklarını belirtti. Olacaklardan korkuyorlar Gezi Direnişi hükümet ve cenahının korkulu rüyası haline geldi. Forumların el attığı, örgütlediği her etkinlik toplumu kucaklayan bir hareket haline dönüşüyor. Daha önce umursamadan saldırdıkları her durumu artık birkaç kere değerlendirmek zorunda kalıyorlar. Yeni bir kitlesel hareketi tetikleyebilecek her durumdan köşe bucak kaçar hale geldiler. Bu etkiniğin iptal edilmesinin arkasında yatan da aslında çok farklı değil. Geçtiğimiz haftalarda yapılan THY Grevi ile dayanışma eylemi forumların desteğiyle kitlesel ve etkili bir yürüyüşe dönmüş THY yönetimini korkutmuştu. Bu korku etkinliğin iptalinde ise ayan beyan ortaya çıkmış oldu.

AHMET ÖZGÜN AKSOY İTÜ FELSEFE KULÜBÜ

Forum karar verdi Protesto edileceğine dair forum kararı vardı. İTÜ’de ciddi bir potansiyel var. Temel Kotil, üniversiteye gitmeme talimatı almış olabilir. Üniversite gençlik hareketinin, Gezi’ye dönüşmesinden korkulmuş olabilir. ARZU ACAR İTÜ eğitim-sen

Tepkiden çekindiler Forum olarak tepki göstereceğimizi duyurmuştuk. O tepkiyi ciddiye almışlar. Asistan kıyımından dolayı İTÜ’yü medya gündeme getiriyor zaten. Tekrardan medyaya yansımamak için Rektörlük çekinip iptal etmiştir. ONUR ŞEKER İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİSİ

Gezi’den korkuyorlar

Gezi’den sonra daha temkinli olmaya başladılar, çünkü Gezi’nin başlangıcı ufak bir eylemdi. Üniversiteye polis sokmaya çalışıyorlar. Bu sebeple Gezi’ye benzer olayları tekrar yaşamamak için daha dikkatliler. DENİZ ERALP THY İŞÇİSİ

Kararlı duruş nedeniyle

Gezi direnişi THY grevinde forumlarla birleşti Grevin 487’inci gününde THY işçileriyle dayanışmak ve Gezi Ruhu’nu hava limanına taşımak için 29 Eylül saat 16:00’da yürüyüş gerçekleştirdi. Forumların ve demokratik kitle örgütlerinin katılım gösterdiği yürüyüş başlamadan önce polis metro girişinde toplanıldığını gerekçe göstererek eylemcilere

saldırdı. Biber gazı ve plastik merminin kullanıldığı eylemde 3 kişi göz altına alınırken biri başından olmak üzere 2 kişi yaralandı. Saldırı kimseyi yıldırmadı kitle çoğalarak grev alanına ulaştı. Bu eylem grevci işçilere güç olurken, en çok da THY yönetimi ve AKP Hükümeti’nin hafızalarına kazındı.YARIN GÜNCEL

Etkinliği rektör güvenlik gerekçesiyle iptal ettiği için gelmedi. Rektörlük asistan kıyımından sonra endişeliydi. Öğrenciler kararlı duruş sergilediği için gelemedi. Gelmesine gerek yok, Temel Kotil’i biz anlattık. GİZEM SÜRER THY İŞÇİSİ

Öğrenciler almadı Temel Kotil, THY müdürü olması yanı sıra İTÜ’de öğretim üyesi. Kotil’i kendi öğrencileri üniversiteye almadı. Sadece THY işçileri girebilir dediler. İTÜ öğrencileri üniversiteye, işçi düşmanları giremez dediler.

Varsa cesaretiniz gelin Hükümet üniversiteler açılmadan önce tüm rektörleri teker teker uyarmış, açılış yapmamaları yapacaklarsa da kendi başlarına yapmalarını söylemişti. Önceki yıllarda Cumhurbaşkanı’nından Başbakan’a, bakanlara kadar birçok hükümet yetkilisinin gittiği üniversitelere hiç biri uğramaz olmuştu.

ATİLLA AYÇİN HAVA-İŞ GENEL BAŞKANI

Grevden korktu

Grevden korkuyorlar. Bir yandan demokrasiden bahsedilirken, bir yandan bedellerle kazandığımız haklar elimizden alınıyor. Bu ülke işçilerle, emekçilerle aydınlık olacak. Grev etkisiz diyenlere meydan okuyoruz. HINCAL ULUÇ SABAH GAZETESİ YAZARI

Grev de yalan

THY saygın bir kurum. Yöneticilerin korkması mantıksız. Zaten grev sendika ağaları nedeniyle çıktı. THY’dekiler en iyi koşullarda çalışıyor. Avantajları o kadar çok ki, herkes torpil bulup THY’ye kapak atmaya çalışır. İTÜ REKTÖRLÜK KURUMSAL İLETİŞİM OFİSİ

Bilgimiz yok Bir tek Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Uludağ Üniversitesi’nde gelecek oldu ilk tur arka kapıdan kaçtı. Birkaç gün sonra tekrar geleceğini açıklasa da bir daha Bursa’ya uğramadı.

O gün bu gündür bir tek THY Genel Müdürü tüm o grev kırıcılığına, emek sömürüsüne ve yaptığı insanlık dışı açıklamalara rağmen üniversiteye adım atacak oldu. O da başaramadı. İniş izni alamadı.

Bu konu hakkında bir bilgimiz olmadığından dolayı sorunuza cevap veremiyoruz.


GUNCEL

04

9 Ekim 2013

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

Vali bu kadar mutlu olmamalı

Mısır’da halka kurşun sıkıldı. İki yüzden fazla insan öldü. Kabul edilmesi mümkün değil. Ama şunu unutmayalım. Bu ülkede de bir karakolun yapılmasını protesto ettiği için insanların üzerine gerçek mermilerle ateş açıldı. Bir genç kardeşimiz öldü. Tayyip Erdoğan bizim ülkede hiç böyle şeyler olmuyormuş gibi konuşuyor insan ona üzülüyor. Kendim de böylesine bir tehdit altında bulunuyorum diye üzülüyor ve korkuyorsam namerdim. Erdoğan’ın her seferinde bir gıdım dahi olsa iyi bir insan olma fırsatını hepimizi temsil ederken kaçırıyor olmasına üzülüyorum. O fırsatı hepimiz adına kaçırıyor. Medeni’nin ölmesine sebep olarak medeniyetimiz adına kaçırıyor. Başbakan yüzünden güzel ve yalnız bir ülke olamıyoruz, çirkin ve yalnız ülkeyiz artık. Diyor ki, biz sadece gaz atıyor ve su sıkıyoruz. Peki, Ethem, Abdullah, Mehmet ve Ali nasıl öldü öyleyse. Ethem ve Abdullah’ın kafasına kurşun saplandı. Ali kafasına kocaman bir odunla vurularak öldürüldü. Ondan fazla insan atılan biber gazı kapsülleriyle ve plastik mermilerle kör oldu. Kafasından kapsülle vurulmuş gencecik bir kadının titreyen halini televizyonlardan izledik. Keşke senin de için titreseydi ey Başbakan. Biraz vicdana gelseydin. Hepimiz için, hepimiz adına. Sen o biber gazı kapsüllerini bir mermi gibi kullandın maalesef Başbakan. O kapsüllerin hepsi ilkel, büyük bir mermiydi. Bizi Mısır’a sen benzettin. * Meclis, cephe, kongre, birlik, şura, platform kurduk diyen çok oldu. Genelde bu oluşumlar mevcut örgütlü yapıların yan kuruluşu gibi gözüktüler. Herkesi kapsayan bir ilerleme gerçekleşmedi. Ama sol genelde geniş bir araya gelişlerin ortaya çıkmasını anlatan bu tür oluşumları çok övgüye değer bulduğunu her zaman söyledi. Böylesine bir oluşum Gezi Direnişi’nden sonra Park Forumları olarak ortaya çıktı ama sol buna gerekli ilgiyi göstermiyor. “Neden?” derseniz. Bir Gezi Direnişi’ni belli tarihler arasında yaşanmış bilinçsiz bir eylem olarak görüyor. Hareketin devam eden bir siyaseti olması gerektiğine ve bunu da forumlarda görüşmesi gerektiğine inanmıyor. Eğer bir siyaset belirlemek gerekirse onu benim örgütüm, derneğim, partim belirler diye düşünüyor. Hatta forumun siyaset belirlemesi ihtimaline kendi iradesine ortak çıkması olarak bakıyor. Forumun siyasal tavır belirlemesini yerleşik pozisyonları haddinden fazla sarsacak bir ihtimal sola göre. Sol bir konumlanma olarak kendisini Gezi Direnişi şemsiyesinin altında görüyor ama forumların şemsiyesinin altında görmüyor. Ne diyelim? Canları sağ olsun. Kardeşlerimizle bir hata olsa bile çok münakaşa etmeyelim. Bize gadredenleri sevindirmeyelim. * Seçimler tartışmasını derinleştirelim. Seçimlerde hedefimiz AKP’nin ya seçimi kaybetmesi ya da oy kaybetmesi olmalıdır. Sandıksa sandık. Restse rest. Kontursa sür kontur. AKP’nin karşısında kimin kazanmayı hak ettiğini forumlarımızda konuşabiliriz. Birlik halinde ve güçlü olalım. Yaşanmış bunca acının cevabını vermeliyiz. Biz bu kadar mutsuz edilmişken Vali bu kadar mutlu olamamalı. hakanozturk17@gmail.com

Tezkere kabul edildi

Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Gül’ün katıldığı törenle açılan meclisin ilk icraatı, bu yasama yılı da meclisin nasıl bir yol izleyeceğini ortaya koydu. Demokratikleşme paketinin açıklanmasından sadece birkaç gün sonra Suriye tezkeresi kabul edildi. Önümüzdeki hafta da Irak tezkeresinin uzatılması meclisin gündemine getirilerek tartışılacak.

İstanbul elif karan

Meclis yeni yasama yılına Suriye tezkeresi tartışmaları ile girdi. AKP ve MHP’li vekillerin oyu ile olası bir savaş durumunda meclise, Suriye’ye girme yetkisi veren tezkere kabul edildi. Tezkere görüşmeleri sırasında Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, en kısa sürede Irak tezkeresini de meclis gündemine taşıyacaklarını belirtti. Savaş çığırtkanlığı devam ediyor AKP hükümeti Suriye’de savaş istediğini tezkere oylamasında bir kez daha gösterdi. Milli Savunma Bakanı Yılmaz’ın tezkere kabulü için sun-

Yılmaz’dan El-Kaide’ye sert çıkış Yılmaz sözlerine: “Masum insanı Kimyasal silah tehdidine karşı öldüren; adı El-Kaide olsun, adı Elçıkarmışlar Nusra olsun, adı PKK olsun, adı ne Yılmaz geçtiğimiz yıldan bu yana olursa olsun hepsi terör örgütüdür” şartların değiştiğini belirterek gerek- ifadelerini kullanarak devam etti. Ve çelerini sıralamaya başladı. Suriyeli mevcut savaşın durmasını istedikmültecilerin sayısındaki artış, kaçak- lerini belirtti. Yani AKP hükümeti çılığın artması meclise savaş çıkarma savaş çıkararak savaşı durduracakyetkisi vermek için Yılmazca kâfi larını iddia etti. nedenler. Ancak Yılmaz’ın en temel gerekçesi Suriye’deki kimyasal silah Savaşın maksadı ne olabilir tehdidi oldu. MHP “maksadını aşmamak” kayBu sözleriyle daha önce defalar- dı ile tezkereye destek verdiklerini ca “nükleer silahları var”, “demokrasi söyledi. MHP’li Grup başkan Vekili götüreceğiz” bahaneleriyle savaşlar Oktay Vural ise bir yandan evet oyu çıkaran ABD’yi hatırlattı. verip, diğer yandan “Bu tezkere, iflas etmiş AKP dış politikasının sonucuduğu makul gerekçeler pes dedirtti.

dur. Stratejik batağın içine girdiğimizi ortaya koymaktadır” sözleriyle hükümeti eleştirdi. Sırada ırak var TBMM’de yeni yasama yılının ikinci haftasında gündem Irak tezkeresi olacak. Meclis Genel Kurulu’nda 10 Ekim Perşembe günü Irak’ın kuzeyine gerektiği takdirde sınır ötesi harekât ve müdahalede bulunmak üzere hükümete verilen yetkinin 17 Ekim 2013 tarihinden itibaren bir yıl daha uzatılmasını öngören tezkere görüşülecek. Irak tezkeresi ile hükümete verilen yetki yedinci kez uzatılacak.

Eylem ihtimaline gözaltı olur mu? İçişleri Bakan Muammer Güler, demokratikleşme paketiyle gelen ve büyük tepkilere yol açan polise yetki tartışması ile ilgili, herhangi bir tasarı, paket ya da üzerinde mutabakata varılmış bir tasarı taslağı bulunmadığını söyledi. Mukayeseli hukuk alanında AB ülkelerinde ve dünya polisinde önleyici yetkiler ile ilgili bir araştırma yapıldığını belirten Güler, “Hangi ülkeler önleyici tedbir olarak hangi müesseseleri uyguluyor. Bununla ilgili

bir çalışmayı sanki bir tasarı şeklinde yapmışlar” dedi. Bir gazetecinin, “Yani İçişleri Bakanlığı’nın bir araştırma çalışması mı?” şeklindeki sözleri üzerine Güler, “Bir etüt çalışması bu. Dünya polisinin, devletlerin, AB ülkelerinin önleyici anlamda yaptıkları çalışmalar nelerdir, bununla ilgili araştırma” diyerek varlığını kabul etmediği tasarıyla ilgili çalışmaların yapıldığını ve etürütlerin hazırlandığını kabul etmiş oldu. YARIN GÜNCEL

Askerlik süresi yeniden gündemde Gençlik ve Spor Bakanı

Suat Kılıç

Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, üniversitelerin açılmasıyla birlikte ortaya çıkan Yurt sorunlarına dair basının sorularını cevapladı. Kılıç: “Bazı illerde marjinal yapıların Yurt Kur’a karşı provokatif faaliyetlerini takip ediyoruz. Gezi’de umduğunu elde edemeyenler şimdi Yurt Kur’a saldırıyor” dedi. Kılıç, yurtlara zam gelmediğini hatta bol bol ranza aldıklarını, yurt yemeklerindeki ete 100 gram ayarı getirdiklerini söyledi. Yurtları cinsiyete göre ayırdıkları için kampüsün çok uzağında barınmak zorunda kalan, yetersiz koşulları nedeniyle eğitim hayatı boyunca işkence çeken öğrencileri bir kez daha hatırlatıyoruz. Esas marjinalliğin, bu koşullarda öğrencileri yıllarca okumaya zorlayan, daha doğrusu yurtta kalmamaya zorlayan Kılıç’ın kendisidir diyerek “Oğlum Bak Git” diyoruz.

Suriye Tezkeresi’nin çıkmasının hemen ardından askerlik süresinin kısaltılması gündeme geldi. Zamanlamanın manidarlığı akıllarda soru işareti bırakırken, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, kendileri için yeni bir konu olmadığını söyledi. Planlanan yasal değişikliğe göre uzun dönem askerlik 12 aya düşürülecek. Yeni düzen-

lemenin şu an askerde olanları kapsayıp kapsamayacağı net değil. Zorunlu askerliğin kaldırılması talebi, AKP’nin politikalarına dönük eleştiriler nedeniyle bir de askerlik yaparak bu politikalara hizmet etmek istenmemesi gibi konular hükümeti sıkıştırmaya devam ediyor. YARIN GÜNCEL

Sarıgül mü, Tekin mi? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na, Sarıgül’ün CHP’den aday olması beklenirken, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin şaşırtarak, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan aday adaylığını açıkladı. Sarıgül ise, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Adaylığı ile ilgili olumlu mesajlar verdi. Sarıgül,”Büyük gün yaklaşıyor ama o büyük günde bilesiniz ki AKP’ye oy veren yurttaşlarımız büyük bir gönül rahatlığı ile bize oy verecekler” şeklinde konuştu. YARIN GÜNCEL


GUNCEL

05

9 Ekim 2013

Sibel Uzun UYANIŞ

THY İşçisi’nin hakkını yiyen müdür üniversiteden kovuldu

THY işçileri grev haklarını istedikleri için işlerinden atıldılar. Hava-İş çatısı altında var olan haklarını kullanarak 500 güne yakındır direniyorlar. 150 güne yakındır grevdeler. AKP ile THY’yi yönetenler grev hakkını ortadan kaldırmak için yapmadıkları hukuksuzluk kalmamış. Patrona karşı hakkını isteyen, grev yapan işçileri ortadan kaldırabileceklerine inanıyorlar. Alttan bantta akan patron cümlesi şu; işsizliğin büyüdüğü bir durumda hem iş vermişiz hem de hak mı verecekmişiz canım, Amerika’ya baksınlar bize dua etsinler. AKP’nin hiç işçinin yanında olduğu görülmüş müdür? İşçiler ölürken kılını kıpırdattığı görülmüş müdür? Yine THY işçisinin değil yönetiminin yanındaydılar, her büyük kanalda THY patronunu konuşturuyorlardı, kafa kafaya verip yasa hazırlıyorlardı, eylemlerine saldırıyorlardı, mahkemeleri düzenliyorlardı. Fakat THY İşçisi üretimden gelen gücünü anlamıştı ve toplumla buluşmuştu. THY Yönetimi grevdeki işçileri iş başı yapmaya çağırma cüretinde bulunarak, yasayı açıkça çiğneyerek, grev kırıcısı olarak tarihe geçiyordu. Bir kere hak verdik mi her işçi ister diye dokuz doğuruyorlar. Sanki Kaf dağından kar bağışlayacaklar. İTÜ de öğrencilerle eylem yapan grevdeki THY İşçisi bakın ne diyor; “Hayatımızı, emeğimizi, ekmeğimizi istiyoruz kimseden sadaka, nafaka istemiyoruz. Burası patronların istediği gibi bir yer değil. Bu halk bu ülkeyi çalışarak bu noktaya getirdi. Kimse cebindeki parayla bu noktaya getirmedi.” Ne kadar da haklı. Bu memleketi büyük, büyüklerimiz elleriyle emekleriyle kazıdı bu noktaya getirdi. Palazlansınlar diye AKP’ye THY Müdürü Kotil’e teslim edecek halimiz yok. Artık ne Türkiye ne AKP ne de THY İşçileri’nin grevi Gezi’den sonra eskisi gibi. Kotil’in istediği artık çok zor. THY İşçisi’nin hakkını ya verecek ya verecek. Hava İş’in bağlantı kurduğu uluslararası sendikalar Avustralya, Filipinler, Kore ve Hindistan bile ses verdi. Filipinler de THY işçisi için havaalanı önünde bildiri dağıtıyorlar. Filipinler THY İşçisi için ayaklanmış hala mı ders almadınız? *** Forumlar üniversitelerde de devam ediyor. Bugün YÖK’ü yöneten, üniversiteleri patronlara peşkeş çeken AKP’ye karşı her genç üniversitelerde başlayan forumlarda kendini ifade imkânı bulabilecek. Gezi’yi okulunda yaratacak. Geleceği ile oyuncak gibi oynanmasına dur diyebilecek. İTÜ’deki Gençler daha büyük bir adım atmış THY İşçisi’ne hakkını çalanların okula geleceğini duyunca açıklama ve yürüyüş yapmaya karar vermiş. Tüm üniversitelere çağrı yapmışlar. Sonuç, güvenlik nedeniyle programı iptal edip üniversiteye giremeyen THY Patronu, MÜSİAD yetkilisi. Sermaye defolmuş üniversite, gençliğe kalmış. Hak yerini bulmuş. Bu ortamda ve durumda öğrenciler ve THY İşçisi emeğin hakkını haykırmış. Açılışlardan yuhalanarak dönen AKP bu sene program bile yapamamış. Gizlice ve ücralarda tören programları yapmış. Beter olun! Bu durumda yürüyen gençlere gazla, toma ile saldırması beklenen AKP’nin patronları çekildiği gibi polisi de geri çekilmiş. *** Dünyanın süper ekonomisi ABD’yi yönetenler bir uçurum eşiğine kadar daha geldiler. Milyonlarca işçiyi, anlaşamadıkları bütçe yüzünden işlerinden alıkoydular, büyük bir kısmını ücretsiz izne çıkardılar. Faturayı yine emekçinin sırtına yüklediler. Biliyoruz ki rantçılara gerçek dersi verecek; üretim ve hizmet gücü elinde olan işçiler. Biliyoruz ki Dünya ve Türkiye onların arkasında duracak milyonların yeniden yeniden ayağa kalkmasına gebe.

Abdullah Cömert’in ailesi Erdoğan’a dava açıyor

Gezi Direnişi sırasında 22 yaşındaki Abdullah Cömert’in başına gaz fişeği isabet etmesi sonucu öldüğünün Adli Tıp raporuyla kesinleşmesi üzerine Abdullah Cömert’in ailesi, “Polise talimatı kim verdi diye soruyorlar; söylüyorum, ben verdim” diyen Başbakan Erdoğan’a dava açacağını söyledi.

istanbul muhammed ünsal

Abdullah Cömert, Gezi Direnişi sırasında 3 Haziran’da Hatay ‘da gerçekleştirilen eylemde başına gaz fişeği gelmesi sonucu hayatını kaybetti. İlk olarak başında kurşun giriş çıkışı olduğu sonra da sert bir cisim isabet ettiği ileri sürülen Abdullah Cömert’in ölümüyle ilgili Adli Tıp Kurumu 1’inci İhtisas Dairesi raporunu hazırladı. Adli tıp ‘gaz fişeği sonucu ölüm’ dedi Jandarma Genel Komutanlığı’nın hazırladığı rapora da yer veren Adli Tıp Kurumu, Abdullah Cömert’in başına isabet eden gaz fişeği sonucu öldüğüne oy birliğiyle karar verdi. Jandarma Komutanlığı’nın,

“Alnının ortasında 4x5 santimetrelik, alın sağ kaş üstünde 2,5x1,5 ve 1x5, 1 santimetrelik iki ekimoz, sağ kaş dış yanda 4x1,5 santimetrelik sürtünme tarzı sıyrıklı ekimoz, bunun kökünde 1x1 santimlik, alt kısmında yanık ile uyumlu görünümü bulunan ateşli silahla oluşması muhtemel sıyrık, kafatasının sağ tarafında dışa bakan yarım ay şeklinde kemiğe kadar ulaşan 4 santimetrelik yırtık, yarım ayın ortasına düşen bölümde 1,5 santimetrelik yüzeysel sıyrık görüldü” şeklindeki raporundan da alıntı yapan Adli Tıp Kurumu ayrıca, komutanlığın dosyadaki gaz fişeğini incelemesi sonucuna da yer verdi. “Toplam ağırlığının 150 gram, uzunluğunun 115.5 milimetre, çapının 30 milimetre, ilk hızının 75

metre/saniye, yanma süresinin 20 saniye, azami menzilinin 90/150 metre, gecikme zamanının 2 saniye, yayılma zamanının 20 saniye şeklinde olduğu dikkate alındığında kişinin ölümü gaz fişeğinin kafaya isabet etmesi sonucu oluşan kafatası kırıkları ile birlikte beyin kanaması ve beyin doku harabiyeti sonucu meydana gelmiştir” şeklindeki raporu ve tanık beyanlarını da dikkate alan Adli Tıp Kurumu sonuç bölümünde, “Kişinin kafasına gelen gaz fişeği çarpması sonucu yaralanması ile ölümü arasında illiyet bağı bulunmuştur” saptamasında bulundu.

Abdullah Cömert’in ağabeyi Zafer Cömert, katillerin belli olduğunu ancak bu durumun Adli Tıp Kurumu raporuyla kesinleştiğini söyledi. Gezi Direnişi ile ilgili Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ‘ın, “Müdahale emrini ben verdim” açıklamasını da hatırlatan Zafer Cömert, “Savcıları göreve davet ediyorum. Sorumlular hakkında bir an önce gerekeni yapsınlar. ‘Polislere müdahale emrini ben verdim’ diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında da dava açacağız” dedi. Kardeşini öldüren polislerin derhal yargı karşısına çıkartılmasını isteyen Zafer Cömert, raporda tüm ayrıntıların net olarak yer aldığını ‘Erdoğan’a dava açacağız’ kaydetti ve Abdullah Cömert’in Adli Tıp Kurumu’nun raporları- katillerinin peşinde olacaklarını nın kendilerine ulaştığını belirten söyledi.

Ethem’in katiline emniyetten atama Gezi Direnişi sırasında Güvenpark’ta Ethem Sarısülük’ü kafasına kurşun sıkarak öldüren Ahmet Şahbaz Şanlıurfa’ya atandı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ,Ahmet Şahbaz hakkında “meşru savunmada sınırın aşılması suretiyle öldürme suçundan” dava açmıştı. Tutuksuz yargılanan Ahmet Şahbaz hatırlandığı gibi ilk duruşmada tanınmamak için perukla gelmişti. Mahkeme yazdığı talimatta “Duruşmada hazır bulunmadığı takdirde hakkında

Vali, Ali’nin nasıl öldüğünü bilmiyor Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna Ali İsmail Korkmaz’ın ölümü ile ilgili; “Protesto olaylarında yaralandığı iddiasıyla gittiği hastanede öldü” şeklinde açıkladı. Anlaşılıyor ki Vali Tuna, kendi şehrinde, kendi emrindeki polisin döverek öldürdüğü bir gencin dahi nasıl öldüğünü bilmiyor.

Mehmet’in katilinden para teklifi Mehmet Ayvalıtaş’ın katili Mehmet Görkem Demirbaş’ın fiilinin yetkililerce ‘sadece bir trafik kazası’ olarak ele alınması yetmezmiş gibi katil hergün rezilliklerine bir yenisini ekliyor. Son olarak Ayvalıtaş ailesine gönderdiği bir aracı vasıtasıyla “Bayram harçlığı” teklifinde bulundu.

Ferit’in katili suçunu itiraf etti Hasan Ferit’in ölümünden sorumlu olduğu gerekçesiyle 22 kişi gözaltına alınandı. Gözaltına alınanlardan M.K. Hasan Ferit’i vurduğunu itiraf etti. Gözaltına alınan 22 kişiden 14’ü ‘Kasten adam öldürmek’, ‘Uyuşturucu ticareti yapma’ ve ‘Yağma’ suçlarından tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Jandarma’dan Ahmet raporu Ahmet Atakan’a isabet eden gaz kapsülüne ilişkin rapor çıktı. Ankara Jandarma Kriminal, “kapsülün üzerinde kan yok, maddenin ne olduğunu anlamadık” dedi. Olay yerinde bulunan üzerinde saç ve kan örnekleri lekeleri olan bir kapsül CHP Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz tarafından savcılığa teslim edilmişti.

tutuklama kararı çıkartılacaktır” dedi. Mahkemenin bu yazısına İlçe Emniyet Müdürlüğü de 10 Eylül 2013 günü yanıt verdi. Mahkemeye gönderilen yanıtta “Şahsın geçici görev ile Koruma Şube Müdürlüğü Şanlıurfa ilinde çalıştığı tespit edilmiştir” denildi. Sarısülük ailesinin avukatlarından Eylem Hakverdi yaptığı açıklamada “İşlediği cinayetten sonra koruma altına alındığı hepimizin malumu idi” dedi. YARIN GÜNCEL

l Bu paket 76 milyonun

paketidir. 76 milyonun her bir ferdini memnun edecek pakettir.

l Eskişehir Valisi as-

lında iyi bir arkadaşımız, hoş bir arkadaşımız ama nasıl olmuşsa bir boşluğa düşmüş.

lSevsinler sizin gi-

bi milliyetçiyi. Bizi delikli kuruşa muhtaç ettiler. Biz eskiden tuvalete bir liraya giderdik. Ne oldu, 1 milyona tuvalete gider hale geldik.


GUNCEL

06

9 Ekim 2013

Eylül’de kadın cinayetleri azaldı Akın Birdal CANSUYU

Demokrasi paketi! Paket açıldı, açılıyor derken sonunda açıldı. Kimileri için hayal kırıklığı yaratırken kimileri için de sürpriz olmadı. Ancak, pakette bugün için, birlikte yaşama ve gelecek vaadi yok. Çünkü paket gerçekler ve olgular üzerine değil aldatıcı hesaplar üzerine kurulmuş. Oysa, beklenilen değil de olması gereken neydi? Süreçle ilişkilendirilerek Kürt sorununun çözümünün önünü açan bir yol haritası konulmasıydı. Neyin ne zaman yapılması planlanmış olacak, herkes önünü görecek, bir heyecan bir umut yaratacaktı. Yine olmadı. Kürt sorununun çözümüne ilişkin düzenlemelerin Rojava devriminin kabulü ve Rojava’yı destekleme anlamına gelecekti ki, kısa sürede bu Kürtlere yeni bir statü tanınmasının önünü açacak ve yeni bir perspektif sunacaktı. TMY ve TCY’dekideğişiklikler olabilseydi, içerdeki binlerce Kürt ve muhalif siyasetçinin serbest kalmasının önü açılacaktı ki, bu da iki nedenle mümkün görülmedi. Birincisi, dışarı çıkacak olanların yerel seçim öncesi dönüşleri güçlü bir dinamizm ve kabarış yaratacaktı. İkincisi de, izlenen neo liberal politikaların sonucu gelecek aylarda ekonomi daha da zora girecekti. Bu da, Türkiye’de hak ve özgürlükler için direnecek emekçilerin direnişini ve isyanını bastırabilmek için adı geçen yasaları daha çok işletme ihtiyacını ortaya çıkaracaktı. Şimdi,ikinci bir paketin hazırlanacağı, pakette öngörülen düzenlemelere ilişkin mecliste komisyonlara getirileceği ve komisyonlarda istenilen değişikliklerin yapılabileceği, beklentilerin de yerel seçimlerden sonra karşılanacağı söyleniyor. Görüldüğü gibi yerel seçimlere endeksli bir tutum sergileniyor. Bu da çözüm değil tam bir çözümsüzlüktür. Öte yandan, 154’ü ağır olmak üzere 526 hasta mahkûmun serbest bırakılması ve acil tedavisi gerekiyor. Hasta mahkûmların tahliyesi için Adli Tıp Kurumu’nun onayı gerekiyorken, şimdi emniyetin de onayı isteniyor. Tam bir paradoks. İnsan hakları kuruluşları, tutuklu hükümlü yakınları hasta mahkûmların çaresizliğini duyurabilmek için hemen her gün bir dizi etkinlik yapıyorlar. Ama ne duyan ver ne de gören. Demokrasilerde muhalefetin, sivil toplum örgütlerinin ne dediği ne düşündüğü önemlidir, uyarıcıdır, yol göstericidir. İşte sorun zaten burada. İstenilen Kürtler, emekçileri kadınlar, gençler, farklı inanç ve kültürler bir itirazda bulunmasınlar. Oysa, demokrasi, barış, insan hakları adaletin öznesi herkestir ve bu durum herkese ve ülkelere göre değişemez. İstenilen ve olması gereken, yaşanılanlardan doğru bir sonuç çıkarabilmek ve acılara son verebilmektir. Yoksa,‘ben yaptım oldu’nun Türkiye’yi bir çıkmaz sokağa sürüklediğini görmek gerekir. Ne var ki, Gezi direnişi, iktidarın ruh halini bozmuş ve muhalefetin ne dediğine tamamen kulak tıkamıştır. Ama her ne olursa olsun, insanın ve umudun olduğu yerde seçeneksiz kalınmayacağı bilinmektedir. Bunun ilk yanıtı da yerel seçimlerde verilebilecek görülmektedir. Çünkü Türkiye’nin ezilen emekçi halklarının mücadele birikimi ve direnişi, halkları umutlu kılmanın temel güvencesidir.

Çünkü kadınlar sokakta Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, eylül ayı kadın cinayetleri gerçeklerini açıkladı. Eylül ayında 18 kadın öldürüldü. Ağustos ayına nazaran eylülde, kadın düşmanlığı arttı. Kadınların giyiminden kuşamından çalışmasına kadar müdahaleler geldi. Ancak meydanlarda öldürülen kadın kardeşlerine sahip çıkanlar tüm bunlara rağmen başardı. İSTANBUL ELİF KARAN

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu öldürülen kadınlarla ilgili hükümetin inkâr etiği gerçekleri aylık olarak açıklamaya devam ediyor. Platform verilerine göre eylül ayında 18 kadın öldürüldü. 28 kadının öldürüldüğü ağustos ayına göre eylülde düşüş yaşandı. Tek bir kadının bile öldürülmesine tahammülü olmayan Platform, hükümetin tüm kadın düşmanı söylemlerine rağmen kadın cinayetlerinde düşüş yaratmayı başardı. Kadınları muhtaç etmek istedikleri kocaları öldürüyor Kadınların %28’i boşanmak istediği, %17’si kendi hayatına karar vermek istediği için öldürüldü. Eylül ayında öldürülen kadınların %33’ü kocaları, %6’sı eski kocaları tarafından öldürüldü. Sadece %22’si katilini tanımıyordu. Sadece %22’sinin ölüm nedeni bilinmiyor. Öldürülen 18 kadının 13’ü ayrılmak, kendi hayatına karar vermek, şiddetsiz bir hayat yaşamak istediği için öldürüldü.

linde olmuştu. İnançer yine devlet kanalında daha da fütursuzlaşarak kadınlar çalışmamalı dedi. Hükümet susarak onayladı. Bursa’da eşi tarafından baltayla öldürülen Kadriye Menkeş’in katiline indirim üstüne indirim uygulanarak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası 22 yıla düşürüldü. Yetmedi, bu seferde Hüseyin Çelik çıkıp sunucu Gözde Kansu’nun dekoltesini eleştirdi. Hükümet azmettirdi, Kansu kovuldu. AKP hükümeti kadınlar isyan etti Eylül ayı polis tacizinin, polis teca- eylül ayında kadın cinayetlerinin vüzünün en çok gündeme geldiği baş azmettiricisiydi. Ama kadınları aylardan biri oldu. Tecavüzle yargı- susturmayı başaramadı. lanan polislerin beratine tepki gösteren halka Fatma Şahin’in cevabı, Kadınlar kazanmaya devam ediyor “Polis güvenliğin teminatıdır” şek- Başta öldürülen kadınların aile-

AKP Genel Başkan yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, Beyaz TV’de katıldığı programdaki açıklamalarının ardından atv’de yayınlanan Veliaht yarışmasın sunucusu Gözde Kansu’nun işine son verilmesiyle ilgili tartışmaları değerlendirdi. Çelik konunun kendisi ile bir ilgisi olmadığını iddia etti. Ardından “Mesela ‘Geçen bir televizyon programı seyrediyorum’ dedim. ‘Bir sunucunun kıyafeti hiç de hoş değildi’ dedim, ‘Batı’da bile yadırganır. Bu kadar da olmaz’ dedim. Bütün mesele bu. Şimdi bunu ben değil, diyelim ki herhangi bir vatandaş bile baktığı zaman ‘Hakikaten bu da olmaz’ diyebileceği bir kıyafet misal olarak. Ben burada bir televizyon adı vermedim, ben bir program adı vermedim, sunucu adı da hiç vermedim. Ben X, Y veya Z’den de söz etmiş olabilirim” dedi. YARIN GÜNCEL

Mücadeleyle kazanacağız

Eylül ayında yaz aylarına göre kadın cinayetlerinde azalma olması kadınların iyiliği için uğraşan herkes için büyük bir sevinçtir. Bu sonucu, AKP’nin her gün bir yenisini ekleyerek sürdürdüğü kadın düşmanı siyasetine rağmen kazandık. Bize, çok amansız bir mücadele yürüdüğünü, kadın cinayetlerini durdurabileceğimizi ve AKP’nin her gün ihlal etmeye çalıştığı her tür hakkımızdan asla vazgeçmeyip alacağımızı gösteriyor, umut veriyor.

Emsal olması gereken karar

Gebze-Mehtap Bülbül

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, geçtiğimiz hafta, Nurgül Erbaş, Muhterem Göçmen, Fethiye Gökçen, Berna Özdemir, Mehtap Bülbül için adliye önlerinde adalet istedi. Hatay’da öldürülen Berna Özdemir’in davasında katile hiçbir indirim uygulanmadan hak ettiği ceza 2 Ekim’de verilirken, İzmir’de ilk duruşması 7 Ekim’de görülen Nurgül Erbaş davasında hâkim kadın düşmanı tavırlarıyla katillerin yanında olduğu göstermekten çekinmedi. Mahkeme ailenin hiç bir talebini kabul etmeyerek iki gün sonrasına karar duruşması için gün kesti. Boşanmak istediği kocası Ali Gökçen tarafından öldürülen, defalarca savcılığa giderek korunmak isteyen Fethiye Gökçen’in ikinci duruşması 7 Ekim’de Manisa’da görüldü.

İzmir-Nurgül Erbaş

İstanbul-Muhterem Göçmen

Manisa-Fethiye Gökçen

Aile avukatı geliyor

İfade özgürlüğüymüş

leriyle mücadelelerini birleştiren Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun mücadelesi olmak üzere, meydanları dolduran kadınların seslerini diğer kadınlara ulaştırdıkları ortada. Eylül ayında pek çok kadın erkek şiddetinden yaralı olarak kurtulmayı, Platform kadınlara hastanelerde ulaşarak gereken koruma önlemlerini aldırmayı başardı. Adliye önlerinde adalet talep eden, Forumlarla her kadın düşmanı açıklamanın ardından meydanları dolduran kadınlar, şiddete uğrayan kadın kardeşlerini yalnız yürütmemekte, kadın cinayetlerini durdurmakta kararlı.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu GENEL TEMSİLCİSİ GÜLSÜM KAV

Bağcılar’da açılışı yapılan proje ile “aile avukatlığı” uygulaması başlıyor. Ancak proje adından da anlaşılacağı gibi, temelde kadının lehine çalışacak bir uygulama

olmaktan çok aile bütünlüğünü devam ettirmeyi hedefliyor. Açılışında konuşan Fatma Şahin’in en büyük hedefi, 20 bin boşanmayı engellemek. Boşanmak istediği için öldürülen kadınlar ise Şahin’in konusu bile değil. Şahin, “aile avukatlığı” ile “aile hekimliği” gibi koruyucu hizmet yapılacağını duyurdu. Ama bir yandan da yaptıkları çalışmalarda kadınların %60’ının hukuki desteğe ihtiyacı olduğu halde, herhangi bir yere başvurmaktan imtina ettiğini ekledi. Kadınların kendilerini korumayan, hatta bizzat kolluk kuvvetlerinin tacizine, tecavüze sessiz kalan devlete güvenmedikleri ortada. Aile avukatlığı, ancak aile birliğini koruyacak ve kadınların hayatta kalmalarındansa boşanmamalarını sağlamaya hizmet edecek gibi görünüyor. YARIN GÜNCEL

Hâkimi uyardılar 28 Haziran 2013 tarihinde öldürülen Muhterem Göçmen’in ilk duruşması için 4 Ekim günü Çağlayan Adliyesi’ne gelen Platform, “delillerin karartılmasına izin vermeyin, cinayetlere ortak olmayın, savcının düştüğü hataya düşmeyin” diyerek hâkimi uyardı. 19 Ocak 2013 tarihinde eski kocası tarafından öldürülen Mehtap Bülbül’ün 4 Ekim’de Gebze’de görülen davasında, Katil Volkan Civelek, indirim için her yolu deniyor. Platform Berna için verilen kararın emsal olması gerektiğini, TCK’ya kadın cinayeti tanımının sokularak, kadın katillerinin hiçbir indirim faydalanmamaları gerektiğini belirterek mücadeleye devam ediyor. YARIN GÜNCEL

Hatay-Berna Özdemir

Sedef’in ailesi yalnız değil

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Muğla’da boşanmak istediği için öldürülen Sedef Berberoğlu’nun ailesini ziyaret etti. “Başka Sedef ’ler olmasın” diyen anne Gülender Kan, kızının korunmadığını, Sefa Berberoğlu’nun “bulunamadığı” gerekçe gösterilerek

hapis cezasının uygulanmadığını ifade etti. Anne, gazetecilerin katilin ceza indirimi almak için söylediği “Beni aldatıyordu, araçta erkeklerle görünce öldürdüm” sözlerini yazdıklarını ve gerçekleri çarpıtarak haber yaptıklarını belirtti. YARIN GÜNCEL


GUNCEL

07

9 Ekim 2013

Erk Acarer

BAĞZI ŞEYLER

Kel başa şimşir tarak

Lami cimi yok! Türkiye, tarihinin en acı sözlerinden birini, bir kadının ağzından duydu. Nuray Gedik, durdu, yutkundu ve donuk gözleriyle bakıp, “Evladım Hasat Ferit’i yarın gömebilir miyiz?” diye sordu. Ama “o kadını” hiç duymamış gibi yaptılar çünkü o sırada yine “kadınlarla” uğraşmaktaydılar! *** “Koskoca vekilden” daha iyi bilecek halleri yoktu. Sunucunun kıyafetini ahlaka mugayir buldu. “Canlı canlı”, “Dünyanın hiçbir yerinde böyle kıyafet olmaz, umuma açık yayın yapan kanalda, dekoltenin böyle de suyu çıkarılmaz” diyerek ortalığı velveleye verdi. İddia oydu ki işin peşini de bırakmadı. “O kanalı” arayıp artık “kadın mıdır kız mıdır bilinmez” hatun kişiyi kapı önüne de koydurdu. Ardından da, sosyal âlemde, “Duyarlılığımız toplumun geneliyle alakalıdır, hem biz ifade özgürlüğümüzü kullandık” şeklinde kral mesajlar yayımladı. *** Aslında isabetti! Akabinde resmi gazetede “çok resmi” bir yazı yayımlandı. Yazıyla, Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan personelin kılık kıyafet yönetmeliğinin 5. maddesinin külliyen kaldırıldığı duyuruldu… “Elbise, pantolon, etek temiz, düzgün, ütülü ve sade ayakkabılar ve/veya çizmeler sade ve normal topuklu, boyalı, görev mahallinde baş daima açık, saçlar düzgün taranmış veya toplanmış, tırnaklar normal kesilmiş olur.” Bu maddenin ayıklanmasıyla yalnızca türban yasağı kalkmış olmadı, aynı zamanda kamu kurumlarında “çarşaf giyilip giyilemeyeceği” tartışmalarının da önü açıldı. Yeni düzenlemede başka bir kural ise yerinde kaldı… “Kolsuz ve çok açık yakalı gömlek, bluz veya elbise giyilmez. Etek boyu dizden yukarı ve yırtmaçlı olamaz. Terlik tipi ayakkabı giyilmez.” *** Ana fikir böylece anlam kazandı… Çarşaf serbest, kolsuz kıyafet yasak! Madem yasada yeri vardı, dekolteye laf söylemenin şaşılacak tarafı da yoktu! *** İşin içinde iş vardı… Kolsuz kıyafete yasağın “aynı kalması” Ümit Yaşar Oğuzcan’ın dizelerini de yine özgür bırakmadı! *** “Evladımı yarın gömebilir miyiz?” diye sordu. O sırada “kadınlarla” uğraştıkları için sesini duymadılar… Sonunda, japone kollu olanlara da taktılar… Ee o vakit… “Kel başa şimşir tarak” misali bütün kadınlar için, Ümit Yaşar’dan gelsin… “Kollar japone Etekler dizden yukarı İstanbul kızları volta atar Bir aşağı bir yukarı Dudaklar boyalı, gözler boyalı Gerdan kırmalar, Göz sürmeler, kırıtmalar Hep ithal malı Fazla sıkıntıya gelmezler Ahmet Haşim’i bilmezler Öte yandan sayarlar Davulcu Ringo’nun şeceresini Bilirler Marc Aryan’ın tırnak numarasını Ve gücenir İstanbul kızları Âşıkları sevmezse “darling” diye Evetleri “yes yes!” tir tir Müzikleri “ye, ye, ye…”

Mikail Kırbayır: “İşte bu salondaki herkes Cemil”

Cemil Kırbayır’ın gözaltında kaybedildiği 8 Ekim 1980 tarihinin üzerinden 33 yıl geçti. Yıldönümü olan 8 Ekim 2013 tarihinde Cemil Kırbayır’ın ailesi ve mücadelesini yaşatmak isteyen herkes, Taksim TMMOB Binası’nda gerçekleştirilen panele katıldı. Panele, Cemil Kırbayır’ın abisi Mikail Kırbayır’ın ‘Bu salondaki herkes Cemil’ sözleri damgasını vurdu.

Fatma Gülmez istanbul özge doğan

Panel, gözaltında kaybedilen ve işkenceyle öldürülen tüm devrimciler için saygı duruşuyla başladı. İlk sözü İHD İstanbul Şube Başkanı Ümit Efe aldı. 1995’te kayıp Hasan Ocak ile başlayan Cumartesi anneleri ve İHD’nin kayıplarla ilgili yürüttüğü çalışmaları anlattı. Efe, 17500 cinayet ve kayıp olduğunu söyledi. Panelde konuşan bir diğer konuşmacı mecliste İnsan Hakları Araştırma Komisyonu’nda bir dönem üyelikte yapmış olan CHP PM üyesi Çetin Soysal, Berfo Ana’nın bu mücadelenin simgesi olduğunu söyledi. “İŞTE BU SALONDAKİ HERKES CEMİL” Cemil Kırbayır’ın abisi Mikail Kırbayır, Cemil’in devrimci kimliğini anlattı. Kırbayır, kardeşini bulabilmek için bir çok yere başvurduğunu ve heryerden geri çevrildiğini söyledi. Cemil’in kaybedilmesi tutanaklara da ‘sorgu esnasında firar etti’ olarak geçti. “Cemil aslında ölmedi” diyen Mikail Kırbayır, salondaki misafirleri göstererek, “işte buradaki herkes Cemil” dedi.

Özgül, yıllarca ‘firar etti’ denilen Cemil Kırbayır’ın işkencede öldürüldüğünün meclis tarafından kabul edilmesinin bir kazanım olduğunu söyledi. “Berfo Anne’ye verdiğimiz sözü tutacağız” diyen Özgül, Cemil’in kemiklerini bulana dek mücadele edeceklerini de ekledi. Cemil Kırbayır Kültürevi Derneği Başkanı Gün Çağ Aydın, Kırbayır ailesiyle tanışma hikayelerini anlattı. Cemil Kırbayır’ın hatıralarla dolu evinin yenilenerek Göle halkına armağan edileceğini söyledi. 2 yıldır devam eden kültürevinin 2014 yılı Mayıs ayında açılacağını belirtti. Söz alan Kırbayır Ailesi’nin komşusu Mustafa Küpeli’de Berfo Ana’yı ve Cemil Kırbayır’ı anlattı. Küpeli’nin, Cemil Kırbayır’ın kararlı ve sözü geçen tavrını anlattığı anıları, dinleyenlerin yüzünü gülümsetti.

MÜCADELEYİ GÖLE’DEN İSTANBUL’A TAŞIYACAĞIZ Söz alan Emekçi Hareket Partisi Genel Başkan’ı Sibel Uzun, Tüm demokrasi mücadelelerinin en önünde yer almaya çalıştıklarını belirten ve devrimci mücadeleyi Göle’den İstanbul’a taşıyacaklarını KÜLTÜREVİ 2014 MAYIS AYINDA söyledi. Katilleri, yaptıklarını itiAÇILIYOR raf ettirip cezalandırana kadar müCemil Kırbayır ve 12 Eylül dava- cadele edeceklerini söyledi. Sibel larının avukatı Gökçesu Özgül, Uzun sözlerini, herkesi bu davayı hukuki süreci anlattı. “Geç ge- omuzlamaya çağırarak sonlandırdı. len adalet, adalet değildir” diyen akın birdal: Artık Berfo annenin gözleri bizde Bu akşam çok etkileyici ve hatırlatıcı konuşmalar oldu. Kayıplarımız ve Cemil Kırbayır’ın unutulmaması için bir bellek oluşturuluyor. Cemil Kırbayır Kültürevi, dostları ve arkadaşları önemli bir iş yapıyorlar. Berfo Anne’nin gözü kapıda gitti. Ancak şimdi Berfo Anne’nin gözleri bizde. Cemil Kırbayır’ı Berfo Anne’nin yanına götürmek bizim için görev olarak önümüzde duruyor. Umarım öyle yapacağız. Mayısta da Kültürevi’ni açacağız.

Ümit Efe

Çetin Soyasal

Mikail Kırbayır

Gökçesu Özgül

‘Cemil Kırbayır’ı bulma yolundayız’ sloganıyla düzenlenen panelde konuşmacılar Ümit Efe, Çetin Soysal, Mikail Kırbayır, Gökçesu Özgül ve Gün Çağ Aydın Cemil Kırbayır’ı ve 33 yıldır Cemil için sürdürülen mücadeleyi anlattı.

Gün Çağ Aydın

Sibel Uzun: Cemil’in direniş bayrağını devraldık Cemil Kırbayır’ı ölüm yıldönümünde anıyoruz. Şu anda Göle’de Cemil Kırbayır Kültürevi’ni bir çok insanın katkısı ve Kırbayır ailesinin mücadelesiyle tamamladık. Cemil Kırbayır’ı bulma mücadelemiz de devam ediyor. Cemil Kırbayır’ın en önemli özelliği, 80 öncesinde darbeye karşı yaptığı direniş geleneğiydi. Biz Cemil Kırbayır’ın direniş bayrağını devraldık. Cemil Kırbayır’ın devrimci mücadelesini anlatarak büyütmeye çalışıyoruz.

Operasyon çetelere değil devrimcilere Hasan Ferit’i öldüren çeteler, Gülsuyu’nda 2 kişiyi yaraladı. Basın açıklaması yapmak isteyen gruba polis saldırdı ve gece boyunca çatışmalar sürdü. Gülsuyu’nda, Sancaktepe’de ve Gazi’de şafak operasyonu düzenlendi ve 70 ev baskını gerçekleştirildi. Operasyon sonucu 35 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’ne götürüldü. Gazi Mahallesi’nde ise helikopter ve özel tim

destekli yapılan operasyonda çok sayıda eve baskın düzenlendi. Gözaltına alınan ESP, Partizan ve Halk Cephesi üyelerine, tükürük örneği işkencesi yapıldığı öğrenildi. Uygulamayı reddeden devrimcilere işkence yapılıyor. Alınan bilgiye göre, 24 saatlik avukat kısıtlaması kararı nedeniyle avukatların muayeneye girmesine de izin verilmiyor. Doktor muayenesinin ise polis gözetiminde yapıldığı öğrenildi. YARIN GÜNCEL


EMEK

08

9 Ekim 2013

Cem Kaptanoğlu

JENDİN

Taksim’i mahalleye çıkarmak

Kitlelerin toplumsal talepleri doğrultusunda örgütlenip mücadele etmelerinin yani özgürce siyaset yapmalarının engellendiği durumlarda, özellikle devlet şiddetinin muhalifleri bastırmak için kullanıldığı toplumlarda, şiddet kullanarak direnmek, toplumun belirli kesimlerinin ya da tanıkların gözünde meşruiyet kazanabilmektedir. Şiddetin daha çok bir savunma aracı olarak meşrulaştırıldığı bu durumlar dışında, siyasal şiddeti bir amaç olarak benimseyen, ancak şiddet yoluyla kurulu düzenin “maskesinin düşeceği” veya düzenin “suni denge”sinin bozulabileceğini savunan örgütler de vardır. Almanya, Fransa, İtalya gibi demokratik mücadele kanallarının açık olduğu ülkelerde, 1970’lerde ortaya çıkan RAF, Kızıl Tugaylar, Baader Meinof, Action Direct, bu tür örgütlerdir. Eylemleriyle “silahlı propaganda” yaptıklarına inanan bu örgütler, herhangi bir toplumsal etki gösterememişler ve 1980’lerin ortalarında pek çoğu eylemlerini sonlandırarak kendi kendilerini tasfiye etmek zorunda kalmışlardır. Aynı dönemlerde Türkiye sol’unda yer alan THKO, THKP-C ve TİKKO silahlı mücadeleyi benimsemiş örgütlerdi. Bu örgütlerin de güncel siyasal etkinlikleri azalmış durumda. Ancak toplumsal mücadele meydanının hareketlendiği dönemlerde (1968, Gezi Direnişi gibi) bu tür örgütlerin ortaya çıktığı veya canlandığı bilinen bir gerçek. Türkiye, askeri diktatörlük dönemlerinde açık devlet terörünün, ara dönemlerde ise gizli devlet örgütleri ve onların yönlendirdiği paramiliter faşit unsurların, örgütlü halka ve sosyalistlere acımasızca saldırdığı, katliamlar yaptığı bir ülke oldu. 1975-1980 arasındaki dönemde bu saldırıların en yoğunlaştığı yerler, üniversiteler ve sol örgütlerin etkili olduğu gecekondu bölgeleri ve Alevilerin çoğunlukta olduğu kent ve mahallelerdi. Faşitlerin acımasızca saldırılarıyla karşılaşan halk ve sosyalistler için, H.Arendt’in söylediği gibi, “…şiddet açık olarak mevcuttu ve aracı haklı kılan amaç hemen orada durmakta.”idi. 12 Eylül askeri diktatörlüğü’ne kadar sürecek bu kanlı dönemde, bazı sosyalist örgütler, halkı ve kendilerini savunma amacının, yani “meşru müdafaa” nın haklı kıldığı, aracı kullanmak zorunda kaldılar. Ancak bu durum, siyasal çalışma yapmaktan çok savaşmaya odaklanan sosyalistlerin, askersel, merkeziyetçi bir ilişkiler ağına hapsolmalarına neden oldu. Düşman ötekilerin saldırılarına karşı halkın güvenliğini sağlamak görevinin temel sorumluluk haline gelmesi, halkla kurulan ilişkinin, “dış tehdit” ve onunla mücadele merkezinde şekillenmesine yol açtı. Devletin 1977’den sonra toplumsal şiddeti tırmandırması, halkın sosyalizm idealine, sosyalistlere daha bir sarılmasını değil, iç savaş korkusunu ve “bir düzen olsun da nasıl olursa olsun” talebini güçlendirdi. “12 Eylül”ün, generalleri şaşırtacak kadar kolay olmasının önemli nedenlerinde birisi de, çatışmadan yorulan halkın bu düzen arayışıydı. Yukarıda sözü edilen özellikleri çerçevesinde, 19771980 döneminde sosyalistlerin halkla kurdukları ilişki, idealize edilecek, nostaljisi yapılacak bir ilişki değildir. Başka bir dünya ideali ve yeni insan ilişkilerinin yeşerdiği bir halkın inşasından çok, antifaşist mücadele için enerjisini harcayan sosyalistler, hegemonyalarını, ağırlıklı olarak güvenliğini sağladıkları bölge ve mahallelerde kurabilmişlerdi. Oysa sosyalist hegemonya, siyasal, ideolojik mücadele yoluyla, iktidarın karşısında halkı inşa etmeyi ve her mahallede örgütlenen “forumlar”ın gücüyle, yerleşik düzenin güvenliğini sarsmayı hedefler. Yaşam hakkı gibi en temel insan hakları tehdit edildiği için silahlı koruyucular arayan insanların yaşadığı, ’80 öncesinin kurtarılmayı bekleyen mahallelerinin nostaljisini yapmak bugün artık anlamsızdır. Toplumsal mücadelenin dünden çok farklı olan bugünkü koşullarında sosyalistler, kendi mahallelerine kapanarak, kendi mahallelerini kurtararak değil, bütün mahalleleri “Taksim”e çıkararak veya “Taksim”i her mahalleye çıkararak hegemonik bir güç olabilir.

Van’da kanalizasyon kazısında göçük Van’da bir okulun kanalizasyon kazısında meydana gelen göçükte 1 işçi öldü, 2 işçi yaralandı. Olay 6 Ekim günü 14.30 sıralarında İpekyolu üzerinde bulunan Mehmetçik Selen İlköğretim Okulu yakınlarında meydana geldi. Okulun ek binası için başlatılan kanalizasyon kazısı sırasında meydana gelen göçükte, 3 işçi toprak altında kaldı. İşçilerin haber vermesiyle olay yerine Sivil Savunma ve İtfaiye ekipleri geldi. Ekiplerin yaklaşık yarım saat süren çalışmasıyla göçük altında can veren 29 yaşındaki Seyhan Aksarı’nın cesedi çıkarıldı, yaralanan 2 işçi de ambulansla Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Hastaneye kaldırılan işçilerin birinin hayati tehlikesinin sürdüğü diğerinin ise durumunun iyiye gittiği belirtildi. YARIN GÜNCEL

Eylül ayında 127 işçi hayatını kaybetti İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, eylül ayı işçi ölümleri raporunu yayınladı. Raporda eylül ayında en az 127 işçinin ‘iş kazası’ sebebiyle hayatını kaybettiği belirtilirken, 2013 yılının ilk 8 ayında 1600 kişi trafik kazası sonucu hayatını kaybettiği; bunlardan 227’si, işçi trafik/servis kazası sonucu can verdiği belirtildi. İstanbul muhammed ünsal

İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, eylül ayı işçi ölümleri raporunu açıkladı. Rapora göre en eylül ayında en az 127 işçi hayatını kaybetti. Raporda hayatını kaybeden işçilere, sektörlere ve nedenlerine yer verildi. Eylülde 30 tarım ,26 inşaat işçisi öldü Sakarya’da ayva toplamaya giden mevsimlik tarım işçisi kadınlar Nazlı Gülfer, Hülya Yeltekin, Nermin Yeltekin, Hatice Fidan, Serpil Avcı, Nesrin Ağaçdelen, Emine Hatun Çöl ve Hacer Yıldız’ın da aralarında bulunduğu 30 tarım işçisi hayatını kaybetti. Taşeronlaşmanın en uçta gerçekleştiği inşaat sektöründe ise Trafik kazası değil cinayet TOKİ dahil 26 inşaat işçisi hayatını Eylül raporunda çoğu tır şoförü kaybetti. olan 22 taşımacılık sektöründen emekçinin trafik kazası adı altın20 kadın, 7 çocuk işçi öldü da hayatını kaybettiği belirtildi. Kadınların bir çoğu işgücüne bi- Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik le dahil edilmiyor. Kadınların bu Eğitim ve Araştırma Dairesi Başkadar iş yaşamından dışlanmasının kanlığı Eylül ayı açıklamasına göre yanında bu ay 20 kadın işçi haya- 2013 yılının ilk sekiz ayında 1600 tını kaybetti. Eylül ayında ayrıca 9 kişi trafik kazası sonucu hayatını yaşındaki temizlik işçisi Nazar Gü- kaybetti. Ancak 2013 yılının ilk vendiren’in aralarında bulunduğu 7 sekiz ayındaki işçi ölümü verileçocuk işçi hayatını kaybetti. rine bakıldığında 227 işçi trafik/

servis kazası nedeniyle can verdi. Yani Trafik Daire Başkanlığı’nın verileri ile karşılaştırırsak her yüz trafik kazasında hayatını kaybeden 14 kişi iş başında ya da işe gelirken, giderken can veriyor. Bu durumun gerçek nedenleri tır, otobüs ve servis sürücülerinin günde 16-18 saate varan çalışma saatleri, dinlenme ortamından uzak oluşları yer aldı. Maliyet hesabı göz önüne alınarak can güvenliği hiçe sayılan ve trafik kazası adı altında iş ölümlerine

kurban giden en az 227 işçinin faili sermaye ve devlettir. Gezi’ye selam Raporun sonunda Gezi Direnişi’nde hayatını kaybeden Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Ali İsmail Korkmaz, Medeni Yıldırım, Ahmet Atakan, Hasan Ferit Gedik ve Eylül’de iş cinayetlerinde hayatını kaybeden 127 işçi için mücadelelerinde yaşayacakları belirtildi.

‘Her yer Yatağan, her yer direniş’ Kemerköy, Yatağan ve Yeniköy santralleri ile Güney Ege Linyit İşletmeleri’nin (GELİ) özelleştirilmek istenmesine karşı enerji ve maden işçilerinin Ankara yürüyüşü başladı. Enerji ve maden işçileri bugün saat 13.00’te, Milas’tan Yatağan’a yürüdü. Saat 16.30’da Yatağan’da yapılan eyleme halk sloganlarla büyük destek verdi. Eylemin ardından 200 işçi Ankara yolculuğunu sürdürmek üzere Çine’ye yürüyüşe

geçti. Termik Santralden Yatağan Maden İşçisi Heykeli’ne doğru yürüyüşe geçen işçilere yatağan halkı,esnafı,belediye başkanları ve diğer sendikalar ve siyasi örgütler de destek verdi. Direnişe sahip çıkan Muğla Şubesi Maden İş Sendika Başkanı Süleyman Girgin konuşma yaptı. Yapılan konuşmanın ardından Yatağan halkı haklarını aramak için yola çıkan işçileri yatağan çıkıışına kadar uğurladı. YARIN GÜNCEL

BELTAŞ işçileri direniyor Al kalemi eline

e m e kç i l e rd e n

mektuplar

Bütün işçilerin birleşmesi gerek

Beşiktaş Belediyesi’nde BELTAŞ adlı şirkette çalışan taşeron işçiler Genel-İş sendikasına üye olmuş ve bu yüzden işten çıkartılmıştı. Çadır kurarak direnişe başlayan işçiler işlerine geri alınmıştı. Belediye Başkanı İsmail Ünal sendikayı tanıyacağını, yetki aldıklarında itiraz etmeyeceğini dile getirmişti. İsmail

Ünal’ın verdiği söze rağmen sendikaya karşı iki ayrı dava açması ve sendikacıların işçileri oyalaması üzerine dün çadır kurarak direnişe başlayan işçiler, bu kez zabıta ve polisin saldırısına uğrayarak gözaltına alındı. Bugün basın açıklaması yapan işçilere açıklamanın ardından tekrar polis saldırdı. YARIN GÜNCEL

Zonguldak maden ocakları 3750 madenciye mezar oldu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı TTK verilerine göre, Zonguldak’taki maden ocaklarında son 72 yılda 398 bin 443 madenci çeşitli kazalarda yaralandı. 1941 yılından bu yana yer üstü ve yer altı kazalarda azalış yaşandı. 1941 yılından itibaren yapılan araştırmalara göre, TTK’ya bağlı Armutçuk, Kozlu, Karadon, Amasra, Çaydamar (kapatıldı), Üzülmez Müesseseleri’nde 3 bin 750 işçi hayatını kaybetti. YARIN GÜNCEL

Engelli statüsünde var, bütün işçilerin birleşçalışıyorum. Tabi mesi. Şahitliğimizi kabul bu ülkede konuşulmayan ettikleri halde içerideki bave çok önemli bir konu da zı işçilere para yedirmişler engelliler. Çünkü taşeron- ve kendilerine göre ayarlarda çalıştırıldığı zaman lamışlar, bu insanlar da sözleşme yapılsusuyor ve cemadan 7.5 saat vap vermiyorlar. çalışılacak diyor; Bir arkadaşın ancak sözleşme mesaisi sabah yapıldıktan son8’de başlıyordu ra 12 saat çalışancak bir gün tırıyor. sabah 8.15’de Ahmet Kazan İş kazası gegeldiği için sözçirdim bugün. Hastaneye leşmesi feshedildi. Sonra götürüldüm. Kameranın biz bu kişiyle konuşmaya olmadığı bir yerde ger- çalıştık. Ancak bu kişi bir çekleşti. şekilde susturulmuş. İşimBugün tazminat davası den olmak istemiyorum açsam da kamera görün- dedi. O zaman başka bir tüleri olmadığı için hiçbir taşeron firmada çalışıyorşey alamayacağım. Ne ka- du. dar da iş hakkını aramaya Açıkçası her şey gösteda çalışsan yeni çıkan yasa- riyor ki bizim burada birlarda hakkını arayamıyor- lik olmamı gerekiyor. sun. Bunun tek bir çaresi Sen de kendi hikayeni anlatmak istersen, al kalemi eline bilgi@yarinhaber.net


EKONOMI

09

9 Ekim 2013

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

Kadınlar alacaklı, AKP borçlu

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun her ay açıkladığı verilere göre, Eylül ayında yaz aylarına göre kadın cinayetlerinde azalma var. Bu, Türkiye’de kadınların iyiliği için uğraşan herkes için büyük bir sevinçtir. Bu sevinç -öldürülen kardeşlerimizi hep “hayat doluydu” diye anlatır ya aileleri- işte onların yaşam sevinçlerine benzer. Onların yaşamını seçmek için gösterdikleri dirence saygı duyan kadınların yürüttüğü mücadelenin sonucudur bu sevinç. Şiddeti sadece bir kültür, din, psikoloji, cehalet, uygulama ve kanunları çiğneme meselesine indirgemeden ele alıp, her cephede emek veren kadınların emeğinin sonucudur. Eylül ayında hayatı kurtulan kadın kardeşlerimiz var, yani daha az sayıda kardeşimiz hayatını kaybetmiş. Hem de AKP’nin her gün bir yenisini ekleyerek sürdürdüğü kadın düşmanı siyasetine rağmen böyle olmuş. Bu sonuç, kadın cinayetlerini durdurabileceğimizin ve AKP’nin her gün ihlal etmeye çalıştığı her tür hakkımızdan asla vazgeçmeyip alacağımızın umududur, göstergesidir. *** Fakat hep yeni sayfalar açılır. İşte şimdi Münevver Karabulut için manevi tazminat konusu gündemde. Ve yine kadın cinayeti gibi başka hiçbir şeye benzemeyen bu ağır olguyu hafifletmeye çalışan değerlendirmeler de yapılabiliyor. Söz konusu olan adı üstünde “manevi” tazminat ama sadece para miktarı konuşuluyor. Mevcut hukuk ister istemez bir ölçeğe göre bedel belirliyor ancak bu konu sadece bedel miktarı konuşularak mı ele alınmalıdır? Bu sırada öğreniyoruz ki, Garipoğlu ailesi davayla birlikte el çabukluğu ile üzerindeki mal varlıklarını devretmiş bile. Sorulması gereken soru şudur; Garipoğlu ailesi, sadece Karabulut ailesine mi bir şey borçludur? Bu toplumun önünde bir kez olsun kadınlardan özür diledi mi? Kadın cinayetlerini kınadı mı? Garipoğlu ailesi önce kadınlara ve bütün bir topluma manevi tazminat borçludur. *** Kadın cinayetleri, anayasada da en temel hak olarak tanımlanmış yaşam hakkının ihlali anlamına geliyor. Şimdi demokratikleşme paketi açıklayanlar da topluma ve bütün kadınlara borçludur; AKP kadınlara, Toplumsal cinsiyet eşitliği sağlayan, Kadın cinayetlerine dur diyen, tüm cinsiyetçi yaklaşımlara son veren, Toplumsal cinsiyet eşitliğini hem kanun önünde hem de uygulamada fiilen sağlayan ve pozitif ayrımcılık ilkesini esas alan, Kadın cinayetlerinin insanlık suçu olduğunu kabul ederek, bu cinayetlerin ve kadına yönelik şiddetin engellenmesi için her tür önlemi geliştiren, sığınma evlerini yaygınlaştıran, Kadınların özgür seçimlerine bağlı olarak doğurganlık haklarını destekleyen, Ev işleri ve tüm bakım hizmetlerini kadın işi olmaktan çıkarıp toplumsallaştıran; yemekhane, çamaşırhane, kreş, anaokulu gibi kurumları yaygın ve sürekli hale getiren, İstihdam politikalarında, işe alma ve ücrette cinsiyetçi uygulamaları engelleyen; kadın-erkek emeğini eşitleyen; ev kadınlarını işgücü sayarak istihdam edilmelerinin önünü açan, LGBT bireylerin cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli uğradığı ayrımcılığa karşı olan, eşitlik maddesinde cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği de ayrımcılık kategorileri arasında sayan, Temel hak ve özgürlükleri sınırlamak üzere, “genel ahlak”, “adap”, “kamu düzeni” gibi muğlâk kavramlar kullanmayan bir paket borçludur. AKP parti sözcüsü Hüseyin Çelik’in katıldığı bir programda, konuşması gereken nice konu var iken, kadınların kıyafetleriyle ilgili konuşup bir kadını işin etmek yerine asıl yapması gerekenle; kadınlara ve topluma olan borçlarıyla ilgilensin. gulsumkav@gmail.com

Simitçi kendini yaktı

Mersin’de simitçi Murat Özkör, kendini yakarak hayatını kaybetti. Kafeteryada simit satmasına izin verilmemesi üzerine kendini yakan simitçi, seyyar satıcılık yaparak geçimini sağlayan insanların yaşamak zorunda kaldıkları güçlükleri tekrar gözler önüne serdi. Murat Özkör geçim sorunları nedeniyle kendini yakan ilk kişi değil.

Kendini yakan simitçi Murat Özkör yaşamını yitirdi.

İşsizlik de, seyyar satıcıların sorunları da büyüyor.

Adanada’da pazarcı Mehmet Oğuz kendini yakmıştı. ekonomi sanem deniz kural

Mersin’de simitçi Murat Özkör, bir kafeterya sahibinin simit satmasına izin vermemesi üzerine, kendini ve kafeterya sahibini ateşe verdi. Murat Özkör, hayatını kaybetti. Murat Özkör’ün kendini yakması, Türkiye’de yaşanan işsizliğin boyutlarını ve bu nedenle seyyar satıcılık yaparak yaşamak zorunda kalan işsizlerin yaşadıkları sorunları yeniden su yüzüne çıkardı. KENDİNİ VE KAFETERYA SAHİBİNİ YAKTI 45 yaşındaki Murat Özkör, 30 Eylül tarihinde Mersin Serbest Bölgesi girişinde tezgahta simit satarken, kafeterya sahibi Mehmet Kılıç, başka

yerde satmasını istedi. Bunun üzerine simitçi Murat Özkör, simit satmasına izin vermeyen kafeterya sahibi Mehmet Kılıç’a tepki gösterdi ve tartışma çıktı. Simit satmasına izin verilmeyen Murat Özkör, “Kendimi de yakarım, seni de yakarım” diyerek ayrıldı. Kısa süre sonra üzerine benzin dökülmüş halde dönen Özkör, kafeterya sahibi Kılıç’a sarılıp çakmağı ateşledi. Alevler içinde kalan her iki kişiye kafeterya çalışanları ile çevrede bulunanlar su döktü. Ancak Murat Özkör ağır yaralanırken, Kılıç’ın ise sırtı yandı. Simitçi Murat Özkör, sevk edildiği Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde hayatını kaybetti. Seyyar satıcının kendisi ile birlikte

ateşe verdiği kafeterya sahibi Meh- Adana’da 30 yaşında pazarcı Mehmet Kılıç’ın tedavisi ise sürüyor. met Oğuz’un yeni Pazar yeri kurarak kendilerini işsiz bırakacak olan KENDİNİ YAKAN İŞSİZLER belediyeye tepki olarak kendini Simitçi Murat Özkör’ün kendini yakması hala hafızlarımızda. yakarak yaşamını yitirmesi, akıllaİşsizliğin boyutlarını yeniden ra Tunus’ta zabıtanın tezgahına el gözler önüne seren Murat Özkör’ün koyması üzerine kendisini ateşe kendini yakarak hayatını kaybetmevererek, bir ayaklanmanın kıvılcı- si, aynı zamanda seyyar satıcılık yamını yakan seyyar satıcı Muham- parak yaşamını kazanmak zorunda med Bouazzizi’yi getirdi. İşsizlik kalan pek çok işsize de dikkatleri nedeniyle kendini yakan insanlar çekti. Murat Özkör’ün yaşadıklaiçin pek uzağa gitmeye gerek de rını her gün binlerce seyyar satıcı yok. Daha iki hafta önce Kütahya’da yaşamak zorunda kalıyor. Hiçbir 40 yaşındaki Celalettin Atilla adlı güvencesi, belirli bir kazanç miktavatandaş, işsizlik nedeniyle şehrin rı, sigortası olmayan, yaz-kış demeortasındaki meydanda kendisini den sokaklarda olan seyyar satıcılar yakmıştı. Türkiye’de bunun gi- “ekmek parası” için bu işi yapmak bi örneklere rastlamak mümkün. zorundalar.

Memur ve emekliye erken maaş müjdesi

Kıdem tazminatında yeni dönem

Milyonlarca çalışanı ilgilendiren kıdem tazminatı sisteminde değişiklik yapılacak. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Ekim ayı sonunda son halini alacak yeni kıdem tazminatı düzenlemesinin ilk ipuçlarını verdi. Kıdem tazminatı yıllık değil, artık aylık hesaplanacak. Ayrıca kıdem tazminatı için fon kurulacak. Kıdem tazminatında devlet güvenceli dönem başlıyor. Kıdem tazminatı için bir fon kuruluyor. Evlilik, askerlik ve ev alma dışında 15 yıldan önce bu fondan çıkılamayacak. Bakan

Faruk Çelik’in yaptığı açıklamalara göre; şirket iflas etse bile kıdem tazminatı ödemesi, devletin garantisinde olacak. Fonda, her çalışan adına bireysel hesap açılacak. Yeni sistem, işe yeni başlayanlar için geçerli olacak. Mevcut çalışanların ise isteğine bağlı. Ayrıca işveren, şu anda toplu olarak ödenen kıdem tazminatını aylık olarak ödeyecek. Böylece kıdem yükü birikmeyecek. Çelik, düzenlemenin çalışanların geçmiş ve geleceğe yönelik hak kaybına uğramayacağı şekilde hayata geçirileceğini ifade etti. YARIN EKONOMİ

Bayram nedeniyle, maaşlar bu ay erken ödenecek. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, emekli maaşlarının Bayram nedeniyle 11 Ekim’den itibaren ödenmeye başlanacağını söyledi. Bakan Faruk Çelik, “Memur ve emekli hak sahiplerimizin maaşlarını, bayrama denk geldiği için 11 Ekim’den itibaren ödemeye başlayacağız” dedi. Öte yandan Maliye Bakanlığı da geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaparak

kamu çalışanlarına 15 Ekim’de ödenmesi gereken aylık ve ücretlerin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in onayı ile 11 Ekim’de verileceğini duyurmuştu. Bu uygulamadan, kamu kurumlarında çalışan memur, sözleşmeli ve diğer personel ile işçi olmak üzere yaklaşık 3 milyon 200 bin kişi faydalanacak. Esnaf birlikleri bayram öncesi alınacak maaşlarla piyasanın hareketlenecek olmasından oldukça memnun. Ancak Ramazan Bayramı’na göre, bu bayram piyasanın daha az hareketli olması bekleniyor. Tüketiciler Birliği ise, memurlara en az 40 gün maaş alamayacaklarını hatırlatarak harcamalarını ona göre yapma uyarısında bulundu. YARIN EKONOMİ

Obama’nın öğle yemeği: Sandviç

ABD’de ekonomik krizin geldiği boyutun ne olduğunu sadece Başkan Obama’nın verdiği mesajlarla çözmek mümkün. Başkan Obama, ekonomik krize dikkat çekmek için çeşitli yöntemlere başvuruyor. Bütçede uzlaşılamadı. Eğer borç tavanının yükseltilmesi ile ilgili de temsilciler meclisinde uzlaşı sağlamazsa ABD borç ödeyemez hale gelecek. Borç tavanıyla ilgili kararın 17 Ekime kadar çıkarılması gerekiyor. Geçtiğimiz günlerde Obama, öğle yemeğini çeşitli hükümet dairelerinin

kapanmasından dolayı mağdur olan hükümet çalışanlarına, yüzde 10’luk indirim uygulayan bir sandviç dükkânından aldı. Restoranda konuşan Obama, ekonomik krize dikkat çekti. Temsilciler Meclisi Başkanı Boehner’ın, bütçe oylamasına izin verdiği takdirde ekonomik krizin bitebileceğine vurgu yaptı. Obama, “Kepenk kapama sona erebilir” dedi. Öte yandan, ABD hükümeti Avrupa Birliği ile serbest ticaret anlaşması müzakerelerinin kepenk kapama krizinden ötürü ertelendiğini duyurdu. YARIN EKONOMİ


EGITIM (

10

9 Ekim 2013

Okuldaki izdiham bir can aldı

Gün Çağ Aydın

Kılavuz çizgisi

PRiZMA

Demokrasi paketi bir sabah uyandığında sadece başbakanı karşıladı. Bir tek onu mutlu etti, bir tek onu heyecanlandırdı. Kimileri içinse demokrasi hep özlem duyulan ama asla verilmeyen bir kavram halini aldı. 33 yıldır bu topraklara demokrasi gelmedi. 12 Eylül geldi ve hep devam etti. AKP iktidarı darbeyle hesaplaşacağını iddia etti. Asla bunu yapmadı. Hesaplaşıyormuş gibi yaparak bile demokrat gözükebileceğini sandı. Ama yanıldı. 12 Eylül darbesi Kars bölgesinde Cemil Kırbayır’ı, Mahmut Kaya’yı, Oruç Korkmaz’ı aldı ve bir daha da geri vermedi. Özellikle Cemil Kırbayır için yürüyen mücadele demokrasinin ölçüsünü veren bir turnusol özelliği gördü. Cemil Kırbayır 13 Eylül 1980’de gözaltına alındı ve 8 Ekim 1980’de kaybedildi. Kendisine gözaltında akıl almaz işkenceler yapıldı. Tüm bu işkenceler karşısında ise Cemil Kırbayır onuruyla direndi. İşkencede öldürülüp kaybedilmesine rağmen egemenler onun hep firar ettiğini söyledi. Ta ki TBMM’nin 23. Döneminde kurulan İnsan Hakları Komisyonu Cemil Kırbayır’ın işkencede öldürüldüğünü kabul edene kadar. Devletin işkencede ölümü kabul etmesi bile sadece 30 yıl kadar bir vakit aldı. Başbakan kayıp yakınlarına sözler verdi. Onlar için elinden geleni yapacağını söyledi. Ne hikmetse elinden hiç bir şey gelmedi. Annelere verdiği sözü bir an olsun yerine getirmek için hiç bir şey yapmadı. Halbuki aileler en ufak bir umut ışığına bile razıydı. Ama olmadı. Her daim demokrasi havarisi kesilen başbakan bu ülkenin gerçek demokrasi sorunu ile ilgili tek bir ilerleme kaydedemedi. Cemil Kırbayır’ın annesi Berfo Ana her türlü zorluğa rağmen bir mücadele neferine dönüştü. Darbeyle hesaplaşmak isteyen tüm kesimlerin önderi pozisyonuna yerleşti. Hayatını kaybedene kadar tam 33 yıl boyunca evladını aradı. Berfo Ana sadece evladına ulaşmak özlemi içerisindeydi. Bu özlem onu tüm annelerin sesi haline getirdi. 12 Eylül davasında darbenin muhataplarının sembolü oldu. Darbeci generallerin karşısına ulu bir çınar gibi dikildi. Ancak onun heybetinden korktu generaller. Çıkamadılar karşısına. Berfo Ana 33 yıldır gelmeyen adaletin hesabını sormak için mücadele etti. Kendisine verilen sözlerin tutulmayacağı her zaman aklının bir köşesindeydi. Onun evladını devlet almıştı, bunca yıl saklayan yine devletti. 12 Eylül davası açılınca elbetteki umutlandı. AKP’nin darbeyle gerçekten hesaplaşma ihtimali var mı diye düşündü. En ufak bir kapı aralığı görse omuzlayıp yıkacak güç vardı onda. Ama hasret duyduğu demokrasi bir türlü gelmedi. AKP hükümeti kayıplar konusunu çözmedikçe atılacak hiç bir adım yerini bulmaz. Kaybedilmiş tüm insanlar kendi mezarına yerleşmedikçe gerçek bir demokrasiden bahsedilemez. Demek ki toplumu sindirmenin aracı olan kaybetme politikası devletin arka cebinde duruyor. Gezi direnişinde bunu görmedik mi? Öldürülen hangi arkadaşımız için gerçek bir adalet geldi. Artık cinayet alenen işleniyor, failler kameralara yansıyor. Ancak buna rağmen katiller terfi ettiriliyor. İşte bu nedenledir ki; AKP darbeden sıyrılmış bir parti değil, tam da darbenin başarmak istediği sonuçtur. Cemil Kırbayır’ı darbeciler kaybetti, AKP hükümeti saklıyor. Cemil’in yolunda yürüyenler ise verdiği sözü unutmayacak. Onu insan seli içerisinde ışıklara yollayacağız. Berfo Ana’nın koynunda derin bir uykuya dalabilsin diye yoldaşımız tüm dünyayı yerinden sarsmaya hazırız.

13 yaşındaki ilköğretim öğrencisi Ahmet Şahin, okuduğu Küçükçekmece Kanarya İlköğretim Okulu’nda hayatını kaybetti. Zilin çalmasıyla birlikte tüm öğrencilerin aynı anda hareket etmesi sonucu kalabalık arasında ezilen Ahmet Şahin’in güvenlik kamerasındaki görüntüleri inceleniyor. istanbul ELİF CENGİZ

20 Eylül tarihinde yaşanan olayın ardından okullardaki altyapı yetersizliği sorunu bir kez daha gündeme geldi. Şimdiye kadar bir çok ilköğretim öğrencisi okullardaki fiziki şartların yetersizliği sebebiyle hayatını kaybetti. 4+4+4 sistemiyle birlikte öğrenciler daha kalabalık ve yetersiz okullara mahkum oldular. Çocuklarımız okullarda ölüyor Küçükçekmece Kanarya İlköğretim okulunda 20 Eylül tarihinde Ahmet Şahin ve arkadaşları arasında çıkan tartışmanın ardından Şahin, kalabalık arasında darbelere maruz kalıp yere yığıldı. Kalabalık sebebiyle yeterli müdahale yapılamayan okulun nüfusunun 3700 olduğu, sınıfların ise 55’er kişiden oluştuğu öğrenildi. Arşiv odasının bile sınıfa çevrildiği okulun 86 öğretmeni, 42 dersliği var. Okul idarecisi ve Kanarya Mahallesi Muhtarı’nın da defalarca tışmaya başlıyorlar. Teneffüslerde, ‘Bu okulu yıkın büyük okul yapın’ giriş - çıkışlarda sürekli izdiham var. Öğrenciler bahçede oynayacak yer dediği öğrenildi. bile bulamıyorlar” dedi. MEB ise konuyla ilgili sorumluMerdivenleri incelemediler bile Kanarya Mahallesi Muhtarı Necat luk almaktan kaçınırken İlçe Milli Karadeniz konuyla ilgili “Okula Eğitim Müdürlüğü yaptığı açıklaMEB müfettişleri geldi. Ahmet’in mada Ahmet Şahin’in ölümü üzenasıl düştüğünü araştırdılar ancak rine kapsamlı ve hızlandırılmış bir merdivenleri incelemediler bile. Bir soruşturmaya başladıklarını ve en can kaybettik. Çocuklar kalabalık geç 1 ay içerisinde soruşturmanın yüzünden merdivende sıkışınca tar- biteceğini bildirdi.

Sorunlar görmezden geliniyor Okul idarecisi Cem Bezgin ve mahallenin muhtarı Necat Karadeniz konuyla ilgili defalarca şikayette bulunduklarını, okulların kalabalık ve yetersiz olduğunu söylediklerini ancak mahallelerinin ciddiye alınmadığını sorunların üstünün örtüldüğünü söyledi. Eğitim-Sen 7 No’lu Şube Başkanı Emin Ekinci ise “Çok kalabalık bir okul, tabii o çocuklar merdivende arbede yaşar.

Bir çocuğun ayağı takılıp düşse bile ezilebilir. Çocuklar arasında kavga çıkmasa dahi zaten yeterince tehlikeli bir durum var ortada. Öğretmenler koruma görevi üstlenmekten asıl vazifelerini yapamaz hale geldi. Bölgeye kesinlikle yeni bir okul yapılmalı, yoksa bu bu olaylar kaçınılmaz olur. Çocuklar 10 dakika içinde bu kadar kalabalık bir okulda tuvalete bile gidemiyorlar” dedi.

Polisi beğenmeyenin yeri dağ

Sevda Yeniköylü bu haftaki yazısısında sıfır sayısının kısa bir geçmişine değiniyor. Günlük hayatta çok fazla ve sıradan bir kavram olarak kullanılan ‘sıfır’ sayısı insanlığın en son keşifleri arasında.

FORUMLARDAKİ MATEMATİK Onlarca kişilik bir sınıfta aniden sözlüye kaldırılan talihsiz öğrencinin alacağı muhtemel sözlü notudur sıfır. Hiç olmayış durumu mu, yoksa varliktan yokluğa geçiş durumu mu diye düşündürten sayıdır sıfır. Zira bütün sayılar miktar belirtirken, o insan beyninin bile kavrayamadığı ‘hiç’liği temsil eder. Sıfırı herhangi bir rakamın yanına getirdiğinizde, onu on misli büyültür ya da küçültürsünüz. En geç keşfedilmiş rakamdır sıfır, 2000 yıl öncesine kadar ihtiyaç duyulmayan sayıdır. Ne kadar ilginç değil mi, mesela insanlar 899 ile 1111 arasındaki sayıları bir süre yazamamışlardır. Yokluğun varlığını tek başına temsil eden sayıdır. Diğer tüm sayılar varlığı işaret eder-

ken sıfır kendine başka bir misyon yüklemiştir. Her şeyin ötesi berisi ondan sorulur. Matematikte hiçliği, kimyada nötrlüğü, termodinamikte dengeyi, tıpta ise ölümü temsil eder. Çarpma işleminde yutan eleman olmasına rağmen toplama işleminde etkisiz elemandır. Ancak bölme işlemindevbölen olursa sonsuzluğa götüren eleman olur bir anda... Sınırsız, sonsuz potansiyele sahip, canlı ışıktır, bilincun bütün hallerinin, bütün faaliyetlerin, bütün her şeyin kökenidir. Mümkün olan ve mümkün olmayan her şey onun içindedir, sıfır hepsinin ötesindedir. Ne internet, ne bilgisayar, ne elektrik. .. Bunlardan hiçbiri bana insanlığın en muhteşem buluşu gibi gelmiyor; ama sıfırı kim düşünmüş yahu? Kim böyle bir kavramı isimlendirebilmiş, kim bütün sayıları konumlandıracak cüreti kendinde görebilmiş? Gelin

SEVDA YENİKÖYLÜ yazdı

bakalım neler olmuş... Sıfırı ilk defa El-Harezmi’nin kullandığı zaten biliniyor. İlk kez Babil çivi yazılarında görülüyor. Babil halkı örneğin 36 sayısını 306 ya da 360 sayısından ayırt etmek için sıfırdan basamak belirleyici bir unsur olarak yararlanıyorlar. Sıfır sonrasında, Orta Amerika’da yaşayan Maya kabilesinde kullanılıyor, daha sonrasında Hindistan’da yayılan sıfır, Avrupa’da da benimsenmeye ve kullanılmaya başlanıyor. Sıfır, Arapça şafira ya da sifr, Sanskritçe sünya boş, hiç olan ya da herhangi bir şey olmayan anlamındadır ve Batı dillerindeki şifre sözcüğünün kökenidir de aynı zamanda. Boşluğun yerine tamı tamına boşluk anlamına gelen bir çizgenin koyulabileceğini ve koyulması gerektiğini düşünebilmek... İşte, çok vakit, çok imgelem ve kesinlikle büyük bir zihin olgunluğu gerektirmiş olan son soyutlamadır bu. Bu yüzden de matematikte son temel keşif sıfır olmuştur.


LISENIN GUNDEMI

11

9 Ekim 2013

4+4+4 yarattığı sorunlarla çıkmazda Milli Eğitim Bakanlığı’nın düzenlediği toplantıya Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da katıldı. Nabi Avcı ve Tayyip Erdoğan toplantıda 4+4+4 kesintili eğitim sistemi ve getirdikleri hakkında konuştu. 4+4+4 ile ilkokuldan liseye kadar birçok öğrencinin mağdur durumda olması göz ardı edilirken artan çocuk işçilerden ve okulu bırakanlardan yine bahsedilmedi. İSTANBUL ceday avcı

Katıldığı toplantıda Recep Tayyip Erdoğan, son 10 yılda eğitimde yapılanlardan bahsederek birçok gelişme yaşandığını söyledi. Erdoğan’ın olumlu gelişmeler yaşandı sözlerinin aksine eğitim içinden çıkılmaz sorunlar topluluğuna dönüştü. 4+4+4 kesintili eğitim sistemiyle başlayan dönüşümler, ardından düz liselerin dönüştürülmesi, mesleki eğitimdeki niteliksiz ve üstüne öğrenciler arası rekabeti körükleyen elemeci sınavlar her öğrencinin karşısına büyük bir sorun olarak çıkıyor. Erdoğan, eğitimdeki gelişmeler göz ardı edilmezken eğitimdeki sorunlar göz ardı edilerek ne öğrencilerin sorunları ele alınıyor ne de eğitimi iyileştirmek adına çalışmalar yürütülüyor. AKP için öğrenci önemsiz Başbakan Erdoğan toplantıda 188 bin 500 yeni derslik yaparak, toplam derslik sayısını 500 bine ulaştırdıklarını söyledi. Derslik sayısından bahsedilirken liselerde açıkta kalan 574 bin öğrenciden bahsedilmiyor. Nabi Avcı, “Öğrencilerin istek ve kabiliyetlerine göre tercih yapabilme imkanı sunduk” dedi ancak düz liselerin kapatılmasıyla öğrencilerin genel lise eğitim alma hakkı ellerinden alınmış oldu. Anadolu liselerde kontenjan arttırılmayınca onlar tercih etmeseler de meslek ve imam hatip liselerine gitti. 4+4+4 ile ilkokul ve ortaokulların birbirin-

İlkokul öğrencilerinden MEB’e protesto

Konya’nın Beyşehir ilçesinin Kurucuova Beldesi’nde 1.sınıftan 4. sınıfa kadar yaklaşık 23 öğrenci olduğu için sınıflar birleştirilerek tek öğretmenle eğitim verilmeye başlandı. Kaliteli eğitim almaktan daha da uzaklaşan öğrenciler ve veliler okul önünde eylem yaparak MEB’i protesto etti. Beyşehir İlçe Milli Eğitim Müdürü Hasan Taşdelen ise sadece burada değil, birçok yerde tek öğretmenle eğitim verildiğini, sisteme göre öğrenci sayısı az olduğu için öğretmen atayamadığını belirterek elinden bir şey gelmeyeceğini söyledi. YARIN EĞİTİM

Okul kapısında öğretmen bekliyorlar

den ayrılmasıyla kontenjan sıkıntısı yaşanmaya başlandı. Kontenjan sıkıntısı çözülmeden, MEB, normal ortaokulları imam hatiplere dönüştürdü. Meslek liselerinde ise mesleki eğitimde nitelik yok iken öğrenciler stajlarda sömürülüyor. Eğitim sistemimiz öğrencileri mağdur ederken, öğrenciye önem vermeyen AKP eğitimi de kar amacı olarak kullanıyor.

eğitim denilen 4+4+4 eğitim sistemiyle okulu bırakanların sayısı çok daha arttı. Geçen yıl liseye hiç kayıt yaptırmayan 110 bin öğrenci vardı. Milli Eğitim Bakanlığı ise okula kayıt yaptırmayanları takip ettiğini söylese de okulu bırakma oranları için hiçbir adım atmadı. 4+4+4 eğitim sistemi 12 yıllık örgün eğitimin zorunluluğunu değil diploma alma zorunluluğu getirdi. Açık liselerin önü açıldı Bu nedenle kırsal kesimlerde yaşaNabi Avcı her konuşmasında 4+4+4 yan aileler, çocuğunun çalışmasını kesintili eğitim sistemini övse de veya eğitim almak yerine çalışmayı hiçbir konuşmasında getirdiği sorun- düşünen öğrencilerin önü açıldı, açık lardan bahsetmiyor. 12 yıl zorunlu liselere yönlendiler.

Öğrenciler okulda değil işte Açık liselerin önünün açılmasıyla çocuk işçilerin sayısı arttı. Öğrenciler okulda eğitim alması gereken zamanlarda ağır işlerde çalışarak para kazanıyor. Nabi Avcı toplantıda büyük reform olarak nitelediği 4+4+4’ü yapılandırdıklarını, yeni düzenlemeyle okulu bırakmaların azalacağını söyledi. 4+4+4 ilkokuldan liseye kadar birbiriyle düğüm halinde sorunlar yarattı. Eğitimi kaosa dönüştüren hükümet ise hatalardan geri adım atmıyor, öğrencilerin eğitimdeki ve eğitim sistemindeki niteliksizliklerle mağduriyetleri sürüyor.

Liseliler Berkin Elvan’a sahip çıkıyor Liseliler devam ettirme kararı aldıkları forumun ikincisini 7 Ekim’de gerçekleştirdi. İlk forumdan, liseye başlaması gerekirken polisin şiddeti sonucu günlerdir komada olan Berkin Elvan’a sahip çıkma kararı alan liseliler, forumda eylem fikrini kesinleştirince “Diren Berkin Liseliler Seninle” pankartı hazırlayarak Beşiktaş’ta yürüdü. “Berkin Elvan onurumuzdur” , “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” , “Liseler bizimdir, bizimle özgürleşecek” sloganları atılan eylemde, Abbasağa Liseli Forumu Gezi şehitlerini de andı. Liseliler sokaklarda yürürken, Beşiktaş halkına da seslenerek Abbasağa Liseli Forumu’na güç vermeye, Berkin Elvan’a sahip çıkmaya

Hakkari’de 50’ye yakın köyde okullara öğretmen atanmadığı için eğitim hala başlayamadı. İl Milli Eğitim Müdürlüğü ise sorunu ücretli öğretmenlerle çözmeye çalışıyor. Doğanyurt Köyü’nde 40 öğrenci, kilitli okullarının önünde öğretmen bekliyor. Demirtaş Köyü’nde ise tek katlı okulun zemininde çökme meydana gelince sorun, taşımalı eğitimle çözülmeye çalışılıyor. Veliler de okullarının onarılıp, öğretmen atanmasını istiyor. Nitelikli eğitimden uzak olan MEB, köylere öğretmen atamayarak öğrencileri eğitimden de mahrum bırakıyor. YARIN EĞİTİM

MEB’e güvenen öğrenci mağdur oluyor

çağırdı. Beşiktaş da alkışlarıyla liselilere destek oldu. Gezi Direnişi, liseli forumunda Gezi Direnişi’nde alanlarda olan liseliler, Berkin Elvan’a sahip çıkarak, forumlara katılarak Gezi Direnişi’ne de sahip çıkıyor. Liselileri bir araya getiren direnişi, Berkin için, liselerin demokratikleşmesi ve eşit eğitim için liseliler forumlarda sürdürecek. Abbasağa Liseli Forumu, Beşiktaş Kartal’a geldiğinde “Berkin Elvan 100 günü aşkın gündür direniyor. Bizler liseliler olarak Berkin’i unutmayacağız. Berkin bizimle liselerde oturana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.” sözleriyle eylem sonlandırıldı. YARIN GÜNCEL

Hemşire açığının kapanması için MEB’in sürekli teşvikiyle açılan özel sağlık meslek liseleri yine MEB’in son anda öne sürdüğü kontenjan sınırı uygulamasına takıldı. Birçok okulun öğrenci kayıt hakkı 100’lerden 10’lara düştü. Yeni açılan birçok sağlık meslek lisesi de yeni yönetmelikteki şartlara uygun olmayınca ders başı yapamadan kapandı. 60 bin öğrenci ve 6 bin öğretmen açıkta kalmış oldu. Sistem manava dahi sağlık meslek lisesi açtırdıktan sonra nitelikli eğitim şartının gelmesi zarara dönüştü, olan yine öğrencilere oldu. YARIN EĞİTİM

file:///C:/Users/Onur/Downloads/lise-der2%20(1).jpg

Öğrenciler traktörle okula gidiyor

AKP geleceksizliğin önünü açıyor 4+4+4 kesintili eğitim sistemi uygulanmaya başlandığından beri sorunların sonu gelmiyor. AKP’nin eğitim reformu 4+4+4, demokratiklikten uzaktır. İlkokul öğrencisi kayıt yapacak okul bulamazken, anadolu lisesine giremeyen öğrenciler meslek liseleri ve imam hatiplere mecburi bırakılıyor. Sistemde hata görmeyen Başbakan’a ve Nabi Avcı’ya soruyoruz: Okulda olması gereken öğrenciler neden işteler? AKP, 4+4+4’le eğitimsizliğin ve geleceksizliğin önünü açıyor. Meslek liselerindeki staj sömürüsüne, 4+4+4 ile artan çocuk işçilere, antidemokratik uygulamalara, eşitliğin olmadığı AKP’nin eğitim sistemine karşı mücadele edeceğiz.

Bütçe çok ama okulların suyu yok Okul öncesi eğitim veren bir kurumun açılışında konuşma yapan Egemen Bağış, eğitime önem verdiklerini vurgulayarak bütçenin en büyük payının eğitime ayrıldığını, eğitimdeki gelişmelerin 11 yılda yaşandığını söyledi. Bütçenin en büyük payı eğitime ayrılmasına rağmen birçok köy okulu eğitim verilemez durumda. Sivas Sarıyer Köyü’nde ilkokulun pencereleri, kapısı kırık. Tuvaletinde suyu akmayan okulda öğrenciler ders işlemeye çalışıyor. Hakkari’de Demirtaş Köyü’nde ilkokulun zemininde çökme meydana gelmesiyle öğrenciler taşımalı eğitime mecbur kaldı. Velilerin okullarının onarılma ve eksiklerin giderilmesi talepleri kayıtsız kalıyor. Eğitimde niteliği arttırmayan AKP, okulların onarımını bile yapmıyor. Öğrenciler ise girilemeyecek durumda olan okullarda okuma-yazma öğrenmeye çalışıyor. YARIN EĞİTİM

Malatya Dedeyazı Köyü’nde öğrenciler yıllardır taşımalı eğitim görüyor. Yeni eğitim döneminde İl Milli Eğitim Müdürlüğü, servis ücretlerini 50 liraya düşürünce ücreti beğenmeyen servisçiler öğrencileri okullara götürmeyeceğini açıkladı. Servisçilerin 90 lira talep etmesi üzerine köy halkı 50 lirayı zar zor ödediklerini söylerlerken 90 lirayı asla karşılayamayacaklarını söyledi. Eğitimden geri kalmamaları için öğrencileri traktörle okula götüren veliler, yolculuğun riskli olmasından dolayı yetkililerin çözüm üretmesini talep ediyor. YARIN EĞİTİM


FORUMLAR

12

9 Ekim 2013

Forumlarda sıcak gündemler tartışılmaya devam edilirken kış aylarına girildi

Forumlar kışa nasıl hazırlanıyor? İstanbul Abbasağa parkı

Kış ayları gelirken birçok forum kapalı yer arayışına girdi. Forumlar sıcak gündemleri tartışmaya ve gündemin nabzını tutmaya devam ederken forumların kış ayları için nasıl hazırlık yaptığını İstanbul, Ankara, Bursa ve İzmir’den forum katılımcılarına sorduk.

İstanbul Yoğurtçu parkı

İstanbul Çekmeköy Halk Meclisi

İstanbul İstanbul

Yoğurtçu parkı

Etiler Forumu

Cemal Akkaya

Gezi kendi adayını çıkarmalı

Kış aylarının gelmesiyle forumlara katılanların azalacağı söyleniyor. Bunun olmaması için öncelikler yer sorununu çözmemiz gerekiyor. Yer meselesi forumumdaki herkesin meselesi, bunu forumda gündemleştirdik ve en kısa zamanda çözeceğiz. Bunun hemen ardından yerel seçimler var. En sıcak gündem bu ve sıcak tutmamız gerekiyor. Bu konuyu konuşup tartışmalıyız. Benim kanaatim bağımsız bir adayın çıkması yönünde. Uzun süredir siyasal mücadelenin içerisindeki birisi olarak büyük bir halk hareketinin evrilmesini sağlayacak olan budur. Bu gelişmeler tüm dünyaya örnek teşkil edecektir. Kış sürecinin bize etki edebileceğini düşünmüyorum. Çünkü şu anda kışsa, soğuksa Gezi daha soğuktu, daha gazlıydı, orada hedef gözeterek atılan plastik mermiler vardı, gaz kapsülleri vardı. Oradaki hava daha soğuktu. Bu havayı o havaya asla teslim etmeyeceğiz. Biz kararlıyız. Seçim sürecini iyi değerlendireceğiz. Umarım Gezi Direnişi kendi adayını çıkarır. Bu hareket seçimlere uzanmalı. Bu örgütlü bir toplumu da sağlayacaktır. Sonrasında genel seçimler var. Yerel seçimlere aday çıkararak Gezi Hareketi’nin kazanacağı bu deneyim daha sonra gelecek genel seçimlere de taşınacak.

Levent Sergin

Merve Erboğa

Mehmet Adıgüzel

Mücadelemiz Kuzey Ormanları Çekmeköy Halk Meclisi Haziran Direnişi’ni diri tutmak için mücadele veriyor. Bu zamana kadar Çekmeköy halkı bu direnişi diri tutmaya devam etmek için forumlara geldi, burada tartıştı, burada üretti ve burada kendini anlattı. böylece Gezi Ruhu bölgede yaşadı. Şimdi de Çekmeköy Halk Meclisi kuruldu ve mücadelemize buralarda devam edeceğiz. Çekmeköy’de mahalle mahalle gezerek sorunlarımıza çözüm bulmaya çalışacağız. Mahallelerde örgütlenip direnişi diri tutmaya çalışacağız. Çekmeköy Halkı’nın en büyük sorunu rant için talan edilen Kuzey Ormanları’dır. Çünkü o ormandan geçecek otoyol 3. Köprü, 3. Havaalanı Çekmeköy’ün tüm doğal güzelliklerini yok edecek ve bölgeye rant için yapılaşmayı getirecektir. Bundan sonraki süreçte Çekmeköy Halk Meclisi olarak bölgenin en büyük sorununu için mahallelerde bilgilendirme yapacağız ve yasal hiçbir dayanağı olamayan Kuzey Ormanları’nı talan projesine son verilmesi için tüm hukuksal mücadeleyi sonuna kadar sürdürüp eylemlilik sürecimize devam edeceğiz.

Etiler Forumu’ndan Barış

Seçim barajı indirilmeli

Etiler Forumu olarak fiili şekilde forumları yapmaya bir süre ara verdik. Çünkü genelde Armutlu’da Hasan Ferit’in ailesiyle birlikteyiz. Direnişimizi Armutlu’da Kentsel Dönüşüme karşı sürdürüyoruz. Kışın gelmesiyle kalacak yer konusunda belediyeyle irtibatımız sürüyor. Belediyeden yer temin edilmesini istedik ve beklemekteyiz. Ancak şimdilik forumu gerçekleştirdiğimiz yer olan Etiler Sanatçılar Parkı’nın ortasındaki cafede gerçekleştireceğiz. Kış aylarında forum yaptığımız gün sayısını 5 günden 3 güne indirmeyi düşünüyoruz. Bu kış aylarında katılımın belli bir düzeyde kalmasını sağlayacaktır. Bunun kararını bir sonraki forumda alacağız. Kışın bir diğer gündemi de seçimler. Biz bu seçimlerde sandığımızı koruma konusunda bilinçlendik ve adil bir seçim olmasını istiyoruz. Aynı zamanda seçim barajının düşmesi için Etiler Forumu olarak bir imza kampanyası yaptık. Seçim sistemindeki engel barajlardır. Toplumun her kesiminin temsilini barajı indirerek sağlayacağız.

Sokağın nabzı tutulmalı Forumlar ilk zamanlardaki gibi yoğun katılıma sahip olmadığı için film gösterimi gibi etkinlikler yapılıyor. Kapalı alan en iyi şekilde değerlendirilmeli. Parkta her gören katılıyordu. Şimdi ise forumu duyan gelecek. Bunun için duyurunun iyi yapılması gerekiyor. Her şeye rağmen Barış Manço Kültür Merkezi’ni bulmak önemli çünkü konforlu. Kış için özel bir program olacağını düşünmüyorum, yazla aynı olacaktır. Sadece etkinlikler azalacaktır. Çünkü sokakta olmak gibi olmaz. Havaların soğuması etkinlik yapma yetimizi azaltacaktır. Yine eylemler devam edecektir ama havanın soğuk olmasıyla katılım düşecektir. Daha gündemde konularla ilgili olan etkinlikler yapılmalı, Haydarpaşa Garı gibi mesela. Barış Manço Kültür Merkez’inin konforu çok önemliydi ancak kapalı olan bu yer Yoğurtçu’ya gelmeyen insanların önünde bir duvar olabilir. Bu, Yoğurtçu’nun sokaklardan biraz kopulmasına yol açılabilir. Onun için havanın iyi olduğu zamanlarda dışarıda etkinlikler yapılarak sokağın nabzı tutulmuş olur.

Durmadan devam edeceğiz

Yoğurtçu, kış aylarına her anlamda tahkimat yaparak hazırlanıyor. Kapalı mekâna geçildi. Barış Manço Kültür Merkezi’nde haftanın üç günü “Yoğurtçu Forumu” olarak buluşulacak. Büyük Gezi Ayaklanması sonrası park forumları, değişik kesimlerden muhaliflerin “birikmiş sözleri”ni söyledikleri birer kürsü işlevini görmüştü. Bu süreçte Yoğurtçu Forumu, açığa çıkmış muhalefeti yeniden örgütlemeyle ilgili önemli işler yaptı. Caferağa, Osmanağa, Acıbadem, Yeldeğirmeni, Koşuyolu mahalleleri “dayanışma” vurgusuyla, mahallelerinin sorunlarını öne çıkartarak kendilerine yeni alanlar açtılar. Yoğurtçu, birebir temas üzerinden geliştirilen bu katılım biçiminin hareketi zenginleştirdiğini düşünüyor. Ayrılıklarımızı değil, aynılıklarımızı ortak bir paydada toplayarak birlikte güçlü bir şekilde direnilebileceğini gösterdik. Bu, sol hareketi için önemli bir kazanımdır. Yoğurtçu bu noktada, demokratik katılımlı bir muhalefetin birlikte örgütlenmesine tahkimat yapılmasını, birlikte eylemeyi, birlikte yapmayı öneriyor. Önümüzdeki günlerde mahalle dayanışmasındaki arkadaşlarla birlikte süreci bu doğrultuda tahkim ederek ilerleyeceğimize inanıyorum.

İstanbul Yoğurtçu parkı

izmir Gündoğdu Forumu

istanbul Göztepe Forumu

bursa ankara

Nilüfer Halk Forumu

Eryaman Forumu

Yudum Akyıldız

Kış da olsa söyleyeceklerim bitmedi Kış aylarına sıcacık direnişçi, mücadeleci yüreklerle ve “Kış da olsa söyleyeceklerim bitmedi!” diyenlerle devamlılığını gün geçtikçe sürdürüyor. Zaman zaman kendi evinin sorumluluğunu unutup, Yoğurtçu Parkı Forumu için faydalı birçok şeyi yapmaya çalışan, işinden gücünden sıyrılıp forumun canlılığını kendine görev edinen birçok arkadaşımızla büyük adımlar atmaya devam ediyoruz ve adımlarımızın birçoğunu da başardık. Bizi zorlayacak fırtınalı süreç için kapalı alan çalışmalarımız ve görüşmelerimiz uzun süredir gündemdeydi. Kadıköy Belediyesi ile görüşmeler sonucunda Barış Manço Kültür Merkezi’nde forumumuzun devamlılığını sağladık. Forumların Gezi Direnişi’nden doğma oluşumlar olduğunu düşünerek, polis terörüne, antidemokratik hareketlere, genç arkadaşlarımızın ölümüne ve katillerinin serbest bırakılışına dur demek için, “Kış da olsa söyleyeceklerim bitmedi!” diyen bütün dostlarımızı forumlarımıza çağrıyoruz. Hep beraber olalım istiyoruz. Yazının tamamını Yaklaşımlar sayfamızdan okuyabilirsiniz

Suna Demirçivi

Hüseyin Karataş

Mine Kolsuz

Seçim gündemi öne çıkar

Biz Göztepe’deki forumlarımıza nasıl devam edeceğimizi kesin olarak kararlaştırmış değiliz. Bu sorunu en kısa sürede forumları rahat bir şekilde yapabileceğiz bir yer bularak sonuca bağlamalıyız. Göztepe Forumu kendi bölgesinde önemli işlere imza atmış bir forum. Kış aylarında da bölge insanlarıyla dayanışarak sorunlara çözüm bulmaya devam edeceğiz. Gezi Direnişi’nin Haziran’dan kalan sıcak havasını da direnişi forumlarda devam ettirerek kışa taşıyacağız. Seçim gündemi, kış aylarında forumlarda öne çıkan bir gündem olacaktır. Bu gündemle ilgili Forumlar Koordinasyonu’nun aldığı karar da büyük önem taşıyor. Biz forumumuzda buna göre hareket edeceğiz. Forumların ortak bir aday çıkarma konusu gerçekleştirilebilecek bir seçenek olabilir ama kendi adıma bunun başarılı olabileceğinden pek emin değilim. Ama ne olursa olsun bir sonraki seçimde kazananı Gezi Direnişi’nden sonra oluşan forumların eğilimi belirleyecektir. Bu açıdan bu gündemin üzerinde durulması gerekir.

Reşide Kekeç

Yolsuzluklar ortaya çıkarılmalı

Forumlara yapılan katılım mümkün olduğunca arttırmalıyız. Halkın duymadığı hiçbir şey önemli değildir. Özellikle ev kadınlarının katliamını önemsiyorum. Halka hitap eden konuları ele almalıyız. Aksi takdirde foruma katılanların sayısı ciddi oranda düşüyor. İnsanlar hep aynı şeyleri konuşmaktan tartışmaktan sıkılıyor. Doğal olarak panel havasında salt bilgi dinlemek istemiyor. Ortak bir şekilde birbirlerine güven duyarak üretmek, tartışmak ve sonuca ulaşmak istiyor. Bayram sonrası planımız, rant sağlamak için yapılan yolsuzlukları açığa çıkarmak. Büyük bir imza toplamayı düşünüyoruz. Bunun, insanları toplayabileceğini düşünüyoruz. Seçimler için biz bir kişiyi belediye meclisine sokmak istiyorduk. Ancak bizim için bu biraz gerçek dışı kalıyor. Ancak belediye aday adaylarını foruma çağırmayı planlıyorduk. Bilin, halkın istedikleri bunlar diye. Bence yerel seçimler şu an halkın en önemli gündemi.

Eylemlere devam etmeli

Kış şartları forum katılımcıları için zor olacak çünkü yağmur, kar yağdığında forumlara katılım azalacak. Sayıyı sabit tutmak için mahallelerde de forum yapılabilir. Forumlar, kış aylarında belli konularda derneklerle bağlantı kurabilir, toplumsal olaylara karşı ses çıkarabilir. Forumlar, insanlara eğitim verilen yerler haline getirilmesi sağlanabilir. Bu durum, kış aylarında da katılımı belli oranda sabit tutacaktır. Kışın gelmesiyle forumların azaldığını görüyorum. THY için yapılan eylem gibi işçilerle dayanışılan eylemlere iyi katılımlar oluyor. Bu forumların halk üzerinde devam eden etkisini gösteriyor. Bu eylemler Gezi Direnişi’nin devamlılığını göstererek hükümet üzerinde ciddi bir baskı oluşturuyor. Ancak daha güçlü eylemler örgütleyerek baskıyı arttırabiliriz. Forumların gündemi sıcak olarak devam ediyor ve forumlar buna anında tepki veriyor. En iyi örneği Hasan Ferit için yapılan eylem oldu. Bu açıdan kışın gündemi de önceden kestirilemez.

Kış seçim gündemini getirdi Bence kış aylarında da forumlara katılımı arttırmak için sürekli etkinlik yapmak ve bu etkinlikleri çevremize iyi bir şekilde duyurmamız gerekiyor. Sürekli arkadaş çevremize forumları buradaki doğrudan demokrasiyi anlatarak katılan kişileri çoğalmamız gerekiyor. Sadece etkinliklere gelen insanlar bu etkinliklere katılıp gidiyor. Bu durumu aşmamız gerekiyor. Bunun için arkadaş çevremize biraz daha konuyu yaymalıyız. Bu, bize sürekli foruma katılan bir çevre sağlayacaktır. Sadece etkinlik için gelen insanları tutmalıyız diye düşünüyorum. Gelen insanlara düşüncelerini rahatça söyleme imkanı verirsek bu ortamı sağlayabilirsek katılım doğal olarak artacaktır. Kışın gelmesiyle önümüzde seçim gündemi oldu. Yerel seçim konusunda siyasi partiler hareketlenmeye başladı ancak ben Gezi Direnişi’nde olayların bazıları bu konuya sıcak bakmıyor. Ancak Gezi, bir aday çıkarırsa yaygın bir şekilde propaganda yapmalı, stant açmalı, mahallelere gitmeli, parkları ziyaret etmeliyiz.


FORUMLAR

13

9 Ekim 2013

Ormanda değil ormanla yaşayacağız

Kuzey Ormanları yürüyüşçüleri Ali Yıldırım ve Alper Atmaca’nın Kuzey Marmara Otoyolu boyunca yaptığı 100 kilometrelik yürüyüşü Çekmeköy’de son buldu. Kuzey Ormanları Dayanışması’nın çağrısı üzerine yüzlerce kişi yürüyüşçüleri karşılamak ve rant için yapılan ağaç talanını protesto etmek için Çekmeköy’den otoyol şantiyesine sloganlarla yürüdü.

İSTANBUL

Yoğurtçu Van’a elini uzatacak Yoğurtçu Forumu, mahallelerle birlikte yapacağı foruma, forumun mekanizması konusunda bir eğilime karar vermek üzere yeni yeri BMKM’de buluştu. Forumun eğilimine göre mekanizma gönüllülerden oluşan 3 adet komisyon üzerine kurulu olacak. Bu komisyonlar; Etkinlik ve Organizasyon, Dış İlişkiler ve İletişim Komisyonları olacak. Kararların yapılacak olan forumlarda, forum katılımcıları ile birlikte alınacağının belirtildi. Bu kararlar doğrultusunda haftada 4 gün forumlar yapılmasında ortaklaşıldı. Mekanizma konusu karara bağlandıktan sonra forum, Vanlı Depremzedeler ile ilgili ne yapacaklarını ve nasıl yardım edeceklerini konuştu. Bu konuda ortak karar, konuyla ilgili ortak bir komisyon kurulması üzerine oldu. Bu komisyonun da en kısa sürede oluşturulması ve faaliyete başlaması üzerine karar alındı. YARIN GÜNCEL

İSTANBUL yaşar aslan

3. köprü ve 3. havaalanının da içerisinde bulunduğu Kuzey Marmara Otoyolu Projesi’nde yüz binlerce ağacın kesilmesini protesto etmek için Ali Yıldırım ve Alper Kuzey, Marmara Otoyolu boyunca yaptığı 100 kilometrelik yürüyüşleri bugün (06.10) Çekmeköy Doğa Parkı’nda son buldu. 3 Eylül’de başlayan yürüyüşün son bulmasının ardından ardından Kuzey Ormanları Dayanışması’nın çağrısı üzerine yüzlerce kişi yürüyüşçüleri karşılamak ve rant için yapılan ağaç talanını protesto etmek için Çekmeköy’e gelerek Başbakan Erdoğan’ın ‘‘Ağaç istiyorsanız orman da yaşayın’’ sözüne ‘‘Ormanda değil ormanla yaşayacağız’’ diyerek cevap verdi. Yürüyüşçüleri beklerken serbest kürsü yapıldı Forumların ve demokratik kitle örgütlerinin de katılımıyla Çekmeköy Doğa Parkı’nda toplanan yüzlerce kişi Kuzey Ormanları yürüyüşçüleri Ali Yıldırım ve Alper Atamaca’yı beklerken mini bir forum gerçekleştirdi. Forumda 3. köprü ve 3. Havaalanı projelerinin hiçbir hukuki temeli olmadan yapıldığına dikkat çekildi. Kente, yeşile sahip çıkmayı öğreten Gezi Direnişi’nden sonra forumların örgütlü mücadelesiyle Haydarpaşa’dan Kuzey

Ormanları’na AKP tarafından talan edilmek istenen her yerinin korunacağının vurgusu yapıldı. Şantiye alanına yürüyüşe geçildi Kuzey Ormanları yürüyüşçüleri 100 kilometrelik yürüyüşünün ardından Çekmeköy Doğa Parkı’nda alkışlarla ve sloganlarla karşılandı. Kuzey Marmara Otoyolu Projesi’nde yüz binlerce ağacın kesilmesini protesto etmek için Çekmeköy’e gelen yüzlerce kişi Kuzey Marmara Otoyolu’nun şantiye alanına doğru yürüyüşe geçti. Ritim grubunun ve doğa bisikletçilerinin eşliğinde şantiye alanına doğru yürüyenler Kuzey Ormanları’nın 3 ay gibi kısa bir sürede nasıl yok edildiğini yakından görme imkanı buldu. Kesilen yüzbinlerce ağacın tomrukları yol kenarlarında dururken çok genişi bir arazide gerçekleşen doğa tahribatı da yakından gözlemlendi. Yüzbinlerce ağaç sadece 3 ayda kesildi Çekmeköy Doğa Parkı’ndan Kuzey Marmara Otoyolu’nun şantiye alanına kadar gerçekleşen uzun yürüyüşte katledilen bölge hakkında Kuzey Ormanları Dayanışması adına bilgiler verildi. Bölgedeki inşaatın gece gündü demeden devam ettiğinin belirtildi. Bilgilendirmede 3 ay öncesine kadar yüzbinlerce ağacın olduğu bu yerin şimdi tamamen çıplak hale getirildiği belirti-

Kuzey Ormanları yürüyüşçüsü Alper Atmaca

Kuzey Ormanları yürüyüşçüsü Ali Yıldırım

Bu katliamı AKP yapıyor

Bu talan durdurulabilir

Bu yürüyüş bana otoyol yapmak için doğaya yapılan katliamı bir kez daha tüm açıklığıyla göstermiş oldu. Bu kesinlikle toplum yararına yapılan bir proje değildir. Böylesine bir kıyım tüm teknolojik imkanlar kullanarak yapılıyor. Projenin şehirden böylesine uzak bir yere yapılması AKP’nin yaptığı ağaç katliamını rant ve talan için gerçekleştirdiğini gösteriyor.

Hep birlikte ses çıkarmak için Kuzey Ormanları’nın katledildiği yerde toplandık. Biz bu tahribatın bağrından geliyoruz. Evet bölge büyük oranda tahrip edilmiş ağaçlar köklerinden sökülmüş ama yürüyüş sırasında gördüğümüz yeniden yeşeren fidanlar bizi oldukça ümitlendirdi. Eğer sermayenin çıkarı için yapılan bu talana dur diyebilirsek doğa kendini yenilemeye hazır.

Çekmeköy’den otoyol şantiye alanına doğru yürüyenler Kuzey Ormanları’nın 3 ay gibi kısa bir sürede nasıl yok edildiğini yakından görme imkanı buldu. lerek, AKP bu kadar ağaç keserken bu inşaatın durdurulmasa bölgeden geçecek yolun doğayı yok edeceğine vurgu yapıldı. İnşaat sahasının her bölgesinde beton şantiyelerinin bulunduğu da öne çıkan ayrıntılardandı. Mücadelemizi her alanda sürdüreceğiz Basın açıklaması okumak üzere ‘‘Sermaye defol ormanlar bizimdir’’, ‘‘Köprü değil toplu ulaşım’’ ve ‘‘AKP

elini ormanımdan çek’’ sloganlarıyla beton şantiyesine girildi. Şantiyede bir yetkilinin olmaması dikkat çekerken şantiyenin beton ve asfalt çalışması için kurulduğu öğrenildi. Kuzey Ormanları Dayanışması adına Pakize Gürhan’ın okuduğu basın açıklamasında Dayanışma’nın mücadelesini kazanana kadar sürdüreceği belirtilirken mücadelenin tüm ülkeye yayılacağına vurgu yapıldı.

Peruklarınız sizi saklayamaz

6 Ekim Paar saat 16.00’da yapılan duyurularda gençlerin landı. “Anaların Öfkesi Katilleri Valilik önünde toplanan katillerinin polis olduğu vurgu- Boğacak”, “Ali’nin Hesabını SoraEskişehir Direniş Forumu, Eskişehir Emniyeti’ne peruk bıraktı. Daha önce Ethem Sarısülük’ün katili polis Ahmet Şahbaz’ın mahkemeye perukla saklanarak getirilmiş ve tutuksuz yargılanmasına devam edilerek korunmuştu. Forum hem bu kararı hem de Ali İsmail Korkmaz’ın katillerinin yargılanmasına Eskişehir dışına alınmasına karar verilmesini protesto için Emniyet’e peruk bıraktı. Polis barikat kurdu Eylem için Eskişehir Valiliği önüne gelindiğinde polis barikat kurarak yolu kapattı. Bu sırada

cağız”, “Ethem’in katili AKP’nin Polisi” gibi sloganlar atan direnişçiler, “katilleri ne kadar gizleseniz de hesap soracağız” denildi.

Peruklar bırakıldı Forum adına açıklama okuyan Özge Uyanık, “Vali Güngör Nazım Tuna, korkma. Korkunun ecele faydası yok” dedi. Perukların katilleri korumaya yetmeyeceğini söyleyen Uyanık, “Gezi şehitlerinin kanları ellerinize kollarınıza bulaştı bir kere” dedi. Açıklamanın ardından ellerdeki peruklar polis barikatına perukları fırlattı. Eylemin dağılmasının ardından polis peruklarını topladı. YARIN GÜNCEL

İSTANBUL

İskele mücadelesini sürdürecekler Abbasağa Forumu kış şartları nedeniyle toplandığı Elektrik Mühendisleri Odası’nda Beşiktaş çevresinde forum yapmaya uygun alanlar ve çay içme eylemiyle çok ses getiren iskele konusunda yapılacak bir sonraki eylem konuşuldu. Kapalı yer konusunda Beşiktaş Belediyesi’ne Fulya Sanat Merkezi, Ortaköy Afife Jale Sahnesi ve Beşiktaş Evlendirme Dairesini istemek için dilekçe verilmesine karar verildi. İskele eylemlerinin devamlılığını sağlamak üzere Abbasağa MMŞP Çalışma Grubu’nun önerisi doğrultusunda Kadıköy-Beşiktaş vapuruna şarkılar eşliğinde binerek Beşiktaş’a düdükler eşliğinde inmek kabul edildi. Eyleminin bayram dönüşü ve vapurun en yoğun olduğu zamanda olması kararlaştırılarak 24 Ekim Perşembe saat 19:45 vapurunda yapılmasına karar kılındı. YARIN GÜNCEL

BURSA

Bursa’daki forumlar işçilerle dayanışıyor Fransız menşeili yapı marketi Leroy Merlin’de çalışan işçiler, toplu sözleşmede anlaşma sağlanamaması üzerine 3 Ekim 2013 tarihinde saat 12:30 da Bursa ve Ankara’da greve çıktı. Grevin dördüncü gününde işçilerin basın açıklamasına Nilüfer Halk Forumu, Uludağ Üniversitesi Forumu, Bursa Emek Forumu, çeşitli il ve ilçe örgütleri katıldı. Basın açıklamasında “Grevimizin başarıya ulaşması için var gücümüzle çalışmaya direnmeye devam ediyoruz. Burada sizin önünüzde tekrar sesleniyoruz. Taleplerimize yanıt verin, çözüm için adım atın, sözleşmemizi imzalayalım. Eğer anlaşmak yerine başka başka yollara başvurmak niyetindeyseniz bize de gereğini yapmaktan başka bir şey yaptırmayacaksınız. Bu daha başlangıç mücadeleye devam. “ denilerek eylem sonlandırıldı. YARIN GÜNCEL


ESAS MESELE

14

9 Ekim 2013

AKP toplumu yine kapsamadı

Demokrasi paketi açıklandıktan sonra tartışmalar devam ediyor. KESK Genel Başkan’ı Lami Özgen’e göre AKP demokrasi paketini öne çıkartarak kendisi faydacı bir tutum sergiledi. İktidar yine kendi parti politikalarının önünü açacak husuları öne çıkardı. Demokrasi paketinin içini boşaltarak reklamcılık yaptı. Lami Özgen’le demokrasi paketini ve AKP politikalarını konuştuk.

RöPORTAJ ULAŞ CİHAN

Demokrasi paketi bir reklam süreci ardından açıklandı. Bu demokrasi paketinin içeriği ambalajı kadar var

mı? Demokrasi paketinin şekillenmesi ve ifadesi AKP’nin kendisine menkul öne çıkardığı bir husus değildi. Başbakan ve bakanlar kurulu üzerinden çeşitli değerlendirmelerde bulundular. Hem içini boşaltmaya yönelik bir süreç hem de kendine yönelik bir yaklaşımı toplum nezdinde kurumsallaştırmak amaçlandı. Toplumun tüm kesimleri başlayan müzakere sürecinin bir parçası olduğunu ifade ederken AKP, demokrasi paketini öne çıkartarak kendisi faydacı bir tutum sergiledi. Demokrasi paketinin içini boşaltarak reklamcılık yaptı. İçerik olarak çözüm sürecinin içini boşaltıyor. Bu paket Kürt halkının taleplerine yönelik köklü bir değişim niteliği taşımıyor. Özellikle içi dışı birbirine denk düşmeyen bir paket ve bu paket bu haliyle demokrasi anlayışı ile örtüşmüyor.

lardır. Bunlar demokratikleşmesinin önünü açmaz. Referandum sürecinde uyguladığı taktiği burada da uyguluyor. Neden siyasi partiler daraltılmış bölgeye neden tepkili? AKP bu daraltılmış bölge sistemi ile neyi hedefliyor?

Bu ülkenin ihtiyacını daraltılmış bölge sistemi karşılamıyor. 12 Eylül’ün en karakteristik özelliği olan seçim barajı hala varlığını koruyor. Erdoğan bundan medet umuyor. Dar bölge muhaliflerin aleyhinedir, buna karşı çıkılmalıdır.

İçerik olarak çözüm sürecinin içini boşaltıyor. Bu paket Kürt halkının taleplerine yönelik köklü bir değişim niteliği taşımıyor. Özellikle içi dışı birbirine denk düşmeyen bir paket ve bu paket bu haliyle demokrasi anlayışı ile örtüşmüyor.

AKP 12 Eylül Anayasası ile mücadele ettiğini söylüyor. Ancak 12 Eylül Anayasası’na, seçim barajına 11 yıldır dört elle sarılıyor. AKP’nin geçmişle hesaplaşma konusunda iki yüzlü tutumunu ortaya koyan önemli bir düzenlemedir. Türkiye’de ki bütün ezilenlerin temsiliyeti açısından seçim barajı tamamen ortadan kaldırılmalıdır. Toplumun tüm kesiminde seçim barajının kaldırılması konusunda hem fikirdir. AKP tek başına iktidar olacak şekilde dar bölge sistemiyle kendini var etmeye çalışıyor. Dar bölge, daraltılmış bölge doğru değildir. Bu ülkenin ihtiyacını daraltılmış bölge sistemi karşılamıyor. 12 Eylül’ün en karakteristik özelliği olan seçim barajı hala varlığını koruyor. Erdoğan bundan medet umuyor. Dar bölge muhaliflerin aleyhinedir, buna karşı çıkılmalıdır.

2010 referandumu ile demokrasi paketinin nasıl bir paralelliği var? Referandumun sözde belli bir çerçevesi vardı. Mesela eski anayasa ile, 12 Eylül ile hesaplaşma vardı. Ve bunun üzerine sivil anayasa öne çıkarılmıştı. Ancak hükümet yine iktidar yine kendi parti politikalarının önünü açacak hususları öne çıkardı. Şu an ki pakette Kürtler, emek ve demokrasi güçleri açısından önemli bulunacak maddeler vardır. Ama var olan maddeler aşılmış adım-

4. Pakette olanlar kadar olmayanlar da gündemdeydi. İşçi cephesinin buna değerlendirmesi nedir? Ne gibi düzenlemeler yapılmalı? Bu ülke demokrasiyle tanışacaksa bunun önündeki engeller kaldırılmalı. Bu paketin içerisinde var olan hususlar emekçilerin talebini karşılamayacak niteliktedir. Birincisi 2911 sayılı kanuna ilişkin atıfta bulunuyor. Bütün toplantılar valilik izniyle gerçekleşecek, burada hedeflenmek istenen emekçilerin haklarını sokakta ifade etmek konusunda valilik

emriyle karşılaşacağı görülüyor. Gezi süreciyle beraber sokakları kullanan muhaliflerin tekrardan sokağa çıkması engelleniyor. KESK’ in 2911’e dayanarak bütün eylemleri mahkemelik. Yasaların bu hali dahi yasakçı, daha geri götürülüyor. Taleplerimizin sokakta ifade edilmesine engel olunuyor. Şu anda var olan Kılık ve Kifayetler yönetmeliği tümden kaldırılmalıdr. Türbana dönelik özgürlük var kravata, saça sakala dair yeni bir düzenleme yok. Bazı düzenlemeler var diyelim: W, X, Q harflerinin kullanıma girmesi. Kürtler saten yıllardır bu

Bütün toplantılar valilik izniyle gerçekleşecek, burada hedeflenmek istenen emekçilerin haklarını sokakta ifade etmek konusunda valilik emriyle karşılaşacağı görülüyor. Gezi süreciyle beraber sokakları kullanan muhaliflerin tekrardan sokağa çıkması engelleniyor. KESK’ in 2911’e dayanarak bütün eylemleri mahkemelik.

harfleri kullanarak çoktan aştılar. Alevilere yönelik birçok talep var. Zorunlu din dersine dair düzenleme yapılmalı. AHİM bu durum hakkında Türkiye’yi mahkum etmiştir. Ancak hala bir düzenleme yok. Cem Evlerinin ibadethane olarak tanınması var. Anadilde eğitimi özel okulları devredek bir hakkı sermayeye devrediyor. Ocak ayından başlayan müzakere sürecinin ilerlemesi için Terörle Mücadele Kanunu’nun kaldırılması lazım. Hasta tutsaklar var. Tutuklu Belediye Başkanları mevcut. Bu tür mevzuları hükümet görmezden gelip kendi ihtiyaçlarına cevap verecek düzenlemelere gitti. Sonuç itibarıyla kendisine düşen sorumluluğu yerine getirmiyor. Polis eliyle baskı devam ediyor. Var olan çatışmasızlık koşulların bitmesi yeniden bir savaş halini doğuracaktır. Bu da hükümetten sorulur. Toplum bu pakete kanmamalı, harekete geçmelidir. Aksi takdirde hükümet konuyu ilerletecektir. AKP ‘nin demokrasi ileriye götürdüğünü düşünenler de var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Geniş kesiminin ifade ettiği talebi görmezden gelerek sadece kendi ihtiyaçlarına cevap veren uygulamalar içerisinde. AKP’nin tabanı da yüksek sesle söylemese de bu yapılanları desteklemiyor. AKP’nin bu süreci ileri götürmeyeceğinin herkes farkında. AKP kendisine oy vermeyen kesimin taleplerine kulak vermesi önemli olan. Emekçiye, Alevile-

re, Kürtlere kulak asmayacak bu neyin sürecidir. Kürt hareketinin taleplerine sıkıştığı için cevap vermek zorunda kaldı. AKP durduk yere bir hak vermiyor, taleplerin yerine getirilmesi için

Gezi sürecinden sonra parklarda ortaya çıkan forumlar kolektif demokratik bir tutumdur. Değişik kesimleri bir araya getirerek oluşan bir tutum sistemine dönüşümüne hizmet edecektir. Toplumun uzun süreli dönüşümüne ihtiyacı vardır. Kolektif iradeyle ortak fikir ortaya çıkarmaktadır. bedel ödeyen geniş bir kesim var. ‘Manipülasyon yoluyla ilerletiyorum’ demokrasisiyle hükümet bir yere gidemez. Birçok ilde forumlar devam ediyor. Doğrudan demokrasi uygulanıyor. Forumların demokrasi paketine alternatif olarak bir demokrasi örneği olduğunu söyleyebilir miyiz? Demokrasi denilen aşağıda

Lami Özgen kimdir? Lami Özgen, 1963 yılında Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde doğdu. 1989 yılında Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Biyoloji Bölümünü bitirdi. Ankara’da Biyoloji Öğretmeni olarak mesleğine başladı. 1990 yılından bu yana eğitim emekçilerinin örgütlenme çalışmalarında yer aldı. 2000-2005 yılları arasında Eğitim Sen Ankara 2 No.lu Şube Yönetim Kurulu üyeliği yaptı. 2011 yılında yapılan KESK Kongresinde MYK üyesi seçilerek KESK (Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu) Genel Başkanı oldu. Lami Özgen, 3 Nisan 2013 tarihinde Ak Parti Hükümeti tarafından açıklanan ve barış sürecini yönetecek olan 63 kişilik Akil İnsanlar listesine Güneydoğu Anadolu Bölgesinden girmiştir. yukarıya olur. Cumhuriyet kurulduğundan bu yana üstten bir yapılanma vardır. İnsanlar belirli bir ortaklaşma ile kendi demokrasini yaratmaya çalışacaktır. Gezi sürecinden sonra parklarda ortaya çıkan forumlar kolektif demokratik bir tutumdur. Değişik kesimleri bir araya getirerek oluşan bir tutum sistemine dönüşümüne hizmet edecektir. Toplumun uzun süreli dönüşümüne ihtiyacı vardır. Kolektif iradeyle ortak fikir ortaya çıkarmaktadır. Bu bağlamda yeni bir toplum yapısına hizmet ediyor. Gerçek bir demokrasi inşası oturmuş olur.

28 Mart 2012 tarihinde KESK’in Kızılay’da yaptığı, iki gün süren ve polis saldırısı ile sonlanan eğitimde 4+4+4 sistemini getiren yasaya karşı yapmış olduğu eylemde aralarında KESK Genel Başkanı ve Genel Sekreterinin de aralarında bulunduğu 502 kişi hakkında dava açıldı.


DUNYA

15

9 Ekim 2013

Çin füzelerine tepki

Dünya Turu

ABD

Bütçe vurgunu

Türkiye, uzun menzilli füze savunmasını, ihaleyi kazanan Çin şirketi CPMIEC’den alıyor. Suriye’ye savaş açmak isteyen AKP hükümeti, silahlanmaya devam ediyor. Füzeleri CPMIEC’le ortak üretecek olan Türkiye, silah satma provası yapıyor. ABD ve NATO, Türkiye’nin Fransız veya Amerikan şirket yerine Çin’den füze almasına tepki gösterdi. istanbul OĞUZHAN ÖZKAN

Türkiye, uzun menzilli füze savunma sistemini Çin Halk Cumhuriyeti’nden CPMIEC isimli firmayla yapmış olduğu 3 saatlik görüşme sonrası almaya karar verdi. CPMIEC şirketi, İran’a füze sattığı gerekçesiyle ABD’nin kara listesinde olan bir şirket. 3.44 milyar dolar karşılığında füzeler CPMIEC’yle birlikte Türkiye’de üretilecek. İhaleyi Çin’in kazanmasında ucuz fiyatın yanında, füzelerin Türkiye’de birlikte üretileceği etkili olduğu söyleniyor. Savunma Sanayi Müsteşarı Murad Bayar, görüşme öncesi yapmış olduğu açıklamayla en yakın ihtimalin Çin olduğunu, ihaleye katılan Rus şirketinin ise değerlen-

dirme dışı olduğunu belirtti. Sözleşmenin imzalanmasından 4 yıl sonra teslimatın tamamlanmasını beklediklerini söyledi. Bayar, ayrıca Füze Savunma Projesi kapsamında, NATO’nun hiçbir bilgisinin Çin’le paylaşılmadığını söyledi. Silahlanmaya devam Rusya-ABD-Suriye üçlüsünün anlaşması sonucunda, Suriye’ye savaş açma konusunda ısrarcı olan AKP hükümetinin planlarının boşa düşmesi, AKP’nin tepki olarak silahlanmasında Çin’i seçtiği konuşuluyor. Hala savaş planları peşinde koşan AKP hükümeti silahlanmaya ara vermeden devam ediyor. AKP hükümeti, bu silahlanmanın ülke savunması için gerekli olduğunu söylese de; Reyhanlı’da,

Ceylanpınar’da insanlar daha fiili savaş başlamadan öldüler. Silahlanarak, kendimizi nasıl savunacağımız hala soru işareti. Tepkiler artıyor ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir sözcü “Türk hükümetinin ABD’nin yaptırım uyguladığı bir şirketle, NATO sisteminde ya da kolektif savunma kapasitesi içinde kullanılamayacak bir füze savunma sistemi için görüşmeler sürdürmesiyle ilgili ciddi endişelerimizi ilettik. Bu konudaki görüşmelerimiz sürecek” diyerek Türkiye’nin Çin’le silah anlaşması yapmasına tepkilerini belirttiler. NATO ise Türkiye’nin Çin’le yapmayı hedeflediği ortak hava savunma sisteminin teknik açı-

dan, NATO’nun hava savunma sistemiyle uyum teşkil etmesinin mümkün olmadığını söyledi. NATO yetkilileri daha sonrasından yapılacak değişikliklerle füze sisteminin NATO standartlarına getirilemeyeceğini de belirttiler. “Endişeler yersiz” Türkiye’den yetkililer tarafından ABD ve NATO’nun tepkilerine karşı yapılan açıklamayla “Endişe beyanı doğru yaklaşım değil. Henüz verilmiş bir karar yok, görüşmeler sürüyor. İlgili birimlerimiz ve NATO yetkilileri arasında istişareler yapılıyor. En iyi teklifi Çinli firma verdiği için görüşmelere ilk olarak onlarla başlanacak” denildi.

İtalya açıklarında gemi battı: 300 ölü Sicilya açıklarında göçmenleri taşıyan gemi battı. Batan gemiden 103 kişinin cesedine ulaşıldı. Yetkililer ölü sayısının 300’e yakın olduğunu bildirdiler. Yetkililer tarafından, gemide çoğu çocuklardan oluşan yaklaşık 500 kişinin bulunduğu söylendi. Batan geminin içinde kalan çok sayıda cesede hala ulaşılamazken, kazadan 150’i aşkın göçmen sağ olarak kurtuldu. Gemi motorunun Lampedusa’ya yaklaşırken durduğu ve su almaya başladığı öğrenildi. Gemide, geçen gemilerden yardım almak için ateş yakıldığı ve bu ateşin kısa bir sürede gemiyi sardığı belirtildi. Ateşten korunmak için herkesin bir tarafta toplanmasının, gemiyi alabora ettiği düşünülüyor. “İtalyan değil, Avrupa trajedisi” İtalya İçişleri Bakanı Angelino Alfeno, 35 yaşındaki Tunuslu kaptanın kaza sonrası da tutuklandığını söyledi. Alfona, “Bu bir İtalyan trajedisi değil, Avrupa’nın trajedisidir. Lampedusa adasını İtalya’nın değil, Avrupa’nın sınırı olarak düşünmek gerekir” dedi. İtalya’da bir günlük ulusal yas ilan edildi. YARIN GÜNCEL

Mısır

Tahrir’e akın

Mısır ’da Darbeye Karşı Gençler Hareketi, Tahrir Meydanı’na girilmesiyle, Muhammed Mursi’ye karşı yapılan darbenin “ölüm ilanı” olacağını belirtti. Dağıtılan bildirilerde, “Yarın devrimcilerin Tahrir Meydanı’na girmesi askeri darbenin ölüm ilanı anlamına gelecektir. Tahrir’i kapatma kararı bizi engelleyemeyecektir. Kapatma kararı, askeri darbenin güçsüzlüğünün ve düşmeden önceki son aşamaya geldiğinin göstergesidir” denildi. Kahire’ye gidenleri güvenlik güçleri engellemeye başladı. Mısır Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan ilk açıklamalarda ülke genelindeki gösterilerde 15 kişinin öldüğü 83 kişinin yaralandığı duyruldu. Bunun yanı sıra 134 kişi de güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındı. YARIN DÜNYA

İran

Topraklarını istiyorlar Brezilya’da, hükümetin, anayasa değişikliği ile milletvekillerini de sınır belirlemesine dahil etmesi halkı sokaklara çıkarttı. Soya üreticileri ve çiftlik sahiplerinin her gün daha fazla topraklarını tecavüz etmesinden yakınan yerliler protesto eylemlerine başladılar. Meclis önünde toplanan yerliler, meclis binasına girmek isteyince polis göz yaşarıcı gaz ve copla saldırdı. Yerliler polis saldırısı sonrası, meclis etrafındaki yolları trafiğe kapadılar. Yerli halk başka protesto gösterileri de düzenlediklerini belirtirken Kayapto Kabilesi’nin şefi Raoni, “Biz burada farklı topluluklar olarak bulunuyoruz, şiddetle alakamız yok, kongre ile diyalog başlatmak istiyoruz. Bizim insanlarımıza zarar verecek kanunlarla ilgili endişelerimiz var” dedi. 200 milyon nüfusu olan Brezilya’da, Amazon’daki toprakların %12’sine sahip olan yerli halk nüfusun %1’ini oluşturuyor. Çiftlik sahipleri ise toprakların %46’sına hükmediyor. YARIN GÜNCEL

Obama, bütçedeki çıkmaz yüzünden süren kriz ve kimi kamu hizmetlerinin askıya alınması çerçevesinde, Asya gezisini iptal etti. Obama, Endonezya’ya yapılacak Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği toplantısına katılacaktı. Endonezya Dış İlişkiler sözcüsü Teuku Faizasyah, Obama’nın Endonezya Cumhurbaşkanı’nı arayarak özür dilediğini söyledi. Sözcü, gezinin yeni bir tarihe aktarılmadığını belirtti. United Technologies, ülkede hükümetin “kepenk indirmesinin” kendilerini zarara uğratacağını gerekçe göstererek binlerce çalışanını zorunlu izne göndereceğini açıkladı. İlk olarak 4 bin işçiyi izne göndereceğini belirten United Technologies, Kasım ayı başına kadar ABD Hükümetinin “açılmaması” halinde 5 bin çalışanı daha zorunlu izne göndermek zorunda kalacaklarını belirtti. YARIN DÜNYA

Meclisten destek

“Köle” tazminatı 14 Karayip ülkesi, 400 yıl boyunca sürdürülen köle ticareti sonucunda ortaya çıkan felaketler sebebiyle İngiltere, Fransa ve Hollanda’ya dava açmaya hazırlanıyorlar. Üç ülkenin dava sonucunda yüzlerce milyar avro ödeyebileceği söyleniyor. Karayip ülkeleri arasında ekonomik işbirliğini hedefleyen CARICOM, Uluslararası Adalet Divanı’na müracaat etmek için hazırlıklarını devam ettiriyor. İngiltere ve Fransa, geçmişte yaptıkları açıklamalarıyla, geçmişte yaşanan insan ticaretinden dolayı üzüntü duyduklarını belirtip, gerekli tazminatları, zarar görenlere ödediklerini söylemişlerdi. İngiltere, tazminatını köleliği kaldıran toprak sahiplerine öderken; Fransa var olan borçları sildiğini söylemişti. 400 yıl boyunca süren köle ticaretinde 12 milyon Afrikalının, Atlantik Okyanusu’nu aştığı tahmin ediliyor. YARIN GÜNCEL

Ruhani’nin Obama’yla telefonda görüşmesi, çoğu dini liderden ve Ayetullah Ali Hamaney’in vekillerinin oluşturduğu meclisten onay aldı. Meclis görüşmesi sonrası 290 vekilden 230’u Ruhani’yi destekleyen açıklamayı imzaladı. Açıklamada, “Bölgesel ve uluslararası sorunların müzakereler yoluyla çözümünü arayan güçlü ve barışçıl bir İran imajı sunduğu için Ruhani’ye destek sunulduğu” belirtildi. Meclis Başkanı Ali Laricani’nin de Ruhani’nin BM’deki konuşmasını övdüğü kaydedildi. Bu destek “Hamaney’in Ruhani’ye arka çıkması” olarak yorumlandı. Ruhani de, “Nükleer sorunda Hamaney’in kendisine tam yetki verdiğini” vurgulamıştı. Devrim Muhafızları Lideri Ali Caferi, Ruhani’nin ABD’de dik duruş sergilediğini, telefonu da reddedip ABD’den somut adım beklemesi gerektiğini belirtti. YARIN DÜNYA


YAKLASIMLAR

16

9 Ekim 2013

yazdı

Öncelikle Yoğurtçu Parkı Forumu, Sosyal Medya çalışma masasından bir gönüllü olarak söyleyebilirim ki, kış aylarına sıcacık direnişçi, mücadeleci yüreklerle ve “Kış da olsa söyleyeceklerim bitmedi!” diyenlerle devamlılığını gün geçtikçe sürdürüyor. Dostlarımızın, arkadaşlarımızın forumumuza gelip düşüncelerini belirttiği kürsümüz, kış aylarına yaklaşsak da demokrasinin ocağı olduğundan, ateşini Gezi direnişinin ruhuyla korumaya devam ediyor. Sözlerimizdeki hoşgörü, saygı, beraberlik, özgürlük, barış gibi haklı arayışlar, hiçbir zaman yorgunluğa dahi gitmedi ve merkez nokta olarak gördüğümüz forumumuzun görüşleri esas alındı. Zaman zaman kendi evinin sorumluluğunu unutup, Yoğurtçu Parkı Forumu için faydalı birçok şeyi yapmaya çalışan, işinden gücünden sıyrı-

lıp forumun canlılığını kendine görev edinen birçok arkadaşımızla büyük adımlar atmaya devam ediyoruz ve adımlarımızın birçoğunu da başardık. Forumun daha düzenli ve disiplinli ilerlemesi için gün gün plan çıkarmaya çalıştık ve

Bizi zorlayacak olan bu fırtınalı süreç için kapalı alan çalışmalarımız ve görüşmelerimiz uzun süredir gündemdeydi. Yaklaşık bir ya da bir buçuk ay öncesinden kış aylarına hazırlılığı gündem konusu olarak defalarca konuşup tartıştığımızı söylemek istiyorum.

YUDUM AKYILDIZ

Yoğurtçu Forumu’ndan Yudum Akyıldız’a “Forumlar kış aylarındaki mücadelesine nasıl hazırlanıyor (seçimler vs) forumun katılımını güçlü tutmayı ve devamlılığını nasıl sağlamayı düşünüyorsunuz?” diye sorduk. Akyıldız’ın cevabı ise forumların toplumu sanıl kucakladığını ve yeni bir dönemin kapılarının yegane anahtarı olduğunu gözler önüne serdi. her hafta etkinlik olması gerektiğini düşündük. Etkinliklerimize ve direnişe sahip çıkan konuşmacılarla paneller düzenledik. Film gösterimi yaparak beraber olmaya çalıştık ve hayatımıza başka bir boyutta renk katan Çapulcu Takas Pazarı’nı gerçekleştirdik. Bizi zorlayacak olan bu fırtınalı süreç için kapalı alan çalışmalarımız ve görüşmelerimiz uzun süredir gündemdeydi. Yaklaşık bir ya da bir buçuk ay öncesinden kış aylarına hazırlılığı gündem konusu olarak defalarca konuşup tartıştığımızı söylemek istiyorum. Forumun çalışma masası gönüllüleri ve katılımcıları gerek forumda, gerekse toplantılarında çeşitli somut önerilerle bu konuyu gündemde tutmayı başararak, forumumuzun geleceği açısından önem taşıdığından, öncelikli konu olarak tartışmaya ça-

lıştık. Somut önerilerimizin hepsi, ısınma sorunu, kapasite ve olası zor koşullar kapsamında, en ince detayıyla düşünülmüş çok güzel önerilerdi ve genel irade forumun devamlılığı ve canlılığıydı. Katılımcıların düşünceleri ve önerileri, forum alanı içinde veya dışında bulunan takipçilerimiz (dinleyicilerimiz) ve gönüllü olarak hayatının büyük kısmını buraya adayan arkadaşlarımızın düşündükleriyle eş değerdeydi. Bu konuda Kadıköy Belediyesi ile olan görüşmeler başlayıp hız kazanırken, parkımızı bırakmak istemeyen, asıl evimiz parkımızdır, diyen çokça dostlarımız oldu ve gönülden desteklediğimiz bir durumdu. Parkların açık alan olduğundan, hava koşulları ve en önemlisi sağlık problemlerimizin ortaya çıkmaması için Kadıköy Belediyesi ile görüşmeler sonucunda Barış Manço Kültür

Merkezi’nde forumumuzun devamlılığı adına bir adım daha attık. Forumun canlılığı bazı zamanlar katılım anlamında kan kaybına uğradıysa da, Gezi direnişini, o güzel beraberliği unutmayan ‘gezi’ciler, çapulcular, mücadeleyi ve beraberliği ant içmiş dinleyicilerimiz ve arkadaşlarımız sayesinde forumlarımızıtekrardan ayağa kaldırıp yola koyulmamız gerektiğini anladık. Bunun için herkese eve gitmeden önce eleştirisini, görüşünü, düşüncesini söylemesi için mikrofonu uzattık. Hala bunu sürdürmekteyiz. Forumların Gezi direnişinden doğma birleşme oluşumları olduğunu düşünerek, polis terörüne, anti-demokratik hareketlere, genç arkadaşlarımızın ölümüne ve katillerinin serbest bırakılışına dur demek için, “Kış da olsa söyleyeceklerim bitmedi!” diyen bütün dostlarımızı forumlarımıza çağırıyoruz ve çağırmaya devam edeceğiz. Özgürlük arayışının, düşünce özgürlüğünün kısıtlandığı bu süreçte, adımlarımızı artık onlar için değil, halk için, gencinden yaşlısına tüm insanlık için attığımız bir toplum mekanizmasıyla, herkesin sözünün önemli

Forumun canlılığı bazı zamanlar katılım anlamında kan kaybına uğradıysa da, Gezi direnişini, o güzel beraberliği unutmayan ‘gezi’ciler, çapulcular, mücadeleyi ve beraberliği ant içmiş dinleyicilerimiz ve arkadaşlarımız sayesinde forumlarımızı tekrardan ayağa kaldırıp yola koyulmamız gerektiğini anladık.

Sen yoksan bir eksiğiz

bir yere sahip, Gezi Ruhu’nu ve beraberliği yaşatmanın tam da fırsatı olduğu forumlarımızda kaynaşarak başaracağımızı herkese anlatıyoruz. Etkinliklerimizde hep beraber çalışmak istiyoruz, beraber yürümek istiyoruz. Toplantılara herkesi beklerken, içlerinde iyi ya da kötüye dair ne varsa bizlerle, forumdaki arkadaşlarımızla paylaşmasını bekliyoruz. Hep beraber olalım istiyoruz. Çünkü sensiz, biz eksiğiz. Çünkü bu daha başlangıç!

Yeni demokrasi paketi ve andımız SESSİZLİĞİN UĞULTUSU Filiz Aküzüm AKPHükümeti’nin gündeme getirdiği herkesin içeriğini merakla beklediği yeni demokrasi paketindeki reformlar beklentilerimizin çok altında olmuş, olsada içerikteki değişikliklerden beni en çok duygulandıran şey ta ilkokul sıralarındayken yağmur,çamur,sıcak,soğuk demeden sabahın erken saatlerinde uykusuz bazen de kahvaltı yapmadan andımız için yapılan töreni kaçırma korkusuyla tabana kuvvet okula koştuğum günleri hatırlamak oldu.

Yıllar sonra öğretmenlik mesleğine ilk adım attığım Iğdır’ın bir kürt köyünde , yönetici kadrosu tamamıyla Türk ve Azerilerden oluşan okulda ilk Doğulu öğretmen olmanın acısını ve dışlanmışlığını bir kez daha yaşadım. Çünkü ilkokul sıralarında iken taşındığım Mersin vilayetine Doğulu kimliğimizden dolayı kiralık ev arayan rahmetli annem ile ağabeyime daire verilmemişti. Acılarım, tayin olduğum bu küçük şirin köyde tekrar tazelenmişti ve bu şirin köyde yaşayan küçük öğrenciler benimle aynı kimliği paylaşmaları sebebiyle kısa sürede bana çok ısınmışlardı. Ağrı Dağı’nın eteğindeki okulumda ısınma problemi yetmiyormuş gibi bir de üstüne bıçak gibi keskin soğuk, havada lapa lapa ya-

ğan karın altında “Türküm, Doğruyum, Çalışkanım” diye başlayan andımızı okuyan çocukların soğukta tirtir titreyişi şuursuz bakışı “Bir an bitsede bu seronomi bir anda bitsede kendimizi sınıflara atsak” derecesine içlerinden geçen duyguyu ve sabırsızlığı derinden hissedebiliyordum. Yıllar sonra tayin olduğum memleketimde görev yaptığım okul müdürünün göğsünde Atatürk rozeti ile okulda çalım atması uykusuz ve isteksiz bir şekilde andımızı okuyan çocuklara hakaret edip, azarlayan, tekrar tekrar okutan okul müdürünün öğrencilere sanki Cumhuriyet, okuldan gidiyormuş gibi bir hava estirmesiyle korkuya kapılan küçük öğrencilerin yaşadığı trajik olay belki de yaşamları

boyunca unutamayacakları katı dayatmalardan sadece biri olarak zihinlerine çakılıp kalacaktır. Tüm karşı çıkmalarım, derin tartışmalara ve her seferinde nefrete dönüşüyordu.”Varlığım Türk varlığına armağan olsun” diye biten andımıza koşullanan ve kendisini bundan haz duymaya zorlayan varlığını kime, niye, niçin armağan ettiğini bilmeyen paranoyaya yakalanmış bir neslin çocukları çalan zil sesiyle yayından fırlayan ok gibi “oh be dercesine” onların sınıflara dalışlarına şahit oluyordum daha birkaç gün öncesine kadar. Dağılmış imparatorluğun topraklarında aynı amaç için çarpışan farklı etnik orijine sahip insanlar arasında o dönemlerde herhangi bir

etnik ayrıma gidilmezken cumhuriyet sonrasında canı pahasına çarpışan insanların torunlarına yönelik farklı cephelerden farklı siyasi yaptırımlara gidildi ve çeşitli politik saldırılarla dar bir çembere sıkıştırılan Türkiye sınırları içerisinde yaşayan etnik kimlik mağduru vatandaşlar bazen zorunlu göçe bazen de kendi öz kimliklerinden tecrit edilme siyaseti ile pozitif ayrımcılığa tabi tutulmuş bu nedenle etnisite ve inanca dayalı sorunların günümüze kadar farklı bir boyut kazanıp büyümesine, bölünme fobisine yakalanmış bir kesimin tepkisine neden olmakla kalmamış sorunların çözümü için atılacak olan olumlu, makul adımlarında önünü kesip toplumu krize sokarken süreci ise sekteye

uğratmıştır. Lozan Anlaşması’ndan sonra azınlık okullarındaki problemler andımız, ana dilde eğitimle ilgili problemlerin 2000’li yılların modern Türkiye’sinde hala bir tartışma konusu olması hayret vericidir doğrusu. Hiçbir Avrupa ülkesinde bu türden uygulamara yer verilmezken Türkiye’de farklı din ve inanca sahip vatandaşların temel insani değerlerden ve bu haklardan mahrum kalışı üzücü olmakla beraber hükümetin getirdiği bu yeni reform paketi ile bir anlamda da neredeyse bir asırdan beri varlığını sürdüren , yasalaşmış bu devlet geleneği de böylece sobelenmiş oldu. Hafızalarımızda güzel izler bırakmayan okunmadığı takdirde , siyasi suçluymuşuz gibi bir hissiyata kapılmamı-

za sebebiyet veren böyle bir uygulamanın rafa kaldırılması benim kırgınlığımı , acılarımı tam unutturmasa da açılan paketten reform diye önümüze serilen kimilerinin memnuniyetine kimilerinin ise tepksine yol açan bu yeni düzenleme aslında Türkiye’nin siyasi ve sosyal yapısındaki dramatik dönüşümün ifadesi olduğu gerçeğini bir kez daha ortaya koymaktadır.Dönemin iktidar gücünü temsil eden siyasilerin meşru bir kılıf geçirip bizlere gümüş tepsiyle sundukları bu uygulamayla benim hiç tatlı anılarım olmadı ama bizlerden sonra gelecek olan nesillerin zihinlerinde güzel anılar bırakmasını temenni ediyorum.


04 EKiM 2011 YARIN


YAKLASIMLAR

17

9 Ekim 2013

Artık biber gazımızı kendimiz üreteceğiz yazdı

Tüm toplumsal olaylarda biber gazı kullanıldığından, en önemli milli ihtiyaçlarımız arasında yerini almıştır. Şimdiye kadar her şeyi ithal ettiğimiz gibi onu da ithal ediyorduk. Artık kendimiz üreteceğiz. Biber gazı hem kullanımı kolay hem insanlar üzerinde etkili bir madde. Biber gazını atıyorsunuz, en az bir kişinin gözünü çıkarıp, binlerce kişiyi soluksuz bırakıyorsunuz. Kullanımı çok pratik ve iyi sonuç alıyorsunuz. Diğer türlü coplamak hem güvenlik görevlilerini yoruyor, hem daha az kişiyi dövebiliyorsunuz. Gerçi güvenlik görevlilerimiz bu konuda çok iyiler, dövme konusunda dur durak bilmez, ne kadar yorgun olurlarsa olsunlar, bir gösterici dövülecekse, değil dövmek, öldürüyorlar bile. Bu konuda her zaman destan yazabilirler görev aşklarından dolayı. Gezi parkı olayında üç beş çevreci insanın, buradaki ağaçlar kesilmesin, herkesin istediği zaman gezinebileceği, ağaçların gölgesinde dinlenebileceği park olarak kalması için başlattığı harekete, güvenlik görevlilerinin öfke dolu saldırısı karşısında, yeter diyen insanların bir araya gelmesi ile olaylar büyüdü, birçok insanımız yaralandı, gözlerini kaybetti, felç oldu, gencecik yaşlarında hayatlarını kaybettiler. Ellerinde hiçbir saldırı aleti bile yokken. Bibergazı ülkemiz için önemli ve temel bir ihtiyaç. Çünkü insanlar sokağa çıkıp, işsizliğe itiraz ediyor, hükümetin, bir yıl uygulama sonucu başarısız bulduğu eğitim sistemine, en başından itiraz ediyor, iş kazalarında;

işçilerin ihmaller zincirinde ölüp gitmesine itiraz ediyor, kadın cinayetlerini hükümetin, Allah’ın emri olarak görüp hiçbir şey yapmamasına itiraz ediyor, satılan iskelelerine, parklarına, yok edilen ormanlarına, yaşam haklarına müdahaleye itiraz ediyorlar. Bu yüzden de itiraz konuları hiç bitmiyor. Toplanıyorlar, birler, binler, onbinler bir araya geliyorlar. Yürüyor, koşuyor, konuşuyor, bisiklet sürüyor. Tencere tava çalıyor, çay içiyorlar. Hiç yerlerinde kuzu kuzu oturmuyorlar. Bunları kuzuya çevirmek için birçok yol deneniyor. Bunlardan biri de biber gazı kullanmak. Bu durumdan birçok ülke, pek memnun. Çünkü en fazla gaz ve bunları kul-

lanmak için araç gereç alan ülkeyiz. Amerika, Brezilya, İspanya gibi ülkelere milyar dolarlar ödüyoruz bunlar için. Bu parayı ülkemizdeki insanlar ekmek için bile görmemiştir. Ekmeğe yapmadığımız harcamayı, biber gazı, toma ve diğer silahlara yapıyoruz. Tabi sırf bunlar değil bu ülkede en iyi istihdam alanı emniyet. Bari polis olayım dediğin anda en fazla bir yıl çabalarsın ve hemen atanırsın. Diğer mesleklerde bekle, art arda sınavlar, açılmayan kontenjanlar. Yıllarca bekle, belki de sonunda hiç atanmaz, ne iş olursa yaparım moduna girip hayat mücadeleni sürdürürsün. Bize biber gazı satan ülkeler, ne kadar gerçekçi bilinmez ama ülkemizde; in-

sanlara karşı çok biber gazı kullanıldığından, artık bize gaz satmama kararı almışlar. Böyle bir pazarı kim kaybetmek ister, o ayrı bir konu. Çünkü onlar açısından çok iyi bir ihracat kalemi. Ama artık onlara bile ‘yeter’ dedirtdik. Tabi onlar bize gaz vermedi diye hükümet gazsız kalacak değil. Hemen Tübitak ile görüşüldü ve yerli biber gazı üretilmesine karar verdiler. Tabi ki illa kullanılacaksa yerli olsun, kendi bilim adamlarımız, kendi köylümüz kazansın. Gerçi hep köylü, ektiğine, diktiğine, pişman edilir. Ya elindeki ürün hiç alınmaz, ya maliyetinin altında fiyat verilir ama olsun. Bizim insanımız kanaatkâr, sabırlı, ne gelirse

ELİF KARAN

İyi

çok şükür buna der. Alamadığına değil, aldığını düşünür şükreder Allah’a. “Allah devletimize zeval vermesin” diye de dua eder. Oysa ülkemizin ve insanlarımızın biber gazına, kocaman adliyelere, cezaevlerine değil, istihdam sağlayacak fabrikalara, kaliteli eğitim ve öğretim verebilecek okullara, bilim adamı, mucitler yetiştirebilen üniversitelere ihtiyacı var. İnsanların fikirlerini gazlanmadan, coplanmadan açıklayabilecekleri, bu fikirleri en azından dinleyebilecek, yöneticilere ihtiyacı var.

Ekmeğe yapmadığımız harcamayı, biber gazı, toma ve diğer silahlara yapıyoruz. Tabi sırf bunlar değil bu ülkede en iyi istihdam alanı emniyet.

FİLİZ AKÜZÜM

Polis tarafından katledilen ya da yaralanan insanlarımızın bir çoğu biber gazı sonucu meydana geldi. AKP Hükümeti’nin orantılı müdahaleden kastı insanları boğulana kadar gaza maruz bırakma ya da kafasına fişekle vurup ‘etkisiz hale’ getirme. Elife Kaya’nın gaz bombası üretmeye hazırlanan Türkiye yazısını yayımlıyoruz.

İyi Kötü Çirkin

Kötü

Fatih Altaylı Habertürk

Altaylı, binlerce gözaltında kayıbın faili olmasına rağmen sadece iki yıl ceza alan Mehmet Ağar’ın yeniden cezaevine girecek olmasından mutsuz olduğunu yazıyor. Altaylı: “MEHMET Ağar için üzülüyorum. Geçmişte yaptığı her şeyi onayladığım veya saygı duyduğum için değil. Ama bir dönemin tüm suçunu onun omuzları üzerine yıkıp, onunla hesaplaşılarak dönemle hesaplaşılacağı zannedildiği için. Bir el, kime ait olduğundan emin olamadığım bir el 1990’lı yılların “devlet politikası”nın hesabını Mehmet Ağar adına fatura ediyor… Bir dönem “kendini devlet zannedenlerin” emriyle “her şeyi legalleştirmek”, bir başka dönem hesap vermeyi gerektirir. Asla ve asla da “Ben yapmadım, yaptırdılar” diyemeden.”

Çirkin

Engin Ardıç Sabah

günlüğü İlker Eraslan

Ali İsmail’i arkadaşları öldürmüştür diyen Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna, katiller ortaya çıkınca dahi polisi korumaktan vazgeçmemişti. En son da kendi açıklamaları ile ilgili haber yapan Radikal Gazetesi muhabiri İsmail Saymaz’a mail göndererek hakaret etti. Konuyla ilgili T24 yazarı Aydın Engin’in yazısını yayımlıyoruz.

Oğlum Vali, biraz fazla rahatsın. Kendini tek parti döneminin haşmetli, azametli valileri gibi sanıyorsun. Yanlış. O valilerden değilsin. Onlar –mesela – bir gazeteciye bırak “oğlum İsmail” demek, “Lan İsmail” bile diyebilirlerdi ve bizim fukara İsmail Saymaz da boynunu büküp susmak zorunda kalırdı. Ama astığı astık, kestiği kestik, ağzından çıkan kanun, kendisi ete kemiğe bürünmüş devlet olan valiler dönemi bitti. Biteli epey oldu. Ama anlaşılan sen bunun farkında değilsin. Bugün artık yurttaşlar, bir vali kendilerine ne yapması, neyin nasıl yapması,

Özgentürk, Pazar günkü yazısında Yiğit Bulut’a sesleniyor: “Bu iktidar sayesinde demokrat, liberal gibi sözcükler öylesine bir düşüş ivmesi gösterdiler ki, Başbakan’ı övmek için geriye bir tek “sosyalist” sözcüğü kaldı. İşin püf noktası burada, dünyada gücünü yitirmeyen ender sözcüklerden biri“sosyalist” sözcüğüdür. Bu sözcük de tıpkı devrim gibi, dünyanın tüm iyi yanlarını temsil eder. En güçlü yanlarını! Demek ki başdanışman Yiğit Bulut, Tayyip Bey’in giderek aşağılara doğru çekildiğini görmüş ve “asıl sosyalist Erdoğan’dır” cümlesini bastırmış ki, biraz yukarı çekilsin. Teşekkürler Yiğit Bulut, sosyalist olmanın değerini anladığınız için. Ama örneğiniz umutsuz vaka.”

Ardıç Vietnamlı komutanın ölümüne değinirken, mücadelelerin öldüğünü ima ediyor Pazar günkü yazısında. Ardıç: “Vietnam’da “pisliği yapan” da komünistlerdi aslında. ABD, dünya savaşının son aylarında Yalta’da varılan “paylaşım anlaşmasına” saygı gösteriyor, Sovyet nüfuz bölgesine bulaşmıyordu. Tam tersine, komünistler sürekli mızıkçılık ettiler… Fakat gün geldi, kapitalist emperyalistler de İsrail vasıtasıyla su koyuverdiler. Sistemlerin biri battı, öteki sıkıntı içinde. Ölülere soramayacağım için, o zamanlar “Fruko” tabir ettiğimiz “toplum polisinin” copuna aşina olan eski arkadaşlara soruyorum: Vietnam’ın yarısının değil de tamamının komünist olabilmesi için dayak yemeye değer miymiş?

Melih Gökçek ve Ahmet Hakan’ın twitter’da en çok atışan ikili olarak bir talkshow programına çıkması üzerine “başgan” yine en çok tiye alınan twitter fenomenlerinden biri oldu...

Oğlum Vali AYDIN ENGİN yazdı

Işıl Özgentürk Cumhuriyet

nasıl yaşaması gerektiğine dair öğüt vermeye kalktığında “Oğlum Vali orda bir dur bakalım” demesini biliyorlar. Üstelik bunun anaların ak sütü gibi helâl yurttaşlık hakları olduğunu da biliyorlar. Gazeteciler ise haber yapar, yazı yazarken “Acep bu yazdıklarım valinin hoşuna gider mi, gitmez mi; vali bana kızar mı, kızmaz mı” gibi ürküntüleri çoktan unuttular. Gazeteciler ne yazacaklarına, neyi nasıl yazacaklarına artık sadece ve sadece kendileri karar veriyorlar. Senin farketmediğin bir incelik daha var: Gazeteciler de, sıradan yurttaşlar

da tanımadıkları, yakınları olmayan birinin kendilerine “sen” diye seslenmesinden hoşlanmıyorlar ve buna izin vermiyorlar. Bunu yapanın bir vali olması umurlarında bile değil. Uygar insanların birbirlerine “siz” diye hitap etmeleri gerektiğini biliyor ve ihtiyacı olana da öğretiyorlar. Ancak bu sıradan nezaket kuralına kulak asmayanlara, o bir vali bile olsa “Madem öyle, ben de böyle” hesabıyla altını çizip, şeddeleyerek “sen” demekten de çekinmiyorlar… Bir not daha: Özendiğin eski zaman valileri zart zurt etmeyi, kimin neyi nasıl yazması, söylemesi,

düşünmesi gerektiğini öğretme hakkını kendi “devlet adamlıklarının”nın doğal bir parçası olarak görüyorlardı. Ama asla ödlek filan da değillerdi. Söylediklerinin arkasında duruyorlardı. Mesela valilik yaptığı bölgede biri öldürüldüğünde “Göstericiler birbirlerini dövdüler” dedikten sonra daha sözleri soğumadan “Ben öyle bir şey söylemedim. Benim söylemediğim sözleri ha bire tekrarlıyorsun” diye topu taca atmaya tenezzül etmiyorlardı… Bir de şu “yerin altı da var, unutma” sözü var. Bu ülkenin gazetecileri, valilerin yerin üstünde yapıp ettikle-

riyle ilgileniyorlar. Mesela bir ilde polisler, polis muhbirleri, kendi sapık adalet anlaşıylarını ellerindeki sopalarla kendileri uygulamaya kalkan ilkel yaratıklar bir yurttaşı döverek öldürdüklerinde o ilin en yüksek amiri, dolayısıyla bütün bunlardan sorumlu olan valilerin yerin üstünde yapıp ettiklerini izliyor, kovalıyor, didikliyor ve sorguluyorlar. Bu onların görevi. Yerin altı ise onların görev alanına girmiyor… Oğlum vali, sözün kısası fazla rahatsın. Olma. Kendini eski zaman valileri filan sanıyorsun. Sanma. O günler geride kaldı… Çooook geride… Şansın yokmuş, valilik koltuğuna epey geç oturmuşsun. Şansına küs ve bugünün valisi olmaya çabala. Belki başarırsın…

@necland #sosyalderbiburadalafcokta AhmetHakan, MelihGokcek’e sorarmisinz hem sosyal medyada bukdr zmn gecirip hem belediye baskanligini nasil yapiyor @tubabastan twitterdan sonra tv. #melihgokcek ve #ahmethakan arasindaki muhabbetin gercek olmadigina inanmak istiyorum. #seviyeyerlerde @ejnebi_salvo Melih Gökçek insanlığa gerçekten faydalı birisi, bir insan nasıl olmamalı konusunda dünyadaki tek örnek.. @YenenBurak Uyurken kıçın, Melih Gökçek’in caps lock tuşu gibi açık kalsın da kötü kötü rüyalar gör inşallah. @TCalexisTC @06melihchina Siyaset Camiasından üzücü bir haber; Ankara Büyükşehir Bel. Başkanı Melih Gökçek sabah saatlerinde evinde canlı olarak bulundu @adkayatepe Melih Gökçek twitter’a geldiğine göre biz kaçalım. Hadi eyvallah @kaya_ersen AKP Ankarada aday arayışında. #TwitterinSayesinde Melih Gökçek bitmiştir. Hatta OKEY’e dönüyor.


KULTUR-SANAT

18

9 Ekim 2013

GTA beş yıl sonra geri döndü

Dünyada milyonlarca meraklısı olan 17 Eylül tarihi çıkışlı Grand Theft Auto’nun (Büyük Oto Soyguncusu) beşinci versiyonu olan “GTA V” üç günde satış rekorunu alt üst etti. Oyunun teması gereği başarılı olmak için yeraltı dünyasına girmek ve bol bol suç işlemek gerekiyor. daha şimdiden efsaneleştirdi. İSTANBUL Serkan atak

İlk Grand Thef Auto (Büyük Araba Soygunu) oyunu 1998 yılında yayınlandığında büyük beğeni toplamıştı. Belirli bir harita içerisinde suç işleyerek para kazandığınız oyun, içerdiği şiddet dozu nedeniyle eleştiri oklarına hedef olsa da bir fenomen haline gelmiş durumda. İlk kuş bakışı oynanan oyunun ardından yapımcı firma Rockstar, 1999 yılında ikinci oyunu piyasaya sürmüştü. Grafikleri itibariyle döneminin çok üzerinde olan oyun, GTA 3 ile asıl çıkışını gerçekleştirdi. GTA 3’ten bir sene sonra, 2003 yılında yayınlanan GTA Vice City, Oyun severler FİFA, PES, NBA gi- lerseniz oyunun hikayesinde ilerle- duna çekinceli yaklaşmasına neden serinin zirveye ulaştığı yapım oldu. bi her yıl yeniden çıkan oyunların yebilme adına haritada beliren gö- oluyor. GTA Vice City’i, 2005 yılında ya- yanı sıra; internetten online oyna- rev noktalarından görevler alabilir, yınlanan GTA San Andreas takip nabilen oyunlarında sıkı takipçisi dilerseniz de Los Santos’un altını GTA 5 Gerçek Oluyor etti. Her ne kadar seri çok sevilse- olmuştu. 270 milyon dolar gibi üstüne getirebilirsiniz. Los Santos Peki bu devasa oyunun hiç mi eleşde hikayenin bir süre sonra sıkması dev bir bütçeyle hazırlanan oyun, isimli şehir sonu gelmeyen haliyle tirilecek yanı yok? Bilgisayar oyunve hep aynı işlerin yapılıyor olması 17 Eylül’de piyasaya sürüldü. Piya- açık harita denen olayı ilerilere ta- larına yapılan genel eleştiri tabi ki yapımcı firmayı GTA 4’e daha çok saya çıkışının ardından ilk üç gün şımış durumda. bu oyun için de geçerli. İnsanları yenilik eklemeye mecbur etti. 2008 sonunda 1 milyar dolarlık bir habilgisayar başından kalkmayan yılında yayınlanan GTA 4, klasik sılat elde ederek “dünyanın en kısa GTA Online Sorunlu Başladı asosyal kişiler haline getirdiği teGTA dinamiklerinin yanı sıra, sü- sürede en yüksek hasılata ulaşan GTA 5’in yayınlanmasından yak- zi, ne yazık ki herşeyin bilgisayara rükleyici bir hikaye moduna da sa- eğlence ürünü” ünvanını ele geçirdi. laşık 13 gün sonra Rockstar, GTA bağımlı olduğu günümüzde biraz hipti. Oyunda yüzlerce yan görev Online’ı oyuncuların beğenisine demode kalıyor. Asıl irdelenebileolmasına karşın, oyunun başından Serinin En İyisi sunmuş, bununla birlikte geniş bir cek yanı oyunun çıkışından sonra sonuna kadar devam eden ana bir GTA 5’te serinin diğer oyunla- oyuncu kitlesi bu online dünya da gerçekleşenler. hikaye hattı da mevcuttu. rından farklı olarak hikayeye yön yer alabilmek adına Rockstar suGTA’nın içerdiği şiddet dozu vereceğimiz üç farklı ana karakte- nucularına akın etmişti. Bunun nedeniyle insanları suça teşvik ettiği 1 Milyar Dolar Hasılat rimiz bulunuyor. Bu karakterleri- sonucunda GTA Online’de çıkan bir kez daha doğrulandı. ABD’de 2008’den bu yana bilgisayar oyunu mizin isimleri ise Micheal, Trevor bir dizi sorun oyuncuların moralini 20 yaşındaki bir genç kamyon çameraklıları yeni bir GTA oyunu ile ve Franklin. bozmuştu. larak yaklaşık 20 kişinin yaralanmatanışmadı. Bu nedenle GTA 5 son Oyunun başlarında hemen üç Rockstar cephesinden yapılan sına sebep oldu. Oyunun en zayıf yılların merakla en çok beklenen karakteri birden kontrol etme im- açıklama da oyuncuların oyuna gi- noktası olan hikayesinin sıkıcılığı oyunu oldu. Bu geçen süre zarfın- kanımız bulunmuyor. Bize verilen rememe ve yaptıkları görevleri kayıt ve belli bir süre sonra aynılaşması da oyun firmaları arasındaki reka- görevleri yerine getirdikçe diğer edememe gibi bazı sorunların or- bakalım insanların yeni şeyler arabet kızışmış, Play Station gibi oyun iki karakter de oyuna dahil oluyor. tadan kaldırıldığı belirtse de halen yışına yönelmesine ne zaman neden konsollarının çıkması pazarın daha GTA 5’te de GTA serisinin temel çözülmeyen bir çok şeyin mevcut olacak. Oyunseverlerin de genel kafazla genişlemesine sebep olmuştu. mantığı aynen korunmuş. Yani di- olması oyunseverlerin online mo- nısı bu yönde.

ARDA İCİL yazdı

Çılgın Hırsız 2 Yönetmen: Chris Renaud, Pierre Coffin Oyuncular: Steve Carell, Kristen Wiig tür: Animasyon , Komedi

Kötü hırsız Glu, evlat edindiği 3 kızı ve birbirinden komik minionlar yine bol kahkaha vaad ediyorlar.

Riddick Yönetmen: David Twohy Oyuncular: Vin Diesel, Karl Urban tür: Bilimkurgu,Aksiyon

Aksiyon ve bilim kurgu türlerini bir araya getiren hikayeyi David Twohy yönetirken, başrolde Vin Diesel’e ve Karl Urban eşlik ediyor.

Aşkın Yolu Yönetmen: Sam Jaeger Oyuncular: Sam Jaeger, Amber Jaeger Tür: Romantik komedi

Amerikalı aktör Sam Jaeger’ın yazıp yönettiği ve başrolünde yer aldığı film, Jaeger’ın ilk uzun metraj çalışması olma özelliğini taşıyor.

Altın Portakal’a Gezi damgası

Arda İcil, bu hafta başrolünü Jason Sudeikis ve Jennifer Aniston’ın paylaştığı aile komedisi Bu Nasıl Aile! filmi hakkında görüşlerini kaleme aldı.

Bu nasıl aile! Hollywood yapımı bir çok film konusu itibariyle ne kadar masum olsa da insanlar üzerinde bazı kötü etkiler bırakıyor malesef. Örneğin; çok düzgün bir aile babasının ayda veya yılda bir kere uyuşturucu kullanması çok masumca bir davranışmış gibi gösteriliyor bazı filmlerde. Veya bir bekarlığa veda partisinde toplanan bekarların kafayı bulup ardından ot sarıp içmeleri Amerika’da çok sıradan bir davranışmış gibi gösterilir filmlerde. Bilindiği üzere birçok insan bu tür karakterleri canlandıran starları beğendiklerinden onları örnek alıyorlar. Bir ara gazetenin birinde Türkiye’de çok ünlü

bir şarkıcının kliplerinde sigara içmesinin nedenlerini okumuştum. Gazetede bu ünlü şarkıcıya sigara şirketleri tarafında para karşılığı kliplerinde sigara içmesi istenildiği yazıyordu. Söylediği romantikduygusal şarkılarda içtiği sigaralarla insanların kendisine özenip sigara içmesine neden oluyormuş. Aynı şekilde çok düzgün bir aile babasının filmlerde uyuşturucu kullanması masum bir davranışmış gibi gösterildiğinde ister istemez aklıma ‘’Acaba uyuşturucu baronları bu film şirketlerine halkları uyuşturucuya özendirmeleri için para mı ödüyor?’’ diye sorular geliyor. Film başrol oyuncusu David

Clark’in (Jason Sudeikis) liseden arkadaşıyla karşılaşması ile başlıyor. David’in okul arkadaşı olan Rick Nathanson (Thomas Lennon) düzgün bir ailenin düzgün babası ve David’ten uyuşturucu alıp gayet normal bir davranışmış gibi karısını arayıp gece eğleneceklerini söylemesi hepimize bu tür filmlerde kötü davranışların nasıl masumlaştırılmak istendiğini net bir şekilde göstermiş oldu. Sosyolojik açıdan değerlendirdiğimizde böyle bir sonuç ile karşılaşıyoruz. Film çok sıradan bir senaryoya sahip olmasına rağmen akıcı bir konusunun

olması filme izlenilebilirlik katıyor. Olay örgüsü her ne kadar fazlaca sıradan ve basit olsa da zaman zaman sizi heyecanlandırıp güldürdürebilen bir film olmuş. Kendini kanıtlamış başarılı oyuncuların filmde rol alması gene artı bir puan olarak dönüyor yönetmen Rawson Marshall Thurber’a. Farklı bir konuyla komediyi yakalamaya çalışmışlar. Jennifer Aniston ve Ed Helms gibi oyuncuların yer alması artı puan olmuş film için. Diğer karakterlerin de seçimi başarılı yapılmış. Erkek kardeş rolü özellikle tam oturmuş diyebilirim.

50’nci Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde festivalin mimarlarına ve Türk sinemasının ustalarına saygı niteliği taşıyan 50’nci Yıl Töreni gerçekleştirildi. Gecede ödüllerini Sümer Tilmaç’tan alan Ahmet Mekin ve Işık Yenersu’nun konuşmaları ise salonda “Her Yer Taksim Her Yer Direniş” sloganıyla karşılandı. Işık Yenersu, “Her yer sinema her yer direniş”, Ahmet Mekin ise “Direniş hep sürecek, demokrasi tam var olana kadar” dedi. Yol filminin yönetmeni Şerif Gören ödülünü Ufuk Bayraktar’dan alırken “Sinemada sansüre karşıyım, Amerikan tröstlerine, sinema tekellerine, darbeye, işkenceye karşıyım. İçimdeki otosansüre de karşıyım. Onun için Çarşıyım” diye konuştu ve ceketinin altında kalan Çarşı tişörtünü göstererek sahneden indi.

HAFTANIN AJANDASI Kardeş Türküler 20. yıl

Biz de varız!

Alain Badiou İstanbul’da

Geçen hafta Orhan Doğan Anısına 2013 Barış Ödülü’nü alan Kardeş Türküler 20 yıl önce grubun temelinin atıldığı Boğaziçi Üniversitesi’nde konser verecek. Konser, 10 Ekim Perşembe günü 19:30’da Bebek Kampüsünde yapılacak.

İstanbul Modern Sinema, 3-13 Ekim 2013 tarihleri arasında yeni Türkiye sinemasından bir program sunuyor: “Biz de Varız!” gösterilecek filmler arasında son 2 yıla damgasını vuran filmler var. 16 filmlik seçki sinema severleri bekliyor.

11-12 Ekim’de MonoKL yayınları tarafından “Filozoflarla İstanbul’da” düzenleniyor. Bakırköy Belediyesi Yunus Emre Kültür Merkezi’nde Alain Badiou ve Slavoj Zizek ile gerçekleşecek konferans 16.30 ve 21.00 arasında olacak.


SPOR

19

9 Ekim 2013

Serena Williams‘dan 10. şampiyonluk

Mancester’ın yıldızı kimi seçecek? Premier Lig’in yedinci hafta maçında Manchester United, Sunderland’i deplasmanda 2-1 yenerken, 18’lik genç yıldız Adnan Januzaj attığı iki golle takımı galibiyete taşıdı. İngiltere’de ise şimdiki tartışma konusu Adnan Januzaj’ın hangi milli takımı seçeceği. Henüz hiçbir ülkenin formasını giymeyen Adnan, Belçika, Kosova, Arnavutluk, İngiltere, Türkiye ve Sırbistan’ı tercih edebiliyor. Ada basınında çıkan haberlere göre, 18 yaşındaki genç

WTA Pekin Açık finalinde Jelena Jankovic’i 6-2 ile geçen Serena Williams, 2013 yılındaki onuncu WTA kazanma başarısına imza attı. Serena Williams, sezonun onuncu, kariyerinin 56. WTA şampiyonluğuna imza attı. Bir sezonda çift haneli WTA zaferi kazanan son isim, bunu 2007 yılında başaran Belçikalı Justine Henin ‘di. Serena Williams, kariyer şampiyonluk sayıları sıralamasında ise Lindsay Davenport ve Virginia Wade ‘i geçerek yedinci sıraya yükseldi. YARIN SPOR

Dev derbide puanlar paylaşıldı

İstanbul NBA yıldızlarını ağırladı yarın SPOR SERKAN ATAK

Spor Toto Süper Lig’in 7. haftası dev mücadeleye sahne oldu. Ligde oynadığı Son 5 maçını da kazanan lider Fenerbahçe, çıkışa geçen ve son 3 lig maçını da kazanan Trabzonspor’u konuk etti. FB’de Bruno Alves ve Meireles sakatlıklarından dolayı bu zorlu maçta forma giyemezken, TS’da kadro dışı olan Batuhan Karadeniz ve Volkan Şen dışında eksik yoktu. Karşılaşmada iki takım da gol bulamadı ve mücadele başladığı gibi golsüz eşitlikle sona erdi. Bu sonuçla Fenerbahçe liderliğini sürdürmeye devam etti. YARIN SPOR

Kadıköy’de Gezi unutulmadı

yetenek için Arnavutluk bir adım önde. Adnan’ın bu ülkeyi istediği belirtilirken, Belçika Milli Takımı’nın da oyuncuyla sürekli temas halinde olup ikna etmeye çalıştığı yazılmakta. İngiltere Teknik Direktörü Roy Hodgson ise efsane oyuncu Garry Lineker ile yaptığı görüşmede Adnan Januzaj’ın İngiltere’yi seçmesi yönünde girişimlerde bulunacaklarını söyledi. Bu bilgiyi Lineker Twitter hesabından takipçileriyle paylaştı. YARIN SPOR

Amerikan Basketbol Ligi (NBA) günümüzde öyle bir marka değeri haline geldi ki dünyanın her yerinden milyonlarca insan ilgiyle takip ediyor. Bu durumun farkında olanlar bu ilginin karşılığını daha fazla almak için yeni bir projenin altına imza atıyorlar. Fenerbahçe Ülker, “NBA Global Games 2013” kapsamında Oklahoma City Thunder ile İstanbul’da karşı karşıya geldi. Türkiye’deki NBA takipçileri karşılaşmaya büyük ilgi gösterdi. Konuk takım mücadeleyi 95-81 galip tamamlarken, Kevin Durant maçın yıldızı oldu. Geçtiğimiz sezon NBA takımlarından Boston Celtics’i İstanbul’da konuk eden Fenerbahçe Ülker, Kevin Durant’lı Oklahoma City Thunders’ı ağırladı. Ülker

Spor Arena’daki mücadeleyi Oklahoma City Thunders, 95-81 kazandı. 15 Bin Kişi İzledi Fenerbahçe Ülker ile Oklahoma City Thunder arasında oynanan karşılaşmada Ülker Sports Arena büyük ölçüde doldu. Tribünlerde yer yer boşluklar gözlenirken, mücadeleyi 15 bine yakın basketbolsever izledi. Türk medyasının yanı sıra Yunanistan, Rusya ve Fransa’dan gelen gazeteciler de iki takım arasındaki karşılaşmayı takip etti. Maçın Yıldızı: Kevin Durant Oklahoma City Thunder’in yıldızı Kevin Durant, yeni sezon öncesi ilk maçlarında iyi bir oyun ortaya koyduklarını belirterek, “İlk periyotta tutunmaya çalıştık. Rakip 27 sayı attı. Sonra savunmayı sıkılaştırdık. Top çevirdik ve şutlarımız da girdi. Önemli

olan savunmanın iyi yapılıyor olmasıydı. Sezon öncesi ilk maçımızdı, fena olmadı diye düşünüyorum. Bunun üzerine inşaa etmeyi sürdüreceğiz” şeklinde konuştu. Terim’in yerine getirilen Roberto Mancini’nin Galatasaray’da başarılı olup olmayacağı ise soru işareti. Takımın iyi gittiği bir dönemde efsane bir ismin kapı önüne konulması ve ardından gelen başarısız sonuçlar taraftarlardaki sabrın taşma noktasına gelmesini sağladı. Roberto Mancini’nin ne kadar kredisi olacağını kısa zamanda görme imkanına sahip olacağız.

Vettel’den üst üste 4. Zafer

Fenerbahçe ile Trabzonspor arasındaki karşılaşmanın 34. dakikasında tribünlerden alışılagelen şekilde Gezi Parkı sloganları yükseldi. Stadyumda, ‘Sık bakalım sık bakalım biber gazı sık bakalım, kaskını çıkar copunu bırak delikanlı kim bakalım’ tezahüratları yükseldi. Fenerbahçeli taraftarlar, daha önce Emre Belözoğlu ile tartışma yaşayan Trabzonspor’un Fildişi Sahilli oyuncusu Zokora’ya tepki gösterdi. Sarı-lacivertli taraftarlar, karşılaşmada top Zokora’nın ayağına geldiğinde oyuncuyu ıslıkladı. YARIN SPOR

Formula 1 Dünya Şampiyonası’nda sezonun 14. yarışı Kore Grand Prix’sini kazanan Red Bull-Renault’nun Alman pilotu Sebastian Vettel, üst üste 4., son 6 yarıştaki 5. galibiyetini aldı ve rakipleriyle arasındaki farkı açtı. Güney Kore’nin Yeongam kentindeki yarışa, ilk cepten başlayan Sebastian Vettel, startta yerini korudu. Baştan sona liderliği kimseye kaptırmayan Vettel, 1:43:13.701’lik derecesiyle yarışı ilk sırada bitirdi. Vettel böylece sezondaki 8, kariyerindeki 34. yarış galibiyetine ulaştı. Vettel’in 4.2 saniye arkasında damalı bayrağı geçen Raikkonen,

dokuzuncu sırada başladığı yarışı ikinci bitirdi. Liderin 4.9 saniye gerisindeki takım arkadaşı Grosjean ise üçüncülüğü elde etti. Yarış sonunda puanını 272’ye çıkaran Vettel, sürücüler klasmanındaki en yakın rakibi Alonso ile arasındaki farkı 77 puana yükseltti. Sezonun 15. yarışı Japonya Grand Prix’si, 13 Ekim’de düzenlenecek. YARIN SPOR

Turnuva uğruna ölenler TOPSUZ ALAN Rafet Baran Eryılmaz Dünya futbol tarihinde Dünya Kupalarının tartışılmaz bir önemi bulunmaktadır. Pek çok futbolcu, bu turnuvada boy gösterebilmek için kariyerleri boyunca hayaller kurmaktadırlar. Bu uğurda takımlarını hatta milliyetlerini de-

ğiştirenler mevcuttur. Ryan Giggs, George Best veya Ian Rush gibi yıldızların ise dünya futbolunun dev sahnesine hiçbir zaman çıkamamaları hüzünlüdür. Fakat bu devasa organizasyonların gerçekleşmesi için çaba harcayan emekçilerin yaşadıkları çok daha hüzünlü gözüküyor. Son olarak 2022’de turnuvaya ev sahipliği yapması beklenen Katar’da pek çok göçmen işçinin insanlık dışı çalışma koşullarında çalıştığı ve ha-

yatlarını kaybettikleri ortaya çıktı. 2012 yılının başından bu yana büyük çoğunluğu Nepal’den gelen 70 işçi inşaatlarda geçirdikleri kazalar nedeniyle hayatlarını kaybetti. İngiliz gaztesi Guardian’ın ortaya çıkardığı bu skandalın ardından yetkili mercilerin riya dolu açıklamaları geldi. Nepal’deki işveren örgütleri işçileri kazalara karşı kullanılan donanımları takmamakla suçladı. Katarlı yetkililer ise inşaat sahalarında ölenlerin sayısının

çok az olduğunu belirterek önlemleri sıklaştıracaklarını söylediler. Ne var ki Guardian’ın çalışmasında işçilerin klasik iş kazaları yerine Katar’ın iklim koşulları ve uzatılan mesai saatleri nedeniyle hayatlarını kaybettiklerini ortaya koyuyor. Katarlı yetkililer inşaat sahalarında ölüm yaşanmadığını söylerken haklılar aslında. Zira 12 saat boyunca sıcağa ve susuzluğa dayanan işçiler inşaat sahasında değil kaldıkları barakalarda kalp

krizleri geçirerek ölüyorlar. Ya da barakalarına dönerken geçirdikleri trafik kazalarında yaşamlarını yitiriyorlar. FIFA ise bu konuda sorumluluk üstlenmeyi reddediyor. Geçtiğimiz günlerde başkan Sepp Blatter’in konuyla ilgili olarak Katar’a bir ziyarette bulunacağını açıklaması umutları artırmıştı. Fakat devamında gelen “Bu sorunlara göz yummamız mümkün değil. Ama yaşananlar Katarlı otoritelerin ve inşaat işlerini üstlenen

şirketlerin sorumluluğunda” ifadesi umut kırıcı oldu. Gerçi FIFA gibi yolsuzlukların tavan yaptığı bir kurumun işçi haklarını savunması beklenemezdi. FIFA’nın topu attığı inşaat firmalarının büyük çoğunluğunun Avrupa merkezli olması da bir hayli ironik. AB ülkelerinde işçi haklarına riayet ettiklerini, “fair trade” etiketiyle pazarlayan pek çok firma var. Ne var ki kıta dışına çıkıldığında bu ahlak makyajı da akıyor.

Katar’da yaşanan olayların benzerlerine mevcut FIFA düzeni varoldukça şahit olmamız işten bile değil. Meşhur şarkıcı Manu Chao’nun Diego Maradona’ya yazdığı şarkıdaki gibi birinin çıkıp bu adamlara “Siz büyük hırsızlarsınız!” diye haykırması gerekiyor. Dünya futbolseverlerinin yeni Maradona’yla saha içindeki kahramanlıklarıyla değil saha dışında yaptıklarıyla tanışması gerekiyor.


Periyodik cetvel değişti Uluslararası Saf ve Uygulamalı Kimya Birliği (IUPAC), yeni yapılan ölçümler sonucunda aralarında altın, kadmiyum, arsenik ve alüminyumun bulunduğu 19 elementin ato-

Yayalaştırmanın son marifeti: Taksim Gölü

mik kütle birimlerinin değiştiğini açıkladı. IUPAC, yeni cihazlar sayesinde Periyodik Cetvel’deki bazı elementlerin yeni ağırlıklara kavuştuğunu açıkladı. toplum

Hırsızlar yandı

İngiltere’de yeni kullanılmaya başlanan ve otomobillere, evlere kurulan özel bir sistem, hırsızın üzerine sadece mor ötesi ışınla görünebilen ve yıkanınca çıkmayan kokusuz bir madde püskürtüyor. Kullanılmaya başlanan bu sistemin adı Smartwater teknolojisi ve bu sayede hırsızlık suçlarının azaltılması amaçlanıyor.

Hükümet, kuralları ve projeleriyle İstanbul’un kalbi Taksim’in ruhuyla oynuyor. Taksim’de 2 yıl önce getirilen ‘masa kaldırma’ kuralı, Gezi Parkı’nın yıkılmak istenmesi ve 13 Eylül günü sona eren ‘yayalaştırma projesi’, Taksim’in çehresini değiştirmeye başladı. Yayalaştırma projesi ile değiştirilen Taksim, yağmura dayanamadı ve göle dönüştü. yarın TOPLUM özge doğan

Gün içerisinde milyonlarca insanın uğradığı Taksim, hükümetin gelişigüzel plan ve projeleriyle eski ruhunu kaybetmeye başladı. Taksim’in trafik ve yoğunluk çilesine çare olarak sunulan ‘yayalaştırma projesi’, çareden çok çilenin kendisine dönüştü. Gezi Parkı’nı yok etmeye teşebbüs eden hükümet, halkın parkına sahip çıkmasıyla yayalaştırma projesini bir süre ertelemek durumunda kalmıştı. Aylardır Taksim’de sadece halka saldıran ve Gezi Parkı’yla uğraşan hükümet, yayalaştırma projesini bir

anda hızlandırdı ve proje, apar topar tamamlandı. Proje henüz ilk ayını bile tamamlamadan hatalarıyla İstanbul halkını selamladı. PROJE TRAFİĞİ RAHATLATMIYOR Yayalaştırma projesi tıpkı yeni yapılacak olan 3. köprü gibi yayaların düşünüldüğü bir proje değil. Araç kullanımını teşvik ediyor. Ayrıca proje, trafiği çözmediği gibi yeni trafik sıkışıklıklarına da neden oluyor. Tarlabaşı ve Mete Caddesi’ndeki ‘u’ dönüşleri trafiğin yoğun olduğu saatlerde trafiğin kilitlenmesine yol açıyor.

YAYALAŞTIRMA PROJESİNDE ‘YAYA’ DÜŞÜNÜLMEMİŞ Yeni yapılan projede yayaları oldukça zorlayacak durumlardan birisi, tünelin içinde bir kişinin bile zor sığacağı kadar küçük kaldırımların olması. Ayrıca yine meydana çıkan yürüyen merdivenler de yalnızca bir kişinin sığabileceği genişlikte. Altgeçitteki otobüs duraklarının da bir peronu yok. Bu durum da yüzlerce insanın, yola kadar taşarak otobüs beklemesine yol açıyor. MEYDAN GÖLE DÖNDÜ Geçen hafta kafasında kask olan ve aşırı hız yapmayan bir motosiklet sü-

18SORU

rücüsünün kaza yaparak hayatını kaybetmesi, algeçidin hatalı olabileceğini düşündürmüştü. Yeni altgeçit bu hafta da yağmur sınavından kaldı ve Taksim göle dönüştü. Yolun yeraltına alınmasıyla ortaya çıkan geniş beton alanın bazı yerlerinde yükseklik farkları bulunuyor. Bu beton alanda su gideri için bir yer açılmadığından alandaki yükseklik farkları yağmur yağdığında suların birikmesine yol açtı. Meydanı kullanan yayalar büyük zorluklar yaşarken zarar gören Taksim Metrosu da bir süre hizmet veremedi.

Daralan köprü kaza getiriyor

ONUR ŞEKER

Çaldıklarıyla ödedi Adana’da 5 ay önce evlenen Akif G., düğün borcunu ödemek için PTT Bank’tan 17 bin 500 lira gasp etti. Borçlarını ödedikten sonra kalan 4 bin lirayı karısına veren Akif G.’nin, “Sayısal Loto’dan para çıktı, borçlarımızı temizledim” dediği öğrenildi.

öğrenci - istanbul

34 yıl mahsur kalan araba

1. En sevdiğiniz erdem? Sadakat 2. Başlıca özelliğiniz? Sessizlik 3. Mutluluk nedir? Dostlarla beraber olmak 4. Mutsuzluk nedir? Yalnız kalmak 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Dikkatsizlik 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Yalan söylenmesi 7. En sevmediğiniz şey? Haksızlık yapılması 8. En sevmediğiniz kişiler? Kendisini diğer insanlardan üstün görenler 9. En sevdiğiniz iş? Yemek yapmak 10. En sevdiğiniz şair? Aşık veysel 11. En sevdiğiniz yazar? Nazım hikmet 12. Kahramanınız? Babam 13. Kadın kahramanınız? Annem 14. En sevdiğiniz çiçek? Papatya 15. En sevdiğiniz renk? Yeşil 16. En sevdiğiniz yemek? Yaprak sarma 17. En sevdiğiniz düstur? Anı yaşa 18. En sevdiğiniz söz? Ne ekersen onu biçersin

34 yıl önce ilk yerli otomobillerden birisini, Bursa’daki fabrikasından satın alan İshak Çakır Giresun’a geldi. Çakır, Giresun’a geldiği gün evinin garajına arabayı park ederek Almanya’ya döndü. Yıllar sonra Giresun’a dönen Çakır, evinin garajındaki arabayı çevresine yapılan binalar nedeniyle çıkartamadı. 34 yılın ardından otomobil, bulunduğu garajdan vinçler yardımıyla bir saat sonunda çıkartıldı. Arabanın hikayesinden etkilenerek satın alan Cengiz Hocaoğlu, “Böyle bir arabanın varlığından efsane olarak söz ediliyordu. Meğer gerçekmiş ve bende merakımdan dolayı satın aldım” dedi. TOPLUM

Bursa’nın Osmangazi ilçesine bağlı Eğitim Mahallesi’nde bulunan Ovaakça Köprüsü kazalara davetiye çıkartıyor. 8 metre genişliğindeki Ovaakça Köprüsü, ayaklarına gelindiğinde bir anda 3 metre genişliğe düşüyor. Köprü, yanında bulunan 3 katlı apartmandan dolayı yarıda bırakılmış. Köprüden hızlı geçen araçlar, köprünün yarım olduğunu fark edemeden kendisini köprü yanında bulunan binanın zemin katındaki lokantada buluyor. Mahallenin muhtarı Mesut Kulaksız, köprünün yeniden düzenlenmesi için Bursa Büyükşehir Belediyesi ve Osmangazi Belediyesi’ne müracaat ettiklerini, ancak cevap alamadıklarını belirtti. toplum

‘İçmeden sarhoş’

ABD’de bir adam alkol almadan sarhoş oluyor. 61 yaşındaki Teksaslı adamın midesinin, bir maya türü sayesinde kendi kendine etanol ürettiği ortaya çıktı. Yedikleri, midesine yerleşen ve tomurcuklanan bir maya türü sayesinde alkol etkisi yapıyor.

Hasan Ferit’in dileği Armutlu’yu aydınlattı

En pahalı kurbanlık

Samsun’da bir besi işletmesinin sahibi Fehmi Yalçın, yetiştirdikleri kurbanlık boğanın 1.5 tona ulaştığını söyledi. ‘Kabadayı’ adı verilen boğa 35 bin liradan satışa çıkarıldı. Yalçın, “Bu boğa tesisimizioğa 35 bin liradan satışa çıkarıldı. Yalçın, “Bu boğa tesisimizioğa 35 bin liradan satışa çıkarıldı. Yalçın, “Bu boğa tesisimizioğa 35 bin liradan satışa çıkarıldı. Yalçın, “Bu boğa tesisimizin en iri kurbanlığıdır. Özel olarak bakıldı. 2.5 yılda kamyonlar dolusu saman, yem ve ot yedi. Birçok meraklısı var. Herkes gelip bakıyor, beğeniyor ancak fiyatını ve ağırlığını öğrenince de şaşırıyor” dedi. toplum


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.