Güzel günlerin habercisi...
15 Ekim 2013 Salı Sayı: 104 l
l
cahİlİye Dönemİ bakanı konuştu Hüseyin Çelik ATV sunucusu Gözde Kansu’nun kıyafeti için “Bu kadarı da olmaz yani” dedi.
İşte cahiliye dönemi
Performanstan mı?
Başbakan, Dünya Kız Çocukları Günü’nde kadına şiddet cahiliye dönemine aittir demişti. Ardından kendi bakanının şiddet ifadeleri şaşırttı.
Egemen Bağış ise Kansu’nun zaten performansından ötürü kovulacağını söyledi, gündem ettiği için Dünya basınını eleştirdi. Güncel 06
Gözde Kansu yılmadı
1 TL www.yarinhaber.net l
Çocuk işçi öldürmek 24 ay taksitle 30 Bin TL Adana’da 13 yaşında, ayarlarıyla oynanmış baskı makinesinde çalışırken başı makinenin arasında kalan ve kaldırıldığı hastanede yaşamını yitiren Ahmet Yıldız’ın ölümüne ilişkin davadan çıkan karar Türkiye’deki adaletsizliği bir kez daha ortaya koydu. Mahkeme, bilirkişinin kusurlu bulduğu işyeri sahibini önce hapse mahkûm etti, ancak bu ceza hemen para cezasına çevrildi. Ahmet’in hayatına 30 bin lira değer biçildi.
08
Çelik yüzünden şinden olan Gözde Kansu, Ayşe Arman’a verdiği röportajda konuya ilişkin yaşam tarzına müdahale olduğunu söyledi ve “Bu elbise artık bir sembol” dedi.
Bu hafta Yrd. Doç. Dr. Melda Yaman ile gündemi konuştuk.
Forumlar ATV’ye yürüdü
Her yer trafik her yer çile Başbakan Erdoğan, geçtiğimiz günlerde, Ataşehir Anadolu Garajı’nda 758 İETT otobüsünün hizmete alım törenine katıldı. Erdoğan bir çileye dönen trafik sorunu İstanbul halkının ‘yanlış ulaşım alışkanlığı’na bağladı ve ekledi: “Sorun abartılıyor.” toplum 20
Mehmet Ağar cezaevine girmekten kurtarıldı
Abbasağa Forumu’nun çağrısıyla, forumlardan kadınlar ATV önüne yürüdü. Bu açıklamaları kadınların tacizle, tecevüzle ve hayatlarıyla ödediklerini belirttiler.
Gönül’ün katiline indirim yok
Bin operasyon yönettiğini itiraf eden, gözaltında kayıplar döneminin Emniyet Genel Müdür’ü ve eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, yeni uygulama ile ceza almıyor. güncel 07
Hal böyleyken kadınlar adaleti kendileri sağlıyor. Ankara’da Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Gönül Dilekçi’nin katiline ceza indirimi yapılmamasını sağladı. güncel 06
AKP ve kadın politikası AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in sunuculuk yapan Gözde Kansu’ya söylediği ayrımcı sözleri hem Türkiye basınında hem de dünya basınında geniş yer buldu. “Üç çocucuk doğurun”, “hamileler dışarı çıkmasın” gibi kadın hayatına yönelik sözlerin artık hergün bir yenisini duymaya başladık. AKP’nin kadınlara yönelik uyguladığı şiddet politikasını tüm yönleriyle ele aldık. Konunun uzmanlarından Yrd. Doç. Dr. Melda Yaman’la değerlendirdik.
ESAS MESELE 12 Bizim kafadaysan HAKAN ÖZTÜRK
03 Aklın yolu
Her daim hazır SİBEL UZUN
Ümidini yitiren işsizler artıyor
Leroy Merlin işçileri ODTÜ okulundan bayramda da grevde vazgeçmiyor
TÜİK tarafından geçtiğimiz günlerde açıklanan 2013 Temmuz Dönemi işsizlik rakamları, Türkiye’de işsizlikteki artışını ortaya koydu. İş bulma ümidini kaybettiği için, iş aramayı bırakan “ümitsiz işsizler”in sayısı tam tamına 2 milyon 169 bin. ekonomİ 09
Fransız menşeili yapı marketi Leroy Merlin’de çalışan işçiler, toplu sözleşmede anlaşma sağlanamaması üzerine 3 Ekim’de Bursa ve Ankara’da greve çıkmıştı. İşçiler Bursa’dan destek alarak devam ettikleri grevi bayramda da sürdürmeye devam ediyor. emek 08
ü
EMEK 08
Bir işçi öldü, işçiler FEDAŞ’ı işgal etti Dersim’de işçiler önce greve gitti sonra fabrikayı işgal ettiler.
ODTÜ arazisine yol yapılmasını protesto eden üniversiteli öğrenciler hafta boyunca yürüyüş yaptılar. Haklarını almakta kararlı olan üniversiteli gençler yine polis saldırısıyla karşılaştı. ODTÜ’lülerin Tuzluçayır ile birlikte direnişi renkli görüntülere sahne oldu. eğİtİm 13
Eğİtİm 13
AKP parayı düşünürken niteliği unuttu Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı dershanelere ruhsat verilmeyecek dedi.
04 Uyanış
Bayram dediğin... ERK ACARER
07 Bağzı şeyler
‘Cahiliye’ dönemini kadınlar bitirecek 08 GÜLSÜM KAV Ana fikir Gezi direnişinde yer aldın mı? GÜN ÇAĞ AYDIN
09 Prizma
güncel 05
TRT çalışanlarına Gezi avı
Gezi eylemlerine katılan çalışanlarına karşı TRT de düğmeye bastı.
TOPLUM
02
15 Ekim 2013
İsteyince nasıl da oluyormuş!
Kadıköy’deki balon gitti
Bandırma’ya yapılması planlanan termik santral projesini milletvekili iptal ettirdi. AKP Balıkesir Milletvekili Cemal Öztaylan’ın Çevre Bakanlığı ile yaptığı görüşme sonucu bir çırpıda iptal ediliveren termik santral projesi, akıllara hemen, Sinop’un Gerze İlçesi’nde 3 yıl yürütülen mücadele sonucu iptal ettirilen termik santral projesini getirdi.
İstanbul Kadıköy’de bulunan ve sabit çelik halatla yükselip manzara seyri yaptırılan balon yerinden kaldırıldı. Balon için Kadıköy Belediyesi, işletmeci firmaya, taahhütlerini yerine getirmediği gerekçesiyle tahliye davası açtı. Kadıköy Belediyesi’nin balon yerine sürpriz bir proje hazırlattığı öğrenildi. 10 yıldır hizmet veren, önceleri rengi sarı olan daha sonra beyaz üzerine Türk bayrağı motifleri ile hizmet veren balon, 2005’te rüzgarla savrulmuş ve içinde 8 kişinin bulunduğu balonu yere indirmek yaklaşık 15 dakika sürmüştü.YARIN toplum
Boğazdan domuz sürüsü geçti
İstanbul Boğazı’ndaki Rumeli Kavağı Mahallesi sakinleri, önceki akşam çok ilginç bir göç olayına tanıklık etti. Orman bölgesinde olmaları nedeniyle mahalle merkezine kadar domuzların inmesine alışkın olan mahalleliler, İstanbul Boğazı’ndan yüzerek Avrupa yakasından Anadolu yakasına geçen domuz sürüsüyle şaşkına döndü. Rumelikavağı Mahallesi Muhtarı Cevdet Bayraktar “Avcılık kulüpleri ile görüştük ancak anlam veremediler. Bunca yıllık Sarıyerli’yiz böyle olay görmedik. İnanılacak şey değil” dedi. YARIN toplum
toplum sanem deniz kural
Geçtiğimiz günlerde, Balıkesir’in Bandırma İlçesi’nde yapılması planlanan termik santral projesi, AKP’li milletvekilinin Çevre Bakanlığı ile yaptığı tek bir görüşme sonucu iptal edildi. Yaşanan bu olay, Türkiye’de yıllardır termik santrallere ve HES’lere karşı aylar, hatta yıllar süren, mahkeme kararı üzerine mahkeme kararları ile kazanılabilen nice mücadeleleri akla getirdi. Demek ki, istenildiğinde bir çırpıda bir termik santral projesi iptal edilebiliyormuş! BANDIRMA’DA İPTAL Termik santral projesini basından öğrendiğini belirten Balıkesir Milletvekili Cemal Öztaylan, Ban-
Otobüs ekranları hacklendi
İstanbul’da İETT araçlarının içindeki LCD ekranlarında durak isimleri yazılı ekranlar hacklendi. Durak isimleri yerine “Durak yok yola devam, İETT veri tabanı qeyff” gibi notlar yazılıydı. Otobüs ve metrobüslerde durak isimlerini gösteren sistemin hacklenmesi sonucu ortaya çıkan bu yazılara anlam verilemedi. Birçok yolcu ise bu durumu fotoğraflayıp sosyal paylaşım sitesi Twitter’da paylaştı. Ekranları hackleme işleminin ise kim ya da kimler tarafından yapıldığı ise henüz bilinmiyor. YARIN toplum
15 EKİM SALI 2013
editörler
tasarım
selçuk kaygısız Can Çoksöyler Ceday Avcı Elif Karan ELİF CENGİZ muhammed ünsal Özge Doğan sanem deniz kural Serkan Atak Yaşar Aslan Oğuzhan Özkan
EZGİ CEREN AĞTAŞ Nurseli Gözüaçık
6 aylık abonelik: 30 tl FİDAN ataselim adına ziraat bankası hesap no: 0866 49384853 5003 ıban: TR920001000866493848535003 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88
dağıtım
Rıfat çapar
imtiyaz sahibi
fadik temizyürek
sorumlu yazı işleri müdürü
ışıl kurt
Yönetim adresi
basıldığı yer
mıydı?” dedirtti. Yıllarca köylerine, ilçelerine, mahallelerine termik santral, HES yaptırmamak için yöre halklarının yürüttüğü mücadeleler herkesin hafızalarında. Sinop’un Gerze İlçesi’nde yapılması planlanan termik santralin iptali mücadelesi bunun son örneklerinden biri. 3 yıldır yürütülen mücadele, kazanılan onlarca davaya rağmen yapımı devam eden termik santral mücadelesini, Gerze’nin Yaykıl köyü halkı mücadelesi sonucu geçtiğimiz ay tamamen iptal ettirmeyi başarmıştı. Erzurum Tortum’da yapılmak istenen HES’e karşı yürütülen mücadelede halk jandarmayla karşı karşıya gelmiş, polis DEMEK BU KADAR KOLAYDI ve jandarma şiddetine, haklarında Milletvekili Öztaylan’ın termik san- açılan onlarca davaya, tutuklama ve trali iptal ettirmesi, “Bu kadar kolay gözaltılara karşı mücadelelerinden
vazgeçmemişti. Balıkesir’de milletvekilinin tek bir görüşmesi ile iptal edilen termik santral projesi, herkese “Bu kadar kolaysa, neden yıllardır yürütülen mücadeleleri dikkate almadınız” dedirtti. Milletvekili Öztaylan’ın projeyi gerçekten “çevre duyarlılığı” ile mi, yoksa başka bir hesapla mı iptal ettirdiği bilinmez ama bilinen şu ki, yöre halkları derelerine, ormanlarına sahip çıkmayı sürdürecek ve Balıkesir’de bir çırpıda alınan bu kararın kendi köyleri, ilçeleri için de alınması talebinde ısrarcı olacaklar.
Geç gelen trafik cezalarına iptal Emniyet Genel Müdürlüğü, “ödenek yetersizliği”ni bahane ederek, yılbaşından bu yana biriken trafik cezalarını son günlerde üst üste yollamaya başladı. Ancak 10 iş günü içerisinde tebliğ edilmeyen trafik cezaları yasaya göre iptal edilebiliyor. İzmir Barosu avukatlarından Gönenç Uygun’un, hem kendisi hem de müvekkiline kesilen trafik cezalarını iptal kararı aldırması emsal teşkil ediyor. Sürücülerin mahkemeye başvurmaları halinde, cezaları iptal ettirebileceklerini söyleyen avukat Uygun, “Gıyapta
kesilen trafik cezalarına ilişkin yasaya göre 10 iş günü içerisinde tebligat işlemlerine başlanması gerekiyor. Eğer emniyet, 10 iş günü içerisinde tebligat işlemlerine başlamaz ise tüm cezanın iptali mümkün. Tebliğ tarihi çok önemli” dedi. Mahkeme işlemleri için harç ve masraf olmadığı, sadece 16 lira tebliğ masrafı olduğu belirtiliyor. YARIN toplum
sayı: 104
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör
dırma’ya yapılacak termik santral projesinin iptal edilmesini sağladı. Cemal Öztaylan, bir firmanın Balıkesir’in Bandırma İlçesi’ne bağlı Şirinçavuş köyüne 1600 MW’lık termik santral projesinin, “İnsan ve çevre sağlığını olumsuz etkileyeceği” düşüncesiyle Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ve yardımcısı Muhammed Balta ile bu konuyu görüştüğünü belirtti. Öztaylan, bakanlıkla yaptığı bu görüşmeden sonra, bakanlığın projeyi iptal ettiğini, böylece santrale ilgili 10 Ekim’de Şirinçavuş köyünde yapılacak ÇED toplantısının da iptal edildiğini belirtti.
rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010
Tır şoförleri bu kez cezalara karşı eylemde
Ulaştırma Bakanlığı tır sürücülerine, eksik evrak nedeniyle gümrüklerde ceza kesmeye başladı. Ardından bir de Bulgar gümrükçülerin keyfi ceza uygulaması, şoförleri isyan ettirdi. Tır sürücüleri kontak kapatarak eylem yaptı. Kapıkule Sınır Kapısı’nda 40 kilometrelik tır konvoyu oluştu. Bulgaristan’ın 29 Ekim’e kadar ceza kesmeyeceğini bildirmesiyle eylem sonlandı ancak şoförler, Tır şoförleri, geçtiğimiz günlerde de hafriyat alanının kapatılmasını protesto ederek boğaz köprüsünden topluca geçme eylemi yapmıştı. YARIN toplum
Depremzedeler donma tehlikesi altında
Van’da iki aydır elektrik verilmeyen depremzedeler, donma tehlikesiyle karşı karşıya. Konteynerde kalan 255 depremzede aile, erken bastıran kış nedeniyle hayatta kalma mücadelesi veriyor. Van depreminin üzerinden geçen 2 yıla rağmen sorunlar katlanarak büyüyor. Van Valiliği kısa süre önce depremzedelerden konteyner kenti tamamen boşaltmalarını istemiş,
konteynerlerin boşalmaması üzerine, elektrikleri kesmişti. Gidecek hiçbir yerleri olmadığını belirten aileler bunun üzerine açlık grevine başlamıştı. Kalıcı konut isteyen ailelere, valilik kira yardımı sözü verdi, ancak aileler kalıcı konut taleplerini sürdürüyor. Şimdi de kışın bastırması, depremzedeleri soğuktan donma tehdidi ile karşı karşıya bıraktı. YARIN GÜNCEL
GUNCEL AKP’den “Üç çocuk paketi”
03
15 Ekiml 2013
Hakan Öztürk AKLIN YOLU
Bizim Kafadaysan
Seçimlere gitgide yaklaşıyoruz. Muhalifler seçimlerde bir sonuç alabilmemiz için gereken çabayı göstermemek üzere her yöne savrulup duruyor. Gezi Direnişi ortaya çıktı değerlendiren yok. Park Forumları ortaya çıktı değerlendiren yok. Neredeyse herkes forumların akamete uğramasını bekliyor. Ah şu forumlar bitse de kendi kuytularımıza çekilsek. Yine vatandaşı kendi mekanlarımıza çağırsak. Evli evine, köylü köyüne evi olmayan sıçan deliğine… Bir şeyler değişmiş olmasa. Aman ha aman. Eskiden çok iyiydik ya. *** Seçim bitince yine kafa kol ilişkilerine başlayacağız. Ahbap çavuş ilişkilerinden örgüt çıkaramaya çalışacağız. Hele şu seçimler bir geçsin. Sen bizimkileri o zaman gör. Niye ortak aday göstermeye çalışmıyoruz? Bakın sıkı durun derindeki cevabı veriyorum. - E biz falanca kesim olarak aday göstereceğiz, o da hepimizin ortak adayı olacak işte. Demokrasinin “d”si var mı peki bunda? Yok. Bu söylenen metodun önceki yıllarda CHP’nin uyguladığı metottan bir farkı var mı? Yok. Ustamın adı Hıdır, elimden gelen budur. Peki böyle yapacağımıza ortak adaylarımızı forumlarda belirlesek daha doğru değil midir? Öyledir. Aslına bakarsanız demokratik olmaktan, liberal olmaktan, halkın karar süreçlerine katılmasından bahsedecek olursak bazı kesimler mangalda toz bırakmaz. Akıl Frengistan ama saltanat yine Al-i Osman. *** Gürsel Tekin, Mustafa Sarıgül’ün CHP’den İstanbul Belediye Başkanı adayı olabilmesiyle ilgili, Gezi’de pozisyon almadığı yönünde bir eleştiri yaptı. Kendisi nedir, nasıldır, ne yapmıştır ayrı bir tartışma konusu ama ortaya koyduğu ölçü son derece yerindedir. Bu ölçü hala bizim sözüm ona gerçek solda ortaya çıkamadı. Bunu şöyle anlıyorum. Solun büyük bir kesimi Gezi Direnişi sonrası ortaya çıkan forumları, doğrudan demokrasinin zemini, halk iktidarının nüveleri, Gezi Ruhu’nun devamı olarak tanımladı. Bu çok güzel. Ne var ki aynı solun bir kısmı şimdi forumlar kendini var etmesi için hiçbir emek sarf etmemiş bazı kişileri aday olarak düşünüyor. Böylece aday olabilecek insanların bir kısmı, kendi önünde engel olabilecek forumların eriyip gitmesini bekliyor. Forumların halka söz, yetki, karar hakkını kullanmasını sağlayacak niteliği onlar için elbette ki hiç önemli değil. Halkın inisiyatifi yerine “bizim kafadaysan Giresun’a vali bile olursun” mantığını yaygınlaştırmaya çalışan çevreler, gerçekten böyle düşünen insanlar yaratıyorlar. Gezi’de ve forumlarda ne yapıp yapmadığın değil, kimlerin kafasına yakın olduğun belirleyici artık. hakanozturk17@gmail.com
Sahte diplomayla öğretmen olmuşlar
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın koordinesinde Diyarbakır Emniyeti KOM Şubesi’nce yürütülen takiplerde, isteyenlere para karşılığında sahte üniversite diploması verildiği belirlendi. Polis, başta M.A. adlı şüpheli olmak üzere diploma çetesinin izini sürdü. Çeteyle bağlantılı olan kişileri takibe alan polis, M.A.’nın, edindiği sahte üniversite diplomasını kullandığını tespit etti. Yapılan araştırmada şüpheli M.A.’nın sahte diplomayı kullanarak üç kez KPSS’ye girdiği saptandı. KPSS’de iki kez kendisi için giren M.A.’nın bir kez de başkasının yerine sınava girdiği ortaya çıktı. YARIN GÜNCEL
AKP , uzun süredir üzerinde çalıştığı “Kadın İstihdamı ve Doğum” paketini tamamladı. Yeni düzenlemeyle ücretli doğum izni 18 veya 19 haftaya çıkacak. Doğum sonrası ücretli iznini tamamlayan kadına ilk çocukta 6 aya kadar yarı zamanlı esnek çalışma hakkı verilecek. Kamuoyunda 3 çocuk paketi olarak bilinen uygulama yeni yıla kadar açıklanacak. istanbul Can çok söyler
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ile Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın aylardır üzerinde çalıştığı paket, hükümetin Demokratikleşme Paketi’nden sonraki “en iddialı ve güçlü çalışması” olarak tanımlanıyor. Tamamlanan paketin, yılbaşına kadar Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanması ve yerel seçim öncesi kadın seçmenlere “müjde” olarak sunulması amaçlanıyor. ‘Aile Destek Projesi’yle, evliliği düşünen lise mezunu 18-24, üniversite mezunu 18-26 yaş arasındaki gençlere 10 bin TL faizsiz kredi verilecek. Hükümet bu teşviklerle hem evliliği hem de çocuk sayısını arttırmayı planlıyor. Nüfus ve aile politikaları Kamuoyunda “Doğum ve 3 Çocuk Paketi” olarak bilinen çalışma, Başbakan tarafından “ Türkiye için Nüfus ve Aile Politikaları Kapsamında Yapılan Mevzuat Çalışmaları” adıyla kamuoyuna lanse edilecek. Pakette, doğum yapan kadının ücretli iznini tamamladıktan sonra 6 aya kadar yarı zamanlı çalışmasını içeren köklü değişiklikler getiriyor. Ayrıca kadının doğum sonrası kademe ilerlemesi ve pozisyon kaybına uğramasını engellemek için işverene yeni yükümlülükler de getiriliyor. Edinilen bilgiye göre, çalışan annelerin çocuk bakımı konusunda yaşadığı sıkıntıları yakından takip eden Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, kadın istihdamını arttıracak modeller için yurtdışındaki örnekleri de inceleyerek yeni önerileri masaya sürdü. Diğer üç bakanlık önerileri uygun
bularak, pakete aldı. Doğum izni 3 ay artıyor İşverenin itirazları ve “kadın istihdam etmeyiz” yönündeki tepkisi nedeniyle doğum iznini 24 haftaya çıkarma projesinden vazgeçildi. Ancak halen doğumdan önce 8 hafta, doğum sonrası 8 hafta olan doğum izni süresi, toplamda 18 veya 19 haftaya çıkarılacak. Sürenin ne olacağına Başbakan karar verecek. Ücretli doğum izni sonrasında kadına esnek çalışma seçeneği sunularak, çalışan annelere kendi çocuklarına belli bir süre daha bakabilme yolu açılacak. Esnek çalışmada, çocuk sayısına göre değişen modelleme yapılarak, Fransız örneği esas alındı. Kadın istihdamında yüzde 70’e ulaşarak Avrupa’nın en iddialı ülkesi olan Fransa’da, bunun yüzde 40’lık bölümü esnek çalışmayla sağlandı.
Kariyere özel düzenleme Doğum yapan kadın memur, ücretsiz izin kullandıysa bu süreye ilişkin primleri borçlanarak ödeyebilecek. Kadının memurun, ücretsiz doğum izni süresinde geçen süresi, erkeklerin askerlik hizmetinde geçen sürelerinin “kademe ve derece ilerlemesinden sayılması” ile aynı işleme tabi olacak. Böylece kadın memurlar, ücretsiz izin nedeniyle kariyer kaybına uğramayacak. Üç çocuk için borçlanma var Sigorta primlerinin ödenerek, emeklilik süreci açısından işletilmesine ilişkin borçlanılabilinecek çocuk sayısı da 2’den 3’e çıkarılacak. İşveren doğum iznini ücretli veya ücretsiz olarak tamamlayan işçiyi en geç iki ay içinde eski konumunda veya benzeri yerde derhal istihdam edecek. İşveren, kadın işçiyi eski istihdam edildiği noktada
boş yer yoksa, boşalacak ilk görevde veya kadın işçinin tercih ettiği noktada istihdam etmek zorunda olacak. Yarı zamanlı çalışma hakkı Esnek çalışma, “yarı zamanlı çalışma” hakkını içerecek. Buna göre kadınlar doğum izni sonrasında kendi isteklerine göre, “sabahtan öğlene kadar” ya da “öğleden akşama kadar” çalışama hakkına sahip olacaklar. Esnek çalışma hakkı için kadına tanınan süre, ilk çocuğunu yapan anne için 6 ay ile sınırlı olacak. İkinci ve üçüncü çocuğunu yapan anneye ise çok daha uzun süre esnek çalışma imkanı getirilecek. İlk çocuğunu yapan anne, doğum izninin bitiminde 6 aya kadar part time çalışabilecek. Bu hakkın, ilk iki ayında kadın maaşını tam olarak eksiksiz olarak alacak.
Grup Yorum konseri yasak
Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda vereceği konser, hükümetin ve emniyetin baskısı sonucu belediye tarafından iptal edilen Grup Yorum üyeleri ve dinleyicilerinin yasağı protesto için yaptıkları eyleme polis saldırdı. Polis, müdahaleyi görüntülemek isteyen basın mensuplarını da eylemden sayarak, darp etmekten geri durmadı. Grup Yorum’un Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda 12 Ekim’de vereceği konserin, İstanbul Şehir Tiyatroları Müdürlüğü tarafından iptal edilmesinin ardından Grup Yorum üyeleri ve dinleyicileri yasağı Harbiye Açık Hava Tiyatrosu önünde protesto etmek istedi. Protesto açıklamasına izin verilmemesi
üzerine İstanbul Kongre Merkezi önünde oturma eylemi başlattı. Oturma eylemi sırasında polis gruba tazyikli su ve biber gazı ile saldırdı.Grup Şişli yönüne doğru dağıldı. Daha sonra tekrar biraraya gelen grup, Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’na doğru yürümeye çalışınca polis ikince kez saldırdı. Bu sırada müdahaleyi görüntülemeye çalışan basın emekçilerine de polis müdahale etti. Basın mensuplarına “Basın kartınız var mı?” diye soran polis gazetecilerin gösterdikleri “basın tanıtım kartlarının” geçersiz olduğunu söyledi. Buna tepki gösteren DİHA muhabiri Kadri Özkan’a bir sivil polis tarafından yumruk atıldı. YARIN GÜNCEL
HES’lere 12 milyar dolar Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, 2002-2013 yılları arasında 286 HES’in işletmeye alındığını, 179 HES’in ise inşaatı devam ettiğini söyledi. Eroğlu, bu projeler için özel sektör tarafından 12 milyar dolar civarında para harcandığını dile getirdi. BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken’in yazılı soru önergesini yanıtlayan Eroğlu, doğanın rant için talan edilmesine karşın “HES Projelerinde, suyun ve tabii hayatın
korunması ile suyun yöredeki insan, bitki ve hayvanların ihtiyaçlarında kullanılmasının öncelikli olduğunu” ileri sürdü. 2002-2013 yılları arasında 286 HES’in işletmeye alındığını; 179 HES’in ise inşaat çalışmalarının devam ettiğini bildiren Eroğlu, projelerin DSİ yatırım programlarında yer almadığından kamuya herhangi bir maliyeti olmayacağını, bu projeler için özel sektör tarafından harcanan para 12 milyar dolar civarında olduğunu açıkladı. YARIN GÜNCEL
Halkın dindarlığını ölçmek paha biçilmez Kamuoyunda “dindarlık anketi” olarak ifade edilen araştırmayı CHP Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova bir soru önergesiyle TBMM gündemine taşımıştı. Akova , Aşağıdaki namazları ne sıklıkla kılarsınız?” gibi sorulara dikkat çekerek, “Dindarlığı ölçmek mümkün müdür?” sorusuna yanıt istedi. Diyanet İşleri Başkanlığı ise, “Başkanlığın hizmetlerinde etkinlik ve verimliliği sağlayabilmesi, kuruluş amacına uygun hizmet üretebilmesi, hizmet politikası ve önceliklerini rasyonel bir şekilde belirleyebilmesi için hizmet sunulan alanlar hakkında doğru ve objektif bilgilere ihtiyaç duyulmaktadır” dedi.
Dindarlık değil Başkanlık, dindarlığın ölçülüp ölçülmeyeceğinin akademik alanda bir asırdan fazla zamandır tartışıldığını da belirterek, “Araştırma Başkanlığımızın hizmet alanının tanınmasına yardımcı olmak ve hizmet planlamasında temel alaınmak üzere yapılmakta olup, kişilerin dindarlık seviyelerinin ölçülmesi veya derecelendirilmesi söz konusu değildir” dedi. YARIN GÜNCEL
GUNCEL
04
15 Ekim 2013
İşte Başbakan Erdoğan’ın bayram mesajı;
Sibel Uzun
Her daim hazır
UYANIŞ
Hüseyin Çelik’in TV’den Gözde Kansu’nun kıyafeti hakkında açıkça ayrımcılık yaptı. Ardından işinden atıldığı haberi geldi. Bu açıklamalar sadece işsiz bırakma değil farklı acı sonuçlar doğuruyor. AKP’de bunu bilerek yapıyor. Üç çocuk, kürtaj, hamile kadınların dışarıda gezmesi... Ertesi günlerde gelinliği yüzünden nişanlısı tarafından 33 yaşındaki Gülbeyaz Özcan’ın öldürülmesi hepimize ne anlatıyor? Kadınlar kıyafeti yüzünden bu memlekette ölürken Devlet Bakanı bir sunucunun kıyafetine göz dikiyor. Çözüm bekleyen halkın yarattığı imkânlarla AKP’lilerin sınırsız kullandığı ifadelermidir? Yoksa toplumda iyice açığa çıkan kadınların hayat garantisi ne olacak sorusumudur? AKP ne yapsa da üzerini örtemediği soru. -Sayın Bakanlar, seçilmeye çok meraklıydınız. -Kadınları korumak için de seçilmediniz mi? -Kadınların hayatta kalmasını sağlamak için de seçilmediniz mi? -Ağzınızdan ve yasalarınızdan neden bir kadının hayatta kalma hakkı hiç geçmiyor? Bir Bakan’ın, bir kadının hayatını kollaması gerekirken, kılık kıyafetine göz dikmesi çağ dışı kalıyor. Sanıyorlar ki çok arzu ettikleri Osmanlı’daki padişahlık dönemlerinde kadınlar susup köşelerinde oturuyordu. Kadınlar o yıllar da da mücadele ettiler. * Başörtülü, başörtüsüz anneler AKP kadınların hayatını gündemine almadığı için Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nu kurdu. Kaybettikleri kızlarının davalarında alçak kadın katillerine bir yasa maddesi uygulanmasın diye aylar ve yıllardır mahkeme kapılarında toplanıyorlar. AKP o yasa maddelerini kalesi gibi koruyor. İnsanlık adına utanılacak, iyi hal indirimi denen kimi hakimlerin sadece yasada olduğu için kadın katillerine uyguladığı madde. Adalet Bakanlığı’nın kadınların ihtiyacı ve ısrarlarına rağmen yasalardan çıkarmadığı maddeler. Platformun başından beri ailesi ile mücadelesini yürüttüğü Gönül Dilekçi kardeşimizin davasında hiç bir indirim maddesi uygulanamadı. Talep ettiğimiz en ağır ceza verildi. Türkiye gündeminde (Milliyet Gazetesi) “örnek karar”, “Kadın cinayeti ancak böyle önlenir”başlığı ile büyük bir umutla gündeme alındı. Toplum artık böyle konuşuyor bilesin AKP. * AKP, 11 yıllık döneminde onca ihale ve çıkarına gelen yasayı bir gecede yapmasına rağmen başörtülü kardeşlerimizin mecliste, okulda, kamuda, özgürce yer almalarını sağlayacak düzenleme yapmışmıdır ki konuşuyor? Başörtülü, başörtüsüz kadınların inanç ve kıyafet özgürlüklerine tamamen kavuşmaları için AKP’nin çıkarcı paketlerine, seçime yaklaşırken sinsi düzenlemelerine ihtiyaçları yok. Kadınların, indirimleri durduran, Gezi’den forumlara akan, her daim eyleme ve siyasete hazır kendi güçlerine ihtiyaçları var. Gözde Kansu’yu bir gün önce takdirle değerlendiren sonra işten atan ATV’yi ve Çelik’i püskürtüp sonra da Egemen Bağış’a “şık olmadı” diye açıklama yaptırtan güce ihtiyaç var. Çelik bir daha konuşsun da görelim. Mücadelemizin Çelik’i istifa ettirtecek, Gözde Kansu’yu işe aldırtacak aşamalara ihtiyacı da büyük. Her kadın, her siyaset, her eylem adımında kadın cinayetleri azalacak. En önemlisi kadına her açıdan düşmanlık yapanlar susacak. Bunları başardık! * Kadınlar forumların kararı ile Beşiktaş’tan ATV binasına Gözde Kansu ve tüm kadınların kıyafet özgürlüğü için yürüdü. Lafımızın bir kısmı “kadınlar bu meseleye sahip çıkmadı” diyenlere. ATV’nin kapılarına dayanan, tomanın karşısına dikilen kadınları göstermeyen, konuşturmayan sadece Hüseyin Çelik’i veren kanallar yetmezmiş gibi bir de sizinle uğraşmayalım. Azıcık önünüze bakarsanız Gezi’ye gerçek bir tutarlılıkla sonuna kadar sahip çıkan meydanlarını ve parklarını terk etmeyen kadınları görürsünüz. Aylardır “er meydanı” olan parklardan eyleme koşan, siyaset konuşan kadınları görürsünüz. Böylece siz de biraz olsun umut verme imkânı yakalarsınız. Köşemizden olmayalım diye üstünü örtme rolü üstlendiyseniz mücadelemiz sizlere karşı da sürecek. twitter: @sibeluzun_yarin
Sevgi, birlik, beraberlik, soruşturma
Kurban bayramı tatilinin başlamasıyla, pazartesi günü kameralar karşısına geçen Erdoğan, “Ulusa Sesleniş” konuşmasıyla Türkiye’nin bayramını tebrik etti. Konuşmasında birlik, beraberlik, dayanışma vurgusu yapan başbakan, demokratikleşme paketi ile ülkeyi daha da ileri bir noktaya sıçratmayı hedeflediklerini anlattı. İstanbul elif karan
Başbakan Erdoğan bayram mesajında AKP hükümeti olarak ülkeye sevgi, birlik, beraberlik, dayanışma gibi değerleri aşılmaktan başka hedefleri olmadığını anlattı. Myanmar’ı, Gazze’yi, Doğu Türkistan’ı, Mısır’ı, Suriye’yi, unutmayan başbakan, kendi ülkesinde bu bayram çocuklarıyla kucaklaşamayacak olan, Gezi Direnişi boyunca polis şiddeti nedeniyle hayatlarını kaybeden gençlerin ailelerinin adını anmadı bile. Mısır için, Suriye için “bir an önce huzur, güven ve istikrar” dileyen başbakan’ın kendi ülkesi için dileğinin bu olmadığını sadece Bayram öncesi yaşananlara bakmakla görmek mümkün. Soruşturma, kovulma, tutuklanma Bayrama günler kala, AKP’nin kadın düşmanı politikaları bu sefer de “dekolte” tartışmalarıyla cisimleşti. Durumu toparlamaya çalışan Egemen Bağış’ın hükümet olarak yaşam biçimine karışmayı yasaklayacak yasa çıkaracaklarını söylemesi ise, toparlamak yerine yasakçı zihniyeti devam ettirerek tuz biber ekti. Kadın düş-
manı konuşmalarla ilgili kılını kıpırdatmayan TRT, Gezi ile ilgili attığı twitler yüzünden 14 çalışanına bayram öncesi soruşturma açtı. Gezi’ye destek veren oyuncuların, sanatçıların televizyon kanallarınca fişlendiği ortaya çıktı. Tuzluçayır halkı bayram arifesine biber gazı ve TOMA saldırısı ile girdi. Mersin’de davul çalmak, hükümet karşıtlarını motive ettiği için suç kabul edildi. Antalya’da kırmızı fular takmak örgüt üyeliğine delil kabul edildi. AKP’nin mayasında kardeşlik yok Başbakan’ın “Bu toprakların ruhunda barış vardır. Bu toprakların mayasında kardeşlik vardır, dayanışma vardır” sözlerini kendi eliyle hiçe saydığı, barışın kardeşliğin karşısında kendi siyasetini ne
pahasına olursa olsun dayattığı ortada. Tabi ki Başbakan tüm bu saldırılar nedeniyle aldığı tepkileri Bayram mesajında da görmezden gelemedi. Bu sefer de AKP’ye karşı meydanlara dökülen halkı kardeşliğe çomak sokmakla suçladı. Demokrasi paketi ile önemli bir adım attıklarını kaydeden Başbakan’ın samimiyetsizliği, meydanlara dökülen halkın sözlerine kulak asamamasıyla, kendi polisinin katlettiği gencecik fidanların ailelerine bir baş sağlığı bile dilememesiyle tekrar tekrar gün yüzüne çıkıyor.
Sadece AKP’ye demokrasi Gündeme ilişkin gazetecilerin sorularını cevaplayan AKP Genel Başkan Yardımcısı ve parti sözcüsü Hüseyin Çelik, CHP’nin demokrasi paketine yönelik eleştirilerine dair de konuştu. Çelik: “Cumhuriyet Halk Partisi’nde derin bir ulusalcı damar var. Hala 1940’lı yılların özlemi içerisindedir. Hala dayatmacı tek tipçi devlet özlemi içerisinde” dedi. CHP’nin kamuda başörtüsü kullanımının önünü açan düzenlemeyi mahkemeye taşımalarına ise “bunu yapmasalardı garip
olurdu” diyerek, CHP’yi darbe yanlısı, toplumun hak ve özgürlüklerinin sınırlanması peşinde olmakla suçladı. Gözde Kansu’nun işine son verilmesini değerlendirmesi istenen Çelik, “Siz galiba magazin peşindesiniz. bugün o departman kapalı” dedi. Çelik, açıklamaları ile Gözde Kansu’nun kovulmasına neden olmuş, bir hükümet sözcüsü olarak kadınlara dönük bu müdahalesi eleştiri konusu olmuştu. Ancak Çelik, AKP hükümetinin pek çok defa zikrettiği sloganın da olduğu gibi sadece kendi ideolojine demokrasi talep etmekte durmak yok yola devam diyor. YARIN GÜNCEL
Tekin CHP adaylarını değerlendirdi Başbakan yardımcısı
Ali Babacan
IMF ve Dünya Bankası Yıllık Toplantıları dolayısıyla ABD’nin başkenti Washington’da bulunan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, “Yeni Küresel Gelişmeler Işığında Türk Ekonomisi ve Dış Politika” adlı programda konuştu. Polisin “marjinal grupların” olay çıkarmasının ardından saldırdığını iddia ettiği yetmezmiş gibi, Gezi Parkı direnişine katılan gençleri hükümet olarak anlamaya çalıştıklarını söyledi. Babacan, polisin ilk günler bazı hatalar yapmasına rağmen zamanla daha sorumlu hareket ettiğini de ileri sürerek, dünya basını karşısında Gezi Direnişi sırasında öldürülen yedi gencin adını bile ağzına almadı. Babacan’a öldürülen, yaralanan gençlerin hesabını vermeden, o gençleri anlayamayacağını söyleyerek “Oğlum Bak Git” diyoruz.
Gürsel Tekin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için, ‘Aday adaylığımı yok sayılmış kent mağdurlarıyla birlikte açıklayacağım’ dedi. Can Ataklı ve Sarıgül’ün adaylığı ile ilgili ise: “Türkiye’nin sıkıntılarının doruk noktada olduğu bir yerde önümüzdeki dönemde herkes merakla CHP’nin adayının kimin olduğunu söylemesini bir tarafta iyi ni-
yetli bir şey olarak görüyorum, ancak bir tarafta da Türkiye’nin gerçek gündemini ötelemek için sorulan sorular olarak görüyorum. Konuşacaksak ne olur İstanbul’un sorunlarını konuşalım. İstanbul’un sorunlarını konuşarak yapabileceğimiz çok şeyler var ve İstanbullu da çok memnun olur” şeklinde yanıt verdi. Sarıgül’ün adaylığı ile ilgili yorum yapmadı. YARIN GÜNCEL
İkinci dalga mı gelecek?
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç statlardaki polis sayısının artırıldığını söyleyerek taraftara yine gözdağı verdi. 3 kişinin tutuklandığı taraftar operasyonunun ikinci dalgasının yolda olduğunu belirtti. Kılıç, “Önümüzdeki günlerde de suç potansiyeli olan, futbolla, sporla alakası olmayan bazı taraftar gruplarına yönelik eylemler belki gerçekleşebilir. Koruma görevlisiyle ilgili kanunun çıktıktan sonra tam manasıyla sistem kurulmuş olacak. Suç işleme cüretini gösterenlere de gereken yapılacaktır” dedi. YARIN GÜNCEL
GUNCEL
05
15 Ekim 2013
Erk Acarer
BAĞZI ŞEYLER
Bayram dediğin...
Ethem, Mehmet, Ali İsmail, Medeni, Hasan Ferit, Abdullah, Ahmet, Berkin, Utku aileleriyle birlikte olamayacak, anneler değil evlatlar bayramlaşmaya gider diyeceğim... Omurgasızsın; “Ajite etme” karşılığını vereceksin! *** 10 yaşındaki çocuğu önünde diz çöktürüp ayakkabılarını boyattın, kendisine sandık alsın diye 10 lira verip başından savdın. Ne kentteki boyacı çocukların “tuhaf bir kader gibi” ayakkabılarının boyasız oluşundan ne de bir boya sandığının fiyatının 150 liradan başlayıp 900 TL’ye kadar çıktığından haberdarsın sözleriyle sitem edeceğim. Düşüncesizsin; anlamayacak, öyle bakacaksın! *** Sen muhabirsin, Başbakan’dan harçlık istemek de neyin nesi, senin adına biz utandık, bizi bu duruma sokmaktan ve üzerimize kara bir leke düşürmekten çekinmedin diye söyleneceğim. Pişkinsin, “Bu işler, değişti, eski çamlar bardak oldu, artık gazeteler de gazetecilik de böyle yapılıyor” sözleriyle karşılığı yapıştıracaksın! *** Palalıyı serbest bırakıp, sapanlı teyzeyi tutuklamak da neyin nesi? İşte bunu soracağım... Kurnazsın; “Sapla saman karışmaz, sen de mi teröristsin?” diyeceksin!
TRT’de Gezi avı
Gezi eylemcilerine karşı TRT de düğmeye bastı. Kurum, çalışanlarının sosyal medya hesaplarını incelemeye aldı. Eylemlere destek verdiği anlaşılan personel hakkında soruşturma başlatıldı. TRT, ‘Gezici’ personeline gönderdiği tebligatta ‘sözleşmenin feshini gerektiren fiilleri işlediklerini’ iddia ederek savunmalarını istedi. İSTANBUL MUHAMMED ÜNSAL
Hüseyin Çelik’in ve Ömer Tuğrul İnançer’in kadın düşmanı ifadelerini düşünce özgürlüğü olarak gören TRT, çalışanlarının sosyal medya hesaplarını inceleyip Gezi Direnişi sırasında sosyal medyadan destek paylaşımları yaptığını tespit ettiği yaklaşık 15 personelin ‘sözleşmenin feshini gerektiren fiilleri işlediklerini’ belirterek savunmalarını istedi. Gösterileri twitterdan yönetmişler Ülkenin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bile ‘Gezi’den çok şey öğrendik, Gezi ile gurur duyuyoruz’ sözleri TRT için meşruiyet tabanı yakalayamamış ki, personele gönderilen tebligatta eylemler sırasında attığı twittler örnek gösterilerek “yasadışı sokak gösterilerinde yönlendirmede” bulundukları iddia edildi. Eyleme destek vermek yasak Ayrıca disiplin yönetmeliğinde ‘Kurum içinde yapılan fiilleri’ belirten madde üç noktalarla kısaltılarak eylemlere destek vermek de suç sayıldı. Gönderilen tebligatta, “Sözleşmeli Statüde İstihdam Edilen Personel Sözleşmesinin eki Disiplin ve Görevden Uzaklaştırma Hükümlerinin sözleşmenin feshi cezasını gerektiren ‘ideolojik veya
siyasi amaçlarla… Kamu hizmetlerinin yürütülmesini engelleme… Bunları tahrike teşvik etmek veya yardımda bulunmak’” nedeniyle yazılı savunmalarının 7 gün içinde kuruma verilmesi istendi. Sosyal medya paylaşımları suç delili Hakkında işlem başlatılan personel ise “yasadışı sokak gösterilerinde yönlendirmede” bulunmanın söz konusu olmadığını, paylaşımların düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında barışçıl olduğu yönünde savunma yaptı. Kişisel hesaplarından aylar önce yapılan paylaşımların
şimdi aleyhlerinde kullanıldığını belirten personel, ‘kişisel verilerin hukuka aykırı bir şekilde kaydedildiğini’ ve bu kaydı yapanların suç işlediklerini söyledi. Direnişçiye iş, aş yok Öte yandan TRT’de çalışan sözleşmeli personelin kadroya alınmasına ilişkin 2 Ağustos tarihli ResmiGazete ’de yayınlanan yasaya göre başvuran tüm sözleşmelilere kadro verilirken Gezi Direnişi’ne bizzat katılan veya destek verenler ise hala kadroya alınmadı. 2 Kasım tarihine kadar kadro verilmesi gereken başvurulardan
sadece soruşturma açılan kişilere kadro verilmemesi, süre dolmadan soruşturmanın tamamlanarak sözleşmelerin fesh edilmesi endişesi doğurdu. TRT’nin önce Gezi Direnişi’ne destek verdiği için sona erdirdiği ‘Leyla ile Mecnun’ adlı sevilen diziyle sözleşmesini sona erdirmesi, ardından direnişe destek veren personelleri kadroya almaması TRT’nin Türkiye’nin gerçek muhalefetine karşı nefretini gösterirken, Hüseyin Çelik ve Ömer Tuğrul İnançer’in kadın düşmanı ifadelerini ‘düşünce özgürlüğü’ olarak nitelendirmesi de dikkat çekti.
*** Memleket “Medrano Sirki” gibi oldu. Tekme tokat boğa dövüp, yumrukla koyun darp ediyorsun, Boğaz’ı kan gölüne çevirdin. Ülkede “Alo davarım kaçtı?” diye bir hat kuruldu sayende diye söyleneceğim. Çakalsın; “Oruç tutup, kurban kesince iş değişir, geleneğe göreneğe, dine ahlâka dil uzatıyorsun” yanıtını vereceksin!
Ali İsmail davası yaralamaya dönüyor
*** Omurgasızsın, düşüncesiz ve vicdansızsın, pişkinsin kurnazsın, çakalsın! Sen böyle yaptıkça... Kızsan da, kırılsan da, tehdit edip bağırsan da, sadece bayramda değil bayramdan sonra da konuşacağım! Bayram dediğin sana yedi gün, bana bir hayat!
l Siz kimsiniz ya. ulusalcı mulusalcı diye bir şey yok. Bu ülkede artık millet gerçeği var, bunu göreceksiniz l Bunların ne aşkı ne heyecanı var. Devlet ile milleti kucaklaştırıyorsan o zaman cumhuriyetçi milliyetçi olursun.
Böyle patrona böyle muhabir! CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, Başbakan Erdoğan’dan harçlık isteyen muhabiri medya patronları üzerinden eleştirerek “Böyle patrona böyle muhabir” şeklinde konuştu. CHP Grup Başkanvekili İnce, Yalova Valiliğince Şaban Temüge Turizm Otelcilik Meslek Lisesi Uygulama Oteli’nde düzenlenen bayramlaşma töreninde gazetecilere yaptığı açıklamada, İstanbul’da bir muhabirin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ‘dan bayram namazı sonrası harçlık istediğini hatırlattı. Muhabirin davranışının hoş olmadığını savunan İnce, “Başbakan’dan harçlık isteyen medyayı ilk kez gördük. Bir muhabir, bir başbakandan bayram harçlığı istiyor. İşte böyle patronlara böyle muhabir olur. Oraya görev yapmaya, haber yapmaya gitmiş bir muhabir, Başbakan’dan harçlık isteyebiliyorsa Türkiye ‘de medyanın geldiği durumunu çok net şekilde ortaya koyuyor bu” değerlendirmesinde bulundu. YARIN GÜNCEL
l Bir yere gelince ‘selamınaleyküm’ diyenler başka bir yerden gelmediler, bu ülkenin sahibidirler.
Emniyet-Sen üyesi polise dayak Karakola evrak almaya giden polis memuru İ.O., burada meslektaşı tarafından dövüldüğü iddiasıyla şikayetçi oldu. Emniyet-SEN’den yapılan açıklamada ise dayak yiyen polisin sendika üyesi olduğu için dayak yediği iddia edildi. Karakolda polisin başka bir polise şiddet uygulamasının istisna olduğunu ve bütün bunların telefonu kapattığı için başına geldiğini anlatan İ.O, “Benim yerinde bir polis değil de sivil olsa başına neler gelirdi, düşünmek bile istemiyorum” deyip ekliyor: “Polise bunları yapan polis sokaktaki vatandaşa neler yapmaz?!” Çenesinde kemik zedelemesi oluşan, gözü moraran 10 yıllık polis memuru İ.O., kendisini darp ettiğini öne sürdüğü meslektaşı K.K. hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunurken,
emniyet her iki polis hakkında idari soruşturma açtı. Emniyet-SEN’den yapılan açıklamada, “Üyelerimize psikolojik baskı uygulanıyor. Bu baskı artık şiddette de döndü. Emniyet olayı kapatmak için uğraşıyor. Polis arkadaşımızın şikayetinde vazgeçmesi için baskı yapılıyor” denildi. YARIN GÜNCEL
Eğitim-Sen yöneticisine Gezi sürgünü Eskişehir’de Eğitim-Sen Şube Başkan iken Gezi Parkı eylemlerine katıldığı gerekçesiyle hakkında adli dava açılan Ali Paşa Şanlı, Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından başlatılan soruşturma kapsamında geçici süreyle açığa alınmıştı. Ali Paşa Şanlı hakkında Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı müfettişler soruşturmalarını tamamladı. Müfettişler, Ali Paşa Şanlı hakkında verdikleri raporda ‘il dışı tayin’ yapılmasını istedi. Bunun üzerine Paşa’nın dosyası ilk önce Eskişehir Valiliği’ne, daha sonra ise Milli Eğitim Bakanlığı’na gönderildi. Müfettişlerin vermiş olduğu rapor doğrultusunda Bakanlık, Ali Paşa Şanlı’yı Konya’nın Meram ilçesinde bulunan Dr. Ali Rıza Bahadır Anadolu İmam Hatip Lisesi’ne tayin etti. Şanlı konuyu mahkemeye taşımaya hazırlanıyor. YARIN GÜNCEL
GUNCEL
06
15 Ekim 2013
Cahiliye bakanı konuştu
Bakan Hüseyin Çelik’in TV sunucusu Gözde Kansu’nun dekoltesi hakkındaki konuşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? EGEMEN BAĞIŞ AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI
Şık olmadı
Şahsi düşüncesini paylaşma zamanlama ve tavrı yanlış oldu, şık olmadı. Türkiye’nin imajı önemli. Kimsenin yaşam tarzına, kıyafetine, yediğine içtiğine, okuduğu kitaba, kiminle dostluk yapacağına karışılmamalı. ERDOĞAN AKTAŞ ATV GENEL YAYIN YÖNETMENİ
Fikir belirtmeyeceğiz Sayın Bakan’ın açıklamaları hakkında bir fikir belirtmeye gerek duymuyoruz. Alınan kararla ilgili yapımcı şirket gereken açıklamayı yapmıştır. HALUK ŞİRİN KANSU’NUN kovulduğu PROGRAMIN YAPIMCISI
Çelik haklı
Sunucumuz Gözde Kansu’nun kıyafeti Sayın Çelik’in bahsettiği gibi biraz abartılı, gözümüzden kaçmış. Kıyafet biraz açık, sayın Çelik haklı. Bundan sonraki çekimler için kıyafetlere daha dikkat edeceğiz. FİKRİYE YILMAZ KADIN CİNAYETLERİNİ DURDURACAĞIZ PLATFORMU TEMSİLCİSİ
Kabul etmiyoruz
Kadın cinayetleri en önemli sorunlardan biriyken Hüseyin Çelik’in söylemini kabul etmiyoruz. Sözleri bir kadının işten atılmasına neden oldu. Kadınların hayatın dışına itilmesi de kadın cinayetlerini doğurmaktadır. HÜLYA SAY RÖNTGEN TEKNİSYENİ
Cinayetler kabul edilir mi? Devlet yetkililerinin sistemli olarak yaptıkları açıklamalar AKP hükümetinin kadına bakışını yansıtmaktadır. Her gün 5 kadının erkek şiddeti yüzünden öldürülmesi sizin açınızdan kabul görülen bir durum mudur? ÇAĞLA AYDIN ABBASAĞA FORUMU’NDAN
Muhafazakar söylem
Başbakan istediği kadar kadınların baskı gördüğü cahiliye döneminin bittiğini iddia ederse etsin, AKP’nin yaptıkları aksini ispat etmeye devam ediyor. Ancak karşılarında susan kadınlar değil, örgütlü mücadeleleri ile yaşam haklarına, yaşam biçimlerine sahip çıkan kadınlar var. AKP’nin açıklamalarına rağmen, kadınlar için emsal adımları yine kadınlar İSTANBUL ELİF KARAN
AKP hükümeti kadın düşmanı politikalarından geri adım atmamakta kararlı. Hükümet Sözcüsü Hüseyin Çelik, ATV’de sunuculuk yapan Gözde Kansu’nun kostümünü dekolte buldu. Kansu bir süre sonra işinden kovulunca da Çelik kendisine yöneltilen eleştirilere “ifade özgürlüğümü kullandım” yanıtını verdi. Kadınlardan tepki gecikmedi. çelik anayasaya uymalı Gözlerini kadın cinayetlerine dikmek ve çözmek yerine dekolteye, kadınların yaşam haklarını sınırlandırmaya diken AKP hükümetine rağmen kadın mücadelesinde önemli kazanımlar elde eden Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ndan konuyla ilgili ilk açıklama geldi. Platform Genel Temsilcisi Gülsüm Kav, Çelik’in açıklamalarının kabul edilemez olduğunu belirtti. Kav: “Hükümet sözcüsü konumundayken böyle konuşmaya hiç hakkı yok. Böyle düşünüyor olabilirler ama bunları kanallarda nesnel, anayasaya uygun bir şekilde konuşmak zorundalar. ” dedi. Kav, hükümetin, toplumu, bütün insanları temsil eden bir organ olduğunu belirtti ve ekledi: “hükümet temsilcisinin, düşünce özgürlüğü hakkı yoktur. Buradaki Anayasa neyse ona bağlı kalmakla yükümlüdür.” Forumlardan da cevap gecikmedi İkinci büyük tepki ise Abbasağa Forumu’ndan kadınların çağrısıyla ATV’ye yürüyen forumlardan geldi. Kadınlar: “Bizler Gezi’den bu yana mücadeleyi sürdüren kadınlar olarak tıpkı Gezi’de olduğu gibi AKP’nin yaşam tarzımıza müdahale etmesini kabul etmiyoruz. Erkek egemen devlet hayatımızdan elini çekene kadar mücadelemize devam edeceğiz’’ dedi. Egemen Bağış’tan manevra Yapılan eylemler hükümeti geri
AKP kadın düşmanı, muhafazakar bir siyaset yürütüyor. Söylemleri bunun göstergesi. Ancak ellerinde patlamaya hazır bir bomba var. Çocuk istedikleri kadınlar bir güç haline gelerek AKP’nin karşısına dikiliyor.
adım atmaya zorladı. Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, “Başbakanın yaptığı açıklama bu kadar haber olmadı” sözleriyle AKP’nin yasakçı gibi gösterildiğinden yakındı. Konuşmasının devamında da yaşam biçimine müdahalelerin suç sayılacağı bir yasa hazırlığı içinde olduklarının altını çizdi. Yaşam biçimine en çok müdahalenin hükümetten geldiği düşünüldüğünde AKP’yi yasa kurtaracak gibi gözükmüyor. Kadınlar kendi adaletini yazıyor AKP hükümetinin yapmadıklarını kadınlar kendi mücadeleleri ile yapıyor. Bağış yeni yasa vaatlerini söylerken Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, kocası tarafından öldürülen Gönül Dilekçi davasında emsal bir kararın alınmasını sağlattı. Katil Metin Cihangir’in “aldatıldım” söylemine itibar etmeyen mahkeme kadın cinayetlerinin politik bir sorun olduğunu kabul ederek hiçbir indirim uygulamadan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası uyguladı. Egemen Bağış da, Başbakan da kadınlar için gerçekten bir şeyler yapmak istiyorlarsa Platformun, kadınların neler yaptığına bakmalılar. Çünkü onlar sadece başörtülü kadınlar için bir şeyler yaparken, Platform tüm kadınların yaşam hakları için önemli kazanımları hayata geçirtiyor.
Cahiliye bakanı konuştu Bağış’ın basında yer almadığı için gönül koyduğu açıklama ise Çelik’ten bir gün sonra Dünya Kız Çocukları gününde Başbakanca yapıldı. Açıklamaya göre AKP hükümeti döneminde kadın-
Kansu: “Bir kadının, bu kadar hayat dolu olması, kendine güvenmesi hoşlarına gitmedi”
Kav: “Hükümet temsilcisinin, düşünce özgürlüğü hakkı yoktur” ların sorunlarına öncelik verilerek çözümler geliştirilmiş, kız çocukları eğitim alabilmiş. Cahiliye döneminin kadınların diri diri gömüldüğü, öldürüldüğü dönem olduğunu anlatan ve kendilerinin bu döneme son verdiklerini açıklayan Başbakan bu sözleri sarf ettikten bir gün sonra Batmanlı genç bir kadın sırf gelinliğini beğenmediği için öldürüldü. Çelik’in bir sunucuyu dekol-
Forumlardan kadınlar AKP’den hesap soruyor. tesi yüzünden kovdurduğu hafta bir kadının istediği gelinlik yüzünden öldürülmesinin tesadüf olduğu söylenemeyeceği ortada. Hani cahiliye dönemi bitmişti!
Kadın cinayetleri TCK’ya girmeli Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun il il takip ettiği davalar, hukuk sistemindeki yetersizliği bir kez daha gözler önüne seriyor.
CEREN DÜLGER ABBASAĞA FORUMU’NDAN
Sadece kendini bağlamıyor
Ankara, İzmir ve Manisa’da adalet istediler Ankara’da, 14 Ocak 2013 tarihinde boşanmak istediği kocası tarafından öldürülen Gönül Dilekçi’nin katiline ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Mahkeme heyeti Katil Metin Cihangir’in
Kılık kıyafetle uğraşmıyoruz açıklamasından sonra bu sözler hoş ve şık olmadı. Görüşleri sadece kendini bağlamıyor. Demokratikleşmeden söz ediliyorsa, başörtülünün de açık giyinenin de kıyafetine karışılmamalı. SEMİHA HASGÖR KADIN CİNAYETLERİNİ DURDURACAĞIZ PLATFORMU’NDAN
tüm indirim taleplerini boşa çıkararak emsal bir karar verdi. İzmir’de, Ferit Genç’e direndiği için öldürülen Nurgül Erbaş için sadece iki celse de adalet sağlandı. Mahkemenin bu hızı olumlu olmakla beraber, katili cinsel saldırıdan yargılamayarak sadece müebbet hapis cezası verdi. Platform Erbaş ailesi ile kararı temyiz edecek. İzmir’de, 13 Ekim 2011 tarihinde kocası Sedat Çöl tarafından boşanmak istediği için koruma altındayken öldürülen Ferdane Çöl davası ise gelmeyen adli tıp raporu nedeniyle ilerlemiyor. Duruşma 25 Kasım tarihine ertelendi. Manisa’da, 8 mart 2013’te kocası tarafından öldürülen Gülcan Çelen’in de ailesini yalnız bırakmayan Platform, Gülcan’ın davasının da takipçisi. Son duruşmada, katil Musa Çelen indirim alabilmek için aldatıldığını iddia etti. YARIN GÜNCEL
AKP zihniyetinin örneği
Bu, AKP zihniyetinin bir örneği. Bunu tesadüfen Hüseyin Çelik demiş oldu. Bir başkası da diyebilirdi. Medyadan da, destekleyenler savunanlar var. Toplum olarak, artık uyanmamız lazım diye düşünüyorum.
Yine korumadılar
AYŞE ARMAN HÜRRİYET GAZETESİ
Aile Bakanı Fatma Şahin, Emine Erdoğan ve AKP Kadın Kolları başkanlarının da katıldığı “Enerji Hanım Projesi”ne Halkevi üyesi kadınlara uygulanan şiddet damgasını vurdu. Fatma Şahin’in konuşması sırasında, söze giren beş kadın darp edilerek dışarıya çıkarıldı. salon dışında da kadınlara saldırmaya devam eden iki erkek özel güvenlik görevlilerince zor durduruldu.. Bu sırada Bakan Şahin ise: “Biz işimize bakalım. herkesin düşüncesine saygılıyız” dedi. YARIN GÜNCEL
Fikir değil talimat AKP sözcüsü fikrini söyledikten sonra, kişinin işine son veriliyorsa, demokrasiden söz edilemez. O, fikir ifade etmekten çıkar, talimata döner. Bir kadının giydiğine karışmak, yaşam tarzına müdahale değil mi? FATMA BOSTAN ÜNSAL AKP KURUCULARINDAN
Etkili yerdekiler kısıtlamalı Etkili yerlerdeki insanların kişisel beyanlar konusunda kendini kısıtlaması gerekiyor. Çünkü bu sözden sonra başka şekilde inisiyatif alan insanlar oluyor. Onun sözlerinden sonra bir insan işini kaybetti.
ABD’de eşini bıçakla öldürmekten suçundan 18 yıl hapis yatan ve 2 yıl önce de sınır dışı edilen Tufan Alçı, Osmaniye’nin Düziçi İlçesi’nde evlenmek isteğini kabul etmeyen B.A.’yı satırla öldürmek istedi. Evlenme teklifini “Geçmişinde cinayet bulunan birisiyle evlenemem” diyerek reddeden B. A tehdit
Enerji Hanım’da kadınlara şiddet
edildiği için üç kez şikâyet olmuştu. B. A’nın başvuruları da emniyetin gerekeni yapması için yeterli olmadı. Daha önce eşini öldürdüğü için sınır dışı edilmiş Tufan Alçı’nın sadece ifadesi alınıp serbest bırakıldı. 12 Ekim günü Tufan Alçı’nın satırla saldırdığı B. A’nın başında kesikler ve kafatasında 12 kırık var, 2 parmağı da koptu. YARIN GÜNCEL
GUNCEL
07 Berkin’in ailesine bayram yok!
Polis saldırısı sonucu yaralanan ve 122 gündür “uyuyan” Berkin Elvan için bayramda hastaneye ziyaretler yapılırken, gazetecilerin Berkin’in durumunu sorması üzerine annesi sinir krizi geçirdi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Gezi Parkı olayları sırasında yaralanan Berkin Elvan’ı tedavi gördüğü Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde ziyaret etti. Anne Elvan, 122 gündür uyuyan Berkin’in durumu sorulunca sinir krizi geçirdi. Sezgin Tanrıkulu ziyaret sırasında şunları söyledi: “Başbakan, Msır’da Esma için gözyaşı döktü ama kendi iktidarları döneminde ölen 440 kişi var. 152’si çocuk. Berkin burada uyuyor. Oraya duyduğu acının yüzde birini, onda birini, binde birini Berkin için duymadı. Bugün çocuklara şeker dağıtıyor ama Berkin için tek bir kelime sarf etmedi, sarf edemiyor.” YARIN GÜNCEL
Arınç: Askerlik önümüzdeki ay kısalır
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, uzun süreli askerliğin 12 aya indirilmesine ilişkin düzenlemenin önümüzdeki ay içerisinde gerçekleştirileceğini söyledi. Bu düzenlemenin, demokratikleşme paketi içerisinde bulunmadığını hatırlatan Arınç, “Ama bildiğiniz gibi bir süredir çalışmalar devam ediyordu. Kısa süreli askerlik aynı kalmakla birlikle uzun süreli askerlik 12 aya indirilmiş oldu. Daha doğrusu indirilecek inşallah. Önümüzdeki aydan itibaren de bu süreyi dolduranlar terhis edilecek. Yeni askere gidenler de 12 ay üzerinden gitmiş olacaklar” diye konuştu. YARIN GÜNCEL
MHP inadı bırakıp AKP’ye katılsın
Katıldığı bir televizyon programında gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, MHP ile ilgili açıklamalarda bulundu. Melih Gökçek, MHP yönetimine ve tabanına seslenerek “MHP’li arkadaşlar bizden çok farklı kişiler değil. Bu işi, inadı bırakıp AKP’ye katılmalı. Küçük büyüğe katılmalı” dedi. Gökçek, “Milliyetçi Hareket Partisi’ne gerek yok. Gelip AKP’ye katılmalı. Daha çok milletvekili çıkarırız. Ben davet ediyorum. Oradan da biraz sıcaklık gelmeli” diye konuştu. YARIN GÜNCEL
Deniz Kuvvetlerinde Balyoz isitfası
Koramiral Atilla Kezek’in 9 Ekim’de açıklanan Yargıtay’ın Balyoz kararıyla arkadaşları tahliye edilmediği için istifa ettiği öğrenildi. Koramiral Kezek’in “Bizim yerimiz onların yanıydı” diyerek Balyoz davasında hüküm giyen arkadaşlarına destek çıktığı da öğrenildi. Bu arada Koramiral Atilla Kezek dışında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Teknik Başkanı Tuğamiral Sami Örgüç’ün de istifa ettiği iddia edildi. Kulislerde iki generalin dışında Deniz Kuvvetleri’nde 5-6 üst düzey subayın daha istifa ettiği veya etmeye hazırlandığı da konuşuluyor. YARIN GÜNCEL
15 Ekim 2013
Ağar cezaevine girmekten kurtarıldı
Susurluk davası kapsamında, hakkındaki ‘denetimli serbestlik’ kararı kaldırılan dönemin Emniyet Genel Müdür’ü ve eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, yeni bir kararla cezaevine girmekten kurtuldu. Ağar’ın avukatları ‘denetimli serbestlik’ kararının kaldırılmasını anayasaya aykırı bularak karara itiraz etti ve bu sayede Ağar’ın infazı şimdilik durduruldu. istanbul özge doğan
Eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, Susurluk davası kapsamında “cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” suçundan 5 yıl hapse mahkûm edilmişti. Dönemin Emniyet Genel Müdürü Ağar, Yargıtay tarafından onanan hapis cezasını çekmek için 25 Nisan 2012 tarihinde Aydın Yenipazar K1 Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na teslim oldu. 3. Yargı Paketindeki “Denetimli Serbestlik” hükmünden yararlanarak 29 Nisan 2013 tarihinde tahliye oldu. Ancak Ağar, 1993’te işlenen Altındağ Nüfus Müdürü Abdülmecit Baskın cinayetiyle ilgili hazırlanan iddianamede ‘cürüm işlemek için oluşturulan teşekkülün faaliyeti kapsamında adam öldürmek, adam öldürmeye aykırı olduğunu savundu. iştirak etmekle suçlanınca Muğla İnfaz Hakimliği, denetimli serbest- AVUKATLAR: ‘KESİN BİR MAHKEME HÜKMÜ YOK’ lik kararını kaldırdı. Ağar’ın Avukatı Abdulkadir Toluç, ortada sabit ve kesinleşen bir AĞAR’IN AVUKATLARI İTİRAZ ETTİ Ağar’ın avukatları, 11. Ağır Ceza mahkeme hükmü olmadan hiç Mahkemesi’ne bir dilekçe sunarak kimsenin suçlu ilan edilmeyeceğini Muğla İnfaz Hakimliği’nin kararına savundu. Yaptığı itirazda, ‘denetimitiraz etti. Avukatlar sundukları iti- li serbestlik’ hakkını kullanan bir raz dilekçesinde, Baskın cinayetiyle kişinin soruşturmaya veya kovuşilgili kesinleşmiş bir mahkumiyetin turmaya dahil edildiğinde bu hakolmadığını ve denetimli serbestli- tan yoksun bırakılmasının, o kişiyi ğin kaldırılmasının Anayasanın mahkeme kararı olmadan peşinen ‘suçluluğu hükmen sabit oluncaya suçlu ilan etmek olduğu da savukimse suçlu sayılmaz’ hükmüne nuldu ve şu ifadelere yer verildi:
“Haklarında yalnızca soruşturma ve kovuşturma olmasını gerekçe göstererek bir kişinin denetimli serbestlik haklarının geri alınması bu imkândan faydalanan kişiler için mağduriyete yol açacaktır. Birtakım kişiler tarafından da tehdit, şantaj yoluyla kötüye kullanılabilecek bir durum oluşturur.” İNFAZ KARARI DURDURULDU İtirazı görüşen Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Ağar’ın, Baskın cinayetiyle ilgili kesinleşmiş bir mahkumiyetinin olmaması ve bu nedenle Susurluk davasından aldığı
cezadan dolayı ‘denetimli serbestlik’ hakkını yitiremeyeceğine karar verdi. Mahkeme ayrıca dosyanın, anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verdi. Ağar’ın infazının da Anayasa Mahkemesi’nin itirazı sonuçlandırıncaya kadar durdurulmasını hükmetti. Böylece kalan cezasını çekmek için, Kurban Bayramı’nın ardından Yenipazar Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na gelmesi beklenen Mehmet Ağar, bu kararla cezaevine girmekten kurtuldu.
Çeteler değil ‘Gezi’ciler tutuklanıyor Gülsuyu’nda uyuşturucu çeteleri tarafından başından vurularak öldürülen Hasan Ferit Gedik’in cenaze töreninin ardından Maltepe, Gülsuyu, Gülensu, Gazi Mahallesi, Kağıthane, Okmeydanı ve Nurtepe’de düzenlenen operasyonlarda gözaltına alınan 35 şüphelinin savcılık sorguları tamamlandı. 19 kişi tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Tutuklananlar arasında Gezi Direnişi sürecindeki fotoğrafıyla ‘sapanlı teyze’ olarak tanınan Emine Cansever de var. Cansever, ‘terör örgütü üyesi olmak’ suçlamasıyla tutuklanarak cezaevine gönderildi. Emine Cansever,
Gezi eylemleri sırasında elinde sapanla görüldüğü fotoğrafla ilgili sorulan soruya, “Sapanla taş atarken kimseyi hedef almadım. Çevremdeki çocuklar da sapan kullanıyorlardı. Onları görünce heves ettim” diye yanıt verdi. Sorguda Cansever’e, Maltepe Gülsuyu’ndaki olaylar sırasında da elinde sopa ile görüntülerinin basında yer aldığı hatırlatıldı. Fotoğraftaki kişinin kendisi olduğunu kabul eden Cansever, “Yürüme güçlüğü çektiğim için elimdeki sopayı değnek olarak kullanıyorum. Yüzü maskeli ve eli silahlı şahısları görmedim.” şeklinde ifade verdi. YARIN GÜNCEL
Alain Badiou Gezi’yi yorumladı Bakırköy Belediyesi Yunus Emre Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Küreselleşme ve Yeni Sol” konferansında söz alan Fransız filozof Alain Badiou, salonu, “Yaşasın yeni Türkiye Hareketi” diye selamladı. Konferansın katılımcıları ise Badiou’nun selamını, “Her yer Taksim her yer direniş” sloganlarıyla karşıladılar. Badiou Gezi Direnişi’ni şu sözlerle değerlendirdi: “Bugün Türkiye’de kapitalizmin kendisiyle ve benim tuhaf yaratık olarak nitelendirebileceğim İslami kapitalizmle karşı karşıyayız. Ben kapitalizmin her türüne karşıyım. Gezi Direnişi ile birlikte siz hem kapitalizmin kendisine hem de İslami hükümetin sizi ezmesine karşı çıktınız. Toplumun tüm kesimleri bu karşı çıkışta bir araya geldi. Umarım bu karşı çıkışınıza devam edersiniz” dedi. Badiou, “Öncelikli hedefin iktidar olmaması gerektiği, yeni bir siyasi alanın inşasının çok daha öncelikli olduğu”nu da ekledi. YARIN GÜNCEL
Antakyalı kadınlar sokakta Antakya Kadın Platformu’nun çağrısıyla kadınlar, direnişe hayatını kaybedenler için ve AKP’nin savaş politikalarına karşı, Ahmet Atakan’ın 10 Eylül’de polis saldırıları sırasında hayatını kaybettiği yerde bir araya geldi. Gündüz Caddesi’nde toplanan ve aralarında bulunan Ahmet Atakan’ın annesi Emsal Atakan’ında bulunduğu grup, sloganlar atarak Uğur Mumcu Meydanı’na yürüdü. ‘Katledilenlerin ve özgürlüğün sesi olmak için, savaşa ve devlet şiddetine karşı sokaklardayız’ şiarıyla yürüyen kadınların talepleri
netti. Evlatlarını katleden, yaralayan hükümetin hesap vermesi gerektiğini belirttiler. Antakyalı kadınlar, Ahmet’in ve Abdullah Cömert’in hayatını kaybettiği yerlerde anma etkinliği yaptı. Kadınlar “Devrim şehitleri ölümsüzdür”, “Katil polis hesap verecek” sloganları attı. Yapılan açıklamada “Başka ülkelerin kendi çıkarları doğrultusunda dünya halkları üzerinde baskı kurmaya çalışıyorlar. Bu baskı politikaları karşısında biz kadınların ve bütün halkların mücadelesini karşılarında bulacaklardır”denildi. YARIN GÜNCEL
EMEK
08
15 Ekim 2013
Çocuk işçi öldürmek 30 bin TL Gülsüm Kav
ANA FiKiR
“Cahiliye” dönemini kadınlar bitirecek
Başbakan Dünya Kız Çocukları Günü’nde kadına yönelik şiddete karşı söz söyledi. İyi, sağ olsun ama bu iyilik hiçbir işimize yaramıyor. Çünkü AKP, kadını ayakları üzerinde duran ayrı bir özne olarak görmek yerine, adını dahi bakanlıktan silip Aile Bakanlığı kurdu. Sadece bir çocuk doğurma aracı olarak gördüğü kadınların, bedeni, kılık kıyafeti ve üreme haklarıyla ilgili hiç söz hakkı olmadığı halde sürekli konuştu. Gezi Direnişinde erkek polisin uyguladığı açık devlet şiddetinin “destan yazdılar” diyerek kutladı. Her şeye ceza yağdırırken, devlet kanalı TRT’den yayınlanan kadınlara yönelik ayrımcı söylemleri cezasız bıraktı. TÜİK Yaşam Memnuniyeti Araştırması’na göre, kadınların yüzde 34,2’si kendini sokakta ve hatta evde “çok güvensiz” hissederken, bu sorunu çözmekle görevli SGK’nın kadın başkanına dahi 5 çocuk dedirtti, En son hükümet sözcüsü Çelik’in, çalışma hakkına ve anayasaya aykırı sözlerine -Egemen Bağış’ın kendince verdiği tepki dışında- sessiz kaldı. Bütün bu politikalardan sorumlu en yetkili isim başbakandır. Hani Gezi Direnişinde taammüden cinayet işleyen polisler için çıkıp “emri ben verdim” dedi ya. Aslına bakarsanız durum buna yakındır. Elbette erkeklere gidin cinayet işleyin demiyor başbakan ama sözleri ve politikasıyla kadına yönelik şiddete ve cinayete davetiye çıkarıyor. Bunun en uç örneği geçen sene başbakanın bir keresinde “kadın erkek eşit değildir” demesiydi. Tam o günlerde ne olmuştu biliyor musunuz? Gönül Dilekçi’yi, ayrılmak istediği kocası, bütün geceyi çatıda geçirerek, baba evinde öldürmüştü. O günlerde bu sözlere ilk yanıt verenlerden biri de Gönül’ün amcasıydı. Kızılay meydanında acılı sesiyle; “Kadın erkek eşittir. İnsanlar eşittir.” diyordu. Gönül’ün davasında ortaya konan çok ciddi bir mücadele oldu ve adalet kazandı. Ne iyi ki, Eylül ayında kadın cinayetlerini geriletebilmiş, davalarda adaleti sağlayan yani AKP’ye rağmen haklar kazanabilen amansız bir mücadele var. Tablo böyleyken, bir başbakanın gerçekten kadınların işine yarayacak bir icraat istiyorsa epeyce fırın ekmek yemelidir. Bütün imkânlar başbakanın elindedir. Şiddete karşı bir iki kelam etmek yerine, emrindeki kurumları kadınlar lehine çalıştırsın. Mesela önce kadınlara- onların ayakları üzerinde durmasını sağlayacak iş bulsun. İstihdam edilmiş olmak gerçekte bir işe ve ücrete sahip olmaktır ama aynı zamanda da toplumda bir yeri olmaktır. Türkiye’de ise kadınların %70’ini üretimin dışına sürülmüş, kadın istihdamında dünyada sonunculuğa yaklaşıyoruz. Buna çözüm olarak ise ya sadece çocuk yapmak ya da güvencesiz ve esnek işler sunuluyor. Asıl başbakan buna ne diyor? * Tarih kadınların canları pahasına kazandığı hakların çok örneklerini gördü. Oy hakkı mücadelesi bile böyledir. Artık seçimlerde oy vermede sorun yaşamıyoruz. Ama kadınların oylarıyla seçilen yöneticiler, vergiler ödediği devlet, kadına ayrımcılık yapmaya çalışıyor. Hükümet’in erkek yöneticilerinin, kafalarının gerilerindeki bu “cahiliye döneminden” kalma fikirleri, kamu adına konuştukları hiçbir durumda, kamusal hayatta seslendirmeye hakları yoktur. Evet, elbette ki, onların bu anlamda düşünce özgürlükleri yoktur. Bütün bunlarla ilgili ne kadar iyi ki bu hafta; Bir; AKP’nin bu politikalarına, AKP kurucularından bir kadın; Fatma Bostan Ünsal’da tepki verdi ve “o konumda olanların böyle konuşmaya hakları yok” dedi. İki; AKP’ye, Çelik’e ve ATV’ye karşı, forumlardan kadınlar sessiz kalmayıp, haklarını kuşanıp yürüdüler. Kadınlar, tarihte daha önce de olduğu gibi “cahiliye” dönemlerine son vermeyi iyi bilirler. gulsumkav@gmail.com
Adana’da press makinesine başının sıkışması sonucu hayatını kaybeden 13 yaşındaki Ahmet Yıldız hakkında açılan kamu davasında karar açıklandı. Adana 6. Asliye Ceza Mahkemesi, sanığa 30 bin lira ceza verdi. O da yetmedi, işverenin kişisel halleri gerekçe gösterilrek cezanın 24 taksitle verilmesi karara bağlandı. İstanbul muhammed ünsal
Adana’da press makinesine başının sıkışması sonucu hayatını kaybeden 13 yaşındaki Ahmet Yıldız hakkında açılan kamu davasında karar açıklandı. Adana 6. Asliye Ceza Mahkemesi, duruşmalardaki ‘iyi hali’ nedeniyle, cezada 6’da 1 oranında indirim yaparak patron Ali Koç’a 4 yıl 2 ay ceza verdi. Ahmet Yıldız’ın bedeli 30 bin 40 tl Davada konuyla ilgili bilirkişi raporu da işverenin kusurlu olduğunu belirtti. Ancak sanığın aile ve meslek sahibi olduğunu belirten mahkeme, kazanın kusursuz sayılması ve pişmanlık sebebiyle hapis cezasını para cezasına çevirdi. Cezanın her gününü 20 liradan para cezasına çeviren mahkeme, sanığa 30 bin lira ceza verdi. Yetmedi, işverenin kişisel halleri gerekçe gösterilrek cezanın 24 taksitle verilmesi karara bağlandı.
ki olayı gizlemek için hastanede Ahmet’in trafik kazası geçirdiğini söylemişti.
2012 yılı Yaşam Hakkı Raporu’na göre sadece 2012 yılında en az 38 çocuk işçinin iş cinayetlerinde yaşamını kaybettiği hatırlatılan açık‘Hükümet çocuk işçiliği lamada, “Bu ağır tablonun nedeni önlemek yerine önünü açtı’ bu tür cinayetlerin cezasız kalıyor Gündem Çocuk Derneği, dava ile ya da caydırıcı olmayan cezalarla ilgili yaptığı açıklamada, söz konu- kapatılıyor oluşudur. Tıpkı 13 yasu olanın bir kaza olmadığını, bir şındaki Ahmet’in canına biçilen Patron ‘trafik kazası geçirdi’ taksir, başka bir deyişle bir kusur ya 30 bin 040 TL’lik bedel gibi” diye demişti da tedbirsizlik olmadığını belirte- belirtildi. Gündem Çocuk DerneAdana’da yaşanan kaza sonra- rek, “Söz konusu olan bir yaşamdır ği’nin, baştan beri takipçisi olduğu sında Ahmet’i hastaneye kaldıran ve bu yaşama daha fazla kâr elde bu davada, dosyanın temyizi için patron o kadar ‘iyi niyetli’ ve daha etmek amacıyla kastedilmesidir. Bu başvuruda bulunduğu dile getirisonra yapacaklarından ‘pişman’mış bir iş cinayetidir” denildi. Derneğin len açıklamada, “Herkesi davayı
İşçiler FEDAŞ’ı işgal etti
Dersim’in Ovacık İlçesi’nde elektrik dağıtımı yapan AKSA Elektrik’e bağlı Fırat Elektrik Dağıtım A.Ş. (FEDAŞ), Enerji-Sen’in 17 Eylül’de başlattığı grevi kırmak için elinden geleni yapıyor. FEDAŞ, en son işçiler grevde olduğu için arızayı gidermek üzere eski çalışanı İbrahim Atan’ı gönderdi ve işçinin elektrik akımına kapılarak ölmesine sebep oldu. FEDAŞ’ın grev kırıcılığı bir cana mal oldu. FE-
DAŞ işçileri ise buna tepki olarak eylem gerçekleştirdi. FEDAŞ yönetiminin keyfi tutumu sonucu İbrahin Atan’ın yaşamını yitirdiğini söyleyen işçiler, önce FEDAŞ’ın idari binasını ve bahçesini işgal etti. İşçiler ayrıca Dersim-Elazığ Karayolu’nu trafiğe kapatarak oturma eylemi yaptı. İşçiler oturma eyleminin ardından FEDAŞ idari binasının bahçesine geçti. Sabah saatlerinde eylem sona erdi. YARIN GÜNCEL
Ankara: ‘Her yer Yatağan her yer direniş’
izlemeye, iş cinayetlerinde hiçbir kimsenin ölmemesi için sesini yükseltmeye davet ediyoruz.” denildi. Ödül gibi ceza Görüldüğü gibi bu tip kararlar işverenlerin rahatlığına yol açıyor ve devletin hiç bir önlem ve caydırıcı yaptırımlarının olmaması bu tip ölümlerin-Eylül ayında 130 işçi, Ağustos ayında 147 işçi hayatını kaybetmişti- önünü açıyor. Ayrıca 30.000 tl gibi bir rakamın da 12 taksitle ödenmesi bir nevi ödül teşkil ediyor patronlar için.
Leroy Merlin grevine uluslararası destek
Türkiye’nin ilk AVM ve yapı market grevi olma özelliği taşıyan Leroy Merlin grevine uluslarası destek büyüyor. Daha önce Leroy Merlin grevine destek mesajları gönderen yurt dışındaki işçi örgütlerine ek olarak, bugün Fransız Genel Emek Konfederasyonu (CGT) temsilcisi Bursa’daki grevci işçileri ziyaret etti. Ayrıca Yunanistan Mücadeleci İşçiler Cephesi (PAME) grevci işçilere bir destek mesajı gönderdi. Leroy Merlin grevi daha önce UNI Küresel Sendika, Fransa Ticaret ve Hizmetler Federasyonu, İspanya Ticaret, Konaklama ve Turizm İşçileri Federasyonu ve Haiti Bağımsız İşçiler Sendikası tarafından selamlanmıştı. YARIN GÜNCEL
Al kalemi eline
e m e kç i l e rd e n
mektuplar
Güvencesiz işlerle genç nesil yok ediliyor Muğla’daki termik santral ve kömür sahalarının özelleştirme kapsamına alınmasına karşı 7 Ekim’de Milas’tan yürüyüşe başlayan Yatağan işçileri Ankara’ya ulaştı. Saat 10.00’da Sayıştay önünde bir araya gelen işçiler, 11.00’a doğru doğru Eskişehir Yolu üzerinden TBMM’ye doğru yürüyüşe geçti. TBMM önünde polisle kısa
bir arbededen sonra işçiler, TBMM Dikmen Kapısı önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada TBMM’den özelleştirmenin iptali yönünde bir karar çıkmaması halinde çok daha kalabalık gelineceği belirtti. Açıklamanın ardındanMaden-İş temsilcisi bir heyet görüşmeler yapmak üzere meclise girdi. YARIN GÜNCEL
Üniversite inşaatında 7 işçi yaralandı Muş Alparslan Üniversitesi’ne ait Kongre ve Kültür Merkezi inşaatında göçük meydana geldi. Beton dökülürken, tablanın çökmesi sonucu 7 işçi göçük altında kaldı. Olayın duyulması üzerine Belediye Başkanı Necmettin Dede ve Rektör Prof. Dr. Nihat İnaç, kaza yerine geldi. İtfaiye, UMKE, Arama, Kurtarma, 112 Acil Servisin müdahale ettiği kazada göçük altından çıkarılan 7 işçi, Muş Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. YARIN GÜNCEL
21 yaşında genç nı yatırmayarak o parayı bir işçiyim. Ben de kullanma bahaneleri. Süher okumayan genç gibi rekli bahaneler. Örneğin, askerlik dönüşü sigortalı benim işyerim aşırı tozlu bir iş bulup çalışan ne- iş yapıyor ve ömrü 8 saat sildenim. Genç olan toz maskesini haftada nesil yok ediliyor. Bazen bu 2-3 defa değişşekilde kendimi tiriyor. Günde avutabiliyorum neredeyse 2 de“Okumadım, fa değiştirilmesi fakat bir işe gigereken maskerip çalışabildim” Hüseyin Karakaş yi 3-4 günde bir diye. Fakat işçi değiştiriyorum, olmanın da zor yanları yani bu durum da ciddi çok. Örneğin, iş bulmak anlamda tehlikeli. Çoğu birinci sorunununuz. İşi iş yerinde de böyle ama buldunuz, sigorta yapıl- insanlar zaten zor bulduması ikinci sorun, üçüncü ğu işi sırf bu yüzden canı sorun ise çalışma saatleri. pahasına bile olsa bırakaDevlet memuru olmadı- mıyor. Mecbur bırakılıyor ğınız sürece Türkiye’de ça- çalışmaya, insanlar kölışma saatleriniz en az 10 leleştiriliyor. Tek isteğim – 12 saat, hatta daha fazla; ve herkesin istediği işi bu en azı. Bir problem de yapması ve patronsuz bir patronun sigorta parası- işyeri. Sen de kendi hikayeni anlatmak istersen, al kalemi eline bilgi@yarinhaber.net
EKONOMI
09
15 Ekim 2013
Gün Çağ Aydın
Gezi Direnişi’nde yer aldın mı?
PRiZMA
Gürsel Tekin, Mustafa Sarıgül’ün İstanbul Büyükşehir Belediyesi adaylığı için bir eleştiri yaptı. Neydi bu eleştiri? Gezi Direnişi’nde tavır almayan biri belediye başkanı olamaz dedi. Tabi ki Sarıgül’de hemen cevap verdi ve sürecin içinde yeterince yer aldığını açıkladı. Gezi Direnişi siyaset içerisinde bir turnusol özelliği görüyor. Gezi Direnişi’nde yer almak ya da almamak insanlık sorgulaması özelliği taşıyor. Ya da ne kadar yer aldığın artık bir değerlendirme konusu. Gürsel Tekin kendisiyle gurur duyuyor. Çünkü Sarıgül’den daha fazla tavır aldığı kanaatini taşıyor. Gezi Direnişi’nde yer alan milyonlar ise sadece bu özelliğe bakacak. Halk sokakta bedel öderken, bu direnişe az ya da çok gelen seçilmişler ne yapmışlardı? Ve biz onlara oy vermeli miyiz? Gezi Direnişi, hükümetin zannettiğinin aksine hemen biten bir protesto halini almadı. Polisin saldırısı sonucunda Gezi Parkı boşaltılınca insanlar semtlerinde bulunan parklara akın etti. Semtlerde ki parklardan ise aynı siyaset yapma tarzını sürdürdü. Forumları ilan etti. AKP’nin anti demokratik tüm uygulamalarına karşı çıktı. Gezi Direnişi yaralılar ve şehitler vermeye devam etti. Tüm memleketteki siyasetin nabzını tutma başarısını elde etti. İnsanlar bu direnişte kendisine ait bir şey gördü. Direnişe katılmak için herkesin bir nedeni vardı artık. İnsanların çocukları hangi semtte olursa olsun bakkala giderken polis tarafından vurulabilirdi. Uyuşturucuya karşı olduğu için insanlar çeteler tarafından öldürülebilirdi. Gezi Direnişi her kesimden insanın adalet aradığı bir yer oldu. Bu ve buna benzer gerekçelerle elbette ki insanların Gezi Direnişi’nde yer alıp almaması bir mesele halini aldı. İnsanlara bundan yıllar sonra çocukları bu direnişte yer alıp almadığını soracak. Ve işte insanların buna ne cevap vereceği ise tüm çocuklar için önemli olacak. CHP’li Gürsel Tekin ise Sarıgül’e bu soruyu sormakta haklı görüyor kendini. Ben de onlara sorduğumda haklıyım. Siz bu direnişte gerçekten yer aldınız mı? desem yeridir. Onlar da buna cevap olarak körmüydün geldik diyecekler. Tamam gördük ama bundan sonrasında ne yaptığınız gerçekten Gezi Direnişi ile ilgili tavrınızı ortaya koyacak. Her seçimde yaptığınız gibi kendi adayınızı herkesin desteklemesi gerektiğini mi söyleyeceksiniz? Mesela sol çok dağınık CHP çatısı altında toplanması gerekir mi diyeceksiniz? Yoksa gerçekten ortaya çıkıp biz de Gezi Direnişi’nin bir parçasıyız ve her yerde ortak adaya varız mı diyeceksiniz? Büyük bir kısmınız oyları böleceğimizi düşünmesin de. Çünkü artık bu defterler çoktan kapandı. Gezi Direnişi, CHP’nin alacağı oyları bölecek bir hareket değildir. Gezi Direnişi’nin adayını her kim desteklerse gerçekten direnişçi olacaktır. Samimi olacaktır ve vicdanlı olacaktır. Halk Gezi Direnişi’ni bekliyor. İsteseniz de istemesiniz de bekliyor. Madem ateş hattında mücadele ediyoruz, o zaman halkımızın beklentilerini yerine getireceğiz. Gezi Direnişi tüm dünyanın tanıklık edeceği bir tarih yazacak. Bu direniş nasıl ki ortaya çıktığında tüm ezilenlerin yüzünü güldürdüyse, yüksek bir kahkaha atmaya hazır olun. Çünkü AKP’ye güçlü bir elveda diyeceğimiz günlere koşuyoruz. guncagaydin@hotmail.com
2 milyon kişi iş bulmaktan ümidi kesti TÜİK’in Temmuz ayı verileri, Türkiye’de ümitsiz işsizlerin sayısındaki artışı ortaya koydu. İş bulma ümidini kaybettiği için, iş aramayı bırakanlar anlamına gelen “ümitsiz işsizler”in sayısı tam tamına 2 milyon 169 bin. Yani Türkiye’de 2 buçuk milyon insan işsizken, buna ek olarak 2 milyondan fazla kişi de artık iş bulma ümidini kesmiş durumda. ekonomi sanem deniz kural
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından geçtiğimiz günlerde açıklanan Hanehalkı İşgücü İstatistikleri 2013 Temmuz Dönemi Sonuçları, Türkiye’de işsizlikteki artışı ortaya koyarken, aynı zamanda çok çarpıcı bir gerçeği de açığa çıkardı. Artık iş bulma ümidini yitirdiği için, işsizlik rakamları hesaplanırken “işsiz” olarak bile kabul edilmeyen, “ümitsiz işsizler” kategorisinde artış yaşandı. Türkiye’de tam 2 milyon 169 bin kişinin “ümitsiz işsiz” olduğu ve bu rakamın geçen dönemlere göre arttığı belirtiliyor. Üstelik bu oran, işsizlik sayılarını hesaplarken, düşük göstermek için çeşitli hilelere başvu- milyon 323 bin olan işsiz sayısı, bu ran ve güvenilirliği tartışmalı olan yılın aynı ayında 2 milyon 686 bine TÜİK’in sonuçlarını yansıtıyor. çıktı. Verilerdeki en çarpıcı rakamı İŞSİZLİK DE ARTTI “ümitsiz işsiz”ler oluşturdu. Ümitsiz Geçtiğimiz gün TÜİK tarafından ve iş aramayan kişilerin sayısı artaaçıklanan 2013 yılı Temmuz ayı rak 2 milyon 169 bine vardı. Buna verilerine göre, Türkiye’de işsizlik ek olarak, 291 bin “iş aramayan, oranı, Temmuz ayında geçen yılın ancak bulduğu takdirde çalışmaya aynı ayına göre 0,9 puanlık artışla hazır olan” kişi ve 276 bin “çalışayüzde 9,3 olarak gerçekleşti. Hazi- maz halde olan” kişinin işgücü piran ayında işsizlik oranı yüzde 8,8 yasasının dışına çıktığı vurgulandı. olmuştu. Geçen yıl Temmuz’da 2
MEVSİME RAĞMEN İSTİHDAM AZ İşgücüne katılma oranının ise, Temmuz 2013 döneminde 0.9 puan artarak yüzde 51.7’ye yükseldiği belirtildi. Ancak işgücüne katılımdaki, yani istihdamdaki bu artış aldatmasın. İstihdam artışının, mevsim avantajına rağmen zayıfladığı göze çarptı. Yani mevsimlik işçi oranı artmasına rağmen, istihdamdaki artış da beklenen oranda yaşanmadı. Tarım ve inşaat sektörlerinde istihdam azaldı. Türkiye
İşveren Sendikası bile bu durumu “Mevsim avantajına rağmen işsizlik Temmuz’da sıçrama yaptı” diyerek değerlendirdi. Ayrıca, Temmuz ayı verilerinde ortaya çıkan bir diğer gerçek de genç işsizlikteki artış oldu. En geniş işsizlik tanımına göre Türkiye’de işsizlik oranı yüzde 17.9 ve 5 milyon 534 bin işsiz var. Eylül 2013’te işsizlik sigortasına başvuranlar bir önceki yılın aynı ayına göre neredeyse yarı yarıya arttı.
ABD’de işsizlik maaşı başvuruları tavan yaptı 2009 ekonomik krizinin ardından toparlama çabalarına rağmen krizi atlatamadığı ve atlatamayacağı her fırsatta gündeme gelen ABD, son günlerde yeni bir sorunla karşı karşıya. Kepenk kapatmanın yankıları sürerken, Cumhuriyetçilerle Demokratların anlaşamaması sürerse, kapıyı yeni bir mali kriz çalacak gibi görünüyor. Öte yandan, Ekim ayı verilerine göre, işsizlik maaşı başvurularının son 6 ayın en yüksek seviyesine ulaştığı, yani işsizliğin tavan yaptığı açıklamaları da ABD’nin içinde bulunduğu ekonomik krizin kalıcı olduğunu ispatlar nitelikte.
ABD’de işsizlik maaşı başvuruları Ekim’in ilk haftasında 374 bine yükselerek son altı ayın en yüksek seviyesine tırmandı. Başvuruların artmasında hükümetin kapanması büyük etken. İşsizlik maaşı başvurularının önemli bir bölümü savunma sektöründen geldi. Savunma sektörü büyük oranda federal kontratlarla çalıştığından hükümetin kapanmasından en olumsuz etkilenen sektörlerden biri oldu. YARIN EKONOMİ
2014’te öğretmenler atanacak mı? Maliye Bakanı Mehmet Şimşek 2014 bütçe hedeflerini açıkladı. Bütçenin, yedi yılın en iyi performansını gerçekleştirdiğini iddia eden Şimşek, 2014’te bütçe büyüklüğünün 436 milyar lira olacağını açıkladı. Bakan Şimşek, 2014’te kamuya 74 bin personel alınacağını da açıkladı. Şimşek, kamuda yüzde 50 kontenjanının kalkacağını belirt-
ti. Kamuya geçmiş yıllardaki kadar çok personel almayacaklarını belirten Şimşek, 2014’te 74 bin personel girişi olacağını duyurdu. “Emniyet, TSK, doktor, yargı, engelli istihdamına müdahale olmayacak” diyen Şimşek’in, yıllardır kadrolu atama mücadelesi veren öğretmenler hakkında hiçbir açıklama yapmaması dikkat çekti. YARIN EKONOMİ
Dikkat, paranızı almayı unutmayın!
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) rapor paraları ve cenaze yardımları gibi belli ödeme ve yardımları hak sahiplerinin alması için anlaşmalı bankalara yatırıyor. Yapılan uyarı ve kısa mesaj bilgilendirmelere rağmen yaklaşık 13 milyon liralık ödeme teslim alınmadı. Ziraat Bankası şubelerinden nüfus cüzdanı ile alınabilen ödemeler, 6 ay boyunca teslim alınmazsa tekrar
Zafer Çağlayan: İhracat arttı
Ekonomi Bakanı Çağlayan, Ağustos ayı ödemeler dengesi ve Temmuz ayı istihdam verilerini değerlendirdi. Çağlayan; “Dünyanın en büyük hizmet ihracatçılarından biri” olarak nitelendirdiği Türkiye’nin, yılın 8 ayında ihracatını yüzde 15,1 artırdığını belirtti. Yıl sonuna kadar 48 milyar dolar hizmet ihracatının aşılacağını tahmin ettiklerini söyleyen Çağlayan, 2012 yılında hizmet ihracatının 43,5
milyar dolarla rekor kırdığını, bu yıl bu rekoru daha da yukarı taşıyacaklarını vurgu- ladı. Çağlayan, “Çok önemli bulduğum bir konu iş gücüne katılım oranındaki artış. Bugün itibarıyla oran yüzde 51,7” dedi. TÜİK’in rakamları işsizliğin arttığını gösterirken, Çağlayan’ın bu açıklaması çelişki yarattı. YARIN EKONOMİ
SGK’ya iade ediliyor. Bu paranın içindeki bir kişiye ait en küçük miktar 100 lira, en yüksek tutar ise binlerce lira civarında. Parasını almayı unutanların büyük çoğunluğu ise İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa’da yaşıyor. Süreyi geçirenlerin SGK il müdürlüklerine başvurmaları gerekiyor. Ancak 5 yıl içinde tarafından alınmayan paralar tamamen zamanaşımına uğruyor. YARIN EKONOMİ
FORUMLAR
10
15 Ekim 2013
Gezi Direnişi’nde yaşamını yitirenlerin davaları hukuksuzluklarla devam ediyor.
Forumlar adalet için ne yapmalı? İstanbul yoğurtçu parkı
Ethem Sarısülük’ün katili perukla saklanırken, Ali İsmail’e sokak ortasında saldıran polislere sözlü emri verenler araştırılmıyor. Gezi Direnişi’nde yaşamını yitirenlerin hukuksuzluklarla devam eden davalarını İstanbul, Bursa ve Eskişehir’deki forum katılımcılarına sorduk.
İstanbul Bakırköy Millet Parkı
İstanbul yoğurtçu parkı
İstanbul İstanbul
yoğurtçu parkı
yoğurtçu parkı
Erdoğan Aslan
Yönetenler için adalet var
Adalet tavrını sınıfsal değerlendiriyorum. Ezen ezilen, sömüren sömürülen ve onun dışında yönetenler, halk katmanları, hangi sınıf iktidardaysa, hangi sınıf devletin mekanizmalarının sahibiyse adalet onun adaleti oluyor. Bütün sınıflı toplumlarda böyledir. Feodalizmde Avrupa iktidardaki kilise kendilerine göre adaleti halka yansıtıyorlar. Kapitalizmde de bu böyle. Devlet kurduğu organizasyonlarda kendisini koruyan ancak yönettiği kesimi kontrol eden bir adalet sistemi kuruyor. ‘Adalet mülkün temeli’ ifadesi de bunun bir açıklaması oluyor. Böyle olunca kapitalist toplumda sadece yönetimler adına adalet işlemektedir. Türkiye yeni sömürgecilik ilişkileri içinde olan bir ülke. Böyle olunca geniş halk katmanlarına yukarıdan aşağıya uygulanan faşizan yöntemler bulunmakta. Özellikle 70’li ve 80’lı yıllarda bu açık bir şekilde yaşandı. 90’lı yıllarda Doğu kesimlerde bu faşist uygulamalar açık bir şekilde yapıldı. AKP hükümetinde ise toplumsal muhalefetin sesini yükselttiği dönemlerde, özellikle Gezi’yle birlikte bu, tavan yapmıştır. bu faşizmi daha rahat gördük. Ben adalet kavramının halka indirgenen ve yöneten kısımla aynı kefede olduğuna inanmıyorum.
Sibel Kalfa
Taner Koçak
Bülent Küçük
Adalet yerini bulmayacak Gezi sürecinde hayatını kaybedenlerin faileleri hakkında hukuki araştırmaların ve tahkikatların yapanlar tarafından örtbas edildiği açık bir şekilde ortadadır. Siyasallaşmış yargı tarafından bir şekilde davaların takip edilmediğini hatta önemsenmediğini görüyoruz. Davada bu iddianamelerin olmadığını mobese kayıtlarının silindiği, tanıkların olmadığı, gibi birçok konu gündeme geldi. Bu, tamamen iktidarın adaletsizliği tarafından bir şekilde yıllarca sürebilecek. Ama bizim yılmadan takip edeceğimiz ancak sonuçsuz kalacağını da bildiğimiz bu mahkemelerin faillere gereken cezayı vereceğini, adaletle sonuçlanacağını kendi adıma pek mümkün görmüyorum. İleri safhalarında çok uzun yıllar sürecek ve kesinlikle sonuçsuz davalar olarak görüyorum. Genel anlamda bu davaların da Abdi İpekçi davası gibi Uğur Mumcu davası gibi adaletin yerini bulmayacağına Madımak davası gibi zaman aşımına uğrayacağına inanıyorum. Bu davalardan da diğerleri gibi adalet çıkmaması bir devlet geleneği olarak devam edecektir.
Serkan İbik
Davaların takipçisi olmalıyız Gezi Direnişi’nde yaşamını yitirenlerin davalarına dair memlekette adalet olmadığı için çok bir beklentim yok açıkçası. Bu davalarda faillerin gereken cezayı alacağına dair bir beklentim de yok. Ancak her şeye rağmen Gezi sürecinde yaşamını yitirenlerin dava sürecinin forumlar olarak, örgütlü örgütsüz yapılar olarak takip etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Failleri unutturmamak adına Gezi’deki gibi yaratıcı eylemler yapılabilir. Zaten yaşamını yitirenlerin isimleri her yerde duvarlara yazılıyor. Bunlar daha fazla yapılabilir. Başka yaratıcı şeyler bulanabilir. Bu konuyu hep gündemde ve diri tutmamız gerektiğine inanıyorum. Bunu yaparsak takipte olduğumuzu gösteririz ve daha önceden yapılan adaletten yoksun yargılamaların yapılmasına engel oluruz. Forumlarımda da bu konuların uzun uzun konuşulması gerektiğini düşünüyorum. Böyle yaparsak Gezi’nin devamı olan forumlar, Gezi’de yaşamını yitirenlerin davasını sürekli gündemde tutmuş olur ve takipçisi olduğunu gösterir.
Her davaya sahip çıkmalıyız Gezi’de yaşamını yitirenlerle ilgili devam eden süreçte bu devletten adalet beklemek pek mümkün değil. Bunun Gezi öncesinde de birçok örneği var. Gezi sürecinde de her türlü adaletsizliği devam ettireceklerinin bir çok göstergesi yer aldı. Burada önemli olan Gezi hareketinin bu davalara çeşitli düzeylerde sahip çıkması. Sahip çıkmasından kastım sadece hukuki mücadele değil ama hukuksal düzeyde yapabileceğimiz her türlü eylemi, çalışmayı gerçekleştirerek davanın daha adaletli ve vicdanları rahatlatacak şekilde sonuçlanması için her türlü mücadeleyi vermemiz gerekiyor. Ancak bu davalardan adaletsizlik çıkacağını da şimdiden biliyor olmamız lazım. Ancak işin bu tarafını kamusal alanda yüksek sesle sürekli telaffuz etmemiz gerek. Bu tür etkinlikler, eylemler yapmamız gerekiyor. Hem davaların görüldüğü adliye önlerinde her davaya sahip çıkarak hem de davalar dışında göstereceğimiz çabalarla adaletsizlikleri kamunun bilmesi için hareket halinde olmamız, politikalar üretmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Katilleri ifşa etmeliyiz
Açıkça söylemek gerekirse ben bu davaların adaletle sonuçlanacağını kendi adıma düşünmüyorum. Aslında bunu tahmin etmek pek zor olmuyor. Çünkü önceki deneyimleri iyi biliyorum. Daha önce olduğu gibi suç işlediği halde devletin polisleri ceza almayacaklar. 6 genç insanı sadece taleplerini söylemek için sokağa çıktıkları için öldürenler cezasız kalacak. Bütün bunların olacağını bilirken en azından şehitlerimizin davalarını takip etmek de Gezi hareketine düşen en büyük görevdir. Çünkü bizler bugün bir kazanım elde ettiysek bu bedeli ödediğimiz içindir. Yılmadığımı içindir. Bu uğurda 6 genci kaybettiğimiz içindir. İşte bütün bunlar için biz, onların katillerinin göz göre göre cezasız kalmasına, ortalıkta elini kolunu sallayarak gezmesine izin vermememiz gerek. Eğer Ethem’in katili perukla saklanıyorsa işlediği suçtan utandığı içindir. Katilleri belliyken bize düşen görev her alanda onları ifşa etmek, onların yaptıkları katliamları yüzlerine vurmak olmalıdır. Mücadelemiz de bu yönde yılmadan devam etmelidir. Ancak böyle yaparsak onları adaleti sağlamaya zorlamış oluruz. En azından önceki hukuksuz yargılamalar gibi rahat davranamayacaklardır.
İstanbul Zekeriyaköy Forumu
Bursa Uludağ Üniversitesi Forumu
istanbul Yeniköy Forumu
Bursa eskişehir
Uludağ Üniversitesi Forumu
Ali ismail korkmaz parkı
Nurten Kılıç
Gezi Direnişi takipçisi olmalı Adaletin sağlanmasının Gezi Direnişi’nin bu davalar üzerindeki etkisine bağlı olduğunu düşünüyorum. Çünkü Ali İsmail’in polisler tarafından dövülerek öldürüldüğü ortaya çıktığında bunun üzerine çok gittik. Görüntüler silindi diyerek döven polisleri saklamaya çalıştılar ama biz bu konuyu hiç unutturmadık. Böylece onlar da adım atmak zorunda kaldı ve Ali İsmail’i ara sokakta sıkıştırıp vahşice döven polislerin görüntüleri er yada geç ortaya çıktı. Bu açıdan iyi bir örnek var karşımızda. Bu takibi Ethem Sarısülük’ün, Abdullah Cömert’in, Ahmet Atakan’ın, Mehmet Ayvalıtaş’ın, Medeni Yıldırım’ın davalarında da en ileri şekilde hiç yılmadan sürdürmeliyiz. Çünkü bize istediğimiz adaleti yani suçluların en ağır cezayı almasıyla sonuçlanan davaları getirecek olan budur. Bu durum sadece yaşamını yitirenler için değil Gezi olaylarında haksızlığa uğrayanların davaları için de böyle. Gözünü kaybedenlerin, yaralananların, tacize uğrayanların açtığı davaların da takipçisi olursak adaletle sonuçlanacaktır.
Hazal Yılmaz
Duygu Uçar
Halit Kocaoğlu
Davalardan gelişmeleri duyurmalıyız
Dava süreçleri gerçek anlamda karmaşık geçecektir. Çünkü davalar hakkında her gün birçok iddia ortaya atılıyor. Bunları her gün televizyonlarda izliyoruz. Bu durum bence herkeste büyük oranda kafa karışıklığına sebep oluyor. Bence öncelikle bu durum engellemeli. Bunu sağlamanın bir yolu da dava sürecinden doğru bilgiler veren bir portalın bulunması. Bunu bir site veya sosyal medya üzerinden sağlayabiliriz bence. Böylece topluma, yargılama sürecindeki en doğru ve tarafsız bilgiyi vermiş oluruz. Kafa karışıklığını gidermiş oluruz. Bence öncelikle yapmamız gereken budur. Yani televizyonlarda her gün gösterilen iddiaların gerçek olup olmadığını halka duyurmak. En kolay yoldan bunu sağladıktan sonra davaları takip ederek en ufak bir gelişmeyi duyurarak bir haksızlık yaşandığı zaman eylem yaparak adaletin gelmesini sağlayabiliriz diye düşünüyorum.
Erdem Temizyürek.
Onları onurla yaşatacağız
Gezi Direnişi yazıldığında sadece iki kelime ama anlamına bakıldığında yeni bir Türkiye için atılan gençlik adımları. Gezi Parkı için başlamıştı bütün ayaklanma. Şimdi ise verdiğimiz yedi can! Haksızca, hunharca, canice alınan 7 can! Her biri için canımız ayrı yandı, ayrı tepkiler gösterdik. Şimdi daha güçlüyüz. Çünkü hep birlikte daha düzgün daha doğru kararlar alabilmek için forumlarda toplandık. “Ethem’in katilini peruklarla sakladınız, Ali’nin katilini gizleyemeyeceksiniz” demek için biz Eskişehir Direniş Forumları olarak tek çatı altında toplandık. Her birimiz ayrı görüş, ayrı felsefe ve ayrı dünyalara sahip insanlarız ama artık her şeyden öte ortak bir amacımız var. Türkiye de yaşanılan Gezi Direnişi olaylarında kaybettiğimiz kardeşlerimizi yaşatmak ve onların adlarını onurlu bir şekilde tarihe kazımak. Bunu da forumlarla onlara sahip çıkarak ve en iyi şekilde anarak başaracağız.
Devlet katilleri saklıyor
Gezi sürecinde bir bütün olarak gençliğin gücünü gösterdik. Belki de her düşünceden, her bölgeden, farklı farklı siyasi görüşten kişilerin ortak bir ruhta hareket etmesi devrim niteliğinde bir atılımdı. Bu uğurda yedi arkadaşımızın acı kaybını yaşadık. Sebepsiz, arsız amaçları mı vardı? Tek suçları ifade özgürlüklerini kullanmalarıydı anlaşılan. Suçları başkaldırmaktı herhalde birilerine göre. 19 yaşındaki Ali’mizi vahşice sayılabilecek cinste bir ölüme değer görenleri adeta koruyup kollamaya devam ediyorlar. Ortada ne Mehmet’in ne Ali’nin ne Ethem’in ne de diğerlerinin katillerinin araştırıldığı, bulunanların da hak edilen cezayı aldığını göremiyoruz. Oysa biz bu itinayı oldukça demokratik(!) ve adil(!) devletimizden bu noktada beklerdik. Tam tersine perukla katil saklamayı, vatanı için bağıran vatandaşı sopayla susturmayı, “Nefes almak hakkımdır” diyeni biber gazıyla boğmayı değil! “Biz gencimizi dinlemeyi de iyi biliriz” sözünü duymak isterdik.
AKP Hükümeti’nden adalet gelmez Ülkemizde adalet olmadığı zaten aşikar bir şey. Bu çok genel adalet kavramını özelleştirip Gezi olaylarında katledilenlere uygulanan ‘adalet’in tanımını yapmamız gerekirse, bu sadece saklamak, üstünü örtmek, kayıtları kaybetmek ve bahane yaratmaktan ibaret olacaktır. Ethem Sarısülük’ün vurulma anı videosunda polis arkası dönük olduğu halde kask numarası saklanıyor. Daha 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz’ın polislerin eline düştüğü andaki video kaydı bilerek kesiliyor. Bunlar gösteriyor ki ülkemizdeki adalet dendiğinde oluşan tepki gereksiz ya da fazla değil. Bu isyanların, bu tepkilerin bir nedeni var. Birçok gencin ölümü üzerine değil ailelerinden özür dilemek bir de o gençleri kendi sığ zekaları bahaneleriyle karalama çalışmalarına giren bir hükümetten bu ülkeye adalet gelir mi? Adalet, demokrasi, özgürlük AKP Hükümetinin amacı değildir, aksine onlar bu tarz şeylerden uzaklaşmak için geri adın atarken biz aç olduğumuz bu şeyleri onlardan geri almalıyız.
FORUMLAR
11
15 Ekim 2013
Forumlara bayram mesajlarını sorduk
Bu sene bayram tatilinin toplam 9 gün olmasıyla birlikte İstanbul’da yaşayan birçok kişi bu fırsatı şehir dışında değerlendirdi. Haliyle İstanbul genelindeki pek çok forum da programlarını bu duruma göre düzenledi. Geçtiğimiz günlerde Hasan Ferit Gedik’i kaybetmemiz, Berkin Elvan’ın hala uyanmamış olması bayrama buruk girilmesine sebep oluyor ama forumlar umutlu… Sizler için İstanbul’daki 12 forumun bayram mesajlarını aldık.
Forumlarda bu hafta Abbasağa Forumu Çarşamba, Perşembe, Cuma ve Cumartesi günleri forumlarını 20.00’da gerçekleştiriyorlar. 24 Ekim’de Beşiktal İskelesi’ne sahip çıkmak için saat 19.45’te vapura binip vapurda forum ve etkinlikler olacak. Kadıköy’e gidip, dönüp Beşiktaş’ta inerken düdükle ses çıkarma eylemi gerçekleştirecekler. Bayramda Hasan Ferit Gedik ve in ailesine, Berkin Elvan ve Gökhan Aktaş’a ziyarete gidecekler.
Burgaz Ada Forumu Her Pazar saat 12.00’da forumlarını gerçekleştiriyorlar.
Forum Büyükada: Her Çarşamba saat 21.00’da Balıkçı Barınağı’nda buluşuluyor. 27 Ekim’de bütün adalar arasında ortak bir forum gerçekleştirecekler.
Doğancılar Forumu Yoğurtçu Forumu Fikriye Yılmaz
Forum Büyükada Gülnihal Dursun
Etiler Forumu
Zekeriyaköy Forumu Selma de Margary
Maçka Forumu Tuna Vargı
Abbasağa Forumu Fidan Ataselim
Her hafta Salı günü saat 20.30’da forumlarını Üsküdar – Tunusbağı Işıklar’da bir kahvede gerçekleştiriyorlar. Bayramın 2. Günü saat 12.00’da (Çarşamba) Berkin Elvan’a ziyarete gidecekler. Sonrasında da Sultangazi Cemevi’nde kalan Suriyeli alevi ailelerini ziyarete gidecekler. Aynı gün Mehmet Ayvalıtaş’ın ailesini de ziyaret edecekler.
Göztepe Gezi Dayanışması Burçin Eğer
Yeniköy Forumu Gamze Sağlık
Doğancılar Forumu Nurettin Polat
Her Perşembe saat 20.00’da ve her Pazar günü saat 16.00’da forumlarını gerçekleştiriyor. Bayramın 2. Günü(Çarşamba) saat 12.00’da Huzurevi ziyareti, 14.30’da Armutlu’ya geçilecek Çocuk Atölyesi için ve Ferit’in ailesi ziyaret edilecek. Perşembe günü Armutlu’da bir eğitim atölyesi olacak.
Gaziosmanpaşa Forumu Her Salı saat 20.00’da Eğitim-sen 4 No’lu Şube’de forumlarını gerçekleştiriyorlar.
Sporcular Forumu Hasan Ali Sarikaya
Etiler Forumu Özlem Kayra
Şişli Merkez Forumu Mustafa Seyhan Abbasağa Forumu Fidan Ataselim: Gezi sürecinde öldürülen kardeşlerimizin aileleri kendilerini bu bayramda yalnız hissetmesinler diye onlarla birlikte olacağız. Bu bayramda Berkin Elvan’ı ve ailesini, Hasan Ferit Gedik ve Mehmet Ayvalıtaş’ın ailelerini ziyaret edeceğiz. Hepimiz Hasan, Abdullah, Ethem, Mehmet, Atakan, Ali İsmail, Medeni olup ailelerimizle birlikte olacağız. Öldürülen kardeşlerimizin katilleri hakettikleri cezayı aldıkları gün forumlar olarak esas bayramımız o gün olacak. Doğancılar Forumu Nurettin Polat: Bayram mesajım; Berkin uyandığı zaman, Ethem’in katilinin yakalandığı ve suçluların hepsinin cezalandırıldığı zaman ve diğer tüm Gezi’de düşenlerle, yarına adı kalanlarla ilgili suç işleyen herkesin yargılanıp hapsedildiği gün, cezalarını alıp adaletin yerini bulduğu gün bizim için bayram olacaktır. Bayram mesajım şu olabilir: Uyan Berkin, sana geliyoruz. Bayramlaşmaya, gözlerinden öpmeye geliyoruz. Forumlarımızı Üsküdar – Tunusbağı Işıklar’da bir kahvede gerçekleştiriyoruz.
Forum Büyükada Gülnihal Dursun: Konularımız genelde yerel sorunlar: Ulaşım, sağlık ve imar sorunları… 29 Ekim’de Yassıada ile ilgili temel atma töreni gerçekleştirilecek. Bununla ilgili bir eylem planımız var. Güncel gruplarımızdan bahsetmem gerekirse, Tutuklu Aileler İle Dayanışma diye bir grup kurduk ama henüz faailyete geçmemiş durumda ve önünde hiçbir eylem planı yok. Bayram için bir programımız yok, Bayramdan sonra 27 Ekim Pazar günü bütün adalar arasında ortak bir forum gerçekleştirecekler. Herkese barış, güzellik, güzellik, sevgi ve neşe diliyorum. Forumlarımızı Balıkçı Barınağı’nda gerçekleştiriyoruz.
Gaziosmanpaşa Dayanışması Forumu Osman Çamcı: Bayramda herhangi bir etkinliğimiz yok, bireysel bayramlaşmayla geçireceğiz. Bayramlaşmamızı ortak birgüne kesmedik. Forumumuzu haftada bir gün yapıyoruz. Bayramdaki mesajımız da; herkese bol direnişli bayramlar diliyorum ve hedeflediğimiz bir kampanya var. Van’a Yardım Kampanyası… Bunun tüm Türkiye çapında yayılıp, organize edilip, Van’daki ötekleştirilen kardeşlerimize Etiler Forumu Özlem Kayra: bir yardım elini uzatmanın anlamlı Bayramda Huzurevi’ni ziyaret edece- olacağını düşünüyorum.Forumlarığiz. Armutlu Bölgesi’nde bir çocuk mızı 4 No’lu Eğitim-sen Şubesi’nde atölyesi projemiz var bayram için. gerçekleştiriyoruz Ferit’in ailesini ziyarete gideceğiz. Bayram için mesajım şu ki; forum- Göztepe Gezi Dayanışması lara katılımla ilgili, erimeyle ilgili Burçin Eğer: korkular var. Ben o korkuların olma- Bayram için Gezi Tutsaklarına 100 dığını düşünüyorum. Bu bayramla tane kartpostal gönderdik. Yerimiz birlikte, artık yeni süreçte katılımın kesin değil, internetten geçtiğimiz daha yüksek olduğu; Gezi Ruhu’nun kapalı yeri duyuracağız. Herkesin ayaklanarak ve aksiyon alarak birşey- bayramını kutluyoruz, umarız kansız leri değiştirmeye çalıştığı bir hareket bir bayram olur. Tüm herkese özgürhaline gelmesini diliyorum. lük ve adalet diliyorum.
Gaziosmanpaşa Forumu Osman Çamcı Maçka Forumu Tuna Vargı: Bayram mesajı: Maçka Forumu, daha çok etkinlik üzerine bir çalışma gösteriyor. Geçtiğimiz hafta Turşu kurduk mahallece. Bu biraz da kapitalizmi ve sermayeyi boykot edip “kendimiz üretip, kendimiz yiyelim” eylemiydi. Bu hafta sonu mantar toplama etkinliğine gittik Ağva’ya. Bundan sonra dernekleşme kararımız var. Aslında dernek kavramını forumlaştırma projemiz var. Bayram için mesajım, hayvanlar katledilmeden de bayram yapabiliriz. Bizim için en güzel bayram 31 Mayıs ve 1 Haziran’dı. Umarım 1 Haziran’ı da milli bayram haline getirebiliriz bir gün. Hava güzel olursa Maçka Parkı’nda, kötü olursa Trattoria Cafe’de buluşuyoruz. Şişli Merkez Forumu Mustafa Seyhan: Bayramda Berkin Elvan’ın yattığı Okmeydanı Eğitim ve Araştırma hastanesine gideceğiz. Hem Berkin’in ailesini ziyaret edeceğiz,hem de Hasan Ferit Gedik’in ailesine taziyelerde ve bayramlaşmalarda bulunacağız. Abbasağa Forumu ile bunun net tarihini belirleyeceğiz. Bayramda bu tür şeylerle organize olacağız. Başka bir organizasyonumuz yok henüz. Forumumuz Salı ve Perşembe günleri toplanıyor. Bunların dışında sokak üniversitesi yapmayı planlıyoruz. Kavgasız, olaysız çok güzel geçirmek dileğiyle, çok güzel bir bayram diliyoruz herkese. Forumlarımızı Sarı Cevizler Parkı’nda gerçekleştiriyoruz.
Göztepe Dayanışması Forumlarını Salı ve Cuma günleri 20.00’da yapıyorlar. Salı veya Cuma günlerinin bir tanesinde Özgürlük Parkı ile birlikte yapılması planlanıyor. Kapalı bir mekana geçilecek ama yeri henüz belli değil. Bayramın 2. Günü Berkin Elvan’ı ziyarete Taksim Dayanışması ile birlikte gidecekler.
Maçka Forumu maların gündemi yerel seçimler olacak. Bayram için net mesajım da her yer taksim her yer direniş olacaktır. Forumlarımız 4. Levent’te oluşturduğumuz kapalı bir mekanda gerçekleşiyor. Yeniköy Forumu Gamze Sağlık: Aslında yılın ikinci bayramı bize yine bayram olmuyor. Çünkü Berkin henüz uyanmadı. Gökhan Aktaş henüz uyanmadı ve biz kardeşlerimizi yitirdik. Bunun için biz bu bayramı ziyaretler ve dayanışmayla geçiriyoruz açıkçası. En etkili mesaj; kayıplarımızı, yitirdiklerimizi unutmamamız; onların aileleriyle daynışmaya devam etmemiz olur. Forumlarımızı İstinye’de gerçekleştiriyoruz Yoğurtçu Forumu Fikriye Yılmaz: Ne yazık ki bayramı kutlamayla geçiremiyoruz, öldürülen 7 kardeşimizin acısıyla giriyoruz bayrama. Bayramda da Berkin’in, Mehmet Ayvalıtaş’ın ve Hasan Ferit’in ailelerini ziyarete gideceğiz. Bütün Kadıköy’ü ve Yoğurtçu Forumu’nu davet ettiğimiz bir bayramlaşma da gerçekleştireceğiz. Önümüzdeki süreçte de Türkiye’nin genel gündemlerini takip ederek Türkiye siyasetine dair sözümüzü söylemeye devam edeceğiz.
Zekeriyaköy Forumu Selma de Margary: Bayram süresince toplanmayacağız. 24 Ekim’de “Gezi ve Sonrası Tahayyül Dünyamız” temalı bir panel gerçekleştireceğiz. Umuyorum forumumuz bayram sonrası daha güçlü Sporcular Forumu bir şekilde devam eder. Gezi ruhunu Hasan Ali Sarıkaya: taşıyan herkese güzel bir bayram diBayramda tabii ki birçok arkadaşı- liyoruz ve bu ruhun daha da güçlenmız parkın dışında, yani İstanbul’un mesini umuyoruz. dışında olmasından dolayı bu hafta yapmayacağız. Bayram sonrası çalış-
Haftada 3 gün; Pazartesi, Salı ve Perşembe günleri saat 20.00-22.00 arası forumlarını gerçekleştiriyorlar. Bayramın 3. Günü(Perşembe) saat 20.00’da forumlarını yine gerçekleştirecekler. Hava güzel olursa Maçka Parkı’nda, kötü olursa Trattoria Cafe’de buluşuyorlar.
Sporcular Forumu Forumlarımız Salı ve Perşembe günleri saat 21.00’da Sporcular Parkı’nın yakınında 4. Levent’te oluşturduğumuz kapalı bir mekanda gerçekleşiyor.
Şişli Merkez Forumu Salı ve Perşembe günleri saat 20.45’te forumlar Sarı Cevizler Parkı’nda gerçekleşiyor. Hasan Ferit Gedik’in ailesine ve Berkin Elvan’ın ailesine Abbasağa Forumu ile birlikte bir tarih belirleyip gidecekler.
Yeniköy Forumu Salı ve Perşembe günleri saat 20.00-22.00 arasında İstinye’de forumlar gerçekleşiyor. Önlerindeki süreçte seçimler ile Ethem’in ve Ali İsmail’in davaları gündemlerinde… Bayramın 1. Günü(Salı) saat 20.00’da forum ve bayramlaşma olacak.
Yoğurtçu Forumu Forumlarını Çarşamba, Perşembe ve Cuma günleri saat 20.00’da Barış Manço Kültür Merkezi’nde gerçekleştiriyorlar. Bayramın 3. Günü(Perşembe) günü saat 12.00’da Berkin Elvan’ı, Hasan Ferit Gedik’in ve Mehmet Ayvalıtaş’ın ailesini ziyaret edecekler. Perşembe akşamı saat 20.00’da da Barış Manço Kültür Merkezi’nde bayramlaşma gerçekleştirecekler. Haftaya salı ise foruma devam.
Zekeriyaköy Forumu 24 Ekim’de “Gezi ve Sonrası Tahayyül Dünyamız” temalı bir panel gerçekleştirecek.
ESAS MESELE
12
FOTOĞRAF:EMRE BAŞAR
15 Ekim 2013
AKP ve kadın politikası
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in sunuculuk yapan Gözde Kansu’ya söylediği ayrımcı sözleri hem Türkiye basınında hem de dünya basınında geniş yer buldu. “Üç çocucuk doğurun”, “hamileler dışarı çıkmasın” gibi kadın hayatına yönelik sözlerin artık hergün bir yenisini duymaya başladık. Günde 5 kadının öldürüldüğü günümüzde, AKP’nin kadın politikasını Yard. Doç. Dr Melda Yaman’la konuştuk. Hüseyin Çelik’in en son yaptığı açıklamayla başlayalım isterseniz. AKP Genel Başkan RöPORTAJ NURSELİ GÖZÜAÇIK Yardımcısı Hüseyin Çelik’in ATV’de sunuculuk yapan Gözde Kansu’nun kostümüne ‘’ kabul edilemez’’ dedi. Ve Hemen arkasından Gözde Kansu işten atıldı. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Kadınlar, bedenlerinin özgül işlevinden ötürü, gelecek neslin üreticidir; hem insan neslinin devamını hem de üretici gücü yetiştirirler. Ayrıca hane içinde yaşlı ve hastaların bakımı genellikle kadınlara yüklenmiştir. Bunların yanı sıra kadınlar –erkek- emek gücününün yeniden üretiminde kritik bir rol oynarlar; her gün işçilerin beslenme, barınma, temizlik ve üreme ihtiyaçlarını karşılarlar. Böylece onları hergün ertesi güne hazırlarlar. Kadın bedeninin toplumların varlığını sürdürmesinde bu muazzam katkısına karşılık, erkek egemenliği, çağlar boyunca, kadın bedeni üzerinden yeniden üretilmiştir. Kadınlar, bedenlerinin, cinselliklerinin, doğurganlıklarının ve emek etkinliklerinin denetlenmesiyle tahakküm altına alınmaya çalışılmıştır. Günümüzün ataerkil kapitalist toplumlarında da erkekler, doğurganlıklarını, giyiniş ve görünüş biçimlerini, hareket kabiliyetlerini, emek süreçlerini, bedensel veya cinsel etkinliklerini denetleyerek, kadınlar üzerindeki ataerkil tahakkümü sürdürürler. Hüseyin Çelik’in fütursuz davranışı, bir kadının bedeni üzerindeki ataerkil tahakkümü dolaysızca ortaya koymaktadır. Çelik, hem erkek egemen toplumsal kabullerden ham de siyasal ve toplumsal statüsünden aldığı “güçle” kadının bedeni üzerinde söz söylemeye cüret edebilmektedir. Dahası, bağımsız olması beklenen bir TV kanalı, belli ki bakana -en iyimser tabirle- “hoş görünmek” amacıyla, bir kadın çalışanını işten atabilmektedir. Kanal yönetiminin bu tavrı doğrudan mobbingdir; hem de cins ayrımcılığı kapsamına girer. Sonuçta kadınlar bedenleri üzerinden tacize uğradıkları gibi, ayrıca bu tacizin bedelini de ödemek zorunda bırakılmaktadırlar. Görüldüğü gibi, erkek egemen tahakküm kapitalist emek süreçlerinde de kadınlar için türlü olumsuzluk yaratabilmektedir.
Son dönemde AKP kadın bedeni üzerinden politika üretiyor. Örneğin yine Ömer Tuğrul İnançer’in “Hamileler dışarı çıkmasın’ ve ‘Çalışan kadınlar kocalarına değil patronlarına hizmet ediyorlar’’ gibi açıklamaları sık duymaya başladık. Bu bilinçli bir politika mı? Neden hükümetin ya da hükümete yakın kişilerin kadınlara yönelik ayrımcı politikaları bu dönemde daha da arttı?
Hüseyin Çelik’in fütursuz davranışı, bir kadının bedeni üzerindeki ataerkil tahakkümü dolaysızca ortaya koymaktadır. Çelik, hem erkek egemen toplumsal kabullerden ham de siyasal ve toplumsal statüsünden aldığı “güçle” kadının bedeni üzerinde söz söylemeye cüret edebilmektedir. Dahası, bağımsız olması beklenen bir TV kanalı, belli ki bakana -en iyimser tabirle- “hoş görünmek” amacıyla, bir kadın çalışanını işten atabilmektedir. Bu sözler kadını sadece bir erkeğin karısı ve/veya “anne” olarak gören anlayışın ürünüdür. Aynı zamanda kadınlardan anneliğin yanı sıra karşılıksız bakım hizmeti beklenir. Ne ironiktir ki, geçenlerde basına yansıyan şu talihsiz sözler, ataerkil kapitalist sistemin yeniden üretiminde kadından beklenen tüm bu “görevlerin” kadını baskılamayla kol kola yürüdüğünü, her türlü eleştireden çok daha iyi ortaya koymaktadır: “Kadından anneliği çıkardığımızda geriye kutsal bir şey kalmaz”. Bu sözler kadını anneliğe indirgemekle kalmaz, kadınlar üzerindeki ataerkil denetimi gözler önüne serer. Ataerkil iktidar, kadınlara, çocuk bakımını yüklemek için annelik üzerinden bahşettiği kutsallığı, kendisine yönelen en ufak bir tehditte geri almakta; yahut kadınları bu kutsallık payesini geri almakla tehdit ederek denetim altında tutmaya çalışmaktadır. Bu bakış açısı, kadını hane içine kapatmayı, hane içindeki
bakım işini kadına ücretsizce yüklemeyi, kadın üzerindeki ataerkil tahakkümü güçlendirmeyi hedeflemektedir. Açıkçası bu ikili bir politikanın ürünüdür. Kadın bedeni üzerinde ataerkil tahakküm hüküm sürerken, bir yandan da kadınlar emek güçlerinin, bedenlerinin veya -şefkatlilik gibi- toplumsal cinsiyet rollerinin metalaşmasıyla sermaye için değer yaratıcı hale gelirler. Kadın cinayetleri haberlerine göre her gün ortalama beş kadın öldürülüyor. Bu tür açıklamalar erkek egemenliğine hizmet etmiyor mu; bu da kadın cinayetlerini etkilemez mi? Kadınlar cinayetlerinin daha görünür olduğu muhakkak. Önceleri üçüncü sayfa haberi, “aile içi şiddet”, “töre cinayeti” yahut “namus cinayeti” biçiminde verilen haberler üç dört yıldır baş sayfalara taşınmış durumdadır. Bu açıkçası feminist mücadelenin kazanımıdır. Feminist örgütler ve kadın kuruluşları kadın cinayetleriyle güçlü bir mücadele yürütmekte, davalara müdahil olmayı talep etmekte, mahkeme kapılarında eylem yapmaktadır. Kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin basında, TV’de, gündelik hayatta görünürlüğü önemlidir. Tek tehlike şu diye düşünüyorum; bu haberler kimi zaman “telefonda konuştu öldürüldü”, “eve geç geldiği için vuruldu” gibi manşetlerle sunulmaktadır. Bu başlıklarda kadın suçlanmakta; ayrıca edilgen bir dille onu öldürenin kimliği gizlenmektedir. Bu
Açıkçası bu ikili bir politikanın ürünüdür. Kadın bedeni üzerinde ataerkil tahakküm hüküm sürerken, bir yandan da kadınlar emek güçlerinin, bedenlerinin veya -şefkatlilik gibi- toplumsal cinsiyet rollerinin metalaşmasıyla sermaye için değer yaratıcı hale gelirler. nedenle, bu haberler kınamayla, cezalandırma talebiyle, failleri açık ederek verilmelidir. Belirttiğiniz gibi, günde ortalama beş
kadının öldürülmesi katliam değil de nedir? Kadın cinayetlerine kamuoyunun duyarlı kılınması, yasal düzenlemelerin gözden geçirilerek katillerin yüksek cezalara çarptırılması, kadınların koruma taleplerinin karşılanması, devletin kadını koruması şarttır. Demokrasi paketi açıklandı. Her gün 5 kadın cinayeti yaşanırken. Bu konudan hiç bahsedilmemesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Tabii ki demokrasiden ne anlaşıldığına bağlı. Demokrasi paketi kadın ve erkekleri özgürleştirmeyi mi hedeflior yoksa belirli ayrıcaklı bir grubun iktidarını mı sağlamlaştırıyor. Anlaşılan o ki iktidarı kalıcı ve daha güçlü kılacak maddeler içeriyor. Bu iktidarın eril bir iktidar olduğunu unutmamak gerekir; yani kadın emeği ve kadın bedeni üzerindeki ataerkil tahakkümü artırmayı amaçlayan, bu nedenle kadın cinayetleriyle hakiki bir mücadeleyi göze alamayan bir iktidar. AKP kadın istihdamı konusunda bir plan hazırladığını biliyoruz. AKP’ni kadın istihdam politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu planı anlayabilmek için 2011’de açıklanan Türkiye Sanayi Strateji Belgesi ile Ulusal İstihdam Stratejisi Belgesi’ne bakmak gerekir. Türkiye’de de bugün kadın emeğine dayanan tekstil gibi sektörlerde Vietnam’la, Çin’le rekabet edecek ihracat hamlesi hedeflenmektedir. Bunun için gözler Kürt illerine çevrilmiştir. Ucuz kadın işgücü potansiyeli bu bölgeleri cazip kılmaktadır. Bu belgeler kamuoyuna duyurulurken dönemin Çalışma Bakanı “doğu” illerinde kadın emeğine dayalı hazır giyim gibi sektörlerde uluslararası rekabet edebilecek bir üretim kurmayı hedeflediklerini söylemişti. Şimdi Batman’da bunun hayata geçirildiğini görüyoruz. Tabii ki kadınlar için öngörülen “esnek çalışma”dır. Esneklikten kasıt, çalışma süresini, çalışma zamanını, çalışma biçimini ve ücretleri kapitalistin rahatça belirlediği çalışmadır. Bu da uzun çalışma saatleri, yoğun iş günü, ucuz ücretler anlamına gelmektedir. Bölgesel asgari ücret vurgusu, bu çerçevede gerçek anlamını bulmaktadır diye düşünüyorum. Bu politikalar 3 çocuğa odaklı değil mi? Evet üç çocuğa odaklı ama sadece bu değil. Açıkçası, hükümet, hem kadını “annelik”, ev kadınlığı gibi ataerkil nosyonlarla eve kapatıp,
tahakküm altına almak istemekte hem de kadını kapitalist birikim ve esnek çalışma için ucuz, itaatkar, “ideal” işgücü havuzu görmektedir. Başbakanın dilinden düşürmediği üç çocuk sloganına geldik. Neden bu sloganda ısrarlılar? Kuşkusuz bu slogan kadını “üreme makineleri”ne indirmektedir. Tek işi ve tek görevi doğurmak olan bir kadın hedeflenmektedir: Erkeğe bağımlı, bedeni ve emek etkinlikleri üzerinde söz sahibi olmayan, hareket kabiliyeti kısıtlı, kişisel yetilerini geliştirmeye, özgürleşmeye layık bulunmayan bir kadın tarif edilmektedir. Ancak, “üç çocuk doğurun” söylemi sermaye birikimi bağlamında da kritik anlamlar taşır. İlkin, çocuk bakımı kadınların istihdama katılmasındaki en önemli engeldir.
Belirttiğiniz gibi, günde ortalama beş kadının öldürülmesi katliam değil de nedir? Kadın cinayetlerine kamuoyunun duyarlı kılınması, yasal düzenlemelerin gözden geçirilerek katillerin yüksek cezalara çarptırılması, kadınların koruma taleplerinin karşılanması, devletin kadını koruması şarttır. Binlerce kadın, kamusal kreşler son derece yetersiz olduğundan ve çocuklarının bakımını üstlenecek bir kuruma ayıracak geliri olmadığından istihdam dışı kalmaktadır. Ücretli bir iş edinememek kadınların erkeklere bağımlılığını güçlendirdiği gibi, istihdama katılamayan kadınlar, yeni dönem sanayi politikaları için ideal emek gücü potansiyeli olarak görülmektedir. Tam da bu noktada yaratılan “fetişizme” değinmeden geçmemek gerekir. Esnek çalışma “kadınlara uygun iş” olarak ifade edilmektedir; oysa bu yakıştırma, sermayenin esnek çalışmaya duyduğu ihtiyacı kadınlara yansıtmasından başka bir şey değildir. Esnek çalışmanın kadınlar için ideal olduğunu iddia etmekle egemen söylem
Melda Yaman kimdir? Akşehir doğumlu olan Yrd. Doç. Dr. Melda Yaman Öztürk, Lisans eğitimini Ortadoğu Teknik Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği bölümünde tamamladı. Yüksek lisansını ve doktorasını Marmara Üniversitesi’nde Kalkınma İktisadı ve İktisadi Büyüme üzerine yaptı. Uzmanlık alanı kadın emeği ve kalkınma iktisadı olan Melda Yaman’ın kadın emeği üzerine bir çok bilimsel makalesi ve kitapları bulunmakta. Yeni kitabı “Ataerkil Kapitalist Tahakküm Altında Kadın Emeği, Kadın Bedeni” SAV (Sosyal Araştırma Vakfı) yayınlarından çıkmak üzere ilgililere duyurulur. hem kadını ataerkil normlara yerleştirir hem de bu ataerkil normlara dayanarak, sermayenin ihtiyacını sanki kadınların ihtiyacıymış gibi ifade ederek gerçekliği ters çeviriverir. İkinci olarak bu “buyruk” iktisadi / politik hedefleri barındırmaktadır; temel hedef emek havuzunun hızla genişlemesidir. Kadınlardan hane içinde geleceğin işçilerini yetiştirerek yedek sanayi ordusunu genişletip, ücretlerin düşmesine katkıda bulunması beklenmektedir. Böylece sermaye için ucuza çalışacak onbinlerce işsiz yaratılacaktır. Sonuçta, kadınlar hane içine kapatılıp toplumsal süreçlerden uzak tutulurken geleceğin işçilerini yetiştirsinler istenmektedir. Ama öyle çok sayıda çocuk doğurup büyütsünler ki sermayenin ihtiyaç duyduğu ucuz işgücü, artan emek arzının düşürdüğü ücretlerle olanaklı hale gelsin, denmektedir. Aslında bu akıl pek basittir ve bir taşla iki kuş vurmaya benzer; bir yandan kadınların emeği ve bedeni üzerindeki denetimi artırarak, kadınların erkeklere bağımlılığını güçlendirmek amaçlanmaktadır, öbür yandan işçi ücretlerini düşürecek tedbirler kadınların omuzlarına yüklenmektedir. Sonuç olarak, kadın bedeni üzerindeki tahakküm, sermayenin ihtiyaçlarını karşılamasına da hizmet etmektedir.
EGITIM
Hasan Ferit unutulmayacak
(
13
15 Ekim 2013
Öğrenciler okullarından hükümet ranttan vazgeçmiyor ODTÜ arazisine yol yapılmasını protesto eden üniversiteli öğrenciler 11 Ekim Cuma akşamı bir kez daha yürüyüş yapmak istediler. Haklarını almakta kararlı olan üniversiteli gençler yine polis saldırısıyla karşılaştı. Polislerin saldırısı sonucu birçok öğrenci yaralandı. Atılan gaz bombaları ise yangın çıkmasına neden oldu. istanbul ELİF CENGİZ
Gaziantep’te üniversitede okuyan 10 kişilik öğrenci grubu, İstanbul’da uyuşturucu çetelerini protesto yürüyüşü sırasında açılan ateş sonucu hayatını kaybeden Hasan Ferit Gedik’i anmak için eylem yaptı. Hasan Ferit Gedik’in fotoğrafının bulunduğu pankartlar asan ve sık sık slogan atan grup adına konuşan Murat Büyükaşık, “Hasan Ferit 21 yaşındaydı. Gençlerin uyuşturucu batağına saplanmasını engellemek için oradaydı. Polis, Hasan Ferit’in katillerini korumak için teknisyen kıyafetleri ile delil karartmaya çalıştı. Polis, Hasan Ferit Gedik’in kanlı gömleğini sakladı. Önemli bir delil niteliği taşıyan gömlek halen kayıp” dedi. Açıklamanın ardından grup üyeleri, yanlarında getirdikleri dilek fenerlerini yakarak gökyüzüne bıraktı. YARIN EĞİTİM
Grizekalı rektör renklere dayanamadı
Mersin Üniversitesi’nde Gezi eyleminde hayatını kaybedenler anısına öğrencilerin engellemelere rağmen boyadığı merdivenler itfaiye ekiplerince yıkanarak “temizlendi”. Mersin Üniversitesi’nde Gezi eylemlerinde hayatını kaybedenler için öğrencilerin merdiven boyama etkinliği önce engellenmeye çalışıldı. Bütün engellemelere rağmen öğrenciler merdivenleri boyadıktan sonra hatıra fotoğrafları çekerek olay yerinden ayrıldı. Üniversite yönetimi ise okulun itfaiyesini çağırarak boyanan merdivenleri suyla sildirdi. YARIN EĞİTİM
Lazca seçmeli dersler başlıyor
ODTÜ’lü öğrenciler ve 100. Yıl halkı, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin yol yapım projesini protesto etmek için inşaat alanına doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüşe izin vermeyen polis yine gaz bombaları, tazyikli su ve plastik mermiyle saldırdı. Atılan gaz bombaları, yerleşkede yangın çıkardı ancak öğrencilerin yangın tüpleriyle müdahalesi sonucu yangın söndürüldü. Polis ne hakla üniversitenin içine giriyor Polis saldırıya başlamadan önce tel örgülerin dışından direniş alanını kontrol etti. Bir polis helikopteri direniş alanını inceledi. Daha sonra üniversitenin içine giren 15 kişilik bir polis grubu gaz bombası atarak ilerlemeye başladı. Gaz bombası atan polislere, üniversiteliler havai fişekle karşılık verdi. Bunun üzerine polis geri çekildi. Ranttan vazgeçemiyorlar Polis ekipleri A4 kapısı önünde süren şiddetli saldırılar sonucu içeri girdi. Polis durmaksızın gaz bombası atarken öğrenciler yurtlar bölgesine geri çekilmek zorunda kaldı. ‘AKP elini ODTÜ’den çek’ sloganları eşliğinde havai fişek atışını artıran gençler sayesinde polis geri çekildi. Bunun üzerine üniversiteliler yurtlar bölgesine barikat kur-
du. Saldırılar sonucu yaralananlar için yurtlar bölgesine revir kuruldu. Polis bir kez daha A4 kapısını zorlarken bu sefer plastik mermi de kullanmaya başladı. Kafatasına gaz kapsülü gelen bir öğrenciye, kurulan revirde yine öğrenciler müdahale etti. Polis, kampüsteki havuzda, yüzme kursu alan küçük çocukların bulunduğu bölgeye de gaz bombası attı. Özel güvenlik, çocuklarını araçlarla almaya gelen velilere izin vermedi. Veliler yürüyerek çocukla- polis 100.Yıl İzci Parkı’na 100’e yarının yanına gitmek zorunda kaldı. kın çevik kuvvet polisi ve TOMA’sını getirdi. Yaklaşık 4 saat boyunca üniversitede, üniversitenin öğrenHalk ODTÜ’yü sahipleniyor 100.Yıl halkı da eyleme büyük des- cilerine saldıran polis sonunda tek veriyor. Bunun farkında olan geri çekildi. Öğrenciler okulu terk
Nabi Avcı okullardan bihaber Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, yaptığı son açıklamada 250 bin öğretmenden en ideal koşullarda 125 bininin istihdam edilebileceğini söyledi. Öğrencilerin yarısının doğrudan işsiz kalacağını sanki normal bir şeymiş gibi söyleyen Nabi Avcı, öğrencilerin işsiz kalacağının bilinmesine rağmen neden hala üniversite açmaya devam edildiğinin ise cevabını verebilmiş değil. Tüm bunların dışında yeni başlayan 2013-2014 eğitim öğretim yılının en önemli eksikliği zaten öğretmendir. Okullarımız yeni döneme neredeyse öğretmensiz başlamış bulunmaktadır. 2013-2014 eğitim -öğretim dönemi için toplam 130 bin öğret-
Yaşayan Diller ve Lehçeler olarak adlandırılan ve seçmeli olarak okutulan dersin kapsamına Lazca da eklendi. Farklı etkinliklerle dinleme, yazma, konuşma ve okumayı öğreterek ders verilmesi planlanıyor. Kürtçe’nin seçmeli ders olarak okutulması kararından sonra bakanlık Lazca’nın da aynı kapsamda seçmeli ders olarak okutulması için gerekli altyapının oluşturulması sağlandı. Talim Terbiye Kurulu’nun aldığı karar göre, yeni eğitim-öğretim yılında 5. sınıftan itibaren öğrencilerin Lazca’yı da seçebileceği belirtildi. YARIN EĞİTİM
men ihtiyacı bulunmaktadır. Bu açığın 80 bini ücretli öğretmen görevlendirilerek doldurulmaktadır. Bakanlık kalan 50 bin açığa görevlendirecek ücretli öğretmen dahi bulamamakta okullarda dersler boş geçmektedir. Ayrıca MEB’in verdiği bilgiye göre bu yıl 20 Eylül itibariyle yani Ağustos atamasından sonra 690 bin öğrenci liselere kaydolmuştur. Liseler için yeni çıkarılan yönetmelikte liselerdeki sınıfların en fazla 30-35 kişilik olması istenmiştir. Bu da liselerdeki öğretmen ihtiyacını gözler önüne sermektedir. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı bu ihtiyacı görmezden gelmektedir. YARIN EĞİTİM
Direnme hakkı ve üniversite
İtalyan öğrenciler de meydanlarda
Bu gençlerden kim sorumlu ?
İtalya’da öğrenciler eğitim için meydanlarda. Öğrencilerin meydanlara taşmasının başka sebebi devletin eğitime ayırmadığı bütçenin, F-35 müşterek taarruz uçağı alımına ve Torino ile Lyon kentleri arasına hızlı tren yapımına ayırması oldu. Romalı öğrenciler, “Size verdiğimiz süre doldu”, “Daha fazla zaman yok”, “Şimdi her şeyi geri alıyoruz” sloganlarıyla yürürken; “Okul diye yazılır, gelecek diye okunur” yazılı pankartlar açtılar. Lise Öğrenciler Oluşumu’nun ulusal alandaki lideri Daniele Lanni, eylemin amacının binlerce öğrencinin geleceği, eğitimi üzerinden konuşan hükümete kendilerini hatırlatmak olduğunu söyledi. YARIN EĞİTİM
etmeme ve bir sonraki gün derslere girmeme kararı aldı. ODTÜ’de polis saldırısı sonucu 17 öğrencinin yaralandığı belirtildi.
Mardin’den Adana’ya gelen üniversite ikinci sınıf öğrencisi genç kadın, mangal kömürü yaparak üniversite harçlığını çıkartıyor. 18 yaşındaki Gurbet Dağlı, ailesiyle birlikte 6 ay Mardin’den Adana’ya gelerek mangal kömürü yaparak para kazanıyor. Gurbet Dağlı, hem mangal kömürü yapıp hem de üniversiteye hazırlanarak Mardin Artuklu Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü’nü kazandı. Devlet öğrencisine bir kez daha sahip çıkmadı. Ülkemizde
çocuk ve gençler ağır şartlar altında çalışmak zorunda bırakılıyor. Devlet tüm bunlara göz yumuyor. Gurbet Dağlı milyonlarca çocuk ve genç işçiden sadece biri. Türkiye genelinde 6-17 yaş grubundaki çocuk sayısı,15 milyon 247 bin kişidir. Ekonomik faaliyette çalışan 6-17 yaş grubundaki çocukların istihdam oranı %5,9’dur. Bu yaş grubundaki istihdam oranı 2006 yılı sonuçlarına göre aynı düzeyde kalırken, çalışan çocuk sayısında 3 bin kişilik artış gerçekleşti. YARIN EĞİTİM
Türkiye’deki tutuklu öğrenci sayısının en az 771 olduğuna dair rapor hazırlayan TÖDİ, 3. Yargı paketi gibi vitrin düzenlemeleri olsa da tutuklu öğrencilerin durumunda değişen pek bir şey olmadığını belirtiyor. Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma İnisiyatifi üyesi bir grup öğrenci, Galatasaray Meydanı’nda tutuklu öğrencilere destek vermek için sokakta alternatif üniversite açılışı yaptı. Açılış dersini Prof. Dr. Beyza Üstün verdi. Dersin konusu, “Direnme Hakkı ve Üniversite” oldu. Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen öğrenciler, “Tutuklu, Hükümlü Öğrencilere Özgürlük ve Adalet” yazılı pankart açtı. Yeni ders yılının açılış dersini Prof. Dr. Beyza Üstün verirken, hep birlikte dersi dinleyen öğrenciler olaysız dağıldı. TÖDİ, öğrencileri gerek özgürlükleri gerekse eğitim hakları konusunda mağdur etmekten çekinmeyen iktidar politikalarını protesto etmek için bir araya geldiklerini söyledi. YARIN EĞİTİM
LISENIN GUNDEMI
14
15 Ekim 2013
AKP parayı düşünürken niteliği unuttu
Öğrencilerden dönüşüme karşı eylem
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı 2014’ten itibaren dershanelere ruhsat verilmeyeceğini açıkladı. Etüt merkezlerine izin vermeyip özel okula teşvik edileceğini söyleyen Avcı, öğrencilerin önüne rekabetçi sınavları koyarken ve eğitim sistemindeki sorunlar kaosa dönmüşken devlet okullarındaki niteliksiz eğitimi unuttu, paralı eğitimin devamlılığını düşünüyor. İSTANBUL ceday avcı
Mardin’in Derik ilçesinde Gazi Yatılı Bölge Okulu 4+4+4’ün kurbanı olarak imam hatip lisesine dönüştürüldü. Okulun öğrencileri ise farklı okullara gönderilince uzak olan okullara gitmek istemeyen öğrenciler eski okullarının yolunu taşla kapatarak dönüşümü protesto etti. İlçe Milli Eğitim Müdürü ve Derik İlçe Emniyet Amiri’nin eylem yerine gelmesiyle veliler sorunun çözülmesini talep ederek “Çocuklarımızı başka okullara gönderecek gücümüz ve paramız yok. İmam Hatip Lisesini istemiyoruz.” dediler. YARIN EĞİTİM
Nabi Avcı bilinmezlik içinde olan dershanelerin durumu için açıklama yaptı. 2014’ten itibaren dershanelere ruhsat verilmeyeceğini söyledi. Dershaneler kapatılırsa “etüt merkezi” açılır söylentileri için de “Etüt merkezi gibi kurumlara izin vermeyeceğiz. Dershanelerin özel okula dönüşmesi için teşvik edeceğiz” açıklamasını yaptı. Eğitim ticarete çevriliyor Paralı eğitim veren dershanelerin kapatılma kararı alındı ancak Milli Eğitim Bakanlığı dershaneleri özel okullara dönüşmesi için teşvik edecek. Dershanelerin kapanmasıyla paralı eğitimin bitirilmesini istemeyen AKP, veliyi müşteri olarak gören özel okulların önünü açıyor. Dershanelerin özel okullara geçiş döneminde 3 yıl özel okullardaki genel özelliklerde esneklik sağlanacak. 3 yılın sonunda uyum sağlayabilen okullar eğitime devam edecek. Nabi Avcı, “Dershaneler okullara dönüşünce devlet okulları üzerindeki baskı azalacak, öğrenciler de hem dershaneye hem özel okula iki kez para vermemiş olacak” dedi. Nabi Avcı’nın açıklaması özelleştirilen okullarla eğitimin ticarete dönüştürüldüğünü bir kez daha gösteriyor. Eğitimin her bölümünde nasıl kar edebilirim diye düşünen AKP hükümeti, veli ve öğrencileri müşteri olarak gören özel okulların
Öğrencilere veliler ders veriyor sayısını arttırarak paralı eğitimin de- sürede özel okullardaki niteliği ve vamlılığını sağlıyor. standartları da düşürecek. Milli Eğitim Bakanlığı, dershaneleri özel Niteliğe değil özelleşmeye teşvik okula dönüşerek paralı eğitimi deLiseye geçebilmek için öğrencilerin vam ettirebilmesi için teşvik ederken karşısına çıkarılan 36 sınav, üniver- eğitimdeki nitelikten taviz verebiliyor. siteye girebilmek için YGS ve LYS’de Ailelerin binlerce lira vererek çocuklabaşarılı olunması gerekirken devlet rını yazdırdıkları özel okullarda, 3 yıl okullarında niteliksiz eğitim verili- boyunca öğrencilerin niteliksiz eğitim yor. Başarılı olmak isteyen öğrenciler alması bakanlık için sorun olmayacak. mevcut sınav sistemi ve eğitimdeki niteliksizlikten dolayı dershanelere Eşitsizlik sorunu büyüyor mecbur kalıyor. Dershanelerin ka- Devlet okullarıyla özel okullardaki patılmasıyla özel okullara gidemeye- eğitim bir değilken devlet okullarıncek öğrenciler ise devlet liselerinde daki nitelikli eğitim için adım atılniteliksiz eğitime mahkum ediliyor. mıyor. Sınavlarda başarılı olmak için Bakanlık, dershanelere verilen 3 yıl dershanelere giderek açığını kapatma-
ya çalışan öğrencilerin artık dershane gibi bir seçenekleri olmayacak. Artık, özel okula gitmek için maddi durumu yeterli olmayan öğrenciler devlet okullarında niteliksiz eğitim alacak. Eşit eğitim verilmeyen öğrenciler sınavlarda aynı sorulardan sorumlu tutulurken eşitlikten uzak eğitim sisteminde sorunlar büyüyor. AKP, ticarete dönüştürdüğü eğitimden kar ederek para kazanmayı düşünürken öğrencilerin niteliksiz eğitim sorunu çözülmüyor. Paralı eğitim özel okullara gidemeyecek öğrencileri üniversiteden uzaklaştırıyor.
Liseli Forumu işçilerle dayanışıyor Abbasağa Liseli Forumu’nda buluşan liselilerin 2 haftadır gündemleri arasında Kazova işçileri vardı. Lise sorunlarını konuşarak çözüm üreten liseliler birbirleriyle dayanışırken direnen işçileri de unutmadı. Daha iyi koşullarda çalışmak için grevde olan THY işçileri ve patronların sömürüsüne karşı direnen Kazova işçileri için son forumda alınan kararla liselilerin direnen ve emeğinin karşılığı için mücadele eden işçilerin yanında olduğunu belirten açıklama yayınlandı. Emek sömürüsünün bilincindeyiz İşçilerin adaletsizlikle yüz yüze kaldığını belirten açıklama şöyle devam ediyor :“Sahip olduğu hakların ve gücün farkın-
da olan Kazova işçileri, bu emek sömürüsüne dur demek için bir direniş başlattı. Patronsuz üretime geçen işçiler, bir patrona ihtiyaç duymadan da üretim yapabileceklerini ve emeklerinin karşılığını eşit ve adil bir şekilde, sömürülmeden alabileceklerini göstermek için makinelerinin başına geçtiler. Biz liseliler, işçi sınıfının uğradığı emek sömürüsünün dünyanın en büyük sorunlarından biri olduğunun bilincindeyiz. Yüz yılı aşkın süredir dünyada etkilerini acı bir şekilde gördüğümüz emek sömürüsüne karşı Kazova işçilerinin ve haklı davalarının yanında yer alıyoruz. Çalışma koşullarının düzenlenmesi için greve çıkan ve aylardır direnen THY işçileriyle de liseliler olarak dayanışmamızı sürdürüyoruz.”
file:///C:/Users/Onur/Downloads/lise-der2%20(1).jpg
Parasız ve nitelikli eğitim istiyoruz Meslek liselerinde patronlarla yaptığı iş ortaklığından, dershanelerin özel okullara dönüştürülmesi AKP’nin eğitimi piyasalaştırdığını gösteriyor. Devlet okullarındaki niteliksiz eğitim sorunu dershanelerin kapatılmasıyla çözülemez. Paralı eğitimin devamcısı dershaneler kapatılırken eğitimi ticaret olarak gören özel okullara teşvik ediliyor. Özel okula gidemeyen öğrenciye üniversite uzaklaştırılırken özel ve devlet okullarında eşit eğitim verilmemesine rağmen aynı sınavlardan sorumlu tutuluyoruz. Lise-Derliler olarak AKP’nin eğitimi ticarete dönüştürmesine, para yanlısı politikalarına karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. Tüm liseli arkadaşlarımızı parasız ve eşit eğitim için mücadele etmeye çağırıyoruz.
“Eleman sorununu meslek liseleri çözer” Okullar açılmadan yürürlüğe giren yönetmelikle iş adamları özel meslek liseleri açmaya teşvik edilmiş, açılan meslek liselerinin sanayi bölgelerinde bulunması zorunluluğu getirilmişti. Milli Eğitim Bakanlığı’nın teşviki meslek lisesi açmayı düşünen kurumları harekete geçirdi. Ankara’da açılan özel bir teknik lise bu yıl eğitim vermeye başladı. Ankara’daki teknik okulun yakın olduğu sanayi bölgesinin görevlilerinden biri yönetmelikle kalifiye ara eleman sıkıntısının çözüleceğini söyledi. Meslek liselerindeki stajlar sömürü yuvasına dönüşmüşken bu yönetmelikle meslek liselilerin sanayi bölgelerinde ağır işlerde çalıştırılmasının da önü açıldı. Patronlarla işbirliği yapan AKP hükümeti, meslek liseli öğrencilerden de kar elde etmek için patronları meslek lisesi açmaya teşvik ederek eğitimi piyasalaştırmış durumda. YARIN EĞİTİM
Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesine 20 kilometre uzaklıktaki Han Köyü İlkokulu’nda öğretmen olmadığından dolayı okullar açıldığından beri derslere öğretmen değil veliler giriyor. İlkokul öğretmeninin ilçeye atanmasından sonra köy okuluna yeni bir öğretmen atanmadı. 1 anasınıfı ve 1 sınıf öğretmeni olan okulun 3 öğretmene daha ihtiyacı var. Okulun 4.sınıf öğrencileri adını bile yazamıyor. Sürekli tayin edilen öğretmenlerden şikayetçi olan veliler çocuklarının iyi bir eğitim almasını istiyor. Yetkililerden bu soruna çözüm talep edildi. YARIN EĞİTİM
Velilerden imam hatip tepkisi
Sakarya Akyazı ilçesinde Akyazı İlköğretim Okulu, 4+4+4 dönüşümleri sonucu Akyazı İmam Hatip Ortaokulu’na dönüştürüldü. Okulda eğitim gören öğrencilerin başka okullara aktarılacağını öğrenen yaklaşık 80 veli önce okulda toplandı, ardından Hükümet Konağı önüne yürüyerek eylem yaptı. Veliler Hükümet Konağı önünde “Susma sustukça sıra sana gelecek”, “Bu okul bizim” sloganları attı. İmam hatip talebi gelmemesine rağmen dönüşümlere devam eden MEB, birçok öğrenciyi 4+4+4 eğitim sistemiyle mağdur ediyor. YARIN EĞİTİM
Şüphelerle dolu sınav sistemi
Ortaokul 8. sınıf öğrencileri kasım ayında liseye geçiş sisteminin ilk sınavlarına girecek. Milli Eğitim Bakanlığı, okullara “Yeni sınav sistemi için tedbir alın, boş dersleri doldurun” çağrısı yaptı. Boş saatlerde öğretmen görevlendirmesiyle aksaklık yaşanmayacağı belirtiliyor. Öğrenciler ise yeni sistemin adaletli olmadığını, özel okullardaki eğitimle devlet okullardaki eğitimin eşit olmadığını söyledi. Veliler sınavın güvenliğinden ve yanlışların değerlendirmeye alınmamasıyla sonuçların ne kadar adil olabileceğinden endişe ediyor. YARIN EĞİTİM
DUNYA
15
15 Ekim 2013
Suriye’de süren katliam için uyarı
Dünya Turu
Mısır
Meydanlardan uzak
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Suriye’deki savaşın boyutlarını ortaya koyan rapor yayınladı. Rapora göre gerek muhalif güçler, gerekse Suriye devletinin katliamlarının yanısıra, halen 2013 yılında 190 sivil öldürüldü, hala yüzlerce rehine var. Raporda, Suriye’ye yönelik savaş tezkeresi kararını yeni almış olan Türkiye’ye de uyarılar var. Dış basın OĞUZHAN ÖZKAN
ğer ihtiyaçlarını da yine Türkiye’den karşılıyor. Tıbbi tedaviye gereksinim duyduklarında da yine Türkiye’ye çekiliyorlar. 105 sayfalık “Kanlarını hâlâ görebilirsin: Muhalif Güçlerin Lazkiye Kırsalında Gerçekleştirdiği İnfazlar, Rastgele Ateş Açmalar ve Rehin Almalar” başlıklı rapor aralarında saldırılardan kurtulan köy sakinleri, acil müdahale ekibi ve hem hükümet hem muhalefetten savaşçıların bulunduğu otuz beşi aşkın kişiyle görüşmeler yapılarak hazırlandı.
İnsan Hakları İzleme Örgütü yayınladığı raporunda Suriye’nin Lazkiye vilayeti kırsalında 4 Ağustos 2013 tarihinde başlayan saldırılarda silahlı muhalif grupların en az 190 sivili öldürdüğünü, 200’den fazla kişiyi de rehin aldığını belirtti. Hükümet yanlısı Alevi köylerine yapılan operasyonda rehinelerin en az 67’si infaz edildi. Muhalif gruplarda yer alan yabancı savaşçıların çoğu Suriye’ye Türkiye üzerinden giriyor. Silahlarını Türki- HALA REHİNELER VAR ye üzerinden elde ediyor. Para ve di- İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün
raporuna göre öldürülenlerin 43’ü kadın, çocuk ve yaşlı. Muhalif güçler ya kurbanlarını kasıtlı olarak kurşunladı ya da hedef gözetmeksizin açılan ateş sonucu bu kişiler yaşamını yitirdi. Raporda, saldırıda rol alan Irak ve Şam İslam Devleti ile Muhacir ve Ensar Ordusu adlı iki muhalif grubun büyük çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan 200’den fazla kişiyi hala elinde tuttuğu belirtildi. İnsan Hakları İzleme Örgütü, bu grupların rehineleri derhal serbest bırakmasını istedi. Bu gruplar üstünde etkisi olan ülkelere de rehinelerin serbest bırakılması için devreye girilmesi çağrısında bulunuldu. İnsan Hakları İzleme Örgütü daha önce de Suriye’de gerçekleştirilen insanlığa karşı suçları belgelemişti. Bu suçlar arasında sistematik işkence ve yargısız infazlar bulunuyor. Örgüt yetkilileri, Suriye’deki savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçların kurbanlarının, uzun süredir Güvenlik Konseyi’nden sorumlulardan hesap sorulmasını beklediğini belirtiyor. Durumu
Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne sevk etmek için geç bile kalındığını söylüyorlar. TÜRKİYE’YE UYARI İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün tavsiyeleri arasında Türkiye’ye yönelik olanlar dikkat çekiyor. Raporda, “Topraklarının ihlalci gruplara silah iletmek için kullanılmadığından emin olmak için Türkiye’nin daha fazla çaba göstermesi” konusunda Türkiye uyarılırken, sınır devriyelerini arttırması da önerildi. Suriye topraklarına giriş için gerekli savaş tezkeresini meclisten yeni geçiren Türkiye’ye yönelik diğer tavsiyeler ise şöyle: Suriye’de sistematik insan hakları ihlallerine karıştığına dair güvenilir bilginin olduğu gruplara mensup savaşçıların ve bu savaşçılara ulaştırılan silahların ülkeye girişi kısıtlansın. Türkiye, Suriye’de savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlediğinden, bu suçların işlenmesine iştirak ettiğinden şüphelenilen veya komuta sorumluluğuna sahip kişilere soruşturma ve kovuşturma açsın.
İtalya’da verilen süre doldu İtalya’da sonbaharla birlikte harekete geçen öğrenciler daha büyük eylemlere hazırlanıyorlar. Daha önce hükümeti eğitimle ilgili düzenleme yapmaya çağıran öğrenciler taleplerinin yerine getirilmesi için bir de süre vermişlerdi. Bu süre içerisinde beklenen düzenlemeler yapılmayınca liselilerden ve üniversitelilerden oluşan onbinler meydanlara doldu. İtalya’nın 80 ayrı kentinde öğrenciler sokağa çıktı. Eğitime pay ayrılmayıp kesintilere gidilerek halk çocuklarının okulun ve
eğitimin dışına sürüldüğünü dile getiren öğrenciler “Size verdiğimiz süre doldu!”, “Daha fazla zaman yok!”, “Şimdi her şeyi geri alıyoruz!” sloganıyla yürüyüşler gerçekleştirdi. Milano ve Roma’da yer yer polisle karşı karşıya gelen öğrenciler yumurta ve sis bombası atıp, devleti temsil eden kurumlara kırmızı boya döktüler.İtalya’da lise ve üniversiteli öğrencilerden oluşan gruplar başkent Roma başta olmak üzere pek çok kentte protesto yürüyüşü yaptı. YARIN GÜNCEL
Fransa’da sandıktan sağcılar mı çıkacak?
Binler Devrimci General Giap’ı uğurladı Japonya, Fransa ve ABD ile savaşarak Vietnam’a özgürlük kazandırılmasında büyük rol oynayan Komünist Gerilla Komutanı Vo Nguyen Giap, görkemli bir törenle uğurlandı. Yaklaşık 80 bin Vietnamlının katıldığı törende 40 kilometrelik kuyruk oluştu. Geçen hafta hayatını kaybeden 102 yaşındaki Giap için başkent Hanoi’de düzenlenen devlet törenine katılan
Vietnamlılar v efsanevi liderleri için “Çok yaşa Vo Nguyen Giap” sloganları atarak gözyaşı döktü. Fransız sömürgesine, ardından da ABD güçlerine karşı yürütülen gerilla savaşının askeri planlayıcısı olarak bilinen Nguyen Giap, ABD ile yapılan Vietnam Savaşı’nda da (19651975) Amerikan ordusunu yenilgiye uğratan lider olarak tanınıyor. YARIN GÜNCEL
Fransa’nın aşırı sağcı partisi Milli Cephe (FN), tarihinde ilk defa bir kamuoyu yoklamasından ülkenin birinci partisi olarak çıktı. Mayıs 2014’te yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleri için yapılan yoklamada, Marine Le Pen liderliğindeki FN’nin yüzde 24 oyla birinci sırada geleceği sonucu ortaya çıktı. Sağ eğilimli Halk Hareketi İçin Birlik Partisi yüzde 22 ile ikinci, iktidardaki
Sosyalist Parti ise yüzde 19 oyla üçüncü sırada görünüyor. Siyasi söylemini Müslüman karşıtlığı üzerine kuran FN’nin AB antlaşmalarının yeniden müzakere edilmesi, Euro’dan çıkılması gibi önerileri bulunuyor. Diğer AB ülkelerinde de aşırı sağcı ve mevcut AB’ye karşı olan siyasi partilerin Avrupa Parlamentosu’nda önemli bir blok haline gelme ihtimali her geçen gün artıyor. YARIN GÜNCEL
Cuma namazı sonrası, başta başkent Kahire olmak üzere Mısır’ın birçok şehrinde darbe karşıtı protesto gösterileri düzenlendi. Cuma namazı sonrası Kahire sokaklarındaki yürüyüşte göstericiler “Rabia” işareti yaparak, darbenin son bulmasını isteyen ve demokratik taleplerini dile getiren pankartlar açtılar. Güvenlik güçleri, Tahrir’de ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı çevresinde yoğun güvenlik önlemi aldı. Darbeyi Ret ve Meşruiyete Destek için Ulusal İttifak Hareketi, daha fazla kan akmaması için göstericilere, Tahrir ve diğer meydanlardan uzak durmalarını söylemişti. İttifak Hareketi açıklamasında, “Bu cuma kan akmaması için gösteri meydanlarından uzak durun. Tahrir, Nahda ve Rabia meydanlarında gösteri hakkımızı gelecek günler için saklı tutuyoruz” dedi. YARIN DÜNYA
Malta
Göçmen dramı
Akdeniz’de, Sicilya Kanalı olarak bilinen, Malta karasularında yer alan bölgede, 250’ye yakın kaçak göçmeni taşıyan bir tekne battı. Kaçak göçmenleri taşıyan tekne alabora olması sonucu 12 göçmen yaşamını yitirdi. Bir Malta uçağının, tekneyi batmadan önce gördüğü gelen bilgiler arasında. İtalyan ve Malta deniz kuvvetleri, bölgede birlikte kurtarma operasyonuna başladığı bildirildi. Maltalı yetkililerin, bölgeden geçen ticari gemilerden de yardım talep ettiği gelen bilgiler arasında. Geçen hafta İtalya’nın, Lampedusa Adası yakınlarında kaçak göçmenleri taşıyan bir tekne batmıştı. Teknenin batması sonucu 320 kişi yaşamını yitirmiş; 150’ye yakın kişi sağ kurtulmuştu. Malta’da batan tekneyle birlikte 2 hafta içerisinde gerçekleşen ikinci sefer kaçak göçmenler yaşamını yitirdi. YARIN DÜNYA
Bangladeş
Fabrikada yangın
Bangladeş’in başkenti Dakka’nın yakınlarında 4 katlı Aşvad Konfeksiyon fabrikasında çıkan yangında 9 işçi hayatını kaybetti. İtfaiye yetkilileri, yangında en az 50 kişinin yaralandığını belirttiler. Bangladeşli yetkililer, fabrikanın kapalı olmasının büyük bir faciayı önlediğini; binada sadece fazla mesai yapan işçilerin olduğunu açıkladılar. Bangladeş, Dakka’da Nisan ayında 8 katlı konfeksiyon binasının yıkılması sonucu 1000’den fazla kişi yaşamını yitirmişti. Dünya markaları için çalışan tekstil fabrikalarında iş güvenliği standartlarının oldukça kötü olduğu belirtiliyor. Bangladeş’de, 1990’dan bu yana 23 senede 3 binden fazla işçi tekstil binalarında hayatını kaybetti. YARIN DÜNYA
YAKLASIMLAR
16
15 Ekim 2013
Gezi bileşenleri ve yerel seçimler MUSTAFA SÖNMEZ yazdı
AKP özellikle son sene birçok alandan birden eli boş döndü. Ortadoğu’yu istedi olmadı, ekonomi gerilemeye başladı, işsizlik artıyor derken bir de Gezi süreci çıktı başına. Geldiğimiz noktada ise yere seçimlerle birlikte seçim süreci yaklaşıyor. Mustafa Sönmez’in kendi sitesinde 8 Ekim tarihinde yayınlanan yazısını yayımlıyoruz.
Yerel seçimlerin yapılacağı Mart 2014 yaklaştıkça, seçim stratejileri, aday belirleme çalışmaları da ilerliyor. AKP, otoriter anlayışının sonucu, merkezi yönetimi, iyice tahkim etti, yereli resmen hadımlaştırdı. AKP rejimini , topladığı vergi ve sigorta primine ek olarak özelleştirme gelirleri ve borçlanmalarla yaptığı kamu harcamaları, milli gelirin yüzde 35’ini buluyor. Ne var ki bu harcamaların ancak onda 1’ini yerel yönetimlere yaptırıyor. Kamu personelinin sadece yüzde 10’u yerel yönetimlerde. Bizdeki yüzde 90’a yüzde 10 biçimindeki antidemokratik uçurum, geçtiğimiz hafta ziyaret ettiğim G.Afrika’da, yüzde 40’a yüzde 60 biçiminde yerelden yana. Merkezden kamu harcamaları yüzde 40’da kalırken kalan yüzde 30’u 9 özerk bölgeye ayrılmış “province”lar yani bölge yönetimleri, yüzde 30’u da irili ufaklı belediyeler kullanıyor. Varın, farkı siz anlayın. AKP İNİŞTE Hem bu otoriter yapıyı dönüştürmek , demokrasiyi yerelden geliştirmek açısından, hem de AKP rejiminin çöküşünü hızlandırmak açısından Mart yerel seçimleri önemli. Seçime, AKP, bütün zırhlarını kuşanarak giriyor. İçeride büyük kavgalar var, bu biliniyor. Sadece yerelle başlayan ama arkasından Cumhurbaşkanlığı ve 2015 genel seçimi ile sürecek maratonda post kavgası sanıldığından da büyük. Dış dünya, özellikle ABD, RTE’den soğumuş durumda ve RTE’siz bir alternatifin beyin fırtınaları durmaksızın yapılıyor. Bu konuda TÜSİAD gibi geleneksel egemen çevrelerin yanında “nurjuvazi”yi, yani yeni
yetme burjuvaziyi müttefik olarak bulursanız şaşırmayın. İklim, rüzgar birkaç yıldır AKP’den yana değil. Düşüş başladı. Gezi direnişi, inişi hızlandıran en önemli dinamik ve kırılma. Bunun yanında ekonomide balayı bitti. Bol kepçe yabancı kaynağın girişi duruyor, oluşan kambur ile manevra alanı iyice daralmış durumda. RTE’nin Gezi ile birlikte dış imajı yerle bir oldu.
İSTANBUL Yerel seçimlerde İstanbul, kritik bir önemde. AKP’nin İstanbul’da alacağı bir yenilgi, devrilmesinde en önemli etken olacaktır. Bunu herkes biliyor. CHP, Kılıçdaroğlu’nun aday olduğu 2009 yerel seçimlerinde bile az farkla kaybetti seçimi. Kürt siyaseti ile bir yakınlaşma söz konusu olsaydı o seçimleri CHP’nin alması işten bile olmazdı. Peki
bugün? Bugün, tüm Türkiye’de olduğu gibi, İstanbul’da da Gezi ruhuna hiç uymayan bir süreç yaşanıyor yerel seçimlerle ilgili olarak. CHP, aylardır abesle iştigal etmektedir. Medyadaki bazı kalemler Sarıgül’ün adaylığının mutlak zafer getireceğine adeta kefil olmuşlardır. Sarıgül isminde Gezi ile ilgili ortak ne bulursunuz ? Sarıgül, Türkiye’de demokratikleşmede nasıl bir başarı öyküsüne
sahiptir Şişli Belediyesinde ki, bundan sonrasına vekalet verilsin? Sarıgül ‘tehditi’ne karşı CHP’den yükselen Gürsel Tekin ismi, Gezi’nin beklentilerine ne kadar uygundur, tartışılır. CHP, Kürt siyasetinin ve sosyalistlerin de destek vereceği bir aday çıkarmakta neden bu kadar kısır kalmaktadır ? Üç bileşenin üzerinde mutabık kalacağı bir aday, hatta bir kadın aday için neden bir çaba yoktur? CHP için söylenenlerin aynısını Kürt siyaseti için de söylemek gerek. BDP ve HDK, tek başlarına İstanbul’da başarılı olamayacaklarını bile bile, içe kapanık bir seçim sürecine kapılmış izlenimi veriyorlar. Sosyalistler, sokak siyaseti ise Gezi’de gösterdiği hüneri , inisiyatifi bu
bahiste gösteremez haldedir. AKP’nin kafası hâlâ Gezi sürecinde. Gezi’ye ait mahkeme dosyalarına taraf olarak katılmak, oradan mağduriyet uydurup yıldırma, sindirme peşindeler. Polise, hakim, savcı yetkisi verip keyfi gözaltılarla sindirme peşindeler. Tarih, önemli bir kavşağa taşımış bulunuyor hepimizi. Gezi direnişi ile yükselen dalgayı yerel seçimlerde somut bir kazanıma dönüştüremezse anti-faşistler, demokratlar, sosyalistler, yurtseverler, tarih önünde büyük bir vebal altında kalırlar. Bu sorumluluk içinde, yerel yönetim sürecini Gezi sürecinin devamı biçiminde algılayıp ilerletmek gerekiyor.
GEZİ BİLEŞENLERİ Bütün bu dezavantajlı durumuna karşın AKP’yi yerel seçimlerde alt edebilmenin yolu, CHP’nin Kürt siyaseti ve sokak muhalefeti ile işbirliğinden geçiyor. Lamı, cimi yok, hayat Türkiye’yi böyle bir yere getirmiş bulunuyor. Gezi direnişi sırasında hayatın bir araya getirdiği bu üçlü bileşenin yerel seçimlerde, Gezi deneyimi yaşanmamış gibi davranmalarından daha büyük bir yanlış olamaz. Ama ne yazık ki, bu iki bileşenden ne CHP, ne de BDP yerel seçimlerde, hiç olmasa bazı bölge ve illerde ittifak, dayanışma, ortak aday vb. konularında bir arayış, bir çaba içindeler. Hâlâ anlaşılmamış olamaz; Türkiye’de halkın önemli bir kısmı, Gezi sürecinden etkilendi ve oradan yükselen direniş ruhunu, yenilenmeyi, umudu sürdürecek bir şeyler yapıyor, susmuyor, direniyor ve yeni mevziler istiyor. Orada hiçbir zaman bir araya gelemeyen sosyalist, Kemalist, Türk-Kürt özgürlükçüsü bileşenler, bu sınavın ardından yeni kazanımlar bekliyor. Yerel seçimlerde bu kesimleri temsil eden aktörler arasında bir dayanışma yerine çekişme yaşanması, Gezi’deki kazanımlara yazık eder.
Azınlık statüsünün Türk siyasatindeki yeri -1SESSİZLİĞİN UĞULTUSU Filiz Aküzüm Osmanlı devletinde Müslüman, Gayr-i Müslim vatandaşlara devletin getirmiş olduğu yasal düzenlemelerle eğitim-öğretimde, müfredat programlarında, kendi dilinde eğitim yapma hakkı yanında mahkemelerde ana dilinde ve kendi dinine göre yemin etme, tercüman bulundurma ve ifade verme hakkı tanınmışken 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Barış Anlaşmasının üçüncü bölümünde ‘ekalliyetlerin himayesi‘(azınlıkların korunması) başlığı altında toplanan 37’den 45.maddeye kadar olan maddelerden 42.maddenin 1.fırkasında ‘’Türk Hükümeti, Müslüman olmayan azınlıkların aile hukuku ve kişi hukukları konusundaki problemlerin çözümünde, azınlıkların gelenek ve göreneklerinin esas alınacağı ve bu konudaki tedbirleri almayı kabul edeceği hükmünde yer almakla beraber anlaşmanın
2. Fırkasında ise ‘’bu tedbirler Türk Hükümetiyle,ilgili azınlıklardan her birinin eşit sayıda temsilcilerinden oluşan özel komisyonlarca düzenlenecek,anlaşmazlık çıktığı taktirde,Türk hükümetiyle Millerler Cemiyeti, Avrupalı Hukukçular arasından birlikte seçecekleri bir üst hakem atayacaklar’’ Lozan Barış Anlaşması’nın 42.maddesine göre bahsedilen üç komisyonun kurulması 1925’te gerçekleşti ve bu komisyonların azınlık üyelerinin ataması yine hükümet tarafından gerçekleştirildi. 42. Maddenin getirdiği haklardan önce 15 Eylül 1925’te Yahudiler, 17 Ekim 1925’te Ermeniler en son olarak da 27 Kasım 1926’da Rumlar bu haklarından vazgeçerek medeni kanunla Türk vatandaşlarının yararlandığı haklardan yararlanma kararı almışlardır. Böylece azınlıklar etnisite ve dine dayalı bir cemaatin azası olmanın getirmiş olduğu ve uluslararası anlaşmalarla güvence altına alınmış tüm hak ve ayrıcalıklardan vazgeçerek hukuki olarak Türkleşmiş oldular. Ne yazık ki bu beklentilerinin büyük bir kısmı 1924’te yürürlüğe giren Anayasayla farklı bir
boyut ve anlam kazanmıştır çünkü 1924 Anayasası düzenlenirken en çok polemik yaratan konulardan biri ‘’vatandaşlık ‘’konusuyla ilgili 88.maddede yer alan ‘’Türkiye’de vatandaşlık bakımından din ve ırk farkı gözetmeksizin bütün halk Türk sayılır. Türkiye içinde veya dışında Türk tebaadan doğan veya Türkiye’de Türk olmayan babadan doğup da Türkiye’de yaşayan ve Türk vatandaşı olmak isteyen Türk’tür’’ibaresidir. Çünkü devletin yönetim erkini elinde bulunduran bazı kişi veya gruplara göre azınlıklara vatandaşlık hakkı tanımak yerine onları tasfiye etmek en doğrusu olacaktır. Geçmiş yüzyıllarda olsun Milli mücadele döneminde olsun azınlıkların kendi etnik, dini kimliklerini, dillerini, gelenek ve göreneklerini koruyup değişmediğini ve Türk toplumu içerisinde yabancı kalıp bu nazar itibariyle Türklerle ve Müslümanlarla bütünleşmeleri imkansızdır. Diğer bir ilerici modernist kesim ise eşitlik ve adalet ilkeleri üzerinden vatandaşlık hakkı verilmelidir görüşünü ileri sürerken, son tahlilde TBMM Anayasa komisyonunun yabancı
ülke vatandaşı olmayan ve Türkiye’de yaşayan herkese din ve ırk ayırımı gözetmeksizin eşit vatandaşlık hakkı tanıdıktan sonra nüfus cüzdanlarına ırkla ilgili maddelerin konulmaması, dinle ilgili maddelerin ise konulması yönünde fikir beyan etmiştir. Daha önce de ifade edildiği üzere Osmanlı Devleti kendi sınırları içerisinde yaşayan azınlıklara kendi dilinde eğitim yapma hakkı tanımışken Cumhuriyet döneminden sonra ise Dar-ül-fünun Hukuk Fakültesi Talebe Cemiyeti’nin 13 Ocak 1928’de düzenlediği bir kongre sonucunda “vatandaş Türkçe Konuş” kampanyası başlatılmış azınlıklarında buna uyarak düzgün bir şekilde Türkçe konuşmaları istenmiş her ne kadar hedef Türkçe konuşmayan azınlıklarsa da fiiliyatta asıl hedef 1492’de İspanyol katliamından kaçıp Osmanlı Devlet’ine sığınan İspanyol Yahudileriydi. Bu kampanyaya Türk Ocaklarının da destek vermesi afiş ve flamaların asılması olayların seyrini değiştirmekle Kalmamış yoğun baskılar sonucunda İspanyolca konuşan Yahudiler İstanbul’daki sinagoglarda Türkçe konuşacak-
larına dair yemin etmişlerdir. Bu kampanyalar İkinci Dünya Savaşının başlaması ve Türkiye’de çok partili hayata geçişle beraber önemini yitirip, 27 Mayıs 1960 İhtilaline kadar bir daha bu olayların ve kampanyaların sözü edilmemiştir. Devletin bu konuda kurumlara yönelik resmi bir tebliği olmadığı halde bazı belediyeler kendi sınırları içinde Türkçe’den başka bir dil konuşulmasını yasaklamışlardır.2 Eylül 1925 ‘de çıkarılan kanunla din adamı dışındaki kişilerin cübbe ve sarıkla gezmeleri yasaklanmış ve buna aykırı davrananların 1 yıla kadar hapsi öngörülmekle beraber 2596 sayılı 3 Aralık 1934’te çıkarılan yasaya göre ise azınlık cemaatlerinin ileri gelenleri ibadet yerleri dışında dini kıyafetle gezmeleri ve diğer ayırıcı kıyafetler giymeleri yasaklandı. Refik Bey ve arkadaşlarının sunduğu yasanın meclisten geçmesi büyük tartışmalara neden olmuş, Bursa Millet Vekili Nurettin paşa ve Ergani Millet Vekili İhsan Bey sadece aleyhte oy kullanmış ve Toplumun kılık ve kıyafetinin kanunla belirlenemeyeceğini ileri sürmelerine rağmen yapılan oylama
sonucunda yasa meclisten geçerek yürürlüğe girmiştir. Kadınlara da peçe ve çarşaf yasağı getirilerek uymayanların karakola sevk edilip cezalandırılacağı açıklandı bu kararı alan yerel yönetimler arasında Tirebolu Belediyesi, Trabzon Vilayet Meclisi, Bodrum Kent Konseyi de yer almaktadır. Aynı yıl 21 Haziran 1934’te çıkarılan soyadı kanununa göre üstünlük ifade eden ve azınlık kesimlerin arasında sıkça kullanılan ‘’of, viç, yan,mösyö,madam’’ gibi ünvanlara karşılık Türkler’in de aralarında kendine özgü kullanmış olduğu bey, paşa, efendi, ağa, zade, mahdumu gibi lakaplar da yasaklandı. Bu kanunla ulus-devlet inşasında yurtlarından sürülen, kılıç artığı halklarla beraber diğer Müslüman azınlıkları da tarihinden, kimliğinden soyutlayıp Türkleştirmekti. Çünkü bu azınlıkların ulusal birliğe zarar vereceklerinden endişe duyulmaktaydı ve bu nedenle Bakanlar Kurulu’nun aldığı kararla ‘’soyadı Nizamnamesi’’ hazırlandı. Türklerin yoğun ve seçkinlerin yaşadığı bölgelerde herkes istediği soyadını seçmekte serbest iken diğer azınlıkların, Kürtlerin yaşa-
dığı bölgelere nüfus memurlarıyla beraber listeler gönderilerek etik anlayıştan uzak soyadları verilmiştir. 1936 yılında azınlıkların yönelik iki yasa daha çıkartılmış çıkan yasa Yeni Cemiyetler Yasası olarak kanunda yerini almış maddi varlıkları vakıf durumunda olan azınlıkların yeni bir genel kurul ve yönetici seçmeleri engellendiği için bu yasayla bazı kurumlar kapanmak zorunda kalmıştır. Yine cumhuriyetin ilanından sonra azınlıkların devlet memuriyetine alınmasından şifa-i olarak vazgeçilmiş daha sonraki dönemlerde çıkan 18 Mart 1926 tarihli 768 sayılı kanuna ‘’Memurin Kanunu’’nun 4.Maddesiyle memur olabilmek için ‘’Türk olmak’’ şartı getirildi ve bu kanun 1965’e kadar yürürlükte kalmıştır. Bu maddeye daha sonra ‘’Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı olmak’’yerine ‘’Türk olmak’’şartı eklenerek etnik özellik ön plana çıkarılarak azınlıkların,belediye,mahke me,iktisadi devlet teşekkülleri olmak üzere kamu hizmetine girmeleri böylece yasaklanmıştır.
YAKLASIMLAR
17
15 Ekim 2013
Bu ülkede halka adalet yok Yoğurtçu’dan Erdoğan Aslan’a “Gezi’de yaşamını yitirenlerin sorumlularının yargılanması süreci adaletten yoksun bir şekilde devam ediyor. Ethem’in katili perukla saklanırken Ali İsmail’in sorumluları korunuyor. Forumunuz adalet konusunu nasıl konuşuyor?” diye sorduk. Adalet kavramı izafi bir kavramdır, içinde yaşanılan topluma ve insana göre değişikliğe uğrar. (Tarihsel, kültürel, sosyo-ekonomik, coğrafik, vb. koşullar insan ve toplumunda adalete dair kodlamalar yaratır.) Ama genel çeperini içinde yaşanılan sınıfsal toplum düzeni belirler. İnsanlık değil, insanoğlu mülkiyetçi (ve ataerkil) toplumlarla birlikte adalete çifte standartlar getirmiştir. Batı toplumlarında işçi sınıfının örgütlü kazanımlarıyla burjuva demokrasisinin toplum katmanlarına göreceli de olsa yansımaları varken; bizim gibi azgelişmiş ülkelerde bazen perdelenmiş, bazen açıktan sergilenen devletin faşizan adaletiyle boğuşuruz.
Bu çifte standart; - Ermeni katliamının hesabını vermemiş bir devlet, neredeyse bir asır sonra Hrant’ı öldürtüp; öldürenleri derin devlet ilişkilerinde gizleyip, terfi ettirip, semirtebilmektedir. - Ya da Kürtleri, Alevileri, sosyalist ya da komünistleri veya bütün muhalif ve azınlıkları ve tabi ki kadınları katletmek/katlettirmekten çekinmeyen devlet; katillerini koruyup, kollamaktan da çekinmemektedir. - Toplumu soyan tefeci bankerler yaratırken, devleti milyarlarca dolar zarara uğratanlar “işini bilen patronlar” olurken; pastaneden simit çalan çocuğu yargılayabilmektedir. - İktidarın faşizan uygulamalarına muhalefet eden
herkese polisiye şiddet uygulamaktan çekinmeyen devlet, örneğin; Haziran Direnişi’ndeki gencecik çocukları katletmekten de çekinmemiş, katilleri “polisimi kimseye yedirtmem” diye kollayabilmiştir. - Kimi zaman resmi kolluk güçleriyle, kimi zaman da sivil faşist işbirlikçileriyle, “devletin bekası” için “tehlikeli” bulduğu tüm muhalif güçleri “anarşist/ terörist” diye lanse edip, kendi şiddetini “meşrulaştırma” yoluna başvurarak, hesap vermez bir adalet güdüsüyle hareket edebilmektedir. Bütün bunlar bu ülkede adaletin sadece muktedirler için olduğunu gösteren, çifte standartlı uygulamaların açık kanıtlarıdır. Devlet yukarıdan aşağı-
ya; (devletten aileye) bütün kurumlarında en büyükten en küçüğe paralellik seyreden arkaik, ataerkil kodlamalar yaratır. Kadını öldüren yada tecavüz eden erkeğin “suçsuzluğunu” kanıtlamaya, gerekli önlemleri almayıp işçisini öldüren patronu açıktan savunmaya kalkar. Örgütsüz, tek tek bireyler üzerinde; devletten aileye yaratılan gelgitli ve çifte standartlı kodlama toplumsal korku ve itaate dönüştürülmekte ve kitleleri paralize edip, pasifize etmektedir. Sonuç olarak; hemen tüm mahkeme salonlarında yazdığı gibi “Adalet Mülkün Temelidir” Mülkse Halkın değil, egemenlerin elindedir. Türkiye halklarının sadece %5’i yoksulluk sınırı
olarak tespit edilen 3.200 TL ve üzerinde gelire sahip, geri kalan %95 bu sınırın altında yaşıyor. Bir ülke düşünün; ekonomik büyümeden gerçek anlamda yararlanan ve zenginleşenler sadece nufusun en zengin binde 5’ten de daha küçük bir kesimi. Nüfusun %99.5’inin toplam birikimleri bu en zengin %0.5’in birikimlerinin yarısı kadar etmezken, iktidar hala kişi başına geliri dünya ortalaması olan 10.000 dolara çıkarmış olmakla övünüp, artan gelirdeki eşitsiz dağılımı örtbas etmeye çalışıyor. Söylediğim yüzdeler bu ülkenin gerçekliğidir. “Hak verilmez alınır” gerçeğinden hareketle; adalet arayan herkesin yolu bu toplumda sokaktan geçmelidir. Sadece insanı değil; tüm canlıları vicdanından ve ekolojik yaşamın diyalektik ilişki ve varoluş süzgecinden bilimsel ve bilinçsel süzgecinden geçiremeyen insanlık, çifte standartlı bir adaletten kurtulamaz.
İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN
İyi
Fatih Altaylı Habertürk
Altaylı bu haftaki yazısında çok ender de olsa, doğru noktaya parmak basmayı başararak bu haftaki iyi köşemize girmeye hak kazandı. Altaylı: “Ve program her “error” verdiğinde işin içinde bir virüs arayanlar, yeni sorumluyu buldular. “Geziciler.” Evet, yanlış okumadınız; İstanbul’un son günlerdeki “manyak” trafik keşmekeşinden “Gezi protestolarını organize edenler” sorumluymuş. Şaka gibi bu komplo teorisini ortaya atanlar şöyle diyor: “Hükümeti ve belediyeyi beceriksiz göstermek için yeni yöntem olarak trafiği bloke etme kararı almışlar. Gezi eylemlerini organize edenler şimdi de trafiği yavaşlatma işini organize ediyorlar.”
Kötü
Mehmet Barlas Sabah
Barlas, Çelik’in açıklamaya yönelik tepkileri muhalefetin acizliğine bağlıyor. Barlas: “Muhalefetin yetersizliğine çözüm aranmak yerine iktidarın yeterliliğinin seçmen tarafından onaylanmasına tepki gösteriliyor. “Demokraside sandık teferruattır” bile deniliyor… Ama ne yazık ki önümüzde üç seçimin bulunduğu uzun bir dönem var. Yani gerginliğin egemen olduğu, siyaset ve düşüncenin karşı kaleye gol atmak olarak görüldüğü ayları yaşayacağız. İşlerine son verilmesi ihtimali bulunan reytingi düşük televizyon programlarının kadın sunucularının, bu dönemde dekolte giyinmeleri ve mümkünse canlı yayınlarda frikik vermeleri, aklın ve çıkarlarının gereğidir. Aynı durumdaki erkek sunucuların da, arada bir “Gezi Ruhu”na sahip çıkan cümleler kurmalarını öneririm.”
Çirkin
Salih Tuna Yeni Şafak
Tuna, Gözde Kansu’ya sahip çıkanları kamuda başörtüsüne karşı gelerek yaşam tarzına müdahale etmekle suçluyor. Tuna: “Ben saldırdığınız o medya grubunun yerinde olsam yüklü bir tazminat davası açardım. Kazanacağım paraların bir miktarıyla da o sunucu kızımızın kıyafetinden bir kamyon diktirip size gönderirdim... Uzun lafın kısası; kimsenin giyim kuşamına karışamayız. İsteyen istediğini giyer. Dahası, isteyen o sunucunun kıyafetiyle, Stanley Kubrick’in ‘Eyes Wide Shut’ filmini bile çevirebilir. Arzular şelale. Lakin n’olur, rica ediyorum, Ayşe Arman sakın ola Takvim gazetesinin ‘Femen soyun’ dolduruşuna gelmesin. Türkiye o kadar zulmü kaldırmaya hazır değil bence.”
günlüğü İlker Eraslan
Adaletin karanlık yüzleri ADALET ARAYIŞI Av. Gökçesu Özgül 29 Eylül gecesi Gülsuyu mahallesinde uyuşturucu çetelerine karşı yapılan basın açıklamasına silahlı saldırı düzenlendi, saldırıda 21 yaşındaki Hasan Ferit Gedik hayatını kaybetti. Hasan’ın , ağır yaralı olarak kaldırıldığı ve hayatını kaybettiği Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki odasına giren polisler olay anında üzerinde olan gömlek ve atletini zorla aldılar. Ateşli silahla öldürülen kişilerin olay anında üzerinde bulunan, gömlek, kazak gibi üst giysileri, atış mesafesinin , yaralanmanın hangi silahla gerçekleştiğinin belirlenmesi bakımından neredeyse en önemli delili oluşturuyor. Polisin delilleri neden talimatsız aldığı çok şüpheli.
Delilleri karartmak suç teşkil ediyor. Bu ölümün arkasında kimler var ki korunmak isteniyorlar? Bu durum karşısında hiçbir işlem yapılmazsa ciddi bir denetimsizlik ve hukuksuzlukla karşılaşmış olacağız. Eskişehir’de 2 Haziran’daki Gezi Parkı eylemleri sırasında uğradığı saldırı sonucunda 38 gün komada kaldıktan sonra yaşamını yitiren 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz’ın ölümü ile ilgili 8 sanık hakkında ‘suç kastıyla kasten adam öldürmek’ suçundan ömür boyu hapis cezası istendi. İddianamede, tutuklu polis memur M.S.’nin olayın bir numaralı sanığı olarak müebbet hapis cezasıyla cezalandırılması isteniyor. Öte yandan diğer polis memurlarının da ölüm olayına destek verdikleri gerekçesiyle yargılanmaları isteniyor. İddianamede, tutuklu fırın sahibi ile akrabalarının Korkmaz’ın ölümü ilgili olayda suçun icrasını kolaylaştırdıkları, tutuklu polis memuru M.S.’nin eylemini destekleyici, hazırlayıcı ve kolay-
laştırıcı eylemlerde bulundukları ve bu nedenle ayrı ayrı müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmaları gerektiği anlatılıyor. Ancak emri verenler hakkında ne bir araştırma var ne de bir yasal işlem. Bu incelemeler yapılmadan, emri veren asıl sorumlular yargılanmadan polislerin ya da sivillerin yargılanıp ceza alması ne kadar etkili olacak? Başka Ali İsmaillerin ölmesinin önüne geçecek mi? Caydırıcı olacak mı? Ankara ’da düzenlenen gösterilerde, Ethem Sarısülük ’ü silahla başından vurarak öldürdüğü gerekçesiyle tutuksuz yargılanan polis memuru Ahmet Şahbaz ölüm tehditleri aldığı gerekçesiyle koruma istedi. Ankara İl Koruma Komisyonu, terör örgütlerince öldürülme riski taşıyan polis memuru hakkında özel koruma kararı verdi. Emniyet yetkilileri, “Gezi eylemlerini de organize eden bazı örgütler ve bazı basın yayın organlarının hedef gösterdiği polis memuru teh-
ditler alıyordu. Can güvenliğinin sağlanması açısından koruma verildi” dediler. Oturduğu ev polis korumasına alınan sanığa yakın koruma polisi de verildi. 24 saat esasına göre korunacak sanık yargılamanın ilk duruşmasına sanık peruk ve gözlük ile katıldı. Duruşma salonunda yaşanan arbede sonucu peruğu düştü. Eskişehir Direniş Forumu ise, “Peruk düştü katil göründü. Ali’nin katilerini perukla gizleyemezsiniz” yazılı pankartlarla bir eylem yaptı. Yargı Ahmet Şahbaz hakkında gösterdiği derin hassasiyeti toplumun vicdanına dokunan hiçbir olayda göstermedi. 12 Eylül davasını sıradan bir dava olarak ele aldı. Kimseden mucizeler yaratmasını beklememekle beraber mutlaka hukuk kuralları dahilinde hareket etmek gerektiğini biliyoruz. Yargı kimseye alet olmadan adalete hizmet etsin sadece.
Gözde Kansu’nun işten atıldığı haberi üzerine, başta “PartiSözcüsümü DekolteGözcüsümü” ve #DEKOLTEileilgiliFikrim olmak üzere, bir çok başlık TT’ye girdi ve yoğun olarak yaşanan haksızlığa tepki gösterildi... @ChapulcuPenguen Bir Kadının DEKOLTESİ Yüzünden işinden kovulduğu ülkede, faşizm ÇIRILÇIPLAK geziyor! PartiSözcüsümü DekolteGözcüsümü @didemedusen Komşum dekolte giyiyor. Nereye ihbar etmeli? Huseyin Celik onu da soyledi mi? “PartiSözcüsümü DekolteGözcüsümü” @SekBacardi #DEKOLTEileilgiliFikrim Kıyafeti yüzünden bir dönem ezilmiş başörtüsü mağdurlarının,Gözde Kansu’ya destek vermemiş olmaları tam ikiyüzlülük. @JayLeno (meşhur Amerikan talkshowcu) Türkiye ‘de hükümet, bir TV sunucusunun çok fazla dekolte verdiği için kovulmasını emretti. Fakat, iyi bir haber : Kızı Fox News işe almış. [Fox news Amerika’da cumhuriyetçi çizgisiyle biliniyor] @bernalacin35 Gözde Kansu da kiyafeti de begenilmezse degistirilir. Peki bu baskiyi kurmaya hakki olan kimlerdir, buyrun okuyun! [Berna Laçin kendi köşesinde tepkisini dile getirdiği yazıya link vermiş]
KULTUR-SANAT
18
15 Ekim 2013
Sahaf Festivali başladı Bu yıl yedincisi düzenlenen Beyoğlu Sahaf Festivali Tepebaşı’nda başladı. 19 Ekim tarihine kadar açık kalacak festivalde İstanbul’dan 73 sahaf bulunuyor. Festival hakkında Pami Sahaf’ın sahibi ve aynı zamanda Sahaflar Birliği Derneği Başkan Yardımcısı Tolga Gürocak ile konuştuk. İSTANBUL Serkan atak
Günümüzde zorlukla ayakta duran kitapevlerinin birbiri ardına nasıl kapandığına bu sayfalardan yer vermiştik. İşin kitapseverleri ilgilendiren diğer bir boyutu da sahafların durumu. Eskiden aradığımız bir kitap olduğunda koşa koşa gittiğimiz sahafların yerine başka dükkanların açıldığına şahit olduk. Sahaf çarşıları artık koşullara direnen birkaç sahaf dışında boşalmak üzere. Ancak yedincisi düzenlenen sahaf festivali yaşanan tüm bu olumsuzluklara tezat kitapseverlere umut aşılayan bir etkinlik olmayı beceriyor. İstanbul’un çeşitli semtlerinden sahafın katıldığı festival okuyuculara kitaptan 45’lik plaklara, dergilerden Osmanlıca fasiküllere kadar geniş arşiv sunuyor. Bununla birlikte standlarda Türkçe, Fransızca, İngilizce, Almanca kitaplar ile özel koleksiyonlar da yer alıyor.
YERÇEKİMİ Yönetmen: A. Cuarón Oyuncular: Sandra Bullock, G. Clooney tür: Bilimkurgu
Son yılların en başarılı filmlerinden birine imza attığı Son Umut ile tanıdığımız Meksikalı yönetmen bilimkurgu türüne geri dönüyor.
Tolga Gürocak: Sahaflara tekrar ihtiyaç duyuluyor Festivalin tarihçesi ve düzenleniş amacından biraz bahsedebilir misiniz? Sahafların birarada olma projesi yıllardır kafamızda olan birşeydi. Biliyosunuz evvelden sahaflar çarşısı vardı, fakat şuanda sahafların birarada olma niteliğini kaybetti. Orada daha çok ders kitabı ve turistik eşya satılıyor. Bu dönem böyle bir birlikteliğe ihtiyaç vardı aslında. İstanbul’da çok fazla sahaf var fakat kimse birbirini tanımıyordu. Burada birbirimizi tanıdık. Dükkanlarımıza uğramayan, bizden haberi olmayan yeni okurlarla tanıştık. Birde burada her türlü kitap satılıyor. Yani çok önemli ve spesifik koleksiyon yapan insanlara hitap eden malzemede var, öğrenciye de hitap eden kitap var. TÜYAP’ın İzmir, Bursa, İstanbul fuarlarına gidiyoruz. Bize orada oluşturulan alanlarda bir sahaf çarşısı kuruyoruz. İnsanlar heryerde bizi görmek istiyor. Bu durum birazda buranın sayesinde oldu. İnsanlar tekrar bizim farkımıza vardılar. Osmanlı’da çok büyük bir sahaflık kurumu varken, o günden bugüne kadar hiçbirşey ilerlememiş. Bir kurumsallaşma olamamış, mesleki birliktelik sağlanamamış. Biz bu konuda bayağı bir yol aldık.
73 Sahaf Tepebaşı’nda İstanbul Büyükşehir ve Beyoğlu Belediyesi’nin desteğiyle yapılan sahaf festivali Tepebaşı’nda açıldı. Başladığı yıllarda Gezi Parkı’nın girişinde düzenlenen festival bu yıl güvenlik gerekçesiyle Tepebaşı’na alınmış durumda. Festival başlamadan önce Gezi Direnişi’ne destek veren sahafların festivale alınmayacağı söylentisi yayılsa da belli koşullara sahip olan sahaflar festivale alındı. Festival “vergi levhasına sahip olmak, sahafların iştirak etmiş olduğu en az 3 fuara katılmış olmak, 2 adet sahaf referansı sunmak”şartlarına sahip sahaflardan 73’ünün katılımı ile başlamış durumda. 30 Eylül – 19 Ekim tarihleri arasında 11:00 - 22:00 saatleri arasında gezilebilecek festivalde bu yıl söyleşi ve etkinliklerde düzenlenecek.
Halkın ilgisinden memnun musunuz? 73 sahaf ortalama 5 bin kitap bulunduruyor olsa çok fazla kitapa tekabül eder. Birde herkesin elinde başka birşey var. Bu durum herkesi çok memnun ediyor. Buranın havasını solumaya gelenler var. Oturup kitapların arasında çay içip sohhbet etmek, yıllardır aradığı bir kitabı burada bulmak mutlu ediyor insanları. Buradan insanlar güzel anılarla ayrılıyor. Bizim işimizde şöyle bir durum vardır: Her aradığınız anında bulunmaz. 73 sahafın getirdiği kitapların arasında da çıkmayabilir kitabınız ancak başka bir şey çıkabiliyor. Kendi konusu ile ilgili haberi olmayan bir kitabı önerebiliyoruz. Kitapevi zincirlerinden farkımız bu aslında. Kitapevi yeni basılmış bir kitabı satmaya çalışır, onun zaten bir raf ömrü vardır. Bizim öyle bir derdimiz yok. Ve biz kitapları tanıyoruz. Kitapların ne olduğunu biliyoruz. Sahaflığı sevgiyle yapmadıktan sonra zaten başarmanız mümkün değil. Geliri çok düşük bir iş çünkü. Bu işi sürdürebilmek için kitapsever olmanız gerekiyor ve sürekli kendinizi geliştirmeniz gerekiyor. Domates satan adamdan bir farkınız olmalı. Küçümsemek için söylemiyorum, mesleki gerekliliğimiz bu.
Arda İcil, bu hafta başrolünü Ben Affleck ve Justin Timberlake’in paylaştığı Büyük Kumar filmi hakkında görüşlerini kaleme aldı.
Moebius Yönetmen:Kim Ki-duk Oyuncular:squeaky chalktür: DRAM
Kim Ki-Duk’un Acı’dan sonra çektiği son film olan bu çarpıcı dram ülkesinde konusu nedeniyle ciddi tartışmalara da neden olmuştu.
Ustura Dönüyor Yönetmen: Robert Rodriguez Oyuncular: Danny Trejo, M. Rodriguez Tür: Macera
Yönetmen koltuğunda Sin City, Desperado gibi önemli filmlere imza atan başarılı aksiyon yönetmeni Roberto Rodriguez bulunuyor.
Altın Portakal direnişe devam dedi
ARDA İCİL yazdı
Büyük kumar Kumar ve kumarbazların anlatıldığı filmler her zaman ilgimi çekmiştir. Şuana kadar gördüğüm filmlerde kumar oynayanların çoğu genellikle sonlara doğru kumarı bırakıp kumardan kaybettiği paradan çok yaşam ile ilgili kazandığı tecrübelerden dolayı mutu olmuştur. Bu tarz filmler arasında özellikle 21 benim çok ilgimi çekti. Bu yüzden 21’in devamı bir filmin birçok kişi tarafından olumlu karşılanacağına inanıyorum. Bildiğiniz üzere geçen hafta vizyona Brad Furman’ın yönetmenliğini yaptığı Runner Runner(Büyük Kumar) adlı film vizyona girdi. Film vizyona girmeden önce iyi
bir fragmanla çıktı. Bu fragman dolayısıyla ben ve diğer sinema severlerin filmden büyük beklentileri oldu. Film aslında beklentilere bir nebze de olsun karşılık verebilen bir senaryoya sahip. Oyuncu kadrosunun başarılı oyunculardan olması bir çok sinema sever tarafından olumlu bir not olarak dönüyor. Ben Affleck ve Justin Timberlake’in performansı takdire şayan. Yapımcılar arasında Leonardo Dicaprio’yu görmek açıkcası beni şasırttı fakat yeni Batman rolünü üstlenecek olan Ben Affleck’in belli bir zaman sonra ortaya çıkması ve böyle bir filmde oynaması kadar şasırtamadı desem belki daha doğru olur. Film 21’e benziyor. 21’de bir
kadro kurulup Black Jack üzerinde çalışmalar yapıldıktan sonra işin matematiğini bilenler kumar oynayıp hile yoluyla para kazanırdılar. 21’in başrol oyuncusu Jim Sturgess Harvard’a girmesi için paraya ihtiyacı vardı fakat bu paraya sahip olmanın tek yolu kumar oynayıp para kazanmaktı. Runner Runner’da ise başrol oyuncusu Justin Timberlake üniversite de asistandır. İnternet üzerinden insanlara kumar oynatan bir şirketin temsilcisidir. Parası yetersiz olduğundan dolayı üniversitedeki eğitim asistanlığı görevine ara vermek zorunda kalıyor. Kosta Rika’ya gidip orada
Ivan Block adında büyük kumarhanelerin sahibiyle çalışır. Block illegal kumar oynattığından her zaman yakalanmaya yakın ülkeyi terk edip çalışanları arasından birilerine işlediği suçları bırakır. Bu dumu fark eden Furst(Justin Timberlake) Block’un her zaman denediği ve başarılı olabildiği yöntemden bu kez başarılı olmamasını sağlar. Film başarılı ve akıcı bir senaryoya sahip. Özellikle son kısım bana Esaretin Bedeli adlı filmi anımsattı. Çünkü Runner Runner’da da Furst, Block’un esareti altında gibiydi ve bunun bedelini Block’a başarılı bir şekilde ödetti. @ThomasIcil
Bu yıl 50’ncisi düzenlenen Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ödüller sahiplerini buldu. En İyi Film ödülü iki filme gitti: ‘Cennetten Kovulmak’ ve ‘Kusursuzlar’. Festival gecesine ödül alanların Gezi Parkı direnişleriyle ilgili sözleri damgasını vurdu. En İyi Kısa Film ödülü, ‘Karpuz Cenneti’ ve ‘Patika’ filmlerinin oldu. ‘Karpuz Cenneti’’nin yönetmeni Gülistan Acet ödülünü; Musa Anter, Uğur Mumcu, Hrant Dink ve tüm faili meçhullere adadı. ‘Cennetten Kovulmak’taki rolüyle en iyi yardımcı kadın oyuncu seçilen Acet, aynı zamanda yönettiği ‘Karpuz Cenneti’yle de en iyi kısa film ödülünün sahibi oldu. Kısa Film Jüri Özel ödülü alan ‘Tornistan’ filminin yönetmeni Ayce Kartal ise, “Ödülünü Gezi Parkı direnişinde darp edilen, sakat kalan, hayatını kaybedenlere adıyorum” dedi.
HAFTANIN AJANDASI ‘Bach’ 10. kez İstanbul’da
Bienal devam ediyor
Fellini Pera Film’de
Başlangıcından bugüne, Gustav Leonhardt gibi efsanevi büyükleri ve eski müziğin dünyadaki en önemli isimlerini İstanbul’a getiren “Bach Günleri” 10 Ekim – 2 Kasım tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleştirilecek.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından “Anne, ben barbar mıyım?” başlığıyla düzenlenen 13. İstanbul Bienali 14 Eylül Cumartesi günü kapılarını açtı ve 20 Ekim Pazar gününe kadar devam edecek. Gidemeyenlere duyurulur.
Federico Fellini, ölümünün 20. yılında Pera Film’de düzenlenen 9 filmlik bir programla anılıyor. 10 Ekim - 03 Kasım 2013 arasında ‘ Roma ‘, ‘ Aylaklar ‘, ‘ Ruhların Giulietta’sı, ‘Tatlı Hayat’ filmleri seyirciler ile buluşacak.
SPOR
19
15 Ekim 2013
Çarşı’dan “Cezafest” Siyah-beyazlı takımının Galatasaray ile oynadığı derbide çıkan olaylar nedeniyle Türkiye Futbol Federasyonu Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’ndan aldığı 4 maç iç sahada seyircisiz oynama cezası sonrası Çarşı taraftar grubu, kulübüne destek olmak amacıyla “Cezafest” organizasyonu düzenleyecek. Küçükçiftlik Park’ta Çarşı grubu üyeleri Yunus Emre Yıldız, Ayhan Güner ve Borga Budak, düzenledikleri basın toplantısıyla organizasyon hakkında bilgiler verdi. Beşiktaş, Spor To t o Süper Lig’in 8. haftasında,
21 Ekim Pazartesi günü Çaykur Rizespor maçıyla seyircisiz oynama cezasının ilkini çekecek. Organizasyondan elde edilen bilet gelirlerinin bir kısmının kulübe “feda” edileceği belirten Borga Budak, “Festivalde sosyal etkinlikler de olacak. En önemlisi köy okullarına yardım için kampanya standımız olacak. Spor bizim için eğlencedir” dedi. Etkinlikte ünlü müzisyenlerden Ali Altay, Özgün, Bendeniz, Birol Can, Hayko Cepkin ve Ceza’nın mini konserler vereceği festivale Beşiktaş İntegral Forex Basketbol Takımı’nın oyuncularının da katılacağı kaydedildi. YARIN SPOR
Türkiye mucize peşinde yarın SPOR SERKAN ATAK
PLAY-OFF HESAPLARI TÜR-HOL 1-0 galip 1-0 galip Galip Galip Berabere Berabere Berabere Mağlup Mağlup Mağlup
ROM-EST
+ 5 gollü galip - 5 gollü galip Berabere Mağlup Galip Berabere Mağlup Galip Berabere Mağlup
PLAY-OFF Romanya Türkiye Türkiye Türkiye Romanya Türkiye Türkiye Romanya Romanya Türkiye
11 Eylül Cuma günü Estonya’yı 2-0 yenen Türkiye Ulusal Takımı, 2014 Dünya Kupası Avrupa Elemeleri’ndeki en kritik sınavına çıkmaya hazırlanıyor. Hollanda ile karşılaşacak olan Türkiye’de kısa zamanda yaşanan değişimin mimarı ise Fatih Terim. Fatih Terim, Abdullah Avcı’dan boşalan teknik direktörlük görevine 4 maçlık imza attığında Türkiye Ulusal Takımı’nın şansı çok yüksek görünmüyordu.Yanlş yönetim ve tercihler sonucu bu hale gelen takımı kurtarmak görevinin Fatih Terim’e verilmesindeki en büyük amaç uluslararası arenadaki olimpiyat, şike,doping hezimetlerine bir yenisini eklememekti. Bunun için
emir en büyük yerden geldi Fatih Terim’e. Mucize Değil Alınteri Türkiye Terim döneminde oynadığı tüm maçları kazanarak işi son maça taşıdı. Birçokları için bu durum mucize gibi görülse de aslında oyuncuların ve teknik direktörün ortak ve uyumlu çalışmasının bir ürünü. Peki şimdi ne olacak? Türkiye’nin Dünya Kupası’na katılması için ulaşması gereken hedef önce PlayOff’lara kalabilmek. Bunun için de mutlaka Hollanda’yı yenmek durumunda. Türkiye’nin gözü bir yandanda Romanya-Estonya maçının sonucunda olacak. Çünkü çeşitli ihtimallere göre Türkiye’nin yerine Romanya Play-Off’lara kalan ekip olacak.
Dünya Kupaları’nda başarısı olmayan Hollanda açısından Türkiye galibiyeti büyük önem taşıyor. Mutlak galibiyet parolası ile Türkiye’ye gelecek Hollanda ise son maçında Macaristan’ı 8-1 ile geçerek gövde gösterisi yaptı. Ulusal takımdaki uzun vadeli olmayan plansız ve yanlış uygulamaların ardından günü kurtarmak için yapılan Terim hamlesi futbolu yönetenlere umarız bir ders olur.
DÜNYA KUPASI GRUP ELEMELERİ
D GRUBU
Hollanda Tehlikesi FİFA’nın bellirlediği statü gereği Dünya Kupası’na katılacak olan Hollanda seri başı olarak kuralarda avantajlı olmak amacında. Yıllardır
TAKIMLAR Hollanda Türkiye Romanya Macaristan Estonya Andora
O 9 9 9 9 9 9
G B 8 1 5 1 5 1 4 2 2 1 0 0
M 0 3 3 3 6 9
A 32 16 17 19 6 0
Y 5 7 12 20 18 28
P Av. 25 27 16 9 16 5 14 -1 7 -12 0 -28
Bakan’dan taraftarlara tehdit Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, Zonguldak ziyareti sırasında milli takımın Estonya galibiyetiyle beraber stadyumlardaki güvenlik önlemleri hakkında açıklamalarda bulundu. Olaylı derbi maçından sonra statlarda güvenlik önlemlerinin artırılmaya başlandığını kaydetti. Bakan Kılıç, “Polis artık stadyumlarda sayıca daha fazla var ve daha dikkatli. Ayrıca uzun süreden beri takip edilen taraftar gruplarına yönelik polis belli operasyonlar yaptı. Önümüzdeki günlerde de suç potansiyeli olan, futbolla, sporla alakası olmayan, organize suç eylemlerinin içinde olan bazı taraftar gruplarına yönelik eylemler belki
gerçekleşebilir. Dolayısıyla polis güvenliği sağlama ve önleyici hamleler noktasında kanunda doğan yetkilerini kullanıyor. Ama koruma görevlisi yasası çıktıktan sonra tam manasıyla istenen sistem kurulmuş olacak. Bir yandan da kameralı güvenlik sistemini, elektronik bilet sistemini kuruyoruz. Bu sistemler faal hale geldiğinde ki sezonun ikinci yarısında bütün statlarda oturmuş olacak. “ dedi. Bakan Kılıç yaptığı bu açıklamayla son dönemde taraftar gruplarına yönelik yapılan operasyonlara bir yenisinin daha ekleneceği sinyalini verdi. Statlarda polisin görev almasına ilişkin düzenlemeyi de değerlendiren Bakan Kılıç,
“Stadyumları tamamen polisle dolduracak değiliz” diyerek özel güvenlik sisteminin devam edeceğini ancak komutanın poliste olacağını belirtti. UEFA’nın arzusunun polisin olmadığı stadyumlar olduğunu ifade eden Kılıç, ‘’UEFA’nın bakışı; futbol bir eğlencedir. Eğlencenin tarafı sahadaki iki takımdır. Güvenliği de eğlencenin iki tarafının yapması gerekir” diyerek kulüplerin henüz buna hazır olmadığını belirtti. YARIN SPOR
Altıncı torbanın fatihi: İzlanda TOPSUZ ALAN Rafet Baran Eryılmaz 2014 Dünya Kupası için Avrupa’da oynanan eleme gruplarına son torbadan katılan İzlanda, sekiz maç sonunda grubunda 2. Sıraya yerleşti. 2008’de girdiği ekonomik krizden ba-
şarı öyküsü yaratarak çıkan Kuzey ülkesi, futbolda da kendini aşmayı başardı. Son yıllarda İzlanda denince akla ülkede yaşanan ekonomik kriz ve Eyjafjallajökull’deki volkanik patlamanın gelmesi hayli normal. Fakat İsveçli teknik adam Lars Lagerback yönetiminde yeniden yapılan milli takımları, 2014 Dünya Kupası elemelerinde aldığı başarılı sonuçlarla bu soğuk ada ülkesinin ismini farklı şekilde anımsama-
mızı sağladı. 6. torbadan elemelere giren İzlanda, E Grubu’nda oynadığı 9 maç sonunda Slovenya ve Norveç gibi ekipleri geride bırakarak grup ikinciliğini elde etti. Takımın E Grubu’ndaki son maçında Norveç karşısında alacağı sonuç Brezilya için kaderini kesinleştirecek. Peki ama 320 bin nüfuslu bu ülke nasıl oluyor da her seferinde genç nüfusuyla övünen Türkiye’den çok daha başarılı bir grafik
çizebiliyor? En üst liginde yarı profesyonel takımların mücadele ettiği, soğuk iklimin hüküm sürdüğü bu ülke nasıl oluyor da imkânları daha yüksek ülkelerle mücadele edebiliyor? Bunun cevabı sosyal adalette saklı elbette. Örneğin İzlanda’nın “En az üç çocuk” yapın diyen bir başbakanı yok. Ya da ülkenin dört bir yanını toplu konut mantığıyla yapılmış, spor estetiğinden uzak stadyumlarla
doldurup, oy devşirmeye çalışan bir spor bakanları yok. Ayrıca kadınlar ve çocukların maç izlemesini ceza olarak gören bir spor zihniyetine de sahip değiller. Hal böyle olunca ülkedeki herkesin ilgilendiği spor dalıyla okullarda tanışmasına olanak doğuyor. Öğrenciler, beden eğitimi derslerinde korkutucu bir sınava hazırlanmak için test çözmek yerine dersin amacına uygun olarak spor
yapabiliyorlar. Girdiği krize rağmen zenginin çok zengin, fakirin çok fakir olmadığı bir ülke İzlanda. Futbolun popülerliğine rağmen diğer sporlarda da önemli bir kademe göstermiş durumdalar. Özellikle satrançta dünyaca ünlü isimleri yetiştirmeyi başarmışlar. Kış sporlarında ve hentbolda da hatırı sayılır başarıları var. Yetiştirdikleri sporcuların sadece sporcu değil iyi birer birey olması
için de uğraşıyorlar. Böyle olunca da yakaladıkları yetenekli bir kuşakla rahatça dünya futbolunun önemli figürleriyle kapışabiliyorlar. İzlanda nüfusunun misliyle genç nüfusa sahip olan Türkiye ise Almanya’daki göçmen gençlere umudunu bağlamış durumda. Bu şartlar altında genç nüfusuyla gümbür gümbür gelen ülkenin İzlanda olması hiç de şaşırtıcı olmasa gerek?
Apple mağazasını patentledi Apple, Şanghay’daki Apple Store’un silindirik cam girişinin patentini aldı. Patent, cam merdivenin tasarımını, inşaat yöntemini ve kullanılan materyali kapsıyor. Apple’ın pa-
tentini almak istediği tek mağaza Şanghay değil. Apple, New York beşinci caddeye yerleştirdiği dev cam kübü de patent ile koruma altına almak istiyor. toplum
İstanbul’un son durumu: ‘her yerde trafik her yere çile’ İstanbul, her mevsim, her gün trafik sorunuyla boğuşur. Özellikle de yol çalışması, trafik kazası, hava koşulları, iş ve okul çıkışları gibi nedenler trafiği ‘kaos’a dönüştürüyor. Trafik, İstanbul’un nihai sorunu ancak İstanbul trafiği son birkaç haftalık zaman diliminde görülmemiş bir yoğunlukta. Hükümetin tek çözümü ise 6 yılda bitmesi planlanan meçhul bir metro hattı. yarın TOPLUM özge doğan
Alman çift, minibüsleriyle balayı tatili için yola çıktı. Adam, Hessen Eyaleti’ndeki Bad Hersfeld kasabasında bir benzin istasyonunda aracına benzin almak için durdu. Bu sırada arka koltukta uyumakta olan kadın, tuvalete gitti. Eşinin arka koltukta uyuduğunu düşünerek yola çıkan adam 200 km sonra farkedebildi. Çift 5 saat sonra kavuştu.
İstanbul’da son günlerde her iki boğaz köprüsü ve bunlara bağlanan yollar başta olmak üzere kentteki tüm ana arterlerde trafik durma noktasında. Öyle ki; ambulanslar kilit halindeki trafikte çakılıp kalıyor, insanlar kontak kapatıp arabalarının dışına çıkıyor, zaman zaman sinirler geriliyor ve tartışmalar yaşanıyor. Her gün bu trafik çilesinin içinde yüzbinlerce insan vakitlerini harcıyor. YAYALAR İÇİN DE DURUM AYNI Taşıtlar, her gün aynı trafik kabusuna maruz kalırken toplu taşımayı kullanan insanlar için de durum pek farklı değil. Metrobüslerde, otobüslerde, vapurlarda, hem duraklarda hem de araçların içinde tam bir izdiham yaşanıyor. Duraklardaki yoğunluktan yollara taşan insanlar, saatinde geldikleri halde kalabalıktan toplu taşıma araçlarına binemeyenler, binebilse dahi araçların içinde ‘balık istifi’ şeklinde yolculuk yapmak zorunda kalanlar… HER YERE METRO VAATLERİ Hükümet, İstanbulluların trafik sorununu ‘günü kurtaran’ laflarla ertelemeye devam ediyor. Geçtiğimiz haftalarda bir anda müthiş bir bütçe hazırlanarak İstanbul’un her yanını sarmış, ‘Her
18SORU ATAKAN AKTÜRK
yerde metro her yere metro’ sloganıyla reklamı yapılan metro vaatleri tamamen propagandist ve yanıltıcı. 10 yılda 100 kilometre metro hattı yapan AKP, önümüzdeki 6 yılda 350 kilometre metro hattı yapacağını iddia ediyor. Yani AKP halkı, performansını %600 artıracağına ikna etmeye çalışıyor. Tabi bir önemli nokta da; 10 yılda yapılan 100 kilometre metro hattı, yüzeyden geçen raylı sistemleri de kapsıyor. Bu da demektir ki 10 yılda yapılan metro hattı 100 kilometreden çok daha az. İstanbulluların çektikleri trafik çilesi,
Tayyip Erdoğan’ın ve Kadir Topbaş’ın gülümseyen pozlarıyla süslenmiş, ‘her yere metro’nun vaat edildiği afişlerle çözülecek gibi durmuyor. TRAFİK ‘GEÇİCİ’YMİŞ Başbakan Erdoğan, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir konuşmada İstanbul’un trafik problemini ‘geçici’ olarak değerlendirdi ve trafiğin sebebi olarak, İstanbul halkının ‘yanlış ulaşım alışkanlığını’ ve ‘ömrü tükenen araçların trafiğe çıkarak kaza yapması’nı gösterdi. 11 yıldır tek başına iktidarda olan ve 19 yıldır da
Suriyeli tüccarlar görenleri şaşırttı
öğrenci - istanbul
1. En sevdiğiniz erdem? Sevgi 2. Başlıca özelliğiniz? Sessizlik 3. Mutluluk nedir? Ailemle olmak 4. Mutsuzluk nedir? Yalnız kalmak 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Sigara kullanılması 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Şımarıklık 7. En sevmediğiniz şey? Adaletsizlik 8. En sevmediğiniz kişiler? Başkalarıyla empati kurmayanlar 9. En sevdiğiniz iş? Müzik dinlemek 10. En sevdiğiniz şair? Aşık veysel 11. En sevdiğiniz yazar? Victor hugo 12. Kahramanınız? Atatürk 13. Kadın kahramanınız? Annem 14. En sevdiğiniz çiçek? Lavanta 15. En sevdiğiniz renk? Mavi 16. En sevdiğiniz yemek? Pizza 17. En sevdiğiniz düstur? Hayatı yaşa 18. En sevdiğiniz söz? Yurtta barış Dünyada barış
Gelini unuttu
Suriyeli tüccarlar, Türkiye’den satın aldıkları malları, araçlarına tıka basa doldurarak ülkelerine götürüyorlar. Bu araçlar, sürücüleri tarafından o kadar aşırı yükle dolduruluyor ki; sürücüler, arabalarını, kafalarını camlardan çıkartarak kullanmak durumunda kalıyorlar. Ülkelerini terk etmeyen bazı Suriyeliler, Türkiye’de Gaziantep’ten satın aldıkları malları, Karkamış Sınır Kapısı’ndan geçirerek, yükledikleri araçlarla ülkelerine götürüyor. Araçlarının sadece bagaj ve koltuklarını değil ön bölümü ile tavanını da doldurdukları için camlarından kafalarını çıkararak ilerlemek zorunda kalan sürücüleri görenler büyük şaşkınlık yaşıyor. Bazı araçların aşırı yük nedeniyle bozulduğu sınır kapısında, geçişler nedeniyle zaman zaman yoğunluk yaşanıyor. toplum
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni elinde bulunduran Erdoğan, İstanbul’un trafik problemiyle ilgili işe yarayacak hiçbir planı olmadığı gibi İstanbul halkından 6 yılda bitip bitmeyeceği meçhul bir metro hattına sevinmesini bekliyor. Oysa İstanbul’un trafik problemi 6 yıl sabredemeyecek kadar vahim. Topbaş’ın 10 yıldır, AKP’nin de 20 yıldır yönettiği İstanbul’da trafik de, toplu taşıma da iflas etmiş durumda.
Google bizi reklam edecek Google’ın 11 Kasım’da hayata geçireceği yeni uygulamaya göre Youtube gibi sitelerde kullanıcıların yaptığı yorumlar, 2 milyon anlaşmalı internet sitesindeki reklamlarda görülebilecek. Firmanın, kullanıcıların reklamlarda fotoğraflarının kullanılmamasını tercih edebileceği ve 18 yaşından küçüklerin fotoğraflarının kullanılmayacağı da bilgiler arasında. Ancak uygulama kullanıcı verilerinin gizliliğinin zayıflatılması sebebiyle eleştirilere neden
Gitar çalmak da mı suç Mersin’deki Gezi eylemleri davasının iddianamesinde, polisle müzakerede bulunmak, gitar çalmak ve davul çalmak ‘suç’ olarak ifade edildi. Mersin’de 1 Haziran günü düzenlenen Gezi’ye destek eylemine ilişkin savcılık iddianamesi mahkeme tarafından kabul edildi.
oldu. Firma, “Size, arkadaşlarınıza ve bağlantılarınıza en kullanışlı bilgileri sunmak istiyoruz.
Mıknatıs çocuk
Ta n ı d ı ğ ı n ı z insanlardan gelen tavsiyeler çok yardımcı olabilir” açıklamasında bulundu. toplum
Azerbaycan’ın Göyçay ilçesinin Mırtı köyünde yaşayan Recep Cebiyev isimli çocuğun vücudu, her türlü metali mıknatıs gibi çekiyor. Arkadaşlarının ‘mıknatıs çocuk’ dediği 9 yaşındaki Cebiyev’in vücudunun göğüs ve sırt kısmında 30 kadar metal eşya düşmeden durabiliyor. Cebiyev’in herhangi bir sağlık sorunu da yok.
Gaz kapsüllerinden çiçek bahçesi
Bir tost 40 TL
Bodrum’da bir otelde AB süreci ile ilgili toplantıya katılan ulusal ajanslar, gazete ve televizyon temsilcileri 7 tosta ve ayrana 500 lira para ödedi. Toplantının bitiminde ulusal gazete, televizyon ve basın temsilcilerinin önüne içtikleri su, ayran ve yedikleri tostun faturası konuldu. Tosta 40 TL, ayrana ise 15 TL hesap çıkarıldı. Şaşkına dönen basın mensupları paralarını ödeyerek faturalarını aldı. Bodrum’da lahmacun-ayranın 85 lira olması tartışmasının ardından şimdilerde ise tostayranın 55 TL olması konuşuluyor. toplum