Yarın106

Page 1


TOPLUM

02

30 Ekim 2013

Karapınar Vadisi bitmek bilmiyor

Eskişehir’de Karapınar Vadisi adıyla yapılan TOKİ halkı mağdur ediyor. Değerinin yarısına satılan evler bir türlü bitmek bilmiyor. Evleri yıkılan, arsaları alınan ailelere verilen vaatler ya yerine getirilmiyor ya da erteleniyor. Hakkını aramaya çalışan insanlar ise ne Eskişehir’de ne de TOKİ’nin Ankara’daki merkezinde bir muhatap bulabiliyorlar.

Diyanet yogayı sakıncalı buldu

Diyanet İşleri Başkanlığı, açıklamasında “yoga”nın sakıncalı olduğunu söyledi. Diyanet İşleri Başkanlığı’na göre; dini misyonlar yüklenmesi halinde yoga caiz değil. Diyanet, giderek yaygınlaşan yogaya ilişkin verdiği fetvada şu ifadeleri kullandı: “Dini kurallar gözetilerek spor amaçlı yapılabilir, dini misyon yüklenirse sakıncalıdır.” Ancak “dini misyon yüklenmek” derken neyin kast edildiği anlaşılamadı. Fetvada sadece yoga değerlendirilmedi. Din İşleri Yüksek Kurulu “lades” oyununun dinen caiz olmadığını açıkladı. YARIN toplum

Babaya 10 gün doğum izni Hükümetin nüfus arttırma amaçlı uyguladığı doğum teşvik yöntemlerine biri daha eklendi. Ancak bu kez doğum izni artışının kadına değil erkeğe yönelik uygulandığı göze çarptı. Yeni uygulama ile, sigortalı çalışanların 3 gün olan babalık iznini 10 güne çıkaracak. Doğum teşviklerinin yanı sıra kıdem tazminatı, taşeron işçi ve esnek çalışmayla ilgili düzenlemeleri içeren yasa tasarısıyla SSK’lı erkeklerin kullandığı bu izin 10 güne çıkarılacak. Ayrıca doğum yapan kadın memurların yarım gün mesai yapması sağlanacak ve kendilerine maaşlarının yarısı ödenecek. YARIN toplum

toplum sanem deniz kural

Eskişehir’in Odunpazarı Belediyesi’ne bağlı Karapınar mevkiinde yapılan TOKİ insanları mağdur ediyor. Arsalarını ve evlerini bedellerinin neredeyse yarı fiyatına TOKİ’ye bırakmaya zorlanan bölge sakinleri şimdi de verilen vaatlerin yerine getirilmemesi yüzünden zor zamanlar yaşıyorlar. Kendilerine Mayıs ayında taşınacaklarını söyledikleri için planlarını ona göre yapan halk bugüne kadar yetkililer tarafından oyalanıp durmuş. Teslimat tarihi için önce Mayıs ayı diyen TOKİ, önce Temmuz, sonra Ramazan Bayramı sonra da Kurban Bayramı dese de dediklerinin hiç biri tutmadı. Şimdi ise ya gelenleri kapı dışarı ediyorlar ya da herkese farklı bir tarih verip oyalama politikasına devam ediyorlar. Ancak nasıl olsa taşnacağız diyen mahalle sakinleri kömür, odun gibi yakacaklar almadığından soğuyan havalarda ne yapacaklarını bilemiyorlar. Odunpazarı Belediyesi kapı duvar Konunun birincil muhataplarından Odunpazarı Belediyesi ise kaçak oynuyor. Her türlü reklamı yapmaktan çekinmeyen Belediye Başkanı Burhan Sakallı, konu Karapınar Vadisi TOKİ evlerine gelince görünmez oluyor. Defalarca kapısına giden vatandaşla bir kere bile görüşmeyen Sakallı her defasında ya toplantıda ya da şehir dışında oluyor.

Kura çekiminde şaibe var Kura çekiminin de usulüne uygun yapılmadığını söyleyen mahalle halkı arsa ya da ev karşılığı olarak alacaklı olanlara her nasılsa hep arka ve birinci katlardan ev çıktığını söylüyorlar. Normalde kendilerinin kura çekmesi gerektiğini de ekleyen insanlar TOKİ görevlilerinin kendilerinin çalıp kendilerinin söylediğini belirtiyorlar. Ön tarafa bakan evlerden hiç birinin bu insanlara çıkmaması şaibe olduğu görüşünü de destekliyor. Ayrıca yüzde 90 duyma engelli birine “AVM’nın bir sağından bir

de solunda ev vereceğiz” diyerek sözleşme yapıldığı ve bahsi geçen sağ ve sol arasının ise onlarca kilometre olduğu da biliniyor. Ulaşım yok TOKİ’nin bulunduğu yere ise henüz bir ulaşım yok. Yollar harap halde. Son yağmurda iyice kullanılmaz hale gelen yollar muhtarın çabasıyla TOKİ’den bağımsız bir şekilde bir miktar toparlanmış ancak bir araba bile zor çıkabiliyor. Kaldı ki en yakın otobüse veya tramvaya en 20 dakika yürümek gerekiyor.

Çocukların tek oyun alanı sağlığa çok zararlı olduğu bilinen baz istasyonu.

Akkuyu’da nükleer enerji 2020’de üretilecek

Okaliptüs ağacında altın bulundu

Bilim insanları, ağaçların insanlık ve doğa için taşıdığı hayati önemin yanı sıra, içlerinde hazine sakladıklarını keşfetti. Okaliptüs ağaçlarının içinde altın tanecikleri bulundu. Gerekli olan mineralleri toprağın metrelerce derinliğinden çeken ağaçların, altını da es geçmediği anlaşıldı. Okaliptüs ağaçları üzerinde daha önce yapılan araştırmalarda çevresindeki toprakta altın izine rastlanmıştı. Yeni araştırma, ağaçların yaşayan dokusunun içinde 8 mikton kalınlığında altın tanecikleri bulunduğunu ortaya koydu. YARIN toplum

30 EKİM ÇARŞAMBA 2013

AKP hükümeti, Fukuşima’dan gelen tüm nükleer felaket uyarılarına kulak asmadan, Türkiye’de yapılması planlanan nükleer santraller için hız kesmeden tarihler açıklamayı sürdürüyor. Türkiye’de kurulacak ilk nükleer santral olarak belirlenen Akkuyu Nükleer Santrali’nde üretimin 2020 yılı ortasında başlayacağı söylendi. İnşaatın ise Ocak 2016’da başlamasının öngörüldüğü açıklandı. Rus hükümetinin 2015 yılına kadar Akkuyu projesi için 3 milyar

dolara yakın harcama yapmayı planladığı biliniyor. Nükleer santral kurmak için Mersin Akkuyu’dan sonra ikinci sırada ise Sinop var. Bundan önce yaşanan nükleer felaketlerden ders alınmadığı ve bundan sonra yaşanması olası nükleer felaketlere göz göre göre zemin hazırlandığı ortada. Fukuşima’da nükleer tehlikenin 6500 kat arttığı açıklamaları gelirken, Türkiye’de nükleer santral kurulmasına göz yumuluyor olması, halkın da tepkisiyle karşılanıyor. YARIN toplum

Sosyal medya takipte

sayı: 105

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler

tasarım

selçuk kaygısız Can Çoksöyler Ceday Avcı Elif Karan ELİF CENGİZ muhammed ünsal Özge Doğan sanem deniz kural Serkan Atak Yaşar Aslan Oğuzhan Özkan

EZGİ CEREN AĞTAŞ Rasim araz Nurseli Gözüaçık

6 aylık abonelik: 30 tl FİDAN ataselim adına ziraat bankası hesap no: 0866 49384853 5003 ıban: TR920001000866493848535003 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88

dağıtım

Rıfat çapar

imtiyaz sahibi

fadik temizyürek

sorumlu yazı işleri müdürü

ışıl kurt

Yönetim adresi

basıldığı yer

rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010

Kuş yollarına rağmen havalimanı yapılacak İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş, 3. havalimanının kuş yolları üzerinde yapılacağına ilişkin kaygıları hiçe saydı. Topbaş; “Kuş yolu üzerinde, geçiş noktası olduğu doğru. Hava akımları da var. Buna mecbursanız bunu yapmak zorundasınız. Bu kaçınılmazdır, yapılacaktır” ifadelerini kullandı. 3. köprü ve havalimanı projelerinin ihtiyacın ürünü olduğunu kaydeden Topbaş, sözlerini şöyle tamamladı: “Geçmişte birinci köprü yapıldı karşı çıkıldı. Durup dururken köprü yapalım diye yapılmaz ki. Bir ihtiyaç varsa yapıyorsun. Burası 2.5 milyonluk şehir. Bu projeler kent yaşamını kolaylaştıracak önemli projelerdir.” Böylece, Kadir Topbaş’ın Gezi Direnişi’nin ardından “mesaj alındı” diyen Cumhurbaşkanı’nın söylemlerinin aksine, Gezi’den herhangi bir mesaj almak şöyle dursun, daha çok çevre düşmanı kesildiği ortaya çıktı. 3. havalimanının kuş yollarından geçme tartışması ODTÜ direnişinin büyümesiyle de yayılacağa benziyor. YARIN toplum

Gezi Direnişi boyunca hükümetin dilinden düşürmediği ve düşman ilan ettiği twitter ve facebook’u denetleyecek birim kuruldu. Gezi Direnişi ve sonrasında devamlı olarak sosyal medya hakkında konuşan Başbakan Tayyip Erdoğan, sosyal medyanın gücünü fark ederek, çeşitli kısıtlamalar getirileceğinin sinyalini vermişti. Daha önce polis tarafından Twitter gözaltıları yapılarak, gözaltına alınan gençlere Gezi eylemleri nedeniyle yaptıkları paylaşımlar suçlama olarak yöneltilmişti. Şimdi yeni kurulacak birim ile sosyal medyadaki özgürlük neredeyse tamamen sona eriyor. Birim için

23 milyon lira ödenek ayrıldı. Başbakanlığın, tüm bakanlıklara verdiği “sosyal medya takibi” talimatından sonra Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı da (TİB) denetim birimi yapılanmasına gitti. TİB İnternet Daire Başkanlığı Bilinçlendirme Merkezi kurdu. Hızlı bir şekilde organize edilen birim için Ankara Balgat’ta bina kiralandı. Bu da, birimin çalışmalarını başlattığı anlamına geliyor. Birim için eleman çalışması yapılıyor. Kurulan birimin yakın gelecekteki en kritik bilgi toplama merkezi olacağı söyleniyor. Birim ile sosyal medya çok yakından takip edilecek. YARIN toplum


GUNCEL

03

30 Ekiml 2013

Gezi ruhu üniversitelerde

YÖK’ü yıkıp orman yapacaklar

26 Ekim Cumartesi günü Genç-Der üyesi üniversite öğrencileri, YÖK’ü protesto etmek amacıyla Ankara Güvenpark’tan YÖK binasına 12 km’lik bir yürüyüş gerçekleştirmek için yola çıktı. Çok sayıda çevik kuvvet polisi yürüyüşü engellemek için öğrencilere saldırdı. 24 Genç-Der’li darp edilerek gözaltına alınırken halk gençlerin yanında yer aldı.

Gezi ruhu stadyumlardan grevlere hayatın her alanına yansıdı. 6 Kasım yaklaşırken sizce Gezi ruhu üniversitelere nasıl yansıyor? AYŞEN ECE KAVAS GENÇ-DER TEMSİLCİSİ

YÖK’ü kapatmalıyız Üniversiteler her konuya müdahale ediyor. Kendisine sorulmadan adım atılmasını istemiyor. ODTÜ bunun en iyi örneği. Hareketimiz güçlü adımlarla ilerlerken geri durmamalıyız. Gençliğin baş belası YÖK’ü kapatmalıyız. DENİZ TONGUÇ URAS ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİSİ

Gezi yol haritası sundu

Gezi ruhu, yolunu kaybetmiş gençliğe bir yol haritası sundu. Bu sayede üniversitede forumlar, bilinçle hareket eden bir gençlik var oldu. 6 Kasım’da gençlik; haksızlıklara karşı tepkisini göstermeye devam edecek.

Fotoğraf : Altan Burgucu

YENER ÇIRACI ODTÜ’DE ateşe atılan GENÇ

ODTÜ kıvılcım oldu

ODTÜ özelinde yansıması görüldü. ODTÜ kıvılcım oldu, üniversiteliler AKP’ye karşı direndi. Bir Eylül sendromu yaşadılar ve Gezi’nin üniversiteye yansıyacağına dair potansiyel beklediler. Kısmen haklı da çıktılar.

ankara Can çoksöyler

gözaltına alan polis, astım hastası olduğunu söyleyen kadına ilaçlarını “ODTÜ’deki ağaçları ke- vermedi. sip yol yapacağına YÖK’ü yık orman yap” sloganıyla Kızılay ODTÜ’yü bırak YÖK’ü yık orman yap Meydanı’ndan YÖK binasına yürü- 12 Eylül askeri faşist darbesinin mek için yola çıkan Genç-Der’lilerin sonrasında kurulan Yüksek Öğönü kısa bir süre sonra çevik kuvvet retim Kurumu’nun kuruluş tarihi tarafından kesildi. Polis hiçbir uya- olan 6 Kasım yaklaşırken öğrenciler rı yapmadan, anayasal bir hak olan tepkilerini daha yüksek sesle dile yürüyüşün hukuksuz olduğunu ileri getirmeye devam ediyor. YÖK’ü sürerek öğrencilere saldırdı. de yıkarız, ormanı da yaparız diÖğrencilerin ellerindeki fidan- yen Genç-Der temsilcilerinin, deları alıp öğrencilere fırlatan polisler, mokratik üniversite taleplerini dile şiddet uygulayarak öğrencileri gö- getirmek amacıyla gerçekleştirmeyi zaltına aldı. Öğrencilerin eylemini planladıkları yürüyüşleri, polisin desteklediğini ve onları yalnız bı- saldırısı sonucu yarım kaldı. Polis, rakmak istemediğini söyleyen bir ellerinde fidanlarıyla yürüyüş yavatandaşı da öğrencilerle birlikte pan öğrencileri çembere aldıktan

sonra tekme, tokat ve yumruklarla 6 Kasım’da Beyazıt’tayız döverek, kalkanlarla iteleyerek, yer- İstanbul Üniversitesi’nin tüm ünilerde sürükleyerek gözaltına aldı. versitelere çağrısı sonucu öğrenciler, üniversite forumları’nın ortak karaBiz Ethem’in rıyla 6 Kasım Çarşamba günü, 12 onlar katilinin yoldaşları Eylül’ün üniversiteleri kontrol alGözaltına alınan öğrencilerin tında tutmak amacıyla getirmiş olbindirildikleri araçta “Katil polis duğu YÖK’ü protesto etmek amahesap verecek” sloganı atmasının cıyla Beyazıt Meydanı’nda miting ardından, bir polis memurunun yapacak. Hükümet’in gençlikten ne “Ethem’in resmine baktıkça rahatlı- kadar çok korktuğunun bir kanıtı yorum” dediği duyuldu. Genç-Der olan YÖK’ün hala kapatılmaması, bu sözleri söyleyen polis hakkında üniversitelilerin önünde, üniversisuç duyurusunda bulundu. Öğren- telerin demokratikleşmesinde en ciler polisin küfürlerine, “Bu daha büyük engeldir diyen üniversite başlangıç mücadeleye devam” di- forumları, 6 Kasım tarihinde saat yerek cevap verdi. Gözaltı boyunca 14:00’da tüm öğrencileri Beyazıt hakaretler devam etti. Meydanı’na çağırıyor.

Ailelerden eyleme tam destek Genç-Der’in YÖK’e fidan dikmek için yola çıkmasına hem çevreden hem sosyal medyadan hem de ailelerinden tam destek geldi. Gençlerin direnişinin önüne geçmek için mütemadiyen ailelerine atıfta bulunan iktidar sahiplerinin dediklerinin aksine Genç-Der’lilerin aileleri de çocuklarının yanındalar. Genç-Der yöneticileri Ayşen Ece Kavas ve Ulaş Cihan’ın babalarına eylem hakkındaki görüşerini sorduk.

ÖMÜR ÇAĞDAŞ ERSOY ÖĞRENCİ KOLEKTİFLERİ

AKP karşıtlığı öne çıkacak Gezi’den sonra, afişten bildiriye kadar her şey yenilendi. Sokak muhalefetine ilgi arttı. ODTÜ hızla hükümet karşıtı bir sürece evrildi. 6 Kasım’da YÖK karşıtlığı değil, AKP karşıtlığı alana rengini verecektir. BARAN NAYIR GENÇ-SEN

Gezi’nin yansıması forumlar Gezi ruhunun yansıması olarak forumlar var. 6 Kasım’da Beyazıt’ta yapılacak eylem, forumların ortak eylemi olarak Türkiye öğrenci hareketi tarihinde yerini alacak. Gezi ruhunun en büyük göstergelerinde biri bu. FERHAT KOYUN GENÇLİK MUHALEFETİ

Gençlik potansiyeli çıkaracak Gezi Direnişi demokrasi isteminin, seçim beklemeden sokaklara yansımasıydı. Üniversitelerdeki muhalifler Gezi’yle gelen ruhu arkasına alarak, AKP’nin baskıcı hegemonyasına karşı potansiyellerini ortaya çıkaracaktır. CEMRE CAN AŞLAMACI KALDIRAÇ’TAN ÖĞRENCİLER

Üniversite yeniden kurgulanıyor ODTÜ’deki gelişmeler ve üniversitelerdeki forumlar gösteriyor ki, Gezi’nin ardından öğrenci hareketi de yaşam alanlarına sahip çıkma fikri üzerinden, bir yaşam alanı olarak üniversiteyi yeniden kurguluyor. DİLAN ELVEREN FİKİR KULÜPLERİ FEDERASYONU

Hüseyin Cihan Ulaş Cihan’ın babası

Turhan Kavas Ayşen Ece Kavas’ın babası

Biri rahatsızca, dünya görüşü varsa bunu ifade etmesi lazım. Bu gösterme biçimi her zaman yasal olmayabilir ancak meşru olması lazım. Bu da tamamen meşru. YÖK 12 Eylül’ün ürünü. Herkes kaldırılsın diyor. ODTÜ’de yapılan yangından mal kaçırır gibi hukuki olmayan bir sürü şey yapılıyor. Buna tabiki karşı gelinmesi lazım. Tabi bir taraftan da evlat mevzu olduğu için biraz daha hassas oluyorsun. Ancak her durumda muhalif olmak, muhalif durumunu her ne sistem olursa olsun korumak lazım.

Tarihimizi incelediğimizde, yapılan kötülüklerin muhakkak karşılığını bulduğunu görürüz. Bu AKP zihniyetinin bunlar altında kalacağını düşünüyorum. Ben Ece’yi hep destekledim. Tek kaygım, bugün baktığınızda hiçbir suçu olmayanlar bile yıllarca hapiste yatabiliyor. Kızımın orada dediği gibi “Şu çiçeklerden mi korkuyorsun, şu bayraklardan mı?” dediğinde ordaki görevlinin yüzünün aldığı şekli görebiliyor musunuz? Karşı tarafın göstermiş olduğu hareketler onların çok korktuğunu gösteriyor.

Melih Gökçek Genç-Der’i hedef aldı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı ve twitter fenomeni İbrahim Melih Gökçek bu sefer de Genç-Der’in YÖK’ü yıkın yerine fidan dikin eylemini hedef aldı. Twitter üzerinden Genç-Der’in eylemiyle ilgili tweet atan Melih Gökçek ibretlik dediği bir video paylaşarak “Bakın polise nasıl saldırı-

yorlar” diyerek Genç-Der’lilerin sürüklenerek gözaltına alındığı görüntüleri yorumladı. Açıkça saldırıya uğrayan ve kendilerini savunan gençlerin görüntülerinin yer aldığı videoyu bu şekilde değerlendirirken polisin yaptıklarına tamamen kör olan Melih Gökçek yine alay konusu oldu. YARIN GÜNCEL

Yeni bir ülke için

Erdoğan ve çetesinin yaydığı karanlık, gençliğin değerleri ile uyuşmaz. Haziran’la birlikte mücadele etmeye aşina bir kuşağa sahip olduk. Ne istediğini bilen gençlik olarak, yeni bir ülke için kolları sıvamalıyız. GÖKÇER TAHİNCİOĞLU MİLLİYET GAZETESİ

Eski alışkanlıklar atılmalı Gezi’nin eski alışkanlıklarının tamamının 6 Kasım için gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ortaya çıkan kapsayıcı yeni dili kullanmakta ısrarcı olmak gerekiyor. Gezi sadece çatışmalara indirgenmemeli. EMRE KONGAR CUMHURİYET GAZETESİ

Yol gösterdi

Gezi Parkı’nda, ağaçları korumak için kamp kuranlara yapılan baskın, ODTÜ ormanına yapılan baskınla aynıdır. Polis eşliğinde ağaçların kesilmesine üniversitenin karşı çıkması, Gezi’nin yol göstericiliğinde olmuştur.


GUNCEL

04

30 Ekim 2013

Van’dan oy istedi

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

Hadleri kaldırınız

CHP’liler mecliste başörtüsü giyilmesine itiraz edeceklermiş. Ecevit ne demişti: Burası devlete meydan okuma yeri değildir. Lütfen bu hanıma haddini bildiriniz. Ne devletmiş arkadaş hiçbir yerde meydan okunamıyor. Sokakta okunamıyor. İstiklal caddesinde okunamıyor. Mahkemede okunamıyor. Mecliste de okunamıyor. E bu devlete nerede meydan okunacak. Yasal meydan okuma yeri neresidir. Neresiyse orada meydan okuyabilelim. Onu da bize Ecevit bir zahmet öğretmeliydi. İmkanlar elvermedi. Şair ruhlu Ecevit ne kadar devlet meraklısıymış meğer. “Hayata Dönüş” operasyonunu yaparken bize cezaevlerinin de devlete meydan okunacak yer olmadığını göstermişti. Sonuç yüzden otuz iki ölü, sayısız yaralı ve yüzü yanmış-erimiş kadınlardı. O zaman da bazı hanımlara haddini bildirtmişti. Buna da, bütün bu yaşananlara rağmen mide bulandırıcı bir alay etmeyle “Hayata Dönüş” diyebilmişti. Bu adam böyle bir adamdı işte. Kıbrıs’taki savaşa da benzer bir kafayla “Barış Harekatı” ismini koyan oydu. * Şimdiki CHP’lilerin müdahalesi nasıl olacak acaba? Ecevit gibi çok sinirlendiklerinde dahi “bu hanıma” diyebilecekler mi? Yoksa iş çığırından çıkacak mı? Şahsen gözümün önüne bile getirmek istemiyorum CHP’li vekillerin çığrınmalarını. En ulusalcıları, en öne fırlamaya çalışacak tepinip duracaklar. Devleti savunacaklar, yasakları savunacaklar ve halkı kaybedecekler. Herkes bütün solu onlar gibi sanacak. Sıyrılamayacağız onlardan. * CHP Hrant davası için kılını dahi kıpırdatmıyor. Hiç başörtüsü takmayan BDP’li milletvekillerinin dile getirdiği barış talebini dikkate almıyor. Ama başörtüsü üzerinden büyük gürültü koparmak üzere hazırlık yapıyor. Görebildiğim kadarıyla Kılıçdaroğlu gittiği her yerde Gezi “olaylarına” sahip çıkıyor. Öve öve bitiremiyor. Gezi’nin herkesin ufkunu açtığından bahsediyor. Ne kadar güzel… Fakat gelin görün ki CHP’li belediyeler, Gezi’nin devamı olan forumlara toplantı yapabilecekleri en basit bir mekan imkanını dahi ortaya koymuyor. Ele veriyor öğüdü, kendi kırıyor söğüdü.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz hafta sonu, iki yıl önce 23 Ekim ve 9 Kasım’da meydana gelen ve 644 kişinin yaşamını yitirdiği depremlerin yıktığı Van’a gitti. Başbakan, burada gerçekleştirdiği açılışlarda Vanlılara yaptıkları büyük “yardımlar” karşılığında oy istedi. götürdüklerini söyleyen Başbakan, Van’ın tüm sorunlarını çözene kadar Depremden sonra ikinci kez çalışacaklarını söyledi. Ancak Van’da Van’ı ziyaret eden Başbakan en çok yardıma ihtiyaç duyan, gidecek Erdoğan: “ Son olarak TOKİ 267 yerleri olmadığı için konteyner kentmilyonluk yatırım ile 6 bölgede 2 lerde yaşayan aileler bu 5 katrilyonbin 644 konutun daha yatırımını dan nasiplerini alabilmiş değil. Aksine tamamladı. Onları da hizmete alıyo- konteyner kente verilen elektrik de ruz. Şimdiye kadar 18 bin 628 konut kesildiği için yaşam koşulları daha da yapılmış oldu. Biz 17 bin 489 konut ağırlaşmış durumda. sözü vermiştik. Bunu aştık. Bugün ve yarın yapacağımız açılışlarla Van’a 2 Biz sözümüzü tuttuk sıra sizde günde 1,5 milyar TL’lik yatırım kazan- Başbakan Erdoğan, konuşmasında dırmış olacağız” dedi. Ancak Yüzüncü yerel seçimlere değinerek, “Sizden bir Yıl Üniversitesi’ne giderken önünden ricam var. Biz sizlere söz verdik. Van’ı geçtiği, günlerdir barınma hakları için büyükşehir yapacağız dedik. Yaptık açlık grevindeki aileleri gözü görme- sözümüzde durduk. Artık Van büyükdi. Konuşmasında yapılan binlerce şehir. Biz diyoruz ki belediyecilik Ak TOKİ’nin kimlere, ne koşullarda da- Parti’nin işidir. Biz istiyoruz ki hizmetğıtıldığından bahsetmedi. lerinden, yatırımlardan Van’da nasibini alsın. Buradan bir ses istiyorum. Ak Konteyner kentin önünde akrep bek- belediyecilik Van’a yakışır. Bunu görledi mek istiyorum” dedi. Başbakan Erdoğan’ın önünden geçtiği Van depreminin ardından yardım Seyrantepe Mahallesi’ndeki Tahir Paşa dağıtımları adil bir şekilde ulaştırılKonteyner Kenti ve çevresinde polis madığı için Valiliğe yürüyen halk, geniş güvenlik önlemi aldı. Kurban bir de polisin saldırısını uğBayramı’nın ikinci gününden itiba- ramıştı. İki yıl geçmesine ren dönüşümlü açılık grevine başlayan rağmen kentte yaşamı yaklaşık 40 aile, seslerini duyurmak normale dönenlerin için yol kenarına pankart astı. Pan- AKP’ye oy vermiş kartları indirilince de ‘Sayın Başbaka- bölgeler olduğu nımız hoş geldiniz, 7,2’lik depremin her fırsatta dile mağdurları olarak sıcak yuva istiyoruz’, getirildi. Ko‘Bir Başbakan’ın vatandaşından haberi nuşmasında olmazsa hiç bir şeyden haberi olmaz’, kardeşlikten, ‘Ölüme terk edildik’, ‘Mağdurlar ola- birlikten, yarrak unutturulduk’ dövizleri açarak dımdan bahsekonteyner kent girişinde beklemeye denBaşbakan’ın başladı. kimlere verdiği sözü tuttuğu, Tek ziyaretçileri polis oldu kimleri görmezden Van için iki yılda 5 katrilyon harca- geldiği bir kez daha dıklarını, kardeşlik ruhuyla hizmet ortaya çıktı. yarın güncel elif karan

Başbakan Van’a götürdüğünü iddia ettiği hizmetlerle övünüp, Van’dan karşılığında oy isterken, açlık grevindeki depremzedelerin Başbakan’ın karşısına çıkmasın diye kapılarında akrepler bekledi.

* Bütün bunlardan hareketle: CHP’nin başörtüsü üzerinden kıyamet koparmasına gerek yoktur. Konusu bu değildir, yolu bu değildir muhalefet etmenin. Lütfen hanımlara haddini bildirmeyiniz. Mümkünse kıyafet hadlerini kaldırmaktan yana olunuz. Hep hadlerden yana olmayınız.

Gezi’den onay bekliyorlar

hakanozturk17@gmail.com

Başbakan Yardımcısı

Bülent Arınç

Patlamada 8 yaşındaki Berrak öldü Şemdinli’nin Altınsu Köyü İncesu Mezrası’nda bilinmeyen bir nedenden dolayı patlama meydana geldi. 1 çocuk hayatını kaybetti. Çocukların oynadığı cismin bomba olduğu iddia ediliyor. Patlama ilçeye 10 kilometre uzaklıktaki Altınsu Köyü’nün İncesu Mezrası yakınlarında gerçekleşti. Çocukların oynadığı bir cisimden dolayı meydana gelen patlamada, adı Behzat Özer olan 8 yaşındaki bir çocuk olay yerinde hayatını kaybetti .Tayfun Can isimli 1 çocuk da yaralandı. Yaralı çocuk Şemdinli Devlet Hastanesi’nde tedaviye alındı. YARIN GÜNCEL

Başbakan’ın konuşmalarından satırbaşları: •BDP’ye oy veren mahallerine çadır bile dağıtmadığı Van’da Başbakan: “Biz sadece oy aldığı yerlere hitap eden, diğer kesimine kalbini kapatanlardan değiliz” dedi. Konuşmasını “Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet diyoruz” sözleriyle bitirdi. •Başörtüsünü de unutmadı, “siz bize görev verdiniz demokratikleşme paketiyle bunu ortadan kaldırdık” dedi. Gezi ile ayyuka çıkan demokratik taleplerin karşısında polise saldırı emri verdiğini unuttu. •Barış sürecinde yine Kürt hareketini suçladı, barış istemeyen bir “lobi” var dedi. •Üniversitelerin bilimin yeri olduğunu söyledi ardından da demokratik taleplerini dile getiren tüm gençliği eli palalı, eli bıçaklı yaptı.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç katıldığı bir nikâh töreninde, “Bu asırda kötülüklerden ancak evlilikler yoluyla kurtulabileceğimizi düşünüyoruz” dedi. Nikâhın ardından evlenen çiftte, sayı vermediğini vurgulayarak nasipleri kadar da çocuk dilemeyi ihmal etmedi. Arınç, sözlerine evliliklerin ömür boyu sürmesi gerektiğini de ekleyerek devam etti. Bu konuşmasından da bir iki gün önce gençleri âşık olmaya davet etmişti. Arınç’a kadın cinayetlerinin en önemli nedenlerinden birinin kadınların kendi hayatına karar vererek boşanmak istemeleri olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz. Ve ne zaman evlenip âşık olacağımıza dair öğütler vermek yerine kadın cinayetlerini durduracak caydırıcı cezalar için, gençlerin işsiz kalmaması için çalışması gerektiğini hatırlatarak: “oğlum bak git” diyoruz.

Halkların Demokratik Partisi’nin eşbaşkanlığına seçilen Ertuğrul Kürkçü, HDP’nin İstanbul adayının büyük olasılıkla Sırrı Süreyya Önder olacağını söyledi. Kürkçü, ‘HDK ve Gezi Direnişi zeminlerinde bu adaylığa onay aldıkları anda’ gerekli duyuruyu yapacaklarını belirtti. HDP’nin, HDK’nin sürdürdüğü toplumsal mücadeleye siyasi kürsü oluşturacağını söyleyen Kürkçü, “Bu siyasal mücadeleyi hem yerel meclislere, hem parlamentoya taşımak için HDK’nin en önemli araçlarından birisi olacak. HDK, aşağıda, sosyal, kültürel ve siyasi hayatta sürüp giden

mücadele içerisinde yer alacak” dedi. Kürkçü, CHP ile bir ittifakın söz konusu olmadığının da altını çizdi. Hiçbir düzen partisi ile ittifakları olmayacağını ama sosyal ittifaklara açık olduklarını söyledi. Kürkçü’nün sosyal ittifaktan kastının başta Gezi Direnişi ile meydanları dolduran halk olduğu anlaşılmakla birlikte halk forumlarının taleplerine kulak vereceklerini beyan etmek yerine ittifak ilişkisi kurmayı tercih etmesi dikkatlerden kaçmadı. Yerel seçimlerde pek çok siyasi parti gibi HDP de hiçbir şeyin Gezi Direnişi’nin öncesindeki gibi olmayacağının farkında. YARIN GÜNCEL

Adalet devletler için mesuliyettir

Kayseri Adliye Sarayı’nın açılışını Cumhurbaşkanı Abdullah Gül gerçekleştirdi. Gül’e eşlik eden Adalet Bakanı Sadullah Ergin, yargı süresini kısaltmak, arabulucular sayesinde yargıya taşınmadan konuların çözülmesi gibi gündemlere dair değerlendirmelerini açılışta paylaştı. Ancak Ergin’in asıl amacı , AİHM’deki olumsuz tabloyu silmekti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de Adliye Sarayı’nın açılışında yaptığı konuşmada, adalet saraylarının yeniden yapılmasını övgüledi. Gül: “Adalet, saygı, fedakârlık, emek ve özellikle de dikkat ister” dedi. YARIN GÜNCEL


05

30 Ekim 2013

Sibel Uzun UYANIŞ

Anneler sokaktayken çocuklar daha sağlıklı

Gezi bize direniş, ortaklaşma, siyaset konuşma geleneği kazandırdı. Her gün bir Tayyip Erdoğan sözü ve her gün bir AKP uygulaması sokağa döken bir tepki yaratıyor. * TRT deki Ramazan Sevinci programında Ömer Tuğrul İnançer’in “.... Hamilelerin sokağa çıkması terbiyesizliktir.” sözü AKP’ye ait olan tipik bir kadın siyasetidir. AKP Kadın Kolları’nın açıklaması hiçbir biçimde bu gelişmeyi kadınlar lehine düzeltmemektedir. Her gün en ufak meseleye yorum yapan Başbakan’ın, Fatma Şahin’in tek söz etmemesi onayladıklarını net bir şekilde göstermektedir. Günlerce başörtüsüne saldırıldı diye Gezi Direnişi ile uğraşan Başbakan nerede? İstiyorlar ki bundan sonra hamile kadınlar evlerine kapansınlar. Hatta tüm kadınlar evden dışarı çıkmasın. Her yerden işine geldiği gibi işten çıkarma, kapatma, yasaklama, kınama, susturma uygulayan AKP elbette ki bu programları, konuşmacıları kendisi planlıyor. Bu nedenle sakın teknik değerlendirme tuzağına düşmeyelim derhal siyasi değerlendirmelere dönelim. * Kadın evinde oturacak, AKP ‘ye oy verecek, beş kere doğum yapacak, iş istemeyecek, aş istemeyecek, hak istemeyecek, boşanma hakkı demeyecek, ölümden korunmak isterse çaresiz kalacak. Özcesi nefessiz kalacak. Korkunç ölümlere terk edilmeye askeri polisi, yasası mahkemesi, meclisi elinde olan hükümet tarafından terk edilecek. Bu durumu hangi inanç, hangi hukuk, hangi siyaset, hangi toplum, kabul eder? Kadınlarla ilgili doğumuna, kürtajına, hamileliğine bu kadar dil uzatmak ayıptır ayıp! Siz önce kadınları ölümlerden kurtarma görevinizi uygulayın! Fatma Şahin koruma yasası ile övünmesini biliyor. Uygulamaya gelince ne polis ne savcı bu memlekette dersini almış durumda. Tehdit alan kadınlar ve aileleri koruma yasasına başvurmasını biliyor. Devletin kendisi korumuyor, korumak istemiyor. Beni koru diye gelen kadını itip bırakıyor. Şimdi bu sözlerden sonra hamile kadının başına bir hal gelse devletin polisi savcısı der ki “hamile halinle sokakta ne işin var”. O zaman yeniden yeniden hesaplaşacağız elbette. * Kadınlar, yüzyıllardır bedenleri ile ilgili her ne koşulda kalırsa kalsın ne yapacağını bilir ve yapar. Günümüzdeki toplumsal gelişmeler hele de Türkiye’nin büyük Gezi Direnişi kadının konuşmasını, yazmasını, haklarına kavuşmasını, iş hayatına karışmasını, direniş hayatına dâhil olmasını elzem kılıyor. Anneler en önde, hiçbir tarihsel dönemde olmadığı kadar. Direnişteki evlatları ile övünüyorlar. Biliyorlar ki gencecik insanların gerçek dinamiği ortaya çıktı. Siz daha ne konuşuyorsunuz? AKP sonunda hamile kadınları da sokağa döktü. Ağaçlarını savunarak tüm yaşama sahip çıkan milyonların size verdiği dersi hala anlamamışsınız. Bu büyük direniş hamile kadınlara dil uzatanlara da dur dedi. Bir ağaç, bir park, bir rant sistemi, bir meydan ve kadınlar direnişin konusu olarak hayat buldu. * Ömer Tuğrul İnançer sözlerinin bir yerinde hamile kadınlar sokağa çıkmak isterse ancak eşlerinin arabaları ile çıkabileceğini söylüyor. Yani bir kere arabanız yoksa insan değilsiniz! Hiç değerlendirmelere bile alınmıyorsunuz. Pekî eşinden ayrı kalmış veya annesinin karnındayken babasından ayrı kalmak zorunda olan evlatlara ne diyeceksiniz? Anne karnındayken taşeron sistemi yüzünden babasını işçi ölümünde kaybeden çocuklar ne olacak? Esenyurt’da AVM inşaatında oğlu anne karnındayken kaybettiğimiz işçi kardeşimiz Ahmet Yağal’ın minik oğlu Ahmet’e ne cevap vereceksiniz? Reyhanlı’da ve Gezi Direniş’lerinde yayın yasağı getiren, Hayat TV’yi olmadık gerekçe ile kapatmak isteyen RTÜK bu konuyu ifade özgürlüğü kapsamına alarak bir anlamda savunmuş. Nerden baksan tutarsızlık? Nerden baksan halktan değil hükümetten yana. Veremedikleri cevaplarda boğulup kalacaklar! twitter: @sibeluzun_yarin

GUNCEL Ethem’in davasında katil korundu, polis halka saldırdı Ankara’da Gezi Direnişi sırasında öldürülen Ethem Sarısülük’ün 2. Davası Ankara Adliyesi’nde görüldü. Katil Ahmet Şahbaz’ın gelmediği duruşmada tutuklama talebi reddedildi, Şahbaz’ın video- konferans yoluyla ifade vereceği kararı alındı. 2 Aralık’a ertelenen duruşmanın ardından Ethem’e sahip çıkan Ankara halkına polis saldırısı gerçekleşti. İSTANBUL MUHAMMED ÜNSAL

Ethem Sarısülük davasının 23 Eylül’de gerçekleştirilemeyen ilk duruşması bugün görüldü. Duruşma öncesinde ‘güvenlik’ gerekçe gösterilerek duruşma salonunda köpeklerle bomba araması yapıldı. Arama işlemlerinin ardından salona giriş yapıldı. İçerideki jandarma sayısı o kadar fazlaydı ki salondakilerin hakimi göremedikleri anlar oldu. “Öldürdü ama tutuklamaya gerek yok!” Ethem’i öldürdükten sonra Urfa’ya atanan katil Şahbaz hakkında Sarısülük ailesinin avukatları; Şahbaz’ın duruşma salonuna gelmemesi üzerine yakalama kararı çıkartılmasını istedi. Mahkeme heyeti de “kaçma şüphesi yok” diyerek tutuklama istemini reddetti. Bunun üzerine Ethem’in avukatı Kazım Bayraktar, “Katil geçen celse kimliğini gizlemişti. Şimdi ise tama-

men kaçıyor. İktidar, polis, yargı birlikte çalışıyor” diye seslendi. Mahkeme salonu değil tiyatro salonu İlk duruşmaya perukla gelen katil Ahmet Şahbaz hakkında kimlik yanıltmanın suç olduğunu belirten Bayraktar; “Hukukta gizli tanık var ancak gizli sanık yok hakim bey. Bu suçtur. Kimlik tespitinde yanıltma vardır ve mahkeme buna göz yummuştur” dedi. Hakim bilirkişi raporunu tanımadı! Aile avukatları Almanya’dan aldıkları bilirkişi raporunu mahkemeye sundular. Ancak hakimler tekrar şaşırtmadı ve bilirkişi raporunu tanımadılar. Bunun ardından söz alan Av. Kazım Bayraktar; “Polisin havaya değil bileği bükerek hedef alarak ateş ettiği Almanya’daki raporda belirtiliyor. Erdoğan dedi

ki “Polisi yedirtmeyiz”, cinayetin sanığı kollanıyor. Raporda meşru müdaafa olmadığı açıkça bellidir” dedi. Video-konferans yolu ile ifadesi alınacak Mahkeme heyeti kanuna aykırı olmasına rağmen sanık olmadan iddianameyi okumaya çalışması üzerine aile avukatları itiraz etti. Ancak bu talep de dinlenmeden iddianame, okunmaya devam edildi. ve katil Şahbaz’ın tutuklanma talebinin reddine karar verilerek mahkeme salonuna getirilmeden ifadesinin videokonferans yoluyla alınacağı belirtildi. Duruşma da 2 Aralık’a ertelendi.

Polis saldırdı Ankara Adliyesi önünde toplanan ve Ethem’e sahip çıkan 2000’den fazla kişi ise mahkemenin bu kararını protesto etmek için Adliye’nin C kapısına yürüyüşe geçti. Bu sırada polis amansız bir şekilde halkın üzerine gaz ve suyla saldırıya geçti. Biri ağır onlarca kişi yaralandı. 18 kişi gözaltına alındı. Mahkemenin kararını ve polisin halka saldırını protesto etmek için de basın açıklaması gerçekleştirildi.

Adliye camlarına Ethem Sarısülük’ün fotoğrafları asıldı ve birçok kişi Ethem maskesiyle Adliye’ye geldi

HDP Genel Kurul’u yapıldı Gezi sloganlarının atıldığı kongrenin açılış konuşmasını Levent Tüzel yaptı. Tüzel HDP’nin Türkiye’deki tüm halkların partisi olacağını, onların sesi olacağını belirterek; “ Gezi Direnişi’ne önce biz sahip çıkacağız. Ezilenle olacağız. Biz Gezi’nin mücadelenin, direnişin arkasında olacağız” dedi. Öcalan’ın mesajını BDP Iğdır Milletvekili ve Grup Başkanvekili Pervin Buldan okudu. Öcalan mesajında şunları iletti: “1971 devrimciliği devlete isyan devrimciliğidir. Bu itibarla hep omuzlarımda hissettiğim bu tarihsel emaneti yeni bir anlayışla sizlerin üstlenmesi ve yükseklere taşıması dileğiyle kongremizi kutluyor devrimci selamlarımı iletiyorum”Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eşbaşkanları İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ile Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü oldu.YARIN GÜNCEL

Başörtüsü ile mücadele aracı: CHP AKP’nin hacdan dönen ve ‘başlarını örten’ kadın milletvekillerinin Meclis çalışmalarına da başörtülü olarak katılma kararı alması üzerine CHP, Meclis’te başörtüsüne karşı çıkacağını ve Genel Kurul’da da tepki göstereceğini belirtti. CHP Grup Başkanvekili Altay, Meclis’e başörtülü girilmesinin Meclis İçtüzüğü ve Anayasa’ya aykırı olduğunu ifade etti. MHP ve BDP, Meclis’te başörtüsüne karşı çıkmıyor. Ancak CHP aynı görüşte değil. Altay, Kılıçdaroğlu ile görüşüp “iç tüzük’ten doğan tüm haklarını” kullanacağını belirtti ve “Parlamentonun 93 yıllık geleneğinin böyle fütursuzca çiğnenmesine göz yummamız söz konusu değil. Meclis Başkanı’na bu konuda büyük görev düşüyor. Laikleşme sürecinin tasfiyesine yönelik bir hareket. Toplumu böler” dedi. YARIN GÜNCEL

l Yav sizin gözünüz kör mü dünyada neyin nasıl yapıldığından haberiniz yok. Yol için her şey feda edilir. çünkü yok medeniyettir. Yol engel tanımaz. Önünde cami bile olsa bir yol geçecekse biz o camiyi yıkarız. l Orta Asya’ya git orada AK Parti iktidarını görürsün. Ortadoğu’ya git orada AK Parti iktidarını görürsün. Balkanlara git orada AK Parti iktidarını görürsün.


06

30 Ekim 2013

Cem Kaptanoğlu

JENDİN

Sosyalist sol ve seçim

Sosyalist sol’un, burjuva parlamenter sisteme, dolayısıyla seçimlere yaklaşımı konusunda iki farklı, hatta karşıt tutum olduğunu söyleyebiliriz. Marks ve Engels’in Komünist Manifesto’da, Engels’in Alman sosyal demokratlarını (Erfurt Programı) eleştirdiği yazılarında ana hatlarını çizdikleri birinci yaklaşım, daha sonra R. Luxemburg ve Lenin tarafından işlenip geliştirilmiştir. Söz konusu yaklaşımda, işçi sınıfı ve müttefikleri tarafından kitlesel mücadeleyle burjuva devlet yıkılıp, yerine kitle çalışmasıyla inşa edilmiş komünler, Sovyetler gibi alternatif siyasal organların geçirilmesi hedeflenir. Bu nedenle, söz konusu geleneğin takipçileri için seçimler veya parlamenter sistem genel olarak araçsal niteliktedir. Reformist olarak tanımlanabilecek ikinci yaklaşıma göre ise, parlamenter sistemde, sosyalistlerin parlamentoda çoğunluğu ele geçirmesi, işçi sınıfına sosyalizmi kurma olanağını verir. Bu durumda seçimler ve parlamentoya giren sosyalist temsilcilerin siyasal çalışmaları, sosyalist faaliyetlerin en önemli unsurları olarak kabul edilir. Hedef, parlamentoyu, devlet içinde ve halkın parlamento dışında oluşturduğu alternatif siyasal organlar karşısında egemen güç kılmaktır. Birinci yaklaşımı daha ayrıntılı ele alırsak, örneğin, Luxemburg’a göre sosyalistler, mücadelelerinde etkili olabilmek için, kurulu devlet düzeni içindeki her türlü konum ve yeri ele geçirmeye çalışmalıdır. Ancak bunun olmazsa olmaz koşulu, kazandıkları yer ve konumlar üzerinden, burjuvazi ve devlete karşı sınıf mücadelesini kesintisiz sürdürmeleridir. Bir başka deyişle seçim kazanmak veya parlamentoya girmek, sosyalistler için nihai hedef değildir. Luxemburg, sosyalistler herhangi bir ülkede parlamentoda çoğunluğu ele geçirseler bile, bunun sosyalizmin zaferi anlamına gelmeyeceğini, çünkü egemen sınıfın, ordusu, polisi, bürokrasisiyle parlamentoyu etkisiz kılacağını öne sürer. Luxemburg’un bu değerlendirmeyi 1900’lerin başlarında yaptığını da vurgulamak gerekir. Lenin, parlamenter demokrasi ve seçimlerle ilgili görüşlerini, seçimlerin boykot edilmesini savunan sol grupları eleştirdiği “Boykota Karşı” başlıklı yazısında açıkça ortaya koymuştur. Lenin’e göre, seçimlerden veya parlamentodan tamamen uzak durmak şeklindeki bir “pasif boykot”, sosyalist hareketin, yıkamadığı yerleşik kurumların somut varlığını inkar etmesi yani kafasını kuma gömmesidir. Lenin, parlamentoya girmek konusundaki düşüncelerini aynı yerde şöyle açıklar: “Melun karşı-devrimin bizi sürüklediği bu domuz ağılında da, mızmızlanmadan fakat aynı zamanda böbürlenmeden yine devrim için çalışacağız.” Yukarıda belirtilenler çerçevesinde komünistler için, seçimlere katılmanın, bir stratejiden çok bir taktik olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin, halkın parlamento dışında, işyerlerinde, okullarda, mahalle ve şehirlerde kendi siyasal organlarını oluşturduğu bir dönemde, bir başka deyişle “devrimci durum” koşullarında, doğrudan demokrasinin organlarını (komün, Sovyet, forum vb.) zayıflatmamak, gölgelememek için, seçimler boykot edilerek, parlamenter sistem veya “domuz ağılı”, miskin sakinlerine terk edilebilir. Ancak yine “Boykota karşı” adlı makalesinde Lenin, “Boykotun başarılı olabilmesi için, eski rejime karşı doğrudan bir mücadelenin, ayaklanmanın ve pek çok toplumsal alanda kitlesel başkaldırıların olması gerekir” der. Kısaca, bir devrimci durum söz konusu değilse, parlamentoya temsilci sokmak, seçimlere katılmak, Luxemburg’un deyişiyle “…parlamento kürsüsünü devrimci propaganda ve ajitasyon için kullanmak”, komünistler için, uğruna mücadele edilecek bir siyasal hedef olmalıdır. Gezi Direnişi ve onun ruhunu yaşatan forumlar, yerel seçim sürecinin neresinde yer alıyor? sorusuna sosyalist sol’un vereceği yanıtlar, yukarıda tartışılan tarihi yanıtlardan daha az önemli değildir.

Barışmak istemediler

Fatma Taylan

GUNCEL Kadınlar öldürülmesin diye Eskişehir’de buluştular

Sevim Gündoğdu

Bu hafta üç kadın daha kendi hayatına karar vermek istediği, barışmak istemedikleri için öldürüldü. Uşak’taki bir dershanede kısa süre önce işe başlayan temizlik işçisi Sevim Gündoğdu, iki aydır ayrı yaşadığı eski eşi i Mehmet Gündoğdu tarafından göğsünden bıçaklanarak öldürüldü.Bursa’da Erhan Ç. aralarındaki boşanma davası devam eden Çiğdem Ç’yi, trafik ışıklarında duran otomobilinden 7 el ateş ederek öldürdü. Mersin’de 24 yaşındaki Reber Dayanan, kendisini aldattığını öne sürdüğü nişanlısı, 23 yaşındaki Neslihan Kutlu’yu başını kayalıklara vurarak öldürdü.Katillerin gerekçeleri ve indirim alabilmek için başvurdukları yöntemler yine değişmedi. YARIN GÜNCEL

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, 27 Ekim’de Eskişehir’de Gülten Seber’in moderatörlüğünde Platform Genel Temsilcisi Gülsüm Kav, Platform Hukuk Temsilcisi Av. Gökçesu Özgül, öldürülen Dilber Keskin’in babası Fikret Keskin ve Adli Psikiyatrist Altan Eşsizoğlu‘nun katılımıyla panel gerçekleştirdi. İSTANBUL ELİF KARAN

Eskişehir’de düzenlenen Panel, Gülsüm Kav’ın konuşması ile başladı. Kadınların modern yaşama uyum sağlayarak çalışmak, toplumsal yaşamdan daha fazlasını talep etmek istediklerini anlatan Kav, bunun bedelini yaşamlarıyla ödediklerini, kadın cinayetlerindeki temel nedenin bu olduğunu belirtti. Kav, kadın örgütlerinin bir kısmının “başkaları adına karar vermeyiz” diyerek, bir kısmının ise çözümü “eğitim”e indirgeyerek somut bir mücadele perspektifi benimsememesini eleştirerek, gerçek bir mücadele hattının tüm kadınlar ve öldürülen kadınların aileleriyle birlikte omuz omuza bir mücadele demek olduğunu dile getirdi. Kadın cinayetleri önlenebilir Kadın cinayetlerinin önlenebilir olduğuna değinerek konuşmasına başlayan Platformun Hukuk Sorumlusu Gökçesu Özgül, TCK’nın yetersizliğini ve kanunda yapılması gereken değişiklikleri vurguladı. Platformun, öldürülen kadınların davalarına müdahil olduğunu ve katillerin en ağır cezayı alması için verdiğini mücadele sonucunda katillerin caydırıcı ceza almalarının daha sonra işlenecek cinayetlerin önüne geçeceğini söyledi. KADIN CİNAYETLERİNİ DURDURACAĞIZ PLATFORMU eskişehir TEMSİLCİSİ fatma kurt

Sonuç alıyoruz Platformun kızları öldürülen ailelerle dayanışarak kadınlarla ve çalışmalara katkı sunmak isteyen herkesle verdiği mücadele, platformun hedefleri doğrultusundaki olumlu gelişmelerle sonuçlarını ortaya koyabilmektedir. En temel haklardan yaşam hakkını korumak gibi bir hedefle, hem bu tehdidin en yakından mağdurları hem de toplumsal olarak buna tanıklık edenlerle mücadele ediyor olmamız bu gelişmeler açısından bütün illerde önem taşıyor.

“Kızım koruma altındayken öldürüldü” Öldürülen Dilber Keskin’in babası Fikret Keskin, kızının koruma altında eski eşi tarafından koruma altındayken öldürüldüğünü söyledi. Keskin kızı öldürüldükten sonra Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’yla verdiği adalet mücadelesi sonunda katilin müebbet hapisle cezalandırıldığının altını çizdi. Kadın cinayetleri toplum sorunudur Konunun psikolojik yönünden bahseden adli psikiyatrist Altan Prof. Dr. Gülten Seber

Yaşam hakkı ihlal ediliyor Katılım çok iyiydi, katkılar çok iyiydi. Platformun tanıtımını Gülsüm çok başarılı bir şekilde yaptı. Keza avukat hanımın da kızını kaybeden babanın ifadesi de salonu çok etkiledi. Ben de kendi adıma bu Platformun çalışmasına kıymet veriyorum. Yaşam hakkının bu kadar pervasızca ihlal edildiği bir ülkede yaşamaktan da gerçekten çok üzgünüm. Umarım Eskişehir’de de bunun önüne geçmek için daha büyük bir dayanışma gerçekleştirebiliriz.

Eşsizoğlu, kadının kendi için karar almak isterken şiddete uğradığını ve erkeklerce kurulan bir koalisyonla katilleri cesaretlendirdiğini söyledi. Kadın cinayetlerinin bir toplum sorunu olduğunu söyleyen Eşsizoğlu,

şiddetin sadece fiziksel olmayıp aynı zamanda sembolik de olduğunu söyledi. Bu şiddetin, aslında kadın kimliğine saldırı olduğunu vurguladı.

Prof. Dr. Cem Kaptanoğlu

Adli Psikiyatrist Altan Eşsizoğlu

Somut olaylar üzerinden gidilmeli

Cinayetleri böyle engelleyebiliriz

Etkilenmezlik, tüm güçlülük, egemen olma, ötekileştirme, vicdan okumayla ilgili bir durum çünkü erkeksilik. Hem erkek hem kadın için problem. Tanıklığın altının çizilmesi önemli. Platform bu konuda önemli bir tanıklık yapıyor. Kadın haklarıyla ilgili, feminist hareketle ilgili tabiki çok önemli gelişmeler ve dinamikler vardı ama Platformun orada bu konuda tek tek somut olaylar üzerinden hareket ederek hareket etmesi çok önemli.

Platformun oldukça zor ve zahmetli bir iş yaptığını söyleyebilirim. Türkiye’nin birçok yerinde birçok davaya katılmak kolay değildir. Bu çok zaman gerektiren, emek gerektiren bir şey. Panelde de sözü geçen, üçüncü taraf olan iyi tanıklığın arttırılması için çok iyi oldu. Panel iyi bir tanıklık örneği oldu, cinayetleri de ancak böyle engelleyebiliriz.

Evliliğe teşvik için para bile verecekler

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, yapılan mevzuat çalışmaları kapsamında yeni evlenen çiftlere faizsiz 10 bin lira kredi verileceğini açıkladı. Aile ve nüfus politikaları kapsamında yapılan mevzuat çalışmalarına göre yeni evlenen çiftlere faizsiz 10 bin TL kredi verilecek. Ayrıca evliliğin ilk yılında çocuk sahibi olunması halinde de kredinin ödemesi konusunda öteleme imkânı getirilecek. Üç ayrı bakanlık kadın cinayetlerini durdurmak, kadın istihdamını arttırmak yerine evlilikleri ve doğum oranlarını arttıracak dü-

zenlemeler yapmak için seferber. Milyarlardan bahsin açıldığı düzenlemenin kadınları hayatta tutmak, işsizlik nedeniyle ne yapacağını şaşırmış gençliğe istihdam yaratmak için kullanılması mümkün. Yeterli bütçe ve personel ayrılmadığı için koruma talep eden kadınlar nitelikli bir korumadan mahrum. Hükümetin bu düzenlemesi kadınlara müjde değil, kadın cinayetlerini destekleyecekleri haberinden başka bir şey vermiyor. Kadın örgütlerinin yasaya itirazı devam ediyor. YARIN GÜNCEL

Kadınları korumaya niyetleri yok ‘Kadınların Ev İçi Şiddetten Korunması’ başlıklı Avrupa Birliği projesi kapsamında sosyal hizmet uzmanı, psikolog, hâkim, savcı, avukattan oluşan heyet, hazırladığı raporla Bakanlığın ders çıkarmak yerine kılıf uydurduğunu gözler önüne seriyor. Rapordaki en önemli tespit Hollanda’da kurumlar arası işbirliğininyetkinliği. Ancak heyet Türkiye’de bu işbirliğinden şikâyet etse de önerisi kadınların kolluk kuvvetlerine başvurması. Raporlara göre, Türkiye’de aile içi şiddet olaylarında tüm aileyi kapsayan bir yaklaşım sergilenemiyor. Türkiye’deki 6 ay evden uzaklaştırma süresi gereğinden uzun. Bu durum şiddet failinin öfkesini daha da artıyor ve aile ilişkilerini zayıflatıyor. Kadın cinayetlerine hiç değinilmeyen raporda, caydırıcı cezalar verilmediği için gerçekleşen ölümler göz ardı edilmeye devam ediyor. Bakanlığın önceliği yine kadınlar değil. YARIN GÜNCEL


GUNCEL

07

30 Ekim 2013

“Beni ateşe polis itti” Erk Acarer

Yangın yeri

BAĞZI ŞEYLER

Kerem, Aslı’ya kavuştuğunda onun elbisesi üzerindeki düğmeleri çözmeye başlar. Ancak aşağılara doğru indikçe, yukarıdaki düğmelerin kendiliğinden tekrar iliklendiğini fark eder. Uzun zaman yılmadan usanmadan uğraşır. Sonunda derin bir “ah” çeker. İşte bu sesle, yer ve gökle birlikte kendisi de tutuşur. Ondan kalan külleri saçlarıyla süpüren Aslı da alev alır. şıkların, külleri birbirine karışır. Derler ki; buluştukları efkârlı dağın zirvesine düşen ilk kar onların kefeni, vadiden akan ve derelere karışan kar suları ise gözyaşları olmuştur. Rivayet budur; Kerem ve Aslı’nın yanıp tutuştukları yerde her bahar iki gül açar. *** “...O diyor ki bana: -Sen kendi sesinle kül olursun ey! Kerem gibi yana yana... ...Ben diyorum ki ona: -Kül olayım Kerem gibi yana yana. Ben yanmasam sen yanmasan biz yanmasak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa...” Nazım Hikmet’in “Kerem gibi” isimli şiirinin bir hikâyesi vardır. Bu şiirini, onunla aynı yola baş koyup sonradan “yoldan çıkarak” kendisine de aynısını yapması için telkinde bulunan birkaç arkadaşı için yazmıştır. Dizeler, Nazım’a, “Senin aşkın da Aslı ve Kerem’inkine benziyor, kendini yakacaksın, yanmakla da eline bir şey geçmeyecek” diye serzenişte bulunan arkadaşlarına açık bir cevaptır. *** Elbette alt metinde ihanetin acısını anlatan Nazım’ın, o günlerde yaptığı ironiler ve kullandığı meteforların gerçek olabileceğini düşünebilmesi mümkün değildir! Ne var ki bugün realist bir şairin bile hayallerinin çok ötesine geçen gerçek bir yangın yerine dönmüştür Türkiye. Sivas’ta insan yakanların avukatlığını üstlenenlerin adaleti, TOMA suyunun asitli suyuna karışmış ve asidin yetmediği yerde gencecik öğrenciler ateşe itilir olmuştur. *** Eline silah verilip şah yapılmaya çalışılanların “şahbaz” olmuş kahpe nizamında, onurlu sesler duyulup cesur yüzler de seçilir… ODTÜ’lü öğrencinin annesi “inatla” konuşur mesela… “Sanmasınlar ki, bu saldırılarla geri çekiliriz... Ölmek var dönmek yok! Ağlayan bir anne değilim. Sonuna kadar çocuğumun arkasındayım.” Ethem’in kardeşi İkrar’ın hüzünlü bakışları görünür toz bulutu arasından, mahkeme salonundan… “Biz onlar gibi değiliz. İnsan yakanlardan olmadık. Bu düzen, kiralık katillerine ceza vermez. Biliyoruz ama sonuna kadar davamızın arkasındayız. Kötüyü, tüm dünyaya ifşa edeceğiz! Şimdi, sen söyle Ethem’le misin hâlâ?” *** Şairlerin tasavvurlarının çok ötesindeki “hayaller bile gerçek olduysa” eğer… Türkiye bir yangın yeriyse bugün… Ve ben yanmazsam… Belki de küllerin arasından hiç görünmez o bir çift gül!

100. Yıl Mahallesi ve ODTÜ’lü öğrencilerin ODTÜ Ormanı’ndaki ağaç katliamına karşı verdikleri mücadele sürüyor. 25 Ekim Cuma günü ağaç katliamını protesto etmek için ağaçların kesildiği alana yürüyen eylemcilere gaz bombasıyla saldıran polis, bir direnişçiyi darp etti ve ateşe attı. Ateşe atılan Yener Çıracı’nın vücudunda 2.derece yanıklar oluştu. istanbul ÖZGE DOĞAN

Kurban Bayramı’nın son akşamı Büyükşehir Belediye ekiplerinin gece baskınıyla ODTÜ’ye girerek yol yapımı için ODTÜ Ormanı’ndaki 3 bin kadar ağacı sökmesinin üzerinden günler geçmiş olmasına rağmen tepkiler sürüyor. 26 Ekim Cumartesi Günü saat 18.00’da ODTÜ Ormanı’ndaki ağaç katliamının yapıldığı alana yürüyen 100. Yıl Mahallesi ve ODTÜ’lü öğrenciler, polisin saldırısına maruz kaldı. Yürüyüşün başından itibaren özel harekât helikopterleri direnişçilerin üzerinde dolaşıp görüntü aldı ve polisler direnişçilerin yürüyüşünü engellemek için barikatlar kurdu. POLİSLERİN ÇIKARDIĞI YANGINLARI ÖĞRENCİLER SÖNDÜRDÜ Direnişçiler, yerleşkeye giren polislerin saldırısına, havai fişekler ve “Her yer ODTÜ her yer direniş, “Katil polis ODTÜ’den defol” sloganlarıyla karşılık verdiler. Saldırı esnasında, polislerin ormana gaz bombaları atarak neden olduğu yangını öğrenciler söndürdü. Öğrenciler, çıkan küçük yangınlara karşı yangın tüplerini hazır bekleterek önlem aldılar. Yangınları sön-

dürmek için üzerinde “ODTÜ’lü- derece yanıklar oluştu. Ayrıca kafa- hiçbir şey olmamış gibi polislerin ler ormanına sahip çıkıyor” yazılı sından da yaralanan Çıracı, tedavi kendisini orada bırakıp gittiğini bir su tankeri de yerleşkeye geldi. edilmek üzere hastaneye götürüldü. söyleyen Çıracı, giderken bir polisin de 5 metre mesafeden kendisine POLİSLER BİR DİRENİŞÇİYİ ATEŞE İTTİ “BENİ ATEŞE POLİS İTTİ” gaz bombası attığını ancak isabet Ormanın içinde bekleyerek dire- Çıracı, 20-25 kadar çevik kuvvetin ettiremediğini belirtti. nişçilere saldıran polisler bazı di- kendilerine doğru gelerek saldırdıkODTÜ’de gece geç saatlere renişçilerin yaralanmalarına sebep larını söyledi. Bu sırada polislerden kadar süren polis saldırılarını kıoldu. Bu esnada polisin saldırısıyla birisinin vurma ve itme arasında namak için sokağa çıkan Ankarayaralanan Yener Çıracı isimli bir öğ- bir müdahalesiyle ateşe düştüğünü lılar Batıkent’te toplanarak Ethem renci de polis tarafından darp edile- belirten ODTÜ öğrencisi, kendi Sarısülük Parkı’na yürüdü. rek, ateşe itildi. Çıracı’nın ellerinde, çabasıyla ateşten çıkarak ateşi söndizlerinde, göbeğinde ve sırtında 2. dürdüğünü söyledi. Daha sonra

Forumlar ODTÜ için sokağa çıktı Sarıgül adaylığını Kasım’da açıklayacak Tüm İstanbul forumlarının ortak kararıyla ODTÜ’ye destek için betonlaşmış Kuşdili Çayırı’na fidan dikmek için Kadıköy Boğa’da buluşuldu. Güzergah boyunca “Melih Gökçek elini ODTÜ’den çek”, “ODTÜ’de düşene dövüşene bin selam”, “Diren ODTÜ Kadıköy seninle” sloganları atıldı Direniş sahnesi oluşturuldu Kadıköy Çarşı dolaşıldıktan sonra tek-

rar Boğa’ya dönülüp, temsili fidanların dikilmesi için şu anki hali otopark olan Kuşdili Çayırı’na temsili fidanların dikilmesi için yüründü. Eyleme ağaç kostümü giymiş performansçılar da katıldı. Kuşdili Çayırı’nda temsili fidanların dikilmesinin ardından oturma eylemine geçildi ve oluşturulan direniş Sahnesi’nde müzik dinletileri ve kukla gösterileri gerçekleşti. YARIN GÜNCEL

Şişli Belediyesi’nin gerçekleştirdiği 29 Ekim kutlamalarına katılan Mustafa Sarıgül İstanbul Belediye Başkanlığı adaylığıyla ilgili açıklamalar yaptı. Kasım ayı vurgusu yapan Sarıgül “Kasım önemli bir ay, güzel bir ay. İstanbul için de güzel bir ay olacak. Kasım ayı içerisinde bütün İstanbullular bek-

ledikleri güzel bir haberi inşallah alacaklar. Kasım ayında İstanbullular hiçbir siyasi parti farkı gözetmeden, ötekisi olmayan bir anlayışla inşallah müjdeli haberi alacaklar” diyerek adaylık konusunda net olduğunu ve bunu Kasım ayı içerisinde açıklayacağının sinyallerini vermiş oldu. YARIN GÜNCEL

Ortaçağ’ın Ankara’sı ADALET ARAYIŞI

Depremzedelerin kapısında polis

Van’da konut sorunlarının çözülmesi talebiyle açlık grevindeki iki konteyner kent, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ’ın şehre yapacağı ziyaret dolayısıyla sabah saatlerinden itibaren polis ablukasına alındı. Yaklaşık 40 ailenin elektriksiz yaşadığı Tahirpaşa konteyner kentinde depremzedelerin Başbakan’ın görmesi için kampın girişine astığı ‘Sayın Başbakanım, Van’a hoş geldiniz’ ve ‘7.2 mağduruz, sıcak yuva istiyoruz’ pankartları polis tarafından indirildi. Depremzedelerden 4 çocuk annesi Arzu Yıltaş, “Şu anda bir otobüs polis kapıda bekliyor. Akrep ve panzerle gelmişler, çocuklar da sabahtan beri korku içinde” diye konuştu. 60 gündür açlık grevindeki Anadolu konteyner kentinden Ali Ahi, “Sabah İstanbul ’dan bizi ziyarete gelen misafirlerimizin kimliklerini alıp GBT yaptılar. Konteyner kentin üzerinde helikopter tur atıyor, neye uğradığımızı şaşırdık” dedi. YARIN GÜNCEL

Av. Gökçesu Özgül Yer Ankara… Ne adalet arayışımız karşılığını buldu başkentte, ne de demokrasi. Önce 12 Eylül davası için Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya mahkemeye gelmiyor. İşkencelerden, gözaltında kayıplardan, yargısız infazlardan değil de sadece darbe yapmak suçundan yargılandıkları davaya. Ertesi gün Genç-Der üyesi gençler 12 Eylül kurumlarından YÖK’ü ve ODTÜ’deki ağaç kıyımını protesto etmek için “YÖK’ü yık, orman yap” sloganıyla YÖK’e yürümek istedi. Kendilerine bir uyarı yapılmadan eylemin kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle yoğun şekilde darp edilerek gözaltına alındılar. Ardından Ethem Sarısülük

davası için bir araya gelindi. Ethem’in katili mahkemeye gelmedi. Urfa’ya tayininin çıkmış olmasını mazeret göstermiş. Duruşma salonunun güvenliği jandarma tarafından sağlandı. Salonda o kadar çok jandarma vardı ki duruşmaya katılan avukatlar olarak mahkeme heyetini görmekte dahi zorlandık. Sanığın avukatları ise duruşma salonuna ayrı bir kapıdan, jandarma eşliğinde geldi. Meslektaşlarından korunmak istemiş olsalar gerek. Sanık hakkında yakalama kararı çıkarılması, tutuklanmasına karar verilmesi istendi müşteki vekillerince. Çünkü ortada kaçma ve delilleri karatma şüphesi var bizlere göre. Zaten sanık insan öldürmek suçundan yargılanıyor. Öyle az buz bir suç değil ortadaki. Ancak Savcı bu gerekliliğe ikna olmamış ki yakalama ve tutuklamaya yer olmadığını belirtti. Ne yazık ki mahkeme heyeti de aynı görüşteydi. Ahmet Şahbaz’ın kaçmayacağına ve delillerin ka-

rartılması için herhangi bir çabaya girişmeyeceğine ikna olmuşlardı. Üstelik Ahmet Şahbaz’ın Ethem’in ölümünden sonra çıkarıldığı mahkemece tutuklanmaması da bu kararın gerekçelerinden biri olarak sayıldı. Ama en çarpıcı olan ; yargılamanın sağlıklı geçmesi açısından sanığın mahkemeye gelmemesinin daha isabetli olacağı yönündeki argüman. Sanığın mahkemeye getirilmeden dinlenmesine karar verildi. Halbuki adil bir yargılama olması bakımından Ethem’in vurulma anının tartışılması, sanığın anlatımlarındaki psikolojik durumunun değerlendirilmesi, ceza yargılamasının bir gereği olan doğrudan soru-cevap şeklinde bir yol izlenmesi gerekmektedir. Hukuki bir tartışma yapılmasına dahi imkan sağlanmıyor, her şeyin üzeri kapatılmaya çalışılıyor. Böylelikle de Ethem’i öldüren fiilin kasıt içerip içermediği konusuna girilemiyor bile. Adliyenin önünde ise eylem var-

dı. Yoldaşları, Ethem’in mücadelesini devam ettirmek isteyenler Türkiye’nin dört bir yanından kalkıp gelmişlerdi. Yargılamadaki eksikliklerden haberdar olan kitle hâkli olarak karşı karşıya kalınan adaletsizliğe tepki gösterdi. Polis çoğunlukla olduğu gibi orantısız güç kullandı; adliyeye girecek kadar gaz sıkıldı. Belli ki birileri yargıya sanığı koru, kimsenin dokunmasına izin verme demiş. Çok da şaşırmamak gerek aslında. Nihayetinde emniyet güçleri Gezi sürecindeki uygulamalara kendileri karar vermedi. Nereden mi biliyoruz? Bu uygulamalara ilişkin talimatı verdiğini ve talimatı yerine getiren polislerin destan yazdığını söyleyen biri var da ondan. Yargı bağımsızlığı, hakimin tarafsızlığı gibi ilkeler çoktan hoş birer hayal olmuş durumda. Bu dava devam edecek. Biz adalet yerini bulana kadar bu işin peşini bırakmayacağız. Ethem’in adı mücadelemizde yaşayacak.


EMEK

08

30 Ekim 2013

Beşiktaş Belediyesi hakkımızı versin

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

Medeniyet Dediğin

AKP, “yol medeniyettir” diyor. Melih Gökçek de “medeniyet” buysa, ben bunu parayla satın alırım diye düşünüyor. O kadar alışmış ki, her şeyi parayla satın almaya , başka bir davranış türü aklına bile gelmiyor. Aslında Gökçek çok düşünceli adamdır bilirsiniz. Ankara’yı bir sürrealizm cennetine dönüştürmüştür düşüne düşüne. Nereye baksanız bir oyuncak görürsünüz Ankara’da. Orada burada dev kediler, plastikten şelalaler, hatta boş bir arazide devrilmiş yatan bir miki fare bile gördüm bir kere ben. * Peki nedir bu medeniyet? Medeniyet yolu nereden geçer gerçekten? Bence cevabı, o yolun nereden geçeceğine bakarak bulabiliriz: ODTÜ ormanı. Ankara’yı kent yapan başlıca merkezlerden biri olan bu orman, öyle doğada hazır bulunmuş da değildir, “bozkırdan bir orman yaratmanın” adıdır. O kadar akıl ve emek vardır ki içinde, o kadar aşamalı ve kompleks bir çalışma ile bugüne gelinmiştir ki, medeniyet nedir bilmek isteyen için, asıl ODTÜ ormanı mükemmel bir örnektir: 1950’lerde başlayan bir çaba ile, ilk etapta arazi sınıflandırma haritaları hazırlanmış, mevcut erozyonu engellemek için arazinin %75 inin dikim yolu ile ağaçlandırılması gereği ortaya çıkmış.. ‘ağaçlandırma seferberliği’ başlatılmış, yağmur ve rüzgar erozyonunun kontrol altına alınması için özel bir çalışma yapılmış… günümüze kadar, kara çam, sarı çam, toros sediri, meşe, kavak, badem vb gibi kurak koşullara dayanıklı 23 milyon yapraklı ağaç dikilmiş… 1995’te T.C. Kültür Bakanlığı tarafından Doğal ve Arkeolojik SİT Alanı olarak ilan edilen ODTÜ Ormanı, bugün Ankara’nın en geniş yeşil bölgesidir... 40 yılı aşkın bir süredir devam eden özgün yapısıyla bölgede bir mikro - klima etkisi yaratmış, kuru geçen yaz ve şiddetli geçen kışları mevsimlerini yumuşatmayı başararak kent iklimini değiştirmiş, Ankara şehrinin güney girişinde hızla gelişen çarpık kentleşmeye bir set çekmiş, Orta Anadolu’da yok olmaya yüz tutmuş flora ve fauna türlerinin bulunduğu önemli bir doğal çevre yaratmış olması, günümüzün ekolojiyle ilgili önemli sorunlarına çare bulunabileceğini kanıtlaması açısından büyük değer taşımaktadır.* İşte ODTÜ bunun için direniyor, Gezi’de olduğu gibi “birkaç ağaç meselesi” değil, “medeniyet” meselesi bu. Evet ağacı-ki bu sefer binlercesini- korumak ama o ağaçlarda vücut bulan insan aklını, emeğini, özgürlüğü, yaşadığı kenti, medeniyeti, demokrasiyi ve geleceği korumak için direniyor ODTÜ. Melih Gökçek bunları satın alabilir mi hiç? O kadar densiz ki üstelik, ODTÜ yönetimiyle görüşme bile yapmadan para göndermiş ağaçlar için. Akıla bakın, “parayı aldılar” diyecek. Çevre ve Şehircilik Bakanı’ndan öğrenmiş para vermeyi. Ama ne oldu? Erdoğan Bayraktar’ın başına gelen onun da başına geldi. Ona Dilek kardeşimiz dersini vermişti, Gökçek’e de parayı geri iade eden ODTÜ. Ve ODTÜ için direnenler, bütün AKP’ye dersini vermeye devam edecek. * AKP bu dersi, sandıkta da almalıdır. Parayla satın alınamaz, mücadele ile kazanılır olan şeyler için direnenler; Türkiye’nin medar-ı iftiarı Gezi direnişçileri, Kentlerimizi bu Gökçek gibilerine bırakmamak için, Yerel seçimlerde gücünü göstermelidir. O güç, ODTÜ ormanı gibidir; akıl ve emekle üzerine titrer isek, Türkiye’ye bambaşka bir flora, bambaşka bir hayat kazandırır. *http://acdm.metu.edu.tr/tarihce gulsumkav@gmail.com

Beşiktaş Belediyesi önünde 5 işçi çadırlarını kurup direnişe geçti. Oyalama politikasıyla haklarını Beşiktaş Belediyesi’nin vermediğini söylüyorlar. Beşiktaş Belediyesi’ne bağlı taşeron BELTAŞ’ta çalışan ve Toplu İş Sözleşmesi haklarının belediye tarafından tanınmaması üzerine direnişe başlayan işçiler, direnişlerinin 21. gününde Yarın’a konuştular. İstanbul SELÇUK KAYGISIZ

2011 yılı Ocak ayında 187 işçinin sendikal faaliyet yürüttükleri gerekçesiyle işten çıkartılması üzerine işçiler direnişe geçmişti. O günlere belediye önüne çadır kuran işçiler, direnişlerinin beşinci gününde işe geri alınmışlardı. Beşiktaş Belediyesi’nin kendine ait bir taşeron firma olan BELTAŞ’ ta çalışan işçilere, Çalışma Bakanlığı tarafından sendikaya üye olma yetkisi verilmesine rağmen, CHP’li Belediye Başkanı İsmail Ünal bu yetkiye 3 kez itiraz etti. Mahkemeler, işçiler lehine sonuçlanmasına rağmen, son olarak Ankara’da da bir dava açarak süreci bir üç yıl daha uzatma yoluna gitti. Sendika bize sahip çıkmıyor Bu durumu kabul etmeyen öncü işçilerden bazıları çadır kurma eylemi yaparak kazandıkları haklarının yasal sürüncemelerle yok sayılmasını kabul etmediklerini ilan ettiler. “Mahkeme karırını bekleyin” diyen Genel İş 1 No’lu Şube Başkanı Hikmet Aygün’ün kendilerine sahip çıkmadığını söyleyen işçiler, 2 yıldır hiçbir zam almadıklarını ve toplu iş sözleşmesinin hemen yapılması gerektiğini dile getirdiler. İsmini vermek istemeyen BELTAŞ işçisi, her akşam arkadaşlarını ziyarete geldiğini belirterek herkesin işçilere sahip çıkmasını istedi.

BELTAŞ İŞÇİSİ ZAFER GÜLTEKİN

BELTAŞ İŞÇİSİ FEVZİ İŞLİ

BELTAŞ İŞÇİSİ SERDAR DİNÇ

Destek verdim işten attılar

Hakkımızı versinler

Amaç süreci uzatmak

Ben arkadaşlara destek verdiğim için işten çıkardılar. Ama sorduğumda performans düşüklüğü diye bahane uyduruyorlar. Biz burada 5 kişi direnebiliriz ama aslında 205 kişi adına direniyoruz. Sendika başkanına buradan sesleniyoruz. Hikmet Aygün gel bu sürece destek ol, bu insanları oyalama politikasına girme. AKP’li bana dese ki sen önce kendi içine bak dese. Şimdi soruyorum benim suçum 11 yaşından beri CHP’ye hizmet etmek miydi?

İlk direnişe başladığımız zaman Belediye Başkanı İsmail Ünal: “Yanlış anlaşılma oldu, ben sizi yanlış anladım, 3 ay sonra mahkeme sonuçlanacak, ben sizin sendika hakkınızı tanıyacağım” dedi. Ama aradan 2 yıl geçti ama hala haklarımızı bize vermediler. Durumuma gelince, yemek ve yol parasını çıkardığımız zaman ben asgari ücretin altına maaş alıyorum. Sözleşmeye göre ise aslında ben asgari ücretin yüzde 30’undan daha fazla ücret almam gerekiyor.

Direniş üzerinden 2 yıl geçmesine rağmen hiçbir ilerleme olmadı. Çalışma koşullarında, ekonomik anlamda hiçbir iyileştirme olmadı. Mahkeme işçilerden yana karar vermesine rağmen belediye sözünü tutmadı. Mahkemeye itirazda bulundu. Bu böyle 3 mahkeme sürdü. Sürekli itirazlarına belediye devam ediyor. Asıl amaç süreci uzatmak. Sendika da dahil olmak üzere sürekli yetkililer yasal süreci bekleyin diyor. 2 yıldır BELTAŞ işçisi zam almıyor. Ve birçok haklardan da mahrum.

638 işçinin parasını gasp ettiler 6 Eylül’den beri direnişlerini sürdüren Fen-İş Alüminyum işçileri fabrikalarını terk etmiyorlar.Çelik-İş Gebze Şubesi Başkanı Şerafettin Koç şunları söyledi: “Bugün direnişimizin 50. günü. Çıkartılan 520 arkadaşımız ve daha önce de çıkarılan arkadaşlarımızla birlikte 638 alacaklı arkadaşımızın toplam 19 bin liralık kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ücreti, ikramiye ve toplu sözleşme farkı alacağı var. İşveren

bunları ödemeyeceğini söylüyor, biz de bu haklarımızın ödenmesi gerektiğini söylüyoruz ve direniyoruz. Fabrikayı 24 saat terk etmeyerek fabrikada bekliyoruz, işverenle görüşmeler yapıyoruz. Önümüzdeki günlerde fabrikanın arazisine haciz koyduracağız. Sonra da ödeme farkı üzerinden müzakerelere başlayacağız; ama kazanacağımız noktaya gelinceye kadar da direnişi sürdüreceğiz. YARIN EMEK

THY işçileri TBB sempozyumundaydı

Al kalemi eline

e m e kç i l e rd e n

mektuplar

Burası benim dünyam

513 gündür grevde olan THY işçileri ve işyerleri kapatılan Fen-İş Alüminyum işçileri; Türkiye Barolar Birliği (TBB) tarafından düzenlenen “THY bağlamında Uçuş güvenliği ve Çalışma Barışı Sempozyumu”nda buluştu.

rundadır. İşçinin sesini duyun, elinizi verin, gelin omuz omuza hep birlikte mücadele edelim.” diye konuştu. Kürsüye çıkan Hava-İş Genel Başkanı Atilay Ayçin ise grevdeki THY işçilerinin yaşadığı sıkıntılara dikkati çekerek hem Türkiye Barolar Birliği Başkanı Me- THY yönetimine hem hükümete hem tin Feyzioğlu açılış konuşmasını yaptı. de grevde kendilerine destek olmaİşçilerin taleplerini bir kez daha kürsü- yan Türk-İş yönetimine tepki gösterdi. den anlatan Feyzioğlu: “Barış getirmek YARIN EMEK isteyenler, işçilere hakkını vermek zo-

Kadın işçilerden yevmiye eylemi

Mersin Büyükşehir Belediyesi Halk Kompleksi sevkiyatçılar bölümünde çalışan kadınlar, 50 lira olan yevmiyelerinin 60 liraya çıkarılması için eylem başlattı. Yetkililerden istediklerini alamayan kadınlar eylemlerini sürdürdü. İşe gitmeyen kadınlar Mersin Meyve ve Sebze Toptancı Tüccarları Dayanışma Derneği’nin önünde toplandı. Sadece haklarını istediklerini söyleyen kadınlar,

“Biz hakkımız olmayan şeyi istemiyoruz. Yıllardır burada çalışıyoruz. Ne sigortamız var ne de yevmiyemize zam yapıyorlar. Biz sigorta yapmalarını istemiyoruz. 50 lira olan yevmiyemizi 60 liraya çıkarırlarsa biz dışarıdan sigortalarımızı yaparız” ifadelerini kullandı. Kadınlar konuşurken arkadaki diğer kadınlar da alkışlarla destek verdi. YARIN EMEK

1980 yılında başlaKurumsalda milyon yan Koç Büfe sev- doları bir kenara bıraktım. dası 33 yıl geçmesine rağ- Büfeci Mehmet olarak beş men hız kesmeden aşkla liralar on liralar beni daha yoluna devam etmektedir. mutlu ettiği için büfecilik1980 yılında istemeyerek ten hiç kopamadım. Kopbaşladığım büfecilik ha- mak da istemem. İşimde yatımda yıllar geçtikçe iş çok para kazanayım diye sevdalısı oldum. hiç işe gelmedim. Tek bir Gerçekten işimi çok düşüncem her ürünün en seviyorum. Her iyisini nasıl yane kadar işimin parım, mükemzorlukları ve hasmeli nasıl yakatalıkları-ayak ralarım diye bu hatsızlıkları- bahuzurla yaşadım. na engel olmaya Ben işimi çalıştıysa da yine çok seviyorum. MEHMET KOÇ yılmadan yoluÇünkü milyon ma devam etmekteyim. dolarlık işi bırakıp gene Hayat yolunda öünme büfeci kimliğimle hayatıçıkan fırsatları da değer- ma devam ediyorum. Zor lendirdim. Teknoloji işine iş ama ekip iyi olursa taatıldım. 9 yılımı tekno- kım ruhu ile aşılamayacak lojide geçirdim. Kurum- engeller zorluklar aşılır. sallığın ne olduğunu da Anlattıklarım birkaç yaşadım. Ama ben küçük cümle ile ifade edilir. Ne esnaf Büfeci Mehmet ola- iş yaparsan yap sevdiğin işi rak kalmaya karar verdim. yap. Başarı sevgidedir. Sen de kendi hikayeni anlatmak istersen, al kalemi eline bilgi@yarinhaber.net


500

09

EKONOMI 30 Ekim 2013

400

Cari açıkta dünyada ilk beşe girdik

300PRiZMA

Gün Çağ Aydın

Bizim zamanımız

Adaleti yerle bir ettiler. İnsanların içinde adalete dair birazcık dahi umut varsa onu darma duman ettiler. Ethem’in katili, darbeci generallerle aynı kefeye kondu. Hem cinayet işleyeceksin hem de hayatını hiçbir şey olmamış gibi devam ettireceksin. Ethem’in davasında ilk duruşmada yaşanan tüm anti demokratik uygulamalar ikinci duruşmada da devam etti. İlk duruşmaya kimliğini gizleyerek gelen Ahmet Şahbaz, Urfa’ya kaçırıldı ve orada korunuyor. Bir katili her türlü rezilliğe rağmen koruyan devlet bu halkın çocuklarını koruyamadı. Gezi Direnişi sürecinde her bir kardeşimizi kaybettiğimizde polisler geri duracağına daha bir cesaretlendi. Bir kardeşimizin acısı bitmeden diğerinin acısını karşıladık. Polis sadece cinayetlerle duyurmadı adını. Sayısız insan sokak ortasında işkenceye uğradı. Tüm bu şiddet tüm halkın gözleri önünde gerçekleşti. Polisin her yaptığını sağır sultan duydu, hakimler savcılar bir türlü duyamadı. Duyanlarda mahkeme salonlarında uykuya daldı. Gencecik insanları sokak ortasında katlettikten sonra baktılar ki hiç kimse tutuklanmıyor, daha da şiddetlendiler. Tüm eylemler polisler için bir stres atma yeri, insan dövme sahasına dönüştü. Ne de olsa tüm devlet erkanı arkalarındaydı. Atılan her 10 gaz bombasından 5’i bir insanın kafasında patladı. Yaralanan insanların sayısı bile tutulamaz oldu. Peki polis bu yaptıklarından geri durdu mu? Hayır durmadı. Bunca şiddet yetmedi, ODTÜ’de bir öğrenciyi dövdüler bir de ateşe attılar. Bu nasıl bir vahşilik? Emin olun bu utanmazlığın arkasında kendi arkadaşlarını ateşe attılar saçmalığını yayan ve buna inananlar var. Bu anti propaganda 12 Eylül döneminde ve daha sonrasında 90’lı yıllarda hücrede “intihar eden” devrimciler hikayesine ne kadar da çok benziyor. Yaşanan tüm bu şiddet olaylarının arasında Ethem Sarısülük davası polisi en çok cesaretlendiren değil midir? Kameraların gözü önünde cinayet işleyeceksin ve bir de üstüne terfi alacaksın. Sanırım bundan sonra eylemlerde “vay halimize”. AKP hükümetinin şiddeti olumlayan açıklamaları artık sadece dayağı değil ölümü meşrulaştırıyor. Eline kan bulaşan AKP hükümeti hiç bir şeyin hesabını verme niyetlisi değil. Katilleri aklamak, göstermelik yargılamalar onların demokratikleşmeden anladıklarıdır. Adalet Saray’ları önünde adalet arayanlara saldırmaktır AKP hükümetinin demokrasi anlayışı. Gencecik insanları öldüresiye dövmektir sokak ortasında AKP hükümetinin demokrasi anlayışı. Gezi Direnişi tarihin akışını değiştirdi bir kere. Gezi Direnişi tüm hak arama mücadelelerinde herkesin ağzında artık. Cumhuriyet Bayramı engellenenler, anadili yasaklananlar, mahallesine uyuşturucu sokulanlar, akademik demokratik mücadele yürütenler hepsi aynı tastan yemek yedi bir kere. AKP hükümeti adaleti istediği kadar tahrip etsin, Her eylemimize pervasızca saldırsın, Tutuklasın gencecik insanlarımızı, TOMA’yla copla korkutmaya çalışsın tüm toplumu. Gezi Direnişi oldu bir kere bu topraklarda. İsyanımızı bastırmaya dönük yapılan her hamle bizi daha da güçlendiriyor. Bize uygulanan şiddetin her türlüsü unutmayacaklarımız hanesine yazılıyor. Ethem tüm insanlığın gözleri önünde öldürüldü. Katil polisi ya yargılayacaksınız ya da yargılayacaksınız. Yaptığınız pislikleri artık örtemez durumdasınız. Kaçmak istediğiniz her köşe başında biz olacağız. Özlemini duyduğumuz adalet gelene kadar sokaklarda olacağız. Tıpkı sokaklarda ölen kardeşlerimiz gibi cesaretle karşınızda duracağız. guncagaydin@hotmail.com

200

CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Türkiye’nin cari açıkta bu yıl yeniden dünyada ilk beşe girdiğini belirterek, “IMF projeksiyonlarına göre; ülkeler içinde cari açık sıralamasında Türkiye, bu yıl üç basamak birden yükselerek, 5’inci sıraya; 2014’te de bir basamak daha çıkarak 4’üncülüğe yerleşecek” dedi.

*Veriler milyar dolar olarak baz alınmıştır

100 0

Cari açığı en fazla olan 10 ülke

451.45

77.60

ABD

Hindistan

74.60

Brezilya

ekonomi rıfat çapar

Dünya genelindeki para bolluğu ve gelişmekte olan ülkelere sıcak para akışıyla geri plana atılan cari açık, yeniden Türkiye için tehlike çanları çaldırmaya başladı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Türkiye’nin, cari açıkta bu yıl yeniden dünyada ilk beşe gireceği uyarısında bulundu. Oran’ın konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada önemli satırbaşları şöyle: Türkiye’nin, bu yıl GSYH büyüklüğüne göre ülke sıralamasında 17’nciliğini korurken, kişi başına GSYH’ye göre yapılan sıralamada ise 2 basamak birden düşerek 66’ncılığa gerileyeceği bekleniyor. Türkiye, kişi başına GSYH’a göre sıralamada 2000 yılında dünya

69.10

İngiltere

60.66

Türkiye

ülkeleri içinde dünyada 63’üncü sıradaydı. Ağır ekonomik kriz yaşanan 2001’de 70’inci sıraya düşen Türkiye, 2002 sonundan bu yana işbaşında olan AKP hükümetleri döneminde anlatılan “hızlı büyüme” masallarına rağmen, 2012 itibariyle 64’üncü olabildi, 2000 yılındaki sırasını hala yakalayamadı. Türkiye’nin bu yıl 66’ncı sıraya kayması, izleyen yıl da bu sırada kalması bekleniyor. Bu da AKP’nin 11 yıla yaklaşan iktidarında Türkiye’yi büyütmek bir yana halkın refah düzeyini dünyanın gerisinde bıraktığının gösteriyor. Türkiye, bu yıl GSYH büyüklüğüne göre ülke sıralamasında 17’nciliğini korurken, kişi başına GSYH’ye göre yapılan ülkeler sıralamada ise 2 basamak birden aşağı düşüyor.

57.09

Kanada

50.34

43.41

Avustralya Fransa

AKP’nin büyük ekonomi yalanı Son yıllarda AKP, sık sık Türkiye’yi en büyük 20 ekonomi arasına sokmakla övünüyor. Oysa Türkiye zaten AKP’den önce de ilk 20 ekonomi arasındaydı. AKP döneminde Türkiye’nin ekonomik büyümesi, cari açığı patlatma pahasına, “sıcak para” ile finanse edilirken, sözü edilen “hızlı” büyüme masalının aksine, “el parası” ile kağıt üzerinde sağlanan büyüme de 2002-2012 dönemi ortalamasında yüzde 5’le vasat düzeyde kaldı. AKP sürekli GSYH’ye göre Türkiye’nin dünya sıralamasındaki yerine vurgu yapıyor. Türkiye’yi ilk 20 ülke arasına kendisinin soktuğunu iddia ediyor. Oysa asıl bakılması gereken, kişi başına milli gelir sıralamasında Türkiye’nin nerede olduğu...

29.57

21.47

Endonezya G.Afrika Türkiye cari açıkta yeniden ilk beşe giriyor Türkiye, cari açıkta ise bu yıl yeniden dünyada ilk beşe giriyor. IMF projeksiyonlarına göre; ülkeler içinde cari açık sıralamasında Türkiye, bu yıl üç basamak birden yükselerek, 5’inci sıraya; 2014’te de bir basamak daha çıkarak 4’üncülüğe yerleşecek. 2011 yılında 75 milyar dolarla, ABD’nin ardından en fazla cari işlemler açığı veren ülke olan Türkiye, 2012’de ekonomiyi soğutma önlemleriyle açığın 50 milyar doların altına çekilmesiyle 8’inci sıraya kaymıştı. Hükümetin Orta Vadeli Program’da bu yıl için 58.8 milyar dolar olarak beklediği cari açık IMF tarafından 60.7 milyar dolar olarak öngörülüyor.

Yoksulluk sınırı 3 bin 466 TL Türk-İş’in araştırmasına göre, Ekim ayında açlık sınırı bin 64, yoksulluk sınırı ise 3 bin 466 lira olarak hesaplandı. Türk-İş, çalışanların geçim koşullarını ortaya koymak ve temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat değişikliğinin aile bütçesine yansımalarını belirlemek amacıyla her ay yaptırdığı ”açlık ve yoksulluk sınırı” araştırmasının Ekim ayı sonuçlarını açıkladı. Araştırmanın sonuçlarına göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda

harcaması tutarı (açlık sınırı) bin 64 lira 26 kuruş; gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarı (yoksulluk sınırı) ise 3 bin 466 lira 65 kuruş oldu. Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin “gıda için” yapması gereken asgari harcama tutarı bir önceki aya göre yüzde 3,12 arttı. Yılın 10 aylık dönemi itibarıyla artış oranı yüzde 8,05 oldu. YARIN EKONOMİ

Kredi kartı kullanımı artıyor

Borcunu ödeyemeyen marjinal gruplar Boğaziçi Elektrik’in (BEDAŞ) enerji koordinatörü İsmail Ergüneş, “500 bin abone faturasını ödemiyor. İşte bunlar marjinal gruplar, sosyal ve ekonomik yönden zayıf, dünyaya sizin bizim gibi bakmayan insanlar” dedi. Ergüneş, şirketin sadece “açma-kapama”dan 5 ayda 8 milyon TL gelir elde ettiğini de açıkladı. Ergüneş, İstanbul’daki 4.2 milyon abonelerinin yüzde 65’inin faturalarını tam zamanında ödediğini söyledi. Yüzde 20’ye yakın

kesimin ise ödemeyi 15 gün civarında geciktirdiğini belirten Ergüneş, “Geriye kalan yaklaşık 500 bin abone ise faturasını ödemiyor” dedi. Ödeme yapmayan kişileri marjinal gruplar olarak nitelendiren Ergüneş, “İşte bunlar marjinal gruplar, sosyal ve ekonomik yönden zayıf, dünyaya sizin bizim gibi bakmayan insanlar” dedi. Ergüneş böylece “marjinal gruplar”ın tanımını, faturasını çeşitli nedenlerle ödeyemeyen 500 bin haneyi de katarak yeniden yapmış oldu. YARIN EKONOMİ

Kredi kartı harcama tutarı 684,1 milyon liralık yükselişle 90 milyar 753 milyon liraya ulaştı. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Haftalık Para ve Banka istatistiklerine göre, 11-14 Ekim tarihleri arasında mevduat bankalarının tüketici kredileri 75 milyon 797 bin lira artarak 227 milyar 226 milyon 594 bin liraya, kredi kartı harcama tutarı ise 684 milyon 127 bin lira yükselerek 90 milyar 753

milyon 273 bin liraya çıktı. Aynı dönemde mevduat bankalarının taksitli ticari kredileri 436 milyon 100 bin lira düşerek 111 milyar 444 milyon 356 bin lira oldu. Mevduat bankalarındaki tüketici kredilerinin 97 milyar 970 milyon 744 bin lirası konut, 7 milyar 800 milyon 360 bin lirası taşıt ve 121 milyar 455 milyon 490 bin lirası da diğer kredilerden oluştu. YARIN EKONOMİ


FORUMLAR

10

30 Ekim 2013

Forumların çağrısıyla binler ODTÜ’ye destek vermek için sokağa çıktı

ODTÜ mücadelesi nasıl sürecek?

Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin bayram tatili sırasında ODTÜ’ye gece baskını yaparak ağaçların sökülmesine ve sonrasında fidan dikmek isteyen öğrencilere polisin sert bir şekilde saldırmasını protesto etmek için birçok ilde forumlar eylem gerçekleştirdi. Forumların ortak çağrısıyla gerçekleşen ve binlerce insanın sokaklarda buluştuğu eylemlerin ardından bu hafta yapılan eylemlerin değerlendirmesini ve ODTÜ mücadelesinin nasıl devam edeceğini İstanbul, Ankara, Eskişehir ve Bursa’dan forum katılımcılarına sorduk. Göztepe Gezi Dayanışması Neslihan Özgünay Rant emellerine ulaşamayacaklar Biz de Göztepe Gezi Dayanışması olarak Özgürlük Parkı Forumu ile ortak çağrı yaparak Kadıköy’de yapılan büyük ODTÜ eyleminde dayanışma kitlemizle birlikte yer aldık. Yürüyüşümüz Göztepe Parkı’ndan başladı ve Bağdat Caddesi boyunca Kadıköy’e kadar artan bir coşkuyla ve katılımla devam etti. Eylemin ses getirici yanının oldukça yüksek olduğunu düşünüyoruz. Kitleye destek veren sokaklardaki, pencerelerdeki insanlardan aynı öfkeyi ve dayanışmayı görebilmek umut verici olsa da ODTÜ’deki katliamı durdurmaya, iktidarın gerici, zorba ve hukuksuz tavrına engel olmak için daha fazla sese ihtiyacımız olduğu çok açık. Bu sebeple ana akım medyanın iktidara karşı yükselen halkın sesini duyurmaya ve tüm forumları dayanışma içinde ortak eylem çağrısında bir arada hareket etmeye davet ediyoruz. ODTÜ onurumuzdur, Göztepe Gezi Dayanışması ODTÜ’ye karşı tarihsel kin besleyenlerin emellerine, ormanlarımızı yol yapımı adı altında rant sağlamak için talan eden zihniyete karşı birleşip ortak ve bağımsız eylemlerde desteğe devam edecektir. Çünkü artık; HER YER ODTÜ, HER YER DİRENİŞ! Yeniköy Forumu Yasemin Conker Kelebek etkisi yapıyoruz Bir arada olarak cevap veriyoruz. Bildiğiniz gibi forumlar Haziran’da yaşanan Gezi fenomeninim bir uzantısı olarak kendiliğinden doğdu. Haksızlıklara, yanlışlıklara, diktaya, rant düşkünlüğüne, zorbalığa karşı olan bir sürü insan yaz boyunca semtlerindeki parklarda buluştu ve görüş alışverişinde bulundu. Bu süreçte gelişen olaylara gerekli tepkileri bir arada olabildiğimiz için zamanında ve yerinde verebiliyoruz. ODTÜ’de yaşanan akıl dışı işlemler karşısında çıkılan yolun nerelere varacağını bu günden kestirmek mümkün değil. Çünkü bizlerin attığı her adım kelebek etkisi yapıyor, burada çırpılan kanat dünyanın her yerinden hissediliyor. Biz sadece kanat çırpmaya devam ediyoruz. Yoğurtçu Forumu Taygun Kon ODTÜ’ye desteği sürdüreceğiz ODTÜ süreci tıpkı gezi sürecinde olduğu gibi, AKP iktidarının baskıcı ve antidemokratik uygulamalarına karşı doğanın korunması şahsında gösterilmiş bir direniştir. Hükümet için zaten bir korku olan gençlik, ODTÜ’de kendi gücünü bir kez daha göstermiş ve onu birçok baskıcı politikasında daha ihtiyatlı davranmaya itmiştir. Biz forumlar olarak ODTÜ sürecine güçlü bir destekte bulunduk, bulunmaya da devam edeceğiz. Çünkü bugün ODTÜ Ormanı’nın korunması üzerinden gelişen süreç iktidara ‘’Bu daha Başlangıç, Mücadeleye devam’’ sloganının boş bir sözden ibaret olmadığını göstermiştir. Onlar ise bu durumdan çok korkmaktadır. Biz bunun böyle olduğunu, insanları ateşe atmaya kadar varan polis şiddetinden, Ethem Sarısülük davasındaki hukuksuzluklardan rahatça gözlemleyebiliyoruz. Bu yüzdendir ki ülkemizdeki demokrasi ve adalet arayışı her zamankinden büyük ve istençlidir. Bunun bir tezahürü olarak da forumlar ODTÜ’de yakılan bu ateşi güçlendirmek için var gücünü seferber edecektir.

Göztepe Gezi Dayanışması Neslihan Özgünay

Yoğurtçu Forumu Taygun Kon

Yeniköy Forumu Yasemin Conker

Yoğurtçu Forumu Mehmet Can Bürüngüz

Yoğurtçu Forumu Mehmet Can Bürüngüz Direniş her yerde sürmeli Sadece ODTÜ’deki olaylara değil, Türkiye’de olan her türlü haksızlığa karşı forumlar tepki göstermeli. Tabii yapılan yaratıcı eylemlerle devam ettirmekte fayda var. Mesela ODTÜ için yaptığımız eylemde sembolik bir anlamı olan, aslında sit alanı olan bir otoparkta betonu delip oraya fidan diktik. Yaratıcılığı genişletip daha yaratıcı eylemlerle tepkimizi ortaya koymamız lazım. Bundan sonra ODTÜ sonuna kadar devam edecektir. Melih Gökçek ve yandaşları da aynı şiddet hareketine devam edecektir. Benim inancım şu; tüm Türkiye’nin iradesi Gezi’de kazandığımız gibi ODTÜ’de de kazandırabilir. Sadece Ankara ve İstanbul’da değil, bütün her yerde bu tip eylemler yapılmalı ve bu arkadaşlarımız haklı davasında desteklenmelidir. Vatandaşları bilinçlendirmek lazım. Gördükleri her bir olayı mutlaka sosyal medya aracılığıyla ya da bize yakın olan medya aracılığıyla göstermeleri, bu tip şiddet olaylarını yaygınlaştırmaları lazım. Mücadeleyi ben bu şekilde kazanabileceğimize inanıyorum. Etiler Forumu Melda Çınar ODTÜ Gezi’yi hatırlatıyor Forumların ODTÜ için çağrı yapması ve sokakları doldurması dayanışma açısından çok olumlu oldu. Çünkü ODTÜ’de ağaçların sökülmek istenmesi Gezi’de ya-

Etiler Forumu Melda Çınar

Ali İsmail Korkmaz Forumu Hüseyin Kaya

Bakırköy Çamlık Forumu Ali Bıyık

Bursa Nilüfer Forumu Uğur Kurt

uzun vadede toplumsal muhalefetin farklı kesimlerinin sorunlarını birbirleriyle dayanışma içerisinde sahipleneceği bir ortama dönüşecektir. Bunu kesinlikle önemli ve gerekli buluyorum. Forumların ODTÜ’yü sahiplenmesi biraz oradaki polis şiddetinin, faşizmin daha da artması sonucu gerçekleşti. Bir arkadaşın ateşe itildiği o gece ciddi saldırılar oldu. Onun üzerine gelişen bir refleksti. Forumların biraz daha şiddet dozuna bağlı olmayan, oradaki direnişi ve oradaki direnişin içeriğini de tartışan, direnişin içeriğine de bütünüyle destek veren bir yön izlemeli diye düşünüyorum.

Nilüfer halk forumu Umut Demir pılmak istenenle benzerlik taşıyor. Bu açıdan Gezi’nin devamı olan forumların böyle bir çağrı yaparak binleri sokağa dökmesi çok ayrı bir anlam taşıdı. Forumlar ODTÜ’nün mücadelesinin yanında olmaya devam etmeli çünkü ODTÜ’nün verdiği bu direnişte Gezi’nin ruhu var. AKP bize bu tür saldırılara devam ederken ülkenin her yerinde binlerin hala sokağa çıkıyor olmasını büyük şaşkınlıkla izliyor. Forumlar da bundan sonraki süreçte gerek ODTÜ olsun gerekse ülkenin gündemine oturan başka bir mesele için meydanlara çıkararak, kitlelere çağrı yaparak AKP’ye en iyi cevabı vermesi gerekiyor. Forumlar bunu devam ettirebildiği sürece Gezi’nin devamı olma misyonunu da sürdürecektir. Bakırköy Çamlık Forumu Ali Bıyık Entrikalara meydanlarda cevap veririz ODTÜ’ye yapılan baskının zamanlamasına dikkat çekmek gerekiyor. Okulda kimsenin olmadığı bir vakitde yapılan bu baskın aynı zamanda birçok kişinin tatilde olduğu, illerin de bulunmadığı yani kısacası böyle bir saldırıya meydanlara çıkarak cevap veremeyeceği bir anda gerçekleşti. Böyle bir zamanlamaya getirilmesi bence kesinlikle tesadüf değil. Çünkü bu baskının büyük ses getirerek insanları sokaklara dökeceğini biliyorlardı. Ancak onların tüm bu entrikalarına rağmen aradan süre de geçse Gezi Hareketi

onlara gereken cevabı meydanlarda verdi. Kadıköy’e binler olduk gittik mücadelemizin ODTÜ’yle birlikte sürdüğünü onlara gösterdik, yılmayacağımızı gösterdik. Bu açıdan Kadıköy’de forumların çağrısıyla yapılan eylem gerçekten iktidara iyi bir cevap olmuştur. Forumların refleksif yapılarını devam ettirmek sadece ODTÜ için değil memleketin neresinde olursa olsun bir hukuksuzluk varsa ona en erken cevabı vermek tabi ki biz forumların elindedir. Bu yapı Gezi Ruhu’ndan gelir ve AKP entrikalara devam etse de bu ruh memlekette gündemde ne varsa ona en hızlı ve iyi şekilde cevabını meydanlarda, sokakta kısacası her yerde vermeye de devam edecektir. Ali İsmail Korkmaz Parkı Forumu Hüseyin Kaya Forumlar haksızlıkların karşısında Bir gece operasyonuyla, bayramın son günü, gizlice yapılan ODTÜ’den yol geçirme projesini ilk duyduğumuzda, hiç şaşırmadık. Kentsel dönüşüm projeleriyle halkı mağdur eden ve rant kokan bir projeyi tabi ki korkarak saklanarak yapabilirlerdi. Gezi Direnişi’nin başlaması ve yaygınlaşmasında, oluşan çevre duyarlılığı Van Erciş’te olduğu gibi ODTÜ’de de yapılan ağaç katliamına ses çıkarmadan duramazdı. Biz de forumdan aldığımız eylem kararıyla, şehrimizin sessiz kalmayacağını göstermiş bulunduk. Eskişehir’in muhalif

Üç Fidan Parkı forumu katılımcısı karakteri ve duyarlılığından dolayı gündeme dair harekete geçme konusunda, diğer illerden biraz farklıyız. Direniş sonrasında forumların oluşmasıyla birlikte, Eskişehir artık İstanbul, Ankara ve İzmir gibi yaşanan haksızlıklara anında müdahil olabilmekte ve mücadeleyi genişletmektedir. Bursa Nilüfer Forumu Uğur Kurt Forumlar ODTÜ’yü sahiplendi Forumların ODTÜ’ye destek olmak için gerçekleştirdikleri yürüyüşün iyi bir şey olduğunu düşünüyorum. Hatta biraz geç kalındığını düşünüyorum. Ancak bundan sonra bunun daha güçlenerek süreceğini umut ediyorum. Bu tabi ODTÜ’nün de oradaki eylemlilik sürecini sürdürebilir kılmasına bağlı bir şey. Gençlik her zaman ülkenin devrim tarihinde önemli bir yer kaplamıştır. ODTÜ’nün tabi ki daha belirgindir etkisi. O nedenle ben biraz Gezi sürecinden sonra biraz zayıflayan ruh haline ODTÜ’nün bir hayat öğütücü niteliği taşıdığını düşünüyorum. İkisinin bir birini besleyerek devam etmesini umut ediyorum. Forumların sahiplenmesinin çok önemli olduğunu, gerekli olduğunu da düşünüyorum. Bu refleks birçok şehirde gösterildi. Bursa’da biraz gecikmeli ve az katılımlı oldu bence. Birçok toplumsal muhalefetin daha geniş kesimleri Bursa’da da katılmalı. Forumların bunu gündeme alması, sahiplenmesi çok önemli. Zaten forumlar belki

Bursa Nilüfer forumu Umut Demir Direniş gücünü halktan alıyor Halkın en meşru hakkı olan demokratik talepleri karşısında bir diktatörün yaptığı gibi görmeden, duymadan, dediğim dedik bir şekilde, elinden gelen tüm gücünü kullanan bir iktidar karşısında bir simge olan, bir tarih olan ODTÜ yılmadan kararlığını gösterdi. Forumlar, sesin büyümesinde kararlı bir şekilde mücadelenin yükünü omuzlayarak, halkın taleplerini, isteklerini kesin bir şeklide taviz vermeden yürütmeye çalışıyor. Toplumun ortak sorunu olan ODTÜ’yü forumlar geçmişine sahip çıkarak beton yığını, asfalt parçası olmadan, olması gerektiği gibi doğaya sahip çıkarak, gerçekleştirdiğimiz eylemi halktan aldığı güçle başarılı ve verimli bir şekilde yürütmüştür. Ankara Üç Fidan Parkı Forumu katılımcısı Mücadelemizi duyurmalıyız Ankara forumlarının ODTÜ için eylemler yapmaya ilk başlamasından bu zamana kadar gelen süreçte sık sık mücadelenin ya civar mahallelere ya da ODTÜ yerleşkesine indirgenmeye çalışılma durumu olduğu gözlemlenmiştir. Diğer forumların da katılım sağlamış olduğu mücadelelerde koordinasyonun tam olarak sağlanamamış olmasına sebep olan bu durum dolayısı ile insanlar da mücadeleyi ODTÜ’den bekler hale gelmiştir. ODTÜ’nün bu mücadelesinin forumlarda sürmesi adına ODTÜ bileşenlerinin hareketlerini, tavırlarını veya taleplerini tam olarak ortaya koymaları; ya da herhangi başka platformların ODTÜ’ye yapılanın her şeyden ziyade bir kent suçu olduğunu ortaya koyarak forumlara bu bilinci yansıtması gibi durumların gerekliliği mevcuttur. Süreç gözlemlenerek şimdiye kadar yapılmış olan eylemlerin duyurulması durumunun, ortadaki hukuksuzluğu teşhir adına yapılan propagandanın yetersiz olduğu birkaç forumda dile getirilmiştir. Bunun en bariz örneklerinden birisi de aylar öncesinde forumlardan çıkmış olan “ODTÜ yolu” sunumlarının yol yapılması adına orman kesildikten sonra aynı şekillerde, ODTÜ öğretim elemanlarını da içeren farklı kişiler tarafından pek bir değişiklikten geçirilmeden tekrar yapılması olarak gösterilebilir. Forumların “ODTÜ yolu” sürecini erken başlatmış olmasına rağmen uğruna yapılan bilgilendirmeler kitlelere ve özellikle ODTÜ kamuoyuna yeterince ulaştırılamamıştır. Bu bağlamda ODTÜ’nün içinde barındırdığı öğelerin forumlar tarafından yürütülmeye çalışılmış olan mücadelelerin tecrübelerine de önem vermesi durumunda, forumların yardımcı olabilme şansı daha yüksek olacaktır.


FORUMLAR

11

30 Ekim 2013

THY Grevi forumla devam etti

THY Grevi İşçileri 27 Ekim’de İstanbul’daki forumlara çağrı yaparak THY greviyle dayanışma forumu gerçekleştirdi. THY Direnişi’nin genel süreci, uğradığı baskılar ve Gezi Direnişi ile arasında kurduğu bağın konuşulduğu forumda THY işçilerinin mücadelesinin forumlarla devam edeceğine vurgu yapıldı. Yarın güncel yaşar aslan

Gezi Direnişi sırasında polis kurşunuyla yaşamını yitiren Ethem Sarısülük davasının 2. Duruşmasında katil polisin tutuksuz yargılanmasını ve ifadesini telekonferans sistemiyle vermesini protesto etmek için Abbasağa Forumu 28 Ekim’de Abbasağa Parkı’ndan başlayarak Beşiktaş’ın ara sokaklarında yürüyüş yaptı. Elimiz Ethem’in katillerinin yakasında olacak diyen Abbasağa Forumu, Kartal Heykeli’ne vardığında Ethem Sarısülük başta olmak üzere tüm Gezi şehitleri için saygı duruşu gerçekleştirdi. YARIN GÜNCEL

THY grevi işçileri, 166 gündür sürdürdüğü direnişe Ekim’de İstanbul’daki forumlara çağrı yaparak gerçekleştirdiği THY greviyle dayanışma forumuyla devam etti. Abbasağa Forumu, Yoğurtçu Forumu, Bakırköy Çamlık Parkı Forumu başta olmak üzere bir çok forum katılımcısının bulunduğu THY greviyle dayanışma forumunda direnişini sürdüren Hey Tekstil İşçileri ile İstanbul Tıp Fakültesi Taşeron İşçileri Derneği de katıldı. Forumlarla mücadelemiz sürecek Forum başlamadan önce katılımcılara Emeğe Ezgi grubu küçük bir müzik dinletisi sundu. Müzik dinletisinin ardından başlayan forumda ilk olarak direnişe devam eden THY işçileri söz alarak grevin başlama sürecini ve uğradıkları haksızlıkları anlattı. THY grevinin forumlarla kurduğu bağdan ve birçok forumda bulunan direniş komitelerinden bahsedilen forumda destek işareti olarak normalde eller havaya kaldırılırken THY Grevi Forumu, hemen yanındaki THY binasına sesini duyurmak için normal alkış tutma kararı alındı. Direniş alanlarında forumlar yapılmalı Direnişte olan sendikalar, dernekler ve işçilerin direnişlerinin nasıl devam ettiği üzerine bilgi vermesinin ardından forumların diğer işçi direniş alanlarında da yapılma önerisi kabul edildi. Forumda THY işçileriyle dayanışma eyleminin büyük ses getirmesinin forumların da eyleme destek vermesinin olduğu belirtilerek THY işçilerinin mücadelesinin forumlarla birlikte devam edeceği vurgulandı. Forum devam ettiği esnada, Sabiha Gökçen Havaalanı’nda Hava-iş Sendikası’nın 165’e 43 oyla delege seçimi kazandığı müjdesi geldi. Forum, forum katılımcılarıyla birlikte halay çekilerek sonlandırıldı.

Ellerimiz Ethem’in katilinin yakasında

Hava-iş Örgütlenme Uzmanı Adnan Ali

THY Direnişçisi Deniz Eralp

Grevimiz Gezi’yle sürecek

Forumlarda sesimizi duyuruyoruz

Biz 2010 yılında kurulan bir derneğiz. Şu an ki rakam bakımından 1000’e ulaşmış bir rakam sayısı var. Üyeler İstanbul Üniversitesi’nin çalışanlarından oluşuyor. Sağlık, temizlik, güvenlik ve yemek şirketi var. Siz taşeron işçisisiniz bizim işçimiz değilsiniz diyorlardı. Ama kazanılan mahkeme kararlarıyla artık yönetim tarafından siz bizim işçimizsiniz diyorlar. Maaşlar düzensiz yatıyordu, düzenli hale geldi. Bir sıkıntı yaşadığında artık işçiler rahatlıkla kendini ifade edebiliyor, bir arkadaşımız bir iş kazası geçirdiği zaman yasal hakkını aramak için mücadele veriyoruz. Şu an toplamda açtığımız dava sayısı 118. Yargıtay’dan da gelenlerle beraber 25 tane işe iade davası kazandık.

Taşeron İşçileri Derneği Bşkn. Yrd. Güneş Cengiz

Biz 516 gündür her yerde her şekilde sesimizi duyurmak için büyük bir mücadele verdik. Bunun sonunda zaten grev yasağını geri aldık. Gezi Direnişi’nden sonra ulaşamadığımız pek çok kitlelere ulaşabildiğimizi gördüm ben ve Gezi Direnişi’nden sonra oluşan forumlar ve forumların her konuya değinme ihtiyacını hissetmesi bizde de etkili oldu ve bizim için bir komite kuruldu. Toplumun büyük bir kısmı emeğiyle ancak var olabiliyor, emeğiyle nefes alabiliyor. O yüzden bu birliği sağlamak için bu forumlar ve komiteler ile birlikte daha çok bilinçlendirilme ve örgütlenme olacağına inanıyorum. Buralarda sesimizi rahat duyurduğumuz için mutluyuz. Umarım daha etkili ve etkin olmayı da başarabiliriz bundan sonrası için.

Haklarımızı kazanıyoruz Gezi Halk Direnişi ile birlikte bir süreç başladı. Aynı zamanda bizim grevimizin başlangıç zamanıydı. Bundan 1 yıl öncesinde de 305 direnişi diye tabir ettiğimiz direnişimiz vardı. Gezi Direnişi ile bizim direnişimiz çakıştığı zaman, biz direniş çadırlarımızın birini Gezi Parkı alanına kurduk. Sonuçta biz Gezi hareketi ile birlikte bir işçi direnişi olarak kendimizi özdeşleştirmiş görmüştük. Forumlara katıldık, dayanışma içerisinde olmaya çalıştık. Taksim Dayanışması’nın ve forumların desteği devam etti. Biz de aynı şekilde hem sendika olarak hem de 305 direnişçileri olarak forumlar olsun, diğer yerlerdeki işçi direnişleri olsun Gezi Direnişi türünden eylemlere bundan sonra da katılacağız.

Düdükler susmayacak İskele halkın kalacak Beşiktaş’taki Kadıköy İskele’sinin Shangri La Oteli’ne kiralandığı yönünde haberlerin duyulmasıyla birlikte iskeleye sahip çıkma mücadelesinde ilk günlerinden itibaren yer alan Abbasağa Forumu, 24 Ekim Perşembe günü iskelede düdük çalma eylemi gerçekleştirdi. Abbasağa Mimar, Mühendis ve Şehir Plancıları Çalışma grubunun öncülüğünde gerçekleşen eylemde, Abbasağa Forumu 19.45 vapuruna düdükler çalarak bindi. “Diren ODTÜ, İstanbul seninle!”, “İskele bizim, İstanbul bizim” sloganları atılarak binilen vapurun ikinci katında forum gerçekleştirdi. Gerçekleştirilen forumda iskelenin Shangri

La Oteli’ne kiralanması tehlikesi olduğu belirtildi.

İstanbul forum temsilcileri Van’a gitti Depremzedelerle dayanışma kampanyası kapsamında, İstanbul forumlarını temsilen Kadıköy Yoğurtçu Parkı Forumu ve Üsküdar Doğancılar Parkı Forumu temsilcileri Van’a gitti. İstanbul forumları olarak depremzedelerle dayanışmak ve onlara bu haklı mücadelelerinde nasıl bir katkı sunabileceğimizi yerinde görmek için forum katılımcıları 5 gün boyunca Van’da temaslarda bulundu. Anadolu Konteyner Kent’te açlık grevinde olan depremzedeleri ziyaret eden forum katılımcıları depremzedelerin sorunlarını dinledi.YARIN GÜNCEL

Üniversiteler ODTÜ için fidan dikti ODTÜ arazisinden yol geçirmek isteyen Ankara Belediyesi’nin dozerlerle gece baskını yaparak binlerce ağacı sökmesinin ardından birçok üniversite forumu kampüslerine fidan dikme kararı aldı. YTÜ, İstanbul Üniversitesi ve İTÜ’de gerçekleşen fidan dikme etkinliklerine birçok öğrenci katıldı. Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencileri ‘’ Ankara Belediyesi yıkılsın yerine yol yapılsın’’ sloganıyla yürüdükten sonra fidanları dikerken İTÜ Meclis’i de aldığı kararla Gezi şehitleri için fidan dikti. YARIN GÜNCEL

Polis düdük çalınmasına tahammül edemedi Kadıköy’den tekrar 20.15’teki dönüş vapuruna binen Abbasağa Forumu’nun vapurunun Kadıköy İskelesi’ne yanaşması gerekirken Üsküdar iskelesi’ne yanaştı. Vapurdan inen forum katılımcıları Kadıköy’deki ODTÜ eylemine katılmak için tekrar Kadıköy İskelesi’ne yürüyünce polisin saldırısına uğradı. Kalkanlarıyla eylemcilere vuran polis gözaltı yapmaya çalıştı ancak Abbasağa Forumu herhangi bir gözaltına izin vermedi. YARIN GÜNCEL

Forumlarda bu hafta Abbasağa Forumu

Levent Sporcular Forumu

Salı ve Perşembe saat 21:00’da Spocular Parkı yakınında 4.Levent’te oluştu30 Ekim Çarşamba günü forum değerlendirmesi yapılacak. Perşembe günü görev süresini dolduran forum sözcülerini yeniden belirlemek için seçim rulan kapalı bir mekanda forum gerçekleştiriyor. 31 Ekim Perşembe akşamı yapılacak. Cuma gününün belli bir gündemi yok. Cumartesi günü yakla- Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nu ağırlıyor. Levent Kültür Merkezi’nde gerçekşan yerel seçimler gündem olacak. Saat 20.00’de başlayan forum genelde leşecek konferansın başlığı “Anayasasızlaştırma Sürecinde Gezi’nin Anlamı.” EMO’da gerçekleşiyor, yeriyle ilgili değişiklikler sosyal medyadan bildiriliyor.

Doğancılar Forumu Her Pazar saat 18:00’da kapalı bir mekanda forum gerçekleştiriliyor.

Göztepe Gezi Dayanışması Forumu Her Cumartesi 16:00’da Göztepe 60.Yıl Parkı’nda forum gerçekleştiriliyor.

Heybeliada Forumu Her Çarşamba ve Pazar günü saat 21:00’da forum gerçekleştiriliyor.

Saraçhane Forumu

Her Salı ve Perşembe saat 20:30’da forum gerçekleştiriliyor.

Yeniköy Forumu Her hafta Salı ve Perşembe günleri saat 20:00’da forum gerçekleştiriliyor.

Yoğurtçu Forumu 30 Kasım Çarşamba BMKM saat 20.00’de Alevi Mitingi, YÖK eylemi konuşulacak. Perşembe 19.00’da BMKM’de Anadolu Forumlar Koordinasyon toplantısı yapılacak. Cuma 20.00’de BMKM’de Yoğurtçu yeni işleyişini oluşturacak.

Haydarpaşa gardır! Trenler gara gelsin 29 Ekim’de açılacak Marmaray Projesi’ne ilişkin yanlışları açıklamak ve Haydarpaşa Garı’nın işlevsizleştirilmesine tepki göstermek için Haydarpaşa Dayanışması Haydarpaşa Garı’na yürüyüş gerçekleştirdi. Dayanışma adına yapılan basın açıklamasında proje ve uygulama süreçlerindeki yüklenici firmanın “kendi kendini denetlemesi” gibi bir sistemle ciddi bir kamu denetiminin ve açılış öncesi yapılması gereken testlerin yapılmadığı, tüp kısmının kontrol merkezinin tamamlanmadığı belirtildi. YARIN GÜNCEL


ESAS MESELE

12

FOTOĞRAF: yaşar aslan

30 Ekim 2013

Gezi’den bir tek AKP ders çıkarmadı

Gezi Direnişi hala devam ediyor. ODTÜ’de son günlerde yaşananlar bunun bir göstergesi. Taksim Dayanışması’nın kuruluşunda da yer alan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği İstanbul İstanbul Koordinasyon Sekreteri Süleyman Solmaz’a göre artık insanlar Gezi Direnişi ile birlikte yenilmez denilen iktidarların yenilebileceğini gördü. Süleyman Solmaz’la Gezi Direnişi’ni, sonrasını ve AKP’nin kent politikalarını konuştuk. Gezi Direnişi ile başlayalım. Taksim Dayanışması’nın kuruluşunda da yer almış RöPORTAJ SELÇUK KAYGISIZ bir kurum olarak, süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? İşin bu noktaya gelebileceğini düşünmüş müydünüz? Taksim Dayanışması kurulduğunda biz bu başkaldırının olabileceğini düşünmüyorduk. Önceden tahmin edilmesi mümkün değil. Örneğin Rusya’daki devrimden önce Lenin yaptığı konuşmada, “Devrimin ne zaman olacağını bilemeyiz fakat biz her an olacakmış gibi çalışmalı ve örgütlenmeliyiz” diyor. Bu konuşmadan 6 ay sonra devrim oluyor. Yani bu ayaklanmanın önceden görülmesi mümkün değil. Taksim Dayanışması’nı böyle bir başkaldırı için örgütlememiştik. Biz, mesleki alanlarımızda yapılan projeleri kamu yararına denetleme gibi sürekli faaliyet içerisindeyiz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Taksim’i yayalaştırma projesini açıkladığında olaya müdahil oldular. Ve sürekli davalarla süreci takip ettik. Ve toplumsal bir muhalefet oluşturmaya çalıştık. Yayalaştırma projesiyle ilgili dava açtık ve bu projeden etkilenen semt dernekleriyle görüştük. Mahkeme yürütmeyi durdurma kararı vermedi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, askı süresi bitmeden daha önce ihalelerini yaptığı için yapacak firmada belli olduğu için inşaata başladı. O sürede daha etkili olabilmek için mimarlar odasında toplantı yapıldı. O toplantıda buna karşı daha etkili mücadele etmek için yürüttüğümüz muhalefet hareketine ‘Taksim Dayanışması’ adı verildi. Davanın takip edilmesi, proje dışı uygulamaların yapılmaması için Taksim’de bir takip çalışması yürüttük. O aşamada imza kampanyaları yaptık. 60.000 civarında ıslak imza topladık. Ağaçlar kesilmeye başlandı. Nöbet tutulmaya başlandı. Nöbetçi grubumuza polis saldırdı, çadırları yaktı, arkadaşlara gaz sıktı. Sonra polis her yaptığımız açıklamaya acımasızca saldırmaya başladı. Daha sonra parkın halka açılması için her semtte eylemler başladı. Taksim süreci böyle başladı… Gezi neye karşıydı? Tek sesliliğe, dayatmaya, insanları aşağılamaya, onları tek tipleştirerek, baskı altına alarak yönetmeye karşıydı. Oraya gelenlerin temel özelliği AKP’nin onları baskılamasına karşıydı. Gezi neyi amaçlıyordu? Gezi’de, insanların özgürlükçü olma, yanındaki ile birlikte,

onunla kavga etmeden hayatı paylaşma, onunla sorunlarını konuşarak çözme, kolektif aklı, kendi bireysel taleplerini yanındakiyle birleştirme, onun istemlerine kulak kabartma, onun istemlerinin gerçekleşmesi için tavır koyma gibi bunları amaçlayan bir toplum vardı. Gezi neyi gerçekleştirdi? Toplumun mücadele ederek taleplerini gerçekleştirebileceğini, çok güçlü olan, yenilmez denen, mutlak denen bütün iktidarların toplumsal birliktelikle değiştirilebileceğini de kanıtladı. Ve topluma bu özgüveni verdi. Mücadele ederek kazanabilirsiniz, birlikte hareket ederek kazanabilirsiniz, paylaşarak kazanabilirsiniz ve Gezi’nin en önemli özelliklerinden bir tanesi hiç kimse kendisine ait olan bir şeyi dayatmadı başkasına. Hâlbuki bizim toplumda kim güçlüyse gücünü dayatır. Gezi’de tam tersi vardı. Herkes yanındakinin eksik yanını tamamlamaya çalıştı. Kendisinde var olan büyük olanı yanındakinin de hizmetine sundu. Paylaşmadı aslında. Paylaşmak kavramı bence tam ifade etmiyor. Biz meslek odaları olarak hiçbir zaman şunu düşünmedik: Bizim 80 bin tane üyemiz var, çadırını almış bir genç gelmiş burada neden fikir üretiyor demedik. Hatta toplantının birinde saatlerce konuşup bir mutabakat sağlanamayan bir konuda genç bir öğrenci arkadaşın ürettiği bir düşünceyle mutabakatımızı gerçekleştirdik. Gezi bu açıdan çok önemliydi. Bu toplumsal refleks mücadele ederek kazanılacak ama nasıl mücadele edilecek, nasıl kazanılacak dediğimiz zaman gezi çok iyi bir örnektir.

Toplumun mücadele ederek taleplerini gerçekleştirebileceğini, çok güçlü olan yenilmez denen, mutlak denen, bütün iktidarların toplumsal birliktelikle değiştirilebileceğini de kanıtladı. Gezi sonrası forumlarda hala insanlar o bahsettiğiniz aklı devam ettiriyor. Örneğin, büyük mitingler, eylemler örüyorlar. Forumları nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu forumlar sonuçta Gezi süre-

cinden geçtiler. Az önce söylediğimiz birlikte hareket etme, ona güç verme, büyüterek kendi sorunlarını çözme reflekslerini öyle ya da böyle sürdürmeyi ve sonuç almayı öğrendik. Bundan sonra Gezi’nin yarattığı bu refleks, toplumda etkisini ve yerini mutlaka alacaktır. Bundan sonra başarının yolu birlikte olmaktan geçiyor. Bu alışkanlık ve refleks, toplumun bütün kesimlerinde artık yer etti. Ve bu etki artarak devam edecek. Forumlarda zaman zaman yaşadığımız problemlerin de bu bakış açısının güçlenmesiyle çözüleceğini düşünüyorum.

Aslında geziden herkes bir ders çıkardı kendisine. Bence tek ders çıkarmayan iktidar. Gelelim günümüze. ODTÜ’ye bakalım. Orada da bir imar yani yol projesi var ve orada da hala yoğun bir şekilde direniş sürüyor. Belki de uzun zaman sonra rektör ve öğrenciler beraber mücadele ediyorlar. İktidar neden hala ısrarla “Ben yaptım oldu” politikasında ısrar ediyor? Aslında Gezi’den herkes bir ders çıkardı kendisine. Bence tek ders çıkarmayan iktidar. Bizim iktidarın şöyle bir yaklaşımı var: İktidar diyor ki, ‘Benim sözümün üstüne söz istemem. Ben bir şey söylüyorsam mutlaka kabul edilmelidir. Kabul edilmiyorsa, bunda yıkıcılık var, bölücülük var, bunda dış güç var, faiz lobisi var’ gibi buna böyle yaklaşıyorlar. Böyle yaklaştığı için de iktidarın durumu anlamadığını görüyorsun. İkincisi insanlar sorumluluk üstlenmeye başladılar. Bir kentin yönetilmesinde, bir projenin oluşturulmasında eğer ki kendilerine sorulmuyorsa, projelerin detayları paylaşılmıyorsa toplum buna itiraz ediyor. ODTÜ’deki proje bu iktidarın projesi değil. 1984 yılında projelendirilmiş. Ama bu proje o gün plana işlendi diye yapılacak diye bir kural yok. Gelişen zaman içinde yanlış projelendirilmiş de olabilir. Yani iktidar şunu yapsa, burada bir proje var ve bunu taraflarıyla tartışmak istiyorum dese belki de ODTÜ’deki öğretim üyeleriyle, öğrencilerle tartışmış olsa burada bir sorun çıkmayacaktı. Yani sorun sadece projenin yanlışlığında değil, yönetme tarzında da var.

“Her yerde metro, her yere metro” sloganına gelelim bu proje gerçekten gerçekleşebilir bir proje mi? Burada projenin detayları yoktur. Nasıl gerçekleşeceği bilinmiyor. Kocaman billboardlara yazmışlar 19 dakika sonra Kadıköy’den Bakırköy’desin. Ne zaman? 2019 yılında. Yani bu iktidara insanlar yerel seçimlerde oy verirse, artık Kadıköy’den Bakırköy’e 19 dakika sonra varacakmış gibi bir algı yaratılıyor. Bu çok yanlış bir şey. Bu insanları bu kadar da her şeyden bihaber zannetmemek lazım. Bu açıkgözlülük bence bu iktidarın aymazlıklarından birisidir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi diyor ki, 6 yılda 322 kilometre metro sistemi yapacağım diyor. Eğer sen beni desteklemeye devam edersen 2023 yılına kadar 770 kilometreye çıkaracağım diyor. Yani her şeyi ipotek altına almaya çalışıyorlar. Bu şu anlama geliyor, biz her şeyi bırakacağız, yalnız ve yalnız bu iktidarın Büyükşehir Belediye başkanlarına oy vereceğiz ve bekleyeceğiz. İnsanlar bu kadar bilgiden uzak değil. Şuanda İstanbul’da 141 kilometre metro var diyorlar. Hâlbuki İstanbul’da şuanda 141 kilometre metroları yoktur. İstanbul’da şuanda 12 kilometre AyazağaTaksim metrosu var, 21 kilometre de Kadıköy-Kartal metrosu var. Bu 141 kilometrenin yalnız ve yalnız 39 kilometresi metrodur. Geriye kalanı banliyö treni, hafif raylı sistemler, tramvay sistemleri ve metrobüs. Eğer ki metrobüs metroysa ben bir şey demiyorum. Bu altı yılda 322 kilometre metroyu yapma koşulları da yoktur. Bunu yapabilmeleri için yılda 54 kilometre metro yapması gerekir. Bunun finansmanının, bunun projelendirilmesinin hiçbir alt yapısı yoktur. Zemin etüdünün yapılması bile bir-iki yıl sürüyor. Taksim-Levent metro hattının silizasyonu dört yılda yapıldı. Tünel açma değil silizizasyon ihalesi 4 yılda yapıldı. Yani bu performansa bakarsak burada da büyük bir aldatmaca var. mümkün değil yapamazlar. Bizim bu konuda söyleyebileceğimiz şey şudur: Bu ülkenin kaynakları sınırlıdır. Oturup meslek odalarıyla, sendikalarla, üniversitelerle ortaklaşa projelendirilmelidir. Meslek odalarımızın bu konuda hazırladığı ulaşım raporu var ve bu bilgiler bizde var, üniversitelerde var. Yapılacak şey çok basit; karşılıklı oturulup planlama yapılması gerekiyor. Marmaray olumlu olarak değerlendirilen bir projeydi. Çeşitli çevrelerce Marmaray’ın ilk çıkışı iyi değerlendiriliyor fakat gelinen nokta beğenilmiyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Aslında proje doğru bir proje.

Yani İstanbul’un Avrupa yakasıyla Anadolu yakasını raylı sistemle birbirine bağlanması doğru bir proje. Bizim meslek odalarımız bu projeyi her zaman desteklemiştir. Ve meslek odalarımızın yaptıkları ulaşım sempozyumlarında bu her zaman talep edilmiştir. Bu süreç Türkiye’de ekonomik problemlerden dolayı duruşlar olmuş. Bu sürece 2007 yılında ihale sonuçlandırılarak, yer teslimi de yapılarak bu işe başlanmış. Başlanan proje Gebze-Halkalı’dır. Üç aşamalı bir projedir. Burada da birçok zaaf var. Zemin etüdü yapılmamış, arkeolojik kazılar ortaya çıkmış, bununla ilgili plan program yapılmamış ve geri teslimi yapılıp kazıya başlanmış. Şuanda 76 kilometrelik projenin 13,5 kilometresi olan HaremSirkeci geçiş tüpü var. Bu iktidar, yine seçim yatırımı olsun diye ve bir algı yanılmasına yol açmak için burayı hizmete açıyor. Hizmete açarken 76 kilometre olan tek projenin güvenlik sistemleri yarım. Haydarpaşa’dan Gebze’ye güvenlik sistemi yarım çünkü burada banliyö trenleri de çalış-

Biz diyoruz ki bu nedenlerden dolayı sistem bir bütün olarak tamamlanınca güvenli bir biçimde yolcu taşınmaya başlansın. mıyor. Tüp geçişte de birtakım sıkıntılar var çünkü o 13,5 kilometrelik mesafede trenin güvenlikli seyri takip edilmesi gerekiyor teknolojik olarak. Bunun için Üsküdar’a izleme istasyonu kuruluyor, bu da yaklaşık 10 milyon Euro’ya mal oluyor. Hâlbuki biz acele etmesek, projenin tamamı bitse bu harcamayı yapmayacağız. Projelendirilen ama tamamlanmayan eksikler var. Bunlardan en önemlisi acil durum lokomotifleri. Tüp geçit içerisinde olabilecek bir arıza veya başka bir problemde bir bozulma söz konusu olursa Üsküdar girişinde bir cepte hazır bir acil kurtarma lokomotifi ve Anadolu yakasında acil durum lokomotifinin beklemesi gerekir. Bu lokomotifler satın alınmamış. Ve bunların bekleyeceği cepler hazır değil. Deniliyor ki lokomotifin biri Halkalı’da bekleyecek, diğeri de Gebze’de bekleyecek ve bir arıza halinde tüp geçitteki duruma müdahale edilecek. Bu, mühendislik açısından doğru bir proje değil ki başında da böyle

Süleyman Solmaz kimdir? Süleyman Solmaz 1962 yılında Sivas-Divriği’nde doğdu. İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği mezunu olan Solmaz evli ve iki çocuk babası. İki dönem Şişli Makine Mühendisleri Odası başkanlığı görevinde bulunan Solmaz, şuanda İstanbul Makine Mühendisleri Odası şube başkan vekili ve aynı zamanda Türk Mühendis ve Mimarlar Birliği İstanbul Koordinasyon Grubu Sekreterli olarak görev yapmaktadır. projelendirilmemişti. Deneme seferleri dizel lokomotiflerinin çektiği katarlarla yapılmış, hâlbuki biz burada elektrikle çalışan lokomotiflerin çektiği katarlarla yolcu taşıyacağız. Yani test sürüşleri gerçek kullanılacak lokomotiflerle yapılmamış, farklı bir durum ve farklı bir sonuçla karşılaşabiliriz. Tüplerin birbirlerine geçişleri esnek bağlantılarla yapılmış. Bunlarda yırtılmalar olabilir. Böyle bir yırtılma söz konusu olduğunda bu tüplere su dolacak. Buna karşı nasıl bir projeyle önlem alınacak? Bu da projelendirilmemiş, yani böyle bir sistemimiz yok. Acil kapatma kapılarımız var. Üsküdar’da ve Sirkeci çıkışında. Böyle bir su dolma durumunda bu iki kapıyı kapatma dışında bu sistemde bir güvenlik tedbiri yoktur. Biz, Türk Mimarlar ve Mühendisleri Odası olarak şunda ısrarcıyız: Bu proje bir bütündür ve birbirinden ayrılmamalıdır ve bütünsellik içinde ele alınmalıdır. Çünkü sistemin bütününden sorumlu olacak olan otomatik kumanda sistemi bulunmayacaktır. Çünkü Gebze ve Halkalı arasında olacak bir parçayı açıyoruz. Trenler nerede, nasıl, hangi hızla ilerlemektedir bilinmeyecek. Dolayısıyla acil bir durumun varlığı, gerek görsel gerek işitsel olarak izlenemeyecek. Yani otomatik treni koruma olmayacaktır. Otomatik tren işletme bulunmayacak, otomatik trenin denetimi olmayacak. Biz diyoruz ki bu nedenlerden dolayı sistem bir bütün olarak tamamlanınca güvenli bir biçimde yolcu taşınmaya başlansın. Biz bu bütün bilgileri de yine odamızın bir üyesi olan bu projedeki 2002’den 2008’e kadar projelendirme konusunda yöneticilik yapan üyemizden elde edebiliyoruz. Ne demir yolları, ne Ulaştırma Bakanlığı bu konuyu bizimle paylaşmıyor ve toplumla da paylaşmıyor.


EGITIM

Vali’den öğrencilere ilginç tavsiye

(

13

30 Ekim 2013

Ali için direnişe devam

Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde düzenlenen 2013 Eskişehir Kültür Başkenti etkinliğine katılan AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik ve Vali Güngör Azim Tuna öğrencilerin protestosuyla karşılaştı. Polis, Ali’nin katilinin AKP’nin polisi olduğunu söyleyen öğrencilere saldırdı, 15 öğrenci gözaltına aldı.

Öğrencilere öğüt veren Vali Ahmet Altıparmak, Erzurum’da okumanın avantajlarını sıraladı. Vali Altıparmak, şunları söyledi: “Eğitimin en iyi olduğu yerler dünyada kuzey bölgelerdir. Soğuk iklimlerde dersle ilgilenme daha fazla olur. Sıcağın gevşettiğini biliyoruz. Üniversite çağı, dost edinme, tanış edinme anlamında çok önemlidir. Kendimden pay biçerek diyorum. Çalışma arkadaşlarım dışında edindiğim en önemli arkadaşlar okul çağındaki, sınıfımızdaki arkadaşlarımızdır. Yarenin çok olmasını istiyorsanız bu dönemleri iyi değerlendirin. Ama asla ve asla yaren olacak diye sizi ineklikle suçlayacaklardan uzak durun. Derhal onunla ilişkinizi kesin. Bu bir fırsattır. Fırsatın telafisi yoktur arkadaşlar bunu kaçırmayın” YARIN EĞİTİM

Ek yerleştirme şart

Türk milli eğitiminin önemli sorunlarından birisi olan Anadolu liselerindeki kontenjan açıkları yıllardır çözülemiyor. Bu önemli konuya Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanlığı öneriler getirmeye devam ediyor. İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan’ın konuyla ilgili açıklaması şöyle: “Anadolu liselerinde şu anda 50 bin üzerinde boş kontenjan bulunmaktadır. Bu liselerde okumak isteyen yüz binden fazla öğrencinin hakkı beceriksiz yöneticiler tarafından gasp edilmektedir. Devletin imkânları ve kaynakları bilerek ve kasten heba edilmektedir. Artık bu sorun Anadolu liselerinin puanları en az 10 puan düşürülerek çözülmelidir. İstanbul’da olduğu gibi Anadolu’da da Anadolu liselerinin büyük bir çoğunluğunda kontenjanlar henüz doldurulmamıştır. YARIN EĞİTİM

istanbul ELİF CENGİZ

Daha önce forumlarında aldıkları kararla, kütüphanelerinin ismini Ali İsmail Korkmaz Kütüphanesi olarak değiştirmek isteyen Anadolu Üniversitesi öğrencileri, topladıkları binlerce imzayı rektörlüğe teslim etmek için sabah saatlerinde kampüste toplandı. Hüseyin Çelik ve Güngör Azim Tuna’yla birlikte gelen çok sayıdaki polisi protesto etmek ve imzaları rektörlüğe teslim etmek isteyen öğrenciler yürüyüşe geçti. Polis tarafından adeta işgal edilen üniversitede demokratik haklarını kullanmak isteyen öğrenciler yine polis saldırısı ile karşılaştı.

Ali unutulacak sanıyorlar Polislerin üniversiteden ayrılmasının ardından imzalarla birlikte rektörlüğe yüründü. Önce içeride yetkili kimse yok denilerek geri gönderilmeye çalışılan öğrencilerin direnmesi sonucu, Rektör Yardımcısı Mustafa Cavcav görüşmeyi kabul etti. Ali’yle ilgili hiçbir açıklama yapmayan Rektör Davut Aydın’ın öğrencisine sahip çıkmadığını belirten temsilciler binlerce imzayı teslim ederek görüşmeyi sonlandırdı.

taleplerini ilettiler. Öğrencilerin bu taleplerinin karşısına bile ÖGB’ler dikildi. Rektörlük binasının kapılarını kilitleyerek giriş çıkışı engellemek isteyen ÖGB, öğrencilerin taleplerini bile iletmesine müsaade etmek istemedi. Öğrenciler engel tanımayarak rektörlük binası kapısını sökerek içeriye girdiler. Öğrenciler adına rektörlükle görüşen temsilciler taleplerini iletti. Görüşmenin ardından öğrenciler söktükleri kapıyı tekrar yerine taktılar.

Senatoda gündem olacak Talep etmek bile yasak Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü Öğrenciler, rektörlüğe Eskişehir öğrencilerin haklı talepleri karşısınhalkının imzalarıyla Ali’nin adı- da bürokratik engeller çıkarmaya nın kütüphaneye verilmesine dair çalışsa da öğrencilerin taleplerini

Senatoya taşımak zorunda kaldı. Rektörlük 15 gün içerisinde konuyu senatoda tartışarak resmi bir açıklama yapacak. Öğrencilerin açıklaması; “Rektörlükle görüştük, isteklerimizi sunduk. Senatoda görüşüleceğini söylediler. Ancak izlediğimiz kadarıyla çok da önemli bir cevap alamayacağız gibi. Evrak kayıta da verdik topladığımız imzaları… Bize dilekçenin geri dönüşü de olacağını söylediler. Bugün okulda yaşadığımız durumu da anlattık. Kesin bir cevap alamadık aslında alamayacağımızı da tahmin ederek gittik… Ali İsmail Korkmaz için her zaman direnmeye devam edeceğiz…”

Cinsiyetçi müdür derhal istifaya

Öğrenci affı geliyor

Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu ve beraberindekiler, öğretim üyelerinin özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin hazırladıkları raporu sunmak için YÖK Başkanı Prof. Dr. Çetinsaya’yı makamında ziyaret etti. Ziyaretin ardından yapılan ortak basın açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Çetinsaya, bir gazetecinin, “Öğrenci affına ilişkin çalışmaların yapıldığına dair Meclis’ten haber geldi. Bu konuyla ilgili çalışmalarınız ne durumda?” sorusuna, “Teknik olarak inceleme aşamasındayız. İnceliyoruz” yanıtını verdi. YARIN EĞİTİM

Dershane onları da karıştırdı

Son günlerde kamuoyunda sıkça tartışılan dershaneler konusu, Yeni Akit gazetesi yazarlarının da gündemindeydi. Gazete yazarlarından Faruk Köse ve Asım Yenihaber dershanelerin kapatılmasına sert bir dille karşı çıkarken Abdurrahman Dilipak ise kapatılmanın eğitim sisteminin kalitesini arttıracağını öne sürdü. Hükümete uyarılar içeren Faruk Köse’nin yazısında özellikle ‘Kapatırsan, bu tek anlam taşır: ‘Politik infaz!’ ifadesi dikkat çekti. Köse, ayrıca yazısında dershanelerin fakir öğrenciler için fırsat eşitliği getirdiğine de değindi. YARIN EĞİTİM

Atanan öğretmene de huzur yok Yıllarca atanmayı bekleyen öğretmeni olmak üzere, 70 bine öğretmenler, atandıkları yakın öğretmenin norm fazlası takdirde de sorunlarının durumuna düştüğünü belirtiyor bitmediğini söylüyor. Dikkat ve bu öğretmenlerle ilgili adım çekmek istedikleri en önemli atılmadığını vurguluyor. Kesintisiz konuların başını ise eş durumu, 8 yıllık eğitim sisteminde bile mazeret atamalarının bile bakanlığın resmi rakamlarına göre yapılmaması, atanamama, 113 bin öğretmen ihtiyacı varken, ücretli öğretmenlik, her koşulda 4+4+4 eğitim sistemi ile birlikte ücretlerin çok düşük olması bırakın bu ihtiyacın giderilmesini çekiyor. Sendika yöneticileri, var olan öğretmenlerden 70 bini hükümetin 4+4+4 sistemine norm kadro fazlası durumuna yönelik aceleciliği yüzünden, düştü. Norm kapalı gerekçesiyle okulların plansız ve programsız bir öğretmen aileleri parçalandı. dönüşüme uğradığını, 30 bini sınıf YARIN EĞİTİM

KPSS başvuru tarihleri açıklandı

ÖSYM binlerce memur adayının beklediği 2014 KPSS sınav başvuru tarihlerini açıkladı. 2014 KPSS başvuru tarihlerini ÖSYM kendi sitesinden duyurdu. ÖSYM 2014 KPSS başvuru tarihlerini ve diğer tüm sınav başvuru tarihlerini de açıkladı. Tüm sınavların yer aldığı sınav tarihleri: 1.Kamu Personel Seçme Sınavı2014-KPSS Lisans 05.07.2014 -06.07.2014 2.Kamu Personel Seçme Sınavı2014-KPSS Öğretmenlik Alan Bilgisi (ÖABT) 13.07.2014 3.Kamu Personel Seçme Sınavı2014-KPSS Ortaöğretim/Önlisans (Önlisans Düzeyi) 27.09.2014 4.Kamu Personel Seçme Sınavı2014-KPSS Ortaöğretim/Önlisans (Ortaöğretim Düzeyi) 28.09.2014 ÖSYM tarafından Ortaöğretim / Önlisans ve Lisans düzeyi KPSS başvuru tarihleri ile ilgili resmi bir açıklama henüz yapılmamıştır. Ancak tahmini başvuru tarihleri şu şekildedir:2014 KPSS Lisans Başvuru Tarihi: Mayıs ayının ilk haftası. 2014 KPSS (Ortaöğretim – Önlisans): Haziran ayının ilk haftası. YARIN EĞİTİM


LISENIN GUNDEMI

14

30 Ekim 2013

Abbasağa Liseli Forumu ODTÜ için fidan dikti

Merkezi sınav tarihleri belli oldu

ODTÜ’deki ağaç katliamının ardından ODTÜ Ormanı’nı fidan diken öğrencilere polis saldırdı. Forumlar ve üniversite forumları ODTÜ için buluşurken Abbasağa Liseli Forumu da ODTÜ’deki direnişe destek oldu. “Her yer ODTÜ her yer direniş” sloganıyla Beşiktaş Kartal Heykeli’nden Abbasağa Parkı’na yürüyen liseliler, Abbasağa Parkı’na fidan dikti. İSTANBUL ceday avcı

MEB, SBS yerine getirilen yeni liseye geçiş sisteminin tüm ayrıntılarını belirledi. Bu sene 8.sınıflar 6 dersten her dönem bir sınav olmak üzere toplam 12 sınava girecek. 6 dersten ilk sınavlar ise 28-29 Kasım’da yapılacak. Öğrencilere ders başına 20 soru sorularak 40 dakika süre verilecek. İkinci dönem merkezi sınavlar ise 10-11 Mayıs tarihleri arasında yapılacak. Yılsonunda puanlama ise 700 tam puan üzerinden olacak. Yeni sınav sistemiyle, adaletsizliği yaratan elemeci sınavların sayısı arttırılmış oldu. YARIN EĞİTİM

Bayram tatilinin son günü iş makineleri ve dozerlerle ODTÜ Ormanı’na girilerek ağaçlar kesildi. Ağaçların kesilmesinin ertesi günü ODTÜ öğrencileri buluşarak ağaç katliamının yapıldığı alanda fidan dikti. İş makineleri bu kez de ODTÜ’lülerin diktiği fidanları söktü. Ağaçların kesilmesine ve bir kez daha dikilen fidanların sökülmesine tepki gösteren öğrencilere polis saldırdı. ODTÜ’de öğrenciler polis saldırısına direnirken forumlar ve üniversite forumları ODTÜ için eylem yaptı. Abbasağa Lisesi Forumu da “ODTÜ’deki mücadele bizim de mücadelemizdir.” diyerek önce Beşiktaş Kartal Heykeli’nden Abbasağa Parkı’na yürüdü. Parka gelindiğinde ODTÜ için temsili bir fidan dikildi.

Liseli kadınlara kantin yasaklandı

dü. Liselilerin yürüyüşüne Beşiktaş halkı da alkışlarıyla destek verdi. AbODTÜ için fidan dikildi 21 Ekim Pazartesi günü liseli foru- basağa Parkı’na gelen liseliler ODTÜ munda ODTÜ’deki ağaç katliamı ve ile dayanıştığını göstererek temsili bir polis saldırısı konuşuldu. ODTÜ’ye fidan dikti. destek olmak için bir şeyler yapılması gerektiğini konuşan liseliler fidan Liseli forumundan ODTÜ’ye destek dikme kararı aldı. 24 Ekim Perşembe Abbasağa Liseli Forumu 21 Ekim günü “Diren ODTÜ liseliler seninle” günü forumun ardından ODTÜ pankartını hazırlayan liseliler Beşiktaş için Barbaros Caddesi’nden Kartal Kartal Heykeli’nde buluştu. “Her yer Heykeli’ne yürüyerek “Biz de GeODTÜ her yer direniş” , “Bu daha zi Parkı’nda ağaçları kestirmeyerek başlangıç mücadeleye devam” slogan- AKP’nin önünde durmuştuk. Buları atılarak Abbasağa Parkı’na yürün- gün rant sağlamaya çalışan AKP’ye

direnen ODTÜ’lülerin mücadelesi bizim de mücadelemizdir.” açıklaması yapmışlardı. Direnişi liseliler sürdürüyor Gezi Direnişi’nde barikatlarda olan liseliler direnişin ardından forum yapmaya başladı. Hükümetin liseliler üzerindeki baskı ve tehditleri sürerken liseliler forumlara gelerek sözünü söylemekten çekinmedi. Forumlarda siyaset konuşulurken bir yandan da Gezi Direnişi’ne de sahip çıkılıyor. Abbasağa Liseli Forumu ilk eylemini

Gezi Direnişi sürdüğü sırada kafasından gaz kapsülü ile vurulan, hala uyanamayan Berkin Elvan için yapmıştı. “Diren Berkin liseliler seninle” diyerek Berkin’e sahip çıkan liseliler bu kez ODTÜ’deki direnişe sahip çıktı. Direniş forumlara taşınmışken liseliler de forumlarında direnişi konuşmaya ve sahip çıkmaya devam ediyor. Haksızlığa, baskıya ve ranta karşı liseliler mücadeleyi sahiplendiklerini liseli forumunda aldıkları kararla gösteriyor.

Lise-Der’liler toplantıda buluştu Lise-Der, 26 Ekim Cumartesi günü İstanbul’da bir araya gelerek toplantı yaptı. Toplantıda önümüzdeki dönemde neler yapılacağı, eğitimi kaosa çeviren AKP’nin liselilere yönelik baskıcı politikaları konuşuldu. Liselilerin en önemli sorunu olan elemeci sınav sistemi ise toplantının ana gündemiydi. Lise-Der’liler “Elemeci sınavlar öğrencinin başarısını ölçemezken eşit imkanlar sunulmadığı için adaletli bir sistem de olmuyor. Liselilerin önüne konan sınav barikatları liseli arkadaşlarımızın hayatına mal oluyor.” dedi. Lise-Der “Sınavsız üniversite istiyoruz, ÖSYM’den hesap soruyoruz” diyecek ve 15 Kasım Cuma günü 16.00’da ÖSYM binasına gidecek. Liselilerin talepleri doğrultusunda

Çocuk işçi eğitimden uzak kalıyor

dosya hazırlanarak elemeci sınavlarda eşitliğin, güvenilirliğin olmadığı belirtilerek, öğrencinin başarısını ölçmeyen sınavların kaldırılması talep edilecek. Eskişehir’de liseliler forum yapacak Eskişehir’deki Lise-Der’liler de 29 Ekim Salı günü toplantı yaptı. Toplantıda İstanbul’da alınan kararlar ve elemeci sınavlar konuşuldu. Elemeci sınavlara aylarca çalışılmasına rağmen emeklerin karşılığı alınmıyor, ÖSYM’nin şifre skandallarıyla karşılaşılıyor. Lise-Der’liler Eskişehir’de Perşembe günü 15.00’da “ÖSYM’den hesap sor” diyerek stant açacak. Toplantıda konuşulan diğer bir konu da liseli forumu oldu. Eskişehir’de liseliler lise sorunlarını konuşmak için 3 Kasım’da forum yapacak. YARIN EĞİTİM

file:///C:/Users/Onur/Downloads/lise-der2%20(1).jpg

İstanbul

Eskişehir

Liseliler İspanya’da grevdeydi

Bitlis’in Ahlat ilçesinde ve çevre illerde çocuklar eğitim döneminde tarlada patates işçisi olarak çalıştırılıyor. İşçi çocukların yüzde 80’ini ise kızlar oluşturuyor. Çaalışan öğrenciler okuldan 2 ay uzak kalıyor. 2 ay okula gidilmemesi ve konuların kaçırılması ise öğrencilerin eğitim hayatlarında başarısızlığı getiriyor. İşçi çocukların diğer bir sorunu ise fazla mesai yapmaları. Okula gidemeyip çalışan çocuklar günde 10-12 saat tarlada kalıyor. Ailelerin ise birçoğu çalışabilecekken çocuklarını tarlaya gönderiyor. YARIN EĞİTİM

Öğrencilerin okul yolu çilesi bitmedi

Gezi ruhuyla mücadelemiz sürüyor Gezi Direnişi’nde meydanlara çıkıp haklarımızı arayarak liseliler birleştik. Liseli forumunun başlamasıyla hem ülkedeki sorunlar konuşulurken hem de lise sorunları konuşuyoruz. ODTÜ’deki direnişe sahip çıkıyoruz. Bizi meydandan uzaklaştırmak isteyip fikir üretmeyen nesil isteyen AKP hükümetine karşı mücadelemiz Gezi ruhuyla sürüyor. Forumlarda bir araya gelerek liselerdeki sorunlarımızı konuşmaya, Gezi Direnişi’ni liselerimizde sürdürmeye devam edeceğiz. 4+4+4 eğitim sistemi çıkmazdayken, dershaneler ticari işletmelere dönüştürülerek paralı eğitim sürdürülüyorken, meslek liseliler stajlarda sömürüye maruz kalıyorken LİSE-DER’liler olarak eğitimi kaosa çeviren AKP hükümetine karşı mücadelemizi sürdüreceğiz.

Trabzon’da kızlı-erkekli merdiven çıkıyorlar açıklamalarından sonra AKP cinsiyetçi eğitim uygulamalarına bir yenisini ekledi. Diyarbakır Çınar İlçe Milli Eğitim Müdürü liselerde kız öğrencilerin kantine girmesini yasakladı. Toplantıda açıklamayı yapan İlçe Milli Eğitim Müdürü kantin katına nöbetçi öğretmen görevlendirilmesini söyledi. Yasağa gerekçe olarak “Kantin çalışanları ile kız öğrencilerimiz arasında sorunlar oldu.” dedi. İlçe Milli Eğitim Müdürü’nün açıklamasıyla Çınar ilçesinde lise kantinleri kızlara yasaklanmış oldu. YARIN EĞİTİM

İspanya’da eğitim reformunu ve öğrencilerin burslarının azaltılıp üniversite kayıt harçlarının artırılmasını protesto eden liseliler derslere girmeyerek 3 gün süren grev yaptı. Yüz binlerce öğrencinin katıldığı grevde devlet okullarındaki eğitimin kötüleştiğini, bursların azaltıldığını belirten öğrenci sendikaları “Hükümetin hedefi daha az öğrenciyi üniversiteye göndermek. Sadece parası olanın okumasını istiyorlar’’ açıklamasını yaptı. 70’ten fazla ilde yürüyüşler düzenlenerek ‘“Eğitimsiz gelecek yok’’, ‘“Özelleştirmeye hayır’’, ‘“Ne eğitim reformu ne kesinti” yazılı dövizler taşındı. Lise öğrencileri “Sınıflardaki öğrenci sayıları normalin çok üstünde. Öğretmen sayısı ise azaldı.” diyerek devlet okullarında eğitime artık önem verilmediğini, parası olanın üniversite kazanabileceği bir sistem getirildiğini söyledi. YARIN EĞİTİM

Afyonkarahisar’ın Dinar İlçesi’ne 25 kilometre uzaklıktaki Çayüstü, Karataş ve Cumhuriyet köylerinde taşımalı eğitim gören öğrenciler, servis ihalesi yapılmadığı için tehlikeli olmasına rağmen traktör römorkunda 6 saat yolculuk yaparak okullarına gidiyor. 2 yıldır süren bu soruna hala çözüm bulunmuyor. Okullar 1,5 ay önce açılmış olmasına rağmen traktörle okula geç kalındığı için birçok öğrenciye devamsızlık uyarısı geldi. Dinar İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Caner Özdemir ise servis ihalesinin 28 Ekim’de yapılacağını söyledi. YARIN EĞİTİM


DUNYA

15

30 Ekim 2013

Dinleme skandalı

ABD’nin Ulusal Güvenlik Kurumu(NSA), tüm dünyada telefon konuşmalarını dinlediği ortaya çıktı. NSA’nın dinledikleri arasında Almanya, Fransa ve İspanya başbakanları da var. Tüm dünya, dinlemenin kabul edilemez olduğunu ve ABD’nin konu hakkında açıklama yapması gerektiğini söylüyor.

Dünya Turu

Romanya

Özerklik istiyorlar

Romanya’da nüfusun yaklaşık yüzde 6’sını oluşturan Macarlar, yaşadıkları bölgenin özerkliği için gösteri yürüyüşü düzenledi. Gösteriler, Targu Secuiesc dahil olmak üzere Transilvanya’da 14 bölgede düzenlendi. Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de binlerce kişi “Szeklerland’a özgürlük” yazılı pankartla, Romanya Büyükelçiliği’ne yürüdü. Gösteri boyunca, “Szeklerland Romanya değil” sloganı atıldı. Macaristan’ın Debrecen ve Szolnok kentlerinde, benzer gösteriler yapıldı. Gösterileri organize eden Yurttaş İşbirliği Forumu, Szekler’in özerkliğinin dikkate alınması için Romanya Hükümeti’ne ve Avrupa Birliği’ne bir dilekçe yollayacağını açıkladı. Romen siyasetçiler, Macar azınlığa özerklik verilmesine karşı çıkıyorlar. YARIN DÜNYA

Dünya Oğuzhan özkan

ABD’de Ulusal Güvenlik Kurumu’nun (NSA) Iphone, Blacberry ve Android telefonlardaki verileri koruyan güvenlik kodlarını kırdığı bildiriliyor. İstihbarat servisleri, bu yolla cep telefonu kullanıcılarının telefon rehberine girebilecekleri ve aranan numaraları görebilecekleri belirtiliyor. NSA ve İngiltere’deki devletin dinleme servisi GCHQ (İngiliz Devlet İletişim Merkezi), söz konusu telefonların güvenlik kodlarını kırmak için birlikte çalıştı. İngiliz ve Amerikan istihbarat servislerinin, bu telefonları kullananları kitlesel çapta izlemeye alıp almadığı hakkında kesin bir bilgi yok.

Fransa’da 70 milyon telefon konuşması kaydedildi NSA’nın, 10 Aralık 2012- 8 Ocak 2013 tarihleri arasında 70 milyondan fazla telefon görüşmesini kaydettiği belirtildi. NSA’nın, Fransa’da belli telefon numaralarından yapılan konuşmalarını otomatik olarak kayıt altına aldığını, gönderilen kısa mesajları da kaydedildiği belirtiliyor. NSA’nın, iş ve siyaset dünyasından üst düzey kişileri de dinlediği söylentiler arasında. Obama, Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’yi arayarak Fransa’nın kaygılarını gidermeye çalıştı. Fakat Hollande yaptığı açıklamada, telefon dinleme iddialarının Fransız vatandaşların gizlilik hakkının ihlali olduğunu, dost ve müttefikler arasında bu türden uygulamaların

kabul edilemez olduğunu söyledi. Almanya: Casusluk kabul edilemez Almanya Başbakanı Merkel de, ABD tarafından dinlenmiş olma ihtimaline karşı Obama’yı aradı. Merkel, dostların birbiri hakkında casusluk yapmasının kabul edilemez olduğunu söyledi. Merkel, dost ülkeler arasında karşılıklı güvenin gerekli olduğunu, bu yüzden ABD ile yeniden güven ortamının oluşturulması gerektiğini belirtti. Almanlar da dinleme skandalının ortaya çıkması sonrası, ABD’yi ve NSA’yı protesto etmek için sokaklara çıktı. Protestolarda dinlenilmiş olma ihtimalinin bile kötü olduğu, ABD’nin özel yaşamlara saygı duyması gerektiği belirtildi.

İspanya açıklama bekliyor NSA’nın, İspanya’da, 10 Aralık 2012- 8 Ocak 2013 tarihleri arasında, 60 milyon telefon görüşmesini dinlediği söylenmişti. İspanyol basını, NSA’nın arayan ve aranan kişinin numaralarını ve bulundukları mevkiyi bilgi olarak topladığını, fakat görüşmelerin içeriğine dokunmadığını yazdı. İspanyol basını ayrıca, NSA’nın telefon görüşmelerinin yanı sıra milyonlarca cep mesajı ve e-maili izlediğini bildirdi. İspanya, ortaya çıkan iddialar üzerine, ABD’den bir açıklama bekliyor. ABD’nin İspanya Büyükelçisi iddialarla ilgili ‘şüphelere’ açıklık getirileceğini söyledi. Büyükelçi, haberlerin doğru çıkması durumunda yapılanların ‘uygunsuz ve kabul edilemez’ olduğunu belirtti.

Üniversiteyi işgal ettiler Bulgaristan’da, üniversiteliler Başbakan Plamen Oreşarski’nin koalisyon hükümetine karşı protesto eylemlerini sürdürüyorlar. Öğrenciler, başkent Sofya’daki en eski ve en büyük üniversite olan Sveti Kliment Ohridski Üniversitesi’ni kuşattı. Kapılara asma kilit takarak, 28 Ekim Pazartesi gününden itibaren üniversitedeki tüm çalışmaları iptal ettiklerini bildiri yayınlayarak duyurdular. Öğrenciler, bildiride mevcut hükümetin istifasını ve parlamentonun feshiyle birlikte erken seçimlere gidilmesini talep ettiler.

“Ahlaklı olmak günah değil” Üniversite Rektörü, üniversitenin Rektör Kurulu’nun toplanacağını ve gelişmeleri görüşeceğini bildirdi. Amfi işgalinden sonra üniversite binasını kontrol altına almayı karar veren öğrenciler, binanın ana girişine “kuşatma” yazılı pankart astılar. Öğrencilerin üniversite içine astığı “Ahlaklı olmak günah değil” pankartı dikkat çekiyor. 50 öğrencinin üniversitenin tüm kapılarından girişi engelledikleri gelen bilgiler arasında. YARIN DÜNYA

Irak’ın başkenti Bağdat’ın 8 farklı bölgesinde, sabah saatlerinde bomba yüklü araçlarla patlamalar gerçekleşti. İlk belirlemelere göre 42 kişi yaşamını kaybederken, 54 kişi yaralandı. Güvenlik kaynaklarının verdiği bilgiye göre Bağdat’ın farklı noktalarında eş zamanlı olarak bomba yüklü araçlarla saldırı gerçekleştirildi. Saldırılar, halk pazarları ve park alanları gibi açık alanlarda gerçekleşti. Yetkililer, ölü sayısının artmasından endişe ediyorlar. Irak’ta son haftalarda bomba yüklü araçlarla gerçekleştirilen saldırılarda artış olduğu görülüyor. Sadece, Ekim ayında gerçekleştirilen saldırılarda, şu ana kadar 600’e yakın kişinin yaşamını yitirdiği belirtiliyor. Birleşmiş Milletler yaptığı açıklamada, geçen ay Irak’ta meydana gelen bombalı saldırılarda binden fazla kişinin öldürüldüğünü belirtmişti. YARIN DÜNYA

Bombacıya linç

Afganistan’ın Gazne şehrinde, düğün konvoyuna bombalı saldırı düzenleyen kişinin, halk tarafından sopa ve taşlarla öldürüldüğü bildirildi. Gazne Valisi Musa Han Akberzade, yaptığı açıklamada, “Halk, bombalı saldırıyı düzenleyen kişiyi buldu. Şahıs, bombayı yol kenarına yerleştirdiğini itiraf etti. Halk da onu kendi elleri ile öldürdü” dedi. Vali Akberzade, saldırıdan dolayı halkın çok kızgın olduğu için polisin olaya müdahale edemediğini belirterek, “Hükümetin araştırmaları da suçun bu şahıs tarafından işlendiğini gösteriyor” ifadesini kullandı. Gazne’nin Andar İlçesi’nde yol kenarına yerleştirilen patlayıcının, bir düğün konvoyunun geçişi sırasında patlaması sonucu 14’ü kadın 18 kişi yaşamını yitirmiş, patlamada 5 kadın yaralanmıştı. YARIN DÜNYA

Brezilya

Meclise giriyorlar

Kan durmuyor

Afganistan

Şili’de 2 yıl önce öğrenciler meydanlara inip, hükümetin eğitim politikalarına karşı tepki göstermişti. Eğitim reformu mücadelesi, Şili’de 1990’da diktatörlüğün son bulmasından bu yana gerçekleşen en büyük protesto hareketi oldu. 2011 yılında bir gösteri dalgasıyla başlayan hareket, 2012 yılı boyunca da devam etti. Öğrenciler şimdi de siyasete atılıyor. Aralarında Camila Vallejo’nun da olduğu öğrenci liderleri, milletvekili seçimlerinde aday oldu. Komünist Gençlik Hareketi üyesi Camila Vallejo, Karol Carilo ve Giorgo Jackson, 17 Kasım’da gerçekleşecek kongre seçimlerine aday oldular. Camila Vallejo, kongreye girmeyi başaracaklarını belirterek, “Toplumun taleplerini değiştirecek bir siyaset alanı açacağız” dedi. Giorgo Jackson ise niçin aday olduklarını, “Seyirci olmak değil, aktör olmak önemli” diyerek açıkladı. Giorgo Jackson’un kongreye girmesi bekleniyor. Şili’deki mevcut yasalardan dolayı küçük siyasi partiler ve bağımsız adayların milletvekili seçilmesinin zor olduğu belirtiliyor. YARIN DÜNYA

Yine sokaktalar

Brezilya’da, Haziran ayında toplu taşıma ücretlerine yapılan zam tüm ülkede protesto edilmişti. Eylemciler, Toplu taşımanın ücretsiz olmasını talep eden ‘Ücretsiz Ulaşım Hareketi’nin (Movimento Passe Livre) liderliğinde Sao Paulo kentinde düzenlenen eylemde bir araya geldi. Eyleme yüzlerce kişi katıldı. Eylem öğle saatlerinde belediye tiyatrosu önünden barışçıl bir şekilde başladı. Fakat ilerleyen saatlerde “Kara Blok” ulaşım araçlarına ve bilet gişelerine saldırıldı. Otobüs terminaline saldıran maskeli eylemciler, bir otobüsü ateşe verdi, bilet makinelerini tahrip etti. Bölgedeki 4 banka da saldırıya uğrarken, 15 ATM göstericilerce tahrip edildi. Güvenlik güçlerinin göz yaşartıcı gazla müdahale ettiği olaylarda en az 78 kişi gözaltına alındı. YARIN DÜNYA


YAKLASIMLAR

16

30 Ekim 2013

Köy Enstitüleri’nden Gezi Direnişi’ne… yazdı

Köyleri, köylüyü eğiterek düşünen özgür bireyler yaratılması ve bu beyinlerin yönetimlerde söz hakkının olması adına kurulan ve 1953 yılında kapattırılan Köy Enstitüleri’nin; kuruluş nedenlerini sıralayan Köy Enstitüleri’nin mimarı Hasan Ali Yücel: “Biz, istiklal mücadelesinden itibaren sosyal hayatımızda yaptığımız büyük devrimleri köylere götürecek adam yetiştirmek isteriz. Çünkü ümmet devrinin böyle bir adamı vardır. Bu, imamdır. İmam, insan doğduğu vakit kulağına ezan okuyarak, vefat ettiği vakit mezarının başında telkin vererek, doğumundan ölümüne kadar bu cemiyetin manen hâkimidir. Bu manevi hâkimiyet, maddi tarafa da intikal eder. Çünkü köylü hasta olduğu vakit de sual mercii imam olur. Biz imamın yerine, köye devrimci düşüncenin adamını göndermek istedik” Hasan Ali Yücel’in ütopyasını süsleyen düşünce adamlarının Anadolu’ya gönderilmeyişinin üzerinden geçen yarım asrın sonunda ümmet devrinin adamlarının ülkede iktidara gelmesiyle beraber Türkiye’de yeni bir dönem başlamış oldu. Ümmet devrinin adamlarının kurduğu AKP Hükümeti; otoritesini sağlam zemin üzerine oturtmak adına yarattığı baskı politikalarını topluma dayatma çabası verdiği süreçte Gezi Direnişi’yle karşılaştı. İlk başta doğa katliamına karşı verilen bir mücadele olarak başlayan Gezi Direnişi, AKP’nin akla izana sığmayan şiddet politikalarıyla birleşerek toplumsal bir halk hareketine döndü.

Kentte yaşam hakkının savunulması, Sünni İslam anlayışına karşı inanç ve ibadet özgürlüğünün korunması, polis terörüne karşı tepki gibi ortak taleplerde buluşan halkın bir arada yaşama isteği toplumun farklı renklerini bir araya getiren bir ivme oldu. Bu eylemle halk; yoksulluğun, yoksunluğun, adaletsizliğin, düşüncenin ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin, neo liberal ekonomi politikalarının, gözaltındaki siyasi kayıpların, yasakların hesabını sordu AKP’den. Gezi Direnişi’yle: Hukuksuzluk karşısında suskun kalmanın hukuksuzluğa ortak olunduğu gerçeği belgelendi. Toplum; Gezi Direnişi’nde 12 Eylül’den bu yana sistemle yüzleşme cesaretini gördü kendinde… Gezi Direnişi’nde

yıldızlara uğurladığımız gencecik bedenler AKP hükümetinin kaç ayar olduğunu gösterdi dünyaya! Gezi Direnişi’nde AKP hükümetinin aldığı yara gösteriyor ki toplumsal dayanışmanın, ortak aklın etrafında birleşmesi neticesinde, devlet yönetiminde daha fazla söze ve ağırlığa sahip olabileceği gerçeği su yüzüne çıktı. Köy Enstitüleri’ni kapattıracak kadar güce sahip olan ümmet devrinin adamları Gezi yenilgisiyle artık ülkede at koşturamayacağını anlamışlardır. Gezi Direnişi’nden sonra geliştirilen forumlar bizim yıllardır düşlediğimiz “Doğrudan demokrasiye katılım” modelinin minyatür örnekleridir. Bu forumlarla halk; kaygılarıyla, beklentileriyle, yaşama dair önerileriyle, talepleriyle doğrudan sürece müdahil oldu. Halkın fikirleriyle yönetime

dâhil olması, merkeziyetçi yönetim anlayışının geçerliliğini yitirmesi ile eş anlamlıdır. Artık Türkiye’nin Ankara merkezli tek tip yönetim modeliyle yönetilmeyeceğini forumlarla belgelemiş olduk. Forumlarda sadece hükümetin anti demokratik politikaları değil, sistem top yekün tartışılıyor, sistemin alternatifleri geliştiriliyor, bir zamanlar ret ve inkâr politikalarıyla öteki halkların isimlerini bile ağızlarına almayan, ulusalcı Kemalistler, Kürt sorununu konuşup, Ermenilerle haldaş olmanın yöntemlerini tartışıyor. Bu nedenledir ki; Gezi Direnişi’nin ardından inşa edilen sokak forumları Sosyalist hareketlerce iyi tahlil edilebilirse, doğru yorumlanabilirse Türkiye tarihsel anlamda önemli bir köşeyi dönmüş olacak. Gezi Direnişi’nden elde edilen kazanımların,

Hasan Ali Yücel’in ütopyasını süsleyen düşünce adamlarının Anadolu’ya gönderilmeyişinin üzerinden geçen yarım asrın sonunda ümmet devrinin adamlarının ülkede iktidara gelmesiyle beraber Türkiye’de yeni bir dönem başlamış oldu.

ÖZTÜRK POLAT

Türkiye’de iz bırakan bir dizi şey sayılabilir ama bunlardan pozitif anlamda değerlendirilebilenlerin oranı düşüktür. Adı hep vurgulanan ise kuşkusuz Köy Enstitüleri’dir.Öztürk Polat, enstitülerin kapatılmasıyla yaratılmak istenen toplumun AKP ile gündeme geldiğini anlatıyor yazısında.

ODTÜ direnişine rehber olması, Abbasağa Forumu’nun Kuğulu Parkı Forumu’na model teşkil etmesi, Ankara’nın Kuğulu’da sistemi sorgulama girişimi, hareketin Anadolu’da hayat bulacağının emaresidir. Gezi, ODTÜ ve park forumları; Hasan Ali Yücel’in ütopyasını süsleyen “Halk adamlarının Anadolu’ya gitmeleri” ne rehberlik edecektir. Öztürk Polat Cemil Kırbayır Kültürevi Derneği üyesi

İnsanda şiddetin kaynağı GÜLSEN ÇAKIR yazdı

Ötekileştirmenin toplumun içine nüfuz ettirilmeye çalışıldığına değinen Gülsen Çakır’ın konuyla alakalı yazısını aynen yayımlıyoruz.

İnsanoğlunda kötülüğün kaynağını anlamamızı sağlamak için eski söylencelere başvurmak gerekmektedir. Âdem ve Havva’nın cennetten kovulmaları söylencesi başlangıçta kötülük olarak değerlendirilmemişti. Tevrat’ta bu olay insanın kendini özgürleştirme sürecinin başlangıcı olarak, Tanrı’nın güvenli kollarından kendini tanımaya giden bir süreç olarak görülmüştü. İncil’de bu tavır günah olarak değerlendirildi. Aydınlanma çağına kadar da bu düşünce böylece devam etti. Günümüzde sekülerleşme anlayış bu yöndeyken dinsel inanç ne yazık ki bu özgürleşme çabası hala en büyük günah olarak değerlendirilmektedir. Batıda insanın kötüleşmesine karşı olan görüş, Rönesans’la başlayarak giderek yok olmuş ve aydınlanma çağında doruğa ulaşmıştı. Yaşanan iki büyük dünya savaşı ve sonrasında oluşan soğuk savaş dönemi insanlarda tam bir hayal kırıklığı yaratmış ve iyiliğe olan inanç büyük yara almıştı. Öyle ya; insanca yaşamak varken Hitler’in ve sonrasında Stalin’in yaptıkları ve tüm yandaşlarının buna ortak olmaları nasıl izah edilebilirdi. Daha çok yakınımızda olan Srebrenica katliamı gibi olaylar, canlı yayınlarda izlediğimiz Allah adına insan kıyımları için ne denilebilir? Günümüzde bu kötülükler giderek artmakta ve yaşamın bir parçası olarak kabul edilmektedir. Oysa bebek doğduğunda çoğunlukla bir sevgi yumağında yaşama başlamaktadır. Aile içinde yaşadığı olumsuzluklar ve toplumu içine alan sevgisizlik sarmalı bu güzelliği yok etmektedir. Artık toplumda kendi dışında hiç kimseyi önemsemeyen ve

gündelik pratikte güçlü gözükmek adına hiç kimsenin hakkını gözetmeden yaşayan erişkinlerin bu davranışları çocuklara örnek olmaktadır. Ne acıdır ki kendinden ve yakın çevresinden başka kişilerin hakları aklına gelmemektedir. Toplum yaşamının gerçekleri olarak çocuklar mutsuz ve tedirgin bir toplumun bireyleri olmaktadırlar. Toplumun sağlıklı bir bireyi olmak yerine kendi ve yakın çevresi dışında herkesi ‘başkası’ olarak gören insanlar topluluğu olarak yetişmektedir. Bu hastalıklı yapı siyaset tarafından da desteklenmektedir. Ortak değerlere ve insan haklarına saygılı bir toplum yerine, bizim taraf ve karşımızdakiler olmak üzere toplum bölünmektedir. Bu davranışı spordan siyasete her alanda görmekteyiz ve ne acıdır ki gün geçtikçe bu sağlıksız yapı topluma egemen olmaktadır. Aile içinde de bu yapı değişmemektedir. Ayrıldığı için karşı tarafa geçen eş, sevgili bu kötülükten payını almaktadır. Bu öfkeli ve sevgisiz yapı toplum hayatını çekilmez hale getirmektedir. İşte tam da bu hoşgörüsüzlükten ülkemizde her gün ortalama 5 kadın öldürülüyor, taciz ve tecavüze uğruyor, çocukların ırzına geçiliyor ve 13 yaşında bir çocuğun rızası vardı deniliyor. Bu sorunun çözümü, tüm yurttaşları sevgi ve anlayışla kucaklayan siyasetçilerin yeniden oluşturacakları çağdaş demokratik düzenden geçmektedir. Gülsen Çakır Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Bursa üyesi

Türkiye’de kız öğrenci olmak SESSİZLİĞİN UĞULTUSU Filiz Aküzüm Dicle Üniversitesi’ne bağlı Ziya Gökalp ve Selahattin Eyyubi Kız Öğrenci Yurdu’ndaki boykot haberini okuyunca bu olay beni yıllar öncesine götürdü. Çünkü aynı talihsiz kaderi ben de yaşamıştım. Okuduğum üniversitenin kampüsünden birkaç kilometre ötede bulunan kız ve erkek öğrencilerin bir arada kaldığı karma yurtta benzer problemlerden bizler de muzdariptik. Öğrenci olarak 4 yıl ikamet ettiğim Siirt’te bizleri bekleyen birçok problemle

karşı karşıya kaldık. Şehrin küçük olması,nüfusunun Arap ve Kürtlerden oluşması ve bu iki kesim arasında sürekli bir etnik sürtüşmenin yaşanması ,caddelerinde ineklerin kol gezdiği bu şehir adete Türkiye’nin küçük Hindistan’ını andırıyordu. Buna ilaveten altyapı sorunları, çöplerin her yerde dağılmış durumda olması, bundan kedi ve köpeklerin nasiplenmesi,yağan yağmurla birlikte logar kapaklarının yerlerinden fırlayıp yağmur sularının üzerinde yüzmesi, karşıdan karşıya geçmek için bir saat boyunca suların çekilmesini beklediğim anlar çizgi film sahnelerini aratmayan bir manzaraydı. Nüfusun önemli bir kısmını oluşturan Araplar ticaret sayesinde epeyce zenginleşmiş,

şehrin önemli ticaret merkezleri, gayrimenkullerini de elinde bulunduruyorlardı. Buna bir de kendilerine dini ayrıcalık kazandıran ‘’Seyitlik,hacılık,hocalık’’ kimliği eklenince inanılmaz derecede nüfuz sahibi oluyorlardı. Şehrin demografik yapısını oluşturan Kürt kesimi ise ‘’Köçer veya Göçer’’ olarak nitelendiriliyor, başlıca geçim kaynakları hayvancılık, arıcılık olan köçerler genellikle varoş yerlerde ikamet ederlerdi. Ben daha üniversite birinci sınıf öğrencisi olduğum ilk günlerde böyle bir şehirde okumaktan çok pişman olmuş, üniversiteyi bırakmayı bile düşünmüştüm. Beni şehrin altyapı ,çevre sorunlarından çok rahatsız eden asıl konu ise yurdun kampüsten uzak

ve güvenliğinin olmamasıydı. Güvenlik görevlilerini çalıştırmak yerine YURTKUR’un yürümekte bile zorlanan, emekliliği gelmiş dedelerimiz yaşındaki personellerini yurdun girişindeki gişeye oturtup, kimlik kontrolü yapmakla görevlendirilmeleriydi tuhaf olan. Dahası gece yemeğe çıkarken, okuldan dönerken grup halinde sınıfımızdaki erkek arkadaşlarımızla sürekli gidip-gelmek zorunda kalışımızdı. Kaldığımız yurdun uzak olması,hem tenha ve cadde boyunca etrafı aydınlatacak sokak lambalarının olmaması hem de zengin Arap züppelerinin defalarca bayan arkadaşlarımızı kullandıkları lüks arabalarla ‘’Hocam istediğiniz yere bırakalım mı?’’ diye taciz

etmeleri buna bir de laf atmalar, iğrenç kahkahaların eşlik etmesi, kız öğrenciler için öğrenim gördükleri bu şehri çekilmez kılıyor, sinir krizleri geçirmelerine neden oluyordu. Her anlamda yıllardır topa, tüfeğe para yatıran, toplumsal ve Gezi Parkı olaylarında tonlarca biber gazı kullanan, güçlü devletimiz Diyarbakır’a ve başka yerlere bin bir zorlukla, çileyle çocuklarını okumaya yollayan anne-babaların evlatlarını korumada maalesef yetersiz kalmakta. Tacize açık olan bu alanları devlet neden görmezden geliyor acaba? Yine her zaman olduğu gibi birilerinin canı yandıktan sonra mı önlem alınmalıydı? Tacize uğrayan genç kızlarımıza yönelik bu türden çirkin saldırılara

‘’Hanım hanımcık otursaydınız yerinizde kızsınız gece vakti ne işiniz vardı dışarılarda olacağı buydu zaten !’’ diyen zihniyetlerin haklılığını ortaya koymak için en çok sığındıkları meşru sebebi mi gerekçe göstereceğiz, yoksa Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nde görev yapan polis şefinin tabiriyle bu olayı protesto eden ve onlara bu konuda destek veren erkek öğrencilerden dolayı olayı provokasyon olarak mı değerlendireceğiz? Yapılan şikayetlerin, verilen dilekçelerin dikkate alınmamasıyla birlikte durumdan şikayetçi olan bazı öğrencilerin yurttan atılma ve bursunun kesileceğine dair yurt yönetimi tarafından tehdit edilmeleri, felakete adeta davetiye çıkarıldığını, bazı gerçeklerin

sümen altı edildiği, güvenlik zafiyeti gerçeğini ortaya koymaktadır. Yetkililerin bu çağrıya kulak vermelerini, kız öğrencilerimizin rahatsızlık, korku duyduğu, uykularını kaçıran bu kötü kabustan kendilerini kurtaracak önlemlerin alınmasını ve bu yöndeki çalışmaların bir an önce pratiğe geçmesini temenni ediyorum. Filiz Aküzüm Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyesi


YAKLASIMLAR

17

30 Ekim 2013

Patronsuz bir fabrika neye benzer? PINAR ÖĞÜNÇ yazdı

Alacaklarıyla açıkta kalan Kazova işçileri bir ilke imza attı. Bomonti’deki fabrikanın içindeyiz. Kazova’nın patronu kapılarını işçilerine ve üretime kapattığında işçiler gitmekten daha iyi bir iş yaparak fabrikada kalıp üreime devam ettiler. Pınar Öğünç’ün 26 Ekim’de Radikal’de yayımlanan köşe yazısı bu konuya ışık tutuyor.

Bir fabrikadayız. Hem ölü, ama aynı anda hiç olmadığı kadar da canlı bir yer burası. Bir fabrikada işçilerin kendi üretimini yapması ne demek? İstanbul’un dönüşen mahallelerinden Bomonti’nin ara sokaklarında gezerken rengârenk kumaş kırpıntılarından yığınlar görüyorsunuz kaldırım kenarlarına bırakılmış. Ama her geçen yıl daha az. Öyle estetik operasyon falan değil kentsel manada yüz nakli yapılan semtlerden biri Bomonti. Etrafta aynalı kulelerle yeni ‘yaşam alanları’ yükseldikçe, bodur apartmanların sakinleri de gidiyor; yıllar içinde sokaklara serpilmiş tekstil atölyeleri, irili ufaklı tekstil fabrikaları belki bir rezidansa, belki bir otele doğru el değiştiriyor. Kazova da 1940’lardan beri çok bilinen markalara üretim yapan orta halli bir tekstil fabrikası. Yüze yakın çalışanıyla günde iki bin civarı kazak üretse de bilhassa son yıllarda ciddi bir ticari başarısızlık içinde. Şu an hukuki anlamda iflastan söz edemiyoruz, lakin piyasaya birikmiş borçlardan, ‘kaçınılmaz son’a yaklaştıkça işverenin çevirdiği numaralardan bahsediyorlar. Fabrikanın önüne sabit bir direniş odası kurulmuş, sıcak su durmadan kaynıyor. İşçilere desteğe gelen o kadar çok ki karton bardağın, sallama çayın yerini öğrenmiş olarak bir sonraki misafirlere, yarım saat evvel gelen ikramda bulunuyor. “Desteğe geldiyseniz, herkes ev sahibidir burada” diyorlar. Fabrikanın cephesi devrimci sloganlar yazılı bez afişlerle kaplı. Maaş almadan aylar geçmiş. “Arada tek tük bir şey aldıysak da artık hangi ayın parası bilemez hale gelmiştik” diyorlar. Kıdeme göre çalışan herkesin alacağı varken, ‘önlemler’ başlıyor. Mesela 30 yıl boyunca iki binanın birleşiminden oluşan fabrika, araya basbayağı duvar örülerek ayrılıyor. Bu kâğıt üzerinde sahibin de değişmesi demek; Somuncu ailesinden başka bir akraba-

ya... İçerdeki alet edevatın en pahalıları o yana geçiriliyor ve hatta 11 işçi de o yana transfer ediliyor. Sonra? Fabrikanın bir yanı satışa çıkıyor, alıcı buluyor, işçiler alacaklarıyla kalakalıyorlar kapının önünde. Bu söz ettiğim neredeyse 200 gün önce. 94 işçinin 30 kadarı hukuken tıkandıkları noktada, 27 Şubat’ta direnmeye karar veriyor ve 28 Nisan’da fabrikayı işgal ediyorlar. Ağustos-Eylül itibariyle de aktif olarak çalışan 13-14 işçiyle üretime geçecekler. Bu bir ilk olacak. Beş katlı fabrikanın içi harap halde. Eski patronun bilhassa zarar vererek gittiğini söylüyorlar. Boy boy, renk renk dokuma ipleri yığılı girişte. Ağır bir iş ve vardiyalı mesai olduğundan erkek işçilerin çalıştığı dokuma atölyesinde 17 metre uzunluğundaki, sekiz tonluk üçbeş dokuma makinesi kalmış sadece. 40-50 yıllık teknolojiymiş, şimendifer motorunu falan andırıyor. Bundan sonra ancak hurdacıya satılarak demirinden para kazanılabileceği için fabrikanın sahibi gözden çıkarıp bırakmış bunları. Makinenin orasına burasına ismini kazıyan Yakup’lar, Osman’lar kim bilir ne zaman geçti buralardan? Onun dışında misal kadınların çalıştığı üst kattaki konfeksiyon atölyesi, ütü atölyesi bomboş... Yerlerde tek tek kazak kolları, bildiğimiz markaların etiketleri ve duvarlara işçilerin yapıştırdığı posterlerle kalakalmış öyle. Kazova işçileri kazak üretiyor diyoruz ama tamir ettirilen iki makineyle sadece dokunabiliyor. O makineler olmadığı için yakalar, birleştirmeler için, sattıkları kazaklardan kazandıklarıyla dışarı iş veriyorlar. 33 yaşındaki Aynur Aydemir sekiz yıldır çalıştığı Kazova’dan sonra mecburen bir merdivenaltı atölyeye işe girmiş. Fakat nasıl bir direniş enerjisiyse, mesai sonrası, oradan Kazova’ya geliyor. Eşlerinin baskısı yüzünden direnişteki işçilerin dördü kadın sadece. Aydemir, gazeteci olma hayali kuran, okul gazetesine

Kazova işçileriyle ilgili haber yapmak isteyen dokuz yaşındaki oğlu Yusuf ’la evinden çok orada… İki yılını Kazova’da geçiren Yaşar Gülay, 12 yaşından beri çalışıyor; kâh tornada, kâh plastik işinde… “Normalde bana bıkkınlık geldi çalışmaktan. Mesaide dakika sayarsın bitsin diye. Ama şimdi bunun tadı başka, yormuyor” diyor. Bir girip, üç gün sonra çıkıyormuş fabrikadan. Ziyaretçileri bol. Öğlen arasında, mesai arasında ‘patronsuz hayat’ nasıl oluyormuş diye bakmaya gelen işçilerden söz ediyor. Bir de direnişe katılmayan birkaç Kazova işçisinin gelip onlardan borçlarını istemesini anlatıyor; “Sanki patron olduk” diyor gülerek. Patronun odası Fabrika işgal edilmiş diyoruz. Aslında binanın şimdiye dek onlara laf etmeyen yeni sahibiyle görüşmüşler de. Aralık ayına kadar süre vermiş. Hatta olabilirse, binanın bir bölümünü Kazova işçileri olarak kiralama niyetindeler. Çünkü artık eski patronlarından birikmiş paralarını değil, paraları karşılığı makineleri istiyorlar. Çünkü kooperatif kurmak, bundan sonra patronsuz üretmek istiyorlar. İki yıla yakın satın alma kısmında çalışan Bülent Ünal “Derdimiz patronsuz da bir yaşamın mümkün olduğunu kanıtlamak. Alacağımız kadar kazak üretelim, satıp da gidelim değil. İdealimiz

için bedel ödemeye hazırız” diyor. Çetrefilli bir hikâye ama kâğıt üzerinde fabrika ikiye bölünüp sözde başka birine satıldığında yan tarafa transfer edilen 11 işçiden en kıdemli ikisi, ki alacakları 180 bin TL’ye yakın tutuyor, dava açmışlar. Bu da şu demek, yan taraftaki o yeni 22 makine şu an hacizli. Dokunamıyorlar, bunun paravan bir satış olduğunu kanıtlamaya çalışıyorlar ama aslında alacaklarına mahsuben o makineler Kazova işçilerinin. İşgal edilmiş diğer alanda haczedecek bir şey kalmamış; denenmiş de zaten. Hedef çok. Örneğin konfeksiyon atölyesini temizleyip film gösterimleri ya da kültürel etkinlikler için kullanmak. Çocuklar için kreş düşünülüyor. Hatta kreşte çocuklara bale dersi verecek olan bile belli. Merdiven duvarlarına sloganlar yazılmış, ofislerde takvimler şubatta kalmış, masa üstlerinde klasörler yarı açık, yerlere kapaksız tükenmezkalemler, arkasına çarpı atılmış eski kartvizitler dökülmüş. Üst katlarda daha çok hissediyorsunuz o terk manzarasını… En ilginci de, patron Ümit Somuncu’nun odasında ekstra bir oda var mı diye hep merak edişleri ve sonra gerçekten de lambri kaplı odanın arkasında bir oda daha keşfedişleri… Birkaç kuşağın fotoğrafları kalmış duvar diplerinde. Ama odanın ortasında bir yatak duruyor şu anda. Gece

fabrikada kalan işçiler, eski patronlarının odasında, yere attıkları yatakta yatıyorlar. Kazova’ya ‘podyum’ kurulacak Fabrikanın koşullarıyla öyle seri üretime geçmek çok olanaklı değil. Kazova işçilerinin mücadelesi duyulduktan sonra büyük destek de geldi. Orada geçirdiğim birkaç saat boyunca kazak satın almaya gelenleri sayamadım bile. Daha çok erkek kazağı var ellerinde. Gelip birkaç tane satın alan var. Her birinin ederi 30 TL. Poşete ‘Bu bir Kazova direnişi ürünüdür’ yazan bir de not bırakıyorlar. Birkaç tamirat sonrası günde 400 kazağa kadar üretimi arttırmayı hedefliyorlar. Ama örneğin internetten satış yapmak, başka bir şehre toplu mal yollamak gibi istekleri yok. Gerçek bir destek için ya fabrikada ya ara ara gittikleri park forumlarında birebir satış yapmak arzusundalar. Abbasağa Forumu’nda ilk kazaklarını sattıklarının ertesi günü elektriği kesmeye gelmiş görevliler. İlginç buluyorlar, çünkü 120 bin TL’lik birikmiş borçla eski patronlarının yıllardır fatura ödemediğini, bir biçimde meseleyi çözdüğünü anlatıyorlar. Biri gece olmak üzere iki kez elektriği kesmeye polisler gelmiş. Şu anda elektrik var. Suyu da dayanışmayla, dışarıdan hallettiklerini söylüyorlar. 28 Eylül’de fabrikanın önünde bir de direniş defilesi olacak. ‘Podyuma’ Kazova kazaklarıyla destek veren ünlülerin çıkması planlanıyor. kazovaiscileri.blogspot.com Pınar Öğünç Radikal Gazetesi yazarı

TUTSAK POSTASI Önder Çarkçı Çözüm planı 3 aşamalı bir plandan oluşuyordu. AKP tüm uyarılara kulaklarını tıkayarak, işi ağırdan alıp adım atmayınca Kürt Hareketi’nin tek taraflılığa dönüşen sürece cevabı gerillanın çekilmesini durdurmak oldu. Sürecin 3 aşamalı planı güme gidince, İmralı’dan ’yeni format’ önerisi geldi. Gerillanın Başur’a çekilişi hükümetin atacağı ‘tatmin edici’ adımlara bağlı hale geldi. Ancak, ateşkes, ordu operasyonlar yapmadığı müddetçe devam edecektir. Yeni formatın oluşması ve yeni

ELİF KARAN

İyi

Hikmet Çetinkaya Cumhuriyet

Çetinkaya, Erhan Tuncel’in yakalanması ve Gezi’nin ardından başlayan soruşturma sürecini mukayese ederek eleştirilerini dile getiriyor. Çetinkaya: “2014 yılına iki ay kaldı... Nice ölümler gördük, kıyımlar. Acılar yaşadık! Hangisi aydınlatıldı? 1980 öncesi mi? 1990’lar toplu infazların, kıyımların yapıldığı yıllardır... Çetin Emeç mi, Uğur Mumcu mu yoksa Musa Anter ve Mehmet Sincar mı? Hrant Dink’in tetikçileri bulundu, Necip Hablemitoğlu cinayetinin tetikçileri bile bulunamadı! Öyle tırışkadan “yasadışı örgüt çalışması” yaratıp üniversiteli gençleri, taş atan kadınları, çocukları zindana atmak kolay... Şu soygun, talan düzenine bir son verin önce”

Kötü

Emre Aköz Sabah

Aköz Türkiye’de orman sayısının arttığını, kentlilerin bunun farkında olmadığını ispat etme çabasına giriyor, bir yandan da “amaç kavga çıkarmaksa bilmem” diyerek ormanlarına sahip çıkanları eleştiriyor. Aköz: “Birçok ülkenin ormanları azalırken, hem de hızla azalırken, bizimki sabit kalıyor,hatta bir miktar çoğalıyor.Tabii bilhassa kentliler, bu gelişmelerin farkında değil.Uzaklardaki ormanların durumunu nereden bilsinler?Onlar “tek tek” ağaçların peşinde. Gördükleri sadece 15-20 ağacın kesilmesi ve yerlerine devasa binaların dikilmesi.Bu yüzden canları sıkılıyor. Kızıyorlar. Yüksek binalarla birlikte gelen sevimsiz bir kapitalizm ile ağaçların kesilmesi üst üste biniyor; boğulacakmış gibi hissediyorlar.”

Çirkin

Mehmet Akarca Takvim

Akarca, ODTÜ’nün Denizler gibi büyük devrimciler yetiştirmesinin tarihin kara bir lekesi olarak adlandırıveriyor. Akarca: “Artık zihinlerde, iyi mühendislerin yanısıra, profesyonel teröristler de yetiştiren bir ‘odak’ hüviyetine bürünüvermişti ODTÜ… Bazı öğrenciler ve öğretim üyelerinin bu hüviyeti “övünç vesilesi” bilmesi de ayrı bir sosyolojik olgudur!Analizlerinde konuya hep damardan girmesini pek beğendiğim-özendiğim Hüseyin Kocabıyık hocam, bu hâli;”ODTÜ’de Kof Kibirli bir güruh yaşıyor” diye özetledi geçenlerde… Sterilize edilip, güzide ve sadece ‘ilim yuvası’ hüviyetine tekrar dönmesi için yetkililere sesleniyoruz;”ODTÜ’mü geri ver!”

günlüğü İlker Eraslan

Ethem’in davasıyla ilgili başta İkrar Sarısülük (@ikrar69), Mustafa ve Diren Sarısülük (ortak adresleri @direncigdem) olmak üzere twitter yoğun olarak kullanıldı. Hem haftalar öncesinden çağrılar yapılmaya başlandı twitter üzerinden, hem de mahkeme günü ve sonrasında yapılan saldırıya tepkiler dile getirildi.

Kürt sorunu çözülmedi - 1 “demokrasi paketi”nin açıklanması zaman alacağından gerilla, doğalında bir kış dönemine gireceğinden ilkbahara kadar “çekilme” olacak diyebiliriz. Bu arada ne AKP ne de Kürt Hareketi çatışmalı bir süreç istemiyor. Çözüm süreci her ne kadar “3 aşamalı plan” gibi “taktik formatlar” ile yürütülmeye çalışılsa da “esasen” 2 kapsamda ele alınmaktadır: Birincisi; silahların devreden çıkarılarak siyasetin önünün açılması; ikincisi, Kürt sorununun çözümü. AKP ilk kapsamdaki taleplere sıcak bakıyor ve PKK’nin gerillaları, geri çekmesine mukabil siyasetin önünü açmak istiyordu. Ancak Gezi İsyanı, AKP’yi öyle bir korkuttu ki “gösteri ve yürüyüş hakkı”, “örgütlenme özgürlüğü” gibi demokratikleşmenin olmazsa olmazlarını iktidarı önünde engel olarak görmeye

İyi Kötü Çirkin

başladı. Bu nedenle, sürekli olarak, “gerçek muhalefeti” boğmak için bir baskı ve sindirme hareketine girişti. Çözüm sürecinin birinci kapsamındaki taleplerin, Gezi Hareketi’nin talepleri ile örtüşmesinin ötesinde, ikinci kapsamı oluşturan, Kürt sorununa dair önyargıları da kırıp; çözümün toplumsal desteğinin artmasına sebep olacak gelişmeleri görmek yerine, iktidarının sarsılmasından korkan AKP, siyasetin önünü açacak adımları atmaya da korkuyor. Ancak seçimlere giderken Hatip Dicle’leri rehin tutma politikası kendi ayaklarına da bağ olacaktır. Gösteri ve Yürüyüş hakkı, örgütlenme özgürlüğü gibi ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması, genel bir demokratikleşme süreci ile ilgilidir. Türkiye gerçekliği göz ardı edilip oligarşi yokmuş gibi davranılırsa hayal kırıklığı kaçınıl-

maz olur. Gezi Ruhu’nun hem iktidarı hem de temsil ettiği oligarşik diktayı korkutması boşuna değildir. Bunu en iyi AKP görüyor. Zira, CHP ve MHP’den çok, Başbakan, miting ve toplantılarda, Gezi’ye vuruyor! Bu Gezi karşıtlığının sebebi korkudur. İktidarı kaybetme korkusudur. İkinci kapsama gelince, taraftarların Kürt sorununun çözümü konusunda uzlaşmaları mümkün gözükmüyor. Bu arada, birinci ve ikinci kapsamdaki talepler arasında derin ve ince bir bağ vardır. O bağ da Türkiye’de devrimci bir demokrasinin oluşması ile ilgilidir. Çözüm, gerçek anlamda, devrimci demokrasi ile mümkündür. ÖNDER ÇARKÇI EHP Üyesi 1 No’ lu F Tipi Hapishane Kocaeli

@ikrar69 Ethem sizi tanımıyordu unutma,Ama canını verdi sizler için..#EthemSeniCağırıyor @ikrar69 Senin benim gibi, Gezi’dekilere saldırı haberini okuyunca sokağa döküldü. Vuruldular sandı. Vurdular onu. Unutma. #EthemSeniÇağırıyor” @ikrar69 O, Gezi Parkı’ndaki haksızlıklar için güpegündüz öldürülürken bir kez olsun Gezi Parkı’na ayak basmadı. Unutma. #EthemSeniÇağırıyor” @direncigdem Niyetimiz ne duygu sömürüsü ne yalnız kalma korkusu.Niyetimiz onların olmayan yüreklerine bir damla olsa korku salmak. Gürkan KORKMAZ @Alimivurdular Yarın Gezi davası var. Bu dava hepimizin... #EthemSeniÇağırıyor” Melih Gökçek’in de paylaşarak tavsiye ettiği Gezi Parkı Arşivi (@geziarchive) hesabı üzerinden Gezi Direnişi sürecinde destek mesajları atmış insanlar fotoğrafları ve attıkları tweetin görseli ile bir tür fişleniyorlar. Şu anda her gün farklı bir dizinin oyuncularını ele alarak devam ediyor.


KULTUR-SANAT

18

30 Ekim 2013

Yeni dizi ile yola devam Benim Dünyam Yönetmen: Uğur Yücel Oyuncular: Beren Saat, Uğur Yücel tür: Dram

TMC filmin yapımcılığında ve başrollerinde Uğur Yücel ve Beren Saat’in bulunduğu film, Hint yapımı Black (2005) filminden uyarlanıyor.

Gezi Parkı eylemlerine verdikleri destek nedeniyle tartışmalı bir şekilde TRT tarafından yayından kaldırılan Leyla ile Mecnun dizisinin ekibi, bu kez “Ben de Özledim” dizisiyle ekranlara gelmeye başladı. 1. bölümü 26 Ekim’de yayınlanan dizide “Leyla ile Mecnun” dizisinin yayınlanamayan final sahneside ekranlara geldi. İSTANBUL Serkan atak

Bundan tam 3 yıl önce hayatımıza giren Leyla ile Mecnun dizisi, kendine has tarzıyla büyük beğeni toplayarak bir televizyon fenomeni olmayı başardı. Bunda kuşkusuz hiç bir diziye benzememelerinin etkisi çok büyüktü. Böyle bir farkla nasıl başladıysa dizi aynı farklılıkla da sona erdi. TRT’nin reyting oranlarının düşüklüğünü bahane ettiği dizinin aslında yayından kaldırılma sebebi çok farklıydı. Onlar, Mayıs ayının sonundaki Gezi Parkı eylemi henüz daha başlamadan önce yer aldıkları video ile Gezi Parkı’nın yıkılmasını protesto etmişlerdi. Eylemler esnasında da Taksim’de gaz maskesiyle çekildikleri fotoğraf günlerce konuşuldu. Ve en sonun-

ARDA İCİL yazdı

da dizinin bu sebeple yayından kaldırılacağı dedikodusu yayıldı. Kısa bir süre sonra yayından kaldırıldı da. Dizinin hayranları onları çok özleyeceklerini her ortamda dillendirirken “Ben de Özledim” isimli diziyle yeniden ekranlara döndüler. Leyla ile Mecun’dan Sonrası Dizinin ilk bölümü, Leyla ile Mecnun dizisinin ani bir kararla yayından kaldırılmasını öğrendikleri andan sonra başlıyor. Bütün dizi ekibinin işsiz kaldığını görüyoruz. Kimse bu kadar başarılı bir dizinin neden bitirildiğine anlam veremez. Herkes kara kara ne yapacağını düşünürken birbirleriyle çalışmayı seven ekip durumu kabullenmek istemez ve birbirinden ayrılmazlar. Bu açıdan bakıldığın-

da “İşler Güçler” gibi dizi içinde za sonucu yatağa mahkum oluyor. dizi mantığına yakın durduğunu Annesi terk ediyor. Mecnun’a babasöyleyebiliriz. Herkes gündelik ya- sı bakıyor. Dizi boyunca Kireçburşantısında nasıl bir kişi ise dizide nu’nda yaşanan olaylar Mecnun’un o şekilde görüyoruz. Kısaca aynı zihninde canlandırdığı olaylardan ekiple ve mantıkla yapılmış farklı ibaret. İsmail abi bir japon balığı, bir proje karşımızdaki. Yavuz pencereden sarkan ağaç dalı, Ak Sakallı Dede eve gelen doktor, Erdal Bakkal tuzluk, Leylalar ise Seyirciyi Şok Eden Final Yeni başlayan dizide, “Leyla ile Mecnun’un ilkokulda aşık olduğu Mecnun” dizisinin hayranlarını şok kız. Leyla’nın sürekli değişmesinin eden bir sürpriz de yer aldı. Yeni di- sebebi ise, Mecnun’un TV’de izlezide yayınlanan “Leyla ile Mecnun” diği dizilerdeki kadınları gözünde dizisinin yayınlanmamış duygusal canlandırması. final sahnesi Twitter’da adeta rekor “Ben de Özledim” dizisinin kırdı. TRT’nin yayınlamadığı dizi- yayınlanan ilk bölümü, “Leyla ile nin finali de bu şekilde başka bir te- Mecnun” dizisini aratmayacağı yölevizyon kanalında açıklanmış oldu. nünde. Umarız bu dizinin akibeti Senarist Burak Aksak’ın açıkladığı “Leyla ile Mecnun” dizisine benzefinale göre yaşananlar şöyle sıralanı- mez. yor: Aslında Mecnun geçirdiği ka-

Sandra Nettelbeck’in yönetmenliğini üstlendiği filmin başrollerinde Clémence Poésy, Gillian Anderson ve usta aktör Michael Caine yer alıyor.

nızca Michael Caine için izlemiştir. Çünkü Michael Caine’i izlemek doyumsuz bir zevktir diyebilirim. Michael Caine’nin başarılı oyunculuğu her daim kendisinin rol aldığı her filme ilgiyi artırmıştır. Bende Michael Caine’nin başarılı oyunculuğana hayran biri olarak filme ilgi duymuştum. Fakat Michael Caine’nin oyunculuğu da bir yere kadar götürüyor. Çünkü çok sade bir senaryoda rol almış Caine. Film senaryosunu Françoise Dorner’ın ‘La Douceur Assassine’ adlı romanından alıyor. Senaryo çok sade olmanın yanında kimin hangi duygu içerisinde olduğunu anlatmayan bir özelliğe sahip. Yani izleyiciyi anlam karmaşasına itiyor. Doğal olarak bu da izleyicinin çok çabuk sıkılmasına neden olabiliyor. Örneğin; Matthew

Filmi, Bourne serisindeki son iki filmin yanısıra Bloody Sunday ve United 93 gibi filmlere imza atan Greengrass’in yönetiyor.

Üç Yol Yönetmen: Faysal Soysal Oyuncular: Turgay Aydın, Rıza Akın Tür: Dram

Bosna ve Türkiye ortak yapımı olan film, kısa filmleriyle yerli ve yabancı festivallerden övgüyle dönen Soysal’ın ilk uzun metrajlı işi.

Dayanışma fotoğraf yarışmasında

Son Aşk Üniversitede eğitim gördüğüm yıllarda İngilizce için kulaklarım aşina olsun diye İngiliz kanalı olan ITV1’i boş zamanlarımda izlerdim. Genellikle bu boş zamanlarım pazartesi akşamlarına denk gelirdi. O aralar The X Factor adlı yarışma programından sonra ITV1’de hep İngilizlerin tuhaf dram dizileri yayınlanırdı. Her ne kadar ITV1’deki dram dizilerini sevmezsemde izliyor ve ‘’belki bu hafta tuhaf değil de izlenilebilir birşeyler olur bu dizide’’ umuduyla izlerdim. Ama hiçbir zaman ITV1 beklentilerime, umutlarıma karşılık vermedi malesef. İşte bu hafta vizyona giren Son Aşk (Mr. Morgan’s Last Love) adlı film bana üniversite yıllarında ITV1’in o tuhaf dram dizilerini hatırlattı. Eminim birçok kişi bu filmi yal-

Kaptan Phillips Yönetmen: P. Greengrass Oyuncular: Tom Hanks, Catherine Keener tür: Dram, Gerilim

Morgan’ın(Michael Caine) eşi öldükten sonra tanıştığı genç, güzel kadın Pauline’a karşı hissetiği duygular çok karmaşık. Aslında fimde kendisi de ifade ediyor ‘’hayatımda anlamını çözemediğim bir parçasın’’ diye. Fakat izleyen herkes Matthew’in Pauline’e karşı inceden bir aşk beslediğini fark edebiliyor. Hatta Matthew, Pauline’i ölen karısına çok benzetiyor. Karısının ölümünden sonra tekrar hayata tutunup, hayatı sevmesine neden oluyor Pauline. Ama buna rağmen ara ara senaryo bize Matthew’in karmaşık duygularının olduğunu söylüyor. Aynısı Pauline için de geçerli. Pauline, Matthew’e babasına çok benzediğini söylüyor hatta Matthew ile baba-kız tarzı

bir aile olmayı bile istediğini söylebiliyor. Fakat çok alakasız bir şekilde Matthew için yakışıklı erkek arkadaşından ayrılabiliyor. Belli bir süre sonra Matthew ile Pauline arasındaki duygu karmaşasının sona erdiğini düşünürken bu kez de Pauline, Matthew’in oğlundan hoşlanmaya başlar. Bunu fark eden Matthew, Pauline için çözemediği anlamı çözdüğünü söyler ama izleyici bu anlamın ne olduğunu çözemez. Tam ITV1’in tuhaf karmaşık dram dizilerinin film olmuş hali gibi. Film için yapabileceğim tek olumlu eleştiri ise tekrar Michael Caine’in oyunculuğunu övmek olacaktır.

Çekmeköy Gönüllüleri Derneği ve AFSAD tarafından düzenlenen TFSF destekli “Dayanışma” konulu bir fotoğraf yarışması yapılıyor. Yapılan fotoğraf yarışmasının amacı ise dayanışmanın pozitif enerjisini, gücünü, önemini, mutluluğunu ve başarısını sergilemek olduğu gibi aynı zamanda katılımcıların fotoğraf sanatı yoluyla yaratıcılıklarını ortaya çıkartmak ve geliştirmek. Yarışmaya son katılın tarihi ise 8 Nisan 2014. Ayrıntılı bilgilere www.cekmekoygonulluleri.org adresinden ulaşılabilecek. YARIN KÜLTÜR-SANAT

@ThomasIcil

HAFTANIN AJANDASI Bizde Yok

Çok Fransız Festival

İstanbul Kitap Fuarı

Türkiye yakın tarihine odaklanan oyun, Türkiye’nin siyasi tarihine ve insan hakları sürecine de yoğunlaşarak Cumartesi Anneleri üzerinden kurgusunu tamamlıyor. Oyun 30 Ekim’de Mekan Artı’da izlenebilecek.

Yeni nesil Fransız sanatçıları biraraya getirerek Fransız müziği örneklerini sunacak Festival ‘XXF – Very Very French’, 1-15 Kasım tarihleri arasında İstanbul’da başlıyor. Bu yıl ilki yapılacak festivalde toplam 7 konser gerçekleşecek.

32. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı, 650 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katılımı, 300 etkinlik ve yüzlerce imza günüyle 2-10 Kasım’da Büyükçekmece’deki TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’ne kitapseverlerle buluşacak.


SPOR

19

30 Ekim 2013

Çarşı Köy Okullarına Koşuyor

Sosyal konulara duyarlı dünyaca ünlü Beşiktaş’ın taraftar grubu ÇARŞI farkını bir kez daha göstererek anlamlı kampanya başlattı. Çarşı grubu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin en fakir köy okullarındaki çocuklar için bir yardım kampanyası başlattı. Çarşı sosyal medyada kampanyanın amacını, “Vicdan sahibi insanlar arıyoruz. Türkiye’nin en ücra köşelerindeki ihtiyaç sahibi çocukları sevindirmektir bu organizasyonunun hedefi” Onların

sevindiğini görünce bizde mutlu olacağız” diyerek duyurdu. Köy okullarındaki çocuklar için başlatılan kampanyaya, kırtasiye malzemesi, oyuncak, ayakkabı, çorap ve BJK atkısı düşünülüyor. İlk hedef 10 okul duruma göre 100 okul. Bu süreçte hiçbir şekilde nakit yardım kabul etmeyeceği açıklandı ve yapılacak olan yardımlar önce İstanbul’da toplanacak, ardından da bahsi geçen okullara dağıtılacak. YARIN SPOR

Fransa’da grev Fransa’da maaşları bir milyon Euro’nun üzerinde olanlar için getirilen yüzde 75 vergi projesine karşı futbol kulüpleri grev kararı aldı. Kasım ayının son haftasında futbol sahalarında grev günü yaşanacak. yarın SPOR koray karadere

Fransa Profesyonel Futbol Kulüpleri Birliği Başkanı Jean-Pierre Louvel, hükümetin geçen hafta aldığı “Yüksek maaşlardan yüzde 75 vergi alma” kararını protesto etmek için greve gittiklerini açıkladı. Paris’teki olağanüstü genel kurul toplantısında açıklama yapan Fransa Profesyonel Futbol Kulüpleri Birliği (UCPF) Başkanı Jean-Pierre Louvel, “Bu tarihi protestonun bir parçası olacağız. Futbolu kurtarmaya kararlıyız” dedi. Fransa Futbol Kulüpleri Birliği, Fransa Ligue 1 takımları 29 Kasım – 2 Aralık tarihine denk gelen Ligue 1’deki 15’inci ve Ligue 2’deki 16’ncı hafta maçlarına çıkmayacak.Grev gününde, karşılaşmalar yerine sahalar seyircilere açılacak ve futbol kulüpleri eylemlerinin amacını anlatacaklar. Fransa Profesyonel Ligi (LFP) Başkanı

Stadyum İnşaatından VazGeçeriz Ülkenin, Saint-Etienne ve Lille gibi köklü futbol kulüpleri, uygulamanın kendilerine yılda 1 ile 5 milyon Euro arasında maliyeti olacağını belirtip, ödeyemeyeceklerini duyurdular. Olympique Lyonnais kulübü ise, vergiyi ödemesi halinde 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası finalleri için inşa edilmesi planlanan büyük stad projesinden vazgeçme tehdidinde bulundu. Özellikle PSG Etkileniyor Bu uygulama birinci lig kulüplerine toplam 44 milyon euroluk ek Mali külfet getirecek. Süper yıldız Zlatan İbrahimoviç’in de formasını giydiği ve Katarlı yatırımcıların satın aldığı Paris St.Germain kulübü varlık vergisinden dolayı en az 20 milyon

euro ödeyecek. Vergi tartışmalarını alevlendiren bir diğer konu da Rus milyarder Dimitri Ribolovlev tarafından finanse edilen AS Monaco’nun Fransa’da vergi ödemek zorunda olmaması. Özel bir statüye sahip olan Monaco’nun vergi mükellefi olup olmadığı devam etmekte olan davayla açıklık kazanacak. Vergi kararından oyuncularının yıllık geliri 1 milyon euronun altında olan 4 birinci lig kulübü etkilenmeyecek. Yaklaşık 120 futbolcu milyonluk gelir sınırının altında kalıyor. Fransızların büyük çoğu bu vergiden yana Yapılan bir kamuoyu araştırmasına göre Fransızların yüzde 85’i futbola yüzde 75 vergi uygulanmasından yana görüş belirtiyor. Fransa futbolunda en son 1972 yılında grev yapılmıştı.

El Clasico Katalanların

İstanbul Şampiyonu Yine Serena Williams TEB BNP Paribas WTA Championships İstanbul Uluslararası Kadınlar Tenis Turnuvası’nda teklerde kadınlar dünya 1 numarası ABD’li Serena Williams, şampiyon oldu. İstanbul’da düzenlenen WTA Şampiyonası’nda Sinan Erdem Spor

Frédéric Thiriez de grev kararını tasvip ettiklerini bildirdi.

Tüm dünyada beklenen İspanya’nın iki devi Barcelona ve Real Madrid karşı karşıya geldi. Bu büyük mücadeleyi tribünde 100 bin dünyada yarım milyar insanın takip etti. Sezonun ilk El Clasico’sunda Barcelona ile Real Madrid, kozlarını Nou Camp’ta paylaştı. Sahadan 2-1 galip ayrılan Katalanlar oldu. Barcelona’ya galibiyeti getiren golleri; Neymar ve Alexis Sanchez atarken Real Madrid’in tek golü Jese Rodriguez’den geldi. YARIN SPOR

Salonu’nda yapılan turnuvada, tekler finalinde Serena Williams, Çinli Li Na’yı 2-6, 6-3 ve 6-0’lık setlerle mağlup ederek, mutlu sona ulaştı. Şampiyon olan Serena Williams, 2 .145 milyon dolar para ödülü kazanırken; Li Na ise 1.9milyon dolar para ödülü elde etti. YARIN SPOR

Irkçılık başa bela TOPSUZ ALAN Rafet Baran Eryılmaz Hafta içinde Şampiyonlar Ligi’nde oynanan CSKA MoskovaManchester City maçında oynanan futboldan ziyade Rus taraftarların City’nin Fildişi Sahilli oyuncusu Yaya Toure’ye yönelik ırkçı saldırıları gündeme geldi. İngiliz ekibinin ve Toure’nin bu

saldırılar üzerine resmi girişimlerde bulunarak şikayetlerini dile getirmesi normal karşılansa da UEFA’nın her maça atadığı gözlemcilerin raporlarında bu olayı atlaması şaşırtıcı oldu. 2018’de Dünya Kupası’na ev sahipliği yapacak bir ülkede yükselen ırkçı tezahüratları tespit edemeyen resmi görevlilerin varolması büyük endişeleri beraberinde getirdi. İşin daha da ilginç olan boyutuysa CSKA’da da pek çok Afrikalı oyuncunun forma giymesi. Zaten sal-

dırıya maruz kalan Yaya Toure de bu duruma dikkat çekti. Maçtan sonra yaptığı açıklamada “Ben insanlara keyif veren bir futbol izletmek istiyorum. Onlarsa bana maymun diyorlar. Ben maymuna benzemiyorum. Ayrıca kendi takımlarında da Seydou Doumbia oynuyor. Onun da mı maymun olduğunu düşünüyorlar acaba?” diyordu. UEFA cephesi olayın üstüne kararlılıkla eğileceğinin garantisini veriyor. Ne var ki bu durumun Rusya’da yaşa-

nan ne ilk, ne de son ırkçılık hadisesi olmayacağını onlar da biliyor. Şu anda Avrupa’da ırkçı saldırıların en yoğun yaşandığı yerler olarak eski Doğu Blok’u ülkeleri görünüyor. ABD’li yazar Franklin Foer, ‘Futbol Dünyayı Nasıl Açıklar?’isimli kitabında Ukrayna’ya yaptığı seyahatlerden ırkçılık konusunda çıkarım yapıyordu. Ukrayna’da oynayan Nijeryalı bir oyuncuyla buluşmadan önce Ukraynalı gazetecilerle konuşan Foer, onların bile duyarlı sözleri-

ne rağmen ırkçı şakalar yapmalarını yadırgıyordu. Fakat görüştüğü birkaç kişinin ardından Doğu Avrupa’daki ırkçılığın Batı Avrupa’dakinden çok daha farklı nedenlere dayandığını görüyordu. İngiltere, Fransa veya İspanya gibi ülkelerde insanlar eski sömürgelerden geldikleri için Afrikalı futbolcularla alay ediyorlardı. Doğu Avrupa’da ise hayatları boyunca gördükleri muhtemelen tek siyahi insana ‘farklı olanı dışlama’ içgüdüsüyle hakaret ediyorlar. Ayrıca Sovyet-

ler döneminde pompalanan vatanseverlik düşüncesi de ‘memleketin çocuğu’ yerine Afrika’dan gelmiş birinin oynamasını yadırgamalarına sebep oluyor. Modern futbol dünyasında 72 milletten sporcunun boy gösterdiğini düşünürsek Rusya’da yaşananlara kökten bir çözüm bulunmasının elzem olduğunu görüyoruz. Ayrıca bu olayları görüp ülkemizde de benzer önlemlerin alınması için harekete geçsek hiç fena olmaz. Bu ülkede sözleşme yenile-

meyen Yunan forvete “Rum tohumu değil mi zaten” diyen taraftarlar var. İsrailli basketbol takımını taşlayıp, salona sokmayan sözde sporseverler var. Hepsinden öte rakibin Afrikalı oyuncusuna ırkçı saldırıda bulunup, milli takıma seçilmeye, oynadığı takımın kaptanlığını yapmaya devam eden futbolcular var! Yetkililer tüm bu sorunları halının altına süpürmeye devam ederlerse ilerleyen yıllarda UEFA’nın cezalarıyla karşılaşmamız hiç şaşırtıcı olmaz.


Ağaç dokusunda altın Avustralyalı araştırmacılar, okaliptüs ağaçlarının gövde, yaprak ve dallarını inceledi. Araştırmacılar, ağaçların dokularında 8 mikton kalınlığında altın tanecikleri tespit etti.

Ağaçların ‘madencilik için düşünülemeyeceğini’ vurgulayan coğrafya kimyacısı Lintern, “Bir yüzük yapmak için 500’den fazla ağaca ihtiyacınız var” dedi. toplum

Marmaray “Asrın felaketi” olabilir

29 Ekim’de devlet erkanının katılımıyla hizmete açılan Marmaray Projesi, Başbakan tarafından ‘Asrın projesi’ olarak sunulurken TMMOB’dan gelen açıklama sinyalizasyon sistemi ve imdat vagonunun bulunmadığı için tamamlanmadan açıldığını ortaya koydu. Projede çalışan mühendislerin bile ‘Kullanmayın’ dediği proje ‘‘Asrın Felaketi’’ olabilir. yarın TOPLUM özge doğan

Mahmut Cantürk ve Özdemir Kaya isimli iki arkadaş, Uludağ’da tahtadan cip yaptı. Çam ağaçları ve kozalak kullanarak günlerce uğraşan iki arkadaş, kendilerine ait cipi modifiye etti. Her türlü arazi şartlarında seyredebilen tahta cipin amblemi bile kozalaktan.

İstanbul’un iki yakasını boğazın altından tüp geçitle birbirine bağlayacak olan Marmaray Projesi 29 Ekim’de devlet erkanının katılımıyla hizmete açıldı. Başbakan’ın ‘asrın projesi’ olarak sunduğu proje TMMOB’dan gelen açıklama sinyalizasyon sistemi ve imdat vagonunun bulunmadığı için tamamlanmadan açıldığını ortaya koydu. Projede çalışan mühendislerin bile ‘Kullanmayın’ dediği proje ‘‘Asrın Felaketi’’ olabilir. Projede çalışanlar ‘Binmeyin’ diyor TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Süleyman Solmaz, Marmaray Projesi hakkında yapılan basın toplantısında projede birçok eksik olduğunu belirterek “Emniyet vagonları ve elektronik güvenlik sistemi yok’’ dedi. Solmaz, “Marmaray’ı kullanır mısınız?” şeklindeki soru üzerine de şunları söyledi: “8 yıl bu projede çalışan mühendis Rıza Behçet Akça ’ ben binmeyeceğim, kimse de binmesin’’ dedi. ‘’Bunu kamuoyuyla paylaşın bu bir cinayettir’’ diyerek bize rica etti. Bitmeyen tünel açılıyor Birleşik Taşımacılık Sendikası üyesi Ersin Albuz da yaptığı konuşmasında

tünelin bitmediğini belirterek ‘’Bütün teknik çalışmalar tamamlanmadı. Tamamlanmadan deneme çalışması olmaz. 24 saat hala tünelin içerisinde çalışma ve faaliyetler devam ediyor. Bitmeyen tünel açılıyor’’ dedi. Marmaray’ın güzergahı yanlış mı? Marmaray için belirtilen diğer bir kaygı ise güzergâhın yanlış seçildiği. Bostancı ile 4. Levent arası indi-bindilerle bir sa-

atten fazla sürecek olması Marmaray’ın ancak Pendik-Halkalı arasındaki sahil şeridini kullanacak olanlara yarayacağı yönünde. Öte yandan Marmaray Projesi’nin güneyde ve sahile yakın olmasının, Kuzey’e doğru hızla kayan İstanbul trafiğine faydası olmayacağı da gelen eleştiriler arasında yer alıyor. Haydarpaşa Garı ne olacak? Marmaray ile ilgili en büyük soru işa-

18SORU

reti de Haydarpaşa Garı’nın akıbeti. Geçtiğimiz günlerde Yüksek Hızlı Tren’in duraklarının açıklanmasının ardından şehirlerarası trenlerin Haydarpaşa’ya gelmeyeceği ortaya çıkmıştı. Haydarpaşa’nın gar olarak kalması için mücadele eden Haydarpaşa Dayanışması, YHT ve Marmaray projelerinin kullanıma açılmasının ardından Haydarpaşa Garı’nın işlevsizleştirilerek yağmalanacağını belirtti.

Pembe kimliğe mavi ayarı

MERVE TUNA

öğrenci - konya

Diplomasız mimar 1. En sevdiğiniz erdem? Vefa 2. Başlıca özelliğiniz? Disiplinli olmak 3. Mutluluk nedir? Boğazı seyretmek 4. Mutsuzluk nedir? Derdin olması 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Özensizlik 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Bencillik 7. En sevmediğiniz şey? Yalan 8. En sevmediğiniz kişiler? Narsist insanlar 9. En sevdiğiniz iş? Kitap okumak 10. En sevdiğiniz şair? Ümit Yaşar Oğuzcan 11. En sevdiğiniz yazar? Ahmet Ümit 12. Kahramanınız? Babam 13. Kadın kahramanınız? Annem 14. En sevdiğiniz çiçek? Gül 15. En sevdiğiniz renk? Mavi 16. En sevdiğiniz yemek? Mantı 17. En sevdiğiniz düstur? Her şeyi bildiğini sanma! 18. En sevdiğiniz söz? Okumak cahilliği alır eşeklik baki kalır

Hem yerli hem tahtadan

1995 yılında yaptığı, Mardinkapı Semti’ndeki tarihi ‘Deliller Hanı’ maketiyle dikkatleri üzerine çeken Fesih Gündoğar, bu tür çalışmalarını geliştirebilmesi için Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü’ne işçi olarak alındı. Belediyedeki atölyede tarihi yapıların maketlerini yapmayı sürdüren Gündoğar, 5 bin yıllık tarihi olan Sur İlçesi’nin 1939 yılındaki halini yapmak için 18 yıl önce kolları sıvadı. 18 yıl boyunca çalışan Gündoğar, atölyesinde beyaz kalker taşından bıçak ve törpü gibi malzemeler kullanarak, Sur İlçesi’ni makete dönüştürdü. Suriçi maketini ilkokul 4’üncü sınıfa kadar okuyan Gündoğar’ın yaptığını öğrenen yerli ve yabancı turistler daha da şaşırıyor. toplum

AB’ye uyumlu yeni ehliyet tasarımının açıklanmasından sonra İçişleri Bakanlığı’na pembe renkle ilgili çok sayıda şikayet geldi. E-posta ve telefonla, “Tasarım şık ama renk kadın kimliklerini andırıyor. Erkekler alay konusu olabilir” denildi. İçişleri Bakanlığı da, tepkiler üzerine, tasarımı aynı kalmak koşuluyla renkte değişiklik kararı aldı. Avrupa Birliği (AB) ülkelerindeki ehliyetler pembe olduğu için yeni tasarımda da pembe ağırlıkta olacak ama açık tonda ve mavi renkle birlikte kullanılacak. Yeni ehliyetler yüzde 60 pembe, yüzde 40 mavi tonlarından oluşacak. toplum

Mutluluk bakanlığı

Venezuela’da Cumhurbaşkanı Nicolas Maduro, ‘Yüksek Sosyal Sorumluluk Bakanlığı’nın kurulduğunu açıkladı. Bakanlık, geçen yıl Hugo Chavez’in başlattığı yoksullukla mücadele programlarını koordine edecek. Ancak Venezuela’da muhalifler bunun oy toplama hamlesi olduğunu düşünüyor.

Dev düğün

Dünyanın en uzun boylu adamı ünvanını, 2 metre 51 santimetre boyu ile elinde bulunduran Sultan Kösen, 3 bin kişinin katılımıyla evlendi. Kösen, “Hayatımın aşkı” dediği Suriye asıllı Merve Dibo ile dünya evine girdi. Çiftin resmi nikahı, gelinin Suriyeli olmasından dolayı resmi evraklar yetişemediğinden sembolik bir şekilde yapıldı.

Ayna ile aydınlanan köy

Kamyonlara uyarı sistemi

Trafik kazalarını önlemek amacıyla yolcu minibüsleri ve otobüsleri ile kamyonlara, “şeritten ayrılma uyarı sistemi” takılacak. Sistem sayesinde, direksiyon başında uyuma ve dalgınlık nedeniyle meydana gelen kazaların önlenmesi amaçlanıyor. Sistemin yolcu minibüsleri ve otobüsleri ile kamyonlara takılacağını belirten Edirne Trafik Tescil ve Denetleme Şube Müdürü Alpay Erdem, yönetmeliğin Resmi Gazete ‘de yayımlanarak yürürlüğe girdiğini söyledi.toplum


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.