Yarın173

Page 1

Soma maden işçileri hakları için Ankara’da Soma’da 301 işçinin hayatını kaybettiği maden katliamından sonra maden işçilerine verilen sözler tutulmuyor. İşten

çıkarmaların devam ettiği Soma’da işçiler haklarını alabilmek için Ankara’da eylem yaptı. emek 06

Avukat Ercan Kanar ile İç Güvenlik Paketi’ni konuştuk

ESAS MESELE 13

Soma maden işçileri kendilerine verilen sözler tutulmayınca, Meclise giderek hakkını aradı.

Güzel günlerin habercisi...

11 Şubat 2015 Çarşamba Sayı: 173 1 TL www.yarinhaber.net l

l

l

Kadıköy’de binlerce kişi boykota çağırdı

Boykota çağrı Laik ve bilimsel eğitim talebiyle binlerce kişinin buluştuğu Kadıköy’de, 13 Şubat’ta gerçekleştirilecek boykota çağrı yapıldı. AKP’nin gerici ve karanlık eğitimine çocuklarını teslim etmek istemeyen binlerce veli, AKP hükümetine karşı Kadıköy meydanı’ndan “13 Şubat’ta ders yok” uyarısı verdi.

13 subat'ta ‘ ders yok

Temek haklarla savaş paketi Avukat Ercan Kanar ile iki haftadır meclis gündemine gelmesi beklenen içi güvenlik paketini değerlendirdik. AKP dışındaki tüm partilerin geçmemesi için mücadele edeceğini söylediği yasanın, AKP’nin “güvenliği” için hangi özgürlükleri sınırlandıracağını Kanar’dan dinledik. Kanar temel hak ve özgürlüklere karşı açılan bir “savaş anayasası” olarak adlandırdığı paketin halkın mücadelesi ile uygulanamayacağını belirtti. esas mesele 13

Bir tweet attım hayatım değişti Atilla Taş da AKP ’nin yeni Türkiye’sinin gazabına uğradı. Başbakan Ahmet Davutoğlu Atilla Taş’a attığı tweetlerden dava açtı. toplum 16

Katlamalı harçlar durduruldu 2014’te yürürlüğe sokulan katlamalı harçlara öğrencilerin tepkisi büyüyerek sürerken, AKP geri adım attı. gençlİk 11

Laik ve bilimsel eğitim

Haziran: Boykota gel

AKP’nin adım adım dayattığı gericilik, Kadıköy’de binlerce kişi tarafından protesto edildi. Gerici ve faşist eğitime karşı binlerce kişi “laik ve bilimsel eğitim” dedi

Kadıköy’ü dolduran binlerce kişi 13 Şubat’ta gerçekleştirilecek boykota çağırdı. Özellikle Birleşik Haziran Hareketi korteji AKP’ye uyarılarla dolu idi. güncel 03

Haziran korkusu Boykot İzmir’de Valilik tarafından yasaklandı. Yasak yazısında, “AKP karşıtıdır, boykotuna katılana disiplin işlemi yapılsın” denildi. güncel 03

10 maddede Güvenlik Paketi AKP’nin adeta 90’ları anımsatan İç Güvenlik paketi 1 hafta daha ertelendi. AKP dışındaki tüm partiler, paketin geçmemesi için ellerinden geleni yapacaklarını açıklamıştı. Peki bu İç Güvenlik Paketi neler getiriyor? Temel hak ve özgürlüklere büyük etki edecek bu paketi 10 maddede sizler için derledik. güncel 04

Mecliste çözümü kadınlar anlattı

Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerini Araştırma Komisyonu, Mecliste 5 Şubat’ta gerçekleştirdiği toplantıda kadın cinayetlerini durdurmak için verilen mücadeleler sonucu oluşturulan çözüm önerilerini konuştu. kadın 10

lİsenİn gündemİ 12

MİT Müsteşarı Hakan Fidan istifa ederek ile milletvekilliği seçimlerinde aday adayı olmak için, MİT Müsteşarlığı görevinden ayrıldı. güncel 04

Erdoğan’ın Keynes ve Smith ile imtihanı Ekonomist kimliğine bürünen Erdoğan’ın hedefinde şimdi Merkez Bankası ve faiz indirimi var. Asıl sorun ise Erdoğan’ın her konuştuğunda doların yükselişe geçmesi ve kendisinin ekonomistlerle yarışması. ekonomİ 09

Milli Eğitim’den Genç Bilaller yarışması MEB Din Öğretimi Genel Müdürlüğü, tüm Türkiye’deki İmam Hatip Liselerinde öğrenciler arası iyi ezan okuma yarışması düzenliyor.

Hakan Fidan’ın istifa muamması

İkisi bir fidanın...

SİBEL UZUN

04

Uyanış

Kamu düzeni ve güvenliği adalet ve... 05 AKIN BİRDAL Cansuyu

Müteahhit çalıyor belediye koruyor Türkiye’de gayrimenkul üzerinden yapılan yolsuzlukların haddi hesabı yok. İstanbul’a 2 saat uzaklaklıkta bulunan Doğan Apartmanı da bunlardan biri. Apartman sakinleri nasıl dolandırıldıklarını Yarın Haber’e anlattı. güncel 05

Meclis’te şiddet araştırılırken

GÜLSÜM KAV

10

Ana fikir

Aşkı öldüren ne?

02

KADİR DADAN

Midas’ın Altınları


YESiL SAYFA

02

11 Şubat 2015

Kadir Dadan

Midas’ın Altınları

Aşkı öldüren ne?

Hafta sonu sevgililer günü 14 Şubat. Reklamlar almış yürümüş. Tek taş pırlanta yüzükler ön planda, seri halde mücevherattan, kırmızı renkli iç çamaşırlarına ne varsa, hepsi sevgililer gününe özel üretim piyasaya sunulmuş, tüketicilerini bekliyor. Bir hafta öncesinden aklımız fikrimiz, bu “özel” günde sevdiğimize ne alacağımız üzerine gidip geliyor. Sosyal medya paylaşımdan yıkılıyor. Hele böyle hafta sonu oldu mu, Paris senin, Venedik benim, Uludağ onun, Abant bunun, bir hareket, bir berekettir gidiyor. Böyle zamanlarda aslında gerçekte ne kadar muhafazakar ve dindar bir nesle sahip olduğumuz da ortaya çıkıyor. Evini, işini, aşını, eşini belirleyen bir irade, ne sende aşk bırakır, ne de sevgilinde. İkiyüzlü medya, bir yandan müsrif toplum üzerine, tanrı ve peygamber sevgisi üzerine vaazlar sunarken, öte yandan reklam aralarında tüketim pompalamaya devam eder. Alanı var, alamayanı var. Sevgi temasına zıt olarak bir kavgadır evde başlar, nerede biteceği belli olmayan. Ve acıdır parayla, “hediyenin” büyüklüğü ile ölçülür olur sevginin değeri. Her defasında büyüyen darbelerle, modern yaşamın ince buzları üzerinde tutunamaz ve ölür ölümsüz aşklar. Derler ki, sanayileşince, kalkınınca mutlu olacağız. Daha fazla enerji, daha fazla et tüketebileceğiz, otomobilimiz, evimiz, yazlığımız olacak. Sevgilimize pahalı hediyeler alabileceğiz. Oysa modern köleliğin hüküm sürdüğü günümüz sanayi toplumunda günlük, haftalık, aylık olarak yaşanabilir aşklar. Çünkü insanlar, günlük, haftalık, aylık olarak yaşarlar. İşin garanti değilse, her an kapının önüne konulabileceksen, bugün bu şehirde, yarın başkasında daha iyi bir iş peşindeysen, bir “yuva” kurmaktan sevgiline nasıl bahsedebileceksin? Aşkın uğruna değil de işin uğruna yanıp tutuşurken, kopyalanmış sahte sözcükler yerine, nasıl çıkacak yüreğinden sevda nağmeleri? Tinsellik yerine cinsellik peşinde koşarken, seks mi aşkın gölgesinde kalacak, aşk mı seksin? Sıralı iş buyuranlarının psikolojik kıskacında, sömürülüp posa haline gelen vücudunun fiziksel yıkımının yanı sıra, depresyon ilaçları ya da alkol ve uyuşturucu ile de ruhsal bir yıkımla karşı karşıyayken, nasıl mutluluktan konuşabileceksin? Bir yanın sanayiye bulaştıysa artık bir ömür geçireceğin sevgililer söz konusu olamaz. O yüzden evlilik mi aşkı öldürüyor, yoksa sanayi mi oturup düşünmek lazım. Düşünmek lazım ki, ancak özgür insanlar gerçek bir aşkın peşinden koşar. Kendi ayakları üzerinde durabilen ve hayatın zorluklarını aşkı ile birlikte göğüsleyebilen insanlar. Özgürlük ve doğa besler ölümsüz aşkları, sermaye ve sanayi değil Not: Sanayileşme bölgesine kaşı sevgi zincirinin bir parçası olmak üzere, özgür insanları 14 Şubat’ta Saat 14.00’te Erdek Çuğra sahiline bekliyoruz. dadankadir@yahoo.com

11 şubat çarşamba 2015

sayı: 173

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler

tasarım

elif karan Birsen Kaplanseren Can Çoksöyler Ece Berfin Karagöz Fatma çakır İlker erarslan nida ateş Oğuzhan Özkan onur toper Osman Erdem Özgün Başak Melih erdem Rıfat Çapar Sait Bağış sıla gemicioğlu

dağıtım imtiyaz sahibi sorumlu yazı işleri müdürü Yönetim adresi

basıldığı yer

osman erdem fadik temizyürek Tel: 0536 698 9397 ışıl kurt rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792

yusuf yasin yakşi EZGİ CEREN AĞTAŞ fikriye yılmaz ışıl demir

6 aylık abonelik: 40 tl

1 yıllık abonelik: 80 tl

SANEM DENİZ KURAL adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: TR28 0001 0006 1557 7226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: TR34 0006 4000 0016 2002 4659 88

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: TR90 0006 2000 0310 0006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: TR57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/88735111 ıban:TR38 0006 7010 0000 0088 7351 11

Çevre İl Müdürlüğü Türkiye’ye gelen Kuito adlı gemi için “zararlı bir bulguya rastlanamadığını” açıkladı.

Bu gemiye temiz denildi yeşil sayfa onur toper

Söküm yapılmak için İzmir’in Aliağa ilçesindeki tesislere getirilmek üzere kıyıdan altı mil açıkta demirletilen radyoaktif atık yüklü Japon “Kuito” adlı geminin, çok sayıda uzmanın geminin Türkiye’ye yanaşmasına izin verilmemesi için ciddi uyarılarına rağmen limana yanaşmasına izin verildi. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Gümrük Muhafaza ve Çevre İl Müdürlüğü’nden ekipler ise hazırladıkları raporda gemide “zararlı bir bulguya rastlanamadığını” açıkladı. Rapor üzerine Türkiye sularına girişine izin verilen gemi, Aliağa’daki tesislere doğru yöneldi. Angola açıklarında 2000 yılından bu yana ham petrol işlemek üzere kullanılan geminin sökümü için 2014 yılında açılan ihaleyi Türk bir firma kazanması sonucu Kuito Türkiye kıyıları için yola çıkmıştı. Türkiye’ye yaklaşmaya başlamasıyla birlikte gemide radyasyon bulunduğunu söyleyen çevreciler, Kuito’nun Türkiye’ye kabul edilmeden geri gönderilme-

Petrol işlemek üzere kullanılan Japon “Kuito” adlı gemi Angola’dan Türkiye’ye getirildi. Bir ihale sonucu Türkiye’ye gelen gemi uzmanların uyarıları ve halkın tepkisine rağmen Aliağa’ya demir atmış durumda. İncelemelerde

Yerel halk elele tutuşup, zincir oluşturarak Kuito’ya karşı Aliağa Liman Başkanlığı’nın etrafını sardı. si için çağrı yapmıştı.

önünde konu ile ilgili basın açıklaması yaptı. Geminin İzmir’de Radyoaktivite normalden karaya çıkması durumunda An5 kat fazla gola’ya gönderilmesinin çok zor Rapordan önce Tehlikeli Gemi olduğuna değinen Bozoğlu, açıkta Sökümünü Önleme Girişimi bekletilip ilgili yetkililer tarafınsözcüsü Ertuğrul Barka, geminin dan incelemelerin yapılması getemiz olduğuna dair verilen rapor- rektiğini, tehlikeli bir durumda da ların sağlıklı olmayabileceği konu- gönderilmesini savundu. Gemide sunda uyarmıştı. Aynı zamanda zararlı maddeye rastalanmadığı TMMOB Çevre Mühendisleri söylense de, Bozoğlu ‘Uranüs’ adlı Odası Başkanı Baran Bozoğlu, römorkör tarafından çekilen geAliağa Gemi Söküm Tesisleri mide, tehlikeli atıkla radyoaktivi-

Çınardibi RES’e boğulmak istemedi

Türkiye’nin ilk organik tarımının yapıldığı yerlerden İzmir’in Bayındır ilçesine bağlı Çınardibi köyü de dahil olmak üzere üç ilçedeki, dokuz köyü içerisine alacak şekilde 126 türbin direkli en büyük Rüzgar Enerjisi Santrali (RES) projesi için Bakanlar Kurulu’ndan ‘acele kamulaştırma’ kararı alınıp çalışmalara başlandı. Ancak dört bir yanları RES türbinleriyle çevrilecek olan Çınardibi köylülerinin yaptığı başvuru üzerine Danıştay 6’ncı Dairesi, Yırca’daki zeytin arazisinde olduğu gibi, bu proje için de ‘acele kamulaştırma’ için ‘olağanüstü koşullar’ görmeyip yürütmeyi durdurma kararı verdi. RES projesiyle köyün etrafının

tamamen kaplanacağını öğrenen Çınardibi köylüleri, yaşananlara tepki gösterdi. Türbin parçalarını götürmek için ormanlık alanda açılacak yolların yanı sıra kendi tarım arazileri için de Bakanlar Kurulu’nun ‘acele kamulaştırma’ kararı vermesi üzerine köylüler, hukuk mücadelesi başlattı. Avukat Cem Altıparmak ile birlikte avukat Hande Atay, köylüler adına, Danıştay’a müracaat etti. Danıştay, köylülerin arazileri için bakanlar kurulunun verdiği ‘acele kamulaştırma’ kararının, ancak savaş zamanlarında ya da olağanüstü hal durumlarında alınabileceğini, ancak burada böyle bir durum söz konusu olmadığına, gerekçesinde yer verdi. YARIN YEŞİL SAYFA

teye dair ciddi bulgular olduğunu vurguladı. Gemideki radyoaktivitenin normalden 5 kat yüksek olduğunu belirtti. Yerel halk gemi gelmeden tepkisini gösterdi Kuito’nun Türkiye’ye getirilmesi Aliağa Çevre Platformu (ALÇEP) tarafından da protesto edildi. Yaklaşık 150 kişi ‘Otopan’dan Kuito’ya, Kuito’dan ölüme’ yazılı pankart taşıyarak Aliağa’nın en işlek caddelerinden biri olan İstiklal Caddesi boyunca sloganlar atarak yürüdü. Yürüyüş sonunda yapılan basın açıklamasında “Gemide bulunan pis atık suyun boşaltımı ve parçalanma sonrası yakımı sırasında da gemi bünyesinde bulunan asbest, radyasyon gibi kirleticiler atmosferimize, toprağımıza, suyumuza karışacaktır. Aliağa’da bulunmayan biyo çeşitlilik su ile gelerek baskınlık kurabilecek, kendi türlerimizi yok edebileceklerdir” denildi. Basın açıklamasının ardından yürüyüşe katılan grup elele tutuşup, zincir oluşturarak Aliağa Liman Başkanlığı etrafını sardı.

14 Şubat’ta Bandırma ayakta

Geçtiğimiz ay Bandırma ve Erdek’te çevre forumu düzenleyen Erdek Dayanışma Platformu yaptığı birkaç toplantının ardından 14 Şubat’ta eyleme hazırlanıyor. Bandırmada 1/100000’lik sanayi planının neden olacağı olumsuz etkileri gündeme getiren platform, son olarak Erdek’te gerçekleştirdiği forumda eylem kararı alarak bütün çevrecilere eyleme çağrısında bulunmuştu. Erdek’ten başlayarak Bandırma’ya kadar sevgi zinciri oluşturmayı hedefleyen Platform, 14 Şubat’ta yapılacak eylemde slogan olarak “Bu plan aşkı öldürüyor güzelim “seçilerek, sanayi bölgesinin faaliyete geçmesi ile bölgenin büyük bir çevresel felakete maruz kalacağına dikkat çekiyor. 14 Şubat günü buluşma noktaları, saatleri ve yürüyüş güzergahı ile ilgili bilgilere “Erdek Körfezi ve Kapıdağ için Dur Diyoruz” sayfasından ulaşabilirsiniz. YARIN YEŞİL SAYFA

Mersin’de nükleere karşı miting Mersin Nükleer Karşıtı Platformu, nükleer santrallardan arınmış bir dünya için elele vermeye çağırıyor. Mersin’in Büyükeceli Beldesi’nde yapılması planlanan ülkenin ilk nükleer santral projesi için verilen yaklaşık kırk yıllık mücadeleye 15 Şubat 2015 Pazar günü yeni bir halka daha eklemeyi planlıyor.15 Şubat saat 13.00’da Mersin’de

Forum AVM Önü’ne çağıran Platform’un çağrı metninde “Atık sorunu çözülememiş, kaynağı dışa bağımlı, olası olumsuz etkileri nesiller boyu sürecek, savaş hallerinde ve terörist saldırılarda bizleri hedef haline getirecek, her deprem olduğunda yüreğimizi ağzımıza getirecek akıl dışı bu uygulamayı kabul etmiyoruz” deniliyor. YARIN YEŞİL SAYFA


GUNCEL

03

11 Şubat 2015

13 Şubat’ta ders yok

13 Şubatta gerçekleşecek eğitim boykotu sizce nasıl bir etki yaratacak? Kamuran Karaca Eğitim-Sen Genel Başkanı

Muhatabımız AKP

Yaptığımız mitingin muhatabı da, yapacağımız boykotun muhatabı da eğitimde son dönemdeki gericileşme ve AKP’nin kendi ideolojisine göre gençlik yetiştirme projesidir. Biz, laik ve bilimsel eğitimden yanayız diyoruz. Fevzi Gümüş Alevi Bektaşi Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı

AKP’ye karşı ayaktayız

Çocuklarımızın geleceğini karartan gerici eğitime karşı on binler laik ve bilimsel eğitim talebiyle Kadıköy’deydi. Eğitim-Sen ve Alevi örgütlerinin çağrısıyla düzenlenen mitingde; 13 Şubat’taki eğitim boykotuna çağrı yapıldı. O gün AKP’nin gerici eğitim dayatmasına karşı okullara gidilmeyecek ve bilimsel alternatif dersler düzenlenecek. güncel fatma çakır

Laik ve bilimsel eğitim sloganıyla alana giriş yapan Haziran kortejin08 Şubat Pazar günü İstan- de veliler ve ellerinde döviz taşıyan bul Kadıköy’de “Eğitimde çocuklar da geleceğine sahip çıktı. Gericileşmeye Karşı Laik Bilimsel Anadilinde Eğitim ve Demokratik Kadıköy sloganlarla inledi Yaşam İçin Dayanışma ve Birlik “Yobazlığa faşizme karanlığa geçit Mitingi” başlığıyla yapılan bu- yok”, “bu daha başlangıç, mücaluşmada AKP’nin gerici eğitim deleye devam” sloganları ile Kahamlelerine çok net yanıt verildi: dıköy Boğa ve Numune Hastane“Zorunlu din derslerinin kaldırıl- si önü olmak üzere iki buluşma masını, imam hatipleştirmeye son noktasında toplanarak Kadıköy verilmesini istiyoruz. Bunun için Meydanı’na yürüyen halk “biUyarı Boykotu’na çağırıyoruz: 13 limsel ve laik eğitim” taleplerini Şubat’ta ders yok” yansıtan pankart ve dövizler taşıdı. Gezi’de olan herkes oradaydı Son zamanların en büyük eyleminin gerçekleştiği Kadıköy’de mitingin çağrıcılığını yapan örgütlerin yanı sıra Çarşı taraftar grubu, birçok siyasi parti, demokratik kitle örgütleri, milletvekilleri ve Gezi şehitlerinin aileleri de katıldı.

“Türkiye’yi karanlığa götürmenize izin vermeyeceğiz” Miting programı alanın dolmasıyla başladı. Semah gösterisi düzenlendikten sonra ilk konuşmayı yapan Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Fevzi Gümüş: “IŞİD karanlığından

ve 12 Eylül’den beslenen AKP eğitimi gericileştirmeye çalışıyor. Buradan AKP’ye sesleniyoruz. Türkiye’yi karanlığa götürmenize izin vermeyeceğiz” dedi ve 13 Şubat’ta yapılacak eğitim boykotuna çağrı yaptı. “19. Şura’nın kararlarını da uygulatmayacağız” Eğitim-Sen Genel Başkanı Kamuran Karaca ise okullardaki gerici uygulamalara değinerek: “Biz AİHM kararının uygulanmasını istiyoruz. 18. Milli Eğitim Şurası bir din şurasına dönüştürüldü. Bu kararları da 19. Şura’nın kararlarını da uygulatmayacağız. 13 Şubat’ta öğretmenleri greve öğrencileri boykota çağırıyoruz. 13 Şubat’tan sonra da milyonlarca imza toplayacağız. Meydanlarda alanlarda olmaya devam edeceğiz.” şeklinde konuştu.

“Hırsızlık, talan diz boyu” Miting organizasyon komitesi adına ortak basın açıklamasını Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı Baki Düzgün okudu. “Hırsızlık, talan diz boyu” diyen Düzgün kendilerinin eşit yurttaşlık talep ettiğini ancak Cumhurbaşkanı’nın “İsteseniz de istemeseniz de Osmanlıca öğreneceksiniz” dediğini anımsatarak, devletin en tepesinin en gerici söylemleri kullanmasının kabul edilemeyeceğini belirtti. “Oysaki laiklik her inanç her bireye eşit yaklaşmayı gerektiriyor” diyen Düzgün, emek ve demokrasi güçleri olarak tehlikenin farkında olduklarını, bütün güçlerin gericiliğe karşı seferber edileceğini belirtti. Miting sonunda Erdal Erzincan ve Tolga Sağ eşliğinde kalabalık bir sanatçı grubunun sahneden seslendirdiği ezgilerle son buldu.

13 Şubat’ta neden boykottayız?

13 Şubat’ta okullar yok! Çocuklarını her sabah uyandırıp “Hadi evladım okula geç kalıyorsun” diyen veliler 13 Şubat Cuma günü “Hadi evladım bilimsel ve laik eğitim için bugün okula değil boykota” diyecek. Artık demokratik yollarla iktidarda kalamayacağını anlayan AKP kurmaya çalıştığı otoriter “Tek adamlık” sistemi ile kendisini garantiye almaya çalışıyor. Bu yüzden de kendi tabanını oluşturabilmek için gözünü ilkokul birinci sınıf öğrencilerine kadar dikmiş durumda. Özellikle 4+4+4+4 sisteminden sonra okullara yönelik gericilik hamleleri bitmek bilmedi. Velilerin tüm tepki ve itirazlarına rağmen hızla okulların imam hatipleştirilmesi ve son olarak 9. Eğitim Şurası’ndan çıkan gericilik bardağı taşıran son damla oldu. Karma eğitimi ortadan kaldırmaya çalışması ve ilkokul birinci sınıf öğrencilerine kadar dayatılan zorunlu din dersleri ve isteseler de istemeseler de öğretilecek olan Osmanlıca dersleri, “ecdat” denilerek yapılan külliye açıklamaları, böyle bir boykotu zorunlu kıldı.

Boykot kararından sonra daha fazla hırsızlar yetişsin diye düzenlenen Genç Bilaller yarışması ise boykot kararının haklılığını bir kez daha gösterdi. AKP’nin kendi fıtratlarına uygun bir şekilde dogma, kindar ve karanlık bir nesil yetiştirmek; bu şekilde kendi tabanını oluşturmaya çalışmak en büyük gayesi. 13 Şubat boykotuna çağrı için Birleşik Haziran Hareketi’nin 11 Ocak’ta birçok ilde düzenlediği eylemler, yine 8 Şubat’ta Alevi örgütleri ve Eğitim Sen’in çağrısıyla Kadıköy’deki dev buluşma, mahalle forumları, liselilerin, sınıf tahtalarından yaptıkları çağrılar… Hepsi de özgür düşünen bir nesil yetiştirmek için çocukların geleceğini AKP’nin karanlığına teslim etmeyecek olan insanların çabası. Bu yüzden eğitimci- ler, veliler, çocuklar 13 Şubat’ta boykotta. GÜNCEL

Yasalar değil, AKP engel

İzmir’de AKP’yi 13 Şubat korkusu sardı İzmir’de Vali Yardımcısı Mustafa Harputlu’nun İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yolladığı “gizli” ibareli yazıda yer alan; Birleşik Haziran Hareketi’nin, 13 Şubat’ta, “laik ve bilimsel eğitim için ayaktayız” kampanyası kapsamında gerçekleştireceği okul boykotuna katılacak ‘milli eğitim personeli’ ve ‘öğrenciler’e disiplin işlemi yapılması yönündeki talimatı bu-

gün ortaya çıktı. Harputlu yazısında, “BHH isimli yapılanmanın izleyeceği yol ile mücadele yönteminin sayın Cumhurbaşkanı, sayın Başbakan ile Ak Parti politikalarının karşıtı” olduğunu, “Boykotlarda Gezi Parkı eylemlerini yeniden canlandırmak ve genel seçimler öncesi karmaşa yaşanmasına sebebiyet vermek” istenildiğini savundu. GÜNCEL

Birleşik Haziran Hareketi’nin 13 Şubat’ta gerçekleştireceği uyarı boykotu yasaklanmaya çalışılıyor. AKP’nin valileri öğretmen ve öğrencileri “disiplin cezasıyla” tehdit ediyor. Fakat Birleşik Haziran Hareketi’nin avukatı disiplin cezalarının hiçbir dayanağının olmadığını söyledi. Grev ve boykot gibi eylemlerin hem evrensel insan haklarına hem de anayasaya göre hiçbir cezai işlemi yok. Avukatın açıklamalarına göre 13 Şubat boyko-

tunda öğretmen ve öğrencilerin hakları şu şekilde: “Sendikalı olsun veya olmasın hiçbir öğretmenin boykota katılması açısından yasal herhangi bir engel yoktur. Milli eğitim kanunlarında öğrencilere uygulanabilecek disiplin cezalarına ilişkin bir yasal dayanak yok. Bu boykota katılacak öğrenciler açısından disiplin yaptırımının hiçbir dayanağı yok. Uluslar arası çocuk hakları sözleşmesi çocuklara bu tür yaptırımların yapılmayacağını hüküm altına almıştır.” GÜNCEL

Şimdi artık birlik ve dayanışma içinde gericiliğe karşı tavır alma zamanıdır. Bu boykot ile AKP’nin gerici politikalarına karşı ayakta ve uyanık olduğumuz sonucu çıkacak ve AKP gericiliğine karşı birliğimizi pekiştirecektir. Aydemir Güler Birleşik Haziran Hareketi

Tehdidi olumsuz çıkaracağız Aralık ayında AKP eğitimi istediği gibi dinsel temellere oturtabileceğini ilan etti ve toplumu tehdit etti. AKP’nin yaptığı bu tehdidi olumsuz çıkarmanın şu an da en olumlu göstergesi boykot olacak. Erkan Baş Birleşik Haziran Hareketi

Çağrımız vücut bulacak Birleşik mücadele için boykot kararının bir sıçrama olacağını düşünüyorum. Birleşik Haziran Hareketi’nin tüm Türkiye’ye yaptığı “Ayaktayız” çağrısının vücut bulacağı bir eylem olacak 13 Şubat’taki boykot. Gülsüm Kav Birleşik Haziran Hareketi

Yasaklarla durduramazlar Boykotu daha gerçekleşmeden yasaklamaya çalışmaları, 13 Şubat’ın ülke tarihinde önemli olacağını gösteriyor. Yasaklarla, ne grevleri ne de “eşit, bilimsel, parasız ve anadilde” eğitim mücadelesini durduramayacaklar. Önder İşleyen Birleşik Haziran Hareketi

İzmir’de gördük

İzmir valisinde yarattığı etkiyi AKP’de de yaratacak gibi görünüyor. AKP’nin uzun zamandır sürdürdüğü bu alandaki saldırılara karşı kurulan bu barikat, sonrasında da büyük bir direniş gücü taşıyacaktır. Ceday Avcı Lise-Der türkiye temsilcisi

Okullarımızı bırakmayacağız AKP’nin gerici eğitimine alışmayacağımızı Eğitim Şurası’ndan önce de sonra da söylemiştik. Şimdi, ülke çapında yapacağımız boykotla AKP’nin yüzüne asıl gerçeği çarpmış olacağız: Okullarımızı AKP’ye bırakmayacağız. İsken Yıldız Öğrenci Velileri Dayanışma Derneği

Yeni kazanımlar olacak

Laik, demokratik, bilimsel ve anadilde eğitim için kazanımların olabileceğini ve bu konuda eğitimin temel değerlerinin ortak mücadelesi açısından, yeni kazanımların olabileceğini bekliyorum, umuyorum. Sebahat Tuncel HDP

Geniş kesimler sahiplenmeli Bu taleplerin yanındayız. Bu Türkiye’nin meselesi, bu talepler demokratik Türkiye talebidir. Bu talepler sadece Alevilerin dile getirmesi ile değil daha geniş kesimlerin sahiplenmesi ile karşılık bulur. Yüksel Güler Öğrenci Velisi

AKP’yi uyarıyoruz 13 Şubat’taki eğitimi boykot kararı bir uyarı niteliğindedir. Tam da seçim öncesinde, AKP’de, AKP’ye yapılmış bir uyarı niteliğinde etki yaratacağını düşünüyorum


GUNCEL

04

11 Şubat 2015

Sibel Uzun

İkisi bir fidanın…

UYANIŞ

AKP saflarında milletvekili olmak için yüzlerce bürokratın alt ve üst kademelerdeki devlet görevlilerinin istifa ettiğini görüyoruz. AKP ile iyiden iyiye devlet kademelerinde azgınlaşmış kadrolaşma kabak gibi ortaya çıktı. Kendileri dışında kimseye ne adım atacak ne nefes alacak yer bırakmışlar. Buradan MİT’in başındaki Hakan Fidan meselesine gelelim. Fidan haklı AKP’nin bu çal çal devrinde herkesin iştahı kabarıyor. Milletvekili adayı olabilmek için MİT’in başındaki görevinden istifa ediyor. Bu işe Davutoğlu mutlu, Erdoğan üzgün “istifasını uygun görmüyorum” demesine rağmen sözü dinlenmediğinden. Sözü dinlenmemek ne kelime Davutoğlu ve Fidan tarafından çiğnenmiş geçilmiş görünüyor. Yolsuzluk dosyalarının ortaya saçılmasını kast ederek “çok zor günler geçirdik gerekirse paralelle yalnız savaşırım” diyor. Erdoğan bu süreçler sonunda yalnız kalma ihtimalini de önüne koyacak kadar hanedanlık kavgası derdinde. Cemaat ile AKP arasındaki en kritik isim olarak gündeme gelmiş, ses kayıtlarında savaş planları yaptığı ortaya çıkmış, AKP’nin pek çok karanlık adımının içerisinde yer alan isim, yolsuzlukları ört bas ettiği ortaya çıkmış bir isim. Erdoğan Fidan’ı yargılanmaktan kurtarmak için MİT’çilerin yargılanması iznini kendisine bağlayarak özel yasa bile yapmıştı. Buna rağmen Fidan sözünü dinlemedi. Bir kez daha yenilmez yıkılmaz görülen AKP’nin aslında iç yüzünün, en tepe takımının pamuk ipliğine bağlı ilişki haritası ortaya çıkıyor. Zaten Davutoğlu’nun bir iki hafta önceki Bakanlar Kurulu’ndaki somurtuk hali Cumhurbaşkanı ile arasındaki depremi ele vermişti. Şimdi de Fidan’ın adaylığı konusunda Erdoğan’ı karşısına alma pahasına kendisini ortaya attı. Cumhurbaşkanı istifaya üzgünlüğünü dile getirirken Başbakan çok mutlu bir şekilde Fidan’ın adayını övüyor. Bir de bu hafta sırf Arınç açıklama yapmasın diye Bakanlar Kurulu toplantısının yapılmadığı haberleri yayılınca çatlaklar sürecinin sosu oldu. Arınç’ın açıklamalarında özellikle Erdoğan’ın 400 milletvekili istemesini kast ederek “%50’nin AKP’ye olan öfkesinin gittikçe arttığını” itiraf etmesi, toplumsal öfkeden ürktüğünü göstermesi, ardından da ne olursa olsun “467 bile çıksa referanduma götürmeliyiz” demesi de aralarındaki bir başka çatlağın ifadesidir, 400 milletvekilini abes bulduğunu anlatmak istiyor. AKP’lileri koruyan kolluk güçleri olmasa acaba sokakta ne hale gelirler? Arınç’ın ve AKP’nin gözünü korkutan da budur. Erdoğan’ın bir başka çatlağı da ağzından düşürmediği faizler. Sanki faiz Erdoğan ol deyince olacak olma deyince olmayacakmış gibi açıklamalar yapıyor. Faizi indirmeyen ekonomi takımını tehdit edip duruyor. Ekonomi takımı da artık yıldı usandı. Onlar da Erdoğan’dan farklı bir yaklaşımı mecburen ifade etmeden edemiyorlar. *** Neye bağlıdır AKP melanetinin sonu? Tamamen bize bağlı, gelişmeleri dikkatli takip edelim ve gelişmelerden bize çok şey düştüğünü görmeden geçmeyelim. 13 Şubat Boykotu’nun yarattığı çok önemli bir dalga var. Bu dalga AKP’de belli ki yeni bir Gezi korkusu yaratmış. Boykotun kitleselliği ile çöpe atılacak İzmir Valiliği yasak kararında diyor ki “BHH isimli yapılanmanın izleyeceği yol ile mücadele yönteminin sayın Cumhurbaşkanı, sayın Başbakan ile Ak Parti politikalarının karşıtı olduğunu… Boykotlarda Gezi Parkı eylemlerini yeniden canlandırmak ve genel seçimler öncesi karmaşa yaşanmasına sebebiyet vermek istenildiğini” belirtmişler. Biz de tam olarak bunu hedeflemiştik, AKP’nin üzerine yapışan Gezi kabusu canlansın, tazelensin istemiştik. İşçiler “grev erteleme” yasağını nasıl boşa düşürdüyse, boykot da bu yasağı boşa düşürecek. Çocuklarımızı, geleceğini, eğitimi ellerinden kurtarmayı başaracak. twitter: @sibeluzun_yarin

Gökçek hakkında suç duyurusu Mimarlar Odası Ankara Şube yöneticileri, AKP’li Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı İbrahim Melih Gökçek hakkında ‘can güvenliklerini tehdit ettiği’ gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, yaptığı açıklamada Gökçek’in sosyal medya ve basına yaptığı açıklamalarla halkı kin ve nefrete sürüklediğini belirterek, şube yöneticilerini hedef gösterdiğini dile getirdi. Gökçek hakkında daha önce kurumsal olarak suç duyurusunda bulunduklarını hatırlatan Candan Bakanlığın soruşturma izni vermediğini belirterek şube yöneticileri olarak bu sefer tek tek suç duyurusunda bulunduklarını söyledi. Mimarlar Odası, Gökçek’in Anka-Park yapımında yaptığı hukuksuzluklar yüzünden daha öncede bir çok dava açmıştı. GÜNCEL

İç Güvenlik Paketi görüşmeleri ertelendi

Yoğun tepki alan İç Güvenlik Paketi’nin görüşmeleri AKP tarafından yine ertelendi. AKP Grup Başkan Vekili Ahmet Aydın, Salı günü TBMM Genel Kurul gündemine gelmesi beklenen İç Güvenlik Paketi’nin bu hafta da görüşülmeyeceğini açıkladı. AKP dışındaki tüm partiler, paketin geçmemesi için ellerinden geleni yapacaklarını açıklamıştı. güncel melih erdem

AKP geçen hafta da paketin görüşmelerini son anda ertelemişti. Paketin önümüzdeki hafta görüşülüp görüşülmeyeceği de net değil. Kulislerde ise güvenlik paketinin çekilmesine gerekçe olarak ‘muhalefetin ortak tepkisi’ gösterildi. CHP, MHP ve HDP, polis ve valilerin yetkilerini artıran, ülkeyi sürekli sıkıyönetimle yönetilir hale getireceği eleştirileri yapılan paketin Meclis’ten geçmemesi için bütün imkanları kullanacaklarını dile getirmişti. Muhalefetin engelleme girişimlerinin paketin görüşmelerini haftalarca uzatabileceği belirtilmişti. Bütün bu gelişmeler ışığında AKP’nin paketi Meclis’ten geçirmesi kolay olmayacağa benziyor. Ertelenmeye ilişkin CHP açıklaması Hamza Çebi’den geldi CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İç Güvenlik Paketi’ nin ertelemesine ilişkin resmi bilgi verilmediğine dikkat çeken Hamzaçebi, “Neden açıklanmadı gerçekte görüşülememe gerekçesi Genelkurmay Başkanlığı’nın bu yasaya ilişkin itirazları, eleştirileridir. Jandarma’nın tamamen sivil iradenin emrine verilmesi, Jandarma Genel Komutanının, Genelkurmay’ın devre dışı bırakılması, Genelkurmay’ın itirazına neden olmuştur” dedi. Muhalefet sokakta olacak Toplumsal muhalefette yasaya karşı sokakta olma kararı aldı. Birleşik Haziran Hareketi HDK’ya yasaya karşı eylem çağrısında bulundu.Birleşik Haziran Hareketi ve HDK’nın çağrısıyla yasanın tartışılacağı günlerde eylem yapılması planlanıyor.

10 Maddede İç Güvenlik Paketi 1)Aramalar kolaylaştırılıyor

Yasanın mevcut halinde bu yönde bir arama kararı çıkarılabilmesi için ‘suç delillerinin elde edilebileceği hususunda somut delillere dayalı kuvvetli şüphe’ olması gerekiyor. Teklif ile ‘somut delillere dayalı kuvvetli şüphe’ yerine ‘makul şüphe’ yeterli sayılacak.

2)Avukatların soruşturma dosyasına ulaşım hakkı kısıtlanıyor

4)Dinleme, gizli soruşturmacı kullanma ve teknik takip yetkileri genişletiliyor

Elkoyma durumunda olduğu gibi, tüm telekomünikasyon iletişiminin takibi (CMK 135), gizli soruşturmacı atanması (CMK 139) veya teknik takip yapılması (CMK 140) gibi tedbirlerin uygulanabileceği suçlar listesi genişletiliyor.

5)Kamu görevlisiyle ilgili düzenleme

Mevcut CMK’nın 153. Maddesi gereği savunma hakkının bu önemli parçası sınırlanamazken, teklif ile, ‘soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek’ durumlarda bu hakkın sınırlanabileceği öngörülüyor.

Teklif yasalaşırsa, eğer tehdit fiili bir kamu görevlisine karşı ‘yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle’ işlenirse bu durum ağırlaştırıcı bir neden sayılacak ve iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmedilebilecek.

3)Soruşturma sırasında ‘elkoyma’ yetkisi genişletiliyor

6)Polisin olaylara müdahale yetkisi arttırılacak

CMK madde 128’te, soruşturma sırasında şüphelinin taşınmazlarına, genel olarak haklarına el koyma tedbirinin uygulama alanını genişletmeyi amaçlıyor.

Polis yeri geldiğinde eylem yapanlara doğrudan hedef alarak gaz fişeği atacak, göstericileri doğrudan hedef alarak ateş edecek ve bunlara rağmen her daim ce-

zasızlık zırhı ile korunacak.

7 )Polise 24 saatlik gözaltı yetkisi verilecek Başbakan Davutoğlu’ndan öğrendiğimiz kadarıyla iç güvenlik reformunun önemli yapıtaşlarından bir tanesi de polise 24 saat gözaltı yetkisi verilmesi olacak.

9)Gösterilerde yüzün maske ile kapatılması suç sayılacak Bu durumda asıl kolluk kuvvetlerinin davranışı bir insan hakkı ihlali teşkil ederken, getirilmesi düşünülen uygulama ile sadece kendisini korumak için yüzüne mendil tutanlar, ağızlarına maske takanlar dahi cezalandırılabilecektir.

10)Sosyal medyaya getirilen sınırlamalar arttırılacak Daha yakın tarihte Twitter ve Youtube yasakları ile dünya gündemine gelmiş bir ülkede bu konuda yetkilerin darlığından şikayet etmek akıllarda soru işareti yaratıyor.

Hakan Fidan’ın istifa muamması

MİT Müsteşarı Hakan Fidan sunduğu istifa dilekçesi ile milletvekilliği seçimlerinde aday adayı olmak için, 10 Şubat’tan itibaren geçerli olmak üzere MİT Müsteşarlığı görevinden ayrıldı. Fidan, seçime kadar Davutoğlu’nun danışmanlığını yapacak. MİT Müsteşarı Fidan’ın boşalttığı koltuğa bir süreliğine Müsteşar Yardımcısı İsmail Hakkı Musa’nın vekâlet edeceği öğrenildi. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç , “Şahsen kendisinin bakan olmasını uygun görmüyorum. Süpermen görevi verilmiş bir insanın bir vekil olarak parlamentoya girmesini israf olarak görürüm” yorumunu yaptı. Kılıçdaroğlu ise, “Tabii başbakanlık koltuğu boş olunca, böyle bir arayışa girildi. Öyle anlaşılıyor” dedi. Cumhurbaşkanı da bu konuda “Ben adaylığına olumlu bakmıyorum. Bunu çok açık, net söyleyeyim.’’ açıklamasında bulundu. GÜNCEL

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Başbakanlığı döneminde ‘Benim tweetle hiç işim yok. Bu kadar boş zamanım yok’ diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ilk ‘resmi’ tweetini attı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ilk paylaşımını 9 Şubat Dünya Sigarayı Bırakma Günü dolayısıyla yaptı. Cumhurbaşkanlığı Kurumsal İletişim Başkanı Mücahit Küçükyılmaz yaptığı açıklamada ‘Kendi attığı tweetleri ‘RTE’ rumuzuyla sonunda belirtiyor’ dedi. Daha önce de Erdoğan, haziran isyanı sürerken 2 Haziran’da çıktığı bir televizyon programında “Şu anda Twitter denilen bir bela var, yalanın daniskası burada. Sosyal medya denilen şey aslında şu anda toplumların baş belasıdır” ve yolsuzluk operasyonları sonrası da “Bu Twitterlar falan var ya şimdi mahkeme kararı çıktı, Twitter falan hepsinin kökünü kazıyacağız.’’ demişti. O twitterı suçlasa da biz asıl yalancının kendisi olduğunu biliyoruz ve Tayyip Erdoğan’a oğlum bak git diyoruz.

Siyaset yapmaya Bursa’da devam etti Geçtiğimiz hafta içinde Bursa’da konuşan Tayyip Erdoğan yine seçimle ilgili açıklamalarda bulundu. 33 yıl önce Kenan Evren için kapatılan Atatürk Caddesi’ni kapattı. Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanının tarafsızlığı konusunda Yüksek Seçim Kurulu’na yapılan itirazı değerlendirerek, mevcut anayasal sistemde yeri olmayan cumhurbaşkanın taraflı olmasını savundu. Konuşmasında siyaset yaptığı yönündeki açıklamalarla değinen Erdoğan şunları da söyledi: “7 Haziran’da seçimler var. Biz yeni Türkiye’yi istiyorsak, 400 milletvekili vereceğiz. Yeni anayasa istiyorsak 400 milletvekili vermek lazım. Başkanlık sistemi istiyorsak 400 milletvekilini vermek lazım. Çözüm sürecini istiyorsak 400 milletvekili vermek lazım ki iktidardaki parti gümbür gümbür bunu gerçekleştirsin.” GÜNCEL


GUNCEL

05

11 Şubat 2015

Akın Birdal CANSUYU

Kamu düzeni ve güvenliği adalet ve vicdan ile sağlanır İç Güvenlik Paketi’nin görüşülmesi yine ertelendi. Üzerinde bu denli uzun tartışılan ve tartışılacak olan başka bir yasal düzenleme olmadı. Rastlantı değil elbette. İç Güvenlik Paketi adında getirilmek istenen yeni yasal düzenleme topluma karşı topyekun bir saldırı planıdır. İktidarın kendine yönelik her muhalefeti darbe sayarken, paket ile tam bir darbe hazırlığı yapılmaktadır. Bir yandan muhalefeti darbeci olmakla suçlarken diğer yandan 12 Eylül faşist darbe anayasasına sığınarak yüzde 10 barajı korumakta, metal işçilerinin grevini yasaklamaktadır. Peki o zaman paket, iktidarı ve muhalefeti için neden bu denli önemli? Paketi önemli kılan 2015 yılının herkes için yaşamsal olmasıdır. İktidar için önemi çok açık. Baskıcı, otoriter sistemin sürdürülmesidir. Hak ve özgürlükleri kuşatıcı, emek ve emekçi düşmanı politikalarını genişletmek, başkanlık sistemine geçişiyle dikta rejimini topluma zorla kabul ettirmek. Dünyada ve bölgedeki yalnızlaşmayı gizlemek. İç ve dış tehditler gerekçesiyle savunma ve güvenlik harcamalarını arttırmak, gerilim politikalarına sarılarak demokrasi ve hukuktan uzaklaşmaktır. Toplum için önemine gelince; seçim yılı olması ve seçim alanlarında ezilen emekçi halklar adına özgür bir ifade alanının kullanılması ve sonuç alınması. Emekçilere dayatılan ve iş katliamlarına dönüşen neo-liberal politikaların yarattığı açlığa, yoksulluğa ve işsizliğe son vermek. Kürt sorununun demokratik barışçı çözümü ile aslında topyekun bir demokratikleşme ve özgürleşmeyi öngören sürecin doğru ve güven verici bir hatta çekilmesini sağlamak. Ermeni ve Süryani Soykırımının 100. yılı nedeniyle bu yılı tarihi ve geçmişiyle bir yüzleşme zemininin başlangıcını oluşturmak. Rojava Devrimi ve Kobani kazanımını kalıcı kılmak, yeni atılım ve kararlara örnek oluşturmak… diye ilk akla gelenler için not düşülebilir. İktidarın niyeti açık, söylemdeki karşılığı ise tam şöyle: Başbakan, paketin özgürlük getireceğini söylerken, AKP grup başkanvekili de, pakete karşı çıkanların ya terörist ya vatan haini olduğunu ileri sürmektedir. Muhalefet yasaya mecliste yol vermeyeceğini açıkladı. Meclis dışında ise hemen herkes pakete karşı etkinlikler düzenliyor ve itiraz ediyor. Çünkü, paketin ne denli tehlikeli olduğunun herkes farkında. Herkes makul şüpheli, herkes potansiyel suçlu, herkes terörist, herkes vatan haini, herkesin üstü başı, evi arabası aranabilecek, gözaltına alınabilecek, tutuklanabilecek hatta vurulup öldürülebilecek… Daha ne olsun? Peki bu yasa meclisten nasıl çıkarılacak, çıkarılsa da nasıl uygulanacak? Öncelikle, mecliste yasanın çıkarılması nihai olarak engellenemezse bile, geciktirilir, seçimden sonraya kalması sağlanabilir. Engellenemez ise, yasanın insan hak ve özgürlüklere karşı oluşu nedeniyle Anayasa Mahkemesi’ne taşınır. Bu da olmaz ise AİHM’ne gidilir. Meclis dışında ise, baskıcı, yasakçı, faşizan yasaların, toplumsal muhalefet barikatlarına çarpıp geri dönüşünün birçok örneği bulunmaktadır. Elbette bir de medya ayağı var. Toplumun vicdanı! Olmakla yükümlü, toplumun bilgi edinme ve haber alma hakkının kullanılmasıyla görevli olan… bu yasanın tehlikesine dikkat çekmesi gereken..! Görülecek, bu yasanın hangi saikle çıkarılmak istendiği. 6-8 Ekim Kobani Direnişi ile kamu düzeni ve güvenliği gerekçesinin bir aldatmaca olduğu görülecek. Çünkü bu paket ile ne halkların haklı direnişi kırılabilir ne de kamu düzeni ve güvenliği sağlanabilir. Toplumun düzeni ve güvenliği önce adaletle sağlanır. Eşitlikçi ve özgürlükçü bir anayasal ve yasal düzenleme, en önemlisi de vicdan duygusu ile sağlanır. Değilse de, bir yandan gelen Kobani, Şengal kazanımı, diğer yandan gelen Syriza zaferi, Podemos rüzgarı toplumun ihtiyaç duyduğu düzeni inşa edecektir. Yeter ki zaferin ilk koşulunun, halkların birleşik gücü ile olacağı unutulmasın…

Müteahhit çalıyor, belediye koruyor

Türkiye’de gayrimenkul üzerinden yapılan yolsuzlukların haddi hesabı yok. Ama bu hafta özellikle bir apartmanın dosyasını açmak istedik. Doğan Apartmanı, İstanbul’a 2 saat uzaklaklıkta, Kıraç’ta ve rantın göbeğinde bir yer. Burası Esenyurt Belediyesi’ne bağlı. Apartman sakinleri nasıl dolandırıldıklarını Yarın Haber’e anlattı. güncel onur toper

İstanbul, Kıraç’ta; Esenyurt Belediyesi’ne bağlı sığınağı hariç 4 katlı bir apartman. Binaya taşınanlar: Çakır Ardıç, Ramazan Kartal, Tuncay Kartal, Şahin Aydemir... Eve taşınıyorlar. Ne zaman ki, su aboneliği için İSKİ’ye başvurmaya gidiyorlar, o zaman bina ile ilgili tüm gerçekler ortaya çıkıyor. Müteahhit, apartman sakinlerine bir iskan belgesi veriyor; İSKİ ise belgenin başka binaya ait olduğunu söylüyor. Üç gün içinde gerçek iskan belgesi geliyor ve binanın tüm borçları ortaya çıkıyor. Sahte iskanda sığınak gözükmezken, gerçek iskanda sığınak da var gözüküyor. Üstelik apartamanda 16 daire var gösterilmiş, ancak 1. Kattaki tüm daireler apartman sakinlerinden izin alınmadan dükkana çevirilmiş. 2700 TL elektrik borcu birikmiş Apartman sakinlerinden Çakır Ardıç, yaklaşık bir sene boyunca müteahhitin iskanı verme konusunda kendilerini oyaladığını belirtiyor. Bir sene sonra vediği sahte iskanla da İSKİ’de gerçekleri öğrenmiş. Gerçek iskanı isteyince 3 gün içerisinde vermişler. Ardıç’ın sorduğu soru şu: “Bir sene boyunca çıkmayan iskan üç gün içerisinde nasıl çıkıyor?”. Ramazan Kartal ise geç çıkan bu iskan yüzünden tam 2700 TL kadar elektrik borcu ödemek zorunda kaldıklarını anlatıyor. “Elektriğin açılması için ödemek zorunda kaldık” diyor. Bina ile ilgili bir diğer problem ise daire olarak gözüken yere playstation salonunun açılmış olması. Ramazan Kartal müteahhitin kendilerinden imza toplamak için geldiklerini ama istemediklerini söylüyor ve ekliyor: “Binada 2-3 kişiye imzayı attırmış, ona göre açmış. Kimse kabul etmedi. Böyle durumlarda çoğunluğun kabul etmesi gerekiyormuş”. Tapudan aldıkları Bina Yönetim Planı’nda da “Hiç bir mesken açılamaz” yazıldığını belirtiyor Kartal. Şahin Aydemir de kendilerine aşağıdaki dükkanlar için zorla imza attırmaya çalıştıklarını vurguluyor. Müteahhitin bunu uzun zamandır planladığını

ve aşağıda dükkan açanlara “Merak etmeyin kimse sizi burada çıkaramaz” dediğini belirtiyor. Belediye imzaladığı belgeyi hatırlamıyor Ramazan Kartal’ın Ağabeyi Tuncay Kartal ise belediye ile yapılan görüşmeleri anlatıyor. Kartal, Esenyurt Belediyesi’nden Serdar Taper’in imzasının olduğu sahte iskanı kendisine sormaya gitmiş. Kartal, Taper’in yanına gidince şu cevabı almış: “Ben de anlamadım. Siz bana bu evrakı bırakın. Ben arşivden araştırayım. Size haber veririm.” Kartal kabul etmeyerek sahte iskanın fotokopisini 45 dakika içinde zar-zor almış. Müteahhitin kendine çok güvendiğini anlatıyor Kartal. Bina inşaat aşamasındayken tüm fatura, iskan, tapu işlemlerinin hepsini halledeceğinin teminatını vermiş. Ancak hiçbirini yerine bile getirmemiş. Bina sakinleri mahkemeye verdiler müteahhiti. Bir çok bina yüzünden bu müteahhitin davalık olduğunu öğrenmişler. Şimdi mahkeme günlerini bekliyorlar. Belki bu haber sayesinde de “bina yolsuzluğuna” maruz kalan bir çok insan için umut Eski iskan olmak istiyorlar.

Maaşa da gözlerini diktiler Bank Asya yönetiminin evrak eksikliği bahane edilerek yapılan müdahale, mali açıdan problemli bir gidişatı olmayan Bank Asya’nın müşterilerini azaltmak için bir çabaya dönüştü. Bankayı ayakta tutmak ve mudiinin korunmasını hedeflemesi gereken TMSF, Erdoğan’ın emirleri doğrultusunda, AKP hükümeticemaat çatışmasında taraf olmaya devam ediyor. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) da Bank Asya’dan maaş alan emeklilere yazı yazılarak maaşlarının artık Bank Asya’ya yatırılmayacağı bildirildi. Yazıya göre Bank Asya’dan maaş alan emekli-

lerin şubat ayı maaşları Bankası’na yatacak. Böylece emeklilerin banka tercih hakkı ellerinden alındı. Emeklilerin maaşı, kendilerine sorulmadan ve onayları alınmadan zoraki olarak Ziraat Bankası’na taşındı. SGK, 2009’da kamu bankalarının maaş tekelini kırarak emekli maaşlarının bütün bankalar aracılığıyla ödenmesinin yolunu açmıştı. Uygulama emeklileri maaş kuyruğundan, devleti de komisyon ödemekten kurtarmıştı. Maaş ödemeleri karşılığında bankalara komisyon ödeyen SGK, özel bankaların devreye girmesiyle 278 milyon TL kâra geçmişti. GÜNCEL

Gerçek iskan

Arınç: “Halkın %50’si bizi sevmiyor’’

Arınç, CNN Türk’te katıldığı programda “Eskiden sokağa çıkardık taraftarımız bizi çok severdi. Karşıdaki muhalifler de saygı duyardı. Şimdi bir nefretle bakış seziyorum. Kemikleşme, kamplaşma var” diyerek halkın AKP’yi hiç sevmediğini söyledi ve halkın yarısının AKP’den nefret etmesinin tehlikeli olduğunu söyledi.

“Yumuşak olmak önemlidir” “Siyasette yumuşak dil çok önemlidir. Bağırarak, çağırarak, küçülterek, onu güçsüz kılarak bir noktaya getirdiğiniz zaman misal doğru mudur bilmiyorum ama kediyi çok sıkıştırırsanız yüzünüzü cırmalar. Davutoğlu yüzü gülen bir insan kimliğiyle çıktı. ‘Ben de modaya uya-

yım da bir gürleyeyim’ dememeli. Ben öyle bir gidiş görüyorum. Davutoğlu çok iyi bir kimlikle çıktı. Yüzü gülen bir insan. Sözü yumuşak olan, tarihten gelip bugünü bilen bir insana ihtiyacımız varmış.’’ diyen ağlamalarıyla, yumuşak konuşmalarıyla tanıdığımız Arınç, Davutoğlu’nu yüceltti de yüceltti. EMEK


EMEK

06 Sağlık emekçileri grevde

11 Şubat 2015

Maden işçisi hakları için Ankara’da

Soma’da 301 işçinin hayatını kaybettiği maden katliamından sonra maden işçilerine verilen sözler tutulmuyor. İşten çıkarmaların devam ettiği Soma’da işçiler haklarını alabilmek için Ankara’da eylem yaptı. İşçiler oluşturdukları heyetle Meclis’te görüşmeler yaptı. Kendilerine verilen sözler gerçekleşmezse; işçiler, tekrar ve daha kalabalık Ankara’ya geleceklerini vurguladılar. Sağlık Bakanlığı tarafından dayatılan cumartesi nöbetlerinin hem aile hekimleri için hem halk sağlığı için tehditler yarattığını belirten sağlık emekçileri 11 Şubatta grevdeydiler. Acillerdeki tıkanıklığın; sağlık emekçilerinin yükünü artırarak çözülmek istenmesine karşı sağlıkçılar yarın iş bırakıyor. Birinci basamak sağlık hizmetlerinde çalışan emekçiler, bakanlığın sorunları çözmediğini belirterek “Angaryaya, güvencesizliğe hayır; muayenehanecilik değil, koruyucu sağlık” diyerek tüm illerde halk sağlığı müdürlükleri önüne yürüdüler. EMEK

Sivaslı işçiler alın terini istiyor

Sivas Demir Çelik’te çalışan 300 işçi Hükümet Meydanı’nda toplanarak “Kölelik koşullarında çalışıyoruz, alın terimizin hakkını zamanında alamıyoruz” dedi. İş güvenliğinden, işçi sağlığına dair talepler dile getirildi. Çelik İş Sendikası Sivas Şube Başkanlığı tarafından yapılan açıklamada, “Sivas Demir Çelik’te çalışan arkadaşlarımız evlerine ekmek dahi götüremez hale geldi. Özellikle son aylarda fabrikanın keyfi olarak çalıştırılmadı, çalışan işçilerin ücretlerinin hiçbir şekilde ödenmedi. Yaklaşık 8 aydır toplu iş sözleşmesi sürüncemede bırakılmıştır” denildi. EMEK

Tekstil işçisine bu yılda zam yok

Dolar ve Euro’daki yükselme tekstil sektöründe çalışan işçileri de vurdu. Bu ay zaman verilmesi beklenen pek çok işletmede zam olmadığı gibi, bazı işletmeler işçileri işten çıkararak kapılarına kilit vurdu. Çorap patronları, doların yükselmesiyle ham madde maliyetlerinin arttığını belirterek iş alamadıklarından yakınarak bu dönem zam yapmayacaklarını duyurdu. İşçi sağlığı iş güvenliğine ilişkin yapılan yeni düzenlemeler ise işçileri kıdem ve ihbar tazminatsız işten atmak için tehdit olarak kullanılıyor. EMEK

Belediyenin sendikalı işçi düşmanlığı

Ağrı’nın AKP’li Eleşkirt ve Patnos belediyeleri, KESK ve DİSK’e üye işçileri ve kamu çalışanlarına yönelik işten çıkarma tehdidi ile sendikalarından istifa etmeye zorluyor. Her iki belediyede hafta sonu izni olmadan çalıştırılan ve sendikaya üye oldukları için tehdit edilen taşeron belediye çalışanları, gerçekleştirdiği tutumla işten çıkarmaya zorluyor, kabul etmeyenler belediye tarafından kovuluyor. Belediyeler, işçilerin örgütlenmesini de yasal kılıfa sokarak engelliyor. Belediyeler, sendikaya üye çalışanların ücretlerini de zamanında ödemiyor. EMEK

emek oğuzhan özkan

Birleşik Metal-İş Sendikasının almış olduğu grev kararı AKP tarafından ‘milli güvenlik’ gerekçesiyle ertelenmesine karşı işçiler kararı protesto etmek için eylemdeydiler. Tüm Türkiye’de AKP il binaları önüne yürüyen işçiler, Ankara’da da L20 toplantısında Ali Babacan’ı ve grev erteleme kararını protesto ettiler. İşçiler ilk olarak L20 toplantısının yapıldığı Rixos Otel önündeydiler. Grev yasağının altında imzası olan Ali Babacan’ı protesto ettiler. Daha sonra Milli Kütüphane önünde toplanan işçiler, “Emeğimizden elinizi çekin, grev hakkımızı yasaklayamazsınız” pankartıyla sloganlar eşliğinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na yürüdüler. İşçilerin yürüyüşüne, emek örgütleri, milletvekilleri, siyasi partiler, gençlik örgütleri ve avukatların yanı sıra, rek devam edeceklerini açıkladı. Dünya Sendikalar Birliği Federasyonu da destek verdi. İşçiler geri adım atmayacak Bakanlık önünde konuşan Birleşik “Kararı kabul etmiyoruz” Metal –İş Genel Başkanı Adnan Direnişlerine tüm Türkiye’de AKP il Serdaroğlu, Rixos Otel’deki L-20 binaları önüne yürüyüş gerçekleşti- toplantısında kendilerine “Greviniz rerek devam eden işçiler, Ankara’da ekonomiyi zorladığı için ertelendi” Bakanlık önüne yürüyüş düzenleye- denildiğini, kendilerinin ise “Marek devam ettirdiler. İşçiler, grevleri- dem öyle zorlamaya devam edecenin yasaklanmasını asla kabul etme- ğiz” dediklerini anlattı. Serdaroğlu, diklerini belirttiler. İşçiler, haklarını MESS’le görüşmeyeceklerini bir kez alana kadar mücadelelerini büyüte- daha belirtirken, arabulucuyu da ka-

bul etmeyeceklerini söyledi. Serdaroğlu, 12 Eylül darbesi ile ertelenen grevleri hatırlatarak, 35 yıl aradan sonra bir kez daha grev haklarının işçilerin ellerinden alınmaya çalışıldığını söyledi. Serdaroğlu, metal işçilerinin aylardır süren mücadeleyle elde etmeye çalıştığı kazanımların hükümet tarafından çalındığını belirtti. Davanın takipçisiler Bakanlık önünde yapılan basın

açıklamasının ardından, daha önce “yürütmeyi durdurma kararı” için başvuru yapılan Danıştay’ın önündeydiler. Grevi erteleme kararına yapılan itirazla ilgili bilgi almak ve belge sunmak için hukukçuların da olduğu bir heyet Danıştay’a girdi. Başvurularının sadece bir dosya olarak kalmaması için mücadelelerini hukuki alanda da sonuna kadar takip ederek, adaletin kendi lehlerine gerçekleşmesini talep ettiler.

Metal işçileri ertelemeyi kabul etmiyor Birleşik Metal-İş Sendikasının almış olduğu grev kararı AKP tarafından ‘milli güvenlik’ gerekçesiyle ertelenmesine karşı işçiler kararı protesto etmek için Ankara’da eylemdeydiler. Tüm Türkiye’de AKP il binaları önüne yürüyen işçiler, Ankara’da da, grev yasağının altında imzası olan Ali Babacan’ı ve grev erteleme kararını protesto ettiler. Daha sonra Milli Kütüphane önünde toplanan işçiler, “Emeğimizden elinizi çekin, grev hakkımızı yasaklayamazsınız” pankartıyla sloganlar eşliğinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na yürüdüler. İşçilerin

yürüyüşüne, emek örgütleri, milletvekilleri, siyasi partiler, gençlik örgütleri ve avukatların yanı sıra, Dünya Sendikalar Birliği Federasyonu da destek verdi. “Kararı kabul etmiyoruz” Direnişlerine tüm Türkiye’de AKP il binaları önüne yürüyüş gerçekleştirerek devam eden işçiler Bakanlık önünde yaptıkları açıklamada, grevlerinin yasaklanmasını asla kabul etmediklerini belirttiler. İşçiler, haklarını alana kadar mücadelelerini büyüterek devam edeceklerini açıkladı. EMEK

Ejot’ta 82 işçi istifa etti Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu Ejot Tezmak fabrikasında grev sonrası 82 işçi tazminatlarını alarak istifa etti. Bakanlar Kurulu’nun metal grevini yasaklaması sonrası işverenin MESS’ten ayrılarak kendileriyle masaya oturması için 43 işçi kıdem tazminatını alıp işten ayrılmak için başvuruda bulunmuştu. 15 yıl ve 3 bin 600 prim gününü doldurmayan diğer işçiler ise fabrikada üretimi durdurarak işverene karşı fabrika içinde direnişe devam etme kararı almıştı. Ejot

Tezmak’ta patronla yapılan görüşmelerden sonuç çıkmadı. Fabrikanın önünde yapılan açıklamada, “Fabrikadaki 82 arkadaşımız istifa etti. Bu kararı fabrikada çalışan bütün işçi arkadaşlarımızla birlikte aldık. 3 bin 600 gün ve 15 yılını dolduran arkadaşlarımızın kıdem tazminatlarını istemesiyle sermaye sahibi işvereni sıkıştırma yoluna gittik. İşverene çeşitli protokeller önerdik ancak işveren MESS’ten ayrılmak yerine fabrikanın işçisiz kalmasını tercih etti” denildi. EMEK

Paksan işçileri kazandı Paksan işçileri grev yasağına karşı fabrikalarını işgal ettiler. Fabrika işgalinden sonra da işbaşı gününde makinelerin başına geçtiler fakat üretime başlamadılar. Paksan işçisinin bu mücadelesi sonucu istediklerini kazandılar. Patronla yapılan görüşmelerde iki yıllık protokol imzalanması kararlaştırıldı. Bunun üzerine işçiler yeniden çalışmaya başladı. Protokolün içeriği şöyle: İlk 6 ay için seyyanen, saat ücreti 10 liranın altında olan işçilere net 190 lira, saat ücreti 10 liranın üzerine olan işçilere net 175 lira zam; ikinci, üçüncü ve dördüncü 6 ay için ise enflasyon oranının üzerine yüzde 2 zam. Paksan’daki direnen metal işçilerinden aldığımız bilgilere göre patronun işçilerin talebini kabul ettiğini ve imzalarında atıldığını belirttiler. Direnişleriyle MESS’i dağıtan ve haklarını kazanan metal işçileri, anlaştıkları koşullarda işbaşı yapacaklar. Grevin AKP tarafından engellemesine rağmen Paksan’da işçiler kazandı. EMEK


EMEK

07

11 Şubat 2015

İşçi ölümleri kader değil

Geçtiğimiz hafta, Türkiye’nin birçok ilinde yaşanan ihmaller sonucu her gün işçiler ölmeye devam etti. Biz de basından topladığımız haftalık işçi ölümü verilerini sizlerle paylaşıyoruz. YATAKHANE YANDI 3 İŞÇİ ÖLDÜ Mersin’de narenciye paketleme fabrikasının yatakhanesinde çıkan yangında 3 işçi öldü.işçilerin isimleri Murat Bulut, Mücahit Ünal (27) ve Umut Gönül (18).[05.02.2015] MUĞLA’DA İŞÇİ ÖLÜMÜ Muğla Fethiye’deki madende emeklilik için son mesaisini yapan M.Ali Taşkın(51) çalıştığı sırada 2 tonluk krom kütlesinin altında kalarak hayatını kaybetti.[07.02.2015] İnşaattan düşen işçi hayatını kaybetti KÜTAHYA’da bir mobilya fabrikasının ek bina inşaatında çalışırken ikinci kattan beton zemine düşen işçi Mehmet Ertürk (51)kaza yerinde yaşamını yitirdi.[10.02.2015]

Metal işçisiyle uluslararası dayanışma

Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden sendika temsilcileri grevleri yasaklanan metal işçileriyle dayanışmak için Türkiye’ye geldi. Birleşik Metal-İş Genel Merkez TİS Komisyonu üyeleri ile bir araya gelerek grev yasağına karşı metal işçileriyle dayanışma mesajlarını ileten Yunanistan, Belçika, İspanya, Portekiz ve Fransa’dan gelen temsilciler, sendikanın merkezinde “Yaşasın sınıf dayanışması!”, “El pueblo unido jamás será vencido!” sloganları ile karşılandı. Sendika temsilcileri, metal işçilerinin yanlarında olmak için harekete geçtiklerini söylediler. EMEK

Diyarbakır’da Sağlık emekçileri iş bıraktı

Diyarbakır Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi’nde çalışan Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyesi emekçiler, hastanede çalışan 20 sağlık emekçisinin hiçbir gerekçe gösterilemeden görev yerlerinin değiştirilmesine karşı tepki gösterdi. 250 emekçinin iş bıraktığı hastane önünde bir araya gelen sağlık emekçileri, “Bu işyerinde grev var!” yazılı pankart açarak basın açıklaması gerçekleştirerek emekçiler üzerindeki haksız uygulamalara tepki gösterdi. SES Genel Başkanı Gönül Erden saldırılara ve baskılara karşı sesiz kalmayacaklarını söyledi. EMEK

AKP’nin hukuksuz 1 Mayıs davası başladı

KESK, DİSK, TMMOB ve TTB yöneticilerinin 2014 yılında düzenlenen 1 Mayıs kutlamalarında “halkı kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne kışkırtma” iddiasıyla açılan davanın ilk duruşması İstanbul’da 28. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Emek örgütleri yöneticilerinin ve avukatlarının savunmaları sonrası dava 24 Mayıs 2015’e ertelendi. Dava öncesi yapılan basın açıklamasında, 1 Mayıs alanın Taksim olduğunu ve AKP’nin hukuksuzluklarına rağmen değişmeyeceğini belirterek 1 Mayıs 2015’te her zamanki gibi Taksim’de kutlayacaklarını açıkladı. EMEK

Esenyurt’taki çadır yangını ve Mersin’deki yatakhane yangınındada önlem yok

Yine yangın yine tedbirsizlik Mersin’de fabrikanın yatakhanesinde çıkan yangın sonucu 3 işçi hayatını kaybetmişti. Fabrikadaki işçilerin ise ihmalden öldüğü ve yangının maliyeti ise 100 TL olan “kaçak akım rölesi” sayesinde önlenebileceği ortaya çıktı. İSİG Esenyurt’ta AVM inşaatı şantiyesinde 11 işçinin yanarak can verdiği iş cinayetinin nedenlerinin aynı olduğunu bildirdi. emek sait bağış

İSİG’den yapılan açıklamada Mersin’de yaşanan iş cinayetiyle ilgili şu bilgilere yer verildi: “Fabrikada daha çok 90-120 kilometre civarı uzaklıktaki çevre köylerden gelen genç erkekler çalışıyor. İliri-Karagözler Narenciye ve Sebze Meyve Paketleme Fabrikası patronu yol parası yerine yatakhaneyi daha ucuz bulduğu için işçiler yatakhanede kalıyordu. Yatakhane elektrikli soba ile ısınıyordu. Yangının elektrik kontağından çıktığı ifade ediliyor. İşçiler, yine insanca barınabilecekleri bir yer sağlanmadığı için hayatlarını yitirdi. Koğuşta, maliyeti 250 lira bile olmayan bir yangın algılama düzeneği olmadığı için, 3 canımızı daha yitirdik. Koğuşta, maliyeti 100 lira bile olmayan bir kaçak akım rölesi olmadığı için 3 canımızı daha yitirdik. Koğuşta maliyeti bile olmayan ikinci bir çıkış

kapısı bulunmadığı için 3 canımızı daha yitirdik” dedi. CİNAYETİN SORUMLUSU AKP VE PATRONDUR Yaşanan iş cinayetinin sorumlusunun AKP ve patronlar olduğu belirtilen açıklamada, Çalışma Bakanlığı’nın ise denetimleri açıklamak yerine, iş cinayetlerine sahte gerekçeler ürettiği kaydedildi. Esenyurt’taki yangında suçun çadıra atıldığı belirtilen açıklamada, “Bugün, işçiler prefabrik yapıda hayatlarını yitirdi. Herhangi bir amacı olmayan inşaat ve maden teftişleri dışında, sanayi teftişi yaptırmayarak facialara zemin hazırlayan Çalışma Bakanlığı; soru önergelerine de yansıdığı üzere, kendi kapattığı işyerlerinin gerçekten kapanıp kapanmadığını dahi takip etmiyor” denildi. Açıklamada 3 işçinin ölümünden patron kadar hükümetin de sorumlu olduğu bildirildi.

Esenyurt’taki işçilerin kaderleriyle aynı ölüm Esenyurt’ta, 11 Mart 2012’de bir alışveriş merkezi inşaatının çadırında çıkan ve 11 işçinin ölümüyle sonuçlanan yangınla ilgili olarak 13 kişiye 2 yıldan 23,5 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılandığı davaya devam edildi. Davanın avukatı ise; “Ölen işçilerin kanuni mirasçılarına verilmesi gereken ferdi kaza

sigorta poliçesindeki tazminatı, Kayı İnşaat kendisi almış ve ailelere kendi bütçesinden ödüyormuşçasına hareket etmiştir. Aileleri bu şekilde kandırarak onların ceza davasından vazgeçmelerini sağlamıştır. Bu şekilde maktullerin yakınları Kayı İnşaat tarafından dolandırılmış ve mağdur edilmiştir.

Emekli olmasına günler kala yaşamını yitirdi Muğla’nın Fethiye ilçesinde maden ocağında çalışan 51 yaşındaki Mehmet Ali Taşgın, 200 kiloluk kaya parçasının altında kalarak yaşamını yitirdi. Evli ve 3 çocuk babası Taşgın’ın bu ay sonunda emekli olmak için hazırlık yaptığı belirtildi. Kaza, saat 02.00 sıralarında Fethiye’ye bağlı Karacaören Mahallesi’ndeki Dayhal Madencilik şirketine ait krom madeni ocağında meydana geldi. Gece vardiyası için 450 metre uzunluğundaki ocağa giren 4 maden işçisi, 2’şerli gruba ayrılarak çalışmaya başladı. Ocağın 200’üncü metresinde 25 metre derinlikte çalışan Mehmet Ali Taşgın, yerden bir şey almak için eğildiği sırada bilin-

meyen bir nedenle galerinin içinden kopan yaklaşık 200 kiloluk kaya parçasının altında kaldı. Kazanın ardından ocaktan çıkan diğer işçiler durumu firma yetkililerine bildirdi. İhbar üzerine olay yerine jandarma ve sağlık ekipleri yönlendirildi. Mehmet Ali Taşgın’ın cesedi saat 07.30 sıralarında jandarma ve işçiler tarafından ocaktan çıkartıldı. Vücudunun üst kısmı kayanın altında kalan Mehmet Ali Taşgın, kaza yerinde yaşamını yitirdi. Mehmet Ali Taşgın’ın bu ayın sonunda emekli olacağı belirtilirken, olay Dalaman ilçesine bağlı Elcik Mahallesi’nde oturan ailesini yasa boğdu EMEK

Ocak ayında 5 madenci öldü, 6 madenci yaralandı

Dev Maden-Sen’in hazırladığı ocak ayı maden kazaları raporuna göre, 8 iş cinayetinde 5 madenci öldü, 6 madenci de yaralandı Dev Maden-Sen, taşeron uygulamasının son verilerine göre :Soma ve Ermenek’teki iş kazalarının ardından işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında hükümete karşı artan tepkilere rağmen, 2015 yılının ilk ayında yine iş cinayetle-

ri ve yaralanmalar yaşandığı belirtildi.Sendikanın hazırladığı yıllık rapora göre madencilik sektöründe geçtiğimiz yıl 371 maden işçisi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Sendikaya gelen ve basına yansıyan haberlerden derlenen ocak ayı maden kazaları raporuna göre; işkolunda 8 iş kazası meydana geldi. Bunun sonucunda 5 madenci hayatını kaybetti, 6 madenci de ağır yaralandı. EMEK

12 yıl önce yaşadığı iş kazasından dolayı işten atıldı İSDEMİR fabrikasında işten atmalar devam ediyor. Geçtiğimiz hafta ise toplam 53 kişi işten atıldı.İşten atılanlardan biri de 22 yıllık İSDEMİR İşçisi Hüseyin Ersan 22 yıllık İSDEMİR işçisi olan Ersan’ın emekli olmasına üç yıl var. İki çocuğu olan Ersan, İSDEMİR’e bir ömür verdiğini belirterek yaşananlara tepki gösteriyor. Ersan, “Sağlığımı fabrikada

yıprattım. Ayağım fabrikada kırıldı, ayağımda platinle çalıştım. Madem teknolojiye ayak uyduramıyordum, performansım düşüktü o zaman, platinli ayağımla 2012 yılında 450 saat, 2013 yılında 580 saat ve 2014 yılında 620 saat fazla mesaiye nasıl kaldım. Bir gün disipline gitmedim. Bunu rağmen işten atıldım. Ben işten atılmayı hak edecek ne yaptım?” diye sordu. EMEK


EMEK

08 Düşen kalasın altında kaldı

11 Şubat 2015

4 bin işçi iş bıraktı

Kayseri’de bulunan ve Türkiye’nin en büyük mobilya firmasına bağlı 5 fabrikada sabah saatlerinde 4 bin kadar işçi iş bıraktı. İşçiler toplu sözleşme dönemi olmasına karşın taleplerinin dinlenmemesinden şikayetçi olurken, örgütlü oldukları Hak-İş’e bağlı Öz Ağaç İş sendikasına tepki gösterdi. CEO Memduh Boydak ise yaptığı açıklamalardan dolayı yuhalandı.

Konya’nın Ereğli ilçesinde bir işçi, çalıştığı inşaatın 6. katından başına kalas düşmesi sonucu yaralandı. Talatpaşa Mahallesi Kazım Karabekir Caddesi üzerinde yapımı devam eden bir inşaatta çalıştığı sırada asansör ile 6. kata kum çeken ve asansöre kum yüklemekte olan İbrahim Yalçın, 6. katın iskelesi üzerinde bulunan kalasın başına düşmesi sonucu yaralandı. Yaralanan işçi İbrahim Yalçın, inşaatta çalışmakta olan diğer işçiler tarafından Ereğli Devlet Hastanesi’ne kaldırılarak tedavi altına alındı. EMEK

İSKİ’nin hatası bir işçiyi yaraladı anlaşmadıklarını ve “yüzde 6 zam önermediklerini” iddia etti. Sendika İşçiler Boydak Holding’e ait yaptığı açıklamada haber yapan site5 farklı fabrikadan 1 numa- leri de “provokatif ” olmakla suçladı. ralı fabrika önüne gelirken, burada “satılık sendika istemiyoruz” dedi. Boydak: ‘’Olaylardan haberimiz Yönetimle görüşen işçiler istekleri- yoktu’’ ni şöyle sıraladı: “2008’den bu yana Boydak Holding CEO’su Memduh verilmeyen zamlara karşılık yüzde Boydak, holding binası önünde top30 zam, ikramiyelerin 4 ay olarak lanan işçilere hitaben bir konuşma ödenmesi, 3 ay ikramiye alanların yaptı. Memduh Boydak, fabrikalarise ikramiyelerinin 4 aya çıkartıl- da örgütlü sendika ile toplu sözleşması, zorlayarak mesaiye bırakma me görüşmelerinin devam ettiğini, uygulamasının kaldırılması, sözleş- işçilerin biraz anlayış ve sabır gösmenin 2 yıl olması ve sendika ile termeleri gerektiğini söyledi. Boyyönetim arasındaki süren görüşme- dak, “Sizin adınıza bizimle görüşen lerin işçilere açık bir biçimde yürü- sendika yüzde 30 talep ediyor, biz tülmesi.” ise yüzde 10 verdik, ancak görüşmeler devam ediyor” dedi. İşçilerin Sendika provakasyon istekleri üzerine Holding binasında kartına oynadı bulunan Boydak Holding Yönetim Öz Ağaç İş sendikası yaptığı açık- Kurulu Üyesi Şükrü Boydak da gelamada işverenle hiçbir biçimde lerek işçilerle görüştü. Şükrü Boyemek osman erdem

Beyoğlu’ nda İSKİ’ nin atık su kanalı yenileme çalışmasında, iş makinesi yanlışlıkla doğalgaz borusunu deldi. Çevreye basınçla doğalgaz sızmaya başladı.Panik yaşanırken, yeni kazılmış toprağa basan işçi Naim Başar, 2.5 metrelik kanala düştü. Çevre gaz ile dolarken, kanalda kalan Naim Başar, zor anlar yaşadı. Arkadaşları tarafından kurtarılan işçi, ayağından hafif yaralandı. Sokak sakinleri tepki göstererek “İnsanları buraya getiriyorlar, kazdırıyorlar. Adam içeride kaldı, güçlükle çıkardılar.Yardımına koştuk. Önlem alsınlar. Adam ölüyordu” diye konuştu. EMEK

Tekirdağ’da işçi servisi devrildi

Tekirdağ’ın Saray ilçesinde işçi taşıyan servis otobüsünün devrilmesi sonucu 12 işçi yaralandı. Çerkezköy ilçesinde bulunan tekstil fabrikasındaki işçileri Saray ve Vize’ye götürmek üzere yola çıkan Nevzat Polat idaresindeki 59 S 2685 plakalı otobüsün lastiği Saray-Vize yolu Kavacık Mahallesi Maltepe mevkiinde patladı. Otobüs, sürücüsü Nevzat Polat’ ın direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yolun sağına doğru devrildi. Otobüsün devrilmesi sonucu yaralanan 12 işçi Saray Devlet Hastanesi’ne kaldırılarak, tedaviye alındı. EMEK

‘’Memduh Boydak direniyor’’ Gülen Cemaat’ine yakınlığı ile bilinen Boydak Holding’in patronu Mustafa Boydak AKP-Cemaat kavgası sonrası ilk olarak cemaati destekleyen açıklamalar yapmıştı ancak ardından bu açıklamalar sonrası geri adım atmıştı. Holding’in CEO’su Memduh Boysak’ın sosyal medyada hükümet aleyhinde paylaşımlarda bulunması Kayseri’nin yerel gazete-

lerinde ‘Memduh Boydak direniyor’ yorumlarına neden olmuştu. CEO yuhalandı Talepleri dinleyen CEO Memduh Boydak, işçilerin taleplerinin kabul edilmesi halinde fabrikanın yürüyemeyeceğini söyledi. Bu sözler üzerine işçiler Boydak’ı yuhaladı. Sendikayla görüşmelerin sürdüğünü söyleyen Boydak’a bu kez işçiler; “Sendika patronu savunuyorsa bizim sendikamız değil” diye cevap verdi. Üretimde geri kaldıklarını işçilerin iş başı yapması gerektiğini söyleyen Boydak, işbaşı yapmayanları işten atmakla tehdit edince 3 bini aykın işçi hep bir ağızdan “İşten at” diye cevap verdi. Boydaklar daha sonra işçilerin yanından ayrıldı. İşçiler sözleşme görüşmesi istedikleri şekilde sona erene kadar eylemlerinin devam edeceğini ifade etti.

İPAŞ’ta çalışan son 50 işçi de atıldı Malatya’da 200 işçinin işten çıkarıldığı 1800 işçinin de zorunlu izne çıkarıldığı Çalık Grubu’na ait İPAŞ-Anateks fabrikalarında içeride kalan son 50 işçinin de işine son verildi. Boyahane ve örgü bölümlerinde çalışan 50 işçi dün 1 aylık maaşları ödenerek işten çıkarıldı. İşçilerin 2 aylık alacakları ise ödenmedi. Gazetemize konuşan işçiler, “Biz örgü kısmında çalışıyorduk. 3 aydır maaşlarımızı alamıyoruz. Evrensel’in yaptığı haberlerden ve çıkarılan işçilerin

fabrikaya sık sık gelip gitmesinden olsa gerek bir aylık maaşımızı verdiler. Kalan iki aylık maaşımız ise hâlâ duruyor” dediler.Daha önce Anateks 1, Anateks 2 ve Open End işletmesinde çalışan işçilerin başına ne geldi ise şimdi kendilerinin başına geldiğini dile getiren işçiler, “Bizimle aynı bölümde çalışan arkadaşlardan dün 5 kişiyi, bugün de 7 kişiyi izne çıkardılar. Aynı şekilde Open End’de çalışan işçi arkadaşlarımızdan da dün 5 kişiyi bugün 7 kişiyi izne çıkardılar” dediler. EMEK

TPAO işçileri mahkemeye gitti

Yüksekten düşen işçi yaralandı Söğütsen Seramik’te ücret isyanı

Karaman’da bir inşaatın ısı yalıtım işini yapan 55 yaşındaki Mehmet Değirmenci, dengesini yitirince 4 metre yükseklikteki iskeleden toprak zemine düşerek ağır yaralandı. İnşaat işçisi Mehmet Değirmenci, ısı yalıtım montajı yaparken dengesini yitirince çalıştığı 4 metre yükseklikteki iskeleden toprak zemine düştü. Ağır yaralanan Değirmenci, arkadaşları tarafından çağrılan ambulansla Karaman Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Hayati tehlikesi devam eden Değirmenci’ nin hiç bir güvenlik önlemi almadan çalıştığı öne sürüldü. EMEK

dak, “Arkadaşlar, merak etmeyin, sizleri mağdur etmeyeceğiz. Benim bu olaylardan hiç haberim yoktu. Sabah geldiğimde arkadaşlar söyledi ve haberim oldu. Bizler de inanın sizlerin daha iyi ücret alması için çırpınıyoruz. Yüzde 30 zam istiyorsunuz. Bu zammı veririz ama 2 sene sonra bu fabrikalar batar. Bütün bunları düşünerek, işlerinizin başına dönün” diye konuştu.

Bilecik Söğüt’te Yıldızlar Holding’e bağlı Söğütsen Seramik fabrikasında çalışan 1000 işçi aralık ve ocak aylarında almaları gereken ücretlerini alamadıkları için iş bıraktı. Yıldızlar Holding’in fabrikayı 2000 yılında satın aldığını dile getiren işçiler, “2000 yılında kiralık araba ile geldiler, şimdi binlerce işçi çalıştırıyorlar. Biz hakkımızı istiyoruz” dediler. Müdürlerle görüştüklerini

anlatan işçiler, kendilerine ücretlerin taksit taksit ödenmesinin teklif edildiğini belirttiler. Daha önce de benzer sıkıntılar yaşadıkları vurgulayan işçiler, kendilerine verilen sözler tutulmadığı için müdürlerin bu teklifini kabul etmediklerini söyledi. Patronun işçilerin haberi olmadan SSK’ya sürekli girdi çıktı yaptığını anlatan işçiler, destek beklediklerini söylediler. EMEK

Batman’da yıllardır taşeron işçisi olarak çalıştıkları Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) Jeoloji Birimi’ndeki işlerine son verilen 28 işçi, hukuk mücadelesi başlattı. İşçiler, “ Biz haksız olarak işimizden ve aşımızdan edildik. Bizi işten çıkaranlar bu yolun dışında bir seçenek bırakmadıkları için biz de hakkımızı yasal hak arama mekanı olan mahkemelerde aramak zorunda kaldık.” dedi. İşten çıkarılan işçiler, “İşimiz ta-

şerona verilecek bir iş olmayıp TPAO’nun asli işlerindendir. İşçilerin taşeron işçisi olarak değil kadrolu çalıştırılmaları gerekir. Bu haksızlığın ortadan kaldırılmasını beklerken daha büyük bir haksızlığa uğradık ve işimize son verildi. Batman’ı Batman eden ve bu seviyeye getirenler petrol çalışanlarıdır. Durumumuzu Maliye Bakanı, Batman Milletvekili Ziver Özdemir ve Başbakan’a kadar ilettiğimiz halde bir sonuç alamadık.” ifadelerini kullandı. EMEK


EKONOMI

09

11 Şubat 2015

Erdoğan’ın Keynes ve Smith ile imtihanı Madem Erdoğan ekonomiyi herkesten çok iyi biliyor; o halde neden her konuştuğunda piyasalar kötüye gidiyor? Adam Smith John Maynard Keynes

Paranız devlete geçebilir

Türkiye Bankalar Birliği, zaman aşımına uğramış mevduat, emanet ve alacakların listesini, “www. zamanasimi.org/tbb” adresinde yayımladı. Vatandaşlar, bu yılın mayıs ayı sonuna kadar zaman aşımına uğrayan hesapları olup olmadığını site üzerinden kontrol edebilecek. Yaptıkları aramada zaman aşımına uğramış hesapları olduğunu öğrenenler, bu hesapları kapatabilmek için 15 Haziran 2015 tarihine kadar ilgili banka şubelerine başvurabilecek. Mevduat, emanet ve alacaklar 10 yıl içinde aranmadıkları takdirde zaman aşımına tabi oluyor. EKONOMİ

Çipras IMF ve AB’ye karşı konuştu Ekonomist kimliğine bürünen Erdoğan’ın hedefinde şimdi Merkez Bankası ve faiz indirimi var. Asıl sorun ise Erdoğan’ın her konuştuğunda doların yükselişe geçmesi ve ekonomi ilmine dair ekonomistlerle yarışması. MB eski başkanına “Durmuş Bey kendi işine baksın diyen” Erdoğan Smith ile Keynes’in ekonomi teorilerini ekonomistlere öğretmeye çalıştı. ekonomi Fatma çakır

Ekonomiyi Erdoğan’dan öğrenin! Merkez Bankası’nın faiz politikasını sık sık eleştirerek, “Bağımsız bir kurum olunca sonuçları bu olur” diyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Doların yükselişini değerlendirmek bana ait değil. Bu merkez bankasının kabiliyetidir. Merkez Bankası yönetemiyorsa hesabını verecektir” dedi. Tehditkâr açıklamalarından sonra ise ekonomi teorisine dair ekonomistlerle tartışmaya girdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Merkez Bankası başta olmak üzere, toplumun değişik kesimlerini hedef alıyor, olan ise piyasalara oluyor. Erdoğan’ın Merkez Bankası’na artan baskısı ve BDDK’nın Bank Asya yönetimine hukuksuzca işgalci yönetim ataması, ekonomiyi vurdu. Dolarda son üç haftada meydana gelen artış, Türkiye’nin 396 milyar dolarlık toplam Erdoğan’ın faiz ısrarı neden? dış borç stokunu 71,3 milyar lira Erdoğan “Faizi düşürün” diyerek artırdı. toplumsal fayda mı yoksa kişisel fayda mı güdüyor? Erdoğan’ın ‘Faizleri düşür’ çıkışından sonra “Enflasyona göre faiz ayarlanmaz” dolar rekor kırdı tezinin çok komik olduğunu söyleFaiz lobisi söylemiyle her buldu- yen ekonomistlere göre AKP’lilerin ğu fırsatta Merkez Bankası’na ‘Fa- tek derdi haziran seçimlerine kadar izi indir’ çağrısı yapan Erdoğan’ın konut sektörünün canlı kalması ve konuşmaları dolar lobisine yarıyor. insanların o zamana kadar işsiz kalErdoğan’ın MB’ye ‘Faizleri düşür’ mayacağı bir şekilde girmek. çıkışını ilk yaptığı 16 Ocak’ta 2,30 TL olan dolar, o günden bu yana Keynes’i silip attılar zirve yaptı, üç haftada yaşanan 18 “Düşük faiz ile büyüme arasında bir kuruşluk tırmanış, Türkiye’nin dö- bağ yok” açıklamasını yapan Merviz borcunu katladı. Hazine verileri- kez Bankası eski Başkanı Durmuş ne göre, 2014’ün 3. çeyreği itibariy- Yılmaz’a “Durmuş bey kendi işine le kamunun toplam dış borç stoku baksın. Onu muhatap alacak deği118, özel sektörün 275 milyar doları lim” diyen Erdoğan, Durmuş’un aştı. MB’nin döviz borcu da ekle- kendisine cevaben “O zaman nince toplam dış borç stoku 396 Smith’in, Keynes’in ve diğerlerinin milyar dolara ulaştı. kitaplarını yakalım” demesiyle ilgili olarak, “Keynes’le Smith’i vurdurİndirim istedi fakat faiz artışına mak suretiyle bir yere varamazlar” sebep oldu ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekindirim istediği faizlerin daha da çi ise: “O hala Keynes’te mi kalmış, artmasına sebep oldu. 27 Ocak’ta hala yakmamış mı o kitapları? Soyüzde 6,75 olan gösterge tahvilin nuçta ayrılığımızın en büyük sebepfaizi de yüzde 8’e yükseldi. ALB leri ortaya çıkmış oluyor. Onlar hala Menkul Araştırma Müdürü Yeliz Keynes’te kaldıysa, Keynes’in teoriKarabulut, kurdaki hareketin de- lerinde kaldılarsa, ‘vah vah’ diyorum vam edeceğini belirtti. ben memleketin haline” dedi.

Sizin için araştırdık

Çok tartışılan Keynes modeli nedir? Öncelikle Nihat Zeybekçi’ye hatırlatmak gerekir ki 2008 krizi sonrası hem dünyada hem Türkiye’de benimsenen politika Keynes modeli ekonomi oldu. 2008 küresel krizi Türkiye’yi sarsarken ve işsizlik yüzde 13’lerin üzerine çıktığında AKP, devlet destekli geçici işlerle istihdam artırılacağını açıklamıştı. Keynes modeli neden ve nasıl çıktı? Devletin ekonomiye hiç karışmadığı ve işçilerin patronlar tarafından ‘özgürce’ sömürüldüğü klasik dönemde Adam Smith’in modeli 1929 ekonomik kriziyle çöktü. Sovyetlerin baskısı sonucu oluşan Keynes modeli ise sosyal devlet anlayışını getirdi. Klasik dönemde giderek yoksullaşan halkın alım gücü olamayınca Keynes, bu krizi çözmenin yolu olarak için talebi arttırmak için kamu harcamalarının arttırılması gerektiğini söyler. Keynes modeli İngiltere’de ortaya çıktığı sırada ülkede sağlam sendikal hareketler ve işçi direnişleri de vardı. Bu modelle birlikte iş ve

işçi güvenliğine dair haklar elde edildi. Kriz döneminde işçilere haklar verilmesinin diğer bir nedeni ise insanların yüzünü Sovyetlere çevirmesi ve hızla sosyalist sisteme geçiş yapmasıydı. Yani kapitalizm insanların canını okudukça Avrupa’nın sosyal devlet anlayışına geçmeye mecbur kaldığını söyleyebiliriz. Günümüzde dünya ekonomisi yüzünü kime dönüyor? Günümüzde ise Avrupa’nın içine sürüklendiği durgunluktan çıkmak için ABD’deki FED para basma operasyonunun yeterli olmayacağı anlaşılıyor. Amerika’da faiz istihdama göre ayarlanıyor. Para basıp kredi hacmini genişleterek faizleri daha da düşürerek yatırımları uyarma başarılı olamıyor. Yani Erdoğan ve AKP’nin ısrar ettiği gibi asıl belirleyici olan faiz değil. 2008 ekonomik krizinden bu yana olduğu gibi para politikası değil Keynes’in de söylediği gibi kamu maliye politikasıyla ekonomiyi canlandırmak gerektiriyor.

Syriza, seçildikten çok kısa süre sonra, IMF’ye para ödemeyi reddettiklerini söylemişti. Şimdi de Başbakan Çipras, IMF ve AB’nin kendilerine dayattığı para politikasını kabul etmediklerini söyledi. Çipras’ın yanı sıra Maliye Bakanı Yannis Varufakis de ülkesi ortak para biriminden dışlanırsa avronun çökeceğini belirtti. Aleksis Çipras seçim zaferinden sonra yaptığı ilk kapsamlı değerlendirmede, “Anlaşma başarısız oldu. Başarısızlığın uzatılmasını isteyecek halimiz yok” diye konuştu. Yunanistan yeni bir anlaşmayla reform ve tasarrufların yumuşatılmasını istiyor. EKONOMİ

Kurtulmuş’tan Merkez Bankası’na emir

Erdoğan’ın Merkez Bankası’na olan baskısının ardından şimdi de Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’tan emir geldi. Numan Kurtulmuş: “Kusura bakmayın Merkez Bankası, Türkiye Cumhuriyeti’nin merkez bankasıdır. Merkez Bankası’nın bağımsızlığına çok önem veriyoruz. Ama Merkez Bankası’nın bağımsızlığı araçsal bağımsızlıktır. Yani hükümet, düşük faiz politikasını öngörürken, siyasi irade bu anlamda düşük faizler üzerinden bir istihdam dalgası öngörürken mesela Merkez Bankası yüksek faiz politikası uygulamamalıdır.” dedi. EKONOMİ

7 bin 800 kişiyi işten çıkarıyor

Ekonomide çıldırmaya az kaldı

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, Türkiye’nin G20 Dönem Başkanlığı ile Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) tarafından İstanbul’da düzenlenen “Türkiye’nin Başkanlığında G20 Gündemi” konferansındaki konuşmasında enflasyona değindi. Son dönemde rekor üstüne rekor kıran Amerikan Doları, bu haftaya da psikolojik sınır olarak nitelenen 2,50 TL eşiğini aşarak başladı. Dolar/TL paritesi, cuma günü açıklanan ve ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz artırımlarına

yıl ortasında başlayabileceğine işaret eden istihdam verisi ardından sert değer kaybetmeyi sürdürdü. Başçı, asıl hedefi enflasyonu düşürmek olarak belirledi. “Bu yılın sonu itibariyle enflasyonda yüzde 5’e yakın bir seviyeye gelirsek bunun büyümeye katkısı olacaktır. Enflasyonu daha da düşürmeyi planlıyoruz. Enflasyonda yılsonu yüzde 5 hedefine ulaşmamız için daha kat etmemiz gereken yol var” diyen Başçı, faizin indirilmesini de enflasyona bağladı. EKONOMİ

Almanya’nın önde gelen şirketlerinden Siemens, “tasarruf tedbirlerini” gerekçe göstererek 7 bin 800 kişiyi işten çıkaracağını açıkladı. Siemens’te uzun zamandır gündemde olan yeniden yapılanma planına göre Almanya’daki işletmelerde toplam 3 bin 300 personel operasyondan etkilenecek. İşten çıkarmalar ağırlıkla idari bölümleri kapsıyor. Sendikalarla görüştüklerini söyleyen Siemens Yönetim Kurulu Başkanı Joe Kaeser: “İşçi temsilcilerinden Birgit Steinborn, istihdam azaltımının bir çözüm olarak gündeme getirilmesine tepki gösterdi.” dedi. EKONOMİ


KADIN

10

11 Şubat 2015

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

Meclis’te şiddet araştırılırken Geçtiğimiz aylarda, Meclis çatısı altında Şiddet Araştırma Komisyonu kuruldu. Türkiye’de giderek artan kadın cinayetlerini durdurma mücadelesi verenler için gecikmiş olmakla birlikte bu adım önemliydi. Doğrusu bu komisyonun ilk görevi, şiddetin en uç sonucu olan kadın cinayetlerini, ölümlü durumu ele almak olmalıydı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, böyle bir açıklama yapıp takip ettiği komisyonu kadın cinayeti davalarına davet etti. Komisyon henüz davalara katılmadı ama 5 Şubat’ta yaptığı toplantıya Platformu davet etti. Daha önce yaptığı toplantılarda, istisnasız hemen her partinin ismini andığı platformu davet etmek durumunda kaldı da denebilir. Meclis’te şiddet araştırılırken neler oluyordu? Şiddetten doğrudan zarar görmüş ailelerle, yaralı kadınlarla iç içe yaşayan, mücadele eden platform bu sefer bu toplumsal sorunun Meclis’te nasıl ele alındığına tanık oldu. * Komisyonda yer alan tüm partiler tarafından kadına yönelik şiddet kınanıyor, bu olumludur. Ancak şüphesiz bunu sağlayan da, ne yazık ki can vermiş olan yüzlerce kadın kardeşimizdir. Onların ardından önemli bir mücadele ortaya konmuş olması, kadınların ve ailelerin kararlı mücadelesi sonucunda sorunu gerçekten de “sağır sultan bile duydu”. Çözüm de AKP’yi zorluyor hale gelmiş durumda. Çözüm aramak demek aynı zamanda somut bazı hedefler aramak demektir. Komisyon da genel olarak soyut bir yaklaşıma değil, somut - tikel - gerçek önerilere önem veriyor, tabiri caiz ise “sahada “ olanları çözmeye açık davranıyor, bu da olumlu bir durum. Bunlarla birlikte şiddetin ve kadınların can vermesine de sebep olan bir nemli adaletsizlik devam ediyor. Örneğin sürekli zaman darlığından yakınıldığı halde, bu olmayan zamanın önemli bir kısmını, hak kaybını yaşayan tarafa değil erkek vekillere ya da erkeklerin haklarını savunanlara ayrılabiliyor. Boşanmış mağdur babalar saatlerce dinleniyor. Oysa boşanmaya çalışırken can veren kadınlar hayatta bile değiller. Şiddete maruz kalan, can kaybı yaşayan gerçek muhatablar komisyona henüz davet bile edilmemiş. Madem çocuklarıyla görüşememekten dolayı mağdur olduklarını iddia eden bu babalar dinleniyor, öldürülen kadın kardeşlerimizin aileleri; annelerini bir daha hiç göremeyecek olan çocuklar, evladını göremeyecek anneler, babalar, kardeşler de dinlenmeli ve öncelikli olmalıdır. Şiddet böyle araştırılamaz. Araştırmak demek objektif olmak demektir. Komisyon, şiddetin erkekler üzerinde de olumsuz sonuçları olmasını öne sürüyor ama bu sorun böyle subjektif ele alış ile çözülemez. Komisyona düşen gerçek bir objektif duruş ve şiddetin objektif tarafının kadınlar olduğu gerçeğini kabul etmesidir. Aynı biçimde “kadını” görünmez kılan “ailenin bütünlüğü” yaklaşımı, açıktır ki sorunu çözmemiş derinleştirmiştir. AKP bu yolla korumak istediği aileyi de koruyamadığını artık görmelidir. Komisyon toplantılarında sürekli 6284 sayılı Koruma Kanunu’nun bizim kültürümüze uymayan yönleri olduğunun ve revize edilmesi gerektiğinin dile getirilmesi de aynı yaklaşımla yapılan bir başka ciddi hatadır. Ayrıca kanunun uygulanması ile ilgili sorunlar ortada dururken, henüz tam olarak uygulanmamış olan bir kanunu yargılamak akla mantığa uymuyor. Madem ki, Meclis şiddeti araştırıyor ve çözmek istiyor, o zaman aslına bakarsanız ilk yapılması gereken; ayrı bir hak öznesi olarak “kadının varlığını ve karar hakkını” tanımaktır. Kadınların modern hak arayışı, bu toplumun bir gerçeğidir, bu kabul edilmeden ilerlenemez. gulsumkav@gmail.com

Meclis’te çözümü kadınlar anlattı

Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerini Araştırma Komisyonu kadın cinayetlerini durdurmak için verilen mücadeleler sonucu oluşturulan çözüm önerilerini konuştu.

kadın Özgün başak

Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerini Araştırma Komisyonu’nun 5 Şubat’ta gerçekleştirdiği toplantıya komisyon üyelerinin yanı sıra Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı’ndan temsilciler ile Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, KAMER, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu, Kadın Muhtarlar Derneği, KADEM ve Mağdur yönelik şiddetin sistematik olduBabalar Derneği katıldı. ğunu gösterdiğini söyleyen Kav, modernleşen toplumda kadınların Kadın cinayetlerinin çözümü var hak arayışının güçlendiğini, erkek Kadın Cinayetlerini Durduraca- egemenliğinin ise buna direnmeğız Platformu Genel Temsilcisi sinin kadın cinayetlerinin temeli Gülsüm Kav gerçekleştirdiği su- olduğunu vurguladı. numda kadına yönelik şiddetin artmadığı, görünürlüğünün arttı- Kadın katillerine caydırıcı ceza ğı yönünde yaklaşımlar olduğunu Kadın Cinayetlerini Durduracağız hatırlatarak, “Yüzlerce kadın öldü, Platformu olarak 2014 yılında 23 kadınlar önemli bir mücadele ver- ilde 42 kadın cinayeti davasının tadiler, dernekler kurdular ve kadın kip edildiğini ve 18’inin sonuçlancinayetleri ancak öyle görünür dığını, 8’inde ağırlaştırılmış müeboldu. Ama aynı zamanda da arttı, bet hapis cezası verildiğini söyleyen bunu kabul edelim ve çözüm ko- Gülsüm Kav, kadın cinayetlerini nuşalım istiyoruz.” diye konuştu. durdurmak için caydırıcı cezanın Kadın cinayeti verilerinin, kadına büyük bir önemi olduğunu belirtti. bu konudaki duyarlılığı ve komisyonun bütününün “şiddeti normalleştirme” hatasına düşmemesi gözlemlediğimiz olumlu yönler oldu. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav değerlendirdi

Olumlu bulduğumuz ve ilerletilmesi gereken yönler şunlardır: Kadına yönelik şiddet, komisyondaki AKP vekilleri dahil olmak üzere tüm bileşenler tarafından lanetleniyor. Kuşkusuz bunu sağlayan en başta ne yazık ki can vermiş olan yüzlerce kadın kardeşimizdir. Onların ardından önemli bir mücadele ortaya konmuş olması, kadınların ve ailelerin kararlı mücadelesi sonucunda sorunu gerçekten “sağır sultan bile duymuş”, çözüm de AKP’yi zorluyor hale gelmiş durumda. Komisyonun genel olarak soyut bir yaklaşıma değil, somut önerilere önem vermesi, tabiri caiz ise “sahada” olanları çözmeye açık olması da olumlu bir özelliğidir. Şiddeti haklı çıkarmaya çalışan söylemler olduğunda buna refleks gösterilmesi, komisyon başkanının

Bununla birlikte önemli eksikler ve eleştirilerimiz de var: Şiddete maruz kalan, can kaybı yaşayan gerçek muhatapların komisyona henüz davet bile edilmemiş olması çok önemli bir eksiktir. Öldürülen kadın kardeşlerimizin aileleri; annelerini bir daha hiç göremeyecek olan çocuklar, evladını göremeyecek anneler, babalar, kardeşler de dinlenmeli ve öncelikli olmalıydı. Komisyon, şiddetin erkekler üzerinde de olumsuz sonuçları olmasını öne sürerek erkeklerin basıncı ile davranıyor. Oysa tam bu konuda cesur olması, asıl hak kaybına uğrayan taraf olan “kadın”ı tereddütsüz savunması gerekir. Kadını görünmez kılan “ailenin bütünlüğü” yaklaşımıyla “boşanma ehliyeti” gibi yeni öneriler getirilmesi, çözüm değil engel oluşturuyor. AKP bu yolla, korumak istediği aileyi de koruyamadığını artık görmelidir. Kadınların modern hak arayışı, bu

Öldürülen kadınların aileleri dinlenmeli Gülsüm Kav, Mağdur Babalar Derneği’nin davet edildiği toplantıya öldürülen kadınların ailelerinin davet edilmemesinin büyük bir eksiklik olduğunu söyleyerek, Komisyon’un kadın cinayetlerine çözüm getirebilmesi için esas olarak sorun yaşayan kadınlara ve öldürülen kadınların ailelerine söz verilmesi gerektiğini söyledi.

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, kadının sadece evlilik içinde tanımlanmaması gerektiğini söyledi. KAMER temsilcisi Hayriye Aşçıoğlu ise kadınların koruma başvurusunda bulunduklarında karşılaştıkları zorlukları anlatarak, 6284 sayılı koruma kanunun uygulanmadığına değindi. Kadın Muhtarlar Derneği başkanı Serpil Erenoğlu, kadınların Ceza indirimleri kalkmalı, koru- yardım istemek için kendilerine ma kanunu uygulanmalı ve aile hekimlerine başvurduklaKadın cinayetlerinde en önem- rını bu nedenle kadın kurumlali noktanın ceza indiriminin rına ve hekimlere yetki verilmesi kaldırılması olduğunu belirten gerektiğini söyledi. toplumun bir gerçeğidir, bu kabul edilmeden ilerlenemez. Komisyon toplantılarında 6284 sayılı Koruma Kanunu’nun revize edilmesi gerektiği çok sık dile getiriliyor. Henüz tam olarak uygulanmamış olan bir kanunun etkinliği ölçülemez. Şu anda kanun uygulanamaz olduğu için değil, bu konuda net bir irade ve kararlılık ortaya konmadığı için kadınlar korunma altındayken öldürülebiliyor. Şiddeti çözmek için “mahalli önlemler” konusu sadece İsmet Uçma tarafından değil, Binnaz Toprak gibi kadın vekiller tarafından da öneriliyor. Türkiye’de özgürlükleri kısıtlayan anlamda “mahalle baskısı” hemen her gün gündemde iken 6284’ün değil, bu önerinin uygulanması zordur. Önce kadınlar lehine yasalar kararlılıkla uygulanmalı ki toplum bu yönde refleks kazansın. Şubat’ta yukarıdaki değerlendirmeleri ve mücadele içerisinde oluşturduğumuz çözüm önerilerini paylaştık. Sorunun çözümünde ilk ve en önemli adımın “kadının varlığını ve karar hakkını” tanımak olduğunu, öldürülen kadın kardeşlerimiz ve tüm kadınlar

adına ifade ettik. Çözümün mümkün, Komisyonun da bunun için önemli bir imkan ve umut olduğunu, bu konuda Türkiye’nin önceki yıllarda sistematik işkence ile mücadelesinin örnek olabileceğini söyledik. Takip ettiğimiz davalarda edindiğimiz tecrübeyi aktarıp, caydırıcı cezayı öngören TCK Ek Madde önerimizi tekrar sunduk. Komisyonu ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı bir kez daha sürmekte olan davalarımızı birlikte takip etmeye davet ettik. Biz Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak elimizde olan sınırlı imkânlarla yapabileceklerimizi yapmış durumdayız. Bundan sonra da kadın kardeşlerimiz öldürülmesin diye elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. Ama bütün bunları Meclis çatısı altında, sorumlu komisyon ile paylaştıktan sonra elinde asıl imkanları bulunduran devletin soruna sahip çıkmasını bekleyeceğiz ve takipçisi olacağız. Şimdiye kadar örtülen bir sorunun gündeme gelmesini ve adının konmasını sağladığımız gibi, çözümü de mücadelemizle sağlayacağız, eminiz.

Gerici eğitime karşı liseli kadınlar boykotta Kadın Hareketi Ilgaz Çatak Gerek aile, gerek eğitim sistemi, gerek devlet, çocuk liseyi kazanana kadar cinsiyetçi bir yaklaşım sergileyemiyor. Çocuk kavramı üzerinden hareket ediyor. Çocuğun ergenliğine kavuşması üzerine hem devletin hem ailenin kafasında bir kadınlık imgesi oluşuyor ve bu noktada baskı kendini kadın öğrenci üzerinde yoğun bir şekilde hissettirmeye başlıyor. Oturup kalkmasından tutun ki erkek arkadaşıyla aynı sırada oturmasına kadar her şey dikkat çekmeye başlıyor. İlk ve ortaokulda sıralarında yan yana oturan kadın ve erkek öğrenci, birden çok keskin bir ay-

rıma sürükleniyor. Genel toplumsal algı bir anda çalışmaya başlıyor ve bilinçli olmasa da bu karşıdaki insanın özellikle kadının davranışlarına dikkat etmesi gerektiğini ortaya çıkarıyor. Oysa erkekler için böyle bir algı yok. Örneğin; erkek bir kızın yanına oturduğunda herhangi bir sıkıntı olmamakta aksine övünç bile duyulmaktadır. Günümüzde baktığımızda gerici ve cinsiyetçi eğitimin en üst seviyede olduğunu görüyoruz. Pozitif bilimlerin azalmasıyla beraber Tanrı kavramı ve din kavramı ağırlıklı söylemlerle kadına biçilen bir misyon var. Kadının birincil görevinin doğurganlıktır söyleminde olduğu gibi. Fedakarlık misyonu biçilir; kadın her zaman fedakar olmalı, anlayışlı olmalı, affedici olmalı gi-

bi algıları yoğun olarak lise döneminde verilir. Bu da temel anlamda yaşamda, üniversiteyi bitirdikten sonra iş sahibi olduktan sonra “Ey kadın sen evine gittikten sonra bir erkeğe tabi olmak zorundasın” noktasında verilen bir eğitimdir. Çalışsak da çalışmasak da, kimseye muhtaç olmasak da bir erkeğe tabi olman gerektiği üzerinden verilen bir eğitimdir. Temeli de dinsel eğitimdir. Binlerce yıllık aileden, toplumdan gelen kadına yönelik baskılama, aşağılama, kendini küçük görme eğitim alanında da verildiği için kadın ne kadar bilinçli olursa olsun yaşama karşı bir güvensizlik oluşturuluyor, kadında bir özgürlük korkusu oluşturuluyor. Ne kadar başarılı olursan ol hep bir erkeğe ihtiyacın var olgusu yerleştiriliyor.

AKP hükümetinin 4+4+4’le getirdiği özellikle kadını eğitimsiz, bağımlı bir birey haline getirmek için yaptığı gerici eğitim sistemine karşı çıkmalıyız. AKP, bu karanlığın ve gericiliğin eğitim üzerinden topluma işlenmesini istiyor. Burada bize düşen temel şey sorgulamaktan geçiyor; Eğitim sistemini, bize verilen bilgileri sorgulamaktan geçiyor. AKP hükümetinin kadını ikincil olarak göstermeye çalışan, onu hapsetmeye çalışan, kadının özgürlüğünü yok etmeyi kendine amaç bilmiş bu eğitim sisteminin, müfredatının değiştirilerek bilimsel bir niteliğe kavuşturulması için tüm liseli kadınları 13 Şubat’ta yapılacak boykota çağırıyorum: 13 Şubat’ta okullara gitmiyoruz!


genclık

11

11 Şubat 2015

Ünversite öğrencileri AKP hükümetine geri adım attırdı:

Katlamalı harçların ödemesi durduruldu

2014’te Yükseköğretim Kurulu tarafından yürürlüğe sokulan katlamalı harçlara öğrencilerin tepkisi büyüyerek sürerken, üniversite eğitimini paralılaştırma politikalarını sürdüren AKP’ye öğrenciler geri adım attırdı. 6 Şubat Perşembe günü YÖK’ten gelen açıklamayla katlamalı harçların alımının şubat ayı sonuna kadar durdurulduğu ilan edildi. gençlik nurseli gözüaçık

YÖK tarafından 2012-2013 yılında yasayla geçirilen ancak “kazanılmış hak” sebebiyle ertelenen Katlamalı Harç Sistemi 2014 yılında uygulanmaya başlayınca üniversitelilerin de tepkisi gecikmedi. Türkiye’nin dört bir yanında harçlara karşı tepkisini yükselten öğrenciler, harçların alımını durdurmayı başardı. YÖK: Yasayı uygulamak zorundayız Üniversite öğrenciliğini uzatan veya normal süre içinde de bir dersi üçüncü kez ve daha fazla alan öğrenciler, milyarları bulan katlamalı harçları ödeyecekti. Harçların ödeme tarihinin başlamasıyla birlikte birçok öğrenci birinci yarıyılın sonunda katlamalı harç uygulamasından haberdar olurken YÖK’ten bir açıklama beklendi.

YÖK, katlamalı harçlarla ilgili olarak günlerce koruduğu sessizliğini bozarak bir açıklama yaptı. Açıklamada, katlamalı harç uygulamasının kaldırılması için gerekli olan yasa değişikliğinin ancak hükümet tarafından yapılabileceği, YÖK’ün kanunu uygulamamazlık yapamayacağı söylenerek konu hükümete devredildi. Davutoğlu’ndan YÖK’e talimat verildi YÖK’ten yapılan bu açıklamanın hemen ardından ise Başbakan Ahmet Davutoğlu da YÖK’e sorunun çözümü için gerekli talimatları verdiğini belirtti. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ve YÖK Başkanı Yekta Saraç’la görüşen Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Konu müzakere edildi, sorunun çözümüne yönelik çalışma başlatılması talimatını verdik. Çok kısa bir

süre içerisinde bu konuda gelişme kaydedileceğini umuyoruz” dedi. “Seçim öncesi uslu durun çocuklar” Genel seçimler öncesinde tüm üniversitelilerin tepkisini toplayan katlamalı harçların ödemesini durduran Başbakan Davutoğlu, partisi için seçim hazırlıklarına da başlamış durumda. Seçimler öncesinde üniversitelilerin meydanlara çıkarak AKP’ye karşı “parasız eğitim hakkı” için güçlü bir muhalif hareketi büyütmesinden çekinen hükümet, harçlarla ilgili durdurma kararını ani bir şekilde verdi. Katlamalı harçları kanun değişikliği yaparak tekrar yürürlüğe sokan AKP hükümetiyken, Başbakan Ahmet Davutoğlu harçlarla ilgili YÖK’e verdiği talimatı güzellemeye çalışıyor, katlamalı harçları kabul edilir kılmaya çalışıyor.

Ertelemenin sonunda ne olacak? Erteleme kararından önce birçok üniversite öğrencisi ders seçimi yapabilmek için harç ödemek zorunda kaldı. Yüzlerce öğrencinin ödediği harçlarla ilgili ise hiçbir açıklama yapılmadı. Katlamalı harçların ödemesi şubat ayı sonuna kadar ertelendi ancak erteleme süreci sonunda öğrencilerin harçları ödemek zorunda kalıp kalmayacağı hala belirsiz. Ne YÖK’ten ne de harçların ödemesinin ertelenmesi için YÖK’e “talimat” veren Ahmet Davutoğlu’ndan harçların kaldırılmasıyla ilgili öğrencilere bilgi verilmedi. Öğrenciler, müşteri olmadıklarını ve eğitimin parasız olması gerektiğini dillendirmeye devam ederken katlamalı harçların kaldırılması için kanun değişikliği gerekiyor, şimdi gözler Başbakanlığın alacağı karara odaklanmış durumda.

Yandaş rektörlere milletvekilliği hediye Genel seçimler yaklaşırken AKP’ye yakın kurumlardan ve devlet kurumlarından istifa haberleri gelmeye başladı. AKP milletvekilliği adaylığı için üniversitelerdeki ilk istifa Türk Hava Kurumu Üniversitesi’nden geldi. Üniversitenin rektörü Ünsal Ban, kendi internet sitesinden yaptığı açıklamada AKP milletvekilliği adaylığı için rektörlük görevinden istifa ettiğini açıkladı. Açıklamada “Yeni Türkiye”ye vurgu yapan ve Recep Tayyip Erdoğan ile Ahmet Davutoğlu’na teşekkür eden Ünsal Ban; rektörlüğü sırasında yaptığı açıklamalar ve yazdığı yazılar ile milletvekilliğine göz kırpmıştı. Türk Hava Kurumu Üniversitesi, Türk Hava Kurumu tarafından 2011 yılında ku-

ruldu. Ülkenin en pahalı vakıf üniversitesilerinden birini kuran THK’ya geçtiğimiz ekim ayında yolsuzluk operasyonu yapılmıştı. Operasyonda kurumun Genel Başkanı Osman Yıldırım, içerisinde oğlunun da bulunduğu 4 kişi ile tutuklanmıştı.

AKP’ye haraç yedirmeyiz Katlamalı haraç soygununa daha üniversiteler açılmadan cevabımızı verdik. Öğrencinin cebine kolay kolay elini atamayacağını anlayan AKP, haraç uygulamasını durdurmak zorunda kaldı. AKP katlamalı harç uygulamasını darbe kurumu YÖK eliyle ve yandaş rektörleriyle öğrencilere kabul ettireceğini zannediyordu fakat AKP’ye geri adım attırmayı başardık. Yasanın uygulanma inisiyatifini rektörlere bırakan ve öğrencilerden yedi bin liraya varan haraçlar alınmasına sebep olan AKP’ye karşı öğrenciler ayağa kalktı. YÖK’ün ve rektörlerin aralarında topu çevirmesi, hiçbirinin harç soygununu sahiplenmeyip topu hükümete atması bir kez daha karşıtlığın hangi kanala sevk edilmesi gerektiğini açıkça gösterdi. Parasız eğitim haktır Gençliğin parasız eğitim talebine hiçbir zaman kulak asmayan ve piyasacı politikalarla devlet üniversitelerini açık bir şekilde özelleştiren AKP, gençliğin karşısındaki tek hedeftir. Darbe kurumu YÖK’ü ve rektörleri taşeronlaştıran, üniversitelere yapılan antidemokratik saldırıları meşru göstermeye çalışan AKP’ye verilecek tepki siyasal olmalıdır ve öğrencilerin sesi ortaklaştırılmalıdır. Geçmiş dönemlerde gençliğin parasız eğitim talebiyle harçlara karşı verdiği mücadele geniş kitlelere sesini ulaştırmasına yardımcı olmuş ve hareketin devinim kazanmasına olanak sağlamıştı. Bu dönemde de AKP’nin getirdiği katlamalı harç uygulamasıyla öğrencilerin cebine açık bir şekilde el atılması, refleksif gelişen öğrencilerin tepkisinin sosyal medyada ve diğer platformlarda hızla büyümesine neden oldu. Siz getirdiniz, biz kaldıracağız Haraç soygununun bir aylık süreyle durduruluyor olması, AKP’nin seçim öncesi kendisine karşı oluşabilecek çatlak seslerden açık bir şekilde korktuğunu gösteriyor. AKP katlamalı harçları kendi eliyle getirdi. Şimdi Davutoğlu bir lütufmuş gibi emri verdim gereken yapılacak diyor. Davutoğlu’na söylenmesi gereken tek bir söz var: “Katlamalı harçları siz getirdiniz, biz tamamen kaldıracağız” Haziran’ın ufkunda gençlik birleşmelidir Katlamalı soyguna gençlik olarak gür seslerle verdiğimiz cevap AKP’nin geri adım atmasını sağladı. Yeni Haziran’lar yaratmak için yol alırken AKP’ye karşı verdiğimiz mücadelede bir başka adımı atma vakti gelmiştir. Gençliğin üniversitelerdeki muhalif sesi Haziran’ın ufkuyla birleştirilmelidir. Parasız eğitim hakkımızı savunmak için, üniversitelerdeki gerici, faşist baskılara son vermek için, ülkeyi AKP’den kurtarmak için üniversitelerdeki birleşik mücadeleyi hayata geçirme vakti gelmiştir.

Öğrenci düşmanı olan yaşadı Erdoğan 18 Aralık 2012’de ODTÜ’ye Göktürk 2 uydusunun uzaya gönderilmesi törenine polis ordusuyla gelmiş ve üniversitelilerin saatler süren direnişiyle karşılamıştı. ODTÜ direnişinin ardından THKÜ internet sitesinden Rektör Ünsal Ban’ın imzasıyla üniversitelilerin eylemini karalayan bir açıklama yayınlanmıştı. GENÇLİK

Emekçi Hareket Partisi Gençliği

Harçlar neden kaldırılmalı?

Roboski anmasına katılan öğrenciye uzaklaştırma cezası İstanbul Gelişim Üniversitesi’nde Roboski katliamının yıl dönümünde anma gerçekleştiren öğrencilerden onuna üniversite yönetimi tarafından birer ay uzaklaştırma ve burs kesme cezası verildi. İstanbul Gelişim Üniversitesi’nde anma etkinliğinin gerçekleştiği sırada öğrencilere özel güvenlikler saldırmıştı. Saldırının hemen ardından

açılan soruşturma sonucunda üniversiteliler ceza aldı. Anmaya katılan öğrenciler, özel güvenliklerin polis gibi gözaltı işlemi yaptıklarını belirtti. Ayrıca okul yönetiminin “Akıllandık, uslandık derseniz ceza vermeyeceğiz” dediğini de eklediler. Öğrenciler savunmalarını anadillerinde Kürtçe vermek istemiş ancak savunmaları kabul edilmemişti. GENÇLİK

Üniversitelilerin yoğun tepkisini toplayan katlamalı harçlar uygulaması, AKP’nin eğitimi paralılaştırmaya yönelik politikalarından biri. Öğrencilik hayatını sürdürmekte zorlanan üniversite öğrencilerinin koşullarını örneklerle hazırladık. - Belli şartlara göre düzenlenen uygulamaya göre her üniversiteliye hükümet Kredi ve Yurtlar Kurumu’ndan burs bağlamıyor. Hükümetin öğrencilere bağladığı burs ise: 330 TL. - Kredi ve Yurtlar Kurumu’ndan yurtta barınma hakkını kullanamayan öğrenciler özel yurtlarda barınmak zorunda kalıyor. Büyükşehirlerde yurtların aylık ortalama ücreti:

500 TL. - Yurtta değil de evde yaşayan bir öğrenci için ise aylık giderler çok daha fazla artıyor. Yine öğrencilerin yoğun olarak bulunduğu büyükşehirlerde öğrencilerin kalabildiği en iyi aylık kira ücreti: 1000 TL. - Türkiye’de ulaşım ücretlerine ve sürekli yapılan zamlara karşı şikayetle de itirazlar da yükseliyor. Öğrencilerin ulaşım ücreti ise aylık ortalama olarak: 100 TL. - Öğrencilerin beslenme ihtiyaçlarının bir kısmını üniversite yemekhanelerinde karşıladığını düşünürsek de aylık olarak en az beslenmeye ayrıdıkları ücret: 400 TL. GENÇLİK

EHP Parti Okulu’nda buluşuyor Emekçi Hareket Partisi Parti Okulu, Tony Cliff’in, Lenin’in biyografisini ele aldığı 3 kitaptan oluşan serinin ilk kitabı olan Parti’nin İnşası’nın sunumuyla çalışmalarına devam ediyor. EHP Parti Okulu, grevlerin yasaklandığı, iç güvenlik paketlerinin tartışıldığı, Gezilerin yaşandığı, okulların boykot edildiği günümüze, iki gün boyunca yapacağı tartışmalarla, Çarlık’tan Rusya Devrimi’ne giden süreci her yönüyle inceleyerek ışık tutmayı planlıyor. Parti Okulu, 14-15 Şubat saat 15:00’da Hakan Öztürk’ün sunumuyla EHP İstanbul İl Örgütü’nde gerçekleştirilecek. Parti Okulu konuya ilgisi olan ve merak eden herkese açık. GENÇLİK


12

Liselere giriş değişiyor

LISENIN GUNDEMI 11 Şubat 2015

“Okuyamadım müftücüğüm”

MEB İmam Hatip Öğrencileri arasında “Genç Bilaller” adıyla bir yarışma düzenliyor. Yarışmada en iyi ezan okuyan öğrenci seçilecek. Yarışmanın ismi fazlasıyla dikkat çekti.

Liselere girişte geçen sene ilk kez denenen TEOG sistemi her hafta ayrı bir skandal yaşanmıştı. Geçen seneki gibi bir olay olmaması adına bu sene liselere giriş sistemi küçük değişikliklerle düzenlemeye çalıştı. Bu sene tercihler A ve B grubu şeklinde değil 25 toplam tercih yapılacak ve özel okullara kayıt yaptıran öğrenciler devlet okulu tercihleri yapamayacak. Aynı zamanda da yedek yerleştirme olmayacak. Eğer bir şekilde öğrenci tercih yapmazsa direkt olarak açık liseye kaydı yapılacak ve nedeni MEB’e dilekçe ile bildirilecek. Geçen sene öğrencileri mağdur eden MEB, görüyoruz ki bu sene dersine sıkı çalışıyor. EĞİTİM

eğitim ece berfin karagöz

Öğrencilerin suçu ne?

Cemaat ile AKP arasında ki kavgadan sonra öğrencilerin gündemini oluşturan dershaneler konusu sürekli karşımıza çıkmakta. AYM Başkanı Haşim Kılıç’ın açıklaması dikkat çekti. Açıklamada “İtiraz ve iptal davaları konusunda mahkememizde herhangi bir sorun yok” diyen Kılıç dershanelerin en yakın sürede kapatılacağı sinyallerini verdi. 2014 yılının sonunda açılan davalara dikkat çeken açıklamasında, açılan davalar yüzünden sonucun bu yıla devrettiğini söyledi. Yaptıklarını entrikaların sonuçlarını da bu kararlara ses çıkarmayan öğrencilerle görüyor. Fakat artık liseliler susmuyor, bilimsel ve laik bir eğitim istiyor. EĞİTİM

Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü, tüm Türkiye’deki Anadolu İmam Hatip Liselerinde öğrenciler arası en iyi ezan okuma yarışması düzenliyor. Yarışmanın sloganı ise fazlasıyla dikkat çekici. Slogan; “Genç Bilaller Ezan Okuma Yarışması”. 17 Aralık soruşturmasında ismini sıkça duyduğumuz Bilal Erdoğan’ın adaşı olan, ilk ezan okuyanlardan Bilal Habeşi’den aldığını biliyoruz; en azından öyledir diye umut ediyoruz. Yarışmada normal olarak bir de jüri bulunması gerekiyor. Ezan okuma yarışmasının jürisi kim olur? Tabi ki müftüler… Türkiye birincilerini ise Din Öğretim Genel Müdürlüğü

tarafından belirlenen üniversite öğretim elemanları ve Diyanet İşleri Başkanlığı personeli tespit edecek. İl ve bölge müftülerinden oluşan jüri bakalım hangi “Genç Bilal’i” birinci seçecek. AKP’nin eğitimde uyguladığı gericileştirme politikaları, işte bu gerici yarışmalarla devam ediyor. Her Alanda Eleniyolar Öğrencilerin herhangi bir şekilde elemeci sınavlara ya da yarışmalara tabi tutulması öğrencilerin güven kırılması yaşaması sebebiyle fazlasıyla olumsuz. Psikolojinin hiç bir türünden anlamayan AKP hükümeti tabi ki öğrencilerin psikolojilerinden de anlamıyor. Sözde öğrencilerinin ilgi, istidat ve kabiliyetleri doğrultusunda yetiştiril-

meleri, mesleki yeterliliklerinin, özgüven duygularının geliştirilmesi ve sosyal gelişimlerine katkıda bulunmak içinmiş yarışma. Fakat öğrencileri her alanda eleyerek özgüven eksikliğine neden olabileceklerini bir türlü kavrayamamış saygıdeğer AKP’liler. Kendisini padişah sanan Tayyip Erdoğan ve yağverleri “İsteseler de istemeseler de” sözünü kendilerine bir felsefe edinmiş durumda. Liselilerin onlar ne isterlerse istesinler yapacaklarını zannediyorlar fakat büyük bir yanılgı içinde olduklarının farkında değiller. Onların gerici, karanlığa sürükleyen, cinsiyetçi, ezberci eğitimlerini liseliler kabul etmiyor, etmeyecekte. Artık liseliler, gençler, veliler bu gericiliğe karşı hükmen

yenik değil. Gün mücadele günü; gün “Haziran” günüdür. Bilal Oğlan mı? Aman! Yıllardır olan bu yarışmaların isminin bu yıl değiştirilmesi gayet manidar. Öğrenci kardeşlerimizin isim yoluyla da olsa Bilal Erdoğan’la bir ilişki içine girmesi bizleri fazlasıyla korkuttu. İleri de isimleri benzediği gibi huyları da benzerse vay hallerine. Hırsızlık yaptığı gibi bir de paraları nereye sığdıracağını bilemeyen Bilal Erdoğan, babası ile konuşurken fazlasıyla tedirgin ve stresliydi. Çaldığı paralara bir türlü yer bulamayan bir kişiye liseli arkadaşlarımızın benzemesini istemeyiz pek tabii. Ee sonuç ortada; “Anlamadım Babacığım?”.

Okulda parti kongresi Okulların isimlerini satan bir ülke …

AKP’nin liseler üzerindeki rant sağlama çalışmaları sürüyor. Son olarak yaptığı icraat ise Denizli’de 82 yıllık bir okulun ismini işadamlarına satmak oldu. Valilik, ihtiyaçları karşılamak için Denizli’de Hürriyet Ortaokulu’nun ismini bir işadamına sattı. Okulun ismini 2 milyon liraya satan Valilik adına Vali Şükrü Kocatepe tepkilere karşı “Okulun ismi Atatürk, Gazi ve Cumhuriyet değilse isim değişikliği olabilir. Bu üç isim bizim kutsalımızdır. İsmi Atatürk, Cumhuriyet ve Gazi olan okulların isimleri asla değişmez” dedi. Okulların ismini satmak, onların üzerinden para kazanmak kahraman olduğu düşünülen açıklamaların ardına saklanamaz; ve ancak AKP hükümetine yakışır. EĞİTİM

AKP’nin liseliler üzerindeki baskılarını çok iyi biliyoruz. Son dönemlerde artan liseli hareketinden sonra liseler büyük bir baskı altına alınmak isteniyor. Fakat AKP bunu ne denediyse de başaramadı ve alternatif çözümler aramaya başladı. Bunlardan bir tanesi de AKP’nin Bolu’da okulun her tarafını parti bayrakları ile donattığı Gençlik Kolları Kongresi. AKP’lilerin okullarda

Hazirancılarla Osmanlıcıların kavgası F) şıkkı Burak Kiper

İkinci dönem başladı 2014-2015 Eğitim öğretim yılının 1. Dönemini akada bırakan öğrenciler sömestr tatilinin ardından pazartesi okula başladı. Bir karne dönemi klasiği olan “2. Dönem düzelteceğim” sözlerinin gerçekleşme zamanı da geldi haliyle. Öğrenciler tatil bitti için üzgün olsalar da okullarına ve arkadaşlarına kavuşmanın sevincini yaşıyorlar. Eminiz ki tüm liseliler bu dönem çok çalışacak, derslerini dinleyecek, iyi notlar alacaklar. Bu dönemin son gününde karnelerini alırken mutlu olacakları bir tablo için bütün dönem boyunca çalışıp çabalayacaklar. En sonunda da başaracakalar. eğitim

kongre yapması serbest. Her konuda olduğu gibi bu konuda da kendilerini özel hissetmişler. Fakat her ne yaparlarsa yapsınlar liseli mücadelesini önleyemeyeceklerini unutmuşlar. AKP’nin “Yeni Türkiye” si de malumunuz. 16 yaşındaki çocuklar polis tarafından öldürülüyor fakat dosyası bile ortada yok. Liselileri etkileyemeyeceksiniz. Liseli mücadelesinin durduramayacaksınız. EĞİTİM

Milli Eğitim Bakanlığı geçtiğimiz hafta alınan karar doğrultusunda Türkiye genelindeki tüm imam hatip lisesi öğrencileri için Kuranıkerim’i Güzel Okuma, Hafızlık ve Ezan Okuma yarışması düzenleyecek. Ezan okuma yarışmasına “Genç Bilaller” adı verildi. Eğitim Bakanlığı olmaktan çıkan MEB artık Diyanet Bakanlığı gibi çalışıyor. Eğitime dair hiçbir sorunu dile getirmeyen okullardaki niteliksiz ve paralı eğitim söz konusu olduğundan tartışmadan kaçan MEB diktatör Tayyip’in emri olunca gericilik konusunda tam notluk uygulamalar getiriyor.

Okun ucu AKP’ye karşı sivriliyor AKP, kendi sürdürdüğü rejimin böyle gitmeyeceğinin farkında. Kadınlara yönelik cinsiyetçi açıklamalar yaptığında açıklamayı acil olarak nasıl geri aldığını çok iyi biliyor. İşçileri Soma’daki gibi yerin altında veya üstünde ölüme mahkum ettiğinde yükselen sese kulak kesilmek zorunda kalıyor. Gezi’den bu yana ülkedeki toplumsal muhalefet daha örgütlü hale gelirken siyasetin ucu da AKP’ye karşı sivriliyor. Fabrikalarda, iş yerlerinde, meydanlarda, okullarda AKP karşıtı sloganlar atılıyor. İşte tüm bu yaşanan olumlu gelişme karşısında AKP kendi rejiminin sürdürülebilirliği açısından eğitime saldırıyor. Son uygulaması olan ‘’Genç Bilaller’’ adlı yarışma aslında kendi düşüncesini belli ediyor. AKP’nin istediği ‘’küçük Tayyipler’’, ‘’Genç

Bilaller’’. Çünkü AKP’nin tek kurtuluşu var. Çocuklara, liselilere ne kadar kendi rejimini dayatır ve sistem ile sorunlarını ortadan kaldırmaya çalışır ise o kadar kendini daha çok kalıcı hale getiriyor. ‘’Genç Bilaller’’ değil genç Berkinler, Aliler olacağız Birleşik Haziran Hareketi’nin örgütleyici kurum olduğu 8 Şubat Dayanışma ve Birlik mitingi AKP’nin eğitime saldırmasına karşı yükselen en etkili sesti. Kadıköy meydanlarında on binler AKP’nin gerici eğitime alışmayacağız sloganını tek yumruk olup attılar. Halk AKP’ye karşı net cevabını vermiş oldu: ‘’Genç Bilaller değil genç Berkinler, Aliler olacağız.’’ Fabrikada, iş yerlerinde, meydanlarda kendi hayatını geçindirebilmek için çalışan emekçiler

AKP’ye karşı direnenler AKP’nin saldırdığı her konuya barikat kuranlar birleşiyor. AKP nasıl ki kendi yandaşları ve gericiler ile birleşiyor ve ülkemizin geleceğini karanlığa sürüklüyorsa, bu ülkede demokrasi mücadelesi yürütenlerde, aydınlık bir gelecek isteyenlerde öyle birleşiyor. Saflaşma keskinleşiyor. Bir tarafta ülkenin aydınlık günlerini kuracak olan Hazirancılarla, bir tarafta ise ülkeyi karanlığa sürükleyecek olan Osmanlıcıların kavgası iyice sertleşiyor. Kadıköy’de somut bir şekilde görünen on binlerin katılımıyla gerçekleşen miting den sonra 13 Şubat’ta okul boykotları çok güçlü geçeceğine benziyor. İşte eğitim alanında kulaklarını kapayıp saldırmaya devam eden AKP’nin kulak zarını yırtacak asıl güç geliyor.


ESAS MESELE

13

fotoğraf:fikriye yılmaz

11 Şubat 2015

Ercan Kanar kimdir?

Halklar, özgürlüklerle savaş anayasasına izin vermez

Avukat Ercan Kanar ile iki haftadır meclis gündemine gelmesi beklenen içi güvenlik paketini değerlendirdik. AKP dışındaki tüm partilerin geçmemesi için mücadele edeceğini söylediği yasanın, AKP’nin “güvenliği” için hangi özgürlükleri sınırlandıracağını Kanar’dan dinledik. Kanar “savaş anayasası” olarak adlandırdığı paketin halkın mücadelesi ile uygulanamayacağını belirtti. Yeni iç güvenlik paketinde eylemlerde polise silah kullanma yetkisi RöPORTAJ verilmesi, özge doğan yüzünü kapatana 5 yıl ceza verilmesi gibi maddeler var. Bu paketle sizce biz tam olarak nasıl bir konuma geçmiş olacağız? Bu paket 1991 yılında yürürlüğe giren Terörle Mücadele Yasası’nın ilk ve en katı halinden daha da tehlikeli. Temel hak ve özgürlüklere karşı savaş açan düzenlemeler var. Geçmişte uygulanan sıkıyönetim ve olağan üstü hal rejimlerinden de daha kötü bir rejim inşa edilmiş olacak. çünkü geçmişteki bu rejimler teorik olarak geçici rejimlerdi. Bu tasarı yasalaşmış olursa kalıcı bir sıkıyönetim, kalıcı bir olağan üstü hal rejimi inşa edilmiş olacak. Zaten kısa bir süre önce MİT yasasında yapılan bir takım değişikliklerle istihbarat cumhuriyetine doğru adım atılmış oldu. Bu tasarıyla da o istihbarat cumhuriyetinin ve en katı polis devleti rejiminin inşası tamamlanmış olacak. Bu yasa tasarısının gerekçesine baktığımızda “güvenlik ve özgürlük arasındaki dengeyi kurmak istiyoruz” diyorlar, “kamu düzeni bozuldu” diyorlar, “toplumsal olaylara karşı caydırıcı cezalar getirilmeli” diyorlar ve bu

Aslında kamu düzeninden anladıkları AKP iktidarının kendi güvenliği, kendisinin kamu düzeni anlayışının güvenliğidir. tasarıyla tamamen faşist bir kamu düzeni anlayışı getirmek istiyorlar. Aslında kamu düzeninden anladıkları AKP iktidarının kendi güvenliği, kendisinin kamu düzeni anlayışının güvenliğidir. Bu tasarı bir korkunun, halktan korkmanın göstergesidir. Bu tasarıyla, hem bireysel haklar hem de kolektif haklar tamamıyla engellenmiş

olacak. Zaten bu haklar yetersiz ve kadük durumda, haklarımızın özü tamamıyla ortadan kaldırılmış olacak. Şimdi baktığımız zaman bu tasarının 132 maddesi var, 24 temel kanunda değişiklik yapıldı. Bu değişiklikler, 12 Eylül’de her zaman eleştirdiğimiz o faşist cuntanın çıkardığı Anayasa’nın 25. Maddesine dahi aykırı. Üstelik Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 11. Maddesi de bu tasarıyla ayaklar altına alınmış oluyor. Uluslararası protokoller de ihlal edilmiş oluyor. Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin 15. Maddesinde, Kişisel ve Siyasal Haklar sözleşmesinin 4. Maddesinde savaş hali ve isyan halinde bile “Temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunulamaz” der. Bu madde 12 Eylül Anayasası’nda dahi yer alıyor. Hiçbir dönemde savcının izni olmadan polise gözaltı yetkisi verilmemişti. Bu tasarıyla ilk defa polise 24 saat hatta 48 saat gözaltı hakkı veriliyor. O 48 saat içinde gözaltına alınanların yakınlarına bilgi verilmeyecek, avukata haber verilmeyecek ve gözaltına alınan kişi avukatıyla görüştürülmeyecek. Aynı şekilde toplu gözaltılardı da, bireyler 4 güne kadar gözaltında tutulabilecek ve 48 saatten sonra gözaltına alınan kişi savcıya bildirilecek. Yine aramayla ilgili bir düzenleme var. Eskiden ince arama, eşya araması, araçların görünmeyen yerlerinin aranması için mahkeme kararına ihtiyaç duyulurdu. Acil hallerde de savcının yazılı emri gerekirdi. Şimdi onlar da kaldırılıyor. Yani mahkeme kararı veya savcının yazılı izni olmadan polis her türlü aramayı yapabilecek. Bunun dışında çok tehlikeli bir düzenleme var: Artık evlerde ve iş yerlerinde ifade alınabilecek. Yani karakollar evlere, işyerlerine taşınıyor. Bu çok felaket bir uygulama anlamına gelir. Bunun dışında polise başka yetkiler de getirilmiş. En az 48 saat Emniyet Genel Müdürü ve Daire Başkanı, Jandarma Genel Müdürü ve Daire Başkanı mahkeme kararı olmadan, savcının emri olmadan telefonlarımızı dinleyebilecek, iletişim denetlemesi yapabilecek. Yine 48 saat sonra da Ankara’da bir tek Hâkim Türkiye’nin her yerini dinleme yetkisine sahip olabilecek ve 48 saatlik dinlemeyi uzatabilecek. Ve bunların dışında çok daha tehlikeli düzenlemeler de var. Örneğin Valilere Derebeyi yetkisi veriliyor. Yani artık Valiler Savcının yetkisini kullanacak.

Vali belirli suçların ve suçluların araştırılmasını isteyebilecek. Bu normalde valinin değil savcının görevi, valinin görevi idari görevdir, adli görev değil. Adli görevler bundan sonra mülki amirlere ve kolluk kuvvetlerine veriliyor. Yine vali canı istediği zaman olağan üstü hal var diyerek sokağa çıkma yasağı ilan edebilecek ve bütün kamu kurumlarının araçlarını ve personelini kendi emrinde kullanabilecek. Eskiden valinin emrine uymamak hapis cezasıyla

Bu tasarıyla, hem bireysel haklar hem de kollektif haklar tamamıyla engellenmiş olacak. cezalandırılmazdı. Şimdi 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası getiriliyor. Eskiden bu kabahat suçuydu ve para cezası verilirdi şimdi ise karşılığı hapis cezası. Yine tutuklama gerektiren suçlar bu tasarıyla arttırılıyor. Nasıl? Toplantı, gösteri ve yürüyüş yasasına muhalefet ile terörle mücadele yasasının 7. Maddesindeki propaganda suçları, katalog suçlar kapsamına alınıyor. Tutuklama olabilmesi için de 2911 yani gösteri ve yürüyüş yasasına muhalefettin alt cezası, 2 sene 6 ayla 4 yıla kadar uzatılabiliyor. Şimdi onun dışında yine yüzünü örtme veya slogan veya afiş, dövizlerde cezalar attırılıyor. Bilye ve sapan yani çocuk oyuncakları bile suç aleti olarak kabul ediliyor. Molotofa verilen ceza arttırılıyor. Zaten molotofa şu anda da ceza ağır. Cezalar 3 yılla 8 yıl arasında değişiyor. Zaten 3 yıldır da mahkemeler Türk Ceza Kanunu’nun 315. Maddesini uyguluyorlar. O maddeye göre de cezalar 10 yılla 15 yıl arası değişiyor. Şimdi bu durumda getirilen düzenlemeyle molotoflu eylemlerde polis silah kullanabilecek. Yani yargısız infazla cezalandırılacaklar. Dolayısıyla bu yasayla gözaltında kayıpların, yargısız infazların, işkencelerin tamamıyla bir sistem olarak inşası tamamlanmış olacak. Yakalamayla ilgili maddeye şu getirilmiş; koruma ve uzaklaştırma. Bunu

aslında şu an uyguluyorlar, gözaltına alınan kişi resmi makamlara götürülmüyor, aracın içinde tutuluyor. Artık gözaltına alınanlar inşaatlara da meçhul yerlere de götürülebilecek ve kimsenin bundan haberi olmayacak, polis “ben onu korumaya aldım” diyecek. Veya uzaklaştırmadan bahsedilen de belirli alanların suç alanı ilan edilmesi olacak. Yani kişi o alana sokulmayacak, uzaklaştırmak istenecek tıpkı Gezi’de olduğu gibi. Erdoğan yine zehirli boyalı suyu da yasalaştırıyor. Bunu yapıyorlardı ama yasal değildi şimdi bunu yasal hale getiriyor. Seyahat özgürlüğü artık emniyetin denetimine sokuluyor. Artık biometrik veriler kimliklere işlenecek. Yani parmak izi, damar izi, el ayası kimliklere yazılacak. Bu aslında tam bir faşist rejim yaratma tasarısı. Yine memurlara karşı vatandaşın dava açması engelleniyor. Yani kişisel kin, garez, baskı ve telkinlerle vatandaşın aleyhine soruşturma açan, rapor hazırlayan, denetim yapan kişilere karşı vatandaş hak arama özgürlüğünü kullanamayacak, tazminat davası açamayacak. Ancak idareye karşı açabilecek. İdare de canı isterse o memura karşı işlem yapacak. Yani nereden bakarsanız bakın, başta temel haklar olmak üzere tüm haklara karşı bir savaş yasasıdır bu. Bu yasanın yazılı olmayan bir gerekçesi de var aslında. Bu paket, Kürt meselesinde, dillerin ve halkların eşitliği temelinde bir çözümü engellemek için, kokuşmuş bir uzlaşmayı Kürt halkına dayatmak için de getiriliyor. Demek ki bu yasanın pek çok nedeni var. F tipi cezaevine dönüştürecek Türkiye’yi. Sosyal muhalefeti engellemek istiyor, sokağa tam hâkim olmak istiyor. Adeta buna anayasal bir rejim değişikliği de diyebiliriz. Magna Karta’nın 800. Yıl dönümünde, 800 yıl sonra Türkiye’de kendisini hilafet ilan eden bir iktidar yetkilisine, 1200 yıl önceki kralın yetkileri veriliyor. O zaman kral insanların tutuklanmasına karar verebiliyordu. İnsanların özgürlüklerine karışabiliyordu, mallarına el koyabiliyordu. Manga Karta ile bu engellendi. Şimdi bizi Magna Karta öncesi döneme AKP iktidarı götürmek istiyor. Kuvvetler ayrılığı ortadan kalkıyor. Böylelikle yürütme her şeye hâkim olmuş oluyor. Bu düşmanla savaş hukukunun çok katı bir şekilde inşası. Aslında bu bir kararname ve burjuva hukukunun bütün kurallarına bile aykırı

bir düzenleme. İdari bir kararname. Ve bir rejim değişikliği yapılıyor. Adeta bir anayasa. Özgürlüklerle savaş anayasası. Bu meclisten geçerse, Anayasa mahkemesi bunu durdurabilir mi? Bu yasanın ne kadarı meclisten geçebilir? Bu anayasa mahkemesinin yapısına bağlı. Şu an da Haşim Kılıç’ın yerine iktidarın istediği isim seçildi. Yine Yargıtay başkanlığına da daha önce Erdoğan’ı beraat ettiren bir yargıç seçildi. Anayasa mahkemesi, bu yapısıyla ne kadarını iptal edebilir, bu bir muamma. Ama eğer toplumsal muhalefet, sendikalar, barolar, muhalif siyasi partiler, basın, demokratik kurumlar çok aktif bir mücadele verirlerse, geri adım atabilirler. Aslında Bu yasa tasarısı bizi tamamen ortaçağ karanlığına götürecek. Yıllar önce vatandaşlıktan atılmış insanlar, tekrar vatandaşlığa girmek istediğinde ahlak şartı geliyor. Yani AKP’nin ahlak şartı. Yani dinci bir faşizmin inşası da gündeme gelmiş olacak. Biz TMY’nin kaldırıl-

Dolayısıyla bu yasayla gözaltında kayıpların, yargısız infazların, işkencelerin tamamıyla bir sistem olarak inşaası tamamlanmış olacak. masını, ÖYM’nin kaldırılmasını savunurklen, şimdi çok daha kötü bir sürece giriliyor. Şimdi genel seçime girilirken, dikensiz gül bahçesi yaratmak istiyor AKP. Hâlbuki AKP muhalefetteyken yoksulluğa, yolsuzluğa ve yasaklara karşı mücadele için iktidara geliyorum demişti. Meşhur 3Y’si vardı. Şimdi yoksulluğu, yolsuzluğu hoş gören ve yapan, yasakları artıran ekonomik politikaları getiren bir iktidar söz konusu. Sizce toplumda da “güvenlik için gerekli” gibi bir algı yaratıyor mu bu paket? Güvenlik devletin güvenliği değildir. Gerçek güvenlik herkes için en geniş, kalıcı, sürekli

Avukat. 12 Mart Darbesi’nde 8-9 ay cezaevinde bulundu. Cezaevinden sonra Hukuk Fakültesi’nde okudu. O yıllarda sendikal faaliyetlerde bulundu. 1975-1976 yıllarında“Özgürlük için Direniş” dergisini çıkardı. Okuldan sonra sıkı yönetim davalarının avukatı olarak görev yaptı. İnsan Hakları Deerneği’nin bütün çalışmalarında bulundu. 1990-1998 arası İstanbul İHD Şube Başkanlığı yaptı. 1992-1996 arası Genel Başkan Yardımcılığı yaptı İHD’de. Birikim Dergisi ve Gündem gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. İnsan Hakları yazıları ve Hümanite dergilerini çıkardı. Üç yıldır Özgür Üniversite’de alternatif hukuk dersleri ve insan hakları söyleşileri veriyor. Demokrat Haber’de haftada bir yazı yazıyor. HDP kurucularından. özgürlüktür. Benjamin Franklin’in ünlü bir sözü var: “Biraz güvenlik için özgürlüklerden vazgeçebilenler hem özgürlüğü kaybederler, hem de güvenliği kaybederler”, “Toplumun emniyet sibobu özgürlüktür” demiştir Kant. Bu tür güvenlik iddiasıyla çıkan baskı yasalarının uygulandığı ülkelerde aslında onların iddialarının tersine suçlar azalmamış artmıştır. Üstelik bir korku toplumu yaratılmıştır. Yani yarınına güven duymayan, “ne zaman gözaltına alınırım” diye endişeler içinde yaşayan toplumda güven duygusu olabilir mi? Bu güvenlik iktidarın güvenliğidir. Güvenlik-özgürlük meselesinde tarih boyunca üç doğru çatışmıştır. Birincisi, önce güvenlik, sonra özgürlük demiştir baskıcı iktidarlar. İkinci anlayış, güvenlik ve özgürlük arasında denge olmalı diyenlerdir. Denge aldatıcı bir kavramdır. Gerçek güvenlik, en geniş özgürlüktür. Yani özgürlük olmadan güvenlik kendinde bir değer değildir. Şimdi bu tasarı güvenlik-özgürlük ilişkisinde bir denge meselesinin tayinini yargının elinden alıyor, polise veriyor. Bu pakete karşı muhalif odaklar nasıl bir tavır almalı sizce? Bu herkes için tehlikeli bir yasa tasarısı. Yani MHP bile “bu yasa ülkeyi cehenneme çevirir” dedi. Milletvekilleri ettikleri yeminlerde “insan haklarına saygılı olacağımıza, özgürlükleri koruyacağımıza, demokratik hukuk devleti ilkelerinden ayrılmayacağımıza” diye yemin ettiler. Bu tasarı sadece AKP’ye sınırsız özgürlük; halka ve yönetilenlere de temel hak ve özgürlüklerin özünün tamamen ortadan kaldırılmasını getirir. Biraz güvenlik için özgürlüklerinden vazgeçenler; özgürlüğü de güvenliği de kaybederler. Ama asla halklar köleliği kabul etmeyecektir. Yani özgürlük mücadelesi bu faşist dalgayı mutlaka ortadan kaldıracaktır.


DUNYA

14

11 Şubat 2015

Dünya Turu Yunanistan Atina’daki Ermou Caddesi’ndeki dünyaca ünlü kapitalist markalarından alışveriş yapılırken.

Kamerun

Kamerun’da katliam

Yarın muhabiri Yunanistan’dan izlenimlerini aktardı

Syriza seçimlere tekrar girse %45 alır

Adı ‘Batılı eğitim haram’ anlamına gelen Boko Haram, bu kez Kamerun’da katliam yaptı. Yerel kaynaklar, örgütün, kasabada çok sayıda evle birlikte bir camiiyi de ateşe verdiğini ifade etti. Boko Haram örgütünün Kamerun’da düzenlediği saldırıda en az 100 kişinin hayatını kaybettiği belirtildi. Düzenlediği şiddet eylemlerinde, çoğunluğu sivil olmak üzere binlerce kişinin ölümüne sebep olan Boko Haram militanları, Kamerun’un kuzeyindeki Fotokol kasabasına baskın düzenledi. Kasabayı ele geçiren örgüt en az yüz kişiyi katletti. Yerel kaynaklar, örgütün, kasabada çok sayıda evle birlikte bir camiiyi de ateşe verdiğini ifade ediyor. Kamerun ve Çad ordusu kasabanın kontrolünü militanlardan geri almaya çalışıyor. DÜNYA

Yunanistan… Herhangi bir Yunan realite programında izlerken arka planda kesin olarak göreceğiniz Akropolis’ten daha fazla. Filmlerde, dizilerde göremeyeceğiniz bir yanı var Yunanistan’ın. Halkı. Yunanistan’ın geçirdiği ekonomik krizden halk nasıl etkiledi? Syriza ekonomik ve söyledikleri açıdan halkın beklentilerini karşılayabiliyor mu? Rusya

Dünya ışıl demir

Şehirde bitpazarı minvalinde bir pasaja girince Türkiye’de 10Yunanistan’ın başkenti 15 TL’den başlayacak eşyaların 2-3 Atina’da çok ünlü ve muhak- Euro’ya yani yok paraya satıldığını kak oradan bir kere geçeceğiniz bir görünce aklımdan kolay bir hesapcadde var: Ermou Caddesi. Ermou lama yaptım. “Askeri ücret 700Caddesi, İstanbul’daki İstanbul 800 Euro olsa aslında Yunanlılar Caddesi’ni andıran bir yer. Sade- rahat yaşıyormuş aslında, kriz nasıl ce yürüme yolu ve şehrin merkezi geldi bu ülkeye”. İşin bu kadar koolmasıyla değil. Yolda yürürken iki lay olmadığının, benim kafamda yanını birden sadece dünya mar- kurduklarımın bir masaldan ibaret kalarının kaplı olması ve hiç yerli olduğunun sizde farkındasınızdır. bir markanın olmaması ve tabi ki buradan insanların yoğunca alışve- BİR İŞÇİ 300 EUROYA ÇALIŞIYOR riş yapması… Bir işçinin ortalama 300-400 euroBiraz daha cadde boyu yürü- ya çalıştığı bu ülkede fiyatların bu dükçe bizim Taksim Meydanı’yla kadar ucuza gittiğine şaşırılmamalı. karşılaşıyorsun, Monastiraki Mey- Halkın satın alma gücü olmadığı danı. Gençlerin sokağın ortasında için artık ürünler satılamaz hale müziklerini açıp dans etmeleriyle gelmiş durumda. Esnafta fiyatlaadeta Amerikan müzikal filmle- rı ucuzlatmakta bulmuş çözümü. rinden fışkıran bir havası var bu Çok güzel bir Yunan el işi eşarbı caddenin. Aklına ilk gelen soru- 4 euroya alınca zaten ister istemez nun burada bir ekonomik kriz var düşünüyorsun: “Peki ya işçiler ne denmesi ama görünüşün aslında kadar kazanıyor da ben bu paraya hiç böyle görünmemesi oluyor. alabiliyorum bunu?” Herkes dilediğince alışverişini yaGünlük hayatımızda “Fiş alpıyor, lüks kafelerde oturup sohbet mazsan 8 TL olur” diyen esnaflar ediyor… görüyoruz. Bu durumun benzeri

Suçlama can aldı

Yunanistan’da halk yaşanan krizin sadece kendilerini etkilediğini, devletin zengin kesimlere hiç dokunmadığını söyledi. Yunanistan’da için de geçerli. Devlet kendi borçlarını ödemek için çözümü halkı sömürmekte bulmuş. Gittiği geldiğiyle esnaftan aldığı vergi yüzde 40’ı hatta 45’i bulunca neredeyse gelirine ortak olununca esnafta kendi çözümünü fiş almamakta bulmuş. KRİZ HALKI ETKİLEDİ Şimdi olayı en başa saralım. Bir

yanda dünyaca ünlü kapitalist markalardan rahatlıkla alışverişini yapan bir kesim ve geçimini zar zor sağlayan bir kesim. Yunan halkı net: Kriz bizleri etkiledi, devlet zenginlere hiç dokunmadı. Syriza’yı halktan kime sorsam ümit vaat edici olduğunu söylüyor. Hatta bana Syriza şimdi seçimlere girse oyunu yüzde 45’ye kadar çıkarır diyenler bile oldu…

Rusya’nın St. Petersburg şehrinde, hırsızlık yaptığı iddiasıyla karakola götürülen 81 yaşındaki kadın hayatını kaybetti. Kentteki komünistler, hırsızlık iddiasında bulunan Magnit marketlerini boykot çağrısı yaptı. Magnit marketinden yağ çaldığı iddia edilerek polise teslim edilen 81 yaşındaki bir kadın, götürüldüğü karakolda kalp yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetti. 2. Dünya Savaşı esnasında, kentteki Leningrad Kuşatması’nı yaşayan kadının 3 paket yağ çaldığı iddiasıyla hırsızlıkla suçlanması ve hayatını kaybetmesi üzerine, Komünist Parti Magnit marketlerini boykot etme çağrısı yaptı. Ayrıca Komünist Parti yaşlı kadını karakola götüren polislerin görevlerine son verilmesini de talep etti. DÜNYA

Yemen’de Husiler yönetime el koydu Arap Yarımadası’nın en yoksul ülkesi Yemen’de, Şii Husiler iktidara el koydu. ‘Arap Baharı’ndaki iktidar değişimlerini ‘devrim’ diye selamlayan Batı medyası Husilerin iktidara gelmesini ise ‘darbe’ diyerek haberleştirdi. Husiler, uzun süredir iç karışıklığın sürdüğü Yemen’de iktidara el koydu. Yemen’de Eylül ayından beri başkent Sana’yı elinde bulunduran Husiler, yeni anayasa için görüşme yapan partiler arasında uzlaşma çıkmayınca parlamentoyu feshetti ve Geçici Ulusal Konsey’i kurduğunu ilan etti. Nüfusun yaklaşık yüzde 40’ını oluşturan Husiler, Eylül

ayında yapılan protesto eylemlerinin ardından işgal ettikleri başkent Sana’da parlamentoyu feshettiklerini duyurdular. Açıklamada ‘Devrimci Komitelerin’ 551 kişilik yeni Geçici Ulusal Konsey’i kurmakla görevlendirildiği ifade edildi. 551 kişilik Ulusal Konsey’in 5 kişilik Başkanlık Konseyi’ni seçeceği, Başkanlık Konseyi’nin de cumhurbaşkanı olacak ismi seçeceği açıklandı. Saray’da yapılan açıklamaya çok sayıda askeri, siyasi ve aşiret liderinin katıldığı bilgisi verildi. Ülkenin güneyinde bulunan Sünni aşiretler, kararı tanımadıklarını açıkladı. DÜNYA

Sağlık Bakanı hasta adamı ölüme terk etti Hindistan’da yaşanan skandal dünyayı ayağa kaldırdı. Telangana eyaletinin yeni atanan Sağlık Bakanı Laxma Reddy, sağlık personelinin ülkede yaşanan domuz gribi vakalarına nasıl yaklaştığını denetlemek üzere Osmania Hastanesi’ne gitti. Yanındaki heyetle içeri girmek üzereyken hastane kapısında ölmek üzere olan bir adamı görmezlikten geldi. Yaşlı adam yerde acı içinde kıvranırken, bakan hastaneyi teftiş etti. Yetkililere domuz gribiyle mücadelede

yapmaları gerekenleri anlattı. Ardından da arabasına binip hastaneden uzaklaştı. Ülke basını bu durumu manşetlerine taşırken Bakan Reddy olayla ilgili yorum yapmaktan kaçındı. Bu arada son günlerde Hindistan’da domuz gribi vakalarında büyük artış yaşandı. Başbakan Narendra Modi’nin memleketi Gujarat’ta 9, Kutch’ta 3 ve Ahmedabad’da 2 olmak üzere 14 kişi öldü. Domuz gribi nedeniyle geçen yıl 216 kişi hayatını kaybetmişti. DÜNYA

Venezuela

Venezuela’da kriz

Petrol fiyatlarının düşmesinden dolayı kıtlığın baş gösterdiği Venezuela’da, kondomun da dahil olduğu temel tüketim maddelerinin fiyatları tavan yaptı. Petrol fiyatlarındaki düşüş ve ABD’nin Latin Amerika’daki politikalarından etkilenen Venezuela’da temel tüketim maddeleri ihtiyaçlarının karşılanmasında sıkıntı baş göstermiş durumda. Enflasyonun yüzde 60’ı geçtiği ülkede, halk temel gıda maddelerini bulmakta dahi zorluk çekiyor. Şeker, kuru gıda, et ve ilaç gibi temel tüketim maddeleri için uzun kuyruklar bekleyen Venezuelalılar bu kez bambaşka bir sorunla karşı karşıya kaldı. Gıda ürünlerinin dahi kara borsaya düştüğü ülkede, bir paket kondomun fiyatını 755 dolara (yaklaşık 1900 TL) kadar çıktı. DÜNYA


KULTUR-SANAT

15

11 Şubat 2015

Müzik dolu bir asır kapandı Türk Sanat Müziği’nin efsanevi sanatçısı Müzeyyen Senar 97 yaşında hayatını kaybetti. TSM denince akla gelen ilk isim olan Senar bir çoklarının da ilham kaynağıydı. Kimilerinin gençliği onun radyoda çıkmasını beklemekle geçti. Hep neşeli mizacı ve derinden gelen güçlü sesiyle hafızalarda daha nice asırlar yer edecek. KÜLTÜR SANAT CAN ÇOKSÖYLER

Türk Sanat Müziği’nin yapı taşı Müzeyyen Senar bir süre önce yaşadığı Bodrum’dan Darüşşafaka Urla Yaşam Merkezi’ne getirilmişti. Rahatsızlanması üzerine kaldırıldığı Ege Üniversitesi Hastanesi’nde 8 Şubat günü sabah 07.00’de hayatını kaybetti. Ege Üniversitesi Hastanesi İç Hastalıkları Servisi’nden alınan bilgiye göre Senar, zatürre (pnömoni) tedavisi görüyordu. Ünlü sanatçı bir süre önce geldiği İzmir’deki Darüşşafaka Urla Yaşam Merkezi’nden önce Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’ne kaldırılmış, taburcu edilmiş sonra tekrar rahatsızlanınca Ege Üniversitesi’ne yatırılmıştı.

Senar’ın kızı Feraye Işıl da, yaptığı açıklamada, zatürre teşhisiyle Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde tedavi altında tutulan annesinin bugün sabah 07.30 sıralarında vefat ettiğini kaydetti. Işıl, Senar’ın cenaze namazının 10 Şubat Salı günü İstanbul’daki Bebek Camii’nde öğle namazı sonrası kılınacağını ve cenazesinin İstanbul’da defnedileceğini bildirdi. Müzik dolu bir asır 1918 yılında Bursa’nın Keles ilçesinde doğan Müzeyyen Senar, müzik eğitimine, Anadolu Musiki Cemiyeti’nde , kemençe üstadı Kemal Niyazi Seyhun Bey ve udi Hayriye Hanım gözetiminde başladı. Güçlü bir sese sahip olan bu

kız çocuğunun ünü yayıldıkça, hafız Sadettin Kaynak, Selahattin Pınar, Lem’i Atlı, Mustafa Nafiz Irmak gibi devrin önemli üstatları da ona dersler verdi, zamanın sevilen şarkılarının yanı sıra, kendi bestelerini de öğretip söylemesine yardımcı oldu. Kemal Niyazi Bey ile İstanbul Radyosu’nda şarkı söylemeye başlayan Senar, perşembe günleri ilgiyle izlenen bu programla geniş kitlelere adını duyurdu. Atatürk’e şarkı OKUMUŞTU Müzeyyen Senar’ın yeteneği, Mustafa Kemal Atatürk’ün de ilgisini çekti ve sanatçı birçok kez onun huzurunda, özel meclislerinde şarkı okudu. 1938 yılında Ankara Radyo-

su’nun ilk yayınlarına katıldı ve 1941 yılına dek radyo aracılığıyla dinleyicileri ile buluşmayı sürdürdü. Plak çalışmalarıyla Türk musikisine yeni bir soluk getiren Müzeyyen Senar, son sahne konserlerini 1983 yılında verdi. Bu tarihten sonra yalnızca ender anlarda, müzikli özel toplantılarda şarkı söyledi. Müzeyyen Senar 1998 yılında Devlet Sanatçısı seçildi. 2006 yılında felç geçirdi 26 Eylül 2006 tarihinde İzmir’deki evinde fenalaşan sanatçının beyin enfarktüsü geçirdiği ve vücudunun sol tarafının felç olduğu açıklandı. O tarihten beri evinde bakım gören Senar 8 Şubat günü ise aramızdan ayrıldı.

Ahlak RTÜK’ten sorulur

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) AKP iktidarı döneminde yürüttüğü ahlak bekçiliği işini iyiden iyiye geliştirdi. Sinema çevrelerince büyük beğeni toplayan Emmy ödüllü filmi gösterdiği için bir kanala ceza verdi. Kurumun gerekçesi ise The Normal Heart filminde iki erkeğin öpüşüyor olması ve bu durumun RTÜK tarafından toplumsal ahlaka aykırı olarak yorumlanmasıydı. RTÜK, Emmy ödüllü ‘The Normal Heart’ filmi için 13 bin 600 lira para cezası verdi. Movimax Premier kanalında ‘+18’ işareti bulunan ve sa-

Jüpiter Yükseliyor Yönetmen: Wachowski Kardeşler Oyuncular: Mila Kunis, Channing Tatum Tür: Bilimkurgu

Öyle bir evren düşünün ki insanoğlu besin zincirinin en alt basamağını duruyor. Hizmetçilik yapan sıradan genç bir kadın olan Jupiter Jones ise büyük bir suikastın hedefinde... Jupiter Jones dünyaya geldiğinde ileride sıra dışı olaylar yaşayacağına dair birçok işaret vardır. İnsanların evine temizlikçi olarak gider, ilişkileri ise genelde sorunlarla sona erer.

Özgürlük Yürüyüşü Yönetmen: Ava DuVernay Oyuncular: David Oyelowo, Tom Wilkinson Tür: Tarih

1965’te Alabama eyaletinin Selma kentinden eyalet başkentine giden 87 km’lik bir yol vardı. Bu yolda o dönem ABD tarihine geçen üç protesto yürüyüşü gerçekleştirildi. Martin Luther King’in öncülük ettiği bu yürüyüşler, kamuoyunu harekete geçirdi ve dönemin ABD Başkanı Johnson Oy Hakkı Kanunu konusunda köşeye sıkıştı. Nihayetinde protestolar etkili oldu ve kanun çıktı.

Sevimli Tehlikeli Yönetmen: Özcan Deniz Oyuncular: Şükrü Özyıldız, Ayça Ayşin Turan Tür: Romantik

at 01.00’den sonra yayınlanan Emmy ödüllü ‘The Normal Heart’ filmi için 13 bin 600 lira para cezası verdi. Uzman raporunda “Filmde 2 erkek dudak dudağa öpüşürken ve çıplak görülüyor. Toplumsal yaşam alanı içinde kabul görmesi zor olan gay erkeklerin yaşadığı aşk ve cinsel yaşamlarından kesintilerin ekrana taşınması, toplumun utanma duygularını örseleyen ve genel ahlak sınırını zorlayan hususlar olarak değerlendirilmiştir” denildi. Film, 1980’li yıllarda hızlı bir şekilde yayılmaya başlayan AIDS vakalarına dikkat çekiyor. KÜLTÜR-SANAT

Zarok çok uzun yıllar önce Edirne’de henüz beşikteki bir kız çocuğunu kaçırıp, bir ailenin ömür boyu büyük acılar yaşanmasına neden olur. Aradan uzun yıllar geçer ve Zarok eline geçen bir fırsatı değerlendirir. Vicdan azabını hafifletmek için bu sefer, daha önce kaçırdığı kızı tekrar kaçırarak gerçek ailesine götürecektir.

2,5 milyonluk Tenten Fransız çizer Hergé’nin tasarladığı, Tenten’in 1942’de yayımlanan L’Etoile mystérieuse (Gizemli Yıldız) adlı albümünün orijinal kapak çizimi 2,5 milyon euroya el değiştirdi. Belçika’daki çizgi roman fuarında düzenlenen açık artırmada satılan kapakta Tenten ve köpeği Milu deniz kıyısında dev bir mantara hayretle bakıyor. Gizemli Yıldız albümü için Hergé’nin tasarladığı kapak, şimdiye kadar Tenten için ödenen en

yüksek ikinci fiyat oldu. Alıcının ismi açıklanmazken “Avrupalı bir girişimci” olduğu belirtildi. Geçtiğimiz yıl Hergé’nin bir başka Tenten çizimi 2,6 milyon euro’ya alıcı bulmuştu. Kapak tasarımlarının bu denli yüksek fiyatlara satılmasının nedeni Tenten’in gelmiş geçmiş en meşhur ve en eski çizgi romanlardan biri olması. Bir çoğumuzun çocukluğunda Tenten’in maceralarını konu alan çizgi romanların ya da çizgi dizilerin anıları var. KÜLTÜR-SANAT

Yaban Güvercin Yönetmen: Jean-Marc Vallee Oyuncular: Reese Witherspoon, Gaby Hoffmann TÜR: dram

Cheryl Strayed çok sevdiği annesinin ölümüyle sarsılmış, uyuşturucu batağına saplanmış ve evliliğin sona ermesiyle adeta kendi kendini yok etmeye adamış bir kadındır. Çantasını alıp yollara düşecek ve Amerika’nın en uzun, zorlu ve tehlikeli bölgelerinden biri olan Pasifik Crest Yolu’nda tek başına yürüyecektir.

HAFTANIN AJANDASI Yeniden Bob Dylan

Sarnıç öykü atölyesi başlıyor

Bebelere Balon

Efsanevi müzisyen Bob Dylan’ın 3 yıl aradan sonra çıkardığı yeni stüdyo albümü “Shadows In The Night” Türkiye’de de Sony Music tarafından yayınlandı. Frank Sinatra’nın bazı şarkılarını yeniden yorumlayan Bob Dylan bu albümün kendisi için bir ayrıcalık olduğunu söyledi.

Sarnıç Öykü dergisi, öyküye yeni başlayanları buluşturma, dergiyi yaşatma ve yaygınlaştırma amacıyla bir öykü merkezi açıyor. Atölye şiir, öykü ve roman dallarıyla başlayacak. Atölyenin mart-nisan etkinliklerini Hilmi Yavuz, Irmak Zileli ve Faruk Duman yönetecek.

Sıradışı sahne performanslarıyla adından söz ettiren rock müziğin sevilen ismi Hayko Cepkin, bu kez 18 yaş altı hayranlarına hitap edecek ‘Bebelere Balon’ konseptli konserlere hazırlanıyor. Cepkin’in ilk ‘Bebelere Balon’ konseri 1 Mart’ta Garajistanbul’da.


Mars’taki Kubbe yapıları Nasa saklıyor mu? Cine 5’de yayınlanan Zaman Yolcusu adlı programda değişik gelişmeler yaşandı. Programda ilginç sorulara yanıt arayan sunucular Serhat Ahmet Tan ve Hamza

Bir Tweet attım hayatım değişti TOPLUM birsen kaplanseren

Geçtiğimiz günlerde Başbakan Ahmet Davutoğlu şarkıcı Atilla Taş’ı, hakkında attığı tweetlerden dolayı mahkemeye verdi. Mahkeme kararınca Atilla Taş’ın dört tweetine yasak geldi. Tweetlerinin yasaklandığını yine kendi twitter hesabından duyuran Taş “Ahmet Davutoğlu’nun beni mahkemeye vermesi sevindirdi doğrusu, ya beni kınasaydı, buna da şükür!” diye yazdı. Erdoğan’ı ‘Gollum’a benzeten doktor için ihraç istendi Twitter tarafında yasaklar devam ederken, facebook hesabından Cumhur-

başkanı Tayyip Erdoğan’ı yüzüklerin efendisi filminin karakteri Gollum’a benzeten doktor hakkında açılan soruşturma var ki o da ayrı bir mizah konusu. Doktor Bilgin Çiftçi facebook hesabından Gollum (Smeagol) ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yan yana konulduğu fotoğrafı paylaşınca olay koptu. Doktor hakkında Türkiye Halk Sağlığı Kurumu tarafından soruşturma açıldı. İçerik engellemede birinci sırada Türkiye var Bütün bunlar olurken Türkiye’nin bir konuda daha birinci olduğu ortaya çıktı. Meğer güzel ülkemiz içerik engel-

Yardımcıoğlu geçtiğimiz günlerde yayınlanan programlarında Marstaki kubbe yapılar konusunu işlediler ve Nasa bunu saklıyor mu sorusunu sordular. toplum

AKP’nin yeni Türkiye’si yasakları ile karşımızda duruyor. İyice twitter fenomeni haline gelen Atilla Taş’da AKP’nin yeni Türkiye’sinin gazabına uğradı. Başbakan Ahmet Davutoğlu Atilla Taş’a attığı tweetlerden dava açtı.

leme taleplerinde ipi göğüslüyormuş. Twitter’ın 2014’ün ikinci altı ayıyla ilgili yayınladığı şeffaflık raporuna göre içerik kaldırma talepleri ilk altı aya kıyasla yüzde 84 artış göstermiş. Bu dönemde Türkiye’den iletilen taleplerdeki artış ise yüzde 156 olmuş. Twitter’a ulaşan toplam 796 engelleme talebinden 477’si Türkiye’den gitmiş. Bu taleplerin 328’i mahkeme kararına dayandırılmış. Altı aylık süreçte Twitter’ın ‘buzlayarak’ engellediği 1982 tweetten 1820’si ve askıya alınan 85 hesaptan 62’si de Türkiye’den. Rapora göre yılın ilk altı ayında da dünyada toplam 251 tweet engelleyen Twitter’a bu taleplerin 183’ü Türkiye’den gitmiş,

askıya alınan toplam 25 hesabın 17’sinin Türkiye’den olduğu açıklanmıştı. Ve Yeni Türkiye Gördüğünüz gibi birincilik söz konusu olunca sırayı kimseye kaptırmayan bir ülkede yaşıyoruz. Ama ne birincilik, aynı insan hakları ihlalleri, hukuk ihlalleri gibi konular söz konusu olunca birinci olduğumuz gibi bu konuda da birinciyiz işte fazla söze gerek yok aslında. İnsanların istediği gibi yaşayamadığı; konuşamadığı, yazamadığı, giyinemediği, sokağa çıkamadığı, eylem yapamadığı kısacası sesini bile çıkaramadığı bir ülke Yeni Türkiye mi? sorusu geliyor akla.

Yayında protesto

Bursa’nın İnegöl İlçesi’nde, lodos nedeniyle yaşanan elektrik kesintilerine dikkat çekmek isteyen yerel televizyon kanalı spikeri yayına lüks lambasıyla çıktı. Süper Kanal Haber Spikeri Seyfettin Aras, lüks aydınlatma aracıyla günün haberlerini sundu. Aras, sunumunda elektrik dağıtım şirketini göreve çağırdı.

Çin hilesi

18SORU ayşegül kaya işaret dili tercümanı - istanbul

1. En sevdiğiniz erdem? İnsanın kendini bilmesi. 2. Başlıca özelliğiniz? Verdiğim sözde durmam 3. Mutluluk nedir? Hayal ile gerçeğin ayrımına vararak ikisini harmanlayıp hayata katabilmektir 4. Mutsuzluk nedir? Rakı sofrasına oturmayı istemek 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Cimrilik 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Kibir 7. En sevmediğiniz şey? Bamya yemek zorunda kalmak 8. En sevmediğiniz kişiler? Recep Tayyip Erdoğan ve Bülent Arınç 9. En sevdiğiniz iş? Şiir yazmak 10. En sevdiğiniz şair? Orhan Veli Kanık 11. En sevdiğiniz yazar? Sabahattin Ali 12. Kahramanınız? Şhrek 13. Kadın kahramanınız? Fiona 14. En sevdiğiniz çiçek? Gül 15. En sevdiğiniz renk? Yeşil 16. En sevdiğiniz yemek? Kara Lahana Sarması 17. En sevdiğiniz düstur? Prensip olarak başkalarının yaşamım hakkındaki fikirlerini her zaman geri plana atmak. 18. En sevdiğiniz söz? Her zaman yağmur yağmaz.

AKP’li vekil: Başbakanla çobanın arasında fark yoktur AKP Konya Milletvekili Cem Zorlu Konya’nın Ereğli ilçesinde düzenlenen “Sürü Yönetimi Elemanı Benim” projesi kapsamında açılan “Sürü Yönetimi” eğitim programında yaptığı konuşmada “bir başbakanla çobanın arasında fark yoktur, her birisi toplumun bir ihtiyacını karşılıyor her birisinin yokluğu toplumda bir faciaya yol açar unutmayın ki aslında yöneticilik

itibarıyla bir çobanla başbakan arasında fark yoktur. Çünkü birisi sürüyü yönetiyor biri halkı yönetiyor” dedi. Halkı bir sürüye benzeten anlayışın karşısında sözün bittiği yerdeyiz demekten başka bir söz bulamıyoruz. Bu cesur çıkışından ötürü kendisini kutluyor ve başarılarının devamını diliyoruz. TOPLUM

Çin’de bir milyon insan yer altında yaşıyor Çin’in Pekin şehrinde ev kiralamak için parası olmayan bir milyon insan yer altında yaşıyor. Mao’nun 1969 yılında Sovyetler Birliği ile muhtemel bir savaşa karşı tedbir olarak yer altında inşa ettiği barınaklarda yaşayanlar arasında evli, çocuklu, bekar ve öğrenciler var. İnsanlar

Bütün yandaşlar toplandık

App Store’da uygulama geliştiriciler üst sıralara çıkmak için ciddi miktarda paralar öderken Çin’de bunun için ilginç bir yöntem geliştirilmiş. Onlarca telefonu bir araya getirip uygulamaları indiren işçiler uygulamaları tekrar tekrar indiriyor ve böylece uygulamaları App Store da üst sıralara çıkarıyorlar.

üç metrekareden başlayan bu barınaklarda yaşam mücadelesi veriyorlar. Yer altında hayat normal seyrinde gidiyor, tabi ki ne kadar mümkün olabilirse. İnsani yaşam koşullarından yoksun hayat mücadelesi veren binlerce insan için en önemli şey rahat bir yatak olsa gerek. TOPLUM

Bu ne fiyat? Fransız ressam Paul Gauguin’in 1892 tarihinde resmettiği tablosu, 300 milyon dolara (yaklaşık 741 milyon TL) satıldı ve dünyanın en pahalı eseri olma rekorunu kırmış oldu. En pahalı sanat eseri rekoru 259 milyon dolarla (yaklaşık 640 milyon TL) Fransız Ressam Paul Cezanne’ın ‘İskambil Oynayanlar’ tablosuydu.

Uzaylılar Müslüman mı ?

Habertürk’te yayınlanan ve uzaylıların konuşulduğu programda uzaylıların dininden, uzaylıların türbe gezmelerine kadar her konuya yer verildi. Doğaldır ki Amerika’yı Müslümanlar keşfetti diyen bir cumhurbaşkanından sonra uzaylıların dinlerinden, türbe gezmelerine, İslamiyet’teki yerine, cinler uzaylı mı sorusuna kadar her türlü absürtlük konuşulabiliyor. Bilimi alt üst eden bu programda böylece hafızalara kazınmış oldu. İzleyenlere böyle zihin açan bir program yaptıkları için teşekkür etmekten başka ne düşer ki? toplum


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.