Asla yalnız yürümeyeceksin Hakan Öztürk yazdı
Hakan Öztürk, seçimlerde AKP karşısında nasıl güçlü bir siyaset yapılabileceğini irdeliyor. Birleşik Haziran Hareketi’nin Türkiye siyasetinde geldiği noktayı değerlendiren Öztürk’ün
tartıştırdığı nokta solun seçimlere yönelik süregelen tavrı, hataları. Seçimlerde nasıl bir siyaset izlenmeli sorusuna, “damlaya damlaya göl olur” demek yerine “Asla yalnız yürümeyeceksin” cevabını veriyor. Güncel 04
Erdek Körfezi Dayanışma Platformu üyesi Kadir Dadan
Sanayileşme ve kentleşme eleştirisi mutlaktır
Güzel günlerin habercisi...
27 Şubat 2015 Cuma Sayı: 175 l
l
1 TL www.yarinhaber.net l
Sanayileşmeye karşı yüzlerce insanı bir araya getirebilen çevre mücadelesindeki çeşitliliğin sırrını ve dinamiklerini öğrenmek istedik. Çevre mücadelesinin içinde olan Platform sözcüsü Dr. Kadir Dadan’a sorularımızı yönelttik. esas mesele 12
zorbalık yasası zorbalıkla . . . geciriliyor ,
Temel hak ve özgürlüklerin askıya alınmasının önünü açan, valilere ve polise olağanüstü yetkiler veren İç Güvenlik paketi mecliste. AKP hükümetini “halktan” korumak için çıkarılmak istendiği aşikar olan Paket, mecliste de zorbalıkla geçirilmeye çalışılıyor. Yasa karşısında tavır takınan partilerin ortak tutumu Arınç’ı bile hayretler içine sokakken, halkın tepkisi ve mücadelesi, AKP’nin tüm politikalarına rağmen engel tanımadan devam ediyor.
Erdoğan ailesi güvence altında AKP’nin halkın üzerinde bir korku yaratmaya çalıştığı iç güvenlik paketi meclisten zorbalıkla geçiyor. Demokrasinin ve insan haklarının ayaklar altına alındığı pakette; AKP’den tutun, Erdoğan’ın ailesine kadar herkes güvence altına alınıyor. Yani asıl mesele ülke güvenliği değil AKP’nin güvenliği.
AKP’nin korkulu rüyası ne? Sorunun cevabı: tabi ki Gezi direnişi, tabi ki yaşam hakkına sahip çıkan halk. Kendisini ve kendi diktatörlüğünü tehdit eden bu unsurlara karşı kendisini koruma çemberine almalıydı, bunu da hazırladığı sözde iç güvenlik paketinde buldu. Yasa henüz görüşülme aşamasındayken mecliste ilk kan döküldü. güncel 03
AKP’nin tüm bu zorbalıklara karşı gerek meclisin içinde gerekse dışında, yasaya karşı tepkiler büyüyor.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun çağrısıyla binlerce kadın Kadıköy’de buluştu.
Fotoğraf: Özgür Özkök
Kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet
Özgecan’ın öldürülmesinin ardından Türkiye’nin dört bir yanında eylem yapan Kadın Cinayetlerini Durdurcağız Platformu, büyük yürüyüşlerle kadın cinayetlerini durdurmak için ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının şart olduğunu anlattı. güncel 05
Sınıf dayanışması Divan’ da sürüyor
Gıda-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan Divan Turizm İşletmeleri fabrikasında çalışan işçilerin direnişi devam ediyor. Çalışan işçiler de fabrikayı terk etmiyor. Emek 08
Suriye’den operasyona tepki: Açık bir saldırganlık
Pakete ortak bariyer
05
Uyanış
SİBEL UZUN Hegemonya krizi
06
Jendin
CEM KAPTANOĞLU Israr ve inat AKIN BİRDAL
08
Cansuyu
Kim ne dedi ve ne yaptı? Türk birlikleri IŞİD’in kontrolünde olan Suriye topraklarındaki Süleyman Şah Türbesi’nde görev yapan askerlerini tahliye etti. Suriye Hükümeti, operasyonu “açık bir saldırganlık” olarak değerlendirdi. DÜNYA 13
Soğuk hava ve kar yağışı; sebze ve meyve fiyatlarını vurdu
Gör vatandaş gör, sebzenin fiyatını gör Son 28 yılın en soğuk kışı pazarları vurdu. Şimdiye kadar alışılmadık fiyatlara sahne olan pazarlarda vatandaşlar adeta bütçeleri ile imtihan ediliyor. ekonomİ 09
KADİR DADAN
02
Midas’ın Altınları
Okul müdüründen taciz timi önerisi Antalya’nın Kepez ilçesinde bir lisede, lise müdür yardımcısının kız öğrencilere yönelik tavrı tüm Türkiye’de tartışma yarattı. Lisenin müdür yardımcısı Filiz G. Okuldaki erkek sınıf başkanlarından bir “taciz timi” kurarak etek giyen kadın öğrencileri taciz etmelerini söylemiş. lİSELİNİN GÜNDEMİ 11
YESiL SAYFA
02
27 Şubat 2015
Kadir Dadan
Midas’ın Altınları
Kooperatif Seçimleri: Kim ne dedi ve ne yaptı?
Erdek Zeytin Tarım Satış Kooperatifi, ekonomik olarak Kapıdağ’ın kalbi. Dolayısıyla da seçimleri her zaman çekişmeli ve müdahaleli olmuş. Hem yerel hem de ulusal çaptaki siyaset, hem de birlik üst yönetimi daima bu seçimlere etki etmek istemiştir. Artık bundan şikayet etmenin bir anlamı olmadığını düşünüyorum. Hele ki 5000 ortak söz konusuysa konu toplumsaldır, herkes sözünü söylemelidir. Bu çerçevede ben de görüşlerimi ifade etmek istiyorum. Öncelikle kooperatifin genel kurulu ne yazık ki, üreticinin iradesini tam olarak yansıtmayacak. Bu, aile içinde devirlerin yapılmamasından kaynaklı olarak kooperatif üyelerinin çoğunun artık zeytinliklerde sadece hasat zamanlarında boy göstermesinden kaynaklanıyor. Kooperatif yaş ortalaması iyice artmış durumda, dizleri titreyerek genel kurula gelen kişilerin iradesinden sağlıklı bir sonuç çıkmasını beklemek doğru değil sanırım. Bu konuda, hem gençlerin önünü açacak ve onları zeytincilik ile barıştıracak, hem de kiracı ve ortakçıların sürece katılımını sağlayabilecek hukuksal düzenlemelerin yapılması gerekir. İkinci olarak, Zeytin Satış Kooperatifinden, onun boyunu aşan beklentilerin içine girilmesini de doğru bulmuyorum. Yapay gübre alımı organizasyonu, bir satış kooperatifinin işi değildir. Bunu yapabiliyorsa ziraat odası yapmalıdır. Keza ilaç meselesi de böyledir. Eğer bütün bölge uçakla ilaçlanıyorsa, kooperatife zeytin dökmeyenlerin de maliyete ortak olması gerekir. Bunun yolu da, yine ziraat odasından geçer. Üçüncü olarak, Erdek zeytininin bir marka olmasına çalışmak için, Erdek Zeytin Satış Kooperatifinin başına geçilmesine gerek yoktur. Niyeti olan, şimdiye kadar küçük de olsa bir işletme kurar ve bunun için çabalardı. Bu çerçevede “Zeytin Satış Kooperatifinden beklentimiz nedir?” diye düşünecek olursak, basitçe ürettiğimiz zeytini doğru bir şekilde işlemesi ve adil bir fiyatla satmasıdır. Bu noktada Birlik yönetimine katılım önemlidir, hatta hayatidir. Hafta sonu yapılacak seçimler, Erdek zeytinciliği için bir milat olmayacak. Son üç yıldır hasadın berbat geçmesi Zeytin Satış Kooperatifinin suçu değil. Doğanın dengelerini gözetmeyen, zeytinciliğin gereklerini yerine getirmeyen, turizmden eline geçenle yetinen ve bahçesine uğramayan, birbiriyle dayanışmayan, kendisini değiştirmeyen, geliştirmeyen herkesin suçu. Bu yüzden de seçimler, her şeyi herkesten çok iyi bilen, her şeyi tek başına değiştirebileceğini iddia eden, ancak yıllardır hiçbir şeyi değiştiremeyenlerin, bu gerçeklerle yüzleşeceği bir seçim olacak. Elbette adaylar kadar, gelip tercihte bulunacak üyeler için de. Onlar da önlerine konan listeleri mi yoksa, kendi tercihlerini mi sandığa atacak? Herkesin aklına saygı duymak ve seçimlerin dört yıl için olduğunu aklıdan çıkarmamak gerekli. Kim öle, kim kala değil, kim ne dedi ve ne yaptı?...
Bakanlık, Silivri’yi betonlaştıracak
Tarım arazileri açısından oldukça bereketli olan Silivri’ye çimento fabrikası yapılması planlanıyor. Bakanlık fabrika için onayı verdi, ancak halk duruma tepkili. ÇED başvurusu Bakanlık tarafından onaylanmasına rağmen, Silivri Çevre Derneği konuyla ilgili mücadeleyi başlattı. Dernek Başkanı Ali Korsan konuyu gazetemize değerlendirdi. 2014’te kurduğu YAPITO adlı firmanın ilk işi olarak da gözüne Silivri Küçüksinekli ve Silivri’yi kestirmiş. Bakanlık nezKurfallı Köyü mevkin- dinde onayı alan Özçelik’in, Silivde konuşlandırılması planlanan ri kamuoyunu ikna edemeyecek çimento fabrikasının Çevresel gibi duruyor. Etki Değerlendirme (ÇED) başvurusunu Çevre ve Şehircilik Herkes plana karşı Bakanlığı’nca uygun görülmesi, Silivri Çevre Derneği Başkanı Ali ilçede büyük tepki uyandırdı. İlk Korsan ise gazetemize şu ifadeleri açıklama “Verimli tarım arazile- kullandı: “145 hektar, yani 1450 rinin bulunduğu ve tarımın ge- dönüm civarında bir alanda fabliştirilmeye çalışıldığı bir ilçeye rika kurmayı planlıyorlar. Kadir çimento fabrikası getirmek ci- Topbaş’ın bu alanın bitişiğinde bir nayet olur” tepkisiyle Silivri Be- manda çiftliği var. Bu bölge sırf lediye Başkanı Özcan Işıklar’dan tarım alanı olduğu için çıkacak geldi. Silivri İlçe Derneği Başkanı tozlar ve gazlar buradaki bütün Ali Korsan ise gazetemize yaptığı tarımı öldürecek. Milletvekili Tüdeğerlendirmede, “Silivri’yi ceza- lay Kaynarca da “Plana karşıyım” landırmaya doymadılar” diye ko- dedi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı nuşarak eleştirilerini sıraladı. perşembe yeniden görüşüleceğini ve karşı olduğunu ifade etmiş Bakanlığın gözü Silivri’de ama sadece “karşıyım” demekle Geçtiğimiz zamanlarda olmaz. Biz yazılı birşey istiyoruz. Büyükçekmece’de Akçansa Çi- Buradaki muhtarlar, bütün sivil mento Fabrikası’nın kurulma- toplum örgütleri, belediye başkanı sıyla da ilçede büyük bir tepki ve bütün herkes karşı bu plana.” yaşanmışken bu kez de Silivri’de Silivri Çevre Derneği, Silivri’de benzer projeye başlanacak olması yapılması planlanan Çimento yeni bir gündem yarattı. Silivri’de Fabrikası için Büyüksinekli’de 50 yıl süre ile faaliyetini sürdüre- yapılacak olan ÇED toplantısına cek çimento fabrikasının YAPITO tüm Silivrililerin destek vermesi Yapı Malzemeleri San. Tic. A.Ş. için de çağrıda bulundu. Büyük adlı firma sahibi Vecdi Özçelik’e Sinekli Köy Kahvesi’nde 4 Mart ait olması, iki ilçe arasındaki ortak Çarşamba Günü Saat 11’de ÇED projenin adım adım uygulamaya Toplantısının yapılacağı ve tüm geçirildiğini gösterdi. Özçelik, Silivrililerin toplantıya beklendiği söylenenlere göre 21 Ağustos duyuruldu. yeşil sayfa onur toper
27 şubat cuma 2015
sayı: 175
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın
editörler
tasarım
elif karan Birsen Kaplanseren Can Çoksöyler Ece Berfin Karagöz Fatma çakır nida ateş Oğuzhan Özkan onur toper Osman Erdem Özgün Başak Melih erdem Rıfat Çapar Sait Bağış sıla gemicioğlu
yusuf yasin yakşi EZGİ CEREN AĞTAŞ fikriye yılmaz ışıl demir
Silivri Çevre Derneği, planlanan çimento fabrikasının yanı sıra Bolluca Deresi’ne akan atık sular üzerine de çalışıyor.
Bisikletle kitap dağıtıyorlar
dadankadir@yahoo.com
Genel koordinatör
Silivri’de yaşayan halkın önemli bir kısmı geçimini tarımdan sağlıyor. Özellikle bölgede melisaların hasat çalışması yapılıyor.
dağıtım imtiyaz sahibi sorumlu yazı işleri müdürü Yönetim adresi
basıldığı yer
osman erdem fadik temizyürek Tel: 0536 698 9397 ışıl kurt rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul Arslan Güneydoğu Gaz. Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Akçaburgaz Mah. Hadımköy Yolu San1 Bulvarı 169. Sokak No: 6 Kıraç / Esenyurt / İstanbul 02128861795
6 aylık abonelik: 40 tl
1 yıllık abonelik: 80 tl
SANEM DENİZ KURAL adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: TR28 0001 0006 1557 7226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: TR34 0006 4000 0016 2002 4659 88
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: TR90 0006 2000 0310 0006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: TR57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/88735111 ıban:TR38 0006 7010 0000 0088 7351 11
Mermer ocakları 13 köyü tehdit ediyor Antalya’da tam 380 mermer ve taş ocağı için ruhsat verildi. Kentin kuzey- batı bölgesindeki çam ağaçları, asırlık sedir ağaçları bu ocaklar nedeniyle yok olma tehlikesi altında. Bölgede kurulan Platformun üyelerinden Hediye Gündüz oradaki durumu gazetemize anlattı: “Yüzlerce sedir ağacını kestiler. Mermer ocağına sıfır metrede 800 yaşında sedir ağaçları var. Sedir ormanı Dünya’da orman olarak tek Batı Toroslar’da var. Bizim korkumuz bir mermer ocağı
açılınca peşi sıra ocaklar geliyor. Bölgede 4 tane taş ocağı var şu an. Beşincisi yolda. Antalyalıların haftasonu pikniğe gittiği, bisiklete bindiği, hava aldığı ormanlık bir alan burası. 6 tane taş ocağı, geleceğimize vurulmuş bir baltadır. Halkın yazın gittiği yayla evleri var burada ve tarım yapılıyor orada. Köy halkı ocakları istemediği için çadır kurdu burada. Bu köylünün kararlılığını gösteriyor. Biz bütün o mermer ocaklarının kapatılmasını talep ediyoruz.” YARIN YEŞİL SAYFA
Rüzgar ve Filiz Yolgezer az tüketmeyi hayat felsefesi haline getirmiş bir çift… Çevreye sıfır karbon salarak Bisikletli Sahaf adıyla, eski kitaplarını satılığa çıkarıyorlar. Kitapların teslimatını da hayatlarının çok önemli bir parçası olan bisikletle yapıyorlar. Bisiklet ve kitaplar hayatlarının doğal bir parçası olarak var. Rüzgar ve Filiz bu projeyi şu şekilde anlatıyor: “Araba kullanmayıp bisiklete binen kişiler egzoz üretmiyor ve çevreye zarar
vermiyor. İkinci el kitap da böyle. Bisiklet gibi, yenisinin alınmamasını sağlıyor. Bu da herkese yararı olan bir şey. Biz de ikisini birleştirmeye karar verdik.” Bisiklet ve kano kullanarak, vejateryen beslenerek 9 ayda Avrupa’yı turalayacak olan Rüzgar ve Filiz’in turu 1 Mart’da başlayacak.Çift tüm seyahat boyunca karayolu bulunmayan güzergahlar için de kendilerinin inşa edeceği bir kano kullanmayı hedefliyor. YARIN YEŞİL SAYFA
GUNCEL
03
27 Şubat 2015
Zorbalık yasası zorbalıkla geçiriliyor İç güvenlik paketinin ilk 20 maddesi meclisten zorbalıkla geçti. Demokrasinin ve insan haklarının ayaklar altına alındığı pakette; AKP’den tutun, Erdoğan’ın ailesine kadar herkes güvence altına alınmaya çalışılmış. Yani asıl mesele ülke güvenliği değil AKP’nin güvenliği. Vatandaşın güvenliği ise kim kimi kimden koruyacak hesabı kadar askıda sallanır durumda.
Yalçın Akdoğan Başbakan Yardımcısı
Darbecilik bitecek Kamu düzenini güçlendirecek güvenlik tedbirlerinin geliştirilmesi büyük oyunları bozacak bir adımdır. Vesayet de darbecilik de paralelcilikten de bu ülkede bitecek. Orhan Düzgün CHP Tokat Vekili
Amaçları korkutmak Polisin uyguladığı şiddeti biliyoruz. Polisin işkencesi yasal hale gelecek, böylece toplumu korkutmak amaçları. Bu yasa uygulanırsa Türkiye’yi çok ciddi bir kargaşa bekliyor
alma hakkı tanıyan 13. madde makamlar tarafından kullanılabikabul edildi. Toplu olarak işlenen lecek. Valinin kararlarına aykırı AKP’nin korkulu rüyası suçlarda ise bu süre 4 gün. Ayrıca davrananlar 3 aydan 1 yıla kadar neydi? Gezi Direnişi. Peki, toplantı ve gösteri yürüyüşüne ya- hapis cezasına çarptırılacak. hiç sesini dahi duymaya taham- saklanan silahlar, molotof kokteyli, mül edemediği kişiler kimdi? Gezi demir bilye ve sapan taşıyarak ka- 11. maddeye muhalefetten tam destek kitlesi, muhalifler, emekçiler, mü- tılanlar tutuklanabilecek. cadele yürüten kadınlar, gençler, İlk 10 maddesi muhalefet partihak arayanlar… Kendisini ve Valiler artık kolluk amir ve lerin itirazlarına rağmen kabul kendi diktatörlüğünü tehdit eden memurlarına emir verebilecek edilen ‘İç Güvenlik Paketi’nin 11. bu unsurlara karşı kendisini ko- Vali, mahalli idareler dahil bütün maddesi oy birliği ile kabul edilruma çemberine almalıydı, bunu kamu kurum ve kuruluşlarının di. Bonzai’yi morfin benzeri ağır da hazırladığı sözde iç güvenlik itfaiye, ambulans, çekici, iş maki- uyuşturucu kapsamına alan yasa paketinde buldu. Paketi “Geçirir nesi ve tedbirlerin zorunlu kıldığı değişikliğine CHP, MHP ve HDP misin geçirmezmisin” tartışması diğer araç ve gereçlerinden yarar- tam destek verdi. Ayrıca paketin AKP’liler tarafından “Yer misin lanabilecek, personeline görev ve- 12. maddesi de oy birliğiyle kabul yemez misin” şeklinde uygulandı rebilecek. Kamu kurum ve kuru- edildi. CHP’nin verdiği önergeve henüz görüşülme aşamasında luşları, valinin bu konudaki emir de uyuşturucu ile mücadelede mecliste ilk kan döküldü. ve talimatlarını yerine getirecek; kriterlerin ağırlaştırılmasını AKP aksi takdirde reddetti. Eylemlerde gazdan boğulsan da vali, emir yüzünü kapatamazsın ve talimatMeclis’te AKP’li vekillerin oylarıy- larını kolla kabul edilen maddeler arasında luk aracılığıyla polise yargı kararı olmaksızın ev uygulayacak. ve üst arama izni veren madde ile eylem ve gösteri yürüyüşlerinde Valilere karşı gelenlere de hapis AKP’nin meclisten zorbalıkla kimliklerini gizlemek amacıyla cezası geçirdiği iç güvenlik payüzlerini tamamen veya kısmen Bunların yerine getirilmemesi keti ülke güvenliğini değil bez gibi unsurlarla örterek katı- veya geciktirilmesi nedeniyle oluAKP’nin güvenliğini sağlıyor. lan kişilere iki yıl altı aydan dört şan kamu zararı ile gerçek ve tüzel Fakat tüm bu zorbalıklara yıla kadar hapis cezası verilmesini kişilerin devlet tarafından karşılakarşı gerek meclisin içinde öngören madde de bulunuyor. nan zararları, ilgili idarece genel hükümlere göre sorumlu kamu gerekse dışında tepkiler Polisin yetkileri artıyor görevlilerinden tazmin edilecek. giderek büyüyor. Polise 48 saate kadar gözaltına Valilerin bu yetkileri ilçelerde kaygüncel fatma çakır
Araç kiralama şirketlerinin bilgisayarlarını kolluk izleyecek Araç kiralama şirketlerinin sorumlu işleticileri ve yöneticileri, kiralanan araç bilgileri, aracı kiralayanların kimlik bilgileri ve kira sözleşmesi kayıtlarını günü gününe tutacak, mevcut bilgi, belge ve kayıtları genel kolluk kuvvetlerinin her an incelemelerine hazır bulundurmak zorunda olacak. Araç kiralama esnasında gerçeğe aykırı kimlik kullananlar ile elde edilen bilgi ve kayıtları hukuka aykırı olarak kullanan, bir başkasına veren, yayan ve ele geçiren kişi, TCK’nın ilgili hükümlerine göre cezalandırılacak.
BHH ve HDK: “Diktatörlük yasasına hayır” İstanbul Taksim’de, Birleşik Haziran Hareketi ve Halkların Demokratik Kongresi’nin çağrısıyla Meclis’te görüşmelere başlanan İç Güvenlik Yasası protesto edildi. Yürüyüş, “AKP’ye değil halklara güvenlik-Faşizme karşı omuz omuza” pankartıyla gerçekleştirildi. Eyleme Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan ve babası Sami Elvan da katıldı. “Faşizme karşı omuz omuza”, “İç Güvenlik Yasası’na hayır”, “Hırsız Katil Erdoğan”, “Faşizm
yasasına Hayır”, “Diktatörlük yasasına hayır” sloganlarıyla yapılan yürüyüşün ardından Galatasaray’da basın açıklaması okundu. Basın açıklamasını Sami Elvan okudu. Basın açıklamasında, AKP’nin İç Güvenlik paketi ile kendi yurttaşlarına yönelik bir baskı, şiddet ve imha politikası uygulayacağı, bu paketle hukuk devletinin askıya alınıp, olağanüstü hal rejiminin hayata geçeceğini söylendi. GÜNCEL
İç güvenlik paketine karşı #DirenMeclis İç güvenlik paketi görüşmeleri esnasında dışarıda olduğu gibi meclis içersinde de eylemler ve sloganlar hakimdi. Yüzyıl öncesinin orman kanunlarının ilk 20 maddesi tek tek korsanvari bir yöntemle fiili olarak meclisten geçti. Hem de şiddet ve dayakla. HDP’li vekillere saldıran AKP’liler yasa geçmeden ilk kanı mecliste döktüler. Pakete karşı çıkan HDP’li ve CHP’li vekiller meclisi direniş alanına çevirdi. Özellikle HDP’li vekiller oturma eylemleriyle, slo-
İç Güvenlik Paketi’nin resmîleşmesi ardından Türkiye nasıl bir ülke olacak?
ganlarla hukuksuzca işleyen oylamayı protesto ettiler. Görüşmeler esnasında meclisi yöneten başkan; ‘’3 muhalif partinin vekilleri ve grup başkanı ayakta itiraz ediyor katibinize önerge okutuyorsunuz, hukuk dışı iş yapıyorsunuz eşkıyasınız’’ diyen muhalif vekillere ‘’çok da umurumdaydı, sana ne, eşkıya da sensin ahlaksız da sensin ‘’ diye karşılık verdi. Geçirilen yasalara karşı HDP’li milletvekilleri poşu takarak, tasarıyı protesto etti. GÜNCEL
Sebahat Tuncel HDP İstanbul vekili
Devlet sorumlu İç güvenlik paketi çözüm sürecini engelliyor. Aslında kamu düzeninin bozulmasına, devletin uyguladığı politikalar neden oluyor. Kamu adına suç işleyenler cezasız kalıyor. Alper taş ÖDP Genel başkanı
Ölüm fermanları Bir sıkıyönetim yasasıdır. Fiili olan uygulamalar yasal güvenceye kavuşturulacak, ülke daha da yaşanmaz kılınacak. Bir diğer taraftan da AKP’nin de ölüm fermanıdır. Emre Öztürk EHP Genel Sekreteri
Diktatörler devrilir Toplumun mücadelelerinin baskıyla engellenemeyeceğinin ama diktatörlüklerin toplumun mücadelesiyle devrilebileceğinin bir kez daha kanıtlandığı bir ülke olacak. Erkan Altuner Birleşik haziran Hareketi İzmir yürütmesi
AKP’yi koruma yasası
Doğrudan AKP’yi koruma yasası. Bu yasa çıktığı zaman AKP karşıtı muhalif bir siyaset gündemi bitmiştir. Ülke tek parti ile yönetilecek bir faşist rejime evirilmiş olacak. Hakan Gülseven Yurt gazetesi
Hesaplaşma çok yakın Polis devleti, diktatörlük ve kurumsallaşma anlamında çıkartılan yasalar anayasaya aykırı maddeler içeriyor. Büyük bir toplumsal hesaplaşma yakındır. Sokakta hesaplaşacağız. Sami elvan Berkin Elvan’ın babası
Can güvenliği yok Artık insanların sokakta hayat güvencesinin olmadığını, makul şüphe ile gözaltına alındığını biliyoruz. Bu ülkede zaten kendini ifade edemiyordun, şimdi daha da zor. Oktay Vural MHP Grup başkan vekili
Tasarı çekilsin
Elinizi sivil vatandaşın, elinde silah, taş, sapan olmayanın üstünden çekin. Gidin terör örgütüyle uğraşın. Yapılması gereken ilk iş bu tasarıyı Komisyondan geri çekmesi. Susan Croke Freedom House Avrasya Programı Direktörü
Gelecek muallak
BM’nin güç kullanımına ilişkin yönlendirici ilkeleri ile uyuşmuyor. Bu kanun ile Türk demokrasisinin geleceğinin muallakta olduğunu söylemek abartılı olmayacaktır.
GUNCEL
04
27 Şubat 2015
Hakan Öztürk AKLIN YOLU
Asla yalnız yürümeyeceksin AKP’nin durumu AKP bütün rasyonalitesini kaybetmiş bir parti. Hedefleri, yapmaya güçleri yettiği kadar bir teokratik devlet biçimi ve işleyişi yaratmak. AKP kadrolarının bunun dışındaki tek motivasyonu kendi şahsi menfaatleri için yağmalama dönemini sürdürebilmek. Onlara göre demokrasi denilen şey, bir şeytan icadı konumunda. Hakimleri görevden alırlar, seçim hilesi yaparlar, İç Güvenlik Yasası gibi yasaları çıkarırlar, bütün okulları imam hatip okulu haline getirebilirler, kürtajı, alkollü içecekleri yasaklayabilirler… Hep haklı onlardır, onların hükmetmedikleri her an bir kayıptır, herkes ahlaksızdır, herkes kötüdür. Yalnızca Müslüman ve Sünni olmak iyidir. Aşağı yukarı hayata baktıkları faşist pencere bu. Özendikleri insan tipi ise IŞİD’ciler. AKP’lilerden insanlık namına beklenecek hiçbir şey kalmamış durumda. AKP iktidarının durdurulması AKP iktidarını durdurma görevini üstlenecek sol güçler arasında bazı büyük değerlendirme sorunları bulunuyor. İlk sorun AKP’nin ne kadar büyük ya da küçük bir tehlike olduğuna dair. Türkiye’deki sol, AKP’nin büyük bir tehlike olduğunu söylüyor ama bu, duruma göre değişiyor. Genel soyut bir değerlendirme olarak sol için AKP, çok kötü ve büyük bir tehlike olabiliyor. Ne var ki aynı sola göre, seçimlerde başarılı olan, anayasayı rahatça çıkarma oranını yakalayan, başkanlık rejimini hayata geçirebilme olanaklarını yakalayabilmiş AKP, çok büyük bir sorun değil. Neden çok büyük bir sorun değil? Çünkü bunlar seçimlerle ilgili. Sol zaten ileriki tarihte tam bir altüst oluşu gerçekleştirebileceğini hesapladığı için bu günün seçimiyle ilgilenmeyi anlamsız buluyor. AKP’nin seçimlerle elde ettiği güç aracılığıyla Türkiye’deki baskı koşullarını en ağır hale getirmesi ya da diktatörlüğe doğru adım atması sol için kritik bir konu olmayabiliyor. Solun bu tutumunun gerçeklikle hiçbir ilgisi yok oysa ki. Peki sol durumu neden böyle karşılıyor? Çünkü sol, yenilgi yıllarının etkisi altında. 12 Eylül’den
itibaren Gezi Direnişi dışında önemli bir başarıya imza atabilmiş değil. Adım attığı bütün girişimlerde başarısız sonuçlar elde ettiği için, başarabileceğine inanmıyor. O nedenle seçimlerde de başarabileceğine inanmıyor. Haksız da sayılmaz. Solun mevcut ele alış tarzıyla seçim kazanması mümkün gözükmüyor. Neden diyecek olursak; Solun siyasete ve seçimlere bakış açısı son derece çocuksu ve hurafelerle dolu. Sol, küçük küçük biriktirmelerle uzun vadede seçimlerde başarılı olabileceğini düşünüyor. Terminolojisi “iğneyle kuyu kazmak” örneğin. Ya da çok sıkıştırırsanız “kapı kapı dolaşacağım” der. Lenin’in siyasetle ilgili benzetmesi ise “kopekleri (para birimi) biriktirmekle rubleye ulaşılamayacağı” yönünde. Yani siyaset “damlaya damlaya göl olur” demek değildir. Bizim sol, okul yıllarında bu laf üzerine kompozisyon yaza yaza bu kafaya iyice sahip olmuş durumda. Uzun vadede biriktirilecek damlalara göre siyaset yapılamaz. Bu doğrusal, niceliksel ve zamanı hesabı katmayan bir düşünce tarzıdır. Damlalar birikince göl olacak, diye bir “göl siyaseti” olamaz. Hiçbir göl, boş bir araziye damlaya damlaya oluşmaz. Göl, bir suyun başka sularla birleşmesiyle olur. Sol, damlaya damlaya seçimlerde başarılı olmayı beklerken, hiç kimse onu beklemez. Seçimler olur ve biter. Solun genel olarak siyaset felsefesi yanlış. Sol kendini sadece partisi ya da örgütü olarak yüceltip idealize ettikçe bu yanlışa daha da boğuluyor. Zaten ileride muhteşem partimiz gelişip hayatın her yanını (yerelleri, mahalleleri, kapı kapı evleri) kaplayacak denilmesi suretiyle bütün bir akıl yürütme sistemi boşa çıkarılıyor. Devrimci militanlar topluluğu, kocaman bir illüzyonun sıcaklığında gevşeyip olduğu yere yığılıyor. İllüzyon herkesi rahatlatıyor ve çözüyor. Gelecekte çok iyi olacağımız vaadiyle siyaset yapılmış olamaz. Siyaset bir konjonktürde yapılır. O konjonktürün eksiklikleri, yetmezlikleri, kısıtlılıkları herkes için bir sorundur. Hiç kimse “Her şey çok güzel olacak” diyerek bu günün zorlukları gerçeğinden uzaklaşamaz. Siyaset bütün bir eksiklikler, yetmezlikler, kısıtlılıklar koşullarında yapılır. İlerde bu olanaksızlıkları zaten aşacağız diye konuşulamaz. Bu bir laftır sadece ve lafla peynir gemisi yürümez. Bu laf politik bir enerji yaratmaz. Olsa olsa militanları köreltir. Siyaset yapacaksanız siyaset yapan diğer aktörlerle ne yapacağınızı düşünüyorsunuz demektir. Bolşevikler de bu zorluklardan azade olmadı hiç. Bolşeviklerin çoğunluk olarak ve tek tabanca yürüdükleri, tam bir efsanedir. Bolşevikler on küsur yıl menşeviklerle aynı partide durdular. Sovyetlerde diğer bütün örgütlerle ve halkla birlikteydiler. Devrimi, sol sosyal devrimcilerle birlikte yaptılar. Gerçek budur. Devrim de kendi kendine yapılmaz. Birleşik Haziran Hareketi bu durumun en yakın ve somut örneğidir.
İleride Haziran Hareketi’nin kapladığı yeri kaplama aşamasına gelince, onun yaptığı işleri yapacağım diyerek siyaset olmaz. Sen, ben ve o bir araya gelir ve Haziran Hareket oluşur. Gezi Direnişi o zaman olur. Bu gerçeği geriye itmek bir felakettir. Haziran Hareketi sayesinde sol, sadece küçük tepkiler gösteren nitelikte olmaktan kurtulup memleketin adına, memleket çapında siyaset ve eylem tasarlayabilen bir aşamaya geldi. Eğer göl oldu ise herkes takdir eder ki, bu bir partinin kendi kendine damlamasıyla değil birçok parti, parça ve bireyin birleşmesiyle oluştu. Konu kesinlikle damlaların üst üste damlaması değil, büyük su parçalarının birleşmesi, büyük akarsuların aynı yere akmasıdır. Solun seçim siyasetindeki ve genel olarak siyasetteki başarısızlığının yöntemsel temeli bu. Damlaya damlaya göl olur efsanesi sürdüğü müddetçe, bu sorun da çözülemeyecek. Eğer siyaset konjonktürde yapılırsa, bu seçimlerde ne yapacağımıza bakmamız lazım. Bir dahaki seçimlere kim öle kim kala. Seçimler ve sokak Seçimler gündeme geldiği zaman, seçimlere giriyoruz ama sokakta da bulunacağız demek bir baskılanmanın ürünü. Baskılayan taraf, yıllardır ülke çapında siyaset üretmeyerek apolitikleşmiş eğilim. Bu eğilim sadece seçimlere değil, ülke çapında gerçekleştirilecek bütün siyasal çalışmalara itiraz eder bir halde bulunuyor. “Sokak” denilen tabir bile yanlış. İnsanın kendi sokağında yapacağı eyleme işaret ediyor. Oysa ki devrimci eylem sadece kendi sokağına takılıp kalmaz. Gezi Direnişi’nin de gösterdiği gibi yeri geldiğinde şehrin en büyük meydanlarında gerçekleşir. Eğer doğru benzetmeler yapılacaksa, devrimci mücadele sokak değil bir meydan muharebesidir. Sokak denilerek şehrin ana arterleri ve meydanları hakkında söz söylemekten geri çekilmek zaten bu eğilimin temel hatasıdır. Devrimciler ülkenin genel ve temel meselelerinden uzak durarak, kendisinde bu meselelerle uğraşma hakkını -yeterliliğini görmeyerek geriye çekilen bir tutum içerisinde olamaz. Örneğin Rusya’nın savaşa girip girmemesi üzerine tavır alır. Rusya’nın toprak meselesi üzerine politikasını ortaya koyar. Çarlığı yıkmak ister. Bu çapta siyasetler, mahalledeki çeşmeyi savunmuş olmakla ikame edilemez. Siyaset esas olarak az önce saydıklarımdır. Büyük memleket meseleleridir. Bunlarla ilgilenilmediği takdirde gidişat çok küçük birimlerde siyaset yapmaya çabalamanın körelticiliği yönünde olur. Mevcut koşullarda seçimlerle ilgilendiğim için eylemlere katılmıyorum diyen bir solun yarattığı sorun yok. Sorun eylemlerde bulunduğu için seçime girmenin önemsiz olduğunu ifade eden yaklaşım tarzıdır. Bu yaklaşımın gözlemlenen mutlak sonucu ülke çapında siyaset ve eylem tasarlayıp uygulamaktan düşmektir. Bütün bu nedenlerden ötürü “Hem sokakta bulunacağım hem de seçim çalışması yapacağım” şeklinde bir yemin etmenin gerekli olmadığını düşünenlerdenim.
Erdoğan kendisine 400 kul arıyor
Erdoğan geçen haftalarda Bursa’ya toplu açılışa gitmiş ve açılışta yaptığı konuşmada başkanlık sistemini savunarak diktatörlük hevesini aklamaya çalışmış, cumhurbaşkanı olarak AKP için oy istemişti. Bu hafta da Elazığ’da toplu açılışlara katılan Tayyip Erdoğan İç Güvenlik Yasası, başkanlık sistemi başta olmak üzere gündemle ilgili açıklamalarda bulundu. güncel melih erdem
Cumhurbaşkanlığı külliyesinde kendi seçtiği bilim adamlarıyla görüştüğünü söyleyen Erdoğan onlara başkanlık sistemiyle ilgili kendi fikirlerini anlattığını belirtti. “Bu sistem bize dar geliyor dar’’ diye konuşmasına devam eden Erdoğan parlementer sistemden memnun olmadığını belirterek sistemin değişmesinin gerektiğini söyledi. Erdoğan başkanlık sistemi için 400 kul arıyor Daha önce Bursa’da yaptığı konuşmasında AKP’için 400 milletvekili istediğini söyleyen Erdoğan Elazığ’da da bu ifadesine aynı şekilde yer verdi. Erdoğan konuşması sırasında “Şimdi diyorum ki 400’ü verin yeni Türkiye’yi kuralım. 400’ü verin başkanlık sistemini getirelim.’’ açıklamasında bulundu.
yasağı getirin diyorlar. Sen kimsin ya? Bizim önümüzü kesecek yiğit görmedik daha” açıklamasında bulunarak parlamenter sistem gereği var olan cumhurbaşkanının tarafsızlığı ilkesine uymayacağını bir kez daha belirtti. Faşizan iç güvenlik paketinde ısrarcı Erdoğan konuşmasında İç Güvenlik Paketi hakkında açıklamalarda bulundu. Erdoğan konuşmasında faşizan yasaları içeren İç Güvenlik Paketine karşı çıkarak direnen muhalefeti hedef alarak ‘’Devamlı oyalıyorlar. Göreviniz bu yasaları çıkarmak. Öyle de yapsanız böyle de yapsanız bu kanun çıkacak. Ha Erdoğan seçimler öncesinde tarafsızlığı ilkesine uymayan Er- biraz uzayacak o kadar’’ dedi.Ercumhurbaşkanlığının tarafsızlığına doğan hakkında hukuki yollardam doğan kendisine karşı her türlü aykırı davranarak başkanlık sistemi şikayette bulunulmuştu. Erdoğan muhalefeti bastırmak için ihtiyaç için AKP’ye 400 milletvekili istedi- Elazığ konuşmasında kendini ak- duyduğu İç Güvenlik Paketi hakğini açıklamalarında dile getiriyor. lamak için eleştirilere cevap verdi. kında yaptığı açıklamada faşizan Daha önce de cumhurbaşkanın Erdoğan “Cumhurbaşkanı’na seçim paket hakkında ısrarını vurguladı.
İttifaklar Yüzde on seçim barajının bulunduğu koşullarda Haziran Hareketi’nin barajı geçerek sonuca ulaşması mümkün değil. İşte sorun burada başlıyor. Eğer baraj geçilemiyorsa, sadece sembolik olarak seçimlere girme durumu ile karşı karşıya kalıyoruz. Bir bakış açısına göre bu durum şan şeref yönünden iyi olsa da, herkesi memnun etmiyor. Şu dile getiriliyor: Haziran Hareketi, HDP ve CHP ittifakı olsun. Gelin görün ki bu asıl olarak CHP’nin tavrından ötürü gerçekleşemiyor. Sorun çatallanarak devam ediyor. Haziran Hareketi’nin seçimlerden iyi bir sonuç alması lazım derken, HDP’nin de yüzde on barajını geçmek üzere çaba gösterdiği gerçeğiyle karşı karşıya kalıyoruz. Bu koşullarda yapılması gereken seçimlere sembolik olarak girmek yerine HDP’nin barajı geçmesi yönünde davranmaktır. HDP’nin barajı geçmesi bu güne kadar görülmemiş niteliksel bir fark yaratır. HDP’nin yüzde on ya da onun üstünde bir oy alması AKP’nin oyunlarını bozan en büyük faktör haline gelebilir. Önceki seçimlere oranla HDP’nin barajı geçme sıkışıklığı tavırlarımızı belirleyici nitelikte. Eğer HDP seçimlere bağımsız adaylarla seçime girseydi belki tablo böyle olmayabilirdi ama mevcut koşullarda HDP’nin barajı aşması bütün muhalif kuvvetlerin meselesi olmalıdır. Bu koşullarda HDP’ye ya da Kürt Hareketi’ne “neden daha solda değil ya da neden AKP ile görüşmeler yapıyor” diyerek mesafe koymak yanlış olur. Söz konusu olan HDP ile seçim ittifakı yapmaktır. Seçim ittifakı yapmak için tamamen aynı görüşte ve davranışlarda olmak gerekmez. Birbirinden farklı olanlar ittifak yapar, birbirine çok benzeyenler zaten birliktedir. Bu ittifak mantığı esas teşkil eder. Bu bozularak değerlendirme yapmak, bizi yanlış sonuçlara götürme tehlikesi yaratır. Buraya kadar yapılan çıkarsamaları genel olarak benimsersek, geriye yalnızca Kürt Hareketi ile iş yapabilme alışkanlıklarımızı kuvvetlendirmek kalır. Kürt Hareketi ve HDP bizim dostumuzdur. Aramızdaki bazı tartışmalar kardeşler arasındaki tartışmalardır. Mevcut örgütsel yapılarımızdaki insanların Kürt Hareketi’nden insanlarla daha kolay politik çalışma yapabilir hale gelmesi gerekli. Bu konudaki her geri duruş ya da tutukluk yanlıştır. Uzun vadede birlikte siyaset yapmanın ortamını geliştirmek üzere tavırlar belirlemeliyiz. Türkiye çapında siyaset yapmak istiyorsak buna Kürt Hareketi ve HDP birinci dereceden dahil. Bu açıdan sosyalist hareketin de Kürt Hareketi kadar “Türkiyelileşmesi” icap eder. Türkiye hepimiziz. Bu temellerden hareketle Birleşik Haziran Hareketi’nin seçimlerle ilgili en doğru tutumu, barajı yıkıp geçmek yönünde HDP ile ittifak etmesi olacaktır.
hakanozturk17@gmail.com
Suriyeli muhalifleri eğit donat protokolu imzalandı Bakan Çavuşoğlu Türkiyenin eğitip donatacağı Suriyeli muhalif güçlerle ilgili açıklamalarda bulundu. Çavuşoğluna “eğit-donat” konusunda müzakere sürecine ilişkin imzaların atılıp atılmadığı ile eğitilecek güçlerin Esad’a karşı da savaşıp savaşmayacağı soruları yöneltildi.Bakan Çavuşoğlu ”Eğit-donat konusunda sona doğru yaklaştık. Yakınlaşma olduğunu sizlere de bildirmiştik. Fakat henüz imzalama aşamasına gelmedik. Küçük bazı detaylar var. Karşılıklı bazı önerilerimizi paylaştık ama kısa süre içerisinde anlaşmanın imzalanması beklenmektedir…Aynı şekilde rejim unsurlarıyla da mücadele etmesi beklenmektedir. Bu konuda da ABD ile aynı düşünüyoruz” açıklamasında bulundu. Çavuşoğlu’nun bu açıklamasından sonra Türkiye ile ABD arasında eğit donat anlaşması imzalandı. GÜNCEL
Süleyman Şah Operasyonu farklı açıklamalara neden oldu Türkiye’nin ‘Şah Fırat’ operasyonunu Davutoğlu duyurdu. Davutoğlu’nun ”Hiçbir kurumdan izin almadık” açıklamasından saatler sonra Kobanê Kantonu Dışişleri Sözcüsü İdris Nassan, ’TSK’nın kendi izinleriyle Kobanê’ye girdiğini’ söyledi. YPG ise “Türk devletinin talebi ve koalisyon güçlerinin isteğini değerlendiren komutanlığımız insani boyutları ön planda olan operasyonda bir sakınca görmemiş ve onay vermiştir” ifadelerini kullandı. HDP Milletvekili Hasip Kaplan ise Türkiye’nin operasyonda YPG ile birlikte çalıştığını öne sürmüştü. GÜNCEL
GUNCEL
05
27 Şubat 2015
Sibel Uzun UYANIŞ
Pakete ortak bariyer
Gezi Direnişi’nde kardeşlerimizi kaybettik IŞİD’in katliam yapmak istediği Kobane ile dayanışma eylemlerinde kardeşlerimizi kaybettik. AKP ölenlerin asıl sorumlusu olarak şimdi de iç güvenlik paketi ile daha fazla ölüm saçmaya hazırlanıyor. Kural ve sınır tanımaz AKP’ye bağlı polis, faşizm yetkisi ile donatılmak isteniyor. Toplumun bir bölümünü şahsi gelecekleri için gözden çıkarmış olduklarını Gezi’deki saldırılarında görmüştük. Hatırlarsanız Erdoğan her konuşmasında Gezi’ye “az bile yaptık” demek istiyordu. Sonraki süreçte de Kobane ve Kürt Hareketi’ni de hedefleyerek IŞİD’le ortaklaşan bir yola girdiler. IŞİD tarafından Kobane’de korkunç bir katliam yapılsın istediler. Koca bir kentin koca bir insanlığın vahşetle ortadan kaldırılmasına tempo tuttular. Şimdi AKP yaptıklarını tescillemek ve daha da büyütmek için mecliste yapılacak yasaya tempo tutuyor. Daha yasa görüşülürken “Cumhurbaşkanı’na hakaret” den tutuklama bölümüne geçtiler. Bu kin ve öfkenin nedeni belli. Direnişler hükümeti sarstı ve büyük bir tarih kazandı. Gezi direnişi parkını, Kürt Hareketi IŞİD’i def etti, Kobane’yi ve özgürlüğünü kazandı. AKP iki süreçte de tarihte gelmiş geçmiş en çetin direnişlerle karşı karşıya kaldı. İşte alçaklar sürüsünün asaplarını bozan ve mecliste yapmaya çalıştıkları yasanın asıl hedefi, karşılarına çıkacak tarihsel direnişlere bu yolla engel olabilmek. Denk gelmişsinizdir AKP’yi savunmaya çalışanların işi çok zor. CNN Türk’te Orhan Miroğlu iç güvenlik paketini savunurken kendinden geçip tarifi mümkün olmayan bir nöbet geçirdi. Kürtlerin sokağa çıkmasını vurgulamak için “solun sokağa çıktığı ne zaman görüşmüştür” diyor. Şaşkınlar, hem çözüm süreci ile övünmek istiyorlar hem de anlaşma yapmaya çalıştığı Kürt Siyaseti’ne karşı “yeni savaş yasasını” savunmak istiyorlar. Seçim öncesi AKP oy oranını daha da kemikleştirerek devam ettirmek istiyor. Bu kesimin ötesine geçebilecek bir aralıkları kalmadı. Zaten bu süreçten sonra en büyük ihtiyacı “hırsız-katil” diye yüzlerine vuranları ortadan kaldırabilmek. Erdoğan hiç Cumhurbaşkanı olduğunu takmadan, Anayasa’yı takmadan, bir haydut misali önlerine çıkanı çiğneyerek seçim meydanlarında kükremek istiyor. Yoksa mantıki olarak toplumun tepkisini çekecek bir yasayla seçime az kala neden uğraşsın? Yol yapar, köprü yapar, vergi affı çıkarır. Yasa tüm kesimler tarafından çok tartışılıyor ve tepki ile karşılanıyor. Bu tepkinin ortak ve büyük olmasını toplum en çok da darbe ile hesaplaşma, 90’larla hesaplaşma mücadelelerine borçludur, Cumartesi Anneleri’nin direnişinin hala devam etmesine borçludur. Toplumun darbelerden yıldığını ne acılar çekeceğini şu anda AKP’nin kaymak tabakası dışında tüm kesimler farkındadır. Polisin kayıtsız şartsız gözaltı yetkisinin olmasının, sokak ortasında çekip vurma yetkisinin artırılmasının, sokağa çıkmanın yasak olmasının tüm kesimler ne demek olduğunu gayet iyi biliyor. Toplumun darbelere, katliamlara, gözaltında kayıplara tavrının güncel ve örgütlü sürmesinin gerekliliğini yine yeniden vurgulayalım. İşte bir sağcı hükümet Türkiye tarihinde bir kez daha darbe benzeri bir faşizme hazırlık yapıyor. Bu yasa ve sistematiği tarihin karanlık çöplüğüne er ya da geç fırlatmak zorundayız. Muhalefetin mecliste birlikte hareket etmesi de bir tesadüf değildir. Gezi’de tüm kesimlerin birlikte hareket edebilmesi nasıl objektif olarak mümkün olabildiyse bu yasa tartışmalarında da muhalefet bir arada durdu. AKP karşısında ortak durmak dönemin nesnelliğidir. AKP Kobane eylemleri karalamaları sonucu MHP’nin mecliste muhalefete katılmasını da beklemiyordu. Ama “aklı olan AKP’ye aklı olan bu yasaya nasıl karşı çıkmaz” safhasında olduğumuz için muhalefet el ele verdi. Ortak muhalefet CHP, BHH, HDK olarak sokağa da taşınabildi. AKP saldırdıkça muhalefet her fırsatta zorunlu olarak birlikte durmak zorunda kalacak. Yasanın ve faşizmin durdurulması muhalefetin ortak tutumunun ilerlemesine bakmaktadır. twitter: @sibeluzun_yarin
Kadın katillerine ağır ceza istiyoruz
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun çağrısıyla binlerce kadın Kadıköy’de buluştu. Eylemde binlerce kadın hep bir ağızdan ‘’Kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet’’ taleplerini haykırdı. Ankara ve İzmir’de de eş zamanlı eylemler yapıldı. Eskişehir’de ise Platform 27 Şubat günü eylem gerçekleştirecek.
güncel nida ateş
‘’Kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet’’ istemek için tüm kadınları Kadıköy’e çağıran Platform’un eylemine birçok kurumundan da destek geldi. Eyleme destek veren kurumlar arasında EHP’li kadınlar, CHP Kadın Kolları, İlerici Kadınlar, Komünist Partili Kadınlar, AKA-DER, Kaldıraç, DİP’li Kadınlar ve Kadın Muhtarlar derneği yer aldı. İstanbul Bisikletli Ulaşım Platformu da bisikletlerle eyleme gelerek destek verdi. Boğa heykelinde buluşan binlerce kadın sloganlarla Kadıköy Rıhtım’a yürüdü. Kadıköy Rıhtım’da ilk konuşmayı öldürülen Muhterem Göçmen’in kardeşi Çiğdem Evcil yaptı. AKP’nin ortaya attığı idam tartışmasına karşı “Ben idam değil, ağırlaştırılmış müebbet istiyorum. Ben Erdoğan gibi, Ayşenur İslam gibi, Davutoğlu gibi korkmuyorum. Onlar korkuyorlar çünkü hesap vermek zorundalar” dedi. Eyleme öldürülen Mehtap Bülbül’ün annesi Yeter Bülbül de katıldı.
rın önemine dikkat çekti. Emekçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sibel Uzun da ‘’Artık Tayyip Erdoğan’ın yasaları değil kadınların ayaklanmalarının yasası geçerlidir. Kadın cinayetleri durana kadar sokaklarda mücadele yasamız geçerlidir’’ diye konuştu. İlerici Kadınlar adına konuşma yapan Yelda Koçak ‘’ Özgecan’ın katilleri, 13 yıldır iktidarı elinde bulunduranlardır’’ diyerek kadın cinayetlerinden AKP’nin sorumlu olduğunun altını çizdi. Komünist Partili Kadınlar adına konuşma yapan Hande Gündoğdu ise ‘’AKP iktidarını yıkmak için en fazla nedeni olan biz kadınlarız. Özgecan’a ve diğer kadınlara sözümüz olsun; hesaplarını soracağız’’ dedi. Eylem sloganlarla sonlandırıldı.
Platform birçok ilde eylemde Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Ankara’da Sakarya Meydanı’nda buluştu. Yürüyen binlerce kadının karşısında polisler barikat bile kuramadı. İzmir’de ise kadınlar Alsancak’ta buluştu. Kadın Kadınlar ‘’Kadın cinayetlerinin katillerinden hesap soracaklarını sorumlusu AKP’dir’’ haykırdı. Eskişehir’deki eylem ise 27 Evcil’in ardından Platform Genel Şubat günü üniversiteden yürüyen Temsilcisi Gülsüm Kav konuşma kadınlarla birlikte Espark önünde yaptı. Kav, “Bütün toplum ayak- buluşularak gerçekleştirilecek. taysa o cumhurbaşkanı, o başbakan, o aile ve sosyal politikalar bakanı Platform Özgecan’ın ailesinin artık adım atmak zorunda. Biz on- yanındaydı ların bir günde köklü değişiklikler Kadın Cinayetlerini Durduracağız yapan yasalar çıkarabildiklerini bili- Platformu’yla yollarını birleştiren ölyoruz. Yapacakları tek şey, TCK’nın dürülen kadınların aileleri pek çok ilgili maddesine kadın cinayetleri- farklı ilden gelerek Özgecan Aslan’ın nin tanınıp girmesini sağlamak. Bu ailesinin evine gitti, aileyi ziyaret açıdan indirimlerin kaldırılması asıl ederek acılarını paylaştı. Aileler bir hedefimizdir” dedi. arada kızları için katillerine indirim CHP Kadın Kolları Başkanı Hi- verilmemesi için adalet mücadelesi lal Dokuzcan da eylemde konuşma veren aileler, öldürülen tüm kadınlar yaptı. ‘’Yasalar çok önemli. Kadın için adalet istedi. Özgecan Aslan’ın erkek eşitliğine inanmayan bir zih- babası Mehmet Aslan “kadın cinaniyet var. Bu zihniyetle mücadele yetlerini minumuma indirmek için edeceğiz’’ diyen Dokuzcan, yasala- elimizden geleni yapmalıyız” dedi.
Ankara’da OHAL uygulayan polisler bile Sakarya Meydanı’nda buluşan binlerce kadının karşısında duramadı.
İzmir Alsancak’ta Platformun çağrısıyla buluşan kadınlar da ellerinde Özgecan Aslan dövizleriyle yürüdü.
Platform kızlarını kaybeden ailelerle birlikte Özgecan Aslan’ın ailesini ziyarete gitti. Özgecan için adalet istedi. Platform Burcu Çiftçi davasında Adana’da öldürülen Burcu Çiftçi’nin 2. duruşması görüldü. Dava, tanıkların ifadeleri eksik olduğu için ertelendi. Platform Temsilcisi Elif Karan ‘’Bizler kadın cinayetlerinde indirim verilmeme-
sini, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının kanunlara geçmesini sağlayabiliriz. Bu yüzden başka Özgecan’lar olmasın diye meydanlarda olmaya devam ediyoruz’’ diyerek mücadelede kararlı olduklarını ilan etti.
Suçluya beraat, suçsuza müebbet Toplumsal olaylara karıştıkları ve taş attıkları gerekçesiyle 2012’de Pozantı Çocuk Cezaevi’ne konulan çocuklara taciz ve tecavüz ettiği ortaya çıkan zanlılar hakkında açılan davada takipsizlik kararı verildi. Mağdur 4 çocuk ise davalı duruma getirilerek müebbet hapis cezası istemiyle yargılanıyor. Çocukları taciz ve tecavüz eden devlet memurlarının yargılanması yerine, taciz ve tecavüze maruz kalan çocuklar müebbet hapis cezası ile yargılanarak yine hukuksuzluğun
ve adaletsizliğin dik alası yapıldı. CHP’den soru önergesi CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Davutoğlu’nun yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na soru önergesi verdi. Çocuklara taciz ve tecavüz etmekle yargılanan 20 cezaevi görevlisi ve devlet memuru hakkında takipsizlik kararının devlet eliyle yapılmasının hesabını sordu. GÜNCEL
EMEK
06
27 Şubat 2015
Cem Kaptanoğlu
Hegemonya krizi
JENDİN
Marx’a göre, parlamenter cumhuriyet, burjuvazinin egemenliğinin en mükemmel biçimidir. Ancak bu siyasal yönetim biçiminin otokratik rejim biçimlerinin tohumlarını içinde barındırdığının da altını çizer. Kapitalist devlet tipinde egemen sınıflar arasındaki iktidar mücadelesi parlamenter demokrasi içinde çözülemeyecek kadar derinleştiğinde egemen sınıflar, faşizm, askeri diktatörlük ve Bonapartizm gibi olağanüstü veya “kural dışı” burjuva devlet biçimlerini “çözüm” olarak görürler. Askeri diktatörlük “çözümü” egemen sınıflarca geçmişte defalarca Türkiye toplumuna dayatılmıştır. İktidar blokunun sınıf ve sınıf fraksiyonları arasındaki o dönemlerdeki güç dengeleri, ordunun bu güç dengeleri içindeki konumu, uluslar arası konjonktür, sınıf mücadelesinin düzeyi gibi etkenler, “27 Mayıs”la başlayan, “12 Eylül”le sürüp, en son 2001-2004 yılları arasında tekrar gözde olan darbe “çözümünü”, “kural dışı” “çözümler” arasında ön sıraya çıkarmıştı. Egemen sınıfların bu “çözümlerinin” toplumsal belleğimizdeki acı izleri hala sızlıyor. “12 Eylül 1980”den kısa bir süre önce 24 Ocak 1980’de alınan ve ekonomiyi kökten değiştiren kararlar, askeri diktatörlük gözetiminde, Özal’ın kılavuzluğunda acımasızca uygulandı. Türkiye kapitalizminde yapısal değişiklikler yaparak küresel kapitalizmle hızla bütünleşmeyi amaçlayan “24 Ocak Kararları”, 2001 yılında derinleşen ekonomik kriz nedeniyle, Ecevit hükümeti’nin Türkiye’ye davet ettiği Kemal Derviş tarafından güncellendi. Egemenlerin sınıf “çözümlerini” dayatan “Derviş Kararları”, “24 Ocak Kararları” kadar olmasa da halkta önemli bir hoşnutsuzluk yarattı. “24 Ocak Kararları” askerin gözetiminde uygulanmıştı,2001’de asker yine çabaladı ama burjuvaziye istediği “çözümü” sunamadı.Söz konusu olan yalnızca ekonomik kriz değildi. Burjuvazi şiddetli bir hegemonya krizi yaşıyordu ve egemen ideolojinin krizi derinleşmişti. Bunun en önemli göstergesi, parlamentodaki partilerin, özellikle koalisyon ortakları (DSP, ANAP, MHP) siyasi temsil niteliklerini kaybetmeleri ve ilk seçimde parlamento dışında kalmalarıdır. 2002 Kasım ayında yapılan erken genel seçimlerde yalnızca iki parti, AKP ve CHP parlamentoya girebildi. Türkiyeli sosyalistler, bugün Syriza’nın zaferine bakıp, yönetenlerin yönetemediği o kriz döneminde nasıl olup da kendi krizlerine gömülüp kaldıklarına hayıflanıyorlar. AKP yöneticileri ise kurtarıcı edasıyla, “AKP olmasaydı, 2001 krizi Türkiye’de de Syriza gibi bir partinin iktidara gelmesine yol açardı” diyorlar. Burjuvazinin yaşadığı hegemonya krizi,halkın hoşnutsuzluğunu avutan burjuva partilerine halkın sırtını dönmesiyle sınırlı değildi. İktidar blokunda yer alan diğer burjuva fraksiyonlarının büyük burjuvazinin ordu destekli hegemonyasına başkaldırmaları da söz konusuydu. Küresel sermayeyle bütünleşen kapitalist devlet, küresel piyasaya açılmış, gittikçe zenginleşip güçlenen yeni bir burjuva fraksiyonuna iktidar blokunda yer açmak zorundaydı. Bu yer açma-kapma mücadelesini, MÜSİAD, TUSKON gibi sermaye örgütleriyle TÜSİAD arasında artan siyasi, ideolojik gerilim ortaya koyuyordu. “İstanbul sermayesi”nin yani tekelci büyük burjuvazinin “tatlı hayatı” bitmişti. Ülkeden kovulan gayrimüslimlerin mallarını yağmalayan, devletin halktan gasp edip verdikleriyle semirtilen Cumhuriyetin gözde burjuvaları, dedelerinin katıldığı birinci paylaşım savaşından daha hoyrat bir paylaşım savaşına tanık oluyorlar ve bu savaşta, iktidar blokunun tartışmasız tek egemeni değiller. Devlet, “şimdi sıra bizde!” diyen “türedilere” de en az onlar kadar kulak veriyor. Bu nedenle Erdoğan, Başbakan olarak katıldığı TÜSİAD toplantısında,büyük burjuvaların gözlerinin içine bakarak şunları söyleyebiliyor:“birileri… ucuz kamu kredileriyle, kamu kaynakları ve teşvikleriyle ‘sadece biz kazanalım’ dediler. O kadar ki Anadolu’da palazlanan yatırımlardan dahi rahatsızlık duydular. Bunların önünü kesmeye çalıştılar. … Bugün İstanbul sermayesi kazanırken Anadolu’nun kaybettiği değil, herkesin kazandığı bir ülke var.” Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra da TÜSİAD’la aşk-nefret ilişkisi sürüyor. İlişkilerinin böylesine dalgalı olmasının nedeni, İktidar bloku içindeki mücadelede, “askeri vesayetin” tasfiyesi sonrası, hegemonyasını iyice kaybeden tekelci büyük burjuvazinin, Erdoğan’ın hakemliğini kabullenmekte zorlanması. Erdoğan, iktidarının burjuvaziyi, 2002’de Syriza gibi bir “felaketten” kurtardığını söylerken, gerçekte askeri diktatörlüğün geleneksel işini kendisinin yaptığını ilan ediyor. Kemalist ideolojinin aldığı onulmaz darbeler sonucu egemen ideolojinin girdiği bunalımı, AKP’nin “ muhafazakar demokrat” maskeli İslami korporatist ideolojisiyle şimdilik “çözdüğünü” de kabul etmek gerek, ama yalnızca şimdilik.
İş güvenliği paketi de patron lehine İş Sağlığı ve Güvenliği Tasarısı’nda komisyon görüşmeleri tamamlandı. Tasarı mecliste görüşülecek fakat tasarının içeriği işçinin lehine haklardan çok patronlar lehine uygulamalar içeriyor. AKP, Soma katliamı sonrası söylediği her şeyi komisyonlarda geri çekerek patronları mutlu etti. Tasarı yasalaşırsa işçi ölümlerinin artacağı belirtiliyor. emek oğuzhan özkan
AKP, işçiden çok yine kendisi ve patronlar için bir yasa daha çıkarSoma’da 301 madencinin maya hazırlanıyor. Mevcut yasanın ihmal sonucu hayatlarını da gerisinde kalan tasarının yasakaybetmesinden ardından AKP, laşması halinde işçi ölümlerinin “İş Sağlığı ve Güvenliği Tasarısı”nı daha da artacağı belirtiliyor. hazırlamaya başlamıştı. Yasa hazırlama komisyonlarında tartışmalar Keyfi işten çıkarma yetkisi sürse de AKP yasayı kendi hazır- Paketle çalışanların kendisine yazılı ladığı gibi Meclis’e sunmaya hazır. olarak üç defa uyarı yapılmasına Yasa tasarısı, “İç Güvenlik” paketi- rağmen iş sağlığı ve güvenliği tednin ardından Meclis’te görüşülecek. birlerine aykırı hareket etmesi haİş güvenliği ve işçilerin hakları linde iş akdinin tazminatsız feshi için hazırlanmış olması gereken öngörülüyor. Böyle bir durumda yasada; işçiden çok patron lehi- patron keyfi olarak işçiyi çıkarabine düzenlemeler mevcut. Bunun leceği gibi tazminat ödemek duruyanı sıra paket olarak sunulacak munda da kalmayacak. yasa da İmar Kanunu, Kat Mülkiyeti Kanunu, Harcırah Kanunu İşçiyi düşünen yok ve Gelir Vergisi Kanunu gibi bir Mevcut kanunda işyeri hekimi ve çok kanunda da değişiklik oluyor. iş güvenliği uzmanı çalıştırma yü-
Metal işçileri Meclis’te eylemde
kümlülüğünü yerine getirmeyen işverenlere af getiriliyor. Tehlikeli ve çok tehlikeli işçi çalıştıran işletmeler için getirilecek olan bu af; ilerde patronların bu yükümlülükten kaçmalarına yol açacaktır. İş güvenliği olmayan yerlerde ise ölenler yine işçiler olacaktır. Mevcut durumda çoğu iş kazası hastane raporlarına bile geçmezken; AKP, üç yıl içerisinde işçi ölümünün ya da işçinin yaralanmasıyla sonuçlanan iş kazası yaşanmayan işyerlerine ek bir teşvik getiriliyor. Buna göre herhangi iş kazası yaşamayan işyerleri açısından işverenlerin ödedikleri işsizlik sigortası primlerinin üç yıl boyunca yüzde ikiden yüzde bire düşürülmesi söz konusu olacak. Bu şekilde patrona yasaya uygun davranmasından do-
Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun çağrısıyla 18 Şubat’ta dünya çapında “Grev hakkımızdan ellerinizi çekin” eylemleri yapılıyor. Türkiye’de de grevleri ertelenen DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası’na üye işçiler Ankara’da Meclis önünde eylem yaptı. Sendika ayrıca “grev hakkımızı geri verin” talebini içeren onbinlerin imzaladığı dilekçeleri Başbakanlığa verdiğini kaydetti. Meclis önüne “Grev hakkımız geri verilsin” sloganı atan işçiler “Ekmeğimizden elinizi çekin. Grev hakkımız yasaklanamaz” pankartı taşıdı. Meclis önünde metal işçileri adına basın açıklamasını Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu yaptı. Grevin Bakanlar
layı sağlanacak olan bu teşvik yine işçinin sırtından sağlanmış olacak. “Sorunların önüne geçilmez” CHP İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi, işten çıkarmayı kolaylaştıran, işverene yaptırımları azaltan, bazı alanlarda yine işverene zorunluluk getiren ama caydırıcılığı olmayan hükümlerin yer aldığı bu düzenleme ile hiçbir sorunun önüne geçilemeyeceğini belirterek, “ İşten çıkarmayı kolaylaştırdılar ama işverene yaptırımı azaltan düzenlemeler getirdiler. Bakan bu yasa gelirken iş sağlığı ve iş güvenliğinde en ağır yaptırımları getireceklerini söylemişti. Taslak metindeki düzenlemeleri komisyonda geri aldılar” dedi. Çelebi, tasarının işçi ölümlerini arttıracağını belirtti.
Kurulu kararıyla ertelendiğini ifade eden Serdaroğlu, “Aslında erteleme yok. Bakanlar Kurulu grevleri yasakladı” dedi. Hükümet ek süre talep etti Metal işçilerinin bu aşamadan sonra greve çıkabilmelesi için Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararı vermesi gerekiyor. Danıştay, işçilerin ilk itirazı sonrası “milli güvenliği bozucu hususların ne olduğu sorusuna açık ve tereddüde yer bırakmayacak şekilde” cevaplamasını istemişti. Danıştay’ın bu isteğine karşı AKP hükümeti çok sayıda görüş isteneceği bunların 10 günlük süre içinde yetiştirmenin mümkün olmadığı gerekçesiyle 10 günlük ek süre talep etti. EMEK
O konuşan patron muydu? Kılavuz Can Ersoy Ezenle ezilenin saflaştığı dönemlerden geçiyoruz. Yıllarca işçilerin örgütlenmesinin önü patronlar ve hükümetler tarafından kesildi. Şimdiyse genç emekçilerle donanmış olan işçi sınıfı ordusu, patronların yıllarca kullandığı silahı çekiyor yine patronlara karşı. Metal işçileri ekonomik taleplerinin yanına “MESS’ten ayrıl” maddesini ekleyiverdiler bir çırpıda. Dile kolay gibi geliyor olabilir ama hedefine patronların örgütünü alan işçi sınıfı karşısında bir de hükümeti buldu. Hedefe patron örgütü girince takke düştü, kel göründü. Emekçiler açısından su daha berrak şimdi.
Emekçileri ahtapot gibi saran ve vantuzlarıyla iliğine kadar sömüren kapitalizmi ve onun hükümetleri ortada. Halk düşmanları, emek hırsızları, işçilerin katilleri ortada. Şimdi ise tıpkı ahtapot gibi suyu bulandırmaya çalışıyorlar kendilerini gizleyebilmek için. Tıpkı AKP gibi... AKP’nin “İş kazası diye birşey yoktur” başlıklı kamu spotunu izledik hep beraber. Emekçilerin karşısına yemek molalarında bile çıktı. Asgari ücretin biraz üzerinde maaşı olduğunu sandığımız bir büro emekçisi kardeşimiz, güzel hayallerini açıklıyor. Sonra tekerlekli bir büro sandalyesinin üzerine çıkıp, dolabın üzerindeki dosyaları almaya çalışırken düşüyor ve kafasını masaya çarpıyor. Sonra mı? Sonra kafada binbir soruyla “İş kazası diye birşey yoktur” diye üzerine alıyor tüm sorumluluğu. Bir an “o konuşan patron muydu?” diye sormadan edemiyor insan. Ama sormazlar mı?
“O dosyaların orada ne işi var?” “O sandalyeye çıkmaması için uyaracak bir yetkili yok mu?” “Yüksekteki bir dosyayı almak için neden merdiven yok?” Soruluyor işte. Doğru soruları sorunca da sorumlu ortaya çıkıveriyor. Su yine berrak. Ama yok! Patronların koruyucusu AKP bu... Yine bulandırmak istiyor suyu. Çünkü kaçmak istiyor. Soma’daki faciada kafasını bile çıkaramayan Faruk Çelik, son birkaç ayda çok çıktı karşımıza. Öyle bir iş güvenliği yasası hazırlayacaklarmış ki artık sorumlular cezalarını çekecekmiş de... AKP işçinin yanındaymış da... Taşeronlaşmanın önüne geçeceklermiş de... Gördük AKP’nin iş güvenliği yasasını. Biz var olanını uygulayın derken, bunlar gitti var olanın da gerisine geçti. Mevzu bahis AKP olunca gericilikte sınır yok tabi. İş güvenliği yasası meğer patron güvenliği yasasıymış. Cezalar
inecek, sorumluluklar azalacak, denetimler kalkacak... Daha yeni, Yol İş sendikanın toplantısında “Taşeronlaşmanın tamamen kalkmasından yana değiliz” dedi Faruk Çelik. Sendika ağaları da alkışladı. Mahkeme, Ermenek’te hayatını kaybeden 18 işçinin sorumlusu olarak işveren ve devlettir kararı verdi. Artık kaçacak deliğiniz de kalmadı. Herşey çok açık. Saflaşma artık çok daha net. İşçilerin katili de sizsiniz, emek hırsızı da sizsiniz. Böyle oyunlarla sorumluluktan kaçamazsınız. Yahu siz daha suyu bulandırmayı bile beceremiyorsunuz. Sizdeki bu gericilikle kapitalist bile olamazsınız. Osmanlı’ya padişah olursunuz diyeceğim ama yok... Orada bile “bir bilene danışmak” diye bir anlayış varmış. Sizden ne köy olur, ne kasaba. Ancak deve kuşu gibi kafanızı kuma gömmeyi iyi bilirsiniz. Ama nafile...
EMEK
07 İşçi ölümleri kader değil
Geçtiğimiz hafta, Türkiye’nin birçok ilinde yaşanan ihmaller sonucu her gün işçiler ölmeye devam etti. Biz de basından topladığımız haftalık işçi ölümü verilerini sizlerle paylaşıyoruz. KAR KÜREME ARACI BİNAYA VURDU; 1 İŞÇİ ÖLDÜ İstanbul’da freni boşaldığı öne sürülen kar küreme aracı kontrolden çıktı. Araç sürücüsü hayatını kaybederken 2 kişinin yaralandığı öğrenildi. Kaza Turgut Özal Bulvarı üzerinde öğle saatlerinde meydana geldi. Bulvar üzerinde kar temizleme çalışması yapan Seyfettin Öpçin’in (40) kullandığı belediyeye ait kar küreme aracının freni boşaldı. Yokuş aşağı ilerleyen araç, kontrolden çıkarak büyük bir gürültüyle yol kenarındaki 4 katlı binaya çarptı. Kazada araç sürücüsü Seyfettin Öpçin hayatını kaybederken Reşat Bilmez ise yaralandı.[17.02.2015] ÜSTÜNE BETON POMPASI DÜŞEN İŞÇİ ÖLDÜ Karabük’te üzerine beton mikseri pompasının düşmesi sonucu işçi Salih Yabır (45) hayatını kaybetti. Kaza, öğle saatlerinde Bahçelievler Mahallesi’nde meydana geldi. 78 SP 901 plakalı beton pompa aracının operatörü Erol T. inşaatın temeline beton döktüğü sırada 52 metre uzunluğundaki pompanın uç kısmı yere düştü. Pompanın altında kalan inşaat işçisi Salih Yabır (45) ağır yaralandı. Kaza yerine gelen sağlık ekiplerinin ilk müdahalesinin ardından özel bir hastaneye kaldırılan Yabır, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. .[18.02.2015] TOPRAK ALTINDA KALAN İŞÇİ ÖLDÜ Manisa’nin Sarıgöl ilçesi’nde meydana gelen kazada 1 işçi öldü, 1 işçi ise yaralandı. Manisa Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (MASKİ) ekiplerinin kanalizasyon çalışması sırasında çökme meydana geldi. Ali Sabuncu (38) ile arkadaşı Ali Şahin (44) toprak altında kaldı. Ali Şahin, diğer çalışanların yardımıyla toprak altından sağ olarak kurtarıldı. Ali Sabuncu’nun (38) cesedi ise uzun uğraşlardan sonra çıkarılabildi.Göçük altında hayatını kaybeden Ali Sabuncu’nun evli iki çocuklu olduğu belirtildi.[19.02.2015] İSTANBUL’DA İŞÇİ YANARAK ÖLDÜ İstanbul’da bir fabrikada çalışan işçi Caner pişkin geçirdiği iş kazasında yaşamını yitirdi. Tokat Erbaa Yeni mahalle (Aladun)’ nüfusuna kayıtlı olan 30 yaşındaki Caner pişkin bir plastik şirketinde çalışıyordu. Patlamanın olduğu Plastik şirketinde çalışırken 30 yaşındaki Caner Pişkin belirlenemeyen bir sebepten dolayı bir anda doğalgaz patlaması sonucu kaza yerinde yanmaya başladı. Kaza yerine gelen sağlık ekiplerinin tüm müdahalelerine ragmen kurtarılamadı. Caner Pişkin kaza yerinde yanarak can verdi.[22.02.2015] KONYA’DA İŞÇİ ÖLÜMÜ Konya ‘da Selçuk Üniversitesi Kampusu içerisinde yapımı devam eden derslik inşaatında dış cephe izolasyonu yapan 35 yaşındaki Menderes Keklik, iskele üzerinde çalışırken dengesini yitirince düştü. Yaklaşık 7 metre yükseklikten iskele demirlerine çarparak toprak zemine düşen ve ağır yaralanarak yaşamını yitirdi.Binanın dış yüzeyine izolasyon yapan Menderes Keklik, iskele üzerinde çalışırken dengesini yitirdi. Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırılan Keklik, burada yapılan tüm müdahaleye rağmen kurtarılamadı. [23.02.2015] TORUNLARIN YANINDAKI İNŞŞATTA İŞÇİ ÖLDÜ İSTANBUL ’da 10 işçinin asansör kazasında can verdiği Mecidiyeköy’deki Torunlar İnşaat’ın yan tarafında bulunan Quasar İnşaat’ın 6. katındaki asansör boşluğuna düşen bir işçi, eksi 7’nci kat zeminine düşmesi sonucu yaşamını yitirdi.. Kaza saat 20.00 sıralarında meydana geldi. Quasar İnşaat’ta “sepetçi” olarak çalışan işçi Satılmış Yıldız (35), inşaatı devam eden binanın 6. katında asansör boşluğuna düştü..Yaklaşık 50 metre yükseklikten eksi 7’nci kat zeminine düşmesi sonucu Satılmış Yıldız (35) feci şekilde yaşamını yitirdi..[23.02.2015]
27 Şubat 2015
Sevinen yine asansör firması ile Torunlar oldu ve aklanıp çıktılar
Torunlar büyümeye devam ediyor İstanbul’da Torunlar GYO’da ihmal sonucu taşınacak yükler işçilerle aynı asansöre konulmuş ve asansörün düşmesi sonucu 10 işçi hayatını kaybetmişti. Soruşturmada tutuklanan patronların hepsi serbest bırakılırken, tüm tutukluların tahliye edilmesine aileler tepki gösterdi.Aileler; “Adil yargılama olmayacağını biliyorduk da, bu kadarını beklemiyorduk”dedi emek Sait bağış
Soruşturma kapsamında Şantiye Şefi Önder Türksoy, Proje Müdürü Murat Aytimur, asansör teknikerleri Adem Akyıldız ve Turgay Dalkılıç “Birden fazla kişinin ölümüne sebebiyet vermek” suçlamasıyla 11 Eylül 2014 tarihinde tutuklanmışlardı. 3’ü tutuklu 25 sanık, ‘’taksirle ölüme sebebiyet vermek’’ suçundan 22,5’ar yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanıyordu. İşçilerin ölümünden sorumlu olanların davası İstanbul Adalet Sarayı’nda bulunan 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Üçüncü duruşmaya geçen celse Metris Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katılan tutuklu sanıklar Murat Aytimur, Önder Türksoy ve Turgay Dalkıç ile 21 tutuksuz sanık hazır bulundu. Duruşmaya müdahiller Mustafa Genç, Ferit Sarıtaş ile Hüseyin Biçer ve taraf avukatları da katıldı. Taleplere ve tutukluluk durumlarına ilişkin ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, işçilerin ölümünden sorumlu Murat Aytimur, Önder Türksoy ve Turgay Dalkılıç’ın “suçun vasfı, karartılacak delil bulunmadığı, mevcut delil durumu ve tutuklu kaldıkları süreyi” gerekçesiyle serbest bırakıldı.
bir basın açıklaması yaptı; İşçi aileleri ve avukatları adına açıklama yapan Avukat Yıldız İmrek, “Torun Center rezidansı aynı güvenliksiz koşullara rağmen, 10 işçi ölmemiş gibi, yükselmeye devam ediyor. İşçilerin canı ve emeği kar hırsına kurban edilirken, işçi ölümleri sıradanlaşıyor. ‘işin fıtratı, kader’ olarak kabul ettirilmeye çalışılıyor” dedi. İmrek, “Soma, Ermenek, Torunlar patronlarının hükümetle ilişkileri tesadüf değildir” dedi.
SADECE 15 DAKİKA SÜRDÜ Katliamda ölen işçilerden İsmail “Patronlarla hükümet arasındaki Sarıtaş’ın kardeşi Ferit Sarıtaş ise ilişki tesadüf değil” şunları kaydetti: “Biz şaşırmadık. Duruşma öncesinde, hayatını kay- Hâkimlerin daha ikinci duruşmabeden işçilerin aileleri ve avukatları da yerinin değiştirilmesi, böyle bü-
yük bir ceza davasında duruşmanın sadece dokuz gün sonraya atılması, reddi hâkim talebimizin reddedilmesi, onca sanık varken sadece sekiz kişinin ifadesinin alınması… Bu duruşma da sadece 15 dakika sürdü. Sevinen de asansör firması ile Torunlar oldu. Hiçbir şey olmamış gibi aklanıp çıktılar. Hükümetin ‘Yedirmeyeceğiz’ dedikleri bunlardı işte.” ‘SERMAYEYİ YEDİRMİYORLAR’ Torunlar GYO’nun geçen günlerde tapuyu aldığını da hatırlatan Sarıtaş, “Ölen ölmüş, kalan sağlar bizimdir, zaten devlet de arkamızda gözüyle bakıyorlar. Ama bu onların katil olduğu, bunun bir cinayet olduğu gerçeğini değiştirmez. Bozuk düzende
sağlam çark olmuyor, bunu biliyoruz. Siz de görüyorsunuz, yoksulların çocukları ölüyor, ölen öldüğüyle kalıyor, ama Torunlar büyümeye devam ediyor” diye konuştu. TUTUKLU SANIK KALMADI... İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde önceki gün görülen üçüncü duruşmada, ‘Birden fazla kişinin ölümüne sebebiyet vermek’ suçlamasıyla 11 Eylül 2014’te tutuklanan şantiye şefi Önder Türksoy, Proje Müdürü Murat Aytimur ve asansör teknikeri Turgay Dalkılıç, “suçun vasfı ve mahiyeti, mevcut delil durumu, tutuklu kaldıkları süre ve karartılacak delil bulunamadığı” gerekçesiyle serbest bırakılmıştı.
Yemekhane kirlenir yemeği dışarıda yiyin ‘‘Yemekhane kirlenir’ denilerek içeri alınmayan Boru Hatları İle Petrol Taşıma A.Ş’nin (BOTAŞ) Kars’taki şantiyesinde çalışan işçiler eksi 10 derece soğukta yemek yemeye mecbur bırakıldı. ‘’Dışardayken Donmuş yemek yiyoruz’’ Kötü çalışma koşulları nedeniyle Kars’ı terk edip İstanbul’a dönen elektrik ustası Ziya Sancak, şantiyede yaşananları anlattı: “Ne bir iş pan-
tolonu ne bir iş ayakkabısı. Yemeği zaten donmuş olarak yiyoruz” diyen Sancak, türlü bahanelerle işçilerin paralarının 45 gündür ödenmediğini ifade etti. Şantiyede insanlık dışı muamelelere maruz kaldıklarını belirten Sancak “Baştan yemeklerimizi yemekhanede yiyorduk. Sonradan ne olduysa arkadaşlarımız dışarıya atıldılar. Yaklaşık 15-20 gündür dışarıda kar üzerinde yemek yiyoruz. Soğukta yemekler de donuyor zaten” diye konuştu. EMEK
Eskişehir’de tramvay midibüsle çarpıştı 6 yaralı Eskişehir’de Eti Kraker Fabrikasının işçi servisi tranvayla çarpıştı. Çarpışma sonucu 6 kişi yaralandı.İşçilerden Hamza Çetinkaya ağır yaralı ve 5 işçi ise hafif yaralı. Eskişehir ‘de BatıkentÇamlıca seferini yapan Zeliha Akkurt yönetimindeki tramvay ile bir fabrikaya işçi götüren Kadir Çakı (57) idaresindeki 26 S 1102 plakalı Eti karaker fabrikasının servis midibüsü, Çamlıca Mahalle-
si Dilruba Sokak’ta çarpıştı. Tramvayın raydan çıktığı kazada servis midibüsünde bulunan 6 kişi yaralandı. Kazada kaburgaları kırılarak dalağına batan işçi Hamza Çetinkaya acil olarak ameliyata alındı. Kazayı hafif sıyrık ve yaralarla atlatan servis sürücüsü Kadir Çakı ve 4 işçi ise kaza yerine gelen 112 Acil Servis ambulanslarıyla kentteki çeşitli hastanelere kaldırılarak tedavi altına alındı. EMEK
Patron battım diyerek tazminat vermiyor Gaziantep Başpınar Organize Sanayi Bölgesinde faaliyet gösteren Akteks fabrikasının patronu “Ben bittim” diyerek işçilerini tazminatsız olarak kapının önüne koydu. 2 aydır maaşlarını alamayan işçiler, üstüne bir de tazminatsız işten kovulunca yağan yoğun kara rağmen fabrikalarında direnişe geçti. Yaşanan duruma isyan eden işçilerin en büyük
öfkesi ise kendi oylarıyla iktidar olan AKP hükümetine idi. Yağan yoğun kara rağmen fabrika önünde eylem yapan işçiler, “Cebimizde paramız artık. Bu kadar da olmaz. Para yok, pul yok. Nerede işçinin hakkı. Ak Partiyi hükümet yapan ise işçi oldu, rezil olan yine işçi oldu. Bunun sorumlusu Ak Partidir. Nerede bu hükümet” diyerek tepkilerini getirdi. EMEK
EMEK
08
27 Şubat 2015
Divan Turizm işçileri sendikalı oldukları için işten atıldı
Akın Birdal
Israr ve inat
CANSUYU
Türkiye büyüklük kompleksi ile davranışını sürdürüyor. >> Israr ve inat, konjektürel durumu dikkate alarak, ülkenin ve toplumun normalleşmesine yönelik değil tam tersi kör kuyudan debelenerek çıkmaya çalışıyor; çalışıyor demek de pek gerçekçi değil, çünkü iktidarını belirsizlikler, çatışma ve gerilim üzerine kurmayı kendine politika edinmiş. >> Oysa, Türkiye stratejik bir yol kavşağındadır, istenilmesi durumunda bu kavşak risksiz ve yeni imkanlar elde edilerek dönülebilecekken, tehlike içine atılması ve geriye dönüşü zor yerlere de sürüklenebilir. >> Bir dizi olguyu yok sayarak sürecin oyalanması, işi daha yokuşa sürecek ve yaşanılanların tekrarından başka bir sonuç getirmeyecektir. >> Son “Şah Fırat Operasyonu”nun bile doğru okunması, Türkiye’nin ne yapması ve nasıl bir yol seçmesi gerektiğini açığa çıkarmıştır. Çıkış yolunu ,gerçekleri gizleyerek ve gündemi maniple ederek tıkamak yerine, ne yapılması ya da ne yapılmaması gerektiği ortadadır. >> Israr ve inat ne zaman iyi ne zaman değil, ne için yararlı ne için zararlı buna gecikilmeden karar verilmelidir. >> İç Güvenlik Paketi’ndeki ısrar ve inat, Türkiye’nin ve toplumun ihtiyaç ve beklentilerine taban tabana zıddır. >> Bu ısrar ve inat, seçimlerin güvenliğini sağlamayacaktır. >> Çözüm ve müzakere sürecini ilerletmeyecektir. >> Yüzünü yıl yüzleşmesine doğru bir zemin oluşturmayacaktır. >> Emekçilerin, yoksulların beklentilerini karşılamayacaktır. >> Demokratik, barışçıl toplantıların güvenliğini ve özgürlüğünü sağlamayacaktır. Çünkü bu paket ile iktidarın yaklaşımı, demokrasi ve hukuk rejimi içine sığmamaktadır. >> Baskı ve yasaklar, demokrasi ve hukuk ile açıklanamaz. Barış ve adalet de, güvenlikçi yatırım ve politikalarla hiç sağlanamaz. >> Peki, bu gidişattaki ısrar ve inat o zaman niye? Kuşkusuz boşuna değil. Türkiye’yi uçurumun kıyısına getirmiş bir iktidarın bundan nasıl kurtulacağının kararı kolay değil. Bu Süleyman Şah Türbesi’nin başka bir yere taşınıp, inşa edilecek olması gibi basit de değil. >> İnsan haklarından, demokrasiden, hukuktan bu denli uzaklaşmış bir rejimin yeniden inşası kolay olmayacaktır. >> Şiddet ve cinnet sarmalına giren Türkiye bir taziye evine dönüşmüştür. Her gün genç insanların cenazeleri kaldırılmaktadır. Bu süreci daha da ağırlaştırcak olan İç Güvenlik Paketi’ni geri çekme fırsatı yitirilmemiştir. >> Önümüzdeki günler, Türkiye hem riskler hem de imkanlar sunacaktır.8 Mart, Newroz, 24 Nisan, 1 Mayıs ve 7 Haziran. Süreci imkanlara dönüştürmek güçlü siyasi bir iradeye bağlıdır. Bu da baştaki iktidarda yoktur. Bu iradeyi açığa çıkaracak olan demokrasi, adalet, barış ve özgürlük isteyenlerin birleşik gücüdür. >> Cemre düştü. Toprak çatladı, kabarışı sürüyor. >> Mart, Nisan ve Mayıs’ta sürgüne duracak fidanları,Haziran’da meyveye dönüştürmek mümkündür. >> Göreceğiz.
İşçi servisi devrildi: 16 yaralı
Sınıf dayanışması Divan’ da sürüyor
Gıda-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan Divan Turizm İşletmeleri fabrikasında çalışan işçilerin başlattığı direniş devam ediyor. Koç Holding bünyesinde faliyet gösteren fabrikada çalışan işçilerin arkadaşlarına destek vermek için başlattığı direniş fabrikayı terk etmiyor. Yarın Haber olarak direnen işçilere düşüncelerini ve taleplerini sorduk. emek osman erdem
Fabrika yönetiminin işçileri yıldırmak için yemek ve su vermemesi, işçilerin ısınmasını engellemek için üretim saatleri dışında elektrikleri kesmesi işçiler tarafından protesto edildi. Eylemde ilk olarak yapılan baskılar nedeniyle fenalaşan ve hastaneye kaldırılan kadın işçiler konuştu. Direnişin 5. gününde Alınteri, BDSP, EHP, EMEP, UİD-DER, Anti Kapitalist Müslümanlar ve Çekmeköy Halk Meclisi okurları da destek için ziyarette bulundu. Koç Holding açlıkla terbiye ediyor Gıda-İş Genel Sekreteri Seyit Aslan, senikalarında örgütlendikleri için işten atılan işçi arkadaşlarının derhal ve koşulsuz olarak işe alınmalarını istediklerini belirtti. “İçerdeki arkadaşlarımıza yemek yollamamız bile engelleniyor. Koç Holding, işçi arkadaşlarımızı açlıkla terbiye etmeye çalışıyor. Bir kadın arkadaşımız gece bundan dolayı fenalaştı bunda Koç Holding sorumludur. İşçler ezildikleri ve horlandıkları için, kölece bir ücrete mahkum edildikleri için sendikamıza üye oldular. Bunun neresi suç?” diye konuşan Aslan, talepleri karşılanana kadar mücadele edeceklerini vurguladı.
Geçen sene Ümraniye’deki fabrikamızda öyle bir verimle çalıştıkki işyerimizde yetkili müdürümüz Zeynep Alibay isimli hanımefendi bizi özellikle tek tek tebrik etti. Şu fabrikadan iki fabrikalık iş çıktığını, dünyada bir rekor kırdığımızı bize söyledi. Ama maalesef zam zamanı gelince zarfları açtığımızda baktık ki %3, %5, %6, %8’e kadar bizlere zam verdiğini gördük. Büyük bir hüsran ile karşılaştık.
Gizem Uluer Arkadaşlarımızı geri istediğimiz için kapı önüne konduk
Ağır çalışma şartlarından dolayı verdiğimiz bir karardı. 3 kişi işten çıkarıldı sendikalı olduğu için ardından 9 kişi daha işten çıkarıldı. Arkadaşlarımızı geri isterken olumlu bir cevap vermeyip 55 kişiyi kış gününde kapının önüne koydular. İşimize geri alsınlar, sendikayı tanısınlar, çıkarılan arkadaşlarımız tekrar iş başı yapsın. İçeride disiplinsizlik yapmadık sadece arkadaşlarımızı geri istedik.
Ömer Durdu ‘’Direnişimizi çadırımızda devam ettiriyoruz’’
İşyerinde yaşadığımız sorunlar, sosyal haklarımızın kısıtlanması nedeniyle 125 arkadaşımızla imza toplayıp yönetimimize bildirdik. Yönetimimiz imzaları ciddiye almadı. 20 günde 80 arkadaşımız sendikaya üye oldu. Şimdi çadırımızda devam ediyoruz direnişimize. 55 arkadaşımız işsiz, karda kıyamette 1 haftadır çadırımızdayız. Talebimiz 55 arkadaşımızın işe geri alınması ve sendikamızın kabul edilmesidir.
Renta işçileri Özgecan’ı unutmadı Eskişehir’de kurulu bulunan Renta fabrikasında çalışan işçiler, bu sabahki çay molasında Özgecan Aslan’ın katledilmesini protesto etti. Çay molasında yemekhanede bir araya gelen kadın ve erkek işçiler, “Kadın ile erkeği eşit duruma getiremezsiniz çünkü fıtrata ters diyenlerin Soma’da iş cinayetinde kaybettiğimiz işçilerin fıtratında ölüm var sözlerini de unutmadık” dedi. Çay molasında yemekhanede bir araya gelen işçiler ellerinde tuttukları kartonlara Özgecan’ın ismini yazdı. “Kadın cinayetlerine karşı omuz omuza” ve
“Kadın katillerine indirim değil, ağır ceza” dövizlerini açan kadınlar adına Ceren Güneş açıklama yaptı. Özgecan’ın ailesine, yakınlarına ve tüm kadınlara başsağlığı dilediklerini söyleyen Güneş, “Biliyoruz ki Özgecan ve diğer öldürülen kadınların başına gelen hepimizin başına gelebilirdi. Böyle bir vahşet yaşamasak da hangi kadın tedirgin olmamıştır. İşten eve yürürken sürekli arkanı kollamak, otobüste dolmuşta son yolcu kaldığında bir an önce inmenin telaşını yaşamak zorunda kalmamıştır” diye konuştu. EMEK
KOÇ’umun Divan işçilerine ettikleri İki elin sesi Selçuk Kaygısız
Kırşehir’in Gölhisar Mahallesi’ndeki Petlas Lastik Fabrikası’nda çalışan işçileri taşıyan servis otobüsü, fabrika girişindeki elektrik direğine çarparak devrildi. Kazada 16 işçi hafif yaralandı. Gece vardiyasından çıkan işçileri taşıyan Mustafa Şahin yönetimindeki servis otobüsünün sürücüsü, fabrika girişinde önüne çıkan otomobile çarpmamak için direksiyon kırınca, otobüs elektrik direğine çarparak devrildi.aralılar ambulanslarla Ahi Evran Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’e kaldırıldı. Ayakta tedavileri yapan işçiler taburcu edildi. EMEK
Hayrettin Çıtlak ‘’Yapılan zam bizi hüsrana uğrattı’’
KOÇ’umuz, biricik sermaye grubumuz. Yıllardır bu halka ekmek veren KOÇ’umuz. Hükümetimizin, ulu TÜSİAD’ımızın en nadide şirketi… 08.05.2014 tarihinde Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa V. Koç, Van’da bir toplantının açılışında yaptığı konuşmada, Koç Topluluğu’nun 123,5 milyar TL ile Türkiye milli gelirinin % 8’ine eşdeğer kombine ciro yarattığını söylüyor. Vay be.. Allah çarşınıza daha fazla pazar versin diyelim… Bu yakışıklı KOÇ’umuz 6 gün önce kendisine bağlı Divan Turizm AŞ.’de çalışan 55 işçiyi işten attı…
Zammı yetersiz buldu işçiler ve sendikalaştılar bir baktılar ki kapının önündeler… Divan’nın sitesine giriniz, kariyer bölümüne tıklayınız. Vehbi Koç’un şöyle bir söz karşılıyor sizi: “Çalışanlarımız en büyük değer kaynağımızdır.” Hani filmde Türkan Şoray ve Kadir İnanır’ın meşhur “sevgi neydi?” repliği vardır. Tıpkı onun gibi peki değer neydi Vehbi? Efendim yazının girişinde söylediğim bu cirolar, mirolar, milyon TL’ler iyi hoş da nasıl oluyor da var oluyor? Herhalde Mustafa Koç Bey çok yakışıklı da ve süper zeki de o nedenle mi oluyor? Şirketler ve daha da önemlisi binlerce çalışanlar… Yakışlı KOÇ’um ve çirkin işçiler Efendim çalışanlar, işçiler derken? KOÇ’umun yakışıklılığını birazcık kenara bırakalım da şu çirkin işçi-
lere bakalım diyorum. İşten atılmaları duyar duymaz KOÇ’un çirkin işçilerini ziyaret ettim. Neden işten atıldıklarını sordum? İşçilerin bana anlattıkları: KOÇ’umuza başkaldıran çirkin işçiler bundan tam bir yıl önce çok yakışıklıydılar. İşten atılan bir abimiz diyor ki: “Geçen yıl öyle çok çalıştık ki. Hammadde bitiyordu ve bölümler birbirinden hammadde çalıyordu. Sene sonunda müdürümüz hepimizi tebrik etti ve 2 fabrikanın 1 yılda yapacağı işi yaptınız dedi. Sonra bir baktık yüzde 5 ila 10 arasında zam yaptılar maaşlara.” İşte cirolar, mirolar böyle oluyormuş değil mi? Değer neydi Vehbi? 22 yılını fabrikaya vermiş bir abimiz diyor ki: “3 çocuğum var üçü de üniversitede. Öğretmen olacaklar inşallah. KPSS için dersaneye de
gidiyorlar. Çocuklarım işsiz kaldığımı duysun istemiyorum. Üzülürler, dersleri etkilenir, ya atanamazlarsa? Sendikalı oldu 3 arkadaşım bizler de olduk. Arkadaşlarımızı işten attılar biz de onları atamazsınız dedik. Fabrikada direnişe geçtik. 3 gün yemek haneden çıkmadık, yemek vermediler. Bırakın direnişi atarız dediler, işinize dönün dediler. Arkadaşlarımı nasıl satardım?” Değer onurdu, alınteriydi, hakkını aramaktı, arkadaşlarını satmamaktı Vehbi! Bu onurlu arkadaşları ziyaret edin, o çöp varilinde yaktıkları ateşin başında çaylarını için. Mücadelelerine ortak olalım ve onur kazansın! Fabrika Adres: Taşdelen Mahallesi Turgut Özal Bulvarı No: 4/1 C-Blok Taşdelen/ÇEKMEKÖY(Çekmeköy Emniyet Müdürlüğü Yanı)
EKONOMI
09
27 Şubat 2015
Soğuk hava ve kar yağışı; sebze ve meyve fiyatlarını vurdu
Gör vatandaş gör, sebzenin fiyatını gör Türkiye genelinde son 28 yılın en soğuk kışı tarla ve seraları da vurdu. Elektrik, su, doğalgaz faturalarının ardından şimdi de sebze fiyatları cep yakıyor. Şimdiye kadar alışılmadık fiyatlara sahne olan pazarlarda vatandaşlar adeta bütçeleri ile imtihan ediliyor. Fiyat artışları en çok sera ürünlerinde görüldü. ekonomi Fatma çakır
Bursa’da, kredi için başvurduğu bankanın, alacağı paradan “dosya masrafı” kesintisi yaptığını öğrenen 44 yaşındaki Alaattin Erbil, bunu aynen iade etmek isteyince yine “dosya masrafı” ödemek zorunda kaldı. Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin, kullanılmayan kredinin “dosya masrafı” olarak tahsil edilen ücretin tüketiciye iadesine hükmeden kararını onaylayan Bursa 4’üncü Tüketici Mahkemesi, bankanın açtığı davayı reddetti. Bursa Tüketiciler Derneği Başkanı Sıtkı Yılmaz, tüketicileri bilerek hareket etmeleri ve haklarını aramaları konusunda uyardı. EKONOMİ
Şimşek’ten Erdoğan’a ‘Merkez’ göndermesi
En çok ıspanağı vurdu Kilosu 2 liraya kadar düşen limon Meyve-sebze fiyatları he- şimdi 3 lira oldu. Pazarda 1.5-2 liranüz Antalya ve çevresinde ya bolca görmeye alıştığımız ıspanak yaşanan selin izlerini kapatamadan ise 4 lira. Sebzede fiyat artışı kış sebyoğun kar yağışı bölgeden gelen zelerinde de kendini hissettiriyor. 3 ürünlerin yollarda kalmasına ne- lira olan karnabahar 4.5 liraya, 2.5 den oldu. lira olan lahana ise 4 liraya kadar Bundan en fazla sera ürünleri et- çıkmış. kilendi, fiyat artışları bu ürünlerde daha fazla hissedildi. Geçen hafta 3 Salatalığın fiyatı 7 liraya fırladı lira olan patlıcanın tekrar 5 liraya Kışın en pahalılarından olan salatakadar çıkması pazardaki sohbetlerin lık, kar yağışıyla iki hafta önce 4-5 ilk konusu. lira olan fiyatını 7 liraya kadar çıkarmış. 2.5 lira olan domates ise şimdi Sivri biber 12 lira 3.5-4 liraya kadar değişen fiyatlarla Fiyat artışının en çok etkilediği satılıyor. Pazarda marul gibi salataürünler sera sebzeleri. Öyle ki bazı lıklar ise yok. Tezgahta tek tük olan tezgahlarda fiyatlar yazmıyor, esnaf, kıvırcığın tane fiyatı ise 3.5-4 lira. yüksek fiyatları sorunca söylüyor. Aralık ve ocak ayında zam şampiPazarı dolaşırken sadece iki tez- yonu olan patlıcan 3.5 liraya kadar gahta gördüğümüz taze fasulyenin düşmüşken şimdi 5 lira. Pazarı kilosu 15 ve 20 liraydı. Satılmasa dolaşırken bazı meyvelerde fida bulundurduğunu söyleyen es- yat artışları görünse de ayva, elnaf, bazı pazarlarda 24 liraya kadar ma, portakal, armut gibi çoğu çıktığını söylüyor. Çarliston biber, meyvenin geçen haftayla aynı dolmalık biber, kırmızı biber 5-6 fiyata satıldığını görüyoruz. lira. Ocak ayının zam şampiyonu olan patlıcan ve salatalığı takip Merkez’in ‘indirim’ eden biberlerden en pahalısı ise planı suya düşebilir 12 lirayla sivri biber. Yükselen gıda fiyatları, Merkez Esnafın anlattıklarına göre pa- Bankası’nın enflasyondaki düşüzarlardaki genel fiyatlar şöyle; şe bağlı olarak faiz indirme pla-
nını da zora soktu. Merkez Bankası hava şartlarına rağmen mal gelişinde Başkanı Erdem Başçı, enflasyonda en ufak bir sorun yok. Nakliyeciler 1 puanlık indirim olması halinde binbir güçlükle de olsa ürünle hale faizleri indirmenin mümkün olaca- ulaştırıyor. İstanbul’da 350-400 tane ğını, gıda fiyatlarındaki düşme ihti- semt pazarı kuruluyor. Ancak kar ve maliyle bunun gerçekleşebileceğini tipi olan günlerde hiçbir pazar kurulifade etmişti. Ancak yükselen gıda madı. Bu durumda insanlar alışveriş fiyatları enflasyon üzerindeki baskı- için markete yöneldi. Fiyatlar halden yı artırırken, faiz indirimi ihtimalini çıktıktan sonra yükseliyor. Birileri de zayıflattı. bu işten çok büyük paralar kazanıyor. Neden çünkü denetim yok. ‘Hal ağzına kadar dolu’ İsteyen istediği fiyata satabiliyor. Burhan Er Tüm Bostan Sebze Mey- Kimse kimseden hesap soramıyor. ve Komisyoncu ve Tüccarlar Fede- Serbest ticaret, serbest piyasa diye rasyonu Başkanı herşeyi başıboş bırakırsanız sonucu “Hal tüccarları olarak perakende- böyle olur. Temel ihtiyaç maddedeki yüksek sebze ve meyve fiyatların- lerinin fiyatını satıcının vicdanına, dan biz de rahatsızız. Bu nedenle kar, insafına bırakırsanız, vay bu vakış, fırtına bahane, fiyat artışı şahane tandaşın haline… Eskiden bütün diye tepki gösteriyoruz. İstanbul Ha- sebze-meyve ürünleri halden geçerli ağzına kadar sebze ve ken perakendeciler halden aldıkları meyve dolu. Bütün fiyatın üstüne azami yüzde 30-40 k koyup satabiliyordu. Şimdi hal u Soğ u fiyatının en az yüzde 100 üsd r u tünde satılıyor.” v tu
lar fiyat
uç
Ak Saray’da 15 bin 200 konutun elektriği kullanılmış
Bir aylık faturasının 1 milyon TL’yi aştığı belirlenen ‘Ak Saray elektriği’yle ilgili detaylar ortaya çıktı. İşte Ak Saray elektriği skandalı… Ak Saray’ın 18 Aralık 2014 ila 21 Ocak 2015 dönemini kapsayan 33 günlük elektrik faturası 1 milyon 140 lira 567 lira tutuyor. Faturanın 800 bin 167 lirası gerçek elektrik tüketiminden, geri kalan kısmı ise kayıp kaçak payı, vergi, TRT payı, fon gibi giderlerden oluşuyor. Serbest tüketici hakkı kullanılmamış Elektrik faturası aylık 130 lirayı geçen her elektrik abonesi serbest tüketici olma hakkı elde ediyor. Serbest tüketici olan aboneler piyasadan rekabetle elektriği yüzde 10-15 daha ucuz alabiliyor. Ak Saray tükettiği elektrik miktarıyla bu hakkı ilk kullanacaklar arasında yer alıyor.
Kredi çekerseniz, ödemek zorunda kalabilirsiniz
Ancak bu hak kullanılmaya değer görülmediği için devletin bütçesinden 65 bin 703 lira fazladan para çıkmış.
Gereksiz faiz yükü bindirilmiş Elektrik faturalarını zamanında ödemeyen abonelere aylık yüzde 1,4 oranında gecikme cezası uygulanıyor. Ödeme yapılmazsa elektrik kesiliyor. Devlet bütçesinden elektrik için kaynak ayrıldığı halde Ak Saray’ın geçmiş elektrik borçları zamanında ve tam olarak ödenmediği için devlet gereksiz yere faiz yüküyle karşı karşıya kalmış. Mücavir alanı içinde olan tüm abonelerden yüzde 5 oranında Belediye Tüketim Vergisi (BTV) tahsil ediliyor. Ak Saray mücavir alan içerisinde yer aldığı halde faturada BTV görünmüyor. Faturayı inceleyen uzmanlar, Ak Saray’ın
aydınlanmanın yanı sıra ısıtma amaçlı da elektriğin tüketilmiş olabileceğini ifade ediyorlar. Ak Saray’ın tek başına tükettiği elektrik miktarı, aylık ortalama 75 lira fatura ödeyen tam 15 bin 200 konutun tüketimine eşit. Bu da yüzlerce ilçeden daha fazla bir tüketimi ifade ediyor. Bin kişi konaklama kapasitesine sahip bir otel ayda yaklaşık 250 bin lira elektrik faturası ödüyor. 200 kişi istihdam eden bir tekstil fabrikasının aylık elektrik faturası sadece 140 bin lira. Sanayi üretiminin yapıldığı, içerisinde yoğun elektrik kullanan dökümcülerin de olduğu 350 fabrikaya sahip orta-büyük ölçekli bir organize sanayi bölgesi ayda 10 milyon lira elektrik faturası ödüyor. Bu da fabrikaların ortalama elektrik tüketiminin 30 bin lira civarında olduğunu gösteriyor. EKONOMİ
Daha önce Merkez Bankası’nın bağımsızlığı konusunda Ali Babacan ile bankaya destek veren Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, tartışmaların getireceği zarara dikkat çekti. Maliye Bakanı Şimşek, Merkez Bankası’na yönelik tartışmaların yatırımcı nezdinde bir miktar tedirginliğe sebep olabildiğini söyledi. Şimşek, katıldığı bir televizyon programında, “TCMB’nin fiyat istikrarını gözeterek rasyonel bir zeminde karar vermesi gerekiyor. Enflasyonun kalıcı şekilde yüzde 5 ve altına inmesi gerekir, dolayısıyla enflasyonla mücadelenin sürmesi lazım” diye konuştu. EKONOMİ
FED uyardı dolar düştü
ABD Merkez Bankası’nın yayımlanan toplantı tutanaklarında faizleri erken artırmanın ekonomik toparlanmayı olumsuz etkileyebileceği yolundaki uyarılarıyla dolar geriledi. Küresel piyasalarda gerileyen dolar Türkiye’de de güne 2.44 liradan başladı ve daha sonra bu düzeyin de altına inerek 2.4370 - 2.4390 lira düzeylerine çekildi. Fed’in 27-28 Ocak’ta düzenlenen para politikası toplantısına ilişkin tutanaklara göre, karar vericiler, ABD’deki ekonomik toparlanmaya karşın, uluslararası piyasalarda toparlanmanın zayıf kalmasından endişe duyuyorlar. EKONOMİ
Anka’dan ikna olmayana kamulaştırma tehdidi
Erdoğan’ın faiz indirimi tartışması nedeniyle hedef tahtasına koyduğu Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’ya Ali Babacan’ın ardından bir destek de Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’ten geldi. Bir gazetecinin “Doların yükselmesine hükümet olarak müdahale etme imkânı var mı” sorusuna Şimşek, “Günübirlik piyasa hareketi üzerine ben genelde yorum yapmıyorum. Tabii ki kurla ilgili tasarruf, herhangi bir müdahale olacaksa onu Merkez Bankamız değerlendirir. Merkez Bankamız üzerine düşen katkıyı tabii ki veriyor ve vermeye devam edecek” şeklinde cevap verdi. EKONOMİ
genclık
10
27 Şubat 2015
Üniversiteliler YÖK’ün kararına tepkili
Tacizlerin önüne böyle geçemezsiniz Özgecan’ın öldürülmesinin ardından, ikinci öğretimde okuyan öğrenciler Twitter’dan bir ses çıkarma eylemine başladı. Okullarının güvenli olmadığını, ışıklandırma, yol, ulaşım olmadığını ve derslerinin bitiş saatinde okularının güvenli olmadığını söyleyen üniversiteliler YÖK’e seslendi. YÖK konu üzerine bir açıklama yayınlamak zorunda kaldı. gençlik burcu karefil
Özgecan Aslan okuldan eve dönerken bir minübüste öldürülmüştü. Bunun üzerine okulları akşam başlayan ikinci öğretim öğrencileri okularında hiçbir güvenlik tedbirinin, bir ışıklandırmanın bile olmadığını söyledi. Issız ve karanlık bir yolda her şeyin olabileceğini belirten üniversiteliler, hemen önlemlerin alınması gerektiğini söyledi. YÖK’e seslenen öğrenciler, YÖK’ü açıklama yapmak zorunda bıraktı.
Dışarı çıkmazsanız güvende olursunuz YÖK’ün yaptığı açıklama ise önlem almak yerine “Özellikle kadın öğrenciler için” ders saatlerinin erkene çekileceği söylendi. Yapılan açıklamada “Üniversitelerde ikinci öğretim ders saatlerine ilişkin yaşanılan sorunların değerlendirilmesi neticesinde; öğrencilerin durumları ve görüşleri de dikkate alınarak “birinci öğretim derslerinin bitimini takiben ikinci öğretim derslerine başlanabileceği, gerektiğinde hafta sonları da ders konulması suretiyle ikinci öğretim ders saatlerinin üni-
versiteler tarafından düzenlenebileceği” sonuç ve kanaatine varılmıştır. İkinci öğretim dersleri için herhangi bir başlangıç saati belirtilmeyerek, birinci öğretimin derslerinin bitimini müteakiben olmak kaydı ile ikinci öğretim derslerinin başlangıç saatlerinin belirlenmesi konusu yükseköğretim kurumlarımıza bırakılmıştır” denildi. Üniversiteliler karara tepkili YÖK’ün bu açıklamasında ise suç yine kadınlarda bulunarak dışarı çıkma saatleri erkene alındı. Hükümete göre gece geç saatlerde dışarı
çıkan kadınların başına elbette ki kötü şeyler gelecektir. Ancak kadınların dışarı çıkma saatleri düşürülmek yerine önlemler alınsaydı zaten birçok üniversiteli kadın tacize, tecavüze uğrayıp en sonunda da öldürülmeyecekti. Öğrenciler ise bu açıklamaya tepkilerini Twitter üzerinden belirtti. “Gece geç saatte dışarı çıkmayın o zaman diyenler yüzünden kadınlar şiddete uğruyor” diyen üniversiteliler, kadın cinayetlerinin, şiddetin, taciz ve tecavüzlerin ise çözümünün dışarı çıkmamak olamayacağını söylediler.
Ali’nin katilinin avukatı neclise aday oldu Gezi Parkı direnişi sırasında hayatını kaybeden Ali İsmail Korkmaz’ın ölümüne ilişkin davada yargılanan Mevlüt Saldoğan’ın avukatı olan Mutlu Karayılan, Nevşehir’den AKP Milletvekili aday adayı oldu. Avukat Mutlu Karayılan, 7 Haziran 2015 Pazar günü gerçekleştirilecek genel seçimler için AKP Milletvekilliği aday adaylığı başvurusu yaptı. AKP Nevşehir İl Başkanlığı tarafından oluşturulan AKP Milletvekilliği aday adaylığı komisyonuna ön başvurusunu yapan Mutlu Karayılan, daha sonra AKP İl Başkanı Mehmet Ali Tanrıver’i makamında ziyaret ederek, resmi aday
adaylığı başvurusunu gerçekleştirdi. Meclis’e akın Daha önce de yandaş gazeteciler, rektörler ve devlet görevlileri görevlerinden istifa ederek meclis için aday olmuşlardı. Şimdi de katillerin avukatları meclise girmeye hazırlanıyor. Erdoğan “Bana 400 vekil lazım” diyerek yandaşlarına açık kapı bırakmış ve meclisi işaret etmişti. Erdoğan kendisi gibi olanları meclise doldurmayı amaçlarken, yapmaya çalıştığı şey de elbette ki başkanlık sistemine kolayca geçmeyi sağlamak. GENÇLİK
Ege Üniversitesi’nde faşist saldırı
KYK yurtlarında Haziran’a sansür
Kredi Yurtlar Kurumuna ait yurtların modemlerinden internet kullanmak isteyen öğrencilerin hangi sitelere girip, hangilerine giremeyeceğine karar verilmeye devam ediliyor. AKP hükümetinin “sakıncalı” derecelendirmesine göre Birleşik Haziran Hareketi’nin sitesine erişim yapmak artık KYK yurtlarında yasak. Bir grup öğrencinin bilgisayarlarından Birleşik Haziran Hareketi’nin sitesine girilmemesi üzerine, bu sitenin sakıncalı olarak işaretlendiği anlaşıldı. 13 Şubat’ta Bilimsel ve Laik bir eğitim için
boykot çağrısı yaparak Türkiye’nin gündemine oturan Haziran Hareketi, İzmir’de valilik talimatı ile AKP karşıtı olduğu için yasaklı ilan edilmişti. Haziran üyelerinin evleri polisler tarafından basılıp, insanlar alelacele tutuklanırken, insanların Haziran’a erişimi de engellenmeye başlandı. Bu siteye girenlerin ise IP koduna ve kullanıcı adına bakılarak yurt müdürlüğü tarafından fişlendiği ortaya çıktı. AKP’nin Haziran korkusu sansüre götürürken, Haziran hızla büyümeye ve yayılmaya devam ediyor. GENÇLİK
Ege Üniversitesi’nde kalabalık bir faşist grup Edebiyat Fakültesi’ndeki öğrencilere saldırdı. Saldırıda kafasına satırla vurulan bir öğrenci hastaneye kaldırılırken, çıkan arbedede bir saldırgan hayatını kaybetti. Okula gelen Çevik Kuvvet, saldırıya müdahale etmezken sadece izlemekle yetindi. Daha sonra da saldırganları yakalamak yerine, saldırıya uğrayan öğrencileri gözaltına almak üzere okulda dolaştı. Okul yönetimi tarafından Edebiyat Fakültesi’ndeki
ve çevre fakültelerdeki ikinci öğretimlerin dersleri iptal edildi. Ege Üniversitesi’ndeki saldırının ardından, saldırının okul yönetimi ve polis tarafından bilindiği, hatta özellikle dersler uzatılarak sol görüşlü öğrencilerin bekletildiği iddiaları atıldı. Ölen gencin, ölüm anına dair hiçbir tanık olmaması ve mahkemece hemen gizlilik kararının alınması, gencin faşistler veya polis tarafından öldürülmüş olabileceği ihtimalini düşündürüyor. GENÇLİK
Hırsızsın, katilsin Erdoğan
Güvenlik paketiniz sizi kurtaramayacak Meclisten geçen güvenlik paketi vatandaşın değil, AKP’nin güvenliğini sağlamaya yöneliktir. Ne bu ülkede yaşayan insanlar düşünülmektedir ne de bu ülkenin geleceği. Bu yasanın tek bir amacı vardır, o da “AKP ilelebet payidar olsun”. Ama bu ülke karanlığa teslim olmayacak. Korkutmaya çalışmanın tek bir gerekçesi vardır o da korkmak. AKP bu ülkenin halklarından korkmaktadır ve de korkmakta haklıdır. Bu ülke bu kanunları daha önce de gördü, ülkeyi tekrar darbe yıllarına götürmek istiyorlar. Faili meçhul cinayetler yeniden başlasın, insanlar sokaklara çıkmaya dahi korkar hale gelsin ve tüm ülkeye polis devletinin korkusu hâkim olsun istiyorlar. Ülkeyi, dış güvenliğini bile sağlamayacak hale getirmişken, iç güvenlik paketleriyle içimizi kana bulamaya çalışmak acınasıdır. Dış politikada tükenmiş olan AKP, iç güvenliğini sağlama almak isterken tüm kurumlarıyla beraber can çekişmektedir. Artık meclis halkı temsil edecek yetkiye sahip değildir, çünkü halkın kafasına sıkılacak kurşunların emrini vermiştir. Daha kanun geçmeden bizzat AKP milletvekillerince mecliste estirilen terör, yarın bu ülkenin soluyacağı havanın ilk örnekleridir. Yarın bu ülkede polisin masum insanlara uygulayacağı şiddetin, sıkacağı kurşunun hesabını meclis veremez. AKP’nin ne hırsızlığı kalmıştır ne de katilliği, artık tüm ülke karanlıkla ve korkuyla yerin dibine çekilmek istenmektedir. Ülkenin geleceğini çalmaya çalışan Erdoğan korkmalıdır. “Hırsız, katil Erdoğan” diyenler hiçbir zaman tükenmeyecek ve iç güvenlik paketleri bizleri durdurmaya yetmeyecek. Biz var oldukça sen korkmaya devam edeceksin. Bizi Gezi’den tanıyorsunuz, öyle kolay vazgeçmeyiz. Tomanıza da polisinize de gazınıza da copunuza da kafa tutmayı biliriz. Biz Berkin’iz, Ali’yiz ve niceleriyiz. Direnmeyi Haziran’ın sıcağında öğrenmiştik, kışın soğuğunda da göstermeyi biliriz. Duy hırsız, katil Erdoğan: “Biz bu ülkeyi sana teslim etmeyeceğiz, direneceğiz ve yıkacağız!” Emekçi Hareket Partisi Gençliği
Küçük Tayyip: Hedef 2023
Milletvekili adayı olmak üzere görevinden istifa eden İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Yunus Söylet’in yerine göreve gelen Mahmut Ak ilk iş olarak 2023 vizyonu içeren mesaj yayınladı. Geçtiğimiz günlerde okul mensuplarına gönderilen mesajda Vekil Rektör Ak, “Yüksek öğretim kurumları arasındaki kıyasıya rekabet ve ‘Ülkemizin 2023 Vizyonu ve Hedefleri’, yukarıda belirttiğimiz tüm konularda hız kesmeden yolumuza devam etmemiz gerektiğini gösteriyor” dedi. Yeni gelen rektör de Yunus Söylet’in izinde, Erdoğan’ın peşinde gitmeye kararlı. GENÇLİK
Ak Gençliğe sınırsız hizmet
Kredi Yurtlar Kurumu’na (KYK) bağlı yurtlara ihtiyaç sahibi öğrenciler yerine AKP referansı olan öğrencilerin yerleştirildiği öğrenildi. AKP teşkilatlarınca belirlenen öğrenci isimleri KYK’nın bağlı olduğu Gençlik ve Spor Bakanlığı’nda toplandı. Yedek listeden kayıt sırası bekleyen ihtiyaç sahibi öğrenciler yerine, bu öğrenciler “misafir öğrenci” adı altında yurtlardaki boş yataklara alındı. Normal şartlarda, mevzuata göre başını sokacak yer bulana kadar en fazla 10 gün yurda misafir olarak alınabilecek öğrenciler süresiz olarak yurtlara yerleştirildi. GENÇLİK
11 Neden gelmedin yavrucuğum?
LISENIN GUNDEMI 27 Şubat 2015
Antalya’da Okulda eğitim yok taciz var:
Güzelce taciz et evladım
13 Şubat günü yapılan boykotta büyük bir başarı elde edildi. Bu başarı haliyle AKP’lilerin ve AKP’ye bel bağlamış müdür ve müdür yardımcılarının canını fazlasıyla sıktı. İstanbul Erkek Lisesi’nde de bunun bir örneğine şahit olduk. Müdür 13 Şubat günü okula gelmeyen öğrencileri yanına çağırdı ve boykota katılıp katılmadıklarını sordu. Merak edilen tek bir soru var: Eğer öğrenciler boykota katıldıklarını söyleselerdi ne yapacaktı? Boykot haktır engellenemez! EMEK
AİHM’i dinlemiyorlar
Okul Müdür Yardımcısı Filiz G.
Antalya’nın Kepez ilçesinde Kepez Atatürk Anadolu Lisesi’nde geçtiğimiz hafta tam bir skandal yaşandığı ortaya çıktı. Okulun müdürü kadın öğrencilerin etek giymesini engellemek adına okulda erkek öğrencilerden oluşan bir “taciz timi” kurulmasını istedi. Kadına yönelik şiddete karşı tüm Türkiye’nin ayaktayken, kadın öğrencilere şiddet uygulanması için tim kuruldu. eğitim ece berfin karagöz
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne 2011’de açılan “Zorunlu Din Dersi” soruşturması defalarca reddedildi. Hükümetten öğrencilerin zorunlu din dersinden muaf tutulması kararını almıştı. Fakat 16 Eylül 2014 tarihinden bu yana hala daha Milli Eğitim Bakanlığı’ndan bir icraat göremiyoruz. Son olarak Ankara kendisine tanınan son günde kararı temyize götürdü. Türkiye’nin temyiz kararının da reddedilmesi üzerine artık zorunlu din dersi kaldırılmalıdır. Ankara bu karara artık uymak zorundadır. EMEK
Özgecan Aslan liselerde
Antalya’nın Kepez ilçesinde Kepez Atatürk Anadolu Lisesi’nde geçtiğimiz hafta tam bir skandal yaşandığı ortaya çıktı: Taiz timi Okulun müdürü kadın öğrencilerin etek giymesini engellemek adına okulda erkek öğrencilerden oluşan bir “taciz timi” kurmuş. Bu akıllara zarar rezaleti yapan müdür yardımcısı Filiz G. okuldaki 31 sınıfın başkanlarını toplayarak “Bu okulda kızlar mini etek giyiyor, tayt giyiyor, okul kıyafeti giymiyor. Bu tacize açık bir durum. Böyle giyerlerse tacizi hak ediyorlar” dedi. Erkek öğrencilerden bir taciz timi kurmak isteyen müdür yardımcısı ise bu idaalar üzerine; “Erkekler mini etek giyen kızları önce uyaracak. Eğer devam ederlerse taciz yapılacak. Taciz edi-
lip rahatsız olacaklarından düzgün giyinmeye başlayacaklar” diyerek kendisini haklı çıkarmaya çalıştı. Olayın gündeme gelmesi ise okuldaki sınıf başkanlarının toplantıda konuşulan konuları öğretmenlerine anlatmalarıyla oldu. Sonrasında ise toplanan öğretmenler kurulu toplantısında bazı öğretmenler bunu gündeme getirdiler. Toplantıda kendi söylediklerini savunur Filiz G. öğretmenlerin sorularına karşı ‘Evet ben söyledim” gibi emin cevaplar verdi. Bir Kadın Olarak, Kadın Öğrencilere… Türkiye gündemine düşen bu olaydan sonra Filiz G.’ye sorulan sorulara ise “Öğrencilerimle konuştuğum her şey özelimdir.” diyerek açıklama yapmadı. Bir eğitimcinin bunu söylemesi ve kadın öğrenci-
lerine taciz uygulatmaya çalışması kabul edilebilir bir şey kesinlikle değil. Kadınlar Özgecan Aslan için ayaktayken ve kadın mücadelesi en yüksekteyken böyle bir şeyin kabul edilemeyeceğini bilmelidir. Kadın öğrenciler istedikleri gibi istedikleri boyda eteklerini giyebilmelidir. Özgürce yaşayabilen umutlu kadınlar istiyoruz. Fakat bu kadın öğrencileri taciz ettirerek, gerici eğitim ile olabilecek bir şey değil. Lise çağında “taciz timi” adı altında erkek öğrencileri taciz ettirmeye zorlayan eğitimciler ileride Özgecan Aslan’a tecavüz eden erkekleri yetiştiriyorlar. Bana değmeyen yılan bin yaşasın mantığı ile hareket eden eğitimciler kendilerini, çocuklarını, geleceklerini etkilediklerini bilmiyorlar. Bir kadın eğitimci okulda “taciz timi” kuruyor, cumhurbaşkanı “Ka-
dın erkek eşitliğine inanmıyorum” diyor, din adamı çıkıp “6 yaşındaki çocukla evlenilebilir” diyor. Özgecan’ın Asıl Katili Kimdir? Özgecan’ın katili; gerici eğitimcileridir, cumhurbaşkanıdır, Başbakan dır, devlet yetkilileridir, din adamlarıdır... Özgecan evet öldürüldü belki 1 kişi tarafından fiili öldürüldü ama onu yetiştirenlerde şimdinin taciz timi kuranlarındandır. Bu skandalın ardından Milli Eğitim Bakanlığı sonunda el attı ve soruşturma başlattı. Kepez İlçe Milli Eğitim Müdürü Hüdai Vural olay hakkında soruşturma başlatıldığını ve konunun takipçisi olacaklarını belirtti. Vural, “Doğru mu, değil mi, ifadelerini almadan bir şey söylemek mümkün değil. Teftiş sonucuna göre bilgi vereceğiz” dedi.
“Kızlı-erkekli herşeye karşıyız hocam!” İstanbul Güngören’de geçtiğimiz hafta içi Konuş Yüksek Öğretim Yurdu’na gericiler saldırdı. Saldırının hedefi ilk olarak bir kadın ve bir erkek öğrenciydi. Sonrasında tüm yurda saldıran gericiler kaldırımdaki buzları kazıyarak okulun kapısı ardındaki öğrencilere attı. Gericilerin nedeni ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da her açıklamasında değindiği gibi kızlı-erkekli yurtta kalmamalarıydı. Öğrenciler saldırı bitene kadar korku içinde yurdun içerisin-
Geçtiğimiz hafta katledilen Özgecan Aslan Türkiye gündeminde kadınların ayaklanmasına sebep oldu. Büyük kadın ayaklanmasını liseli kadınlar da liselerinden desteklediler. Liseli kadınlar bu vahşete sessiz kalmayıp okullarında tahta yazılaması yaptılar. Hükümet liselileri ülke gündeminden uzaklaştırmaya çalıştıkça liseliler buna karşı duruyor. Özgecan için ülkede seferberlik varken liselilerde ailenin ve Özgecan’ın yanında olduklarını göztermiş oldu. EMEK
2014-2015 tatilöğretim dönemi
Eteklerimizle, kahkahalarımızla AKP gericiliğine karşı geleceğiz F) şıkkı İrem Karlıdağ
Öğrenciler 2014-2015 Eğitim Öğretim yılına başladıklarından beri araya bir şekilde tatil giriyor. Resmi tatiller haricinde bir çok kez kar yağdığı için eğitim öğretime ara verildi. Bu da aslıda Türkiye’deki belediyelerin kara karşı dirençsizliğini gösteriyor. Dünyanın bir çok yerinde 5 metreden daha fazla kara karşı direnç gösteriliyor fakat Türkiye’de hele de İstanbul’da 5 cm kar yağdığı zaman eğitim- öğretime ara veriliyor, trafik kilitleniyor vb. Yani kar yağmaması dert, kar yağması apayrı bir dert. Sonuç ise 2014-2015 Tatil-Öğretim Yılı..EMEK
de kapının arkasında beklediler. Öğrencilere yapılan bu faşist saldırının sorumlusu o yurda gelen tüm zararların öğrencilere gelen en ufak taşın sorumlusu Erdoğan’dan başka birisi değildir. Neredeyse her açıklamasında, her konuşmasında değindiği tek konu bu. “ Kızlı-erkekli evlerde kalıyorlar”... Öğrencilerin nerede, nasıl, kimle kalacakları başta Cumhurbaşkanı, Başbakan ve diğer devlet yetkililere olmak üzere hiç kimseyi ilgilendirmez. EĞİTİM
Başbakan iken Tayyip Erdoğan, Obama’ya “Herkes ülkesinde ölenlerden sorumludur” diyerek karşı cephe almıştı. Ya Türkiye’de ölenlerin sorumluluğunu üstüne alıyor musun Erdoğan? Tayyip Erdoğan, “Ülkende erkekler tarafından öldürülen kadınların hesabını kim verecek?” sorumuza ise “Kadınlar erkeklere emanettir” diyerek aslında kadınların özgür birey olduklarını reddetmiş, kadın ve erkeklerin eşit olmadığını ima etmiş oldu. Toplumu sokaklara döken Özgecan Aslan gibi birçok kadın kardeşimiz kocası, babası, kardeşi yani erkekler tarafından şiddet
gördü ve öldürüldü. Özgecan Aslan da artan kadın cinayetleri arasında bardağı taşıran son damlaydı. Türkiye’de 2014 yılında 240 kadın kardeşimiz erkekler tarafından öldürüldü. Kadınların öldürülmesine sebep olan AKP zihniyeti, Özgecan Aslan cinayetinden sonra da akıllanmadı. Üstelik, gerici ve kadın düşmanı zihniyetlerini liselere yöneltti. Özgecan Aslan’ın öfkesini yaşarken, Antalya’da bir lisede kadın bir müdür yardımcısı, etek giyen kadın öğrenciler için ‘taciz timi’ kurmaya kalktı. Kadın arkadaşlarımızın okullarında etek ve tayt giymelerini doğru bulmadığını söyleyen müdür yardımcısı, erkek öğrencilere kadın öğrencileri ‘Taciz edin’ emri verdi. Bu gerici zihniyetin elimizden aldığı kadınların farkına varmayanlara
soruyoruz: Liseli kadınlara uyguladığınız bu cinsiyetçi ve gerici politikalar, Özgecan’ları öldürüyor. Daha kaç kadın kardeşimiz öldürülecek, bizler okullarımızda eşit eğitim alabileceğiz? Bize kim hesap verecek? Kadın düşmanlığını liselere kadar indirenlere karşı bizler tek bir kadın öldürülmeyene kadar sokaklarda olacağız. Gerici zihniyet bizi yıkamayacak; başka hiç kimse Özgecan gibi öldürülmesin diye sokaklarda eteklerimizle, kahkahalarımızla gerici zihniyete karşı geleceğiz. AKP’yi bir de biz uyarıyoruz: Okullarımızdan, liselerimizden gerici zihniyetinizi çekin. Öldürülen her bir kadın kardeşimizin katiline indirim değil, ağır ceza uygulayın. Sokaklarda kadın katilleri gezdiği sürece, katiller indirim aldığı sürece kadın
cinayetleri bitmeyecektir. Çok atıp tutan Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a söylüyoruz: Kendi ülkene bak, kendi ülkene ağla. Biz hem Berkinler hem Özgecanlar için ağladık. Bu ölümlerin hiçbiri de kader değildi. Özgecanlar’ın ölümünden de önlem almadığınız için korumadığınız için kadın katillerine indirim uyguladığınız için birebir sorumlusunuz. Bakanlar, görevini yapacağına “Kadın cinayetleri abartılıyor” diyor. Yakılarak öldürülen Özgecan da mı abartıydı? Onun katillerine ne diyeceksiniz? Bu da mı kader? Son kez uyarıyoruz seni diktatör: Gerici zihniyetinize eteklerimizle, kahkahalarımızla karşı geleceğiz.
ESAS MESELE
12
fotoğraf:osman erdem
27 Şubat 2015
Sanayileşme ve kentleşme eleştirisi mutlaktır
14 Şubat’ta Erdek’te, Erdek Körfezi Dayanışma Platformu’nun öncüsü olduğu, bölgedeki sanayileşmeye karşı yüzlerce kişi bir eylem gerçekleşti. Tüm muhalif yapıların destek verdiği bu eylemde, insanlar elele sahil boyunu kapattılar. Bu çeşitliliğin sırrını öğrenmek istedik ve yıllardır çevre mücadelesinin içinde olan Platform sözcüsü Dr. Kadir Dadan’a hem Erdek’teki eylem, hem de çevre mücadelesi ile ilgili sorularımızı yönelttik.
RöPORTAJ onur toper
Erdek’te bir sanayileşme Plan’ı var. Biraz bundan bahsedebilir misiniz? Ne derece büyük? Teh-
likesi nedir? Çok büyük, 48 milyon metrekare. Bursa’daki organize sanayi bölgelerinin toplam kapladığı alanın 1,5 misli. Aslında bu bir çevre düzeni planı ve Balıkesir ile Çanakkale illerini kapsıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının ihale ile yaptırdığı bir plan. Sanayi ve
Platform olarak herkesin kapısını çalmaya çalıştık. Konu ciddi ve yaşamsal. Şimdiye kadar yaptığımız toplantılarda hep bunu vurguladık. En büyük açmazımız, çoğu kişinin 13 yıllık AKP iktidarına bakıp, sürecin değişmeyeceğini, işin çoktan bittiğini düşünmeleri. Ancak bu bir futbol maçı değil ki son düdük çaldığında maç bitsin. AKP gitse de, kalsa da, mücadele edenler var olduğu sürece, bu mücadele de devam edecektir. depolama bölgesinin bu planla getiriliyor olması ve alt planlarda yetkinin Büyükşehir Belediyesi’ne alınması, bu büyüklükten kaynaklanmaktadır. Çanakkale boğazına demiryolu da içeren köprü yapılması, Çanakkale Bursa demiryolu, otobanlar, limanlar, termik santraller hep bu sanayileşme bölgesinin gereksinimleri doğrultusunda plana yerleştirilmiştir. Sanayi bölgesi plandan çıkarılırsa, termik santrallere de, otobanlara da, limanlara da gerek kalmayacaktır. Türkiye’de ilk kez
bu büyüklükte bir sanayileşme ve kentleşme öngörülüyor. Tehlikesine gelince, öncelikle giderek artan bir kirlilik olacaktır. Sanayileşme bölgesi merkez olmak üzere hem karada, hem havada, hem de sularda kirlilik oluşacak, bölge sağlıklı bir şekilde yaşanamaz hale gelecektir. Bölgenin depremselliği yüksektir. Üç kez depremle yok olmuş Kyzikos yanı başındadır. Depolama tankları ciddi bir tehdit oluşturacaktır. Kapıdağ’ın tarım, zeytincilik, turizm ve balıkçılığa dayanan ekonomisi de çökecektir. Erdek halkının ilk bu projeleri duyduğunda tepkisi nasıl oldu? Hemen bir itiraz Yükseldi mi? Erdek ilçe merkezi, aşırı siyasallaşmış, iki kutba doğru sürüklenmiş ve bu iki kutuptan beslenir hale gelmiş bir yer. Sivil toplumun gelişmediği, var olanların da siyasi çekiştirme aracına dönüştüğü, değişimi tepeden bekleyen, kendini sorgulamayan, olanlardan kendini sorumlu tutmayan, bu iki kutbun başındakileri sorumlu tutan bir anlayışa sahip. Doğal olarak, bu iki kutbun tavrının nasıl olacağını bekledi. Bu nedenle tabandan gelen ilk itirazlar, sonradan Erdek’e yerleşmiş olan kişilerin örgütlenmesiyle ortaya çıktı. Belediye nasıl yaklaştı bu tür bir projeye ilk önerildiğinde? Belediye başkanı, daha önce Anavatan Partisi ve AKP’li olarak 10 yıl belediye başkanlığı yapmış, daha sonra CHP’ye geçmiş bir seçim dönemi kaybetmiş ve şimdi tekrar başkan olmuş bir kişi. Uzun yıllar siyasetin içerisinde olduğundan ve mesleki olarak da mimar olduğundan projeyi ve etkilerini en iyi bilen kişidir. Proje ilanından önce de, sonra da plana karşı olduğunu defalarca ilan etmiş ve hukuksal olarak da planın iptali için belediye olarak dava açmıştır. Platform ilk ortaya çıkışında geçmiş olumsuz deneyimleri çerçevesinde mesafeli bir duruş sergilese de belediye olanaklarının kullanılmasında destek olmaktadır. Ancak bir yandan uzun yıllara dayanan kutuplaşmanın etkisiyle, diğer yandan değişken siyasi kimlikleriyle,
ilk kez sürekli bir arada hareket etmeye başlamıştır. Ben de sürece başlangıcından kısa bir süre sonra dahil oldum. Şu anda birincil genişlemesini sürdürmektedir. Diğer ilçelerle kurulacak ilişkiler konusunda henüz bir netlik yoktur. Konuşup, tartışıp karar vereceğiz.
Bugünden sonra, artık sanayileşme ve kentleşme eleştirisi yapmadan, yok olacak çiçekler ve zeytinliklerden bahsederek fazlaca ileri gidilemeyeceğini düşünüyorum. Başka bir ekonomi, demokrasi ve kent tercihini inşa etmek gerekiyor. etkinlik alanını Erdek ilçesi ile sınırlamasıyla ve en önemlisi yeşil politikaya olan uzaklığı nedeniyle güçlü bir liderlik oluşturmamıştır. Toplumsal tepki arttıkça da desteği güçlenecektir. Bugün Erdek’te neredeyse tüm muhalif partilerden, belediyeden ve halktan tepki yükseliyor. Bu sürece nasıl gelinildi? Platform olarak herkesin kapısını çalmaya çalıştık. Konu ciddi ve yaşamsal. Şimdiye kadar yaptığımız toplantılarda hep bunu vurguladık. En büyük açmazımız, çoğu kişinin 13 yıllık AKP iktidarına bakıp, sürecin değişmeyeceğini, işin çoktan bittiğini düşünmeleri. Ancak bu bir futbol maçı değil ki son düdük çaldığında maç bitsin. AKP gitse de, kalsa da, mücadele edenler var olduğu sürece, bu mücadele de devam edecektir. Ben kiminle temas kurduysak ikna ettiğimizi düşünüyorum ve yazlıkçılarımızın gelmesiyle daha kitlesel bir tepki ortaya konacaktır. Erdek Körfezi Dayanışma Platformu, bu sanayileşme projeleri üzerine mi kuruldu? Kuruluş sürecinden bahsedebilir misiniz biraz? Evet, platformun ortaya çıkışına neden olan süreç projelerin ilanıdır. Daha öncesinde de birbirini tanıyan bir çekirdekten bahsedilebilir. Ancak o çekirdek bile
Cumartesi günü bir miting gerçekleşti Erdek’te. Mitingi nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu aslında bir miting değil, bir protesto gösterisi. Sembolleri olan, görünüm vermeyi, ilgi çekmeyi amaçlayan bir protesto. Sevgililer Gününde yapılması, şemsiyeleri, düdükleri, defne dalları, zeytin dalları ile sembolik olduğu kadar biraraya gelen kişi sayısı ve çeşitliliği ile de Erdek için tarihidir. Bandırma’dan hatırı sayılır bir nitelikte ve nicelikte katılımın sağlanması da gelecek için ümit vericidir. Bu soğukta yüzlerce insanı sokakta bir araya getirmek, el ele tutuşmalarını sağlamak bile başarıdır. Tabii ki her zaman daha iyisi yapılabilir ama benim kanımca başlangıç için yeterlidir. Siz bu denli çeşitli bir mitingden sonra, mücadelenizi nasıl ilerletmeyi düşünüyorsunuz? Şimdi protesto öncesinde bize yöneltilen en ciddi eleştiri, kaymakamlık ile görüşmelerimiz sonrası protesto yerini Bandırma-Erdek körfezlerinin birbirine en yakın olduğu yerde yapmaktan vazgeçip Erdek ilçe merkezine almamızdı.
Biz daha başlamadan yok olmak istemedik. Çünkü ilk kararımızda ısrar etseydik, daha az katılımla bu protestoyu gerçekleştirecektik ve bu çeşitliliği yakalayamayacaktık. Daha da kötüsü, ilk elden kendimizi hırpalatmaya başlayacaktık. Biz anayasanın 56. Maddesinde bize verdiği çevre koruma
Herkesin gıda üretim sürecinin bir parçası olması daha da etkilidir. Devletler tedbir alacak ve biz ekolojik düzlüğe çıkacağız anlayışı, kendimizi ve tercihlerimizi sürecin dışına atan ve önümüze konanla yetineceğimiz bir sürece işaret eder. Yeşil bir birey olarak kabul edemem. görevini ve protesto hakkımızı kullandık. Bundan sonra da yasalar çerçevesinde olabilen en geniş birlikteliği örmeye çalışacağız. Çevre Mücadelesi konusunda hem yerel hem de genel olarak nasıl bir politik hat çizilmeli sizce? Bu çok geniş bir konu, daha
Kadir Dadan kimdir?
Balıkesir Lisesi’nde okudu. 1991 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Erdek’te yaşıyor. Aile Sağlığı Merkezi’nde aile hekimi olarak görevini sürdürüyor. Erdek’te gerçek ve organik buğday ekmeği üretiyor. Yıllardır çevre mücadelesi içerisinde yer alan Kadir Dadan, Erdek Körfezi Dayanışma Platformu’nun ve Başka Bir Gıda Mümkün Hareketi’nin öncülerinden. Aynı zamanda gazetemizin köşe yazarı. doğrusu benim çok şey söylemek isteyeceğim bir konu. Ayrı bir röportajda görüş bildirmek isterim. Kısaca bugünden sonra, artık sanayileşme ve kentleşme eleştirisi yapmadan, yok olacak çiçekler ve zeytinliklerden bahsederek fazlaca ileri gidilemeyeceğini düşünüyorum. Başka bir ekonomi, demokrasi ve kent tercihini inşa etmek gerekiyor. Sadece Erdek’te değil tüm Dünya’da çevreye karşı saldırılar oluyor. Ülkeler biraraya gelip Kyoto Protokolü üzerine konuşuyorlar. Nasıl değerlendiriyorsunuz bu görüşmeleri? Bu görüşmelerin özü, sanayileşmeyi, kentleşmeyi dolayısıyla kapitalist genişlemeyi nasıl sürdürürüzdür. Çok değil bir tane fabrika kapatsınlar emisyon nedeniyle görelim bakalım. Her zaman iddia ettiğim gibi mahalledeki gereksiz ampulleri söndürmek, bu görüşmelerden daha etkilidir. Herkesin gıda üretim sürecinin bir parçası olması daha da etkilidir. Devletler tedbir alacak ve biz ekolojik düzlüğe çıkacağız anlayışı, kendimizi ve tercihlerimizi sürecin dışına atan ve önümüze konanla yetineceğimiz bir sürece işaret eder. Yeşil bir birey olarak kabul edemem.
İnsanlar Erdek’te sanayileşmeye karşı elele sahil boyunu kapattı.
DUNYA
13
27 Şubat 2015
Suriye’den operasyona tepki: Açık bir saldırganlık Türk birlikleri IŞİD’in kontrolünde olan Suriye topraklarındaki Süleyman Şah Türbesi’nde görev yapan askerlerini tahliye etti. 700 askerden oluşan Türk birlikleri cumartesi gecesi Suriye topraklarına girerek IŞİD’in tehdidi altındaki askerlerini ülkeye geri getirmek üzere operasyon yaptı. Suriye Hükümeti, operasyonu “açık bir saldırganlık” olarak değerlendirdi. Dünya rıfat çapar
Suriye sınırları içinde bulunan ve Türkiye toprağı kabul edilen Süleyman Şah Saygı Karakolu ve Türbesi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gece yaptığı operasyon ile tahliye edildi. Saygı Karakolu’ndaki 38 asker sabah erken saatlerde Türkiye’ye giriş yaptı. “Şah Fırat” operasyonu kapsamında, Saygı Karakolu ve Türbesi’nde bulunan tarihi eşyalar ve Süleyman Şah’ın naaşı da geçici olarak Türkiye’ye getirildi. Başbakan Ahmet Davutoğlu, ‘Suriye’deki çatışma ortamının karakol personelinin güvenliği için ciddi bir risk oluşturması nedeniyle karakolun yerinin değiştirildiğini, bunun geçici bir nakil olduğunu’ söyledi. Eşzamanlı olarak Suriye Eşmesi köyüne Türk bayrağı dikildi.
operasyon için “Kobanê kantonunun izni dahilinde Kobanê’den girdiğini” belirtti. Nassan, Kobanê Başbakanı Enver Müslim’in Ankara’da olduğunu ve onunla da resmi bir heyetin görüştüğünü dile getirdi. Eylül 2014’te Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Süleyman Şah Karakolu’na çok yaklaştığını açıklamıştı. Ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde TSK’ya Suriye ve Irak’ta sınırötesi operasyon ve müdahale yetkisi veren tezkere kabul edilmişti.
Türkiye sorumludur” dedi. Yapılan açıklamada, Süleyman Şah Türbesi’nin IŞİD’in yoğun olarak bulunduğu Rakka kırsalında olduğu ifade edilerek, IŞİD’in etraftaki bütün yapılara saldırdığı sadece Süleyman Şah Türbesi’ne zarar vermediklerinin altı çizildi. Açıklamanın devamında IŞİD’in söz konusu bu saldırmazlığının Türkiye ile IŞİD arasında bir anlaşma yapıldığı ve aralarında derin bir ilişki olduğu kanaatinin uyandığı belirtildi.
Suriyeli bakan: Cevabımız stratejik olacak Ulusal Uzlaşma Devlet Bakanı Suriye: Açık bir saldırganlık Suriye Hükümeti, Süleyman Şah olan Ali Haydar, Türkiye’nin SüSaygı Karakolu ve Türbesi’ne yö- leyman Şah türbesine düzenlediği nelik TSK tarafından yapılan ope- operasyonu saldırı ve Suriye’nin rasyon hakkında, “Türkiye Suriye egemenlik haklarının ihlali olarak konsolosluğuna bilgi verdi ancak niteleyerek kınadı. Kobanê Kantonu: Operasyon önce- onay beklemedi. si bizimle görüştüler Bu saldırgan Kobanê’li kaynaklar, operasyon ön- tavırlardan cesi Türkiye’den resmi bir heyetin Kobanê kantonu yönetimiyle bir görüşme gerçekleştirdiğini söyledi. Kobanê Kantonu Dışişleri Sözcüsü İdris Nassan, Türk askerinin
Rudaw’a konuşan Haydar; Türkiye’nin Suriye’yi işgal etmek istediğini ve yapılanın bir savaş eylemi olduğunu söyleyerek; “Operasyonla uluslararası anlaşmalar ve kurallar ayaklar altına alınmıştır” dedi. “Türkiye militanlara kapılarını açıyor, onları eğitiyor ve topraklarımıza gönderiyor. Suriye, Irak ve tüm dünya için için büyük bir tehlike olan IŞİD’i destekliyor” diyen Haydar; “Türkiye’ye doğrudan değil “stratejik” bir cevap vereceğiz, yani Türkiye’nin istediği gibi değil” şeklinde konuştu. Türbe boşaltıldı, çatışmalar arttı Şah Fırat operasyonu sonrasında ise Süleyman Şah Türbesi etrafında YPG ile IŞİD arasında şiddetli çatışmalar başladı. TSK tarafından kullanılamaz hale getirilen Süleyman Şah Türbesi çevresinde yer alan Horus, Şuhul kavşağı, Şehade ve Der Halaf köylerinde sürüyor. Çatışmalar boşaltılan türbenin 600 metre yakınlığında bir mesafede gerçekleşiyor.
Dünya Turu
Venezuela
Maduro’ya bağlıyız
Venezuela’da demokratik yollarla seçilmiş Nicolas Maduro hükümetine karşı ABD destekli darbe girişimini kınayan Savunma Bakanı Vladimir Padrino Lopez, üst düzey komutanlarla kameraların karşısına geçerek, ordunun hükümete bağlı olduğunu bildirdi. Savunma Bakanı Vladimir Padrino Lopez, üst düzey komutanlarla birlikte ekran karşısına çıkarak, ordunun demokratik yollarla seçilmiş hükümete ve Başkan Nicolas Maduro’ya bağlı olduklarını bildirdi. Venezuela’da Washington destekli bir darbe girişimi ortaya çıkarılmıştı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Başkan Maduro’ya bağlılık ve desteğimizi yeniden ifade ediyoruz. Halkımızın iradesi doğrultusunda ülkemizde sosyalizmin inşası hedefinin arkasındayız.” DÜNYA
ABD
Irkçı cinayete protesto
Tsipras: Bir muharebe kazandık SYRIZA hükümeti ile AB, AB merkez bankası ve IMF arasında bir haftadan beri devam eden yoğun görüşmeler sonunda anlaşma sağlandı. IMF, Avrogrup ve AB komisyonu başkanlarının Brüksel’de ortak bir basın toplantısıyla duyurdukları anlaşmaya göre Yunan hükümetine 4 ay borç anlaşmasının devam etmesi doğrultusunda süre tanındı. Yunan hükümeti bu pazartesine kadar borç anlaşmasının devamı ve yeni borç diliminin serbest bırakılması için alacağı önlemleri AB ve IMF’ye iletecek. AB yetkili organları hükümetin borçların ödenmesi için alacağı önlemlerin yeterliliğini ya da tatmin ediciliğini kararlaştıracak ve nisan ayında borç diliminin serbest bırakılıp bırakılmayacağına karar verecek. Yapılan an-
laşma Troyka anlaşmalarının “devam etmesini ve anlaşma çerçevesi içinde” Yunan hükümetinin “tek taraflı uygulamalara” gidemeyeceğini de öngörüyor. Bu madde hükümetin vaatlerinin Troyka kararı olmadan gerçekleştirilemeyeceği anlamına geliyor. Ayrıca anlaşmada “IMF nin üstlendiği rolün devamına karar verilmiştir” cümlesi konarak Yunan hükümetinin IMF ile yapılan anlaşmalara da sadık kalması teyit ediliyor. Anlaşmada ayrıca tüm anlaşmaların ve alınacak önlemlerin imzalanan programlarının devam etmesi doğrultusunda olacağı vurgulanıyor. DÜNYA
Ukrayna
Güney Afrika’da yüzlerce madenci kurtarıldı
Güney Afrika’da bir altın madeninde çıkan yangın sonrası yeraltında mahsur kalan 487 madencinin tamamı kurtarıldı. Johannesburg’un batısında bulunan Harmony şirketine ait Kusasalethu altın madeninde yangın çıktı. Yerin 2 bin 300 metre altında çıkan yangın sonrası madenciler ocaktaki sığınma alanlarına kaçtı. Harmony şirketinden yapılan açıklamada mahsur kalan 487 iş-
çinin tamamının kurtarıldığı bildirildi. Yangında yaralanan işçi olmadığı açıklandı. Güney Afrika’daki madenler dünyadaki en derin ve en tehlikeli altın madenleri olarak biliniyor. Madencilik Bakanı Ngoako Ramatlhodi 2014 yılının ağır sanayide 84 can kaybıyla en az işçi ölümünün gerçekleştiği yıl olduğunu açıklamıştı. Altın madenciliğinde ise işçi ölümleri bir önceki yıla göre artarak 37’den 44’e çıkmıştı. DÜNYA
ABD’nin batısında yer alan Washington eyaletindeki tarım kenti Pasco’da Antonio Zambrano-Montes adlı tarım işçisinin taş attığı gerekçesiyle polis tarafından katledilmesine yönelik tepkiler sürüyor. Pasco’da günlerdir süren eylemlerin ardından Seattle’da yüzlerce kişinin katıldığı bir eylem düzenlendi. Eylemciler, ABD polisini Latin Amerika kökenlilere karşı aşırı güç kullandığına dikkat çekti. Michoacan eyaletinden ABD’ye göçen Zambrano-Montes 10 Şubat’ta polisle girdiği bir tartışmada taş attığı gerekçesiyle polis tarafından birkaç el ateş edilerek katledildi. Pasco Polis Departmanı, ırkçı cinayeti meşrulaştırmak için 35 yaşındaki işçinin polis uyarılarını “dinlemediğini” iddia etti. DÜNYA
İki kişi daha idam edildi
10 işçi yangında hayatını kaybetti Abu Dabi’de araç tamir atölyesinde başlayan yangının işçilerin kaldığı bir depoya sıçraması sonucu 10 kişi öldü. Abu Dabi’de sanayi bölgesinde çıkan yangın sonucunda 10 işçi hayatını kaybederken 30’a yakın işçi de yaralandı. Birleşik Arap Emirlikleri’nin başkenti Abu Dabi’de bulunan bir sanayi bölgesinde yangın çıktı. Otomobil atölyesinde başlayan
yangın daha sonra göçmen işçilerin kaldığı bir depoya sıçradı. Depodaki yangın sonucunda 10 işçi hayatını kaybederken 30’a yakın işçi de yaralandı. Ölen ve yaralanan işçilerin çeşitli Güney Asya ülkelerinden gelen göçmen işçiler olduğu öğrenildi. Birleşik Arap Emirlikleri’nde daha çok Güney Asya’dan gelen işçiler, birçok taşeron şirket tarafından standart dışı yerlerde barındırılıyor. DÜNYA
Doğu Kürdistan’ın Urmiye kentindeki cezaevinde tutulan siyasi tutsaklardan Saman Nesim, Ali Efşarî ve Habîbullah Efşarî kardeşler İran İslam Cumhuriyeti tarafından idam edildi. İnsan hakları örgütlerinin ve duyarlı çevrelerin tüm çağrılarına rağmen Kürt siyasi tutsakların idam edildiği avukatları tarafından doğrulandı. Diğer 3 tutsak içinse endişeli bekleyiş sürüyor. Urmiye Cezaevi’nde siyasi davalardan dolayı ceza almış 6 Kürt tutsağın tecride götürülmesi ardından bir süredir devam eden idam söylentilerini, Saman Nesim’in avukatı bugün doğruladı. Avukat, rejim güçlerinin kendilerine gelip Saman Nesim’in şahsi eşyalarını götürmelerini, cenazenin ise sonra verileceğini bildirdiğini aktardı. DÜNYA
YAKLASIMLAR
14
27 Şubat 2015
Anıtsayaç’a bu kadar kadın ismi yeter “Ateşli silahlar elimizde, Uma’nın kılıcı belimizde, (…) / Yeter artık, yeter çıkalım zıvanadan.” Birhan Keskin ve Aslı Serin’den kadın cinayetlerine dikkat çekmek için, Anıtsayaç’a dikkat çekmek için kaleme alınmış bir şiirde yer alan bu dizeleri sizlerle paylaşıyoruz. Ölülerimizi “sık kullanılanlara” ekliyoruz. Ölülerimize ölülerimiz ekliyoruz. Şans eseri yazmıyorsa adımız bir sayaçta Birhan, ben bunu hep “antisayaç” olarak okudum Yani sayılamayan, sayılmasın hiç aman Sahi biz kaç darbeden sonra ölülerimiz oluyoruz. Erkek ve kadın, iki farklı hayvan. Ve kuraldır öldürür hayvanlar âleminde güçlü olan. Mesele bu değil, mesele başka. Niye sevsin pembe tülleri kırmızı pancurları Ve niye aynı evde yaşasın bir fille mesela Aha kırılacak bir vazo birazdan. Bir yatırımcı değiliz, tamam Öncesinde büyük hesaplar, planlar, bütçeler filan Ama sevmek diye bir şey var, geçelim dersen o da var Bize çizilmiş kalın çizgiler, gerilmiş ipler var
Alnımızı kıllı elleriyle karalayanlar yetmedi komple silenler Çaresizlik var Birhan bak: Türkiye’nin güneyinden üzücü haberler geliyor Türkiye’nin kuzeyinden üzücü haberler geliyor Türkiye’nin doğusundan üzücü haberler geliyor Türkiye’nin batısından üzücü haberler geliyor Türkiye giderek üzücü bir habere dönüyor… Sevmek dedin ya, aklıma Oscar Wilde’ın bir dizesi geldi bak! “Çünkü herkes öldürür sevdiğini” diye Ama öldüreceksek sevdiğimizi Oscar sevmek niye? Ama bundan da önce Aslı, bundan da çok önce Başka bir şey var, boynumuzda asılı olan. Koy kadını bir tarafa, koy kadını bir tarafa Koy kadını bir tarafa, var. Âdem var ve onun kaburgası filan. Sayaca gelirsek sayalım bir de bu
yandan: Türkiye’nin güneyinde bir adam yere çömeliyor. Türkiye’nin kuzeyinde bir adam yere çömeliyor. Türkiye’nin doğusunda bir adam yere çömeliyor. Türkiye’nin batısında bir adam yere çömeliyor. Türkiye giderek çömelen adamlara benziyor. Onların dikliği bizim yataylığımız pornografik bir görüntü verebilir. Değil! Çömelmek yani pişmanlık yasası, kendimde değildim içmiştim safsatası Çömelmek: Törelerimiz böyleydi ben istemezdim filan Çömelmek: Bana karılık yapsaydı Çömelmek: Telefonla konuşmasaydı Çömelmek: Boşanmasaydı Onlar koca, onlar baba, onlar sevgili onlar devlet. Eşitlik istediğimizi sananlar yanılıyor Kim eşitlenmek ister hırsızlar ve katillerle Birhan! Sana bir şey diyeyim mi Aslı? Cinsine koduğum derdi benim dedem kendi cinsine. Yani cinsiyete bölünmeden önce Öyle kalsaymışız ototroflar gibi filan. Koyuyor insana tabii. Bazılarını “İnsan” hanesinde sayarken Belki de şöyle bir şey: Bir düştü insan bir zaman hurafesiyle yaşıyoruz ondan arta kalan. Kadınların kaburgadan yapıldığına kadınları bile inandıran neydi Birhan? Asıl mesele diyorsan buraya dönelim, şimdiye Söyle artık başımıza bu işleri açan yine erkekler değil miydi? Dönelim Van’da bir kadına, dönelim Mardin’de, dönelim İzmir’de Dönelim Birhan bak geç oluyor hava kararıyor evimize dönelim Bize bunları söyleten neydi, gülerken ağız kapatmayı, ağlarken saklanmayı Her lafa karışmamayı, yazmamayı Birhan, çizmemeyi bize dayatan kimlerdi Giydiğimiz etek boyuna, doğuracağımız çocuğa karar verenler kim Kadınlar ilk sevişmesinde neden babasının yüzünü gördü
Küçücük kızlar dedesi yaşındaki adamlarla neden Neden genelevler var neden hep bir kadın otobanda Ütü reklamında bir kadın çıplak Otomobil fuarında bir kadın öyle arabalar üstünde, neden Doğum günlerimizde bize mutfak robotu hediye edenler kimlerdi Şakağımıza silahı dayayanlar kimler, kimlerdi Birhan? Televizyonu açtım güzel bir kış sabahı güneş öyle tepede Sanki her şey aklanmış basbayağı tepede Bir adam karısını eve kilitleyip sigara söndürmüş Bir kadın Birhan bak doktorlar söylemiş, bebekle yalnız bırakmayın demiş Haklısın neden sevsinler pembe tülleri, iki ayrı tür neden illa bir Tamamlanmamış bir evrimin projeleriyiz belki de Zıvanalı geçme tekniği nedir Aslı bilir misin? Bak öğren bunu. Çünkü bu şiir birbirine geçmiyor. Acıyor, soğuyor, acıyor, soğuyor, acıyor, soğuyor. Bitişmiyor. Birinin acısı öbürüne geçmiyor. Bütün kadınlara bundan böyle başka türlü “ateşli” olmayı “şiddetle” öneriyorum Aslı Çıkıp iki oda bir salondan Ateşli silahlar elimizde, Uma’nın kılıcı belimizde, Savunma ve dövüş sanatlarında ustalıklı. Anıtsayaç’ta bu kadar kadın ismi yeter, Yeter artık, yeter çıkalım zıvanadan. *Biz bu şiiri yazarken, Özgecan henüz katledilmemişti. www.anitsayac. com sitesine ve son yıllarda hızla artan erkek şiddetine dikkat çekmek amaçlı böyle bir işe girişmiştik. Son bölüm Özgecan’ın vahşice katledilmesinden sonra yazıldı. Ve anladık ki artık bu şiire devam etmek başka türlü bir acizliğe dönecekti. Çünkü yaklaşık 2 ay süren bu şiir çalışmasında hemen her gün başka bir kadın cinayetine tanık olduk. Çok üzgünüz ama yasta değiliz. Hiçbir devlet “büyüğünden” ve hiçbir saraydan adalet beklemiyoruz. “Kadınlar savaşçıdır” diyen Didem Madak’ı selamlayarak, içimizdeki yerlileri dürtüyoruz. Biliyoruz ki kadın cinayetleri politiktir. Ama unutmasınlar ki meydanlar, sokaklar bizimdir. 16 Şubat ‘2015 Birhan Keskin-Aslı Serin
İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN
İyi
Umur Talu Habertürk
Talu, yeni yayınlanmaya başlayan kamu spotunu, işçi ölümlerini irdeliyor yazısında: “Yani… Hepsi işçi kazası; işçilerin, hele kadınların akılsız başlarının cezası! Bu düzeni bundan daha iyi açıklayan bir spot da olamazdı, bir spok da! Doğru, iş kazası diye bir şey yoktur… Siz varsınız; havuzcular, köleciler, maden, tersane patronları, sermaye, rant, arsızlık ve yüzsüzlük ile katliam var! Öyle ya, 301 madenci sandalye üzerinden düşüp toprağa gömüldü… 10 inşaat işçisi asansörde sandalye üzerinden düşüp yere çakıldı… Satılmış Yıldız, 6. katta sandalye üzerine çıkmıştı, tekerlekler şey etti; yerin 7 kat altına uçtu. Patronlar, şirketler, devlet güvenilirdi; işçiler kendi arzusuyla, kendi akılsızlığıyla kendi kendini öldürmüştü!
Kötü
Murat Bardakçı Habertürk
Bardakçı, kadın cinayetlerinin politik temeline bir kelime ile bile değinmezken, idamı savunarak en ilericinin kendisini olduğunu göstermeye çalışıyor. Bardakçı: “Artık neredeyse katliam hâlini alan bu cinayetler üzerine, çok kişi haklı olarak idamın geri getirilmesini istiyor. Büyük çoğunluk bu işleri eden canilere verilebilecek tek cezanın idam olduğunu söylerken her zamanki hassas, nazik, hümanist ve aşırı duyarlı kesim “Aaaa, hiç öyle şey olur mu? İdam cinayettir! Başkasının hayatını elinden almaya toplumun ne hakkı var? İnsan haklarııııı!” diye karşı çıkıyor! Bizim eski hukukumuzda, işiteni bile çileden çıkartan böylesine ağır suç işlemiş olanlara verilen idam hükümlerinde “vücut-ı nâ-pâkinin izalesi”, yani “pis vücudunun ortadan kaldırılması” mâniasına gelen bir ifade geçer”
Çirkin
Engin ardıç Sabah
Ardıç her yazısını nasıl Gezi direnişine, Menderes ile Erdoğan’ın bir birine ne kadar benzediğine bağlıyor bilinmez. Ama yazdıklarıyla tahammül zorladığı ortada: “Zarar yok, devrin genelkurmay başkanı Rüştü Erdelhun da Necdet Özel gibi iktidara ses çıkarmıyormuş ama bu onu kurtaramamış... Zarar yok, “Özgecan Tayyip yüzünden öldürüldü” terbiyesizliğini tutturamazlarsa “Tayyip’in esnafı gazeteci öldürdü” terbiyesizliğine sığınırlar. Belki karları da Tayyip yağdırmıştır, ha? Aah ah, şimdi Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman görev başında olacaktı ki hemen kapatma davasını yapıştıracaktı, kanıt olarak da misyon gazetesinin kupürlerini gösterecekti: “CHP’yi kapatmak istiyorlar”... Uç uç böceğim, Hoca Efendi sana terlik pabuç alacak!
elif karan
günlüğü
Sosyal medyada en çok tartışılan konu İç Güvenlik paketi tartışmaları ve en önemlisi yasa ile nelerin değişeceği. Mahmut Tanal @MTanal Iç güvenlik paketinde;Bonzai ile ilgili uyuşturucu mad cezalandırılmasını geçmişte kanun teklifi verdik.Ancak Faşist maddelere karşıyız. Aykut Erdoğdu @aykuterdogdu TBMM’de 550 Milletvekili hayatlarının en zor ve en gergin günlerini geçiriyor... Bu durumun tek sorumlusu var... Recep Tayyip Erdoğan...
Mustafa Çebi’nin çizgileriyle
“Comandante”
Cevdet Yılmaz @_cevdetyilmaz Başkasını faşistlikle suçlayacak kadar faşistliğinden bihaber bir faşiste ne anlatabilirsiniz ki? Belki de en iyisi hiç yorulmamak... Mustafa Balbay @mustafabalbay AKP Meclis’in iç tüzüğünü rafa kaldırdı. Maske takana terörist diyen AKP demokrasi maskesi takıp diktatörlüğe gidiyor. İhsan Dağı @ihsandagi İç güvenlik yasasını savunan liberallerin (!) olduğu garib ülkem... Kim bilir daha neleri savunacaklar...
KULTUR-SANAT
15
27 Şubat 2015
Oscar ödülleri sahiplerini buldu
Ali Kundilli Yönetmen: Bülent İşbilen Oyuncular: Cem Gelinoğlu, Sami Aksu Tür: komedi
87. Oscar Ödülleri, 22 Şubat’ta düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Dolby Tiyatrosu’nda düzenlenen gecenin sunuculuğunu Neil Patrick Harris yaptı. Birdman törene damgasını vururken, gecenin kaydedeğer konuşması Patricia Arquette tarafından cinsiyet eşitliği talebi üzerine yapıldı. Gerisi malumunuz… KÜLTÜR SANAT elif karan
2014 Altın Küre Ödülleri’nin dağıtılmasının hemen ardından, heyecanla beklenen Oscar adayları da belli oldu. ABD’nin Los Angeles’taki Dolby Theatre’da düzenlenen görkemli bir törenin ardından 87’inci Oscar Ödülleri sahiplerinin kucağında eve giderken, geceye en iyi film ve en iyi yönetmen dahil dört dalda ödül alan Birdman damga vurdu. Sunuculuğunu Neil Patrick Harris’in yaptığı törende Alejandro González Iñárritu’nun yönettiği Birdman, hem Altın Küre’de hem de BAFTA’da en iyi film ödülünü almasıyla favori gösterilen Richard Linklater’in Boyhood filmini (Çocukluk) geride bıraktı. Iñárritu en iyi film ve en iyi yönetmen ödüllerini de kucaklarken, Boyhood en iyi görüntü yönetmeni ve en iyi orijinal senaryo ödülleri ile yetindi. Filmin yıldızlarından Patricia Arquette ise en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülünü aldı. J.K. Simmons da Whiplash’le en iyi yardımcı erkek oyuncu ödüllerini aldı.
Ünlü fizikçi Stephen Hawking’in hayatını konu olan The Theory of Everything’de Hawking rolüne bürünen Eddie Redmayne en iyi erkek oyuncu, alanın favorisi Julianne Moore ise Still Alice’deki rolüyle en iyi kadın oyuncu ödülünü kucakladı. Oscar şaşırtmadı Oscar ödülleri adaylarının büyük bir kısmı beyaz olduğu için ırkçı bir tutum takındığı eleştirileri ile başladı. ödül töreninin tek şaşırtan yanı ise bu sene yüksek gişe başarılı filmler yerine bağımsız filimler arasında Oscar almak için geçen kıran kırana rekabet oldu. Keskin Nişancı filmi yüksek gişe başarısına rağmen aradığını bulamadı. En çok adaylık alan filmler ise En İyi Film kategorisi dahil olmakla birlikte 9 adaylıkla Birdman ve Büyük Budapeşte Oteli oldu. Birdman gecenin kazananı oldu. Kadınlarla erkeklerin eşit olma vakti geldi de geçiyor Gecede En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu rolüyle Oscar almaya hak kazanan Patricia Arquette, sahnede cinsiyet eşitliği için konuşma
yaptı. Arquette’in konuşması Meryl Streep ve Jennifer Lopez başta olmak üzere tüm salondan büyük alkış topladı. Arquette konuşmasına “Hepimiz eşit haklar için savaştık. Artık bizim de eşit gelirler kazanma vaktimiz geldi de geçiyor” diyerek başladı ve özellikle kadınlardan yoğun destek aldı. Sahne klasikleri Ünlü oyuncular sahnedeki sunumları ile Oscar klasiklerini yaşatmaya devam etti. Sahnede birbirini kızdıran oyunculardan, aşırılıkları ile kendine güldüren sanatçılara kadar yok yoktu. Ah nerde eski Oscarlar Sinema endüstrisi için en önemli ödüllerden biri olan Oscarlar artık eskisi kadar beklenir olmadığını bir kez daha gösterdi. Sinema filmleri için Oscar almak bir kriter olmaktan çıkmışa benziyor. Her yıl ödüllerin alternatif eleştirel yapımlardan çok, egemen sinema algısını besleyen yapımlara verilmesi seyircilerin Oscar’dan bir beklentisi kalmamasının en önemli, nedeni. Seyirciler artık, kendini çirkinleri görmek istiyor.
Ve kazanan: Birdman
Başrolde Micheal Keaton’ı seyredeceğimiz filmde ünlü aktöre Edward Norton, Naomi Watts, Zach Galifianakis, Andrea Riseborough ve Emma Stone eşlik ediyor. Kara komedi türündeki bu film, Paramparça Aşklar Köpekler (2000), 21 Gram (2003), Babil (2006), Beautiful(2010) gibi farklı yapımlarla karşımıza çıkmış olan Meksikalı sinemacı Alejandro G. Iñárritu’nun imzasını taşıyor. Oscar’da aday olduğu alanlardaki ödülleri silip süpüren film, “Birdman” adlı süper kahraman filmleri serisiyle ünlenen oyuncu Riggan’ın Broadway’de kendi yönettiği ve başrolünde yer aldığı oyunun son hazırlıkları ile başlıyor. Oyunun beklenin aksine olumlu tepkiler alması, Oscar aldıracak kadar keyifli bir serüvene dönüşüyor.
AKP, AKM’yi fiilen yıkıyor
Yedi yıldır kapalı, camları kırık, atıl bir halde hâlâ onarılmayı bekleyen İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nin içindeki pek çok önemli teknik aksam ve diğer eşyaların ikinci elcilere, hurdacılarda satıldığı ortaya çıktı. 7 yıldır içi boş olan AKM, sözde restore edebileceği bahanesi ile kullanıma kapanmıştı, içinin de bu dönem
boşaltıldığı söyleniyor. Gezi Direniş boyunca polise karakolluk yapan binanın aslında AKP’nin yine ranta açmak istediği ortaya çıkmıştı. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın AKM için ayrılan 75 milyon TL’lik bütçeyi bakanlığa hangi gerekçeyle aktarmadığı da bilinmiyor. KÜLTÜR-SANAT
Mommy Yönetmen: Xavier Dolan Oyuncular: Viviane Pascal, Antoine-Olivier Pilon Tür: Dram
Diane Després üç yıl önce kocasını kaybetmiş, tek oğluyla hayatta ayakları üstünde duran 48 yaşında bir kadındır. Diane’ye, hiperaktivite bozukluğu olan oğlu ile ilgili sadece iki seçenek sunulur. Oğluna ya kendisi bakacak ya da ıslahevine gönderecektir. İkinci seçenek Diane için imkansızdır ve bu nedenle çocuğuna tek başına bakması gerekecektir...
Sihirli Orman Yönetmen: Rob Marshall Oyuncular: Meryl Streep, James Corden Tür: Müzikal, Macera
Grimm Kardeşler’in yaratmış olduğu klasik karakterleri daha farklı bir tarzda karşımıza çıkaran Sihirli Orman; masalların tonunu yansıtan görsel atmosferi, müzikal türüyle aynı potada eriterek beyazperdeye taşıyor. Kırmızı Başlıklı Kız, Sindrella, Rapunzel gibi karakterler, kendi masallarından çıkıp, aynı masalın kahramanı olurak yeni serüvenlere atılıyor.
Keskin Nişancı Yönetmen: Clint Eastwood Oyuncular: Bradlex Cooper, Sienna Miller TÜR: Biyografik, Savaş Filmi, Dram
Spoiler değil, diziyi istiyoruz
Game of Thrones (Taht Oyunları) dizisinin ve kitaplarının yazarı George R.R. Martin, Buz ve Ateşin Şarkısı kitabında aslında ölmeyen bazı karakterlerin, dizinin 5. sezonunda öleceğini açıkladı. Writers Guild West Ödülleri sırasında konuşan George R. R. Martin “Kitapta ölmeyen kişiler bu sezon dizide ölecek. Bu sezon Taht
Cem Gelinoğlu’nun yaratmış olduğu Ali Kundilli karakteri, modern hayat şartlarını, sigortalı ve sabit bir iş olanağını reddeden, sürekli olarak kendi projelerini üreten ve günün birinde bi projelerinin birileri tarafından keşfedileceğine inanan bir mucittir. Kundilli’nin komedi dolu maceraları, özellikle yerli yapım sevenler için bu hafta vizyonda.
Oyunları’nın okuyucuları bir hayli üzülecek. Herkes tetikte olsun. David ve D.B. benden de kana susamış haldeler” dedi. Game of Thrones dizisinin 5. sezonu 12 Nisan’da HBO kanalında başlayacak. Dizinin fragmanları bile izlenme rekorları kırarken, seyircide artık sabır kalmadı. Çoktan kitapları devirenler nefeslerini tuttu diziyi bekliyor. KÜLTÜR-SANAT
Cesur bir asker olarak tanınan Chris Kyle, yoğun savaş ortamının hüküm sürdüğü Irak’a silah arkadaşlarını korumak için gönderilir. Kyle gerçekten keskin bir nişancıdır ve atışlarıyla savaş alanında pek çok hayatı kurtarır. Pek çok eleştirmence, Eastwood’un yapabileceğinin altında bulunan film, savaş filmleri sevenler için iyi bir tercih olabilir.
HAFTANIN AJANDASI Sinemanın karanlık yüzü!
Eivind Aarset, İstanbul’da
Anadolu’da Kadının İzi
İstanbul Modern Sinema, 6 Şubat- 8 Mart tarihleri arasında ‘Gotik: Sinemanın Karanlık Yüreği’ başlıklı programla, en karanlık arzu ve korkularımızla beslenen gotik hikayelerinden bir seçki sunuyor. gotik hikayelerden bir seçki sunuyor. Sinema severlere duyurulur.
Norveçli gitarist Eivind Aarset, Akbank Sanat’ta sahne alacak. Farklı müzik türlerini barındıran kendine has bir müzik vizyonuna sahip sanatçı, 26 Şubat’ta izleyiciyle buluşacak. Dünyaca ünlü müzisyenlerle çalışan gitarist farklı albümlerindeki sevilen çalışmalarını seslendirecek.
Asmalımescit’te yer alan Adahan İstanbul’da 27 Şubat’ta açılacak Veliye Martı’nın, Anadolu’da Kadının İzi sergisi, Ana tanrıça heykelciklerinden kilim motiflerine, Anadolu kadınının binlerce yıllık öyküsünü kumaşlar üzerine taşıyor. Kadınlar tarafından yapılan eserler sizlerle.
ww
Peynirli yumurta ve Başbakan Geçtiğimiz haftalarda Başbakan Ahmet Davutoğlu oldukça samimi açıklamalarda bulundu. Ev ve aile yaşamından söz eden Ahmet Davutoğlu şöyle söyledi;
“çocuklarla bir araya geldiğimizde, baba ne olur peynirli yumurta yap derler ben de 3-4 peyniri karıştırarak çok iyi peynirli yumurta yaparım” dedi. toplum
Bende Sümeyye’yim beni de vur
Geçtiğimiz hafta bazı gazetelerin manşetlerinde ilginç mi ilginç bir haber yer aldı. Habere göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’a yönelik suikast girişimi planlanmıştı. Üstelik haberin dayandığı kaynağın Chp Milletvekili Umut Oran ve Twitter’daki Fuat Avni hesabını yönettiği söylenen Emre Uslu arasında geçen mesajlaşmalar olduğu iddia edildi. TOPLUM birsen kaplanseren
Star, Akşam ve Güneş gazeteleri geçen haftayı büyük bir gazetecilik başarısına imza atarak kapattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’a suikast düzenleneceği iddiasıyla ilgili bir haber yayınlayan gazeteler herkese gazetecilik nasıl yapılırmış göstermiş oldular. Deli, kuyu, taş ve akıllılar Söz konusu haberler büyük yankı uyandırdı. Öyle ki burada insanların aklına, bir deli kuyuya bir taş atmış kırk akıllı çıkaramamış, atasözü gelmiştir desek yanlış olmaz herhalde. Twitter’da bende Sümeyye’yim beni de vur, diye bir etiket bile açıldı. Hatta ve hatta bu etiket en çok konuşulanlar arasına bile girdi. Tabi ki Sümeyye Erdoğan’a sevgisini ve bu olaya duydukları kini ve öfkeyi yazmak isteyen çok sayıda insan olması kimseyi şaşırtmamıştır ve tabi ki olayla dalga geçenlerin sayısı da azımsanacak gibi
18SORU Tulya Çavuşoğlu öğrenci - istanbul
1. En sevdiğiniz erdem? Sevgi 2. Başlıca özelliğiniz? Rahatlığım 3. Mutluluk nedir? Birini mutlu ettiğimi görmek 4. Mutsuzluk nedir? Her alanda yalnızlık 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Bir şeylerin benden gizlenmesi 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Önyargı 7. En sevmediğiniz şey? Haksızlık, empati kuramama 8. En sevmediğiniz kişiler? Sevgisiz insanlar 9. En sevdiğiniz iş? Fotoğraf çekmek 10. En sevdiğiniz şair? Edip Cansever 11. En sevdiğiniz yazar? Tezer Özlü, Pınar Selek 12. Kahramanınız? Şükrü 13. Kadın kahramanınız? Janis Joplin 14. En sevdiğiniz çiçek? Nergis 15. En sevdiğiniz renk? Yeşil 16. En sevdiğiniz yemek? Etli ekmek 17. En sevdiğiniz düstur? John Lennon - imagine 18. En sevdiğiniz söz? Bir tek kalbin kırılmasını önleyebilirsem eğer, bir yaşamdan acıyı alabilirsem ya da bir acıyı hafifletebilirsem, bir ardıç kuşunu yeniden yuvasına koyabilirsem boşuna yaşamış olmayacağım
değildi. Capsler mi yapılmadı Zaytung haberi mi yapılmadı her şeyden nasibini aldı suikast haberleri. Ciddiyet lütfen! Gelelim deyim yerindeyse işin ciddi olan kısmına gerçi ne kadar ciddiyeti kalmıştır o da bilinmez ama, olayın yargı boyutundan bahsediyoruz. Evet yanlış değil tam olarak bu haberleri ihbar kabul eden Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Soruşturma Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Bürosunca takip edilecek. Paralel evrende neler oluyor? Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı açıklamada paralel evren pardon paralel çetenin kendisini ve ailesini ölümle tehdit ettiğini söyledi. Tabi ki bu sözleri de yargı tarafından delil olarak kabul edildi. Peki paralel evrende neler oluyor? Oradan bütün bunlara yanıt gelecek mi? Gelecekse ne gelecek? Yine bir beddua seremonisiyle mi karşı karşıya
kalacağız? soruları da akıllarda öylece duruyor. Bakalım günler ne gösterecek bekleyip göreceğiz, aynı arkası yarın dizisi gibi. Arınç meselesi Bütün bunlardan sonra akla başka bir suikast iddiası daha geldi. 2009 yılında Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a da suikast yapılacağı iddia edilmişti. Hatırlarsanız bu yüzden polis Seferberlik Tetkik Kuruluna girerek önemli kozmik bilgilere sahip olmuştu.
Başbakan Davutoğlu’ndan zihinleri açan açıklama
Geçtiğimiz günlerde Başbakan Ahmet Davutoğlu Anadolu Yayın Platformu toplantısında bir konuşma gerçekleştirdi. Konuşmasında çözüm sürecine değinen Davutoğlu aynı zamanda kalabalığa çok aydınlatan sözler de sarf etti. Molotof kokteylinin içeriğinden bahseden Davutoğlu, molotof kokteylinin aslında bir içecek olmadığını, kokteyl kelimesinin kimseyi yanıltmaması gerektiğini söyledi. İnsanların kafalarındaki soru işaretlerini tümüyle gideren Davutoğlu molotof kokteylinin aslında yakmak için üretilmiş olduğunu söyleyerek meraklı zihinleri bilgileriyle aydınlattı. Bu sözleriyle insanları molotof kokteylini içmeleri halinde doğabilecek ciddi sorunlardan kurtardığı için insanlık minnettar durumda. toplum
Aday olmak için ya kavuk, ya sarık
Şanslı maymun
Hindistan’da biri Hindu biri de Müslüman olan çift evliliklerine aileleri onay vermediği için miraslarını maymunları Chunmun’a bıraktı. Chunmun’u almadan önce uzun süre yalnız olduklarını belirten çift, onu aldıktan sonra işlerinin düzeldiğini belirtti. Çift Chunmun için pahalı bir evlilik töreni de düzenlemiş.
104 tavşan Metroseksüel Kim Jong-Un
Kuzey Kore’nin diktatörü Kim Jong-Un, gündemden düşmüyor. Daha önce eniştesini yolsuzluk yaptığı gerekçesiyle feci bir şekilde idam ettiren Kim JongUn son olarak The İnterview filmiyle gündeme gelmişti, filmde kendisine suikast girişimi kurgusuna yer verilmiş, haliyle kendisi çok sinirlenmişti. Filmin galası tehditler yüzünden ipta edildi. Bu durum Amerika ve Kuzey Kore arasında gerilime yol açtı. Her neyse biz gelelim esas konuya yani Kim Jong-Un yeni saç modeline. Takdir edersiniz ki kendisi saçları konusunda çok hassas. Yeni modeli de saçlarına ne kadar özen gösterdiğinin bir göstergesi . Daha önce alnına düşen perçemli modeli tercih ederken bu sefer tam tersi saçlarını yukarı doğru kaldırmış. Bu kadar bakımlı olması saçlarını ve kaşlarını şekilden şekile sokması akla bir zamanların metroseksüel erkeklerini getiriyor. Kim Jong-Un’a metroseksüel desek yanlış olmaz. toplum
Almanya’da bir apartman dairesinde 104 tane tavşan bulundu. Olay Almanya’nın Stuttgart kentinde küçük bir apartman dairesine başka bir olay için giden polislerin ağır bir kokuyla karşılaşmaları sonucu tesadüfen ortaya çıktı. Eve giren polisler 48 yaşındaki kadını tam 104 tavşanla birlikte yaşarken buldular.
Tuhaf yaratık Avusturalya’da tuhaf bir yaratık bulundu. Avustralya’da 30 yıldır balıkçılık yapan Garry Warrick daha önce hiç karşılaşmadığı bir olayla karşılaştı. Balıkçının ağlarına iki tane ağzı olan bir balık takıldı. İki ağzın da aynı anda hareket ettiğini söyleyen balıkçı daha önce hiç böyle bir şey görmedim dedi.
Kardan gelin Ülkemiz geçtiğimiz haftayı karın etkisinde geçirdi. Kar ülkede ilginç manzaraların ortaya çıkmasına da sebep oldu. Bunlardan biri de yaptığı kardan gelinle dünya evine giren daha doğrusu girmeye çalışan Ertan K. oldu. Yarım metreyi bulan karda işine gidemeyen Ertan K. can sıkıntısından olsa gerek kardan gelin yaptı. Yaptığı kardan geline duvak bile taktı bununla da kalmayıp iki metrelik altın zincir taktı. Kardan gelini öpmeye çalışan ve oldukça zorlanan Ertan K. çektiği video ile bunu herkesle paylaştı. toplum