Yarın186

Page 1

Sendika’nın ve AKP’nin saldırılarına rağmen

Renault fabrikasında Türk Metal’den istifa etmeye başlayan işçilerden 16’sı işten çıkarıldı, işçiler üretimi durdurarak direnişe geçti. Direniş birkaç saat içerisinde sonuç verdi, atılan işçiler işe geri alındı.

Bursa’da metal işçisi direnişi kazandı

Bursa’da Renault, Mako, Coşkunöz gibi fabrikalarda çalışan metal işçilerinin, toplu sözleşme sürecinde Bosch’ta verilen ücret zammının altında bir zamma zorlanmasına karşı çıkarak başlattığı

eylem sürecinde Türk Metal ve fabrika patronlarına verdiği süre sona erdi. Organize Sanayi Bölgesi’nde bir araya gelen metal işçileri Türk Metal’den istifa etmek için harekete geçti. emek 09

Zeki Alasya hayatını kaybetti

Güzel günlerin habercisi...

12 Mayıs 2015 Salı Sayı: 186 l

l

Sanatçı Zeki Alasya, 72 yaşında hayatını kaybetti. Yıllardır Zeki Alasya ile aynı sahneyi paylaşan Metin Akpınar ölümü ardından “Yarım gitti, canım gitti” sözleri ile sevenlerin hüznüne tercüman oldu. Sanatçı Pazar Zincirlikuyu mezarlığına defnedildi. kültür sanat 15

1 TL www.yarinhaber.net l

soma'yı unutmayacagız Soma katliamının üzerinden 1 yıl geçti, ne katilleri, ne katilleri koruyanları, ne de ailelerin çığlıklarını unutmayacağız

Soma’da insanların göz göre göre ölüme gönderilmesinin üzerinden bir yıl geçti. Türkiye tarihinin en büyük işçi ölümlerinden olan Soma elbette ki unutulmadı. Soma’yla birlikte unutulmayan şeyler de var: Madenden çıkarılan işçiler sedyeyi kirletmemek için botlarını çıkarmak isterken, ölüm Bakanı Taner Yıldız iki gündür aynı gömleği giydiğinden, dert yandı, Erdoğan, katliamı “olağan” buldu. 301 işçinin öldüğü bu faciada halkın öfkesi bilendi, mücadelesi güçlendi. Şimdi aileler çıktıkları her meydandan AKP’ye bağırıyorlar bağırıyorlar; “Erdoğan’a oy yok!”. güncel 03

Eylemler sürüyor

İran Ferinaz için ayakta İran’da devletin kadınlara yönelik cinayetlerinin sonuncusu Ferinaz oldu. İran’ın Kürt kenti Mahabad’da İtlaat elemanlarının tecavüz girişimi sonrası 4. kattan düşerek ölen Ferinaz Hosravani’nin ölümü sonrası ülkede isyan çıktı. dünya 13

Erzurum’da Oltu Kömür İşletmesinde 267 işçi 5 ay kaçak çalıştırıldı. Ocağa devlet gözetmenlik yaptı. Valilik duruma göz yumduğu için Erzurum’lu eski İçişleri Bakanı Efkan Ala’ya başvuran işçilere, Ala: “Patronun dediğini yapın” dedi. emek 09

İstifa etmeyen ölüm bakanlarını UNUTMAYACAĞIZ

Madencilere atılan son tekmeyi UNUTMAYACAĞIZ

Madencilerin çamurlu çizmelerini UNUTTURMAYACAĞIZ

Erdal Eren, Cemil Kırbayır, Hayrettin Eren ve daha nice canın sorumlusu...

Kenan Evren’i kötü bilirdik 12 Eylül darbesinin mimarı Kenan Evren 98 yaşına kadar neden olduğu binlerce acının ve suçun hesabını vermeden öldü. Berfo Ana, oğlu Cemil Kırbayır’ın kemiklerini ararken, Kenan Evren’inde gelip hesap vermesini istemişti. Fakat durumu GATA’da yatarken ağır olan Evren, 9 Mayıs’ta öldü. güncel 02

Bakan Efkan Ala;

Yeni Soma olsun istiyor

Maden katliamını “olağan” bulanları UNUTMAYACAĞIZ

Esas Mesele’de bu hafta: Gezici Araştırma Şirketi sahibi Murat Gezici

400 vekil hayal ötesi

Gezi Araştırma şirketi sahibi Murat Gezici ile yaptıkları araştırmaları, istatistikleri, genel seçimleri ve genel seçimlerden sonra Türkiye’de oluşacak havayı değerlendirdik. esas mesele 12

Manifesto bugüne ışık tutacak Marx ve Engels’in Komünist Manifesto’su, Parti Okulu ile bugüneışık tutacak. güncel 02

Aforizmatikler

HAKAN ÖZTÜRK Yendiğimizin resmidir

SİBEL UZUN Darbeci generalin ölümü

AKIN BİRDAL Sınıf mücadelesi her yerde

CEM KAPTANOĞLU Ayşenur İslam’a tavsiyeler

GÜLSÜM KAV Anlatayım, ispatları var

FADİK TEMİZYÜREK

04

Aklın yolu 05

Uyanış 06

Cansuyu 07

Jendin 08

Ana fikir 09

Hakikat


GUNCEL

02

12 Mayıs 2015

İyi bilmiyoruz, hakkımızı helal etmiyoruz

Kenan Evren, hesap veremeden öldü

Türkiye Trans cinayetlerinde birinci

Avrupa trans ağı Transgender Europe’un bugün yayımlanan raporuna göre Türkiye, 2008 ile 2014 yılları arasında bildirilen 37 trans cinayetiyle Avrupa’da birinci dünyada ise en fazla trans cinayeti işlenen 9’uncu ülke. 689 trans cinayetiyle Brezilya ilk sırada yer aldı. Ayrıca Türkiye Trans Hakları Avrupa İndeksi’ndeki 22 kriterden yalnızca dördünü sağlıyor. GÜNCEL

AKP’den oy için kahvaltısı Bartın’da AKP’den iki vekil adayının öğrenci velileri ve okul yönetimi ile birlikte kahvaltılı toplantıda bir araya gelmesi tepki çekti. AKP Bartın birinci sıra adayı Yılmaz Tunç ile ikinci sıra adayı Mustafa Yelkenci, Bartın İl Milli Eğitim Müdürü’nün koordinatörlüğünde düzenlenen kahvaltılı toplantıda aile birliği üyeleriyle buluştu. GÜNCEL

12 Eylül darbesi ile halkın üzerinde derin acılar bırakan Kenan Evren 98 yaşına kadar neden olduğu binlerce acının ve suçun hesabını vermeden öldü. Berfo Ana, oğlu Cemil Kırbayır’ın kemiklerini ararken 12 Eylül davalarına gelrken, Kenan Evren’inde gelip hesap vermesini istemişti. Fakat durumu GATA’da yatarken ağır olan Evren, 9 Mayıs’ta öldü. güncel nida ateş

Türkiye’de demokrasi mücadelesinin en önemli simgesi belki de Berfo Ana 105 yaşına rağmen son nefesini verene kadar bilinçli bir şekilde mücadelesini yürüttü. 12 Eylül darbesiyle faili meçhul bir şekilde kaybedilen yakınlarının hesabını her hafta Galatsaray Meydanı’ndan soran Cumartesi Anneleri’nden gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır’ın annesi Berfo Ana Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın yargılanma süreçlerinin başlamasıyla diğer kayıp yakınları ile birlikte 100 yaşını geçmesine rağmen her mahkemede hesap sordu. İlk duruşmada “karıştır, barıştır” 12 Eylül Davası’nın 4 Nisan günü görülen ilk duruşmasına Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya sağlık sorunlarını bahane ederek katılmamıştı. Ama gözaltında öldürüldüğü TBMM raporları ile kanıtlanan Cemil Kırbayır’ın 104 yaşındaki annesi Berfo Ana duruşmaya geldi. 12 Eylül döneminde işkence görenler, gözaltında kaybedilenlerin yakınları davaya müdahale talebinde bulundu. 12 Eylül’de mağdur oldukları iddiası ile davaya katılmak isteyen MHP’lilerle devrimcilerin aynı sıralarda karışık bir şekilde

oturtulmak istenmesi ise akla yine 12 Eylül döneminde izlenen “Karıştır barıştır” politikası ile devrimciler ve faşistlerin aynı koğuşa konulmasını getirdi. Duruşmada Kenan Evren’in ve Tahsin Şahinkaya’nın avukatlarının, mahkemenin görevsizliğine dair karar vermesi talebi reddedildi.

dahillerin taleplerinin dinlendiği duruşmada konuşan Berfo Ana, Kenan Evren’e mahkemeye gelip hesap vermesini istedi. 12 Eylül Darbesi döneminde idam edilen Erdal Eren, Veysel Güney, Serdar Soyergin, Necati Vardar, Ramazan Yukarıgöz ve Mustafa Özenç’in ailelerinin müdahale talepleri kabul edildi.

lunan Tahsin Şahinkaya’ya sesli ve görüntülü sistemle bağlandı. Darbeci Evren ve Şahinkaya, yataklarında yarı yatar vaziyette duruşmayı takip etti. Duruşmada görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı, mahkemenin asıl savcısının izinli olması nedeniyle dosyanın iki gün önce kendisine gönderildiğini, kapsamlı olması dolayısıyla İki duruşmada da “hastalar” dosyayı yetirince inceleyemediği 11 Mayıs günü yapılan ikinci du- Mahkeme salonu eylem alanına bahanesiyle daha önce verilen göruşmaya Kenan Evren ve Tahsin döndü rüşe katılıp katılmadığı konusunda Şahinkaya yine katılmadı. İlk du- Duruşmaya Ankara GATA’da bu- süre tanınmasını istedi. Avukatlar, ruşmada istenen Adli Tıp raporu, lunan 12 Eylül darbecileri Kenan aileler ve davayı takip edenler tepki ikinci duruşmaya da gelmedi. Mü- Evren ile İstanbul GATA’da bu- gösterdi.

Parti Okulu fikri örgütlemek için yola devam ediyor

Zabıtadan esnafa öldüresiye dayak

Saat 12 sularında bir grup zabıta ile seyyar satıcı arasında tartışma çıktı. Tartışma sırasında bir zabıta kayarak düşünce iki grup kavgaya tutuştu. Bunun üzerine zabıtalar ekip arkadaşlarını çağırdı. İddiaya göre araçlardan inen 50 civarında zabıta görevlisi, ellerindeki sopalarla beş kadar seyyar satıcıyı dövd zabıta görevlisi, ellerindeki sopalarla beş kadar seyyar satıcıyı dövdü. GÜNCEL

12 mayıs salı 2015

sayı: 186

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler

tasarım

elif karan Birsen Kaplanseren burcu karefil Can Çoksöyler Ece Berfin Karagöz Fatma çakır nida ateş Oğuzhan Özkan onur toper Osman Erdem Özgün Başak Melih erdem Rıfat Çapar Sait Bağış sıla gemicioğlu

yusuf yasin yakşi fikriye yılmaz

dağıtım imtiyaz sahibi sorumlu yazı işleri müdürü Yönetim adresi

basıldığı yer

osman erdem fadik temizyürek Tel: 0536 698 9397 ışıl kurt Ergenekon Mah. Tay Sok. No:4 Osmanbey / İstanbul Arslan Güneydoğu Gaz. Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Akçaburgaz Mah. Hadımköy Yolu San1 Bulvarı 169. Sokak No: 6 Kıraç / Esenyurt / İstanbul 02128861795

6 aylık abonelik: 40 tl

1 yıllık abonelik: 80 tl

SANEM DENİZ KURAL adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: TR28 0001 0006 1557 7226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: TR34 0006 4000 0016 2002 4659 88

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: TR90 0006 2000 0310 0006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: TR57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/88735111 ıban:TR38 0006 7010 0000 0088 7351 11

Emekçi Hareket Partisi, Parti Okulu’nda fikrin örgütlenmesi için önüne koyduğu faaliyetleri gerçekleştirmeye devam ediyor. Parti’nin İnşaası kitabını okuyan Parti üye ve dostları sunumunu bitirdi. Ardından Komünist Manifesto, Sosyalist Feminist Proje ve Az Gelişmişlik Sürecinde Türkiye kitapları okunmaya başladı. Kitapların sunumlarını yapmak için tarihler beirlendi. Komünist Manifesto’nun ilk sunumu İstanbul’da, 2. sunumu ise Eskişehir’de Emre Öztürk’ün anlatımıyla gerçekleşecek. Karl Marx ve Friedrich Engels’in yazdığı Manifesto, Komünist Parti’nin programını belirliyor. Emekçi Hareket Partili kadınlar ve

kadın dostların ilk sunumunu gerçekleştirdiği Sosyalist Feminist Proje’nin 2. sunumu ise 22 Mayıs günü gerçekleşecek. Sosyalist Feminist Proje kitabının sunumunda görevli anlatıcılarda olacak ve onlarda kitabın bölümlerini anlatacaklar. 21 Haziran günü ise Az Gelişmişlik SürecindeTürkiye kitabının sunumu Emekçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sibel Uzun’un anlatımıyla İstanbul’da gerçekleşecek. Üç ciltte tamamlanacak olan ve Türkiye üzerine yapılan en geniş araştırma olarak kabul ediliyor. Parti’nin iki haftada bir yaptığı Marx’ın ölümsüz eseri Kapital ise yine Gülsüm Kav’ın anlatımıyla gerçekleşecek.GÜNCEL

Patlamanın ardından 2 yıl geçti

2013 yılı 11 mayıs’ta Reyhanlı’da bomba yüklü 2 aracın patlaması sonucu şehir kana bulanmıştı. Patlamanın sonucunda 45 kişinin yaşamını yitirdiği, 15 kişinin de yaralandığı açıklanmıştı. Reyhanlı’ya getirilen yayın yasağı sebebiyle olup bitenler basından ve halktan skalanmıştı. Herkesin aklına kazınan şey ise o zamanlar

İçişleri Bakanı olan Davutoğlu’nun sırıtarak Reyhanlı’daki patlamayı, hayatını kaybedenleri ve yaralananları anlatması oldu.Reyhanlı’da bugün birçok anma etkinliği yapılırken patlamanın yaşandığı yere giden Hatay halkı “Satan sen olunca, patlamalar bitmez” yazılı pankartla AKP Hükümetine olan öfkelerini dile getirdi. GÜNCEL

“Ermeni Soykırımı’’ sansürü

56. Uluslararası Venedik Bienali’nde, Venedik Türkiye Pavyonu için hazırlanan katalog, Hrant Dink’in eşi Rakel Dink’in yazısı nedeniyle açılışta dağıtılmadı. Dışişleri ve Kültür bakanlıkları ile bazı sponsor kuruluşlar, içinde ‘Ermeni Soykırımı’ geçtiği için kataloğun dağıtılmamasını sağladı. Serginin 7 Mayıs’taki açı-

lışında dağıtılması öngörülen kataloğunda Hrant Dink’in eşi Rakel Dink’in imzasıyla kayda geçen ‘Ermeni Soykırımı’ ifadesi nedeniyle, sergiye himaye eden Türk Dışişleri Bakanlığı ile Kültür Bakanlığı ve Türkiye Pavyonu’na destek veren katılımcılardan bazıları “rahatsızlıklarını dile getirerek” yayının dağıtılmamasını sağladı. GÜNCEL


GUNCEL

03

12 Mayıs 2015

Soma katliamının üzerinden 1 yıl geçti, ne katilleri, ne katilleri koruyanları, ne de ailelerin çığlıklarını unutmayacağız

Soma’yı unutmayacağız

Kenan Evren’i nasıl bilirdiniz? Burhan Kuzu Anayasa Komisyonu Başkanı

En önemli icraatı...

Maden katliamını “olağan” bulanları UNUTMAYACAĞIZ

7. Cumhurbaşkanı Evren vefat etti. Yaptığı en önemli icraatı, din kültürü ve ahlak dersini ilk ve orta öğretimde zorunlu ders saymasıdır. Can Ersoy EHP MK üyesi

Cenazesine kimse katılmayacak Kenan Evren 12 Eylül kayıplarının faili. Yargılaması göstermelik yapıldığı için hesap vermeden öldü. Ama düzen partilerinin cenazesine katılmadığı biri olarak tarihe geçti.

Soma’da 301 işçinin ölümünün üzerinden bir sene geçti. AKP’nin her hesabı işçi sınıfının öfkesini ve mücadelesini büyütürken, ölen işçilerin hesabının şimdi aileleri soruyor. Aileler çıktıkları her yerden bağırıyorlar; “Erdoğan’a oy yok!” güncel burcu karefil

kaybettiği için suçlanması karşımıza bir kez daha çıktı. 10 Mayıs’ta Soma’da ölen işçileri anmak ve sınıf dayanışmasını göstermek için bir miting gerçekleştirildi. Soma’da ölen işçi ailelerinin birbirlerine kenetlenerek verdiği mücadele davanın katiller için çok da kolay olmayacağını bir kez daha gösterdi. Aileler konuşmalarında “En aşağıdan en yukarıya, Tayyip Erdoğan’a kadar bütün katiller yargılanana kadar mücadele edeceğiz” derken kürsüden de avazları çıktığı kadar bağırdılar; Erdoğan’a oy yok!

Soma’da insanların göz göre göre ölüme gönderilmesinin üzerinden bir yıl geçti. Türkiye tarihinin en büyük işçi ölümlerinden olan Soma elbette ki unutulmadı. Soma’yla birlikte unutulmayan şeyler de vardı. Madenden çıkarılan işçiler sedyeyi kirletmemek için botlarını çıkarmak isterken, ölüm Bakanı Taner Yıldız iki gündür aynı gömleği giydiğinden, bir simitle karnını doyurmak zorunda kaldığından dert yandı. 301 işçinin öldüğü bu faciada halkın öfkesi bilendi, mücadelesi güçlendi. İnsanlar Erdoğan’ın korkması omuz omuza mücadelelerine gereken sınıfın öfkesidir devam ediyorlar. Erdoğan’ın iktidarda olduğu tarih boyunca sebep olduğu Erdoğan’a oy yok! ölümlerin ardı arkası kesilSoma’da işçilerin ölümünden mezken Soma bu ölümlerin sorumlu maden patronlarının en büyüklerinden. Peki, sayargılanmasına yeni başlanır- dece Soma mı? Açıklanan ken davada hukuksuzluğun resmi rakamlara bakıldığında her türlü boyutu vardı. Ölen Türkiye’de her gün 3 veya 4 işçilerin aileleri davaya seçile- işçi hayatını kaybediyor. Kirek alınırken katiller ölen işçi- mi çalıştığı inşaat iskelesinden leri suçladı. İşçi ölümlerinde ve düşüyor, kiminin üzerine iş kadın cinayetlerinde en sık kar- makinesi devriliyor… İşçiler şılaşılan tablo olarak devletin patronların ve onu denetlemeçıkarmadığı yasalar, almadığı yen AKP Hükümeti’nin para önlemler yüzünden hayatını sevdasından, 20 liralık baret kaybeden insanların, hayatını alınmamasından hayatını kay-

bederken, canları bu kadar ucuz görülen emekçilerin davaları da örtülmeye çalışılıyor. Ama her zaman evdeki hesap çarşıya uymaz. AKP’nin yaptığı hiçbir hesap onu kurtarmaya yetmiyor. Madenden sağ çıkan işçiler “Yine olsa yine giderim, oraya inmek zorundayım” derken Erdoğan’ın düşündüğü gibi fakirler el etek öpmüyor. Kendi parasını kazanmak için öleceğini bildiği bir yere giden işçiler, elbette ki ne kendi davasını ne de madende ölen, omuzdaşlık yaptığı arkadaşlarının davasını mahşere bırakmayacaktır. Erdoğan’ın bilmesi gereken işte budur. Erdoğan’ın korkması gereken sınıfın öfkesi, kinidir. İşçi sınıfı Soma’yı unutmayacak, AKP’den hesabını soracaktır. Erdoğan kendi elleriyle hazırladığı sonundan daha fazla kaçamayacak. Soma’yı bizler de unutmayacağız. Öldürülen her işçi kardeşimiz, işçilerin verdiği mücadelede, zafere giden yolda bir adımdır. Bunun içindir ki Soma’nın hesabını genç, yaşlı, kadın, erkek tüm toplum soracaktır. Erdoğan işte o zaman küçümsediği işçi sınıfının öfkesinden kurtulamayacaktır.

Mikail Kırbayır Cemil Kırbayır’ın abisi

İstifa etmeyen ölüm bakanlarını UNUTMAYACAĞIZ

İnsanları asan bir diktatör İnsanlık suçu işlemiş bir faşist olarak bilirim. Kenan Evren yargısız infazları gerçekleştirmiş, 650 bin insanı zindanlara sokmuş, 50’sini asmış bir diktatör. İkbal Eren 12 Eylül kayıbı Hayrettin Eren’in ablası

İnsanlık suçu işledi

Evren’i diktatör, faşist, katil biliyorum. Darbe insanlık suçudur o da insalık suçu işledi. Yargılandı ama cezası onaylanmadı. Bizler hala 12 Eylül’ün acılarını çekiyoruz.

Madencilere atılan son tekmeyi UNUTMAYACAĞIZ

Muzaffer Yedigöl 12 Eylül kayıbı Nurettin Yedigöl’ün abisi

Cuntacı ve katildi

Kenan Evren cuntacı, darbeci ve katildir. Yuvaları dağıtan, insanlara işkenceler yapan zalim bir diktatördü Kenan Evren.

Celalettin Can 78’liler Derneği

Evren’i diktatör biliyorum Madencilerin çamurlu çizmelerini UNUTTURMAYACAĞIZ

301 işçinin hesabını sordular Birleşik Haziran Hareketi Soma’da 301 madencinin ölümünün yıl dönümünde ölen işçileri anmak ve başka işçiler ölmesin diye yürüdü. Bulunduğu illerden akın akın Soma’ya gelen Birleşik Haziran Hareketi, “Bu baretin altında görülmemiş bir hesap var” diyerek herkesi ölen işçilerin hesabını sormaya çağırdı. Birleşik Haziran Hareketi adına konuşan Erkan Baş “Bunun sorumlusu AKP’dir. Soma’yı unutmayacak unutturmayacağız. Haziran olarak bunun için buradayız. Sizin acınız ortak olacak, mücadelenizi büyüteceğiz” dedi. Birçok toplumsal olayda en önde olan ve “Bu memleket bizden sorulacak” şiarıyla yola çıkan Haziran, 13 Şubat’ta da il il olduğu her yerde, insanları şehir merkezlerine çağırarak Soma’nın hesabını sordu. GÜNCEL

Kenan Evren faşist, toplumu bir kalıba döken ve adına Atatürkçülük diyen bir diktatördür. O zamanlar muhalefeti bastırmak için faşist gerekiyordu, Evren de onlardan biridir. Sebla Arcan İnsan Hakları Derneği

İnsanlık suçlusu bilirdik İnsanlık suçlusu olarak, diktatör olarak bilirdik. Evren’i ölene kadar cezasızlıkla yaşatanları da insanlık suçlusu olarak biliyoruz. Darbe şu anki hükümetle hala yaşıyor. Pervin Buldan HDP Milletvekili

Tüm kayıplarımızın mimarı Kenan Evren 12 Eylül’ün mimarı ve Türkiye’de yaşanan tüm faili cinayetlerin, kayıplarımızın mimarı. Twitter hesabımdan da yazdığım gibi hesap vermeden öldüğüne çok üzüldüm.

AKP’nin işçiye bakış açısı

Sezgin Tanrıkulu CHP Milletvekli

AKP Hükümeti’nin iktidara geldiği günden beri yürüttüğü işçi düşmanı politikaları sebebiyle işçi ölümleri artıyor, işçiler insanlık dışı koşullarda yaşıyor. Yazmakla bitmez ama sizin için bazılarını derledik. Bakalım AKP Hükümeti’nin bugüne kadar basına yansıyan tutumları nelermiş? 2006- Erdoğan bir işçiye: Ananı da al git 2008- Tuzla tersanesinden eylem yapan işçilere Faruk Çelik: Ne eylemi yapıyorsunuz. Yeter, yatıyoruz tuzla, kalkıyoruz tuzla 2014- Soma’ya giden ölüm Bakan’ı Taner Yıldız 2 gündür aynı gömleği giydiğini

Ölen diktatörün nasıl anıldığından, bugün diktatörlüğe heveslenenler ders çıkarmalı. Kenan Evren’in koltuğuna heveslenen biri varsa, Evren’in ardından yazılanları iyi okusun derim.

söyledi 2014- Erdoğan Soma ziyaretinde kendini yuhalayan halktan kaçarken sığındığı markette bir kişiye tokat attı 2014- Başbakanlı Müşaviri Yusuf Yerken Soma’da ölen işçi yakınını tekmeledi 2015- Metal işçilerinin grevine “Milli güvenlik” gerekçesiyle yasak getirildi 2015- Davutoğlu, Taksim’e karanfil bırakabilirsiniz dedikten 1 gün sonra işçilere 1 Mayıs’ta polis saldırısı oldu, 300 kişi gözaltına alındı 2015- Erdoğan iş isteyen işçiye ‘sus nankör’ diyerek tepki gösterdi. GÜNCEL

Bugünün diktatörü ders çıkarsın

Kadri Gürsel yazar

Hesap vermeden öldü Üzgünüm çünkü Kenan Evren kötülüklerinin hesabını vermeden öldü. Uzun yaşayarak bu ülkeye kendisinden hesap sorma fırsatını da vermişti oysa.


GUNCEL

04

12 Mayıs 2015

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

Aforizmatikler

Ahmet Davutoğlu felaket bir burjuva siyasetçisine dönüştü. Hani derler ya, o eski halinden bile eser yok şimdi. İnsanda bu topraklardan ne kötü karakterler yetişiyor hissi uyandırıyor. Birisi konuşurken onun adına sen utanırsın, tam işte öyle. O sesini kalınlaştırma, önemli şeyler söyleyen ses tonu yaratma çabaları, çekilir gibi değil. Babasının kırkdört numara ayakkabısını giyip dolaşmaya çalışan bir çocuk gibi. Kendini yırtıp duruyor. Eskiden, bir akademisyen olarak çok şey biliyorum havası bile daha iyiydi. Kahvede konuşan en palavracı, en bencil, en kaba saba adama dönüştü. Ne kadar inançlı olduğunu anlatıyor. Haşmetli ecdadını ne kadar iyi bir devamcısı olduğunu iddia ediyor. Miting yaptığı Adana’da, Adanalıları mahcup edecek övgüler düzüp puan toplamaya çalışıyor. Ne yalan söyleyeyim gelmiş geçmiş en kaba adam olarak Tayyip bile bazen yanında normal ya da doğal kalıyor. Aslına bakarsanız hem Tayyip hem o dünyanın çivisinin çıktığının işaretleri halindeler. Bu ikisinden daha kötüsü Melih Gökçek olabilir herhalde. Onda sınır yok. * AKP’nin bu önemli kötü adamları resmen bütün bir toplumu zehirliyor. Elbette ki diyalektik ilişkinin hakkını verelim. Kötü ortamlardaki en kötü adam olarak iltifat görüp yönetici oluyorlar ve sonra toplumu daha beter hale getiriyorlar. Kurtlar Vadisi’ndeki o herif zaten muhteşem. Size sayamayacağım bütün dizi karakterleri muhteşem. Sevgili arkadaşlarım Poyraz diye bir var çolukla çocukla ilgileniyor, o bile muhteşem. Sizi temin ederim Anadolu, Trakya, Mezopotamya topraklarında muhteşem olmayan bir vatan evladı yok neredeyse. O kadar berbat işlenmiş muhteşem karakterler ki, bende sadece “böyle biri olmayayım kesinlikle ezilmiş bir olayım” duygusu uyandırıyorlar. Hepsi sürekli aforizmatik konuşuyor ve kendilerini övüyorlar. Bu konuşmaları kişi uzun süre dinlese kesinlikle cilt kanseri olur. Zaten kanserin artma sebebi de böyle konuşma tarzının yaygınlaşması bence. Hepsi ahlaksızlar gezegeninden dünyaya tepe üstü düşmüş vaziyetteler. Anneleri-babaları bunlara bir tane bile iyilerin olduğu güzel bir masal anlatmamış mı yahu? Bunlar hep masallardaki cani karakterle mi özdeşleştirmişler kendilerini?

Akdoğan’ın hayalleri AKP Dünyası

Yalçın Akdoğan bu hafta Malatya’da seçimlerden önce gündemle ilgili açıklamalarda bulundu. HDP’nin seçimlerde barajı geçmesiyle ilgili olarak ‘’Şimdi birileri diyor ki ’barajın altında kalırsak şöyle olur, böyle olur’ hiçbir şey de olmaz. Süper olur, çok güzel olur’’ açıklamasında bulunarak birkez daha partisinin fikir sözcülüğü görevini üstlendi. güncel melih erdem

Seçimlerden önce hem Başbakan hem de Cumhurbaşkanı tarafından ayrı ayrı mitinglerle propagandası yapılan AKP bir diğer koldan ön plandaki isimleriyle kendi seçim çalışmasını devam ettiriyor.Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, bu hafta Malatya’ya gitti ve katıldığı toplantıda gündemle ilgili açıklamalarda bulundu. Akdoğan’ın hedefinde HDP ve CHP vardı. Çözüm sürecine de değinen Akdoğan, sürekli ilerletmekten kaçındıkları süreçte önemli mesafelerin alındığını ifade etti.

HDP Barajı Geçemezse Süper Olur Akdoğan HDP’nin barajı geçme‘milli orduya kumpas’ mesi halinde Türkiye’deki demokhangi Türkiye’de ? rasinin zarar göreceği fikrini eleş7 Haziran 2015 seçimlerinin tirdi. HDP’li bazı vekillerin barajla diktatörlüklerini oluşturacakları ilgili açıklamalarına değinen Yalçın başkanlık için bir nevi ‘referanAkdoğan, “Şimdi birileri diyor ki dum’ niteliğinde olacağını ifade barajın altında kalırsak şöyle olur, eden Akdoğan, “Eski Türkiye’ye Kim bunlar? ” ifadelerini kullandı. yok. Derin devlet yapılanmalarına böyle olur. Hiçbir şey de olmaz. geri dönmek isteyenlerle Yeni Sorusunu kendi tamamlayan Ak- yeni Türkiye’de yer yok’’ açıklama- Süper olur, çok güzel olur” açıklaTürkiye’yi kurmak isteyenler ara- doğan “Kim bunlar? Darbeci, vesa- sında bulundu. Akdoğan daha ön- masında bulundu. Bu açıklamasıysında bir referandum olacak. Ama yetçi anlayış. AKP tekrar kazanırsa ce de ‘Eski Türkiye’nin’ darbeyle la Akdoğan birkez daha partisinin birileri daha önemsiyor. Onlar da bize yeni Türkiye’de ye yok diyor- yargılananları için “milli orduya barajı neden kaldırmadığını ifade hayat memat meselesi görüyor. lar. Evet, size yeni Türkiye’de yer kumpas’’ ifadesini kullanmıştı. etmiş oldu.

Demirtaş Davutoğlu’nu eleştirdi Demirtaş, partisinin Bingöl’de düzenlenen seçim mitinginde konuştu.Demirtaş AKP’nin ortadoğu politikalarını eleştirdi.Demirtaş AKP’nin Türkiye içinde uyguladığı faşist politikaları Ortadoğu’ya yansıttığını belirterek ”Suriye’deki kardeşlerimizin bizden talepleri orada savaşı körüklemek değil, oradaki herkesin yanında olmaktır. Ama AKP taraf tutmuştur,

hakanozturk17@gmail.com

orada akan kanın artmasına buradan gönderdiği silahlarla, TIR’lar dolusu IŞİD, El Nusra, El Kaide’ye gönderdiği silahlarla kanın akmasına vesile olmuştur’’ açıklamasında bulundu. Konuşmasında Davutoğlu’nu da hedef alan Demirtaş Davutoğlu’nun miting meydanlarında yaptığı yalan açıklama ve iftiraları eleştirdi. GÜNCEL

Erdoğan’ın tutumuyla sözleri uyuşmuyor

* Olay bizim sola kadar sirayet etmiş durumda. Tevazu diye bir kavram artık kullanımda yok. Herkes çok önemli ve her an çok önemli bir iddiada bulunuyor. İddia daha çok, o kritik an geldiğinde fevkalade cesaretli olunacağına dair. Kesinlikle dilerim ki her zaman cesur olunsun ama sürekli bundan bahsetmek şart değil. Dizlerdeki karakterlerin solcu olanı da daha çekilir olmuyor maalesef. Aramızda olabilecek siyasal tartışmalar ayrı ama bu konuda Selahattin Demirtaş’ı ayrı tutuyorum. Mütevazı olmak, esprilerle konuşmak onu çok kıymetli hale getiriyor. O yüksek perdeden değil normal bir ses tonuyla hitap ediyor ve çok iyi yapıyor. Tarzına çok önemli biri olma havası katmaya çalışmıyor. Bu konuları ele alırken, sevgili arkadaşım Alper Taş’ın da aynı iyi özelliklere sahip bir insan olduğunu mutlaka söylemeliyim. * Bazı kavramlar bizim iyi bir insan, iyi bir sosyalist olabilme ilerleyişimizin kimyasını bozuyor. Onlardan en önde gelenlerinden bir bence “görünür olmak”. Propaganda değil, ajitasyon değil, parti okulu değil, siyaset yapmak değil, görünür olmak. Bir şey demeye çalışmak değil. Bir fikir için kafa patlatmak değil. Şimşekleri üzerine çekecek şekilde risk almak değil, risksiz ortamlarda görünür olmak. Emek vermeden, fırsatını bulup görünmek. Hırsızlama bir varoluş. Hakkın olmadığı halde olmak. Kokmamak bulaşmamak. Şampuan reklamındaki gibi hep yıkamak ve çıkmak. Görünmek ve gitmek. Kime görünmek? İşçi sınıfına, fakirlere, hakkı yenenlere değil. Kıymet bilecek olan güçlülere görünmek. Görünmeleri biriktirmek ve en sonunda bundan faydalanmak. Devrimciler örgütler propaganda yapar, ajitasyon yapar ve siyasal hamle yapar. Onun dışındakiler, görünmeye çalışır.

Bir Tek Akdoğan Siyaset Yapıyor! Akdoğan CHP’yi ise süregelen ‘mali kaynak ‘ tartışmaları üzerinden eleştirdi. “Şimdi başka palavralara sarıldılar. Nedir o? Ben 3 fazlasını veririm, 5 fazlasını veririm. Bu bir siyaset mi? Ortaya bir proje koyuyorlar mı? Yok. Kendileri zaten proje. Vizyon koyuyorlar mı? Yok. Kardeşim sen siyasi bir partisin. Senin siyasetin ne, hangi siyaseti öneriyorsun? Ben daha fazlasını veririm. Bu bir siyaset anlayışı değil’’ diyen Akdoğan CHP’yi populizm ve siyasetsizlikle suçladı.

Kemal Kılıçdaroğlu Erdoğan’ın kendisiyle ilgili yaptığı ‘Kuran-ı Kerim’ açıklamalarına röportajda yanıt verirken, gündemle ilgili açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın Kuran-ı Kerim sözlerine “6.2 milyon işsiz 17 milyon yoksul varken, çocuklar sokakta dileniyorsa, sen şatafat içinde yaşar ve dönüp bize Müslümanlık dersi vermeye kalkarsan seni Allah’a havale ederiz. Bunu yaparken Kuran’la dalga geçen, ‘bakara makara’ diyen adamı yanında taşıyorsun” diyerek yanıt verdi. Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı’nın bütün partilere eşit mesafedeyim sözünü de değerlendirdi. “Herhalde kargalar gülüyordur. Kendisi de inanmıyor söylediklerine ki ‘Gönlümde bir parti var’ deme ihtiyacı duydu. Artık rakam da vermiyor, veremez” diyerek Erdoğan’ın tutumunun ve sözlerinin uyuşmaması eleştirdi. GÜNCEL

Yüksek Seçim Kurumu

Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimlerden önce yaptığı her mitingde cumhurbaşkanının tarafsızlığı ilkesini ihlal ederek AKP adına kendisine 400 milletvekili istediğini açıklıyordu. Birçok siyasetçiden gelen ‘kimin parasıyla miting yapıp oy istiyorsun?’ eleştirisine açık bir şekilde devletin parasını harcadığını söylemişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan en sonunda herkesin itiraz ettiği bu durum karşısında kendini savunmak için ‘’Her partiye eşit mesafedeyim. Ama gönlümde tabi bir parti var’’ açıklamasında bulunmuştu.Erdoğan’ın bu tutumu için CHP ve HDP tarafından YSK’ya yapılan tüm itirazlar birçoğunda aynı gün içinde karar verilerek oy birliğiyle reddedilmişti. Erdoğan’ın diktatör olma yolunda koştuğunu bildiğimiz için şaşırmıyoruz ama bu hafta YSK’nın yapılan başvurulara aynı gün içinde hem de oybirliğiyle verdiği red kararlarından dolayı ayrı ayrı bütün YSK üyelerine oğlum bak git diyoruz.

Bahçeli Mitingde Erdoğan’ı Eleştirdi MHP Başkanı Devlet Bahçeli,ilk mitingini Çankırı’da yaptı. Bahçeli konuşmasında Erdoğan’ı hedef alarak cumhurbaşkanının tarafsızlığı ve yolsuzluk operasyonları üzerinden eleştirilerini dile getirdi. Erdoğan’ın cumhurbaşkanının tarafsızlığına uymadığını belirterek onu eleştiren Bahçeli, “Cumhurbaşkanı olmasına rağmen AKP’nin eş genel başkanı gibi davranmaktadır. Sahte açılışlarla halkın karşısına çıkmaktadır. Anayasanın kendisine çizdiği sınırları defalarca ihlal etmiştir. Bu sözleriyle bile AKP’yi işaret etmekte ve oy dilenciliğine soyunmaktadır” ifadelerini kullandı. Konuşmasında yolsuzlukları da dile getiren Bahçeli Erdoğan’ı hedef alarak, “Montaj derken yüzleri hiç kızarmadı. AKP tarihin en büyük yolsuzluk suçunu işlemiştir’’açıklamasını yaptı. GÜNCEL


EKONOMI

05

12 Mayıs 2015

Yükselen gıda fiyatlarına AKP’nin çözüm önerisi ‘ithalat’

Sibel Uzun UYANIŞ

Yendiğimizin resmidir

Kenan Evren halkın istediği cezayı çekmeden öldü. Bu devletin ayıbıdır. Biliyoruz ki devlet karanlık tarafını sürdürebilmek için Evren’in yargılandığı davanın ilerlemesini engelledi. Ne mahkemeye getirildi ne de katliam belgeleri devletin karanlık odalarından çıkarıldı. Kenan Evren’in öğrencileri çeşit çeşit devlet kademesinde yollarına devam ediyorlar. 12 Eylül’ün yasalarına kurumlarına AKP dört elle sarılarak daha da geriye götürerek sürdürüyor. Kenan Evren “mecliste iki parti yeterlidir” diyordu Tayyip Erdoğan başkanlık sistemi ile sadece kendini meclis ilan etmek istiyor. Ailelerin ve darbeye karşı mücadele edenlerin peşini bırakmadığı 12 Eylül Davası’nın sonucunda Tahsin Şahinkaya ile birlikte ömür boyu hapis cezası aldı. Evlatlarını kaybedenlerin, dönemi yaşayanların içine bir parça da olsa su serpildi. Ama dava orada bitmedi, davanın mücadelesini verenler darbeye yardım ve yataklık eden herkesten hesap sormaya devam ediyorlar. Son nefesine kadar nasıl lanetlendiğini gözleri ile gördü. “Netekim” yediği yemek akciğerine kaçtı ve boğularak öldü. Tüm toplumun adına karşısına dikilen Berfo Ana’nın büyük bedduasını aldı. Bu da Kenan Evren’e ders olmuştu. Seçim dönemine yaklaşmış olan AKP arkasından iyi bir söz söylememeye çalışıyor. Akşamdan sabaha her türlü yargıyı istediği gibi düzenleyen AKP iki darbecinin cezaları Yargıtay’da incelenmekte olduğu için rütbeleriyle taltif etmeyi, devlet töreni ile kaldırmayı da ihmal etmiyor. Darbe karşıtlığını her zaman ortaya koyan HDP’yi dışında tutuyorum. Tüm partilerin cenazesine katılmayacaklarını söylemesi de darbecilerle ilgili siyasetin artık almak zorunda olduğu tavrın geldiği aşamayı gösteriyor. Darbecileri yargılamak için bunca mücadele verilmemiş olsa hepsi koşa koşa devlet törenine katılırdı. Kenan Evren ömrünü sosyalizm düşmanlığına adamıştı. Bugün sosyalist örgütlere karşı yapılan düşmanlıklar da ondan türemiştir. Hedefinde sosyalizm mücadelesi için canını ortaya koymuş memleketimizin pırlantası devrimci gençleri vardı. Bugün 1 Mayıs’ta Taksim’i yasaklayanlar gibi Kenan Evren’de Taksim’i dolduranların baş düşmanıydı. Ağızlarının suyu akarak işçilere en vahşi kapitalizmi getirmek istediler. Soma’da 301 işçinin öldüğü günleri hazırlamak için taşeronlaşmaya kucak açanlardı. Turgut Özal (24 Ocak Kararları’nı kast ederek) “12 Eylül olmasaydı bu ekonomik programın neticelerini alamazdık” demişti, darbeye pek sevinen patronlardan Rahmi Koç da “askeri yönetim zamanında ve doğru kararlar almasıyla çok değerli zaman tasarrufu sağlandı” demişti. Sosyalizm mücadelesini elbette ki bitiremediler. Hep varlığını hep tarihini en derinde bir yanardağ gibi taşıdı. Darbeye kadar yendiğimiz pek çok tarihsel moment olmuştu. Bir yenilgi yaşasak da yenmek için yendiğimiz tarihin elinden tutarak yeniden ayağa kaldırabilirdik. Melih Pekdemir çok doğru söylemiş “Türkiye’yi Fatsa yapmak isteyenler bunda başarılı olamadılar; ama Türkiye’nin bir Maraş haline getirilmesini de önlediler.” İşte bizim onları yendiğimizin en önemli nişanelerinden biridir. “Yenildiler denmesin” diye ser verip sır vermeyenlerimizi hiçbir zaman unutmadık. *** Ve işte dünyada sosyalizmin büyük başarısı Sovyet Rusya tarihi; Nazi Ordularını 9 Mayıs’ta yenen Kızıl Ordu’da sosyalizm mücadelesinin nişanesidir. Dünyada pek çok inan bu tarihsel başarıyı 70. Yıldönümünde hakkını teslim ederek anmaktadır. İlber Ortaylı “Nazileri yenmek, bugünkü Rusya topraklarından ve hatta Doğu Avrupa’dan kovalamak, Sovyet Kızıl Ordusu’nun eseridir.” Ayşe Hür’de şöyle demiş “2. Dünya Savaşı’nda 19411943 arasında (özellikle Haziran-Temmuz 1941’de) büyük yenilgiler, geri çekilmeler oldu, ama Temmuz 1942-Şubat 1943 arasındaki Stalingrad muharebelerinin kazanılmasıyla yenilgiler silsilesi durdurulduğu gibi, 1943 Temmuzundan itibaren 16 ay içinde Kızıl Ordu sürekli ilerleyerek Nazi ordularını sürekli püskürttü. Türkiye halkları Sovyetler Birliği’ne Nazi orduları karşısındaki direnişi için şükran duymalı. Nazi orduları o zamana kadar tarafsız kalan Türkiye’yi Sovyetler Birliği’ni yenilgiye uğrattıktan sonra savaşa girmesi için zorlayacaktı.” 12 Eylül yenilgisi değil nasıl ve ne zaman yendiğimizin resmine takılıp kalalım. O zaman işler daha da yoluna girer daha da hızlanır. twitter: @sibeluzun_yarin

Çözüm değil, iflas Tarladan markete 5 kat fark

Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin verilerine göre, tarladan markete fiyat farkı yüzde 490’a kadar çıkıyor. Nisanda en yüksek fiyat farkı yüzde 490 ile incirde görülürken, bu ürünü yüzde 459.48 ile maydanoz, yüzde 248.84 ile elma, yüzde 223.15 ile kuru üzüm, yüzde

212.04 ile kuru kayısı, yüzde 206.75 ile nohut izledi. Üreticide en fazla fiyat artışı nisanda yüzde 51.93 oran ile limonda görülürken, TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar, mevsimsel özellikler nedeniyle arzdaki azalmaya bağlı olarak fiyatların yükseldiğini belirtti.

Enflasyon sürekli yükseliyor. Nedeni ise dur durak bilmeyen gıda fiyatları (patates gibi) Peki, Türkiye gibi verimli topraklar sahip, dört mevsimi yaşayan bir tarım ülkesinde nasıl oluyor da arz talebi karşılayamıyor? Neden tarladan bir liraya çıkan ürünler pazara gelinceye kadar 5 lira oluyor? Hükümet çözümü ithalatta arıyor ancak; üretici için çözüm daha başka. AKP ithalat ile vurmayı planlıyor. Ekonomi Bakanı Nihat ZeybekçiŞu anda tüketici enflasyonu- nin patates fiyatının artmasıyla ilnun geneli yüzde 8 iken gıda gili yaptığı “Patates üreticide 1 rira maddelerinde yüzde 15’e yaklaşıyor. iken pazarda 5 lira. İthalat yaparak Hadi bu sene don, kuraklık, doğal spekülatörlere dünyanın kaç bucak afet dediler; ancak sadece bu sene olduğunu göstereceğiz” açıklaması değil son 10 yılda gıda fiyatlarında- tepkilere neden oldu. ki artış yüzde 167. Acaba dünyada durum nedir diye sorduğumuzda İthalat demek çiftçinin ise; dünya genelinde Türkiye’nin iflası demek aksine gıda fiyatlarının çok düşük 1 milyon ton üretim ile Türkiye’nin olduğunu görüyoruz. patates deposu olarak bilinen Niğde’nin Ziraat Odası Başkanı Veli Hükümet çözümü ithalatta arıyor Kenar, Türkiye’ye ithal patates gelHükümete ve Ekonomi Bakanı mesinin çiftçilerin iflası anlamına Nihat Zeybekçi’ye soracak olursak; geldiğini söyledi. Çiftçi-Sen Kurucu gıda fiyatlarındaki yükselişin nedeni Başkanı Abdullah Aysu ise gıda ile spekülatör lobisi, çözümü ise ithalat. ilgili sorunun ithalatla çözülemeOysa üretim için gerekli olan ve çift- yeceğini vurgulayarak “Bugün için çiye kan ağlatan mazot, gübre, elekt- ihtiyacı karşılarsınız ama yarın tekrik ve su gibi kaynaklardaki rekor rar bu sorunla yüzleşmek zorunda zamlardan bahseden yok. Verimli kalırsınız” dedi. tarım arazilerinin sürekli imara açılarak yok edildiğinden bahseden de Üretici ile tüketici doğrudan yok. Güya destekleme veriyorlar; buluşmalı ancak bir verip on alıyorlar. Tarımda asıl problemin çiftçinin hakkını alamamasından kaynakÜreticide 1 rira iken pazarda 5 lira landığına dikkat çeken Aysu, “Bu Bütün bu pahalılıklar üretime bir da üretime olumsuz yansıyor. Esas darbe vururken ikinci darbeyi de olarak üreticiden tüketiciye zincirin

ekonomi fatma çakır

halkaları doğru kurulamıyor. Enflasyonun esas nedeni aracı kaynaklı. Tarladan 20 kuruştan çıkan bir ürünün fiyatı markette 1-1.5 liraya ulaşıyor. Üretici ile tüketicinin doğrudan karşılaştığı bir mekanizma kurulması şart” diye konuştu.

silahının çekileceğini belirtti.

Dünyada düşüyor Dünya Gıda Örgütü (FAO) tarafından yayımlanan verilere göre dünya gıda fiyatları, Mart 2015’te bir önceki aya göre yüzde 1.5, bir önceki yılın aynı ayına göre ise yüzde 18.7 düştü. Mekanizma işlemiyor Türkiye’de ise gıda enflasyonu nisanda Merkez Bankası Başkanı Erdem yüzde 14.4’ten yüzde 14.7’ye yükseBaşçı, yılın ilk enflasyon raporu- lerek 12 ylın zirvesini gördü. Yukarı nun açıklandığı toplantıda Gıda yönlü seyirde yıllık enflasyonu yüzde Komitesi’nin gıda fiyatlarını düşü- 18.88’e ulaşan işlenmemiş receğinden umutlu olduğugıda grubu fiyatları tenu belirtmişti. Gümrük ve mel belirleyici oldu. Ticaret Bakanlığı, Merkez Bankası ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı gibi kurumların katılımı ile oluşturulan “Gıda Komitesi”’nin de gıda fiyatlarındaki olağanüstü artışlara karşı ilk silahı ithalat oldu. Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli, üretiminde daralma ya da fiyat artışı yaşanan ürünlere karşı hızla ithalat

Türkiye et fiyatında dünyayı ikiye katladı

Et fiyatları yılbaşından beri yüzde 35 artarken asgari ücretliye ilk altı ay için yapılan zammı 6’ya katladı. Et fiyatları son bir ayda dünya ortalamasından iki kat fazla arttı. Tavukta kuş gribi şüphesi fiyatları daha da yükseltebilir. Türkiye’de et fiyatları yılbaşından bu yana yüzde 35 artarken, enflasyondaki artışı üçe katladı. Bir kilo kıymanın tezgaha gelişi 35 liraya çıktı. Karkas etin kilogram fiyatı ise 23 TL’ye ulaştı. Türkiye Kasaplar Federasyonu Başkanı Fazlı Yalçındağ,

kurdaki artışla vatandaşın satın alma gücünün de azaldığına dikkat çekerek “Avrupa ile fiyatlar kur farkından dolayı neredeyse eşit görünüyor. Ancak burada problem fiyat karşılaştırması değil. Paramızın değeri 3 iken 1 olmuş. Türkiye’de vatandaş satın alma gücünü koruyamıyor. 1970’lerde bir asgari ücretli maaşıyla 10 kilo et alabilirken, şimdi ancak 3 kilo et alabiliyor. Vatandaşın gerektiği kadar et yiyebilmesi için asgari ücretin en az 3 bin 500 lira olması lazım” dedi. EKONOMİ

Dolar daha da yükselecek Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) ilk çeyrekteki gerçekleşmeleri ve ikinci çeyrekteki beklentileri göstermeyi amaçlayan anketine göre ihracatçılar, yılsonunda dolar/TL’yi 2.76, euro/TL’yi 2.91 ve euro/dolar paritesini 1.07 seviyesinde öngörüyorlar. Firmaların hammadde temininde döviz dağılımında en yüksek payı euronun aldığını belirten TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, “Euro ihracat kırılımında yüzde 49, ithalat kırılımında ise yüzde 42’lik bir paya sahip. Sadece AB-28 pazarında parite, ihracatımıza 4 ayda 4.5 milyar dolar negatif etki yaptı” dedi. Anketten öne çıkanlar bazı sonuçlar şöyle:

• İhracatçıların 2015 yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 7.25 • İhracatçıların yıl sonu büyüme beklentisi yüzde 3.1 • İhracatçıların yüzde 61.4’ü döviz kurlarını öncelikli sorun olarak görürken; yüzde 44.6’sı enerji maliyetlerini, yüzde 39.6’sı ise ara mal ve hammadde fiyatlarını öncelikli sorun olarak tanımladı • Rusya en yüksek oranda hedef pazar olarak belirginleşti. Rusya’yı ABD, Çin, Almanya ve Brezilya izledi.

• Yılın ilk çeyreğinde mevcut pazarlarda yeni müşterilerden sipa- riş aldıklarını belirten ihracatçıların oranı yüzde 56 ile geçtiğimiz dönemdeki seyrini korudu EKONOMİ


DUNYA

06

12 Mayıs 2015

Akın Birdal CANSUYU

Darbeci generalin ölümü

12 Eylül darbesi haberli geldi. Darbe geliyorum dedi. Postalların ayak sesleri hepimizin kapısının önünde duyulur olmuştu. Pentagon vizeli ve uluslararası finans kurumlarının planladığı darbe uygulamaya konulmuştu bir kere. Her gün alçakça suikastlar düzenleniyor, aydınlar, bilim insanları, işçi-köylü önderleri katlediliyordu. Maraş ile bu katliamlar kitleselleşti. Adım adım ve kendini göstere göstere 12 Eylül 1980’e gelindi. Darbeyi önleyemedik. Ankara’da, emperyalizme, faşizme ve şovenizme karşı oluşturulan mücadele platformu temsilcilerinin, iki kez İstanbul’a DİSK Genel Merkezi’ne giderek, DİSK’in öncülüğünde bir direniş oluşturma çabaları karşılıksız kaldı. Sonunda kanlı darbe, siyasi ve toplumsal yaşama el koydu. Faşist darbenin kanlı bilançosu, darbe sonrası ilk örgütlü yapı olan İHD’ce açıklandı. 12 Eylül faşist darbesinin getirdiği anayasal ve yasal düzen günümüze dek taşındı. Eğer ırkçılığa, ayrımcılığa, militarizme ve otoriteye karşı esneme oluşturulmuş ve tabular konuşuluyor ise, bu yine ezilen emekçi halkların yılmaz mücadelesinin ve ödediği bedellerin sonucudur. Darbeci generallerin başı diktatörün ölümü, bize yeniden idamları, işkenceleri, zindanları, sürgünleri ve insanlığa karşı işlenmiş tüm suç ve kötülükleri ve kısacası bugünü hatırlattı. Dün ile bugünün farkı ne? Biri üniformalı, biri üniformasız. Bugün de 12 Eylül rejimi, zihniyetiyle ve de bütün kurumlarıyla sürüyor. Halkların hakları, özlemleri bir hayal olarak günümüzde de güncelliğini ve yakıcılığını koruyor. Öldürümler, işkenceler, cinayetler, nefret suçları sistematik olarak sürüyor. Cumartesi Anneleri’nin evlatlarını, yakınlarını, adalet arayışları sürüyor. Toplum üzerinde 12 Eylül’de gerilen karanlık örtü ile gerçekler gizlenip korku sürdürülmek isteniyor. Darbecinin ölümünden teselli çıkarmamak gerekir. Ne darbecilerden hesap sorulabildi, ne yüzleşilebildi. En önemlisi de, hepimizin yaşamını doğrudan ilgilendiren darbeci otoriter rejimin değiştirilememiş olmasıdır. Darbeci generalin ölümünün önemi, şimdi bize vereceği mesajdır. Darbeci general için kimin ne dediği ve ne yapacağıdır; insanlığa karşı bu denli suç işlemiş faşist bir diktatörün törenine kimin katılacağı ve tabutuna kimin el vereceğidir; darbelere kimin karşı olduğu ve olacağının bir kez daha görüleceğidir. Yoksa silahlara ve ordulara sığınanların ne denli korkak olduklarına bu toplum çok tanıklık etmiştir. İdamlara imza atarken eli titremeyenlerin, 105 yaşındaki Berfo Ana’nın karşısına çıkamadıklarına, koruma orduları ile halkın arasına giremeyip, halkçı olduğunu sananlara, gideceği kente, sıkıyönetim ilan edenlere, yurtiçi ve yurtdışı gezilerinde aşçısını-başçısını yanında taşıyanlara çok tanık olmuştur. Ve yine tanık olmaktadır ki, diktatör heveslileri iktidar uğruna neler yapmaktadır. Evet darbeci diktatör general öldü. Ama hepimize borçlu gitti. Çünkü çoğumuzun yaşamını, gençliğini, işini, ekmeğini ve de çocuklarımızın çocukluğunu çalarak gitti. En önemlisi de halkların ve bu ülkenin geleceğini çalıp gitmekle kalmadı, giderken de mirasçılarına bıraktı. İşte, kurulacak Yeni Yaşam’ın ve yeni bir başlangıcın önemi burada. Tarih ve yaşam bir fırsat daha sunuyor bize. Baharın rengini, haziran güneşinin sıcaklığını insanca ve özgürce duyumsamak için. Haydi! Daha önce çalıp kaçanları tutamadık ama, mirasçılarını kaçırmamak bizim elimizde.

Husiler ateşkesi kabul etti

ABD ve Suudi Arabistan’ın Yemen’de 5 günlük ateşkes ilanı Husiler tarafından olumlu karşılandı. Husilere bağlı güçlerin komutanlarından Şeref Lokman, “Bazı dost devletlerin, zalimce kuşatmanın kaldırılmasına, ticari gemilerin Yemen limanlarına ulaşması ve insani yardımlara kapı açacak bir insani ateşkes çabaları üzerine Salı günü başlayacak ateşkesi kabul ettiğimizi ilan ediyoruz” dedi. Husiler adına El Mesira televizyonunda yapılan haberde ise şu ifadelere yer verildi: “BM’nin gözetiminde olmak üzere kalındığı yerden diyaloğu sürdürmeye hazırız. Haksız ambargonun derhal kaldırılmasını talep ediyoruz.” DÜNYA

İran, Ferinaz için ayaklandı

İran’da devletin kadınlara yönelik cinayetlerinin son halkası Ferinaz oldu. İran’ın Kürt kenti Mahabad’da İtlaat elemanlarının tecavüz girişimi sonrası otelin 4. katından düşerek yaşamını yitiren 25 yaşındaki Ferinaz Hosravani’nin ölümü sonrası isyan çıktı. Binlerce kişi Tara Oteli’ni ateşe verdi, kentte isyan çıktı. Dünya rıfat çapar

Mahabad kentinde bulunan Tara Oteli’nde çalışan Ferinaz Xosrowanî, İtlaat elemanlarının tecavüzünden kurtulmaya çalışırken, çalıştığı otelin 4’üncü katından 3’üncü katına balkondan inmeye çalışırken, yere düşerek yaşamını yitirdi. Yerel kaynaklardan alınan bilgilere göre, otel sahibi Nadir Moludi, otelini 4 yıldızlıdan 5 yıldızlıya çıkarmak istemiş, İtlaat yetkilisi ise kendisine Ferinaz Xosrowanî ile bir “randevu” ayarlaması şartıyla bunu yapabileceğini belirtmiş. Olan bitenden haberi olmayan Ferinaz, 4 Mayıs’ta otel sahibi tarafından İran istihbaratçı ile otelin bir odasına kilitlendi. Bunu üzerine durumu ve istihbaratçının insanlık dışı “niyetini” anlayan Ferinaz, tecavü-

ze uğramamak adına binanın 4’üncü katından 3’üncü katına inmeye çalışırken, hayatını kaybetti. Xosrawani’ye yönelik tecavüz bu girişimi, otelin güvenlik kameraları tarafından da kaydedildi. Otel ateşe verildi Ferinaz’ın ölümünün ardından başta ailesi olmak üzere Mahabadlılar, İran rejimine olayı aydınlatması ve sorumluların cezalandırılması çağrısında bulunmuş, cevap alamadıkları takdirde protesto gösterileri düzenleyeceklerini kaydetmişti. İddialara göre rejimin, tecavüzcü ve katil istihbaratçılarını koruması üzerine ise halk, dün öğleden sonra otelin bulunduğu sokağa çıkıp, “rejimin tecavüz odası” olarak adlandırdıkları Tara Oteli’ni ateşe verdi. Otelini içine kadar giren öfkeli halk, içeride bulunan

yor. Ayrıca söz konusu saldırılarda 27 kişinin yaralandığı ve onlarca yurttaşın da gözaltına alındığı kentten gelen haberler arasında. Gece boyunca rejim güçleriyle çatışan halk, kentteki rejim bayraklarını indirip, kimi resmi araçları ve kimi zırhlı araçları da ateşe verdi. Siyasi Tutsakları Savunma Onlarca yaralı var Kampanyası’nın verdiği bilProtesto eyleminde bulunan gilere göre, protestolarda 6’sı halka, İran polisinin gerçek polis olmak üzere 50 kişi yamermilerle saldırıp, 10 kişiyi ralandı ve yaralı sivillerden yaralamasının ardından, çatış- biri olduğu belirtilen Akam Kelac’ın durumunun ağır olmaların fitili iyice ateşlendi. Kent geneline yayılan duğu bilgisine ulaşıldı. Gece çatışmalar nedeniyle rejim, saatlerinde isyana dönüşen kentte Olağanüstü Hal ilan çatışmalarda, halkın öfkesi bir etti. OHAL’in ilanıyla beraber an için dinmezken, İran rejim binlerce asker ve polisin ken- güçlerine ise yetkililer tarafınti kuşatmaya aldığı öğrenildi. dan geri çekilme çağrısında Gece boyunca protestoların bulunulduğu ve çatışmaya gisürdüğü kentte, 2 yurttaşın rilmemesi konusunda uyarıda yaşamını yitirdiği öne sürülü- bulunduğu da ileri sürüldü.

eşyaları ve mobilyaları pencerelerden dışarı savurdu. Xosrowanî’ye dönük tecavüz girişiminde parmağı olan Tebrizli Otel Müdürü Seyid Murteza Haşimi’nin de halkın protestolarının başlaması ardından gözaltına alınarak polis tarafından korunduğu belirtildi.

Londra’da seçimler protesto edildi Birleşik Krallık’ta yapılan seçimlerde David Cameron’un liderliğindeki Muhafazakar Parti seçimlerden zaferle çıkmış ve kazandığı 331 sandalye ile çoğunluk sayısını yakalamıştı. Cameron tarafından kurulan hükümetin birinci gününde başbakanlık binası önünde bir araya gelen yüzlere kişi protesto eylemi gerçekleştirdi. Hükümeti protesto eden eylemciler ara ara polis ile çatışırken sık sık Muhafazakar parti karşıtı sloganlar attı. Mevcut seçim sistemini de eleştiren eylemciler hükümetin aldığı yüze 36’lık oyun çoğunluk olmadığını, kendilerinin

yüzde 64’lük çoğunluk olduğunu söylediler. London Black Revs, The Brick Lane Debates, BirminghamStrong Justice 4 ALL, Kashmiri Students Campaign UK, Rojava Solidarity Working Group, Class War, Occupy Democracy, Occupy UAL, Our Brixton ve Sisters Uncut gibi gruplar da eyleme destek verdiler. Seçimlerde kan kaybeden diğer parti olan Liberal Demokratların başkanı Nick Clegg de istifa etmişti. Kendisi aday olduğu yerden kaybetmiş olsa da ülke genelinde oylarını yükselten UKİP’in lideri Nigel Farage istifa eden üçüncü lider olmuştu. DÜNYA

Makedonya’da çıkan çatışmada 22 kişi öldü Makedonya polisi, Arnavutların yoğun olarak yaşadığı Kumanova’da yaşanan çatışmada sekiz polisle silahlı grup üyesi 14 kişinin öldüğünü açıkladı. Komşu bir ülkeden gelen silahlı saldırganların ‘terör eylemi‘ gerçekleştireceği istihbaratı üzerine harekete geçtiklerini söyleyen Makedon polisi, Sırbistan ve Kosova sınırına yakın Kumanova’daki bir eve operasyon düzenledi. Evdekilerin de karşılık vermesiyle çıkan çatışmada sekiz polis ve silahlı grup üyesi 14

kişinin öldüğü açıklandı. Makedonya hükümeti bölgeyi özel harekat polislerini sevk ederken, Makedonyalı Arvanut liderin de katılacağı ulusal güvenlik toplantısı için çağrı yapıldı. Geçtiğimiz çarşamba günü, Başbakan ve İçişleri Bakanı’nın bir gencin polis tarafından öldürülmesini örtbas etmek istediğine dair ses kayıtlarının ortaya çıkmasının ardından ikilinin istifasını isteyen 2 binden fazla eylemci Üsküp’te polisle çatışmıştı. DÜNYA


genclık

07

12 Mayıs 2015

Cem Kaptanoğlu

Sınıf mücadelesi her yerde

JENDİN

Anadolu’dan sürülen, katledilen, kırıma uğratılan, gayrimüslim ötekilerin mallarının üstüne oturan, devlet teşvikleri, gümrük duvarlarıyla semirtilen Cumhuriyetin ayrıcalıklı burjuvaları huzursuz. Sermaye birikimlerini borçlu oldukları birinci yağma döneminden daha büyük ölçekli ve hoyrat bir yeni yağma döneminde, aslan payını “ötekilere” kaptırmanın huzursuzluğu bu. Nisan Ayı başında, TÜSİAD Başkanı C. Başaran Symes, Koç Üniversitesi’nde düzenlenen bir toplantıda şunları söyledi: “Enflasyon artmış, AB hedefi belirsizleşmiş, hukuk devleti zayıflamıştır. Yargıya güven azalmıştır. Kalkınma politikalarında, yapısal reformlarda önemli zaman kayıpları yaşanmaktadır.” Cumhurbaşkanı Erdoğan hemen yanıtladı: “TÜSİAD’ın yeni başkanı, al birini vur öbürüne, o da çıkmış hükümeti eleştiriyor…Aslında bunlar maalesef haddini bilmiyor. Çünkü bunlarda insaf yok. Sermayelerini 1’e 5 katladı bu dönem içerisinde, onun şımarıklığı içerisinde bunları yapıyorlar.” “Yağma sırası bizde” diyen “öteki burjuvazi”nin sözcülerinden İstanbul Ticaret Odası Başkanı, TÜSİAD Başkanı’na şöyle çıkıştı: “Ekonominin aktörlerinden biri olan ve kendini ‘Türkiye’nin başlıca endüstri ve hizmet kuruluşlarını temsil eder” şeklinde tanımlayan TÜSİAD’ın sayın Yönetim Kurulu Başkanı’nın bu sözlerini ne yazık ki tetikçilikten başka şekilde açıklamak mümkün değildir. Karanlık odaklar ne zaman Türkiye üzerinde oyunlar oynamak için düğmeye basmak istese işte o düğme her zaman TÜSİAD olmuştur. Sayın TÜSİAD Başkanı’na düşen görev düğme rolünü oynamak değildir.” AKP iktidarının iktidar blokundaki en güçlü müttefiki, “öteki burjuvazi”nin en palazlanmış kesiminin sözcüsü MÜSİAD’ın Başkanı ise, Genel Kurullarında Erdoğan’ın huzurunda şunları söyleyerek TÜSİAD’la mücadeleye destek verdi: “25 yıldır MÜSİAD’ı görmezden gelmeye çalışan birileri, hazımsızlıklarını dışa vurmaya başladı…” Aynı genel kurulda konuşan Erdoğan, TÜSİAD Başkanı(ları) nı “kullanılıp atılan maşa”ya benzetti. 30 Nisan tarihli Cumhuriyet’teki habere göre: “TÜSİAD’da bir süredir alttan alta büyüyen bir kriz yaşanıyor. Krizin sebebi, Erdoğan’ın C. Başaran Symes’e yönelttiği ithamlar. Bir grup, zaten gergin olan TÜSİAD-iktidar, Erdoğan ilişkileri daha da gerilir diye suskunluğu destekliyor. Sayıları her geçen gün artan diğer bir grup ‘suskunluk hem başkanı hem kurumu zora sokuyor’ diye Erdoğan’a yanıt verilmesini istiyor. Cumhuriyet’te 17 Nisan tarihinde “Alternatif TÜSİAD” başlığıyla yer alan şu haber de TÜSİAD veya büyük burjuvazi içi gerginliğin şiddeti hakkında ipucu veriyordu: “AKP’ye yakın iş insanlarının yer aldığı PODEM adlı yeni bir oluşuma gidiliyor. Yeni oluşumun kurucularından birine göre ‘alternatif TÜSİAD’ kuruldu.” Büyük burjuvazinin kalemşörlerinden Ertuğrul Özkök’ün 15 Nisan tarihli “Müzayede burjuvazisi bu sese kulak ver” başlıklı yazısı, iktidar blokundaki sınıf içi mücadelenin şiddetini seslendiriyor: “Zengin kardeşim… TÜSİAD üyesi arkadaş… sen ki Türkiye’yi yıldız ülke yapan girişimci ordusunun bir ferdisin… Yani diyeceğim hakkın var, itiraz etme hakkın var, demokratik yoldan isteme, sesini yükseltme hakkın var. Öyleyse susma arkadaş, çıkar artık sesini… Bırak kardeşim artık bu suskunluğu, sil o iktidar karşısındaki hazin TÜSİAD fotoğrafının hafızamızda kalan acıklı izlerini, o süklüm püklüm fotoğrafı yırt at... Arkadaş hiç olmazsa iyi bir burjuva olmayı öğren. Burjuva olmanın, müzayedelere girip yerli tablo, birkaç nadir gülabdan fiyatı için yarışmaktan ibaret olmadığını anla ve anlat herkese. Tablo almak kadar tavır almayı da düşün biraz be arkadaş…” Özkök TÜSİAD’ı sınıf mücadelesine çağırıyor! 7 Haziran’da “dur” denilecek veya yenilecek olan, görünürde AKP’ye veya Erdoğan olsa da, sınıf mücadelesinde yenilen veya geriletilen, burjuvazinin en vahşi, açgözlü, arsız… fraksiyonları olacaktır. Millete ne yapmak istediklerini “tape”lerde açıkça söyleyenler veya Soma’da, 3. Köprü’de, HES’lerde, gökdelen inşaatlarında, havuz medyasında, Akkuyu’da halka düşmanlıklarını açıkça gösterenler… 8 Haziran’da, öncelikle onlar baraj sularının altında kalacaklar.

AKP’den referansı olanlara öğretmenlik kadrosu Atanamayan öğretmenler ordusuna ne olacağı sorusunun cevabını hükümetin yeni yasa tasarısı verdi. İlgili kurumlarca tek tek mülakata tabi tutulup, hükümetin arzuladığı ‘Yeni Türkiye’ idealine uygun olanlar ayıklanmak suretiyle atamalar gerçekleştirilecek.Mülakatlı yeni yasa tasarısı Eğitim fakültelerinde ve eğitim sendikalarında tepkiyle karşılandı.

gençlik merve asya

Tasarıya göre atanan öğretmenler, aday öğretmenlikten öğretmenliğe geçiş için bir yıl görev yaptıktan sonra performans değerlendirmesine alınacak. Başarılı oldukları taktirde sözlü veya yazılı sınava tabi tutulacak, başarılı olanlar atanacak. Başarılı olamayanlara, başka il veya ilçede görevlendirilerek bir yıl içinde tekrar sınava girme hakkı tanınacak. Üst üste iki kez başarılı olamayanlar aday öğretmen statüsünü kaybedecek ve memuriyetle ilişikleri kesilecek. Tasarıda yer alan 5. Madde

içerisinde öğretmen adaylarının öğretmenliğe atanması düzenleniyor. Sözde düzenlemeye göre mülakatları uygulamak için oluşturulacak sınav komisyonunun üyeleri bakanlık personeli, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan personel ile öğretim elemanları arasından seçilecek.Her yıl yaklaşık 40 bin öğretmen atandığı düşünüldüğünde mülakatın adil olması imkansız gözüküyor. Eğitim sistemi taşeronlaşmaya doğru adım adım ilerlerken hükümetin eğitim kurumlarında yaptığı önemli değişikliklerden biri de MEB’in kalbi olarak bilinen

Talim ve Terbiye Kurulu (TTK) yetkilerinin feshi. Eğitim bilimciler ve akademisyenlerden oluşan TTK’nın, bütün karar verme ve denetleme yetkileri elinden alınıyor, kurul ‘bilimsel danışma ve inceleme organı’na dönüştürülüyor. Bu düzenlemeyle eğitim sisteminin tamamen denetimsiz hale geleceği biliniyor. Sözlü sınav açıkca torpil demektir Türk Eğitim-Sen Başkanı İsmail Koncuk tasarının siyasi etkiye açık bir atama sistemi öngördüğünü söylüyor. Koncuk : “Stajyer

öğretmenler performans değerlendirmesinde başarılı olursa ve disiplin cezası almazsa yazılı ya da sözlü sınava alınacak. Şayet başarılı olamazsa başka bir yere atanacak. Öğretmen, bu bir yıllık süreçte de performans değerlendirmesinde başarılı olacak ve disiplin cezası almayacak, daha sonra sınava tabi tutulacak. Stajyer öğretmen, tekrar başarısız olursa meslekle ilişiği kesilecek. Bu şu anlama gelmektedir: Öğretmenlerin masa başı ya da ahbap-çavuş ilişkileri sonucunda stajyerlikleri kalkacak ya da kalkmayacak. Hele ki sözlü sınav açıkça torpil demektir.”

Üniversiteliler Soma’ya çağırıyor Geçtiğimiz günlerde Eskişehir’de Uluslararası Eskişehir Film Festivalinin düzenlemiş olduğu açık hava sinemasında ‘’Maden’’ filmi gösterildi. Film gösteriminden sonra üniversite öğrencileri Soma’da gerçekleştirilecek olan mitinge çağrı amaçlı bildiri dağıtımı gerçekleştirdi. Soma’nın yıl dönümünden önce ölen işçilerinin aileleri 10 Mayıs’ta Soma’da bir miting gerçekleştirecek. Hükümetin madencinin fıtrat söy-

lemleri ve katilleri koruyup aileleri yüzüstü bırakmasına karşı gerçekleşecek olan mitinge büyük katılım bekleniyor. Bu yönde aileler ve sanatçılar tarafından çağrı videoları çekillip yayımlandı. Birleşik Haziran Hareketi’nin de katılım göstereceği miting için Eskişehir’de üniversite öğrencileri film gösterimi sonrasında bildiri dağıtımında bulundu. Soma’yı unutmamak ve ailelerin yanında olmak için Soma mitingine çağrı yapıldı. Miting için yola çıkanlar işçilerin hesabını sormak için o gün Soma’da olacak. GENÇLİK

İşçilerin fıtratında ölmek yok, AKP diktatörlüğünün fıtratında yıkılmak var Kesintisiz Gülçin Çıvgın Soma’da gerçekleşen maden faciasının üzerinden bir yıl geçti fakat dava yeni başladı.Bu bir yıl içerisinde ölen maden işçilerinin ailelerinin hayatları alt üst olurken içlerinde ki öfke de mücadeleye dönüştü. HAREKETE GEÇMEK İÇİN NE BEKLİYORSUNUZ Soma’dan öncede işçi ölümleri vardı Soma’dan sonrada işçiler ölmeye devam ediyor. Bu ölümlerin sebebi insan canını hiçe sayan çalışma koşulları ve hükümetin bitmek tü-

kenmek bilmeyen kar hırsı. İşçilerin sadece madenlerde değil diğer çalışma alanlarında da can güvenliği sağlanmıyor. Hükümet her zaman yaptığı gibi kendi çıkarları için işçi ölümlerinide görmezden geliyor. Soma’dan sonra bir toplu işçi ölümü daha Ermenekte oldu. Ancak bu ülkede her 3 ayda bir Soma yaşanıyor. Resmi rakamlara göre her gün üç işçi daha hayatını kaybediyor. Hükümetin artık bir şey yapması için bir günde 300 işçinin daha mı ölmesi gerekiyor? Kader İşçilerin Ölmesi Değil Diktatörün Gitmesi 301 maden işçisinin hayatını kay-

bettiği Soma’nın yıl dönümünde işçiler gibi gençlerde madendenci yakınlarını yalnız bırakmadı. Biz biliyoruz ki Soma’da gerçekleşen facia iş kazası veya kader değildi. Akp hükümeti iktidarı boyunca ölen bütün işçilerin sorumluluğunu üzerinden atmak için kader kisvesinin arkasına sığındı ve insanların dini duygularını sömürdü. Ortada bir kader varsa o da Erdoğan’nın diktatörlüğünün yıkılacağıdır. 10 Mayıs’ta Soma’ da binlerce insan işçilerle birlikte ölen 301 kardeşimizin hesabını soracağız demek için toplandı. İşçiler, kadınlar, üniversite öğrencileri tek

bir amaç uğruna Erdoğan ve hükümetten hesap sormak için Soma’yı unutmadık unutmayacağız demek için ayaktaydı. İşte bu yüzden bizlerde üniversitelerimizde Soma için ayaktaydık. Biliyoruz ki sınıf mücadelesi kazanırsa Erdoğanın diktatörlüğü yerlebir olacak. Rusya’da Çarı’ın kışlık sarayını başına yıkan işçi sınıfı elbette Erdoğan’nın başınada ak sarayı yıkacaktır. Tarihin bize öğrettiği en önemli şey işçi sınıfının her zaman kazanacağıdır.


KADIN

08

12 Mayıs 2015

Ayşenur İslam’a göre tüm yasal tedbirler alınmış durumda

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

Ayşenur İslam’a tavsiyeler Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tatil yapamıyor bu sene. Kadınların kararlı mücadelesi ve kadın cinayetlerini durdurmak için gündemden düşmeyen çabası, öyle bir basınç yaratıyor ki, Bakanlık da çalışmaya mecbur kalıyor. Yıllardır kadınlar öldürülürken seyreden Bakan Ayşenur İslam’ı da, şimdi seçimlerin yaklaşması nedeniyle her gün faaliyet halinde görüyoruz. Göreve geldiği andan itibaren sadece skandallara imza atmış, hatta “kadın cinayetlerini sağır sultan bile duydu” diye kadınların can meselesinin görünür olmasından rahatsız olmuştu. Kadınlar da ona bütün bu sorumsuzlukları nedeniyle “Bakan yok hükmündedir” demişti. Şimdi bu aynı bakan, ziyaretler yapıyor, film festivalleri düzenliyor, entelektüel konuşmalarla havalar atıyor vs. vs… Hangi motivasyon ile olursa olsun, daha önce yapması gerekirken yapmadıklarını şimdi yerine getirmesi olumsuz değildir. Tabi ki yapsınlar, Bakanlık kadınların hayatından birinci dereceden sorumlu ve bütün imkânları elinde bulunduran esas muhatap olarak daha da çok kadınların yanında yer almalıdır. Ama bu, ziyaret ettiği kayıp yaşamış acılı insanları, yaralı kadınları korkutarak, mihnet duygusu yaratarak ve yalan söyleyerek olmaz. Bakan Ayşenur İslam, bu hafta Yalova’da öldürülen Seda Camgöz kardeşimizin ailesine taziye ziyaretinde bulunuyor, burada yapılması gereken her şeyi yaptıklarını iddia edip, “yasayı da çıkardık, ağırlaştırılmış müebbet yaptık” diyor. Doğru söylüyor ise demek ki kadınlar kazandı, mücadele sonuç verdi, yasayı da kazandık demeliyiz. Biz, bir gün mutlaka kazanacağız, Meclis açılır açılmaz kadınları yaşatmak için yine kapısında olacağız, buna inanıyoruz ama şu anda yasa konusunda somut bir gelişme olmadığını da biliyoruz. Yani Ayşenur İslam yalan söylüyor. Bununla kalmıyor, “yasaları da zaten makineler uygulamıyor, insanlar uyguluyor” diye ekliyor. Ne demekse? Yani yasa olsa bile çözüm yok mu diyor? Derin felsefe mi yapıyor? Ne oluyor? Tabi ki yasaları insanlar uygular. Tıpkı şiddet gibi. Şiddetin kendisi de insan eliyle uygulandığı için şiddettir. Yarattığı etkiler de bu yüzdendir. Bakan, felsefe yapmak istiyorsa şiddet üzerine biraz daha çok düşünmelidir mesela. Ve yalan söylememelidir. İkincisi madem o kadar ziyarette bulunuyor, umut ve kuvvet vermelidir. Öyle ters ters konuşmamalıdır aslında. Galiba sonra danışmanları filan da uyardılar onu, Anneler Günü’nde de Arzu Boztaş kardeşimizi ziyaret ediyor, bu sefer Arzu’ya karşı umut ve cesaret verici konuşuyor. Böyle konuşmasında tabi ki kadın mücadelesinin de payı var. Kocası tarafından eklem yerlerinden vurularak kollarını bacaklarını kullanamaz hale gelmiş olan Arzu’yu ilk ziyaret eden Melda Onur ve onun haber verdiği Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu idi. Bu ziyaretler sonucunda, konunun önemi görüldü, ihtiyaç tespiti yapıldı, basına da haber verilerek Bakanlık göreve çağrıldı. Geçen hafta da Platform, Arzu’nun Yozgat’ta görülen davasında idi, failin indirim almaması için mücadele etti. Ayşenur İslam’ı, 2 Haziran’da görülecek bir sonraki duruşmada da görmek isteriz bu bakımdan. Ayrıca belirtmek gerekir ki, sırf Platform gündeme getirdiği için şimdi ilgilenmeye mecbur kaldıkları kadın kardeşlerimiz ne yazık ki bu kişilerle de sınırlı değildir. Ve Türkiye’de kadınların hayatı, Bakan’ın açılışında hava atarak konuştuğu “Aile Filmleri Festivali”ndeki gibi de değil. Yani sadece mücadele eden kadınların mecbur bıraktığı davalarla, ailelerle ve kadınlarla ilgilenmek yetmez. Tüm kadınlar için yapılması gereken yasal düzenlemeler, oluşturulması gereken siyasi irade konusunda Bakanlık somut adım atmalıdır. Ayşenur İslam, Yalova’da Seda’nın ailesini ziyaretinde “Bütün ilgililere sesleniyorum; artık yeter” diye isyan bile ediyor. Çok güzel. Madem bu kadar isyankâr bir Bakan’ımız var, o zaman ailelerin, kadınların “artık yeter” diyen haklı taleplerinin yanında olsun. Bu yaptığı ziyaretleri, kayıp yaşamış acılı aileleri, yaralı kadınları susturmaya çalışmak için değil, samimiyetle sorunları çözmek için yapsın. Hak arayan, adalete kavuşmakta kararlı olan insanları suskunlaştırmak için de boşuna uğraşmasın. Her zaman hakkını yüksek sesle arayan çıkacaktır. Bunlarla oyalanmak yerine, bakanlık kendi işine baksa zaten sorunlar çözülür, böyle üç kâğıt yapmalarına da gerek kalmaz. gulsumkav@gmail.com

Peki kadınlar neden öldürülüyor? Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının yasalaşması için verilen mücadeleyi görmezden gelerek, “Türkiye’de yasal hiçbir sorun yok” dedi. Kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması için bütün yasal tedbirlerin alındığını söyleye İslam, Erdoğan’ı örnek alarak herkesi “hassas olmaya” çağırdı. kadın Özgün başak

Yalova’da boşandığı eşi tarafından bıçaklanarak öldürülen Seda Camgöz’ün babasını ziyaret eden Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, “Türkiye’de yasal hiçbir sorun yok, ancak uygulamada görüyoruz ki sorunlarımız var. Ben sizin aracılığınızla bütün hukukçularımızı, kolluk kuvvetlerimizi, sağlıkla ilgili teşkilatlarımızı, konunun bütün taraflarını görevlerini yerine getirmeye davet ediyorum” şeklinde konuşarak üzerindeki tüm sorumluluğu başkalarına devretmeyi yine başardı. leri almış durumdayız. Çıkarılması gereken bütün kanunları çıkardık. Ayşenur İslam “iyi hal” ve “ağır İstanbul Sözleşmesi’ni ilk imzalayan tahrik” indirimlerini unutmuş ülke biziz. 2012’de 6284 sayılı yasaKadına yönelik şiddetin önlenme- yı çıkardı. Bütün tedbirler o yasada si için bakanlığın ne gibi tedbirler alınmış durumdadır. Ağırlaştırılmış aldığının sorulması üzerine konu- müebbetle yargılanır caniler” dedi. şan İslam, “Bakanlık olarak kadına Kadın katillerine verilen ceza indiyönelik şiddetin tamamen ortadan rimleri hakim ve savcıların insiyatikaldırılması için bütün yasal tedbir- findeyken ve katiller sırf yasadaki bu

açıktan faydalanmak için öldürdükleri kadınlar hakkında rahatça iftirada bulunuyorken, sorumlu bakanın “yasal sorun yok” demesi kadınların yaşama haklarıyla ne kadar ilgilendiğini bir kez daha gösterdi.

Yasaları insanlar uygular. İnsanlar o yasaları uygulamakta son derece dikkatli olacaklar. Son derece hassas olacaklar. İşini yapamayan da, ‘Ben bunu yapamıyorum’ deyip gidecek.” diye devam eden Ayşenur İslam’ın, oturduğu koltuğun gereklerinin ne “Kanunları makineler uygulamaz” zaman farkına varacağı ve kadın ciKonuşmasına “Yasaları çıkarırız ama nayetlerinin son bulması için somut kanunları makineler uygulamaz. adım atacağı merak konusu.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Yalova Yürütme Üyesi Gülsün Yıldırım yazdı

Seda Camgöz’ün ardından

06.05.2015 Çarşamba günü Seda Camgöz eski eşi tarafından dokuz yerinden bıçaklanarak öldürüldü. Yalova’da sabah saatlerinde yaşanan bıçaklı saldırı sonucu Seda CAMGÖZ hayatını kaybederken eski eş Bülent BİRDİL gözaltına alındı. Seda CAMGÖZ ‘ün ölümünün ardından babası Hüseyin CAMGÖZ’ e yapılan taziye ziyaretinde Seda’nın daha önce can güvenliği olmamasından dolayı koruma talep ettiği ancak darp raporu yok diyerek geri çevrildiği öğrenildi. Daha öncede kızının aynı kişinin şiddetine maruz kaldığını söyleyen baba Sedanın kendisine “

ya sana ya bana bir kötülük yapacak ya bana” dediğinin ifade etti. Olay sabahı Seda’nın “bu sabah gelme bir aydır önüme çıkmıyor” demesiyle yoldan ayrıldıklarını kısa bir süre sonra bir tanıdığından telefon geldiğini ve hastaneye gitmesi gerektiğinin haberini aldığını o anda kötü bir şey olduğunu anladığını söyledi. Babayla yaptığımız görüşmenin ardından Bakan Ayşenur İSLAM, acılı babaya bir ziyarette bulundu. Yaptığı ziyaretin ardından kamuoyuna, baba Hüseyin CAMGÖZ ‘ün bize aktardıklarından farklı açıklamalarda bulundu. “Seda Camgöz, daha önce ko-

cası tarafından saldırıya uğramış ve bu kapsamda koruma kararı alınmış. Genç kadın, koruma kararı bittikten sonra yeniden müracaat etme hakkı olmasına rağmen bu hakkı kullanmamış. Artık insanların da bilinçlenmesi gerekiyor. Seda’nın koruma kararını devam ettirmesi gerekiyordu.” Bakan İslam, “2012’de 6284 sayılı Yasa’yı çıkardı. Yasa da tamamen İstanbul Sözleşmesi’nin üzerine bina edilmiş bir yasadır, kadına yönelik şiddeti önlemeyle alakalıdır. Bütün tedbirler o yasada alınmış durumdadır. Ağırlaştırılmış müebbetle yargılanır caniler. Kadının korunması için alınma-

sı gereken kolluk tedbirleri, adli tedbirler, hukuki tedbirler, sağlıkla ilgili tedbirler, hepsi yasada belirtilmiştir. Onun alt mevzuatı çıkartılmıştır” dedi. “Sağlık Bakanlığının da bu konudaki kararları uygulaması gerekir. Bütün bu hakların bilinmesi ve bütün bu kamu kurum ve kuruluşları tarafından bu yasaların uygulanması gerekir. Bütün ilgililere sesleniyorum; artık yeter” Yukarıdaki açıklamaları yapan Bakan Ayşegül İSLAM’IN sözlerini ve uygulamalarını takip ediyor; biz de “YETER” diyoruz.

Yaklaşan seçimler ve kadınların +1 oyu Kadın Hareketi Yağmur Damla 7 Haziran yaklaşıyor. 18 yaş üstü vatandaşlar bir hak ve sorumluluk olarak o gün sandık başında olacaklar. Tüm ülke için olduğu gibi kadınlar için de 2015 seçimleri büyük önem taşıyor. 2015 seçimlerinde, HDP 268, CHP 103, AKP 99 , MHP 40 kadın adayla seçime girecek. Burada ‘zorunlu kadın kotası’ gibi kadına hak tanırken özünde kadını aşağılamaya ve erkek desteğine muhtaç göstermeye devam eden uygulamalar yanında HDP’nin “kadın kotası değil; eşit cinsiyet kotası” söylemi öne çıkıyor. Zaten kadın söyleminin partiler bazında gerçek hayata ve işleyişe ne kadar yansıtıldığı da aday sayılarına baktığımızda çok net ortada.

Bence 2015 seçimleri ve öncesinde kadınların siyasi temsilinden zihinlere kazınan cümle şudur: “Hayır ben onun yanındaydım.” Günlerdir sosyal medyada da paylaşılan bu sözün hikayesi şöyle; HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, canlı yayınında soruları yanıtlarken ’Seçim beyannamesini açıklarken kadın eş başkan da yanınızdaydı’ denmesi üzerine ’Hayır ben onun yanındaydım.’ diye cevap veriyor. Belki de ihtiyacımız olan şey, tüm bu kotaların, sayısal verilerin, göstermelik temsillerin, vitrin adayların ötesinde gerçekten ‘Ben kadının yanındayım.’ diyebilme cesaretini gösteren zihniyettir. Kadının yanında olmak ise, kadın biyolojisi ve bedeni üzerinden fıtrat söylemleriyle tanımlanabilecek bir şey değildir. Günümüz siyasetinde kadının, erkeğin başının tacından elinin kiri olma noktasındaki yapay gelgitleri birbirinden hiç farkı olmayan iki samimiyetsiz yakıştırmadır. Çünkü

kadın kimsenin başının tacı ya da elinin kiri değildir. İltifat etmeye alışırken dahi kadını aşağılamaktan, küçük görmekten, erkeğe ait bir meta olarak algılamaktan vazgeçemeyen bu eril zihniyetten kurtulmak için, önümüzde farklı bir siyaset seçeneği olarak 2015 seçimleri kapımızda. Bizler seçme ve seçilme hakkını büyük mücadeleler sonucu kazanmadık fakat bugün kadını bekleyen bir büyük mücadele vardır. Her gün onlarca kadın kardeşimiz öldürülürken, kadına yönelik taciz ve tecavüzlerde hala rıza arayan, indirim bekleyen medya ve siyasetin erkek egemen söylemleri devam ederken, Kadın ve Adalet Zirvesi başlıklı toplantılarda dahi “Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz, o fıtrata terstir.” söylemleri geçiyorken, kadınlar gerçekten büyük bir mücadelenin ortasındadır. 7 Haziran günü hem ülkenin hem de kadınların geleceğini tayin eden 1 oy hakkımız var. Bu oyu hem kendimiz hem

tüm kadın kardeşlerimiz hem de demokrasi ve özgürlükler hanesine “+1 oy” olarak kazandırmak bizim elimizde . 8 Haziran sabahı , bugüne dek toplumun tüm ezilenleri ve emekçilerinin yanında, kadın ve çocukların sesini de duymazdan gelen fakat sesimiz haykırışımız yükseldiğinde “sağır sultan bile duydu” diyerek şikayet eden bir siyasetle uyanmamak bizim elimizde. Sokak ortasında bıçaklanan kadının, ıslahevinde dövülen çocuğun, Soma’da ölen madencinin, işinden kovulan emekçinin, hapse atılan öğrencinin, öğrenim hakkı elinden alınan gencin, sığınma evinde oy bile kullanamayan kadın kardeşimizin… Hepsinin yarım kalan mücadelesi şimdi bizim omzumuzdadır. Yüzyıllardan günümüze uzanan bu mücadele içinde 7 Haziran günü, bizim payımıza düşen budur. Oy kullanmak temel bir hak ama büyük bir sorumluluktur; bunu hakkıyla yerine getirmek ümidiyle…


KADIN

09

12 Mayıs 2015

Kübra Eken’in 3. duruşması görüldü

Şüpheli bir şekilde beyin kanaması geçiren ve bilinci yerine geldikten sonra kocasının darbı sonucu beyin kanaması geçirdiğini söyleyen Kübra Eken’in yaralama davasının 3. duruşması bugün Kartal Adliyesi’nde görüldü. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu duruşmaya Kübra Eken’in ailesiyle birlikte katıldı. Hakim, beyin kanamasının sebebine dair bir adli tıp raporu talep ederek davayı 30 Eylül 2015 tarihine bıraktı. Davanın ardından Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu bir basın açıklaması yaparak gerçeğin ortaya çıkarılmasını istedi. KADIN

Fatma Uğuz’un katiline müebbet hapis verildi

Ayrılmak istediği için erkek arkadaşı Nihat Çakıcı tarafından öldürülen Fatma Uğuz’un ölümüyle ilgili görülen dava sona erdi. Fatma’nın katiline tasarlama olmadığı gerekçesi ile müebbet hapis cezası verildi. Öte yandan karar duruşması olmasına rağmen Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun davaya katılma talebi mahkemece kabul edildiğinden Platform, katilin pompalı tüfekle Fatma’nın her gün geçtiği yolda karşısına çıkmasını “tasarlama” olarak değerlendirmeyen mahkemenin kararını, en üst sınırdan ceza verilmesi için temyiz edebilecek. KADIN

Arzu Boztaş’ın kocası için yargı süreci başladı

Kadınların mücadelesi tüm Türkiye’de sürüyor kadın özgün başak

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, İstanbul Beyoğlu’ndaki evinde elleri kabloyla bağlanmış ve çanta kayışıyla boğularak öldürülmüş halde bulunan, 39 yaşındaki müzisyen Değer Deniz’e sahip çıkmak için ellerinde karanfilleri ile Deniz’in evinin önünde toplandı. Yozgat’ta 21 Ekim 2014 tarihinde, eşi Arzu Boztaş’a av tüfeğiyle ateş ederek yaralamaktan tutuklanan Ahmet Boztaş, Yozgat Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki ilk duruşmayla yargılanmaya başladı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Temsilcisi Ayşen Ece Kavas emniyetin adliye önünde geniş güvenlik önlemi almasını eleştirerek, ‘’Biz buraya 7 kişi geldik ve burada 50’ye yakın polis var. Biz binaların değil, kadınların korunmasını istiyoruz’’ diyerek tepki gösterdi. Duruşma 2 Haziran’a ertelenirken, ikinci duruşmaya Arzu Boztaş’ın da katılacağı bildirildi. KADIN

Kadınlar Amasya’da imza topladı

Kadınlar tüm hafta boyunca Türkiye’nin farklı bölgelerinde gerçekleştirdikleri eylem ve faaliyetlerle, kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının yasalaşması gerektiğini bir kez daha söylediler.

Medya kadınların yanında olmalı Değer Deniz’in sanatçı arkadaşı ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyesi Selen Gülün ise konuşmasında, medyada kullanılan “Beyoğlu şarkıcısı” ve “Otelde Bir an önce somut adım atılmalı çalışıyordu” gibi vurguların cinayeti Platform Genel Temsilcisi Gülsüm meşrulaştırıcı ifadeler olduğunu söyKav Değer’in evinin önünde yaptı- leyerek medyayı kadınların yanında ğı konuşmasında, “Son dönemde olmaya çağırdı. Değer’in oturduğu kadın cinayetlerini durdurmadık- evin sokağından geçenlerin de katılları gibi, faillerin yakalanmasında masıyla kalabalıklaşan kadınlar, tüm da işi ağırdan alıyorlar. Değer’in kadınları kadın cinayetlerine karşı nezdinde, failin yakalanmasını ve mücadeleye çağırdılar. kadın cinayetlerinin durdurulması için atılması gereken tüm somut KADINLAR KONYA’DA AĞIRLAŞTIRILMIŞ adımların atılmasını istiyoruz. MÜEBBET İÇİN YÜRÜDÜ Değer’le birlikte 100’üncü kadın Konya’da Kadın Cinayetlerini kardeşimizi de kaybettik 2015 yı- Durduracağız Platformu’nun, lında. Bir an önce bütün bu somut “Kadın katillerine indirim yok!” adımların atılmasını istiyoruz. Bu demek için gerçekleştirdiği yürüadımlar atılana kadar da mücade- yüş, polis tarafından engellenmeye lemize devam edeceğiz.” şeklinde çalışıldı. Bir otobüs çevik kuvvetkonuştu. le çevrelenen kadınlar ise “Burada

kadınları engellemeye çalışacağınıza korunma altındayken, etkin biçimde korunmadığı için öldürülen kadınların hayatta kalmasını sağlayın” dediler. Polisin tüm engellemelerine rağmen yürüyen kadınlar adına basın açıklamasını okuyan Şeyma Sarı, “Kadın cinayetlerinin durması için öncelikle 6284 sayılı koruma Kanunu uygulanmalı ve kadın katillerine caydırıcı olması nedeniyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yasalaşmalıdır” dedi. Fatma Coşkun’un annesi Ayşe Ayaz: “Benim kızım ayrılmak istediği için 2 çocuğunun gözü önünde öldürüldü. Ben kızımın hesabını soruyorum. Davasına sonuna kadar devam edeceğim. Katilin en ağır cezayı almasını istiyorum’’ şeklinde konuştu. Baba Fikret Keskin ise, “Benim kızımın hayatı nasıl bittiyse o katilin de ha-

yatı bitsin. O katil içerden çıkamasın. Ben kızımın davasını sonuna kadar takip edeceğim. Bizim canımız yandı başkalarının yanmasın, bunun için yasa istiyoruz.’’ dedi. YALOVA SEDA CAMGÖZ İÇİN AYAKTA Yalova, eski eşi Bülent Diler tarafından sokak ortasında 9 yerinden bıçaklanarak öldürülen Seda Camgöz için ayağa kalktı. “Kadın Cinayetlerine Son” yazılı bir pankart ve “Kadın Katillerine İndirim Değil Ağırlaştırılmış Müebbet” yazılı dövizler taşıyan kadınlar, Uğur Mumcu Kültür Merkezi önünde toplanarak Suwon Parkı’na yürüdü. Basın açıklamasını okuyan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Türkiye Yürütmesi üyesi Gülsün Yıldırım, “Çözüm için ilk adım olarak gördüğümüz talep; Türk Ceza Kanunu’nda “kadın cinayeti” teriminin yasal statü kazanmasıdır. Kadın cinayetlerinin sürmesine sebebiyet veren indirimler kaldırılmalı, madde “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası” olarak düzenlenmelidir” şeklinde konuştu.

Tekirdağ’da kadınlar söyleşide buluştu Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Amasya Temsilciliği, kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası için imza topladı. İmza standının açılmasından önce Platform adına basın açıklamasını okuyan Çise Atalay, “Potansiyel kadın katillerine karşı caydırıcı olabilmesi ve ceza indirimleriyle toplumun vicdanını yaralayan kadın cinayetlerini durdurmak amacıyla; Kadın katillerine cezai indirimlerin kaldırılmasını ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının yasalaşmasını talep ediyoruz” şeklinde konuşarak imza kampanyasının amacını açıkladı. KADIN

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Tekirdağ Yürütmesi, geçtiğimiz günlerde geniş katılımlı bir söyleşiye imza attı. Söyleşi başlamadan önce seyircilerin arasında siyah kıyafetleri ve ellerinde öldürülen kadınların resimleriyle oturan onlarca kadın, sırayla ellerinde taşıdıkları kadınların hikayelerini salona okuyarak, sahneye çıktılar. Söyleşi ilk bölümde konuşmacıların anlatımlarıyla başladı. İlk konuşma Süleymanpaşa Belediye

Başkan Yardımcısı Gülferah Güral tarafından gerçekleştirildi. Güral, kadın dostu belediyelerden söz etti. Ardından konuşmasını yapan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi, Türkiye’de kadın cinayetleri gerçeğini ve kadınların verdiği yaşam hakkı mücadelesini anlattı. Son konuşmayı ise Avukat İpek Yelken Altıntaş yaptı. Konuşmaların sonunda salondan konuşmacılara sorular soruldu ve söyleşi sonlandırıldı. KADIN


EMEK

10

12 Mayıs 2015

Fadik Temizyürek

HAKİKAT

Anlatayım, ispatları var 1 Mayıs geçti. İstanbul valisi ve emniyeti insanlar gelemez sanıyordu Beşiktaş’a ama geldik. Her yeri kapatırsam, günler öncesinden televizyondan korku salarsam korkarlar sanıyordu ama korkmadık. İç güvenlik yasası ile hepsini gözaltına alırım, tutuklarım sandı ama gücü hepimize yetmedi. Baretsiz, maskesiz geldik alana, yalnızca bedenlerimiz birbirimizin kalkanı oldu. AKP yine gözlerine inanamadı. Bu insanlar nereden alıyordu, bu cesareti ve gözüpekliği? AKP’nin ve bilcümle burjuva siyasetinin yanından bile geçemeyeceği işçi sınıfının onuruydu, bu cüret. Gençler değil yalnızca, beyaz saçlı kadınlar ve erkekler vardı. Hep beraber kaderleri neyse ona razıydılar ve mağrurdular. Hepimize kutlu olsun. 6 Mayıs geçti. Denizlerin yolunda yürüyoruz diyen devrimci gençliğe selam olsun. Devrimci gençlik, sizler kadar berrak ve cevahir olmaya devam ediyorlar. Devrimciliğiniz, hasletleriniz, sosyalizme tutkuyla bağlılığınız gözümüzün feri, aklımızın kılavuzu olmaya devam ediyor. Yıldızlar hiç sönmezmiş, tıpkı sizler gibi. 4 Mayıs geçti. Fikri Sönmez’in vefatının 30.yılı. Bir sosyalizm denemesi ise Fatsa, en güzel denemeseydi Türkiye sosyalist tarihinin. Yolun yolumuzdur. Mayıs geçip gidiyor. 7 Haziran’a az kaldı. Memleket sathında olağanüstü bir gelişme olmazsa en önemli gündem seçimler olacak. Yapılacak işler listesi aşağıdaki gibidir: 1. Erdoğan’ın benden nefret ediyorlar itirafı, halkın artık kendisine güven duymadığı korkusudur. Neden nefret ettiğimizi konuya –komşuya kanıtlarıyla anlatalım. 2. Davutoğlu’nun sürekli beceriksiz tüccar gibi olmadık ekonomik vaatlerde bulunmasını, eli artırmasını arkadaşlarımıza, tanıdıklarımıza şimdiye kadar neden yapmadıklarını sayılarla anlatalım. 3. Soma’da işçilerin ölümünü arsızca ihmal deyip, istifa etmeyi düşünmeyen enerji bakanı Taner Yıldız’ın nasıl bir sahtekar olduğunu verdiği demeçleriyle akrabalarımıza, yakınlarımıza anlatalım. 4. Her gün öldürülen kadınların üstünden atlar gibi geçip giden Ayşenur İslam’ın çocuk parası alacak ailelerin ne kadar alacağını ince ince hesaplamasını dağa- taşa yazalım. Bir bakanın nasıl bu kadar yüzsüz olduğunu yaptığı açıklamaları alıntılayarak ablalarımıza, teyzelerimize anlatalım. 5. AKP’nin elinde oyuncak olan adaleti, kadın katillerini koruyan, kravat takmış diye katillere indirim veren savcı ve hakimlerin adlarını vererek kadınlara anlatalım. 6. Bir öyle bir böyle konuşan Bülent Arınç’ın kurnaz bir tilki gibi siyaset yapmasının siyasete zarar verdiğini, siyasetin bu kadar tutarsız olamayacağını bil fiil Bülent Arınç’ı yansılayarak çevremize anlatalım. 7. Bir cumhuriyet savcısının, kendi bünyesindeki hakimi verdiği karardan ötürü tutuklamasını AKP’ye bağlı yargıya dayandığını anayasa kitabı ile hukukçulara anlatalım. 8. Bursa’nın en yetkili devlet memuru olan valinin işçilere bu inşatı bitirin, yoksa sizi buraya gömerim terbiyesizliğinin AKP valisi olunca kendini dev aynasında gördüğünü, bildiğimiz siyset bilimcilere mülki amir vazife ve suçları maddesi ile anlatalım. 9.Seçim meydanlarında konuşan AKP milletvekillerinin ağzını her açtıklarında Gezi direnişinden dem vurmalarını, ilk vurucu darbeyi aldıklarını ve içlerine sindiremediklerini muhteşem duvar yazıları ile gençlere anlatalım. 10. Ben tüm partilere eşit mesafedeyim diyen Erdoğan’ın gelmiş- geçmiş en büyük takiyeci olduğunu Davutoğlu’ndan daha çok meydan konuşması yaptığını ispatlayalım. O an televizyonu açıp Erdoğan’ın canlı yayında konuştuğunu anne- babamıza anlatalım. Anlatalım ki 1 Mayıs’ı mutlulukla kutlayalım. Anlatalım ki Deniz Gezmiş’i, Yusuf Aslan’ı, Hüseyin İnan’ı onurla analım. Anlatalım ki Terzi Fikri’nin yolundan yürüyelim. Anlatalım ki AKP toplumun gücünü görsün. Anlatalım ki diktatör heveslisi Erdoğan dünyanın kaç bucak olduğunu görsün. fadiktemizyurek@gmail.com

Kaçak maden ocağına Vali ve Efkan Ala onayı

Efkan Ala yeni Soma’lar olsun istiyor Erzurum Oltu ilçesine bağlı Balkaya ve Susuz köylerinde bulunan 5 ayrı ocakta üretim yapan Oltu Kömür İşletmesinde 267 işçi 5 ay kaçak çalıştırıldı. İşçilerin canıyla ödeyecekleri risklerle çalıştırılan ocağa devlet gözetmenlik yaptı. Valilik duruma göz yumduğu için Erzurum’lu eski İçişleri Bakanı Efkan Ala’ya başvuran işçilere, Ala: “Patronun dediğini yapın” dedi. Madeni işçi sağlığı ve iş güvenliği yönünden denetlediler. Yaptıkları Valiliğin, İçişleri Bakanının denetim sonrasında ocaklarda ‘üreadeta suça ortak olan tutumu timin durdurulması’ kararını verdikarşısında işçiler, denetlemeye gelen ler. Eksikliklerin giderilmesi halinde iş müfettişlerine gerçeği anlattılar. açılacağını belirterek madenden aySonuç, işçilere işten atıldıklarına rıldılar.” Müslüm Gülgün ve Uygar dair tebligat yapılması oldu. Şimdi Can bu denetimin ardından devleişçiler için başka mücadele başladı. tin suç ortaklığı sürecinin başladıDüne kadar yer altında 197, yer yü- ğını anlatıyorlar. Patron “masraf çok” zünde 70 işçinin çalıştığı madenin diyerek eksikleri gidermedi. Valilik güvenli çalışması mücadelesi veren izniyle nisan ayının ilk haftasına işçiler artık uğradıkları haksızlığı kadar üretim kaçak olarak devam gidermenin mücadelesini veriyor. etti. 30 Aralık 2014 tarihinde işten Mücadelelerini Meclise taşımak atıldı gösterilen işçiler iki gün sonra isteyen işçiler HDP İstanbul Mil- ocağa sokularak, geçen sürede kaçak letvekili Levent Tüzel’e durumu olarak çalıştırıldı.” aktardılar. 10 günde 1 aylık üretin! Valilik göz yumdu Skandallar bununla da sınırlı değil. Tüzel’e ulaşan madenci işçilerden Mevzuat gereği iki ay içinde eksikleMüslüm Gülgün ve Uygar Can ya- rin tamamlanıp tamamlanmadığını şananları şöyle aktardı: 11 Kasım denetlemesi gereken iş müfettişleri 2014 tarihinde Oltu Kömür İşlet- 1 Ocak 2015 tarihinde madene gelmesine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik diğinde skandallara yenisi eklendi. Bakanlığına bağlı müfettişler geldi. İşten atma tehdidiyle, 18 işçiye,

emek osman erdem

müfettişlere “Üretim yapmıyoruz tahkimat yapıyoruz” şeklinde ifade verdirildi. İşsiz kalma korkusuyla bu yanlışa ortak olduklarını söyleyen işçiler Tüzel’le şu bilgileri paylaştılar: “Üretim yapıldığı halde ‘Tahkimat yapıyoruz’ dedik. Müfettiş üretime başlama izni vermedi. ‘Tahkimat yapılıyor’ diye rapor tuttu. Ama bu arada kaçak üretim devam etti. Patron masraflar yüksek diyerek bizden ayda 10 gün çalışmamızı, daha doğrusu bir aylık üretimi 10 günde yapmamızı istedi” Bakan Ala patrondan yana Hiçbir zaman 8 saat çalışmadıkları, günlük mesailerinin 10 saati bulduğu ocakta bir de 10 günde ölümüne çalıştırılmak istenmeleri üzerine işçilerin bazıları soluğu Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Erzurum mitinginde almışlar. Burada Enerji Bakanı Taner Yıldız ve Eski İçişleri Bakanı Efkan Ala ile görüşme fırsatı bulmuşlar. Efkan Ala’nın

işletme sahipleriyle birlikte kendilerini görüşmeye aldığını dile getiren işçiler, Ala’nın bu görüşmede işçilere patron ne dediyse onu tekrar ederek “Bu arkadaş 10 gün diyorsa 10 gün çalışın” dediğini ifade etti. Oltu Kömür İşletmesinin sahiplerinin, Efkan Ala’nın yakınları olduğunu iddia eden işçiler, torba kanunda madenler ve maden işçileriyle ilgili yapılan düzenlemelerden sonra, Enerji Bakanlığı ile görüşen Oltu Kömür İşletmesine yardımda bulunulduğu, aracı “Çeltik Kömür” firmasını devreden çıkarıp, doğrudan Oltu Kömür İşletmesinden kömür alımına başlandığını ileri sürdüler. İşçiler, nisan 2015’in ilk haftasında yapılan denetimde müfettişlere gerçeği söylediklerini, kaçak üretim yapıldığını ve kendilerine 10 günlük çalışma dayatıldığını anlattıklarını belirttiler. Bu denetimin ardından patronun kendilerine iş akitlerinin feshedildiğine dair tebligat yaptığını vurguladılar.

Nisan ayında 130 işçi öldü! İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin raporuna göre, Nisan ayında 130 işçi yaşamını yitirdi. İşçi ölümleri en çok inşaat, tarım, taşımacılık ve ticaret/büro sektöründe yaşandı. En çok ölümlerin yaşandığı şehirler ise İstanbul, Konya, Antalya, Bursa, İzmir ve Adana oldu.İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin raporu yayınlandı. Rapor iş kazalarının geçen ay da önlenemediğini ortaya koyuyor. Rapora göre, Nisan ayında 130 işçi yaşamanı yitirdi.İşçi ölümleri en çok inşaat, tarım, taşımacılık ve ticaret/büro sektörlerinde yaşandı.İşçi ölümlerinin en çok yaşandığı

Sendikalar Soma’da miting yapacak Soma’da 16 Mayıs’ta DİSK, KESK, TMMOB, Türk Tabipler Birliği Soma’da miting gerçekleştirecek. DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, geçtiğimiz yıl 13 Mayıs’ta cumhuriyet tarihinin en ağır işçi katliamının yaşandığına dikkat çekerek, Soma’yı unutturmayacağız diyerek mitingin amacını özetledi. Konfederasyonlar ve odalar yaptıkları basın açıklamasında 16 Mayıs’ta Soma katliamını unutturmamak için Miting düzenleyeceklerini açıkladılar.

Taşeronlaşmaya hayır! 13 Mayıs’ta tüm Türkiye’de alanlarda olacaklarını da vurgulayan DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, ‘301 kardeşimizi anmak ve taleplerimizi iletmek için sokaklarda olacağız. 16 Mayıs’ta da Soma’daki mitingle sefalet ücretleri, kölelik düzeni ve taşeronlaşmaya karşı haykırmak için herkesi bize destek vermeye bekliyoruz. İzmir ve Manisa’daki kurumlara gerçekleştirdiğimiz ziyaretlerle gerçekleştireceğimiz anmalar ve miting ile ilgili programlarımızı paylaşacağız’ dedi.EMEK

şehirlerin başını ise yine İstanbul çekiyor. İstanbul’u Konya, Antalya, Bursa, İzmir ve Adana takip ediyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, basın ve meslek örgütlerinden derlediği veriler ışığında hazırladığı raporlarda, 2015 yılının ilk dört ayında en az 482 işçi hayatını kaybetti. Raporda, işçilerin en çok trafik/servis kazaları, düşme, ezilme/göçük ve diğer nedenlerden dolayı hayatını kaybettiğine dikkat çekildi. Raporda, Nisan ayında iş kazalarında hayatını kaybedenlerin 9’unun kadın, 2’sinin çocuk ve 6’sının da göçmen işçi olduğu belirtildi. EMEK


EMEK

11 Kahramanmaraş’ta inşat 9 işçiyle çöktü

12 Mayıs 2015

Sendika saldırılarına direnen işçiler kazandı

Kahramanmaraş’ ta bir PVC imalathanesinin inşaatında beton dökülmesi sırasında meydana gelen çökmede, 5’i kardeş 9 işçi yaralandı. Hasan Çevik’e ait 2 katlı PVC imalathanesinin inşaatının birinci katının beton tabyası döküldüğü sırada çökme meydana geldi. İnşaatta çalışan Ali Tuğrul, Yusuf Tuğrul, Soner Tuğrul, Mustafa Tuğrul ve Yaşar Tuğrul kardeşler ile Yaşar Çevik, Yaşar Kömeç, Emrah Akçakaya ve Adem Kozan adlı işçiler yaralandı. AFAD, itfaiye ve kurtarma ekipleri ile enkazdan çıkarılan işçiler, sağlık görevlileri tarafından ambulanslarla hastanelere kaldırıldı..EMEK

Erdemir Çelik’teki patlamada 3 yaralı

Bursa’da Renault, Mako, Coşkunöz gibi fabrikalarda çalışan metal işçilerinin, toplu sözleşme sürecinde Bosch’ta verilen ücret zammının altında bir zamma zorlanmasına karşı çıkarak başlattığı eylem sürecinde Türk Metal ve fabrika patronlarına verdiği süre sona erdi. Organize Sanayi Bölgesi’nde bir araya gelen metal işçileri Türk Metal’den istifa etmek için harekete geçti. emek osman erdem

Karadeniz Ereğli Erdemir Demir Çelik Fabrikasında patlama meydana geldi. Patlamada işçiler 42 yaşındaki Mahmut Aydoğan, aynı yaştaki Suat Çakır ve 27 yaşındaki Oğuzhan Küçükarslan yaralandı. Yaralı işçiler fabrikanın ambulansıyla özel hastaneye kaldırıldı. Patlama, etrafta büyük paniğe sebep oldu. Yüksek fırında patlama nedeni ile üretime ara verildi. Mühendisler ve teknik ekipler tarafından geniş bir alanda güvenlik çemberi oluşturuldu. Hasar tespiti çalışmalarına başlanan fırının üretime geçişi hasar tespit çalışmalarından sonra belli olacak. EMEK

Bakanlıkta X-Ray şiddeti

E-devlet şifreleriyle postane önünde istifalarıyla ilgili bir açıklama yapmak isteyen işçilere Türk Metal Sendikası’nın Coşkunöz fabrikasındaki Baştemsilcisi ve Şube Yöneticisi Yalçın Civan, TOFAŞ fabrikası Baştemsilcisi Mesut Dinç gibi sendika yöneticileri ve yönetime bağlı faşist çeteler saldırdı. Sendika yöneticilerin saldırı sırasında “Allah Allah” diye bağırdıkları, işçilere “Aranızda bölücüler var” sözleriyle seslendikleri duyuldu. Saldırıda sendika yöneticileri işçilerin dilekçelerini ve e-devlet şifrelerini yırttı, bazı işçiler yaralandı. Yaralı işçiler Çekirge Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Çevik kuvvet polisleri de sendikadan ve çetelerden yana saf tutarak işçileri dağıtmak üzere saldırıda bulundu. Polis saldırısında da iki Kızılbayrak muhabiri yaralandı.

Savcılık işlem yapmadı ÇHD Bursa Şube Başkanı Av. Fazilet Kazaözbek, metal işçilerine yönelik saldırıdan Bursa Cumhuriyet Savcılığı’nın bilgisi olmadığını ifade etti. Basın emekçilerinin yaralanmasına seyirci kalındığını, yaralananların ifadelerinin alınmadığını, şikayetlerin engellendiğini belirten Karaözbek, ÇHD olarak yaşananlara ilişkin suç duyurusunda bulunacaklarını da sözlerine ekledi. Renault işçisi geri adım attırdı Renault fabrikasında Türk Metal’den istifa etmeye başlayan işçilerden 16’sı işten çıkarıldı, akşam ve gece vardiyasındaki işçiler üretimi durdurarak direnişe geçti. Direniş birkaç saat içerisinde sonuç verdi, atılan işçiler işe geri alındı. Türk Metal’den istifa eden hiçbir işçinin işten atılmayacağına ilişkin taahhüt alındı. Gece vardiyasındaki işçiler de yeniden işbaşı yaptı.

TOFAŞ işçileri fabrikayı eylem alanına çevirdi Türk Metal Sendikası’nın işçi baskısıyla Bosch fabrikasında imzaladığı toplu sözleşmeyi Renault, TOFAŞ, Mako gibi metal işkolunun diğer fabrikalarında imzalamaya yanaşmamasının ardından metal işçilerinin başlattığı Türk Metal’den istifa süreci eylemlerle sürüyor. Renault fabrikasında

16 işçinin işten atılması kararını üretimi durdurarak geri aldıran metal işçileri, sabah saatlerinde ise TOFAŞ fabrikasında eylemdeydi. Gece vardiyasına girecek işçiler, fabrika önünde kısa bir yürüyüş gerçekleştirerek işçilere saldıran Türk Metal yöneticilerine “Mesut gelsene, bizi de dövsene” diyerek seslendi. Çoşkunöz, Tofaş, Bosch

Metal işçisi yalnız değil Orman ve Su İşleri Bakanlığına yerleştirilen ve Bakanlık personelinin de aranarak işyerine girmesini zorunlu hale getiren X-Ray sistemi çalışanlar üzerinde baskı ve mağduriyete sebep oluyor. Tarım Orkam Sen Genel Merkezi açıklamada, Ercan Cömert’in kurum personeli olarak kendisine potansiyel suçlu gibi davranıldığını, ikinci defa X-ray cihazından geçmeyi reddettiği ifade edilerek, güvenlik görevlilerince X-ray cihazından geçmek için zorlandığı, 7 güvenlik görevlisi tarafından Cömert’in üzerine yürünerek zorla güvenlik odasına götürülmeye çalışıldığı kaydedildi. EMEK

Arçelik’te de işçinin sabrı taştı

Sendika değil çete Türk Metal karşısında metal işçisi yalnız değildir Bursa’da metal işçisi aylardır ayakta. MESS’le yapılan toplu iş sözleşmesine itiraz eden işçiler, daha iyi koşullarda çalışmaktan fazlasını istemiyor. İşçilerin taleplerini hayata geçirmesi gereken Türk Metal Sendikası ise işverenle kol kola, işçinin lehine değil, işverenin lehine bir sözleşmeye imza attı. 1 Mayıs’ta Taksim’de, hak ve özgürlükleri için polis saldırılarını göğüsleyen işçileri yalnız bırakıp, Konya’lara, Zonguldaklara kaçan sendikaların, hükümet sözcüsü, işveren sözcüsü gibi konuşan ve işçilere her adımda “köle gibi

Emekçi Hareket Partisi Bursa İl Örgütü, metal işçilerine gerçekleştirilen saldırıya karşı açıklama yayımladı.

polisin saldırısı sonucu işçiler ve basın mensupları yaralandı.

maya başladı. Binlerce işçinin talepleri haykırdığı meydanın karşısına oturup çay içecek kadar yüzsüz Türk Metal Sen, bir sendika olmadığını, hükümetle, işverenle kol kola girmiş bir çete olduğunu bir kez daha gösterdi. İşçilerin Türk Metal’e verdikleri süre 5 Mayıs’ta sona erdi. Demokratik haklarını kullanan işçiler, nasıl üye oldularsa, aynı şekilde Türk Metal’den istifa etmek istedi. Yüzlerce işçinin istifa etmeye başladığı sendika yönetimi ise, Taksim’i halka kapatan AKP’den en iyi öğrendiği şeyi yaptı. Sendika temsilcilerinin ve

Direnen metal işçileri yalnız değildir Sendikaya üye oldukları gibi, haklarını aramadığı için istifa da edebilirler. İstedikleri meydanda temel hak ve özgürlükleri için taleplerini haykırabilirler. AKP, emekçilerin Taksim’e çıkmasını engellemek için tüm İstanbul’u kapattı. ama nafile çabası, emekçilerin bir araya gelmesini engelleyebildi mi? diktatörü nasıl ki bu kararlılık ve süreklilik geriletecekse metal işçisi de hakkı olanı alacak. Türk Metal Sen şunu iyi bilsin, Direnen metal işçisi yalnız değildir.

yaşamak olduklarını” söyleyen sendikaların foyası Bursa’da tamamen ortay çıktı. Demek ki daha iyi bir sözleşme mümkünmüş Türk Metal Sen’in “daha iyi bir toplu iş sözleşmesi mümkün değil” söylemini dinlemeyen Bosch işçisi yaptığı eylemlerle, işvereni yola getirdiği ve istediği şartları sağlattı. Renault, Çoşkunöz, Tofaş ve Mako işçileri de “Demek ki mümkünmüş” diyerek önce sendika yönetimi ile tartışmaya, ardından da fabrikalarında ve şehir merkezinde eylemler yap-

Büro emekçileri ayrımcılığa son diyor Bursa’da 3 yıllık sözleşmenin yenilenmesi talebiyle verilen mücadele diğer illerde Türk Metal’in örgütlü olduğu fabrikalara da yayıldı. Beylikdüzü’de kurulu ve yaklaşık 1200 işçinin çalıştığı Arçelik fabrikasında baştemsilcilere yüzde 15, bölüm temsilcilerine ise yüzde 10 zam yapılması bardağı taşırdı. Buna tepki olarak istifalar başlarken 2 günde 325 işçinin sendikadan istifa ettiği bildirildi. Sendikacılar bunun üzerine fabrikaya gelerek işçilerle görüştü. İşçiler, işten atmaların sorumlusunun Türk Metal olacağını ifade etti. EMEK

Büro Emekçileri Sendikası (BES) ağustos ayında yapılacak toplusözleşme öncesi hizmet kolundaki emekçilerin taleplerini belirlemek için bir anket yaptı. Ankete göre büro emekçilerinin yüzde 98’i ayrımcılığın sonlandırılmasını istiyor. Sonuçlar, AKP hükümetinin kendisini desteklemeyenleri düşman gören tutumunun kamu işyerlerine kadar yansıdığını ortaya koyuyor.BES 17 Mart-7 Nisan tarihleri arasında toplu iş sözleşmesi talep araştırması yaptı. Elektronik ortamda yapılan araştırmaya birçok bakanlıktan çalışan katıldı. Araştırmaya katılan büro emekçilerinin yarısına yakını Çalışma Bakanlığında çalışırken, onu yüzde 24 ile Maliye Bakanlığı, yüzde 10 ile Kalkınma Bakanlığı izledi. Yine araştırmaya katılanların yüzde 82’si memur statüsünde çalışırken, yüzde 10’u 4/C sözleşmesiyle, yüzde 4’ü ise 4/B sözleşmesiyle çalışıyor. EMEK


12 Liseliler Denizlerin yolunda

LISENIN GUNDEMI 12 Mayıs 2015

AKP okulların salonlarında “Yeni Türkiye” ve seçim propagandası yapmaya başladı.

İlk hedef liseler, ileri!

Üniversite öğrencileri ve liseliler Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edildikleri 6 Mayıs günü anma yaptı. Denizlerin 6. Filo’yu suya döktükleri yere, Dolmabahçe’ye yürüdüler. Deniz, Yusuf, Hüseyin’in dev posterlerini taşıyan öğrenciler, “Emperyalizme ve AKP diktatörlüğüne karşı ayaktayız. Denizler’in yolu Haziran’dan geçer” pankartını açtılar. Hep bir ağızdan, “ Emperyalistler, işbirlikçiler 6. Filo’yu unutmayın”, “ Denizler’e sözümüz devrim olacak”, “ Kahrolsun AKP diktatörlüğü”, “ Deniz, Yusuf, Hüseyin mücadeleye devam” sloganları atıldı. Eğitim

Temel liselere öğrenci göçü

Bu hafta bir lisenin konferans salonu Türkiye Gençlik Vakfı’nın “Yeni Türkiye ve Başkanlık Sistemi” adlı paneli için kullanıldı. Çevre okulların öğrencileri de bu panele davet edildi. Tekirdağ’da ise okul personellerinin ve öğretmenlerinin Erdoğan’ın mitinglerine götürülmesi söylendi. eğitim ece berfin karagöz

Üniversite sınavına hazırlanan öğrenciler de sınava hazırlık kaygısıyla kayıtlarını dershaneden dönüşen okullara taşıyor. Öğrenci kaybı yaşayan okullar arasında puanları çok yüksek, köklü Anadolu liseleri bile var. MEB’in son rakamlarına göre 3 bin 145 dershaneden yüzde 60’ı okula dönüşmek için başvurdu. 2 bin 36 dershanenin dönüşüm başvurusu kabul edildi. Dönüşen bu dershanelere tüm liselerden öğrenci göçü yaşanıyor. Dershaneler okul olsa da pek çoğu “Hem okul, hem dershane” diyerek tanıtım yapıyor. Eğitim

Fransa’da kıyafet baskısı

Fransa’da, uzun etek giydiği için okula alınmayan ortaokul öğrencisi Sarah K, uzun eteği ile derse girmek istedi. Kıyafetiyle ilgili okuldan daha önce iki kez uyarı alarak okula alınmayan Sarah’ın laiklik ilkesini ihlal etmesi gerekçe gösterilmişti. Yaptığı açıklamada Sarah K. “Elbette pantolon da giyebilirdim. Ama ben etek giymeyi tercih ettim.” Önceki dönem okul idaresinden Sarah’ın evine gönderilen mektupta : “Kızınızın okul hayatına devam etmesini istiyorsanız lütfen giydiklerine dikkat edin” uyarısında bulunulmuştu. Eğitim

Adana’da İl Milli Eğitim Müdürlüğü, bir lisenin konferans salonunu Türkiye Gençlik Vakfı’nın “Yeni Türkiye ve Başkanlık Sistemi” başlıklı paneli için tahsis etti. Okulun salonunu bu konferans için kullandıkları yetmedi bir de çevre okulların öğrencilerini panele çağırdı. 29 Nisan’da Türkiye Gençlik Vakfı’nın (TÜG-

VA) , Adana Evliya Çelebi Mesleki Endüstri Anadolu Lisesi’nin salonunda yapacağı toplantıya Milli Eğitim Müdürlüğü’nden tam izin çıktı. Aynı zamanda İl Milli Eğitim Müdürlüğü ilçedeki okullara “Yeni Türkiye ve Başkanlık Sistemi” paneline öğrencileri götürmeleri konusunda yazı gönderdi. Başkanlık sistemi ve “ Yeni Türkiye” yi konu alan panelin okul salonunda yapılmasına karşı çıkan sendika üyeleri

Erdoğan’ın Mitinglerine Katılın Tekirdağ’ın Çorlu İlçesi Milli Eğitim Müdürlüğü, ilçedeki tüm özel ve devlet okullarına personellerin ve öğretmenlerin Erdoğan’ın mitingine götürülmesini talep etti. AKP’nin oy kaygısı okullarda bile kendisini gösterdi. Liselerde çalışan öğretmen ve personellerin Cum-

hurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın mitinglerine götürülmesi talep edildi. Çorlu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Tekirdağ Valiliği’nin ilgili emrine dayanarak ilçedeki tüm resmi ve özel okul müdürlerinden, dersi olmayan öğretmenleri ve öğrencileri Erdoğan’ın mitingine götürmelerini talep etti. İlçe Milli Eğitim, personelin mitinge götürülürken okullara ait servis araçlarından yararlanılmasını istedi.

Yağcılarda inecek var!

17-25 Aralık’ta ismi rüşvet iddiasıyla anılan LİMAK Holding patronu Nihat Özdemir, Bilal Erdoğan’a Emine Erdoğan isimli bir yurt yaptı ve açılış Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla yapıldı. Bilal Erdoğan’ın yönetimindeki TÜRGEV’e ait Emine Erdoğan Ortaöğretim Kız Öğrenci Yurdu’nun açılışı dün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından yapıldı. Yurdun açılışında, “aile devleti” görüntüsü verildi ve lüks yurdun, 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonunda ismi sıkça duyulan LİMAK Holding patronu

Nihat Özdemir tarafından verildiği ortaya çıktı. Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV) Yönetim Kurulu Başkanı avukat Arzu Akalın, “vakfın yurtlarına tarihte öncülük etmiş kadınların isimlerinin verilmesinden hareketle yeni açılan kız öğrenci yurduna, Siirt’ten çıkan öncü bir kişi olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın isminin verildiğini” belirtti. Erdoğan’ın ATV-Sabah grubu için oluşturduğu havuza Özdemir’in de katkı yaptığı iddia edilmişti. EĞİTİM

“Amirimizin talimatıyla delileri gizledik”

Çocuklara tomayı öğrettiler

Berkin için oynadı, diziden atıldı

Şırnak’ın Silopi İlçesi’nde birçok eylemde çocuklara karşı kullanılan TOMA, anaokulu öğrencilerine öğretildi. Çocuklar, TOMA’ya binerek, anons yaptı ve tazyikli su sıktı. Silopi İlçe Emniyet Müdürlüğü Toplum Destekli Büro Amirliği’ne bağlı ekipler, Karayolu Güvenliği ve Trafik Haftası nedeniyle Nene Hatun Anaokulu’ndaki öğrencilerine, Emniyet Müdürlüğü’nü ve birimleri gezdirdi. Polisevi bahçesindeki araçlara polislerin ve öğretmenlerin yardımı ile sırayla bindirilen minikler TOMA’dan alınan kamera görüntüsü ve joystick kol ile dışarıya su püskürttü. Eğitim

ise Adana Adliyesi’nde suç duyurusunda bulundu.

Oyuncu Hamit Demir, Sanat Meclisi’nin Gezi Direnişi sırasında polis tarafından gaz fişeği ile başından vurularak öldürülen Berkin Elvan için yaptığı videoda yer alınca, 13 bölümdür yer aldığı, Diriliş “Ertuğrul” dizisinden çıkarıldı. Berkin Elvan için hazırlanan videoda, Berkin Elvan’ın katil zanlılarının geçen zamana rağmen kimliğinin tespit edilemediğine dikkat çekilmişti. Videoda yer alan birçok sanatçıya soruşturma açılmıştı. Berkin Elvan videosunda oynadığı için kendisine, “Yukarıdan çok baskı var” denildiğini ifade etti. Eğitim

Şırnak’ın Cizre ilçesinde Nihat Kazanhan’ın polis tarafından öldürülmesine dair davada konuşan sanık H.V.’nin ifadesi bu tür durumlarda polisin olayı nasıl örtbas ettiğini çarpıcı bir biçimde ortaya koydu.H. V. ifadesinde; “Emirleri amirlerimizden aldığımız için tüm delilleri gizledik. Ben silahımdaki

fişekleri eksik vermiştim. Herhangi bir tutanak da imzalamadım. Daha sonra bu durumu amirlerime söylediğimde, ‘Sen merak etme, biz senin yerine tutanak tutup imzaladık’ dediler ve amirlerimiz tüm bunlardan dolayı herhangi bir sorun yaşamayacağımızı söylemişti“ dedi. Eğitim


ESAS MESELE

13

12 Mayıs 2015

fotoğraf:emre başar kara

400 milletvekili hayal ötesi

Seçim gününe 4 haftadan daha az bir zaman kaldı, geri sayım başladı. Neredeyse tüm anket şirketleri seçim tahminlerini açıkladılar. Tahminler açıklandıkça Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’deki gerilim seviyesi iyice artıyor. Murat Gezici’nin başkanlığını sürdürdüğü Gezici Araştırma Şirketi, AKP’nin oyunu %40’tan aşağıda göstererek sonuçlarını açıkladı. Murat Gezici ile yaptıkları araştırmaları, istatistikleri, genel seçimleri ve genel seçimlerden sonra Türkiye’de oluşacak havayı değerlendirdik. Anket yaptığınız kişileri seçerken ne tür kıstaslara dikkat ediyorsunuz? Soruları nasıl RöPORTAJ yöneltiyorsuözge doğan nuz? Türkiye’nin yedi coğrafi bölgesini temsil eden bir örneklemle 7 coğrafi bölgede, 36 ilde, 4860 hanede vatandaşla anketi yapıyoruz. Bu örneklemle T.C.’de yerel seçimleri ve cumhurbaşkanlığı seçimini en yakın bilen araştırma merkezi olarak, güvenirliliğini kanıtlayan bir anket çalışmasıdır. Anket sorularını öncesinde eğitim verdiğimiz yetiştirdiğimiz üniversite öğrencileriyle sahada anketi hanelerde yapıyoruz. Genel seçim anketlerinde sizi en çok şaşırtan gündem neydi?

milletvekili istemesi yabancıları da şaşırtıyor. Seçim anketinize göre insanlar neden AKP’den vazgeçiyor peki? Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kobani olaylarında “Kobani düştü, düşüyor” demesini Kürt halkı şöyle okudu. ‘Sayın Erdoğan ihanet ediyor’ olarak okudu. Öncelikle HDP’ye gelen yeni oyların en başında bu geliyor. Halkın geçim sıkıntısı yaşıyor oluşu, işsizliği çözememesi, Çözüm sürecini yönetememesi, Ak Saray’ın varlığının halkı rahatsız ediyor oluşu, yolsuzluk yaptı diyen halkın olması, başkanlık sisteminin isteniyor olması, Suriyeli göçmen sayısının fazla olmasıyla bölgelerde sorun teşkil etmesi, eğitim sorununu çözememesi, medyaya baskının artması, yargıya müdahale edilmesinden rahatsız olan halkın varlığı

Murat Gezici kimdir?

Marmara Üniversitesi Teknoloji Mühendisliğini 2004 ‘te tamamladı. İlk olarak 1999’da Tarhan Erdem yönetimindeki Konda Araştırma Şirketi’nde yer aldı.Adil Gür yönetimindeki A&G Araştırma Şirketi’nde göreve başladı. A&G şirkette 6 yıl koordinatör müdürü görevinde iken 2011 Genel seçimler sonrasında kendi isteği ile görevinden ayrılarak Gezici Araştırma Merkezini kurdu.

Başkanlık sistemi açıklamalarının seçimlerdeki etkisi nasıl olacak sizce? Halkın % 76’sı Başkanlık Sistemi’ne karşı. Bu dayatma devam ederse AKP’nin daha da fazla oy kaybetme ihtimali yüksek.

insanların AKP’den vazgeçmesine sebep oluşturuyor.

HDP’nin oyu neden %11 çıktı sizce? Bu artışın en önemli sebebi nedir? HDP’ye gelen oyların % 80’i AKP’den gidiyor. HDP; sol, marjinal ve entelektüel söylemlerde devam ederse AKP’den gelen oyları ürkütür ve gelmesini engeller. Türkiye’deki seçmenin % 18 - % 19’u Kürt seçmenlerden oluşuyor. 2011’de Kürtlerin % 50-55’i AKP’ye oy vermiştir, % 35 – 37’si BDP/HDP’ye vermiştir, % 15’i de diğer partilere oy verdi. Türkiye’deki Kürt seçmenin % 75 – 78’i “Ben dindarım” diyor. AKP’ye oy veren Kürtlerin ise % 85’i ben dindarım diyor. HDP’ye gelen yeni oyların %77 – 80’i Kürt vatandaşlarından geliyor. HDP, oylarını ciddi anlamda AKP’den alıyor. HDP Sol söylemlerine devam edip muhafazakar seçmenleri ürkütmeye devam ederse baraj altı kalabilir. HDP Fırat Nehri’nin doğusunda güçlüdür, batısında zayıftır. CHP’nin ön seçim yapmış olması, HDP’ye gidecek olası oyları engellemiştir.

İnsanlar sizce muhalefete güveniyor mu peki? Bir koalisyon kurulsun isteniyor mu sizce? Halk 1989 yılından bu yana ilk defa muhalefete güveniyor. Özellikle ana muhalefet partisi CHP, 1989

“HDP’ye gelen yeni oyların yüzde 77 – 80’ı Kürt vatandaşlarından geliyor” diyorsunuz. Batıda bir oy artışı var mı? Varsa nasıl değerlendiriyorsunuz? Batıda da oy artışı var. Bu kişi-

Erdoğan’ın “Kobani düştü, düşüyor” demesini Kürt halkı şöyle okudu: ‘Erdoğan ihanet ediyor’ Halkın Başkanlık Sistem’ine % 76 oranında karşı çıkıyor olması... Bir yandan ise Sayın Erdoğan’ın başkanlık ısrarını anlayamıyordum. Sayın Erdoğan başkanlık ısrarında başarısız olacak. AKP’nin 400 milletvekili alması hayalin ötesinde bir şey. AKP’nin, 276 milletvekili dahi alması mümkün değilken 400

yılından sonra aldığı en büyük oyu alacaktır. Tarihi bir oy alma ihtimali oldukça yüksek. Halkın % 57 si koalisyonu destekliyor.

Elinde Kürtçe Kuran-ı Kerim olması insanları ikna etmeye yetmiyor ve baş örtülü kadın figürlerin görünmesi oyların düşüşünü engelleyemeyecek. lerden asimile olmuş Kürt vatandaşlarımız da var, olmayan da. Aslını unutmamış halkın bir kısmı AKP’yi cezalandırarak HDP’ye oy veriyor. En önemlisi çözüm sürecinde Sayın Erdoğan’ın kendilerini kandırdığını düşünen seçmenden oluşuyor. Halk yolsuzluğa pek bakmıyor. En önemli baktıkları, kendilerine haksızlık yapıldığına inanan kitlenin olması. Elinde Kürtçe Kuran-ı Kerim olması onları ikna etmeye yetmiyor ve baş örtülü kadın fügürlerin görünmesi oyların düşüşünü engelleyemeyecek. CHP’nin seçim vaatleri arasında ekonomik programa özellikle ağırlık verilmiş. Bunun toplumdaki yansıması nasıl oldu sizce? Halkın en önemli sorunu nedir diye sorduğumuzda ekonomik sorunlarını dile getiriyor. Sonrasında işsizlik... Genel olarak baktığımızda halkın talebi ekonomik söylemlerin etkili olacağı yönünde olması. CHP, mantıklı bilinçli olarak bu söylemler üzerinde durmaya

Erdoğan ve Davutoğlu’nun hal ve hareketlerinden, söylemlerinden ne kadar zor durumda oldukları bariz gözüküyor, oy kaygıları devam edecektir.

İşçilerin nerdeyse 3’te biri iş kazası geçirmiş. Türkiye’de kaçak işçi sayısında artış var. itmiştir. Halkın % 69’u geçinemiyorum artık diyor. CHP’nin % 35 alması hayal değildir. Seçimler eğer bir hafta daha sonra yapılıyor olsa emin olun AKP’den daha fazla oy almaya itebilir. Bunun en önemli sebebi CHP’nin medyada yer bulamıyor olması. CHP söylemlerini medya aracılığıyla halka duyurdukça oylarında artış olmaktadır. CHP, son 30 – 35 yılı baz aldığımızda ilk defa farklı kesimlerden bu kadar fazla oy almaya başlamıştır. Örneğin dindarlardan, muhafazakarlardan yani akp den oy almaya başladı. CHP artık alternatif görülüyor. Temel sebebi halkın % 55’inin siyasi ideolojisinin olmayışı kendini merkezde görmesi. Halk, oy verirken fizyolojik sebeplere gore oy veriyor. Yani yeme içme barınma ihtyacını karşılamak için oy vermek istiyor, sonra iç ve dış güvenlik için oy veriyor. Sizin seçim sonrası için bir senaryonuz var mı? Diyelim ki seçim sonuçları sizin anketleriniz gibi sonuçlandı. 8 Haziran’da ne olur sizce?

AKP, tek başına iktidar değil, belki AKP iktidar ortağı da olamayabilir. Bunun en önemli gerekçesi şudur: Hiç anketlere bakmaya gerek yoktur, Erdoğan ve Davutoğlu’nun hal ve hareketlerinden ve söylemlerinden ne kadar zor durumda olduklarını gösteriyor, oy kaygıları devam edecektir. İşçilerle ilgili, onların yaşam koşulları ile ilgili bir anket yaptınız ve işçilerin çoğu hayatından memnun değil ve umutlu da değil. Bunu olumlu mu olumsuz mu değerlendirmeliyiz? Ne açıdan? Türkiye de işlerin ekonomik sıkıntılarının olması onları mutsuz kılıyor. Ekonomileri kötü olduğu sürece Türkiye’nin de kalkınması mümkün görünmüyor. İşçilerin % 43’ü gibi bir kısmın SGK’sı yok, işçilerin % 90’ı sendikaya üye değil. İşçilerin nerdeyse 3’te biri iş kazası geçirmiş. Türkiye’de kaçak işçi sayısında hızlı artış vardır, çalışan işçilerin % 24 ü kadından oluşuyor ve bu kadınlar meslek olarak görülmeyen mesleklerde ağır şartlarda çalışıyorlar.


YAKLASIMLAR

14

12 Mayıs 2015

Katil! Enver Aysever yazdı

Referandum denen, o sert ve diktatöre yaraşan uygulama hemen yaşama geçti ve şimdinin torba yasası gibi; hem devlet başkanlığı, hem anayasa oylandı. ‘Hayır’ diyen neredeyse tutuklanacaktı.

12 Eylül dönemi çocuk olmak güçtü. Önümüze serilen yaşam pek iç açıcı değildi ve bunu bilmeksizin tuhaf, biçimsiz törenlerin içinde debeleniyorduk. Otoriter yönetim soluk almayı engelliyor, yasakların üstümüze boca edildiği o günleri doğal yaşam sayıyorduk. Çocuktuk. Ekranda beliren adamın bir kurtarıcı olduğu bas bas haykırılıyor, herhangi özgür bir bilgi kaynağından aykırı tek ses çıkmıyordu. Tüm bir toplum çılgın bir generalin peşinden sürüklenip, alkışlıyordu. Çocukluğumuzda ‘Marksist, Leninist’ sözcükleri hep ‘Terörist’le yan yana anıldı. Bu teröristler yakalandı, cezalandırıldı, toplum refaha erdi sonunda! General bir elinde kutsal kitap, diğerinde bayrak meydanlarda dolaşıyor, karşısına aldığı yığını iyice uyuşturuyordu. Halk alkışlıyor, inanıyor, teröristleri lanetliyordu. Anayasa rafa kalkmış, tüm kurum ve kuruluşlar lav edilmişti. Halk alkışlamaya devam ediyor ve sandığa gidip, gönüllü biçimde özgürlüğünden vazgeçiyordu. Referandum denen, o sert ve diktatöre yaraşan uygulama hemen yaşama geçti ve şimdinin torba yasası gibi; hem devlet başkanlığı, hem anayasa oylandı. ‘Hayır’ diyen

neredeyse tutuklanacaktı. Sandıktan halkın seçtiği ilk cumhurbaşkanı olarak çıktı Evren… O günlerde cezaevlerinde en sert işkenceler yapılıyor, idam sehpaları kuruluyor, tekçi, faşist dayatmalar dört yana korku salıyordu. Esir şehirlerde insanlar tutukluydular. Sokağa çıkma yasakları, köylülere pislik yedirmeler, kitap toplamalar/yakmalar, gazetelere sansür, kapalı kapılar ardında harcanan paralar, günlük olağan haldi artık. Din dersi dayatması, diyanet eliyle çıkarılan fetvalar, ülkenin bir bölgesindeki yurttaşları mimleyip, yok saymalar ve hamasetle, cehaletin birleşimiyle Evren yeni bir cumhuriyet yaratmış, halkını da ona uydurmuştu. ‘Siyasal İslam’ın önü bilerek açıldı. Memlekette cadı avı başladı, tek bir solcu kalmayana dek sürdü kovalamaca. Elinde sopa tutan asker, gönüllü işbirlikçisi cemaatlerle, hacılarla, hocalarla yeni bir halk yarattı. Meydanlarda haykıran işçiler yoktu artık. Emek hareketi ortadan kaldırılmış, önderleri öldürülmüş, içeri tıkılmıştı. Sermaye, hemen askerin yanında yerini almış, bu yeni sürecin gönüllü tetikçisi olmuştu çoktan. TÜSİAD açıklama yapmış,

“Sıra Bizde” demişti hemencecik. Yeni ideoloji ‘Türk-İslam’ sentezi olmuş, düşünmek yerine ibadet, boyun eğmek zengin olmak için yetiyordu. Ha bir de ‘Yandaş’ olmak gerekliydi, faşizme yandaş… Evren; sanılanın tersini ‘laik’ devleti bitirmişti. Kör cahil bir general, yanına ‘kullanışlı aptallar’ alarak, yeni bir düzen inşa etti. Pusuda bekleyen kurnaz Özal o an çıktı sahneye ve neo-liberal siyaset kurumsallaştı. Artık çalışmak, paylaşmak, emek kavramları yoktu. Herkes köşeyi nasıl döneceğinin peşindeydi. Pek çok kişi başardı da bunu. İktidar yalakaları bu cunta yönetimiyle iyi geçindi ve tüm bir toplumun hem iktisadi, hem etik varlığı hortumlandı. Milliyetçilik, dincilik piyasalaşmıştı. Lanetlenip, taşlanacak olan hazırdı; eli kolu bağlı sosyalistler! Kenan Evren tarihin en azılı, eli kanlı katillerinden biridir. Bugüne dek yaşadığımız pek çok acının nedeni o ve arkadaşlarıdır. Mamak. Diyarbakır cezaevlerinde olanlar açığa çıktıkça vahşetin boyutları iyice anlaşıldı. Ardından yaratılan kültür, oluşan siyasal ortam Kürt cinayetlerini doğurdu. Dağa çıkanlar bu ortamla birlikte güçlendi, pek çok

asker öldü. Faili meçhuller yaşandı. Hala bu güne dek acısı yüreğinde büyür “Cumartesi Anneleri”nin… Bir tek ‘Siyasal İslamcı’ hareket bu işte karlı çıktı. Devlet desteği gördü, yaygınlaştı. Çoğumuzun yaşantısını öyle veya böyle katletti Evren. Bugün hala 12 Eylül tüm kurum ve yasalarıyla sürüyor. En önemlisi hiçbir etik ölçü kalmaması artık toplumda! Çıkarcı, bencil insanlar yığını içindeyiz. Din, millet tacirliği sürüyor. Aynı meydanlarda, aynı alkışlar yükseliyor ve koca bir karabasan içinde savruluyoruz. Neo-Liberal ölçüsüzlük salgını artık herkese bulaştı. Dahası ve korkutucu olanı ‘doğal’ bu sanılıyor genç insanlar tarafından… İşin matrak yanı; darbenin tüm olanaklarını kullanan, o ortamda palazlanan ve bedel ödemeyen ‘Siyasal İslamcılar’ın, bir de buna karşı çıkmış gibi davranıp, yeni bir algı yaratarak ahkam kesmeleri. Bugün eğer iktidar sahibi oldularsa Amerikancı asker darbe sayesindedir. Yani haysiyet cellatları sayesinde… Yani katiller sayesinde… Bugün çocuk olmak daha zor… Nefret söylemi fütursuzca sindi havamıza, suyumuza. Bilgi kaynakları bol, lakin “kindar nesil” için kolları sıvamış 12 Eylül tilmizleri sahada. Ekranlar, internet alemi, sosyal medya toplumu yobazlığın, gericiliğin bombardımanına tutmuş durumda. Haysiyet cinayetleri sürüyor.

Kimine her yer Soma, kimine her şey Tekme! Özgür Mumcu yazdı

Bir düzeni anlamak istiyorsanız… İster 35’inci kattan, ister Soma’da madende yahut sokakta, ister onuruyla yaptığı bir işten, ister her gün inşaatlardan, ister Saray şantiyesinde, ister kışlalarda düşenlere bakacaksınız…

AKP öncesinde de bir hukuk devleti zaten hiç olmamıştı… O yüzden Kin ve Fesat devleti oluşturmak da zor olmadı! İstemediğin bir karar veren (tut ki komplo) hakimi tutuklamakla da yetinmeyip doktor eşini işten kovan bir Kin ve Fesat bu Esat! Bu işin vicdanı yok da, aklının bir köşesinde “masumiyet karinesi” hiç olmadığı gibi, velev ki suçlu olsun, “suçun şahsiliği” de yok. Emeğe, bir insanın haklarına, bir kadının hayatına saygı hiç yok. Bunu en açık biçimde bir senede işyerlerinde katledilmiş 1800’den fazla işçi söyleyebilirdi ama onları “oralara gömdüler” çoktan! Sermayenin ve devletin bir insafsızlık, izansızlık ve vicdansızlık olarak saldırganlığını o işçilerin biten hayatları da biliyor, Dink’in çocukluğunun ve yetim çocukların Armen Kampı’nın yıkılan duvarları da. Bir Tekme halinde örgütlenmiş bir şey bu. Koskoca bir Tekme! Bazen ekmek teknesine vuruyor o tekme… Bazen yere düşmüş bir işçiye… Bazen kocası tutuklanmış bir kadına… Bazen Ağrı’daki gibi, iktidara itirazını dillendiren başörtülü kadına. Bazen bir öğretmeni öğrencilerinin önünde tekmeliyor… Bazen bir çalışanı şantiyede… Bazen 13 yaşında bir çocuğu “Başbaşkana hakaret etti” diye. Hayattaki bir tiyatrocuyu, fikir-

leri farklı ve onları ifade etti diye tekmelemeye koşuyor… Can vermiş yılların tiyatrocusunun tabutunu tekmeliyor, “o zaten şuydu buydu”diye. Meydanda yere indirilip ters kelepçelenmiş gence bir nefes sevgi uzatan köpeğin başını da tekmeliyor… İçtimada platinli bacağıyla esas duruşta tam duramayan “Gazi” jandarmayı da. Kin, Nefret, Fesat Tekmesi halinde tam teşekküllü hale getirilmiş bir şey bu: Kutudan ayakkabıyı çıkarıp dolarları, avroları istifliyor… O ayakkabıyla yerde yatana, yere düşene, aşağı gördüğüne sallıyor tekmeyi. Daha Soma katliamı henüz olmuşken… Daha oraya gömülmüş madencilerin cesetleri çıkarılmamışken… Daha kaç çocuk yetim, kaç kadın dul kaldı, sayılamamışken… Devrin Başbakanı’nın danışmanı, yere düşmüş bir işçiye, “özel polis timi”desteğinde tekme üstüne tekme atmıştı… Başbakan, bırakın bunu kınayıp onu görevden almayı, ertesi gün yine yanında poz verdirmiş, bu arada bizzat kendisi başkalarını “Yersin tokadı” diye azarlamıştı da… Herhalde vicdan, insaf ve izana sahip AKP’liler bile “Bu kadar olmaz” demişti (veya diyememişti). O tekme tokatları belki “bir kaza, bir arıza” sanmıştı kimileri. Öyle ya, işte bu kadarı da olmaz-

dı.

Oysa her yeni gün çok daha iyi anlatıyor; bu tekme değil Tekme’dir; bu Tekme sistemli, organizedir. Kimine her yer Soma, kimine her şey Tekme! Kimi yere düşüyor, kimi Tekme yapıştırıyor! Tekme; amir olarak, vali olarak, seçilmiş-atanmış devlet büyükleri olarak, komutan olarak, polis olarak, patron olarak her yerde vuruyor… Oracıkta yere düşene de ayakta fazla düşünene de! O yüzden, hastane şantiyesi denetleyen bir Vali Bey’in (daha), inşaatın gidişatına kızıp çalışanlara “Sizi buraya gömerim” demesi, ne kazadır, ne mecaz! Hakikaten “oraya buraya gömen” bir Kin, Nefret, Fesat Tekmesi kol geziyor ortalıkta.

Hakikaten her yer, içine çalışanların gömüleceği Soma! Hakikaten her yer, vura vura sizi gömecek Tekme! Eğer iktidara yakın, sevdalı biri iseniz özellikle, belki şunu sorabilirsiniz, hiç değilse kendinize: Bu Tekme, asansördeki 10 işçiyi betona gömenlere… Şantiyedeki 11 işçiyi naylon çadıra gömenlere… Başbaşkan’dan özel ihale alırken işçilerini tersaneye gömenlere… 25 askeri Afyon cephaneliğinde 6 kilometre boyu parça parça gömenlere doğru, bırak sallanmayı, bir kımıldadı mı, diye! Bir düzeni anlamak istiyorsanız… İster 35’inci kattan, ister Soma’da madende yahut sokakta, ister onuruyla yaptığı bir işten, ister her gün inşaatlardan, ister Saray şantiyesinde, ister kışlalarda düşenlere bakacaksınız… Sonra da Tekme’nin kime, nasıl vurduğuna ve kimleri dört ayakla kolladığını bir düşüneceksiniz. Bir tarafa Vicdan, İnsaf, İzan, Merhamet gibi ister dini, ister aklî, kalbî hasletleri koyacak…

İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN

İyi

Can Dündar Cumhuriyet

Dündar, Evren’in ölümü ardından darbeleri yazıyor: “O gitti, ama “eseri” yaşıyor. Bir diktatör özentisinde, “Bize eli maşalı başkan lazım” hevesinde, anayasanın bir sürü antidemokratik maddesinde yaşıyor Evren… Başımıza musallat olmuş yüksek kurullarda, halka kapatılmış meydanlarda, yüksek seçim barajlarında, basın yasaklarında, kürsüde sallanan Kuran’larda, apolitik kuşaklarda yaşıyor. Bakmayın bugün çoğunluğun ardından teneke çalmasına; yüzde 92 oyla bu suçun ortaklarıyız. “Diktatör”ü uğurlarken hiç olmazsa şu dersi almalıyız. Marifet, zor günde demokrasiye sahip çıkabilmek, diktatöre, diktatörken diktatör diyebilmektir. Türkiye demokratikleşmeden Evren ölmüş sayılmaz.

Kötü

Yusuf Kaplan Yeni şafak

Kaplan, seçimler Hizbullahçıların partisi Hüdapar’a çağrı yaparken HDP’yi nasıl tanımlayacağını şaşırıyor: “PKK-HDP, jakoben bir anlayışla hareket ediyor, jön-Türkler gibi davranıyor. HDP, bu haliyle Müslüman Kürt halkını temsil etmiyor, edemez. HDP, cumhuriyet tarihinin ilk yılarında olduğu gibi jakoben bir baskı anlayışı ile hareket ediyor. Demirtaş, geçenlerde yaptığı bir açıklamada ‘din dersi kaldırılsın’ demişti. Şunu bilmek lazım, Jön-Türklerin yaptığını bugün jön Kürtler yapıyor. Bunlar Kemalist, sosyalist ve dayatmacı bir anlayışa sahipler. Özgürlük deyince yalnızca kendilerine özgürlük, hak deyince yalnızca kendilerine hak, hukuk deyince yalnızca kendilerine hukuk istiyorlar.

Çirkin

Rasim Ozan Kütahyalı Sabah

Kütahyalı, utanmasa, 12 Eylül işkencelerinin ruh ve beden sağlığı ne kadar iyi olduğunu anlatacak: “Zaten çoğu da Evren’i sever ama şimdi ağızlarını bile açmıyorlar. Gördüğüm kadarıyla bir taziye bile yayınlamıyorlar. Hele Koç Holding... Asil Çelik olayında Kenan Evren, Koç Ailesi’ne yardım etmeseydi o badireyi zor atlatırlardı. İronik bir durum ama Kenan Evren aslında bilmeden askeri vesayet düzeninin yok olmasına imkân veren ekonomik rejimin de temellerini atmış adamdır. Bugün TSK siyasette bir aktör olmaktan çıktıysa bunun temelleri 1980’lerde atıldı. Herkesin Evren’e küfrettiği ortamda ben de bunları hatırlatayım istedim...

elif karan

günlüğü

Kenan Evren, ölümünün ardından halktan helallik alamadı. evrim sumer@evrimsumer Cenazede imam helallik isteyince ortalik karisacak. #KötüBilirdik Canan Coşkun@canancoskun Natürmortlar yetim kalmadı #KenanEvren #Kötübilirdik dilber sarıkaya@dilberkelebek Kaç ananın yüreğini yaktı, kaç eve ateş düşürdü #KötüBilirdik cemil ertem@cemilertem Allah lanet eylesin! Özgür Urfa@OzgurUrfa Bizim kuşağın “Evreni” sarayında sıranın kendine geldiğinin farkındadır. Korkunun ecele faydası yok, mutlaka yargılayacağız... Gökçer Tahincioğlu@gtahincioglu “Olmasaydı sonumuz böyle”... Hesap sorulamadı. #kötübilirdik


KULTUR-SANAT

15

12 Mayıs 2015

Zeki Alasya hayatını kaybetti

Tiyatro ve sinema sanatçısı Zeki Alasya, 72 yaşında hayatını kaybetti. Yıllardır Zeki Alasya ile aynı sahneyi paylaşan Metin Akpınar ölümü ardından “Yarım gitti, canım gitti” sözleri ile sevenlerin hüznüne tercüman oldu. Sanatçı Pazar Zincirlikuyu mezarlığına, ebedi istirahat yerine defnedildi. Sevenlerini ve oynadığı onlarca filmi geride bıraktı. kültür - sanat elif karan

Sanat dünyası büyük bir ustayı daha kaybetti... Tiyatro ve sinema sanatçısı Zeki Alasya, hayata gözlerini yumdu. Zeki Alasya, 19 Nisan’da şekeri yükselince Koç Üniversitesi Hastanesi’ne kaldırılmıştı. Rahatsızlığının nüksetmesi ile yeniden hastaneye kaldırılan Alasya daha fazla direnemedi, hayata gözlerini yumdu. Bir çınar daha hayata veda etti. Yarın gitti, canım gitti Alasya’nın can dostu Metin Akpınar üzüntüsünü gözyaşlarıyla şu sözlerle anlattı: “Zeki Alasya benim yarımdı. Yarım gitti, canım gitti. Herkes için büyük kayıp. Her ölüm gençtir ama Zeki çok genç öldü. Maalesef karaciğerde bir olumsuzluk oluşmuştu. Çok geç fark edilmişti, yapacak bir şey yoktu. Son zamanda hoş tutmaya çalışıyorduk. Olabildiğince rahat ettirmeye çalışıyorduk. 15 gündür çok kötü bir tablo vardı. Son 2 gündür ben yanındaydım. Bugün sevdiği

yemeği yapıp götürecektim. Bu haberi aldım. Kader bizi adeta birleştirmişti. Babalarımız aynı firmada çalışırlardı. Annelerimiz vefat ettiğinde imamları bile aynıydı. Bu yazgı bizi birleştirdi ve ölüme kadar da ayrılmadık. Ayrılık dedikoduları saçma sapan dedikodulardı. Şimdi gerçekten ayrıldık, bazıları kına yakabilir. Çok marifetli bir adamdı. Terziliği bile vardı. Zeki başarılı bir sanatçıydı. Kısa ömrüne çok başarı sığdırdı.”

Filmlerde rol almaya 1972’te sonra başlayan Zeki Alasya, Metin Akpınar ile Türk sinemasında yeni bir ikili oluşturdu. Zeki Alasya, “Aslan Bacanak”, “Sivri Akıllılar”, “Caferin Çilesi”, “Köşe Kapmaca”, “Dikenli Yol” ve “Elvada Dostum” gibi çok sayıda filmin yönetmenliğini de yaptı. Zeki Alasya’ya, 1998 yılında Kültür Bakanlığı’nca “Devlet Sanatçısı” unvanı verildi. Büyük usta, 2010’da, 47. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “Yaşam Devekuşu kabare ise yasaklara Boyu Onur Ödülü” aldı. meydan okudu Zeki Alasya, 18 Nisan 1943’te AKP’nin kanalından karalama İstanbul’da doğdu. Robert Ölümüyle Türkiye toplumunu deKoleji’den mezun olan Alasya, rinden etkileyen Zeki Alasya hertiyatroya 1959’da amatör olarak kesin gönlünde bir taht kurmuştu; başladı. Arena, Genar ve Ulvi Uraz ancak Alasya’nın muhalif duruşu tiyatrolarında çalıştıktan sonra AKP’nin kanalı olarak bilinen KaHaldun Taner, Metin Akpınar nal 24’ü rahatsız etti. ve Ahmet Gülhan ile Devekuşu Sevilen sanatçı için çirkin ifaKabare Tiyatrosu’nun kurucuları deler kullanılan kanalda; Cem arasında yer aldı. Devekuşu kaba- Küçük ve Ersoy Dede’nin prograre ile sergiledikleri onlarca oyunla, mında AKP’ye yaptığı eleştirilerle 12 Eylül darbesi ardından konulan bilinen Zeki Alasya masonluğu da yasak ve baskılara karşı mizah sila- ön plana çıkartılarak pervasız bir hını kullandılar. din düşmanı olarak lanse edildi.

Dur Yasak!

Devekuşu Kabare’nin unutulmaz oyunu “Yasak” lardan bir sahne ile Alasya’ya selam gönderiyoruz… Metin: Geçemezsin. Buradan geçmek yasak. Zeki: Ben eve gitmeyeyim daha iyi. Şimdi bir de eve gitmek yasak deyin olsun bitsin. M:Sen ne anarşist bir tipsin. Z: Niye ya? M: Ne o öyle eller cepte afra tafra! Bu tavırlarınla 12 Eylül öncesine geri mi dönelim istiyorsun? Çıkar elini cebinden. Bu memlekette özgürlük var! Biz kimsenin evine gitmesini yasak etmiyoruz. Ama bu yoldan gitmek yasak. Çünkü bu yol engellerle, engebelerle dolu. Bu yolda tümsekler var, bu yolda çukurlar var. Takılırsın batarsın sizin iyiliğiniz için konuyor bu yasaklar… Z: Sağol efendim. Eve nasıl gideceğim? M: Sen taktın eve gitmekle bozdun. Kimse sana dünyanın yuvarlak olduğunu söylemedi mi?

Burgonya Dükü Yönetmen: Peter Strickland Oyuncular: Sidse Babett Knudsen, Chiara D’Anna, Eugenia Caruso Tür: Dram

Evelyn, kelebekler üzerine araştırma yapan 30 yaşlarında bir kadındır. Her gün günlük ev işlerini yapmak için bir başka böcek türleriyle ilgili olan Cynthia’nın evine gider. Evelyn’den yaşça büyük olan Cynthia’nın soğuk ve acımasız tavırları onu daha zarif bir kadın olarak gösterirken, Evelyn’e karşı kötü davranmasının önüne geçmez. Film olumlu not aldı.

Koro Yönetmen: François Girard Oyuncular: Garrett Wareing, Dustin Hoffman, Kathy Bates Tür: Dram

Boychoir müzik konusunda yetenekli yetim bir çocuğun müzik hocası tarafından keşfedilmesi ve başarıya doğru yol almasını konu alıyor. Dustin Hoffman küçük yaştaki öğrencilerin yeteneklerini saklamalarını engelleyen disiplinli bir müzik öğretmeninin canlandırıyor. Klasik bir başarı öyküsü denilebilecek filme Dustin Hoffman’ın usta oyunculuğu damgasını vuruyor.

Şeytani Ruhlar Yönetmen: Will Canon Oyuncular: Maria Bello, Frank Grillo, Cody Horn Tür: Korku , Gerilim

6 üniversite öğrencisi genç, Louisiana’da terk edilmiş bir evde, vahşice öldürmüş halde bulunur. Dedektif Mark Lewis bu cinayetlerin arkasını araştırmak için eve gidince mucizevi bir şekilde hayatta kalan John’u bulur. Gerçekler John’un anlatımı ile yavaş yavaş ortaya çıkar. Tam da bu nokta gerilim ve macera dolu öykü, terk edilmiş evdeki sırlar ekranlara gelir.

Kapital, Bienalin temel eseri olacak Düşünürleri, sanatçıları, kuramcıları ve ekonomistleri etkileyen Kapital, 56. Venedik Bienali’nin merkezinde olacak. Giriş bölümünde komünizmin bütün Avrupa’nın korktuğu bir hayalete benzetildiği Marks’ın ‘Kapital: Ekonomi Politiğin Eleştirisi ’nin tam metni, bienal boyunca yüksek sesle okunacak. Bienalin Afrikalı küratörü Okwui Enwezor, modern zamanın en güçlü metinlerinden biri olarak nitelediği; yazıldığı günden bu yana düşünürleri, sanatçıları, kuramcıları ve ekonomistleri etkileyen Kapital’in okumasını 1895’ten beri Venedik’te düzenlenen sanat buluşmasının kalbine yerleştirdi. Enwezor, başlığı “Dünyanın Tüm Gelecekleri

” olarak belirlenen Bienal ile ilgili yaptığı açıklamalarda, dünyada giderek büyüyen eşitsizliğin, doğanın hammadde olarak hızla talan edilmesinin ve toplumsal uzlaşmanın zayıflamasının, değişim talebini güçlendirdiğinin altını çizdi. Bienal mekânlarından ARENA, etkinlikler boyunca tartışmalar için forum işlevi görecek. Sih inancındaki kutsal kitabın hiç ara vermeden okunması ritüelinden esinlenildiği belirtilen Kapital okuması da bu mekânda eğitimli aktörler tarafından yapılacak. Bienal, kapitalizmin hızla önüne gelen her şeyi talan edip, işçi sınıfını daha da fakirleştirdiği bir dönemde, mücadele bayrağını yükseltenleri Kapital ile selamlayacak. KÜLTÜR-SANAT

Niyazi Gül Dört Nala Yönetmen: Hakan Algül Oyuncular: Ata Demirer, Demet Akbağ, Şebnem Bozoklu TÜR: Komedi

Veteriner Niyazi Gül, çocukluğundan bu yana hayvanlarla arası hep iyi olan, büyük-küçük baş fark etmez tüm hayvanların dilinden anlayan biraz sıradışı bir bilim adamıdır. İnsanların zevki için hayvanlara eziyet edilmesine, avcılığa, gerçek kürk tüketimine sonuna kadar karşıdır. Niyazi Gül’ün ilginç dünyası, hayatı bakışı, Demirer ve Akbağ’ın oyunculuğu ile sizlerle.

HAFTANIN AJANDASI Dikkat kaygan zemin

David Garrett, ilk kez Türkiye’de

Vanya Dayı’yı kaçırmayın

26 Mart – 31 Mayıs arasında İstanbul Modern, VitrA ve Türk Serbest Mimarlar Derneği’nin işbirliğiyle gerçekleştirilen VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi’nin 4. sergisine ev sahipliği yapıyor. Sergi, mimarlar ve mimarlığın sabit duran, yapısını ele alıyor.

Günümüzün, yaşayan en önemli keman virtüözlerinden David Garrett, 20 Mayıs’ta Haliç Kongre Merkezi’nde hayranlarıyla buluşacak genç sanatçı, harikalar yarattığı kemanıyla İstanbullu müzikseverleri büyüleyecek.

Çehov’un Çarlık Rusya’sının geçtiği dönemlerde, kendi kişisel sorunlarında boğulan aydınları ele alan, unutulmaz eseri Vanya Dayı, Ankara Devlet Tiyatrosu oyuncularının performansı ile karşınızda. Bu sefer kaçırmayın.

ww


İran’da yasaklar Sık sık uygulamaya koyduğu yasaklarla gündeme gelen İran’dan yeni bir karar: Son yıllarda İranlı erkekler arasında moda olan dik saç kesimi ‘şeytana tapma

iması‘ nedeniyle yasaklandı. Karara göre saç şeklinin yanı sıra dövme yaptırmak, solaryuma girmek ve kaş aldırmak da yasaklandı. toplum

Berat Albayrak yolsuzluk serzenişi karşısında şokta

Damadı, Erdoğan gibi kıvıramadı

Erdoğan’ın damadının da katıldığı istişare toplantısında bir AKP’li yolsuzluk yapan bakanların özür dilemesi gerektiğini söyledi. Çiçeği burnunda siyasetçi Albayrak, geçirdiği şoktan sonra işe din karıştırmayı hiç geciktirmedi. Bakalım verdiği cevap ne kadar tatmin edici?

THY’de ayrımcılık

toplum nida ateş

Pegasus uçağındaki dergide bulunan bulmacada, gayrimüslimlere verilen ad sorusunun cevabı olarak yer alan ‘kafir’ kelimesi tartışma konusu olunca Pegasus Havayolları dergileri uçaklarından toplatma kararı aldı. Özür de dilediği bir açıklama yayınlayan Pegasus, ‘bir kasıt yoktur’ ifadelerini kullandı. İşte Pegasus açıklaması: Doğan Burda Yayıncılık tarafından hazırlanıp yayınlanan Pegasus Magazine Dergisi’nin Mayıs sayısı içinde yer alan bulmaca bölümünde, kullanımı yanlış anlaşılmalara sebep olabilecek bir soru-cevap yer almıştır. Bulmacada, şahıs ve toplulukları rencide etme amaçlı bir kastın kesinlikle söz konusu olmadığını, konu ile ilgili yaşanan bu karışıklıktan dolayı üzüntü duyduğumuzu bildirmek isteriz. toplum

18SORU doğan can aras öğrenci - eskişehir

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı ve AKP İstanbul milletvekili adayı Berat Albayrak’ın katıldığı AKP’li üyelerle birlikte bir istişare toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıda söz alan bir vatandaş Berat Albayrak’a Yüce Divan’a sevk edilmeyen Muammer Güler, Zafer Çağlayan, Erdoğan Bayraktar ve Egemen Bağış’ı kastederek “AKP’yi hırsızlıklar yüzünden savunamıyoruz. Hırsızlık yapanlar halktan özür dilemeli. Bana her seferinde hırsızları mı savunuyorsunuz diyorlar” diyerek sert çıktı. Berat Albayrak’ın zaten yolsuzlukların padişahı olan malum şahsın damadı olduğundan duydukları karşısında ilkin kısa süreli bir şok yaşadı. Yaşadığı şoktan kaynaklı sessizliğe bürünen Albayrak, daha sonra tepki gösteren AKP’liye dini söylemlerle cevap verdi. Bakara makara tutmadı Ümraniye Belediye Başkanı Hasan Can’ın da hazır bulunduğu toplantıda, Albayrak söz konusu vatandaşa İmam-ı Azam’dan örnek vererek yanıt vermeye çalıştı. Çiçeği burnunda siyasetçi söz konusu iddiaları “iftira” olarak anlatmaya çalıştı. Kayınpederinden halkı kandırmak konusunda sıkı bir eğitim alması gereken Berat Albayrak, yaptığı açıklamasıyla salondakiler tatmin edemedi.

Salı günü kadınların

Merzifon ilçesine bağlı Karatepe köyünde Rumi Erikçi, muhtar seçildikten sonra köyündeki kadınlara yönelik ilginç bir projeyi hayata geçirdi. Projesini 100 hane ve 276 nüfuslu köyün erkekleriyle paylaşıp desteklerini alan 61 yaşındaki iki çocuk babası Erikçi, köyde salı günlerini ‘kadınlar günü’ ilan etti.

Yandaşlardan hemen savunma Salonda AKP’nin yolsuzluklarına tepki gösteren adama tepki gösteren yandaş AKP’lilerde oldu. AKP’ye hiç toz konduramayan yurttaş, ‘’Adamların zihniyetinde var, yerleşmiş oraya’’ diyerek AKP’lilerin iflah olmaz yolsuzluklarını, soranlara açıklayamamasını söylemesi üzerine yandaş AKP’li “Söv geç ya, söv geç ya” diye çıkıştı ve salondakilerin alkışlarını aldı.

Şaşkın bakışlar Seyhan ilçesine bağlı Çınarlı Mahallesi Turhan Cemal Beriker Bulvarı’nda 2 kişilik elektrikli bisiklete 4’ü çocuk 6 kişinin binmesi dikkat çekti. Elektrikli bisiklette yolculuk yapan çocukların bir hayli zorlandığı gözlendi. Baba, çocuklarının canını hiçe sayarak trafikte şaşkın bakışlar arasında yoluna devam etti.

6 bin 400 işçi tatilde

Marx’ın kızlarıyla oynadığı oyundan alınmıştır

1. En sevdiğiniz erdem? Sabır 2. Başlıca özelliğiniz? Hırslı olmak 3. Mutluluk nedir? Karnımın tok olması 4. Mutsuzluk nedir? Ekonomik sıkıntılar 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Unutkanlık 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Yalan söylenmesi 7. En sevmediğiniz şey? Egoistlik 8. En sevmediğiniz kişiler? Saygısız insanlar 9. En sevdiğiniz iş? Spor yapmak 10. En sevdiğiniz şair? Nihat Behram 11. En sevdiğiniz yazar? Dostoyevski 12. Kahramanınız? Selahattin Demirtaş 13. Kadın kahramanınız? Annem 14. En sevdiğiniz çiçek? Gül 15. En sevdiğiniz renk? Siyah 16. En sevdiğiniz yemek? Balık 17. En sevdiğiniz düstur? Mücadele 18. En sevdiğiniz söz? Bizden ateşi istediler, cehennem olup geldik.

Çinli milyarder Li Jinyuan şirketinin 20’nci yıldönümü vesilesiyle 12 bin çalışanından 6 bin 400’ünü dört günlük Fransa tatiline götürdü. Tiens Group Şirketinin sahibi Jinyuan, Paris’te 140 otelde rezervasyon yaparken, grup hep birlikte şehrin turistik bölgelerini gezdi. Paris’ten Fransız

Selfie hastalıktır

Rivierası’na geçen grup için burada da 79 dört ve beş yıldızlı otelde 4 bin 760 oda tutuldu. 147 otobüsle yolculuk yapan grup Nice’te dünyanın en büyük insan zincirini oluşturarak Guinness Rekorlar Kitabı’na girdi. Fransa şirketin dört günlük gezisi sayesinde 33 milyon avro kazandı.toplum

Maymuna miras Hindistan’ın Uttar Pradeş Eyaleti’nde yaşayan Srivastava çifti, çocukları olmadığı için 2004 yılında aldıkları ve Chunmun adını verdikleri maymuna adeta bir servet bıraktı. Habere göre ev, bağ-bahçe, para ve çok sayıda firmanın sahibi olan çift, Chunmun adındaki maymunu oğulları gibi görüyor.

Köpeğin otobüs macerası

Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Doğu Yerleşkesi’ndeki durakta, sefere çıkmayı bekleyen otobüse öğrenciler binerken, bir de sokak köpeği girdi. Sürücünün şaşkın bakışları arasında içeri giren köpek, bütün engellemelere rağmen yolcular arasında yerini aldı. Bütün engellemelere direnen köpek, birkaç durak gittikten sonra inen yolcularla birlikte otobüsten atlayıp uzaklaştı. toplum


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.