Türk Metal’i yendik sıra Mess’te Türk Metal sendikasına karşı başlattıkları direnişle önemli bir yol kat eden metal işçileri şimdi MESS’e karşı bir araya geliyor.
Renault ile başlayıp TOFAŞ, FORD gibi otomotiv devlerine yayılan ve binlerce metal işçisinin katıldığı Türk Metal’e karşı başlayan direniş geçtiğimiz haftalarda son buldu. Binlerce metal işçisi işçi düşmanı Türk Metal’den istifa ederek iş yerindeki yetkisini düşürmeyi başarırken direnişin bitmesinin ardından işine dönen işçilere şimdi de MESS saldırıyor. İşçileri işten atmaya başlayan patron
sendikası MESS “işten atmayacağız” sözünü tutmadı. TOFAŞ, Renault, EGO ve ORS atılan işçiler için üretimi durdurarak arkadaşlarının yeniden işe alınmasını sağlarken FORD’tan atılan işçilerin direnişi sürüyor. İşçilerin Yarını MESS’e karşı neden mücadele yürütülmesi gerektiğini, işten atılmaların gerekçeler ini yazdı.
Halkıın tepkisi sınır kapısını açtırdı Güzel günlerin habercisi...
16 Haziran 2015 Salı Sayı: 191 l
l
Hükümet halkın protestolarına sessiz kalamadı. Tel Abyad bölgesinde yoğunlaşan savaş nedeniyle canını kurtarmak için Türkiye sınıra gelen Suriyelilere sınır kapıları açıldı. Tel Abyad’da savaşı YPG kazanırken, sınır IŞİD’den temizleniyor. güncel 05
1 TL www.yarinhaber.net l
dort bakan yargılansın
Seçim mücadelesinin ardından hırsızlarla mücadele başladı
Seçimlerde başkanlık sistemine, baraj dayatmalarına karşı mücadele yürüten Emekçi Hareket Partisi, AKP’nin saltanatına son vermek için yolsuzlara, hırsızlara karşı mücadeleye çağırıyor. EHP, dört bakanın yüce divana gitmesiyle birlikte ahlaksızlıklar üzerine kurulu bir suç örgütü gibi çalışan AKP’nin saltanatının tel tel
Özgecan Aslan’ın ilk duruşması görüldü, binlerce kadın Tarsus’ta davayı takip etti
Kadınlar ‘davasına’ sahip çıktı “Özgecan’ın söyleyemediği son sözü olacağız” diyerek ülkenin dört bir yanından Tarsus’a gelen binlerce kadın adliyenin önünde kadın cinayetlerini protesto etti. Mahkeme süresince, başta Özgecan Aslan’ın katilleri olmak üzere tüm kadın katillerinin ağırlaştırılmış müebbet hapis ile cezalandırılması talepleri yankılanmaya devam etti. Tarsus 1. Ağı ceza mahkemesinde ifade veren sanıklar soğukkanlılıkları ile dikkat çekti. Özgecan’ın amcası, bölgedeki kayıp kadınlarında araştırılmasını talep etti. KADIN 08
‘Kardeşlik hukuku’ bozuldu Abdullah Gül ile 12 yıl adlı kitap yayınlandı. Kitabın bu kadar konuşulmasının nedeni seçimlerden önce açıklamalarda kendini gösteren AKP içindeki fikri ayrılığa Erdoğan’ın kardeşlik hukukumuz var dediği Abdullah Gül tarafından bakması. güncel 04
Halkın AKP’ye karşı seçimlerde dayanışma çağrısını yükseltmesi HDP’nin barajı geçmesini sağladı. Sadece AKP’nin tek başına iktidar olamaması yeterli değildir. AKP’nin bakanlarının ve Erdoğan’ın yargılanması, Gezi’den bu yana devam eden mücadelenin en büyük kazanımı olacaktır. Partiler koalisyon hesapları yaptıkça, AKP’nin adı geçtikçe, halk önce hırsızları yargılayın diyor. Seçimlerde sandıklarına sahip çıkan halk meclise giren partilerden dört bakanın yargılanmasını bekliyor.
döküleceğini belirtiyor. AKP’nin mecliste kendisini yargılatacak yeter çoğunluğun oluştuğunun bilincinde olduğunun altını çizerek, yürütmek istediği koalisyon tartışmaları ve unutturmak istediği seçim sonuçlarını hatırlatarak, AKP saltanatını dört bakanı yargılatarak alaşağı etmeye başlayabiliriz diyor. güncel 03
Yenilgi psikolojisinin sonu
04
Aklın yolu
HAKAN ÖZTÜRK Özgecan Davası’nda illiyet bağı
05
Uyanış
SİBEL UZUN Bize “Özgecan Yasası” Lazım
07
Ana fikir
GÜLSÜM KAV
18 işçinin canı 20 bin dolar...
Ermek davası 15 Haziranda ilk duruşması ile başladı. Karaman’ın Ermenek ilçesindeki kömür Ocağında 18 işçinin yaşamını yitirdiği maden faciasıyla ilgili davada müşteki avukatlarından Caner Durak, işçilerin hayatının paraya tercih edildiğini ileri sürdü. Durak: “Dosyanın özeti: 20 bin dolara 18 işçinin hayatı tercih edilmiştir” dedi. güncel 05
7 Haziran’da imdat freni çekildi
FERHAN UMRUK
09
Köstebek 10
Hani farketmezdi?
EMRE ÖZTÜRK
Fikri Takip
Bizim siyasetle işimiz...
SELÇUK KAYGISIZ
11
Emeğin Kurtuluşu
Kadınlardan yeni Meclise çağrı KADIN 07
YESiL SAYFA
02
16 Haziran 2015
Altınşehirliler parkına sahip çıkıyor
3. Köprüye ulaşılamıyor Mimarlar Odası’nın açtığı dava sonucunda 8. İdare Mahkemesi, 3. Köprü’nün bağlantı yollarının yapımını durdurdu. Yapımın durdurulmasına, mevzuattaki planla uyumsuz olması, ekolojik rezervlerin olumsuz etkilenmesi gerekçe gösterildi. AKP’nin seçimlerde tek başına iktidarı kaybetmesi bu kararda etkili olduğu düşünülüyor. yeşil sayfa melek önder
Bursa Altınşehir’de park alanlarının özel bir okula verilmesi üzerine açtıkları davada yürütmeyi durdurma kararı çıkaran mahalleliler kararın uygulanması için 13 Haziran’da bir eylem yaptı. Mahallelerinde bulunan park alanının Şahinkaya Okulları’na satılmasının ardından Altınşehirliler park alanlarında yaptıkları eylemle bir kez daha seslerini duyurdular. Park alanının istilasına karşı çıkan mahalleliler, proje için muhtar da dâhil olmak üzere mahallede yaşayan kimseye danışılmadığını belirtti. Bursa Altınşehir Mahalle Muhtarı Celal Boyoğlu yaptığı açıklamada “Ülkemizde yaygın hastalık haline gelen doğa düşmanlığının mahallemizde süreceği aşikârdır. Bizler de bugüne kadar olduğu gibi üzerimize düşeni tek yumruk olarak sürdürmek zorundayız” dedi. YARIN YEŞİL SAYFA
3.Köprü’nün bağlantı yollarının Beykoz ve Sarıyer Rumeli Feneri’ndeki Boğaziçi geri görünüm ve etkilenme bölgesinde yer alan geçişlerine ilişkin imar planı 8. İdare Mahkemesi tarafından iptal edildi. Mimarlar Odası ile Şehir Plancıları Odası’nın açtığı davada, mahkeme Kuzey Marmara Otoyolu’nun bu bölgeye ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 2013’te onaylanan
1/5000’lik plan tadilatını hukuka aykırı buldu. Mahkeme, plan tadilatında Çevre Düzeni Planı’nın ihlal edildiği, ekolojinin olumsuz etkileneceği ve bakanlıkça yapılan planın Boğaziçi Kanunu’na göre hukuka aykırı olduğu tespitlerinde bulundu. Mimarlar Odası Avukatı Can Atalay plan tadilatının kapsadığı Beykoz ve Rumeli Feneri geri görünüm ve etkilenme bölgesindeki yol geçişine ilişkin inşaat çalışmalarının iptal kararıyla birlikte durdurul-
Arhavililer HES’çilerle pazarlığa oturmuyor
ması gerektiğini belirtti. İptal gerekçeleri Boğaz geçiş ve güzergâhları üst ölçekli Çevre Düzeni Planı’nda gösterilmedi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulan 1/25.000 ölçekli Kuzey Marmara Otoyolu Nazım İmar Planı imar mevzuatındaki plan tanımlarıyla uyumsuz. Sadece Boğaz Geçişi ve çevre yollarının gösterildiği güzergah şeması niteliğindeki planda arazi kullanım kararları yer almamış. Bağlantı yolunun güzergahı, doğal kaynakları ve ekolojik rezervleri olumsuz etkileyecek. Boğaziçi geri görünüm ve etkilenme bölgesi olan bu alanda 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu hükümlerinin uygulanması gerekiyor. Bu kanuna bağlı olarak planlama yetkisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde. Ancak
Artvin’in Arhavi İlçesi’nde yapımı süren Kavak Hidroelektrik Santral projesi için verilen kamulaştırma kararının uygulanması amacıyla Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Kamulaştırma Dairesi Başkanlığı arazi sahiplerini pazarlık görüşmesine davet etti. “Devlet şantiyede pazarlık yapmaz” diye bağırarak tepkilerini dile getiren toprak sahipleri, daveti protesto ederek görüşmeye katılmadı. Arhavi Doğa Koruma Platformu üyesi Yaşar Abay Hatinoğlu, EPDK’nın arazilerini ellerinden almak için geldiğini hatırlattı, devlet kurumunun görüşmek için HES firmasının şantiyesini adres göstermesini eleştirerek “Hukukun yetmediği yerde meşru müdafaa hakkımızı kullanacağız. Arazilerimiz vermeyeceğiz.” dedi. YARIN YEŞİL SAYFA
Yeşil Takvim:
Mermer ocağı için emsal rapor
sayı: 191
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler
tasarım
elif karan Birsen Kaplanseren Burcu Karefil Ece Berfin Karagöz Elif yağarkar Fatma çakır hilal türkben onur toper Osman Erdem Özgün Başak Melih erdem melek önder Rıfat Çapar Sait Bağış sıla gemicioğlu yağmur derin eda derya toper fikriye yılmaz Nida Ateş Ömer Kabakçı yusuf yasin yakşi
dağıtım imtiyaz sahibi sorumlu yazı işleri müdürü Yönetim adresi
basıldığı yer
osman erdem fadik temizyürek Tel: 0536 698 9397 ışıl kurt Ergenekon Mah. Tay Sok. No:4 Osmanbey / İstanbul Arslan Güneydoğu Gaz. Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Akçaburgaz Mah. Hadımköy Yolu San1 Bulvarı 169. Sokak No: 6 Kıraç / Esenyurt / İstanbul 02128861795
6 aylık abonelik: 40 tl
1 yıllık abonelik: 80 tl
SANEM DENİZ KURAL adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: TR28 0001 0006 1557 7226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: TR34 0006 4000 0016 2002 4659 88
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: TR90 0006 2000 0310 0006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: TR57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/88735111 ıban:TR38 0006 7010 0000 0088 7351 11
Baraj Yıkıldı, Sıra Talan Projelerinde Gezi Direnişi’nin başladığı dönemde, 29 Mayıs 2013’te dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın temelini attığı 3. Köprü inşaatı yaşam alanlarının talan edilmesi ve işçi ölümleri nedeniyle birçok kez protesto edilmişti. 3.Köprü, Kuzey Marmara otoyolu ve 3. Havalimanı projeleriyle ilk etapta 5 milyon ağaç katledildi. “Mega Projeler” adı altında İstanbul’un son kalan ormanların talan edilirken, 7 Haziran seçimlerinde HDP’nin barajı aşması ve AKP’nin tek başına iktidar olamamasının hemen ertesinde mahkemenin aldığı karar İstanbul için bir nefes alma fırsatı oldu.
3. köprü inşaatı ve bağlantı yollarının yapımı sırasında Kuzey Ormanları’ndaki ağaç kıyımı sürüyor.
NKP İstanbul Kongresi - 21 Haziran Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali – 22/25 Ekim
16 haziran SALI 2015
planın Bakanlıkça yapılması yetki yönünden hukuka aykırılık oluşturuyor.
Askerin yeşili betona dönüşüyor Tuzla’nın toplu konut bölgesi ilan ettiği Aydınlı Mahalesi’nde Milli Savunma Bakanlığı’na tahsis edilen 14 bin 200 metrekarelik askeri alana konut ve ticaret merkezi için ilgili imar planı değişikliği Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından kabul edildi. İmara açılan alanda artık ağaçlar yerine konut ve ticaret merkezleri yükselecek. İmar izniyle, 14 bin 200 metrekarelik askeri alanda kalan Tuzla Belediyesi ve şahıs mülkiyetindeki arsada hem belediye personeli için hem de ticari amaçlı konut
ve ticaret merkezleri inşa edilecek. Milli Savunma Bakanlığı’na tahsis edilen alandaki imar değişikliğine karşılık Belediye, Jandarma’ya park ve dinlenme alanında kalan 250 dönüm araziyi imara açtı. Toplu konut bölgesi olması nedeniyle yoğun bir yaya ve araç trafiği oluşan Aydınlı Mahallesi’nde yoğun çalışmalar devam ediyor. Mahallede yürütülen çalışmalarla bir taraftan yeni cadde ve sokaklar açılıyor, bir taraftan da dar yollar devasa caddelere dönüştürülüyor. YARIN YEŞİL SAYFA
Antalya Finike’de sedir ve kızılçam ormanlarıyla kaplı Kızılcık Yaylası’ndaki bir mermer ocağına Antalya Valiliği’nce verilen “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Gerekli Değildir” raporunun iptali için köylülerin açtığı dava açtı. Dava kapsamında bölgede inceleme yapan bilirkişi heyeti, “ÇED Gerekli” raporu verdi. Finike’de ilk kez faaliyette olan bir mermer ocağına açılan davada “ÇED Gerekli Değildir” belgesinin yeterli görülmemesi üzerine davacı avukatı İsmail Doğan Tunçbilek, “Dolayısıyla ÇED raporu olmadan çalışan tüm taş ocakları için bu rapor örnek bilirkişi raporu olup, açılacak diğer davalarda emsal olacaktır. Tüm Finike halkının mahkeme kararının arkasında durması ve desteklemesi halinde ileride tüm taş ocaklarının kapatılacağının ilk hukuksal işaretleri bugün tarihi itibariyle ortaya çıkmıştır” değerlendirmesini yaptı. Bilirkişi raporu ışığında verilecek yargı kararı, ormanların ve diğer canlı yaşamlarının korunması mücadelesinde yeni ve önemli bir dönemeç olacaktır. YARIN YEŞİL SAYFA
GUNCEL
03
16 Haziran 2015
AKP hükümeti kurmak için 4 bakanın yargılanmasına izin verir mi? Bülent Arınç Eski Başbakan Yardımcısı
Süreç gösterecek
Geçen dönem yapılan oylamada bakanlarımız Yüce Divan’a gönderilmedi. Daha önce dosyanın yeniden açılması durumlar olmuştur. Bunu süreç içindeki gelişmeler belirleyecektir.
Dört bakan yargılansın Dayanışma çağrısının toplumda yükselmesiyle HDP’nin meclise girmesi hırsız eski bakanların yargılanmasını tekrar gündeme taşıdı. Hırsız eski bakanların yargılanacak olması toplumda yeni bir mücadele umudu yeşertirken şu da bilinmeli; Hırsız bakanları yargılamak demek en nihayetinde Erdoğan’ın yargılanmasının yolu açılıyor demek.
memnun kaldı mı blinmez ama muhalif partilerin koalisyon şartAKP hükümetinin seçim- larından biri de eski hırsız Bakanle birlikte düşmesiyle yeni ların yargılanması. hükümetin nasıl kurulacağı yönünde birçok tartışma da başladı. Önce hırsızlar daha sonra Yeni hükümetin kurulması için Erdoğan yargılanacak koalisyon bir seçenekken diğer bir Tüm toplumun isteği hırsızları seçenek ise erken seçim. Meclise yargılatmak. Çünkü eğer eski yolgiren partiler arasında koalisyon suz bakanlar yargılanırsa AKP’nin tartışmaları devam ederken şu an kendini türlü yalanlarla ve hukukgörülüyor ki seçimde olduğu gibi suzluklarla koruduğu koca bir koalisyonda da kaybeden tek par- yolsuzluk dosyası çözülmeye başti AKP. Koalisyon tartışmaları ise layacak. Bir yolsuzluk dosyasının en nihayetinde aynı sonucu do- çözülmesi ve hırsızların yargılanğuruyor; kim kiminle koalisyon ması insanlara başka bir yerden dayaparsa yapsın hiçbiri Erdoğan’ın ha umut veriyor; bu yargılamalar ve AKP’Nin tek başına gelmesi sonucunda elbetteki Erdoğan da kadar tehlikeli olamaz.Koalisyon payını alacaktır. Bu yargılamalar hesapları partilerde bir iç tartışma ve toplumun bu kazanımı elbetolarak devam ederken Edoğan da te diğer büyük demokrasi ve hak koalisyon tartışması çağrısıyla par- ihallerini de çözecektir. Hırsızların ti liderlerini Kaç-Ak sarayına davet yargılanması işçi ölümlerinin ve etti. Bu davet Davutoğlu dışında kadın cinayetlerinin sorumlusu hçbir parti liderinden cevap gö- tüm merciilerin ve en sonunda remedi. Erdoğan 1000 odalı sara- Erdoğan’ın yargılanabilmesinin yında Davutoğlu ile konuşmaktan önünü açacaktır. güncel burcu karefil
Dayanışma çağrısı yükseldi, hırsızlar yargılanacak İnsanların AKP’ye karşı seçimlerde dayanışma çağrısını yükseltmesi HDP’nin barajı geçmesini sağladı. HDP’nin barajı geçmesi ise hırsız bakanların yargılanmasının önünü açtı. Daha önce eski hükümet zamanında yargılanmlar sadece göstermelik bir meclis oylamasıyla engellenmiş, yolsuz bakanlar buna çok güvenmişti. Ancak şimdi görüyoruz ki insanlar artık bir kene gibi yapışan ve kanımızı emmekten bıkmayan AKP’ye hırsızları yargılayacaksın diyor. Diktatörün hesabı mahşere kalmayacak Bu HDP’nin meclise girmesi kadar somut ve hayati bir durumdur. Sadece AKP’nin mecliste tek başına bir hükümet kuramaması yeterli değildir. Akp’nin bakanlarının ve Erdoğan’ın yargılanması ise Gezi’den bu yana devam eden, seçimlerde,sokakta,okulda,fabrik
alarda verdiğimiz ve aslında koca bir bütünün parçası olan mücadelenin en büyük kazanımı olacaktır. Erdoğan’ı başkan yaptırmayanlar olarak onu ve hırsızlar, katiller çetesini de yargılamalıyızdır. Erdoğan’ın Kaç-Ak sarayının başına yıkılması yakındır. Bu tarihi ve toplumsal bir kaide olarak önümüzde duruyor. Erdoğan bunu değiştiremeyecek. Daha önce nasıl umutsuzluğa düşmediysek, yılmadıysak şimdi de düşmemeliyiz. Daha önce pek çok kez diktatör meydanlara çıktı ve yenildiğimizi haykırdı. Yenilebiliriz ancak tekrar deneyeceğiz deme gücünü gösterdiysek şimdi bu mücadelenin karşılığını alma zamanı. Gezi şehitleri, fabrikalarda inşaatlarda ölen işçiler, yaşam hakkını almaya çalışırken öldürülen kadınlar ve kan emici AKP’ye karşı mücadele eden herkes şunu bilmelidir; toplumun hiçbir hesabı mahşere kalmaz, er ya da geç diktatörden hesap sorulacaktır.
AKP saltanatına son vermek için önce dört Bakan yargılansın AKP geriledi ama diktatörlük hevesi hala bitmedi. Başladığımız işi bitirmek zorundayız. Seçimlerde HDP’nin barajı aşmasıyla AKP rejiminin yıkılması sürecini zirveye taşıdık. Ancak bundan sonrasında da karmaşık bir siyasal mücadele süreci bizleri bekliyor. Israrla, inatla, umutla seçim sürecinde geliştirdiğimiz kararlılığı bundan sonra da titizlikle sürdürmeliyiz. Erdoğan Seçimleri Yok Saydırmak İstiyor, Biz Seçimlerde Elde Edilen Zaferin Sonuna Kadar Arkasında Durmalıyız Seçim sonuçlarını gören Erdoğan ne diyor? “Erken değil, tekrar seçim.” Hayır! Seçimler yapıldı ve bütün pisliklerini örtmek için öne sürdükleri sandık bu sefer Erdoğan’ı azınlıkta bıraktı. Bu yüzden Erdoğan seçim sonuçlarını yok saymaya çalışıyor. Ancak bu seçimler sayılır ve AKP tüm sonuçlarına katlanmak zorunda bırakılmalıdır. Erken seçim sürecinde AKP saldırganlığı, hırsızlığı, fırsatçılığı lehimize olan sonuçların yitirilmesine yol açabilir. Bu sonuçlarla AKP’yi köşeye sıkıştırdıysak, sonuçlarını da sonuna kadar savunmalıyız, AKP’nin kan kaybını hızlandırmalıyız. Unutmayalım ki AKP’yi zora sokan; meclis çoğunluğunu kaybettiği bu seçim sonuçlarıdır.
Herhangi Bir Koalisyon Hükümeti Erdoğan’ın Kabusudur, Erdoğan’ın Koalisyon Arayışlarına Müdahalesi Engellenmelidir Hükümet Kurulmalıdır AKP 13 yıldır tek başına iktidardı. Artık tek başına iktidar olamayacak. Sandıktan çıkan bu avantajı sonuna kadar değerlendirmeliyiz. Erdoğan hükümet kurma çalışmalarına engel oluyor, yetki devretmiyor. Tüm usülleri yerle bir etmeye devam ediyor. Çünkü Erdoğan biliyor ki AKP koalisyon ortağı bile olsa eskiye geri dönemeyecek. Kafasına göre hareket edemeyecek. Denetimsizlik son bulacak. Hırsızlık şebekeleri ortaya çıkacak. İŞİD’e silah gönderemeyecek. Bu sebeple koalisyonun kimler tarafından kurulacağından çok kurulmuş olması önemlidir. Seçimler dengeleri değiştirebileceği için önemliydi. Koalisyon da rejimin dengelerini değiştireceği için önemlidir. “Ha tek başına AKP, ha koalisyon AKP” denilemez. Bu iki durum arasında fark vardır. AKP rejiminin istikrarını koalisyon bozacaktır, AKP daha fazla köşeye sıkışacaktır. Erdoğan Davutoğlu’nu bile hükümet kurma çalışmalarında devreden çıkarmaya çalışıyor. Bu durumu sonuna kadar reddetmeliyiz. İn-
siyatif Davutoğlu’na verilmelidir. Koşan, terleyen, maydanoz olan Cumhurbaşkanı parlementer sistemin sınırlarına çekilmelidir. Hükümet görüşmelerini partilerin temsilcileri yapabilir, Erdoğan’a laf düşmez. Emekçilerin lehine olan istikrarlı tek başına AKP iktidarı değil, istikrarsız AKP koalisyonudur. Ekonomik istikrar AKP palavrasıdır. Ekonomik istikrar emekçilerin daha istikrarlı sömürülmesi, daha istikrarlı sendikasızlaştırılması, daha istikrarlı öldürülmesi, daha istikrarlı borçlandırılması demektir. İstikrarlı AKP asgari ücret zammını bile emekçilere çok görmektedir. Bu yüzden AKP’nin tek başına istikrarını yıkmalıyız. Hedefimizi Netleştirmeliyiz Önce Dört Bakan Yargılansın AKP’nin yerle bir olma sürecini hızlandırmak üzere bir yerden başlamalıyız. AKP’nin bozuk sicili yargılamakla bitmez elbette. Ancak en anlaştığımız mesele dört bakanın hırsız olduğudur. Fiske vuruşumuzla yargılanırlar. Dört bakanın yargılanması hiçbir pazarlığa konu edilemez. Dört bakanın yargılanması suç şebekesinin tel tel dökülmesinin önünü açacaktır. Ahlaksızlık üzerine kurulu hiçbir örgüt
sonuna kadar direnemez. İlla ki birbirlerini deşifre edeceklerdir. Hatırlayalım, daha yolsuzlukların dumanı ilk tüttüğünde bile birbirlerini suçladılar. Bu yüzden dört bakanın yargılanmasının önünü açmalıyız. Başlama noktamız dört bakanın yargılanmasıdır. Artık yeterli meclis çoğunluğu var. Bir önerge verilecek dört bakan tıpış tıpış yüce divana gidecek. Artık aklanamayacaklar. Halkın %60’ı artık yolsuzlukların üzerine gidilmesini ve hırsızların yargılanmasını istiyor. Bunu sağlamak için mücadele etmeliyiz. Şimdi Zincirin Zayıf Halkasına Yüklenme Zamanı Halkımızın sabırlı mücadelesi AKP rejimini eritmeye devam edecek. Gezi’de başladığımız mücadele seçimlerle devam etti. Şimdi sandıkta kazandığımızı kaybetmemek için işi sıkı tutmalıyız. “Koalisyon mu?, Erken seçim mi?, Erdoğan’mı?, Yolsuzluk mu?” tartışmaları içerisinde boğulmadan yola çıkmalıyız. Zincirin zayıf halkasına yüklenelim. Yürüttüğümüz siyasal mücadele AKP’nin 13 yıllık saltanatını mutlaka alaşağı edecektir. Emekçi Hareket Partisi Merkez Komitesi
Demir Çelik HDP Muş Milletvekili
AKP mesajı anlamalı Dört Bakan’nın yargılanmasını göze almayan AKP halkın 7 Haziran’daki mesajını anlamamış demektir. Halkın bu mesajını anlamayan AKP’nin kaçınılmaz sonu hüsran olur. Mahmut Tanal CHP İstanbul Milletvekili
Bakanlar yargılanmaz AKP, Bakanları yargılamaz çünkü Anayasa Mahkemesi’ni bile yargılanamamaları için dizayn etti. Biz yargılanmaları için birçok önerge versek de suçsuz deyip çıktılar. Mevlüt Karakaya MHP Adana Milletvekili
Koalisyon açıklaması yapmıyoruz Genel Başkanımız Devlet Bahçeli dışında hiçbir partili basına koalisyonlar ilgili bir açıklama yapmayacak kararımız var. Bu yüzden cevap veremeyeceğim. Işıl Kurt ehp MERKEZ KOMİTE ÜYESİ
%60 bakanları yargılar AKP, dört bakanın yargılanmasını elbette istemeyecektir. Çünkü bu yargılama başta Erdoğan olmak üzere birçok AKP’liyi etkileyecektir. Ancak hükümet kurulursa %60 yargılamayı sağlayabilir. Cüneyt Akman Halk TV Haber Müdürü
Bakanlar feda edilebilir Eğer muhalefet sağlam durursa ve 4 bakan yüzünden “tepe” kendini tehlikede hissederse bir günde o 4 bakan fırtınada gemiden atılan safra gibi feda edilir Şahin Alpay Zaman Gazetesi Yazarı
Erdoğan izin vermez AKP buna yakın görünüyor. Çünkü hükümeti kurmak istiyor. Ancak Erdoğan buna izin vermez diye düşünüyorum. Vermez çünkü işin ucunda kendi de yargılanabilir. Yakup Dursen Birleşik Haziran Hareketi Üyesi
Kaçınılmaz
Yargılanmaları kaçınılmaz. Çünkü toplumun vicdanında bu kadar tepki çeken bir olay kurulacak restorasyon hükümeti tarafından yargılamayı zorunlu kılacaktır. Ali Özgündüz CHP Eski Milletvekili
Hükümet şart değil Dört Bakan’ın yargılanması için hükümet kurulmasına gerek yok. Çünkü CHP, HDP ve MHP Meclis Başkanı seçildikten sonra vereceği önergeyle takipsizlik kararını iptal edebilir. Sezin Öney Taraf Gazetesi yazarı
AKP’ye rağmen olacak Böyle bir yargılama olacak ancak AKP’ye rağmen olacak. AKP son dönemde bu kanları yüce divana göndermeyerek açık bir şekilde tavrını belirtmiştir.
GUNCEL
04
16 Haziran 2015
‘Kardeşlik hukuku’ bozuldu
Hakan Öztürk AKLIN YOLU
Yenilgi psikolojisinin sonu
Restorasyon için küçük ‘kardeş’ Gül dönecek mi ?
HDP %13,1 oy aldı. Bu 12 Eylül’den beri gelen yenilgi psikolojisinin sonudur. Ben zaten yenemem, benden “adam” olmaz psikolojisinin sonu. Evet ben zaten marjinalim psikolojisinin sonu. Ben yenemediysem başkası da yenemez, ben yenemediysem başkası da yenmiş olmasın tutumunun sonu. Bu seçim çalışması ve bunun sonucunda elde edilmiş başarı daha önce yaşanmış kendiliğinden süreçlerdeki direnişlerden ve tepki gösterme çizgisinden kategorik olarak farklı. Bu seçim başarısı bir politik aklın ürünü ve onun zaferidir. Felsefi bir eşik de aşılmış durumda. Seçim çalışmasının bir parti ve ona benzer oluşumlar tarafından yapılmasıyla birlikte aklın tercihlerine dayalı bir politik program ortaya konuldu. İnsanlar aklın ürünü olan bu politik programa davet edildiler. Bu, direnmekten ve tepki eylemi yapmaktan esastan farklı. Çünkü insan aklı, insan kurgusu devreye girer. Bu politik programın, onun örgütlerinin ve onun mücadelesinin zaferidir. Klasiklere geri dönülmesidir. * İnsanlar geleceklerini değiştiremezler, onu planlayamazlar, politik aklın böyle bir yeteneği yoktur iddiası bitti. Ancak topun gelişine vurulabileceği varsayılıyorken, ancak topla birlikte yuvarlanılır deniliyorken hiç de öyle olmadığı görüldü. Kimse topun gelişine vurmadı. Kimse topun gelişine mahkum olmadı. Herkes milim milim stratejik hesaplar yaptı, stratejik oylar kullandı. Bu da zaten akıl demekti. Türkler Kürtlere oy verdi. Daha dindar olanlar dindar olmayanlara oy verdi. Doğal olarak olması gerektiği düşünülen gelişmelerden farklı gelişmeler oldu. Yani Türk zaten Türk’e, dindar da dindara oy verir kalıbı kırıldı. Herkes kendi kimliği neyse ona hapsolur ve öyle olması iyidir yaklaşımı da kırıldı. Kürtler Türklere seslenmek için, dindar olmayanlara seslenmek için elinden geleni yaptı. Onların aklına, ferasetlerine, politik mülahaza yapmalarına seslendi. Kimliklerine seslenmedi böylelikle. Kimliklerini ilk kez önemsiz kabul etti. Kimsenin kimliği gıdıklanmadı ve örselenmedi. “Bu kişi sizden biri, çok çok sizden biri, sizden biri olmanın özü” argümanları kullanılmadı. Toplum kendisinden olan birine daha da yaklaşmaya davet edilmedi. Toplum kendisinden olmayan birinin aklına ve sözüne yaklaşmaya davet edildi. Eğer haklıysam, eğer hatalı değilsem ara denildi. İnsanlar da bu kez haklı olanı, hatalı olmayanı aradı. Durum haklılığa ve haksızlığa, doğruya ve eğriye göre tasnif oldu. Bunu klasik bir politik program yaptı ve klasik örgütler toplamı yaptı. O nedenle politik programlar ve politik örgütlerin önü açıktır artık. Kimse onlarla olmuyor diyemez. Sadece onlarla olabildiği bir kez daha kanıtlandı. Bazı entel arkadaşlar “Ne yani ben yaptığım çalışmayla bunu mu kanıtladım?” diye şaşırabilir ama maalesef öyle. Biliyorsunuz HDP bir parti. Sonundaki “P” parti demek. Bir de internetten bakabilirseniz, o partinin politik bir programı var. Okuyun demiyorum. Sadece bakın ve öyle bir şey olduğunu bilin. * AKP geriletildi. Tayyip Erdoğan başkan yaptırılmadı. Başkanlık sistemi engellendi. Seçimlerde büyük bir başarı kazanılması bunu sağladı. Fark etmediği değil fark ettiği görüldü. Şimdi burada dikkate edilmesi gereken, tekrar seçimler önemsizdir döngüsüne girip “erken seçim olsa da olur olmasa da olur” laflarını etmeye başlamamaktır. Erken seçim, yeniden seçim ya da “bu seçimi olmamış varsayalım” yaklaşımı Erdoğan’ın yaklaşımıdır. Bir koalisyon hükümeti kurulmalı ve hangi hükümet kurulursa kurulsun seçimdeki politik programımızın hedefleri o hükümete dayatılmalıdır. Mücadelemiz budur ve ancak bu mücadelede başarılı olunursa erken seçimlere gönül rahatlığıyla gidilebilir. Koalisyon hükümetleri çok kötü tutumunun alternatifi çok iyi bilinmelidir ki tam doz AKP ve tam doz Tayyip Erdoğan demektir. O nedenle koalisyon hükümetleri her hâlükârda iyidir. Önemli olan kurulacak koalisyon hükümetini kuşatmak ya da içinde etkin olmaktır. HDP’ye hiçbir şeye dokunma, hiçbir şeye karışma denilemez. Altı milyon insanın oyunun iradesinin karşılığı demokratik hedefleri hayata geçirmek üzere süreci zorlamaktır. Süreci hiç zorlamadan erken seçimlere gitmeye kalkışan HDP pozisyonunu kaybeder. Aldığı oyların yüklediği sorumlulukla mücadeleyi yükseltmelidir. İlk iş, yolsuzluğa bulaşan dört bakanın yargılanması için harekete geçmek olacaktır. hakanozturk17@gmail.com
‘Abdullah Gül ile 12 yıl’ adlı kitabı ile birlikte AKP’nin çoğunluk sayesinde meclisten geçirdiği her baskı yasasını onaylayan Gül için “Cumhurbaşkanlığı görevi boyunca hep farklı düşünmüştü” imajı şimdi de düzenin restorasyonu için yeniden canlandırılıyor. Gül’ün seçimlerden sonra rolü çok konuşulurken AKP içindeki birçok çelişkiyi de ortaya koydu. güncel melih erdem
Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 12 yıl başdanışmanlığını yapan Ahmet Sever danışmanlığı boyunca yaşadıklarını anlattığı ‘Abdullah Gül ile 12 yıl’ adlı kitabı yayınlandı. Kitabın bu kadar konuşulmasının nedeni seçimlerden önce Arınç ve farklı isimlerin açıklamalarında kendini gösteren AKP içindeki fikri ayrılığa Erdoğan’ın kardeşlik hukukumuz var dediği Abdullah Gül tarafından bakması. Bu nedenle aslında seçimlerden önce yayınalancak olan kitap Abdullah Gül’ün yazardan isteğiyle seçimlerden sonraya ertelenmişti. Ahmet Sever kitapta Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasından Erdoğan ile arasındaki ayrılıklar ve tekrar siyasete girip girmeyeceğine kadar birçok konuya değindi.
işaretlerinden biriydi. O zaman çokça konuşulan meselelerden biri de AKP içindeki bir grup milletvekili ile Gül’ün yeni bir parti kuracağıydı. Gelinen süreçte AKP içindeki çatşma bu kadar derin bir ayrışmayı ortaya çıkarmadı ama daha açık şekilde kendini gösterdi. Kitapta AKP’nin çoğunluk sayesinde meclisten geçirdiği her baskı yasasını onaylayan Gül için anlatılamaya çalışılan Cumhurbaşkanlığı görevi boyunca hep farklı düşünmüştü imajı şimdi de düzenin restorasyonu için yeniden canlandırılıyor.
dışına iten diğer gelişmeyi de Sever kitapta şu şekilde açıklıyor: “AK Parti olağanüstü kongresinin 27 Ağustos’ta, yani Cumhurbaşkanı Gül’ün görev süresinin dolmasından bir gün önce yapılması ve AKP’ye yeni genel başkanın seçilmesi söz konusuydu. Bu Gül’ün otomatik olarak devre dışı bırakılması anlamına geliyordu.’’
Arınç küsünce Gül arabulucu olmuş Kitapta Bülent Arınç ile ilgili bölümde seçimlerden önce gördüğümüz farklı kişilerin birbiriyle uyuşmayan açıklamalarını gösterdiği Kardeşlik hukuku değil parti içindeki fikri ayrışma anlamında tamamlıyor. Seçimlerden başkanlık hukukuymuş Sever’in anlatımında yer bulan diğer önce Arınç başkanlık sistemiyle ilbir mesele ise kardeşlik hukukunun gili Erdoğan’dan farklı açıklamalar aslında hiç var olmadığı. Gül’ün yapmış üstü kapalı bir şekilde başCumhurbaşkanlığı sırasında çıkan kanlık sistemini desteklemediğini ve 2. defa cumhurbaşkanlığına aday göstermiş hatta bu tartışma parti olmasını engelleyen yasa aday olma- içinde de taraflar oluşturmuş ve Düzen Gül’ü ‘’Egolarından’’ arındırıyor ları muhtemel olmayan Necdet Sezer Gökçek ile Arınç arasındaki sözlü AKP’nin içindeki ayrışma seçimler- ve Demirel için değil Gül için çıka- kavga yaşanmıştı.Kitapta da buna den önce güç kaybettiğinin önemli rıldığı kitapta yer alıyor. Gül’ü parti benzer bir gelişmenin iç yüzü anla-
tılmış. ‘Kızlı erkeklı evde kalmanın denetleneceği’ Arınç tarafından yalanlanmış Erdoğan ise bu konuyla ilgili düzeltmede bulunmamış ve öfkelenmişti. Sever’in anlattığına göre Arınç partiden istifa etme noktasına gelmiş onu vazgeçiren ise Abdullah Gül olmuş.
Ahmet Sever’in yazdığı kitap Abdullah Gül’ün isteğiyle basımı seçimlerden sonra yapıldı
Diyarbakır’da provokasyon planları Demirtaş Diyarbakır mitinginde patlayan bomba ve seçimlerden sonra Diyarbakır’da yaşanan olaylar hakkında geniş kapsamlı bir açıklamada bulundu. Diyarbakır’da gazeteciler karşısında açıklama yapan Demirtaş bütün bu provokasyon ve saldırılarla ilgili gelişmelerde hükümetin yaptığı hataları ve sorumsuzluğunu eleştirdi. Görevliler tarafından hiçbir şekilde bilgilendirilmediğini belirten Demirtaş saldırılar üzerindeki gizlilik kararını eleştirdi: “Dosya gizli. Arkadaşlarımızı burada kaybettik. Alenen ne olduğunu
duymak istiyoruz.’’ Saldırılar ve olayların provokasyon olduğunu ifade eden Demirtaş, “Devlet içinden destek almadan, Suriye’den biri elinde bombayla gelip, benim konuşma yapacağım yerde iki bombayı patlatamaz. Hükümete bağlı güçler içerisinde desteğinin ortaya çıkarılması lazım’’ açıklamasında bulundu. Diyarbakır’da 5 kişinin öldüğü olayların da bu şekilde olduğunu ifade eden Demirtaş “Halkımız dikkatli duyarlı olmalı. Ortada bir Kürt-Müslüman savaşı yok. böyle saçmalık mı olur?’’ dedi. GÜNCEL
Arınç kırmızı çizgileri eleştirdi Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Uluslararası İnsan Hakları Kurumları İyi Uygulama Örnekleri ve Deneyim Paylaşımı Uluslararası Konferansı”nın açılışına katıldı. Arınç konferansın ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu ve soruları cevapladı. Koalisyon görüşmelerinde kırmızı çizgilerin olamayacağını söyleyen Arınç hükümetin bir an önce kurulması gerektiğini söyledi. Arınç’ın konuşmasında “Bahçeli’nin seçim akşamı yaptığı konuşmayı benimsemediğimi söyleyip koalisyon önerisi getirmiştim. Bunun dışında bir değerlendirmem olmadı. Ne yapmalı ki bu partilerin
kırmızı çizgileri var derseniz, siyasette böyle bir şey olmaz. Kırmızı çizgim şudur kabul etmem anlayışı doğru bir anlayış değildir’’ ifadesi yer aldı. İsimleri yolsuzluk iddialarıyla hatırlanan ve bir önceki mecliste AKP’nin oylarıyla aklanan dört bakan ilgili de açıklama yapan Arınç, dört bakanın bir daha yargıya gönderilmesinin olabileceğini, geçmişte buna benzer örneklerin olduğunu söyledi. Arınç dört bakanın yüce divana gitmesiyle ilgili şu açıklamada bulundu: “Bu konuda anayasa hukukçuları daha önce meclis soruşturma komisyonlarından geçmiş ve kesinleşmiş bir sonuçta tekrar soruşturma açılamayacağını düşünüyorlar bir kısmı da “olabilir” diyor. Böyle olabildiğini gördüm evet, dosyaların yeniden açıldığını gördüm. Doğrudur, yanlıştır ama örneği vardır.’’ GÜNCEL
GUNCEL
05
16 Haziran 2015
Sibel Uzun UYANIŞ
Özgecan Davası’nda illiyet bağı
Özgecan Aslan Davası için kadınlar Tarsus’a akın etti. Davada tüm kadınlar adına Özgecan’ı savunmak için bin avukat başvuru yaptı. Bu durum Özgecan Ayaklanması’nın Türkiye çapındaki etkisinin hala ne kadar kuvvetli olduğunu gösteriyor. Kadın cinayetleri konusundaki yaklaşımı çağın çok gerisinde olan adalet sisteminin savcısı iddianameyi hazırlarken “Özgecan Aslan cinayeti tüm toplumda infial yaratmıştır” demekten kendini alamadı. Buna rağmen mahkemenin kadınları temsilen Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun, baroların müdahilliğini kabul edecek tutarlılığı yoktu. Neden Özgecan Davası semboldür? Kadın cinayetleri gündeminin yakıcılığını, gelmiş olduğu son aşamayı göstermesi, Türkiye’de kadınların öfkesinin sele dönüşmesi, kadın düşmanlığının püskürtülmesi, Erdoğan’ın kadınlar için istediklerinin tam tersinin gerçekleşmesi, o güne kadar yürütülen kadın cinayeti mücadelesinin ne kadar köklü ve isabetli olduğunu daha fazla açığa çıkarması, dava ile kazanılabilecek caydırıcı sonucun toplumun damarlarına işlemesi, bir kadın Cinayeti daha duymamak açısından semboldür. Neden bu davaya kadınlar güçlü başladı? Kadınların geleceğini doğrudan etkileyen bir seçim süreci yaşadık. Kadınların korunmaması, indirimlerin kalkmaması, binlerce kadın düşmanı yobazlık lafların ortalıkta dolanmasının müsebbibi AKP yenik düştü. Hükümetin yetkililerinin “kadın cinayetleri memleketimizin fıtratında var” demediği kalmıştı. Tam buna hazırlanırken Erdoğan’ın ağzını açamaması bu zamanda kadınlar için büyük nimettir. Seçimlerde HDP ile barajın yıkılması, memleket genelinin rahatlaması ile davaya kadınlar daha bir güçlü daha bir yürekli katılmıştır. Neden bu davaya AKP önem veriyor? Özgecan Ayaklanması AKP’nin topluma yayılan yaklaşımını darma duman etmişti. Asıl dertleri bu davaya olan toplumsal tepkiye saldırmak ve kara çalmaya çalışmak. Bu nedenle oraya “kadın erkek eşit değildir” sloganı atan üyelerini yolluyorlar. Yüzlerce kadın cinayetinin üstünü örtmek için kıvranan Ayşenur İslam bunları savunmak için derhal ortalığa atlıyor. Son kertede AKP’liler içeride (hakim ve savcıyı bir şekilde etkileyerek) ve dışarıda ( kadın erkek eşit olmadığını savunarak) Özgecan’ın da okumak çalışmak seyahat etmek gibi haklardan eşitlik çerçevesinde faydalanmasının büyük bir hata olduğuna her daim savunarak, sanıkların ekmeğine yağ sürmek dışında bir pozisyonu alamazlar. Neden davaya katılan Özgecan’ın yakını faili meçhul konusuna vurgu yaptı? Türkiye’de bir devlet geleneği olarak binlerce insanın yok edildiği, yargılanmamaları için hükümetlerin kol kanat gerdiği faili meçhul cinayetler konusu gelip kadın cinayetine dayandı. Özgecan’ın katillerinin yaptıkları faşizmin insan bedenini yok etmek için uğraşıp didinmesine tıpatıp uymaktadır. Arkası vardır, sistemlidir, eli titremez, soğukkanlıdır. Anlıyoruz ki Özgecan Aslan hala hayattayken katilleri bedenini yok etmek için gayet bilinçli gayet soğukkanlılıkla saatlerce uğraşmışlar. Özgecan’ın yakınının mahkemede “bölgede başka faili meçhullere imza atmış olabilirler” demesi bundandır ve haklıdır. Neden katil çok bilinçli ve sistemli konuşurken aralarda ağladı? Nasıl katil Özgecan’a uyguladığı vahşetin kaynağını erkek egemenliğinden alarak “tabi ki sinirliyim, yanında erkek vardı” lafları edebiliyorsa ve devlet de katile dursun diye değil katiller alıp kullansın diye indirim maddelerini korumaya devam ediyor. Yıllardır gözü gibi saklamaya devam ediyorlar. Özgecan’ın katilleri de tepe tepe bu maddeleri kullanmak için uğraşıyor, arada ağlayarak, iftiraya vardırarak, defalarca yalana başvurarak. Sonuç Seçimlerden tarihimizde kazanabileceğimiz en bilinçli, en iradi, en büyük sonucunu almışken, mecliste toplumsal hakimiyet artmışken, Erdoğan suni dengesi dağılmışken, yasamızın yapılması için uğraşmalıyız, Özgecan Davası’nın tepesine sonuna kadar dikilmeliyiz. Kadın katillerine indirimleri kanun maddelerinden, mahkeme salonlarından ilelebet söküp atmalıyız. Kadınlara el kalktığında ağırlaştırılmış müebbet yasası o ellerin kırılmasını sağlamalı. Özgecan’ın ve kaybettiğimiz tüm kadınların güzel yüzü bize bunun için bakıyor. twitter: @sibeluzun_yarin
Sınır kapısı açılmayınca mayınların arasına girdiler.
IŞİD’den kaçan 20bine yakın Suriyeli sınıra geldi.
Çoğunluğu çocuk ve kadınlar olan Suriyeliler sınırda
AKP, kendi silahlandırdığı IŞİD’e kadınları ve çocukları teslim etmekten çekinmedi
Halkın tepkisi Akçakale sınır kapısını açtırdı Hükümet halkın protestolarına sessiz kalamadı. Tel Abyad bölgesinde yoğunlaşan savaş nedeniyle canını kurtarmak için Türkiye sınıra gelen Suriyelilere sınır kapıları açıldı. Bölge YPG denetimine geçti. IŞİD’den temizlenirken, iç bölgelerden çatışma haberleri gelmeye devam ediyor. Yenilen IŞİD militanları sınırdan geçmek isterken yakalandı. güncel Elif karan
Türkiye’nin Suriye sınırındaki Akçakale’de (Şanlıurfa), IŞİD’den kaçan Suriyelileri kapıda saatlerce bekletilip ardından IŞİD militanlarına teslim edilerek geri gönderilmesine tepkiler çığ gibi büyüdü. Sınır kapılarında bir gün önce Suriyeli kadınlar ve çocukların olduğu kitleye saldırmaktan bile çekilmeyen Türkiye, ertesi gün kapıları açmak zorunda kaldı. Kapıların güvenlik gerekçesi ile belli saatlerde açılması nedeniyle can güvenliği olmadan saatlerce bekleyen Suriyeliler kendilerini mayınlı bölgeye atarak, ölümü göz alarak sınırı geçmeye çalıştı. Beş bini geçtiği belirlenen
Suriyeli sayısı her geçen gün art- IŞİD’i püskürten PYD, türkiye sımaya devam ediyor. nırındaki pek çok bölgede hâkim. Türkiye sınırına gelen iki DAEŞ Sınır açılmasa, açlık ve üyesi ise güvenlik güçlerine teslim susuzluktan öleceklermiş oldu. İnsanlık dramının gözlendiği geçişlerde, hasta ve bitkin Suriyeliler IŞİD militanları Türkiye’ye kaçtı görevlilerin yardımıyla koridoru Tel Abyad’ın YPG’nin eline geçtigeçebildi. Uzun süredir susuz ka- ği bilgilerinin gelmesinden sonra lan Suriyelilerin Türkiye toprakla- ilk açıklama geldi. AP’ye telefonla rındaki ilk istekleri su oldu. Sadece bağlanan YPG yetkili Redur Halil, bir günde, sınırdan yaklaşık 4 bin kentin büyük kısmının Kürt güçkişinin geçtiği belirtiliyor. lerinin elinde olduğunu açıkladı ve YPG’nin Tel Abyad’a doğudan giriş PYD IŞİD’i püskürttü yaptığını ve batıya doğru ilerleyişiAkçakale ilçesinin karşısında bulu- ni sürdürdüğünü söyledi. IŞİD’in nan Suriye’nin Tel Abyad bölgesi- bölgede direnmeye devam ettiğini nin kontrolü PYD’nin eline geçti açıklayan Halil şiddetli çatışmaların eline geçti. Koalisyon güçlerinin yaşandığını kaydetti. Tel Abyad’da hava saldırısının da desteği ile konuşlanan IŞİD militanlarının
Türkiye’ye doğru kaçtığını iddia eden Halil kentin önümüzdeki bir kaç saat içinde tamamen IŞİD’den temizleneceğini ifade etti. Türkiye’nin savaş suçlarının bedelini halk ödüyor Yaklaşık yirmi gündür savaştan kaçan 20 bine yakın Suriyelinin Türkiye’ye sığındığı belirtiliyor. türkiye IŞİD’e verdiği destekle bu insanları yerinden ettiği yetmezmiş gibi, mülteci kamplarındaki kötü koşullar nedeniyle bir yanda da suriyelilerin açlık, hastalıklarla boğuşmasına neden oluyor. İşine geldiğinde kapılarını açmakla övünen Türkiye, günlerce sınırda beklettiği için onlarca çocuk ve kadının öldüğü tahmin ediliyor.
18 işçinin canı 20 bin dolar etmemiş Karaman’ın Ermenek ilçesindeki kömür Ocağında 18 işçinin yaşamını yitirdiği maden faciasıyla ilgili davada müşteki avukatlarından Caner Durak, işçilerin hayatının paraya tercih edildiğini ileri sürdü. Durak: “Dosyanın özeti: 20 bin dolara 18 işçinin hayatı tercih edilmiştir” dedi. İddianamenin 166 sayfadan oluştuğunu hatırlatan Durak, şöyle konuştu: “İddianame taksir ve ihmal yönünde hazırlanmış. Bunu kesinlikle kabul etmiyoruz. Burada belirli kişiler üzerinden ihmal ve olası kastın söz konusu olduğunu düşünüyoruz. Bu yönde dosyaya müdahale edeceğiz. Mağdur ailelerin yanındayız. Sanıkların en yüksek cezayı alabilmeleri bu ailelerin acısını bir
nebze olsun dindirecektir.”Maden İşleri Genel Müdürlüğü (MİGEM) personeli hakkında, yani bu kazanın asıl sorumlusu olduğu bilirkişi raporuyla tespit edilmiş kişiler hakkında, soruşturma devam ediyor. Ancak Soma’da olduğu gibi yetkili birimlerin soruşturma izni vermeyeceğinden endişe ediliyor.
“Davadan vazgeçin diyorlar” Faciada yaşamını yitiren işçilerden Ali ve Kerim Haznedar’ın babası Şükrü Haznedar çocuklarını ihmal yüzünden kaybettiğini söyleyerek, “Bile bile katliam yaptılar. Burada üç vardiya 30-40 kişi çalışırken, yanlarında bir çavuş, bir mühendis bulunmuyor” dedi. GÜNCEL
Soma’da devlet de yargılanmalı
Soma katliamı davasında mahkeme, bazı sanıklar arasında menfaat çatışması bulunduğuna, bu kişilerin aynı avukatlar tarafından savunulmasının doğru olmadığına karar verdi. Dava ilk gün bu nedenle ertelendi. Duruşmada tutuksuz sanıklar Necati Karadeniz ve Harun Yılmaz ifade verdi. Maden mühendisi ne iş yapıyordu? İş güvenliğinden sorumlu maden mühendislerinden Necati Karadeniz, işe girdiğinde her madenciye verilen eğitimi aldığını, iş güvenliğine ilişkin ayrı bir eğitim almadığını söyledi. Karadeniz, hâkimin
sorularının büyük bölümüne “Bilmiyorum, benim görevim değildi, hatırlamıyorum” yanıtını verdi. Karadeniz, alarm sistemi olmadığını ve bir buçuk tatbikat da yapılmadığını itiraf etti.
Maskeleri açtırtmadığını söylemedi Madende hazırlık işlerinden sorumlu teknik ekipten Harun Yılmaz da son zamanlarda bir sıcaklık artışı hissetmediğini ve işçilerden bu konuda herhangi bir şikâyet duymadığını iddia etti. Yılmaz, üretim zorlaması olduğunu kabul etmedi. Gaz maskelerinin altı ayda bir kontrol edildiğini öne sürdü. GÜNCEL
EKONOMI
06 HSBC Türkiye’ye İspanyol talip
16 Haziran 2015
Pideden domatese fiyatlar uçtu
“Ramazan fırsatçılığı yapılmasın”
Garanti Bankası’nın İspanyol ortağı BBVA, HSBC’nin Türkiye ve Brezilya’daki birimlerine teklif vermeyi değerlendirdiğini açıkladı. BBVA’nın global franchise’lardan sorumlu kıdemli yöneticisi Vicente Rodero, Mexico City’deki yıllık toplantıda yaptığı açıklamada, “HSBC’nin Türkiye ve Brezilya’daki operasyonlarına baktık. Kolay anlaşmalar olmayacak. Durumu değerlendireceğiz ve fırsat olursa harekete geçeceğiz” dedi. BBVA Türkiye’de kontrol hissesine sahip olduğu Garanti Bankası ile faaliyet gösterirken; Brezilya’da ise bir birimi bulunmuyor. EKONOMİ
Dolar 2,71’in üstünde
Ramazan öncesinde gıda fiyatları dünya ortalamasının yüzde 20 üzerine çıktı. Yine üreticiden çıkan ürünlerin fiyatları katlanarak marketlerde yerini aldı. Sadece fiyatlardaki artış değil, daha ucuza mâl edip daha fazla kâr elde edebilmek için hileler de başladı. Ramazan pidesi ise bu yıl aynı fiyata satılacak ancak ağırlığı 250 grama düşecek. ekonomi fatma çakır
Seçim öncesi 2.66’lı seviyelerde bulunan ve seçimlerin hemen ardından 2.8094 ile tarihi zirveyi test eden dolar/TL, yeniden 2,71’in üzerinde işlem görüyor. Erdoğan’ın 7 Haziran genel seçimlerinin sonuçlarına ilişkin kamuoyu önünde yaptığı ilk değerlendirmede hükümetin bir an önce kurulması yönünde çağrıda bulunmasıyla gelişmekte olan ülke para birimlerinden pozitif ayrışarak yönünü aşağı çeviren kur ve faizde iyimserlik da devam etti. TL dün yaklaşık yüzde 1 değer kazancı ile gelişmekte olan para birimleri arasında tek değer kazanan para birimi oldu. EKONOMİ
Giderayak ihale operasyonu
Hükümet giderayak Kamu İhale Genel Tebliği ve 6 ayrı ihale yönetmeliğini değiştirdi. Böylece, 2009’dan beri Hizmet Alım İhale Yönetmeliği 16’ncı. Yapım İşleri İhale Yönetmeliği 15’nci, Danışmanlık Hizmetleri Alım Yönetmeliği 12. kez değiştirilmiş oldu. Bugüne kadar delik deşilen ihale mevzuatı, seçim sonrası da unutulmadı ve yangından mal kaçırırcasına bir kez daha kapsamlı değişikliğe tabi tutuldu. Kamu İhale Genel Tebliği ve altı ayrı ihale yönetmeliği değiştirildi. Bitmedi, ‘Merkezi Finans ve İhale Birimi Personel Yönetmeliği’nde bile değişiklik yapıldı. EKONOMİ
Fitch’ten Türkiye açıklaması
Her sene Ramazan ayı yaklaşırken ekonominin de hareketlendiğini görüyoruz. Özellikle emekçi vatandaşın en fazla düşündüğü şey ise; çarşı, pazar fiyatları oluyor. Ramazan öncesi üretici, hal, pazar ve market fiyatlarını takibe devam ettiklerini belirten Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ‘Ramazan fırsatçılığı yapılmasın’ uyarısında bulundu. 15 üründe artış yaşandı Ramazan öncesi birçok ürüne zam geldi. Et fiyatlarında geçen seneye göre yüzde 20 artış yaşandı. Bayraktar, “Geçen ay sonuna göre 5 üründe fiyat değişimi görülmezken, 16 üründe azalma, 15 üründe ise fiyat artışı oldu. Ramazan öncesi üretici fiyatlarına baktığımızda; geçen ay sonuna göre 12 üründe fiyat değişimi görülmezken, 10 üründe azalma, 10 üründe ise fiyat artışı meydana geldi.” açıklamasını yaptı. Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 39,56 oran ile limonda görüldü. Kuru üzümde ise yaşanan don nedeniyle önümüzdeki sezon
rekoltede düşüş beklentisi fiyatları artırdı. Yeniden tırmanışa geçti Bayraktar hayvansal ürünlerden yumurta hakkında da, “Mayıs ayının son iki haftasında bazı çiftliklerde görülen kuş gribi vakalarından dolayı ihracatın durması ve iç talepteki daralma nedeniyle yumurta fiyatları 15 günde 20,5 kuruştan 17,5 kuruşa kadar geriledi. Hastalığın kontrol altına alınması, en önemli ihraç pazarımız olan Irak ile ihracatın yeniden başlatılıyor olması sonucunda fiyatlar yeniden 21 kuruşa çıktı.” bilgisini verdi. Ramazan ayı gıdalarında artış Bu yıl Ramazan ayında uygulanacak pide fiyatlarındaki gizli zam ise dikkatleri çekti. Buna göre 250 gramlık pide 1,5 liradan satılacak. Pide fiyatları geçen yıla göre değişmedi yine 1.5 liradan satılacak. Ancak geçen yıl 300 gram olan pide bu yıl 250 grama düşürüldü. Yani geçen yıldan 50 gram daha az pideyi yine 1,5 liraya sofralarımıza getirebileceğiz. Doların değer kazanmasıyla iftar sofralarının vazgeçilmezi hurmanın fiyatını yüzde 5-7 artış gösterdi.
Memur bu aydan sonra 110 lira daha az alacak Cari açık Nisan’da 3.41 milyar dolar ile beklentilerin üzerinde çıktı. Nisan ayında, geçen yılın aynı ayına göre 1.52 milyar dolar azalarak 3.41 milyar dolara geriledi. Banka ve aracı kurum analistleri ortalama 3.0 milyar dolar açık bekliyordu. Nisan ayında 2.89 milyar dolarlık kaynağı belirsiz döviz girişi oldu ve böylece yılın ilk dört aylık dönemindeki kaynağı belirsiz döviz girişinin toplamı, 6.98 milyar dolara yükseldi.
Cari açığın daha yüksek çıkmasını engelleyen önemli etkenlerden biri de altın ihracatı oldu. Geçen yıl Nisan ayındaki net 307 milyon dolarlık altın ithalatına karşılık, bu yılın aynı ayında 1.18 milyar dolarlık altın ihracatı yapıldı. Buna karşılık, kâr transferlerini içeren doğrudan yatırım giderlerinin 595 milyon dolar artarak 892 milyon dolara yükselmesi ise, cari açığın daha fazla düşmesini engelleyen en önemli unsur oldu. EKONOMİ
Cari açık ‘büyük açık’ verdi Uluslararası kredi derecelendirme şirketi Fitch, seçimlerin ardından yaşanan politik belirsizliğin uzun sürmesinin, Türkiye bankaları için risk yaratacağı uyarısında bulundu.“Politik belirsizlik Türk bankaları için risk yaratıyor” başlıklı bir açıklama yapan Fitch, seçimlerin ardından siyasi belirsizliğin uzun sürmesi halinde ekonomi politikalarına dair gerilim oluşabileceğini ve bu durumun Türk bankaları üzerinde risk yarattığını belirtti. Yükselen faizler ve yatırımcı güveninde zayıflama bankaların kredi notu profilleri üzerinde baskı yaratabilir” denildi. EKONOMİ
Cari açık Nisan’da 3.41 milyar dolar ile beklentilerin üzerinde. Cari işlemler açığı Nisan ayında, geçen yılın aynı ayına göre 1.52 milyar dolar azalarak 3.41 milyar dolara geriledi. Banka ve aracı kurum analistleri ortalama 3.0 milyar dolar açık bekliyordu.Nisan ayında 2.89 milyar dolarlık kaynağı belirsiz döviz girişi oldu ve böylece yılın ilk dört aylık dönemindeki kaynağı belirsiz döviz girişinin toplamı, 6.98 milyar dolara yükseldi.Cari açığın daha yüksek çıkmasını engelleyen önemli etkenlerden biri de altın ihracatı oldu. Geçen yıl Nisan ayındaki net 307 milyon dolarlık altın ithalatına karşılık, bu yılın aynı ayında 1.18 milyar dolarlık altın ihracatı yapıldı. Buna karşılık, kâr transferlerini içeren doğrudan yatırım giderlerinin 595 milyon dolar artarak 892 milyon dolara yükselmesi ise, cari açığın daha fazla düşmesini engelleyen en önemli unsur oldu. EKONOMİ
KADIN
07
16 Haziran 2015
Kadınlardan yeni meclise ilk çağrı : Gülsüm Kav
ANA FiKiR
Bize “Özgecan Yasası” lazım
Özgecan davasının ilk duruşmasında, sanıkları dinledikçe ürperdik. Ama iddianame okununca ve davayı sahiplenenleri gördükçe de umudumuz arttı. Sanıklar cinayetin detaylarını ve delilleri nasıl kararttıklarını soğukkanlılıkla anlattılar. Bütün salon, faili meçhullerden Nazi Almanya’sına doğru insanlık suçlarının korkunç hatırası ile dalgalandı bu anlarda. Sanki karşımızda bir Ogün Samast, bir JİTEM, hele kadınlar bakımından Saraybosna’daki savaş suçluları, bir İŞID var gibiydi. Özgecan’ın amcası Yaşasın Aslan’ın söyledikleri çok doğru idi; sanıkların soğukkanlı profesyonellikleri akla başka suçları işlemiş olabileceklerini getirdi. Bu bakımdan bölgedeki başka faili meçhul suçların da araştırılması önerisi çok haklı bir öneridir. Öte yandan dinlediğimiz üç sanık en büyük insanlık suçlarını işledikleri halde bunları günlük hayatlarının bir parçası gibi anlatmaları, ağlayıp kendilerinin mağdur olduğunu bile iddia edebilmelerine hiç istisnasız bütün salon “ indirim almak için” dedi. Sanıklar işi Özgecan’ı suçlamaya götürmeyi bile denediler. Salonun büyük tepkisi onların bu yüzsüzlüklerini frenledi. Ancak sorun, Ceza kanununda bu indirimlerin yer alıyor oluşudur. Yasada indirim yani kendini aklama imkânı durduğu sürece tüm sanıklar elbette bunu kullanmaya çalışacaktır. Ve Özgecan davasında önlenebilmiş olan, diğer kadın cinayeti davalarında önlenemeyebiliyor. Eylem Pesen’i öldürüp arabayla üzerinden geçen, Muhterem’i çocuk yaştaki yeğeninin gözleri önünde öldüren, kanser hastası Ayşe’yi öldüren ve daha bi çokları indirim aldılar. Oysa bütün bu kadın cinayetleri de aynen Özgecan iddianamesinde belirtildiği gibi “toplum vicdanını yaralanmıştır”. Bu bakımdan bunların hepsinde Özgecan iddianamesindeki “alt sınırdan uzaklaşıp, üst sınırdan ceza vermek ve takdiri indirimlerin uygulanmaması” geçerli olmalıdır. Yani son zamanda adına “Özgecan Yasası” da denilen, kadın cinayetlerinde indirimlerin kaldırılması için önerilen yasa teklifleri artık gündeme alınmalı ve sonuçlandırılmalıdır. Yeni meclis’te hangi koalisyon kurulursa kurulsun kadınlar için yapılması gereken ilk iş budur. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun senelerdir dile getirdiği, defalarca meclise sunduğu yasa önerisi milyonluk imza kampanyalarına, Baroların tekliflerine, pek çok ilde onlarca eylemlere ve panellere konu oldu. Önerinin esası; “kadın cinayeti” teriminin hukuken tanınması ve ağırlaştırıcı sebep sayılmasıdır. Elbette Ceza İnfaz Kanununun da bununla uyumlulaştırılmalıdır. Platform, 2011 yılında, Fatma Şahin henüz Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olmayıp komisyonda çalıştığı dönemde, TCK Ek Maddeyi kendisine sundu., 25 Kasım 2013 tarihinde, Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele ve Dayanışma Günü’nde, İstanbul Mv. Melda Onur ve öldürülen kadınların aileleri ile beraber aynı teklifi revize ederek Meclis’e götürdü. Yeni Yargı Paketi gündeme geldiğinde, paketin bu teklifi de içermesini sağlamak için aileler ile beraber yine meclisteydi. Mayıs 2014 tarihinde siyasi partilerin grup başkanvekillerine bu yasa önerisini tekrar sundu, Adalet Komisyonu ve Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile bu çerçevede görüşmeler yaptı. Şubat 2015 tarihinde TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerini Araştırma Komisyonu’na yasa önerisinin üzerinde durarak çözüm önerilerini sundu, 1 hafta sonra TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı ile kadın cinayetlerinin çözüm yollarını ve yasa teklifini görüştü. Ardından Özgecan’ı kaybettik. “Özgecan Yasası” için kadınlar imza toplamaya başladı.Platformun da destek verdiği imza kampanyası şu ana kadar bir milyon imzacıyı geçti.Mart 2015 tarihinde Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Türkiye Yürütmesi kadın katillerine indirimleri kaldıracak olan yasa önerisi için eylem yapma kararı aldı. İstanbul,Eskişehir,Ankara,Konya,İzmir,M ersin,Antep,Adana,Diyarbakır,Samsun,Bursa,Manisa,Tekird ağ,Yalova,Uşak,Muğla,Aydın,Niğde ve Amasya’da eylemler ve paneller yapıldı. Ayrıca Almanya, Kanada ve Amerika’da da kadınlar eylemleriyle Platform’a destek verdi. 2011 yılından bu yana kadın cinayetlerinin çözümü için Meclis’e CHP, HDP ve MHP’den pek çok vekil aynı konuda önerge sundu. 2014- 2015 yıllarında pek çok Baro ve Baro Kadın Komisyonları benzer içerikte Meclise teklif verdi. Ve son olarak Özgecan davasında anne Songül Aslan “Özgecan Yasası’nın çıkmasını istiyorum ben… Adalet yerini bulsun istiyorum. Bir daha canlar yanmasın” dedi. Abla Beste Aslan “gündemde olmayan diğer vakalar için de aynı şey söz konusu olsun” dedi. Öldürülen kadın kardeşlerimizin ailelerinin yıllardır dile getirdiği sözlere, verdikleri saygıdeğer mücadeleye ortak oldular. Kadın cinayetlerinde indirimlerin kaldırılmasını, zarar gören asıl muhatapları olan aileler, yaralı kadınlar istiyor, kadın hareketi istiyor, barolar istiyor, siyasi partiler istiyor, tüm Türkiye toplumu istiyor iken daha ne olması gerekiyor? Ve şimdiye kadar adım atmayan AKP, madem KADEM adlı kadın örgütünü Özgecan davasına gönderdi, o zaman bu yasa değişikliğini de savunmalıdır. Bana göre KADEM’in kadın cinayeti davalarına gelmesi değil gelmemesi problemdir. Kadın cinayetleri hepimizin ortak sorunudur, tüm kadınlar özellikle de elinde bazı imkanlar ve güç olanın daha fazla sahip çıkması, gerekir. Biz elimizde olmayan olanaklar ile bu kadar çaba sarf ederken, Sümeyye Erdoğan’ın ve hükümetin devrede olduğu süper bütçeler ile lüks otellerde birbirlerini ağırladılar. Bunun yerine adliye salonlarında yaşanan acılı gerçeğin içine girmeleri yeğdir. Gelsinler, kadın cinayetleri gerçeği neye benziyor bir anlasınlar bakalım. Şimdiye kadar yapmaları gereken görevleri biraz yerine getirsinler. Hadi bakalım KADEM’den diğer kadın cinayeti davalarına ve yasa önerilerine de sahip çıkmasını, kendi siyasetini biraz sorumlu bir çizgiye çekmek için mücadele vermesini bekliyoruz. gulsumkav@gmail.com
Somut adım atın
Kadın cinayetlerini durdurmakla yükümlü olan devlet, ardı arkası kesilmeyen kadın düşmanı söylemleriyle 13 yıllık iktidarları süresince kadın cinayetlerini meşrulaştırdı. Kurulacak yeni meclisin bu tabloyu değiştirmesi ve kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbeti yasalaştırarak, kadın cinayetlerini durdurmak için somut adımlar atması gereklidir. kadın ÖZGÜN BAŞAK
AKP hükümetinin 13 yıllık iktidarı boyunca kadına yönelik şiddeti ve kadın cinayetlerini meşrulaştıran açıklamaların ardı arkası kesilmedi, AKP hükümeti ve yandaşları adeta kadınların hayatlarıyla oynadı. Kadınlar çalışma yaşamında sömürüldü, aile yaşamında, sokakta saldırıya uğradı, kendi hayatlarına dair karar vermek istediklerinde ise öldürüldü. AKP’nin kendi Adalet Bakanı’nın açıkladığı verilere göre kadın cinayetlerinin yüzde 1400 artmasına sebep olan kadın düşmanı söylemlerden bazıları ise şöyle: “Ankara’da bir polis panzerine tırmanan bir tane kız mıdır, kadın mıdır bilemem” Recep Tayyip Erdoğan “Kadın kadındır, erkek erkektir. Bunun eşit olması mümkün mü? Kadın erkek eşitliği fıtrata terstir.” Tayyip Erdoğan “Kürtaj cinayettir. Her kürtaj bir Uludere’dir.” Recep Tayyip Erdoğan “Kadın iffetli olacak. Herkesin içerisinde kahkaha atmayacak.” Bülent Arınç “Annelerin, annelik kariyerinin
dışında bir başka kariyeri merkeze almamaları gerekir.” Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu “Kadına şiddet abartılıyor.” Recep Tayyip Erdoğan “Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer. Perdesiz ev ya satılıktır ya da kiralıktır.” AKP Ünye İlçe Tanıtım ve Medya Başkanı Süleyman Demirci “Yalnız bırakılan ya davulcuya ya zurnacıya.” Recep Tayyip Erdoğan-Münevver Karabulut cinayeti hakkında. “Hamilelerin sokağa çıkması terbiyesizliktir” Avukat Ömer Tuğrul İnançer “Ben sizin bacak aranızı çekip gazeteye bastırsam, bunların doğal hali budur diye...” AKP Mv. Zeyid Aslan - Kadın gazetecilere “Her çalışan kadın, gözü doymamış erkek demektir.” Sosyal Doku Vakfı Başkanı Nureddin Yıldız “Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masumdur. Tecavüze uğrayan da kürtaj yaptırmamalı.” AKP’li İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün “Tecavüze uğrayan kadın doğursun, gerekirse devlet bakar.” AKP
Bakanı Recep Akdağ “Medya olayları abartıyor; kadına yönelik şiddet algıda seçicilik.” AKP Bakanı Fatma Şahin “Kızlar okuyunca erkekler evlenecek kız bulamıyor.” AKP İl Genel Meclis Üyesi Erhan Ekmekçi “Türk kadını evinin süsüdür.” AKP Bakanı Vecdi Gönül “Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün, günahı ne? Anası ölsün.” Melih Gökçek “Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek.” Maliye Bakanı Mehmet Şimşek “Bir hanım, aşırı dekolte ile bir yere giderse kabul edilebilir mi? Bir sunucu öyle bir kıyafet giymiş ki ol-
maz böyle kardeşim.” Hüseyin Çelik HDP’nin eş başkanlık ve eşit temsiliyetle Türkiye siyasetine girmesiyle yetersiz de olsa Meclis’te kadın vekil oranı yüzde 20’ye çıktı. 97 kadın milletvekilinin bulunduğu, hepimiz için umut verici olan yeni Meclis’in ilk işi kadın cinayetlerine karşı adım atmak olmalıdır. Yeni Meclis, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının yasalaşması için başlattığı seferberliği görmeli ve Platform’un iki yıl önce TBMM’ye sunduğu TCK Ek Madde teklifini meclis raflarından alıp, Genel Kurul’a getirmelidir.
Savcı katili aklamak için her yolu denedi, kadınlar davaya sahip çıktı Hatay’da kocası tarafından boğazı kesilerek öldürülen Fatma Karaca’nın ikinci duruşması İskenderun 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme heyeti, sanık Karaca’nın tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı erteledi. Savcı mahkemede katilin işini kolaylaştırmak için katile yardımcı ifadeler kullanırken, kadınların ve ailenin buna tepkisi büyüktü. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun takip ettiği duruşmanın ardından yapılan basın açıklamasında Fatma Karaca’nın kardeşi Veysel Helli, “Katil ve ailesinin avukat tutmasına hiç gerek yok çünkü katili sa-
vunan ve koruyan bir heyet vardı. Savcı mütalaasını flash diske kaydedip katipten bunu kopyalayıp duruşma tutanağına geçirmesini istedi. Yani bugün duruşmada sunduğumuz belgelerin hiçbir önemi yoktu. Mazlumu koruması gereken savcılık makamı, katilin avukatı gibi karar vermekte. Oysa kendini bu acıyı yasayan ailenin yerine koysa verdiği karar çok farklı olacak. Kanun yapanlar kanunları yaparken boşluklar bırakmayacak, kanunu uygulayanlar ise bu kanunları uygularken kendini katilin değil öldürülen kişinin ailesinin yerine koyarak karar verecek. Katile tahrik ve iyi hal indirimi vermemeli, katillerin cezası
kesinlikle ağırlaştırılmış müebbet olmalıdır.” şeklinde konuştu. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav ise, “Öldürülen kardeşlerimizin ardından o kadar adaletsiz şekilde konuşuyorlar ki Fatma kardeşimizin ailesi en so-
nunda gerekiyorsa mezarını açtırırız, otopsi yaptırırız dedi. Bu indirimler çok büyük insanlık ayıbıdır. Bu sahnelerin yaşanmasının sebebi verilen indirimlerdir. Fatma’nın davasındaki adaletsizlikler ve yanlı, kayırmacı tutumla ilgili de gereğini yapacağız” dedi.
Çünkü senin kimliğin pembe ! Kadın Hareketi Sibel Büyükgüral Dünyaya geldiğinde verilen pembe kimliktir adın. 1-0 yenik başlarsın hayata, önce babandır hayal kırkılığına uğrayan; içine işler o kimlik, buruktur. O zaman başlanırsın hor ve eksik görülmeye. Erkek kardeşin daha kıymetlidir gözlerinde, bu başlangıçtır sadece. Sokakta erkek çocukları gibi rahatça oynayamazsın mesela. Kız çocuğusun sen, on iki on üç yasında yapıştırırlar sana genç kız etiketini, anlayamazsın; anlamazlar aslında sen hâla oynamak istersin bebeklerinle, sokakta arkadaşlarınla. Ama başlarlar sıralamaya; sen
genç kızsın, sokağa çıkma, böyle giyinme, bu nasıl oturuş? Kendine çeki düzen ver, el gün ne der? ve daha niceleri… Baskı altına almaya başlarlar daha sonraları. Liseye baslarsın, artık tam genç kızsın, yani cinsel objesin gözlerinde. Okul sıralarında hissedersin; sıra arkadaşının, öğretmenin bakışlarında, servis ya da dolmuş şoförünün, bakkalın çırağı ya da akraba gözünde bu bakışları veya imalı sözleri ya da elle yapılan tacizi. Kendini suçlu olduğuna inandırır acabalarla nedenler, niçinlerle savaşırsın. Oysa tek suçun pembe kimlikle Dünya’ya gelmendir, anlamazlar; anlatamazsın. Üniversiteye geldiğinde eğer gidebilmene vize çıktıysa ailede “Kız çocuğu okuyup ne yapacak? Zaten akılları kısa evlilik cağında, ne okuması?” denmemişse şanslısın hemcinslerine göre bir nebze. Girersin üniversiteye, girince kendine güvenin artar bir nebze, özgürsün sanırsın. Hak hukuk,
adalet özgürlük dersin ama sana karsı kullanılmaz bunlar çünkü pembedir kimliğin. Çünkü; kadınsın. İş hayatına atılırsın, sıcakkanlı konuşkan bir yapın varsa ve biraz da seviyorsan süslü giyinmeyi; ‘aranan’ olur adın, tacizi, tecavüzü hak görürler ama tacizle kalırlarsa şükredersin. Gün gelir severek ya da görücü usulü evlenirsin. “Mutlu bir hayat, yol arkadaşı buldum.” der, mutlu olursun. Eşin gibi; sen de çalışır paranı kazanırsın, evine bakar, çocuk doğurur –büyütür, evin sorumluluğunu üstlenirsin ama yine evin reisi erkek olur, sen yine ikinci sınıf kalırsın. Biraz diklenirsen, sesin çıkarsa; psikolojik baskı, dayak, aldatılma gelir peş peşe. Artık katlanamaz ayrılmak istersin. Bazen aile izin vermez, “El gün var dayan, elbet düzelir.”, “Kocana sen de karşı gelme.” derler, bazen de sırf çocukların için katlanır; bir şans daha verip denersin, ama değişmez. Artar sana olan
şiddet, mücadele edersin çünkü; sen güçlüsün, kadınsın, her şeyden önce annesin, “Evlilik gibi boşanmak da en doğal hakkım” deyip boşanmaya kalkarsın; tehditler başlar, sürekli taciz de olur eşin işinde, evinde huzur vermez, başvurursun karakola, savcıya, adalete ama yoktur seni korumaya yetecek bir yasa, belki suçu bile sende bulurlar. İşte o zaman lanetler yağdırırsın verdikleri pembe kimliğe, üzerine yapıştığına. Yeri gelir kadınlığına lanet edersin sonra mavi kimliğe sahip olan eşin hak görür kendinde canını almaya, pembe kimliğin renk değiştirir boyanır kırmızıya. Katilin “Pişmanım, erkeklik onuruma laf etti” der. İyi hal indirimini, ağır tahrik indirimini alır ve birkaç seneyle ödüllendirilir ve sen de çıkarsın bir üçüncü sayfa haberinde, bir iki ana haber bülteninde eşi tarafından öldürüldü diye.
KADIN
08
16 Haziran 2015
Kadın katiline yine indirim
İstanbul Tuzla’da, 6 Kasım 2013’te imam nikahlı birlikte yaşadığı Güllücan Özbir (53) ile kızları Rojda (18) ve Dilan Kaya’yı (20) öldürdüğü için 2’si ağırlaştırılmış 3 müebbet hapis cezası istemiyle yargılanan Ömer Kaya, toplamda ‘haksız tahrik’ hükümleri uygulanarak 20’şer yıl kızları ve 15 yıl da eşi için toplamda 55 yıl hapis aldı. Üye hakim İhsan Sartık ise sanığın lehine indirim hükümlerinin uygulanmasının hakkaniyet kurallarına uygun olmaması nedeniyle karara çoğunluğa katılmadığını belirten şerh düştü. KADIN
“Kadınlar Yaşasın Diye” Paneli Gaziantep’te
Binlerce kadın Özgecan’ın hakkını arıyor
“Özgecan’ın söyleyemediği son sözü olacağız” diyerek ülkenin dört bir yanından Tarsus’a gelen binlerce kadın adliyenin önünde kadın cinayetlerini protesto etti. Mahkeme süresince, başta Özgecan Aslan’ın katilleri olmak üzere tüm kadın katillerinin ağırlaştırılmış müebbet hapis ile cezalandırılması talepleri yankılanmaya devam etti. kadın Yağmur Derin
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu , 13 Haziran’da Gaziantep’te “Kadınlar Yaşasın Diye” başlıklı panel düzenledi. Platform yürütme üyesi Funda Korkmaz’ın moderatörlük görevini yürüttüğü panelde; platform temsilcisi Gülsüm Kav ve İnşaat Mühendisleri Odası Kadın Kurulu Başkanı Gamze Aşnuk konuşmacı olarak yer aldı. Ölen tüm kadınlar için saygı duruşuyla başlayan panelde, Antep’in kadın cinayetlerinde ilk 3 sırada yer aldığı belirtilerek kadın cinayetlerinin önüne geçecek kapsamlı bir mücadelenin adımları atıldı. KADIN
Tarsus 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Özgecan Aslan duruşmasında, olay tüm topluma zarar verir nitelikte o l -
“Kırmızılı Kadın” davası sonuçlandı
masına rağmen kadın kurumları duğunu ortaya koydu. Sanığın sürenin ve soruşturmanın genişledeğil, sadece Aile ve Sosyal Poli- “Benim alnım açık” demesi ise tüm tilmesinin reddine ve açık duruştikalar Bakanlığı’nın müdahilliği izleyenleri hayrete düşürdü.Yeni manın devamına karar verilirken kabul edildi. Bir diğer önemli delillerin olmaması nedeniyle ek ikinci duruşma 9 Eylül’e bırakıldı. gelişme sanıkların birbirini suçlamaları sonucunda ortaya çıktı. Suphi Altındöken hakkında; cinayetin yanında cinsel saldırıyla ilgili suç duyurusunda bulunulmasına karar verildi. Sanıkların birçok soruya çelişkili yanıtlar vermesi, Suphi Altındöken’in Özgecan Aslan’ın kendisine hakaret ettiğini, biber gazı sıktığını söylemesi ise Türkiye’nin her şehrinden gelen kadınlar Tarsus’ta savunmanın tahrik ve indavanın takipçisi olduklarını gösterdiler. dirim talebi üstüne kurul-
Kadınlardan davaya çağrı
Gezi Direnişi’nin simgesi haline gelen “Kırmızılı Kadın” davası karar bağlandı. “Kırmızılı Kadın” olarak bilinen akademisyen Ceyda Sungur’a yakın mesafeden, direkt biber gazı sıkan polis memuru Fatih Zengin’e mahkeme 20 ay hapis cezası verdi. Sanık, amirlerinin verdiği emirleri uyguladığını ve kişiye yönelik kastının olmadığını kaydetti. İstanbul 73. Asliye Ceza Mahkemesi, hapis cezası kararını erteleyerek, polis memuruna fidan dikme ve 6 ay boyunca fidanların bakımını üslenme yükümlülüğü verdi. KADIN
Ceylan Ertem kadınlar için söyledi
Ceylan Ertem,10 Haziran’da kadınlar için en güzel şarkılarını Kadıköy Sahne’de söyledi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’yla kadın cinayetlerine “Dur” demek için düzenlenen dayanışma konseri yoğun ilgi gördü. Konser öncesi sahneyi dolduran ve kadın cinayetlerine karşı mücadele veren tüm dinleyenlerine teşekkür eden sanatçı, herkesi Özgecan davasına destek için Tarsus’a çağırdı. Kadınlar ve kadınlar yaşasın diyen erkekler Ceylan Ertem ve konuk sanatçılarıyla muhteşem bir konser izlediklerini belirttiler. KADIN
Lema Balık
Burçin Dilekçi
Figen Yetişkin
Sabri Us
Adana’da öldürülen Semire Balık’ın annesi Lema Balık: Katiller üç aydır ellerini kollarını sallıyor, kimse yakalamıyor. Hakkımızı istiyoruz, yakalanmasını istiyoruz. Katil üç aydır dışarıda geziyor. Hükümet yok, devlet yok, emniyet yok! Neredeler? İki kişiyi öldürüp otobana attılar para için. Devlet nasıl takip etmiyor?
inşallah tahrik indirimi almasın, ‘iyi hal’den yararlanmasın; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alsınlar.
Ankara’da öldürülen Gönül Dilekçi’nin yeğeni burçin dilekçi Halam üç sene önce vefat etti, eşi tarafından öldürüldü. Özgecan Aslan davası ile kaderimiz aynı. Genç yaştaki bir fidanı toprağa verdik. Biri eşi tarafından öldürüldü, biri canice öldürüldü. Kadın olarak baktığımızda her ikisi de aynı. Bugün buraya destek olmak için ailece; yürekten yürekten istediğimiz tek şey hakimlerin, savcıların katillere en ağır cezaları vermesidir.
İstanbul’da öldürülen Muhterem Göçmen’in ablası Çiğdem Evcil Bugünkü davanın bizim beklediğimiz şekilde sonuçlanacağına eminiz.“Özgecan kadın cinayetlerinin sonu olsun” dedik, olmadı ama Özgecan’ın davası kadın cinayetlerinde ağırlaştırılmış müebbet yasasının uygulanması için yolumuzu açacağı umudunu veriyor bize.
Antalya’da öldürülen Deniz Aktaş’tan annesi Figen Yetişkin Bugün duyduklarım gerçekten kanımı dondurdu. Adamın kalkıp rahatlıkla “Ben mağdurum.” demesi, “Alnım açık” demesi bizleri gerdi. İsteğimiz katiller
Emine Baş’ın babası Sabri Us Kararın en ağır şekilde çıkacağını umut ediyorum. Çıkan kararlar kadınları öldüreceklere ders olacak nitelikte olsun.
Pınar Ünlüer’in babası Zeki Ünlüer Binlerce insan Türkiye’nin her bir yanından geldi. İçerideki katiller de “Arkadaşım yap dedi yaptım” diyerek suçu birbirlerinin üzerine attılar. Bir an önce karar verilsin ki adalet yerini bulsun.
Çivdem Evcil
Zeki Ünlüer
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav Özgecan nezdinde bütün kaybettiklerimiz için adalet istiyoruz. Bütün toprağa verdiğimiz kadınlar için buradaydık ve bundan sonra hiçbir kadın kardeşimizi toprağa düşürmemek için buradayız. Bunun için bu dava çok büyük bir öneme sahipti. Dakika dakika izledik içeride. Bununla beraber son saatlere kadar konunun kriminolojik bir konu gibi ele alındığı zamanlar da oldu. Biz Platform olarak bunu eksik gördük ama son bölümlerde “kadın cinayeti” olduğu ve bunun toplumsal bir sorun olduğu gündeme geldi. Bir salon dolusu avukat oradaydı ve bizim toplumumuz da bu işin peşini bırakmıyor. O salonun doldurulmuş olması, herkesin yüzündeki o ifadeler çok önemliydi. Bence asıl önem taşıyan büyük ilerleme budur. Bundan sonra kadın cinayeti davalarında çıta budur, toplum bu meseleyi bırakmayacak. Bir sonraki duruşma 9 Eylül’de, daha da kuvvetli bir şekilde burada olacağız. Umarım o zamana kadar kadın cinayetlerini de geriletmiş
Gülsüm Kav
İpek Bozkurt
olacağız. Bundan sonraki hedefimiz yeni meclisin yakasına yapışmak olacak. Platform Hukukçusu İpek Bozkurt Bugün ülkenin pek çok yerinden gelen Baro temsilcileri, değerli meslektaşlarım buradaydı. Çünkü biz hukukun üstünlüğüne inanıyoruz ve hukukun getireceği adaletle kadın cinayetlerinin de çözüleceğine inanıyoruz. Bugünkü yargılamada gördüğümüz; birincisi adil bir mahkemeydi. İkincisi, bu duruşmada üç sanık var. Sanıkların birbirini suçladığını gördük. Sanıklardan bir tanesi, arkadaşının bir cinsel saldırıda bulunmuş olabileceği ihtimalini ortaya getirdiği için iddianamenin genişletilmesi söz konusu. O yüzden ‘nitelikli adam öldürme’ suçuna bir de ‘cinsel saldırı’ suçu eklenecek. “Bu kadın cinayeti ülkede infial yaratmıştır. Bu kadınlar kendilerini güvensiz hissetmişlerdir çünkü bu cinayet toplu taşıma aracında olmuştur”. Mahkeme bunun öneminin altını çizmiştir ve iddianame bizim önümüze bir ışık olmuştur. Yolumuz açık olsun.
genclık
09
16 Haziran 2015
Ferhan Umruk
“Sen gelme Tayyip”
KÖSTEBEK
7 Haziran’da imdat freni çekildi
Walter Benjamin lokomotif, uçurum, imdat freni metaforuyla, devrimleri tarihin kötü gidişini, uçuruma doğru hızla sürüklenişini önleyen bir imdat freni olarak tasvir eder. Kuşkusuz 7 Haziran seçimleriyle bu topraklarda bir devrim olduğunun hülyasına kapılmış değiliz. Söz konusu olan elbette bir devrim değil. Ancak her geçen gün otoriterleşen bir iktidarın ve onun muhteris liderinin diktatör Başkan Baba olma hevesini yerle yeksan etti bu seçim sonuçları. Bütün enstürmanları, kemanı, davulu, gitarı,orgu, piyanoyu tek başına çalarak tek kişilik orkestra olmak peşindeki Erdoğan’ın yenilgiye uğratılması, yıllardır ağır bedeller ödemekte olan emekçiler ve tüm ezilenler bakımından elde edilmiş bir zaferdir. Bu sonucu ‘solculuk’ lafazanlığıyla küçümseyenler ağır bir yanılgıya savruluyorlar. Ne yazık ki bu ‘solculuk’ları yapanlar, HDP’nin barajı aşamaması durumunda oluşacak parlamentonun AKP’nin çoğunluk sağlayarak yapacağı anayasa değişikliğiyle, başkanlık rejimini kurması durumunda karşılaşılacak tehdidi kavrayamadılar. Seçimin birinci sonucu şudur: 7 Haziran’da seçimin kilit partisi HDP’ye verilen oylar, Erdoğan eliyle uçuruma sürüklenmekte olan treni durduran imdat freni olmuştur. AKP 13 yıl sonra ilk defa bu seçimlerle parlamentoda azınlığa düşmekle kalmamış, Fırat’ın doğusunda ağır bir yenilgiye uğramıştır. Diyarbakır’da 1 milletvekili çıkarabilmiş, Ağrı’da yok olmuştur. Sistemin partisi olan CHP , Deniz Baykal döneminde uyguladığı milliyetçi şoven politikanın sonucu olarak Kürt coğrafyasından çoktandır silinmişti.Şimdi Kılıçdaroğlu’nun bu politikayı revize etme çabasının Kürt halkının güvenini kazanmaya yetmediği, CHP’nin bölgeden aldığı cüzi oyla bir kez daha teyit olmuş oldu. MHP zaten varlığı gereği Kürt coğrafyasında dün de yoktu, bugün de yok. Bu seçimle birlikte AKP’de sistemin Türk siyasi partilerinin Kürt coğrafyasından silinme kervanına katılmış bulunmaktadır. Bu bakımdan 7 Haziran’ın ikinci sonucu, Türkiye partisi olma iddiasını bugüne kadar sürdüren AKP’nin de, bu iddiasının zemini kaymış bulunmaktadır. Bu durumun Türkiye’nin siyasi gidişatı bakımından çok önemli sonuçlar doğuracak bir tablo olduğu aşikardır. Bu seçimin üçüncü sonucu HDP’nin, dolayısıyla Kürt siyasi hareketinin çok önemli bir eşiği aşarak toplumsal meşruiyet kazanmasıdır. Şehirli laik kesim Erdoğan’ın başkanlık emellerinin önünü kesmek için ‘emanet’ veya HDP’nin parti programını benimseyerek, her ne nedenle olursa olsun HDP’ye ilk defa oy vermiştir. Elbette bu çok yüksek bir kayma değildir. Ancak bir eğilimin işareti olarak değerlendirilmelidir. Bu kesimin HDP’ye oy vermiş olan az kısmından öte, HDP’nin barajı aşması kahır ekseriyeti tarafından hoşnutlukla karşılanmış bulunuyor. Bu gelişmenin de geleceğe yönelik önemli sonuçlar doğurabileceğini hesaba katmak gerekmektedir. Dördüncü sonuç da Türkiye’nin fay hatlarına dönüşen kültürel sosyolojik bölünüşünün siyasi haritasındaki renklerinin daha da koyulaşmasıdır. Dini muhafazakarlık kimliğinin baskın olduğu iç bölgeler ve karadeniz AKP etrafında kümelenmiştir. Batı bölgelerinin laiklik hassasiyeti geleneği CHP’de tezahür etmeyi sürdürmüştür. Kürt kimliği de Fırat’ın doğusunda HDP’ye verilen oylarla coğrafyanın rengini sarih bir biçimde belirlemiştir. Sonuncu sonuç da seçim kampanyası boyunca çatışmaları başlatarak, HDP’nin önünü kesmek amacıyla yapılan provokasyonlara karşı Kürt halkının gösterdiği dirençtir. Kürt halkı siyasi iradesinin gücüyle, ya Ağrı’da askerleri ölüme yollayanları teşhir etmiş ya da Mersin’de, Adana’da, Diyarbakır’da gerçekleştirilen alçakça bombalamalara karşı tuzağa düşmemesini bilmiştir. Aslında Erdoğan’ın yenilgisinin başat olduğu seçim sonuçlarını yaratan alarm zilleri çalmaya başlamıştı. 2013 Haziran’ında milyonları sokağa döken Gezi isyanı işaret fişeğini çakıyordu. Ardından 17-25 aralık yolsuzluk operasyonu ile AKP’nin kirli çamaşırları ortaya saçıldı. AKP’nin Kürt coğrafyasından silinişin dönüm noktası, Erdoğan’ın İŞİD saldırısına karşı direnen Kürt halkının gözünün içine bakarak ‘Kobani düştü, düşecek’ sözleriyle gönlünde yatan Kürdün yenilgisi beklentisini dışa vurması karşısında 6-7 Ekim’de Kürt coğrafyasındaki milyonlarca Kürdün yarattığı Kobani direnişidir. Seçim yenilgisine uğrayan Erdoğan’ın süngüsü düşmüştür artık. Ancak süngüsünün düşmüş olması, durumunu kurtarmak için hamle yapmayacağı anlamına gelmiyor. Meclisteki 4 partinin koalisyon çalışmalarının akamete uğramasını bekler gözükmektedir. Yeniden bir seçim AKP bakımından yeni bir çoğunluk olma ümididir, kazanımdır. Yine aynı sonucu alıp mecliste çoğunluğu alamazsa da değişen bir durum olmayacaktır. Dolayısıyla yeni bir seçim AKP’ye kazandırabilir, ama kaybedeceği hiçbir şey yoktur. Bu bakımdan da yeniden bir seçim ihtimali yüksektir.İçerisinde bulunduğumuz siyasi sürecin karmaşıklığı veya yeniden bir seçim ihtimali hem HDP’yi hem de HDP’nin içinde olsunlar veya dışında olsunlar bütün sosyalist harekete sorumluluklar yüklemektedir. Herhalde, bu durumla ilgili olarak seçim tavrını net bir biçimde ortaya koyamayıp apolitik duruma sürüklenen Haziran Hareketi, hem süreci hem de kendisini değerlendirmeye tabi tutacaktır. Kuşkusuz Haziran Hareketi içerisinde yer alan sosyalistlerin önemli bir bölümünün HDP’yi desteklediklerini biliyoruz. EHP , Halkevleri’nin ve diğer katılanların yürüttükleri artı 1 kampanyası bunun somut örneğidir. Elbette Haziran Hareketi içerisinde yer alanların yürütükleri kampanya çok kıymetli olmuştur. Onlar siyasi eylemin tek boyutlu yani sokakla sınırlı olmadığını, her alanın bu bağlamda seçimlerin de, siyasi eylemin bir parçası oldğunu göstermiş oldular. Önümüzdeki süreç dikkate alındığında Haziran Hareketi eğer varlığını sürdürecekse, devrimci siyasetin hayatın her alanına katılmak olduğu bilinciyle inşasını sürdürmelidir. Haziran Hareketi de muktedirlere, gericiliğe karşı emekçilerin, ezilenlerin ayrı yürüyüp, birlikte eyleminin mümkün ve gerekli olduğunu, geçmiş deneylerin ışığında gündemine almalıdır. Aynı şekilde HDP’nin de yönetimde veya değil bütün üyelerinin eleştirel destek kavramını içselleştirmeleri emekçilerin ve tüm ezilenlerin mücadelesi için olan kıymetini kavramaları gerekiyor
Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi Dekanlığı, 17 Haziran’da yapılması planlanan mezuniyet törenini, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katılımını gerekçe göstererek 19 Haziran’a erteledi. Sırf Erdoğan konuşsun diye iki gün ertelenen mezuniyet törenlerinden 5 gün kala haberdar olan öğrenciler olaya tepki olarak imza kampanyası başlattı. gençlik Elif Yağarkar
Yandaşlığıyla bilinen Marmara Üniversitesi yönetimi sırf Erdoğan gelsin diye yüzlerce öğrencisini mağdur etti. Başka illerden gelip, törene katılacak aileler ile mezun olup evlerine dönmek için otobüs, tren ya da uçak biletleri alan öğrenciler zor durumda kaldı. Öğrenciler ‘’Mezun olan biziz, siyasiler değil, Emri-vakilerden hiç hoşlanmam, Sen gelme Tayyip’’ biçiminde mesajlar atıyor ve mezuniyet töreninin planlandığı şekilde kampüste ve 17 Haziran günü yapılmasını istiyor.
Mezuniyet törenleri geziyle birlikte politikleşti Yaz dönemine girerken mezuniyet heyecanı yaşanan üniversiteler mezuniyet törenlerinde birçok protestoya tanıklık ediyor. Mezuniyet törenlerinin Gezi direnişi tarihlerine denk gelmesi, özellikle Gezi’nin ardından toplumdaki tepkiselliğin artması bu tür protestoların nedenini açıkça ortaya koyuyor. Gezi’de polis tarafından öldürülen arkadaşlarını unutmadıklarını mezuniyet törenlerinde protestolarıyla dile getiren öğrenciler törenlerin seslerini duyurmak için bir araç olduğunu herkese göstermiş oldular.
Arkadaşları Ali’yi unutmadı Eskişehir Anadolu Üniversitesi mezuniyet törenine Gezi direnişi sırasında polislerin de aralarında bulunduğu eli sopalı bir grup tarafından dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz damga vurdu. İki öğrenci, Ali İsmail Korkmaz’ın resminin bulunduğu ve “Hiçbir zaman mezun olamayacağım” pankartıyla salona girdi. Buna karşılık tribünde bulunan bir seyirci de, “Ali İsmail Korkmaz ölümsüzdür” yazılı pankart açarak öğrencilere destek verdi. Öğrenci-
ler Ali’nin unutulmayacağını gösterdiler. Ali İsmail Korkmaz, geçen yıl ki mezuniyet töreninde de aynı şekilde anılmıştı.
Akademik yayında birinci: İstanbul Üniversitesi Türkiye’deki üniversitelerin arasından 2004-2014 yılları arasında en çok bilimsel yayın üreten ilk 50 üniversite belirlendi. İstanbul Üniversitesi’nden yapılan yazılı açıklamada, TÜBİTAK’ın yaptığı bibliyometrik çalışmalar neticesinde İstanbul Üniversitesi’nin, en çok bilimsel yayın üreten üniversite olduğu belirtildi. Açıklamada görüşlerine yer verilen AKP’nin atanmış rektörü Mah-
mut Ak, İstanbul Üniversitesi’nin sadece eğitim yönüyle değil araştırmacı kimliğiyle de kendi varlığını simgeleyen dünya üniversiteleri arasında bu yönüyle de yarışan bir üniversite olduğunu belirtti. Bilimsel eğitimi savunan öğrencileri soruşturmalarla, okul içinde yapılan gözaltılarla sindirmeye çalışan Mahmut Ak bu sözleriyle de bilimsel eğitimi savunuyormuş izlenimi vermekten çekinmedi. GENÇLİK
Rektörlere sesleniyoruz: şimdi yandaşlığınızı yavaşca bir kenara bırakın Genç Hareket Emin Ugus Marmara Üniversitesi İşletim Fakültesi Dekanlığı , 17 Haziranda yapılacak olan mezuniyet törenini Erdoğan’ı gerekçe göstererek 19 hazirana ertelemesi , öğrecilerden tepki toplamasına yol açtı. Öğrenciler ertelemeyi iptal etmek için imza kampanyası başlattı. Fakültenin internet sitesindeki duyuruda; “Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’ın teşriflerinden dolayı 17 Haziran 2015 tarihinde yapılması planlanan mezuniyet Törenimiz, 19 Haziran 2015 Cuma günü saat 16:00’da yapılacaktır”denildi. Öğrenciler ise mezuniyet tarihi-
nin geri alınmasını ve 17 Haziran’da Marmara Üniversitesi Anadoluhisarı Yerleşkesinde yapılmasını istedi. Bütün sene boyunca, hatta geçmişten bugüne birçok kez, Erdoğan’a yandaş ve yalaklık yapan rektörlüklere bütün gençlik olarak şahit olduk. Hala yandaş dekan ve rektörlüklerin olduğunu görmekteyiz. Çoğu rektör ve dekanlar üniversitelerde adeta Erdoğan’ın sözcülüğünü yapmaktadır. Son olay olarak Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi Dekanlığının yapmış olduğu açıklamada bir kez daha bunun doğruluğunu gözlemledik. Her ne kadar gençliği kazanmak için uğraşsalar da gençlik artık bunun farkında… Seçim süreci boyunca meydanlarda açılış bahanesiyle halkı yanına çekmeye uğraşmasına rağmen, halktan sert bir tokat yiyen Erdoğan, üniversitede de gençliğe seslendi ama nafile. Artık onların boş vaatlerine ve
projelerine halkın ve gençliğin yummadığını sandıklarda gördük. Seçimlerde yapılan büyük provokasyonlar ve muhaliflerine yapmış olduğu saldırıları da boşa çıkan Erdoğan, artık bir şirket gibi iflasın eşiğine gelmiş bulunmaktadır. Yaptığı provokasyonlar ile halkın kafasını karıştırmak istemiş ve seçim öncesi partileri birbirine düşürme girişiminde bulunmuştur ancak partilerin sağduyu çağrıları sayesinde doğabilecek olayların önüne geçilmiştir. Aynı şekilde üniversitelerde seçim öncesi saldırılar yoğunlaşmış, devrimci, ilerici, üniversitelerini savunan öğrencilere saldırı ve gözaltı eyleminde bulunmuşlardır. Erdoğan’ın bütün çabaları boşa çıkmış ve seçimle birlikte sandıkta cevabını en iyi şekilde almıştır. Seçimlerin ardından 2 gün boyunca ekranlara çıkamayan Erdoğan geçtiğimiz günlerde 4. Uluslararası öğrenciler mezuniyet töreninde
konuşmuştu. Törende; Geçtiğimiz 12 yılda Üniversite sayısını 76 dan 193 e çıktığını açıkladı. Yaptırdığı bu kadar üniversitenin ne kadar bilimsel ve bağımsız bir eğitim politikası izlediği tartışılacak bir konu. Bu kadar üniversite yapılmasının çözüm olmadığını, önemli olanın üniversiteden sonra üniversite mezunlarına iş sahasını açmak olduğunu da ayrıca hatırlatmak gerekir. Gezi Direnişinde Erdoğan’a her istediğini yapamayacağını gösteren gençlik sandıkta da aynı cevabı verdi. Buna rağmen Mezuniyeti Erdoğan için erteleyen yandaş rektörlere sesleniyoruz artık ümidinizi kesme vakti geldi. Sürekli sandıkta hesaplaşalım diyen Erdoğan’ın miladı doldu. Türkiye genelinde sandıkta nasıl cevabını verdiysek üniversitelerde de aynı cevabı verdik veriyoruz vereceğiz. Üniversiteler yandaş yalaka rektörlerin meskeni olmayacaktır.
LISENIN GUNDEMI
10
16 Haziran 2015
Emre Öztürk
FİKRİ TAKİP
Hani farketmezdi?
Halk Erdoğan’ın ağzına o büyük laflarını tıkadı. Tepesinde ona her gün parmak sallayan birinin kahrını daha fazla çekmeyeceğini ilan etti. Hepimizi sevince boğan en önemli gelişme budur. Gezi’de tadı damağımızda kalmıştı. Gezi direnişiyle başladı her şey ve sonunda bir diktatörlük heveslisinin belini kırdık. Sevincine de herkesi ortak etmek gerekir. Bizim sevincimizin ayrı bir mesneti de var elbette. Sevinçlerimizin coşkusunda boğuntuya gelmesin. O zaman başkaydı şimdi başka olmasın. Dün dündür bugün bugündür durumuna düşmeyelim. Erdoğan yenildi, evet. Allah kimseyi aynı durumlara düşürmesin. Ama farketmezcilik de yenildi. Neymiş? Farkedermiş. Hepimiz sevinirmişiz. Tabi birileri tutarlı olmak için sevincini dışarı dahi vermiyor. Olsun. E hani farketmezdi. Farketmezdiyse bu coşku niye? Ben daha mecliste solcu milletvekili olsa ne olmasa ne diye edebi metinler yazanları dün gibi hatırlıyorum. Neoliberalizmin değil ama uygulayıcısının ağzına kürekle vurur gibi seçim sonuçlarıyla vurmak pek bir farkediyormuş belli ki. AKP’nin at oynatamadığı bir meclis, at oynatabildiği bir meclisten daha iyiymiş demek ki. Milletvekili sayısı demek eylemlerimizde protokol yaptıracaklarımızın sayısı değilmiş. Halkın aleyhine olacak kararların arsızca alınmasını engelleyebilme imkanıymış demek ki. Yüce divana hırsızları, katilleri gönderebilme imkanının elde edilebilmesiymiş demek ki. İmkanımızın olması imkansızı istemenin gerçekçi tarafıymış demek ki. Farkedermiş. Bir de şu Irkçı-Ulusalcı gazetelerin internet versiyonu haber-komplo-provakasyon sitelerinin kopardığı “ama HDP AKP ile anlaşmış”mış yaygarası vardı. Ne oldu sahi o? Sevinen arkadaşlarımızın birçoğu da bu yaygaralara çanak tuttu. Unutulmasın. Neymiş? CHP-AKP koalisyonu konuşuluyormuş. Ola da bilirmiş. Diyarbakır’da ise çocukların ayakları kopartılıyormuş AKP bombacıları tarafından. Sokaklarında kontrgerilla geziyormuş 90’lar gibi. Nerde objektif yaygaracılar. Tıs. Neyse ki barajla birlikte komplocular da yerle bir oldu. Politik mücadelenin ciddiyeti herşeyi belirledi. Halkımız bu ciddiyetle sandıklara gitti. Seçimler de bir halkı güldürebilir. Sandığa gitti diye hayallerini satmaz halkımız. Aklı başındadır. Ham coşkuların peşinde sürüklenip gitmez. Irgatlar biraraya gelir diktatörleri def eder. Bu yüzden halkımızın seviyesiyle paralel bir politik seviye ile işe başlamak şart. Halkımız kimlerle ittifak kurulabileceğini bilgece öğretti. Bu üç seçimlik maceranın sonunun gülerek bitirilmesi güzel. Bundan sonrası için de politik olmak ve de tutarlı olmak belirleyici olacak. Elbette ki seçim sonuçlarını ve seçim siyasetini tutturmuş olmak da belirleyici olacak. İlgimiz yine politik olana olacak. Müjde, yaz aylarında yine bir yere gitmek yok. İlgimiz politik olana dedik ya. Ülkenin geneline seslenen politik mücadelenin izinden yürümeye devam edeceğiz. Sandıktan çıkan ve yüzleşilmek istenmeyen bir diğer zafer de budur. Daha da yerele değil daha da genele. İçinden farketmez diyenleri şimdiden uyarıyorum. Farkeder. Bir de unutmadan. Hani şu bir belgesel vardı. Venezuella’da halkçı Chavez iktidarına karşı yapılan darbe girişiminin boşa düşürülmesini anlatan belgesel Devrim Televizyondan İzlenmeyecek. Heh işte seçim de televizyondan izlenmeyecek artık. En azından üçüncü seferde birlikte sevinmek güzel. Bundan sonra herkesi seçim mücadelesine de bekleriz. Oy ve ötesi değil, o da güzeldir. Ama başından sonuna soluk soluğa seçim mücadelesi, esastır.
Meyvelerini toplamak dileğiyle Liseliler yıl boyu her alanda mücadele etti;
Kayseri’de bir ilkokulda öğrencilere Nevruz Etkinliği kapsamında tabiri caizse kafa kestirildi. Öğrenciler kurban niyetine konulup elleri ayakları bağlandı. Gösteriyi şaşkınlıkla izleyen veliler tepki gösterdi okul yetkilileri ise her şeyin çok normal olduğunu söyledi. Velilerin tepkisi kaymakamlığa taşındı. Bunun üzerine kaymakamlık soruşturma başlattı. eğitim ece berfin karagöz
Milli Eğitim Bakanlığı, 2014-2015 Eğitim Öğretim yılı boyunca eğiti muhafazakarlaştırmak için tüm yolları denedi. Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu yılki ilk icraatı Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı(TEOG) tercihleri yapılırken B tercihinde İmam Hatip Lisesi tercihi zorunlu tutuldu. İlk günlerde tercih yapanların şikayetleri üzerine ise son günlerde bu dayatma kaldırıldı. 2014-2015 Eğitim öğretim yılına “AKP’nin Muhafazakar Eğitimine Alışmıyoruz” diyerek başlayan liseliler bu dayatmaya da tepkilerini koydu. Bu yıl 19.’su gerçekleştirilen Eğitim Şura’sından eğitim değil gericilik çıkmıştı. Hatta uzun süre gündemde kalan Şura kararları fazlasıyla tartışılmıştı. Okulların gelişmesi gerekirken Eğitim Şura’sından çıkan kararlara göre okullar gericileştirilmek istenmişti. Liseliler de okullarını AKP’ye bırakmadıklarını ve Şura’dan gericilik çıktığını İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde yaptıkları eylemle dile getirdiler. Okulllarda seçmeli Osmanlıca dersi kararının da çıktığı Eğitim Şura’sını protesto eden Lise-Der’liler Osmanlıca “Dessas Tayip Maarifin ve Mektebin İstikbali Senün Üzerine Vazife Değül” yazılı döviz ile Tayip Erdoğan’a seslenmişti. Eylemde bir de AKP’nin Şura kararlarına karşı liselilerin kararı da Milli Eğitim Bakanlığı İl müdürlüğü
önüne yapıştırdılar. Sonrasında ise katilliği, hırsızlığı sürekli gün yüzüne çıkan AKP’ye 1. Dönem sonunda Birleşik Haziran Hareketi AKP’ye sıfırlarla dolu bir karne verdi. AKP adaletten sınıfta kalmıştı. 11 Şubat’ta vahşice öldürülen ve tün Türkiye’de büyük tepkiye neden olan Özgecan Aslan cinayeti sonrasında okullarda liseli kadınlara olan düşmanlık fazlasıyla arttı. Okullarda öğretmenler “Kafanızı kapatmazsanız Özgecan gibi olursunuz” şeklinde itamlarda bulundular. Gene Birleşik Haziran Hareketi’nin yaptığı Laik ve Bilimse Eğitim İçin Boykot çağrısı tüm Türkiye’de başarıyla tamamlandı. Boykot günü sıralarını terk edip meydanlarda laik ve biimsel eğitim taleplerini dile getiren liselilerin boykotu büyük ilgi görmüş ve başarıyla geçmişti.
Uzunca süre gündemde kalan liselerde kadın düşmanlığına karşı liseliler karşı bir tutum sergilemişlerdi. Liselerde artan kadın düşmanlığı haberlerinin üzerine gelen 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Liseli Kadınları, okullarında 8 Mart panosu yapmışlardı. Liseli kadınlar panolarında 4+4+4 eğitim sisteminin eve yönlendirdiği kız çocukları için mücadele edildiği dile getirilen konular arasındaydı. Liseliler Berkin Elvan’ın ölüm yıldönümü yaklaşırken gündeme gelen İç Güvenlik Paketine okullarında “Başka Berkinlerin Olmasına İzin Vermeyeceğiz, İç Güvenlik Paketine Hayır!” şeklindeki tahta yazılmalarıyla ülke gündeminde sözlerini söylemişlerdi. Sonrasında ise 11 Mart
2014’te hayatını kaybeden Berkin Elvan’ı sıra arkadaşları da meydanlarda anmışlardı. Dershanelerin bu yıl içerisindeki kapanma ve dönüşüm haberleri çok uzun süre gündemde yer almıştı. Dershanelerin “Temel Lise” adıyla özel okula dönüşmesi liselilerin parasız eğitim taleplerine uygun bir durum değil. Bu sebeple Lise-Der’liler Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) öncesinde, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi önüne bir yürüyüş gerçekleştirmişti. Yürüyüşte liseliler, sınavsız üniversite taleplerini dile getirmişlerdi. 2014-2015 eğitim öğretim yılı tüm liselilerin gelecekleri için taleplerini mücadeleyle dile getirdiği bir yıldı. AKP liselileri ülke gündeminden uzak tutmak istiyor fakat liseliler her alanda fikirlerini söyleyerek mücadele ediyorlar.
Berkin Bu Yılda Unutulmadı: Berkin Elvan, 2013 Gezi Parkı olayları sırasında evinden ekmek almak için çıkmış ve kafasından gaz kapsülü ile vurulmuştu. 269 gün komada kaldıktan sonra 15 yaşında hayatını kaybeden Berkin Elvan ölümünün yıl dönümünde sıra arkadaşları bu yılda unutmadı.
Okulumuzu AKP’ye Bırakmayacağız!: 1. Dönemin sonlarına doğru 19.’su gerçekleşen eğitim Şura’sı tam bir skandal olarak gündeme gelmiş, gerici kararlarla gündeme oturmuştu. Bunun üzerine liseliler gelecekleri için eylem yapmışlardı.
Dönem sonunda AKP’ye Karnesi Verildi: Birleşik Haziran Hareketi’nin yaptığı eylem 1. Dönem sonunda gerçekleştirildi. AKP hükümetine verilen karne kırıklarla doluydu. Eylemde 13 Şubat Boykotu’nun da çağrısı yapılmıştı.
Liseli Kadınlar Okul Panolarında: 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu liselileri okullarında platform açıklaması ile pano hazırlamışlardı.
DUNYA
11
16 Haziran 2015
Selçuk Kaygısız
EMEĞİN KURTULUŞU
Bizim siyasetle işimiz var, ekmeğimizin
Bir direnişe gittiğinizde işçi arkadaşın ilk söylediği cümle “ bizim siyasetle işimiz yok ekmeğimizin peşindeyiz”dir. Sonra sohbet koyulaşır. Desteğe giden arkadaş ısrarla ekmeğini belirleyen şeyin siyaset olduğunu anlatmaya çalışır. Bazen bu fikir üzerinde anlaşılır bazen anlaşılmaz. Fakat işçilerin hep bir ağızdan kurduğu o cümle sarı sendikanın en önemli sloganıdır. Nedenlerini tartışacağız. Genel seçimlere az bir süre kala metal işçileri şartel indirdi. Temel gerekçe sınıfsal çelişki olduğu söylenemez. Asıl başkaldırı işçilerin başında patronun yaveri gibi duran sarı sendika Türk Metal’e karşıydı. Çoğu fabrikada kazandılar fakat geçtiğimiz hafta işveren yani MESS sözünde durmadı. İşten atılmalar başladı. Tekrar bazı fabrikalarda işçiler şartel indirdi. Tekrar kazandı. Artık mücadele MESS’e karşı dönmeye başladı. Direniş sırasında polis ilk şartel indiği gün yıllarca Türk Metal’in söylediği sizin “siyasetle işiniz olmasın davanız ekmek davası” cümlesini işçilere söyledi. Hatta gittiğim Reno’da, Tofaş’ta, Ford’da hep bu cümleyi işçiler tarafından duydum. Polisin de kendileri gibi düşündüğünü söylüyorlardı. Ve böylece direniş alanları tüm işçi sınıfı dostu siyasetlere hatta diğer sendikalara kapandı. Daha da ötesi işçi siyaset yapmaktan yani direnişi zaferle sonuçlandıracak hamleler yapmaktan alı konuldu. Sadece kapı önünde beklemeleri istendi. Metal işçisi aklını kullanarak bilinçli bir şekilde anayasal hakkını olan sendikalarını değiştirmek ve oy kullanarak kendi temsilcilerini seçmek istiyorlardı. Genel seçimler de böyleydi. Barajlar aşıldı. Halk aklını bilincini kullanarak yani siyaset yaparak AKP’ye dur dedi. AKP’yi iktidardan düşürdü. Bu durumun emekçiye yansıması şöyle olacak: Artık AKP MESS’in her dediğini yapamayacak. Örneğin AKP MESS’le kafa kafaya verip 12 yılda 8 grevi hukuksuz bir şekilde erteledi. AKP kıdem tazminatımıza göz dikmişti. Eğer iktidar olsaydı ilk işi kıdem tazminatını kaldırmak olacaktı. AKP döneminde sermayenin önünde sözde engel oluşturan gerekli önlemler alınmadığı için 15 bin işçi hayatını kaybetti. Artık mecliste ve sokakta işçi ölümlerine karşı mücadele daha da yükselecek. Sendikal mücadele yükselecek. Taşeron ve esnek çalışma istemediğimizi daha gür bir sesle söyleyeceğiz. Siyaset işte budur. Yani siyaset yaparsak işte o zaman Türk Metal’den, MESS’ten ve AKP’den ekmeğimizi, alın terimizi alabiliriz. * Binlerce metal işçisi şimdi peki ne yapmalı? Şimdi sıra MESS’te demeli. İşten atmalar yoğunlaşmadan birlik ve beraberliğin bozulmaması için söz ve karar hakkının elinde bulundurarak Birleşik Metal Sendikasında örgütlenmeli. Emek mücadelesini yükseltmeli. MESS’le grevleri bir bir erteleyen AKP ile hesabımız bitmedi. Siyaset yapmalıyız. İşçi sınıfıyla, öğrencilerle, memurlarla, işsizlerle vergilerimizi çalan dört bakanı yargılatmakla işe başlamalıyız. Merak etmeyin pislikler ortaya saçıldıkça ucu nereye kadar giderse gidecek. Şarteller sarı sendikaya, MESS’e karşı inerken işçi düşmanı hükümetlere karşı da inecek. Yani arkadaşlar bizim siyasetle işimiz olacak. Neden mi? Çünkü ekmeğimizin peşindeyiz. selcukkaygisiz11@gmail.com
Siemens işçileri direnişte
Şili’de 200 bin öğrenci söz hakkı için ayakta
Şili’de öğrencilerin eşit ve parasız eğitim talepleriyle başlattıkları protestolar hız kesmeden sürüyor. 200 bin öğrenci, hükümetin eğitim reformunu protesto etti. Dünya Rıfat çapar
Şili’nin başkenti Santiago, Güney Amerika Futbol Şampiyonası öncesinde karıştı. Eğitim reformlarının yetersiz olduğunu söyleyerek Santiago’da toplanan yaklaşık 200 bin öğrenciye polis tazyikli su ve biber gazıyla saldırdı. Cumhurbaşkanı Michelle Bachelet’in, yoksul ailelerin çocuklarının ücretsiz üniversite eğitimi almasını sağlayan düzenlemesini yetersiz bulan Şilili öğrenciler, bir ay sonra yeniden sokağa çıktı. Öğretmenler ve akademisyenler de destek verdi. Şilili Öğrenciler Konferderasyonu’nun (Confech) çağrısıyla düzenlenen eyleme katılan öğrenciler, eğitim alanındaki karar verme sürecinin daha demokratik olması ve öğrencilerin de bu süreçte söz sahibi olması taleplerini yineledi. Ücretsiz eğitim hakkı kazandılar Şilili öğrenciler, ilk kez Mayıs 2011’de eğitim sisteminde köklü
reformla yapılması talebiyle sokağa çıkmış, bir yıl sonraysa eylemler tüm ülkeye yayılmıştı. Gösteriler Şili siyasetini de doğrudan etkilemiş, öyle ki protestoların liderlerinden Camila Vallejo 2013 yılında milletvekilliğine seçilmişti. 2013 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin galibi sol blok adayı Michelle Bachelet de vergileri arttırarak üniversite eğitiminin parasız hale getirilmesini vaat etmişti. Ancak Bachelet verdiği sözleri hayata geçirmemesi ve ülkedeki yolsuzluk skandalı nedeniyle Şilili öğrenciler geçtiğimiz ay bir kez daha sokağa çıkmıştı. On binlerce öğrencinin katıldığı protestolar sonrasında seçim vaatlerini hayata geçirmek için ilk adımı atan Bachelet, 2016’dan itibaren yoksul ailelerden gelen üniversite öğrencilerinin yüzde 60’ının, 2017 yılında yüzde 70’inin ve 2020’ye kadar da yüzde 100’ünün ücretsiz eğitimden yararlanmasının planlandığını açıklamıştı.
Eyleme izin vermeyen polis, yüz binlerce öğrenciye tazyikli su ve biber gazıyla saldırdı.
Şili’nin başkenti Santiago’da toplanan 200 bin öğrenci, hükümetin eğitim reformunu protesto etti.
Öğrenciler, eğitim alanındaki karar verme sürecinin daha demokratik olmasını talep etti.
Hükümetin eğitim reformlarına karşı yapılan eyleme öğretmenler ve akademisyenler de destek verdi.
PAME, Maliye Bakanlığı’nı bastı Siemens şirketinin Almanya’nın çeşitli şehirlerindeki fabrikalarında çalışan işçileri işten atmalar ve fabrikanın yurt dışına taşınması planlarını protesto etti.Geçtiğimiz günlerde Siemens yönetimi mali tedbirler alınacağını duyurmuştu. Bu ise işçi çıkarılması ile fabrikalardan bazılarının yurt dışına taşınmasını öngörüyordu. Fabrikanın özellikle ABD’de North Carolina eyaletine taşınması, müşterilere daha yakın olunması düşüncesi olarak açıklanmıştı. Duisburg’da bir araya gelen kalabalık ıslıklarla ve açılan pankartlarla şirket yönetiminin işçi çıkarılması kararını gözden geçirmesini istedi. Siemens çalışanları ayrıca Almanya’daki fabrikaların desteklenerek daha güçlü hale getirilmesini istedi. DÜNYA
Yunanistan’da Komünist İşçi Sendikası PAME (Tüm İşçilerin Mücadele Cephesi) Maliye Bakanlığı önünde eylem yaptı. Bakanlık binasına giren eylemciler, Yunan halkına olası ‘yeni yaptırım kararlarını kabul etmeme‘ çağrısı yaptı. AB liderlerinin kendilerine üçüncü kez kurtarma paketini dayatmasından endişe eden Yunan işçiler, Maliye Bakanlığı’nın önünde eylemdeydi. PAME tarafından düzenlenen eyleme katılan bini aşkın işçi, daha sonra Maliye Bakanlığı’na girerek üzerinde Yunanistan’ın eski başba-
kanları Yorgo Papandreu, Andonis Samaras ve Başbakan Aleksis Çipras’ın fotoğraflarının olduğu bir pankart astı. AB bayrağının mavi zemini üzerine hazırlanan pankartta, “Yeterince kanadık, yeterince ödedik! İnsanlar, kontrolü ele alın. Yeni yaptırımları, yeni kurtarma paketlerini durdurun” yazıyordu. Bakanlık binasının önüne sevk edilen polisler, SYRIZA hükümetinin aldığı karar doğrultusunda çevredeki güvenlik önlemlerini sıklaştırdı, ancak göstericilere müdahale etmedi. DÜNYA
Gürgen ağacının tepesindeki ev Rize’de ağaçların tepesinde kurulan evler ile sık sık karşılaşılırken Hemşin İlçesi Çamlıtepe Köyü’nde Sezai Yüce tarafından yapılan ev ise diğerlerinden çok daha fazla
Arınç’tan Gökçek’e “arsaları verdi verdi verdi”
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, seçim öncesinde AKP’li Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’le yaşadığı polemik konusunda konuştu. Arınç, CNN Türk’te katıldığı programda, “Gökçek hakkında son kez konuşuyorum” dedi ve soruları yanıtladı. Cemaatle Gökçek’in arasının iyi olduğunu iddia eden Arınç, ‘’Arsaları verdi verdi verdi, Tayyip Bey’ten zılgıtı yiyince onları iptal etmeye kalktı’’ dedi. Gökçek’in Belediye Başkan adaylığı için cemaatin önde gelenlerinin kendisinden ricacı olduklarını açıklayan Arınç “Onlarla arası iyiydi. 2009 ve 2014’te adaylığına karşı çıktığımda o cemaatten 2009’da Gülerce ve Harun Tokak, 2014’te de Cemil Koçak geldiler bana ‘Melih bey devam etsin, bu hizmetler yürür’ falan dediler. Ben yine kanaatlerimi ifade ettim. Partinin kararı Gökçek olunca arkasında durdum” dedi. toplum
18SORU Mecitcan Bozkan öğrenci - Eskişehir
dikkat çekiyor. Yerden yaklaşık 35 metre yükseklikte ağacın tepesindeki eve girebilmek için geniş gövdeli ağaca tırmanmak gerekiyor. toplum
Lego profesörü
Çık dışarıya oynayalım
Cambridge Üniversitesi, The LEGO Foundation’dan aldığı 4 milyon Sterlin’lik bağışın ardından dünyadaki ilk LEGO Profesörünü kadrosuna almaya hazırlanıyor. Üniversite tarafından yapılan görev tanımı ise şu şekilde; “Oyunlar konusundaki saha araştırmalarına gelişim ve eğitim konusunda destek vermek”.
Seçim gününe kadar meydanları hiç boş bırakmayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan seçim sonuçlarının ardından günlerce ortalıkta görünmeyerek bir ilke imza attı. Başkanlık hayalinin sona ermesini hazmedemeyen Cumhurbaşkanı Erdoğan kendini sarayına kapattı. toplum birsen kaplanseren
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçim süreci boyunca meydanları bir an olsun boş bırakmazken seçim sonuçlarının ardından günlerce ortalıkta görünmeyerek herkesi merak içinde bıraktı. Bir cumhurbakanı değil de sanki seçime giden bir parti başkanıymış gibi her gün bir yerde toplu açılış töreni adı altında miting düzenleyip AKP’ye oy isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, her yerde başkanlık sisteminin ülke için ne kadar hayırlı olduğundan bahsetti. Ama gelin görün ki seçim sonuçları bütün çabasını boşuna çıkarmış oldu ve ülkenin bir anlamda onun gibi başkanlık sisteminin hayırlara vesile olacağını düşünmediği ortaya çıkmış oldu. BAŞKANLIK MI, O DA NE? AKP ciddi anlamda bir düşüş yaşarken, 13 yıllık tek başına iktidar olma durumu ortadan kalktı ve böylece başkan-
lık sistemi de rafa kalkmış oldu. Doğal olarak bu durum en çok başkan olma hayaliyle yatıp kalkan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sarstı. “Sarstı” kelimesi içine girdiği ruh hali için hafif bile kalabilir aslında, öyle ki kendini sarayına kapattı ve günlerce sesini duyamamış olmanın şokunu bizlere yaşattı. Nasıl bir şok içinde olduğunu anlamamız tabi ki pek mümkün değil sonuçta ortada büyük bir hayal kırıklığı var. Her yerde mütamadiyen başkanlık sisteminin aslında en çok ihtiyacımız olan sistem olduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a halk aslında hiç de ihtiyacı olmadığını anlatmış oldu. Neredesin sen? Eline geçen her fırsatta esas olanın sandık olduğunu ve milletin iradesine saygı gösterilmesi gerektiğini bizlere anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sandık bu sefer o kadar insaflı davranmadı.
Yaşadığı üzüntüyü anlayan ve kendisini avutmak isteyenlerin dahi ulaşamadığı Cumhurbaşkanına neredeyse kayıp ilanı verilecekti. Öyle ki açılan bir internet sitesiyle kendisinin kaç gün, kaç saat, kaç dakikadır ortalıkta görünmediğini hesaplayan bir sayaç yapıldı. İşte bunların hepsi kendisini göremeyince sevinen, heyecanlanan ve heyecanını gizleyemeyen bir halkın davranışlarıdır. Hem nasıl sevinmesin bu insanlar? Neredeyse ülkenin yarısı Cumhurbaşkanı olduğunda en azından daha az görürüz diye umut etmişken büyük bir hayal kırıklığına uğradı. İşte tam da bu yüzden, bir anda ortadan kaybolmasını seyreylerken, ülkeye ayrı bir şok, ama bir yandan da ayrı bir coşku havası hakim oldu. Seçim sonuçlarının Cumhurbaşkanı Erdoğan üzerinde bıraktığı etkiyi ve yaşadığı psikolojik tahribatı koca bir ülke çekirdek çitleyerek izliyor artık.
Einstein’in mektupları Albert Einstein’in izafiyet teorisi hakkında yazdığı mektup ABD’nin Los Angeles kentinde düzenlenen açık artırmada 62 bin 500 dolara satıldı. Einstein tarafından yazılan 27 mektup için açık artırma düzenlendi. Einstein’in açık artırmaya çıkan 27 mektubu toplamda 420 bin doları aşkın fiyata satıldı.
Beşiktaşlılara izin yok
Marx’ın kızlarıyla oynadığı oyundan alınmıştır
1. En sevdiğiniz erdem? Dürüstlük 2. Başlıca özelliğiniz? Tezcanlılık 3. Mutluluk nedir? Mücadele etmek 4. Mutsuzluk nedir? Yaptığım işin yarıda kalması 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Beceriksizlik 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Bencillik 7. En sevmediğiniz şey? Umutsuzluk 8. En sevmediğiniz kişiler? Benciller 9. En sevdiğiniz iş? Yazı yazmak 10. En sevdiğiniz şair? Ahmed Arif 11. En sevdiğiniz yazar? Emrah Serbes 12. Kahramanınız? Mahir Çayan 13. Kadın kahramanınız? 14. En sevdiğiniz çiçek? Papatya 15. En sevdiğiniz renk? Siyah-Beyaz 16. En sevdiğiniz yemek? Mantı 17. En sevdiğiniz düstur? Bu daha başlangıç 18. En sevdiğiniz söz? Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz
Beşiktaş’taki bir sokağa ‘Beşiktaşlılar’ adının verilmesini İstanbul Büyükşehir Belediyesi onaylamadı. CHP’li Harita Komisyonu üyesinin “İstinye Bayırı’na Katar Caddesi ismi verildi istenirse Beşiktaşlılar Sokağı da verilebilir” sözlerine karşın, söz konusu isim değişikliği AKP’li Meclis üyelerinin oy çoklu-
ğuyla reddedildi. İBB Meclisi komisyonu, “Cadde, sokak vb. isim değişiklikleri mevcut adres sisteminin bozulmasına, resmi kurumlarda ve özel sektörde adres kargaşasına, maddi ve manevi kayıplara sebebiyet vermekte emniyet açısından sakıncalar oluşturmakta” gerekçesiyle isim değişikliğini uygun bulmadı.toplum
Ooo mafyamızda gelmiş...
Alkolik şempanzeler Daha önce konuşmaları anlama ve adalet duygusuna sahip oldukları ispatlanan şempanzelerin alkole de düşkün oldukları saptandı. Şempanzelerin doğal yollarla fermente olan palmiye şarabı içtikleri görüldü. Gine’de 17 yıl süren araştırmada, şempanzelerin uzun süreli ve sıklıkla alkol aldıkları görüldü.
Sünneti yasaklayacağız Danimarka’da 18 Haziran’da yapılacak genel seçimde Liberal Parti milletvekili adayı olan Kare Traberg Smidt sünneti kampanyaya dahil etti. Kaare Traberg Smidt,” Kullanılacak oylar sayesinde çocukların kendi istekleri dışında sünnet edilmelerinin önüne geçilecek” dedi. Kaare Traberg Smidt “Çocukları kendi istekleri dışında sünnet etmek cinsel organlarına müdahaleden ve şiddet uygulamaktan başka bir şey değildir” dedi. toplum