Teniste zafer Serena Williams’ın
Prim borçluları dikkat!
Yeni uygulamaya konulan programa göre Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) alacakları e-haciz yöntemiyle tahsil edeceği açıklandı. Bankalarla yapılacak protokoller çerçevesinde SGK’ya ödemelerini zamanında yapmayan borçlunun banka mevduat hesabına elektronik ortamda haciz konulabilecek.
TEB-BNP Paribas WTA Championships uluslararası kadınlar tenis turnuvasında tekler finalinde ABD’li Serena Williams, Rus Maria Sharapova’yı 6-4 ve 6-3’lük setlerle 2-0 yenerek şampiyon oldu.
02
Bu filmde dünya yıldızları var kültür 14 En iyi yoksulluk fotoğrafı Türkiye’de toplum 2 AB’den İran’a sert yaptırımlar geliyor dünya 13 Avrupa ekonomisi krizden çıkamıyor ekonomİ 7
forum 11 - Dünden bugüne YÖK Güncel 6 - Bir milletvekilinin itibar kaygısı Güncel 9 - Kadına koruma değil evliliğe hakem geliyor emek 8 - Atılan işçiler bayramda eylemde
www.yarinhaber.net
30 Ekİm 2012 l salı l sayı:56 l 1 tl
AKP kimseyi tanımıyor, yasaklar artıyor
Gecikmiş Ateşkes
HAKAN ÖZTÜRK AKLIN YOLU
3
Madem Ateşkes Diyecektiniz Neden SİBEL UZUN UYANIŞ
4
Evimiz, Bütçemiz, Dilimiz
GÜLSÜM KAV ANA FİKİR
5
Erdoğan’dan İnciler
GÜN CAĞ ÇAĞ AYDIN PRİZMA
16
6
29 Ekim de mi yassak? Baskıda gelinen son nokta Artık bayramların dahi bir standardı var. O çizilen çerçevenin dışına çıktığında ise kötü bir deneyim yaşamamak işten bile değil. Hükümetin herhangi bir konudaki tolerans payı iyiden iyiye azalmış durumda. GÜNCEL 4
Gerekçe yine istihbarat Hükümet yasak için “istihbarat” aldıklarını söyledi. İstihbarat doğrulanmadı. Anayasa’ya aykırı bir yasaklama mümkün mü? Hukuki boyutunu ÇHD Ankara Şube Başkanı Murat Yılmaz Yarın’a değerlendirdi. GÜNCEL 4
Halkın nabzını tuttuk
Herkesin gözü bu dizide
Muhabirlerimiz Hipodrom ve Ulus Meydanı’ndan kutlamaları an be an takip etti. Hipodorom’da ise halka yalnızca bin kişilik yer ayrılmıştı, coşku çok daha azdı. GÜNCEL 5
Salı akşamları gösterilen ve henüz 18. bölümünde olan ‘İşler Güçler’ dizisi büyük bir izleyici kitlesini kendine bağladı. Görüntü kalitesiyle, ince esprileriyle, daha önce Türkiye’deki herhangi bir dizide görmediğimiz sahne geçişleriyle yaz dönemi çıkan bu dizi, izleyicilerin ilgi odağı olmayı başardı. Dizinin en etkili yanı başrol oyuncularının hayatı. kültür-sanat 14
29 Ekim yürüyüşlerindeki saldırıların altına imzasını atan Erdoğan. Cumhuriyet Bayramı Resepsiyonu’nda “Gerekirse cezaevlerine saldırırız” açıklamasında bulundu.
Sözün doğrusu AKP 29 Ekim’de kutlama yapmak isteyenlere dahi polisi saldırtmakta beis görmedi, binlerce insan biber gazı ve tazyikli sudan nasibini aldı. ... Açlık grevinde kritik sürece girildi. AKP hükümeti grevin nedenleri üzerine durmuyor. Erdoğan cezaevlerine saldıracağını söylüyor. ... Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) alacakları, e-haciz yöntemiyle tahsil edilecekmiş. Milyonları aşan SGK borçlusu bir de bankalarla boğuşacaklar. ... Avrupa’da işsizlik 25 milyonu çıkarken, genç işsizlik 14 milyonu buldu. AB’de krizin devirmediği ülke kalmadı. ... Memurluk tarih oluyor. Artık onlar da esnek çalışacaklar. Eşitlikten bahseden hükümet çalışanları yoksullukta eşitleyecek. ... İleride Cumhurbaşkanı da partili olabilecekmiş. İşte bir 2023 bombası daha…
İş güvencesi kalkıyor Borçla yaşıyoruz Hükümet hala daha krizin vurmadığını söyleyedursun, kredi kartı borcundan icralık olanların sayısı 2,3 milyonu buldu. Vatandaş elinde para kalmadığından her ihtiyacını kredi kartına borçlanarak görürken küçük esnaf ise alışverişini karşılığı belli olmayan senetlerle gerçekleştiriyor. ekonomİ 7
YÖK’te kanun yeni ancak kafa eski Hükümetin 2013’te hayata geçirmeyi planladığı “esnek çalışma modeli” ile son güvenceli kadro olan devlet memurluğu da tarihe karışıyor. 2013 Yatırım Programı kapsamında yapılması plan-
lanan düzenlemelerle kamu emekçilerine de, birçok özel sektörde farklı statülerde hayata geçirilen, esnek çalışma koşulları uygulanacak. Çalışanlar yoksullukta eşitlenecek. emek 8
Açlık grevinde yaklaşık Demokrasinin 50 gün geride bırakılırken hükümetin açlık grevine açlıkla kayıtsız kalması süreci tıkamaya devam ediyor. Sonu bir çok imtihanı
kişinin hayatını kaybetmesine ya da sakat kalmasına giden bu yolun çözüme doğru evrilebilmesi için diyalog yolu açılmalı. güncel 6
Hükümet Yeni YÖK Kanunu’nun yılbaşından önce tamamlanacağını duyurdu. “Yeni Bir Yükseköğretim Yasasına Doğru” başlığıyla YÖk’ün yayımladığı metinde kanunun içeriği açıklanmıştı. 4 ana maddeden oluşacak olan kanun, üniversiteleri özellikle mali ve yönetim alanlarında değiştirmeyi hedefliyor. Şirket sahiplerini üniversite yönetiminde söz sahibi yapıyor. “Özerk, demokratik ve anadilde eğitim” talebini dile getiren öğrenciler ve öğretim üyeleri kanunun arttırılacak olan baskıyı meşrulaştırmaya yaradığını söylüyor. eğİtİm 10
02 TOPLUM
30 Ekim 2012
Prim borçluları dikkat!
Yeni uygulamaya konulan programa göre Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) alacakları e-haciz yöntemiyle tahsil edeceği açıklandı. Bankalarla yapılacak protokoller çerçevesinde SGK’ya ödemelerini zamanında yapmayan borçlunun banka mevduat hesabına elektronik ortamda haciz konulabilecek.
Sanıklardan komik savunmalar
İŞTE ALINACAK TEDBİRLER Programda, sosyal güvenlik sisteminin etkinliğinin artırılması için 2013 yılında alınacak tedbirler şöyle sıralandı: Sosyal sigorta sisteminde bilgi işlem altyapısı güçlendirilecek, sistem etkili, erişilebilir ve sürdürülebilir hizmet sunan bir yapıya kavuşturulacak.
toplum sanem deniz kural
Sosyal Güvenlik Kurumu’ndaki (SGK) açığı kapatmak için sorumluluk yine vatandaşa yükleniyor. Bugüne dek uygulanan yanlış politikalar, devletten aldığı bütçenin giderek düşmesi gibi nedenlerle finansman sorunu yaşayan SGK, bu sorunu vatandaşın sırtına yükleyecek yeni uygulamaları hayata geçirmeye hazırlanıyor.
SORUN “YÜKSEK AYLIKLAR” MI? Resmi Gazete’de Yayımlanan 2013 Yılı Programı’nın “Sosyal Güvenlik Sisteminin etkinliğinin Artırılması” başlıklı bölümünde, SGK’nın durumu ortaya konuldu. Sosyal sigorta sisteminin gelirlerinin giderleri karşılayamadığına ve sistemin açık vermeye devam ettiğine işaret edildi. Sistemde yaşanan finansman soru-
nunun nedenleri sayılırken ise, sistemdeki hatalar tamamen göz ardı edildi ve geçmişte uygulanan erken emeklilik, yüksek aylık bağlama oranları, sağlık harcamalarının giderek artması ve bilgi teknolojilerinin etkin kullanılamaması gibi haklı uygulamalar finansman sorunun en önemli nedenleri olarak gösterilmeye çalışıldı.
BÜTÇEDEN SGK’YA AYRILAN PAY AZALDI Finansman açığını kapatmak için sisteme bütçeden ayrılan payın Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya (GSYH) oranının 2010’da yüzde 2.46 iken, 2011’de yüzde 1.28’e gerilediğine dikkat çekildi. Bütçeden SGK’ya ayrılan paydaki düşüş böylelikle açıkça ortaya çıkmış oldu. Ancak bu düşüşün nedeni olarak, prim borçlarının yeniden yapılandırılması gösterildi. Bilindiği gibi, geçtiğimiz yl dev-
reye sokulan “Yeniden Yapılandırma Kanunu” ile devlete olan tüm borçlarda olduğu gibi, SGK borçlarında da yeniden yapılandırmaya gidilmiş, borçlar taksitlendirilmişti. Geçen yıl sonu itibarıyle yaklaşık 2.4 milyon kişinin yapılandırmaya başvurduğu, 37.8 milyar lira tutarındaki kurum alacağının yeniden yapılandırıldığı ve yaklaşık 8.2 milyar lira tahsilat gerçekleştirildiği kaydedildi.
KAYIT DIŞI İSTİHDAMA DENETİM GELİYOR Kayıt dışı istihdama da değinilerek, kayıt dışı istihdamın prim gelirlerinde düşüklüğe, kişilerin emeklilik dönemlerinde emeklilik güvencesinden yoksun kalmalarına ve ekonomide öngörülebilirliğin kısıtlanmasına sebep olduğu dile getirildi. Bu alanda denetim mekanizmalarının güçlendirilmesinin önemli olduğuna dikkat çekildi.
Kurum alacaklarının takibi kapsamında bankalarla protokol yapılarak, kurum alacaklarının e-haciz ile takip ve tahsil edilmesi sağlanacak. Sosyal yardım ve istihdam bağlantısı geliştirilerek sosyal güvenlik sisteminin finansal sürdürülebilirliği iyileştirilecek. SGK denetim mekanizmaları güçlendirilerek, sosyal sigorta sistemi gelirlerindeki kaçaklar asgari düzeye indirilecek. Kayıt dışı çalışma ve asgari düzeyde prim yatırılması gibi kötüye kullanımların önlenmesi için SGK’nın fiili denetim kapasitesini güçlendirecek çalışmalar yapılacak. Tamamlayıcı emeklilik ve sağlık sigortası modelleri geliştirilecek. Sigorta şirketleri ile verilecek sigorta korumasının kapsamı ve somut olarak verilecek sigorta ürünlerinin belirlenmesi sağlanacak.
Kentsel dönüşüm anketi sonuçlandı
Çocukları çalışmaya götürüyormuş İzmir’in Menderes İlçesi’nde polis deniz yoluyla yurt dışına çıkmak isteyen 63 kaçağın yaşamını yitirdiği olayın ardından umut tacirlerini mercek altına aldı, peşlerine düştü. Düzenlenen 9 ayrı operasyonda 195 kaçak ölümden kurtarılırken, yasadışı geçişlere aracılık eden 28 şüpheliden 20’si tutuklandı. Operasyonlar içerisinde, Çeşme’deki takip sırasında yaşananlar, polisleri de şaşkına çevirdi. Polis, içerisinde çocukların da bulunduğu 27 kişiyi taşıyan minibüsü, yol güzergahında durdurdu. Minibüsü kullanan, umut tacirlerinden biri polisin, “Kaçakları ölüme gönderiyorsun, ya tekne batıp boğularak ölseler?” demesine karşılık, “Onları inşaatlarda çalışmaya götürüyorum” dedi. Polisin, “Bunlar yabancı, çocuk, ne inşaatı?” demesi üzerine çeşitli bahaneler uyduran şüpheli, yakalanmaktan kurtulamadı. YARIN toplum
Afetlere karşı güçlü binalar kurmak için başlatılan kentsel dönüşüm için, Türkiye genelinde birinci derecede deprem bölgesinde olan 32 ilde yapılan anketten halkın 80’inin kentsel dönüşümü istediği sonucu çıktı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 4 bin 285 kişi üzerinde yaptırdığı ankete katılanların yüzde 75’inin zorunlu deprem sigortası bulunmuyor. Vatandaşların yüzde 45.6’sının 50 ile 100 metrekare arası evlerde oturduğunu ortaya koyan anket, kentsel dönüşümün bu nedenle istendiğini ortaya koydu.
EVLER DEPREME DAYANIKSIZ Ankete katılanların %76’sı “Ev alırken ya da kiralarken deprem etüdü yapıldı mı?” sorusuna “hayır” cevabı verdi. Yine yüzde 75’lik kesim, binanın depreme dayanıklı olup olmadığını bile sormamış. “Gerçekleşmesi muhtemel bir depremde evinizin hasar göreceğini ya da yıkılabileceğini düşünüyor musunuz?” sorusuna metropollerde yaşayan vatandaşların yüzde 43’ü “evet” dedi. Halkın yüzde 50’si ise yaşadığı yerin muhtemel bir depremde ayakta kalacağından şüpheli. YARIN toplum
Malatya Adliyesi’ndeki davalarda yapılan savunmalar hem güldürdü, hem de halkın adalet sistemi ile kurduğu ilişkiyi gözden geçirmemizi sağladı. Farklı davalarda yapılan savunmaları inceleyen Posta Gazetesi, yapılan savunmalardaki komik ifadelere yer verdi.
GASP ETMEDİM, PARA ATTILAR “Silahla birden fazla kişi gasp etmek” ve “yağma” suçlamasıyla hakkında dava açılan ve tutuklu yargılanan bir kişi duruşmada, hakkındaki suçlamaları reddederken, olayın nasıl geliştiğini “Sayın başkan, ben elimde av tüfeğiyle yolda bekliyordum. Eve dönecektim bunun için araç beklediğim sırada yanımdan geçen araçlardan bana para atıldı” sözleriyle anlattı. Mahkeme başkanı ise sanığa; Yok artık, şaka yapıyorsun değil mi?” yanıtını verdi. KIZIMA CEREYAN VERİN Çayına ilaç katarak uyuttukları ev sahibinin para ve ziynet eşyalarını gasp ederek kaçtıktan sonra yakalananların yargılanmasına başlandığı duruşmada, mahkeme salonunda bulunan bir baba söz alarak sanık sıfatıyla salonda bulunan kızının masum olduğuna inandığını ifade etti. Babanın, mahkeme başkanından “Gerçeğin ortaya çıkması için kızıma cereyan vermenizi istiyorum” talebinde bulunması salondaki havayı bir anda değiştirdi. Salondaki gülüşmelerin sona ermesinden sonra mahkeme başkanı; “Artık cereyan vermiyoruz” diyerek babaya karşılık verdi. YALAN SÖYLERSEM BENİ ASIN Aynı dosyada gaspçıların kaçarken yol boyunca attıkları tencere tava gibi ev eşyalarını toplayarak evine götürdüğü tespit edilen yaşlı bir kadınsa, tanık sıfatıyla ifadesine başvurulmak üzere mahkeme salonuna getirildi. İfadesinden önce doğruları söyleyeceğine dair yemin eden kadın, “Yavrum ben hep doğru diyeceğim. Yalan söylersem asın beni” deyince mahkeme başkanından; “Tamam teyze anlat sen, biz seni asmayacağız” yanıtını aldı. YARIN toplum
Sel bayramda Antep’ de can aldı
Kurban bayramında trafik kazası ve kurban kesmeye çalışırken kendini yaralayan vatandaşların yanı sıra Gaziantep’te de sel nedeniyle ölümler yaşandı. Şiddetli yağmur, Gaziantep - Şanlıurfa Karayolu’nun 10. kilometresindeki Hayrat Karakolu Mevkii’nde sele dönüştü. Dağlık bölgeden çamur ve molozlarla akan sel suları, menfezleri tıkadı. Karayoluna paralel fıstık bahçelerinde sel sularının yüksekliği 2 metreyi buldu. Akacak yer bulamayan sel suları, karayolunda bir metre yüksekliğe ulaşıp aktı. Bir yolcu otobüsü ile bir otomobil sel sularına kapıldı. Yaklaşık 1 metreyi bulan selde otobüs devrildi, otomobil fıstık bahçesine sürüklendi. Vatandaşlar, devrilen otobüsün üzerine çıktı. Sürüklenen otomobildeki 4 kişi ise fıstık ağaçlarına tutunup, boğulmamak için mücadele verdi. Yüksekliği yaklaşık bir metreyi bulan sel suları arasındaki otobüsün üzerine, sonra da ağaçlara çıkmayı başaran 26 yolcu saatlerce kurtarılmayı bekledi. Saatlerce yardım bekleyen vatandaşlardan 3’ü hayatını kaybetti. YARIN toplum
Konya’da belediye sit alanını park yaptı
En iyi yoksulluk fotoğrafı ödülü Türkiye’ye Dünya Bankası’nın yoksullukla mücadele konusunda düzenlediği fotoğraf yarışmasını Türkiye’den Yavuz Sarıyıldız kazandı. Sarıyıldız’ın fotoğrafı 80 ülkeden profesyonel ve amatör fotoğrafçıların gönderdiği 2 bin 500’ün üzerinde fotoğraf arasından birinci seçildi. “Odun Kömürünün Dumanı” adlı fotoğrafta, yerel pazarda satılacak odun kömürlerini boyutlarına göre ayıran bir adam yer alıyor. İlk kez bu yıl başlanan bir uygulama ile CGAP. org adresi üzerinden gerçekleştirilen halk oylaması sonucunda “Halkın Tercihi” ödülünün kazananı da ayrıca belirlendi. Bu ödülü kazanan “Kitaplar Acı Çekiyor” adlı fotoğraf Bağdat’ın en büyük pazarlarından birindeki bir kitap satıcısının portresini gösteriyor.YARIN toplum
Konya’da üzerine beton dökülmesiyle gündeme gelen 5 bin yıllık höyük, park oldu. Birinci derece sit alanı olan Aşkar Höyüğünün üzerine “Sosyal Donatı Projesi” kapsamında yapılan park 22 Ekim’de açıldı. “Aşkar Höyüğü Park ve Sosyal Donatı Alanı” adlı proje için bölge 1. derece sit alanı olduğundan, Konya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’ndan izin istendi. Kurul, höyükteki dokuya zarar vermeyecek şekilde, toprak üzerine Arnavut kaldırım taşı kullanılarak patika yürüyüş yolları yapma izni verdi. Karatay Belediyesi höyükte sosyal donatı alanının temelinin atılacağını ilan etti. Ardından kepçe ve kamyonlar höyüğe girerek kazı ve hafriyata başladı. Kepçelerle höyüğün üzerinde patika yollar açıldı. Açılan bu yolların üzerine de beton döküldü. Ayrıca höyüğün etrafında bulunan bölümlere de kafeterya ve büfe yapılması için temel atıldı. Höyüğün en üst bölümüne de ışıklandırma için yaklaşık 5 metre boyunda demir bir direk dikildi. YARIN toplum
03 GUNCEL
30 Ekim 2012
Bütçe nereye gidiyor? 2013 yılı bütçe planlamalarında en çok pay savaşa ve diyanete ayrıldı. Savunma adı altında Milli Savunma Bakanlığı, emniyet, jandarma, MİT gibi kurumlara 42 milyarla en büyük bütçe payı ayrılırken, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesi 11 bakanlığı geride bıraktı. TİB’e telefon dinlemeleri için ayrılan bütçe ise 1,5 milyar.
Hakan Öztürk AKLIN YOLU
Hititlilerde Bile Olmaz AKP hükümeti 29 Ekim Cumhuriyet bayramı kutlamalarını yasakladı. Kutlama yapmakta ısrarcı olanlara gaz ve su sıktı. Dağıtmaya çalıştı. Gelinen seviyeyi düşününüz artık. Yürümek isteyenler ellerinde ay-yıldızlı bayrağı taşıyor, Mustafa Kemal resimlerini taşıyor, bu ülkenin cumhuriyetinin kuruluşunu kutlamak istiyor… Ama AKP hükümetinin gözü o kadar kararmış ki buna bile saldırıyor. Ay-yıldızlı bayrağa saldıran, muhalif partilerin flamalarına ne yapmaz!
ANKARA SANEM DENİZ KURAL
Bakanlar Kurulu’nun 2013 yılı için hazırladığı Bütçe Kanun Tasarısı’ndaki rakamlar AKP’nin en fazla hangi konulara önem verdiğini de ortaya koyuyor. Hazırlanan bütçe planına göre bütçeden en fazla pay “savunma ve güvenlik” adı altında savaşa ayrılıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’na bakanlıklara taş çıkartacak bir bütçe ayrılması da, tartışma konusu olmayı sürdürüyor. Tüm bunlar belki de size “alışıldık” gelebilir. Ancak bütçe planındaki akıllara zarar dağılım bunlarla sınırlı değil. Telefon dinlemeleri ile ün yapmış olan TİB’in de bağlı olduğu Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na ayrılan bütçenin, üniversiteler arasında en fazla bütçe ayrılan İstanbul ve Ankara Üniversiteleri’nin bütçelerinin toplamından bile fazla olması da, tartışma
yaratacak konulardan biri olarak önümüzde duruyor.
DİYANET 11 BAKANLIĞI SOLLADI Diyanet İşleri Başkanlığı, 2013 bütçesinden aldığı payla Sağlık da dahil olmak üzere 11 bakanlık bütçesini geride bıraktı. Diyanet’e bütçeden 4 milyar 604 milyon lira ayrıldı. Diyanet bu bütçe ile şu bakanlıkları solladı: İçişleri Bakanlığı (2 milyar 888 milyon), Sağlık Bakanlığı (2 milyar 490 milyon), Bilim, Sanayi ve Teknoloji Teknoloji Bakanlığı (2 milyar 469 milyon), Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (1 milyar 880 milyon), Kültür ve Turizm Bakanlığı (1 milyar 851 milyon), Dışişleri Bakanlığı (1 milyar 614 milyon), Ekonomi Bakanlığı (1 milyar 381 milyon), Kalkınma Bakanlığı (1 milyar 198 milyon), Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (600 milyon), Gümrük ve Ticaret Bakanlığı (503 milyon) ve
Melek’in katilleri için müebbet
Avrupa Birliği Bakanlığı (213 milyon).
SAVAŞA TOPLAM 42,5 MİLYAR BÜTÇE 2013 yılı bütçesinde en fazla ödeneğin ayrıldığı bakanlıklardan biri Milli Savunma Bakanlığı (MSB) oldu. Bakanlığın bütçesi 20 milyar 359 milyon liraya yükseldi. Ayrıca Emniyet Genel Müdürlüğü’ne 14 milyar 777 milyon, Jandarma Genel Komutanlığı’na 5 milyar 843 milyon, MİT Müsteşarlığı’na 995 milyon lira, Sahil Güvenlik Komutanlığı’na da 432 milyon liralık kaynak ayrıldı. Güvenlikle ilgili bu dört kurumun toplam bütçesi ise 22 milyar 47 milyon liraya ulaştı. Böylece Kürt sorununda çözümsüzlük politikalarından vazgeçmeyen, hakkını isteyen kesimlere “ileri demokrasi” söylemleri ile her fırsatta gazlarla, coplarla saldıran AKP hükümeti “savunma ve güvenlik” adı altın-
Ağrı’da kocası ve ailesi tarafından tuvalete kilitlenerek ölüme terk edilmesinin ardından hayatını kaybeden iki çocuk annesi 24 yaşındaki Melek Karaaslan için dava açıldı. Melek’in kocası, babası, kayınpederi ve kayınvalidesi hakkında müebbet hapis cezası istendi.
MELEK’İ ÖLÜME TERK ETTİLER Ağrı’nın Hamur İlçesi Çağlayan Köyü’nde Melek Karaaslan, çobanlık yapan Ferdi Karaaslan ile henüz 16 yaşında iken evlendirildi. Çocuk gelin olan Melek, kocası Ferdi Karaaslan tarafından şiddete uğramaya başladı. Şiddetten kaçan Melek Karaaslan, ilk çocuğunu sokakta dünyaya getirdi. Fakat çocuğunun ölümü üzerine Melek rahatsızlandı. Melek bunun üzerine babası Kasım Levent tarafından Çağlayan Köyüne götürüldü. Ancak aile “büyük”leri, “namus meselesi” diyerek genç kadını kocasının evine yolladı. İstanbul ’da çalışan ağabeyi Reis Levent’in, kız kardeşi Melek’i ziyareti üzerine genç
İstanbul’a üçüncü havalimanı geliyor İstanbul’da yapılması planlanan 3 havalimanının Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından hazırlandığı iddia edilen haritasına göre Karadeniz’in kıyısında Eyüp ile Arnavutköy ilçe sınırlarına kurulacak. Yapılması planlanan tesisin, yılda 150 milyon yolcu kapasitesiyle Türkiye’nin en büyük havalimanı olması bekleniyor. Eski maden ocakları ile ormanlık alana kurulacak havalimanının yüzölçümü 63 milyon metrekare olacak. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı yetkilileri ise haritanın kendilerince hazırlanmadığını, projenin ihale edilmediğini söyledi. Projeye göre devasa denizee devasa dolgular yapılması planlanıyor. Havalimanının yapılacağı alanın adece havalimanı olarak kalmayacağı etrafında da yerleşim yerleri olacağı tahmin ediliyor. YARIN GÜNCEL
da toplam 42,5 milyar lira ile en çok bütçe savaşa ayrıldı. Telefon dinlemeleri üzerine gündeme gelen TİB’in de bağlı olduğu Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na 2013 yılı bütçesinden tam 1 milyar 510 milyon TL ayrıldı. Bu rakam, Türkiye’nin en büyük iki üniversitesi olan ve üniversiteler arasında bütçeden en çok payı alan İstanbul Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi’ne ayrılan toplam bütçeden fazla. MİT, Emniyet ve Jandarma’nın yaptığı telefon dinlemeleri, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna (BTK) bağlı Telekomünikasyon İletişim Bakanlığınca (TİB) yapılıyor. Koordinasyonu mahkeme kararları sonrası TİB sağlarken, dinlemeler MİT Emniyet ve Jandarmanın kendi birimlerinde yapılıyor. TİB aynı zamanda internet konusundaki yasakları da uyguluyor ve bazı internet sitelerine erişimi engelliyor.
kadının kocası ve ailesi tarafından tuvalete kapatıldığı ortaya çıktı. Polislerle gittiği evden 30 kiloya düşen kızını alan Kasım Levent, Melek’i Ağrı Devlet Hastanesine götürdü. Daha sonra bakanlıkların devreye girmesi üzerine Ankara ’ya sevk edilen Melek Karaaslan 25 Temmuz günü Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesinde hayatını kaybetti.
KASIM’DA DAVA BAŞLIYOR Melek Karaaslan’ın ölümü ile ilgili hakkında Ağrı Cumhuriyet Savcısı Mehmet Sin tarafından hazırlanan iddianame Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. İddianamede, Melek’in babası Kasım Levent, eşi Ferdi Karaaslan, kayınpederi Kutbettin Karaaslan ile kayınvalidesi Naciye Karaaslan hakkında “suç ihmalli davranışla ölüme sebebiyet vermekten” müebbet hapis cezası istendi. Melek’in ölümünden sorumlu tutulan 4 kişi, Kasım ayında hakim karşısına çıkacak. YARIN GÜNCEL
Bayram dönüşünde kazalar durmadı
Bayram dönüşü 7 ilde meydana gelen trafik kazalarında 16 kişi öldü, 71 kişi yaralandı. 6 günlük Bayram tatilini memleketlerinde geçirenler dönmeye başladı. Yollara tedbirsiz çıkanlar, aşırı hız, dikkatsizlik gibi sebepler yüzünden yurdun birçok bölgesinde ölümlü kazalar meydana geldi.
DÖRT BİR YANDAN KAZA HABERLERİ Tekirdağ’ın Malkara ilçesine bağlı Haliçköy’de yağış nedeniyle meydana gelen kazada, 3 kişi öldü, 8 kişi de yaralandı. Diyarbakır’da
Elazığ karayolu üzerinde meydana gelen 2 ayrı kazada 4 kişi öldü, 25 kişi de yaralandı. Konya’nın Ereğli İlçesi’nde ki kazada ise 2 kişi öldü, 5 kişi yaralandı. Bursa’nın Karacabey İlçesi’nde şarampole yuvarlanan otomobilde bulunan Balıkesir Üniversitesi öğrencisi 3 kişi öldü, 2 kişi de yaralandı. Trabzon’un Arsin ilçesinde bağlı Yeşilyalı beldesinde, Karadeniz Sahil Yolu’nda meydana gelen kazada 1 kişi öldü, 25 kişi yaralandı. Gaziantep’te köpeğe çarpmamak için manevra yapan aracın sürücüsü öldü. YARIN GÜNCEL
* Şu AKP’nin berbat yöneticileri o kadar cahiller ki, bu işi böyle beceremeyeceklerini anlamıyorlar. Polisleri insanların karşısına dikip, şu kanunsuz bu kanunsuz diye konuşturuyorlar. “İzniniz var mı?” diye sorduruyorlar yürümek isteyenlere. Bir ülkenin resmi bayramını kutlamak için izin isteyenle, saf diye alay edilir yahu. Ne izni, ne vekaleti. Hala öğrenemediniz. Bayram dışında dahi, insanlar yürümek için izin almak zorunda değil. Şu hukuksuz ülkenin yasalarında bile bu böyle. İnsanların bir şehirden bir şehre gitmesini engellemek üzere bir polis nasıl olup da ağzını açıp konuşabiliyor. Anayasada yazıyor bile demiyorum. Bu topraklarda hiçbir zaman yasak olmamış olan şeyi kim yasaklayacakmış? Bu zaten Osmanlılarda da, Selçuklularda da ve hatta Hititlilerde bile yasak değildi. Polis en son artık en büyük sıçramasını kaydederek, yola çıkmaya çalışan otobüslerden ceset torbası istemiş. Bu da olmaz ki arkadaş. İnsan biraz utanır. * Ne oldu? Yürüdüler yine değil mi? Yürürler hocam yürürler. Alışacaksınız. İnsanların anaokulu öğrencileri olmadıklarını öğreneceksiniz. Nasıl ki ortaçağ kilisesi güneşin hareketlerini öğrenmek zorunda kaldı. Siz de öğreneceksiniz. * Başka ne oldu? Pek cumhuriyetçi kardeşlerimiz gazın tadını aldılar. Bu aleme hoş geldiniz diyoruz. Hepsini sevgiyle kucaklıyoruz. Üniversite öğrencileri gazlanırken, derelerini ve anadillerini savunanlar gazlanıp coplanırken susanlar, tanıştılar memleket polisinin standart muamelesiyle. Sustular ve sıra onlara geldi. Dilerim bundan sonra susup sıralarını savmaya çalışmazlar. * Cumhuriyeti savunanlar aslında neyi savunuyorlar? Modern olanı savunuyorlar. Modern olanı savunmaktan çoktan düşmüş olan düşkünlere sunu söylemek isterim ki, modern kavramları savunmak ve uygulamak zordur. Modern olanı savunmak, akıl edilmeye çalışılanı savunmak yerine, genlerde ya da geçmişte mevcut olduğu varsayılan iyilikleri savunmak tam işin kolayına kaçmak oluyor maalesef. Cumhuriyet insan aklının ve insanlık tarihinin bir ürünüdür ve iyidir. “Hanedanlık da iyi miydi acaba?” diye bir serbest düşüncelilik olmaz. * Bu arada epey bir çaba sarf ederek cumhuriyete sahip çıkanlara da seslenmek isterim. Lütfen cumhuriyete sahip çıktığınız kadar cezaevlerinde 49 gündür aç duran cumhura da sahip çıkınız. Cumhuru (halkı) ve cumhuriyeti savununuz, işi yarım bırakmadan ama. hakanozturk1871@gmail.com
Kredi kartından borçlananlara tuzak
Kredi kartı borcu nedeniyle zor günler geçirenlere yasal olmayan firmalarca olmayacak vaatlerle tuzak kuruluyor. Sayıları hızla artan bu şirketlerin büyük bir kısmı kredi kartı sahiplerine internet üzerinde ulaşıyor. Kredi kartı sahiplerinin borçlarını kapattıktan sonra üzerine kendi komisyonlarını da ekleyerek, aynı kredi kartına bir ürün satılmış gibi borcu yeniden 12-36 ay arası bir vadeyle taksitlendiriyor. Kredi kartının limitinin borca eklenen komisyon giderini de karşılaması durumunda, limitin üzerindeki farkı elden ödeme yoluyla tahsil edip, geri kalan borcu yine aynı kredi kartına taksitlendiriyor. Kartın limitinin yeterli gelmemesi durumunda da elden ödeme yöntemi devreye giriyor. YARIN GÜNCEL
04 GUNCEL
30 Ekim 2012
Sibel Uzun Ş UYANIS
Melek Gibi Kadınlar Yitmesin Melek 24 yaşındaydı. Aylarca şiddete uğradı aylarca tuvalete kilitlenerek iki büklüm bir yaşama zorlandı. Artık bedenini dik kullanamaz hale gelmişti. Yaralarını kurt kaplamıştı. Bir süre sonra hayata gözlerini yumdu. Melek acı çektirilerek aile meclisinde öldürüldü. Melek öldükten sonra Ağrı valisi demişti ki “devletin imkanları çok haberimiz olsa kızımızı korurduk”. Melek öldükten sonra. Melekler ölmeden önce devlet imkanlarını istedik, hala istiyoruz. Peki devletin imkanları çok da devletin savcısına, polisine, hakimine defalarca başvuru yapan kadınlar neden korunmadı? Savcının bugün kocasına, babasına, kayınvalidesine ve kayınpederine müebbet istemesi çok önemli bir gelişme. Tüm sorumlulara müebbet istenmiş. Tabii iddianame ardından bir de yargı süreci var. Takipçisiyiz. Dün Habertürk gazetesi manşetten “rahat uyu meleğim” manşetiyle sorumlulara müebbet cezası verileceğini duyurdu. İçerideki sayfalardaki Rahşan Gülşan adlı yazardan ve haberden anlıyoruz ki Melek için beklenen adli tıp raporu gecikmişti. Fatma Şahin’in devreye girmesi ile iddianame hızlanmış ve Melek’in davasındaki sorumlulara müebbet cezası istenmişti. Adli tıbbın bu tür geciktirmeleri ve olumsuzlukları hep olabilen bir durummuş. Bizim Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformumuzun karşısına çıkmayan bakan Şahin, bizzat yazarı kendisi arayarak bu müjdeyi vermişti. Peki bu yazara ve bakana soruyoruz: Kaybettiğimiz başka kadınlarla ilgili de aynı süreç neden işlemiyor? Devletin Bakanı etkilisi yetkilisi gazetecisi gereği gibi neden el atmıyor tüm kadın cinayetlerine? Biz aylardır ailelere en ağır cezalar deliller karartılmasın yargı hızlı işlesin diye sokaklarda mahkemelerde uğraş veriyoruz. Bakan Şahin yeni uyanıyor ve gazeteciye müjde veriyor. Savcıya müebbet istetebildik diye. Başbakan gerektiğinde yargıya gereken talimatı verdik demedi mi? Her türlü AKP yasası meclisten hızla geçmedi mi? Bazı yazarlar, Ahmet Hakan da köşelerinde kadın cinayetini gündemlerine taşımış. Bu bir tesadüf değil, hem kadınların ve ailelerin mücadelesi hem de kadın cinayetlerinin gelmiş olduğu seviye herkesi bir şey demeye mecbur kılıyor. Bu yazarlara da habercilere de şunu söylemek lazım bir kere de köşenizde, programlarınızda kadınlara sorun, mücadele eden ailelere sorun, gerçek çözümünü bilen kadınlara sorun. Bize sorun. Ve bizim dediklerimizi ele alın. Biraz da bir bilene sorun. Sadece üzülmeyi bırakın da çare olacak adımlar için yolları döşerken bir taş da siz koyun. “Yazılmasın bunlar” denildiğinde büyük cesaretle ve incelikle yazan yazarları da habercileri de size örnek gösterebiliriz. Artık kadınların ölümü asla “aşk cinneti” olarak geçmiyor neden biliyor musunuz? Sürekli politik bir bilinç ve akıl medyaya bu konuyu böyle ele alamayacağını “kadın cinayeti” yazılmasını haykırdı. Bu sayede gerçek boyutları ile ele alınmaya başlandı. Gazetelerin magazin değil toplum köşesine taşındı. Bir kere de sadece acıyı anlatmayın çareyi de anlatın. Bir kere de başka evlatlar için çırpınan evlatlarını kaybetmiş aileler olduğunu yazın. Bir kere de bu aileler için kurulmuş örgütlenmiş devlete yasa yaptırmış kadınları yazın. İnsanlığı çaresiz bırakmaya çalışmaktan vazgeçin. Platformumuzun aylar önce verdiği çıktığında büyük bir çözüm olacak TCK teklifini yazın. Başbakan sadece Fatmanur başörtülü olduğu için Fatma Şahin de Melek Karaaslan acılar içinde öldüğü için kadın cinayetine hassaslaşmıştı. Başka kadınların ölümüne davetiye çıkarmak değildir de nedir peki bu açıklamalar? Başka kadınlar ne olacak? Tüm kadınlar ne olacak? Bizim derdimiz bu? Tüm kadınlar için kaybettiğimiz kadınların yargılaması ne olacak? Her kadına uygulanmayacak panik butonuna kendiniz bile inanmıyorsunuz. Korumanın bitmesi için gün sayan kadın kılığına girmeyi bile tasarlayan katilleri panik butonu nasıl vazgeçirebilir? Katili kapısında bekleyen kadın ne zaman panik butonuna basacak koruyacak devlet ne zaman gelecek? Durmadan parlak projelerinizin reklamını yapıyorsunuz ama kadınların kaderi hiç parlak olamıyor. Bakan Şahin’in tenis turnuvasında yuhalanması boşa değil. Diğer bakanların yuhalanmasının boşa olmadığı gibi. Bu bir “bizi oyalamayın görevinizi yapın” uyarısıdır. Bu bir “kadınları koruyun cinayetleri durdurun” uyarısıdır. Bu bir “delilleri karartmayın katilleri yargılayın” uyarısıdır. sibel050104@gmail.com
ÖYM’ler AKP iktidarında on binlerle rekor kırdı
AKP’nin ileri demokrasi düzenin en önemli kurumlarında olan “Özel Yetkili Mahkemler” yeni adıyla “Bölge Ağır Ceza Mahkemleri”ne ilişkin bir rapor hazırlayan CHP, AKP iktidarında bu mahkemelerin açtığı soruşturmaları inceledi. 2001 yılında Özel Yetkili Mahkemelerde 8 bin soruşturma açılırken, AKP iktidarında ise bu sayısı 68 bine yükseldi. YARIN GÜNCEL
Bu ülkede bayram yasak
Tek soru 10 cevap
29 Ekim’de Ulus ve Hipodrom’da olan neydi? Ufuk göllü sosyalist demokrasi partisi
Baskıcı, yasakçı tutum devam ediyor AKP iktidara geldiği süreçte ülkeyi daha demokratikleştireceği, ifade özgürlüğü getireceğiydi. Ama kendinden farklı düşünen her türlü politik yaklaşıma karşı baskıcı, totaliter, yasakçı uygulamaları artırarak devam ediyor.
Hakan dilmeç kaldıraç
Gerçek gündemler geri planda kalıyor Laik, anti-laik böyle bir kamplaşmanın önü açılıyor. Ülkenin gerçek gündemleri geri plana itiliyor. Açlık grevleri, Suriye’yle kapıdaki savaş, Ortadoğu’daki gelişmeler, sendikalar yasasının bu gündemlerle üzeri örtülüyor.
ender ırmak emek partisi
Artık bayramların dahi bir standardı var. O çizilen çerçevenin dışına çıktığında ise kötü bir deneyim yaşamamak işten bile değil. Hükümetin herhangi bir konudaki tolerans payı iyiden iyiye azalmış durumda. İstanbul Can çoksöyler
Bir aralar polis tam gözaltına alacakken İstiklal Marşı okumak popülerdi. Öyle olunca polis saldırmazdı. Şimdi görünen o ki kolluk kuvvetleri marş, bayrak dahi dinlemiyor, gazını copunu kimseden esirgemiyor. Yıl 2023, uçan arabalar, yüksek binalar, ışıklı tabelalarda “İleri demokrasiye hoş geldiniz” yazısı yazıyor. Ancak öğreniyoruz ki burada demokratik değil baskıcı bir yapı gelişirken, ekonomik uçurum artmış, alt tabaka kent merkezlerinden dışarı itilmiştir. Aslında birçok bilim kurgu filmin girişi üç aşağı beş yukarı böyle. Şaşırtıcı olan Türkiye’ye uyarladığında uçan arabalar olmasa da yönetim kısmı gerçekçi kalıyor. AKP hükümetinin özellikle üçüncü kez seçilmesinin ardından hızla baskıcılaştığı sosyalistler tarafından çokça söylenen bir konuydu. Her seçim AKP açısından daha kapsayıcı olmak şöyle dursun bu ülkede her istediğini yapabileceği, eleştirel her düşünceyi mahkum edebileceği yanılgısını yarattı. Öyle ki Cumhuriyet’in kuruluşunun yıl dönümünü kutlamak dahi yasaklandı. Diğer gündemlerde olduğu gibi hükümetin dediği gibi, hükümetin dediği yerde ve şekilde olursa olur, olmazsa olmaz haline geldi.
alınabiliyor? Kimden, nereden, nasıl ve ne içerikte geldiği bilinmeyen bir istihbarat gerekçesiyle bu anayasal hak, bir topluluğun elinden alınabiliyor. Bu noktada açıklamayı uygun bulmayanlara kolluk kuvvetleri saldırıyor, gaz sıkıyor, su sıkıyor. Tüm hengamenin ardından bu mevzu bahis olan provokasyon ne biçim bir şeydi, hangi aşamada gerçekleşti ve ne etkileri oldu bir türlü bilinemiyor. İşte geçtiğimiz 29 Ekim’de Ankara’da olan da böyle bir şeydi. Hükümetin aldığı istihbarat gerekçesiyle kullandığı onca gaz ve su hangi provokasyonu engelledi kimse bilemedi. Hatta bu provokasyon kime ve neye yönelikti. Polis, bu saldırısıyla kimi korumuş oldu? Kimilerini yaralarken kimleri kurtarmış oldu? Tüm bu sorular da cevapsız kaldı. Ancak tüm bu toplamda bir konu daha da netleşmiş oldu. 29 Ekim’i dahi yasaklayan bir hükümetin gerçekten tartışmalı ve gerilimli konularda takınacağı tutumu kestirmek hiç zor değil. Açıkçası Kemalist’e bunu yapan işçiye, emekçiye ne yapmaz ki?
MURAT YILMAZ ÇHD Ankara Şube Başkanı
Bu yasaklar hukuki değildir Anayasa’da temel bir madde vardır. Buna göre anayasada herkesin izin almadan silahsız bir şekilde toplanma ve düşüncelerini açıklama hakkı vardır. Diğer kanunlardaki düzenlemelerin de anayasaya aykırı olmaması lazım. Ancak Türkiye’de 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu Anayasayı da kadük hale getiren çok katı kurallara bağlı bir kanun meydana getirilmiş. Bu kanuna göre de esas olarak siyasal iktidar ya da kolluk kuvvetleri istediği şekilde herhangi bir eylemi 2911’e göre yasak olarak ya da olmayarak değerlendirebiliyorlar. Avrupa İnsan Hakları kararlarına baktığımız zaman, kolluk kuvvetlerinin saldırmasının orantısız güç olduğunu kabul etmekte ve düşünceyi açıklama hakkını ihlal etmek olarak görmekte ve Türkiye’yi mahkum etmektedir. Mesele şudur, “hoşumuza giden şeye biz izin veririz, hoşumuza gitmeyene izin vermeyiz.” Bunlar hukuki olmayan yasaklamalardır. Kaldı ki 2911 herkese eşit olarak uygulanmıyor. Burada esas mesele iktidarın muhalefete bakış açısı. İktidar “demokrasiyse bana demokrasi, özgürlükse bana özgürlük, ama siz özgürlüğünüzü kullanamazsınız” diyor.
Protokol krizinden, ikili kutlamaya Hükümetin ilk dönemleri hep resmi bayramlarda protokol krizleriyle geçmişti. AKP resepsiyonları istediği gibi olmadığından protesto etmiş, katılmamış ya da sınırlı bulmuştu. Şimdi kutlamalara getirdiği standartları uygun bulmayanlar, dairenin dışında kalıyor ve Anıtkabir’e yürümek isteyen binlerce insan dahi saldırıya uğrayabiliyor. Diğer taraftan hükümet erkanı başkaca bir alanda devlet ve herkes adına zaten kutlamaları yapıyor, marşlar çalıyor, çocukları uygun adım yürütüyor. İstihbarat mı, anayasa mı? Hükümetin 29 Ekim’de yapılan yürüyüşü yasak ilan etmesinin temel gerekçesi aslında hiç de yabancı değil. AKP’nin yapılmasını istemediği her kitlesel yürüyüş için söylediği gibi bu kutlama için de “İstihbarat aldık, aralarında provokatörler var” dedi. Sosyalistlerin örgütlediği mitinglerde bunları duymaya aşinaydık belki ama bu hükümetin yaptığı en ileri örnek oldu denebilir. Burada ise başka bir soru ortaya çıkıyor: Demokratik haklar ne şekillerde insanların elinden
Roller değişti 2009 2012 Daha dün başörtüsü yasağına rağmen üniversiteye girmeye çalışanların mücadelesini destekleyen hükümet, bugün koyduğu yasağa rağmen yürümek isteyenlere tahammül göstermedi.
Yasaklar anlaşılır bir durum değil AKP’nin nasıl bir demokrasi ve cumhuriyet tahayyül ettiğini görüyoruz. Katılırız ya da katılmayız, birilerini cumhuriyet kutlamaları ya da başka bir amaçla sokağa çıkmasını yasaklarla karşılaşması anlaşılır bir durum değil.
emre öztürk emekçi hareket partisi
Haksızlık ve baskı sonuç vermez 29 Ekim’i bile yasaklarsan tenis maçında bile konuşamazsın. AKP’den güçlü elbet de halk var. Haksızlık ve baskı sonuç vermez. İçerde halkıyla, dışarda halklarla kavga eden AKP’nin işi daha da zorlaşacak.
ahmet uluçelebi halkların demokratik partisi
Her türlü haksızlığa karşı çıkılmalı AKP her alanda yasakçı bir politika izliyor. Aynı zulüm cezaevlerinde açlık grevi yapanlara uygulanıyor. Bugün bu mitinge katılanlar aslında sadece kendilerine yönelik değil her türlü haksızlığa karşı çıkmalı.
samut karabulut halkevleri
Bu olayı anlamak mümkün değil O bombalar, daha önce 4+4+4’e karşı çıkanlara, HES’lere direnenlere, 1 Mayıs meydanlarını dolduranlara atılmıştı. Bu noktada elbette bu olayı onaylamak mümkün değildir.
tuncay yılmaz sosyalist yeniden kuruluş
CHP süt dökmüş kediye dönüyor AKP hükümeti politik olarak sıkıştıkça şiddetin daha da arttırıyor. CHP, konu açlık grevleriyle dayanışma eylemlerine müdahale olunca süt dökmüş kediye dönüyor.
alper altınörs ezilenlerin sosyalist partisi
Bu çekişme egemen sınıflar arasında Bu olay Kemalistlerin muhalefete düştüğünün sembolüdür. Kemalistler muhalefette ve bunu yeni yeni fark ediyorlar. Bu çekişme egemen sınıflar arası bir çekişmedir.
deniz demirören özgürlük ve dayanışma partisi
İki kutbun gövde gösterisini izliyoruz İki kutup oluşturuldu. 1923’te kurulan Cumhuriyet tarihsel olarak ilerici olabilir. Ancak bu kurucuların sınıfsal konumundan dolayı gericileşmiştir. Bugün olan bu iki kutbun birbirine gövde gösterisidir.
abdullah çiftçi eşitlik ve demokrasi partisi
Yasakçı tutum kabul edilebilir değil İktidarın yasakçı tutumu kabul edilebilir bir durum değil. “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyen anlayışı da sahiplenmiyorum.
05 GUNCEL
30 Ekim 2012
AKP Hükümeti’nin baskıları sökmedi Günlerdir Cumhuriyet Bayramı’nın hükümetin dışında organize edilmesine tepki gösteren AKP, bugün de yürüyüşü engellemek için şehir dışından gelenlerin Ankara’ya girişlerini engellemeye çalıştı. Anıtkabir’e yürümek için toplananlara ise polis biber gazı ve copla saldırdı. Tüm engelleme çabalarına rağmen yapılan mitinge binlerce insan katıldı.
GÖKHAN ASAN ANKARA’DA ULUS MEYDANI’NIN NABZINI TUTTU. GÜNÜN İLK SAATLERİNDEN İTİBAREN GELİŞMELERİ İZLEDİ.
Saat 11.00’de Demokratik Kitle Örgütlerinin çağrısıyla Ankara halkı ve şehir dışından gelenler 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları için Ankara Ulus’ta Birinci Meclis’in önünde buluştu.
Polis halka saldırdı Kalabalık arttığında polis yürümek isteyenlere biber gazı sıktı. Günler önceden yürüyüşe izin vermeyeceklerini söyleyen Ankara Valiliği aslında Cumhuriyet Bayramı kutlamaları için Ulus’tan yapılacak yürüyüşe katılımı azaltmaya çabalamıştı. Ancak saat 11.30 gibi yaklaşık 20 bin kişi Ulus meydanında toplandı. Yürüyüş güzergâhında bulunan barikatı aşmak isteyenlere polis biber gazı ve coplarla saldırdı. Kılıçdaroğlu ve CHP’li milletvekillerinin açıklamalarının ardından halkın yürüme ısrarı üzerine polis barikatı açmak zorunda kaldı. Tren garı önünden Tandoğan’a yüründü. Ulus’tan başlayan yürüyüş Anıtkabir ziyareti yapıldıktan sonra sona erdi. Yürüyüşe katılanların tamamı Anıtkabir’e yaklaşık 3 saatte ulaşabildi. 1 Mayıs’ı yasaklama bahanesiyle aynı Ankara Valiliğinin Alternatif Cumhuriyet Bayramı’na neden izin vermediğine ilişkin savunması ise şöyle; 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri yürüyüşleri kanununa göre yürüyüş güzergâhı uygun olmadığı için, resmi olmayan kurumlar tarafından bu yürüyüşün organize ediliyor olması, aynı zamanda Ulusal ve Resmi bayramlar yönetmeliğine göre hali hazırda hükümet tarafından Cumhuriyet Bayramı organizasyonunun yapılmış olması. AKP seçimde kazandı sokakta kaybetti Günler önceden yürüyüşün engellenmeye çalışılmasına rağmen katılım oldukça fazlaydı. AKP kendi parti yöneticilerine ve üyelerine dayattığı tekçilik mantı-
Mitinge katılanlar ne dedi? VAHDET KARAKOÇ
Bu yürüyüş yapılmalı Yasak olmaması gerekir ancak yasak ediyorlar. Uzun uzadıya konuşmanın anlamı yok. Bu yürüyüş yapılmalı. İnsanlar nerede toplanırsa toplansın bu yürüyüş yapılmalıdır.
YUSUF CÜRÜL
Gençliğin önüne geçemez 10 yılı dolduran gidiyor. AKP gideceğini anladı ve korkunun ecele faydası yoktur. Bu millet sustu bir yere kadar, işte çıban patladı. Bütün sivil toplumu yok et. Ondan sonra demokrasiden söz et. AKP korku imparatorluğu yarattı. O korkuyu yükseltmek istiyor. Tayyip’e Cumhuriyet’i sindirmesini söylüyorlar. Miting yapanların hepsini içeri aldılar. Şimdi sıra sivil toplumda, bizim gibi yaşlıları yok edebilir ama gençliğin önüne geçemez. Halkın buna karşı susmaması, direnmesi lazım.
ğını tüm halka dayatmaya çalışıyor. Tayyip Erdoğan da parti kongresindeki tek adamdı. “Benim yaptığım organizasyon dışında başka bir şey yapılamaz” mantığına halk tepkisini gösterdi. İdris Bal, sokakta gerginlik sürerken yaptığı açıklamada “meşruluk seçimlerden geçer” diyerek AKP’nin %50 oy almasına, kendi iradesini halkın iradesi saydığı anlamını yüklediğini gösteriyor. Ancak 29 Ekim yürüyüşleri halkın iradesinin farklı yönde olduğunu kanıtladı.
tepkiliydi. Yürüyüşe katılan herkes yasaklamanın anti-demokratik bir uygulama olduğunu, yasaklanmaya çalışıldıkça da bu ve bunun gibi yürüyüşlere, bayramlara daha güçlü katılım olacağını savundu. Diğer yandan hükümet’in organize ettiği bayram kutlamalarında ise katılım çok azdı.
HİPODROM’DAN NOTLAR
Atılan sloganlar öfkeliydi “Faşizme Karşı Omuz Omuza”, “Gün Gelecek Devran Dönecek AKP Halka Hesap Verecek” sloganlarıyla Anıtkabir’e yüANKARA’DAN AYŞEN ECE KAVAS RESMİ GEÇİT ründü. Sık sık kalabalık TÖRENİNİ HİPODROM’DAN TAKİP ETTİ “Atatürk’ün askerleriyiz” AKP’nin kongresinde izleyicilere salonda binlerce sloganını da attı. AKP kişilik yer ayrılırken, 29 Ekim kutlamalarına yalnızHükümeti kendi fikirleca bin kişilik oturma kapasitesi olan bir mekan ayarlanmıştı. rine politik olarak itiraz Hipodromda coşku azdı. Seyirciler yalnızca bir kere, ayağa kalkın anonedenleri her seferinde su üzerine hareketlendi. engellemeye çalıştı, 1 Ankara’da hipodromda yapılan kutlamanın Ulus’tan başlayan 29 Ekim Mayıs kutlamalarını da yürüyüşünden çok daha az olduğu dikkat çekti. Taksim’de yıllarca yaCumhurbaşkanı törene katılanları selamladı ardından yerine geçti; tösaklamaya çalıştı ancak rende konuşma yapmadı. devrimciler ısrarla her yıl AKP Kongresi’nde uzun konuşmasıyla dikkat çeken Başbakan, 29 Taksim’de 1 Mayıs’ı kutEkim töreninde hiç konuşmadı. ladı ve AKP 1 Mayıs’ı İşçi Abdullah Gül’ün kulak rahatsızlığı jet gösterisinin rotasını değiştirdi. Bayramı olarak kabul etmek zorunda kaldı. Toplumun Tayyip Erdoğan, İdris Naim Şahin ve Beşir Atalay tören boyunca kültürel değerlerini hiçe sayan, bir toplantı gerçekleştirdi, İdris Naim Şahin töreni erken terk etti. Hipodrom’a Cumhurbaşkanı, dünyada sayılı devlet başkaresmi bayramları dahi yasaklama zihniyetinde olan AKP, halkın öfkesinının kullandığı bir limuzinle geldi. ni her defasında daha çok arttırıyor. Resmi kutlamaya Meclis’ten yalnızca 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’na ka AKP katıldı. tılanlar yürüyüşün yasaklanmasına oldukça AKP’nin yürüyüş yasağına halktan ve muhalefet partisi CHP’den büyük tepki geldi. CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce’nin “İleri faşizmi iliklerimize kadar hissettik” dediği yürüyüşe binler katıdı. Birinci Meclis’in önüne kurulan barikatları aşanlara pekçok kez gaz bombası ve tazyikli su kullanıldı. Yarın gazetesi muhabiri Gökhan Asan mitinge katılanlara mikrofon uzattı. Mitinge katılanların ortak sözü; yasağın demokrasi dışı bir uygulama olduğu.
YEKTA ANIL DOĞRU
Gençler cesretli olmalı Aslında söyleyecek fazla söz yok. Bu kalabalık, her şeyi anlatıyor. Günümüzde hepimizin gördüğü gibi, biz gençleri de yıldırma çabasındalar. Bu yıldırma politikasından vazgeçmedikleri sürece bu böyle devam edecek. Hükümetten hiç memnun değilim. Eğitimi bile karıştırdılar. Hiç kimse gençliği düşünmüyor, hep yıldırma politikası. Üniversitelerde zaten siyasi baskılar aldı başını gidiyor. Cemaatler özellikle üniversitelerde çok yayıldı. Buna kimse direniş gösteremiyor. Öyle bir duruma getirildi ki zorla insanları belli bir kitleye sokmaya çalışıyorlar. Bu yasakla insanları birbirine düşürmeye çalışıp, kendileri olaydan sıyrılma peşinde. Gençlik olarak bu noktada birlikte hareket edip, istediklerimizi net bir şekilde dile getirmemiz gerekmektedir. Bazı şeyleri planlamamız lazım. Önümüzde engeller çok. Bugün bir eylem yapan üniversite öğrencisi okulundan atılıyor, içeri alınıyor. Bu yüzden artık kimsenin hiçbir şeye cesareti kalmadı. Gençlik cesaretli olmalı ama her seferinde zarar gören gençlik oluyor.
Gülsüm Kav
ANA FiKiR
Rus Ruleti “Rus ruleti” olarak adlandırılan ölümcül oyunu anlatan bir film vardı. Oyun şudur; içinde bir kurşun olan bir silah, şakağa dayanıp tetik çekilir. Dolu mu boş mu olduğu bilinmeyen bir silah, şansına kimin şakağına rastlayacak diye döner rulet. Sırayla. Nefesler tutulur. Geçen hafta, Rusya-Şam seferini yapan uçağın Esenboğa’ya indirilip aranmasını, süper bir operasyon olarak görüp “Rus ruleti” diye adlandıranlar oldu. Biliyorsunuz bütün haksız müdahalelere, böyle havalı isimler yakıştırmak Amerikan modasıdır. Bizimkiler de bir uçağın indirilip aranmasını abartarak, isimler uydurarak konuşurken ne oldu? Olaylar hakikaten AKP için tehlikeli bir rulete dönüştü. AKP önce Rusya’nın ilk yanıtı ile madara oldu; “Savaş malzemesi göndereceksek resmi yollarla göndeririz, gizlememize hiç gerek yok” dedi Rusya. Hakikaten ağır konuştu, çok fena bir pozisyona düştü AKP. Bu sözlere dair hiçbir yanıt duyamadık. Başbakan hala “bunlar harp malzemesidir” diye tutturup, şimdi de karşımızda Rus savunma uzmanı olarak çıkıyor, teknik bilgilerini döktürüyor. Malzemelerde Rus ordusunun KBP mührü varmış, mış, mış. Da, niye Rusya’nın ilk sözlerine cevap vermiyorsun peki başbakan? “One munit” ci başbakan? Silah ve savunma sanayi teknik bilgilerimiz o kadar ilerledi ki, hızımızı alamadık, bir de Ermenistan’a ait uçak indirdik. Teknik nedenlerle. Başbakanı, Dışişleri Bakanı, AKP’nin hepsi çok teknolojik çok. Ama Meclis’te fire veren vekillerin kimler olduğu teknik olarak anlaşılamıyor. Ne güzel. Anlaşılsaydı, böyle bir başbakanın yönettiği partide vay o vekilin haline. İyi ki anlaşılamıyor. Rulet bu kez böyle döndü, bir başka taraftan patladı; Meclis’e kendi götürdüğü kararın oylamasında fire verdi AKP. Her seferinde, toplumun can yakan ana meseleler olduğu yerde dururken, hiç ihtiyacı olmayan gündemlerle ilgili, sadece kendi ihtiyaçları ekseninde toplumun önüne tak diye cebinden çıkarıp gündemler koyuyordun ya AKP, İşte şimdi de yine senin yürüttüğün bir siyasetin sonucunda ama bu sefer senin de hazırlıksız yakalandığın bir gündem tak diye düştü önümüze; referandum. Cumhurbaşkanı ister onaylasın, ister onaylamasın. AKP 1,2,3,4,5,6,7,8 kişiden ruleti yedi bir kere. Demek ki neymiş, sen yaz boyunca her gün gençler, işçiler, kadınlar ölürken dahi Meclis’i toplamazken, Siyasette çalışma arkadaşın olarak sadece Emine Erdoğan’ı görür ve sadece tam AKP’de hızlı yükselme sembolü olan danışmanın Yalçın’ı dinlerken, Meclis’i oluşturan, orada oy hakkı olanlar sana kendini duyurdu. “Tek adam karar vermiş size ne”? dedin sen onlara, onlar da en azından bunu yaptı. Fire yapan vekiller her kimse, bravo. Hiç değilse kendi varlıklarını ortaya koydular. Bu fire, yerel seçimlerin erkene alınmasını istemeyen belediye başkanlarından kaynaklı olsa bile bravo. Gönül isterdi ki, 2003 Irak tezkeresindeki gibi politik olarak da iyi bir anlama otursun fireler. Ama her zaman böyle olmuyor, en nihayetinde AKP’nin de 2003 haliyle hiçbir alakası kalmadı. Fire, yol kazası diyorlar. Ben de, Afyon’da bir gecede 25 genç insan öldüğünde “böyle kazalar olur, şurada, burada” diyenlere sesleniyorum; oralarda böyle yok kazaları da oluyordur, rahat olun, rahat. gulsumkav@gmail.com
OZAN ÇAKMAK
Yürüyüş hakkı engellenemez Böyle bir yasaklama olamaz. İnsanlar buraya toplanmış, biber gazı sıkılıyor. Çocuklar var burada. Ama yine de insanlar yürümek istiyor, kimsenin yürüyüş hakkı engellenemez.
MUSTAFA BEY
Kabahat bizde Kabahat bizde, çünkü bu gibi insanlara geliyoruz oyumuzu veriyoruz, bunları başa getiriyoruz, bunlar da sonunda bize bunu yapıyor. AKP hesabına gelmeyen şeyi yasaklıyor. Kendi yandaşlarına her şeyi serbest bırakıyor. Kendinden olmayanları yasaklarla dolu bir hayata mahkum ediyor. Bu ülkede bir tarafa yasak bir tarafa yürü demek suçtur. Bu suç, Başbakan’ın Cumhurbaşkanı’nın suçudur.
Putin ÜDİK zirvesi için geliyor Suriye için kalkan Rus uçağının indirilmesinin ardından yaşanan Rusya-Türkiye krizi büyümedi. Putin, uçak krizinin ardından ziyaretini ertelediğini bildirmişti. 3 Aralık’a ertelenen Üst Düzey İşbirliği Konseyi (ÜDİK) zirvesi için Türkiye’ye gideceğini söyledi. Rusya’da yer alan Valdai Kulübü toplantısında Putin’e soruyu Hüseyin Bağcı yöneltti. Putin cevap olarak “yakında Türkiye’ye geleceğiz dedi.” Hüseyin Bağcı aynı zamanda Rus yetkililerin yuvarlak masa toplantısına da katıldı. Toplantı notlarında Rusya’nın bu krizi “abartmak” istemediğini bildirdi. Türkiye ve Rusya arasındaki ticari ilişkilerin esas kriter kabul edildiğini bildirdi. YARIN güncel
06 GUNCEL
30 Ekim 2012
Demokrasinin açlıkla imtihanı Açlık grevinde yaklaşık 50 gün geride bırakılırken hükümetin açlık grevine neden olan koşulları konuşmaya kayıtsız kalması süreci tıkamaya devam ediyor. Sonu bir çok kişinin hayatını kaybetmesine ya da sakat kalmasına giden bu yolun çözüme doğru evrilebilmesi için diyalog yolu açılmalı. istanbul serkan atak
Yaklaşık 700 mahkumun açlık grevine başlamasıyla yeniden ülke gündemine giren açlık grevlerinde, yaklaşık 50 gün geride bırakılırken çözüme dair bir sonuca ulaşılamaması nedeniyle, artık kritik bir döneme girildi. Türkiye ve Dünya için yeni olmayan bu protesto şeklinin bu seferki örneğinin neler getireceği merak konusu. Açık olan bir şey var ise o da Türkiye açısından önemli bir demokrasi sınavı olacağı.
Gandhi, Nazım Hikmet, Deniz Gezmiş Açlık grevi, kişinin bir tutum ya da davranışı benimsemediğini göstermek ya da isteklerini kabul ettirmek amacıyla su, tuz ve şeker dışında vücudun ihtiyaç duyduğu besini almaması esasına dayalı olarak yaptığı bir protesto biçimi olarak geçmişten günümüze uygulanmaktadır. Hindistan bağımsızlık hareketi sırasında açlık grevine başlayan Gandhi, İrlanda Cumhuriyeti Ordusu (İRA) mensubu siyasi tutuklular, kadınların oy hakkı için mücadele eden süfrajetler bu yola farklı nedenlerle başvurmuştu.
Ülkemizde de Bursa cezaevinde tutuklu bulunan Nazım Hikmet 1950 yılında açlık grevi yaparken 27 Mayıs darbesinin ardından Celal Bayar’da gözaltına alındığında bu durumu 3 günlük açlık grevi ile protesto etmişti. Yine idam edilmelerinden hemen önce Deniz Gezmiş’ler 12 günlük
bir açlık grevi başlatmışlardı.
Ölümler Çözüm Değil 1980 askeri darbesinden günümüze yapılan açlık grevleri ise işkencelerin sona ermesi, siyasi tutukluluk hakkının tanınması gibi taleplerle başlamışken F Tipi hapishanelerin uygulamaya konması ile en canalıcı
Sercan Kardoğan
dönemine ulaştı. Açlık grevinin ileri aşaması olan ölüm orucuna dönüştükten sonra bir çok kişinin ölümü ve “Hayata Dönüş” operasyonu kapsamında cezaevlerine düzenlenen opreasyonların vahşi sonuçları açlık grevinde ölümlerin çözüm olmadığını, çözümün ancak konuşarak ve uzlaşarak gelebileceğini ortaya koymuştu.
50 Gün Geride Bırakıldı “Anadilde eğitim ve savunma hakkı ile Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması” talebiyle başlayan bu seferki açlık grevi yaklaşık 50 günü geride bıraktı. Kürt hareketinden bir çok kişinin başlattığı açlık grevine ise hükümet kayıtsız kalmaya devam ediyor. Hükümet sessizliğini korurken açlık grevine ülke içinden ve dışından destekler gelmeye devam ediyor. Cezaevi dışında destek olmak için süreli açlık grevleri yapılırken, Uluslararası Af Örgütü açlık grevindekilere uygulanan kötü muamleye dair bir açıklama yaparak hükümetin tutumunu eleştirdi. Yapılan açıklamada “Açlık grevleri barışçıl bir pro-
testo şeklidir ve Türkiye yetkililerinin, bu yöntemle protesto etme hakkı dahil olmak üzere, mahkûmların ifade özgürlüğü hakkına saygı duyma yükümlülüğü bulunmaktadır.” dedi.
Henüz Sonuç Çıkmadı Açlık grevindekilere verilmesi gerekli vitaminlerin verilmemesi, açlık grevine katılan mahkumların hücre hapsine konularak kötü muamele gördüğü şeklinde yapılan haberler ile harekete geçen Adalet Bakanlığı bunları yalanlarken çözüme dair somut adım atılmaması sürecin tıkanmasındaki ana etken olmaya devam ediyor. BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş Adalet Bakanı’nın yapacağı her türlü çözüm önerisini tartışmaya hazır olduklarını söylerken açlık grevlerinin ölüm oruçlarına dönüşmeden bitmesi için gerekli adımların atılması gerektiğini söyledi. Özellikle görüşmeler sonucu hükümet kanadından edinilen “geçmişte olduğu gibi müdahale edebiliriz” izlenimleri ise endişe yaratmaya devam ediyor.
Gün Çağ Aydın
PRiZMA
Erdoğan’dan İnciler Cumhuriyet’in kuruluş yıl dönümünü, yasaklamalara rağmen binlerce insan eski TBMM önünde toplanarak kutlamak istedi. AKP hükümeti ise bu kutlamayı günlerce öncesinden yasaklamıştı. Tahmin edilen oldu ve kutlamalara katılan insanlara tazyikli su ve biber gazı ile saldırı gerçekleşti. Bu saldırının basında ayrıntılı bir şekilde yer bulması ve binlerce insanın kararlılığıyla birlikte barikatlar kalktı ve kutlama yapıldı. Bunca sert görüntünün ardından Erdoğan, böbürlene böbürlene barikatların kaldırılması talimatını kendisinin vermediğini ifade etti. Polis hata yaptı dedi ve sertliği yetersiz buldu. Bu ne kibir! Bu ne nefret! Biz yasakçılığın bu kadarına pes derken başbakan incilerine devam etti. 11 yaralı polisin olduğunu vurguladı. Yaralı polisler görülmüyor bir tek biber gazı ve su görülüyor dedi başbakan. Eee başbakan “gülü seven dikenine katlanır”. Sen yasakta sınır tanımayacaksın, insanlara su sıkacaksın, biber gazı atacaksın sonra da polislerin yaralanması en önemli konu haline gelecek. Yine mi mazlum sensin! Cumhuriyet kutlamaları bile bu hükümet tarafından illegal olarak yaftalandı. Pek tabi ki; Cumhuriyet kutlamalarının da en nizamisini AKP yapar dersen insanlar da buna tepki gösterir. Hele ki onlara da yasak koyarsan elbette yaptığın saldırı konuşulur. Hüseyin Çelik’de polisin sağduyulu davrandığını ve kimsenin burnunun kanamadığını söyledi. Ancak basına yansıyan görüntülerde polisin zulmüne uğrayan yüzlerce insan apaçık görülüyor. Bizim polisin heryerinden sağduyu saçılıyor. Polisin sağduyusu siyah postallarının altındadır ve bu sağduyu 44 numaradır. Saldırmadığınız bir tek cumhuriyeti kutlamak isteyenler kalmıştı, sonunda bunu da yaptınız. Erdoğan resmi kutlamaları “Mevlevi Dergahı” gibi ele alıyor ve herkesi oraya davet ediyor. Madem kutlama yapacaklardı bizim yanımıza gelselerdi diye ifade ediyor başbakan. Yahu buna ne demek lazım. İnsan kendini herkesin efendisi olarak gördü mü böyle pervasızlaşabiliyor demek ki. Yakında “resmi” 1 Mayıs kutlaması yaparlar bizleri de oraya çağırırlar. Devrimcileri resmi 1 Mayıslara, Kürtleri de “Nevruz” kutlamalarına çağırırlar. Ne de olsa yapsa yapsa en iyisini AKP yapar. Çünkü AKP’nin yaptığı meşru diğerleri marjinaldir. İnsanlar, 1 Mayıs’ta devrimcilere saldırılmasına alışıktı, hak arayan öğrencilerin yerlerde sürüklenmesine alışıktı ve bir çok eylemde devrimcilerin marjinal diye yaftalanmasına alışıktı. Keser döndü sap döndü şimdi sıra geldi Cumhuriyet’i kutlayanlara. AKP bu tip yasaklamalarla memleketi ortaçağ seviyesine çekmeye çalışıyor. Bu yasaklamalar etap etap devam edecek. AKP bu yaptıklarının hayattaki en makul şeyler olduğunu düşüne dursun. Hatta kendinden farklı düşünenlerin neden yanlarına gelmediğine şaşırsın. Bu halkın tokadı ağırdır çünkü eklem yerleri nasırlıdır. Osmanlı İmparatorluğu nice padişahlar gördü. Biri geldi ötekisi gitti. Yine buna dönülecek sanmayın. Bu memlekette barikat aşmayı iyi bilen sosyalistler de var. guncagaydin@hotmail.com
TOKİ davaları rekor düzeyde
CHP Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un verdiği soru önergesini yanıtlayan Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, TOKİ projelerinde; konutların geç teslim edilmesi veya buna bağlı bazı sebepler ile alıcılar tarafından açılan 21 bin 127 adet tazminat davası olduğunu ifade etti. TOKİ bu skandalları dolayısıyla hak sahiplerine tam 109 milyon 195 bin TL ödemek zorunda kaldı. Bayraktar, konut teslimlerindeki gecikmelerden dolayı hak sahiplerine 15 Ekim 2012 tarihi itibarıyla ödenen tutarın 109 milyon 195 bin 492,73 TL olduğunu bildirdi. YARIN GÜNCEL
İş hukukunda ibra HAKLARIMIZI BİLELİM Av. Gökçesu Özgül
İş Hukuku anlamında İbraname; işçinin işten ayrılırken ücret,fazla çalışma ,yıllık ücretli izin alacağı ,ihbar ve kıdem tazminatı vb gibi alacaklarını aldığına ,başka bir alacağının kalmadığına ilişkin olarak imzalayarak işverene verdiği belgedir. İbraname düzenlenirken dikkat edilmesi gereken bir takım noktalar vardır.
İbraname kural olarak hizmet sözleşmesinin sona ererken düzenlenir. Hizmet sözleşmesinin sona ermesinden önce düzenlenen ibranamenin geçerliliği yoktur. Yargıtay’a göre iş akdinin sona ermesinden önce düzenlenen ibranameler geçersizdir. Başka bir deyişle, işçinin işe girerken veya işin devamı sırasında imzaladığı ibranamelerin hukuki değeri yoktur.İş sözleşmesi devam ederken herhangi bir kayıt içeren ibraname alınamaz. Böyle bir ibraname ile işverene yöneltilecek talepler ve dava hakkı ortadan kalkmış olmaz. Reşit olmayan bir işçi tarafından imzalanan ibraname bu kimseyi bağlamaz. Ancak alınan bedel için mak-
buz niteliği taşır. İbranamenin tereddütten uzak ve çok açık bir şekilde düzenlenmesi gerekir. İbra edilen alacakların niteliklerinin ve miktarlarının mutlaka ayrı olarak hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ibranamede gösterilmesi gerekir. İbranamede alacaklarının nelerden ve ne miktardan ibaret olduğu açıkça belirtilmemişse bu durumda bu belge sadece içerdiği miktar itibarıyla bir makbuz olarak kabul edilecektir. Bu durumda ibranameden bahsetmek söz konusu değildir. Ayrıca işçinin işverenden olan gerçek alacağı ile ibranamede belirtilen miktar arasında belirgin oransızlık söz konusu ise bu durumda bu belge ib-
raname olarak değil yalnızca ödenen miktara ilişkin makbuzdur. Yine henüz doğmamış haktan ibra alınması söz konusu olamaz.Tıpkı bunun gibi bir hakkın hiç olmadığının ileri sürüldüğü ama aynı zamanda o hakka ait alacağın ödendiğini gösteren ibraname hükümsüzdür. İşveren hem işçinin kıdem tazminatına hak kazanmadığını ileri sürüyor hem de kıdem tazminatının ödendiğine dair ibraname ibraz ediyorsa bu ibraname geçersizdir. İbranamenin hükümsüzlüğüne sebep olan bir başka durum da onun özgür iradeyle değil de aldanma, korkutma halleri içinde düzenlenmiş olmasıdır.İşçilerin
sıklıkla karşılaştığı bir sorun da, İşverenin işçinin hakkını aramayacağı kanaatiyle işten ayrılırken tüm haklarını aldığına ilişkin bir ibraname imzalaması şartını haklarının bir bölümünü ödeyeceğini aksi halde kendisine hiçbir hakkını ödemeyeceğini işçiyi ibraname imzalamaya zorlaması durumudur ki bu hal de korkutma sayılır. Hükümsüzlük tanıkla ispat edilebileceği gibi işyerinin ticari kayıtlarına vb geçip geçmediğinin araştırılması da talep edilebilir. İşçi aldatmayı ,hileyi öğrendiği ya da baskı altında kaldığı tarihten itibaren irade bozukluğu nedeniyle ibranamenin hükümsüzlüğünü ileri sürebilir.
Bir milletvekilinin itibar kaygısı Hatay’da Haziran ayında milletvekili oğlunun polisleri sıraya dizdirdiği teşhis skandalıyla ilgili adli soruşturmada 3 polisle birlikte vekil oğlu ve arkadaşına toplam 21.5 yıla kadar hapis istendi. İddianamede, olaya adı karışan Türkoğlu’nun polis memuru Alper Atilla‘ya yönelik, “Gözlerime iyi bak, sen benim kim olduğumu biliyor musun? Beni iyi tanı, seni sürdüreceğim” ifadesine de yer verildi. Milletvekili oğlunun kameralara da kaydı geçen açık tehditlerine rağmen hapis istemine, baba AKP Hatay Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu’ndan tepki geldi. Milletvekili Bayram Türkoğlu, durumu çok anormal, abartılı ve can sıkan bir durum olarak nitelerken, ailesinin düşeceği durumu kimin telafi edeceğini sordu.YARIN GÜNCEL
07 EKONOMI
30 Ekim 2012
Ekonomide neler oluyor? Piyasadaki kağıt para miktarını gösteren emisyon hacmi dün, önceki güne göre 3 milyar 62 milyon 254 bin lira artarak, 70 milyar 444 milyon 458,85 bin liraya yükseldi. Standard & Poor’s, Fransız bankası BNP Paribas’ın kredi notunu indirdi, 10 Fransız bankasının görünümünü negatife çekti. Dört yıl önce yüzde 0.78 ile en düşük rakamı gören konut kredisi faizlerinde ağustos ayından itibaren başlayan yeni düşüş eğiliminin önümüzdeki dönemlerde de devam etmesi bekleniyor. Dördüncü çeyrek net karı beklentilerin altında kalan Apple’ın, 2013 mali yılına ilişkin öngörüleri de memnun etmedi.
Sol Köşe
Sevgi Evgin Göyçe yaşatılıyor
Avrupa ekonomisi krizden çıkamıyor
Krizin vurduğu Avrupa’da işsizlik rakamları 25 milyona çıkarken, genç işsizlik tam 14 milyona ulaştı. İstihdam için yeni yatırımlar gerekirken üretim devleri birer birer fabrikalarını kapatıyor. Avrupa Birliği’nin güvencesi Almanya dahi kendi telaşına düşmüşken, ekonomide bir toparlanma beklenmiyor. Avrupa ekonomisinde çanlar şimdi büyük şirketler için çalıyor. Avrupa işsizlik oranları
İstanbul alper alemdar
Avrupa Birliği ülkelerine sosyal politikalar konusunda rehberlik eden “Eurofound” adlı kuruluşun son raporunda gösterilen veriler, Avrupa’nın ne kadar vahim bir durumda olduğunu gösterir cinsten. Eurofound’un verilerine göre 27 üye ülkede bugün toplam 14 milyon işsiz ve eğitim ya da staj aşamasında olmayan genç var. “Neets” adı verilen bu ölçüte göre söz konusu gençlerin AB’ye yıllık maliyeti tam 153 milyar Euro’ya, yani AB gayrisafi yurtiçi hasılasının yüzde 1,2’sine ulaşıyor. İşsiz rakamının AB’nin nüfusuna oranın %15,4’nü oluşturması, Ortadoğu ve Arap Dünyası’ndaki ayaklanmanın aynı şiddette Avrupa’da da yaşanacağı yöndeki beklentileri de doruk noktasına ulaştırmış durumda.
Kemer Sıktıkça İşsizlik Patlıyor Avrupa’da halkların ortak görüşü; krizin daha da derinleşmesinin esas nedenlerinden birisinin Avrupa Merkez Bankası odaklı kemer sıkma politikaları. Ekonomik olarak git gide daralan ÖDP’nin kurduğu Sevgi Evgin Göyçe Kültürevi’nin açılışı Pazar günü gerçekleştirildi. Açılışı EHP İstanbul İl Başkanı İlke Acar ve Cemil Kırbayır Kültürevi Derneği üyesi İbrahim Keskin ziyaret etti. Mücadele ettiği kanser hastalığına 14 Mayıs 2012’de yenik düşen Göyçe, hayatı boyunca mücadeleden hiç kopmadı. KESK Genel Meclisi ve ÖDP Parti Meclisi üyesiydi ve Esenyurt Fevzi Danış İlköğretim Okulu’nda öğretmenlik yapıyordu. 3 Aralık 1959 Ardahan doğumlu olan Sevgi Evgin Göyçe, Erzurum Atatürk Üniversitesi Eğitim Fakültesi ve Ankara Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesinde eğitim gördü. Öğrencilik yıllarından itibaren Dev-Genç ve Devrimci Yol saflarında antifaşist mücadelede yer aldı. 1979 yılında Kars’ta gözaltına alındı, işkence gördü. 6 ay tutuklu kaldı. 12 Eylül döneminde cuntaya karşı direnişe katıldı, Artvin’de yakalandı. Ağır işkencelerden geçti, Artvin Devrimci Yol davasında yargılandı. Üç yıl kaldığı Erzurum Askeri Cezaevinden çıktıktan sonra, öğretmen olarak ataması yapılmadığından İstanbul’da fabrika işçiliği yaptı. YARIN ekonomi
ESP’lilere polis saldırısı
Cezaevlerindeki açlık grevlerine destek vermek için AKP önüne pankart asmak isteyen ESP üyeleri ve destek veren 2 kişi gözaltına alındı. PKK ve PAJK’lı tutukluların cezaevlerinde sürdürdüğü açlık grevine destek vermek için AKP önüne pankart asmak isteyen ESP üyelerine polis saldırdı. AKP Konak ilçe binası önüne “Yaşasın zindan direnişimiz” yazılı pankat asmak isteyen ESP üyeleri Yunus Satılmış, Sercan Üstündaş ve Süleyman Göksel Yerdut polis tarafından tartaklanarak gözaltına alındı. Ayrıca, ESP’lilere destek veren Hüseyin Kaya ve Hüseyin Cem Savran’ın da gözaltına alındığı bildirildi. YARIN ekonomi
4 Kasım’da kadın buluşması
Halkevci Kadınlar, kürtaj yasağına, şiddete, kadın düşmalığına karşı 4 Kasım’da gerçekleştirecekleri foruma çağrı yaptı Kadın düşmanlığına karşı sessiz kalmayıp, yaz başında getirilmeye çalışılan kürtaj yasasına karşı meydanları dolduran kadınlar sözünü söylemek için forumda buluşuyor. Şiddetin, tacizin, tecavüzün gün geçtikçe arttığı, kadınların yaşam haklarının yok sayıldığı AKP iktidarı dönemi kadınların direnişine tanıklık ediyor. Halkevci Kadınlar, “Gelin hep birlikte bu direnişi büyütelim, sözümüzü, yolumuzu birlikte çizelim” diyor. Kürtaj yasağına, şiddete, kadın düşmanlığına karşı, Halkevci Kadınların çağrısıyla kadınlar 4 Kasım’da düzenlenecek forumda buluşuyor. Handan Koç, Berrin Yaşot, Selime Büyükgöze, Ayşe Panuş ve mahallelerden kadınların katılımıyla, gerçekleşecek forum yaratıcı drama ve müzik dinletisi ile sürecek. Forum, İstanbul Barosu Orhan Apaydın Salonu’nda saat 13.30’da başlayacak. YARIN ekonomi
verdi. Ford’un bu kararından sonra Avrupa’da 6 bin 200 kişi işinden olacak. Avrupa’daki krizi bahane ederek, 25,1 Yunanistan % üretimi daha ucuz yerlere kaydırmayı hedefleyen Ford bu hamlesiyle 500 25,02 İspanya milyon dolar tasarruf etmeyi amaçlar% ken, işsiz kalacak insanlar için bunu yapmak zorundayız kusura bakmayın 14,8 İrlanda % açıklamasında bulundu. Son 17 senesinin en kötü dönemini 10,7 İtalya yaşayan Avrupa otomobil sektöründeki % % döküm sadece Ford ile sınırlı kalmıyor. Ford’un yanı sıra General Motors(GM) 10,2 Fransa % ve Fransız üretici Peugeot da bazı fabrikalarını kapatacağını duyurmuştu. Bu 6,8 Almanya da yaklaşık 8 bin insanın işinden mah% rum olması anlamına geliyor. 2000 yılında tüm dünyada otomobil üretimi0 5 10 15 20 25 30 nin %39,3’ne Avrupa Birliği ülkelerine sahipken, bu rakamın 2011’de %26,2’e düştüğünü görüyoruz. Son açıklanan krizdeki Avrupa ülkelerine uygulana ayakta tutamaz hale getiriyor. işsizlik ve özellikle genç işsizlik rakemer sıkma politikaları, krizi önlemek kamları üzerine bir de Avrupa Birliği yerine krizi derinleştirici bir rol oynu- Avrupa Otomotiv Sektörü Kâbus üretim istihdamının yaklaşık %10,2’ni yor. Yunanistan’da %55,4’e İspanya’da Görüyor oluşturan otomobil sektöründeki bu ise %52,9’a ulaşan genç işsizlik rakam- Otomotiv devlerinden Ford Belçika’da- gelişmeler ve beklentiler Avrupa’nın ları ve büyüme rakamlarındaki beklen- ki fabrikasını kapatacağı haberini ver- ekonomik yönden belini kolay kolay tinin aşağıya çekilmesi, bu hükümetleri dikten yalnız bir gün sonra İngiltere’de doğrultamayacağını gösteriyor. ekonomik yardım olmadan 1-2 ay dahi de iki fabrikasını kapatacağı haberini
Avrupa işsizlik oranları
İsviçre’de de bankacılar işsiz
19 milyon kadın işgücü değil Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) her ay açıkladığı “Hane whalkı İşgücü İstatistikleri”, en çok işsizlik verileriyle gündeme gelse de aslında Türkiye’deki çalışma hayatıyla ilgili birçok çarpıcı ayrıntıyı da ortaya koyuyor. Açıklanan oranlara göre 12 milyon kadın ev işi yaptığından işgücüne katılmıyor. Diğer taraftan ev işi yapan erkek sayısı ise 0. Temmuz 2012 dönemi verisine göre sayıları 26 milyon 937 bine çıkan “işgücüne dahil olmayan nüfus” geçtiğimiz yılın aynı döneminde 26 milyon 173 bin kişiydi. TÜİK’in son açıkladığı istatistikler Türkiye nüfusunu 73 milyon 638 bin kişi olarak tahmin ediyor. 15 yaş ve üstü 54 milyon 759 bin kişi esas alındığında işgücüne dahil olamayanların oranı 49,2 gibi çok yüksek bir düzeyde.
Kadınların payı yüzde 71,9 İşgücüne dahil olamayanların içinde öğrenciler, emekliler, engelliler, iş bulma ümidi olmayanlar, mevsimlik işçiler ve hepsinden daha da dikkat çekicisi ev işiyle uğraşanlar var. İşgücüne dahil olmayan kişilerin 7 milyon 572 bini erkek, 19 milyon 365 bini kadınlardan oluşuyor. Kadınların payı yüzde 71,9 gibi yüksek bir düzeyde. İşgücüne katılım yetersiz Kadınların işgücüne katılımı dünyada ortalama yüzde 50’liyi bulurken, bu oran Türkiye’de yıllık verilere göre henüz yüzde 28,8 düzeyinde. Erkeklerdeki katılım oranı ise yıllık verilere göre yüzde 71,9. Bu nedenle Türkiye, kadınlar açısından birçok geri kalmış ülkeden de kötü durumda. YARIN ekonomi
İsviçre’nin en büyük bankası UBS’nin 10 bine yakın çalışanını işten çıkaracağı belirtildi. Gelirlerindeki düşüş ve artan sermaye gereksinimi gerekçesiyle bankanın, çalışanlarının yüzde 16’sının işine son vereceği söyleniyor. Bankacılık tarihinin en büyük işten çıkarma operasyonu olacak kıyımın küresel çapta olması ve işten çıkarmaların ağırlıklı olarak yatırım bankacılığı birimlerinden olması bekleniyor. Financial Times’ın haberine göre, bankadan işten çıkarmalar ile ilgili detayları açıklamaların, üçüncü çeyrek finansal sonuçlarını açıklayacağı 30 Ekim’de yapılacağı belirtildi. Bankanın sabit getirili enstrümanlara dayalı işlemler yapan kısmının merkezi olmayan bir birim haline getirileceği ve yatırım bankacılığı tarafında ise sadece hisse senedi, döviz ve danışmanlık işlemlerini gerçekleştireceği bilgisi verildi.
Kriz İsviçre’yi de vurdu İşsizliğin en düşük olduğu ve kişi başına düşen gelirin en yüksek olduğu ülkelerden biri olan İsviçre’de dahi bankaların bu denli sarsılması krizin yavaşlamadan ilerleğini gösteriyor. Bir yıl içerisinde bu kadar işçinin bir anda işsiz kalması toplumun da güvenini bir hayli sarsmış gözüküyor. Geçtiğimiz yıl banka işgücünün yüzde 5’inin yani yaklaşık 3 bin 500 çalışanın işine son vermişti. Son olarak geçtiğimiz ay bankanın maliyetleri azaltma programının parçası olarak bilgi teknolojileri biriminden yaklaşık 2 bin kişiyi işten çıkaracağı bilgisi geldi. Bankanın 60 bin üzerinde çalışanı bulunuyor. YARIN ekonomi
Borcu borçla kapatıyoruz Hükümet hala daha krizin vurmadığını söyleyedursun, kredi kartı borcundan icralık olanların sayısı 2,3 milyonu buldu. Vatandaş elinde para kalmadığından her ihtiyacını kredi kartına borçlanarak görürken küçük esnaf ise alışverişini karşılığı belli olmayan senetlerle gerçekleştiriyor. Konu hakkında açıklama yapan Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken özellikle dar gelirli yurttaşların borç içinde yaşadığını ve piyasalarda paranın dönmediğini kaydetti.
10 milyon insan borçtan müzdarip İnsanların maaşını aldığı gün özellikle kart borcuna ve banka kredisine yatırdığını belirten Pa-
landöken, açıklamasında şu görüşlere yer verdi: ‘’Vatandaş harcamalarda kredi kartına yüklenmiş durumda. Son bir haftada kredi kartı borcu 370 milyon lira, tüketici kredisi 1,5 milyar lira artarak vatandaşın bankalara olan toplam borcu 245 milyar liraya dayandı. Kartla harcamalarda yaşanan artış borcunu ödeyemeyen vatandaşımızın sayısını da artırdı. Kara listeye girenlerin sayısı 2012 yılının Ekim ayına kadar 600 bin ve toplamda 2,3 milyon vatandaşımızın da icra takibiyle karşı karşıyadır. Aileleri ile birlikte düşündüğümüzde etkilenen sayı 10 milyona dayanmaktadır. Bankaların elini taşın altına koymalarını bekliyoruz. Vatandaşı bu faiz ve masraf batağından çıkarmalılar.’’ YARIN ekonomi
08 EMEK
30 Ekim 2012
Al kalemi eline
e m e kç i l e rd e n
mektuplar
İş olsa taşeronda çalışılmaz Eskişehir’de emekçi zandım. bir ailenin çocuğu- En son ayrıldığım taşeron yum. Ailemiz kalabalık. fabrika, cam sanayi idi. Açık lise okuyarak okulumu Bant sistemi çalışıyorduk. bitirmeye çalışıyorum. Bö- Baktığında çok kolay, falümüm muhasebe.Bölü- kat pratik olman gerekiyor. müm üzerinden iş imkanla- Bant üstünde giden malları sağlayana kadar okuluma ra yetişmek öyle kolay bir iş devam edeceğim.Hem ken- değil. İş kazası ve sakatlandi ihtiyaçlarımı malarda dikkatsağlamak hem de sizliklerden kayeve yardımcı olnaklı oluyordu. mak için işçi olaUfak kazalar yarak çalışıyorum. şanıyordu. İşçiler Sigortalı, taşeen çok ellerini ya da parmaklarını ron bir fabrikaVELİ KIZILÇAY kesiyorlardı. Mada çalışıyorum. Çalıştığım bu işe aşları zamanında yeni girdim. Girdiğim fab- vermiyorlardı.5 gün ya da rikada sorun yaşamıyorum. 10 gün gecikmeli veriyorÇünkü daha öncesi daha da lardı. Patronlar, artık paraşartları kötü olan fabrika- yı bankada faizini işletmek larda çalıştım. Bu taşeron için mi bekletiyorlardı bifabrika kötülerin arasında lemiyorum. Bu yüzden biriyisi. Sabah 8 akşam 6, 12 çok işçi parasını zamanında saat çalışıyorum. Hafta so- alamadığı için işi bıraktı. nu okulum olduğun için Her giren en fazla 2 ya da ona imkan sağlıyorlar. İşe 3 ay çalışıp, işi bırakmak girmeden önce bu şekilde zorunda kaldı. Ailesi olan, anlaşarak girdim. Dinlen- ödemelerini zamanında mek için ayrı bir iznim yok. ödemeye çalışan kişiler iş Artık okulumdan arta ka- bırakmaya mecbur edililan zamanlarda dinlenmeye, yor. Tabi daha zor durumda dostlarımı ve arkadaşlarımı olanlar kalarak, bu şartlargörmeye çalışıyorum. Mesa- da çalışmaya devam ediilerimiz çok olmuyor. Ayda yor. Ayrıldığım bu taşeron bir gün olabiliyor. Başka de halen alacağım maaşım taşeronlar da esnek çalışma kaldı. Aylardır verilmesini saatleri diyerek; çok fazla bekliyorum. Sigorta fabrisaat çalıştırıyorlar. kada çalışan işçilerin yarısıAyrıca çalıştırdıkları na yapılıyordu. İlk girenler fazla saatin mesai ücretini aylarca sigortasız çalıştırılavermiyorlar. Daha önceki biliyordu. Çok fazla insan iş işlerden en çok ayrılmamın değiştiriyordu. sebebi; maaşlarımızı alamıTaşeronda çalışılmaz, yorduk. Garsonluk ve semt çalışılacak yerler değil. En pazarlarında pazarcılık da son çalışılacak yer. Ben sırf yaptım. Farklı fabrikalarda okuluma izin verdikleri bant şefliği, trans-palet ope- için katlanıyorum. Yoksa ratörlüğü, çember makinesi bir saniye durmam. Okulu gibi işlerde çalıştım. Yaşım bitirip, askerliği de yapana çok genç olmasına rağmen, kadar bu tür taşeronlar da okulumu bırakıp çalışmak çalışmak zorundayım. Başzorunda kalmamdan kay- ka iş yok çünkü. naklı çok iş deneyimi ka-
Sen de kendi hikayeni anlatmak istersen, al kalemi eline bilgi@yarinhaber.net
İşçi ölümlerine karşı ayaktalar
Arjantin’de yen işçi risk mevzuatının sadece sigorta şirketlerine hizmet ettiğini belirten işçiler, sokağa dökülerek eylem yaptı. Başkent Buenos Aires’teki Ulusal Kongre binasının önünde bir araya gelen binlerce işçi, Devlet Başkanı Cristina Fernandez tarafından kabul edilen yasayı protesto etti.
İş güvencesi kalkıyor
Hükümetin 2013’te hayata geçirmeyi planladığı “esnek çalışma modeli” ile son güvenceli kadro olan devlet memurluğu da tarihe karışıyor. 2013 Yatırım Programı kapsamında yapılması planlanan düzenlemelerle kamu emekçilerine de, birçok özel sektörde farklı statülerde hayata geçirilen, esnek çalışma koşulları uygulanacak. Çalışanlar yoksullukta eşitlenecek.
Yarın’a konuştular istanbul can çoksöyler
Kamuda işçi-memur ayrımı bitiyor gibi söylemlerle hayata geçirilmesi planlanan esnek çalışma modeliyle birlikte kamuda çalışan 2.5 milyon emekçiyi vuracak. Yıllarca KPSS sınavına çalışarak zor bela kazanılabilen kadrolar da artık güvence özelliğini böylece yitirmiş olacak. Bir sosyal devletin yapı taşları olan iş güvencesi, sosyal haklar gibi emekçilerin çalışma yaşamlarını güvence ve güvenlik altına alan uygulamalar yeni ekonomik planlamalar çerçevesinde kaldırılmak isteniyor. Neden tamamen ekonomik Bu yaptırımlar aslında sadece Türkiye’ye özgü değil. Aslında Yunanistan başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde de yapılmak istenen hak tırpanlamasının sadece bir örneği olan bu düzenlemelerin gerekçesi tamamen ekonomik. Hükümet yaptığı özelleştirmeler, bütçe daraltmaları, sosyal hakların paralı hale getirilmesi gibi uygulamalarla dahi düşüremediği bütçe giderlerini yeni dönemde iyiden iyiye azaltmaya çalışıyor. Ne düzenleme yaptıysa kamu harcamalarını azaltmak şu yana dursun devamlı surette arttıran AKP hükümeti bu işi toptan çözmek için bu tip köklü değişikliklerin peşine düşmüş durumda. Aslında kemer sıkıyoruz AKP hükümeti açıklamaları bu yönde
olmasa da aslında kemer sıkma politikalarını hayata geçirmekle meşgul. 2013’te hayata geçirilmesi planlanan bu esnekleştirme adımının çok daha azına karşı Yunanistan’da haftalarca süren grevler olmuş emekçiler bir dizi hak gaspını durdurmayı başarmıştı. Ancak Uluslararası Para Fonu (IMF), Avrupa Merkez Bankası (AMB) gibi kurumların dayatmalarına boyun eğen Yunan hükümeti halen dahi bu kısıtlamaları hayata geçirmeye çalışıyor. Türkiye’nin ise farkı kimse açıktan şu düzenlemeleri yap demezken hükümetin iyi bir şey yapıyormuşçasına bu uygulamaları yürürlüğe sokması. İşçiler de ‘tutmuştu’ Son on yıl içerisinde işçi hakları büyük bir hızla ortadan kaldırıldı. Esnek çalışma bir süredir işçilerin yaşam standartlarını düşürmüştü. Özellikle aynı periyod içerisinde birkaç katına çıkan taşeronluk uygulamaları güvence, güvenlik, örgütlenme gibi temel hakları neredeyse tamamıyla işçilerin hayatından çıkarttı. Bu ikili duruma imkan veren yasalar iş verenler tarafından tutulunca hızla yaygınlaştı. Artık taşeronluk işleri kolaylaştıran bir olmazsa olmaz gibi karşımızda duruyor. Ancak bu uygulama işçilerin hayatından çok önemli şeyleri götürüyor. Son 10 yılda 4 kat artmış İşçi ölümlerinin neredeyse tamamına yakınının taşeron altında çalışan işçiler-
HER GÜN 20 İŞÇİ ÖLÜYOR Devlet Başkanı’nın yılda binlerce işçiyi öldüren büyük şirketleri desteklediğini belirten işçiler, her gün 20 işçinin iş cinayetine kurban gittiğini ve bunların 16’sının meslek hastalığından kaynaklandığını kaydetti. YARIN EMEK
30 ekim 2012 Salı
editörler
SELÇUK KAYGISIZ
sayı: 56
deniz özçivit ELİF KARAN fikriye yılmaz hazal Uzer MELİKE ÇINAR SERKAN ATAK PEYMAN AZADİ onur toper RIFAT ÇAPAR arınç kılıç
tasarım
ayçe yılmaz Berna görgülü çağdaş sinan dağ Gürkan köse EZGİ CEREN AĞTAŞ rasim araz
dağıtım
osman erdem
6 aylık abonelik: 25 tl sanem deniz kurAl adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: tr28 0001 0006 15577226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88
imtiyaz sahibi
fadik temizyürek
sorumlu yazı işleri müdürü
emre öztürk
Yönetim adresi
basıldığı yer
rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010 abonelik için tel: 0 507 516 85 35 yaringazetesi@yarinhaber.net
kesk genel başkanı lami özgen: Bizim esnek üretim sistemi dediğimiz, başta sanayi sektörünlami özgen de uygulanıyordu. Şimdi başka alanlarda da uygulanmak isteniyor. Her ne kadar sanayi alanında işin verimliliğini geliştirmeye yönelik bir gerekçe olsa dahi işin özünün öyle olmadığını düşünüyoruz. Bu esnek çalışma adı altında başta kamu çalışanlarının iş güvencesi olmak suretiyle, yani emeklerinin karşılığı olan ücretlerinin düşürülmesi ve daha sonrasında iş akitlerinin tek taraflı olarak bozulmasına ve ortadan kaldırılmasına yönelik olarak koyulmuş bir programdır. Bu İMF’nin programına göre hazırlanmış bir stratejidir. Böylece hükümet çalışma yaşamını ve çalışma koşullarını tek taraflı olarak yeniden düzenliyor. Bunu da tamamen işverenin lehine göre düzenliyor.
de yaşandığı biliniyor. Denetimin ortadan kalkıp patrona istediğini yapabilme hakkı tanıyan bu uygulama yıllardır hükümet tarafından da destekleniyor, hatta kamu kurumlarında bir hayli yaygın olarak da kullanılıyor. Örgütlenme hakkı tanınmadığından haklarını da savunması engellenen işçiler yeri geliyor maaşlarını alamıyor ya da aylarca sonra alabiliyorlar. Senelerce çalışsalar da 11 aylık sözleşmelere tabi olduklarından kıdem tazminatları
işlemiyor, her hangi bir hak arayışları işten koşulsuz atılmalarıyla sonuçlanıyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in verilen bir soru önergesine cevaben verdiği veriler bu gerçekler göz önünde tutulduğunda hiç de şaşırtıcı değil. Taşeronda çalışan işçi sayısı son on yılda 4 kat arttığı görülüyor. Yani AKP hükümeti döneminde teşvik edilen taşeronluk son sürat uygulanıyor ve bu model işçileri hayatlarından dahi edebiliyor.
Cumhurbaşkanı’na uluslararası mektup
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör
disk genel başkanı erol ekici: 12 Eylül darbesiyle hayata geçirilen 24 Ocak kararları bugünerol ekici kü yaşanan taşeronlaştırma, özelleştirme gibi şeyleri yarattı. Bunlar kamu eliyle yaratılan bütün hizmetlerin piyasalaştırılmasına yönelik adımlardır. Özelleştirmeler hükümetler için, satılan Sümerbank, Tekel gibi kurumları düşünürsek, sadece arsaları bile, müthiş birer rant kapısıydı. Şimdi bu tükendi ve hükümet artık tutunacak dalı kalmadığı için bu tip uygulamalara başvuruyor. 2013’te hayata geçirilmek istenen bu program devlet memurlarının artık memur olmaktan çıkartmaya yöneliktir. İşçilere özel sektörde uygulamaya çalışıldığı tipteki esnekleştirmeleri sanki güzel bir şey gibi sunuyorlar. İşe gelmeye gerek yok evde yapılabilecek işler de var deyip allayıp pullayıp sunmaya çalışıyorlar.
Atılan işçiler bayramda eylemde Özlük haklarının düzeltilmesini istedikleri için işten atılan Darkmen Tekstil işçileri, Dark ailesine ait binanın önünde eylem yaptı. Mesai saatlerinde usulsüzlük yapıldığı ve resmi tatillerde kendilerine izin verilmemesi üzerine 30 Ağustos’ta iş bırakma eylemi yapan ve 31 Ağustos’ta işten atılan Darkmen Tekstil işçileri, bayramın ilk günü Dark ailesine ait apartmanın önünde basın açıklaması yaptı. “Mehmet Dark-Mustafa Dark-Sibgetullah Dark çaldığınız haklarımızı istiyo-
ruz” pankartı açan işçiler, eşleri ve çocukları ile birlikte, “Direne direne kazanacağız” sloganları attı. BAYRAMIN İLK GÜNÜ PATRONUN EVİNİN ÖNÜNDE İşçiler yaptıkları açıklamada, Darkmen patronlarının kendilerini yıldıramayacağını ve haklarını her zaman arayacaklarını dile getirdi. İşçiler, Darkmen patronlarının Kurban Bayramı’nda kestiği kurbanın parasını, kendilerinin hak ettiği paralardan kestiğini belirttiler. YARIN EMEK
12 uluslararası sendikal örgütün üye olduğu Küresel Sendikalar Konseyi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e bir mektup göndererek, Sendikalar ve Toplu İş İlişkileri Yasası’nı veto etmesini istedi. İnşaat ve Ağaç İşçileri Enternayonali (BWI), Eğitim Enternasyonali (EI), Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ), Uluslararası Taşımacılık Federasyonu
(ITF) ve Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC)’nun da içinde olduğu Küresel Sendikalar Konseyi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e Sendikalar ve Toplu İş İlişkileri Yasası’yla ilgili mektup gönderdi. Yasanın işçilerin örgütlenmesinin önüne yeni engeller çıkarttığını belirten konsey, barajlara dikkat çekti, “Bu sadece ILO’nun temel sözleşmelerinin değil, ama aynı zamanda Avrupa Sosyal Şartı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve küresel insan hakları prensipleri ve standartlarının açıkça ihlal edilmesidir” dedi. “Türkiye kesinlikle yeni bir sendikalar yasasına ihtiyaç duyuyor ancak böyle bir yasaya değil” diyen Küresel Sendikalar Konseyi, mektubunda şu ifadelere yer verdi: “Türkiye hükümetleri anti-demokratik sendika yasaları nedeniyle ILO tarafından defalarca eleştirildi. Ancak bu yasa Türkiyeli işçilerin mevcut problemlerini çözmekten çok uzak.” YARIN EMEK
09GUNCEL
30 Ekim 2012
Kadına koruma değil evliliğe hakem geliyor
Haber Turu
İstanbullunun metrobüs isyanı
İki genç kadın, iki boşanma isteği, iki ölüm. İki acılı aile, intihar ettiği söylenen kızlarının ölümü nedeniyle damatlarından şikayetçi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ise kadınların öldürülmesini engellemek değil, evlikleri kurtarmak derdinde. Fatma Şahin, artan boşanma oranları karşısında, çiftlerin aile birliklerini korumayı hedeflediklerini açıkladı.
Tecavüzcüsüyle evlenmişti: K. U. 15 yaşında, Adana’da tecavüzcüsüyle evlendirildi. Gördüğü şiddetten kaynaklı 2 aylık bebeğini düşürünce bunalıma girip intihar ettiği iddia ediliyor. Baba E.U. kızının resmi nikahı olmadığı eşi tarafından öldürülmüş olabileceğini iddia ederek Cumhuriyet Savcılığı’na şikâyette bulundu.
Geri dönmek istemişti
YARIN GÜNCEL ELIF KARAN
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, kadın örgütlerinin basıncıyla uygulamaya koyduğu kadını şiddetten koruyacak tedbirler üzerinde çalışmayı bir kenara bıraktı, aile birliğini korumaya yöneldi. Ancak korumak istediği aile, kadınların içinde öldürüldükleri, şiddet gördükleri aileden başkası değil. Sadece Bakanlığın, artan boşanma oranlarını düşürmek için uygulamaya koyacağı ombudsmanlık sistemi anlattığı haftada iki kadın boşanamadığı için öldü. Son iki yılda meydana gelen kadın cinayetlerinde, kadınların yüzde 70’i boşanmak ya da ayrılmak istediği için gerçekleşti. Ancak Aile ve Sosyal Poli-
tikalar Bakanlığı, adeta boşanmak istediği için karılarını öldürülen erkeklerin yanında yer alarak, boşanma oranlarını düşürme peşinde. Bakanlık bu yıl 120 bin çiftin boşandığını belirtti. Şahin: “Biz diyoruz ki boşanmak için başvuran ailelere bir terapi yapalım, bir ombudsmanlık hizmeti verelim. İlla boşanacaklarsa, aile devam etmeyecekse de boşanmanın sağlıklı gitmesini, psikolojik olarak daha az yıpranmalarını sağlamak için bir çalışma başlattık” dedi.
YÜZDE 39 ILK BEŞ YILDA BOŞANIYOR Boşanmaların yüzde 39’unun ilk beş yılda gerçekleştiğine dikkat çeken Şahin, şunları söyledi: “Yani ilk 5 yılı geçirdikten sonra çiftler birbirine uyumlu oluyor. O yüzden ilk 5 yılda biz bu süreci
sağlıklı bir şekilde yönetebilirsek, aile içi iletişimi artırabilirsek, birbirlerini daha iyi anlamalarını sağlarsak inşallah bunu azaltacağız” diye konuştu. Türkiye’deki boşana sisteminin hızından da şikâyet eden Şahin, bir yandan da boşanma oranlarının ekonomik kriz dönemlerinde arttığına dikkat çekti. Ombudsmanlık sistemini Burdur’da denediklerini de belirten Şahin, 25 çiftten 6’sının boşanmaktan vazgeçtiğini bunun büyük bir kazanım olduğunu belirtti. Aynı zanda evlilik öncesi ve evlilik sonrası eğitimle de sağlıklı, şiddetsiz, karşılıklı anlaşarak çocukları yıpratmadan, yakın çevreyi üzmeden, yormadan boşanmaları gerçekleştirmek istediklerini belirtti.
Adana’da trenin altında can veren Zeynep Akyol 16 yaşında Mehmet Güven ile evlendi. 2 aylık evliliğinde gördüğü şiddete dayanamayınca evine dönmek istedi; annesi ‘Eşinle küs gelme’ dedi. Ancak gördüğü şiddete dayanamadı, eve dönmek istedi, annesi eşinle küs gelme dedi. Zeynep’in ailesi Mehmet Güven Arslan’dan şikâyetçi.
KADINLAR KORUNMADAN AILE BIRLIĞI SAĞLANAMAZ Bakanlığın bu yaklaşımı, AKP hükümetinin erkek egemen politikalarının devamı. Kadının toplum içerisindeki statüsünün güçlendirilmesi, şiddetten korunması ve başta iş olanakları olmak üzere pek çok konuda pozitif ayrımcılık yapılması gerekirken, Şahin, “evli ve üç çocuklu olun, sonra ne olursanız olun” diyor. Boşanma istatistiklerini hesaplamadaki ivedikliğini, kadına yönelik şiddet rakamlarında göstermemesi bile Bakanlığın bakış açısını gözler önüne sermeye yetiyor.
Bayramda kadınlar öldü
Tacize dur demek suç
Yolda yürürken bir aracın içinden laf atılan ve küfür edilen üniversite öğrencisi genç kadın, şikâyetçi olduğuna olacağına pişman edildi. Yargı, tacizciye hakaret ettiği gerekçesiyle genç kadına da aynı cezayı verdi. Eskişehir’de, Anadolu Üniversitesi Eczacılık Bölümü öğrencisi E. B. Dersten çıkıp evine giderken, ara yolda, kornaya basıp, öpücük atarak ve sözle taciz edildi. E. B’nin aracın plakasını aldığı fark etmeleri üzerine geri geri sürerek genç kadının olduğu yere de gelmek isteyen tacizciler trafik nedeniyle yaklaşamadı. Aracı üzerine sürerek korkutmak istedikleri E. B. ise hemen arkadaşlarını arayarak onu almalarını istedi. Ardından savcılığa giden genç kadın suç duyurusunda bulundu.
KIRMIZI IŞIKTA KARŞIYA GEÇMIŞ Tacizci Ümit Nam, kırmıza şıkta geçtiği için kornaya bastığını, tacizde bulunmadığını aksine kendisinin hakaret uğradığını iddia etti. Ayrıca ilk ifadesinde yalnız olduğu söylemesine rağmen, ifadesini değiştirerek Serkan
Çobanoğlu’nun da kendisiyle birlikte olduğunu söyledi. Taciz mağduru kadın hakkında da hakaret davası açıldı. Nam cinsel tacizden bin 500 lira para cezasına çarptırılırken, E. B’de hakaret suçundan 1.500 lira para cezasına çarptırıldı.
TACIZCILERI ŞIKÂYET ETMEYIN Mahkeme kararı, zaten uğradıkları tacizleri, saldırıları bildirmekte güçlük çeken kadınların önünü bir kez daha kapattı. Tacizciye karşı bir kadının kendini koruması ve tacizciye haddini bildirmesi Türk Ceza Kanunu’na göre suç olarak değerlendirildi. Kadın cinayetlerinden yargılanan katillere pek çok cezai indirim uygulayan yargı, bu seferde tacizcisine “hakaret ettiği” gerekçesiyle kadını suçlayarak yine erkelerin yanında olduğunu gösterdi. Peki, bu durumda kadınlar ne yapmalı? Tacize uğramamak için sokağa mı çıkmamalı? Ya da evinden bakkala ekmek almaya bile giderken yanında bir korumamı taşımalı? YARIN GÜNCEL
Osmaniye’nin Kadirli İlçesi’nde annesine bayram ziyaretine gitmek isteyen 17 yaşındaki Beyza Ziyan, 52 günlük eşi Babacan G. tarafından tabancayla öldürüldü. Genç kızın cesedini annesi bayramın birinci günü evde buldu. Bayramın birinci günü kızının bayramlaşmak için yanına gelmemesi üzerine meraklanan anne Sultan Ziyan, telefonla da kızına ulaşamayınca Küçükateş Mahallesi’ndeki kızının evine gitti. Polisin çağırdığı çilingir tarafından kapı açıldığında anne Sultan Ziyan ve polisler, Beyza Ziyan’ın cesediyle karşılaştı. Babacan G.’nin eşini aralarında çıkan tartışma sırasında öldürdüğünü polisteki sorgusunda itiraf ettiği belirtildi.
BÜŞRA’YA ATEŞ ETTI, BEYZAGÜL ÖLDÜ Aynı ilçede, ayrıldığı kız arkadaşı Büşra T.’nin evine girmek isteyen Barış S, ailesiyle bayram ziyaretine gelen 8 yaşındaki kız çocuğunun ölümüne neden oldu. Genç kızın babası Kadir T.’nin eve girmeye çalışırken engel olduğu Barış S, tüfekle eve rastgele 5 el ateş etti. Bu sırada tüfekten çıkan saçmalar, ailesiyle bayramlaşmaya gelen ve Büşra T.’nin halasının kızı olduğu belirtilen Beyzagül Çullu’nun kafasına, yüzüne ve göğsüne isabet etti. Beyzagül kurtarılamadı. YARIN GÜNCEL
Bayramın ikinci gününde, arıza nedeniyle; durağa geç gelen metrobüsler Avcılar durağındaki yolcuların metrobüs yolunu kesmesine neden oldu. Saat 23.30 sıralarında Avcılar-Beylükdüzü seferini yapacak olan metrobüsün arızalanmasından dolayı seferler aksadı. Bu sırada Zincirlikuyu’dan gelen metrobüslerden inen yolcuların da eklenmesiyle durakta bekleyen sayısı arttı. Yaklaşık 20 dakika bekleyen vatandaşlar duruma öfkelendi. Yolcular Avcılar durağına giriş yapmak üzere olan Zincirlikuyu-Avcılar seferini gerçekleştiren bir metrobüsün yolunu kesti. Yolcular şoförden kendilerini Beylikdüzü’ne götürmesini istedi. Ancak şoför bu talebe olumsuz yanıt verince yolcular daha da sinirlendi. Devreye hat görevlileri girdi. Durumu hat görevlilerine aktaran yolcuların talebi üzerine Avcılar-Zincirlikuyu seferine hazırlanan bir metrobüsün kapıları açılarak yolcular içeri alındı. YARIN GÜNCEL
Trafik mevzuatında anlaşılamadı
Trafik Sempozyumu’nda mevzuatta boşluk olduğu tartışıldı. Bir kanat, Trafik Kanunu’nda değişiklik yapılarak, alkollü sürücünün makul bir mazeret göstermeden polise örnek vermeyi reddetmesinin suç olarak düzenlenmesi, 5 yıl süreyle ehliyetin geri alınması, 6 aydan az olmamak üzere hapis ve idari para cezasıyla cezalandırılması istedi. Diğer kanat ise, uygulamanın AİHM ile çeliştiği ifade ederek: “Kişinin iradesine aykırı yapılan kan veya tükürük örneği alma, alkol, DNA testleri kişinin özel hayatına müdahale teşkil ettiği” kararıyla çelişmektedir denildi. Anlaşmaya varılabilen tek konu, alkol kullanım limitin düşürülmesi oldu. YARIN GÜNCEL
Saatler son kez geriye alındı
28 Ekimde son kez geriye alınana saatler, Mart ayında tekrar yaz saati uygulaması gereği son kez ileriye alınarak sabitlenecek. Böylece sadece Avrupa Birliği’ne uyum için getirilen saatlerin ileri geri alınması uygulaması tarihe karışıyor. Resmi Gazete’de yayınlanan karara göre saatlerin 25 Mart 2012 Pazar günü saat 03.00’ten itibaren bir saat ileri alınması, 28 Ekim 2012 Pazar günü saat 04.00’ten itibaren bir saat geri alınmasına karar verdi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ise değişikliğin son saat değişimi olması için harekete geçti. Planlara göre Bakanlar Kurulu’na gönderilecek yeni kanun tasarısı ile Ekim ayında son kez kış saatine geçilmiş olacak. Mart 2013 itibariyle de Türkiye, artık tamamen ileri saat uygulaması kapsamında 45. derece boylamdaki Iğdır saatini esas alacak. Yani Mart 2013 sonrası saatlerin ileri- geri uygulamasına son verilecek. 31 Ekim 1984’te Türkiye, “batı ile uyumu temin etmek” amacıyla kış saati uygulamasına geçme kararı aldı. Ancak uygulama birçok olumsuz sonucu beraberinde getirdi. Enerji Bakanlığı çalışma öncesi yaptırdığı anketlerde halkın yüzde 70’inin kış saatinden olumsuz etkilendiğini, yüzde 81’inin ise yaz saatini desteklediğini saptadı. Yaz saati uygulaması ile yılda 131 milyon TL tasarruf yapıldığı da belirtilerek, “Asıl olan saate geçiyoruz. Tüm dünya yaz saatini uyguluyor” değerlendirmesi yapıldı. YARIN GÜNCEL
Anne ve bebeğin katili yakalandı! Sakarya’nın Pamukova İlçesi’nde boşandığı 9 aylık hamile 32 yaşındaki Neslihan Çelik’i öldürüp kaçan ve ardından bir hasmını da tabancayla yaralayan Osman Safa, İstanbul Sancaktepe’de yol kontrolü sırasında silahıyla birlikte yakalandı. Pamukova İlçesi’nde 10 gün öce meydana gelen olayda 41 yaşındaki Osman Safa, 2 yıl önce boşandıktan sonra başka birisiyle birlikte olan ve bu beraberliğinden 9 aylık hamile olan eski eşi Neslihan Çelik’i oturduğu evinde tabanca ile vurdu. Ağır yaralı hastaneye kaldırılan Neslihan Çelik yaşamını yitirirken, karnındaki bebeği ise sezaryenle alınmıştı. Sakarya’da ilk tedavisi yapıldıktan sonra Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tedavi altına alınan talihsiz bebek de tüm müdahalelere rağmen yaşamını yitirmişti. YARIN GÜNCEL
(
10 EGITIM
30 Ekim 2012
İyi Kötü Çirkin
ÇAĞATAY DİRİLGEN
İyi
Yeni YÖK kanunun 4 ana maddesi nedir?
• Çeşitlilik: En çok vergi verenler
konseye dahil olacak. • Kurumsal özerklik: Şirketleşme mantığı öne çıkacak. • Performans değerlendirmesi: “Kar zarar” hesaplaması esas alınacak. • Mali esneklik: Devlet böylece fon sağlamak zorunda kalmayacak.
Kanun yeni kafa eski
Hükümet Yeni YÖK Kanunu’nun yılbaşından önce tamamlanacağını duyurdu. “Yeni Bir Yükseköğretim Yasasına Doğru” başlığıyla YÖK’ün yayımladığı metinde kanunun içeriği açıklanmıştı. 4 ana maddeden oluşacak olan kanun, üniversiteleri özellikle mali ve yönetim alanlarında değiştirmeyi hedefliyor. Büyük şirket sahiplerini üniversite yönetiminde doğrudan söz sahibi yapıyor. İSTANBUL FİKRİYE YILMAZ
ile ilgili fazla bilgi yok. Vakıf üniversitelerinin çoğaldığı, devlet üniversitelerinin kan kaybettiği ortamda daha detaylı bir çalışmanın olması gerekirdi” yorumunu yapmıştı.
rinin girmesiyle sermayenin güdümüne olarak görmek gerektiğini söyledi. Ercan’a girecek olan akademinin bilimsel, özgür göre “Metaların kapitalist anlamda üretilYeni YÖK Kanunu’na şimdiden ve demokratik olması mümkün değildir. diği ve belli bir noktaya geldiği aşamada, itiraz sesleri yükseldi. “Özerk, Üniversitenin öğrenci-araştırma gö- o metaları farklı koşullarda üretecek olan demokratik ve anadilde eğitim” talebini revlisi-öğretim görevlisi gibi asli unsurları emek gücünün oluşması için bir altyapı dile getiren öğrenciler ve öğretim üyeleri olan kişileri dikkate almaması, esnek çalış- hazırlanıyor.” kanunun arttırılacak olan baskıyı meşru- Yeni YÖK kanunu demokratik eğitim ma koşullarının dayatılması, (sözde) harçRekabete uygun meta üretilmesi gelaştırmaya yaradığını söylüyor. getirmiyor ların (sözde) kaldırılması ama kamusal rektiğinin altını çizen Fuat Ercan; “Yeni Kanun taslağının yayımlanmasının ar- Kanunla ilgili Yarın’a konuşan Ankara eğitimin adının geçmemesi gibi hususlar YÖK kanunun Türkiye’nin güncel siyasi dından, taslakla ilgili Üniversite Öğretim Eğitim-Sen 5 No’lu Şube Başkanı Şadiye bu tasarının yine AKP’nin üniversitelere durumundan çok bunun genel bir kapiÜyeleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Tahsin Can Gül yeni YÖK Kanunu’nu bir “kı- yapacağı bir kıyımdır...” şeklinde konuştu. talizmin sonucu olduğunu düşünüyorum. Yeşildere: “Üzerinde etraflıca tartışmak yım” olarak değerlendirdi. Gül; “Genel Marmara Üniversitesi İktisat Bölü- 4+4+4 Yüksek Öğretim Yasası eğitim ve gerekir. Sadece üniversitelerdeki yönetim olarak Eğitim-Sen, YÖK yasa tasarısının münde öğretim görevlisi olan Prof. Dr. istihdam politikalarının uyumlu hale gemodeli üzerinde durmuşlar. Akademik öz- bu halde kesinlikle kabul etmemektedir. Fuat Ercan, Yarın’a verdiği demeçte YÖK tiriyor” açıklamasında bulundu. gürlükler, araştırma ve bilim özgürlüğü Çünkü üniversitelere mütevelli heyetle- Kanunu’nu kapitalizmin geldiği bir nokta
Öğrenci temsilcileri Yarın’a konuştu AYŞEN ECE KAVAS Gençler Meydana temsilcisi
Öğrencinin adı yok Biz yıllardır YÖK’ün kaldırılması için mücadele veriyoruz. Şimdi gençliğin taleplerine cevap verdiklerini söylüyorlar bu şekilde. Ancak yeni taslakta en çok vergi veren yönetimde söz sahibi olurken, öğrencinin adı dahi geçmiyor. AKP hem vekil seçilme yaşını 18’ e indireceğini söylüyor hem üniversite yönetimlerinde söz sahibi olamaz diyor. Gençler ülkeyi yönetebilecek de üniversiteyi mi yönetemeyecek? Bu yüzden AKP’ nin üniversitelerde öğrencilere söz hakkı vermeyerek ortaya koyduğu taslak bilinçli bir tercihtir. Bilim kurullarında pazara girebilecek projelere destek verilecektir diyorlar açıkça. Üniversitelerde öğrencilerin söz hakkı değil de patronların, parası çok olanların söz hakkı olduğu yerde, bilim de metalaştırılıp pazar malı haline getirilecektir. Bu zamana kadar ticari amaçlı hiçbir üretim insanlığa fayda sağlamadı. Bu yüzden yeni taslak yine AKP’nin öğrenci düşmanı politikalarının bir ürünüdür. Biz üniversitelerde böylesi bir dönüşümü istemiyoruz. YÖK kaldırılmalıdır.
ONUR TAŞ Gençlik Muhalefeti temsilcisi
Amaç piyasalaşmadır Daha önce de özgürlük ve güvenlik talimatnamesi yayınlanmıştı. Böylece üniversiteyi özgürleştireceklerini söylediler. Ama tek yaptıkları üniversiteye türbanın sokulması ve polisin üniversiteye yerleşmesi oldu. Bu kanunla aslında YÖK’ün kalkmadığını, yetkilerinin kuvvetlendiğini hatta her üniversitenin başına bir mikro-oligarşiyi getirdiğini görüyoruz. Sermayedarlardan oluşan ve mülki amir diye tabir ettikleri polis ve amirlerden oluşan bir mikro oligarşi dikiyorlar üniversitenin başına. Yapılan değişikliklerin tek amacı, bizim adım adım piyasalaşma dediğimiz dönüşümü nihayetine erdirmektir.
6 Kasım YÖK’ün kuruluş yıl dönümü. Yeni YÖK kanununu, her 6 Kasım’da meydanlarda olan öğrenci örgütleri değerlendirdi. YÖK kanunu demokratik bir değişim getirecek mi? Üniversitelerde devam eden baskıların sonu gelecek mi? AKP bu kanunla neyi hedefliyor? Gençler Meydana, TKP’li öğrenciler, Gençlik Muhalefeti ve Öğrenci Kolektiflerinin kanunla ilgili değerlendirmelerini aldık. 6 Kasım için meydanlara çıkacak olan öğrencilerin talebi yıllardan beri ortak: Darbe ürünü olan YÖK’ün kaldırılması.
ERÇİN FIRAT TKP’li öğrenciler temsilcisi
ALİ EMRE MAZLUMOĞLU Öğrenci Kolektifleri temsilcisi
AKP köşeye sıkıştı Bir demokratikleşme olduğunu düşünmüyoruz. Kayıtlarda birçok üniversitede yaptıkları müdahalelerde böyle yapmayacaklarını da görmüş olduk. Bununla beraber 4+4+4’e karşı yaz döneminde de birçok tepki geldi. Bu tip başlıklar ortadayken bu 6 Kasım’ı da AKP’ye karşı gençliğin ayaklanması olarak görüyoruz. O yüzden bu 6 Kasım’ın en büyük önemi ülkeye dair gençliğin söyleyeceği sözleri gösterecek olması. 9 Kasım’da TKP, Genç-Sen, Öğrenci Kolektifleri ve Gençlik Muhalefeti bir miting gerçekleştirecek. Bu mitingin sloganı da “AKP kaybedecek, üniversite kazanacak” olacak.
Baskılar artıyor AKP’nin her alanda yaptığı akla zarar yasalardan birini de üniversiteler için hazırladı. Öyle ki taslağı okuyunca sanki üniversiteler için değil herhangi bir şirketin taslağını okuyormuş gibi oluyorsunuz. Taslağın her satırından buram buram “yıkım” kokuyor. Sermayenin bugünkü ihtiyaçları çerçevesinde hazırlanan ve üniversiteleri çağın sadece “Kar” getiren kurumları olarak tasarlayan bir taslakla karşı karşıyayız. “Demokrasi getireceğiz” dedikleri üniversitelerde baskının dozajı her geçen gün artıyor. Yapılması gereken tek şey bu yasayı Meclis’ten geçirmemektir. Bu anlamda öğrenci hareketi de önemli bir dönemde.
Dershanelerin yerine özel okul Dershanelerin kapatılmasının gündeme gelmesinin ardından, Milli Eğitim Bakanlığı dershanelere 79 soruluk bir anket gönderdi. Dershane yöneticilerine gönderilen ankette binalarının okula dönüştürülmesinin uygun olup olmayacağı soruldu. Dershaneler yerine özel okullar mı gelecek? Sorulan sorular arasında hangi teşviklerden yararlanmak istedikleri, binalarında bahçe olup olmadığı gibi sorular yer aldı. Yöneticiler ise özel okula dönüştürülmesi için gerekli alt yapının dershanelerde bulunmadığının altını çizdi. Fen Bilimleri Dershanesi ve Okulları’nın kurucusu Nazmi Arıkan, bakan-
lığa gönderdiği mektupta; “Sekiz derslikli, konferans, spor salonu olmayan yerden okul olmaz. Ama baktığınızda müstakil bina, bahçeli, içkili yerlerden uzak. Bakanlığın standartlarını taşıyor. Ancak burası okul olsa spor salonu, yüzme havuzu, etkinlik alanı olan, geniş
sınıflara sahip okullarla rekabet edemez” diye konuştu. Hükümetin dershaneleri kapatma müjdesinin, dershanelerin özel okula çevrilme önerisiyle, parasız eğitim mantığıyla gerçekleştirilmeyeceğini de ortaya koymuş oluyor. YARIN EĞİTİM
Mustafa Kara Evrensel
“İnsanlar ey, nerdesiniz?” başlıklı yazısında 1,5 aydır süren açlık grevlerini konu ediniyor. “Ölüm ve yaşam üzerine verilen söylevlerin ayyuka çıktığı günlerdeyiz yine. Kürt mahkumlar ölüme yattığından beri, “yaşamın erdemi”ni keşfetti malum zevat. Oluk oluk kan akarken, inanalım mı? “İçerde” ve “dışarda” savaş çığırkanlığı almış başını giderken hem de... Suriye’de ateşkes için canla başla çalışan hükümet, sınırın bu tarafında “ateşe devam” diyor da, başka bir şey demiyor. Bu mu yaşamı kutsamak?”
Kötü
Ataol Behramoğlu Cumhuriyet
Çağdaşlık ilerlemeyle mi olur, muhafaza etmeyle mi? Behramoğlu’nun 27 Ekim tarihli “Cumhuriyet Yasaklanamaz” yazısında statükocu kafa bir kez daha kendiyle çelişiyor. “Çağdışı ve mantık dışı dedim ama, belki de pek öyle değil. Çünkü böyle bir karar ancak çağdaşlığı benimsemeyen bir başka mantığın ürünü olabilir. Daha açık bir deyişle, cumhuriyet ve çağdaşlık düşmanlığının, karanlıkçılığın; baskıcı, despotik anlayışın… Bir ülke daha ne kadar onu o ülke yapan köklerinden koparılıp bir yok oluş uçurumuna doğru sürüklenebilir?”
Çirkin
Akif Beki Radikal
27 Ekim yazısına “Sansür yaygarası sansürsüz olur mu” başlığını atmış. Kendince Türkiye’deki gazetecilerin aslında çok da baskılanmadığını falan anlatıyor. Ortamı yumuşatma çabasında. “Sansürün varlığı sansürsüz bir şekilde iddia edilebiliyorsa hatta çığırtkanlık boyutlarına vardırılabiliyorsa iş, sansür şayiasının bizatihi kendisi sansürün yokluğuna delalet etmez mi? ... Hem Türkiye’de basın özgürlüğü konusunda sıkıntılar olduğunu söylemekle “Gazetecilerin hapsedildiği, muhalefetin suç sayıldığı karanlık günler” demek aynı şey midir?”
İlker Eraslan
günlüğü
Geçtiğimiz günlerde #akplidegilimcunku etiketi hem Türkiye’de hem Almanya’da TT listesine girdi ve uzun süre kaldı. @erdem_iri #akplidegilimcunku ben coplanan öğrenciyim, atanamayan öğretmenim, geçinemeyen emekliyim, azarlanan köylüyüm, işkence yapılan gazeteciyim! @3daysofmusic #akplidegilimcunku Her mahallede imamhatip okullari varken 40 km uzaktaki okula gitmek zorunda kalan bir ogrenciyim @cubbesizhoca #akplidegilimcunku Siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz, biz ise ortadan kaldırılmış yoksulluk... Victor Hugo @FalsoluTerlikk #akplidegilimcunku düşünebiliyorum :) Pelin Batu’nun “Kurban yasaklansın. Hz. İbrahim döneminde yaşamıyoruz. Ete değil eğitime ihtiyacımız var” sözleri twitter’da tartışma yarattı. @farukonalan Pelin Batu ablamız, Hz İbrahim zamanında yaşamıyoruz, keşke kurban yasaklansa demiş ... Monşer babası inanca saygıyı öğretememiş kerimesine! @erkan_akkus Pelin Batu eğitime ihtiyaç var demiş.. Doğrudur ama sadece Üniversite eğitimine değil.. Toplumların değerlerine saygı eğitimi mesela @Mehmet_Bsr Adnan Oktar’ın “Mehdi”,Zekeriya Beyaz’ın ilahiyat profesörü olduğu bir ülkede,Kurban fetvası da Pelin Batu’ya düşer... @NecipFazilK_ Pelin Batu gibilere en güzel cevap Üstad’dan: “İnsanda yok ise edep, Neylesin medrese,mektep? Okusa,alim olsa, Yine merkep yine merkep” –NFK
11 FORUM
30 Ekim 2012
Dünden bugüne YÖK Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) 6 Kasım 1981’de kuruldu. Aradan 31 yıl geçmesine rağmen 12 Eylül Askeri Darbesi sonrası kurulan YÖK’ün varlığı her sene tartışılmaya devam ediyor. Üniversite öğrencileri, gençlik örgütleri her 6 Kasım’da olduğu gibi bu sene de alanlara çıkacak, YÖK protesto edilecek. Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği öğrencisi Yaşar Aslan YÖK’ü değerlendirdi.
Yaşar Aslan
AMA YETMEZ 6 Kasım 1981 Saat 06:24 Acıların üzerine doğan 421. şafak… Tam 421 gündür fikirlere karartma uygulanmakta, genç bedenler susturulmakta. Ama yetmez… ... Bu sürede 50 kişi idam edildi,
cezaevlerinde ve işkencelerde yüzlerce kişi öldürüldü. Bahaneleri çoktu: ‘’Kaçarken vuruldu’’ dediler, ‘’Çatışmada öldü’’ dediler, intihar ettiğini söylediler, kum torbalarıyla döverek ‘’doğal ölüm raporu’’ verdiler ve yüzbinlerce gencin geleceğini gasp ettiler. Ama yetmez… ... 6 Kasım 1981 Saat 08:15 Evren Paşa ve darbeci zihniyet güzel bir güne uyandı. Oldukça neşeliydiler. Nasıl neşeli olmasınlar ki? Bugün Yükseköğretim Kanunu çıkacaktı. Evren Paşa ve darbeci zihniyet geleceklerinin garantisi olarak görüyordu bu yasayı. Ve içlerinden şunları geçiri-
yorlardı: İşçileri, emekçileri, öğrencileri kısacası demokrasi arayan herkesi susturduk. Bilhassa bu son yasa geleceğimizin garantisi adeta. Biz bu kuşaktaki gençleri sindirdik AMA YETMEZ! Öyle bir şey yapmalı ki gelecek nesilleri susturmalı ve üniversite gençliğini ebedi suretle bizim için zararsız kılmalı. Çünkü gençler geleceğin düşünenleri, emekçileri, aydınları ve hak arayanları olarak yeniden karşımıza dikilecekler. Yılanın başını küçükken ezmeli. Onlar daha üniversitedeyken el koymalı bu işe. Gençleri düşünmeyen ve apolitik insanlara çevirmeli. Tek merkezden dikta etmeli hepsini. Aralarında onları uyandırmaya çalı-
şanlar olacak elbet. Onlara da soruşturma açmalı, okuldan atmalı gerekirse hapsi boylamalı hepsi. İşte bugün Yükseköğretim kanunu çıkacak ve dikta merkezimiz YÖK kurulacak Hedefimize ulaştığımız gündür bugün! ... 6 Kasım 2012 Saat 06:24 Artık şafakları saymayı bıraktık. Ama acılar ilk gün kadar taze. Yükseköğretim kanunun kabulünün ve YÖK’ün kuruluşunun üzerinden 31 yıl geçti. Üniversiteler ticarethane gibi çalışıyor. Bağımsız bilimi ve parasız eğitimi düşünmek bile suç sayılır oldu. Üniversite
yönetiminde öğrencilerin söz söyleme hakkı yok. Kampüsler tek tipleştirilen ve baskıya boyun eğen öğrencilerle dolu. Bu düzene karşı olanlar da var elbet. Ama doğruları söyledikleri için ağızları kapatılmakta, düşüncelerine sansür uygulanmakta, fişlenip toplumdan tecrit edilmekte, soruşturma açılıp okuldan atılmakta…
ARTIK YETER! Üniversite gençliğini susturabildiler mi sizce? Bizi dikta etmeyi başardılar
mı sizce? Hedeflerine ulaştılar mı sizce? Cevabını vermek senin elinde! 11 Kasım 2012 Saat 14:30 Bilim tüccarlarını durdurmak için, parasız eğitim hakkımızı istemek için, üniversitelerin yönetim hakkının öğrencilere verilmesi için, hedeflerine ulaşamadıklarını ve hiçbir zaman ulaşamayacaklarını göstermek için, YÖK’e hayır diye haykırmak için, kurdukları düzene “ARTIK YETER!’’ diyebilmek için 11 KASIMDA TAKSİMDEYİZ! “GELİP CEVAP VERMEK SENİN ELİNDE!’’
Hukuk ve demokrasi raporu İfade Özgürlüğü İhlalleri, “ciddi kaygı” yaratıyor Raporda özellikle medya özgürlüğü ve kanaat açıklama özgürlüğünün, tutuklanma gibi yaptırımların hukuka aykırı, keyfi olarak, mesnetsiz bir şekilde uygulandığı ayrıca Nisan 2012
Raporda, davalarda polis memurlarının aile içi şiddet kurbanlarına yardım etmek yerine kendilerine kötü davranan kişilere dönmeleri için ikna etmeye çalıştıkları ifade edildi.
Kürt Sorunu, Türk demokrasisi için hala karşılıklı meydan okuma sürecinde KCK hakkındaki soruşturmanın ise önemli ölçüde genişletildiğini, artan sayıda BDP’li politikacılar, seçilmiş belediye başkanları ve belediye meclis üyelerinin tutuklanmasının da “bölgesel ve yerel demokrasiyi olumsuz etkilediği” görüşü dile getiriliyor.
serdi. Yine hükümetin Anayasa Komisyonu Başkanı katıldığı bir canlı yayında hakaretler yağdırdığı raporu çöpe atarak oluşturduğu faşizan ve despot yönetimlerini açıkça gösterdi.
“
“
Avrupa Birliği Türkiye ile ilgili 2012 yılı ilerleme raporunu Ekim ayında açıkladı. Topluluk her ne kadar insan emeği üzerinde politikalar üreten sömürgeci bir oluşum ise de hukuki konularda ve üyeliğe aday ülkelerin demokrasilerinin gelişimiyle ilgili yayımladığı raporlarda uluslar arası seviyede insan haklarını temel alan hukuk normları ve demokratik bakış açısıyla toplumsal gelişmişliğini değerlendirdiği ülkeleri ağır eleştirilere ve uyulması zorunlu kurallara tabi tutan bir yapılanma içerisindedir. Avrupa Birliği Bakanı, Türkiye’yi sürükledikleri çıkmazı gözler önüne serdiği için, hukuk tanımaz bir biçimde raporun bir karne olmadığını belirterek özellikle siyasi kriterlerinin ‘hayal kırıklığı’ ile karşılandığını bu nedenle de önemsemediğini belirterek aslında amaçlarının kalıcı insan hakları zeminli düzenlemeler yapmak olmadığını bir kez daha gözler önüne
itibariyle Türkiye’de 95 gazetecinin cezaevinde bulunduğunu belirtirken bu sayının geçen yılın aynı ayında 57 olduğunu, aynı yöntemle, YouTube ve diğer sitelere yönelik yasaklamalar ve davalar, internet filtreleri uygulaması, tv kanallarına yönelik uyarı ve cezalarla basın ve yayın araçlarının otosansüre maruz kaldığı belirtiliyor. Raporda ifade özgürlüğü ile ilgili olarak, “Türkiye, şiddeti kışkırtma ile şiddet içermeyen fikirlerin ifadesi arasındaki net bir ayrım yapılabilmesi için ceza kanunu ve terörle mücadele kanununu değiştirmeli” deniliyor. Böylece 2000’li yılların başından beri süre gelen, muhalif olan herkesi terörize ederek ve askeri mahkeme zihniyetiyle devleti koruma zorbalığıyla gözaltılarda kaybederek, polis merkezlerinde işkence ile öldürerek, adil yargılama hakkını hiçe sayarak binlerce hak ihlali yaptığı gerçeğini gözler önüne sermektedir.
KCK’ye karşı soruşturmalarda hukuk üstünlüğüne saygı gösterilmesi ve Uludere operasyonu konusunda “etkin ve şeffaf ” bir soruşturmanın yürütülmesi için gerekenlerin yapılmasının istendiği raporda “Anayasa’yı gözden geçirme çalışmaları, başta Kürt sorunu olmak üzere, Türkiye’de uzun bir süreden beri devam eden bazı sorunları çözüme yönelik bir fırsat sunuyor” denilerek aslında yeni anayasa sürecinde darbecilerden çok da farklı olmayan otoriter ve faşist kanunlar yapmaya devam edildiği, halkın tamamının katıldığı ortak paydalarda konsensüs oluşturmak amacının çok uzağında kalındığı açıkça belirtiliyor.
rının uygulanmasında tutarsızlıkların olduğunu ve ibadet yerlerinin yapı ve yenileme izinlerinin keyfi olarak reddedildiğini kaydetti.
Aleviler ve Müslüman olmayan topluluklar ayrımcılıkla karşı karşıya Raporda, din hakkında bilgilerinde yer aldığı nüfus cüzdanı gibi kişisel belgelerin bazı ayrımcı eylemlere ve İslam’dan başka bir dine geçen kişilerin yerel yetkililer tarafından “rahatsız edilmesine” neden olduğu ifade edilerek nüfus cüzdanlarında dini üyeliklerin belirtilmesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ihlali olduğu belirtildi. Müslüman olmayan toplulukların durumuna da değinen Komisyon, yerel yetkililer tarafından imar yasala-
Raporda ayrıca, Müslüman olmayan toplulukların sorunlarla karşı karşıya kalmaya devam ettiklerine vurgu yapılarak mülk hakkı, adalete erişim, iş bulma kabiliyeti gibi konularda zorluklar yaşamayı sürdürdüğüne dikkat çekildi.
“
Raporda, Nisan 2012 itibariyle Türkiye’de 95 gazetecinin cezaevinde bulunduğunu belirtirken bu sayının geçen yılın aynı ayında 57 olduğu ve basın ve yayın araçlarının otosansüre maruz kaldığı belirtiliyor.
“
Erman İlbasan
Avrupa Birliği Türkiye ile ilgili 2012 yılı ilerleme raporunu geçtiğimiz günlerde açıkladı. Raporda basın ve ifade özgürlüğüyle ilgili eleştiriler ağırlıklı yer buluyor. Hukukçu Erman İlbasan raporun ayrıntılarını ve hükümet kanadının rapora bakışını değerlendirdi.
Kadına yönelik şiddet, Eşcinsel ayrımcılık Komisyon, kadın nüfusunun iş gücüne katılımının düşük olmasına rağmen kadınların işsizlik oranının erkeklerinkinden daha fazla olduğuna dikkat çekerek, kadınların üçte birinin tarım sektöründe ücretsiz
aile işçisi olduğu ve bu oran çalışan kadınların oranından düşüldüğünde çalışan kadınların para kazanma oranının yüzde 15’in altında kaldığını belirtti. Bu arada raporda, kadınlara yönelik şiddet davalarının kaygıları arttığı vurgulanarak, bazı davalarda polis memurlarının aile içi şiddet kurbanlarına yardım etmek yerine kendilerine kötü davranan kişilere dönmeleri için ikna etmeye çalıştıkları ifade edildi. Komisyon ayrıca, erken yaşta ve zorla yaptırılan evlilikler sorununda kaygıların devam ettiğine vurgu yaptı. Öte yandan raporda, homoseksüelliğin Türkiye’de suç olmadığı ancak lezbiyen, gay, biseksüel ve taranseksüellere yönelik ayrımcılık ve tehditlerin devam ettiği ve bu kişilerin şiddet suçu kurbanı oldukları kaydedildi. Sonuç olarak çok açık bir şekilde anlaşılıyor ki, Türkiye’de görünürde kanunların bir şekli var, kurallar bütünlüğü ve bir sistem var ancak bu gerçek bir hukukun üstünlüğü değil. Yani kanun devleti olmak hukuk devleti olmak değildir, bir yargıçlar devleti olmaktır. Birçok sistemli kanun yapılsa da kanun uygulayıcıları ve kamu idaresi işine geldiği gibi kendi çıkarları doğrultusunda hukuk kurallarını keyfi bir biçimde ihlal edebiliyor.
12 GUNCEL
30 Ekim 2012
İktidar’a köşk yolu açılıyor AKP 2023 hedefine göre hazırladığı demokrasi paketini açıkladı. Pakette yer alan partili cumhurbaşkanlığı sistemiyle Erdoğan’ın köşke yerleşme ihtimali daha da artarken, siyasi partiler yasası ise baştan aşağı değişecek. Böylece Genel Başkanlık yerine Eş Başkanlık sisteminin önü açılacak.
İşsiz sayısı artıyor
Prim kesintisinin yapılmaya başlandığı 2000 yılında 5 milyon civarında olan işsizlik sigortası kapsamındaki sigortalı sayısı 12 milyonu aştı. İŞKUR’un işsizlik sigortası uygulama verilerine göre, işsizlik sigortası kapsamındaki kişi sayısı ve ödeme miktarı hızla artıyor. Buna göre, prim kesintisinin yapılmaya başlandığı 2000 yılının Haziran ayında 5 milyon 254 bin 125 olan sigortalı sayısı, 2012 Temmuz ayı rakamlarına göre 12 milyon 107 bin 944’e ulaştı. 2002’de 93 bin 436 olan işsizlik sigortasına başvuru sayısı 2012 Eylül sonu itibarıyla 433 bin 712, toplamda ise 3 milyon 448 bin 251’e ulaştı. 2002’de 82 bin 879 olan işsizlik ödeneğini hak eden sayısı ise 2012 Eylül sonu itibarıyla 267 bin 166 oldu. Bugüne kadar işsizlik ödeneğini hak eden 2 milyon 690 bin 429 kişiye 5 milyar 249 milyon 592 bin 546 lira ödeme yapıldı. İşsizlik sigortasını hak eden sayısı bakımından yüzde 30,9’la İstanbul ilk sırada yer alıyor. YARIN GÜNCEL
Hastalıklara çıplak gözle teşhis
HAKIM KEMAL ŞAHIN DEMOKRAT YARGI DERNEĞI GENEL SEKRETERI ISTANBUL ONUR TOPER
Başbakan Erdoğan’ın AKP Kongresi’nde de değindiği gibi Erdoğan, son kez AKP Genel Başkanlığı’na aday olacak. Ancak son dönemde Başkanlık sisteminin gündeme gelmesiyle akıllardaki soru yeni dönemde kimin Başbakanlığa oturacağından çok, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’na aday olup olmayacağı oldu. AKP açıkladığı yeni demokrasi paketine Partili Cumhurbaşkanlığı’nı da koyarak bu konudaki tavrını belli etmiş oldu. İktidar, 2014’te olacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerine Tayyip Erdoğan’ı hazırlamaya çalışıyor.
2014’TE CUMHURBAŞKANI PARTILI OLABILECEK Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte akıllardaki ikinci soru ise Genel Başkanlığa kimin geçeceğiydi. AKP’nin hazırladığı yeni demokrasi paketi bu sorunun da cevabını az çok verir nitelikte. Yeni paketle birlikte siyasi partiler yasası baştan aşağı yenileniyor. Yeni yasayla birlikte teşkilatlanmaya artık yasalar karar vermeyecek. Her parti istediği teşkilat sistemini getirebilecek. Böylece partiler isterse Genel Başkan, isterse Eş Başkan seçebilecek. Aynı zamanda partiler Genel Yürütme Kurulu ya da Merkez Yürütme Kurulu’nun dışında farklı yapılanmalara gidebilecek. Parti,
2013’ten itibaren Başkanlık, Yarı Başkanlık ve Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin tartışılması için geniş bir platform kurulmasını amaçlıyor. 2014 Cumhurbaşkanı seçimlerine ise Partili Cumhurbaşkanı sisteminin yetiştirilmesi hedefleniyor. Böylece Erdoğan, Cumhurbaşkanıyken Parti içerisinde de söz sahibi olabilecek. Bu da Türkiye’nin Yarı Başkanlık sistemine geçişinin ilk büyük adımı olarak tarihe geçecek.
İKTIDAR YSK’YI DA ISTIYOR Paket sadece Başkanlık sistemi ile ilgili maddeler içermiyor. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde yürürlüğe sokulması hedeflenen pakette Yüksek Seçim Kurulu’na artık Meclis’in karar vereceği maddesi de yer alıyor. Geçtiğimiz referandumla birlikte yapılan değişiklikle HSYK’nın da büyük bir kısmının seçimini meclise bırakan AKP, YSK’nın da iktidarın kontrolünde ilerlemesini istiyor. Açıklanan pakette üniversite öğrencileri ve memurlar da siyasi partilere üye olabilecek. Yargı üyeleri, güvenlik bürokrasisi ve hükümlüler dışında herkesin siyasi partilere üye olmasının önü açılacak. Böylece belediyelerde, devlet okullarında, devlet kurumlarında çalışan kişiler siyasi kimliklerine göre değerlendirilebilecek. Bu da hali hazırda devam eden devlet kurumlarındaki torpil sisteminin daha görünür bir hale gelmesine sebep olacak.
Demokrasi geleceğine inanmıyorum 12 Eylül 2010 referandumuna kadar reformlar gerçekleştirdi AKP. Ancak sonrasındaki bütün icraatlarında siyasi bir reform göremedik. Tüm planlarını Türk-İslam motifleri üzerine kurdu. 12 Eylül Darbesi ile mücadele ettiğini söylüyor ancak darbeyle ilgili bütün kurumlar olduğu yerde duruyor. Ben bu paketle demokrasinin geleceğine inanmıyorum artık. Bizim gibi ülkelerde karizma çok ön plandadır. Demokratik ülkelerde bunun olmaması lazım. Başbakan’da da bu lider ve karizmatik havasını çok ön planda tutuyor. Bu havasıyla cumhurbaşkanlığına oynadığı çok net. Partiyi de kendine bağımlı tutmak istiyor. Abdullah Gül henüz adaylık konusunda bir açıklama getirmedi. Ancak tabii ki aralarındaki gerilim iyice belirginleşti. Meclis’in YSK’yı seçmesi olumlu bir gelişme… En azından bürokratik yapıdan kurtulmuş olur YSK. Ama zaten yüzde 10 barajıyla gelmiş demokratik olmayan bir meclisin buna karar vermesi olmaz. Aynı şekilde üniversite öğrencilerinin partili olması, 18 yaş sınırını getirilmesi olumludur. Ama sisteme muhalif bir sürü siyasi öğrenci cezaevindeyken, bu öğrenciler nasıl meclise girecek o da bir soru işareti!
İş hukukunda ibra HAKLARIMIZI BİLELİM Av. Gökçesu Özgül
İş Hukuku anlamında İbraname; işçinin işten ayrılırken ücret,fazla çalışma ,yıllık ücretli izin alacağı ,ihbar ve kıdem tazminatı vb gibi alacaklarını aldığına ,başka bir alacağının kalmadığına ilişkin olarak imzalayarak işverene verdiği belgedir. İbraname düzenlenirken dikkat edilmesi gereken bir takım noktalar vardır.
İbraname kural olarak hizmet sözleşmesinin sona ererken düzenlenir. Hizmet sözleşmesinin sona ermesinden önce düzenlenen ibranamenin geçerliliği yoktur. Yargıtay’a göre iş akdinin sona ermesinden önce düzenlenen ibranameler geçersizdir. Başka bir deyişle, işçinin işe girerken veya işin devamı sırasında imzaladığı ibranamelerin hukuki değeri yoktur.İş sözleşmesi devam ederken herhangi bir kayıt içeren ibraname alınamaz. Böyle bir ibraname ile işverene yöneltilecek talepler ve dava hakkı ortadan kalkmış olmaz. Reşit olmayan bir işçi tarafından imzalanan ibraname bu kimseyi bağlamaz. Ancak alınan bedel için mak-
buz niteliği taşır. İbranamenin tereddütten uzak ve çok açık bir şekilde düzenlenmesi gerekir. İbra edilen alacakların niteliklerinin ve miktarlarının mutlaka ayrı olarak hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ibranamede gösterilmesi gerekir. İbranamede alacaklarının nelerden ve ne miktardan ibaret olduğu açıkça belirtilmemişse bu durumda bu belge sadece içerdiği miktar itibarıyla bir makbuz olarak kabul edilecektir. Bu durumda ibranameden bahsetmek söz konusu değildir. Ayrıca işçinin işverenden olan gerçek alacağı ile ibranamede belirtilen miktar arasında belirgin oransızlık söz konusu ise bu durumda bu belge ib-
raname olarak değil yalnızca ödenen miktara ilişkin makbuzdur. Yine henüz doğmamış haktan ibra alınması söz konusu olamaz.Tıpkı bunun gibi bir hakkın hiç olmadığının ileri sürüldüğü ama aynı zamanda o hakka ait alacağın ödendiğini gösteren ibraname hükümsüzdür. İşveren hem işçinin kıdem tazminatına hak kazanmadığını ileri sürüyor hem de kıdem tazminatının ödendiğine dair ibraname ibraz ediyorsa bu ibraname geçersizdir. İbranamenin hükümsüzlüğüne sebep olan bir başka durum da onun özgür iradeyle değil de aldanma, korkutma halleri içinde düzenlenmiş olmasıdır.İşçilerin
sıklıkla karşılaştığı bir sorun da, İşverenin işçinin hakkını aramayacağı kanaatiyle işten ayrılırken tüm haklarını aldığına ilişkin bir ibraname imzalaması şartını haklarının bir bölümünü ödeyeceğini aksi halde kendisine hiçbir hakkını ödemeyeceğini işçiyi ibraname imzalamaya zorlaması durumudur ki bu hal de korkutma sayılır. Hükümsüzlük tanıkla ispat edilebileceği gibi işyerinin ticari kayıtlarına vb geçip geçmediğinin araştırılması da talep edilebilir. İşçi aldatmayı ,hileyi öğrendiği ya da baskı altında kaldığı tarihten itibaren irade bozukluğu nedeniyle ibranamenin hükümsüzlüğünü ileri sürebilir.
İngiliz bilim insanları hastalıkların çıplak gözle teşhisine imkan veren bir algılama cihaz geliştirdi. Imperial College London yüksek okulundan bilimcilerin prototipini geliştirdikleri algılama cihazı, hastalıkların ve virüslerin daha başlangıç aşamasında belirlenmesine imkan sağlayacak derecede hassas ölçümler yapılmasına imkan sağlıyor. İngiliz bilimciler, geliştirdikleri görsel algılama teknolojisinin, başlangıç safhasındaki prostat kanseri ve HIV de dahil olmak üzere virüs enfeksiyonlarının teşhisinde kullanılan, tıpta altın standart olarak adlandırılan metotlardan 10 kat daha hassas ölçüm yapılabilmesine olanak sağladığını bildirdi. Cihaz sayesinde, hastalıkları belirlemek için gereken gelişmiş araç gereçlerin kısıtlı olduğu ülkelerdeki hastaların daha ucuz ve daha basit teşhis ve erken tedavi imkanına kavuşacakları belirtiliyor. YARIN GÜNCEL
700 ton altın denizde kayboldu
Rusya’nın doğusunda 700 ton altın taşıyan bir geminin fırtına nedeniyle kaybolduğu bildirildi. Rusya’nın uzak doğusu Okhotsk denizinde şiddetli fırtınada 9 kişilik mürettebatı ile birlikte kaybolan gemide 700 ton altın cevheri yüklü olduğu açıklandı. Bağlantı sağlanamayan Amurskaya kuru yük gemisindeki cevherin değerinin yaklaşık 250 milyon dolar olduğu belirtiliyor. Acil sinyali gönderdikten sonra kaybolan gemiyi bulmak için Novik adlı tanker ve iki balıkçı teknesi arama kurtarma çalışmalarını sürdürüyor. Ağır hava koşulları ve fırtına nedeni ile Be-200 kurtarma uçağı çalışmalarına ara verdi. Olayla ilgili yapılan ilk soruşturmada geminin güvenlik kurallarını ihlal etmediği belirlendi. Basında yer alan ilk haberlerde mürettebatın 11 kişi olduğu belirtilmişti. YARIN GÜNCEL
Ete zam geliyor
İthal edilen ürünlere uygulanacak vergi artışı et fiyatlarına zam olarak yansıyacak. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, fiyatları dengelemek için 2 yıl önce başlattığı et ithalatında iç pazardaki üreticiyi korumak için vergiyi dördüncü kez yükseltmek istiyor. “Enflasyonu artırır” diye Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın karşı çıktığı düzenleme, Bakanlar Kurulu’nda. Kırmızı et sektörünün temsilcileri ise verginin artması durumunda karkas etin yüzde 10 zamlanacağını, perakende fiyatlardaki artışın ise yüzde 20’leri bulabileceğini dile getiriyor. YARIN GÜNCEL
13 DUNYA
Suriye’de ateşkes başlamadan bitti
Suriye’de ateşkese rağmen şiddet olayları durmadı. Son olarak Deyrezzur’da bir kilisenin önünde bir araca yerleştirilen bomba patladı. Muhalefete bağlı Suriye İnsan Hakları Gözlem adlı örgüt, patlamada beş kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Örgüt, başta Şam ve Halep olmak üzere ülkede yer yer şiddet olaylarının devam ettiğinin de altını çizdi. İSTANBUL peyman azadi
Muhalefete bağlı Suriye İnsan Hakları Gözlem örgütü, bayramın ilk günü olan Cuma günü 150 kişinin öldüğünü açıkladı. Aynı gün bayram ateşkesi yürürlüğe girmişti. Ancak büyük bir patlama daha oldu. Devlet televizyonu aralarında çocukarın da olduğu 32 kişinin de yaralandığını bildirdi. Muhalefet kaynakları patlamanın Şam’ın güneyindeki Sünni mahallesi Daf el Şavk’da bir çocuk parkının yakınlarında meydana geldiğini söylüyorlar. İngiltere merkezli Suriye muhalefet kuruluşu İnsan Hakları Gözlemevi aracın Ömer bin Küttab camii önünde Daf el Şavk mahallesindeki Şorta mevkiinde meydana geldiğini bildirdi.
Bayram ateşkesinin ilk günü olacaktı Suriyeli muhalif gruplar bu patlama öncesinde de ülkenin farklı bir çok yerinde çatışmalar yaşandığını söylüyordu. Suriye ordusu, BM tarafından çağrısı yapılan dört günlük ateşkese uyacağını açıklamıştı. Ama muhalif grupların oluşturduğu Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, Marit el Numan kasabası yakınlarındaki bir askeri üs civarında çatışma yaşandığını, Şam’ın Harasta mahalle-
sinde en az üç kişinin tank ve keskin nişancı ateşiyle öldüğünü açıkladı.
ABD: “muhaliflere silah vermiyoruz’’ Amerika, Suriyeli isyancılara silah sağladığı yönündeki Rusya’nın öne sürdüğü iddiaları reddetti. Moskova, Obama yönetiminin Suriyeli silahlı gruplara veri-
len bir dizi silahtan haberi olduğunu Victoria Nuland bu iddianın “gülünç” bildirmişti. Rusya Dışişleri Bakanlığı, olduğunu savundu. Washington, mu“Amerikan medyasında konuşan Ameri- halefet gruplarına, silah dışı yardımlarda kalı yetkililerin açıklamalarından da an- bulunduğunu kabul etmişti. BM ve Arap Birliği’nin Suriye temlaşılacağı gibi, Washington bu dağıtımların eşgüdümünü ve lojistik yardımını silcisi Lakhdar Brahimi, ateşkesin tarafsağlıyor” şeklinde bir açıklama yayınladı. lar arası görüşmelerin önünü açmasını Amerika Dışişleri Bakanlığı sözcüsü umuyordu. Ancak öyle olmadı.
AB’den İran’a sert yaptırımlar geliyor AB, nükleer programı nedeniyle İran’a bugüne kadarki en sert yaptırımları uygulama kararı aldı. Avrupalı ve Amerikalı yetkililer yaptırımların İran’ı nükleer silah hedefinden vazgeçirmede hayati önem taşıdığı görüşünde. Ancak bazı uzmanlar yaptırımların bunu başaramadığını ve İran parasının değer kaybetmesiyle İran halkını sıkıntı içine soktuğunu söylüyor. Amerika’nın Sesi muhabiri Henry Ridgwell’in haberine göre; İran’da hızlı işleyen bir kaçakçılık faaliyeti var. Gençlerden oluşan ve İran ile Hürmüz Boğazı’nın karşısındaki Umman arasında gidip gelen bir kaçakçı ordusu bir sürü malı gümrüksüz ülkeye sokuyor. AB bakanları İran’a karşı yaptırımları genişletti ve 30’u aşkın İran şirketini hedef listesine aldı.
İran nükleer programının sivil amaçlı olduğunda ısrar ediyor ve atom bombası yapmaya çalıştığı iddiasını reddediyor. İran’ın hem yasal hem de kayıtdışı ekonomisi sıkıntı içinde. Para biriminin değer kaybetmesi Tahran’da protesto gösterilerine yol açtı. İran AB yaptırımlarını “insanlıkdışı” olarak niteledi ve sonuç vermeyeceğini savundu. “İktidardaki mollalar, hükümet ve halk arasındaki sosyal pazarlığın büyük bölümü kamu hizmetlerine dayanıyor. Bu hizmetlerin çöküşü hükümeti çok zor durumda bırakıyor ve üzerindeki baskı giderek artıyor.” Diplomatik alanda büyük bir gelişme beklemeyen uzmanlar son AB yaptırımlarının İran ekonomisi üzerindeki baskıyı daha da arttıracağını söylüyor. YARIN DÜNYA
Amerikan ekonomisinde yüzde 2’lik büyüme Amerikan ekonomisi yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 2 büyüme kay-
detti. Gayrı safi yurtiçi hasıladaki büyüme ekonomi uzmanlarının tahminin biraz üzerindeyse de ağır bir büyüme olarak değerlendiriliyor. Büyümede tüketici harcamalarının etkisi olduğu bildiriliyor. Dünyanın en büyük ekonomisinin yüzde 70’ini tüketici harcamaları oluşturuyor. Uzmanlar, ikinci çeyrekteki yüzde 1,3’lük büyümenin ardından üçüncü çeyrek tahminlerini yüzde 1,8 olarak açıklamıştı.
Son rakamlara, savunma projelerindeki harcamalar ve konut inşaatlarındaki artışın da etkisi olduğu belirtiliyor. Amerikan ekonomisinin yaşadığı bu durum, 6 Kasım’da yapılacak başkanlık seçiminin de ana gündemini oluşturuyor. Başkan Barack Obama, ekonominin düzelme yolunda olduğunu vurguluyor. Ancak Cumhuriyetçi rakibi Mitt Romney, işadamlığı yaptığı dönemlerde edindiği deneyimin, Amerika’nın daha hızlı ekonomik büyümesine ve daha çok kişiye istihdam sağlamasına yardım edeceğini savunuyor. YARIN DÜNYA
30 Ekim 2012
Dünya Turu
İsrail ateşkesi bozdu
İsrail uçaklarının Gazze’deki hedefleri vurmasından saatler sonra İsrail’in güneyinin de Gazze’den roket ateşine tutulmasıyla bölgede Mısır’ın arabuluculuğuyla sağlanan bayram ateşkesi de son bulmuş oldu. Önce İsrail dün sabah askerlerine roket attığını öne sürdüğü bir Gazzeliyi öldürdü. Fransız Haber Ajansı AFP, Han Yunus kasabası yakınlarında öldürülen kişinin, Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin Kasım Tugaylarına mensup olduğunu bildirdi. Bu olayı, Gazze’den İsrail’e atılan roketler, onu da İsrail jetlerinin Gazze’ye yönelik bombardımanı ve yine İsrail’e atılan roketler izledi. İsrail, Gazze’den ülkenin güneyine dün yedi roket atıldığını söylüyor. Roketlerin can kaybına yol açmadığı anlaşılıyor. İsrail ordusu bugünkü açıklamasında, “Güney İsrail’e yönelik kesintisiz roket ateşine cevaben İsrail hava kuvvetleri Gazze’de bir roket rampası ile bir terör üssünü hedef almıştır” dedi. Geçen hafta, ateşkes öncesinde de, İsrail hava saldırılarında altı Filistinli ölmüş, ve İsrail’e yönelik roket atışı iyice yoğunlaşmıştı. Roket saldırılarında 4 İsrailli sivil çeşitli yaralar alırken, bir İsrail askeri de sınır yakınlarına yerleştirilen bir bomba ile ağır yaralanmıştı. YARIN DÜNYA
Koltuk için protesto
Avrupa Parlamentosu, Avrupa Merkez Bankası Yönetim Kurulu’ndaki boş koltuğa kadın aday önerilmemesini protesto etmek için erkek adaya yeşil ışık yakmadı. Avrupa Birliği kurumlarındaki cinsiyet eşitliği tartışması oldukça ilginç bir boyut kazandı. Şirketlerin yönetim kurullarındaki kadın sayısının artırılması için kota talep eden Avrupa Birliği Komisyonu Başkan Yardımcısı Viviane Reding’in kurum içi muhalefet nedeniyle önerisini çekmek zorunda kalmasının ardından Avrupa Parlamentosu’ndan ciddi bir uyarı geldi. Genel Kurul’da yapılan oylamada Avrupa Merkez Bankası Yönetim Kurulu’ndaki boş koltuk için Lüksemburg tarafından önerilen Yves Mersch’in adaylığı reddedildi. Üyelerden birinin istifa etmemesi ya da ölüm gibi sebepler olmaması halinde 2018’e kadar kadroya bir kadının katılması mümkün olmayacak. Avrupa Merkez Bankası Yönetim Kurulu’nda görev yapan son kadın üye Avusturya’dan Gertrude Tumpel-Gugerell olmuştu. YARIN DÜNYA
Afganistan’da intihar saldırısı: 40 ölü
Suriye krizi ve Türkiye’yle kapışma Ortadoğu Günlüğü Peyman Azadi
Suriye krizinin üzerinden yaklaşık 1.5 sene geçti. Ufak çaplı bile olsa Türkiye ile çatışmaya girdikten sonra Suriye, başka bir bölüme giriş yaptı. Akçakale’de Suriye’den gelen top mermisi sonucu 5 kişinin ölümünden sonra Suriye’ye saldırmaya başladı. Türkiye’de günde 5 kadın öldürülüyor. Ayda yaklaşık 100 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybediyor.
Her gün Kürt ve Türk halkının çocuklarının ölüm haberini alıyoruz. Peki neden bu kadar insanın ölümüne bir çözüm bulunamıyor da 5 kişinin ölümü hükümeti bu kadar etkilemiş?
Top mermisini Türkiye’ye kim attı? Türkiye hükümeti bu olaydan hemen sonra gözlerini kulaklarını kapatıp “Bunu Esad yaptı” dedi. Öte yandan Yurt Gazetesi; “Top mermisi Eyn-ul-İsa köyünden Akçakaleye gelmiş” diye yazıyor. Mermi Akçakale’ye geldiği gün dahil Eyn-ül-İsa köyü, olaydan tam 10 gün önce Özgür Suriye Ordusu’nun eline geçmişti.
Savaş yanlısı ülkeler bunu bekliyordu Çin’in ve Rusya’nın vetosundan dolayı şu ana kadar ABD, Fransa ve İngiltere, Suriye’ye müdahele edememiş durumdalar. Bu durumda Güvenlik Konseyi ve Birleşmiş Milletler’in onayı gerekmeden NATO’ya üye olan ülkelerin birine saldırı olmuş diye amaçlarına ulaşabilirler. Suriye’ye müdahale etmek Libya’ya benzemez. Bu savaşın başlangıcı Türkiye’nin elinde olsa bile bitmesi kimsenin elinde değil. Leon Pantea Suriye’ye müdahale konusunda “Beklememiz lazım, bakalım Suriye’nin iç savaşı Türkiye gibi komşu ülkelere de sıçrayacak mı?”
türkiye ile Düşmanlık eski zamanlardan kalma Türkiye Kürt meselesiyle ilgili Suriye’yle anlaşamadı ve Abdullah Öcalan senelerce Suriye’de ikamet ederek oradan Kürt Hareketi’ni yönetti. Türkiye hükümeti Akçakale’ye düşen bombayı bahane ederek Meclis’te sınırdışı müdahele teskeresini onayladı. Bu teskerede tek bir amaç var: “Suriye’nin kuzeyindeki Kürdistan’a hakim olmak”. Suriye krizi artık heskes için açıktır ki; uluslararası kurumlar bile bir şey yapamıyor. Suriye halkı iki taraftan eziliyor. Halkın ayaklanmasından haber yok ama... Suriye krizinde ister Çin,
Rusya ve İran’ın Esad’a olan desteği, ister dünya güçlerinin muhaliflere olan desteğinin hiçbirisinin halk hareketine yararı yoktur. Öte yandan halkın ayaklanmasını bir kenara itip savaş başlatılmıştır. Şimdiye kadar ezilmiş olan halklar ezilmeye devam ediyor. İlerici ve devrimci bir hareketin olmaması ve halkın yararına hiç kimseden bir çizgi çizilmemesi de halkın ayaklanmasında etkili olmuştu. Suriye’de başlayan halk hareketinden eser kalmayalı uzun bir süre oldu. Ancak bu durum halkın bir değişimden yana olmadığı ve halkın iktidarı istemediği anlamına gelmiyor.
Afganistan’ın kuzeyindeki Feryab ilinin merkezi Maymana’da bayram namazı için toplanan kalabalığı hedef alan intihar saldırısında en az 40 kişi hayatını kaybetti. Bayram namazından dolayı caminin kalabalık olması, kayıpların sayısını da arttırdı. Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai, saldırıyı şiddetle kınadı, saldırının arkasında olanları “İslam ve insanlık düşmanlığıyla” suçladı. Bayram konuşmasında Taleban’a silah bırakma çağrısında da bulunan Karzai militan örgütten “kendi halkını, camileri, okulları, hastaneleri ve yabancıları hedef alan saldırılarına son vermesini” istedi. Feryab ilinin 11 yıldır süren Afganistan savaşında nispeten sakin olduğu belirtiliyor. Yetkililer saldırının hedefi olan İl Emniyet Müdürü’nün yara almadan kurtulduğunu açıkladı. Maymana’da düzenlenen bombalı saldırıda ölenler arasında da emniyet mensupları bulunuyor. Saldırıda 50 kişi de yaralandı. Birleşmiş Milletler’in bu yaz yayımladığı rapora göre yılın ilk yarısında 3 bini aşkın sivil şiddet olaylarında hayatını kaybetti. Ölenlerin üçte birini kadınlar ve çocuklar oluşturuyor. Taleban da özellikle güvenlik kuvvetlerini hedef alan saldırılarını arttırmış bulunuyor. YARIN DÜNYA
14 KULTUR-SANAT
30 Ekim 2012
Herkesin gözü bu dizide Bu filmde dünya yıldızları var
Salı akşamları gösterilen ve henüz 18. bölümünde olan ‘İşler Güçler’ dizisi büyük bir izleyici kitlesini kendine bağladı. Görüntü kalitesiyle, ince esprileriyle, daha önce Türkiye’deki herhangi bir dizide görmediğimiz sahne geçişleriyle yaz dönemi çıkan bu dizi, izleyicilerin ilgi odağı olmayı başardı. Dizinin en etkili yanı başrol oyuncularının hayatı. İSTANBUL eda derya toper
‘İşler Güçler’ dizisinde başrol oyuncularının kendi isimlerini ve hayatlarının bir kısmını diziye taşımaları dikkatleri çeken en önemli unsurlardan. Dizinin başrol oyuncularından Ahmet Kural daha önce oynadığı 19 bölüm süren ‘Gazi’ dizisinde başrol oynamış, fakat daha sonra hiç başrol oynayamadığı için hala onun etkisiyle ve hayaliyle yaşayan bir karakteri canlandırıyor. Murat Cemcir ise geç girdiği sinema sektöründe sergilediği yetenekleriyle bir türlü hak ettiği saygıyı göremeyen, bundan yakınan, dostlarına fazlasıyla değer veren bir karakteri canlandırıyor. Üçüncü başrol oyuncu Sadi Celil Cengiz ise KPSS’yi kazanmış, gümrük memuru olarak çalışırken bir
anda hayatına giren oyunculuk serüve- dizisinin çekimlerinde görüyoruz. da unutulmaya yüz tutmuş oyuncuların sergiledikleri yetenekleri görüyoruz. ninde kendini bulan ve oyunculuk için gözünü karartıp memurluğu bırakan LOST’TAN KAYIP’A GİDEN YOL Başrol oyuncularının yeteneklerinin bir karakter. ‘Lost’ dizisinin uyarlaması şeklinde çe- olmasına rağmen yakışıklı veya güzel kilen ‘Kayıp’ adlı dizi isetüm kadroyu olmaması, bu yönüyle sektöre tutunaMESLEK HİKAYELERİ sevindiriyor. Yine başrol oyuncularının maması ile oyunculuk sektörünü fazlaDizinin ilk bölümlerinde başrol oyun- da oyunculuk sektöründe tutunabilecek sıyla eleştiren bir diziyle karşılaşıyoruz. cuları ‘Meslek Hikayeleri’ adlı prog- bir dalının olması ile bu diziye dört elle Ayrıca dizi sadece oyunculuk sektörünü ramın çekimleri için bir araya geliyor. sarılması ile dizi daha da renklenecek değil aynı zamanda piyasadaki düzenin Kendi evini ofis olarak kullanan, adını gibi gözüküyor. işleyişini ve piyasadaki kısır döngüyü “home-ofis” koyan, tasarruf etmek adına Absürd komedi olan, ince esprileriy- anlatıyor, günümüzdeki başka dizileset aralarında verilen sandviçlerin sa- le, piyasayı ve günümüzdeki bazı dizileri rede kendi içinde yer vererek onları yısını bile azaltan, kendisine ‘efendim’ de eleştiren tavırlarıyla yeteneklerini en da eğlenceli bir dille eleştiriyor. Başrol dedirten ve kendini tam bir kapitalist üst seviyede sergileyen oyuncularıyla iz- oyuncularının kız arkadaşlarıyla olan olarak gören yapımcı Hakkı Bey ile leyicileri ekrana bağlayan ‘İşler Güçler’ ilişkileri, yaptıkları taklitleri ve erkekbu programda tanışıyoruz. Meslekleri dizisi, ileriki dönemlerde de daha renkli lerin kadınlar konusundaki doyumsuztanıtan topluma hitap etmesi ile diziyi bölümlerle karşımıza çıkacak gibi gö- luklarını da iyi bir dille anlatan İşler fazlasıyla renklendiren ‘Meslek Hikaye- züküyor. Güçler dizisinin ilerleyişi hızla devam leri’ programının tutmaması ile buradaİşler Güçler dizisinin oyuncularına edecek gibi görünüyor. ki kadroyu ilerleyen bölümlerde ‘Kayıp’ bakıldığında ya hiç tanımadığımız ya
Sıra Beyoğlu ve Yeşilçam Sinemeları’nda
Orhan Pamuk ödüle doymadı
Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Orhan Pamuk’a Fransa’nın en büyük devlet nişanı olan Legion d’Honneur ödülüne layık görüldü. Pamuk, 29 Ekim günü Paris’te düzenlenen törende ödülünü Fransız Kültür Bakanı Aurelie Filippetti’den aldı. Fransa Devlet Onur Ödülü’nü, geçtiğimiz yıl Türk edebiyatının devi Yaşar Kemal ve yönetmen Nuri Bilge Ceylan almıştı.Pamuk 24 Ekim- 7 Kasım arasında İngiltere, Fransa, Almanya, Danimarka, Polonya ve İrlanda’da da çeşitli ödül törenlerine ve etkinliklere katılacak.
Sinemalar bir bir kapanıyor. Saray, Yeni Melek ve Emek’ten sonra, son sanat sineması Beyoğlu ve Yeşilçam da kapanma tehlikesiyle karşı karşıya. Beyoğlu ve Yeşilçam Sineması borç ve seyirci ilgisizliği nedeniyle kapanma riskiyle karşı karşıya. Beyoğlu Sineması Müdürü Temel Kerimoğlu, eskiden yılda 120 bin seyircisi olan sinemanın, artık yılda 30-40 bin seyircisi olduğunu söylüyor. Kerimoğlu; “Dünyada sanat filmi gösteren sinemalara devlet destek verirken Türkiye’de bırakın desteği, üstüne bir de eğlence vergisi alıyorlar. Yüzde 15 eğlence vergisi veriyoruz” diyor.
KİRAYI ÖDEYEMİYORLAR Kiracı olduklarını vurgulayan Kerimoğlu, kirayı ödeyemedikleri için mal sahibiyle sorun yaşadıklarını ifade ediyor. BEYOĞLU ARTIK SANATIN DEĞİL AVM’LERİN YERİ Beyoğlu’na yapılan AVM’lerin amacı sanatsal filmleri göstermek olmadığı için ticari filmleri alıyorlar. Bakanlık, sanat filmlerini gösteren sinemalara destek vermezse, bu filmleri gösterecek sinemanın bulunamayacağı konusu önem kazanıyor. Yarın kültür-sanat
İran’da şahın devrilmesiyle başlayan İslami rejim devriminin hemen öncesinde geçen hikaye sancılı bir aşk öyküsünü beyazperdeye taşıyor. Senaryosu gerçek olaylara dayanan film, İran’da 30 yıl tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılan İranlı şair Sahel Farzan’ın hayatının bu dönemini anlatıyor. Ghobadi, 30 yıl önce ailesine öldüğü bildirildiği için, ülkeyi terk eden eşi ve çocuklarını bulmak için İstanbul’a gelen Sahel’in hikâyesini geçmişi ve bugünü harmanlayarak anlatıyor. Ünlü Kürt yönetmen Bahman Ghobadi’nin Türkiye’de çektiği son filmi “Gergedan Mevsimi”nin başrollerini dünya sinemasının starlarından Monica Belluci, İran’lı efsanevi oyuncu Behrouz Vossoughi ile Türk sinemasından Yılmaz Erdoğan, Caner Cindoruk, Beren Saat, Belçim Bilgin, Ahmet Mümtaz Taylan paylaşıyor. Ayrıca İran asıllı İsveçli ünlü şarkıcı ve oyuncu Arash Labaf da filmin sürprizlerinden biri. Yarın kültür-sanat
Devlet Tiyatroları 8 yeni oyunla geliyor
Devlet Tiyatroları (DT), Kasım ayında 8’i yeni oyun prömiyeri olmak üzere 93 değişik oyun ve 840 temsille sahnelerde olacak. Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’nden yapılan yazılı açıklamaya göre, DT, 23 ilde, 43 sahnede seyirciyle buluşarak, sezondan devam eden ve kapalı gişe oynayan oyunların yanı sıra 8 yeni oyunu daha tiyatroseverlerin beğenisine sunacak. Ankara DT’de sergilenecek oyunlar şöyle: Şifa Meydanal’ın yazdığı, Figen Ayhan Kocakaya’nın yönettiği ‘’Bir Kahve Molası’’na 6 Kasım’da Stüdyo Sahne’de; Edmond Rostand’ın yazdığı, Sabri Esat Siyavuşgil’in çevirdiği, Işıl Kasapoğlu’nun yönetmenliğini yaptığı ‘’Cyrano de Bergerac’’a 3 Kasım Salı günü Çayyolu Cüneyt Gökçer Sahnesi’nde; Yves Jamiaque’nin yazdığı, Hüseyin Mevsim’in çevirdiği, Vladlen Alexandrov’un yönettiği ‘’Ben Ödüyorum’’ 27 Kasım’da Küçük Tiyatro’da. Yarın kültür-sanat
Simurg 30 Kasım’da gösterime giriyor 1996 ve 2000 yıllarında ölüm oruçlarına gidenlerin hikayesini anlatıyor Simurg. 2000’de Bayrampaşa Cezaevi’nde F Tipi cezaevlerine karşı başlatılan ölüm oruçları ve sonrasında gerçekleştirilen “Hayata Dönüş Operasyonu”nu anlatan ve 10 yılda tamamlanan Simurg 30 Kasım’da gösterime giriyor. 1996’da ilk ölüm orucu eylemlerini başlatan Refik Ünal, Cafer Gürbüz, Çiğdem Kazan, Hüseyin Muharrem Gündüz, Ali Ekber Akkaya ve Delil İldan’ın hem 2000 hem de 2010 yılında çekilen görüntülerinin kullanıldığı film, onların hikâyesi üzerinden şekilleniyor. 1998’den bu yana çektiği belgesellerle ve televizyon sektöründe yürüttüğü gazetecilik, yapımcılık faaliyetleri ile tanınan Ruhi Karadağ’ın son çalışması 18. Altın Koza Film Festivali’nde dünya prömiyeri yaparak ‘izleyici ödülü’ aldı.
AVRUPA KÜLTÜRÜNE KATKI SUNUYOR Pamuk, ayrıca Avrupa kültürüne katkılarından dolayı 26 Ekim Cuma günü Kopenhag’da Sonning Ödülü’nü aldı. Gezisini İrlanda’da noktalayacak Pamuk, 7 Kasım 2012’de ise Dublin’de Trinity College’da düzenlenecek törende ünlü yazar, filozof ve siyasetçi Edmund Burke adına verilen Burke Madalyası’nı alacak.
Yarın kültür-sanat
Yarın kültür-sanat
HAFTANIN AJANDASI Meleklerin Payı
Romeo ve Juliet
Azrail’i Beklerken
Kız arkadaşı Leonie doğum yaptıktan sonra, oğlu Luke’u kucağına alan Robbie, ona kendisiyle aynı kaderi paylaşmayacağının sözünü verir. Zira hapse atılmaktan kıl payı kurtulmuştur ama bir kamu hizmetinde çalışması gerekmektedir. Bu görevi yerine getirirken Rhino, Albert ve Mo ile tanışır; hepsinin ortak noktası ise hüküm giydikleri için iyi bir iş bulmalarının imkansız olduğudur. Sıradaki plan gecikmeden gelir: hayatlarının sonuna kadar onları rahat ettirebilecek bir viski fabrikası soygunu! Meleklerin Payı bir grup serseri arkadaşın acı-tatlı komedisini anlatıyor.
Shakespeare in en tanınmış eseri Romeo ve Juliet’ te, iki aile arasında bitmek bilmeyen nefret ve düşmanlığın gölgesinde yeşeren büyük bir aşk anlatılıyor. Bu öyküyü bir aşk söylencesine dönüştürerek, temel bir aşk imgesi yaratan Shakespeare, bu yolla acımasız toplumsal gerçeklerle gerçek sevgi arasındaki çelişkiyi gözler önüne seriyor. 14 Kasım Çarşamba İstanbul Kozyatağı Kültür Merkezi’nde 20:00’da seyircinin karşısına çıkacak. Daha önce bale izlemeyenlere bu tanıdık hikaye vesile olabilir.
1958’de Tahran’da yaşayan Nasser Ali dünyaca ünlü bir keman virtüozudur. Ancak Nasser Ali sanat yaşamındaki başarısını özel yaşamında duyumsamamaktadır. Bir kavga sırasında eşi Ali’nin antika kemanını kırınca Nasser Ali yaşama sevincini yitirir, Azrail’in kendisini ziyaret etmesini beklemeye başlar. Persepolis(2007) animasyonuyla Cannes Jüri Ödülü’nü kazanan Marjane Satrapi etkili bir aşk öyküsüyle ölümün üstünden yaşamı kutsuyor.
15 TOPLUM
30 Ekim 2012
HALKIN KÜRSÜSÜ
Büyük kovalamaca bitti
Üç bin kişiyle son yılların en yüksek yaralı rakamına ulaşarak bir Kurban Bayramı’nı daha geride bıraktık. Kurban Bayramı’ndan günler önce belediyeler, kurbanlık kesim yerlerini düzenleseler bile yine daha önceki yıllardan aşina olduğumuz görüntülerin yaşanması engellenemedi. Özellikle büyük baş hayvanlar, acemi kasapların elinde dehşet saçtı.
yarın TOPLUM elif karan
Yaklaşık bir hafta süren bayram tatili sona erdi. Yola çıkacakları aynı trafik çilesi karşıladı. Havaların mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi nedeniyle ölü sezonda, bayramı fırsatını değerlendirebiliriz diyen sahil kenti işletmecileri umduğunu bulamadı. Bayram tatilini memleketinden veya evinden uzak geçirmek isteyenlerin adresi, Türkiye’nin sahil kentleri değil, ekonomik kriz nedeniyle fiyatları iyice düşmüş olan Avrupa kentleri oldu.
Kurbanlık satışları yüz güldürmedi Besiciler pazarlarda umduklarını bula-
madılar. Geçen yıla göre ne fiyatlarda ne alıcıda ciddi bir gelişme olmadı. Hatta geçen yılın müşterilerini çoğu bu bayramı atlatabilmek için, banka kredilerine sırtlarını yaslamak zorunda kaldılar. Kurbanlıklarının parasını besiciye peşin verseler de, bankalara bir yılla iki yıla arası değişen vadelerle borçlandılar. İstanbul’da Avrupa ve Anadolu yakası arasında yine hayvan geçiş engeli vardı. Kıtalar arası, hayvanlarla bulaşabilecek salgın hastalıkları engellemek için yapılan yasal düzenlemeye Anadolu yakasındaki besiciler isyan etti. Avrupa yakasında bayramın ilk günlerinde kurbanlık kalmazken, Anadolu yakasındaki besicilerden siftah yapamayanı bile oldu.
Sarıkız önde, zabıta arkada Zapt edilemeyen büyük baş hayvanlar, tehlike saçtı. TEM otoyoluna kaçan bir kurbanlık nedeniyle, İstanbul trafiği saatlerce felç oldu. Can havliyle kaçan hayvanlar, çevredeki insanları yaraladığı gibi, çırpınışlarıyla hayvan severleri de isyan ettirdi. Bolu ve Konya’da yola atlayan büyük baş hayvanlar, arabaların altında kalarak can verdi. Üç gün boyunca ana haber bültenlerini kaplayan, kaçan kurbanlık görüntüleri, belediyenin aldığı önlemlerin yetersizliğini ortay koydu. Kurulan hayvan yakalama ekipleri yetersiz kaldı. Yaralanmalarda rekor kırıldı Kurbanlıkları kesmeye çalışırken ken-
dini yaralayan acemi kasap sayısı bu yıl rekor düzeye ulaştı. Sadece ilk gün 3 binin üzerinde yaralı hastanelere başvurdu. “Kurban mı kesiyorsunuz, kendinizi mi?” dedirten hastalardan, ellerini, parmaklarını koparanlar bile var. Bazıları ise, özellikle büyükbaş hayvanları kesmeye çalışırken, birkaç tonluk kurbanlıkların altında kalarak bacaklarını veya kollarını kırdı. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da, kesim esnasında kalp krizi geçirerek ölenler oldu. Bir kurban bayramı tatili daha bilindik manzaralarla geride kaldı. Ekonomik kriz derinleştikçe tatilin tadı da eskisi gibi çıkarılamaz oldu. Üstelik hayvanların yine yollarda telef olmaları, kovalanırken çektikleri eziyet, insanları yine isyan ettirdi.
poşetlenmeden, soğutulması gerektiğini, böylece bakteri üretmesinin engelleneceğini belirtiyorlar. Soğuyan etler ise, buzdolabı poşeti veya yağlı kâğıda sarılarak, -2 derecede buzlukta bir hafta, -32 derecede derin dondurucuda üç ay kalabilir. Yarın TOPlum
Zehirli okul malzemeleri piyasada dolanıyor Okul çantalarında kanserojen maddeyi yasaklayan genelgenin yayınlandığı 2011’den önce üretilen çok sayıda çantanın hâlâ piyasada olduğu ortaya çıktı. 2 Nisan 2011’de yürürlüğe giren genelgeye rağmen, bu sene okullar açılmadan yapılan incelemelerde, dünyaca ünlü markaların okul ve kırtasiye malzemelerinde kanserojen maddeye rastlanmıştı. Her dört çantadan birinde kanserojen madde tespit edilmişti. Türkiye Saraciye Sanayiciler Derneği Başkanı Ahmet Hacısoyu, fitalat
içeren çantaların 4+4+4 eğitim sitemine geçişle artan talebi karşılamak için de depolardan piyasaya sürüldüğünü iddia etti. Kanserli, Kalem kutusu, suluk, matara, beslenme çantası, kırtasiye malzemeleri ve çantaların ancak 2014’te satılarak tükeneceğini belirtti. 2014 yılına kadar, piyasadaki kanserli ürünlerin toplatılmasına dair bir proje yok. Kanserli ürünler tüketicilere satılmaya devam edecek. Üstelik ürünlerin üzerinde fitalat içerip içermediklerine dair de bir uyarıda olmadığı için, tüketiciler büyük riskle karşı karşıya bırakılıyor, denetimsizlik sürüyor. Yarın TOPlum
TRT AKP’nin kanalı oldu Çorum Milletvekili Tufan Köse’nin TRT’yle ilgili Meclis’e verdiği soru önergesiyle, AKP hükümetinin devletin tüm imkân ve araçlarını kendi propagandasına dönük kullandığı ayyuka çıktı. TRT son altı ayda 44 saat tek başına Erdoğan’a yer vermiş. CHP, 12 saat, MHP iki saat, BDP ise aynı altı ay içerisinde sadece yirmi iki dakika ekranda kalmış. TRT’nin canlı yayın sürelerinin dağılımı ise şöyle: Başbakan Erdoğan 40 saat 12 dakika, CHP ve Kılıçdaroğlu 13 saat 43 dakika, MHP ve Bahçeli 4 saat 13 dakika, BDP ise 1 saat 45
dakika. TBMM’deki siyasi partilerin her hafta salı günleri yaptıkları grup toplantılarına yapılan canlı bağlantı süreleri de şöyle: AKP 15 saat 46 dakika, CHP 8 saat 53 dakika, MHP 5 saat 37 dakika, BDP 2 saat 40 dakika. Hükümetin kendini eleştiren basına yönelik baskıları, tutuklu gazetecilerin sayısı ve halkın vergileriyle işletilmesi gereken bir televizyon kanalını fiilen AKP’nin kendi yayın organına dönüştürülmesi, Türkiye’de basın özgürlüğü konusunda endişeleri arttırıyor. Yarın TOPlum
Sabırlı olmak gerekiyor
r misiniz? Bize kısaca kendinizden bahsedebili elli dediğimiz zaeng da 36 yıldırçalışıyorum. Başladığımız u dışarı çıkarmak ğun man herkes korkuyordu. Aileler çocu lar değiştikçe, okulistemiyordu. Ama şimdi öyle değil. Yasa açıldıkça, veli baktı lar açıldıkça, rehabilitasyon merkezleri elli ailesi var. Onlar ki, toplumda kendisi gibi bir sürü eng göndermeye başladı. birbirini tanımaya başladıkça, okullara araştırmaya başladı. Destek hizmetlerini aramaya başladı, ılarda tabii ki bu katk k Ailelere verilen bir takım ekonomi konuda etkili oldu. Siz neden tercih ettiniz? tmenliğinden sonra, Özel eğitimi tercih etmem sınıf öğre e atmak şeklindeydi. dürüst konuşmak gerekirse, kapağı şehr ğunu, mesleği seFakat içine girdikten sonra çok farklı oldu üm. Diyebiligörd u ğun ven için çok doyurucu bir alan oldu alamayacağım im, rim ki hayatta, parayla gezip göremeyeceğ . şeyleri bu çocuklar sayesinde yaşadım Zorlukları nelerdir? ak. Çok sabır gerekEn büyük zorluğu, iğneyle kuyu kazm k üzüm olur, mesletiriyor. Bir atasözü vardır: sabırla koru n, çok dayanıklı aksı ğin temel ilkesi öyle. Çok sabırlı olac yaklaşacaksın iyle olacaksın, sinirlerin alınmış olacak. Sevg im l eğit de taşeronve çok uzun bir süreç bekleyeceksin. Öze Parası olan çocuğuna laşıyor. Yakında okullar da özelleşecek. diğer branşlara göre eğitim verebilecek. Özel eğitim alanı, aç çok. Bakıyorsun kolay iş bulabilen bir alan. Çünkü ihtiy özel eğitimci diye a sonr r bakanlık, bir ay kurstan geçiriyo kle özel eğitim rme okullara gönderiyor. Bir ay kurstan geçi mesleğe girsin. bu öğretmeni olunmaz. Severek yapacak olan
Kurban etinin ömrü 3 ay Kurban bayramının ardından, elde kalan etlerin doğru biçimde saklanmasının insan sağlığı açısından önemine dikkat çeken uzmanlar, uygun yöntemlerle etlerin 3 aya kadar buzlukta kalabileceğini söylüyor. Etlerin kesilip geldikten sonra mutlaka
eBu hafta Eskişehir ’de özel eğitim öğretm ın ni Cengiz Kavak ile birlikteyiz. İşte Kavak’ gehem mesleğine hem özel eğitim alanının lişimine dair anlattıkları.
YARIN eskişehir
Şirince’de efsane, esnafın yüzünü güldürdü Maya takvimine göre 21 Aralık 2012’de kıyamet kopacak diyen, İzmir’in Şirince Köyü’ne kaçıyor. Şimdiden köydeki oteller yüzde 100 doluluk oranı yaklaştı. Dünyada kendilerini “Mavi Enerji Grubu” olarak nitelendiren bir grup, 21 Aralık 2012’de sonlanan Maya takvimine dayanan inanışları çerçevesinde, kıyametten yeryüzünde sadece Şirince ile Fransa ‘nın güneyindeki Bugarach köyünün etkilenmeyeceğini düşünüyor. Şirince ile Bugarach köyle-
rindeki insanların Hz. İsa tarafından kurtarılacağına inanan “Mavi Enerji Grubu”na mensup kişiler, Şirince köyündeki konaklama tesislerini yaptırdıkları rezervasyonlarla aralık ayı için şimdiden doldurdu. Şirince esnafı, daha önceki yıllarda, neredeyse hiç turist gelmeyen aralık ayında, yüzlerce turiste ev sahipliği yapmaktan oldukça memnun. Her söylenti, böyle olsun dyerek aralık ayında kafile için hazırlıklara başladı. Yarın TOPlum
Hazırlayan Eda Derya Toper
1989 02Kasım
1957 03Kasım
Mor iğne Kadınlar cinsel tacize dikkat çekmek için “Bedenimiz Bizimdir, Cinsel Tacize Hayır” kampanyası başlattı. Vapurda yapılan basın açıklaması sonrası kadınlara mor iğne dağıtıldığı için kampanya, “Mor İğne” adıyla tanındı. uzaya çıkan ilk hayvan Sovyetler Birliği, ikinci yapay uydu Sputnik-2’yi yörüngesine fırlattı. Bu uyduda, uzaya giden ilk hayvan olan Laika adlı köpek de bulunuyordu.
04
Kasım 1981
YÖK’ün Kuruluşu MGK tarafından 4 Kasım’da Yüksek Öğretim Kanunu onaylandı. 12 Eylül darbesinin ürünlerinden olan YÖK bu kanuna göre yürürlüğe girdi.
05
Kasım 2006
Saddam Hüseyin’in idamı Irak’ın devrik lideri 24 yıllık iktidarının sonucu Saddam Hüseyin’e, Şii kasabası Duceyil’de 148 şiinin öldürülmesi suçundan idam cezası verildi.
09
Kasım 1938
Kristal gece Berlin’de 7 bin Yahudi dükkânı yağmalandı, yüzlerce sinagog ateşe verildi, çok sayıda Yahudi öldürüldü.
Obama’ya barış için dev çaydanlık Trabzon’da 40 yıldır bakır işleyen Ali Çavuş, dünya barışına katkı sağlaması için 4 ay çalışarak 2 metre 5 santimetre boyunda ve 80 kilogram ağırlığında ‘barış demliği’ yaptı.
Williams’a kupa bakanlara protesto TEB-BNP Paribas WTA Championships uluslararası kadınlar tenis turnuvasında tekler finalinde ABD’li Serena Williams, Rus Maria Sharapova’yı 6-4 ve 6-3’lük setlerle 2-0 yenerek şampiyon oldu. Finalin sonunda konuşan Serena Williams, Türk seyircisinin şampiyonaya desteğinin olağanüstü olduğunu söyledi. Turnuvayı seyreden bakanlar ise yuhalandı. yarın toplum rıfat çapar
TEB-BNP Paribas WTA Championships uluslararası kadınlar tenis turnuvasında Maria Sharapova ile Serena Williams arasında oynanan tekler final maçının galibi Williams oldu. Williams Sharapova’yı 6-4, 6-3’lük setlerle 2-0 yenerek, şampiyon oldu. Sekiz yıldır Maria Sharapova’ya mağlup olmayan Serena Williams, Sezon Sonu Turnuvası finalinde karşılaştığı rakibini 6-4’lük iki setle geçerek şampiyonluğu elde etti. ABD’li tenisçi Serena Williams, bu organizasyonda üçüncü kez şampiyon oldu. Daha önce 2001 ve 2009 yıllarında bu başarıyı yakalayan Serena Williams, iki yıl aradan sonra bir kez daha şampiyonluğu elde etti. Williams ayrıca, İstanbul’da katıldığı ilk organizasyonda mutlu sona ulaştı.Bu organizasyonda ilk ve tek şampiyonluğunu 2004 yılında Serena Williams’ı mağlup ederek alan Maria Sharapova ise ikinci kez
ise, istikrarlı bir sezon geçirdiğini ve bundan gurur duyduğunu söylerken, bu sene birçok başarıya ulaştığını ifade etti.
bu başarıyı elde etme fırsatını değerlendiremedi. Bu arada, ABD’li sporcu, rakibi karşısında üst üste 9. karşılaşmasını kazandı.
Williams seyircilere teşekkür etti TEB BNP Paribas WTA Championships İstanbul 2012’de şam-
piyon olan Serena Williams, seyircilerin şampiyonaya desteğinin olağanüstü olduğunu söyledi. Hiç servis kırma puanı almadığını söyleyen Williams “katıldığım en iyi şampiyonaydı” dedi. Sinan Erdem’de oynanan karşılaşmanın ardından düzenlenen basın toplantısında konuşan ABD’li
tenisçi Williams, bu senenin kariyerinin en iyi 2. sezonu olduğunu, sene başında yaşadığı sakatlık ve 2 kötü Grand Slam performansına rağmen sezonun geri kalanında çok iyi bir gelişim gösterdiğini ve şampiyonayı kazanmanın kendisi için çok önemli olduğunu söyledi. Rus raket Maria Sharapova
Bakanlar yuhalandı Karşılaşmanın ardından düzenlenen seremonide ise, kupaları takdim etmek üzere törene çağırılan Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, seyirciler tarafından yuhalandı. Bakan Fatma Şahin, konuşma yaptığı esnasında Sinan Erdem Spor Salonu’nda yoğun bir şekilde ıslıklandı. 16 bin seyirci bu üç ismi ıslıkla protesto ederken Bakan Fatma Şahin’in konuşması da bu tepkilerle bölündü. Bakan Şahin’e yapılan protestolar üzerine Binali Yıldırım kupa törenini beklemeden salonu terk etmek zorunda kaldı. Tepkiler kupa töreninde sürdü.
18SORU
Yusuf Demir
Çavuş, Bakırcılar Çarşısı’ndaki iş yerinde gazetecilere yaptığı açıklamada, insanlara kalıcı bir şeyler bırakabilmek amacıyla ABD Başkanı Barack Obama’ya ‘barış demliği’ yaptığını söyledi.
Köpekbalığı gökten düştü ABD’nin California eyaletinde bulunan San Juan Hills Golf Kulübü’ne gökyüzünden köpekbalığı düştü. Balığın kulübe, 8 kilometre uzaklıktaki Büyük Okyanus’tan bir kuş tarafından taşındığı sanılıyor. 1.5 metre uzunluğundaki leopar köpekbalığı görenleri şaşkına çevirdi.
30’undan önce bırak! İngiliz bilim adamlarından sigara içenlere yeni bir uyarı geldi. Buna göre sigarayı 30 yaşına gelmeden bırakanların erken ölme riskileri azalıyor. 40 yaşından sonra sigara içmeyi sürdürenlerin ömürleriyse 10 yıl kısalıyor. Araştırmada sigaranın cildi bozduğuna ve doğurganlığı olumsuz etkiliğine de dikkat çekiliyor.
işçi-istanbul
Teleferikle düğün bir başkadır
1. En sevdiğiniz erdem? Uyanıklık 2. Başlıca özelliğiniz? Duygusallık 3. Mutluluk nedir? Tok bir mide 4. Mutsuzluk nedir? Kadına şiddetin olduğu bir ülkede mutsuz olurum. 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Argo konuşmak 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Kendini beğenmişlik 7. En sevmediğiniz şey? İkiyüzlülük 8. En sevmediğiniz kişiler? Recep Tayyip Erdoğan 9. En sevdiğiniz iş? Yemek yapmak 10. En sevdiğiniz şair? Yusuf Hayaloğlu 11. En sevdiğiniz yazar? Fyodor Dostoyevski 12. Kahramanınız? Kemal Pir 13. Kadın kahramanınız? Mine Bademci 14. En sevdiğiniz çiçek? Sümbül 15. En sevdiğiniz renk? Beyaz 16. En sevdiğiniz yemek? İçli köfte 17. En sevdiğiniz düstur? Direne direne kazanacağız! 18. En sevdiğiniz söz? Cahille çıkma yola, seni satar bir pula.
Trabzon’un Şalpazarı ilçesinde evlenen genç çift evlerine teleferikle geldi. Trabzon’un Şalpazarı ilçesinde evlenen genç çift, düğünün ardından evlerine, Ağasar Deresi üzerine kurulu ilkel teleferiği kullanarak ulaştı. Öğretmen İncilay Sarı ile grafiker Çağdaş Kara’nın düğün töreni, ilçe merkezindeki bir çay bahçesinde aileleri, yakınları ve arkadaşlarının katılımıyla gerçekleşti. Genç çift, düğünün ardından evlerine doğru yola
çıktı. Otomobille Üzümözü köyüne ulaşan Kara çifti, yaşayacakları Karaışık Mahallesi’ndeki evlerine ulaşmak için yol olmayınca, ilkel teleferiği kullanmak zorunda kaldı. Gelin İncilay Kara, eşi ve akrabalarının yardımıyla teleferiğe oturdu ve yaklaşık 150 metre yüksekten Ağasar Deresi’nin üzerinden geçti. Damat ve diğer akrabaları da aynı yöntemle derenin karşı tarafına ulaştı. Damat Çağdaş Kara, yaptığı açıklamada, kimsenin arazisinin kullanılmasına izin ver-
mediği için evlerine yol yapamadıklarını belirterek, “Ben teleferiğe binmeye alışkınım. Okula hep bu teleferiği kullanarak gidip geldim. Ancak artık yeter, yol istiyoruz” dedi. Gelin İncilay Kara, evlilik hazırlıkları sırasında bir kaç tez teleferiğe bindiğini ifade ederek, “Teleferiğe ilk bindiğim sırada çok korkmuştum. Şimdi biraz alıştım” diye konuştu. YARIN TOPLUM
İstanbul dünya starını ağırladı Dünyaca ünlü star Enrique Iglesias’ın İstanbul konserine 15 bin müziksever katıldı. Albümleriyle dünya çapında 70 milyondan fazla satış grafiği yakalayan ve sahip olduğu onlarca Grammy ile milyonlarca müziksever kalbini fetheden Enrique Iglesias, muhteşem sahne şovları ve olağanüstü performansı ile İstanbul Küçükçiftlik Park’ta sevenleriyle buluştu.
En ekonomiği havayolu Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, Türkiye’de ilk defa, yolcularının, memnuniyet ve beklenti düzeylerini tespit etmek için 18 yaşının üzerinde 10 bin 579 yolcu ile anket çalışması yaptı. Ankete göre, yolcularının yüzde 74’ü hava yolunu daha güvenli, yüzde 54’ü havayolu yolculuğunun daha ekonomik olduğunu düşünüyor.
En çok sörf yapıyoruz Türkiye’nin internet kullanım alışkanlıkları üzerine yapılan araştırmada çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı. Araştırmanın sonuçlarına göre, Türkiye’deki 19.1 milyon hanenin yüzde 52’sinde bilgisayar, yüzde 41’inde ise internet bağlantısı bulunuyor. İnternet kullanıcıları interneti en çok sörf yapmak ve sosyal paylaşım sitesi Facebook’a girmek için kullanıyor. İnternet sahibi haneler interneti en çok sörf yapmak (%87) ve Facebook’a girmek (%82) için kullanıyor. Bunu %76 ile e-posta kontrolü, %71 ile yazılı mesajlaşma/chat yapma izliyor. Bilgisayarı olan hane sayısı çoğalırken, internet kullanımı da buna bağlı olarak artış kaydediyor. Araştırma sonuçlarının ortaya koyduğu başka bir gerçek de evlerdeki bilgisayar sayısı ve buna bağlı olarak evde internet kullanımının artış göstermesi. İnternet kafelerden internete bağlanmanın gözle görülür şekilde düştü. Araştırma, internet kullanıcılarının cinsiyet ve kullanım alışkanlıklarını da ortaya koyuyor. Türkiye’deki internet kullanıcıların yüzde 60,9’u erkek, 39,1’i ise kadın, yüzde 50,9’u ise 18-34 yaş aralığında yer alıyor.YARIN toplum