Yarın61

Page 1

Efe Boz’un ölümündeki ihmal kanıtlandı

İşimiz yarışmaya mı kaldı?

En iyi yemeği kim yapar? En şık hangimiz? Benim evim daha güzel. en güzel hediyeyi ben alırım. en ideal evlilik bizimkisi. en hızlı kiloyu ben veririm. evet, yetenek benim. Türkiye neredeyse her konuda, umutları için, hayalleri için yarışıyor.

2010 yılında anaokulu tuvaletindeki lavabonun kırılması sonucu ölen Efe Boz davasında emsal bir karar verildi. Efe Boz’un ailesinin yürüttüğü kararlı mücadele sonucu mahkeme İstanbul Valiliği ve Milli Eğitim Bakanlığı’nı kusurlu bularak tazminata hükmetti.

15

02

Ev alabilmek için nöbetteler - toplum 15 Erdoğan Filistin’i böldü - güncel 4 Mavi kapakları çaldılar - toplum 2 Liseliler sınavsız eğitim istiyor - eğİtİm 10

forum 11 - Mülayimleşen Tansu Çiller Güncel 6 - Bu mu koruma? Güncel 9 - Fiş toplama dönüyor kültür-sanat 14 - Yargı yolu gözüküyor

www.yarinhaber.net

5 aralık 2012 l çarşamba l sayı:61 l 1 tl

Önümüzdeki yıl okullarda kıyafet serbest

Her günün siyaseti

HAKAN ÖZTÜRK AKLIN YOLU

3

Patriot döşenecek, kaç insana ölüm ekecek? SİBEL UZUN UYANIŞ

4

Hemdert, hemdeva

GÜLSÜM KAV ANA FİKİR

5

Eğitime değil saldırılara engel olun ÇAĞ AYDIN GÜN CAĞ PRİZMA

6

Kıyafet serbest alacak para yok

Kalkedon Yayınevi sahibi Hakan Tanıttıran ile görüştük

Türkiye’nin kırılgan ekonomisi Türkiye ekonomisi büyüyor derken, daralmaya doğru gitmeye başladı. Bu ekonomiyi nasıl etkileyecek? Suriye’de yaşanan savaşın, Türkiye ekonomisine ne gibi etkisi oluyor? Türkiye yaşaması ekonomik bir ülke midir? Kalkedon Yayınevi’nin sahibi ve ekonomist Hakan Tanıttıran bu haftaki konuğumuz.

Melike Ç Cınar ile Esas Mesele 12

Cevaplanması gereken 10 soru: 1 Kıyafet serbestliğinin yaratacağı zorluklara karşı bakanlığın kıyafet desteği gibi bir hazırlığı var mı? 2 Kararın ailelerin bütçesine getirdiği yük hesaplandı mı? 3 Kıyafette serbestlik varsa tüm öğrencilerin kendilerini ifade özgürlüğü de olacak mı? 4 Patriot füzelerine para bulan devlet öğrencilerin kitap defter ve

kıyafetlerine neden bütçe bulmuyor? 5 Sosyal devlet kıyafet özgürlüğü getirirken öğrencilerin yeme, çanta, ulaşım zorluklarına da çözüm getirmek zorunda değil midir? 6 Ömer Dinçer, zenginlerin ve fakirlerin ayrı okullarda olmaması için planlama yapacak mı? 7 Öğrencilerin derslere katılımcı olması için başka yöntemler de

geliştirilecek mi? 8 Serbest kıyafet, forma gibi el yakacak mı? 9 Özellikle lise öğrencilerinin formadan dolayı gördüğü baskılar bitecek mi? 10 Serbestlik getiren uygulamada yasakların da olması tutarsız değil mi? güncel 7

Sözün doğrusu

Enflasyon nereye düşüyor?

Okullarda kıyafetler artık serbest ama giyebilene. Savaşa akıttıkları parayı eğitime verseler kimse açıkta kalmayacak. Erdoğan ile Gül yine karşı karşıya. Dokunulmazlıkları kaldırılmak istenen BDP’liler konusunda anlaşamadılar. KPSS’de tercih yapabilirsin ama atanamazsın. Çünkü en yüksek puanı yapsan da düz liselere uygun kontenjan yok. Sivas Davası’nı önce zaman aşımına uğrattılar, şimdi de araştıralım diyorlar. Samimi bir tek uygulama yok. Vladimir Putin Türiye’ye gelip Başbakan’la görüştü. Suriye konusunda anlaşamamışlar, al birini vur ötekine.

KPSS’ye giriş var, atama yok

Binbir umutla sınava giren yüzbinlerce aday, tercih kitapçığıyla karşılaşınca hüsrana uğradı. Kitapçıkta belirtilen kadrolar arasında “Başvurma özel şartları’’ başlığı altında belirtilen kriterlere uymayan yüz binlerce insanın, girebileceği bir kadro olmamasına rağmen sınava giriş başvurularının ÖSYM tarafından bazı çelişkileri ortaya çıkardı. emek 9

AKP’de bir çatlak daha BDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin tartışma devam ederken Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “kendimizi çıkmaz sokaklara itmeyelim” açıklamasına cevaben

Tayyip Erdoğan; “Dokunulmazlıkların kalkıp kalkmayacağına parlamento karar verecek” şeklinde açıklama yaptı. İktidar bloğu içersindeki çatlak ise derinleşiyor. güncel 4

Düşük banka faizleri hayırlı olmayabilir

Türkiye’nin notunun arttırılmasıyla düşüşün hızlandığı faizler, Merkez Bankası’ndan gelmesi beklenen faiz indirimiyle tarihi seviyelere geldi. Reel faiz hesabında esas alınan bir yıl sonraki enflasyona ilişkin beklentiye göre reel faiz eksi 0,60’a geriledi. ekonomİ 8


02 TOPLUM

Toplu taşıma aracı yok ceza var İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin “Toplu Taşıma Yolu” uygulaması geçtiğimiz Eylül ayının başında başlamıştı. Pilot bölgelerde denenmesinin ardından uygulamanın genişletildiği yerlerden biri de Yeşilköy Caddesi oldu. Ancak bu caddenin uygulamanın sürdüğü diğer yollardan bir farkı var. Bu caddeyi hiçbir toplu taşıma aracı kullanmıyor. Hiçbir otobüsün geçmediği, üzerinde bir tane bile otobüs durağının bulunmadığı 2 şeritli Yeşilköy Caddesi’nde sabah 07.00 – 10.00, akşam 16.00 – 20.00 arasında bir şeridin ayrıldığı toplu taşıma yoluna girenlere ceza yağıyor. Yeşilköy Caddesi’nde yoğunluğun yaşandığı saatlerde gereksiz yere trafiğin tek şeride indirilerek tıkanması ve yok yere ceza kesilmesi sürücüler tarafından tepkiyle karşılandı. YARIN toplum

“Dünyanın sonu” kutlamaları başladı

NASA’nın 21 Aralık’ta olağanüstü bir durum yaşanmayacağını defalarca bildirmesine rağmen, Maya rahipleri, Maya takvimine göre 21 Aralık 2012 tarihinde bir çağın sona erişini kutlamak için çeşitli törenler düzenledi. Mayalar, dans edip, tütsüler yakarak çağı uğurlama kutlamalarına başladı. Maya kalıntılarının yer aldığı bölgelerde ise, Aralık ayında büyük bir turizm patlaması yaşanması bekleniyor. Maya takvimine göre 5200 yıllık çağın sona erdiği tarihlerde Maya topraklarında bulunmak isteyenler bu bölgelere akın edecek. YARIN toplum

5 Aralık 2012

Efe’nin ölümündeki ihmal kanıtlandı

2010 yılında anaokulu tuvaletindeki lavabonun kırılması sonucu ölen Efe Boz davasında emsal bir karar verildi. Efe Boz’un ailesinin yürüttüğü kararlı mücadele sonucu mahkeme İstanbul Valiliği ve Milli Eğitim Bakanlığı’nı kusurlu bularak tazminata hükmetti. Karar, adalet bekleyen diğer ihmal davalarına da umut oldu. TOPLUM sanem deniz kural

Anasınıfı öğrencisi Efe Boz, 2010 yılında Maltepe Dumlupınar İlköğretim Okulu’nda, yalnız gönderildiği tuvalette yerine tutturulmayan lavabonun kırılması ve şah damarını kesmesi sonucu yaşamını yitirdi. Efe’nin ölümünün ardından okul idaresi hatasını kabul etmedi. İl Milli Eğitim Müdürlüğü sorumluluğu olanlarla ilgili gereğini yapmadı. Ailesinin başlattığı hukuk mücadelesinde MEB ve İstanbul Valiliği kusurlu bulundu. Mahkeme aileye 275 bin lira tazminat verilmesine hükmetti. Bu karar, tıpkı Efe Boz gibi ihmal sonucu hayatını kaybeden çocukların ailelerine de umut oldu. 2010’dan bu yana tam 26 çocuğun ihmaller sonucu hayatını kaybettiği biliniyor.

EFE BOZ İLK DEĞİLDİ 28 Kasım 2011’de Bitlis’te itfaiyeden ve kaymakamlıktan izin almadan lisede gerçekleştirilen yangın tatbikatında yaralanan 17 yaşındaki Onur Zeki Akgün hayatını kaybetti. 24 Mart 2012’de Manisa’nın İmrenler Köyü’nde 12 yaşındaki Fadime Yalçın, unuttuğu çantasını almak için geri döndüğü okulunun kapısının

kapalı olduğunu gördü ve sınıfın demir parmaklıklı penceresinden içeri girip çantasını almak istedi. Ancak kafası sıkışınca boğularak hayatını kaybetti. Savcılık, takipsizlik verdi. Yakın bir tarihte bu yıl 2 Ekim’de Karamürsel İlköğretim Okulu’nda eğitim gören 13 yaşındaki işitme engelli Yunus Eser, Yurt-Kur’un bahçesine kaçan topunu almak için demir korkuluklara tırmandı. Yunus, kaçağın sebep olduğu elektrik akımı-

na kapılarak yaşamını kaybetti. Anne Hanife Eser, sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunduklarını belirterek “Efe Boz davasında çıkan karar bizim için de umut oldu” dedi.

YILDA 12 ÇOCUK İHMALDEN ÖLÜYOR Gündem Çocuk Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Onur Yılmaz, her yıl 10-12 çocuğun okullarda çeşitli ihmaller nedeniyle hayatını kaybettiğini belirtti: “İki yılda 26 çocuk öldü.

4+4+4 ’ten sonra k a zalar daha da arttı. Okul binaları çok eski, yeni olanlarda da projesiz tadilatlar yapılıyor. Okul müdürünün inisiyatifine kalıyor. Yaşananlar ölüm ve yaralanmalar sonrası bir tek kişiye dava açılıyor. Okul müdürü, sorumlu olan ilçe ve il milli eğitim müdürlüklerine açılmıyor.”

Hırsızlar için el ilanı Büyükada camisi Edirne’de 1,5 yılda evi tam 7 kez soyulan Arif Pınar, hazırladığı el ilanlarına “Hırsız kardeşim, çalınacak bir şeyim kalmadı, bilgin olsun” yazarak, sokakta dağıttı. Hırsızlara karşı çok önlem almasına rağmen, başa çıkamadığını anlatan Arif Pınar, “Kapıları demirden yaptırdım, pencerelere parmaklık taktırdım ama hırsızlarla baş edemedim. Beyaz eşyalarım, motosikletim, otomobilim, eşimin ziynet eşyaları, odunlarım, sobalarım hepsi gitti. İnanın çalınacak bir şeyim kalmadı. Sabah namazlarına gidemez oldum, akşamları baltayla yatıyorum” dedi. Pınar, yaşanılan hırsızlık olaylarına çok içerlediği için broşür hazırlattığını ifade ederek, “Bir tek eşyam, komşuların verdiği televizyon. Bir matbaada broşür bastırdım, altına da cep telefonu numaramı yazdım, belki çalan hırsız insafa gelir de eşyalarımı getirir diye” şeklinde konuştu. YARIN toplum

Şentürk Engelliler Birliği Başkanı

65 ülkeden 120 çatı kuruluşun katılımıyla 26 Kasım’da kurulan İstanbul merkezli Dünya Engelliler Birliği’nin (DEB) başkanlığına Metin Şentürk getirildi. Görme engelli sanatçı, “Hayallerimizi hedeflerimiz haline getirip insanlık adına büyük projeler başarmaya devam edeceğiz. Adalete, kardeşliğe ve sevgiye inanarak iki yıldır üzerinde çalıştığımız Dünya Engelliler Birliği’nin tüm insanlığa büyük yararlar sağlayacağına inanıyoruz” dedi. YARIN toplum

Uzun zamandır süren Çamlıca ve Taksim’e cami yapılması tartışmalarına bir yenisi eklendi. Bir caminin de Büyükada’ya yapılması yeniden tartışma yarattı.

Mavi kapakları çaldılar

500 olduklarını söyledi. Deniz; “Yaklaşık Samsun’da Çarşamba Bedensel Engeiki kilo mavi kapak toplanmıştı ve bunlar liler Derneği’nce, üyelerine tekerlekli olacaktı. 200 i ka- engeli arkadaşımızın bacakları sandalye almak amacıyla toplanan mav alye alıyoruz. sand li rlek iz, kilo kapakla bir teke paklar çalındı. Dernek Başkanı Kerim Den alye umusand li rlek en Kapaklar çalınınca teke olayın, 3 Aralık Dünya Engeliler Günü’nd toplum IN YAR i. de dumuz da gitmiş oldu” ded bir gün önce yaşanmasının üzüntüsü için

Taksim’e cami projesi, ilk olarak Necmettin Erbakan’ın Başbakan, Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığı dönemde ortaya atılmıştı. Erdoğan, Taksim’e cami projesini AKP’nin seçim vaatleri arasına da koymuştu. Geçtiğimiz günlerde Erdoğan caminin yapılacağını duyurdu.

EONOMİST’TEN ELEŞTİRİ Economist dergisi yaptığı haberde Çamlıca’da cami projesini eleştirdi. Avrupa’nın en güzel kentlerinden birinin zarar görebileceğini vurgulayan Economist, “İstanbul’un mirası saldırı altında” sözlerini kullandı. Dergi bu projelerin, Başbakan’ın “artan, Türkiye’nin sosyal ve kültürel dokusuna karışma eğilimine uyumlu” olduğunu da söyledi. YARIN toplum

Zenginler gelir açıklamıyor Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Başkanı Birol Aydemir, turizm gelirlerinin eksik hesaplandığını açıkladı. Eksik hesaplamanın nedenleri üzerinde duran Aydemir, zenginlerin gelirlerini sakladıklarını söyledi. Bilgi almakta zorlandıklarını belirten Aydemir şöyle konuştu: “Türkiye’de iki kesim istatistik vermiyor. Veya doğru vermiyor. Bunların bir tanesi zenginler. Diğeri ise işletmeler. Zenginlerle istatistik yapmak o kadar zor ki. Neredeyse hiçbir şey doldurmuyorlar. Fakirin her şeyi meydanda. Asla konuşmaktan çekinmiyorlar.” Aydemir, gelir arttıkça kişilerin soruları cevaplamadığına dikkat çekti. YARIN toplum

Elektrik faturası isyanı

Belediyede geçici işçi olarak çalışan Kasım Turan’a, 89 lira elektrik faturası geldi. Turan, faturayı protesto için “Kanımızla beslenme AKEDAŞ” yazılı siyah çelenk yaptırıp, iç çamaşırıyla yürüyerek Adıyaman Kahramanmaraş Elektrik Dağıtım A.Ş. binasına geldi. Güvenlik görevlilerine direnen Turan, “Geçici işte asgari ücret alıyorum ve faturayı ödeyemiyorum.” dedi. YARIN toplum


03 GUNCEL

5 Aralık 2012

Gül’den 19 yıl sonra Sivas Katliamı hamlesi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 1993 yılında yaşanan 37 kişinin hayatını kaybettiği Sivas Katliamı’nın araştırılması için Devlet Denetleme Kurulu’nu (DDK) görevlendirdi. Cumhurbaşkanlığı’ndan gelen bu açıklamadan sonra sosyal medyada 19 yıl sonra yapılan bu görevlendirmeye tepkiler yağdı. istanbul onur toper

Gül, Madımak olayının gerek oluş şekli, amacı, sonuç ve tesirleri itibarıyla gerekse dönem içinde yaşanan bazı olaylarla bağlantıları nedeniyle itibarıyla bir bütünlük içinde araştırılması ve incelenmesi için Devlet Denetleme Kurulu’nu görevlendirdi.

Ancak 114 STK ikna edebildi! Cumhurbaşkanlığı internet sitesinde yapılan açıklamada, Sivas’ta 01-02 Temmuz 1993’te yaşanan ve 37 kişinin ölümü ile sonuçlanan olayların sonuçları ve olaya taraf olan her kesimden gelen etkinin hala devam ettiği bildirildi. Yayınlanan açıklamanın devamında ise: “Madımak hadisesine müdahil olan tüm kesimlerde; olayların gerçek mahiyetinin algılanması, kavranması ve çıkarılan sonuçlar itibariyle derin bir belirsizlik ve kuşku mevcuttur. Nitekim, Sivas’ta faaliyet gösteren 114 sivil toplum kuruluşu, Sayın Cumhurbaşkanımıza yapmış oldukları ziyaret esnasında söz konusu hususları dile getirmiş ve konunun tekrar incelenmesi talebinde bulunmuşlardır” denildi. STK’lar ile görüşmelerden bahsedildikten sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Madımak olayının gerek oluş şekli, amacı,

sonuç ve tesirleri itibariyle gerekse dönem içerisinde yaşanan bazı olaylarla bağlantıları nedeniyle itibariyle bir bütünlük içerisinde araştırılması ve incelenmesi için Devlet Denetleme Kurulunu görevlendirdiği resmen ilan edildi.

Yargıtay zamanaşımı derse, DDK’nın anlamı yok 37 kişinin yanarak ya da dumandan zehirlenerek hayatlarını kaybettiği Sivas Katliamı’nın yargılama süreci 1993 yılında başladı ve geçen Mart ayında da-

va zamanaşımından düştü. 25 Eylül’de de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Ankara 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin, 19 yıldır yargılamaları süren 7 sanık yönünden verilen düşme kararlarının onanmasını istedi. Kararın temyiz incelemesi Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından yapılacak. Daire, Başsavcılığın tebliğnamesine uyabileceği gibi aksi yönde karar verebilir. Yargıtay, yerel mahkeme ve Başsavcılığın görüşü doğrultusunda davanın zaman aşımına girdiğine karar verirse hukuki süreç

hasan dikçe Didim Cem Evi Derneği Yönetim kurulu üyesi

Alevileri oyalıyorlar Devlet tebligatlar gönderiyor, borçlar çıkartıyor Alevilere karşı sürekli. Her gün aleviler üzerinde baskılar artıyor. Alevi evlerine yazılar yazılıyor. Bunlar varken gidip de o köşeyi bulmasını ben inandırıcı bulmuyorum. Kandırma işleridir bunlar. Alevileri oyalama amaçlıdır. Sadece Alevileri değil, demokratları, yurtseverleri de oyalıyorlar. Bu devletin politikasıdır. tamamlanmış olacak. Ancak Yargıtay, söz konusu suçun insanlığa karşı suç kapsamında değerlendirip, davanın zamanaşımı hükümleri kapsamında olmadığına da

karar verebilir. Yargıtay zamanaşımı olduğuna karar verirse DDK’nın incelemesi yargı açısından bir anlam taşımayacak.

Darbeye teşebbüse 90 müebbet

Hakan Fidan’a savcı dayanmıyor MİT Müsteşarı Hakan Fidan, MİT Eski Müşteşarı Emre Taner, yardımcısı Afet Güneş ile birlikte 5 MİT mensubu hakkında yürütülen soruşturma dosyası Başsavcıvekili Oktay Erdoğan’ın resmi yazısı ile Terörle Mücadele Savcılığı’na atanan Adem Özcan’dan alındı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ’nca yürütülen KCK soruşturması kapsamında MİT Müsteşarı Hakan Hakan Fidan’ın da aralarında bulunduğu 5 isim 7 Şubat 2012 tarihinde ifadeye çağrıldı. Bu işlemin ardından soruşturma dosyasına bakan savcı Sadrettin Sarıkaya dosyadan alındı. Onun yerine

özel yetkili savcı Adem Özcan soruşturmada görevlendirilmişti.

‘Gazetecilere 7 kat yasağı’ uygulaması Başsavcı vekili Oktay Erdoğan’ın adı geçtimiz günlerde Adliye muhabirlerinin savcıların bulunduğu 7. kata çıkışını kayıt altına alan uygulamanın talimatını veren kişi olarak duyulmuştu. Erdoğan daha sonra yaptığı açıklamada söz konusu uygulamanın “güvenlik görevlilerinin yanlış anlaması” sonucu ortaya çıktığını belirtmişti. YARIN GÜNCEL

Deniz Feneri belgeleri gerçekmiş Deniz Feneri davasında, Almanya’dan Türkiye’ye kuryeler aracılığıyla getirilen 4 milyon 580 bin avroluk para trafiğini gösteren ıslak imzalı belgeler gerçek çıktı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na 100 bin avro karşılığında satılmak istenen belgeler, Ankara Kriminal Polis Laboratuvarı’nda incelendi ve BLG102424-ANK10017318 numaralı raporla gerçek olduğu saptandı. Laboratuvar, belgelerde imzası bulunan sanıklardan İzzet Kurum da belgelerin kendisine ve Hakkı Sadal’a ait olduğunu be-

lirtti. Kurum, bu belgelerin İstanbul Florya’da bir kuru temizleme dükkanına gittiğinde çantasından

çalındığını, ancak resmi bir makama müracaat etmediğini söyledi. YARIN GÜNCEL

28 Şubat soruşturmasında yazımı tamamlanmak üzere olan iddianameyle 60’ı tutuklu 90 kişiye darbeye teşebbüsten ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle dava açılacağı öğrenildi. Soruşturmada 8 aydır tutuklu bulunan eski Genelkurmay İkinci Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir, savcılığa yaptığı suç duyurusunda görevini “emir komuta zinciri altında yaptığını” belirterek dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’yı sorumlu gösterdi.

28 Şubat İddianamesi neredeyse hazır İlk operasyonu 12 Nisan’da yapılan ve 6 dalga süren 28 Şubat soruşturmasında sona gelindi. Soruşturmayı yürüten Terörle Mücadele Yasası’nın 10. maddesiyle görevli Ankara Savcısı Mustafa Bilgili, uzun süredir yazımını sürdürdüğü davanın iddianamesini tamamlamak üzere. TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun 28 Şubat sürecine ilişkin raporunu da iddianamede kullanacak olan Bilgili’nin davayı Aralık ayı ortasında açacağı öğrenildi. YARIN GÜNCEL

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

Her günün siyaseti

Türkiye’deki sağcılıkla mücadele etmeliyiz. AKP’nin yüzde elli oyu var. Buna MHP’nin aldığı yüzde on beşi de ekleyince ürkütücü bir tablo çıkıyor karşımıza. Yani solun mücadelesi kağıtlara maddeler yazarak olmaz. Prensipte şöyle olmalıdır, denilerek de olmaz. Bunların hepsi bir oyun, diyerek de olmaz. Karşımızda çok güçlenmiş bir yapı var. Sağ bloğun karşısına en asgari bir toplumsal güç olarak çıkmalıyız. Toplumsal güç olmadan hiçbir şey yapamayız. O nedenle yatıp kalkıp toplumu düşünmeliyiz. Ne yaparsak toplumla birlikte yürürüz? Ne yaparsak az yürürüz ya da yürüyemeyiz? Bu bizim için hayat memat meselesidir. Birlikte yürüyor olmak ya da olmamak. Bütün mesele bu… Çünkü büyük toplumsal değişiklikler istiyorsak, büyük toplumsal değişiklikleri robot askerler yapmaz. Sadece ve sadece halk yapar. Yapabilme gücüne sahiptir. O sebeple kimin yapacağının belli olmadığı işleri konuşamayız. Konuşmamalıyız. Eğer gerçek solun yapacağı bir işi konuşuyorsak, halktan konuşuyoruz demektir. Halkın da benimseyeceği bir işten konuşabiliriz. Gerçek sol politikasını üretiyorken, cümlesini yazıyorken bunun bir miting meydanında insanlar tarafından haykırılıp haykırılamayacağını düşünmelidir. Solun ürettiği cümle bir parti tarafından miting meydanlarına taşınamıyorsa bu iş olmaz. Toplumun benimseyeceği bir cümle olmalıdır. Bir parti olmalıdır. Ve bir eylem olmalıdır. Yoksa olmaz. Cin fikirle, küçük burjuva hezeyanlarla, şansa pansa ümidiyle sonuç alınamaz. Sol kimlik işlerini bırakmalıdır. Sol kendi kimliğinin örselenmiş olduğu meselesini de en önde tutmamalıdır. Sol kendisi örselendiğinde dahi, örselenmiş olmasını değil; uğruna örselenmiş olmayı da göze aldığı yüksek değerleri anlatmalıdır. O durum bile o yüksek değerleri anlatmanın bir kürsüsüdür. Çizgi, fikir-parti-eylem çizgisidir. Peki, hangi zamanda? Evet, ideallerimiz gelecek zamana ait olabilir ama mücadelemiz şimdiki zamanda olmalı. Yani mücadelemiz aktüel gelişmelerin damarlarında atmalı. Mücadele somut koşulların somut tahlilinde yapılır ve somut bir zamanda. Her gün. Her günün önümüze getirdiği olayları tartışarak. Her günün önümüze getirdiği olaylara açıklamalar ve öneriler getirerek. Bir gün bile boş geçerse söz söylemeden, bütün insanlığın iyiliği adına hareket ettiğimiz iddiasından geri düşeriz. Toplumla buluşabilmenin adımlarını atabilen bir sol ortaya çıkıyor. Bu sol, toplumla en az ölçüde dahi olsa birlikte yürümeyi başarabilirse, AKP’yi silkeleyebilir. Sol, AKP ile toplumun aç-açık bırakıldığı meydanda dövüşmelidir. Sol, AKP ile toplumun gadre uğratıldığı meydanda dövüşmelidir. İşsizliğin olduğu yerde, işçilerin iş kazalarına kurban gittiği yerde hattımızı kurmalıyız. Kadın cinayetlerinin işlendiği yerde, Cumartesi Anneleri’nin evlatlarını aradığı yerde olmalıyız. Demokratik bir üniversite ve lise isteğinin yükseltildiği yerde olmalıyız. AKP bizi başka yerlere çekmeye çalışsa da buralarda durmalıyız. Konular bunlardır. hakanozturk1871@gmail.com

Şile’de gemi de kurtarma botu da battı

Fırtına yüzünden Şile açıklarında kömür yüklü gemi battı. Geminin kayıp 12 mürettebatından 3’ü sağ kurtarıldı, 1 mürettebat öldü, 8 mürettebat ise aranıyor. Mürettebatı kurtarma için çıkan Kıyı Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı bot da Şile mendirekte kayalıklara çarptı, 4 kişi dalgalar arasında kayıplara karıştı. Antalya ’ya giden 114 metre uzunluğundaki Volgo Balt 199 gemisi, Salı günü saat 10.30 sıralarında, Şile açıklarında Doğu mevkiinde, otomatik tanımla sistemi ile tehlike sinyali verdi. İstanbul Gemi Trafik Hizmetleri Merkezi, yardım için Kıyı Emniyeti 3, Kıyı Emniyeti 1 hızlı tahlisiye botları ile Kurtarma 4 römorkörünü olay mahalline sevk etti. 11’i Ukraynalı ve 1’i Rus 12 mürettebatı bulunan gemi ile bağlantı kesildi. Daha sonra geminin battığı öğrenildi. Kıyı Emniyeti 1 ile kazazede 3 personel kurtarıldı, 1 personelin ise deniz üstünde cesedi bulundu. Ölen personelin cesedi helikopterlerle taşındı. YARIN GÜNCEL


04 GUNCEL

5 Aralık 2012

Sibel Uzun Ş UYANIS

Patriot döşenecek, kaç insana ölüm ekecek? Suriye’de ki gerginliği körükleyen dış siyaset kafasıyla daha fazla düşman kazanmış bulunuyoruz. Gidiyoruz kıyamete. Şimdi de sıra patriot füze savunma sisteminde. NATO’dan onay alan devlet erkanı çocuklar gibi şen. Hatta hatta Esad’a karşı ayaklanan halkı da koruyacakmış bu sistem. Hey babam hey. Nasılsa kestirmeden “Memleketi savunmak için patriot füzelerini alıyoruz” dediler sıyrılıverdiler. Peki sınır boylarında kaybettiğimiz insanların hesabını kim verecek? Peki sormaz mı vatandaş bir gün sana; “Neden kendini füze ile savunacak kadar düşman edindin?” “Kardeşlik dururken neden kavganın üzerine körükle gittin?” Şimdi hala körüklüyorsun. Türkiye hala Esad’a karşı savaşan güçleri desteklemekle Suriye’nin nefretini artırıyor. Füze kalkanında İran ile ne olmuştu? Şimdi patriotla birlikte artıyor. Suriye’den gelen bombalara karşı dış siyasette bir anlaşma yolu aranması gerekirken hükümet savaş taşlarını döşüyor. İnsan hiç mi ders çıkarmaz? Irak’da direniş nasıl örülmüştü, tank ve her türlü Amerikan teçhizatına karşı? Suriye; “Elimde kimyasal yok” diyor, ABD “Var” diye uyarıyor. Türkiye patriotları alıyor. Irak işgalin başlangıcını çoğumuz hemen hatırlamışızdır. Kaç bin insan hayatını kaybetmişti? ABD uyarıyor. Bir yandan da “BM güçlerini çekerek önlem alıyorum” demek istiyor. Ne yapacak AKP’lilerin dillerinden düşüremediği patriotlar? Kendi gibi füzeleri insansız hava uçaklarını vuracak. Şimdi başta Suriye, İran, Rusya, Çin Türkiye ile gerginlik içerisinde. Bakmayın Putin’in Başbakan Tayyip Erdoğan ile el sıkışarak güzel fotoğraf verdiğine. Tamamen ticari! Geriye kalan patriot gerginliği. Suriye ve Esad konusunda net bir dille uyarıyor. Bu kadar ayyuka çıkan silahlı yöntemine İran siyasi görüşmeler öneriyor fakat çoktan iş işten geçmiş durumda. Her seferinde soralım. Kaç para ayırdınız patriota? Sorarız size. Bilerek ve anlayarak sorar halkımız. O paralarla kaç çocuk, gerçek bir donanım ve imkanlarla okurdu? Kaç çocuğa kıyafet, kalen, kitap alınabilirdi? Kaç evsize... Kaç işsize... Kaç hastaya... twitter: @sibeluzun_yarin

Hükümette bir çatlak daha

BDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin tartışma devam ederken Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “kendimizi çıkmaz sokaklara itmeyelim” açıklamasına cevaben Tayyip Erdoğan; “Dokunulmazlıkların kalkıp kalkmayacağına parlamento karar verecek” şeklinde açıklama yaptı. İktidar bloğu içersindeki çatlak ise derinleşiyor. ankara CAN ÇOKSÖYLER

hammül etmek ne kadar doğrudur? Bu karşı tavır takınılmalı yani ne önerilmektedir?”

94’te ne olmuştu?

BDP’li 9 milletvekilinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla ilgili olarak verilen fezleke- O günlere dönmeyelim nin hakkında konuşmayan siyaset Cumhurbaşkanı Abdullah Gül kotemsilcisi kalmadı. Ancak bu tartış- nuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada malarda kritik olarak öne çıkan yine “Geçmişte kendi siyasi tarihimizde, iktidar bloğu içerisindeki ayrışma yakın siyasi tarihimizde bu olup oldu. Cumhurbaşkanı dokunul- bitenlerden örnekler var. Dolayımazlıklar için kaldırılmasın derken, sıyla kendimizi çıkmaz sokaklara Başbakan sürecin hızlandırılmasıyla itmememiz lazım. Burada herkesin meşguldü. sorumluluğu vardır. Bütün milletvekillerinin hepsinin sorumluluğu Başdanışman konuştu vardır. “ sözlerini sarf etti. 1991 yılında seçimlere Sürekli kendilerinden bahsedilen Sosyal Demokrat HalkBaşbakan Erdoğan’ın danışmanla- Erdoğan: “Konuları saptırmayalım” rı ilk defa ortaya çıkmış oldu. Bu Gazetecilerin yönelttiği “Cumçı Parti (SHP) listesinden giren çıkış ise aslında tartışmanın önemi hurbaşkanı Abdullah Gül de DEP’li Leyla Zana, Hatip Dicle, hakkında da ipucu vermiş oldu. TBMM’nin açılışındaki konuşmasıMahmut Alınak ve Selim Sadak Başdanışman ve AKP milletvekili nın arkasında olduğunu dile getirdi. SHP milletvekili seçilmişlerdi. Yalçın Akdoğan da böylece tartış- O konuşmada da Cumhurbaşkanı, Seçilmelerinin hemen ardınmaya katıldı. Akdoğan ise bir da- milletvekillerinin haklarında kesin dan Leyla Zana’nın yemin törenışmandan beklenecek muğlaklıkta hüküm verilene kadar yasama faaninde protestolar arasında Kürtçe bir açıklamayla Erdoğan’ı savundu. liyetlerine devam etmesi gerektiğini yemin etmesi soruşturmaya konu Star gazetesine yazdığı yazıyla ko- söylemişti. Aranızda bu konuda bir olmuştu. nuya taraf olan Akdoğan, yazısında fikir ayrılığı mı söz konusu?” soruZana, Dicle ve Doğan, “milşu ifadeleri kullandı: “Şunu görmek suna yönelik, Erdoğan gazetecileri letvekili dokunulmazlığı” nedezorundayız. Geçmişte yaptıkları konuları saptırmakla suçladı. yanlışların on katını yapan ve kendi siyasi alanını daraltırken Türk de- AKP’de çatlak vekili Galip Ensarioğlu “Grup kamokrasisini zehirleyen bir anlayışa BDP’li vekillerin dokunulmazlık rarı alınsa bile ‘ret’ oyu vereceğim” karşı ne yapılabilir? Terörle sarmaş fezlekesi, AKP’de gerilim yarattı. dedi. Bazı AKP’lilerin BDP’lilerin dolaş olan ve sürekli yaptıkları ajitas- 20’ye yakın vekil dokunulmazlığın dokunulmazlığının düşürülmesiyonlarla toplumu isyana teşvik eden düşürülmesine karşı çıktığı iddia ne karşı çıktığı iddia edildi. İddibir anlayışa hukuken ve siyaseten ta- edilirken, AKP Diyarbakır Millet- aya göre 20’ye yakın AKP’li vekil,

niyle haklarında işlem yapılamayacağını savunarak TBMM’den ayrılmamaya karar verdi. Ancak polis, 4 Mart 1994’da Meclise girip DEP’lileri zor kullanarak gözaltına aldı. Sadak ise, 1 Temmuz 1994’te gözaltına alındı ve 12 Temmuz 1994’te tutuklandı. Milletvekili dokunulmazlığı kaldırılan DEP’liler, bundan 13 gün sonra tutuklanarak Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’ne konuldular. Bu sırada Anayasa Mahkemesi de, DEP’i kapattı. BDP’lilerin dokunulmazlığının düşürülmesine karşı çıktı. Ensarioğlu, Başbakan Erdoğan’ın ‘Bu konuyu kendi içimizde değerlendiriyor, konuşuyoruz’ sözlerine hatırlattı.

Erdoğan Filistin’i böldü, yedirdi

I​ rak’tan Bakan Yıldız’ın uçağına iniş izni yok! Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın, Petrol ve Gaz Konferansı’na katılmak üzere bugün yapacağı Erbil ziyareti, Irak hükümetinin izin vermemesi nedeniyle gerçekleştirilemedi. Kararın resmi heyeti taşıyan Başbakanlık uçağının havalandığı sırada gelmesi nedeniyle uçak Kayseri’ye zorunlu iniş yaptı. Bakan Yıldız ve beraberindeki resmiheyeti taşıyan Başbakanlık’a ait uçak İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan havalandığı sırada Bağdat’tan uçuş iznine iptal haberi geldi. Resmi heyeti arayan Türkiye’nin Bağdat Büyükelçiliği yetkilileri “teknik sebeplerle” uçağın Erbil’e iniş yapamayacağının kendilerine bildirildiğini iletti. Yurt dışından Erbil’e giden uçuşlar Bağdat’taki hükümetin iznine bağlı bulunuyor. YARIN GÜNCEL

80 yaşındaki emekliye maaş şoku!

Tokat’ta yaşayan evli ve 2 çocuk babası Burhan Yiğit, lokanta işletmeciliği yaparken 1998 yılında Bağ-Kur’dan emekli oldu. 14 yıl boyunca emekli maaşını alan Yiğit, geçen Haziran ayında maaşını çekmek için gittiği bankamatikte hesabında para olmadığını öğrendi. Yiğit bunun üzerine Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü’ne başvurdu. Başvuru üzerine Yiğit’e gönderilen yazıda, prim hesaplamasında yanlışlık yapıldığı ve daha önce 15 yıl olarak hesaplanan hizmet süresinin 720 gün askerlik borçlanması dahil 11 yıl 7 ay 8 güne düştüğü ve bu nedenle maaşının iptal edildiği açıklandı. YARIN GÜNCEL

rıfat çapar

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 5. Türk Arap İşbirliği Forumu toplantısında Filistin bayrağı şeklinde hazırlanmış bir pastayı Suudi Arabistanlı bakanla birlikte kesti. ABD’nin bölgedeki en yakın iki müttefiki “Filistin pastalı” görüntüleri ile oldukça manidar bir fotoğraf verdiler.

Oyuncu

Nilgün Belgün

A Haber’de yayınlanan bir programa konuk olan oyuncu Nilgün Belgün, “Ben tam Başbakanımızın aradığı oyuncuyum” dedi. Belgün, Başbakan Erdoğan’ı da öve öve bitiremedi: “Başbakanımız tiyatroculara dedi ki, ‘Hep devletten beklemeyin, biraz da elinizi siz taşın altına koyun. Siz yapın, biz görelim. Beğenirsek size destek verelim’. Ben televizyondan seslendim kendisine: Tam Başbakanımızın aradığı bir oyuncuyum. Oyunumun bütün maliyeti bana ait. Her şeyini de ben yüklendim. Prodüksiyonu ben yaptım, cebimden para vererek… Kostümlerimi Canan Yaka yaptı. Dekorunu Nilgün Gürkan yaptı. Devletten destek beklemeden, kendim yaptım.” Biz de bu yüzden Nilgün Belgün’e “Oğlum bak git” diyoruz.

“İnşallah Erdoğan’ı seçerler” Başbakan, Cumhurbaşkanı ayrılığının tartışıldığı şu günlerde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’ten yeni dönem temennisi geldi. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine değinen Melih Gökçek, “İnşallah Erdoğan’ı yüzde 60’la cumhurbaşkanı yapacağız” diye konuştu. Gökçek, 5 bin HAS Partili’nin AKP’ye katıldığı AKP İl Danışma Meclisi Toplantısı’nda yaptığı açıklamada cumhurbaşkanlığı için Başbakan Erdoğan’ı işaret etti. Gökçek, “Yerel seçimlerin ardından hedef; Başbakan Erdoğan’ı cumhurbaşkanı yapmak. Cumhurbaşkanlığını alacağız ve inşallah değerli Başbakanımızı da yüzde 50 ile değil, yüzde 60 ile getireceğiz” diye konuştu. Soylu’dan destek Gökçek’in bu sözlerine AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu’dan da destek gel-

di. Soylu, “Cumhurbaşkanlığı seçiminde sayın Gökçek’in de söylediği gibi Türkiye’ye aradığı özlediği hasretle beklediği tabloyla buluşturacaktır” sözleriyle isim vermeden Erdoğan’a destek mesajı gönderdi. YARIN GÜNCEL


05 GUNCEL

5 Aralık 2012

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

Hemdert, hemdeva

Tüfek varsa patlar

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasında yapılan görüşmeye Suriye krizi damgasını vurdu. Putin, Suriye’deki durumun ciddiyeti konusunda Türkiye ile aynı görüşleri paylaştıklarını, ancak bu krizin aşılması için yapılması gerekenler ile ilgili olarak iki ülke arasında görüş birliği bulunmadığını söyledi. İstanbul rıfat çapar

Putin, “Suriye’de nükleer silah yok. Üretimine yakın bile değil. Patriot füzelerine gelince, bu geçmiş bir nesil. Biz Türkiye’nin sınırda meydana gelen olaylarla ilgili kaygılarını paylaşıyoruz. Sınırdaki durumun kışkırtılması yanlıştır. Tüfek görünüyorsa o tüfek ateş edecektir.” dedi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin İstanbul’da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la biraraya geldi. Düzenlenen ortak basın toplantısında Putin, her iki ülkenin de Suriye’deki insani krizi sona erdirmek gerektiği konusunda görüş birliği içinde olduğunu bildirdi. Rejimin avukatı değiliz Başbakan’la görüşen Putin, “Henüz Suriye Suriye’deki rejimin avukatı olmadığını ifade eden sorununa hangi yöntemle çözüm bulunacağı ko- Putin konuşmasını şöyle sürdürdü: nusunda ortak bir yaklaşım sağlayamadık” dedi. “Rusya’nın tutumuna gelince, biz Suriye’deki rejimin avukatı değiliz. Bizi kaygılandıran Suriye’nin Patriot gerilimi artırabilir geleceğidir. Yakın geçmişte yapılan hataların tekTürkiye’nin NATO’dan istediği Patriot füzeleri rarlanmasını istemiyoruz. Atılan adımların sonuçkonusunda da taraflar arasındaki görüş ayrılıkla- larının düşünülmesi gerekir. Yeni fikirler ortaya rı giderilemedi. Putin, bir kez daha, Türkiye’nin atıldı, bunlar üzerinde çalışılmalı. Bu sorunun Suriye sınırı yakınlarına Patriot füzeleri konuşlan- çözülmesi için birlikte çalışacağız. dırılmasının bölgede gerilimi artıracağını kaydetti. Suriye konusunda garanti verecek durumda Putin, patriot füzelerinin kışkırtıcı olacağını değiliz. Suriye’nin komşularına herhangi bir taasavundu. Suriye’nin buna karşın komşu ülkelere ruzda bulunacağını sanmıyorum. Suriye yabancı taaruzda bulunmayacağını düşündüğünü söyledi. bir ülkeye taaruzda bulunacak durumda değil”dedi.

Kazıda insan kemiği ve hırka bulundu Eski özel harekatçı Ayhan Çarkın’ın Silivri’de gösterdiği yerde 1992 yılında gözaltında kaybedilen Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencisi Ayhan Efeoğlu’nun mezarını bulmak için kazı yapan TAYAD’lılar, 4 kemik parçası, parçalanmış bir erkek ayakkabısı ve hırka buldu. TAYAD’lı (Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Dayanışma

Derneği) aileler, önceki gün Silivri’de kazma ve küreklerle yaptıkları kazılarda bulduklarını Çerkezköy Savcılığı’na teslim etti. Böylece 1992 yılında gözaltında kaybedilen üniversite öğrencisi Ayhan Efeoğlu hakkında İstanbul ve Ankara’da açılan iki soruşturma dosyasına bir yenisi daha eklendi. YARIN GÜNCEL

FEHİM TAŞTEKİN RADİKAL GAZETESİ ORTADOĞU UZMANI:

Derim uçurum var İki ülke arasındaki uçurum kendini gösterdi. Putin’in sorulara verdiği yanıtlar ağırdı. Türkiye’ye Patriot füzelerinin yerleştirilmesine gerekçe olacak şekilde Suriye’den bir tehdidin sözkonusu olmadığını belirtti. Suriye’nin komşularına saldıracak durumda olmadığını, sınıra yerleştirilen füze sisteminin de durumu kışkırtacağını söyledi. Putin’in sözleri Erdoğan’ın Moskova’daki buluşmada olduğu gibi İstanbul’da da Putin’i Türkiye’nin tezlerine hiçbir şekilde yakınlaştıramadığını ortaya koydu. Başbakan yanıt vermemeyi tercih etti. Ankara’nın Rusya ile kafa kafaya gelmeyi göze alamadığı da ortada. Suriye krizini içselleştiren Türkiye bu yüzden Patriotlarla NATO’yu işin içine çekip riski paylaştırmak istiyor.

Kırbayır Davası geliyor

İşkencede ölmüş olabilir Kars’ta, Cemil Kırbayır’ın 12 Eylül ’den sonra gözaltında kaybedilmesine ilişkin soruşturmada dava aşamasına gelindi. ‘İşkencede adam öldürme’ iddiasıyla açılan soruşturma kapsamında dönemin MİT Müdürü Engin Yenilmez ve Kırbayır’ın sorgusuna katıldığı iddia edilen MİT’çi Zeki Tunçkollu için, müsteşarlığın ters yöndeki görüşüne rağmen Başbakan Erdoğan , iki görevlinin yargılanmasını onayladı.

MİT’çi Yenilmez, Radikal ’e konuştu. Yenilmez, Cemil Kırbayır’ın işkencede öldürülmüş olabileceğini belirtirken, sorguya katılan bütün görevliler ve dönemin Kars Valisi’nin de aralarında olduğu yetkililer için dava açılması gerektiğini ifade etti. Yenilmez, “Bu tip bir iddia varsa davanın açılması isabetli olur. Sonucun ortaya çıkması, suçluların cezalandırılması gerekir” diye konuştu. YARIN GÜNCEL

İndirim değil ağır ceza HAKLARIMIZI BİLELİM Av. Gökçesu Özgül

Çok fazla kadın cinayeti haberi alıyor ve bunların bir kısmının dava sürecinin nasıl işlediğine şahitlik ediyoruz. Bazı davalar var ki orada söylenen sözler, takınılan tavırlar ya da talepler aklımızdan çıkmıyor, mutlaka yazdıklarımızda, söylediklerimizde hatırlıyor, hatırlatıyoruz. Kadın cinayetlerine dair en gerçek şeyleri özneleri ol-

duğu gibi tariflemiş oluyor zira. Bunlardan sonuncusu da Van’dan geldi. Kerem Çakan, nikahsız yaşadığı 6 aylık hamile Eylem Pesen’i, 2009 yılı Mayıs ayında ağabeyi ile ilişkisi olduğunu öne sürerek, bıçakladıktan sonra otomobille defalarca üzerinden geçerek öldürdü. Tutuklanan Kerem Çakan, ilk duruşmasında yaptığı savunmasında “Eşimi çok seviyordum. Ancak, beni ağabeyimle aldattı. Cinayeti nasıl işlediğimi hatırlamıyorum” dedi. Sonraki duruşmalarda ise ağır tahrik altında bu cinayeti işlediğini, psikilojik dengesinin yerinde olmadığını iddia etti. Suçu nasıl işlediğini hatırlamadığını

da öne süren Çakan, “Ağabeyimle ilişkisi olduğunu düşündüğüm için yaptım. Ancak, bu durum gerçek değil. Bunu ben kafamda kurdum. Hastayım, bunu doktor da teşhis etti. Kafamda böyle kurguladım”dedi. Çakan kadın örgütlerinin davaya müdahil olmasını istemiyor. Neden mi kadın örgütlerinin müdahil olmasını istemiyor? Çünkü korkuyor. Karşısında kalabalık, birbirine destek, dayanışma içinde kadınlar görmek onu memnun etmeyecek. Belki makemeler de aynı korkuyu taşıdıklarından pekçok davada müdahale talebimizi kabul etmiyor. Ve hep aynı laflar… Kadın katilleri hep

aynı gerekçelere sığınıyor, hep aynı yerden indirim talep ediyor. Yargı onlardan yana olup o gerekçelerle cezaları indirdikçe bu durum da değişmeyecek. Türk Ceza Kanunu’na göre fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı hâlinde alınacak ceza indirilir. Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabiliyor. Haksız tarikin varlığına kanaat getirildiğinde ise cezada kayde değer miktarda bir indirim uygulanıyor. Haksız

Geçen hafta hükümete yönelik kadın cinayetleriyle ilgili sorulara karşılık, Star ve Zaman gazetelerindeki habere göre bir açıklama var, iyi. Ve fakat: 1. Haberin başlığı “Korkunç ‘şiddet’ bilançosu: 3 yılda, 695 ölü” diyor, içinde ise başta Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olmak üzere, İçişleri ve Adalet Bakanlığı’nın yaptığı çalışmalar nedeniyle şiddet sonucu hayatını kaybedenlerin sayısında ciddi azalma olduğu iddia ediliyor. Bu iddia edilen azalmanın gerçek olmasını herhalde en çok Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformuna emek verenler olarak bizler isteriz. Nihayetinde amacımıza yaklaşmakta başarımızı gösterir bu durum. Ama gerçekten böyle mi? Son hafta, ev bombalayarak, kendi erkek kardeşlerini de dahil edip öldürerek, facebook’a “son şovumu göreceksin” gibi mesajlar bırakarak işlenen cinayetleri ve meclis çatısında kadın milletvekilinin dahi şiddete uğradığını, koruma istediğini gördükten sonra, kimse rahatlamasın, bu gidişat çok vahim. Varsayalım ölümlerin azaldığı doğrulansa bile -ki bu verileri platformumuzun yılsonunda hazırlayacağı verilerle karşılaştıracağız- şiddetin geldiği son nokta, yapılması gerekenleri çoğaltıyor. 2. Bakanlığın verilerine göre, 2009-2012 yılları arasında şiddetten dolayı 396’sı kadın, 326’sı erkek olmak üzere toplam 695 kişi hayatını kaybettiği söyleniyor. Yani bize “sadece kadınlar ölmüyor, bakın erkekler de ölüyor” deniyor. Vay be, ölüyor yine eşitlenemiyoruz, öldükten sonra bile eşitlenemiyoruz ya, ona yanıyorum. Şimdi lütfen bize bu erkeklerin hangi nedenlerle öldüğünü de açıklar mısın bakanlık? Biz her günümüzü-gecemizi, erkek egemenliğinin gözle gördüğümüz bin bir çeşit halini geri püskürtmekle geçirirken, Üstelik bu hafta kadın erkek eşitsizliğinin çok açık bir örneğini TBMM çatısında dahi yaşamışken, Hiçbir yerde eşit olamadığımız erkeklerle, ölüm oranlarında mı eşit oluyoruz şimdi? Bu nedir? Tam da başbakan dokunulmazlıkları gündeme getirirken, kendi partisinin kadın vekiline, hiçbir karar alma mekanizması tanımadan dokunabilen biri olduğu ortaya çıktı işte. Kim bu? Bir erkek. Cürete bakın. Seçilmiş vekile dahi, hukuken dokunulmazlığı olana dahi, ekonomik, siyasal vb tam bir imkâna sahip olan bir kadına dahi hiçbir şey takmadan dokunabilen erkek milleti, toplumun bu imkânlardan yoksun kadınlarına neler yapabilir ve yapıyor buyurun buradan düşünün. Ağrı vekili Fatma Salman Kotan’ı, bu gerçekleri açığa çıkardığı ve uğradığı haksızlığı cesaretle dile getirdiği için kutluyorum. Şiddete maruz kalan her kadının olduğu gibi onun da yanındayız. Kendisine büyük geçmiş olsun. 3. Haberde olumlu bir durum olarak görüşmelerde önerdiğimiz bakanlıkların şiddete karşı ortak hareket etmesi konusunda, ‘tek kapı’ olarak 7 gün 24 saat çalışan bir sistemden söz ediliyor. Yeni Koruma Kanunu kapsamında verilen tedbir kararlarına göre 4 bin 48 kadın koruma altına alındığı, mahkeme kararıyla 29 bin erkek için evden uzaklaştırma kararı verildiği söyleniyor. Bu sayı, yeni kanunun uygulanmasında nasıl zorluklar yaşandığını tecrübe etmek için gayet yeterlidir. Bakanlıktan beklenen bu tecrübe ışığında ölümleri engelleyebilmesidir. Son olarak, Başbakan bugün AKP Kadın Kolları ile fidan dikme törenine katıldı. Kendisine hediye edilen fidanın yaşını sorması ve “10-15 yaşında” cevabını alması üzerine dedi ki; “ Maşaallah, ağaçmış bu ya, bir müddet sonra evlenecek”. Çocuk yaşta evlendirilmenin yolunu böyle şakalaşarak açmayı Erdoğan’dan başkası beceremez herhalde. Emine Erdoğan da engelliler gününde yaptığı bir konuşmada “insanın kendisinden başkasının derdiyle hemdert olması lazım“ demiş. Şimdi bu iyi prensibi başbakana da bir anlatsa, başbakanın sadece kendi cinsi erkekleri koruyup kollaması konusunda düşünseler biraz? Çünkü nedir? “Hemdert” olunca, “hemdeva” da olmak lazım bu dünyada. gulsumkav@gmail.com

bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye daha az ceza verilmesini öngörüyor kanun. Katiller de bunu biliyor. Biliyor ki “aldatıldım”, “anneme küfretti”, gibi gerekçeleri mahkemede ileri sürüp indirim talep ediyorlar. Biz, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak bu gidişata ‘dur’ demek için kadın katillerine ağır cezalar verilmesini dair talebimizi Bakanlıklara götürüyoruz. Biliyoruz ki kadın katillerine caydırıcı cezalar verilmeden kadın cinayetlerinin ardı arkası kesilmeyecek.

Şiddeti uygulayan polisler davacı, mağdur sanık oldu

Fatih’te 11 polisin sokak ortasında dövdüğü Ahmet Koca hakkında “polise mukavemetten” açılan dava başladı. “Mukavemet iddiasının” dayandığı doktor raporunda Koca’yı dövenlerin “parmaklarının incindiği” yazılmış, polislerin hastaneye bile gitmediğinin tespit edilmesi üzerine doktor hakkında da soruşturma açılmıştı. Fatih’te 18 Haziran’da askerden izne gelen Ahmet Koca’nın yol verme anlaşmazlığı yüzünden 11 polis tarafından sokak ortasında dövülmesi amatör kamerayla kaydedilmiş, ardından da kamuoyunu ayağa kaldırmıştı. YARIN GÜNCEL


06 GUNCEL

5 Aralık 2012

Yönetmelik olmadığı için Birdane çocuklarını alamıyor Gün Çağ Aydın

PRiZMA

Eğitime değil saldırılara engel olun Geçtiğimiz hafta Ankara Üniversitesi, DTCF’de gerçekleştirilen bir faşist saldırı sonrası eğitime 1 hafta süre ile ara verildi. Eğitim ve öğretimin 1 hafta süre ile tatil edilmesi tam da öğrencilerin sınav dönemine denk geldi. Birçok öğrenci sınav döneminin stresini bir süre daha yaşayacak. Bu tip saldırıların en yoğun yaşandığı dönemdir sınav zamanları. Basına yansıyan görüntülere şöyle bir bakıldığında bile bu kolluk kuvvetleri, özel güvenlikler ne işe yarar diye düşünüyor insan. Başta DTCF olmak üzere memleketteki birçok üniversitede belirgin bir sayıda güvenlik görevlisi çalışıyor. Özel güvenliklerin üniversitede çalıştırılmasının başlıca nedenlerinden birisi öğrencilerin güvenliklerini sağlayacak olmaları değil miydi? Ancak ne hikmetse kampüslerde özel güvenliklerin sayısının artması ile beraber öğrencilere yönelik saldırılarda da artış görülüyor. DTCF’de öğrenim gören öğrenci arkadaşlar daha iyi bilir, özellikle onların kampüsünde her zaman çok dikkat etmek gerekir. Her an kafana satır yiyebilirsin. Gelelim DTCF’nin 1 hafta süre ile tatil edilmesine. Neye yaradı şimdi bu tatil. Yoksa okulun tatil edilmesi sistematik bir saldırının parçası mı? Bu tatil konusunu ilk duyduğumda aklıma gelen şey şu oldu: Okulu tatil edeceğine, okul dışından gelen saldırganların içeri girmesini engelleyemez misin? Her şey bir yana bu okulda ilk defa solcu öğrenciler yaralanmıyor. Bu saldırı karşısında çok şaşırmış bir okul yönetimi olduğunu kesinlikle düşünmeyin. Gazi Üniversitesi’nden gelen eli satırlı bir faşistin DTCF önünde elini, kolunu ve satırını sallaya sallaya gezmesi Sıhhiye bölgesinde hayatın bir parçasıdır. Bu hep böyleyken bunun üzerine bu eli satırlı saldırganlara arka çıkan güvenlikler ve polisler daha önce kameralarla bile tespit edilmişti. Bugüne kadar böylesi durumlara ciddi bir önlem alınmamışken, en son gerçekleştirilen saldırının bu kadar büyümesini hangi okul yönetimi, hangi güvenlik, hangi polis engelleyecekti? Bunca kademe bu konuyu çözemezken elbette ki üniversite öğrencileri kendi güvenliklerini sağlamak üzere okuldan toplu bir şekilde çıkmayı deniyor. Ancak buna da izin yok. Çıkar çıkmaz polis gazı karşılıyor öğrencileri. Polis barikatının da arkasında memleketi en çok “sevenler”, bu vatanın “gerçek sahipleri”, üniversitelerin “en örnek” öğrencileri duruyor. Ama ufak bir sorun var, elleri satırlı bu vatanseverlerin. Üniversitelerde gerçekten demokratik bir ortamın sağlanabilmesinin bazı koşulları vardır. Bir kere üniversitede solcu öğrencilerin de var olduğunu, onların düşündüğünü, mücadele ettiğini ve talep ettiğini kabul edeceksin. Her hak arayışının karşısına soruşturma ile çıkmayacaksın. Sol muhalefetin en güçlü olduğu zamanlarda sistematik bir saldırı planlayacağına, fikirlerini hazır edeceksin. Her şeyden önce öğrencilerin her koşulda can güvenliğini sağlayacaksın. Herhangi bir panelde, söz kullanmak isteyen bir öğrenci konuşmaya çalışırken müziğin sesini sonuna kadar açmayacaksın. Ona söz hakkı tanıyacaksın ki konuşabilsin. Hele ki en sert halinle onun ağzını kapatıp konuşmasını engellemeyeceksin. Demokratik bir üniversite için mücadele edenler dün vardı bu gün de varlar. Tarihin en karanlık fikirleri kapı önünde keskin bıçakları ile bekleyedursun. Bu toplum için her türden baskıya karşı mücadele eden halk çocukları gürül gürül akan ırmaklar gibidir. Önüne baraj kursan onun sürekliliği o barajları devirir. Gelin siz okulları tatil etmek yerine öğrencilerinizin can güvenliğini sağlayın. Çünkü bu sizin en temel vazifelerinizdendir. Önceden olduğu gibi yine de belirtmekte fayda var. Sol-Sağ çatışması yok, faşist saldırılar var.

Bu mu koruma?

Yasa var; yönetmelik ve altyapı olmadığı için uygulanmıyor. En son kocasından gördüğü şiddet nedeniyle boşanmak isteyen Birdane Çağan’ın çocukları ile ilgili alınan velayet kararı, yönetmelik engeline takıldı. İki küçük çocuk can güvenlikleri olmamasına rağmen babaların yanından yönetmelik elvermediği için alınamıyor. yarın güncel elif karan

Kadına yönelik şiddetin önlenmesiyle ilgili her türlü adımı attıklarını iddia eden hükümetin foyası meydana çıkmaya devam ediyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun mücadelesiyle çıkarılan şiddet yasası halen uygulanmıyor. Hükümet, bir yıldır yasanın uygulanması için gereken yönetmelik ve altyapı hazırlıklarını yapmadığı için, koruma kararları sözde kalmaya devam ediyor.

Koruma kâğıt üstünde kaldı Kocasından gördüğü şiddet ve ölüm tehditleri nedeniyle boşanma davası açan, Birdane Çağan için 6284 sayılı kanun doğrultusunda koruma kararı verildi. Aynı zamanda 2 ve 4 yaşındaki çocuklarının da velayetini aldı. Ancak mevcut yasayla ilgili yönetmelik çıkmadığı için, çocuklar halen babalarının yanında. Birdane’nin eski eşi çocuklarını öldürmekle tehdit ederken, yetkililer çocukları yedi gün daha alamayacaklarını söylemekle yetiniyor. Koruma polisin yanına çocuklarımı alıp bana kararı çıkartılmadığı için göz göre getirecekler. Onlar yapamazsa biz hiç göre ölen ablası Ferdane Çöl için yapamayız“ dedi. Platformla beraber adalet arayışını sürdüren Birdane şimdi çocukları için Koruma tedbiri: “Bir şey olursa polisi ara” acil önlem istiyor. Verilen koruma kararını Yarın gazeteDevlet yapmazsa, sine anlatan Birdane, kararın kâğıt üsbiz nasıl yapacağız? tünde kaldığını ifade ediyor. Birdane: Birdane, yaşanacak olumsuzluklardan “Sonuçta koruma kararı dendiğinde, devletin sorumlu olduğunu belirterek mesela bir memur bayanın yanına “Normalde bir günde hallolabilecek bir verilebilir. Devamlı refakat edebilir. şey. Ama yapmıyorlar” diyor. Birdane: Mesela karşıma çıktı eşim, bana bı“Platform Avukatı Gökçesu Hanım da çak gösterdi, “yetişin beni öldürüyor” polisi aradı. “Nasıl alabiliriz çocukları” diyemem. Telefon açacakmışım! Kodiye ona sormuşlar. Böyle bir soruy- ruma değil bana verdikleri şey. Ama la bana gelemezler. Ne demek “nasıl adına koruma diyorlar.” alabiliriz”? İki tane memur koyacaklar Aynı zamanda Platfromla birlikte

Hrant Dink hakkında “Türklüğü aşağıladığı” gerekçesiyle verilen kararı Yargıtay’da onaylayan 18 hakimden biri olan Mehmet Nihat Ömeroğlu’nun Kamu Başdenetçisi seçilmesinin ardından üye hakimlerden Muhittin Mıhçak’ta denetçi seçildi. Mıhçak, Ömeroğlu’nun başdenetçi seçilmesinden bir gün sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından denetçi seçilen beş isimden birisi oldu. M. nihat ömeroğlu YARIN GÜNCEL

Şiddet uygulayan birine çocukalar bırakılamaz Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile de görüşerek sürece müdahil oldu. Platfromun hukuk sorumlusu Av. Gökçesu Özgül konuyla ilgili şunları ifade etti: “6284 sayılı kanun tedbir amacıyla düzenlenmiş olduğundan burada uygulanacak usul genel hükümler olmamalı. Bir kere şiddet uygulayan birinin çocuklarla bu denli uzun süre geçir-

mesi düşünülemez. Eğer böyle olacak idiyse 6284 sayılı kanunda velayet düzenlenmemeliydi. Burada beklentimiz polisin doğrudan çocukları teslim alması idi ama bunu uygulamıyorlar.” Perşembe günü Bakanlıkla görüşecek Platform temsilcileri, konuya açıklık getirip, hızla gerekenin yapılmasını sağlamayı hedefliyor.

Türkan Yılmaz’ın ailesi “ağır ceza” diyor Kadın cinayeti sonucu yakınlarını kaybedenler, katiller için ağır ceza talebi ile Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ile buluşmaya devam ediyor. 13 Kasım tarihinde Kuşadası’nda kocası tarafından öldürülen Türkan Yılmaz için platform Kuşadası’na gitmişti. Tüm kadınlar için adalet istemişti. Türkan Yılmaz’ın ailesi İzmir’de platform temsilcileriyle buluştu. Türkan Yılmaz’ın ağabeyi Hasan Yaşin, kız

kardeşi Türkan Yılmaz’ın katilinin en ağır cezayı almasını için platforma ulaştığını belirtti. Kardeşinin katili olan kocasının ceza indirimi almak için “aldattı” ifadesi verdiğini belirten Yaşin, platformla birlikte davayı takip edeceklerini vurguladı. Platformun Kuşadası’na giderek kardeşine sahip çıkmasının önemini belirten Yaşin, kadın cinayetlerindeki artışa da değindi.

Platform kadınların yanında belirttiler.

guncagaydin@hotmail.com

Hrant Dink’i suçlayan, denetçi oluyor

mücadele yürüten Birdane, koruma kararlarının kadın cinayetlerini önlemenin en önemli ayağı olduğunu vurguluyor.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, karanfilleriyle kadınların öldürüldüğü her yerde eylem yapmaya devam ediyor. Bu hafta, İstanbul’da ve İzmir’de öldürülen iki kadının öldürüldükleri yerden bir kez daha “Kadınlara adalet, katillere müebbet” istediler. Açıklama yapan Platform temsilcileri, devletin göz göre göre gelen kadın cinayetlerini durduracak gerçek çözümler üretmediğini vurguladılar. Türkiye’nin dört bir yanında öldürülen kadınlar için adalet peşinde olduklarını

Caydırıcı cezalarla önlenebilirdi Pınar Ünlüer, 3 Aralık tarihinde evlenme teklifini kabul etmediği gerekçesiyle Okan Özparıltı tarafından İzmir’de öldürüldü. Pınar’ın katili daha önce sosyal medya sitelerinden Pınar’ı öldüreceğini açıkça duyurmuştu. Bağcılar’da ağabeylerinin işlettiği tekstil firmasına gelen Aziz Bozan, ağabeylerini ve işyerinde çalışan 16 yaşındaki Zeynep Tosun’u öldürdükten sonra başına ateş ederek yaşamına son verdi. Yarın güncel

ADALET İÇİN BİRLİKTE MÜCADELE Hasan Yaşin ile görüşen Platform temsilcilerinden Sanem Deniz Kural, tıpkı kocası Naci Yılmaz tarafından katledilen Türkan Yılmaz gibi tüm kadınlara adalet için mücade-

le ettiklerini belirtti. Ailelerin asla yalnız olmadığını belirten Kural, davayı takip edeceklerini ve Naci Yılmaz’ın en ağır cezayı alması için mücadele edeceklerini vurguladı. Yarın güncel

AKP’li kadın vekil de korunuyor AKP Ağrı Milletvekili Fatma onlar da milletin içinden geliyor. Fatma Kotan’a koruma tahsis edildi. kardeşimizin yanındayız. Her türlü desteği Kotan’ın eşinden gördüğü şiddet nedeniyle vereceğiz, süreci birlikte yöneteceğiz’’ deboşanmak istediği, koruma tedbirleri alın- di. Kadınlara şiddet uygulayanları sadece dığı ve eşine 6 ay eve yaklaşmama cezası kınayan hükümetin bir kez daha gereken verildiği öğrenildi. düzenlemeleri yapıp hızlıca hayata geçirKonuyla ilgili açıklama yapan Fatma mesi gerektiği gün yüzüne çıktı. Bu ülke Şahin: ‘’Milletvekilimiz, ailesi içinde farklı de vekil bile olsa kadınlar şiddet ve ölümle bir sorun yaşamış. Milletvekilleri de so- burun buruna. Yarın güncel run yaşamaz anlamına gelmiyor. Çünkü

Kara-Katür Sercan Kardoğan


07 GUNCEL

5 Aralık 2012

Okullarda kılık kıyafet serbestliği uygulamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? sevil yavuz pedagog

Disiplin cezaları artar Forma, öğrenci kimliği oluşturulmasını destekler. Bu uygulama okul başarısını olumsuz etkileyebilir. Okuldan kaçmalar, disiplin cezaları artabilir.

ENVER ÖNDER ÖĞRENCİ VELİLERİ DERNEĞİ BAŞKANI

Kıyafet serbest ama bütçe kısıtlı istanbul ışıl kurt

İlköğretim, Ortaöğretim ve Lise’lerde serbest kıyafeti getirecek yönetmelik, 27 Kasım 2012 tarihinde 28480 sayılı Resmi Gazete’de yayınlandı. Yönetmeliği öğrenciler büyük sevinçle karşıladı. Veliler ve öğretmenler ise serbest kıyafetin eşitsilik getirmesinden dolayı kaygı duyuyor.

ZENGİN ZENGİNDİR FAKİR FAKİR Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in serbest kıyafetin eşitsizlik yaratmasına ilişkin görüşü net. Dinçer’e göre zenginler zaten özel okula gidiyor. Fakirler ise kendi statülerinde okula gidiyor. Özel okullarda da burslu öğrencilerin oldupunu bilmiyora benzeyen Dinçer, fakir çocukların eğitimi kendi statülerinde görmelerinde ise problem görmüyor. Serbest piyasa ekonomisinin yarattığı gelir adaletsizliğini kabullenen Dinçer, “Zengin olanla fakir olanın aynı okula gittiğini mi düşünüyorsunuz?” diyor.

Milli Eğitim Bakanlığı, jet bir kararla serbest kıyafet uygulamasına geçti. 2013-2014 Eğitim-Öğretim yılında öğrenciler artık serbest kıyafet giyebilecek. Bu yeni uygulama beraberinde yeni sorular da getirdi. Dar gelirli ailelerin çocukları her gün yeni kıyafet giyebilecek mi? Peki, devletin bu konuda bir düzenlemesi olacak mı? ÖĞRENCİLER REKABET ETMEMELİ Serbest kıyafetin öğrencilere çeşitlilik getirmesi, öğrencilerin derse daha rahat adapte olması, üniforma sınırlılığından çıkan öğrencilerin özgür düşünmelerinin ve yaratıcılığının önünün açılması gibi faydalar getirmesi bekleniyor. Ancak bu faydaların gerçekleşebilmesi için öncelikle öğrencilerin serbest kıyafet giyebilmesi gerekiyor. Çeşitli kıyafeti olmadığı için her gün aynı gömleği ve pantolonu giymek zorunda kalan öğrencilerin olması durumunda bu öğrencilerin pahalı markaları satın alabilen öğrencilerin altında ezileceği ve açgözlü bir nesil yetişeceği aşikar. Bu sebeple devlet-

ten bu uygulamayı getirdiği hızda yaratacaği handikapları da çözmesi bekleniyor.

PATRİOT’A MİLYONLARCA LİRA, KIYAFETE KAÇ PARA? Öğrencilere istedikleri çeşit ve renklerde kıyafet sağlanabileceğini savunan İlkokul Öğretmeni Fadik Temizyürek, “Eğer devlet Patriot füzlelerine milyonlarca liralık yatırım yapabiliyorsa, öğrenciler arasındaki eşitsizliği gidermek üzere ekonomik planlama yapabilir. Yoksa arkadaşlarının giydiklerini giyemeyen çocuklar çok zor durumda kalırlar. Bunu önlemek devletin görevi olmalıdır” diyerek çözüm önerisini sunuyor.

Hükümetin serbest kıyafetle ilgili cevaplaması gereken 10 soru: 1 7 5 2 8 9 3 6 10 4 Kıyafet serbestliğinin yaratacağı zorluklara karşı bakanlığın kıyafet desteği gibi bir hazırlığı var mı? Kararın ailelerin bütçesine getirdiği yük hesaplandı mı?

Kıyafette serbestlik varsa tüm öğrencilerin kendilerini ifade özgürlüğü de olacak mı?

Patriot füzelerine para bulan devlet öğeencilerin

kitap defter ve kıyafetlerine neden bütçe bulmuyor? Sosyal devlet kıyafet özgürlüğü getirirken öğrencilerin yeme, çanta, ulaşım zorluklarına da çözüm getirmek zorunda değil midir?

Ömer Dinçer, zenginlerin ve fakirlerin ayrı okullarda olmaması için planlama yapacak mı?

Öğrencilerin derslere katılımcı olması için başka yöntemler de geliştirilecek mi?

Serbest kıyafet, forma gibi el yakacak mı?

Özellikle lise öğrencilerinin formadan dolayı gördüğü baskılar bitecek mi?

Serbestlik getiren uygulamada yasakların da olması tutarsız değil mi?

DAHA ÖNCE ÖDÜL OLARAK KIYAFET SERBEST BIRAKILIYORDU Aslında serbest kıyafet denemesi ilk değil. Daha öncelerde de kimi okullarda ödül olarak en başarılı sınıfın okula serbest kıyafetle gelmesine izin veriliyordu. Bir çok okul da cuma günleri serbest kıyafet uygulamasına yer veriyordu. Cuma günleri öğrenciler ne giyeceğinin heyecanıyla okula hazırlık yapıyordu. MUĞLA SERBEST KIYAFETE GEÇTİ BİLE Muğla Fethiye’de, Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullarda tek tip kıyafet dönemini sona erdiren yönetmeliğinin önümüzdeki yıl uygulanacağından habersiz olan dört okulun öğrencileri, daha ilk günden okula serbest kıyafetle koştu. Dört okulun yaklaşık 5 bine yakın öğrencisinden bazıları tuttuğu takımın formasıyla, bazıları eşofman bazıları tişört ve abiye kıyafetlerle kırmızı pantolonlarla derse girdi. Birbirinden değişik renkli kıyafetler içerisindeki öğrenciler arasında az da olsa okul kıyafetleri ile gelen öğrenciler de dikkat çekti.

Patriot füzeleri Türkiye’ye yerleştirilecek NATO ülkeleri dışişleri bakanları, Türkiye’nin Suriye sınırına Patriot füze savunma sistemi konuşlandırılması talebini onaylamak üzere Brüksel’de toplandı. 28 üye ülke temsilcisinin öğleden sonraki oturumda, Türkiye’nin talebini resmen kabul etmesi bekleniyor. NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, yaptığı açıklamada, “Türkiye ile tam dayanışma içinde olduklarını” belirterek şöyle konuştu: “Müttefiğimizi savunmak ve her türlü tehdide karşı caydırıcı olmak için kararlılığımızı göstereceğimizden eminim.” Rasmussen, kurulacak sistemin savunma amaçlı olacağını iddia ederek, “uçuşa yasak bölge veya herhangi bir taarruz operasyonunu desteklemeyeceğinin” altını çizdi. YARIN GÜNCEL

Çağdaş Gemik’i vuran polis tahliye edildi Antalya’da 4 yıl önce “dur” ihtarına uymayan 18 yaşındaki Çağdaş Gemik’i ensesinden vurarak öldüren polis memuru Mehmet Ergin, tahliye edildi. İlk yargılamasında müebbet, ardından ceza indirimiyle 16 yıl 8 ay hapis cezası alan Ergin’in tahliyesinin önünü Yargıtay açtı. Gemik’in aile-

si ise duruşmalarda polisin darbına uğramıştı. Duruşmanın ardından Çağdaş Gemik’in yakınları “Katil polis hesap verecek” diye slogan attı. Ailenin avukatı Münip Ermiş, ise Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun kendilerini yanıltmadığını ve aileyi adaletsizliğe mahkum ettiğini söyledi. YARIN GÜNCEL

Kararlar uzmanlarla alınmalı Yasanın veliyi koruyucu, eğitimi geliştirici bir yanı yoktur. Eğitim piyasalaştırılıyor. Gerçekten eğitime hizmet etmek isteniyorsa, uzmanlarla karar alınmalıdır.

FADİK TEMİZYÜREK ÖĞRETMEN

Devlet ailelere destek vermeli Serbest olmalıdır. Ancak, ailelerin ekonomik durumu düşünülerek, devlet ailelere destek vermeli ki, çocukların giyiminde nispeten eşitlik sağlansın.

N. YAĞMUR TÜMBEn İLKOKUL 3.SINIF ÖĞRENCİSİ

Giyime önem verilmemeli Ben memnun değilim. Bu sefer çocuklar giyimine önem verip derslerinde başarılı olamazlar. Devlet okulları geriletmek için böyle yapıyor.

DÖNDÜ KIZILÇAY ÖĞRENCİ VELİSİ

Forma daha iyi Hiç memnun değilim. Kimi düzgün giyinecek, kimi giyinemeyecek. Bence okula formayla gidilse daha iyi. Çocuklar için kötü bir uygulama olduğuna inanıyorum.

YUSUF ELÇİOĞLU DERSHANE ÖĞRENCİSİ

Tek tip düşünce ortadan kalkıyor Olumlu buluyorum çünkü tek tip kıyafetle tek tip düşünce de ortadan kalkıyor. Olumsuz bulduğum yanı da, sınıf farklılıkları ortaya çıkacak.

NECATE BAYKOÇ DÖNMEZ HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ ÇOCUK GELİŞİMİ

Uzmanların görüşü alınmalı Uygulama sosyal ve ekonomik farklılığı çocuk ve gençler arasına taşıyacaktır. Çocukların ve gençlerin sağlıklı gelişimi için; alınacak tüm kararlarda, alan uzmanlarının görüşünün alınmasından yanayım.

RECAİ BAYRAMKAN öğretmen

Sorun ekonomik eşitsizlik Ekonomik eşitsizliğin olmadığı bir ülke olsaydık karşı çıkmazdım. Herkes aynı şeyi alıp giyemeyecek ve çocuklar arasında fark oluşacak.

FURKAN AKIN LİSE 2. SINIF ÖĞRENCİSİ

Bakanlık pantolon gömlek dağıtsın Okulda istediğim kıyafetleri giymek beni daha özgür yapar. Ancak durumu iyi olmayan öğrenciler kendilerini kötü hissedebilirler. Bakanlık bir dönem için 3 pantolon, 3 gömlek ve tişört dağıtabilir.

ÖZGÜR BOLAT YAZAR

Üniforma tekdüzeliktir Tek düze elbiseler ile öğrencinin kendini ifade etmesi zor. Ancak üniforma kalkınca çocuklar kıyafetine göre yargılanabilir. Demokratik bir ülke yaratılacaksa öğretmenlere de serbestlik olmalı.


08 EKONOMI

5 Aralık 2012

Sol Köşe

Bu yaşananlar kaza değil cinayettir!

Düşük banka faizleri hayırlı olmayabilir

TKP Samsun İl Örgütü, 22 Kasım 2012 tarihinde Samsun’da gerçekleşen işçi ölümleriyle ilgili bir basın açıklaması yayınladı. 22 Kasım 2012 tarihinde Samsun Eti Bakır İşletmeleri’nde tank kapağı yapımı sırasında göçük oluşması sonucu 5 işçi hayatını kaybetmiş, 14 işçi ise yaralanmıştı. Yaralanan işçilerden 29 yaşındaki Ferdi Taşsümer’in de tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetmesiyle hayatını kaybeden işçi sayısı 6’ya yükseldi. TKP Samsun İl Örgütü olayla ilgili bir basın açıklaması yayınladı. Açıklama şöyle: “Eti Bakır İşletmesindeki bu cinayetlerle ilgili gözaltına alınan 10 şüpheliden sadece taşeron Veridaş firması kaynak kontrol denetleme mühendisi ile taşeron Tekfur firmasının sahibi tutuklanmıştır. Eti Bakır işçi öğütmeye devam ediyor. Daha bir ay önce yine bu işletmede bir işçi kamyon altında kalarak can verdi. Yaşananlar kaza değil cinayettir. İşçilerin can güvenliği yok, patronların gözünde işçilerin hiçbir değeri yok”. YARIN GÜNCEL

AKP hesap vermeli

Tayyip Erdoğan’ın “Kadına şiddet uygulayan Nazi ruhludur, faşisttir” sözleri üzerine Ankara Üniversiteli Kadın Kolektifi bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Tayyip Erdoğan’ın “Kadına şiddet uygulayan faşisttir, Nazi ruhludur” sözleri üzerine Ankara Üniversiteli Kadın Kolektifi Yüksel Caddesi’nde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasını okuyan Üniversiteli Kadın Kolektifi üyesi Hazal Şahin, 10 yıllık iktidarı boyunca artan kadın cinayetlerinin, katilleri aklayan yargının sorumlusu AKP’nin hesap vermesi gerektiğini belirtti. Tayyip Erdoğan kadınlar üzerine söz söylerken defalarca düşünsün diyen kadınlar, Melih Gökçek gibi kadın düşmanlarına atılan yumurtaları hatırlatarak Tayyip Erdoğan’ı uyardı. Basın açıklamasından sonra mora boyadıkları yumurtalarını uyarı niteliğinde gösteren kadınlar, eylemi sonlandırdı. YARIN güncel

Karadağ’ın davası sahipsiz değildir

Türkiye’nin notunun arttırılmasıyla düşüşün hızlandığı faizler, Merkez Bankası’ndan gelmesi beklenen faiz indirimiyle tarihi seviyelere geldi. Geçtiğimiz günlerde ilk kez gösterge tahvilin bileşik faizinin 6’nın altına sarkmasıyla, reel faiz hesabında esas alınan bir yıl sonraki enflasyona ilişkin beklentiye göre reel faiz eksi 0,60’a geriledi. Gelberi, özellikle tasarruf oranları açısından risk teşkil eden negatif reel Enflasyon seviyesi göz önünde faizin, tasarruflardaki düşüşü tetiklebulundurulduğunda mevcut yeceğini belirtti. durumda reel faizin negatif seviyeNegatif faizin, cari açığın yanısıra deki seyri, Türkiye ekonomisi için ekonominin diğer dengeleri için de pek çok risk barındırıyor. problem olduğunu kaydeden GelbeTürkiye gibi tasarruf açığı olan ri, faizlerin seyrinin uzun vadede kabir ülkede, enflasyon düşmeden fa- lıcı olmasının mümkün olmadığını izlerdeki düşüşün hızlanması ve ne- ve orta vadede geçmesini beklediğini gatif reel faizin belirgin hale gelmeye dile getirdi. Gelberi, hazine bono ve başlaması, paranın nereye gideceği tahvillerinde balon oluşmaya başlaendişesini de beraberinde getiriyor. dığına dikkat çekti. İstanbul alper alemdar

TAHVİLLERDE BALON OLUŞUYOR EKONOMİYİ KIRILGAN HALE GETİRİYOR Garanti Bankası Ekonomik Araş- Prof. Dr. Esfender Korkmaz, eksi fatırmalar Birim Müdürü Ali İhsan izin mevduat sahibinden bankalara,

hazine bonosu alanlardan hazineye cari açığın artmasıyla ülkenin gelecegelir aktardığını, böylece bütçe açık- ğinden kaybedildiğini ifade etti. Enflasyon açısından negatif faizin larının finansmanını kolaylaştırdığını, kamu borç yükünü düşürdüğünü, olumsuz olduğunu bildiren Korkaynı zamanda da gelir transferine ne- maz, bankada para tutmanın manden olduğunu bildirdi. tıklı hale gelmediğini, tasarrufların Korkmaz, normalde yatırımları giderek eridiğini söyledi. arttırması gereken eksi faiz ortaFaiz oranlarının yatırımları ve mının, piyasaları kırılgan, istikrar tüketimleri dengeleyen bir ortamda sorununun olduğu Türkiye ekono- olması gerektiğini kaydeden Korkmisinde yatırımları arttırmadığını, maz, ‘’Milletin parasına el koymanın ekonomiyi daha kırılgan hale getir- ne anlamı var. Bu paranın pul olmadiğini belirtti. sı demektir. Hiçbir iktisadi mantığı Faizlerin eksi olduğu ortamda ta- yok’’ açıklamasında bulundu. lep ve büyümenin yanısıra cari açığın da artacağını kaydederek Türkiye ekonomisinin en büyük sorunu olan

Avrupa’dan çok uzaktayız Deutsche Bank Raporu’nda, Türkiye’nin AB-27 ülkelerine kıyasla hangi noktada durduğuna ilişkin analize yer verdi.Türkiye’nin, AB-27 ülkeleri ile değişik alanlarda karşılaştırmasının yapıldığı Deutsche Bank tarafından yapılan analizde, son yıllarda GSYİH büyümesi tarafında Türkiye’nin diğer Avrupa ülkelerine göre ekonomik olarak daha başarılı olduğu kaydedildi. Türkiye ekonomisinin AB-27 ülkelerine yaklaşmada önemli bir gelişme kaydettiği fakat dış tarafta

zayıf kalmaya devam ettiği, politik ve ekonomi idaresinin kalitesi açısından AB-27 ülkelerinin gerisinde kaldığı belirtildi. Reform hızının gözle görülür şekilde yavaşladığı ve Avrupa Birliği ile yapılan görüşmelerin ilerleyişindeki yavaşlığın yardımcı olmadığı kaydedildi. Uluslararası ekonomik entegrasyon bakımından da Türkiye’nin Avrupa’nın gerisinde kaldığının bildirildiği raporda, doğrudan yabancı yatırımlar bazında Türkiye’nin son sırada geldiği belirtildi.

Türkiye’nin, faiz oranları, enflasyon, döviz kuru volatilitesi ve bankacılık sektörü büyüklüğü gibi konularda Avrupa Birliği ortalama-

sından uzak olduğu bildirilirken gelişme bakımından Türkiye’nin Avrupa ülkelerinin gerisinde kalmadığı ifade edildi. YARIN EKONOMİ

Emekliye toplu para müjdesi

19 Kasım 2009’da sokak ortasında polis tarafından infaz edilen TKİP militanı Alaattin Karadağ davasında 9. duruşma bugün görüldü. Karadağ davası öncesi Bakırköy Adliyesi önünde basın açıklaması yapan Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP), bir kez daha burjuva mahkemeleri karşısında davanın sahipsiz olmadığını haykırdı. Adliye önünde toplanılarak “Alaattin Karadağ ölümsüzdür! Devrimciler ölmez devrim davası yenilmezdir!” pankartı açıldı. Eylemde ilk yapılan konuşmada Alaattin Karadağ için “İşçi sınıfının kurtuluş mücadelesine kendini adamış bir devrimciydi” denerek Karadağ’ın katledilişinin devrim ve sosyalizm mücadelesini hedef alan bir saldırı olduğu vurgulandı. YARIN GÜNCEL

Esenyurt’ta film gösterimi yapıldı Esenyurt bölgesinde devrimci liseli faaliyetini güçlendirmek için hazırlıklarını sürdüren Devrimci Liseliler Birliği (DLB), 29 Kasım Perşembe günü Esenyurt İşçi Kültür Evi’nde film gösterimi gerçekleştirdi. Charlie Chaplin’in, kapitalizmin işleyiş yasalarını anlattığı, makineleşme ve yabancılaşmayı konu alan ‘Modern Zamanlar’ filminin gösteriminin çağrısı, önceki günlerde bölgedeki çeşitli liselerde dağıtılan el ilanları ile yapıldı.YARIN güncel

Çalışma Bakanı Faruk Çelik, bazı emeklilere toplu para ödeneceğini açıkladı. Toplu ödeme maaşında hata olan eski emeklilere yapılacak. İntibak çalışmalarında sona gelinirken; daha önce Takvim’in bütün detaylarıyla duyurduğu ‘toplu ödeme’ ile ilgili Çalışma Bakanı Faruk Çelik de bir açıklama yaptı. İntibak zammıyla ilgili çalışmalar sırasında, yaklaşık 2 bin 500 emeklinin hesaplamalarının yanlış olduğu ve bu emeklilere eksik maaş verildiği ortaya çıkmıştı. Haksızlığın giderilmesi için bu emeklilere geriye dönük olarak toplu bir ödeme yapılmasına karar verilmişti. YARIN EKONOMİ

Ekonomide Elektriğin kaçağı da olur neler oluyor? İstanbul ’da görevli bir hâkim dar gelirli insanların, kullandığı kaçak elektrik nedeniyle cezalandırılmasını sosyal devlet anlayışına aykırı olduğu gerekçesiyle, ‘elektrik hırsızlığı’ suçunu cezalandıran TCK maddelerinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.

olmaz, zaruri ihtiyaçları içerisinde bulunduğu tartışmasızdır. Kişinin ve bakmakla yükümlü olduğu ailesinin medeniyet ve hukuk düzeni içerisinde onurlu bir hayat sürdürmesinin imkânlarından olan asgari elektrik ihtiyacını sağlama, devletin, sosyal devlet olma gereğidir.”

Elektrik temel haktır İstanbul 41. Asliye Ceza Mahkemesi, önüne gelen bir elektrik hırsızlığına ilişkin dava nedeniyle, Anayasa Mahkemesi’ne iptal başvurusunda bulundu. Başvuruda: “Bugün için elektrik enerjisinin her bir ferdin ve ailenin onurlu bir hayat sürdürme, maddi ve manevi varlığını medeniyet düzeni içerisinde geliştirlmesinin olmazsa

SOSYAL DEVLET YANLIŞ ANLAŞILMIŞ Anayasa Mahkemesi yapılan bu ilginç başvuruyu oy birliği ile reddetti. Kararın gerekçesinde ise şöyle denildi: “ Yasal olmayan tarzda elektrik kullanılması halinde de bir takım yaptırımlar uygulanmasının sosyal devlet anlayışına aykırılık oluşturmadığı açıktır.” YARIN EKONOMİ

İspanya, bankalarını yeniden sermayelendirmek için resmen 39,5 milyar euroluk yardıma başvurdu. Avrupa fonlarına yapılan başvuru, beklentilerin çok altında kaldı. “Elektrik sayaçlarındaki fabrikası hatası” tüketiciye kesildi. Kullandığı elektrikten fazla fatura ödeyen tüketiciler elektrik dağıtım şirketlerine dava açmaya hazırlanıyor. Başbakan Erdoğan; “Mersin Akkuyu’da kurulacak olan Türkiye’nin ilk nükleer santralı konusunda işe 700 milyon dolar sermaye girişiyle başladı, 800 milyar daha geliyor” Avrupa ’daki mali krizden etkilenen ülkelerin başında gelen İtalya’da işsizlik oranının Ekim ayı sonu itibariyle 2 milyon 870 binle yüzde 11,1’e yükseldiği belirtildi.


09 EMEK

5 Aralık 2012

Al kalemi eline

e m e kç i l e rd e n

mektuplar

Birlik olsak haklarımızı alırız 8 Temmuz 2006 ta- dağılıyoruz. İşten çıkmalar rihinden beri çalışı- da bu yüzden oluveriyor. yorum. Ben bir Kürt işçi- Birlik olsak, haklarımıza sayim. hip çıkarız. İşten çıkmayız. İş yerine saygısızlık ve Biz şirketten bazı talepsevgisizlik hakim. İşten çı- lerde bulunduk. Mesai sakarılanlara “Siz işimize ya- atleriyle ilgili bir toplantıda ramazsınız”, işten çıkanlara talebimizi dile getirdik. Çaise “Çıkın; sizin gibi çok işçi lışma saatlerinin çok uzun bulurum” diyerek yapıyor olduğunu, bunun yorucu, patronlar bunu. verimsiz olduğunu söyleİşçilerin hakdik. Onlar da ları yeniyor. Bir “Biz gereğini yaişçi çıkışını verpacağız” dediler. diğinde bir kağıt Bunu hep birimzalatıyorlar. O likte istediğimiz için talebimizi işçiye tazminat verilmiyor. gerçekleştirmek ŞAHİN DURUŞ Sigorta ve İşzorunda kaldılar. kur’a bilgi verilmesi için bir Çalışma sattlerimiz değişti. tutanak tutuluyor. Bu kağıt Önceden sabah 8:00’den İş-kur tarafından kabul edi- akşam 8:00’e kadar 12 saat liyor. çalışıyor idik. Şimdi ise saBen iş yerindeki işçiler- bah 8:00’den akşam 5:30’a den tabiki saygı, hoşgörü kadar yani toplam 9 buçuk ve sevgi bekliyorum. İnsan saat çalışıyoruz. Çalışma sadaha ne bekleyebilir ki! atlerini biz değiştirttik. Bu İşçiler saygısızlığa ve da bizim için önemli bir sevgisizliğe sürükleniyor. başarıdır. Topluca istersek Biz işçiler kendi içimizde başarabilceğimizi gördük.

Sen de kendi hikayeni anlatmak istersen, al kalemi eline bilgi@yarinhaber.net

DEV-TURİZM-İŞ de DİSK’e katıldı 21 Haziran 2011’de kuruluş çalışmalarını tamamlayan DEV-TURİZM-İŞ (Devrimci turizm işçileri sendikası) DİSK’e katıldı. Yönetim kurulu tarafından yapılan açıklamada, güvencesizleştirmeye, taşeronlaştırmaya ve hak kayıplarına karşı verdikleri mücadelenin DİSK’e zenginlik katacağı inancıyla DİSK üyeliğine, oy birliğiyle karar verildiği belirtildi.

Zor süreçlerden geçildi Turizm emekçileri 1947’de, Otel, Lokanta ve Eğlence Yerleri İşçileri Sendikası OLEYİS’i kurmuşlardı. 12 Eylül darbesiyle sendikal faaliyetlerine son verilen OLEYİS, DİSK’in yargılandığı sırada bağımsız olarak kurulan TUR-SEN ile birşelerek, 1991’de DİSK’in beraati ile tekrar sendikal mücadeleye geri döndü.1983’te büyük kırılmalar ve tasfiyeler yaşanan OLEYİS 2010’da HAK-İŞ’e geçti ve turizm emekçilerinin örgütlü mücadelesi önemli ölçüde zayıflamış oldu. DEV-TURİZM-İŞ Sendikası genel başkanı Mustafa Yahyaoğlu, ‘’Turizm sektörü giderek kötüleşti. Sektör, işçilerden çalarak ayakta tutulmaya çalışılıyor. Biz turizm işçileri buna dur demezsek, her şey daha da kötüye gidecek. Bir taraftan son 40 yıldır sendikalarda yaşanan kırılmaların ve bu kötüye gidişin ezikliğini yaşıyoruz. Diğer mustafa yahyaoğlu taraftan Devrimci Turizm Sendikasını kurarak, işçi sınıfı mücadelemize yeniden DİSK ilkeleri doğrultusunda yön vermenin gururunu yaşıyoruz.’’dedi. 2.5 milyon işçi turizmde çalışıyor Sendika üyesi 710 bin işçi olduğunu söyleyen Yahyaoğlu, sigortasız ve kayıtdışı çalışanlarla birlikte 2 buçuk milyon turizm emekçisi olduğunu da belirtti. Yahyaoğlu, “Bu insanlar hayatları boyunca işsizlik primi ödeyip, aylarca işsiz kalan insanlar. Aileleri ile birlikte 10-12 milyon insanın ekmek yediği bir sektör . Bizler buna karşı mücadele edeceğiz” dedi. YARIN EMEK

5 Aralık 2012 çarşamba

sayı: 61

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler

can çoksöyler can çoksöyler sanem deniz kural halil altunpolat nurseli gözüaçık ELİF KARAN MELİKE ÇINAR SERKAN ATAK onur toper RIFAT ÇAPAR ibrahim keskin ZEYNEP ERSOY

tasarım

Berna görgülü Gürkan köse EZGİ CEREN AĞTAŞ ibrahim keskin

dağıtım

onur toper

6 aylık abonelik: 25 tl sanem deniz kurAl adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: tr28 0001 0006 15577226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88

imtiyaz sahibi

fadik temizyürek

sorumlu yazı işleri müdürü

ışıl kurt

Yönetim adresi

basıldığı yer

rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010 abonelik için tel: 0 507 516 85 35 yaringazetesi@yarinhaber.net

KPSS’ye giriş var, kimseye atama yok

Binbir umutla sınava giren yüzbinlerce aday, tercih kitapçığıyla karşılaşınca hüsrana uğradı. Kitapçıkta belirtilen kadrolar arasında ‘’başvurma özel şartları’’ başlığı altında belirtilen kriterlere uymayan yüz binlerce insanın, girebileceği bir kadro olmamasına rağmen sınava giriş başvurularının ÖSYM tarafından bazı çelişkileri ortaya çıkardı. tercihler yapılamadı Memur olma hayaliyle KPSS ‘ye girip tercih yapmaya hak kazanan yüzbinlerce aday, ÖSYM ‘nin internet sitesinin çökmesi üzerine tercihlerini yapamadılar. Adaylar, ÖSYM’den ek süre istemişlerdi ancak süre uzatılmadı. ÖSYM, 2012 KPSS tercih başvuru süresinin 28 Kasım’da biteceğini ve sürenin ‘’kesinlikle’’ uzatılmayacağını belirtmişti. ÖSYM’nin sitesinin KPSS tercih yoğunluğunu kaldıracak altyapıya sahip olmamasına rağmen tercih başvurularını uzatmayacağını açıklamasına adaylar tepki gösterdi.

istanbul zeynep maside ersoy

‘’Devlet güvencesi olan bir işte çalışmak’’ isteyenlerin önüne, KPSS sınavını getiren hükümet, sınava girenleri elemek için akıl dışı yöntemler deniyor. KPSS sınavına girerek tercih yapmaya hak kazanmış yüzbinlerce insan, kitapçıkta belirtilen pozisyonlarda “aranan nitelikler’’e uymadıkları için, değil atanmamak, tercih bile yapamadılar. Başvuru genel şartlarına uyan herkes 40 lira karşılığında sınava başvuru yapabiliyor. Bu şartlar arasında T.C. vatandaşı olmak, 18 yaşını doldurmuş olmak, askerliğini yapmış olmak gibi koşullar var. Ancak tercih aşamasına geçildiğinde ‘’başvurma özel şartları’’ bölümünde belirtilen koşullar nedeniyle, yüzbinlerce aday aranan belge veya niteliklere sahip olmadığı gerekçesiyle (çok yüksek puan almış olsa bile) doğrudan elendi.

2 milyon kişi başvurmuştu 17 bin 387 kişilik kadro için sınava ön lisans düzeyinde 743 bin 570, ortaöğretim düzeyinde ise 2 milyon 45 bin 962 aday olmak üzere

toplam 2 milyon 789 bin 532 aday başvuru yapmıştı. Bütün yıllara göre en yüksek aday başvurusu 2012 de gerçekleşti. Güvenliksiz ve güvencesiz çalışma koşullarında çalışmaya

zorlanan genç işsizlerin sayısı her geçen yıl artarak devam ettiği sürece, KPSS’ye girerek ‘’devlet güvencesi’’ olan bir işte çalışmayı umanların sayısı da artacak gibi görünüyor.

“Başka Melikeler ölmesin”

melike erdem

İstanbul Samatya’daki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde asistan olarak çalışan 30 yaşındaki Doktor Melike Erdem’in hastanenin 6. katından kendini bırakarak intiharından sonra, naaşı İstanbul Şakirin Camii’nde öfke ve gözyaşlarıyla defnedildi.

Hastanede yaşanan intiharın ardından, Dr. Erdem’in arkadaşları büyük üzüntü ve şok geçirirken sağlık personeline karşı şiddeti bir kez daha dillendirmiş oldular. Öte yandan bazı sağlık örgütleri de sağlık çalışanlarını hastane personeline yapılan şiddeti kınamak için eyleme davet

etti. Genç doktorun ölümü üzerine ilk açıklama İstanbul Tabipler Odası’ndan gelirken, kadın doktor hakkında sağlık bakanlığı şikâyet hattına yapılan şikâyetler olduğunu öğrendiklerini, meslektaşlarının bu şikâyetlerin etkisinde kalmış olabileceğini söylendi. YARIN EMEK

kpss sıkandalları KPSS sınavından sonra ortaya atılan iddialar ise hiçte kulak arkası edilecek gibi değil.Sınava giren çok sayıda aday en az 10 netinin eksik hesaplandığı gerekçesiyle ÖSYM’ye itiraz etti. Daha sınav bitmeden, sınav sorularının bir internet sitesinde yayınlanmasıyla ilgili, yetkililerden tatmin edici bir açıklama gelmedi. Başbakan ‘’sınav temiz’’dedi. Başkasının yerine sınava girmek ve kopya iddiaları ise ayyuka çıkmış durumda.

Gülsüm kav EHp siyasi büro üyesi

Geriye sorular kaldı Meslekdaşımız Melike kardeşimizin ölümü, bugün cenazede annesi ve ailesinin acısı her şeyden önce derin bir üzüntü yaratıyor. Ailesinin ve meslektaşlarının başı sağ olsun. Geriye sorular kalıyor: 30 yaşında genç bir hekimi 6.kattan ölüme atlatan nedir? Halen çok zor olan tıp fakültesini kazanmış, bitirmiş, daha da zor olan TUS sınavını da kazanmış, uzmanlık eğitimine devam eden, yani zorlukları aşmış başarılı bir hekim nasıl ölümü seçti? Acılı ailesi, kızlarının yüzünü göremediklerini, son iki gündür de nöbette olduğunu ve çok yoğun çalıştığını söylüyor. Uykusunda bile hastalarını sayıklar hale gelmiş Melike. Kız kardeşi “çalışma şartları ağırdı, onu bunalttı. Başka canlar yanmasın” diyor.

Bir isçinin ardından . Bülent Uysal, patlamada ölen oğlu Ahmet için yazdı;

Acım

Zorlu geçen tahsil hayatından yenice üniversitenin Raylı Sistemleri’nden mezun olmuş hayatına yeni bir yön verme çabası ile KPSS sınavlarına hazırlanan, yeni bir filiz gibi yaşamaya tutunmaya çalışıp alın terinin karşılığını almaya çalışan bir genç Ahmet. Umutsuz geçen günlerinin acısını almayı umut ve hayallerinin şemsiyesini açmayı, Adası ile mutlu olmayı düşünüyordu. Hayatta dikili bir ağacı olmadığı için Adası’na bir sürpriz yapmak, bir araba almak istiyordu. Babasının olurunu

almayı düşünen bir evlattı o. Olurundan sonra mutluluktan uçuyordu. Adeta ona göre bir dikili ağacı olacaktı sanki. 11 yaşında annesini kaybetmişti . Hayat onun için zordu. Kendini ispatlamak, hayatını kurtarmak adına çalışıp çabalaması ve mücadelesi taktire şayandı. Onun bu mücadelesine de bir baba olarak gurur duymamak mümkün değildir. Lakin hiç birimiz bilemezdik ki Ahmet’i, o elim olayda kaybedeceğimizi. Patronları onlara korkunç bir tuzak hazırlamıştı. Ahmet ve diğer arkadaşlarına,

becerisi ve bilgisi oluşmamış gençlere. Böyle bir işi yaptırmak onların üzerinden para kazanmak uğruna geleceklerini hiçe saymıştı. Ahmet ve üç genç ahrete göçmüştü ne olduklarını anlamadan. Çünkü ülkemizde işçi ölümlerine dur diyecek bir makam yoktur. Bunun önüne geçemeyiz, geçemezler. Daha nice işçi ölümlerini yaşayacağız. Başımız sağ olsun.

Ahmet’in ve diğer 3 işçi arkadaşının hayatını kaybettiği organize sanayi bölgesindeki patlamanın ardından geç kalan kurtarma çalışmaları.


10 LISENIN GUNDEMI

5 Aralık 2012

İyi Kötü Çirkin

can çoksöyler

İyi

Liseliler “Sınavsız, stajsız eğitim” istiyor

Liseliler, “Sınava Staja Son” diyerek eğitim ile ilgili taleplerini meydandan dile getirdiler. Lise-Der’li gençler sınavsız ve stajsız bir eğitim için Taksim Meydanı’ndan Galatasaray Meydanı’na yürüdüler. Okullarda verilen eğitimin bilimsellikten uzak ve niteliksiz olduğunu söyleyen gençler, emeklerini sömüren staj sistemine de, onları rekabete zorlayan sınavlara da karşılar. İSTANBUL NURSELİ GÖZÜAÇIK

Eğitim Niteliksiz, Öğrenciler aylarca emek verip ha- lar. AKP’nin denetimsiz bıraktığı iş yeryatlarına yön veren, geleceklerini be- lerindeki patronlar bu yaralanmalar ve Öğrenciler Geleceksiz Liseli öğrenciler eğitim ile ilgili Okullarda verilen eğitim sisteminin bi- lirleyen sınavlara hazırlandıktan sonra ölümlerle ilgili hesap vermiyorlar. taleplerini yaptıkları eylemle limsellikten uzak ve niteliksiz olduğu YGS ve LYS’de ÖSYM imzalı şifreli Liseliler, yaptıkları eylemde meslek duyurdular. 2 Aralık’ta Taksim Mey- aşikardır. Okullardaki yetersiz eğitim ve skandallı sınavlara giriyorlar. Sınav liseli arkadaşlarının stajlarda ölmesine danı’ından başlatılan eylemde sınav yüzünden dershanelere gitmek zorunda stresi yüzünden birçok genç kalp krizi izin vermeyeceklerini belirtirken ucuz odaklı eğitime, elemeci sınavlara ve kalan öğrenciler, elemeci sınavları kaza- geçirerek hayatını kaybediyor, sınavla- iş gücü değil öğrenci olarak anılmak staj sömürüsüne karşı Galatasaray nabilmek için aylarca emek veriyorlar. rı kazanamayanlar ise intihar ediyorlar. istediklerini söylediler. Meydanı’na yürüdüler. Öğrencilerin emekleri hiçe sayılarak Bu sınav sistemi öğrencilerin gelecekNitelikli ve bilimsel bir eğitim is- gelecekleri üç saatlik sınavlara bağlanı- lerini ellerinden alırken onları ölüme AKP’nin Eğitimine Karşı Öğrencilerin teyen liseliler, geleceklerini belirleyen yor. Bu sisteme karşı çıkan liseliler ise mahkum ediyor. Talepleri elemeci sınav sistemine son verilmesi nitelikli ve sınavsız bir eğitim sistemi AKP 4+4+4 ile niteliksiz, bilimsellikgerektiğini belirtttiler. Eğitim sistemi- istediklerini vurguladılar. Liseliler Ucuz İş Gücü Olmayacak ten uzak, gerici, paralı ve piyasacı bir nin eksiklerine ve hatalarına değinirken Meslek liseli öğrenciler staj adı altında eğitim modeli yarattı. Sınav odaklı eğimeslek liseli öğrencilerin staj adı altın- Sınav Sistemi Geleceksizliğe ucuz iş gücü olarak kullanılıyorlar. AKP tim devam ederken elemeci sınavlar ve da sömürülmesine sessiz kalmayacakla- Sürüklüyor hükümeti, sürekli meslek ve sanayi li- stajlar liselilerin ölümlerine yol açıyor. rını dile getirerek “Sınavsız, Stajsız Eği- Sınav odaklı eğitim sistemi niteliksiz seleri açarak ucuz iş gücü olarak kullaÖğrenciler, hükümetin dayattığı tim İstiyoruz”,”Sınavlara Karşı Liseliler olarak işlev sürdürmeye çalışırken liseli nılacak öğrenciler yetiştiriyor. bu eğitim sistemini kabul etmiyorlar. Meydana”, “Liseler Bizimdir, Bizimle öğrenciler elemeci sınav sistemine karşı Meslek liseli öğrenciler güvenlik- Lise-Der’li gençler nitelikli ve bilimsel, Özgürleşecek” sloganlarını attılar. Yü- mücadele ediyorlar. Niteliksiz ve bilim- siz, sağlıksız iş yerlerinde staj yapmak modern, parasız, sınavsız ve stajsız bir rüyüş esnasında İstiklal Caddesi’nden sellikten uzak bir eğitim ile öğrencile- zorundayken hükümet bu iş yerlerini eğitim sistemi istediklerini dile getirigeçen kişiler de alkışlarıyla eyleme des- rin üniversite sınavlarını kazanmaları denetlemiyor. Öğrenciler staj yaparken yorlar. tek verdi. bekleniyor. yaralanıyorlar, hayatlarını kaybediyor-

Ertuğrul Özkök Hürriyet

Hürriyet’te 4 Aralık tarihinde yayımlanan köşe yazısında Başbakan ve Bülent Arınç’ın düz liseleri yerip, imam hatipleri övdüğü açıklamalara iyi bir cevap vermiş. “Bu sınıftan da satanist çıkmadı” başlıklı yazıda hükümet sözcülerinin yaptığı gerçek ve ahlak dışı konuşmaları güzel bir şekilde karşılamış. Başbakan’ı özür dilemeye çağıran yazı bizce haftanın iyisi. Özkök yazısında “İmam Hatipleri övün. Hiç itirazımız yok. Ama bunu yaparken, dolaylı yoldan devletin bütün öteki okullarına “satanist çıkarır, terörist çıkarır, it, uğursuz, hırsız çıkarır” gibi imalar yapmanız artık hem kanımıza hem onurumuza dokunuyor.” demiş.

Kötü

Yener Dönmez Yeni Akit

İktidar bloğu içerisindeki ayrılık ve iç çatışmaları bir fitne tohumu, Ergenekon’un komplosu düzeyinde açıklayan Yeni Akit yazarı Yener Dönmez, haftanın kötüsü olmayı hak etti. Yazıda, “Başbakan’ın büyük desteğiyle adeta preslenen Ergenekon’un dışarıdaki uzantıları uzun süredir ve yoğun biçimde AK Parti’yi etkileme çabaları içinde. Liberal görünümlü isimler özellikle Kürt meselesinden başlayarak AK Parti içine ikilik soktular. Türkiye’nin en sıcak meselesi olan Kürt meselesi üzerinden fitnenin sokulması, arka planda uzun bir fizibilite çalışması yapıldığını gösteriyor.” deniyor.

Çirkin

Sedat Laçiner Star

Star gazetesi köşe yazarı Sedat Laçiner “Terör nedir? Terörist kimdir?” başlıklı yazısıyla tartışmasız bu haftanın çirkini. Daha yazının girişinde yaptığı tanımlar ifadenin Türkçedeki karşılığı değilken dahi sanki bilimselmiş gibi sunduğu yazıda aslında sadece ırkçılık var. “Terör sıradan bir korku üretme şekli değildir. Bir eyleme terör denilebilmesi için siyasi hedefler için korku üretilmesi gereklidir. İşte burada BDP benzeri yapılar ortaya çıkar. Eğer terör örgütü salt eli silahlı bir yapı olarak kalırsa ürettiği gerili ve korkunun sonuçlarını siyasi ürüne çeviremez”

Lise değil fabrika

Liseli öğrenciler taleplerini ve taleplerini dile getirdikleri eylemlerini şu şekilde ifade ettiler HAKLARIMIZI ALMAK İÇİN Daha bilimsel, sınavsız ve stajsız bir eğitim için arkadaşlarımla eyleme geldim. Diğer liseli arkadaşlarımın da benim gibi eyleme katılması bana DENİZ ÖZTÜRK mutluluk verdi. Elemeci sınav sistemini istemiyoruz. Stajsız ve sınavsız bir eğitim sistemi için tüm liseli arkadaşlarımı haklarımızı alabilmek için mücadele etmeye çağırıyorum.

EĞİTİM PARASIZ OLMALI Liseli bir genç olarak herkesin parasız eğitim hakkı olduğuna inanıyorum. Hepimiz eğitim hakkına sahipken neden bazılarımız bu eğitimin dışında YAŞAR KARADERE kalıyor ? Eğitim, parasız olmalı herkes de bundan faydalanmalıdır. Ayrıca staj yapan öğrencilerin emeklerinin karşılığı verilmiyor. Çok çalıştırıp az para ödüyorlar. Staj adı altında öğrencilerin sömürülmediği bir eğitim sistemi istiyoruz.

SESİMİZİ DUYURACAĞIZ Meslek liseli bir öğrenci olarak staj yaptığım yerde çok iş yaparak az bir maaş alıyorum. Haklarımı savunmam gerektiği için MEHMET KARAHANLI bu eyleme katıldım. Bu durumun mağduru diğer liseli arkadaşlarımla haklarımızı arıyoruz. Hep birlikte sesimizi duyuracağız. Diğer arkadaşlarımız da bizimle birlikte olsunlar ki çözümü hep birlikte yaratabilelim.

Dindar değil ‘Tinerci’, İmam Hatipli değil ‘Satanist’

Liseliler savaşa karşı yürüdü

AKP hükümeti ‘’Dindar bir nesil yetiştirmek istiyoruz.’’ diyerek; biz liselilerin üzerinde doğrudan söz sahibi olmak ve bizi dilediğince şekillendirmek amacı güttüğünü apaçık bir şekilde ortaya koymuştur. AKP zihniyetinin uyguladığı gençlik politikası, tıpkı diğer toplumsal kesimlerde de olduğu gibi, ülke nüfusunun bu en dinamik bölümünü oluşturan katmanı ideolojik bir dizayna sokmaktan ibarettir.

Ankara’da 24 Kasım 17.00’da Dev-Lis, Özgür Lise, İlerici Liseliler “Suriye’de Emperyalist Müdahaleye Son” ortak pankartlı bir yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdi. Eyleme Liseli Hareket ve DÖB destekleyici olarak katıldı. Sakarya’dan Yüksel Caddesi’ne yürüyen Liseliler, burada basın açıklaması yaptı. Suriye’de rejimin yıllardır aynı olduğu, bugünse krizleriyle kendi çukurunda boğulmakta olan kapitalizmin halklara saldırdığına değinildi. Demokrasi dediklerinin Irak’ta, Afganistan’da Roboski’de ve daha birçok yerde gördüğümüz gibi katliam ve kan olduğu vurgulandı. “Emperyalizm düşman halklar kardeştir”, “Katil ABD Ortadoğu’dan defol”, “Yaşasın halkların kardeşliği” sloganları atılarak basın açıklaması sona erdi. YARIN EĞİTİM

dımcısı Bülent Arınç’ın ‘’Sa- bir tanesidir.Yolunu şaşıran tanistler imam hatiplerden da çıkar, başka yollara giden yetişmiyor.’’ söylemine ze- de çıkar. Ama yüzde 99’uymin hazırlamıştır. Hükümet la hedefinden hiç şaşmayan, Sözcüsü Bülent Arınç , Bursa bu millete sevdalı bir nesil İmam Hatip Lisesi Mezun- yetişti.” ları Derneği’nin 50’nci yılı kutlamalarına katıldı. Bu- Düz lise okuyanlar rada yaptığı konuşmada, bir ötekileştiriliyor dönem imam hatipte oku- Her defasında yan çocuklarla alay edildiği- imam hatiplilere ni, onlara ‘cenaze yıkayıcısı’ övgüler yağdırarak, gözüyle bakıldığını söyleyen imam hatiplerin Arınç, sözlerini şöyle sürdür- propagandasını yadü: “Sizin desteklerinizle pan iktidar, ‘’Bugün bugün geldiğimiz nokta zafer görüyoruz ki satanist Peki, ne olalım? noktasıdır. İmam hatip nesli olanlar imam hatiplerBaşbakan Erdoğan’ın, dindar bir altın nesildir. İmam hatip den yetişnesil yetiştirme hayaline kar- lisesinde okuyan öğrencileri- miyor, şı çıkanlara cevabı ‘’Dindar miz örnektiler. İçlerinden hiç m e m değil de tinerci mi olsunlar?’’ mi haylaz çıkmadı? Elbette leketi olmuştu. Bu sözler tam da çıkmıştır. Bugün bir gazetede soyup bugünlerde Başbakan Yar- köşesi olan, bu haylazlardan s o ğ a -

na çevirenler imam hatiplilerden yetişmedi.’’ diyerek, bir kez daha nitelikli ve bilimsel eğitim almak isteyen öğrencileri ‘öteki’leştirmiş oldu. İktidarın ‘öteki’leştirdiği öğrenciler; muhafazakar eğitim almak isteyen değil, nitelikli eğitim almak isteyen ve bilim üreten öğrencilerdir. YARIN EĞİTİM

Kırıkkale’de eğitim veren Kırıkkale Kız meslek lisesi okul gibi değil, adeta bir fabrika gibi eğitim veriyor. Yemek bölümü, giyim atölyesi, cilt bakım ve güzellik salonu gibi bölümlerin bulunduğu okulda öğrenciler tarafından üretilen ürünler satışa sunularak okula gelir sağlanıyor. Meslek liseli öğrencilerin emek sömürüsüne maruz kalıp emeklerinin satılmasını, ucuz iş gücü hatta ucuz dahi olmadan parasız olarak çalıştırılmak istendiği Kırıkkale Kız Meslek Lisesi’nde bir kez daha gözler önüne serildi. Kırıkkale Kız Meslek Lisesi’nde incelemelerde bulunan İl Eğitim Müdürü Hacı Ali Okur 780 öğrencinin eğitim gördüğünü, mesleki ve teknik eğitim alanında önemli eğitimler verildiğini kaydederek bu tür okulların ülke ekonomisinin gelişimi için önemli olduğunu ifade etti. Hacı Ali Okur, öğrencilerin burada pratik kazandığını, okul sermayesine katkıda bulunduklarını söylüyor. Öğrenciler okullara, okula katkıda bulunmaya değil eğitim görmeye gidiyorlar. Meslek liseli öğrencilerin staj sömürüsüne maruz kalmaları yetmiyormuş gibi bir de okulda eğitim görürken dahi emek güçlerinden faydalanılmaya çalışılıyor. Kırıkkale Kız Meslek Lisesi bunu en somut örneklerinden olmuştur. Okulda 780 öğrencinin eğitim gördüğünü ancak fiziki kapasitenin yetersiz olduğunu söyleyen Okul Müdürü Semra Bahadır ise 5 bölümden oluşan okulun döner sermaye ile çalıştığını belirtti. Okul müdürünün bu sözü meslek liseli öğrencilerin eğitim gördükleri liselerde dahi ucuz iş gücü olarak yetiştirildikleri gözler önüne serilmiştir. Bahadır, “Okulumuzda 2012 yılında 50 bin lira ciro yapıldı. Önümüzdeki yıllarda bunu 100 bin liraya çıkartmayı hedefledik.” diye konuştu. YARIN EĞİTİM


11 FORUM

5 Aralık 2012

Mülayimleşen Tansu Çiller be sahibidirler; çünkü verdikleri bilginin bir cezai müeyyidesi olmayacağını çok iyi biliyorlar. Çok

Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nun bilgisine başvurduğu kişilerin profillerine bakıldığında, mağdur olanların sayısı oldukça düşük bir orana tekabül ediyor. Çoğunluk darbeci veya darbecilerle aynı paralelde düşünen ve darbecilerden aldığı icazetle vazifelerini ifa edenlerdir. Görevi sadece durum tespiti yapmak ve tespitlerini rapor haline getirmek olan komisyonun, bu anlamda yaptırım gücü yok. Onun için kibar bir şekilde “sadece bilgilerine başvuruluyor” vurgusunu yaparak araştırmasını yapıyor. Bilgilerine başvurma aktivitesinin mekanları da değişiyor. İsteyen rest çekiyor, isteyen işine geldiği gibi bilgi veriyor, isteyen de konutunda veya yalısında randevu veriyor. Bilgi verenler engin bir tecrü-

Diğer ülkelerde olduğu gibi meselenin dallanıp budaklanmasını istemiyorlar.

komisyon eskitmişler. Onun için Komisyonu, kendilerini aklama ve mağdur gösterme platformuna çevirme çabası içindedirler. Sırrı Süreyya Önder’in deyimiyle “yetkileri gidince” pek “mülayimleşiyorlar”.Meseleyi sönümlendirmeye yönelik mesajlar veriyorlar. Kimseyi “töhmet altında bırakmak istemiyorum, kimseye kırgın değilim” mağdur, ama kimseyle hesabı olmayan ermiş rolü oynuyorlar. Diğer ülkelerde olduğu gibi meselenin dallanıp budaklanmasını istemiyorlar. Bir tuğla çekilirse hepsinin altında kalacağını çok iyi biliyorlar. Tuğla yerinde dursun diye, meseleyi sağırlar diyaloguna çeviriyorlar. Bu kuralı ihlal eden ve tuğlayı kafalarda par-

çalamaya hazır bekleyen, Raci Tetik’in hakkını yemeyelim.Aldığı talim terbiye gereği pişmanlık göstermeyen ve eğer imkan verilseydi,hemen o anda komisyon üyesi Sırrı Süreyya Önder’i temiz bir işkenceden geçirmeyi düşünen Raci Tetik, kesin ve net bir şekilde bilgilendirmesini yaparak,”bu gün olsa yine yapacağını” söyleyerek huzur içinde huzurevinin yolunu tuttu.Öyle aklanma,mağdur rolünü oynamaya,masum mesajlar vermeye hiç prim vermedi. Huzur evinde Mamak kriterlerini uygulayıp uygulamadığı bilinmiyor, ancak araştırmaya değer bir konu olduğunu belirtelim. Raci Tetik’in gösterdiği bu açık yürekliliği herkesten beklemek hakkımızdır. Yukarıda belirtildiği gibi ya hafıza kaybına uğruyorlar, ya da “mülayimleşip” mağduru oynuyorlar. Kurşun atan kahramanların üzerinden iktidar yürüten eski Başbakan Tansu Çiller mağdur yolunu tercih edenlerdendir. Sırrı Süreyya’nın soruları karşısında hislenerek “Nasıl böyle düşünebilirsiniz ben bir anayım” diyerek, kendi döneminde yapılanları hatırlamamış.

Basın toplantısıyla kamuoyuna açıkladığı listeleri Kürtleri koruma amaçlıymış. Kürtlerin işkence edilmiş cenazeleri otoyol kenarlarında bulunduğunda ise Kürtler birbirini öldürüyor istihbaratını almış. Bunları belirtirken, İktisat Profesörü olduğunu, istihbarattan anlamadığını, üstelik acemi olduğunu belirtmeyi ihmal etmemiş. Tüm kamuoyunun bildiği köy yakmaları, faili meçhulleri, öldürülen Kürt işadamlarının listesi, bombalanan gazeteleri, katledilen gazetecileri, Gazi katliamı, Madımak katliamı, grup toplantısında ağlayarak “Vatan için kurşun atan da kurşun yiyen de kahramandır” sözünü de acemiliğine vermiş.”Tak-şakla” idare ettiği icazetli iktidarının 94 darbesiyle Kürtleri yaka paça meclisten çıkardığı günleri de hayal meyal hatırlamış.”Tak –Şak” yöntemiyle, “Meclis üstünde Kürt gölgesi var” demişler, o da gereğini yapmış. Kendi döneminde olan bu icraatların üzerinde durmayarak es geçmiş. Sadece yıllardır sakladığı ve tek kendisinin bildiği bir sırrını komisyonla paylaşmış. O da, darbenin ona ve Doğru Yol Partisine karşı yapıldığı s ı r r ı d ı r.

Ancak Hangi icraatına karşı darbe yapıldığını söylememiş. Bunca yıldır sakladığı bilgilerini (sırrını) ifşa etmek ve mağduriyetini ispat etmek için komisyonun yolunu gözlüyormuş. “Kimseyle hesaplaşmayacak, hoşgörü ortamında özeleştiri, tek sorumlu TSK değil”. Öyle bir mağdur ki hakkından vazgeçiyor. Ve herkese yumuşak mesajlar vermekten de geri kalmıyor. Ne olur olmaz dünya hali yarın “Tak” diye bir paşa çıkar “Şak” diye Başbakan atanıverir ihtimalini yedekte bulunduruyor. Şimdi “Bana ve Doğru Yol Partisine karşı yapıldı” “Meclis kapısı kapanmamıştır, ama kapı açık kalmıştır” tarzındaki mizansenleri bir kenara bırakalım. Eğer darbeye maruz kaldıysa hangi baskılara uğradı. Doğru Yol seçimlere mi sokulmadı, üyeleri mi tutuklandı, Tansu Çiller hakkında davalar mı açıldı, meclisten mi atıldı, mal varlığı mı araştırıldı, Partisi hakkında dava mı açıldı. Ya da orduyla farklı düşündüğü noktalar nelerdi. Ordunun yetkilerini kısıtlamaya mı gitti, demokratikleşme planı mı vardı. Bunların hiçbiri yoktu. Tam aksine askerle aynı düşünen daha doğru söyleneni yapan icazetli bir iktidar sürüyordu. Ordu ne yapmak istedi de Tansu Çiller karşı koydu. Zaten darbeye gerek kalmadan tüm istediğini yapıyordu. Darbeye neden ihtiyaç duysun ki.”Bana ve Doğru Yol Partisine karşı darbe yapıldı” durumu çok

CESİM TÜRKÖZ YAZDI

Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nun çalışmaları devam ediyor. Son olarak 28 Şubat ile ilgili çalışmalar yürüten, görüşmeler yapan komisyonun en dikkat çekici konuğu dönemin Başbakan’ı Tansu Çiller’di. Cesim Türköz, bu görüşmelerle ilgili görüşlerini yazdı.

Listede ismi olanların hepsi ölüdür. Listede ismi olmayan, ancak kayıt dışı faili meçhule gidenler de öyle.

tuhaf kaçıyor. Askerle istese de hesaplaşamaz, çünkü askerler alacaklı görünüyor. İnsan düşünüyor, acaba kiminle hesaplaşacak? Listede ismi olanların hepsi ölüdür. Listede ismi olmayan, ancak kayıt dışı faili meçhule gidenlerde öyle. İşkencede ölenlerde aynı şekilde. Ortalıkta kayıp çocuklarının kemiklerini arayan analar babalar kalıyor geriye. Sayın Tansu Çiller lütfen onlarla hesaplaşın “hakkınız” kimsede kalmasın. Mağdur durumunuz malumumuzdur. Artık Diyarbakır’a, Cizre’ye gidip “Ya Bitecekler Ya Bitecek” diyemeyecek kadar “mağdur olduğunuzu biliyoruz. Galatasaray meydanına gidin, çocuklarının kemiklerini arayanlar orada sizi bekliyor. Gidin hesaplaşın onlarla. Hakkınız kalmasın onlarda.

Kadına yönelik sömürü derinleştiriliyor Mali sermayenin uluslararasılaşması, Sovyetlerin çözülmesi ve Varşova Paktı’nın dağılması aynı sürecin kritik gelişmeleridir. Buna Çin’in kapitalistleşmesi süreci de eklenince kapitalizm gerçek anlamda tüm yerküreye hakim hale geldi. Ancak, çok ciddi problemleri de beraberinde getirdi. “İki Kutuplu” dünyanın “pratik” ayaklarından biri çözülünce, kapitalizmin tüm dünyaya hakim olma süreci başlamış, iki kutup arasındaki soğuk savaşta “dondurulmuş” olan emperyalistler arası rekabet keskinleşmiş ve artık dünya çok kutuplu bir kapitalist dünya tartışmalarına sahne olmuştur/olmaktadır. Sovyetlerin çözülüşü ile ortaya çıkan yeni devletler, Doğu Avrupa ve Çin’in kapitalistleşmesi, Hindistan gibi dev bir kapitalist pazarın yükselişi ile kelimenin gerçek anlamı ile kapitalizm “küreselleşti.” Kapitalizmin coğrafik yayılma süreci (sömürünün yatay gelişmesi ya da yatay sömürgeleştirme) limitlerine vardı. Kapitalist sömürünün derinleştirilmesi (sömürünün dikey gelişmesi ya da dikey sömürgeleştirme) süreci ise giderek vahşi bir hal aldı/ almaktadır. Yatay sömürgeleştirme “coğrafik pazarlara” işaret ederken dikey sömürgeleştirme, bu coğrafyalarda var olan sömürünün daha da derinleştirilmesi anlamına geliyor.

Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellick’in açıkladığı son raporda, “Dünyada, Çin’den ve Hindistan’dan sonraki en büyük yükselen Pazar, kadınlar olacak.” demişti.

Önder Çarkçı

Özelleştirme, esnekleştirme, taşeronlaştırma, işçi sınıfının örgütsüzleştirilmesi, devletin küçültülmesi – ekonomik ve soysal alanlardan çekilmesi – gibi politikaların tamamı sömürüyü derinleştirmeye (dikey sömürgeleştirme) dayalı ekonomik-politik saldırı araçları/argümanlarıdır. Çin ve Hindistan pazarlarının nüfus ve coğrafik büyüklükleri ve bu coğrafyadaki “sömürünün verimliliği” (insan kaynakları, yer altı ve yer üstü stratejik alanlar),zenginliği kapitalistlerin iştahını kabartıyor. Dikey Sömürgeleştirme sürecinde en önemli “pazar” kadınlardır. Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellick’in açıkladığı son raporda, “Dünyada, Çin’den ve Hindistan’dan sonraki en büyük yükselen

Pazar, kadınlar olacak.” demişti. (Meral Tamer – Milliyet – 14.11.12 Akt.) Yeni Dünya Düzeninde Kadının Yükselen Gücü başlıklı zirvede KAGİDER Başkanı Dr. Gülden Türktan ise “bugün dünyada kadınlar, 20 trilyon dolarlık bir

tüketim ekonomisini kontrol ediyor. Gelecek 5 yıl içerisinde bu miktar 28 trilyona yükselecek. Bugün dünyada 1 milyar kadın iş gücüne katılıyor, 5 yıl içinde bu sayı 1.2 milyara ulaşacak (…) Kadınların iş gücüne katılımı önündeki engelleri kaldırırsak euro bölgesinde GSYH’nın %13 artacağı hesaplanıyor” diyerek, kadına yönelik sömürünün derinleştirilmesinin boyutunu gözler önüne seriyor. Ortadoğu’nun 350 milyonluk nüfusunun yarısı “atıl” kadın nüfusu olarak görülmektedir. Hem tüketici hem de ekonomiye katılım açısından… 3. Bunalım Dönemi’nin 2. Evresi’nde Uluslar arası Mali Sermayenin Küreselleşme İdeolojisi doğrultusunda yürüttüğü yeni liberal politikaların en önemlilerinden biri de kadın sömürüsüdür. “Kadınların Sömürgeleştirilmesi” sürecinde kadınların “sokağa çıkması” hem tüketici hem de iş gücü sömürüsü açısından teşvik edilmektedir. Kadın Hakları, kadının ekonomik özgürlüğü alanında gelişen feminist politikalar geçer akçe oldu. Bu gelişim Sosyalist-Feminist Hareket için önemli olanaklar sunmaktadır. “Yükselen Kadın”, “Erkek İktidarı” ciddi boyutlarda sarsmaktadır. Bu nedenle de ortaya ciddi bir takım semptomlar da çıkmaktadır; Kadına yönelik şiddet ve cinayetler başlıcalarıdır. Kadına yönelik şiddetteki artışın altındaki nedenlerden en önemlilerinden biri kadının sokağa, “pazara” çıkmasıdır. Kadınların hak ve ekonomik özgürlük talebi ve bu alandaki gelişim, erkeğin eskisi

gibi kadının üzerinde iktidar kuramaması ve kontrolünü kaybetmemesine sebep olduğu söylenebilir. İktidarı sarsılan erkek giderek daha faz-

TUTSAK POSTASI

İktidarı sarsılan erkek giderek daha fazla şiddete yöneliyor; çok vahşice, caniyane cinayetler işleyebiliyor.

la şiddete yöneliyor; çok vahşice, caniyane cinayetler işleyebiliyor. Türkiye’de her ay yaklaşık yüz(100) kadın katlediliyor. Bu konuda kadın örgütleri ciddi mücadeleler vermektedirler. Bu örgütlerden biri “Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu” (KCDP)’dur. Konuya geniş bir açıdan bakınca sistem konuya palyatif çözümler getirirken ayda yüz kadının öldürüldüğü bir ülkede bu palyatif çözümler, çözüm olmaktan ziyade ölümlerin de kimi zaman artmasına sebep olabilir; şiddetin “nedeni” dahi olabilir! Elinde “Uyarı Butonu” olan bir kadın kocasına yakalanırsa akıbetinin ne olacağını hiç birimiz bilemeyiz. Bu belirlenenden bu “araçların” hepten gereksiz olduğu sonucu çıkarılmamalıdır. Daha ciddi önlemlerin yanında kuşkusuz etkili olur. Ancak, bugün ki devlet tutumu ile bu mümkün gözükmüyor. Bir yandan, iktidar(lar)ın konuya dair tutumları sürekli bir eleştiri ve teşirizasyona tabi tutulurken, diğer yandan kadınları bu mücadeleye (örgütlü) katacak ve bilinç

seviyelerini yükseltecek yeni ve yaratıcı politikalara ihtiyaç var. Örneğin: meslek sahibi kadınları, özellikle hukuk ve tıp alanında, sürece katarak kurumlaşma boyutunu güçlendirmeli ve bu katılımlar için kampanyalar düzenlenebilir. KCDP bünyesindeki “Ailelerin kendi hikayelerini”, yönetici ve örgütleyicilerin ise konuya, daha akademik çerçevede ve verilerle oluşturulan “raporların” yardımıyla basındaki duyarlı yazarlara, özellikle de kadın köşe yazarlarına mektup kampanyaları ile ulaşılabilinir. KCDP’nin görünülürlüğü için sanatçı kadınların ve duyarlı erkek sanatçıların katılımı için kampanyalar yapılabilinir. Afiş, slogan vb. gibi propaganda araçları çeşitlendirilip güçlendirilebilir. Kadının Kurtuluş Mücadelesi toplumsal mücadelenin en önemli ayaklarından birini oluştururken sosyalist hareketin, en önem vermesi gereken başlıca alanlardan biridir. Son olarak Türkiye toplumsal mücadele sürecinde bir eşikten geçiyor. Açlık grevleri ölümcül aşamadadır. Bu alandan duyarlılığın arttırılması için azami çaba harcanmalıdır. ÖNDER ÇARKÇI EHP Üyesi 1 No’ lu F Tipi Hapishane / Kocaeli


12 ESAS MESELE

fotoğraf: PEYMAN AZADİ

5 Aralık 2012

Türkiye’nin kırılgan ekonomisi Türkiye ekonomisi büyüyor derken, daralmaya doğru gitmeye başladı. Bu ekonomiyi nasıl etkileyecek? Suriye’de yaşanan savaşın, Türkiye ekonomisine ne gibi etkisi oluyor? Üniversitelerde yapılan ‘kariyer günleri’ öğrenciler için ne anlama geliyor? Türkiye ile Avrupa ülkelerinin ekonomik yapısı nasıl? Türkiye yaşaması ekonomik bir ülke midir? Kalkedon Yayınevi’nin sahibi ve ekonomist Hakan Tanıttıran bu haftaki konuğumuz. Türkiye’deki belirtilen ekonomik yapıda bir büyüme var ancak dış ticaret konusunda da bir daralma RÖPORTAJ belirleniyor. melike çınar Böyle bir tablo bize ne anlatıyor? Büyüme rakamlarında çok ciddi bir düşüş var zaten, yüzde 9’lardan yüzde 3’lere bir düşüş söz konusu. Bu daralmanın bir göstergesi. Türkiye ekonomisi dünyadaki krizden direkt etkileniyor ve kendi iç dinamikleriyle yaşadığı süreci o tarafta kaybediyor. Daralmayı buradan görüyoruz zaten. Önümüzdeki yıl 3,5 olacağı bekleniyor ama ben daha düşük olacağını düşünüyorum. Türkiye ekonomisi kırılgan bir ekonomiye sahip. Çünkü dışa bağlı bir ekonomi. İhracat merkezli bir ekonomi olduğu için dünya piyasalarındaki kriz onların alımlarını daralttığı anlamına geliyor. İkincisi Türk ekonomisinin özellikle Irak’ın ABD müdahalesinden sonraki dönemde Irak’a ve Suriye’ye doğru bir açılımı vardı. Son süreçteki AKP politikalarıyla beraber o kapı tamamen kapandı. Orada ciddi bir gerileme var. Bu da büyümenin yavaşlaması ve hatta gerilemesini de beraberinde getiriyor. Dış ticaret açığı doğaldır bizim gibi ülkelerde. Öncelikle dışa bağımlı bir enerjinin olması büyük oranda etkiliyor.

Türkiye ekonomisi kırılgan bir ekonomiye sahip. Çünkü dışa bağlı bir ekonomi. İhracat merkezli bir ekonomi olduğu için dünya piyasalarındaki kriz onların alımlarını daralttığı anlamına geliyor. AKP ekonomiyi bu kadar düzelttiğini düşünürken, Suriye konusunda böyle bir risk alması neyle açıklanır? Güzel bir soru. Herkesin de tartıştırdığı bir konu. İkili bir cevabı olduğunu düşünüyorum açıkçası. Birincisi ya salaklar, ki öyle değiller. Ama AKP’nin beklentileriyle gerçekleşenler

arasında derin bir uçurum olduğu kanaatindeyim. Onlar Suriye meselesinde Libya gibi, Tunus ve Mısır gibi hızlı bir sürecin işleyeceğini ve orada çok kısa bir süre içinde Sünni çoğunluğun etkisini göstereceğini, seçim gibi yöntemlerle AKP benzeri bir partinin kurulacağını, bunun için de az bir müdahaleyle ve sert bir hamleyle çözüleceğini düşündüler. Ama bence ciddi bir şekilde yanıldılar. Bilmedikleri şeyin kendisi de Suriye’deki Kürt nüfusun PKK ile olan çok yakın ilişkileri ve özellikle Kuzey Suriye’deki Kürt yurdunun, Esad’ın bir hamlesiyle bu derece bir tehdit haline geleceğini öngörmediler. Siyasi olarak bu durum böyle. ABD açısından da Suriye’ye müdahale çok elzem bir durum değildi. Onun için birkaç ödün vermek yetiyordu. Türkiye bunu hesaplayamadı. AB’nin de doğrudan bir desteğini görmeyince ve yaptıkları kamuoyu yoklamasına göre de Kürt ve Türk halkının bu savaş sürecinden ciddi bir şekilde korktuğunu ve çekindiğini gösteriyordu. Bu AKP’ye puan kaybettiriyordu ve çok hızlı bir şekilde dönüş yaptılar biliyorsunuz. Suriye konusunda çıkışları da geri çekilişleri de sert oldu. Bu sadece AKP’nin değil CHP’nin ve diğer muhalefet partilerinin de öngörmediği bir şeydi. Türkiye’nin Irak’ta yaklaşık 400 km bir Kürt sınırı vardı. Şimdi Suriye’de 800 km’lik bir Kürt sınırı da oldu. Bu yaşanan savaş ortamında 400 km’lik sınırı kontrol edemeyen Türkiye’nin 1200 km’lik bir Kürt sınırı problemi vardır. Bunlar öngörülemeyen durumlar oldu AKP açısından. Kürtler açısından biliniyordu. Bölgedeki çalışmalar, belediyelerde ve özyönetim organlarında uzun süredir Kürtlerin çalışması vardı. AKP açısından bir tür aptallık sınırında bir yanılgıyla karşı karşıyayız. Esad’ın hamlesi de iyiydi. Bir yanda Türkiye orada tampon bölge oluşturmayı tartışırken hesabı yaparken, Esad geri çekilerek, Kürt bölgeleriyle Türkiye’yi bir anda karşı karşıya bırakarak, asıl tampon bölgeyi oluşturduğunu düşünüyorum. AKP’nin hesapları uymadı mı yani? Kesinlikle uymadı. Avro Bölgesi’nde yaşanan işsizliğin boyutları ne düzeyde olur sizce? Türkiye’ye yansır mu bu durum? Bu farklı bir düzlem aslında. Türkiye ile direkt bağlantılı değil. Bu daha çok AB’nin

genişleme sürecindeki üçüncü halkasındaki ülkelerde problem çıktı. Yunanistan’a gittim geçtiğimiz haftalarda. Oradaki sosyalistlerle de görüşme fırsatım oldu. Gözlemledim ki onlar AB’nin kendilerini ciddi bir sömürge haline getirdiğini ve Yunanistan’da bütün üretimin durdurulduğunu, merkez metropoller diye tanımladıkları Almanya, Fransa gibi ülkelerden ithalata zorlanıyorlar. Yunanlıları üretimden kopup, memur ve köylü üretici hale getirmişler. Görünen o ki bunda gerçeklik payı çok fazla. İspanya, Portekiz çevresinde de aynı durum var. AB’nin genişleme halkası aynı zamanda bir sömürgeci yayılmayı da getiriyor. Bu üçüncü halkadan giren ülkelerde hep böyle. Bu kapitalizmin doğasına uygun bir süreçtir. Bu AB merkezli bir sermayenin sömürgeleştirme süreciydi AB’yi büyütme hikayesi. O da tıkandı ama tıkandığı yerde büyük bir zarara neden oldu. Hem Yunanistan’da hem İspanya’da hem Portekiz’de. Mesela İngiltere’de ev kiralarının inanılmaz artmış olduğunu söyleyebilirim. Polonyalı işçiler çok ucuza ve kötü koşullarda çalışmayı kabul ettikleri için bütün işletmeler Polonyalı göçmenleri tercih ediyor ve korkunç bir işsizlik vardı. Birkaç yıl içerisinde İngiltere’de inanılmaz farklılık gördüm ben. Göçmenlerin Fransa’ya yönelik büyük bir istilası olduğunu gördüm. Özellikle Fars, Cezayir, Tunus gibi eski Fransız sömürgelerinde. Paris’in bir tek merkezi Fransız kalmış diyebilirim. Hayat şartları çok zor. İş yok, iş olmadığı için en ucuz şey bile pahalı geliyor elbette. Türkiye ile kıyaslarsanız, yaşam koşullarını nasıl değerlendirirseniz? Ben Türkiye’nin İsviçre hariç, tüm Avrupa’dan daha pahalı olduğunu düşünüyorum. Avrupa’nın en pahalı etini tüketiyoruz. Yunanistan’da 5,5€ (12 TL) olan etin kilosu, Almanya’da 7€, Fransa’da 8€ civarında, Türkiye’de ise 20€ civarında yani 45TL bir kilo et. Onun dışında Avrupa’nın en pahalı benzinini, en pahalı içkisini tüketiyoruz. Avrupa’nın en pahalı ulaşımına sahibiz ayrıca. Türkiye’deki gelir düzeyiyle bu fiyatları karşılaştırırsanız büyük bir fark çıkacağını görürsünüz. Yani Türkiye Avrupa’nın en pahalı ülkelerinden biri. Ayrıca İstanbul, belki de İsviçre ve Cenevre dışında, Avrupa’nın en pahalı şehri. Türkiye’deki işsizlik kronik ve kapitalist uygulamalarla işin

içinden çıkılabilecek kadar basit değildir. Türkiye hala kırdan kente göç eden bir ülke, hala Türkiye ekonomisi hem politik olarak hem ekonomik olarak merkezlere gelen iş gücünü mas edecek üretim kapasitesine sahip olmadığından dolayı otomatikman bir işsizlik doğuyor.

Avrupa’nın en pahalı etini tüketiyoruz. Yunanistan’da 5,5€ (12 TL) olan etin kilosu, Almanya’da 7€, Fransa’da 8€ civarında, Türkiye’de ise 20€ civarında yani 45TL bir kilo et. İstihdam konusu peki? İstihdam meselesi zaten kapitalizm için öyle elzem bir mesele olmadığı için, istihdam diye bir şey düşünmez. Ne kadarsa o kadar diye bakar. İstihdam daha çok sosyalistlerin kafasındaki bir sorundur. 20. Yüzyıldaki sosyalizm deneylerinin ne gibi faydası oldu derseniz; bedava sağlık, bedava eğitim, sosyal güvenlik, barınma, yolculuk gibi hakların sağlanmasının yanı sıra bir de tam istihdamdır. Sosyalizmin 20 yüzyıldaki sonucu bunlardır. Kapitalistlerin tam istihdam gibi bir dertleri yoktur. Ne kadarsa o kadarla ilgilenirler. Geri kalanın tepkisini ise bastırmak üzere polisiye yöntemler uygularlar. Kapitalizmin özü budur. Türkiye’deki işsizlik meselesinin kendisi, ekonomi ne kadar büyürse büyüsün, 15-20 yıllık bir süre içinde çözülme ihtimali görünmüyor. Büyük bir kriz kapıyı çalmazsa bu durumun biraz daha devam edeceğini düşünüyorum. Türkiye ekonomisindeki kırılganlık her an krizi davet ediyor zaten. Türkiye’nin çok güçlü bir ekonomisi olmadığını düşünüyorum. Hala çok dışa bağımlı, hala yüksek teknolojili ürün üretmiyor, hala büyük oranda küçük üreticinin hâkim olduğu bir sosyo-ekonomik yapı var. Hala yüksek teknolojili üretim yapamadıkları için ihracata dayalı büyüme modellerinde ürettikleri ürünün satış rakamları, aldıkları ürünlerin yanında çok düşük kalıyor. Ama yine de büyük oranda vergilendirme yoluyla ekonomi-

yi ayakta tutmaya çalışıyorlar. Mesela, dünyanın en büyük oranlarının olduğu ülkelerden bir tanesi Türkiye. Büyük oranda vergilendirme yoluyla ekonomiyi ayakta tutmaya çalışıyorlar. Türkiye’deki vergilendirme artık yaşamını idame ettirmeyi de engelleyecek düzeyde. Maaşınızı alırken örneğin, vergi için bir kesinti oluyor. Sonra dışarı çıkıyorsunuz otobüse biniyorsunuz, vergi ödüyorsunuz. KDV adı altında ekmek alırken yeniden vergi. Yani zaten vergisi ödenmiş bir geliri, tüketimde de vergilendirerek seni mahvediyorlar zaten. Türkiye’de sosyal devlet uygulamaları büyük oranda önceki döneme kıyasla kalktığı için artık bu vergilerin hiçbir geri dönüşümü yoktur. Gerçekten Kürt halkına şiddet olarak dönüyor. Batıdaki insanlara yüksek fiyatlar olarak dönüyor. İşsizlik sorununun Türkiye’de kronik olduğunu düşünüyorum. Kendi kapitalist yapısının işleyişinden kaynaklanan problemler olarak görüyorum. Çözümünün de pek mümkün olmadığı kanaatindeyim.

Türkiye’deki işsizlik meselesinin kendisi, ekonomi ne kadar büyürse büyüsün, 15-20 yıllık bir süre içinde çözülme ihtimali görünmüyor. Büyük bir kriz kapıyı çalmazsa bu durumun biraz daha devam edeceğini düşünüyorum. Türkiye ekonomisindeki kırılganlık her an krizi davet ediyor zaten.

Üniversitelerde yapılan ‘Kariyer Günleri’ hakkında siz ne düşünüyorsunuz? Kapitalizmin en güçlü yanı ideolojik bir hegemonya sahibi olmasıdır. İnsanlara şöyle bir düşünceyi ön kabul saydırıyorlar: Eğer çalışırsan ve yetenekliysen, şöyle şöyle yaparsan kendini kurtarabilirsin. Ama bir toplumun ya da çalışan bir nüfusun hepsinin birden kariyerlerinde yükselmesi pek de mümkün değildir zaten. Yayın dünyasında komik

Hakan Tanıttıran kimdir?

1966 İtanbul doğumludur. 1987’de Marmara Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümünden mezun olmuş, aynı üniversitenin Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde “Türkiye’de Askeri Darbeler ve AskerSivil İlişkileri” konusunda tez çalışmasıyla yüksek lisans yapmıştır. 1 Ocak 1996 yılında Montly Rewiev Türkçe Dergisi’nin basımıyla yayım hayatına başlayan Kalkedon Yayınevi’nin kurucusudur.

bulduğumuz bir örnek vermek istiyorum. Nasol CEO olunur diye bir kitap var. Türkiye’de 30 bin satıyor. Ancak bizde 30 tane CEO var. 30 bin kişiye CEO olabileceğine dair fikir veriyor. Bu ideolojik hegemonyadır işte. Ama en fazla 30 tane CEO olabilecek. Kariyer meselesi de böyle. Kapitalizmin kendisine içkin olan şey, toplumun yüzde 90’ı fakirleşmezse, yüzde 11 zenginlik yaratılamaz. Çünkü zenginlik dediğimiz şeyin kendisi başkalarının fakirleşmesi üzerine kurulu bir şeydir. Onun ötesine bir zenginlik yoktur. İş gücü de böyledir. yüzde 10’unun kariyerinin yüksek olduğu bir konjonktürde, yüzde 90’ının alt düzeyde çalışmasını zorunlu kılan bir şeydir. bu bağlamda baktığımız zaman kapitalizmin bu yürüyen trenin en son vagonuna tutunabilirseniz, kendinizi kurtarabilirseniz inancını ve düşüncesini bu gençlere kabul ettirmesinden kaynaklanıyor. Kariyer meselesi böyle. Kapitalizmde başarı; yükselmek ve daha iyi yaşamaktır. Ama daha iyi yaşamak başkalarının kötü yaşamasıyla ancak olabilir. İyi yaşamak başka bir şeydir, daha iyi yaşamak başka bir şeydir. İyi yaşamak, gerçekten savunulması gereken bir şeydir. Ama daha iyi yaşamak, açık ve net bir şekilde başkasının kötü yaşaması anlamına gelir. Başarıdan söz etmişken, AKP neyi başardı da Türkiye’nin kredi notu yükseldi? Ben ender bir biçimde Başbakan’a katılırım “ideolojik” bazı konularda. S&P ya da Fich’in not yükseltmesi çok politik süreçlerdir aynı zamanda. Çünkü bu not 2 işe yarar: Yatırım yapılabilir ülke, yatırım yapılamaz ülke. Ama bunun başka bir anlamı vardır. Türkiye’nin dış borçlanmada aldığı borcun faizini belirler burası. Not ne kadar yükselirse faiz o kadar düşer; bu da batılı sermayenin daha az kazanmasına neden olur. Bu yüzden uluslarararı sermayenin kredilendirme kuruluşları bu konuda o kadar cömert değildir. Çünkü ne kadar not yükseltirse, kendi kazançları o kadar düşer. O açıdan Erdoğan haklıdır. Çok ideolojiktir. Batının metropollerdeki sermayenin çıkarını düşünerek verilir bu notlar. Ama diğer taraftan AKP’nin ekonomide başarılı olduğu yerler vardır, bunu görmek lazım.


13 DUNYA

5 Aralık 2012

Dünya Turu

Tunus’ta halk yine sokakları doldurdu

Filistin BM’de zafer kazandı

Batı Şeria’daki Filistin yönetiminin Birleşmiş Milletler’deki “gözlemci kuruluş” statüsünü “üye olmayan gözlemci devlete” yükseltilmesi için yaptığı başvuru, 193 üye ülkeden 138’inin evet, 9’unun hayır oyu vermesiyle kabul edildi. Karar “ABD ve İsrail için utanç verici yenilgi” olarak yorumlanırken, Filistin halkı kararı büyük bir coşkuyla karşıladı. FİLİSTİN rıfat çapar

kışlanan konuşmasını “karalayıcı ve kin dolu” olarak değerlendirdi. İsrail BM Büyükelçisi Ron Prosor Genel Kurul’u uyararak “Filistinliler barışa sırtını dönüyor” dedi.

Filistin yönetiminin Birleşmiş Milletlerdeki (BM) “gözlemci kuruluş” statüsünü “üye olmayan gözlemci devlete” yükseltilmesi için yaptığı başvuru, 193 üye ülkeden Filistin İsrail’i şikayet edebilecek 138’inin evet, 9’unun hayır oyu “Üye olmayan gözlemci devlet” stavermesiyle kabul edildi. 41 ülkenin tüsü kazanan Filistin’in bu kararla çekimser kaldığı bildirilirken, 5 ülke uluslararası diplomasideki etkinliğini ise oy kullanmadı. Oylamada hayır artırabilecek. Filistin bundan sonra oyu kullanan ülkeler ABD, İsrail, BM kurumlarına ve Uluslararası CeKanada, Çek Cumhuriyeti, Panama, za Mahkemesi’ne (UCM) başvuruda Marshall Adaları, Mikronezya, Palu bulunabilecek. ve Nauru şeklinde oldu. “Vatikan statüsü” olarak da adlandırılan bu statüyle Filistin yönetimi Filistin’e doğum belgesini verin! bundan sonra, İsrail saldırıları, illegal Filistin Başkanı Mahmud Abbas, oy- yerleşimler ve İsrailli askeri yetkililelama öncesi BM’de yaptığı konuşma- rin karıştığı savaş suçları konusunda da “Bu tarihi oylama iki devletli çö- UCM’ye başvuruda bulunabilecek. züm için son şans” derken, Filistin’in ABD ve İsrail’in Filistin’in BM’ye “doğum belgesinin” verilmesini istedi. başvurusuna sert bir şekilde karşı İsrail yönetimi ise Abbas’ın ayakta al- çıkmasının arkasında yatan sebebi-

nin bu olduğu belirtilmişti. Filistin halkı zaferi kutladı Başvurunun BM’de kabul edilmesi Batı Şeria’da ve Gazze’de coşkuyla karşılandı. Filistinliler Yaser Arafat ve Mahmud Abbas posterleriyle sokağa dökülürken, Ramallah’ta AP’ye konuşan memur Mohammed Srour, “Sadece bir isim olsa da, bir devlete sahip olmak harika bir duygu. “Herhangi bir insan için, özellikle uzun süre işgal altında yaşamış bizi Filistinliler için bağımsız bir devlete sahip olmak en güzel rüya” diye konuştu. İsrail’den provokasyon girişimi İsrail, Filistin’e BM’de “gözlemci devlet” statüsü verilmesinin hemen ardından Doğu Kudüs ve Batı Şeria’da yeni Yahudi konutları yapılması planını onayladı. Filistinli yetkililer, girişimi “provokasyon” olarak nite-

ledi. Filistin’e BM’de “üye olmayan gözlemci devlet” statüsünün verilmesinin birkaç saat ardından İsrail hükümeti, Batı Şeria’da ve Doğu Kudüs’te Yahudi yerleşimciler için 3 bin yeni konut inşa edilmesi planına onay verdi. Plan, stratejik açıdan önemli bir bölgede yeni konutlar inşa edilmesini de öngörüyor. Karara tepki gösteren Filistin’in BM Daimi Temsilcisi Riyad Mansur; “Biz elimizi her zaman olduğu gibi barış için uzatacağız” dedi. İsrail’in girişimini ‘doğrudan provokasyon’ olarak niteleyen Mansur, bu provokasyonların bazı sonuçları olacağına dikkat çekti. Mansur BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasında, “Provake etmeye çalışıyorlar, hangi yöne doğru olduğunu ben de bilmiyorum” dedi.

Libyalı öğrenciler burs istiyor gerekçesiyle ülkelerine dönmek istemiyor. Amsterdam Belediyesi’nin bir ay boyunca kimsesizler yurtlarında kalabilecekleri yönündeki teklifini de kabul etmeyen sığınmacılar, kendilerine mülteci statüsü verilerek, mülteci kamplarına yerleştirilmeyi talep ediyor. Hollanda’da son bir yıl içinde iltica başvuruları kabul edilmeyen ve bu nedenle ülkelerine dönmeleri istenen sığınmacı sayısı 11 bine yaklaştı. Ülke genelinde kaçak durumda olan göçmen sayısının ise 100 bini bulduğu belirtiliyor. YARIN DÜNYA

Libya’nın Kaddafi rejiminin düşmesi sonrası burslarını kaybeden öğrenciler, seslerini duyurmak için büyük mücadele veriyor. Libya’daki 34. yasaya göre, hükümet yurtdışına gönderilen seçilmiş öğrencilere burs sağlamak ve ödeme yapmak zorunda. Ancak Libya Hükümeti öğrencilerin burslarını kesti. Kuala Lumpur’daki Libya elçiliği önünde protesto yapan öğrencilerin açlık grevi de yaptıkları öğrenildi. Yaklaşık 50 gün süren protestolarda bir sonuç alamayan öğrenciler bir de Malezya’nın Libya Büyükelçisi Ebu Bekir Mansuri’nin polisleri aramasıyla tutuklandı. Tutuklanan öğrenciler bazı diplomatların devreye girmesiyle serbest bırakıldı. YARIN DÜNYA

Afganistan 2014 sonrası için hazır mı? Ortadoğu Günlüğü Peyman Azadi

Amerikan hükümetinin yeni raporu, 2014’de NATO kuvvetlerinin ülkeden çekilmesinden sonra Afganistan güvenlik güçlerinin kendi ayakları üzerinde duramayabileceği uyarısında bulunuyor. Helmand eyaletinde görevli resmi Afganistan Polisi okuma yazmayı, uluslararası alanda desteklenen eğitim kurslarıyla öğrendi. Helmand, kont-

rolu tamamen Afganistan hükümetine devredilmiş bölgelerden. Amerika ve NATO, 2014’deki çekilme takvimi sonrasına hazır bir Afganistan bırakmak için çabalarken karşılarına çıkan en büyük sorun da bu. Afgan halkının yüzde 70’i okuma yazma bilmiyor. Bu da güvenlik güçlerini destekleyecek sürdürülebilir altyapı oluşturma konusunda kalifiye eleman sıkıntısının en önemli nedeni. Amerika Savunma Bakanı Leon Panetta geçen ay Brüksel’deki NATO toplantısında Afganistan ordusunu eğitim çabalarının sonuç verdiğinin altını

çizdi: “Afganistan ordusunda asker sayısı 350 bin’e ulaştı ve yeni işe alımlarla bu rakam korunacak. Bu birlikler hayli zorlu operasyonlara katıldı ve koalisyon güçlerin uğradığı kayıpların çoğu bu askerlerden. Bu da Afganistan askerlerin gelecekleri için her türlü mücadeleye gönüllü olduklarının en açık kanıtı,” diyor. Afganistan’ın yeniden yapılanmasını denetleyen baş müfettişin raporunda, bir tehlikeye daha dikkat çekiliyor. O da, uluslarası güçler ülkeden çekildiğinde, Afganistan hükümetinin aynı güçte varlığını sürdürebilme konusunda aciz olduğu gerçeği. Bu rapora göre en bü-

Ürdün halkı zamlara karşı meydanlarda

Ülke yönetiminin akaryakıt fiyatlarına zam yapması üzerine sokağa çıkan Ürdün halkı eylemlerini sürdürüyor. Amman’da yine kitlesel eylem yapıldı. Ürdün’ün başkenti Amman’da yine akaryakıt zammını protesto eden on binlerce kişi bir araya geldi ve ülke yönetiminden reform talep etti. Milli Reform Cephesi’nin çağrısıyla toplanan on binlerce kişi, iktidarı hedef aldı. Eylemciler sık sık Ürdün Başbakanı Abdullah El Nusur ve Kral 2. Abdullah karşıtı sloganlar attı. Başkentin farklı bölgelerindeki ayrı kollardan yürüyüş başlatan Ürdün halkı, taleplerine karşılık verilmesini istedi. YARIN DÜNYA

Sığınma değil, iltica istediler

Hollanda’da iltica başvuruları reddedilerek sınır dışı edilmelerine karar verilen ve iki aydır bir okulun bahçesinde açlık grevi yapan sığınmacılara polis saldırdı. Polise direnen 95 sığınmacı gözaltına alındı. Eylül ayından bu yana protestolarına devam eden sığınmacılar, seslerini duyurabilmek için geçen hafta açlık grevine başlamıştı. İltica başvuruları kabul edilmediği için bir an önce Hollanda’yı terk etmeleri istenen ve çoğunluğu Somalilerden oluşan Sudan ve Etiyopyalı sığınmacılar, can güvenlikleri tehlikede olduğu

Arap halk isyanlarının ilk başladığı ülke olan Tunus’un Silyana kentinde başlayan yönetim karşıtı hareket giderek büyüyor. Arap halk isyanlarını başlatan Tunus’un Silyana kentinde başlayan eylemler birinci haftasına girerken, halk ve polisler arasındaki çatışmalar sürüyor. Eylemi dağıtmaya çalışan polisler, gaz bombasının yanı sıra gerçek mermi kullandı. Gece boyu süren çatışmaların ardından zırhlı araçlar kentten ayrıldı. Bir haftadır süren eylemlerde yüzlerce kişinin yaralanmasına rağmen halk sokakları terk etmiyor. Silyana’da başlayan eylemler ülkenin diğer kentlerine de yayılmaya başladı. Ülkenin en büyük sendika konfederasyonu olan UGTT tarafından yapılan çağrıyla ülkenin farklı kentlerinde de eylemler yapılıyor. İşçilerin de katıldığı eylemlerde baskı ve şiddete son çağrısı yapılıyor. YARIN DÜNYA

yük sorun, muhasebe ve satın alma gibi en temel ihtiyaçları yerine getirmesi gereken ordu mesupları ve sözleşmeli çalışanların okuma yazma bilmemesi. Wa s h i n g t o n’d a ki American Enterprise Enstitüsü’nün güvenlik uzmanı Gary Schmitt bu eksikliklerin, 2014 sonrası ülke barışının karşısında büyük bir tehdit olduğu görüşünde: “Afganistan Ordusu gibi tecrübesiz bir ordudaki askerseniz, üstüne üstlük yiyeceğiniz, askeri malzemeniz, cephaneniz de yoksa, orduyu terk etmeniz kaçınılmaz olur. Ordudan firar oranı çok yüksek. Bir de bu imkansızlıklar içinde düşmanla karşı karşıya gel-

mek, kaçmaya zemin hazırlıyor. Dolayısıyla sorulması gereken asıl soru bu.” Obama Yönetimi 2014’te Amerikan güçlerini Afganistan’dan çekme kararı aldı. Bu karar, Afganistan Liderlerinden de destek buldu. Ancak, Afganistanlı yetkililer, çekilme sonrası yine de uluslararası desteğe ihtiyaçları olacağını söylüyorlar. Uzmanlara göre bu rapor, Afganistan’ın 2014 sonrası kendini güvence altına almak için ne kadar hazır olduğu sorusunu bir kez daha gündeme getirdi.

Lavrov: Güç ve kanla demokrasi gelmez!

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, güç ve kanla demokrasi getirmeye çalışmanın işlemediğini belirtti. Dışişleri ve Savunma Konseyi toplantısında konuşan Lavrov, “ABD’nin yaptığı gibi, dünya problemlerini güç kullanarak çözmeye çalışmak işe yaramıyor. Bunu Irak’ta ve diğer ülkelerde gördük. Güç ve kanla demokrasi getirmeye çalışmak işlemiyor” dedi. Ortadoğu’da ne olacağını kimsenin bilmediğini ifade eden Lavrov, BM Güvenlik Konseyi’ni devre dışı bırakarak hareket etmenin nelere yol açtığının hesaplanması gerektiğini hatırlattı. Geleceğin dünyasında neler olabileceğine yönelik düşüncelerini de paylaşan Lavrov, gelecek 20 yılda dünya düzeninin daha karmaşık olacağını tahmin ettiğini kaydetti. YARIN DÜNYA

ABD’den İran’a yönelik yeni yaptırım ABD Senatosu, son bir yıl içinde üçüncü kez, nükleer programı nedeniyle İran’a yönelik uygulanan tek taraflı yaptırımları sertleştirme kararı aldı. Karar, ABD’nin “Türkiye’nin İran’la altın oyununu bozma” girişimi olarak yorumlandı. New Jersey Senatörü Demokrat Partili Bob Menendez ve Illinois Senatörü Cumhuriyetçi Mark Kirk tarafından hazırlanan, 100 üyeli Senato’da hiç karşı oy olmadan 94 kişinin desteğiyle geçen tasarı, ABD Başkanı’na İran’ın yaptırımları aşmak için altın türü değerli maden satın almasını da yaptırım kapsamına alma hakkı tanıdı. İran, ABD yaptırımları nedeniyle Türkiye’ye verdiği gaz karşılığındaki alacaklarını transfer edemiyordu. YARIN DÜNYA


14 KULTUR-SANAT

5 Aralık 2012

Ufukta yargı yolu gözüktü 6 yeni film vizyonda Bu hafta vizyona giren 6 arasında en dikkat çekici olanı yönetmen Ruhi Karadağ’ın “cezaevi ve açlık grevlerini” işlediği belgesel türündeki “Simurg” filmi. “Simurg”da, 1996’da F Tipi cezaevlerine karşı başlatılan ilk ölüm oruçlarına katılan 6 kişinin, 2000’deki ölüm oruçları ve Hayata Dönüş Operasyonu’na bakışları yansıtılıyor. Bu kişilerin hem 2000, hem de 2010 yılında çekilen görüntüleri kullanılıyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı “Biz öyle bir Süleyman tanımadık. Kanuni’nin 30 yılı sarayda değil, at sırtında geçti” çıkışının ardından “Muhteşem Yüzyıl” dizisi gündemi meşgul etmeye devam ediyor. Son olarak dizi hakkında Konya Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunan bir vatandaş dizinin yayından kaldırılmasını istedi. Dolu Türk dizisi Başbakan’dan eleştiri aldı” olarak kullandı. Bunda elbette ki Başbakan’ın sözlerinin etkisi bü“Muhteşem Yüzyıl” dizisi yük ancak dizinin azımsanamayacak henüz ilk bölümü yayınlan- başarısının etkisi göz ardı edilemez. dığında RTÜK’e 70 binden fazla şikayet gelmiş ve televizyon kanalının Misilleme: “Bir Zamanlar Osmanlı” tarihi bir insanın özel yaşamını yan- “Vavien” gibi son dönemin iyi filmlış anlattığı, bu nedenle kamusal bir lerinden birinin yönetmeni olan özür beklendiği belirtilmişti. Dizinin Taylan Kardeşler’in yönettiği dizi, yayından kalkması gündeme gelmiş oyuncu kadrosundan sanat yönetiancak 70’in üzerinde bölümü geri- mine, senaryosundan müziklerine de bırakarak yayında kalmaya devam bir fenomen haline gelmeyi başardı. etmişti. Reyting savaşlarında ayakta Hatta bu havadan yararlanmak istekalabilmek için dizinin “Aşk-ı Mem- yen TRT bile Türkan Şoray’lı “Bir nu” tarafına verilen ağırlığın artması, Zamanlar Osmanlı: Kıyam” dizisini Başbakan’ın “Biz öyle bir Süleyman hayata geçirdi. Eğer dizi tutsaydı Ostanımadık. Kanuni’nin 30 yılı saray- manlı tarihi öyle değil böyle anlatılır da değil, at sırtında geçti” çıkışını diyecekti ancak ilk sezon itibariyle yapmasına neden oldu. Başbakan’ın sonuç facia oldu. da tartışmaya girmesi sonucunda ile Peki Neden Şimdi? dizi ile yatıp kalkmaya başladık. Başbakanın sözlerinin sonunda yargı“Sex and The City” mi? yı göreve çağırdığı çıkışı hükümetin New York Times gazetesi diziyi, sansürcü anlayışının en uç noktası kadın erkek ilişkilerinin anlatıldığı oldu. Başkanlık sisteminin konuşulAmerikan dizisi ’Sex and The City’ye duğu hatta ileride bir nevi padişah benzeterek yazının başlığını ’Şehvet yetkilerine sahip bir başkana sahip İSTANBUL serkan atak

ŞİVA ALİZADE YAZDI

Gözetleme Kulübesi

Filmin dünya prömiyeri ise Toronto film festivalinde yapıldı. Bu arada filmin şu an sadece 5 şehirde (İstanbul, Ankara, İzmir, Edirne, Samsun) vizyonda olduğunu belirtmekte fayda var. Filme sesleriyle katılan Berk Hakman, Ahmet Rıfat Şungar ve Serdar Orçin’i de unutmamak lazım elbette. Film temelde anlatmak istediğini gözetleme ve gözetlenme durumundan yola çıkarak anlatıyor. Özellikle gözetlenme durumunu Seher’in Nihat’ın telsiz anonslarına kulak misafiri olması, Nihat’ın Seher’i takip etmesi gibi olaylarla iyice ortaya çıkıyor. Orman yangını denetleme kulesinde bekçilik yapan Nihat tek başına yaşamasına rağmen diğer bekçilerin anonslarıyla sürekli gözetleniyor ve onları gözetliyor. Yönetmen bir yandan da “emniyetli yer nere-

sidir” sorusunu sorduruyor seyirciye. (Seher’in emniyetli evden kaçıp otogar kenarında bir evde kalması ve bir dağda yangın gözetleme kulesinde tek başına yaşaması.) Film boyunca Nihat’ın telsiz anonslarına “her şey normal” diye cevap vermesi gerekirken bu anonslara cevap vermeyi reddetmesi bile hiçbir şeyin normal olmadığını gösteriyor aslında. Pelin Esmer’in yarattığı Seher karakteri Türk sinemasında eşine az rastlanır derecede derinlikli bir kadın karakter. Anne babasının çok güvendiği dayısının evinden çıkıp otobüslerde hosteslik yapacak, otogarda küçük bir yerde tek başına yaşayacak kadar sağlam duran bir karakter. Yaşadıklarını, yolunun kesiştiği Nihat’ın yüzüne haykırabilecek ve o duygu patlamasından sonra bir köşeye oturup ağlamaya devam edeceğine yoluna devam edebilecek güçte bir kadın. Nihat’ın hikayesi ise çok tanıdık. Suçluluk duygu-

HAFTANIN AJANDASI

olacağımız fikri çok yaygın. Hal su dizinin yönetmenleri hakkında böyle olunca bu çıkışın bu döneme soruşturma açılması ve dizinin yadenk gelmesinin rastlantı olmadığı yından kaldırılmasını saygılarımla Başbakan’ın dizide geçen bazı eleşti- sayın savcılığınıza arz ve talep ederim” rileri kendi şahsına aldığı söyleniyor. ifadelerini kullandı. Özellikle Şeyhülislam’ın Pargalı İbrahim Paşa ile girdiği “Ne istersen Dizi mi Belgesel mi? yapamazsın” diyaloğundan sonra Sonuç olarak dizi, gerçek karakBaşbakan’ın hiddetlendiği belirtili- terler üzerinden anlatılan kurmaca yor. Ne de olsa Pargalı’yı nasıl bir son bir hikaye. Dünya çapında birçok beklediği ortada. örneği mevcut. Örneğin Abraham Lincoln’ün ABD’de vizyona giren filmde anlatıldığı gibi vampir olSuç Duyurusu Gecikmedi Başbakan yargıyı göreve çağırdıktan madığını biliyoruz. Dizinin, “Aşk-ı sonra Konya’da bir turizmci, “tarihi Memnu” tarafına ağırlık verilmesindeğerlerimizle alay edildiği” gerekçe- dense günümüze dair göndermelere siyle Muhteşem Yüzyıl’ın yönetmen- daha fazla ağırlık verilmesini isteriz leri hakkında soruşturma açılması ve tabi. O zamanlar harem yok muydu dizinin yayından kaldırılması için inkar mı edeceğiz? Kanuni 8 çocusavcılığa suç duyurusunda bulundu. ğunu at üstünde yapmadı sonuçta. Dilekçede, diziyi izleyen kızının; Şehzadeler, paşalar katledilmemiş “Osmanlı tarihi okulda başka, dizi- miydi? Bugün hala yakın dönem de başka anlatılıyor, hangisi doğru?” Cumhurbaşkanı’nın zehirlendi kodiye sorduğunu, Başbakan’ın yaptığı nuşulmuyor mu? Okullarda okuson açıklamalar sonrasında ise dizi- tulan resmi tarihin tarihi çarpıttığı nin “yalandan ibaret olduğunu” an- ortada değil mi? En azından şimdi ladığını ifade eden Bildirici, “Halkı elimizde kumanda var. İsteyen izler, aldatmak için kurgulanan söz konu- isteyen izlemez.

Vizyona Giren Diğer Filmler Simurg / Yönetmen: Ruhi Karadağ / Oyuncular: Refik Ünal, Cafer Gürbüz, Çiğdem Kazan, Hüseyin Muharrem Gündüz, Ali Ekber Akkaya, Delil İldan Operasyon: Argo / Yönetmen: Ben Affleck / Oyuncular: Ben Affleck, Bryan Cranston, John Goodman Havana’da 7 Gün / Yönetmen: Benicio Del Toro, Pablo Trapero, Julio Medem, Elia Suleiman, Gaspar Noé / Oyuncular: Josh Hutcherson, Vladimir Cruz, Emir Kusturica Evrenin Askerleri İntikam Günü 3D / Yönetmen: John Hyams / Oyuncular: Jean-Claude Van Damme, Scott Adkins, Dolph Lundgren Görünmeyenler / Yönetmen: Melikşah Altuntaş / Oyuncular: Nihan Okutucu, Duru Ok, Deniz Özmen Yarın kültür-sanat

Ekonomik kriz Eurovision’ı vurdu

Portekiz ve Polonya ekonomik kriz nedeniyle bu yıl İsveç’in Malmö şehrinde gerçekleşecek Eurovision şarkı yarışmasından çekildiklerini açıkladı. Geçtiğimiz hafta Polonya’nın verdiği kararın ardınan Portekiz de bu yıl düzenlenecek Eurovision şarkı yarışmasından ekonomik nedenlerden dolayı çekildiklerini açıkladı. 2 ülkenin bu kararının ardından resmiyet kazanmayan duruma göre Yunanistan da asgari 400 bin euroya mal olan Eurovision’a katılmama ihtimalini düşünüyor. Bu arada aynı ekonomik kriz içine düşen Kıbrıs Rum kesimi de bu yılki yarışmaya katılıp katılmayacağına gelecek hafta içinde karar verecek. Yarın kültür-sanat

En iyi film’e salon yok

19. Uluslararası Altın Koza film festivali’nde, En iyi yönetmen ödülü (Pelin Esmer), En iyi kadın oyuncu ödülü (Nilay Erdönmez), En iyi yardımcı kadın oyuncu ödülü (Laçin Ceylan), En iyi yardımcı Erkek oyuncu ödülü (Menderes Samancılar) ve En iyi görüntü yönetmeni (Özgür Eken) dalında toplam 5 ödül ile döndü. Yönetmen: Pelin Esmer Oyuncular: Olgun Şimşek, Nilay Erdönmez, Laçin Ceylan, Menderes Samancılar

sunu insanlardan uzaktaki bir yangın gözetleme kulesinde bekçilik yaparak, aylarca şehir merkezine inmeyerek dindirmeye çalışan bir adam. Daha sonra suçluluk duygusunu dindirmek amacıyla yolunun kesiştiği Seher’e yardım ediyor, onu görevlerini ihmal etmesinden dolayı suçlayacak bir konuma gelebiliyor. Hatta bir kadın olarak görevini yapana kadar onu gözetleme hakkına sahip olduğunu bile düşünüyor. Film boyunca Nihat’ın telsiz anonslarına “her şey normal” diye cevap vermesi gere-

3. Barikat Film Festivali

Ankara Kitap Fuarı Başlıyor

İTÜ’nün işbirliğinde Türkiye’de ve dünyada ilk olacak 3. Barikat Film Festival, “Barikatsız bir dünya için, onlar için oradayız” sloganıyla görme veya işitme engelli sinemaseverleri salonlara davet ediyor. 4-5-6 Aralık’ta İTÜ Ayazağa, Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde gösterilecek filmler hakkında detaylı bilgi almak için www. barikatfilmfestivali.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

“Kitap Kurdunun Başkent’te Sonsuz Keşfi” sloganıyla, en çok bilinen kitap etkinlikleri arasındaki yerini almak üzere hazırlıkları tamamlanan Ankara Kitap Fuarı, ATO Congresium Fuar Merkezi’nde 01-09 Aralık’ta kitapseverlerle buluşacak. Ankara Kitap 2012 etkinliği, ünlü yazarların imza günleri ve İstanbul ve Ankara’dan katılacak sahaflarla renklenecek.

kirken bu anonslara cevap vermeyi reddetmesi bile hiçbir şeyin normal olmadığını gösteriyor aslında. Yönetmen derinlikli karakterler yaratmış olmasına rağmen anlattığı toplumsal sorunları çok fazla açmıyor. Görsel yanı çok kuvvetli olan bir film. Görüntüleri ve sanat yönetimi de oldukça başarılı. Ancak belgesel filmlerle (Oyun, Koleksiyoncu) adını duyuran yönetmen tamamen kurmaca olan bir filmde bile, seyirciye zaman zaman belgesel film izliyormuş hissiyatını uyandırabiliyor.

2012 yılında başta Berlin Film Festivali, Karlovy Vary Film Festivali, Saraybosna Film Festivali ve İstanbul Film Festivali olmak üzere birçok festivalden ödül alan, en son Asya Pasifik Film Ödüleri’nde En İyi Film seçilen “Tepenin Ardı”, 14 Aralık’ta Türkiye’de vizyona giriyor. Fakat filmin bütün başarısına rağmen Türkiye’deki sinema salon işletmecileri filme rağbet göstermiyor. Filmin Türkiye dağıtımcısının bildirdiğine göre şu ana kadar sadece yedi sinema salonu “Tepenin Ardı”nı vizyona sokmak üzere talepte bulunmuş. Filmin yönetmeni Emin Alper, açıklamasında “Ben bu filmin seyircisi olmadığına inanmıyorum. Sırf salon bulamadığımız için bu seyirciye ulaşamıyoruz. Salonların tekelleşmesi de bunun en büyük sebebi. Dağıtım olanağına sahip olduğunda bu tip filmlerin gişe yaptığını daha önce gördük. Avrupa’da bu tip filmlerin izleyiciyle buluşabilmesi için salonlardaki tekelleşmeye karşı hem yasal önlemler alınıyor, hem de devlet bu tür filmlerin gösterilmesi için maddi destekler veriyor. Bizde ise tam tersi bir durum söz konusu ve bu gidişle filmlerimizi gösterecek salon bulamayacak duruma geleceğiz” dedi. Yarın kültür-sanat

Documentarist: Yaşam hakkı Documentarist ekibi tarafından 4 yıldır İnsan Hakları Haftası’nda düzenlenen belgesel film festivali, bu yıl da 8-12 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Bu yılki ana teması “yaşam hakkı” olarak belirlenen festivalin gösterim ve etkinlikleri SALT Beyoğlu, Aynalıgeçit Salonu, Dutch Chapel ve Tütün Deposu’nda ücretsiz olarak gerçekleşecek.


15 TOPLUM

5 Aralık 2012

İşimiz yarışmaya mı kaldı?

HALKIN KÜRSÜSÜ

En iyi yemeği kim yapar? En şık hangimiz? Benim evim daha güzel. En güzel hediyeyi ben alırım. En ideal evlilik bizimkisi. En hızlı kiloyu ben veririm. Evet, yetenek benim. Türkiye neredeyse her konuda, umutları için, hayalleri için yarışıyor. Milyonları ekranlara kilitleyen yarışma programları bir yandan da milyonları yarıştırıyor. yarın TOPLUM elif karan

Televizyon programları arasında gezinirken her an yan komşunuzu, sınıf arkadaşınızı ya da iş arkadaşınızı ekranlarda görebilirsiniz. Filmlerde, dizilerde sunduğu “en iyi” karakterle milyonları ekranlara kilitleyen televizyon, neredeyse sıfır masrafla, reyting rekorları kıracak mucizeye imzasını attı. Dünya yarışıyor, Türkiye yarışıyor, reytingler yarışıyor. Bir anlığına da olsa halk “en iyi” oluyor.

le Bu hafta Bursa’da, çiğ köfteleriyle özellik öğrencilerin uğrak yeri olan bir lokantada yız. Kendisi de öğrenci olan Aytaç Şahin, hem rak işinin zorluklarını hem de bir öğrenci ola e. neden çalışmak zorunda kaldığını anlattı biz

Yöntemler farklı umutlar aynı Türkiye’de sadece 2009 yılında 2 milyon 500 bin kişi bir yarışma programında yer almak için başvuruda bulundu. Şu an sadece ekranlardaki yarışma sayısına bile baktığımızda bu rakamın çoktan sollandığı ortada. Kimi şıklığıyla, kimi zekâsıyla, kimi kocasıyla büyük ödül için yarışıyor. Neredeyse her saat bir yarışma programı var. Yöntemler farklı olsa da umutlar aynı: Büyük ödül, sürüp giden hayatta bir sıçrama.

daha şık olmanın mümkün olduğu, ekrandaki yarışmacının zevksizliği tartışılıyor. Gençlerin dilinde yarışma programı cıngılları, ellerinde başvuru formları, uzun kuyruklarda ilk elemeyi bekliyorlar. Üniversitelerde paneller değil, canlı yayın yarışma programları dolup taşıyor.

Herkes yarışıyor Teyzeler, amcalar, çocuklar, aileler, gençler. En düşük televizyon izleme süresinin 30 dakika olduğu Türkiye’de herkese göre bir yarışma mümkün. Üstelik asla ulaşılamayacak filmlerden, dizilerdense, bir gün izleyicinin de yer alabileceği programlar daha çok izleniyor. Ertesi gün 500 milyarlık soruyu aslında kendisinin bildiğini, katılsa jokersiz bir sürü para kazanabileceğini anlatıyor insanlar. Ya da daha az paraya

Şöhret hiç de kolay değil Seyircilerin çoğu hem kolay yoldan para kazanmak hem de şöhret olmak için başvuruyor yarışma programlarına. Ancak şöhret aslanın ağzında. O kadar çok program olunca, sosyal paylaşım sitelerinde en çok tartışılan olmak, başka programlara da davet edilmek o kadar kolay değil. Türkiye yarışmacısı bu konuda gösterdiği uzmanlıkla pes dedirtiyor. Bilgi yarışmasında bile yaptığı çıkışlarla, ilginç sunumlarıyla, hiç

İşte en çok konuşulan yarışmalar olmadı jüriye söyledikleriyle şöhret olmayı başarıyor.

Bir Kelime Bir İşlem devri kapandı 29 yıllık tarihiyle Türkiye’nin en çok izlenen en eski yarışması “Bir Kelime Bir işlem” yerini, yarışmacıların şekilden şekle girdiği yarışmalara bıraktı. Bilgi yarışmalarında bile reyting uğruna, dansçılar, ilginç uygulamalar, sunucuların performansları damgalarını vurmaya başladı. Hatta Acun Ilıcalı ile beraber, yarışma programlarında bir tekelleşmeyebile gidildiğini söylemek mümkün. Kazananı belli İnsanlar televizyonlardan önce de yarışıyorlardı. Yani yarışmaların tarihi televizyonla başlamadı ama

1- O Ses Türkiye 2- Yetenek Sizsizniz 3- Bugün Ne Giysem 4- Ben Bilmem Eşim Bilir 5- Büyük Risk 6- Kim Milyoner Olmak İster 7- Kelime Oyunu 8- Bir Fikrin Var Mı 9- Wipe Out 10- Bana Her Şey Yakışır televizyonla çok yol kat etti. Tutulup tutulmayacağı belli olmayan bir dizidense, yarışma programlarına yapılan yatırımlar, şirketlere her zaman kazanç olarak geri döndü. Sponsorlarla karşılanan masraflar, ekranlara çıkmak için her şeyi yapmaya hazır yarışmacı, birde yaratıcı bir fikir birleşince, şirketler kazançlarına kazanç katmaya devam ediyor.

Çöp dökmek için başka yer yokmuş Zonguldak’ta, çöp dökümüne kapatılan ve sosyal alana dönüştürüleceği açıklanan deniz kıyısındaki eski çöp döküm alanı, hafriyat döküm yeri olarak kullanılmaya başlandı. Kentteki her türlü inşaat çalışmalarında ortaya çıkan hafriyat, ‘Temiz çevre, temiz Zonguldak’ yazılı belediyeye ait kamyonetlerle denize dökülüyor. İsmini söylemek istemeyen bir kamyon şoförü; “Ben seviyorum denizi. İstemiyorum buraya dökülmesini. Yer göstersinler oraya dökelim. Zonguldak’ın bütün koyları böyle kirli” dedi.

Önce kirletip sonra güzelleştireceklermiş Belediye Başkanı Akdemir; “Yer bulunamadığı için hafriyat dökümüne bu şekilde devam ediyoruz. İnşallah ileriki günlerde yer bulduğumuzda oraya dökeceğiz. Ayrıca oranın rehabilitasyonu için projemiz var. O zaman Zonguldak daha güzel bir görünüm kazanacak” dedi. Başkan Akdemir’in tutumunun Ağaoğlu’nun maslak1453 projesi adı altında ormanlık alanları yok etme girişiminden hiçbir farkı yok. Bütün bunlar doğal çevrenin duyarsızca katledilmesinin somut örnekleridir.

Emeğinin karşılığını alamıyorsun

n bahsedebilir miBize kısaca kendinizden ve işinizde siniz? Üçüncü sınıftayım. Makine mühendisliğinde okuyorum. da iş yaparak harçlıAilemin verdiği paraya ek olarak burada ek eleman olarak arı sonl ğımı çıkarmaya çalışıyorum. Hafta Bu iş yerindeki var. burada çalışıyorum. Harçlığa ihtiyacım m yapmak, çiğ köfte görevim malzemeleri hazırlamak, dürü sıkmak. Mesleğinizin zorlukları nelerdir? emlerden geçtiğimiz Çiftçi çocuğuyum ben. Çok zor dön . Burada çalışmak orum için paranın nasıl kazanılacağını biliy a çalışıyorduk. Bazen basit geliyor. Çiftlikte çok zor koşullard ğinin karşılığında sıcakta, bazen yağmurda çalışıyorsun. Eme hem de aile düzeni, alamıyorsun. Bu hem psikolojik olarak ada mutluyum yani. aile huzuru açısından etki yaratıyor. Bur talep etmiyorum. Bazen çok çalıştığımda, ailemden para um. ıyor Kendi kendimi geçindirmeye çalış da ne düşünüyorHem okuyup hem çalışmak hakkın sunuz? çok iyi olmasını. Bu Ben de isterdim ailemin durumunun de bana çok yardımcı yaşta zorluklarını çekiyorum. Ama ileri l değerlendireceğiolacak. Paranın nasıl yönetileceğini, nası . Bazen hastalanıyomizi öğreniyorum. Zorlukları var tabi parayı aldığında harrum. Bir de emeğinin karşılığında o cayacağın yerlere de dikkat ediyorsun. Nasıl bir gelecek bekliyor sizi? bir kapitalist olDünya düzenine baktığımızda bayağı uruğu altına giduğu için, ben de özel sektör boyund var. Emeğimin da ı receğim. Kötü yanı da var, iyi yan ı tartışılır tabi oras karşılığını alır mıyım almaz mıyım, büyük bir ihtimalki. Çalıştığın firmaya bağlı. Ama olacak. Yani emele emeğim daha fazla, param daha az zorunda kalacağım. ğin karşılığını alamadan çalışmak YARIN BURSA

YARIN FATMA ÇAKIR

Hazırlayan Eda Derya Toper

Ev alabilmek için nöbetteler

Trafikte reşvet alma ödül kazan Emniyet şeridi ihlali yapanlara, izinsiz siren sistemi kullananlara ceza yağıyor. İstanbul trafiğinde en çok ceza kesen polislere ödül verilecek. Trafik kurallarına uymayan sürücüleri yakalayan memurlara verilecek ödül ya maaşına yansıyacak ya da tayin kolaylığı sağlayacak. Artan trafik cezaları cepleri yakmaya başlayınca, sürücüler cezadan kurtulmak için polisle her türlü pazarlığı yapmaya başlamıştı. Özellikle İstanbul’da suçunuz olmasa bile polise rüşvet vermeden adım atmak pek mümkün değildi. Emniyet Genel Müdürlüğü rüşvet çarkını fark etmiş olacak ki, resmileştirdi. Rüşvet alma, ceza kes, hem devlet hem sen kazan sistemine geçildi. Trafik kurallarına uyulma oranlarını arttıracak mı bilinmez ama polislerin bu sistemden de karla çıkacağı ortada. YARIN toplum

Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ), Melikgazi ilçesinde alt gelir grubunu kapsayan 5 adet konutu, kurasız başvuru önceliğine göre satacağını açıklamasıyla beraber aileler 12 gün öncesinden sıra kapma yarışına girdi. Türkiye Halk Bankası Kayseri Şubesi tarafından satışları gerçekleştirilecek konutlar için 12-31 Aralık tarihleri arasında başvuru yapılabilecek. Konut sayısı sınırlı olduğu ve kura yöntemi yerine başvuru sırasına göre verileceği ilan edilince işini şansa bırakmak

istemeyen aileler banka önünde beklemeye başladı bile.

Binlerce TOKİ iade edildi TOKİ’nin Melikgazi ilçesindeki 64,71 metrekare büyüklüğündeki konutları 47 bin 752 lira ile 58 bin 71 lira arasında satılacak. 4 bin lirası peşin, kalanı ise 180 ay taksitle ödenecek. Binlerce TOKİ ise taksitleri ödenemediği için icralık ya da geri iade edilmiş durumda. YARIN toplum

AIDS hastalarının ilacı devletten Bilim kurulunun kararı doğrultusunda AIDS hastalarının kullandığı bazı ilaçları doğrudan bakanlık verecek. Deşifre olmamak için tedaviden kaçınan hastaların hastalığı yayma riskine karşı yeni önlemler almaya hazırlanan Sağlık Bakanlığı, hastaların ilaçlarını doğrudan temin etmeyi planlıyor. 5 veya altı kalemden oluşacak ilaçlar, belirlenecek protokol doğrultusunda hastalara verilecek. Bu gelişme yüz güldürse de, AİDS hastası olan pek çok kimsenin iş, eğitim ve sosyal hayatta ayrımcılığa uğraması ile ilgili hiç bir koruyucu önlem alınmaması hayatlarını olumsuz etkilemeye devam ediyor. YARIN toplum

1934 05 Aralık 1941 06 Aralık

1996 07 Aralık

1985 08 Aralık

1948 10 Aralık

kadınlara vekil olma hakkı Türkiye’de kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanıyan kanun kabul edildi. Pearl Harbour Saldırısı Japon uçakları Amerikan deniz üssü Pearl Harbour’u bombaladı. 5 savaş gemisi, 14 gemi, 200 uçak yok edildi, 2400 kişi öldü. Pankarta 96 yıl hapis Harçlara yapılan yüzde 350’lik zammı Meclis’te açtıkları pankartla protesto etmek isteyen Öğrenci Koordinasyonu üyesi sekiz genç toplam 96 yıl hapis cezasına çarptırıldı. KESK kuruldu Kısaltması KESK olan memur sendikaları konfederasyonu kuruldu. Memurlara sendikalı olmasıyla ilgili yasal düzenlemeler yapılana kadar, meydanlar memurların direnişlerine sahne oldu. insan hakları günü Birleşmiş Milletler Meclisi, İnsan Hakları Bildirgesini kabul etti. Türkiye İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne kabul oyu verdi.


Mikrobik simyacılık Michigan Eyalet Üniversitesi, Bakterinin altın klorürdeki zehirli ve atık maddeleri yediği ve kimyasal maddenin yüzde 99,9 oranında som altın külçesine dönüştüğü gözlemlendi.

Kashefi, “Mikrobik Simya” olarak tanımladıkları sürecin yüksek maliyetli olduğuna, değersiz maddeleri altına dönüştürme hayali peşinden koşanların şansı olmadığına işaret etti.

Yediklerimize dikkat! Her şey çıkabilir Tükettiğimiz gıdaların içeriğinde ne olduğunu maalesef bilemiyoruz. Piyasadaki gıdaların çoğunda insan tüketimi için sakıncalı şeyler var. İzinsiz imalathanelerin sayısı ise izinli olanların 10 katından fazla. Yediğimiz gıdalar içerisinde boya olmasına alışmıştık zaten ama meğer hayvan maması da varmış. araştırmaya göre, tüketicilerin yüzde 58’i sahte, taklit veya kaçak malı tercih ediyor. Yine Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nın (KOM) hazırladığı raporlara göre, Türkiye’de sahte ürün pazarı 6 milyar dolara yaklaşıyor. Yapılan bir araştırmanın sonucunda ise çok sayıda gıdaya hileyle insan sağlığına zararlı maddeler karıştırılıyor. Örneğin şekerlemelerin içine domuz jelatini, tekstil boyası, hayvan yemi katılıyor. Küf tutmuş ve bayatlamış peynirler, eritilerek eritme peynir olarak piyasaya sürülüyor. Tatlılarda Antep fıstığı yerine bezelye ve yeşile boyanmış yer fıstığı kullanılıyor. İncirler hidrojen peroksitle ağartılıyor. Kuru üzümler kurutulmadan önce üreticiler tarafından mazota bulanarak haşerelere karşı önlem alınıyor.

istanbul berna dülger

Hileli gıda imalatı ve satışı bir sektör haline geldi. Gıda üretimi yapan kayıtlı ve denetlenen 21 bin 600 firma içinden sadece 9 bin 100’ü olumlu rapor alabilirken, birçok ürünün içinde hileli ve zararlı maddelerin yer aldığı tespit edildi. Hileli gıda imalatının ve satışının artık bir sektör haline geldiğini belirten Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD), ‘’Türkiye’de yaklaşık 43 bin kayıtlı gıda üreticisi var. Gıda üreten ve satan kayıt dışı firmaların sayısı ise bunun en az on katı 450 ile 500 bin olarak tahmin ediliyor’’ dedi. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesinde bu işletmeleri denetlemekle görevli gıda denetçisi sayısının sadece 5 bin civarında olduğunu belirten TZD, “Bu denetçi arkadaşlarımız gerçekten de üzerlerine düşen görevi ellerinden geldiği kadar yerine getirmeye çalışmaktadır. Ancak söz konusu olan yeri yurdu belli ve denetime açık işletmeler olmadığı için bir denetçinin samanlıkta iğne arar gibi kayıtdışı işletmeleri bulması ve denetlemesi çok güçtür. Kaldı ki kayıtlı işletmelerde de büyük sorunlar vardır. Bizzat gıda sektöründeki kuruluşlardan alınan bilgiye göre gıda üretimi yapan

kayıtlı ve denetlenen 21 bin 600 firma içinden ancak 9 bin 100’ü olumlu rapor almıştır’’ diye konuştu.

Düşük gelirliler ucuz ürünleri seçiyor Düşük gelir grubundaki insanların bu ürünlere talebinin olması, sektöre her gün bir firma girmesine sebep oluyor.

tatlılarda Bezelyeden Antep fıstığı kullanılıyor Marka Koruma Grubu’nun yaptığı bir

Özürlü değil engelli

18SORU

YAKUP ÇALIŞKAN ÖĞRENCİ-istanbul

Spor mu, bilim mi?

1. En sevdiğiniz erdem? Saygı 2. Başlıca özelliğiniz? Açık sözlü olmak 3. Mutluluk nedir? Paylaşmak 4. Mutsuzluk nedir? Yalnızlık 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Sigara içilmesi 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Yalan söylenmesi 7. En sevmediğiniz şey? Kandırılmak 8. En sevmediğiniz kişiler? Faşistler 9. En sevdiğiniz iş? Futbol oynamak 10. En sevdiğiniz şair? Cmal Süreya 11. En sevdiğiniz yazar? Bukowski 12. Kahramanınız? Abim 13. Kadın kahramanınız? Ablam 14. En sevdiğiniz çiçek? Lale 15. En sevdiğiniz renk? Siyah 16. En sevdiğiniz yemek? Mantı 17. En sevdiğiniz düstur? Emek olmadan sevgi olmaz 18. En sevdiğiniz söz? Pay olamıyorsan payda ol

İnsan bu koşullarda nasıl kanser olmasın? Hal böyle olunca yıllar geçtikçe hastalıklarda da artışlar saptanıyor. Özellikle kanserde büyük bir artış var. Tüketiciler yediklerine çok dikkat etmeliler zira yediklerimizin içinden ne çıkacağı belli olmuyor.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, ödül yönetmeliğini eleştirerek, “Spor olimpiyatlarında başarılı olan bir halterciye 2 bin Cumhuriyet Altını (10 Kilogram altın) ödül veriyoruz. Bu sporda. Peki bilimde ne oluyor? 10 bin lira, 20 bin lira. Halterde şampiyon olan kardeşimizin toplumun geleceğine etkisi ile bilim olimpiyatlarında başarılı olan arkadaşımızın bu toplumun geleceğine etkisi aynı değil. Onun için neye önem vermemiz gerektiğini yeniden gözden geçirmemiz lazım” diye konuştu.

Tüm resmi kurumlarda ve devlet dairelerinde kullanılan özürlü ibaresi kaldırılacak bunun yerine engelli ibaresi konulacak. Bu zamana kadar halkın defolu ürünleriymiş gibi ifade edilen engelliler, artık daha düzgün sıfatlandırılacaklar. Bu geç kalınmış bir düzenleme olsa da engelliler icin çok sevindirici bir haber. Fatma Şahin’in yaptığı açıklamaya göre yasal düzenlemeler derhal gerçekleştirilecek ve tüm resmi yazılarda özürlü ibaresi değiştirilecek. Yollarda var olan bu tabelalarda düzenleme ile değiştirilmeye başlanacak.

Boya sandığına açılış töreni Isparta’da yaşayan Davut Tanrıverdi, ailesinin geçimini sağlamak için, Kaymakamdan kendisine boya sandığı almasını istedi. Talebi yerine getiren Altıntaş, boya sandığının teslimi dolayısıyla bir de açılış töreni düzenlenmesi isteğini de geri çevirmedi.

Einstein’ın sırrı kıvrımlarında Albert Einstein’in beyni normal bir insan beyniyle aynı boyutta çıktı. Ancak Nobel ödüllü Einstein’ın beyin kıvrımlarının çok daha farklı olduğu ve olağandışı düşünme yeteneğine de bu kıvrımların neden olduğu tahmin ediliyor.

Yandex 4 kat hızlı Yandex arama motoru Türkiye’de kuruluşunun 3. Yılında hızını 4 kat daha arttırdı. Çeşitli farklılıklar ortaya koyarak alternatif arama motoru özelliğini sürdürürken bu özelliği ile de cazip bir özellik kazanıyor.

Yaşama renk katanlar Uludağ’da doğa tüm canliligiyla güzellikleri gözler önüne seriyor, çeşit çeşit canlılar yaşama renk katıyor.

Klimalı tabut piyasaya çıktı Çorum’da cenazelerin uzun süre korunması için klimalı tabut üretilmeye başlandı. Klimalı tabutların, normal tabutlardan 20 cm daha uzun olan alanında motoru var. Tabutun dışında bulunan dijital gösterge ile içi istenilen sıcaklığa ayarlanabiliyor. Yakınlarının cenazeyi görmek için tabutu açmamaları ve içindeki ısının değişmemesi için cenazenin baş kısmının geldiği bölümü cam yapıldı. Konulan mevtanın tekrar canlanma ihtimaline karşılık, tabuta hareket sensörü yerleştirerek alarm bağlandı. Tabutlar 850 ile 2 bin 250 lira arasında satışa sunuldu.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.