Yarın63

Page 1

ODTÜ’de öğrencilere polis saldırdı

Arçelik’te işçi kıyımı Bir süredir, patronlara karşı haklarını savunmayan, üyesi oldukları Türk Metal-İş sendikasına karşı net tavır alan Arçelik işçileri işten çıkarıldı.

Öğrencilerin TÜBİTAK’a yürümesi üzerine polis hiç bir uyarıda bulunmadan öğrencilere saldırdı.

09

05

Akıllı telefonlar satış rekorlarında toplum 16

www.yarinhaber.net

19 aralık 2012 l çarşamba l sayı:63 l 1 tl

İstanbul Üniversitesi’nden Zeynep Kıvılcım ile görüştük

Başbakan gençlere Konya’da evlenin çağrısı yaptı

Eş bulma iş bul

Piyasalaşma yasası Yeni YÖK Yasa tasarısı ile üniversitelerin işleyişi konusunda da bir dizi madde gündeme geldi. Darbe döneminde kurulan Yüksek Öğrenim kurumu, yıllardır öğrencilerin ve öğretim üyelerinin tartışma konusu oldu. Sorularımızı Doç. Dr. Zeynep Kıvılcım yanıtladı.

İşsizlik oranı %9.1’e yükseldi, en son Ziraat Bankası’nın 3 bin 265 kişilik iş alımına 500 bin kişi başvurdu.

Melike Ç Cınar ile Esas Mesele 12

Ekonomi %2.6 beklenirken %1.6 büyüdü, işsizlik oranı arttı.İşsiz Ömer Aldemir’in TBMM önünde kendini yakalı çok olmadı.

Kredi Kartında 800 bin kişi, tüketici kredilerinde 120 bin kişi borcunu ödeyemedi. Protestolu senet sayısı ise 1 milyonu geçti.

350 bin öğretmen hala atama bekliyor. Yıllardır atanmayan öğretmenler eylemdeler.

Peki bu zamanda evlilik kaça patlar?

2012 yılının OcakKasım döneminde ise bütçede 13.3 milyar TL açık gerçekleşti. Kasım’da açığı azalttık dediler ama ancak %1 büyüdüler.

Yarın’a konuşan Gökmen “Hele Türkiye gibi bir ülkede, asgari ücretle geçinen milyonların olduğu bir ülkede, evlilik neredeyse bir hayal artık. Evlendiniz diyelim, üç çocuk yapmanın hiç imkanı yok.” diyor. güncel 7

Başbakan’ın tüm gençlere yaptığı evlilik çağrısının ardından biz de sözü genç damat Gökmen Gülmez’e bıraktık. Ömür boyu mutluluklar dilediğimiz Gülmez çifti Üç çocuğun rızkı evliliğin Başbakan’ın söylediği kadar kolay SİBEL UZUN olmadığını söylüyor.

UYANIŞ

Amerika’da okul katliamları sürüyor ABD’de okul katliamları bir kez daha gündemde. Katliamların en büyük nedenlerinden biri ülkedeki silah düşkünlüğü ise diğeri de silah alımına ve taşımaya getirilmeye çalışılan yasal sınırlamaları engelleyen güçlü silah lobileri. Türkiye de bir süre önce silah bulundurma yaşını düşürmeye çalışmış, gelen tepkiler yasayı durdurmuştu. dünya 13

Kadınlar ölmesin

4

Bahar yakın demek ki

Saman inekten pahalı

GÜN CAĞ ÇAĞ AYDIN PRİZMA

6

Mevlana gibi olmak

Adana’da eski eşinden şiddet gördüğü için koruma talebinde bulunan Fatma Çelik 12 Aralık’ta kendini yaktı. Vücudunda yanıklar bulunan Çelik pişman olmadığını söyledi. güncel 6

GÜLSÜM KAV ANA FİKİR

5

Mağrur ve muhatap

HAKAN ÖZTÜRK AKLIN YOLU

İlaç reklamı mı olur? Sağlık Bakanlığı’na bağlı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nda, eczane vitrinlerinde ilaçla ilgili promosyon ve reklama dayalı ifadelere yasak geldi. Sağlık hizmetleri hakkında kendisi pek etik kural tanımayan Bakanlık, etik gerekçeler nedeniyle bu yasağı getirdiğini ifade etti. toplum 15

Sözün doğrusu

Başbakan gençlere evlenin, 3 çocuk yapın dedi, işsiz olan %18 için tek laf etmedi.

3

Bütçe tartışması değil aşık atışması Meclis’te bütçe tartışmaları sürüyor. Ancak tartışmalara bütçenin neye ayrılacağından çok, siyasetçilerin tavırları damgasını vurdu. Başbakan Erdoğan’ın başlattığı salonu terk etme tavrına, milletvekilleri arasında yaşanan gerginlikler eklendi. güncel 4

Bütçe görüşmeleri Levent Kırca’yı solladı. Derbiye yetişmek için siyaset rafa kaldırıldı.

Devletin korumadığı Fatma Çelik kendini yaktı, hükümetin bir damla yüzü kızarmadı.

Okulda halaylı protesto 10 Hükümet kimisine tablet dağıttı, geriye kalan öğrenciler soğukta eğitimsiz kaldı.


02 TOPLUM

Ankara’da taksiye zam

Başkentte taksi ücretlerine geçtiğimiz hafta Cumartesi gününden itibaren yüzde 8 oranında zam yapıldı. Taksimetre açılış fiyatları 2.50 TL’den 2.70 TL’ye, kilometre ücreti ise 2.10 TL’den 2.40 TL’ye çıktı. Sabah saatlerinde 7 bin 700 taksiye, Maliye Bakanlığı’ndan ve Ankara Umum Otomobilciler ve Şoförler Esnaf Odası’ndan gelen görevliler tarafından taksimetre ayarı yapıldı. Öte yandan, 1 Haziran 2013 tarihinde yürürlüğe girecek yönetmelikle, Türkiye’de tek tip taksimetre dönemi başlıyor. Yeni yönetmelikle taksi 10 kilometrenin altında seyir yaptığı zaman taksimetre beklemeye geçecek. YARIN toplum

Baklavadan sonra peynir çalan çocuk Cinayet, cinsel saldırı gibi suçlarda ceza indirimi ve tahliye gibi tartışmalı kararlar verilmeye devam ederken, basit suçlardan tutuklamalar da diğer yandan sürüyor. Geçtiğimiz günlerde Tekirdağ’ın Çorlu İlçesi Cemaliye mahallesindeki bir markete kilidini kırarak giren 15 yaşındaki K.D. raflarda bulunan peynirleri çantaya doldurarak kaçtı. Bu sırada devriye görevi yapan polis ekipleriyle karşılaşan K.D, kaçmaya başladı. Kısa süren kovalamacanın ardından yakalanan K.D’nin çantasında 12 kiloluk peynir çıktı. Suçunu kabul ettiği öğrenilen K.D, sevk edildiği mahkemece tutuklandı.YARIN toplum

Hafıza birincisi Dünya Hafıza Yarışması, Kasım’da Antalya’da yapıldı. Yarışmaya katılan 20 ülkeden 89 yarışmacı arasından Ege Can Meriç birinci oldu. İzmirli Ege Can Meriç, 30 dakikada bilgisayarın rastgele seçtiği al- tı basamaklı yaklaşık 2 bin sayıyı hafızasına alarak, bir saatte 495’ini doğru hatırladı ve rekor kırdı. YARIN toplum

İlk’ler buluştu

Türkiye’de ilk yüz nakli yapılan kişi olarak tarihe geçen 20 yaşındaki Uğur Acar ile 4’üncü yüz nakillisi 35 yaşındaki Turan Çolak, Türkiye’de 32 yıl önce ilk kez böbrek nakledilen hasta olan Akdeniz Böbrek Hastaları ve Sosyal Yardımlaşma Derneği (AKBÖHONDER) Başkanı 55 yaşındaki Mehmet Şahan’ı, tedavi gördüğü Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Hastanesi Böbrek Nakli Kliniği’nde ziyaret etti. Uğur Acar ve Turan Çolak, ziyarette, geçirdiği soğuk algınlığının ardından kontrol amacıyla hastaneye yatırılan Mehmet Şahan ile sohbet ederek moral verdi. YARIN toplum

Kesimhanelere yeni düzenlemeler

Düzenleme yapılmayan ya da haklarında proje sunulmayan kesimhane ve et işleme tesisleri 31 Aralık’tan itibaren kapatılacak. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın, Gıda İşletmeleri Kayıt ve Onay İşlemleri Yönetmeliği’’ gereğince 31 Aralık tarihine kadar düzenleme yapılmayan ya da haklarında proje sunulmayan kesimhane ve et işleme tesisleri kapatılacak. Yönetmelikle daha önce “çalışma izin belgesi”, “çalışma izni ve gıda sicili belgesi” ya da bu belgelere eşdeğer belgeyle faaliyetlerini yürüten işletmelere, 31 Aralık tarihine kadar yönetmelikte yer alan şartlara uyuması ve onay belgesi alması zorunluluğu getirildi. Gerekli koşullara uymayan, plan ve proje hazırlamayan işletmelerin, 31 Aralık’tan sonra durdurulması kararlaştırıldı. YARIN toplum

19 Aralık 2012

Ege’de yine umutlar battı Kaçak göçmen taşıyan teknenin Ege Denizi’nde Midilli adası açıklarında batması sonucu 20 kişi hayatını kaybetti. Kaçak göçmenlerin boğularak ölmesi ilk değildi. En çok kaçak göçmen ticareti yapılan ülke olan Türkiye’de kaçak göçmen ölümleri durmak bilmiyor. Her yıl binlerce kişi, umudunu bağlayarak verdiği paralara rağmen sulara gömülüyor. TOPLUM sanem deniz kural

Yunan Haber Ajansı AMNA, Türkiye’den yola çıktığı belirtilen teknenin Yunan karasularında alabora olduğunu duyurdu. Kaçak göçmenlere ait cesetlerin, Midilli adasının doğusunda yer alan Thermi bölgesinde kıyıya vurmuş şekilde tespit edildi. 28 kişinin bulunduğu teknenin batma nedeni şiddetli rüzgar olarak gösterildi. Görgü tanıklarının ifadesine göre çoğu Iraklı kaçak göçmenin, Yunanistan’a ulaşmak için 2 bin dolar ödediği belirtildi. Her yıl binlerce kaçak göçmen Türkiye’yi geçiş yolu olarak kullanarak Yunanistan’a ulaşmaya çalışıyor. Ülkedeki ekonomik kriz ve artan suç oranı nedeniyle kaçak göçmenlerin durumu Yunanistan’daki en önemli sorunlar arasında gösteriliyor.

ülkelerini tehdit ettiği belirtildi. Raporun uyuşturucu kaçakçılığı bölümünde de Türkçe konuşan ülkelere mensup çetelere dikkat çekildi. Öte yandan İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) yaptığı araştırmaya göre, Türkiye’ye her yıl yaklaşık 300 bin kaçak göçmen giriyor. Bunların yarısı da ev işleri ve bakıcılığın yanı sıra, fuhuş, inşaat, tekstil, gıda sektörlerinde çalışıyor. 163 farklı ül-

keden gelen kaçak göçmenlerin sayısının 1 milyonu bulduğu belirtiliyor.

KAÇAK GÖÇMEN SAYISI ARTIYOR Uluslararası Çalışma Örgütü’nün verilerine göre dünyada göçmen işçi ve aile sayısı 120 milyonu aşıyor. Doç. Dr. Ahmet İçduygu tarafından işverenler ve farklı ülkelerden gelen 40 göçmen işçi ile görüşülerek hazırlanan Kaçak Göç Raporu, çarpıcı

sonuçlar ortaya çıkardı. Tahminen Türkiye’ye her yıl 200-300 bin arasında kaçak göçmen giriyor ve bunların yarısı diğer bir ülkeye geçmeden Türkiye’de kayıt dışı biçimde canları pahasına çalışıyor. İşverenler; ucuza ve esnek çalışan, çok fazla isteği olmayan, uzun saatler boyu çalışabilecek, temel işçi haklarını aramayacak, disiplinli, çalışkan becerikli bu işgücünü istihdam etmeyi tercih ediyor.

TÜRKİYE KAÇAK GÖÇMEN ŞAMPİYONU 20 kaçak göçmenin boğularak hayatlarını kaybetmesi, Türkiye’de yaşanan ilk olay değildi. Fransa Organize Suçlar İstihbarat Birimi Sirasco’nun ülkede faaliyet gösteren uluslararası mafya gruplarına ilişkin hazırladığı gizli “anti-mafya” raporunda, Türkiye de yer aldı. “Türkiye kaçak göçmen ticareti şampiyonu” başlığı ile verilen bölümde, Türkiye’nin kaçak göçmen ticareti ile Fransa ve tüm Schengen

En yüksek kira İstanbul’da Türkiye genelinde yeni konut fiyatları geçen yıla göre yüzde 9 Türkiye genelinde yeni konut fiyatları kasımda, geçen yıla göre yüzde 9.23 oranında artarken, İstanbul kiraların en fazla yükseldiği il oldu. Antalya ise ikinci el konut fiyat artışında zirveyi bırakmadı. Adana, Ankara, Antalya, Bursa, İstanbul, İzmir ve Kocaeli’deki ikinci el ve yeni konutlara yönelik hazırlanan emlak endekslerinin 2012 Kasım ayı raporu yayınlandı. Endekse göre, Kasım ayında metrekare başına konut kiralarının en fazla yükseldiği il, yüzde 1.18 artışla İstanbul oldu. Aynı dönemde konut kira değerleri, Adana’da yüzde 0.82, İzmir’de yüzde 0.81, Antalya’da yüzde 0.61, Ankara ve Bursa’da yüzde 0.40 oranında artarken, Kocaeli’de yüzde 0.40 oranında azaldı. Yeni Konut Fiyat Endeksi’nin Kasım

2012 raporuna göre ise, yeni konut fiyatları geçtiğimiz ay, bir önceki aya göre yüzde 0.48 oranında, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 9.23 oranında yükseldi. YENİ KONUTLARIN FİYATI ARTTI Geçtiğimiz ay, yeni konut satış fiyatları, bir önceki aya göre, 1+1 daire tipinde yüzde 0.32, 2+1 daire tipinde yüzde 0.31, 3+1 daire tipinde yüzde 0.41 ve 4+1 daire tipinde ise yüzde 0.50 oranında arttı. Kasım ayında endeks bir önceki aya göre 51-75 m2 konutlarda yüzde 0.32, 76-100 metrekare konutlarda yüzde 0.33, 101-125 metrekare konutlarda yüzde 0.32, 126-150 metrekare konutlarda yüzde 0.49, 151 metrekare ve daha büyük alana sahip konutlarda ise yüzde 0.50 oranında arttı. YARIN TOPLUM

Karayolları otoyollardan zengin Karayolları Genel Müdürlüğü’nden alınan bilgiye göre yılın 11 ayında köprü ve otoyollardan 331 milyon 148 bin araç geçti. Söz konusu dönemde elde edilen gelir ise 740 milyon lirayı geçti. Türkiye’de, yılın 11 ayında köprü ve otoyollardan 331 milyon 148 bin 23 araç geçerken, araç geçişinden toplam 740 milyon 595 bin 333 lira gelir elde edildi. Karayolları Genel Müdürlüğü verilerine göre, Kasım ayında köprü ve otoyollardan toplam 29 milyon 586 bin 499 araç geçiş yaptı. Bu araçlardan toplam 68 milyon 258 bin 173 lira geçiş ücreti alındı. Kasım ayında otoyolları kullanan 17 milyon 118 bin 871 araçtan geçiş ücreti olarak toplam 48 milyon 566 bin 570 lira, Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprülerini kullanan 12 milyon 467 bin 628 araçtan ise 19 milyon 691 bin 603 lira gelir elde edildi. YARIN TOPLUM

Süper Loto talihlisi ikramiyesini almadı

Süper Loto’da 21,8 milyon lira ikramiye kazanan talihli, aradan 24 gün geçmesine rağmen hala ikramiyesini almadı. Loto milyonerinin 24 günlük faiz kaybı 122 bin liraya ulaşıyor. Süper Loto’nun 22 Kasım 2012’de düzenlenen çekilişinde 6 bilerek 21 milyon 763 bin 311 lira ikramiye kazanan talihli bugüne kadar ortaya çıkmadı. Kuponunu Kayseri’nin Kocasinan ilçesinden yatırdığı belirlenen talihlinin bu kadar uzun sürede ikramiyesini almaması, Milli Piyango İdaresi yetkililerini de şaşırttı. Büyük ikramiye talihlilerinin genelde ikramiyelerini 7 ile 14 gün içinde

aldıklarını ifade eden yetkililer, “Bu zamana kadar ikramiyenin alınmamasının bir kaç nedeni olabilir. Talihli, kamuoyunun bunu unutması için bilinçli olarak gelip almıyor olabilir. Oynadığı kupona ikramiye çıktığını fark etmemiş olabilir. Kuponu kaybetmiş olabilir” diye konuştular.

lotoyu almazsa kaybı büyük Süper Loto talihlisi, çekini almaması nedeniyle yüzde 8,50 faiz oranı üzerinden günlük 5 bin 68 lira kayba uğruyor. Loto milyonerinin 24 günlük kaybı ise 122 bin liraya ulaşıyor. Öte yandan Milli Piyango İdaresi, ikramiyelerin alınması için

talihlilere 1 yıllık süre tanıyor. 1 yıl içinde tahsil edilmeyen ikramiyeler, zaman aşımına bağlı olarak ilgili idarelere gelir kaydediliyor. YARIN toplum


03 GUNCEL

Gülşah öğretmenin hesabı soruluyor Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Gülşah Öğretmen için harekete geçti. Koruma altındayken öldürülen Dilber Keskin’in babası Fikret Keskin’le beraber Aktürk ailesini ziyaret eden Platform, Gülşah öğretmenin de ölmeden önce vurguladığı gibi tüm sorumluların yargılanması için yapılması gerekenleri değerlendirdi. ankara CAN ÇOKSÖYLER

6 Aralık günü Konya’da evinin önünde eski arkadaşı tarafından öldürülen Gülşah Aktürk için adalet arayışı başladı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Türkiye Temsilcisi İlke Acar, Hukuk Sorumlusu Avukat Gökçesu Özgül ve kızının ölümünün ardından mücadelesini Platform’la birleştiren Fikret Keskin, Aktürk ailesiyle Konya’da buluştu. Aktürk ailesinin avukatı Ömer Erdoğan’la da süreci değerlendiren Platform temsilcileri, sorumlu bulunan herkesin yargılanması için mücadele edecek.

Kadınlar ölmeden korunmalı Aktürk ailesiyle görüşen Platform temsilcileri, katil zanlısı Hakan Başar’ın Gülşah öğretmenin evine bile girdiğini vurgulayarak, sadece bu fiilin bile hızlıca harekete geçmek için yeterli olduğunun altına çizdi. Ancak pek çok örnekte olduğu gibi göstermelik uzaklaştırma kararları, sözde koruma önlemleri yine bir kadını hayatta tutmaya yetmedi. Sanıklar hakkında cinayet öncesi meydana getirdikleri suçlarla ilgili

de ağır cezalar verilmesi gerektiği bir kez daha ortaya çıktı. Platform Hukuk Sorumlusu Gökçesu Özgül ise şunları kaydetti: “Devlet bu kez de kadını korumadı. Ben bunda kadına karşı şiddet eylemlerine girişilmiş olmasının ve kadının bundan korunmak istiyor olmasının gerçekçi bulunmamasının çok etkili olduğu-

Esin Güneş davasında rapor var örnek yok Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu 12 kasım çarşamba günü Esin Güneş’in sekizinci duruşması için Siirt Adliyesi önündeydi 2010 yılının Ağustos ayında Siirt’te Kale adı verilen yerde uçurumdan itilerek öldürüldüğü düşünülen Esin Güneş’in 8. duruşmasında tutulan raporlarda bir dizi hata tespit edildi. Esin’den alınan örneklerle ilgili bir açıklık olmadığının belirtildiği davada, mahkeme heyetinden bu raporların neye dayanarak verildiğinin aydınlatılması talep edildi. Esin Güneş’in annesi Fahriye Işık, kızı için adalet istediğini belirtti. Eşinden şiddet gördüğü için boşanma davası açan ve korunma talebinde bulunan AKP milletvekili Fatma Salman’a anında verilen korumanın neden başkalarına verilmediğini sordu.

Bir kadının kaleminden

Türkiyede kadın olmak İsrail’de Filistinli bir çocuk olmaktır bu memlekette kadın olmak. Nazi Almanya’sında Yahudi olmaktır bu zihniyette eksik etek olmak. Çok mu sertim sizce?Evet, çünkü ben bu işin öznesiyim. Aklımdan hiç çıkmayan şey ise kocası tarafından baltayla öldürülen kadın ve onun yeğeninin yaptığı açıklama: ‘Teyzemi kocası değil toplum öldürdü’. Bir tek bu cümle bile özetliyor bir Türkiye gerçeğini. Sen bir kadını öldürürsün, adına töre davası dersin ödüllendirirsin. ‘Namus belası’ dersin alkışlanırsın. Ama ben kocamdan boşanmak istiyorum dersen dışlanırsın. Hele bir de kocan bunu istemiyorsa en fazla öldürülürsün arkadaş. Çünkü sen kadınsın. Çünkü sen değil beyin daha iyi bilir. Ne yapmalıyız FAtma çakır peki? Katillere üç gün kızarız, söveriz sonra ne yapalım zihniyet böyle değiştiremeyiz ki deyip bundan sonra öldürülecek kadınların mezarını kazarız. Ancak ve ancak bir başkasına sevgilisinin attığı tokadı kendi suratımızda hissettiğimizde, yolda yürüyen genç bir kıza atılan laf bizim onurumuzu incittiğinde, bir mekânda oturan bayana yapılan göz tacizi bizi rahatsız ettiğinde, yani örgütlendiğimizde erkek egemen sisteme başkaldırmış oluruz ve bu zihniyeti değiştirebiliriz. Çünkü bu mücadele kadın mücadelesi. Erkeklerin gelip buna katılmasını bekleme. En fazla destekçisi olabilirler. Bu işin öznesi sensin ve sen değiştireceksin!

nu düşünüyorum.”

Daha ne bekliyorsunuz Hükümet, her gün kadın cinayetlerinin önlenmesine dair ne kadar uğraştığını anlatsa da üzerine düşeni yapmadığı bir kez daha ortaya çıktı. Buna rağmen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin bütçe görüş-

meleri esnasında, kadın cinayetlerini tek başına önlemeyeceklerini, toplumun da bunun bir parçası olması gerektiğini belirtti.

Türkiye’de sezaryen ve kürtaj - 1 Kadın Doğum Uzmanı Dr. Yeşim İşleğen sezaryen tartışmalarının hem hekimler, hem hükümet, hem de kadın hakları açısından nereye denk düştüğünü Yarın Gazetesi için kaleme aldığı makalesiyle anlattı. Türkiye’de sezaryen oranının giderek yükseldiği son beş yıl, bakanlık, hekim örgütleri, uzmanlık dernekleri ve hastalar tarafından konunun tartışılmaya başladığı bir süreç oldu. Tartışmaların temel noktasını başbakanın “sezaryen cinayettir” şeklindeki spekülatif açıklaması oluşturunca kanunla sezaryen yasağı anlamına gelebilecek bir düzenlemeye gidildi. Sezaryen oranının en yüksek olduğu ülkelerden ABD’de başta the Quardian gazetesi olmak üzere basında böyle bir uygulamanın dünyada bir ilk olduğu vurgusu yapılırken aynı zamanda bunun hekimlere dönük bir cezalandırma olduğundan da söz edildi. Ülke içinde de bu konu böyle algılandı. Yüksek sezaryen oranlarının sorumlusu hekimlerdir önyargısı geniş kabul görürken diğer sorumlular da doğum yapma konusunda beceriksiz korkak anneler oldu. Başta Türkiye olmak üzere dünya genelinde sezaryenin kabul edilebilir oranların üzerinde olduğu uzun yıllardır Dünya Sağlık Örgütü tarafınca da belirtilmektedir. TJOD da konuya dikkat çekerek bakanlığa bu konuda bir aktivasyon planı önermiştir. Fakat hükümet önceliği yasal düzenlemeye vererek yapılan bütün sezaryenlere yasal kovuşturma yolunu açmıştır. Özdenetimin yerine bu uygulamaya gidilmesi kuşkusuz özdenetim sağlayacak özerk etik ve klinik ombudsmanların olmamasından kuvvet almıştır.

Sezaryenin İktisadi Temeli Dünya genelinde sezaryenin neden artmakta olduğu tartışılmaktaysa da anne isteği ve hekimlerin kararlarının sorgulanması dışında noktalara dikkat çeken çalışmalar çok azdır. Türkiye’de bu konuda en yeni ve kapsamlı çalışma Dr. Gülnihal Bülbül tarafından halk sağlığı uzmanlığı bitirme tezi olarak hazırlanan kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarıyla yapılan görüşmeleri dayanak alan çalışmadır. Ayrıca sağlık bakanlığı yine kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarıyla bu konuda bir anket çalışması yapmıştır. Fakat dünya ölçeğinde doğum dinamiğine yönelen epidemiyolojik çalışmalar yoktur. Türkiye kaynaklı çalışmalarda hekimler hastaların uzun doğum sürecine dayanamayarak se-

zaryene yöneldiklerini ayrıca malpractice yasasından kaynaklı doğum sürecinde ortaya çıkacak komplikasyonlardan kaçınmak için endikasyonları geniş tutmak zorunda kaldıklarını belirtmişlerdir. Kanımca bu etkenler önemlidir fakat gerçeğin bütününü yansıtmamaktadır. Sezaryen oranlarının artması sağlık profesyonellerince bir sağlık sorunu hükümetler açısındansa bir nüfus politikası, sağlık harcamaları, kadın haklarına yaklaşım konusudur.1980li yıllarda artmaya başlayan sezaryen uygulamaları 2007’li yıllara kadar tartışılmamıştır. Bu tarihlerde SGK’nın bütçesinden sezaryene ciddi bir kaynak aktarımıyla beraber sezaryen endikasyonları sorgulanmaya başlanmış ve hekim kanaatine dayalı uygulamalara ödeme yapılmadığı gibi ekonomik yaptırımlar da gündeme gelmeye başlamıştır. Sezaryenin son yıllarda medyatik bir tartışma malzemesi olması hekimlere düşmanca tepkilerin bir parçası haline dönüşmesi hastaların çok ciddi ve acil durumlarda sezaryeni reddetmesine ve doğum komplikasyonlarının artmasına sebep olmuştur. Hekimlerin önerileri yerine medyatik söylemlere kulak veren hastaların sezaryen olmayı reddettiği için komplikasyonlarla karşılaştıkları durumlarda ellerine SGK kozu geçmiş ve SGK ödemediği için sezaryen yapmadılar gibi kendi kararlarının sorumluluğunu reddetmeye götüren klinik barışı bozan süreçler yaşanmıştır. Yasal düzenlemenin ardından da “doğuma zorladılar, sezaryene almadılar” gibi hekimleri karalayan açıklamalar yapılmıştır. Kısacası bu tartışma ülkemizde hak ettiği ciddiyet ve seviyeyle tartışılamamıştır. Özellikle İstanbul’daki orta ve düşük ekonomik gelir grubuna hizmet veren özel hastanelerde kadın hastalıkları ve doğum uzmanları büyük baskı ve psikolojik şiddet altında çalışmaktadır. Bu konuya kuvvetle vurgu yapılmasının nedeni etik tartışmaların zeminini betimleme amacı taşımaktadır. *Makalenin geri kalanı önümüzdeki hafta Yarın gazetesinde

19 Aralık 2012

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

Mağrur ve muhatap

“Acı Tatlı Tesadüfler” diye bir film var. Kadın kahramanımız fabrikasını kapattıran borsacıya, başının belaya gireceğini bile bile boyunun ölçüsünü veriyor. Tutuklanıp konulduğu minibüsün içinde önce gergin ama final sahnesinde gururlu bir gülümsemeyle etrafa baktığını görüyoruz. Yakalanmış durumda ama yakalanmış olma konumumu pek fazla önemsemiyor. Tutukludur ama kederli değil. Yorulmuş, yıpranmış, örselenmiştir ama hiç de bir mağdur gibi gözükmüyor. Yapacağını yaptı çünkü. Borsacıya gününü gösterdi. Bunu bile isteye ve inadına yaptı. İşte bu durumdan hareketle mağdur değil muhataptı o. Muhatap olmak yaşanmış olan örselenmenin üzerine gidebilmektir. Gülerek gidebilmektir. Öfkelenerek gidebilmektir. Özgüvenle gidebilmektir. Ve akılla gidebilmektir. Yeni bir dünyayı yaratmak için mağdur olmamız yetmez. Mağdur edilişimizi protesto etmemiz de gereklidir ama tek başına o da yetmez. Çektiğimiz acıları ortadan kaldırmak üzere verdiğimiz büyük cevapların temsilcisi olmalıyız. Kendimize acımayı geride bırakıp, acı çeken toplumun temsilcisi olmaya doğru yürürsek, muhatap olmayı başarabiliriz. * 12 Eylül’le ilgili olarak “biz 12 Eylül’ün mağduru değil muhatabıyız” denilmişti. Bana göre, son zamanlarda Türkiye solunda söylenmiş en düşünce ve cesaret dolu sözdü bu. Söyleyen Ağabeyimize de son derece yakışıyordu. Diline sağlık. Varlık sebebimizi anlatıyordu bize. Nasıl var olmuştuk onu anlatıyordu. Biz mücadele eden bir taraftık. Halka saldıranların muhatabıydık. Direndiğimiz için, çalıştığımız için, örgütlendiğimiz için muhatap olabilme katına yükselmiştik. Gadre uğruyorduk uğramasına ama muhataptık. * Yine muhatap olabiliriz. Mümkün. Cemil Kırbayır’ın hesabını sorarak, 12 Eylül mahkemesine bastırarak, kadın cinayetlerini durdurmak için delicesine çırpınarak muhatap olabiliriz. Oluyoruz. İşçi ölümleri sadece bir yaramız olarak kalmayacak, YÖK durduğu yerde duramayacak, liseli gençlerimiz üzerlerindeki baskının zincirini kırıp atacak. Bütün sorunların gerçek tarafları tarih sahnesine çıkmaya başlıyor. Gerçek taraflar ve muhataplar geliyor. * Hayatın garip bir cilvesi. Gerçek muhataplar geliyorken “yanlış yerlere Taraf ” gazetesi zail oluyor. Bize açıklamadılar bir türlü neden dağıldıklarını. Çok şeffaf olabilme züppeliklerinden eser yok. Tam bir köhne kapalılık. Ne diyeyim “demirperde ülkeleri” gibi sanki. Bu liberaller neden böyle durmadan bölünüyorlar anlamıyorum? Anlaşamadıkları ne var ki? Bütün tavuklar gibi bütün liberaller de birbirine benziyor işte. İncir çekirdeğini doldurmayan konuları konuşup konuşup duruyorlar. Yoksa bunlarda ego mu var şekerim? Egolarda şişme olmasın? Yıldıray mı yıldırdı yoksa herkesi? * AKP demokrasi üretebilecek bir yapı değildir. Devasa sorunlarımız bizi yiyip bitiriyorken AKP’den sızması beklenen demokrasiyle bu ülkenin toplumu beslenemez. Taraf, armut piş ağzıma düş şeklinde liberterlik beklediği için yapamadı. Bekleye bekleye demokrasi olmaz. Demokrasiyi mücadele eden halk kazanır. Taraf ’ın arkasında halk olmadığı ve olamayacağı için dağıldı. Taraf ’ı boş verin yarın öbür gün AKP’nin kendisi dağılacak. Çünkü AKP de üretmeyen tıkanmış bir sistemden iş ve ekmek üretmesini bekliyor. Adaletsiz sistem, Yunanistan’da, İspanya’da, İzlanda’da, İrlanda’da, Portekiz’de ve Kıbrıs Rum Kesimi’nde baş aşağı gidiyor. Bu ülkeler kendi insanına iş ve ekmek üretemiyor. Dünya sisteminden kimseye iş ve ekmek yok. Artık ölünün gözünden yaş çıkmıyor. İşsizlik bizde de 9,1’e yükselmiş durumda. Görevimiz işsiz ve ekmeksiz kalan halkımızın temsilcilerini yaratmaktır. Mağdur değil mağrur olan muhatapları. hakanozturk1871@gmail.com


04 GUNCEL

19 Aralık 2012

Sibel Uzun Ş UYANIS

Üç çocuğun rızkı Devletin halkına eşitsiz bir şekilde dağıttığı kaynakları büyüme rakamlarının düşmesinden yorumlayabiliriz. Türkiye Eurovision şarkı yarışmasından ayrıldığını açıklıyor. Hepiniz duyduğunuzda şaşırmışsınızdır, çocukluğumuzun heyecanla sonunu beklediği, büyük Avrupa ülkelerinin şarkıcı ve şarkılarının yarışması. Türkiye Eurovision’dan çıkıyorum derken elbette Avrupa ticaretin de çıkıyorum diyemez. İstediği kadar kendimi ayırıyorum desin dursun. Şarkılarda ayırsa da S&P’nin not sıralamasından ayrılamaz. Avrupa ekonomisinden ayrılamaz. Yunanistan kurtarma paketlerinden ayakta kalmaya zor direnen bir ülke iken verilen notla Türkiye Yunanistan’ın bir kademe önünde yer alıyor. Büyüme verilerine bakınca ilk dokuz ayda Türkiye halklarının giyim, ev eşyası, mobilya harcamalarını kısmış olduğunu anlıyoruz. Bir de üstüne işsizlik rakamlarının arttığı açıklanıyor. Bu kısmının anlaşıldığından emin olarak bir kaç soruylailerleyelim. Memleketin başbakanı bu durumlar olurken ne demektedir, ne yapmaktadır? İşsizlere ne önermektedir? Aç da açlıkta kalana ne demektedir? Yoksa işi gücü evlendirmek ve çocuk tavsiye etmek midir? *** Konya’da açılış töreninde Başbakan bir kez daha fırsat bu fırsat diye düşünmüş olacak ki gençlere “evlenin ve en az üç çocuk yapın demiş”. Ekonomi ile ilgili dünyada ve Türkiye’deki gelişmeleri teğet geçti. Gençleri evlendirip onlara beyaz eşya satmayı, nüfusu çoğaltarak ucuz işgücünü kolayca yaratmayı planlayan Başbakan, karakolda doğru söylüyor gibi durabilir ama mahkemede şaşacağı kesindir. Haklı fakat çok nadir bir seyir izleyen Kemal Kılıçdaroğlu’nun “evlen diyeceğine önce iş bul” çıkışına Başbakan’ın hiçbir yanıtı olmadı, olamayacaktır. Her bir şeye cevap bulan Başbakan, bu celsedede susup kalmaktadır. Canla başla öğretmen olmak için çabalayan ve ataması yapılmayan öğretmenleri intiharlara sürükleyen, öğretmensiz öğrencilerin üzerinden atlayarak “zaten iş sözü vermedik ki” yi anlatan bir hükümet görevde. İşsizlik artmışsa, eşya alımının da gerilemiş olması bir tesadüf değildir. Başbakan desin dursun, gerçek durum dediğinin tersini göstermiştir. İşsizlik Başbakan’ın yaş tahtasıdır, Tayyip Erdoğan döneminde asla kurumayacaktır. Konuşmalarında yaş tahtasına hiç basmayacaktır. Yazımız vesilesiyle hep beraber soralım. Gençler iş güç sahibimi ki evlenebilsin? Gençlere zaten iş sözü vermedik ki diye tersleyen Başbakan değil midir? Hangi birikimle evlensin? Eşyalarını hangi para ile alsın? Bu bölümleri geçebilmişse gençler, üç çocuğa nasıl baksın? Bir tanesine nasıl bakabilsin? Üç çocuğun rızkını nereden bulsun? *** Hele de ABD’de kızışan işsizlik ve kriz rakamları, Yunanistan’ın hemen bizi takip etmesi, Türkiye’nin büyümesinin gerilemesi, işsizliğin artması, alım gücünün düşmesi karşısında vatandaş nasıl evlensin, nasıl çocuk yapsın? Bu soruların hepsine halk mı cevap verecek? Oh ne ala memleket. O zaman ne işe yaradı bu hükümet? Şu tip konularda çok başarılılar; öğrenciye üniversitede kredi veriyor, daha öğrenci işe mişe girmeden, sormadan etmeden beyaz eşyaya endeksli fazlasıyla geri alıyorlar. Faturalar ödenmeyince faizi kat be kat işletiyorlar. Ödenemeyen faturalara hemen ceza uyguluyorlar. Her başvuruda her adımda bir harcırah alıyorlar. 50 kişilik ünlü bir banka iş ilanı versin, anında başvuru binlere ulaşıyor. Hepimiz yakınlarımızdan biliyoruz. Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana. Başbakan’ın aklı nerede? twitter: @sibeluzun_yarin

Bütçe tartışması değil aşık atışması ankara sanem deniz kural

Meclis’te 2013 yılı bütçe görüşmeleri devam ediyor. Bütçe görüşmelerinde her yıl hangi bakanlığa ne kadar bütçe ayrılacağı konusunda tartışmalar çıkarken, bu yıl ise milletvekillerinin siyasetten uzak tavırları bütçe görüşmelerine damga vuruyor. İlk olarak Başbakan Erdoğan, BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak’ın konuşması sırasında Genel Kurul Salonu’nu terk etti. Kışanak’ın konuşmasının bitmesiyle salona geri dönen Başbakan Erdoğan’ın oturumu başlatmasıyla, milletvekilleri arasında birbirine tavır alma ve atışma bütçe tartışmaları boyunca devam etti.

Meclis’te bütçe tartışmaları sürüyor. Ancak tartışmalara bütçenin neye ayrılacağından çok, siyasetçilerin tavırları damgasını vurdu. Başbakan Erdoğan’ın başlattığı salonu terk etme tavrına, milletvekilleri arasında yaşanan gerginlikler eklendi. Son derece kritik olan bütçe tartışmaları yerine neredeyse her konu konuşuldu.

SALONU TERK EDEN TERK EDENE İlk olarak Başbakan Erdoğan’ın terk ettiği bütçe görüşmelerinin yapıldığı Genel Kurul Salonu, farklı milletvekilleri tarafından da terk edildi. Kamu denetçiliğine seçilen 5 kişi, TBMM Dilekçe ve İnsan Hakları Komisyonları’ndan oluşan Karma Komisyon toplantısında yemin etti. Toplantıda, denetçilerin AKP üyesi oldukları iddiasıyla, seçilme yeterliliklerinin bulunmadığını öne süren CHP’liler ile AKP’li komisyon üyeleri arasında tartışma çıktı. Tartışmanın ardından CHP’li milletvekilleri BDP milletvekili Sakık; “Acımı toplantıyı terk etti. deştiniz. Herkese gösterdiğiniz hasBütçe görüşmeleri sırasında, sasiyeti Kürtlere göstermiyorsunuz” BDP’li Sırrı Sakık da Genel Kurul diyerek salonu terk etti. Salonu’nu terk etti. MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural’ın annesinin ATIŞMALARDAN SIRA BÜTÇEYE GELMEDİ vefat haberinin ardından, cenazenin Salon terk etmenin yanı sıra, milmilletvekillerine mesajla duyurul- letvekilleri bütçeyi tartışmak yerimasının istenmesi üzerine söz alan ne farklı gündemlerde birbirleriyle

atışmayı tercih etti. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, atışmanın ötesinde yakışıksız ithamlarda bulundu. Arınç, CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın kürtaj tartışmasında dile getirdiği “Başbakan vajina bekçiliğini bıraksın” sözlerine karşı “Evli bir bayan milletvekili, çocuğu olan milletvekili organını nasıl böyle

açıkça konuşabilir, nasıl bundan yüzü kızarmaz” diyerek bu sözler sırasında kendisinin utandığını söyledi. Arınç, CHP’li Kamer Genç’e ise; “Senin aklın uçkurunda olduğu için, mesir atıldığı zaman aklına başka şeyler geliyor” dedi. Tartışmaların ardından CHP milletvekilleri salonu terk ederek iki kişiyi bıraktılar.

SAMANLI-MARŞLI BÜTÇE TARTIŞMASI Salon terk etme ve atışmaların dışında milletvekilleri sergiledikleri ilginç tavırlarla da bütçe tartışmalarında bütçe yerine kendilerini tartıştırdılar. CHP Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ise Meclis’e saman balyası getirdi. Bütçe görüşmeleri sırasında, artan saman fiyatlarını ve üreticinin zor duruma düşmesini anlatmak için mini saman balyasıyla kürsüye çıkan Öğüt, “Saygımdan dolayı kürsüye koymuyorum” diyerek saman balyasını yere bıraktı. İçişleri Bakanlığı, bütçesi görüşülürken söz alan CHP milletvekili Musa Çam ise, polisin eylemcilere uyguladığı şiddeti eleştirdi. Çam, konuşması sırasında Bakan’ın “pişkin pişkin güldüğünü” ileri sürerek, “At sahibine göre kişner. Sahibi böyle yapıyorsa, at da ona göre kişniyor” dedi. Ardından gençlik anılarını anlatmaya başlayan Çam, kürsüden marş okudu: “Jandarma biz sosyalistiz. Dostuz yalnız biz sana. Kurtuluşun bizimledir, elini uzatsana. Jandarma ah sen bir bilsen, sana ne iş verdiler, belki bir gün bakan sana köylünü kurşunla der” şeklinde sözlerini değiştirdiği marşı okuyan Çam’a TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu “Böyle olacak bir şey değil” tepkisini gösterdi.

Kadınların temsil oranı sadece yüzde 14 Türkiye’de kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilişinin 78. yıldönümü nedeniyle bir mesaj yayınlayan TBMM Başkanı Cemil Çiçek, “Ka- dınlarımız, geçtiğimiz 78 yıllık süreçte, sahip ol-

dukları yasal ve anayasal haklar itibarıyla hep daha ileri gitmeyi başarmışlardır. Kadınlara eşit vatandaş statüsü tanımayan ülkelerin bulunduğu günümüzde, ülkemiz kadınlarına pozitif ayrımcılığı Anayasal güvence altına almış nadir ülkelerden biri haline gelmiştir.” YARIN GÜNCEL

Taşımalı oy önerisi Yargıç

Derek Johnson

Denizde can pazarı Rize’de, bir balıkçı teknesi limana yanaşırken motoru arızalandı. Akıntıyla sürüklenmeye başlayan tekne kayalıklara çarparak yan yattı. 14 mürettebat, çevredeki balıkçılar tarafından kurtarıldı. Balıkçı Süleyman Topal’a ait tekne, hamsi avının ardından Gündoğdu Limanı’na yanaşmak istedi. Ancak, liman girişinde motoru arızalanınca sürüklenerek kayalıklara çarptı. Çarpmanın etkisiyle tekne yan yattı, hangardaki hamsinin bir bölümü de denize döküldü. YARIN GÜNCEL

ABD’nin California Eyaleti’ne bağlı Orange County’de Üst Mahkeme Yargıcı olan Derek Johnson; tecavüz davasında, ‘kadının tecavüzcüye direnmemesini gerekçe göstererek’ savcının sanık için istediği 16 yıl hapis cezasını 6 yıla düşürerek “Oğlum Bak Git” köşemize yerleşmeye hak kazandı. Yargıç Johnson’ın “Eğer seks istemeseydi, vücudu tecavüze karşı kendisini kapatırdı. Saldırgana karşı kendini savunsaydı vücudunda yaralanmalar olurdu ki böyle bir şeye rastlanmamış. Bu davadan anladığım her ne kadar ‘maktul’ istekli olmasa da, saldırgana karşı koymamış” gerekçesi ile bu kararı verdiğini belirtmiş. Ancak kamuoyunda tepkisi üzerine Bölge Yargı İcra Komisyonu tarafından incelemeye alındı ve 10 üyeli Komisyonun tamamı tarafından kabul edilen karar uyarınca Johnson’a ihtar cezası verildi. Biz de bu yüzden Yargıç Derek Johnson’a “Oğlum Bak Git” diyoruz.

AKP Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gök, seçim güvenliği için “taşımalı oy kullanma sistemi’’nin alternatif bir model olarak düşünülmesini önerdi. Gök; “Türkiye’de yıllardır seçim güvenliği tartışılır. Ama bu tartışmalar hep seçim öncesindeki süreçte yapılır. Sorunu tartışıp bir yerde bırakıyoruz. Sorun varsa, bunu konuşalım, tartışalım ve çözüm de üretelim’’ dedi.

Taşımalı eğitimden örnekleme Taşımalı eğitimde 15-20 köy merkezi

okula getiriyoruz. Taşımalı oy kullanma sisteminde de yakın 20-25 köy ahalisinin güvenliği sağlanmış ortamda oyunu kullanma iradesine kavuşması sağlanacak. Bugün bir realiteyi konuşuyoruz; Türkiye’de vatandaşın oyunu kıllanırken adına ister terör, ister yerel baskı, ister akraba deyin çeşitli nedenlerle oyunu kendi iradesiyle kullanamıyor. Mesela benim köy yerinde traktörüm, biçerdöverim var, ekonomik durumum iyi. Köy yerinde insanlar ekonomik durumu iyi olanının gösterdiği hedef doğrultusunda oy kullanılıyor.’’ YARIN GÜNCEL

“Jandarma biz sosyalistiz”

CHP İzmir Milletvekili Musa Çam, Meclis Genel Kurulu’nda İçişleri Bakanlığı’nın bütçesi üzerindeki görüşmelerde, “Jandarma biz sosyalistiz” marşını okudu. Çam “belki bir gün zabit sana köylünü kurşunla der” sözünü, “belki bir gün bakan sana köylünü kurşunla der” diyerek değiştirdi. YARIN GÜNCEL


05 GUNCEL

19 Aralık 2012

“Ahenk” uyarısı geldi Başbakan, BDP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılması girişiminin ardından AKP içinde bazı farklı söylemler üzerine Doğu ve Güneydoğu’daki Kürt milletvekilleri ile bir araya geldi ve ‘ahenk’ uyarısında bulundu. “Siyaset bir orkestra işi, söylem birliğimiz olmalı. Biz buraya takım oyunuyla geldik, ahengi koruyalım” dedi. İstanbul Sevda polat

13 Aralık 2012 tarihinde AKP Genel Merkezi’nde basına kapalı yapılan toplantı 4.5 saat sürdü. Uludere, dokunulmazlıklar ve Kürt sorununun öne çıktığı görüşmede AKP’ye yapılan eleştiriler dikkat çekti.

“Uludere bizi zor durumda bırakıyor” Milletvekilleri Uludere’de 34 kişinin bombalanarak öldürülmesinin kendilerini zor durumda bıraktığını ve yargı sürecinin daha hızlı işlemesi gerektiğini belirttiler. Ayrıca Uludere katliamı ve Suriye’nin düşürdüğü F4 uçağıyla istifası gündeme gelen Org. Mehmet Erten’in başarı madalyası alması da eleştiriler arasında yer aldı. Başbakan ise bölgede kucaklayıcı politikalar önerdi ve bölgeye Roboski diyen vekilleri de uyardı; “Roboski değil Uludere”. “Dokunulmazlıklar tartışıldı” Görüşmede en çok tartışılan konu ise dokunulmazlıklar oldu. Erdoğan, aralarında Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu ve Batman Milletvekili Ziver Özdemir’in de bulunduğu bazı Kürt vekillerin dokunulmazlık konusundaki çıkışları ile ilgili olarak da AKP’nin ‘bölge partisi’ olmadığını söyledi. Başbakan vekillere “Bu konudaki farklı görüşler partiyi zor durumda bırakabilir, söylem birlikteliği olmalı” diyerek parti içerisindeki çatlak sesleri de uyardı. “Kürt sorunu demeyin” Başbakan’ın uyarılarından biri de

Kürt sorununu telaffuz etmemek ise, Kürtlere ve BDP’lilere Zerdüşt oldu. Farklı fikir beyanında bulun- demediğini, ancak ellerinde dağdaki malarının partiyi zor durumda bı- PKK’lilerin Zerdüşt dinine uygun raktığını söyleyen başbakan BDP’nin ibadet ederken çekilmiş görüntüleri bölgedeki politikalarını da eleştirdi. bulunduğunu anlattı. Vekillerine bölgedeki ekonomik yatırımlardan bahsetmeleri gerektiğini Hüseyin Çelik; “demokratikleşmeye devam” söylemeyi de ihmal etmedi. Toplantıdan sonra açıklama yapan Kürtler ‘Zerdüşt’ Çelik; “Kürt vatandaşlarımızın haklı, söyleminden rahatsız makbul, masum, mantıklı taleplerini Bazı partililer ise Erdoğan’ın PKK’ye yerine getirdik, getiriyoruz, getirecekarşı sık sık kullandığı, “Bunlar ğiz. Terörle mücadeleye devam, terör Zerdüşt” söyleminden duydukları örgütüyle, PKK ile biz Kürt halkını rahatsızlığı dile getirdiler. Erdoğan hiçbir zaman bir kefeye koymadık.

Demokratikleşmeye onlar ne yaparsa yapsın devam edeceğiz. Bölgeyi kalkındırmaya devam edeceğiz, yatırımlara devam edeceğiz, hizmete devam edeceğiz. Ama diğer taraftan da terörle mücadele de kararlı bir şekilde devam edecek” dedi. Görüşme sonucunda, başbakanın sürekli “söylem birliği” “ahenk” vurgusu yapmasından AKP içindeki çatırdamaların devam ettiği ve Kürt milletvekillerinin bölgedeki iktidarı sürdürebilme konusunda endişelerinin olduğu anlaşılmaktadır.

Hem suçlu hem güçlü

ODTÜ meydan savaşı

ODTÜ’de öğrenciler kazandı Başbakan Erdoğan’ın ODTÜ’ye gelerek Göktürk Uydusu’nun fırlatma törenine katılacak olması nedeniyle kampüse iki bine yakın polis sokuldu. Öğrencilerin törenin yapılacağı TÜBİTAK’a yürümesi üzerine polis herhangi bir uyarıda bulunmadan çok sert biçimde öğrencilere saldırdı. Öğrencilerle polis arasında çatışmalar çıktı. Polisin sıktığı gaz saatler boyunca devam ettiği için kampüsün bütün alanına yayıldı ve Başbakan’ın bulunduğu bölüme ilerledi.

Polis yaklaşık gün boyu süren saldırısının ardından sonunda ODTÜ’den çekildi. Ancak çok sayıda öğrenci yaralandı ve aralarında polisin attığı plastik mermi yüzünden hayati tehlikesi süren öğrenciler de var. Gün boyu süren polisin saldırısının ardından geriye kalan ise çok sayıda yaralanan ve hatta hayati tehlikesi olan öğrenciler. Öğrencilerin topladıkları boş gaz bombalarının kovanları durumu anlatır nitelikteydi. YARIN GÜNCEL

MHP Genel Başkan Yardımcısı Türkeş, Cumhurbaşkanı’ndan aralarında Uğur Mumcu, Adnan Kahveci, Eşref Bitlis ve Cem Ersever’in öldürülmesi olaylarının, “1993 Ölümleri” başlığı altında araştırılması için DDK’yı görevlendirmesini istedi. 90’lı yıllarda adı birçok faili meçhul cinayete karışan MHP’nin bu konu üzerine gitmesi kafalarda soru işaretleri bıraktı. MHP Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e mektup gönderdi.

bilinmeyen güçler mi işledi? Ülkede istikrarsızlık oluşturmak isteyen güçlerce gerçekleştirilen bazı olaylar ve suikastların önemli siyasi sonuçlar doğurduğunun altını çizen Türkeş, MHP’nin de içinde olduğu yapılanmanın dışında başka güçleri hedef gösterdi. Susurluk Davası’nda, faili meçhul cinayetlerde adı geçen bir partinin böyle bir açıklama yapması, öldürülenlerin faillerinin hala bulunmamasının bir sonucu olduğunu gösterdi. YARIN GÜNCEL

İş kazalarının ardından HAKLARIMIZI BİLELİM Av. Gökçesu Özgül

İş kazalarının, bilhassa ölümle sonuçlananların hukuken çözülmesi bakımından birkaç konuya kısaca değinmekte fayda olduğunu düşünüyoruz. İşveren açısından hukuksal boyut kazanan iş kazasının belirlenmesinde temel yasal dayanakları,4857 sayılı İş Yasasının 77. Maddesi, 818 sayılı Borçlar Yasasının

332. Maddesi ve İş Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünün 4. maddesi oluşturmaktadır. 4857 Sayılı İş Kanunu’ nun 77. maddesine göre; işverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü tedbiri almak, iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli araç ve gereçleri noksansız temin etmek zorundadır. Ayrıca işverenlerin iş sağlığı ve güvenliğine uyulup uyulmadığına ilişkin denetim yükümlülükleri bulunduğu gibi işçileri mesleki riskler, yasal hak ve sorumluluklar ile alakalı olarak bilgilendirme yükümlülükleri de bulunmaktadır. Bu işveren

yükümlülükleri iş kazasını önlemeye yönelik iş kazası öncesi tedbirlerdir. İşverenin birtakım kanundan doğan bildirimlerde bulunmaması, işçiler üzerinde denetim ve gözetim yükümlülüğünü yerine getirmemesi, işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatlarına uygun gerekli tedbirleri almaması durumunda objektif özen yükümlülüğünün ihlali nedeniyle hukuki ve cezai sorumluluğu doğmaktadır. Ölümlü iş kazasından kaynaklanan tazminat davalarında işverenin sorumluluğundan bahsedebilmek için objektif özen yükümlülüğünün ihlali ile meydana gelen zarar arasında illiyet bağının

kurulması gereklidir. İş kazası nedeniyle işçinin hayatını kaybetmesi durumunda işveren aleyhine ölenin yakınları maddi ve manevi tazminat davası açma hakkına sahip olduğu gibi sorumlular hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunma hakkına da sahiptir.İşveren, işçi veya üçüncü kişilerin kusur oranları bilirkişi tarafından tespit edilir. İş kazasından kaynaklanan bir maddi tazminat davasında hüküm kurulabilmesi için nedensellik bağının kurulması gerekmektedir. Hesaplama için de maluliyet, kusur oranı ve işçinin ücretinin tespiti gibi unsurların bilinmesi

mutlaka gerekmektedir. Bu unsurlardan birinin tespit edilmemiş olması durumunda hesaplama yapılamaz. Diğer taraftan işçinin talep edeceği maddi tazminat, kurum tarafından karşılanmayan zararlarıdır. Kurum tarafından yapılan ödeme, mahkeme dosyasında hesap bilirkişisi tarafından tenzil edilir. Kurum tarafından karşılanmayan 3 kalem, beden bütünlüğü zedelenen işçi tarafından talep edilebilir; tedavi giderleri,çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan zararlar, ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zararlar.

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

Mevlana gibi olmak Başbakan, hele ki maneviyatının yükseldiği bir ortamda ise, coştukça coşuyor. Maşaallah, Konya konuşmasında yine her şey var; ecdat, genç nesiller, en az üç çocuk, bürokratik oligarşi şikâyeti ve daha neler. Mevlana’yı ecdat örneği olarak veriyor ama başbakan pek onun torunu gibi davranmıyor. Başkanlık sistemi için bu kadar kararlı olmasının, son dönemde siyasetini, toplumun değil kendinin ihtiyaç duyduğu bu hedefe göre kurmasının Mevlana ile ne ilgisi var? Fani olandan vazgeçip, baki olana; gerçekten sonsuz olana adanmak, sadece başkan olmakla mı mümkün olacak Erdoğan için? Ayrıca hem kendisi tek adamın yönettiği bir ülke istiyor, hem de “bürokratik oligarşiden” yakınıyor. Hayatta ilk defa CHP biraz siyaset yapar hale geldi, bundan hemen rahatsız oluyor başbakan. Yıllardır karşısında iyi bir muhalefet olmamasından yakınırdı, ne oldu şimdi? Muhalefet biraz siyaset yapabilir olunca neden buna hiç tahammülü yok başbakanın? Mevlana olmak bu mudur? Bu ne tutarlılık, gerçekten maşallah. Ama başbakan genç nesillere evlenin, çocuk yapın derken de aynı tutarsızlık içinde. Neyle evlensinler? Daha buna ilk adımı attıkları; müstakbel gelinin ailesiyle ilk tanışmasında damat adayına ne soruluyor? “Ne iş yapıyorsun evladım?” değil mi? Ne diyor damat? “İşsizlik oranları yükseldiği için, bir iş yapamıyorum efendim”. “İnşaallah oranlar düşünce mesleğimi yapacağım”, “Bir de üniversite mezunuyum” dese olur mu? Hadi diyelim başardı, düğün nasıl yapılacak? Memleketin yarıdan fazlası borçlu yaşarken, düğünler de kredi kartıyla mı yapılacak bundan böyle? Hadi diyelim düğünü atlattılar, nerede oturacak, ne yiyip içecek bu çocuklar? Başbakan bu esnada “bütçe” ile ilgilenecek mi? Biliyorsunuz, mecliste bütçe konuşulurken bütçeyle ilgilenmeyip salonu terk etme hareketi yaptı başbakan. Memleketin ekmek parası, milyonların işi-aşı konuşulurken, salonu terk edebilmek ne demek? Üstelik çok kötü bir örnek teşkil etti, sonra bütün bütçe görüşmeleri, salon terk etmekle, türlü çeşit oyunlarla geçti. Mecliste bu kadar hayati bir meselenin, büyük bir sorumsuzlukla ele alındığı anlarda, işsizlik oranları yükseliyor, bütçe açığı yükseliyordu. Bütün bunlar beraberinde kadın işsizliğinde daha çok yükselmeyi getiriyor, bu olgu bambaşka bir olgunun; kadın cinayetlerinin seyrini etkiliyor, başbakanın istediği “üç çocuklar” annesiz kalıyordu. İşsizlik böyle olunca, her şeyi göze alarak çalışmak normalleşiyor, her gün aynen başbakanın istediği çocuk sayısı kadar; en az üç, ortalama beş işçi ölüyordu. Mecliste bütçe görüşmelerinde kim sorumsuz davrandı ise, işte bütün bu somut ve ölümlü durumlarda onlarda vebali vardır. * En az üç ama ortalama beş çocuk olsun. Her gün en az üç işçi, en az üç kadın ölmeye devam edecek mi? Bu konuda ne düşünüyorsunuz? * ODTÜ öğrencisinin karşısına 3000 polisle gidip sonra oligarşiden yakınmak olur mu? 3000 polis neden kadınları ölmekten korumak için gelmiyor? 3000 polisin kaçı “atanamayan öğretmenlerden” oluşuyor? 3000 polis neden ODTÜ’yü gaza boğuyor? O gazların parasını kim veriyor? İdris Naim Şahin mi? O yaralanan çocukların aileleri mi? Neden her yerde durmadan pek kıymet verilip seslenilen genç nesiller, ODTÜ söz konusu olunca yaralanıyor, hastanelik ediliyor? Hani üç çocuk yapacaklardı? * Fatma Şahin, korunmadığı için kadın cinayeti ile kaybettiğimiz Gülşah öğretmenle ilgili çok talihsiz bir söz ağzından kaçırdı; “görüşmeseydi”. Bu söz, sonuçları itibarıyla çok tehlikelidir; cinayetlerin normalleşmesine hizmet eder, yeni ölümlere neden olabilir. Doğacak bu durumun doğrudan muhatabı olan bakan olarak, en çok kendi bakanlıklarını zora sokar. Kendileri için de hiç rasyonel olmayan bu sözleri, bakan Fatma Şahin’in düzeltmesi gerekir. Bakanlıktan beklenen, Münevver Karabulut davasındaki emniyet amiri Cerrah’a benzemek yerine, Gülşah öğretmen davasında sorumluların yargılanması ve adaletin sağlanması için davaya müdahil olmasıdır. gulsumkav@gmail.com

Rus savaş gemileri boğazları kullanacak Rusya ’nın Suriye ’den muhtemel tahliye operasyonunda yer alacak savaş gemilerini Akdeniz ’e göndereceği haberlerinin basında yer alması ardından, yarın ’Azov’, 24 Aralık Pazartesi günü de ’Nikolay Filchenkov’ adlı savaş gemilerinin Boğazlar’ı kullanacağı yolunda Türk makamlarına bilgi verildiği belirtildi. Geçen ay Akdeniz’e açılan ’MB 304’ borda numaralı Rus yardımcı savaş gemisinin de yarın Karadeniz’e dönüş için Çanakkale Boğazı’na gireceği belirtildi. Rusya’nın Baltık filosundan da bazı savaş gemilerini Suriye kıyılarına doğru yola çıkardığı açıklanmıştı. YARIN GÜNCEL


06 GUNCEL

19 Aralık 2012

Gün Çağ Aydın

PRiZMA

Bahar yakın demek ki Hükümet kesenin ağzını açtı. Ama ne için? Emniyet Genel Müdürlüğü, polise karşı “silah” kullanan kişileri etkisiz hale getirmek için “zırh delici çukur uçlu mermi” siparişi vermeye hazırlanıyor. Sipariş edilmesi düşünülen mermi sayısı tam 3 milyon. Bu güne kadar askeriyenin silahlanması ve teknolojik gelişimi için bütçeden ayrılan payın yüksek oranlarda olması bile tartışma konusuyken şimdi sıra geldi polisin donanımının arttırılmasına. *** Eylül ayında işsizlik oranı TÜİK’in açıkladığı kadarıyla %9,1’e yükseldi. Bu da demek oluyor ki işsiz sayısı 141 bin kişi artarak 2 milyon 539 bin’e yükseldi. Türkiye’de ki genç nüfustaki işsizlik oranı ise %18’e yükseldi. Yaz aylarına göre işsizlik oranlarında ciddi bir artış gözlemleniyor. Türkiye ekonomisinde beklenilenin üzerinde ki yavaşlama işsizlik oranlarının yükselmesine neden oldu. İstatistiksel bir açıklama yapmak gerekirse, mevsimsel etkilerden arındırılmış bir değerlendirme yapıldığında 2012’nin en yüksek oranıyla karşı karşıyayız. Daha geçtiğimiz günlerde Bodrum’da yeni evli bir gencin intiharına tanık olduk. Borçlarını ödemekte zorlanan genç adam, bir de üzerine işten çıkarılınca intihar etti. Gel de şimdi gençleri evliliğe ikna et, bir de yetmezmiş gibi 3 çocuk yapmasını tavsiye et. Genç nüfusun artmasıyla beraber ucuz iş gücünde artış olmasını hayal eden hükümet bu strateji doğrultusunda insanlara 3 çocuk yapmasını tembihliyor. Yeni evlenen bir çiftin hayat kurma mücadelesi ailelerinin desteğini almadan yahut kredi çekmeden, bir yerlere borçlanmadan yürümüyor. Hepimiz yakın bir akrabamızın ya da bir arkadaşımızın evliliğine tanık olmuşuzdur. Düğün yapmak bir dert, ev kurmak ayrı dert. İnsanların evini geçindirmekte dahi zorlandığı böylesi bir dönemde 3 çocuk stratejisi akıllara durgunluk veriyor. Bir avuç sömürücü azınlığı dışında bıraktığımızda geriye kalan emekçi toplam dar boğaza itilirken, demografik bir takım öneriler krizden çıkış yolu olarak gösterilemez. Geçmiş dönemleri ele alan demografik grafikler incelendiğinde savaş dönemlerinde nüfusta bir azalma olduğu gözlemlenir ve hemen sonrasında gelen durgunluk döneminde ise artan bir grafik gözlemlenir. Ancak bu hareketlenmeler büyük oranda nüfusu derinden etkileyen savaş, kıtlık, hastalık gibi etkenlere bağlıdır. Hali hazırdaki istihdam alanları mevcut nüfusu dahi karşılayamazken böyle bir önerinin gerçek bir öneri gibi dillere pelesenk olması kabul edilebilir değildir. Türkiye’nin ekonomik olarak gelişim seyri Avrupa’nınkinden bağımsız olmayacak elbette. Koskoca Amerika ve Avrupa ile aynı dünyada nefes alıyoruz. Kapitalizm doğrusal bir dalga gibi işler. Merkezde yaşanan güçlü bir hareket dış halkaya doğru yayılır. Ama dalga kıyıya vurduğunda en yüksek ve en şiddetli halini alır. Avrupa ülkelerinin kaçınılmaz olarak işsizlik sorunu ile karşı karşıya kalması yarın bizim memleketimizde de daha ciddi oranlarda boy gösterecektir. Kış mevsiminin daha başındayken bu oranda ortaya çıkan sayılar pek hayra alamet değil. Gören gözler bu oranın artacağını kesin bilirler. İşsizlikle ilgili veriler analiz edilirken şöyle bir değişime şahit olacağız. İşsiz kalan insanların eğitim düzeylerinde niteliksel bir artış olduğu gözlemlenecek. Bu durum üniversite mezunu işsiz insanların sayısının artışına bağlı olarak değişim gösteriyor. Uzun lafın kısası insanlara 3 çocuk yapmayı önererek hariçten gazel okumayın. Gerçekçi olun bataklığa saplandınız. Kaçınılmaz son elbet AKP hükümetini de vuracak. Kapitalizmin can çekişmesi “baharı” müjdeliyor. guncagaydin@hotmail.com

Yine kadınlar ölüyor yine koruma yok Adana’da İhsan Özkaya 3 aylık hamile olan eşi Cennet Özkaya’yı boğazını keserek öldürdü. İhsan Özkaya’nın gerekçesi karısının kendisini aldattığından şüphe etmesiydi. Konya’da 4 çocuk annesi Emel Sayın sevgilisi Mustafa Ç. Tarafından boğularak öldürüldü.

karakolda kimse ilgilenmedi İzmir’de evlilik teklifini reddettiği için Okan Ö.tarafından öldürülen 1 çocuk annesi Pınar Ünlüer, tehdit aldığı için daha önce karakola gitmiş fakat kimse ilgilenmemişti. Okan Ö. Daha önceki tehditlerinde üstelik Devletin ağır ceza vermemesinden güç alarak ben seni öldürürüm 3 yıl yatar çıkarım demiş. Katillerin yasalardan güç alarak en fazla 3 yıl yatar çıkarım diyerek çocuklarının gözü önünde kadınları diri diri katlettiği bir ülkede başbakan çıkıp şu kadar çocuk yapın diyemez demeye hakkı olduğu söylenemez. YARIN GÜNCEL

Kadınlarölmesin

Adana’da eski eşinden şiddet gördüğü için defalarca koruma talebinde bulunan Fatma Çelik 12 aralık günü kendini yaktı. Çelik’e ve kızına verilen koruma 27 kasımda dolmuş, tekrar başvuruda bulunmuştu. Karar yine çıkmadı, eski koca hemen kapıya dayandı. Vücudunda ağır derece yanıklar bulunan Çelik pişman olmadığını söyledi.

Fatma Çelik yardım istediği polisten “155’i ara” cevabını aldı.

Kadınlara koruma verilmediği için bedenini ateşe verdi

Hastaneye kaldırılan Çelik, Yarın’a konuştu

ANKARA ELİF KARAN

Sebebi maddi Sema, kendisinin bebekliğinden beri evde anne12 aralık günü imam nikahı ile evlendi- sine şiddet uygulandığını, artık annesinin canına ğinden beri şiddet gördüğü Abdurrezzak tak ettiğini söyledi. Sema tekstilde sigortasız ve Demir’in baskısından ve tehditlerinden bunalan askeri ücretten oldukça aşağı bir maaşla çalışıyor. Fatma Çelik yetkililer de kendisini korumayınca Annesi Fatma ise yaşlı bir kadına kira kartepkisini kendini yakarak göstermişti. Savcılığın şılığı bakıcılık yaparken iki farklı bankaya da Fatma Çelik’e ve kızı Sema’ya verdiği korumanın temizliğe gidiyor. Kazandıklarının kendilerine anca yettiğini günü dolmuş, Sema’nınki uzatılırken Fatma’nın koruması uzatılmamıştı. Bunu fırsat bilen Demir, söyleyen Sema; “Baba dediğim adam sürekli Fatma Çelik’in Adana Adliyesi’ne 30 metre uzak- buraya gelerek para istiyor, aldığı parayı da içlıktaki evinin kapısına dayandı. Tehdit ve küfürler kiye veriyordu. Artık vermiyoruz, bu sefer de savuran Demir evin dış kapısını dahi kırdı. Adliye eve kira vermiyorsunuz, o parayı verin, başkaönüne koşan Çelik oradaki polislerden yardım larıyla birlikte oluyorsunuz, o parayı verin yokistedi ancak, polisler ona yardım etmek yerine sa öldürürüm, gibi iftiralarda bulunuyor tehdit “155’i ara” dediler. ediyordu” diyor. Platform Çelik’i yalnız bırakmadı Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu temsilcilerinden Çiler Kayabaşı ve Fatma Çelik’in kızı Sema Çelik, hastaneye Fatma Çelik’i ziyarete gittiler. Yarkın’a konuşan Sema Çelik, babasının hem annesine hem de kendisine yaptığı saldırıları anlattı ve şikayetçi olduğunu söyledi. Sema, koruma adına yapılanın da formaliteden ibaret olduğunu söyledi.

Derhal can güvenliği alınmalı Kızının güvenliğinden şüphe ettiği için kendi isteğiyle taburcu olan Fatma Çelik hastanede görüşemediği Platform temsilcisini evine davet etti. Kapı bir kere kırıldığı için arkasına merdiven dayanmak suretiyle kapatılırken, evde hiçbir can güvenliği yok. Kadının Statüsü Genel Merkezi tarafından Fatma Çelik’e kalacağı güvenli bir yer ve koruma

Çiler Kayabaşı, Fatma Çelik’in kızı Sema ile açıklama yaptı. sağlanması gerektiğini tespit eden Platform ayrıca Fatma Çelik’in davalarını da takip edecek. Tek isteğim huzur Ne bağış ne başka bir şey istediğini söyleyen Fatma Çelik sadece huzur istediğini, çocukları için düzgün bir gelecek istediğini söyledi. “O adamdan korkum yok” diyen Çelik, Platformun davalarını takip etmesine çok mutlu olduğunu söyledi. Çelik; “Ben başka kadınlar yanmasın diye yaktım kendimi, pişman değilim” dedi.

Talepler bir bir kabul ediliyor EHP Genel Başkanı Sibel Uzun ve kızlarını kaybeden pek çok ailenin de katılımıyla, 12 Aralık ve 14 Aralık’ta İzmir’de gerçekleşen iki kadın cinayeti davasında mahkemeler Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun taleplerini kısmen de olsa kabul etti. İnceleme devam edecek Ferdane Çöl davasında, zanlı Sedat Çöl için en ağır ceza istenirken, azmettirenlerin tutuklanması talebi öne çıktı. Sanıkların telefon kayıtları incelenecek. 2010 Nisan ayında birer gün aralıklarla öldürülen Esra Yaşar, Ayşe Selen Ayla ve Azra Has davasında üzerinden 2 buçuk yıl geçmesine rağmen katil Hamdi Ayri’nin bu cinayetleri neden işlediği ve

işbirliği yaptığı kişiler ortaya çıkarılmadı. Mahkeme nihayet ailelerin telefon kayıtlarının incelenmesi talebini kabul etti. Aileler adalet istiyor Ferdane Çöl’ün kız kardeşi Birdane Çağan, ablasının devlet koruması altındayken öldürüldüğünü vurgulayarak kadınların korunmadığını belirtti. Pınar Ünlüer’in babası Zeki Ünlüer, kızının öldürülmeden önce polise şikâyet için gittiğini, polisin “Biz bu tür olaylarla ilgilenmiyoruz” diyerek Pınar’ı geri gönderdiğini söyledi. Ayşe Selen Ayla’nın annesi Hatice Ayla ise yöneticilerin görevlerini yapmadıklarını belirtti. Ayşe Selen’in babası Sertel Ayla, mahkemenin taleplerini dikkate alarak, adalet sağlaması gerektiğini söyledi. Esra Yaşar’ın ablası Tuba Yaşar, gerçeklerinin açığa çıkarılmasını, 2 buçuk yıldır süren davanın artık sonlanmasını istedi. YARIN GÜNCEL

Kadınları Yasatıyoruz .

Mehmet Uçkaç, öldürülen kardeşi Sibel için yazdı;

Böyle bir ölümü hak etmedi Gerçeği ortaya çıkartmak için Almanya-Türkiye arasında mekik dokuyorum. Bir gün öncesine kadar hayat dolu olan (evliliği dışında) kardeşim bir gün sonrasında 22 aylık bebeğini nasıl annesiz bırakabilir? Üstelik gelecekle ilgili sağlam planlar yapan, doktarasını bitiren ve doçentlik sınav harcını bile yatıran (1gün önce yatırdı) kardeşim nasıl canına kıymış olabilir? Şikayet dilekçemde de belirttiğim üzere olay anından başla-

yarak vefat ettiği ana kadar (26 saatlik bir süreç) evde ve hastanede skandal niteliğinde ihmaller söz konusu olmuştur. Örneğin 14:58’de hastaneye giriş yapmasına karşın polise saat 23 sularında haber verilmiştir. Şüphelinin 6 yıl aynı hastanede görev yaptığı düşünülürse bu ihmalden öte bir durumdur. Ayrıca polise haber verilmemesinden kaynaklı olay yeri inceleme ekibi 24 saat sonra incelemeye başlamıştır ve bunun gibi pek çok örnek. Bununla beraber adli tıp sü-

reci de yılan hikayesine döndü. 10 ay geçmesine rağmen adli tıptan beklenen rapor hala gelmedi. Kısacık ömründe büyük başarılara imza atan kardeşim böyle bir ölümü ve akabinde adli tıptan kaynaklanan ilgisizliği hak etmemiştir. Raporun bir an önce tamamlanarak savcılığa gönderilmesi, Sibel’in tüm sevenlerinin soru işaretlerine ve endişelerine cevap olacaktır.

Türkiye’ye gelen Mehmet Uçkaç, adaleti sağlayacak olan davanın bir an önce açılması için Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ile birlikte çalışmalara başladı.


07 GUNCEL

19 Aralık 2012

Genç işsizlik bu kadar yüksekken Başbakanın gençlere evlenmelerini önermesini nasıl değerlendiriyorsunuz? EKİN GEMALMAZ Ataması Yapılmayan öğretmen

Başbakan’ın derdi nüfusun çoğalması

Gençler iş istiyor Başbakan eş veriyor Konya’daki toplu açılış töreninde konuşan Başbakan Erdoğan, gençlere evlenme çağrısında bulundu. İşsizliğin giderek arttığı Türkiye’de Başbakan, büyümeye dair endişelerinden yola çıkarak en az üç çocuk talebini yineledi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdardoğlu ise, Erdoğan’ın sözlerini eleştirerek gençlere her şeyden önce iş bulunması gerektiğinin altını çizdi. istanbul Rıfat çapar

Konya’da toplu açılış töreninde konuşan Babakan Erdoğan, gençlere evlenmeleri ve en az üç çocuk yapmaları nasihatinde bulundu. Gençlere evlelik ve üç çocuk vaadinde bulunan Başbakan, işsiz gençlere iş vaadinde bulunmadığı dikkatleri çekti. Milyonlarca gencin işsiz olduğu gerçeği dururken Başbakan’ın evliliği nasihat etmesi birçok tartışmaya da yol açtı.

Erdoğan en az 3 çocukta ısrarcı Hedeflerinin 2023’te Türki-ye’nin dünyanın ilk 10 ülke arasına girmesi olduğunu kaydeden Erdoğan, bu hedefi doğrultusunda gençlerin evlenmesini ve üç çocuk yapmasını koşul olarak öne sürdü: “Gençler sizlere sesleniyorum. Özellikle bekar olanlarınıza sesleniyorum. Evleneceksiniz. İnşallah 1071’in neslinin siz yetiştireceksiniz. Ama öyle bir şuurla yetiştireceksiniz ki, bu milletin dünyadaki yerini onlar ilk 10’un içerisinden farklı bir yere taşıyacaklar. O yüzden her gittiğim yerde en az 3 çocuk diyorum. Bak daha fazla olmalı, altında olmamalı. Çünkü, genç dinamik nesilleri biz yetiştireceğiz.” Erdoğan eş, vatandaş iş istiyor Erdoğan’ın bu açıklamalarına muhalefetten yanıt gecikmedi. CHP Konya İl Başkanlığı’nın ziyaret eden Kılıçdaroğlu , parti binasına çıkmadan önce yol-

Türkiye’de Eylül 2012 işsizlik oranları

9.1 11.6 18.0

İşsizlik oranı Tarım dışı işsizlik oranı Genç nüfusta işsizlik oranı

da selam verdiği bir kadının kızı için iş istediğini belirterek, Başbakan’ın gençlere evlenme çağrısında bulunmasını eleştirdi. Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: “Vatandaşın derdi iş. Vatandaş iş istiyor. İş bulmuyorsunuz vatandaşa, bekar erkekler evlensin. İyi güzel de önce iş bul. Meraklanma, o zaten evlenir. Anne, baba ne bekliyor. Kızım iş bulacak, oğlum iş bulacak bende onları evlendireceğim. İşsiz, babanın emekli aylığına bakıyor. 20- 25 yaşındaki bir çocuk, babanın 3-5 kuruş gelecek olan emekli aylığına bakıyorsa, o çocuk nasıl evlenecek?”

Gençlerin derdi işsizlik Erdoğan’ın evlenin çağrısında bulunduğu gençlerin evlenmemelerinin ardında birçok neden yatıyor. Bunlardan en önemli neden ise işsizlik. TÜİK’ten yapılan açıklamaya göre, İşsizlik oranı ise 0,3 puanlık artış ile yüzde 9,1 seviyesinde gerçekleşti. TÜİK, Türkiye genelinde işsiz sayısının, bu yılın Eylül ayında geçen yılın aynı ayına göre 141 bin kişi artarak 2 milyon 539 bin kişiye yükseldiğini bildirdi. Bu tabloya

Yarın Gazetesi olarak yeni evlenen bir genç olan Gökmen Gülmez’e sorduk: Başbakan’ın gençlere evlenme nasihatinde bulunmasına ilişkin evlenmenin ne kadar mümkün olduğunu söyleyebilir misiniz? “Evlilik masrafı en az 60 bin TL. 2.5 milyonu sadece düğün salonu masrafına gidiyor. Bir de bunun gelinliği, damatlığı, yüz görümlüğü, ev döşeme masrafları, eşyası, mobilyası derken ciddi bir para ediyor. Hele Türkiye gibi bir ülkede, asgari ücretle geçinen milyonların olduğu bir ülkede, evlilik neredeyse bir hayal artık.

bakıldığı haliyle evlenmenin ne kadar zor olduğu gözüküyor.

gelen sonuçların birkaç milyona katlandığını görebilirsiniz. İşsizlik oranının, her geçen gün kredi kartı borcununun artmasıyla birlikte intihar eden gençlerin dramı iktidarın evlililiğe ve üç çocuk nasihatlerini boşa çıkartmaya yetiyor. Ekonomik gidişatın da kötüye gittiği Türkiye’de AKP hükümeti, krizden çıkışı nüfus artışında ve ucuz iş gücünde arıyor. Beklentilerin aksine evlenen gençler sayısında azalmakta, hatta kirzden kaynaklı boşanmalar da artmaktadır.

Kredi kartı borcu intihara sürüklüyor Gençlerde dikkat çeken diğer bir sorun olan kredi kartı borçları da evliliği etkileyen bir diğer neden olarak karçımıza çıkıyor. Türkiye’de 2012 senesinin ikinci yarısına yansıyan verilere göre ülke genelinde 2,4 milyon kişi kredi kartı yüzünden haciz takibi altında. Sadece kredi kartı borcu yüzünden son 8 senede 250 kişi intihar etti. Yuvası yıkılan, evsiz, işsiz kalanlar Orta halli bir çiftin evlenirken bu rakama dahil değil. İnyaptığı masraflar: sanların borcu yüzünden intihar vakasına rastlama+ Tektaş : 1500 -2000 TL dığımız neredeyse tek bir günümüz yok. Konuyla + Alyans: 500 - 1000 TL ilgili olarak internette + Kıza alınan takı seti: 5000 TL “borç yüzünden intihar” diyerek arama yaptığınız+ Erkeğe satılan saat: kaç lira bilmiyorum da binlerce sonuç gelmekama 200 olur herhalde te. Buna “borç yüzünden + Ev döşeme hazırlıkları: hapis” gibi farklı şekilleri de eklediğinizde aramada 20.000 - 30000 TL

+ Gelinlik: 2000 TL + Damatlık: 1500 TL + Düğün masrafları: 10.000-15.000 TL Bir de bunun yanında, bazı insanlar kıza erkek tarafının bilezik almasından bahsediyor. Ortalama 10 bilezik konuşuluyor ve güvence olsun diye, kalın işlenmemiş bilezik alındığını farz edersek: 20.000 TL Buyrun size bir evliliğin en yuvarlak bilançosu. Yaklaşık 70.000 TL

aziz konukman akademisyen

Hükümetin işsizlik taktiği Avrupa ülkelerinde iş gücüne katılma oranı %68. Bizde %50’yi zor buluyor. Çünkü kadınlar eve kapatıldı. Bu politika da bunun bir ürünü, böylece işsizlik düşük oluyor.

gün çağ aydın ehp siyasi büro üyesi

Hükümet işsizliği çözsün Genç işsizlik oranı %18’e yükseldi. İstihdam sorununun nasıl çözülebileceğine kafa yormak gerekirken gençlerin evlendirilmeye çalışılması sağcı bir iktidara yakışır.

gülay adıbelli öğrenci

Öncelikli sorunlar var Bu açıklamayı gerçekçi bulmuyorum. Öncelikle işsizlik sorunu çözülmelidir. Ancak ondan sonra evlenmek, çocuk yapmak gibi şeyler insanlara önerilebilir.

baver kaya genç-der üyesi

Kapitalizmle alakalı bir sorun Genç işsizlik bu sistemle yani kapitalizmle ilgili bir sorun. Başbakan’ın asıl derdi, 3 çocuk diyerek yeni genç işsizliler yaratmaktan başka bir şey değil.

Murad Turan İşten çıkartılan işçi

İş olmadan nasıl olacak? Önce iş imkanı sağlayacak sonra evlilik önerecek. Bu evlen dedikleri iş yokken nasıl çocuklarına bakacak nasıl yuva kuracak? Bir de bu tip şeyler Başbakan’ın üstüne vazife değil. O üstüne vazife şeyleri yapsın.

Ezgi Akça Diplomalı işsiz

Açıklama mantık dışı Tam da bu zihniyetteki,10 yaşına gelen fidanı artık evlendirmek lazım diyen bir Başbakan için normal. Ben bu açıklamayı mantık dışı buluyorum.

Bektaş Gül CHP Buca İlçe Başkanı

Arabistan’a dönüyoruz Benim 3 tane çocuğum var. Çocuklarım hayatını kurmadan, iş sahibi olmadan nasıl evlensinler? Başbakan ülkede tek olmak, Arabistan gibi olmak istiyor. Olay budur.

Erkin Özalp yazar

Fakir daha fakir olacak Başbakan açısından bir çelişki yok. Halkın yaşam standartlarının yükseltilmesine değil, az sayıdaki zenginin daha da zenginleştirilmesine dayalı bir iktisat politikası söz konusu.

Başbakan evlenen gençlerden 3 çocuk istiyor. Siz ne düşünüyorsunuz? Evlendiniz diyelim, üç çocuk yapmanın hiç imkanı yok. Başbakan hazretleri üç çocuk istiyor, o üç çocuğa kendisi mi bakacak? Başbakan, 3 çocuk istediği gençlere ödeme yapacak mı? Milyonlarca gencin işsiz olduğu gerçeğinden yola çıkarsak, işsiz bir gencin evlenebilmesi mümkün mü? Artık kız isterken ilk önce sana işin var mı yok mu, şeklinde soruyorlar. İşin yoksa kim sana kız versin! Başbakan o kadar gence evlenin diyeceğine önce onlara bir iş bulsun.

Başbakan’ın derdi nüfusun çoğalması. Bakacak olursak, diplomamla alakalı bir işe girsem bile bir şey yapamıyorum. Ailemle beraber yaşasam da kendime yetemiyorum.

Merve Eldem Diplomalı işsiz

Halk gerçeği görüyor

Kara-Katür

Sercan Kardoğan

AKP kendine çok güveniyor ve halkı manevi değerleri üzerinden vurmaya çalışıyor. Ancak halk yoksulluğun bu kadar arttığı bu dönemde gerçeği görüyor bence.


08 EKONOMI

19 Aralık 2012

Sol Köşe

Tayfun Altuntaş için eylem

Ekonomik büyüme oranı AKP’ye tokat gibi indi Türkiye İstatistik Kurumu’nun büyüme oranlarına dair yaptığı açıklama hükümetin beklentilerinin altında çıkınca, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek Meclis’te yaptığı konuşmayı değiştirmek zorunda kaldı. Ekonomideki yumuşak inişten bahsederek pembe bir tablo çizmeye çalışan AKP’ye gerçek, bir tokat gibi indi. İstanbul alper alemdar

TAYAD’lı ailelerin eyleminde muhabirlik yaparken gözaltına alınan Kızılbayrak Dergisi muhabiri Tayfun Altıntaş için BDSP Çağlayan Adliyesi önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. BDSP adına basın açıklamasını okuyan Mehmet Ali Karabulut polisin Altıntaş’ı keyfi bir şekilde gözaltına alındığına dikkat çekti. Karabulut: “Katliamcı devlet, işkence ile bir devrimciyi katletmeye çalışması yetmiyormuş gibi ona sahip çıkmak isteyenlere de vahşice saldıracak denli pervasızdır. Dahası işçi ve emekçilere gerçekleri ulaştırmaya çalışan devrimci basını da susturarak pervasızlığını ve keyfiyetini gizlemeye çalışmaktadır. Polis devrimci basına saldırırken, burjuva basının yayınladığı çarpıtılmış haberler polisin yaptığı işkenceyi gizlemekte, TAYAD’lı ailelerin eylemini bile türlü karalamalar ve yalanlarla yansıtmaktadır.” dedi.YARIN GÜNCEL

ÖDP, Vali Mutlu’yu istifaya çağırdı

ÖDP’nin Türkiye genelinde başlattığı “AKP düzenini yıkalım Türkiye’yi yeniden kuralım” kampanyası çerçevesinde İstanbul İl Örgütü, 4 Aralık’ta İstanbul Valiliğine yaptığı başvuruda kampanyaya izin verilmedi. ÖDP Taksim’de protesto eylemi yaptı. ÖDP İstanbul İl Örgütü Başkanı Avni Gündoğan, “Görevini kötüye kullanan, makamının sorumluluğu gereği gözetmesi gereken eşitlik ilkesini hiçe sayan Vali Hüseyin Avni Mutlu derhal istifa etmelidir” diyerek tepkisini gösterdi. Valiliğin yasağı üzerine haziran ayına kadar sürecek kampanyadan vazgeçmeyeceklerini de belirten Gündoğan, “Karanlığa sürüklenen bu düzene karşı, korku üzerine inşa edilmeye çalışılan bu imparatorluğa karşı emekçilerin ve ezilenlerin sesini yükseltmek için AKP’ye karşı direnişi birlikte her alanda büyütme çağrısı yaptık. Bu çağrımızı burada yineliyoruz” dedi. YARIN güncel

BDSP basın toplantısı düzenledi

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) büyüme rakamlarını açıklarken, rakamlar beklenenin altında çıkması, ekonomide yumuşak iniş bekleyen hükümette soğuk duş etkisi yarattı. Türkiye ekonomisi 3. çeyrekte yüzde 1,6 büyürken bu rakam 2009 yılı 3. çeyreğinden bu yana en düşük büyüme rakamı olarak dikkat çekti. 9 aylık büyüme rakamı ise yüzde 2,6 olarak açıklandı. 3. çeyrekte büyüme oranı yüzde 2,6 olarak beklenirken bu rakamın yüzde 1,6 olarak çıkması haliyle hükümetin yıl sonu büyüme beklentisini de aşağı çekmiş oldu. Meclis’te yapacağı konuşma öncesinde yıl sonu büyüme beklentisini yüzde 3,2 olarak belirleyen Mehmet Şimşek ğalgaz borcunu altınla ödemesi yine Cari Açık Geriledi, 2014’te Büyüme yönetilmesi olarak gösterilirken Şimise büyüme rakamının beklenenden gözardı edilen bir gerçek olarak kar- %4 Olarak Belirlendi şek; “Türkiye, yüksek cari işlemler aşağı çıkması sonucu, konuşmasını şımıza çıkıyor. Türkiye’nin büyüme Mehmet Şimşek açıklamalarında açığını krize dönüştürmeden başadeğiştirirken büyümenin yüzde 3’ün rakamlarındaki bu perde gerçekleri IMF tahminlerine göre Türkiye’nin rıyla yönetmiştir. Ekim 2011’de 78,4 altında kalacağını belirtti. Fakat bu- gizlemekte kullanılırken, büyüme ra- Avrupa’da en hızlı büyüyen 3. ülke milyar dolara yükselen 12 aylık cari na rağmen Mehmet Şimşek sözünde kamlarının aslında söylenenden çok olarak beklediğini belirtirken, genel açık, uyguladığımız doğru makroeyine yumuşak inişten bahsetmekten daha farklı olduğunu da bize açıklı- olarak yüzde 3 ile Avrupa’dan fazla, konomik politikalarla bu yılın Eylül de vazgeçmedi. yor. Altın etkisini dışarda bıraktığı- yüzde 3,2 ile Latin Amerika ile başa ayında 55.8 milyar dolara gerilemişmızda ise büyüme rakamı çok daha baş ve Asya’nın %6’lık büyümesin- tir. Cari açıktaki bu gerileme yüksek Altındaki Sahte İhracat Durdu, düşük bir seviyede yüzde 0,9 olarak den daha aşağı olacağını söyledi. Bü- seviyelerde seyreden petrol fiyatları Ekonomi Çakıldı yüzde 1’in bile altında çıkıyor. Hü- yümenin 2014’te yüzde 4 ve sonraki ile en büyük ticari ortağımız AB’deki Genel olarak ekonomi çevreleri de kümetin ve TÜİK’in bunu gizleme iki sene de yüzde 5 olarak beklen- daralmaya rağmen gerçekleşmiştir. ekonominin düşüşünü, altın ihra- çabası ekonomi çevreleri tarafından diğini de sözlerine ekledi. Cari açık Uygulanan yapısal reformlarla cari catındaki düşüşe bağladı. Hâlbuki da kabul edilirken, gerçekler saklan- vererek büyüyen Türkiye’nin büyü- açığı orta-uzun vadede daha düşük İran’a olan altın ihracatının aslında mış oluyor. mesinin çakılmasıyla azalan cari açık, seviyelere çekeceğiz” diyerek sözlebir ihracat olmayıp, Türkiye’nin dohükümet tarafından ekonominin iyi rini bitirdi.

BEDAŞ Cengiz Holding’e satıldı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin bağlı şirketi olan Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş.’deki, TEDAŞ’a ait %100 oranındaki hissenin özelleştirilmesine ilişkin açılan ihale sonuçlandı. Cengiz-Kolin-Limak OGG 1,960 milyar dolar ile ihalede en yüksek teklifi veren grup oldu. 910 milyon dolar teklif verilen ilk elemesiz turun ardında 17 tur olarak gerçekleştirilen açık artırmada Park Holding AŞ ile CengizKolin-Limak Ortak Girişim Grubu yarıştı. En yüksek teklifi 1.960 milyar dolar ile Cengiz-Kolin-Limak OGG verdi.

Cengiz HoldIng işçi ölümleriyle büyüyor Ortaklardan Cengiz Holding, Samsun Eti Bakır İşletmesi’nde yaşanan işçi ölümleri ile adını epey duyurmuştu. Burada 22 Kasım’da 300 tonluk amonyak tankı kapağı çökmüş ve 5 işçi yaşamını yitirmişti, 14 işçi de yaralanmıştı. Cengiz Holding aynı zamanda Adana Kozan’da Gökdere Köprü Barajı inşaatının yüklenici firmalarındandı. 24 Şubat’ta Gökdere Köprü HES Barajının kapağının patlaması sonucu işçiler suya kapılmış, 5 işçinin cansız bedeni bulunurken, 5 işçi bulunamamıştı. YARIN GÜNCEL

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP) 10 Şubat tarihinde düzenleyeceği Devrimci Kadın Kurultayı ile ilgili Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi’nde bilgilendirmede toplantısı gerçekleştirdi. “Özgürlük, eşitlik, sosyalizm mücadelesinde Devrimci Kadın Kurultayı” başlığı ile yapılacak kurultay ile ilgili bilgilendirme yapılan toplantıda kurultayın deklerasyonu okundu. Deklarasyonun okunmasının ardından yapılan konuşmada, bugün kadın sorununun kendini farklı biçimlerde ortaya koyduğu, ve bu soruna karşı da bir çok farklı yaklaşımın ortaya çıkabildiği belirtildi. Kurultay ile Marksist açıdan kadın sorununa bakışın ortaya konacağı ve bu açıklıkla işçi ve emekçilerin mücadeleye çağrılacağı, saflaşma yaratılacağı vurgulanan toplantı kurultaya destek çağrısı ile son buldu. YARIN GÜNCEL

Erdal Eren anıldı

12 Eylül darbecilerinin yaşını büyüterek 13 Aralık 1980 tarihinde 17 yaşında idam ettikleri Erdal Eren, ölümünün 32. yılında anıldı. “Erdal Eren ölümsüzdür” sloganlarıyla Taksim Meydanına yürüyen Emek Gençliği’nin düzenlediği yürüyüşte konuşma yapan Emek Partisi (EMEP) İstanbul İl Başkanı Güven Gerçek, darbeci generallere unutmak istedikleri Erdal Eren’i hatırlatmaya devam edeceklerini söyledi. Gerçek, “Bugün AKP darbecileri sözümona yargılıyor. Darbeciler konforlu yataklarında telekonferans yöntemiyle yargılanıyorlar.” dedi. YARIN GÜNCEL

İphone kuyruğu artık Türkiye’de

Amerika ’da görmeye alışık olduğumuz iPhone kuyrukları Türkiye ’ye de uzandı. Turkcell ve Vodafone perşembe gece İstanbul Bağdat Caddesi’ndeki mağazalarında iPhone 5’in satışına başladılar. Vodafone İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Gökhan Öğüt konu ile ilgili olarak “Meraklılarının uzun süredir beklediği, akıllı telefon pazarının en gözde cihazlarından iPhone 5’i müşterilerimize sunduk. Akıllı telefon seçmeyi, satın almayı ve kullanmaya başlamayı kolay, anlaşılır ve erişilebilir kılan ‘ACAİP’ kapsamında, 49 TL’den başlayan fiyatlarla iPhone 5’e herkesten önce sahip olmak isteyen iPhone 5 meraklıları, geceyarısı Bağdat Caddesi’ndeki Vodafone Cep Merkezi’ne geldi” dedi. YARIN GÜNCEL

Ekonomide neler oluyor? Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, küresel ekonomik ve finans krizinin halen devam ettiğini, “Özellikle bankacılık sistemi ve kamu maliyesi üzerinde yıllarca devam edeceğini” ifade etti.

Özelleştirmede son nokta AKP iktidarı döneminde, özelleştirip satmadığı yollar ve otobanlar kalmıştı. Artık onları da sattı. 17 Aralık günü yapılan özelleştirme ihale görüşmelerinde Fatih Sultan Mehmet ve Boğaziçi köprüleri ile 8 otoyolun özelleştirme ihalesini 5 milyar 720 milyon dolarla Koç Holding AŞ-UEM Group Berhad-Gözde Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı AŞ

Ortak Girişim Grubu’na satıldı. Özelleştirme İdaresi Başkan Yardımcısı Osman İlter’in komisyon başkanlığında yapılan nihai pazarlık görüşmesinde ilk olarak kapalı elemesiz teklifler alındı. Açık artırmada en yüksek teklifi Koç Holding AŞ-UEM Group Berhad-Gözde Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı AŞ Ortak Girişim Grubu verdi. YARIN güncel

İngiliz Economist dergisi, Türkiye’nin Gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH)’sının yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 1,6 büyüdüğünü belirterek bu oranın beklentilerin iyice altında olduğuna dikkat çekti Almanya Başbakanı Angela Merkel, Euro bölgesi için ortak borçlanmayı reddedeceklerini belirtti. TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, “Biliyoruz ki geçmiş başarılar, krizin yeni bir küresel ekonomi yapılanmasına doğru evrildiği sırada başarının garantisi olamıyor” dedi.


09 EMEK

19 Aralık 2012

Al kalemi eline

e m e kç i l e rd e n

mektuplar

Sonumuz ne olacak? Eskişehir’de Sıcak ruz geçinmeyi. Mücadele Sular’da ayakkabı ediyoruz ama bu şartlarda tamir işi yapıyorum. Ço- yetmiyor. Sıcak Sular yıllarcukluğumdan bu güne, dır bilinen, turistlerin bile kendimi bildim bileli bu geldiğinde ilgisini çeken mesleğin içindeyim. Baba- bir mekan. Buranın esnafı dan oğula ekmek kapımız hiçbir hak talep edemesin olarak devem etmekteyim. diye anlaşmalar yapılıyor. Buradaki en eski esnaflarda- Esnaf işgaliyesi diye kira nım. 41 yaşındayım ve ge- ödüyorlar. Büyükşehir il çindirmek zorunda oldu- sınırlarında ve Odunpazarı ğum güzel bir Belediyesi bölgesi burası. Fakat ailem var. Sıcak sıcak su kaynağı demeden, soğuk demeden, küçük burada olduğu yarı açık barakaiçin, termal tesis larda, yıllardır, 30 yapılması planesnaf olarak çalışlanıyor ve bu KEMAL SOLAK maktayız. mekanın yıkılBu meslek ölüyor artık ması söz konusu. Bu yıkım ülkemizde. Çırak yetişmi- Büyükşehir Belediyesi’ne yor. Meslek olarak görül- yakışmayan bir proje. Böymüyor. Sebebi de ucuz Çin le bir açıklama yapıldıktan malları. Halk ucuza aldığı sonra hala bir belirsizlik var. Çin üretimi ayakkabıyı, ka- Sonumuz ne olacak bu böllitesiz olduğundan kaynaklı gede iş yeri olan esnaf olarak tamir ettirmeden atıp, ye- rahatsızız. Küçük barakalar nisini alıyor. Bu meslek yıkılacak mı? Termal tesise de doğal olarak ayakkabı dahil bizlere özel bir yer tamir ettirilmeye gelinme- mi inşa edilecek. Yoksa biz diğinden, ölmeye mahkum sıcak sular esnafına ait kakalıyor. Ucuz ve kalitesiz palı farklı bir çarşı projesi ayakkabı bu meslekte en mi yapılacak hepsi belirsiz. büyük sorun. Bazı ayakkabı Bizi bu belirsizlik rahatsız mağazalarıyla anlaşıyoruz ve ediyor. Biran evvel bir aşatamir işlerini bize getiriyor- maya geçilmeli. Şahsa ait lar. Çanta tamiri, ayakkabı mekanı olanlarda buna bir tokası tamiri derken, az da şey diyemiyor. Küçük dar kullanışsız bu barakalardan olsa kazanıyoruz. Hesabımızı bilirsek başa memnun değiliz zaten. baş, ucu ucuna yetiştiriyo-

Sen de kendi hikayeni anlatmak istersen, al kalemi eline bilgi@yarinhaber.net

Katil firmaya yine ödül

Başbakan Konya 2012 Ekonomi Ödülleri’ni dağıttı. Ödül alan firmalardan birisi de Cengiz Holding’e ait Eti Alüminyum A.Ş. Ödül, ihracat şampiyonu Eti Alüminyum’a istihdama yaptığı katkıdan dolayı verildi. Cengiz Holding’in adı pek çok yolsuzluk, usulsüzlük ve iş cinayeti olayında anılmıştı.

Arçelik’te işçi kıyımı

Bir süredir, patronlara karşı haklarını savunmayan, üyesi oldukları Türk Metal-İş sendikasına karşı net tavır alan Arçelik işçileri, 15 Aralık’ta gece vardiyasında işten çıkartılmaya başlandı. İlk olarak gece vardiyasında çalışan 80 işçinin çıkarılmasıyla başlayan süreç, diğer vardiyalardan işçilerin de çıkarılmasıyla 240 kişiyi buldu.

eskişehir zeynep maside ersoy

Eskişehir Organize Sanayi Bölgesinde bulunan, Arçelik buzdolabı fabrikası işçileri, 15 Aralık gece vardiyası sonunda, işten çıkarılmaya başlandı. İlk vardiyada 80 kişilik bir grubun işten çıkarılmasıyla başlayan süreç, 160 kişinin daha işten çıkarılmasıyla 240 kişiyi buldu. Bu sayının artacağı tahmin ediliyor. Beklemedikleri anda işten çıkarıldıklarını söyleyen işçilerin bir çoğu kredi kartı borçları olduğunu kaydetti. Yıllardır Arçelik Buzdolabı Fabrikası’nda çalışan işçilerin yanı sıra işe yeni giren genç işçilerin de tamamı işten çıkarılanlar arasında. Yarın habere konuşan bir işçi, “2013 Mart ayında emekli olacaktım” dedi. Türk Metal Sendikası tarafından geçtiğimiz günlerde işyeri temsilciliği teklif edilen ancak bu teklifi kabul etmeyen 4 işçi de, 16 Aralık’ta işten çıkarılanlar arasında. 15-20 yıllık emeklerinin çöpe gittiğini kaydeden işçiler, Türk Me-

tal Sendikası’nın kendilerine sahip çıkmadığını belirtti. Sendikanın geçen sene cüzdan dağıttığını anlatan başka bir işçi de, bu sene kendilerine katı meyve sıkacağının dağıtıldığını dile getirdi. İşçi, sendikanın da sadece bu işe yaradığını söyledi. Arkasında Türk Metal-İş var İşçiler yaptıkları protesto nedeniyle sendika ve işveren işbirliğiyle atıldıklarını söylerken, işten çıkarılan işçilere söylenen gerekçe ise oldukça ilginç. İşçilere İngiltere’de satış temsilcisi olan firmanın battığı, bu nedenle de satışlarda düşüş yaşandığı için işten çıkarıldıkları söylendi. İşçiler, işten çıkarılanların tamamının protesto yürüyüşüne katılan işçilerin olduğunu ve işten çıkarmaların arkasında Türk Metal-İş Sendikası’nın olduğunu belirtti. Gerekçe sendikaya karşı eylem yapmaları 1 ay önce Türk Metal-İş’in, işçilerle yaptığı toplantıda, işçilerin %25’lik ücret artışı talebinde anlaşma sağ-

sayı: 63

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler

can çoksöyler can çoksöyler sanem deniz kural halil altunpolat nurseli gözüaçık ELİF KARAN MELİKE ÇINAR SERKAN ATAK onur toper RIFAT ÇAPAR SAVAŞ KOCAKAYA SEVDA POLAT ZEYNEP ERSOY

tasarım

Berna görgülü Gürkan köse EZGİ CEREN AĞTAŞ çağatay dirilgen

dağıtım

onur toper

6 aylık abonelik: 25 tl sanem deniz kurAl adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: tr28 0001 0006 15577226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88

imtiyaz sahibi

fadik temizyürek

sorumlu yazı işleri müdürü

ışıl kurt

Yönetim adresi

basıldığı yer

rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010 abonelik için tel: 0 507 516 85 35 yaringazetesi@yarinhaber.net

Atılan işçilerle toplantı yaptı “Bugün 240 işçinin evine ateş düştü öteki arkadaşlarımızda korkuyla çalışıyorlar bizi de çıkarırlar mı diye. Tedirgin olan işçi kardeşlerimiz de var” diyerek mücadelelerini devamını dile getiren atılan işçiler, bir çay ocağında bir araya gelerek DİSK’ten gelen bir avukatla toplantı yaptı. “Biz sendikaya güveniyorduk. Sendika meğerse patronların sendikasıymış ama bizler sonuna kadar mücadelemizi sürdüreceğiz” dediler. Toplantıda kaygılarını dile getiren

Yaşananlar sürpriz değil İşten çıkarılmaların sürpriz olmadığını, hükümetin zaten bir süredir çıkardığı yasalarla bunun daha da kolaylaştırıldığı bir süreç yaşadığımızı belitti. Durmuş Çetin “Bütün görüşmelerde patronlardan yana olan, sözde işçi sendikaları, onları seçen işçilerin haklarını savunmuyor. Tam tersine patronların çıkarları doğrultusunda hareket ediyorlar. Büyük bir kararlılıkla bu duruma tepki gösteren işçilerin vardiya vardiya çıkarıldıklarını öğrendik. İşlerinden aşlarından olan işçi kardeşlerimizin mücadelelerine, Emekçi Hareket Partisi İşçi Örgütü olarak, sonuna kadar destek olacağımızı belirtmek isterim.”dedi. 45 kadar işçi tekrar buluşmak ve eylem hatlarını belirlemek üzere dağıldılar.

Bütçenin maliyeti çalışana

Bir çok işçinin ölümünden sorumlu Ne var ki, Başbakan Erdoğan’ın bu güzellemeleri sıraladığı Cengiz Holding’in sicilinde çok sayıda işten atma, iş cinayeti ve ihale yolsuzluğu bulunuyor. Cengiz Holding ayrıca geçtiğimiz ay 5 işçinin iş cinayeti sonrası hayatını kaybettiği Samsun Eti-Bakır işletmesinin de sahibi. Adana Kozan’da yaşanan baraj kapağının patlaması sonucu çok sayıda işçinin yaşamını yitirmesi olayında da Cengiz İnşaat imzası vardı. Elektrik Mühendisleri Odası’nın da ayrıca Cengiz Holding’le ilgili, girdiği enerji ihalelerinde yolsuzluk yaptığı yönünde raporları bulunuyor. YARIN GÜNCEL

19 Aralık 2012 ÇARŞAMBA

lamışlardı. Daha sonra, Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) ile oturacakları toplu sözleşme masasında ücret artışının % 18 olacağını açıklamıştı. Kendilerinden habersiz, kapalı kapılar ardında toplu sözleşme şartlarının belirlenmesine Arçelik işçilerinin tepkisi sert olmuştu. İşçiler, Organize Sanayi Bölgesinden şehir merkezine kadar yürüyerek, Türk Metal-İş sendikasını protesto etmişlerdi.

Emekçi Hareket Partisi İŞÇİ Örgütü temsilcisi Durmuş Çetin

64 yılda 59 bin 300 işçi öldü 1 Kasım‘da görüşülmeye başlanan, 2013 bütçe görüşmelerinde, binlerce kamu emekçisi ve milyonlarca işçinin payına düşen, kısıtlamalar ve % 3 lük ücret artışı oldu. Savaşa, kadrolaşmaya, sağlıkta dönüşüm ve birçok kamu gideri için bütçeden yapılan harcamaların faturası işçiye ve memura kesiliyor. 2013 bütçesinde öngörülen açığı dengelemek için hükümet, gözünü kamu emekçilerinin cebine dikti. Yüksek vergiler, kesintilerle birlikte, bütçe görüşmelerinde de sermayedarlardan yana net tavır alan hükümet, emekçileri, açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşamaya zorlamaya devam ediyor. Savaşa milyarlar, memura %3 Savaşa milyarlarca liralık bütçe ayıran hükümet, söz konusu işçi ve memurlar olunca asgari yaşam şartlarını salık veriyor. 4850 sayılı iş yasasına göre asgari ücret tanımı, “İşçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin

gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücret.” şeklindedir. Belirlenen 739.80 lira olan asgari ücret, 4 kişilik bir ailenin ancak 1 haftalık masraflarını karşılayabilecek düzeyde. Ve 2013’de yapılması öngörülen %3’lük artışında yaşam koşullarında herhangi bir standart değişikliği yapmayacağı ortada. Fasulyenin faydaları Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bütçe konuşmasında 2002 yılından 2012’ye kadar olan memur ücret artışlarını değerlendirdi. 2002’de en düşük memur maaşının 392 milyon liradan bugün 1758 liraya çıktığını söyleyen Şimşek, 2002’de 174 kilo kuru fasulye alabilen memurun 2012’de 337 kilo kuru fasulye alabildiğini ve 2002’de 386 kilo ekmek alan bir memurun 2012’de 686 kilo ekmek alabildiğini de konuşmasına ekledi. YARIN EMEK

1946’dan 2010 yılına kadar, 59 bin 300 işçi, maden göçükleri, çadır yangınları, baraj faciaları, ve daha bir çok “önlenebilir kazalar” yüzünden hayatlarını kaybetti. AKP hükümetinin “Bu işin kaderinde var.” açıklamalarına karşın bilimsel veriler,” iş kazalarında” ölen işçilerin ölümlerinin % 98 oranında önlenebilir olduğunu gösteriyor. Ancak işçiler için sağlıklı çalışma koşulları oluşturulup gerekli önlemler alınmadığı ve denetlenmediği için, işçi ölümlerinde ki artış her geçen yıl artıyor. İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin açıkladığı verilere göre 2011 yılında 1543 işçi, iş cinayeti sonucu öldü. 2012’de ise ocaktan bu yana, tespit edilen 13 bin 289 işçi ölümü gerçekleşti. Aralık ayı işçi ölümleri raporu ise henüz yayınlanmadı. BakanlıK: “sorumlu makineler” Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre işçi ölümlerinin birinci sorumlusu makineler.

İkinci sırayı ölen işçilerin kendileri alıyor. Üçüncü sırada ise cisimler var. Bin 73 kişi “makinelerin neden olduğu kazalarda” ölmüş. 996 “kaza”, “kişilerin düşmesi” sonucu gerçekleşmiş. 586 “iş kazası” ise “bir veya birden fazla cismin sıkıştırması, ezmesi, batması veya kesmesiyle, 380 “iş kazası”da “düşen cisimlerin çarpıp devirmesi” sonucu meydana gelmiş. Ölümler Aralıkta da devam ediyor Tuzla’da, tamir edilen bir geminin güvertesinde temizlik işi yapan işçi gerekli önlemler alınmadığı için denize düşerek hayatını kaybetti. Zonguldak’ta bir inşaat işçisi, Sarıkamış’ta HES inşaatında bir işçi, Kırıkkale’de bir inşaat işçisi, çalışma koşullarının sağlıksız ve denetimsizliği sebebiyle hayatlarını kaybettiler. Edirne’de de çeltik fabrikasında çalışan bir işçi, çeltik kabuklarının toplandığı sırada üzerine düşen çeltik kabuklarının altında kalarak can verdi. YARIN EMEK


10 LISENIN GUNDEMI

19 Aralık 2012

İyi Kötü Çirkin

can çoksöyler

İyi

Mehmet Tezkan Milliyet

Milliyet Gazetesi yazarı Mehmet Tezkan, “YÖK vesayeti altında seçim” başlıklı yazısında darbe kurumu olan YÖK’ün nasıl 30 yıldır bir vesayet kurumu olarak işlediğini yazmış. Tezkan YÖK’ün işleyişini çok iyi özetlemiş: “Üniversite hocalarından en çok oyu alanın rektör olması lazım.. Böyle olmayacak!.. Çünkü YÖK vesayeti buna izin vermiyor..” Gülşah öğretmenin ölümüne de yer veren Tezkan, Vali Yardımcısı’nın sözlerine yer vermiş: “En kötü ihtimalle ölürsün, ölüm haktır, ölümden kaçış yoktur.“ Türkiye’nin bu ölümün peşini bırakmaması gerektiğini de yazısında ifade etmiş.

İmkan vardı da okumadık mı?

Kayseri’nin Melikgazi ilçesindeki Mustafa Eraslan Lisesi’nde öğrenciler ısınamadıkları için ders yapamıyorlar. Sınıflarında kalorifer yanmayan okulun öğrencileri kendi imkanlarıyla sınıflarında ısınmaya çalışıyorlar. Bu durum ise akıllara eğitim politikalarıyla övünen hükümetin açıklamalarını getiriyor. En çok yatırımı eğitime yaptık diyen hükümet bir sınıfı dahi ısıtamıyor. İSTANBUL NURSELİ GÖZÜAÇIK

mamasının sorumlusu direkt olarak devlettir. Eğitim ile ilgili giderlerin karşılanmasından devlet sorumluyken, bunu görmezden gelerek öğrencilerin okullarında rahatça eğitim alamamalarına sebep oluyor.

rına, tuvaletlerinden kütüphanelerine ve bahçelerine kadar her şey eksiksiz olarak hazırlanıyor. İmam hatip okulunda okumayan öğrencilerin soğuk, eski, yetersiz okullarda eğitim görmesi başbakanın iddia ettiği “eşit eğitim”i yalanlar niteliktedir.

Mustafa Eraslan Lisesi son sınıf öğrencileri okullarının fiziki yetersizliği ve öğrenci mevcudunun fazlalığı nedeni ile yapımı bu yıl tamamlanan Müşerref Hasan Eser Ticaret Meslek Lisesi’nde eğitimlerine İmam Hatiplerin Konforu, Diğer devam ediyorlar. Fiziki yetersizlikleri Okulların Çilesi Niteliğe Bütçe Yok Ama İmam nedeniyle okullarından olan öğrenciler AKP hükümeti kendi muhafazakar ve Hatiplere Var nakil oldukları okulda, eğitim yılı ba- gerici politikalarını 4+4+4 eğitim siste- AKP hükümeti “dindar bir nesil yetişşında sıraların olmayışı yüzünden ders miyle hayata geçirdi. 4+4+4 ile muha- tirmek” istediğini dile getirdikten sonra yapamıyorlarken şimdi ise kaloriferler fazakarlaştırılan eğitimi, ülkenin dört bu durumun eğitim alanına yansımayanmadığı için ders yapamıyorlar. bir yanına açılan imam hatip okulları- sını 4+4+4 ile bağlantılı olarak imam na bakarak açıkça görebiliyoruz. AKP, hatip okullarının sayısındaki artışla Ders Yapılamıyorsa Sorumlusu imam hatip okullarını büyük itina ile birlikte görüyoruz. Liselerde, asıl biDevlet inşa edip düzenlerken birçok okul fiziki limsel bilgiyi “imam hatipli olmayanlar” Öğrenciler, okullarında kalorifer yan- yetersizlikleri nedeniyle öğrencilere eği- üretecek konumdayken okulların mamadığı için evlerinden getirdikleri tim veremeyecek durumdadır. İmam li açıdan desteklenmemesi öğrencileri elektrikli sobalarla ısınmaya çalışıyorlar. hatipe dönüştürülen okulların yanı olumsuz olarak etkiliyor. İş alanında İlçedeki okulların fiziki yetersizlikle- sıra yeni inşa edilen imam hatip okul- asıl teknik kadro “imam hatipli olmari yüzünden öğrencilerin ders yapa- larının dersliklerinden laboratuvarla- yan” meslek liseli öğrenciler tarafından

oluşturuluyor.

Bütçe Savaşa Değil Eğitime Yatırılmalıdır Son zamanlarda ülke içinde ve ülke dışında AKP’nin izlediği savaş yanlısı politikalar nedeniyle bütçenin yarıya yakın bir kısmı savunma sanayisine ayrılıyor. AKP hükümeti savaşa ayıracağı bütçeyi eğitime ayırırsa sosyal devlet olmanın gereklerinin bir kısmını yerine getirmiş olacaktır. Ülkenin kalkınması nitelikli eğitimle doğru orantılıyken bütçeyi eğitim yerine savaşa ayırmak geleceksizliğe yatırım yapmaktır. AKP, muhafazar politikalarıyla kendi ideolojisine uygun bir gençlik yetiştirme planlarını bırakarak, herkese eşit bir eğitim sunmalıdır. Yalnızca imam hatip okullarına ve öğrencilerine değil bütçeden, eğitime yeteri kadar ve eşit olarak pay ayrılmalıdır.

Kötü

Yasin Aktay Yeni Şafak

15.12.2012 tarihinde yayınlanan “Kürtlerden ulusalcılık üretmek” başlıklı yazısıyla Kürtleri bir ulus olarak görmediğini ifade eden Yasin Aktay, hükümetin Kürt konusunda attığı “adımları” desteklediğini söylemekten geri durmadı: “Kürt sorununun çözümü demek BDP’lilerin veya Kürt ulusalcılarının istediklerini yapmak değil, açıkçası onların istekleri çok daha fazla sorun doğurur. Kürtleri tam bir felakete götürür. O yüzden AK Parti’nin Kürtlere sunduğu veya sunmayı vaat ettiği şey, geçmişte HEP’lilerin talep ettiklerini aynen karşılamak veya bugün PKK/BDP’nin taleplerini aynen karşılamak değil, olamaz.“

Çirkin

Yavuz Bülent Bâkiler Türkiye

“Aptal-ahmak Türkiyeli komünistler” başlıklı yazısında komünistleri aşağılayan, kötüleyen Türkiye Gazetesi yazarı Yavuz Bülent Bâkiler, kuşkusuz bu haftanın çirkini. Komünistleri, “çok aptal, çok ahmak kafalı insanlar” olarak gören Bakiler çirkin yazısının bir bölümünü yayınlıyoruz: “Bizim komünistlerimiz Kürtçü olurlar, Rusçu, Çinci, Çingeneci... olurlar da katiyyen Türkçü olamazlar. Ve bizim komünistlerimiz çok aptal, çok ahmak kafalı insanlardır. Çağımızın yüzyıl gerisinde kalan küflenmiş çarpık kafalardır. Sanıyorlar ki, şu kadar gencimizi, şu kadar askerimizi, polisimizi öldürürlerse Türkiye komünizme kayacaktır. Aksine, bizim komünistlerimizin işledikleri alçakça cinayetler yüzünden milletimiz komünizmden daha çok nefret ediyor!..”

Okul değil sanki ticarethane

Kılık kıyafet serbest ama siyaset yasak

Gençlik YÖK tasarısını tartışıyor YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya yasa hazırlıkları sırasında TÜSİAD, MÜSİAD gibi üniversite içerisinde olmaması gereken bir çok kurumla görüşmüş olmasına rağmen öğrenciler sorulduğu zaman imza yetkilerinin bulunmayacağı bir yapının içinde olmalarına gerek olmadığını kendisinin öğrenciler adına en iyisini düşündüğünü belirtmiştir. Üniversite içerisinde düşüncelerini dile getirmek isteyen öğrencilere uygulanan baskı,şiddet medyada sürekli yer almaktadır.Yeni yasa tasarısı üzerindeki maddeler incelendiğinde bu yasa tasarısının öğrenci haricinde birçok kuruluş için hazırlandığı görülmektedir. Gençler Meydana İnisiyatifi dernek olarak mücadeleye devam ediyor. ‘Gençliğin tüm meseleleri bizimdir, gençliğin temsilcisi biziz’

diyen Genç-Der olarak YÖK’ün Yeni Yasa Tasarısı üzerine tartıştıkları panelde buluştu. Üniversite mücadelesi ve yasanın kabul edilemezliğinin konuşulduğu panelin panelistleri ise İstanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Güven Gürkan Öztan, Gençlik Mücadelesinin kilit isimlerinden eski Genç-Sen MYK üyesi Emre Öztürk ve Genç-Der İstanbul sorumlusu Çağdaş Sinan Dağ idi. Gençlik mücadelesinde gelinen noktayı, kazanımları, YÖK’ün Yeni Yasa Tasarısı’nın hiçbir maddesinin öğrenci lehine olmadığı, patronlarla işbirliğinin esas olduğu anlatıldı. Bu konjonktürde gençliğin önündeki eylem biçimleri üzerine konuşuldu.

MEB’e bağlı okul öğrencile- Yönetmelikte; yırtık veya delikli, şeffaf, rinin kılık kıyafetlerine dair vücut hatlarını belli eden kıyafetlerin yönetmeliğin yürürlüğe konulmasına giyilmesi yasaklandı. Hükümetin geilişkin Bakanlar Kurulu kararı, Resmi tirdiği bu “amalı serbestlik” öğrenciler Gazete’de yayımlandı. Yönetmelikle arasında da tepkiyle karşılandı. birlikte MEB’e bağlı resmi ve özel okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise Kıyafet Serbest, Siyaset Yasak öğrencilerinin kılık kıyafetlerine dair Yeni kılık kıyafet yönetmeliği ile kurallar belirlendi. İlköğretim ve orta- okullarda kıyafetin serbest bir haöğretim kurumlarında 2013 yılından le getirildiği söyleniyor fakat yine itibaren öğrenciler için ve kılık kıyafet de kısıtlamalar yapılıyor. Yönetmeserbest olacak. Ancak bir dizi yasakla likte geçen, “Siyasi sembol içeren birlikte. simge, şekil ve yazıların yer aldığı fular, bere, şapka, çanta ve benzeYasaklı serbestlik ri materyaller kullanılmayacak ve Yeni kılık kıyafet yönetmeliği üzeri- giysiler giyilmeyecek.” maddesiyle ne birçok açıklama yapılırken aslında öğrencilerin direkt olarak düşünbahsedilen “serbest” uygulamanın ye- ce özgürlükleri kısıtlanıyor.YARIN teri kadar serbest olmadığı anlaşılıyor. EĞİTİM

Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı olan Bursa’daki Faik Çelik Kız Teknik ve Meslek Lisesi Güzellik ve Saç Bakım Hizmetleri Bölümü, uygulamasıyla oldukça dikkat çekiyor. Güzellik salonlarını aratmayan okulda öğrenciler çalıştırılıyor, okula dışarıdan müşteriler geliyor. Güzellik ve Saç Bakım Alan Şefi Tülay Bozkaya vücut bakım ve makyaj ürünlerini kalkınma ajansının hibesi ile aldıklarını anlatarak; ‘’Fiyatlarımız piyasaya göre çok daha uygun. Hizmeti, emeği ve hijyeni gören birçok kişi bizden vazgeçmiyor. Dışarıdaki işletmelerden farkımız yok. Okul olduğumuz için bize güven duyan müşterilerimizin sayısı da fazla” dedi.HAZAL KAYA

Lise öğrencileri bildirge yayınladı Sakarya’nın Erenler İlçesinde hizmet veren Özel Kerime Hatun Lisesi öğrencileri öğretmenlerinin de desteğini alarak diğer ülkelerdeki eğitim sistemleri üzerinden 41 maddelik bir Öğrenci Hakları Bildirgesi hazırladılar. Öğrenciler, hazırladıkları bildirgeyi UNESCO ve Milli Eğitim Bakanlığı’na gönderdiler. Öğrencilerin hazırladığı bildirgede ezbercilikten uzak olarak eğitimin nitelikli, eğitimcilerin donanımlı olması gerektiği belirtilirken hür düşünce ortamının olması gerektiği maddeler arasına eklendi. YARIN EĞİTİM


11 FORUM

19 Aralık 2012

ELİFE KAYA YAZDI

Babaları da ölüyor, hatta ölüm çok hafif ve masum kalıyor bu olayda, çünkü hiç bir çocuk babasının katil olmasından mutlu olmaz, hele ki annesini katleden bir adamı asla sevemez, istemez, affetmez sebep ne olursa olsun, annesinin bu şekilde hayattan koparılması ile babaları ölmüş oluyor artık. İçlerinde sonsuza kadar dinme-

MEHMET KARTAL YAZDI

yoktur. Şayet olsa Çocuğunu düşünür ve bunca şiddeti uygulamaz, Bunca acıyı çeken, tüm bu sıkıntıları göğüslemeye çalışan bir annenin çocuğuna tam anlamda annelik yapması bile çok zordur hatta imkansızdır. Olayların adliyeye intikal etmesi bu evrelerden sonra olmaktadır. Bu safhada bile olayların üstü bazen ka-

Bu aşamalarda kadın ve çocuklar için hayat öyle zor ki, öyle acılar yaşanmakta ki, bunlar bazen intihar bazen psikolojik sorun olarak devam etmektedir.

patılmaktadır. Ya da kadın cesaret eder de şikayet ederse, maddi ve manevi güvencesi olmadığından yine o kişinin yanına dönmek zorunda olduğundan,

Hükümetin sermaye politikaları sadece insanları değil, doğayı da hiçe sayıyor. Tüm bir yaşam alanını kurutan HES’lerin yanı sıra, usulsüzce yapılan termik santrallerden, altın, mermer, kum madenlerine kadar tüm bu yapılar gerekli düzenlemeler yapılmadığı surette hayatı zehirliyor. Mehmet Kartal Bursa’da yapılan mermer ocağının yarattığı kıyımı gözler önüne seriyor.

Orhaneli ilçesine bağlı Başköy’de mermer ocakları nedeniyle sularının kirlendiğini iddia eden köylüler, eylemler yaparak mermer ocağının faaliyetini durdurmak istemişti. Bir yıla yakın süredir çeşmelerinden çamur aktığını belirten köylüler ellerindeki kirli sularla soluğu hem AKP hem de Valilik önünde almışlardı. DSİ Genel Müdürlüğü’nün yaptığı incelemelerde eksikleri olduğu gerekçesiyle faaliyeti durdurulan Orhaneli ilçesine bağlı Başköy’deki mermer ocağı ise tekrar çalışmaya başlamıştı.

yecek bir kin ve nefret yerleştirerek. Evladını yitiren bir anne baba asla mutlu bir birey olamaz, çünkü çocuklar her yaşta anne baba için kendi hayatlarından önce gelirler, yaşadıkları sürece bu yürek acıları hiç dinmez. Bu durumda bu anne babada ölmüş oluyor. Canlı cenaze şeklinde geziyorlar. Kaldı ki bu aşamaya gelinceye kadar, o şiddet olayları öyle çok tekrar ediliyor ki, defalarca en ağırından, en farklısından, öyle çok neden var ki saymakla bitmez. Bu aşamalarda kadın ve çocuklar için hayat öyle zor ki, öyle acılar yaşanmakta ki, bunlar bazen intihar bazen psikolojik sorun olarak devam etmektedir. Bu süre hane içinde sürüp gitmektedir. Çünkü kadının gerçek anlamda ekonomik ve sosyal açıdan gücü yoktur. Sığınabileceği tek yer bu şiddet yaşadığı yer. Bazen da ekonomik gücü olmasına rağmen yine şiddetten korkusundan gidememektedir. Hiçbir anne, eğer çok çaresiz değil ise çocuklarını babaları bile olsa böyle acımasız birine bırakıp gitmezler. Çünkü zaten eşine acıması olmayan birinin çocuğuna da acıması

120 haneli köyün kullanma suyu ihtiyacı Orhaneli’den getirilen tankerlerle karşılanıyor. 120 litrelik su tankını 3 saatte dolduran gençler, doldurdukları su tankını traktörle köy meydanına getiriyor.

Orhaneli’ne bağlı Başköy’de çevreye zarar veren mermer ocağının faaliyetinin durdurulmasının ardından işletmeci eksiklerini gidermişmiş... Mermer ocağının tekrar faaliyete başladığını kaydeden Vali Şahabettin Harput da “DSİ Genel Müdürlüğü tarafından yapılan inceleme ile işletmecinin eksikliklerini giderdiği,

yeniden faaliyete başlamasında bir sakıncası olmadığı ile ilgili bize rapor geldi demişti. Sonrasında Bursa Valiliği, kanunun kendisine verdiği yetkiyi kullanarak Başköy’ün Sugözü Mevkii’ni ‘Koruma Alanı’ ilan etme kararı almıştı. Bu kararla, bundan böyle Ankara’dan su havzası civarına yeni mermer ocağı ruhsatı almanın da önü kesilmiş oldu diye konu gazetelerde de yer almıştı. Ancak mermer ocağı hala çalışma faaliyetine son vermezken, Bursa İl Özel İdaresi’nin kararına rağmen tepki çeken ocakta mermerlerin kesilirken çıkardığı tozlarla aynı zamanda çiçekler de kirlenmeye devam ediyor hala... 120 haneli köyün kullanma suyu ihtiyacı Orhaneli’den getirilen tankerlerle karşılanıyor. 120 litrelik su tankını 3 saatte dolduran gençler, doldurdukları su tankını traktörle köy meydanına getiriyor. Traktör gelmeden 10 dakika önce bir köylü dağın tepesine çıkarak hoparlörden köye su geleceğini söyleyerek, köy sakinleri meydanda toplansın diye çağrı yapıyor. Köylüler, suyu sadece kullanma suyu olarak değil aynı zamanda geçim kaynağı olarak da kullanıyor ve hayvancılığın yanında sera çiçekçiliği de yapıp bu çiçekleri Hollanda’ya gönderiyor. Sanırım artık Hollanda bu çiçekleri almayacak. Konu ile ilgili olarak 27 Aralık’taki duruşmada neler olacağını beraberce göreceğiz.

dönünce şiddetin dozu daha da artacaktır. Sen beni rezil ettin, nasıl şikayet edersin, hadi seni devlet korusun bakalım nasıl koruyacakmış gibi düşüncelerle, bunu bilen kadın şikayetten vazgeçmektedir, zaten şikayet eden, koruma isteyen bir çok kadının durumu ortada hepsi katledilmiştir. Bu olaylar şikayete bağlı olmamalı, bir komşu bile ihbar ederse o kişinin kimliği gizli kalmalı ve o kişi en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Kadın gerçekten korunmalı, çocukları ile birlikte, çocuğu yanında olmayan bir anneyi başka bir yerde çok zor tutarsınız. Hele uzun süre imkansız. Kadın sığınma evi yapılmalı kadınlar burada üretken hale getirilebilmeli, istihdam sağlanmalı, devlet şiddet mağduru kadınların istihdamını teşvik etmeli, gerekmesi halinde yeni bir kimlik verilmeli, bu canavarlara asla kadın ve çocuk tekrar teslim edilmemeli. Bu sığınma evleri gerçekten gizlenmeli, işi olmayanlar bilmemeli buraları,

Bu sığınma talebinde bulunan veya bir şekilde o ortamdan kaçabilen kişiler için nüfus kayıtlarında özel bir seçenek olmalı, o kişi hem mağdur olmamalı, hem de o kişinin adres bilgileri çok özel durumlar için açık olmalı, yani özel bir sistem içine alınmalı. Bu sığınma evinde kalan, yeni kimlik verilen, kaydı gizli ve özel tutulan kadınlara da çocuklarına da kimliklerini, yerlerini deşifre etmeden yaşamayı öğrenebilecekleri bilgiler verilmelidir. Ceza alan kişi eğer ceza evinde sonuçta 24 yıl kalacaksa 24 yıl ceza aldı denmeli. 24 yıl deniyor 8 yıl yatıyor. 10 yıl deniyor adam 3 yıl sonra karşına çıkıyor. Bu olayların önlenmesi için herkes görevini yerine getirmeli. Devlet, mahkeme, hakim, polis, hastane, doktor, üzerine düşeni yapmalı, buralarda ki görevli kişilerin şahsi yorum, düşünce, keyfi davranma, uygulama hakları olmamalı, devlet tarafından yasalar, kuruma özel yönetmelik ve tebliğlerle herkesin bu durumlarda ne yapacağı, nasıl

davranması gerektiği belirlenmeli, aksine davranışların tespit edilmesinde mutlaka buradaki görevliler sorumlu tutulmalı, gerekli cezalar verilmeli, Çünkü her kim aksine davranırsa katledilen kişinin, geride kalan acılı anne, baba, kardeş, öksüz ve yetim çocukların, vebalini üstlenmiş oluyor. Engel olabilecekken, olmamak da bu cinayete ortak olmak, katkı sağlamaktır.

Çocukların anneleri ölüyor, çünkü o çocukların asla ve asla bir daha anneleri olmayacak, hiç bir yuva, yurt, evlat edinen aile, annenin yerini tutmayacak, annenin sıcaklığının yerini asla dolduramayacak.

Evladını yitiren bir anne baba asla mutlu bir birey olamaz, çünkü çocuklar her yaşta anne baba için kendi hayatlarından önce gelirler, yaşadıkları sürece bu yürek acıları hiç dinmez.

Bir kadın bir katil sonu gelmeyen acı

Bir kadın ölünce, sadece o kadın ölmüyor, bir sürü hayat ölüyor, umut ölüyor, mutluluk ölüyor. Ömürlerinin sonlarına kadar acısını duyup, hatırlayacakları bir vahşetin izini taşıyacak insanlar kalıyor geride. Çocukların anneleri ölüyor, çünkü o çocukların asla ve asla bir daha anneleri olmayacak, hiç bir yuva, yurt, evlat edinen aile, annenin yerini tutmayacak, annenin sıcaklığının yerini asla dolduramayacak.

Kadın cinayetleri belki de bu ülkenin en ciddi toplumsal sorunları arasında yer alıyor. Kadınların mücadelesiyle belirli kazanımlar elde edilse de yetkililer sessizliklerini koruyorlar. Bu süreçte ise olan kadınlara ve ardında bıraktıklarına oluyor. Elife Kaya’nın bu meseleyi ve cinayetlerin ardı sıra getirdiklerini konu ettiği yazısını yayımlıyoruz.

Ey Başköy halkı, ambalajlı su neden içmiyorsun ki?

Aslına bakılırsa bir öneride bulunmanın tam da sırası diye düşünüyorum. Daha önce yazmıştım ve TMMOB Bursa İKK, BAOB bileşenleri, Bursa Su Platformu ve Nilüfer Çayı Temiz Aksın Platformu olarak bir basın açıklaması yapılmıştı. Büyükşehir Belediyesi suyu paketleyip satacakmış ya…. İşte Sayın Altepe şimdi başlangıç olarak bir iyilik yapsın ve aynı zamanda da tanıtım tabii… Fırsat bu fırsat köylülere su satsın değil mi hem vatandaş temiz su da içer. Hem zaten hükümet bütün şehir diye bir şey üzerinde de çalışmıyor mu? Yakında zaten Bursa Büyükşehir Belediyesi Bursa kentinin tümünün sorumlusu olacak ve su yol vb. ondan sorulacak.. Hazırlık olur değil mi?


12 ESAS MESELE

fotoğraf: gürkan köse

19 Aralık 2012

Piyasalaşma yasası

Yeni YÖK Yasa Tasarısı ile üniversitelerin işleyişi konusunda da bir dizi madde gündeme geldi. Tasarı sunulur sunulmaz itirazlar yükseldi. Darbe döneminde kurulan Yüksek Öğrenim Kurumu, yıllardır öğrencilerin ve öğretim üyelerinin tartışma konusu oldu. Yeni YÖK Yasa Tasarısı neyi hedefliyor, neler getiriyor, neler götürüyor? Bu hafta sorularımızı Doç. Dr. Zeynep Kıvılcım yanıtladı. Yeni YÖK Yasası’nın değişmesi konusu ilk gündeme geldiğinde siz ne düşündünüz? RÖPORTAJ Bence melike çınar tasarının gelişi hiç kimseyi şaşırtmadı. Zaten hazırlıkların yapıldığına dair birtakım öncüller vardı. Ancak içeriği konusunda bilgi edinilemiyordu. Dolayısıyla da o sürece herhangi bir şekilde müdahil olunamıyordu. Akademisylenlere tasarı konusunda herhangi bir davet yapılmadı mı? Hiç yapılmadı diyemem, mutlaka birtakım akademisyenlere davet yapılmıştır. Son dönemde de çeşitli üniversitelerden, çeşitli akademik kişilerden araştırma görevlilerini, doçentleri temsilen birtakım akademisyenlerin Ankara’da bazı toplantılara katıldıkları söylendi. Ama onlar kimdir bilmiyorum. Ben İstanbul Üniversitesi’nde doçentim. Benim üniversitemden doçentleri temsilen kim katılmış, hiçbir fikrim yok. Ama bu sözüne ettiğim kısım tasarı hazırlandıktan sonra, sadece bilgilendirme olarak geldi. O aşamada bile temsilen giden kişileri bizler seçmedik. Dolasıyla kimse bize fikrimizi sormadı. Ya da orada konuşulanlar bize iletilmedi. Somutta gerçekleşen şekli, onlar kurumsal olarak, diyelim ki İstanbul Üniversitesi’ni temsilen katıldılar. Üyesi bulunduğumuz sendikayla da bir ilişkilenmeleri yada görüş alışverişleri olmadı. Akademisyenlerin bir arada ya da onların söyledikleri dikkate alınarak kesinlikle hazırlanmış bir tasarı değil. Böyle bir dertleri olduğunu da zannetmiyorum. Sizlerin sürece dahil edilmemeniz dışında rahat-

Yeni Yasa ile olan ise ideolojik bir şekil verme ve zapturapt altına almanın dışında ve ötesinde piyasa mantığının artık başat bir şey heline gelmesi söz konusu.

sız edici durum nedir? Tasarıda -normalde biz YÖK sistemi içinde okumuş ve akademisyen olarak çalışanlar olarak- başta YÖK’ün kendisi olmak üzere, birçok konuya dair itirazlarımız vardı. Senelerdir hem bireysel olarak hem de örgütlendiğimiz kurumlar aracılığıyla bunları dile getiriyorduk. Var olan durumda da bizim memnun olmadığımız birçok mesele vardı. Fakat yeni gelen tasarı ile şu anki durumu arayacak hale geliyoruz. Daha mı kötü olacak yani? Çok daha kötü. Elbette, YÖK darbe ürünü bir kurumdur. O şekilde işlevselleşmiştir. Bir süre sonra süreç içerisinde asker üyeler çıkmıştır vs. Ancak bizim eleştirdiğimiz bir sürü yönüyle devam etmektedir. Fakat biliyoruz ki gelen hiçbir iktidar YÖK’ü kaldırmayıp ancak onu kendi elinde araçsallaştıracak şekilde bir dönüştürme gayretine girmiştir. Her gelen iktidar neden YÖK’ü gündemine alıyor sizce? Üniversiteler, birincisi bilgi üretiminin çok önemli yerlerinden bir tanesidir. İkincisi de üniversiteler aynı zamanda politik yerlerdir. Buraya dair doğrudan söz söyleyeceğiniz, iktidar elde edeceğiniz, istediğiniz şekilde gelişimi şekillendirebileceğiniz , istediğinizi baskılayacağınız ya da tasfiye edeceğiniz şekilde dizayn edilmiş bir kurumdur. Aslında hiçbir iktidar bundan vazgeçmek istemedi. Bu, Gürüz döneminde başka türlü işlevselleşti. Tamamen antidemokratik ve faşizan yapısıyla ama bir başka hattan gitti, şimdi de başka türlü bir işlev görüyor. O nedenle iktidarlar vazgeçmek istemiyorlar. Yeni Yasa ile olan ise ideolojik bir şekil verme ve zapturapt altına almanın dışında ve ötesinde piyasa mantığının artık başat bir hale gelmesi söz konusu. Daha önce de ya düşünceleriniz ya yayınlarınız ya anlattığınız ders ya da bilimsel üretiminizin çerçevelendiği ya da baskılanmaya çalışılacağından endişelenebilirsiniz. İstenmeyen bir çizginiz varsa, ilerlemeleriniz engelenir. Sözleşmeniz yenilenmeyebilir. Ya da baştan sistem içine alınmazsınız. Asistan olarak giremezsiniz, oradan kadroya geçirilmezsiniz gibi. Somutta böyle bir şekilde etkilenirken artık bu kriterler piyasa mantığı üzerinden şekilleniyor. Burada “performans kriterleri” adı altında, yasada pervasızca dile getirildiği üzere piyasa tarafından bir getiri elde edecek şekilde bilgi üretmi-

yorsanız, düşük performanslı bir akademik personel olarak değerlendiriliyorsunuz ve hem ilerlemeleriniz, çalışmanızın devam etmesi ya da sözleşmenizin sona erdirilmesi veya asistansanız -ki yenisine göre asistan yok; burslu araştırmacılar var- dolayısıyla bütün bunlar sizin “performansınıza” göre değerlendiriyor. Performans da bu anlamdaki araştırmalara yönlenmeniz, bu şekilde sermayeyle ilişki içinde olmanız gibi ilişkilerden geçiyor. Burada tabii ki genel anlamda bütün akademiyi kapsayacak şekilde bir güvencesizleşme söz konusu. Asistanları da etkileyen bir süreç var değil mi? Asistanların artık güvencesiz olarak çalışmaları yönünde net bir niyet ortaya çıktı. Gelen YÖK Yasa Tasarısı asistanlar için uygulanan kimi maddelerle mini bir uygulamaydı. Yeni Yasa Tasarısı’ndaki bu güvencesizleştirmenin bütün öğretim kadrolarına yayıldığını görüyoruz. İktidarın hoşuna gidecek ya da siyaseten rahatsız edecek bir şey söylüyorum ya da söylemiyorumun ötesinde, piyasa tarafından kâra dönüştürülebilecek bir çalışma yapıp yapmama üzerinden bir durum var. Başka ne gibi durumlarla karşılaşıyoruz? Diğer sıkıntı, bu tasarıda üniversitelerin sözde ‘çeşitlendirilmesi’ diye bir şey söz konusu. Yani özel üniversite, vakif üniversitesi gibi. Bu tuhaf ‘çeşitlendirme’ başlığı altında, sanki üniversiteler toplumla daha bir buluşacak ve toplumun ihtiyaçlarına, toplumun dertlerine cevap verecek bir biçime dönüşecek! Fakat toplumun, tek bir kesim olarak, üniversitenin sadece sermayeyle buluşturulduğunu görüyoruz. İhtiyaç olarak sermayenin ihtiyaçları göz önüne alınıyor ve sınırsız bir şekilde dikkate alınıyor. Ve sermaye artık üniversitenin yönetimine de giriyor. Çokça söylendiği gibi, oranın en büyük vergi mükellefinin üniversiteyi yöneten bir nevi mütevelli heyeti şeklinde olan heyetin içinde bulunduğunu görüyoruz. Bizim her daim dile getirdiğimiz üniversitelerin toplumla buluşması meselesinin son derece çarpık ve patolojik bir şekilde anlaşılarak gerçekleştiğini görüyoruz. Taslak gerçekten çok fena ve garabet bir şey. Zaten bu haliyle geçmesini bence hazırlayanlar bile düşünmüyordur. Şimdiden geri adımlara başladılar. Ama zaten bence amaçları şu: Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek. Bu öyle fecaat,

Frankenstein bir şey ki, bunu gösterecek sonra birtakım uzlaşı adı altında attığı geri adımlarla bir miktar daha törpülediği bir yerde buluşacak. Ama o bile bence korkunç olacak. Çünkü bunun mantığı tamamen yanlış İki seçeneğiniz var ya en kötüsünü seçersiniz ya da onun iyisini gibi bir durumu mu dayatıyorlar? Aslında onu bile söylemiyorlar bize. Sadece dayatıyorlar. Dediğim gibi, böyle bir garabetin bu haliyle geçeceğini

Taslak gerçekten çok fena ve garabet bir şey. Zaten bu haliyle geçmesini bence hazırlayanlar bile düşünmüyordur. Ama zaten bence amaçları şu: Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek. onlar bile tahmin etmiyorlardır bence. Onun için bu tasarıya karşı muhalefet etmek ve ses yükseltmek sadece üniversiteler açısından değil; toplumun bütün kesimleri açısından çok büyük bir ihtiyaç. İçinde patronların olduğu bir yönetimden nasıl bir bilim çıkacak sizce? Bilim toplumun yararına kullanılmalıdır. Toplum onlar için piyasa ve sermaye demek. Sermayenin yararına olacak fakülteler, anabilim dalları ya da bölümler daha fazla destek görecek ya da palazlanacak. Doğrudan teknoparklar, ArGe’ler gibi yerlerden bir şey çıkacak. Geriye kalan kısmıyla da zaten ilgilenilmeyecek. Çünkü bu sermaye açısından faydalı bir bilgi değildir. Dolayısıyla orada en yüksek vergi mükellefi olan kişinin de fonksiyonu bu olacak. Ama onun dışında zaten, siyaseten orada olan kişiler de, diğer seçilenler de elbette ki üniversiteyi zapturapt altına almaya devam edecek. Finansal özgürleşme denilen öneriyi biraz açar mısınız? Devlet üniversitelerine kamusal bir fon hiç aktarılmayacak. Siz fon sağlayıcılardan kendi fonunuzu bulacaksınız. Örneğin yılın başında, o yıl boyunca ya-

pacağınız konuları yazıyorsunuz ve bunları projelendiriyorsunuz ve bir sponsor buluyorsunuz kendinize. Finansal özgürleşme olarak bunu anlıyorlar. Bunun bir de öğrenciler ayağı var. Öğrenciler açısından nasıl bir durum ortaya çıkmış olacak? Tasarıda öğrencilerle ilgili doğrudan bir düzenleme yok ama şöyle bir sonuç ortaya çıkacak: İktidarın hoşuna gitmeyen araştırmalar yapan, bunu yazıp çizen ve bunun sonuçlarını açıklayan akademisyenler, zaten çeşitli şekillerde zorluklarla, baskılarla karşılaşıyorlardı. Onur Hamzaoğlu’nu veya Beyze Üstün hocayı biliyoruz. Ama bütün bunlara rağmen, bu akademisyenler akademi içinde var olmaya devam edebiliyorlardı. Zaten sözleşmeleri sona erdirilecek veya “performansları düşük” olduğu için görevlerine devam edemeyecekler. Dolayısıyla öğrenciler artık muhalif hocalarla çok daha az karşılaşabilecekler, belki de hiç karşılaşamayacaklar. Dolayısıyla sistemin hoşuna giden şeyleri söyleyen, onu yeniden üreten hocaları dinleyecekler. Birincisi bu. İkincisi? İkincisi, taslakta disiplin yönetmeliğine, bir de daha özgürlükçü çalışmalar yapılacağına dair dolaylı vaatler yapılmakta. Ağustos ayında çıkartılan yeni disiplin yönetmeliği eskisinden çok da farklı değil. Örneğin, izin almadan afiş asılamaz, izin almadan toplantı yapılamaz. Zaten bazı üniverstilerde bu izni almak mümkün değildir. Kulüp faaliyetleri neredeyse birçok üniversitede imkansızdır. Muhalif öğrenciler durmadan

Mümkün olduğu kadar çok sayıda çocuk yapmanın, kadınların durmaksızın ve ayrıca sezeryan de olmaksızın doğurmaları ve bu kadınların evde oturarak çocuklara bakmalarıdır amaç dolayısıyla sermayeye ucuz iş gücü yetiştirmek üzere kadınların ücretsiz emeğinin seferber edilmesidir.

Zeynep Kıvılcım kimdir?

1971’de Ankara’da doğumludur. 1993 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Master ve doktora için Paris II (Panthéon-Assas) Üniversitesi’nde Uluslararası Hukuk Programı okudu. “Genetik Teknolojisi ve Hukuk” konusunda yazdığı tezle 2002’de mezun oldu. 2000 yılında araştırma görevlisi olarak girdiği İstanbul Üniversitesi SBF Devletler Hukuku Anabilim Dalı’nda görev yürütmektedir. Uluslararası Hukuk ve İnsan Hakları dersleri vermektedir.

disiplin soruşturmasına uğrar, disiplin soruşturması sonucu ceza alan öğrenciler, eskiden yönetime giremiyorlardı, şimdi üye dahi olamıyorlar. O nedenle bu yeni disiplin yönetmeliğinde de bu ruh devam ediyor. Öğrenciler de bu anlamda baskılanıyor ve ağır bir şekilde cendere altına alınan, aynı zamanda da bu piyasa mantığının artık pervasızca idade edildiği bir üniversitede eğitim-öğretim görecekler. 4+4+4 sürecinden başlayarak önümüzde gleen konuların ekonomik yapıyı düzenlemeye ait bir yaklaşım olduğunu söyleyebilir miyiz? Söyleyebiliriz. Ben kürtaja ilişkin tartışmanın da bunun bir parçası olduğunu düşünüyorum. Mümkün olduğu kadar çok sayıda çocuk yapmanın, kadınların durmaksızın ve ayrıca sezeryan de olmaksızın doğurmaları ve bu kadınların evde oturarak çocuklara bakmalarıdır amaç. Dolayısıyla sermayeye ucuz iş gücü yetiştirmek üzere kadınların ücretsiz emeğinin seferber edilmesidir. Çünkü kürtaj tartışması doğrudan nüfus planlamasına dair bir meseledir. Burada hem 4+4+4 hem YÖK Yasa Tasarısı hem kürtaj meselesi tamamen bu meseleye dönüktür. Neredeyse her sabah pıtrak gibi patlayan acayip bir saldırı ile uyanıyoruz ama bunların hepsi birbiriyle bağlantılı diye düşünüyorum. Yani bir yandan iktidar özellikle biz kadınlar açısından, örnekleyecek olursak çalıştığımız akademide, yaptığımız bilimsel araştırmanın içeriğine ya da nasıl değerlendirileceğine dair kriterlere birden bir saldırıya geçerken, diğer yandan Bülent Arınç çok rahatsız olmuş ama hepimiz bence hissettik; doğrudan rahmimize de el atıyor ve diyor ki; ‘3-5 çocuk doğuracaksınız ve siz evde ücretsiz olarak bakacaksınız, çünkü bizim bu insanlara ucuz iş gücü olarak ihtiyacımız var.’ Tüm bunların birbiriyle bağlantılı olduğunu düşünüyorum ben. Biliyorsunuz, iktidar zaten hayatın her alanını yönetir. Vücudumuzdan, Bülent Arınç’ın deyimiyle organlarımızdan, evlerimizin içine, çalıştığımız yerlere kadar her yer, en ince ayrıntısına kadar kafalarındaki bu dizayn üzerinden elbette ki şekillendiriyor.


13 DUNYA

19 Aralık 2012

Dünya Turu

Bulgaristan’da soğuk hava 2 can aldı

ABD’nin kendisi bir ordu

ABD’de okul katliamları son saldırının ardından bir kez daha gündemde. Bu katliamların en büyük nedenlerinden biri ülkedeki silah düşkünlüğü ise diğeri de silah alımına ve taşımaya getirilmeye çalışılan yasal sınırlamaları engelleyen güçlü silah lobileri. Türkiye de bir süre önce silah bulundurma yaşını düşürmeye çalışmış, gelen tepkiler yasayı durdurmuştu. ABD rıfat çapar

ediliyor. Ülke nüfusunun 300 mil- rimi sırasında gerçekleştirilen silahlı yon civarında olduğu dikkate alındı- saldırıda 12 kişi ölmüştü. Bu saldıABD’de silahlanma o kadar ğında bu oran hayli ürkütücü. rının ardından ülkede bireysel silah OECD verilerine göre, dünyada kullanımının sınırlandırılmasıyla ilyoğun ki 300 milyon nüfuslu ülkede bireysel silahların sayısının silahla cinayetin en çok işlendiği ül- gili tartışmalar yine alevlense de bir 270 milyonu aştığı tahmin ediliyor. ke yine Amerika Birleşik Devletleri. sonuca varılamamıştı. Bireysel silahlanma konusunda Ülkedeki cinayetlerin yüzde 60’ı siTürkiye’nin 52’inci olduğu listede lahla işleniyor. Her 100 bin kişiden Çivi çiviyi söker ABD birinci sırada yer alıyor. Birleş- 3’ü silahlı cinayete kurban gidiyor. Öte yandan ABD’de bireysel silahmiş Milletler Uyuşturucu Ve Suç İle Her yıl yaklaşık 100 bin kişi silahla lanmanın yasaklanmasına karşı çıMücadele Ofisi’nin verilerine göre vuruluyor. kanlar ilginç argümanlara sahip. her 100 Amerikalı’dan 88’inin silahı Teksas’ta kampüslerde öğrenci ve akademisyenlerin silah taşıyabilvar. Dünya nüfusunun sadece yüzde 12 silahlı saldırının 5’ini oluşturmasına rağmen Ameri- 5’i Obama döneminde mesini öngören yasa tasarısı görükalıların elinde dünyadaki sivillerin Obama’nın bireysel silahlanmaya şülürken Cumhuriyetçi senatör Jeff sahip olduğu toplam silahın yüzde karşı olduğu ve özellikle büyük kalib- Wentworth, yasayı; “Bu kesin bir 35’i bulunuyor. reli silahları yasaklanacağı söylentile- meşru müdafaa meselesi. Bir Teksas rinin ortaya çıkmasıyla silah satışında üniversitesi kampusünde Virginia patlama yaşanmıştı. Buna karşın ül- Teknoloji Üniversitesi’ndeki olaylaSilahla ölümde birinci ABD’deki esnek yasal düzenleme- kede 12 büyük silahlı saldırının 5’i rın tekrarlandığını görmeyi asla isteler ise silah taşımayı kolaylaştırıyor. Obama döneminde gerçekleştirildi. mem. Bazı dengesiz, intihara meyilli Ülkede sivillerin elindeki silahların En son geçtiğimiz Temmuz’da çılgınlar binaya giriyor ve kolay avlar sayısının 270 milyonu aştığı tahmin Colorado’da Batman filminin göste- gibi tamamen savunmasız çocukları

vuruyorlar. Eğer okuldaki öğrenciler silahlı olsaydı saldırgan bu kadar rahat davranamayacaktı” diyerek savunmuştu. Katliamın filmi 20 Nisan 1999’da Colorado’daki Columbine Lisesi’de okuyan 18 yaşındaki Eric Harris ve 17 yaşındaki Dylan Klebold, 12 sınıf arkadaşlarını ve bir öğretmenlerini öldürdükten sonra okulun kütüphanesinde intihar ettiler. Bu gibi katliamlara farklı bir pencereden yaklaşmak isteyen Amerikalı yönetmen Gus Van Sant 2003’te Fil isimli bir film çekmişti. Film adını “odadaki fili görememek” deyiminden alıyor ve silahlanmadaki inanılmaz artış konu ediliyordu. Film Cannes’da Altın Palmiye ödülü almıştı.

Mısır’da çatışmalar eşliğinde referandum yaptırdığı referandumda güvenliğin sağlanması için 250 bin güvenlik personeli görevlendirildi. Gelecek yıl yapılacak seçimler öncesi Yeni Anayasa’nın yürürlüğe girmesi gerekiyor. Muhammed Mursi, Haziran ayındaki seçimlerde oyların yarısından az bir farkla fazlasını alarak cumhurmesi için sıkı bir kampanya yürü- başkanı seçilmişti. tüyordu. Muhalifler ise, yeni Anayasa için yeterince istişarede bulunulmadığını ve halkın tamamının temsil edilmediğini savunuyor.

Ordunun tutuklama yetkisi var Gece boyu devam eden çatışmalara polisin müdahale etmesi sonucu en az 15 kişi yaralandı.

Mısır’da haftalardır protestolara neden olan Yeni Anayasa referandumu için oy kullanma işlemi başladı. Mısır’da halk, bu taslağı oylamak için sandık başında. Müslüman Kardeşler kökenli Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve destekçileri Anayasa Referanduma sıkı koruma taslağının halkın onayından geç- Yaklaşık 51 milyon seçmenin kayıt

Suriye krizi Ürdün’ü etkiliyor Ortadoğu Günlüğü Peyman Azadi

Suriye’nin komşuları bu ülkede iki yıla yakın süredir devam eden ve zaman zaman sınırlarına taşan iç savaşın etkilerini birebir hissediyorlar. Ürdün, Türkiye ve Irak’ın aksine Suriye’deki olaylara tarafsız kalmayı tercih ediyor. Ancak Amman’daki krallık rejimi istemese de savaşın içine çekilebilir. Kendi ülkelerinde siyasi ve ekonomi sorunlar yaşayan Ürdünlülerin en son istediği şey komşu Suriye

ile çatışmaya girmek. Siyasi uzman Labib Kamhawi, “Ürdün’ün çıkarları, bu çatışmalara müdahale etmemesini gerektiriyor’’ diyor. Kamhawi’ye göre daha büyük sorunlar, bu ulusal çıkarların önüne geçmiş durumda: “Dışarıdan baskı yapılıyor. Baskı Amerika’dan, Avrupa’dan, bölgesel anlamda Körfez ülkelerinden ve Suudi Arabistan’dan geliyor. Ekonomik baskı araçlarını kullanarak Ürdün’e asker konuşlandırmak, silah ya da lojistik yardım yapmak amacıyla topraklarını açmaya zorluyorlar.’’ Ürdün’ün en önemli müttefiklerinden Amerika, ülkeye küçük bir askeri birlik konuşlandırdı. Amerikan birliğinin görevi henüz

netleşmiş değil. Uluslararası toplum Ürdün’ü bekliyor Uluslararası İlişkiler profesörü Hasan Barari, Amerikalı’ların aynı cephede olmasının önemine dikkati çekiyor: “Uluslararası toplum, Ürdün’den Suriye konusunda bir rol almasını bekliyor. Ürdün bu rolü kendi başına üstlenemez. Başta Amerika olmak üzere biraz desteğe ihtiyacı var.” Şam, Ürdün sınırının 100 kilometre kuzeyinde bulunuyor. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı devirmeye çalışan kesimler Ürdün’ü, Şam’ı ele geçirmeye çalışan isyancılara yardım için kilit bir güzergah olarak görüyor. Uluslararası İlişkiler profesörü Hasan Barari

“Asgari düzeyde Ürdün üzerinden Suriye’ye silah sokuldu. Bu tabii Suriyelileri kışkırtacak kadar fazla değil. Ama Ürdün en azından daha fazlasını yapmaya hazırmış izlenimi veriyor” diyor. Bu yıl başında Ürdünlü yetkililer, Suriyeli militanların saldırı planlarını ortaya çıkardı. Bu da Suriye’nin misilleme yapma olasılığını güçlendiren bir unsurdır. Barari, “O militanlarla ilgili olarak kimse Suriye’yi suçlamadı. Ama Ürdün bu olaylara müdahil olursa uğraşmakta güçlük çeker” görüşünde. Ürdün kendi kararını vermek zorunda Siyasi uzman Kamhawi, Amerika’nın Irak savaşı öncesinde olduğu gibi, bu

tarz istihbaratlarda güvenilirliğini yitirdiği görüşünde. Bundan dolayı son iddialara da kuşkuyla yaklaşıyor: “Suriye’deki kimyasal silahların acil tehdit oluşturduğu tartışmalarını kabullenirsek, bu dış ülkelerin Suriye’ye müdahelesine davetiye çıkarmak anlamına gelir.” İki uzman da Suriye konusunda Ürdünlülerin tercihlerinin dikkate alınmayacağı görüşünde. Barari, “Eninde sonunda Ürdün’ün, Amerika’dan bağımsız bir tavır alması zor olacaktır” diyor. Olaylar gelişmeye devam ederken Ürdünlülerin beklemekten ve izlemekten başka seçenekleri bulunmuyor.

Bulgaristan’da soğuk hava ve kar yağışı nedeniyle ülkenin pek çok bölgesinde sarı alarm verildi. Bulgaristan’da soğuk hava ve kar yağışı etkisini sürdürürken, ülkenin güneybatısındaki Küstendil’de üç kişinin soğuktan öldüğü açıklandı. Hava sıcaklığının düşmesi nedeniyle ülkenin pek çok bölgesinde “sarı alarm” ilan edilirken, sabah saatlerinde Küstendil’de, donarak öldüğü belirlenen 66 yaşındaki bir kişinin cesedinin bulunduğu bildirildi. İçişleri Bakanlığı basın merkezinden edinilen bilgiye göre, Küstendil’e bağlı Dupnitza ve Kalugertzi’de de iki kişi soğuktan dolayı hayatlarını kaybetti. Yetkililer, vatandaşları özellikle gece saatlerinde dışarı çıkmamaları konusunda uyarıyor. Bazı belediyeler Kızılhaç’nın yardımı ile sabah saatlerinde vatandaşlara ücretsiz çay dağıtmayı başladı. YARIN DÜNYA

İran’dan Avrupa’ya Patriot çıkışı İran Genelkurmay Başkanı Hasan Firuzabadi, TürkiyeSuriye sınırına yerleştirilmesi planlanan NATO’ya ait Patriotların dünya savaşına zemin hazırladığını ifade etti. İran haber ajansı ISNA’nın haberine göre, İran Genelkurmay Başkanı Hasan Firuzabadi, Türkiye’ye yerleştirilecek NATO’ya ait Patriot füze savunma sisteminin dünya savaşına zemin hazırlamak anlamına geleceğini söyledi. İran Genelkurmay Başkanı Firuzabadi, “Söz konusu Patritoların her biri, dünya haritası üzerinde kara bir leke ve bunlar dünya savaşına zemin hazırlar” dedi. Genelkurmay Başkanı Firuzabadi, “Yeni bir dünya savaşı için plan yapıyorlar. Bu insanlığın geleceği ve aynı zamanda Avrupa’nın kendi geleceği için çok tehlikeli” şeklinde konuştu. Geçtiğimiz Ağustos ayında da Ankara’nın Suriye politikasını eleştiren İran Genelkurmay Başkanı Hasan Firuzabadi, “sıranın Türkiye’ye geleceğini” söylemişti. YARIN DÜNYA

İsrail’den gazeteciye meydan dayağı

Britanya haber ajansı Reuters, İsrail askerlerini Batı Şeria’nın El Halil kentinde iki ajans kameramanına saldırmakla suçladı. Son bir haftadır tansiyonun yüksek olduğu ve zaman zaman çatışmaların yaşandığı kentte, İsrail askerlerinin çarşamba akşamı Filistinli bir gencin öldürüldüğü kontrol noktasına giden Yusri el Cemal ve Mamun Vazvaz’a göz yaşartıcı gazla saldırıp kameramanları dövdüğü ve soyunmaya zorlandığı belirtildi. Kameralarına el kondu İki kameraman, askerlerin kendilerini İsrail’in insan hakları ihlalleriyle ilgili araştırma yapan sivil toplum kuruluşlarından B’Tselem için çalışmakla suçladığını ifade etti. El Cemal ve Mamun, olay sırasında kimliklerini dahi göstermelerine izin verilmediğini, askerlerin gaz maskelerine ve kameralarına da el koyduğunu ifade etti. YARIN DÜNYA

Cihad için otobüslü kampanya başlatıldı

ABD’de Müslümanlar, ‘cihad’ sözcüğünün yanlış anlaşıldığını söyleyerek geniş kapsamlı bir kampanya başlattı. ‘myjihad.org’ sitesinden kampanyayı ilan eden organizatörler, Twitter ve Facebook gibi sosyal paylaşım sitelerinin yanı sıra otobüslerin üzerine de Müslümanlar için cihad kelimesinin ‘barış ve dostluk’ anlamına geldiği yazılarak reklam yapılıyor. Reklamlarda Yahudi arkadaşına yaslanmış bir siyah ABD’li “Benim Cihad’ım dostluğu inşa etmek” derken, başı açık arkadaşına sarılmış bir başörtülü kadın fotoğrafının yanında da “Benim Cihad’ım insanları başörtüleriyle yargılamamak” mesajı dikkat çekiyor. YARIN DÜNYA


14 KULTUR-SANAT

19 Aralık 2012

5 yeni film vizyonda

Eurovision’a neden katılmıyoruz? TRT Genel Müdürlüğü, Türkiye’nin gelecek yıl İsveç’te düzenlenecek olan Eurovision şarkı yarışmasına katılmayacağını duyurdu. Yapılan açıklamada haksızlıklar nedeniyle “başarısız sonuçlar”ın ortaya çıktığı ve buna tepki olarak Türkiye’nin yarışmaya katılmayacağı belirtildi. Peki Eurovision’a katılmama kararının gerçek sebebi ne? İSTANBUL SERKAN ATAK

TRT Genel Müdürlüğü Türkiye’nin Eurovision şarkı yarışmasına katılmayacağını açıkladı. Mayıs 2013’te İsveç’in Malmö kentinde düzenlenecek Eurovision 2013 Şarkı Yarışması’na yarışmadaki haksızlıklara karşı çıkmak amacıyla katılmayacağı belirtildi. Ekran başına milyonları çeken bu yarışmaya katılmama kararı otoritelerden tepki alırken karara destekler de gecikmedi. Türkiye’den Rest TRT’den yarışmaya katılmama kararı ile ilgili olarak yapılan açıklamada: “Avrupa Yayıncılar Birliği’nin ‘ayrıcalıklı’ üyeleri Almanya, Fransa, İngiltere, İspanya ve İtalya’nın son yıllarda elde ettiği ‘başarısız sonuçlar’ nedeniyle geçen yıl yarışma için izleyici oylarının etkisinin yüzde 50’ye indirildiği, bu ülkelerin yarı final elemelerine katılmadan doğrudan finalde yarıştıkları belirtilerek, bunun haksızlık yarattığı” ifade edildi. Türkiye’nin karşı çıktığı duruma göre şarkıların önceden halk oylaması ile seçildiği ancak 2011 yılında yapılan düzenleme ile jürilerin oylarının da eklenmesi ile halk oylarının

ŞİVA ALİZADE YAZDI

yüzde 50’ye indirildiği ve diğer yüzde 50’nin jüri tarafından verilmesinin yarattığı haksızlığa vurgu yapıldı. Karar Bir İlk Değil Açıklanan son karar haksızlığa karşı duruş olarak belirtilse de Türkiye bundan önce 1976, 1977 ve 1979 yıllarında da Eurovision’a katılmamıştı. 1979 yılında yarışmanın İsrail’de düzenlenmesi nedeniyle, İsrail ile olan diplomatik ilişkinin gerilmesi sonucu yarışmaya katılmazken diğer yıllarda yarışmada alınan sonunculukların sindirilmemesi nedeniyle buna tepki olarak yarışmaya katılmamıştı.

Başarı Engelleniyor mu? Yarışmada ayrıcalıklı ülkelerin lehine düzenleme nedeniyle “başarısız sonuçlar” alındığı belirtilirken, bu açıklamanın tersine ilk defa 1975 yılında yarışmaya katılan Türkiye en başarılı Kriz Eurovısıon’u Vurdu dönemini geçirmekte. Türkiye’nin bu kararını açıklamasın1997’de Şebnem Paker, “Din- dan önce başkaca ülkeler ekonomik le” isimli şarkısıyla üçüncü olurken, krizin ülke ekonomilerine yaptığı 2003’te Sertab Erener “Everyway olumsuz etki nedeniyle yarışmaya That I Can” isimli şarkıyla Eurovi- katılmayacaklarını açıkladı. sion Şarkı Yarışması’nda ülkeye ilk Ekonomik sıkıntılarla boğuşan birinciliğini kazandırdı. 2004’te Portekiz ve Polonya da daha önce İstanbul’da yarışmaya ev sahipliği 2013 Eurovision Şarkı Yarışması’na

Tepenin Ardı

Senarist Emin Alper son dönemde çekilen filmlerde sıkça işlenilen ‘aile içi iletişimsizlik’ ve ‘ötekileştirme’ konularını kendine temel almış. Bununla birlikte bu kavramları politik bir düzleme oturttuğu için diğerlerinden daha ön plana çıkması kaçınılmaz oluyor. Filmin başlarında askerden yeni dönen Zafer’in gördüğü halüsinasyonlar basit bir taşra hayatını izlemeyeceğimizin ipuçlarını veriyor. Zafer’in dedesi Faik aile içerisinde otoririte sahibi tek isim. Özel mülkünü korumak için her şeyi yapan ve arazisini otlak olarak kullanan yörüklere karşı savaş açmış bir adam. Faik’in oğlu Nusret ise karısını kaybetmiş bir adam. Yazları yaylada yaşayan babasını ziyarete giden keyfine düşkün bir adam. Nusret’in diğer oğlu Zafer’in kardeşi Caner ise tüfek kullanmaya hevesli bir genç. Bir de Mehmet’in ailesi var filmde. Mehmet ile Faik arasın-

yapan Türkiye’yi “For Real” isimli şarkıyla Athena temsil etti ve dördüncü oldu. Bu şarkı ile Türkiye, Eurovision tarihindeki en yüksek puanı da kazanmış oldu. 2007’de Kenan Doğulu “ShakeItUp Şekerim” isimli şarkısıyla dördüncü, 2008’de Mor ve Ötesi “Deli” şarkıyla finalde yedinci oldu. 2009 yılında Türkiye, Hadise’nin “Düm Tek Tek” isimli şarkısıyla bir başka dördüncülük daha elde etti. 2010’da maNga “We Could Be The Same” isimli şarkısı ile finalde ikinci oldu. Söz konusu düzenlemenin ardından yapılan ilk yarışmada ise Yüksek Sadakat grubu finale kalamayarak hayal kırıklığı yarattı. Bu başarılı dönemin ardından katılmama kararının “başarısızlık” nedeniyle alınması büyük şaşkınlık yaratan bir tablo ortaya çıkarmış oldu.

Arınç’tan Eurovısıon Açıklaması Bülent Arınç TRT’nin bu kararı hakkında sorulan sorular üzerine yaptığı açıklamada; “Ama bu sene bazı ülkeler zaten katılmıyor. Değerlendirme kriterleri değişmedi, bu bloklar halinde etkileşmeler devam ediyor. Dolayısıyla böyle bir yarışmaya biz hangi güçlü grupla gidersek gidelim istediğimiz sonucu alamıyoruz.Türkiye’nin tanıtımı için de çok gazla bir etkinlik olmuyor” diyerek Eurovision’a devletin bakış açısını da ortaya sermiş oldu. Eurovision konusunda otoriteler olumlu-olumsuz değerlendirmelerini yaparken 2013 yılında Malmö’de düzenlenecek yarışmaya kadar daha çok gelişme yaşanacağı belli.

Berlin Uluslararası Film Festivali, Taipei Film Festivali, Karlovy Vary Film Festivali, Saraybosna Film Festivali, Palic Film Festivali, Osian Cinefan Film Festivali, 31. İstanbul Uluslararası Film Festivali ve Malatya Film festivalinden çeşitli ödüllerle dönen filmin senaristliğini ve yönetmenliğini Emin Alper üstleniyor.

da bir kan bağı olup olmadığını öğrenemiyoruz ama Mehmet’in Faik’in otoritesi altında ezilmiş bir adam olduğunu görüyoruz. Mehmet’in oğlu Sülü, elinde değneği yanında çoban köpeği Paşa ile yaylada avare avare dolaşan bir genç. Filmde küçük kız Aliye’yi saymazsak tek kadın karakter Mehmet’in karısı Meryem. Bu tek kadın karakterin yeterince derinlikli işlenmemesinin bilinçli bir tercih olduğu aşikar. Böylece film boyunca üstünde durulan erkek egemenliği daha belirgin oluyor. Bu ailenin en çok korktuğu, başlarına beladan başka bir şey getirmeyen ise tepenin ardındaki yörükler. İlk başta yörükleri saplantı haline getirmiş olan Faik’in kuruntusu olarak görüyor diğerleri. Daha sonra bir silah sesiyle olaylar başlıyor. Silah sesleri duyulmaya devam ettikçe her karakter suça bulaşıyor. Suçlular suçlarını itiraf edemedikçe Faik’in başlarına gelen bütün kötülüklerin yörükler tarafından yapıldığına olan inancı güçleniyor. Kendi suçlarına/problemlerine

HAFTANIN AJANDASI

katılmayacağını duyurmuştu. Henüz resmi bir açıklama gelmese de Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’nin de yine ekonomik kriz nedeniyle yarışmaya katılmaması gündemde iken son açıklama Bosna-Hersek’ten geldi. Bu ülkelerin ekonomik nedenlerle katılmayacaklarını açıklaması yüksek maliyetli bir organizasyon olan Eurovision’a Türkiye’nin de benzer sebeplerle katılmadığı fikrini akıllara getirdi.

Yönetmen: Emin Alper Oyuncular: Banu Fotocan, Berk Hakman, Mehmet Özgür, Reha Özcan bakmadan yarattıkları ötekiye suçu atıp kendilerini rahatlatıyorlar. Suça bulaşmış her karakter gelip tüfeği kimin ateşlediğini ve kime kin duymamız gerektiğini söylüyor. Ama o silahların gerçekte kimin tarafından ateşlendiğini anlatan kişi dışında kimse görmüyor. Daha önce 2 kısa film çeken Emin Alper’in ilk uzun metrajlı filmi Tepenin Ardı’nda. Birçok ödül almasına rağmen sadece 14 kopya ile gösterime girdi. Fazla uzun kullanılmış planlar filmin zaten çok yüksek

Edebiyat günleri başlıyor

Alternatif Medya Şenliği

İzmir’in Karabağlar Belediyesi, Reşat Nuri Güntekin’in adına düzenlediği Edebiyat Günleri’nin, dördüncüsünü düzenleyecek. Ünlü edebiyatçılar Reşat Nuri Edebiyat Günleri’nde buluşacak. Yazar Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu romanını yazdığı evinin, Karabağlar İlçesi’nde bulunması nedeniyle yazarın ismini taşıyan Edebiyat Günleri, 20-21 Aralık’ta gerçekleştirilecek.

Yeşil Gazete ile Yeşil Düşünce Derneği’nin düzenlediği 2. Alternatif Medya Şenliği Geoaktif Kültür ve Aktivizm Merkezi’nde yapılacak. “Onların yeni medya düzeni varsa bizim de alternatif medya şenliğimiz var” söylemiyle yola çıkan şenlik hakkındaki tüm bilgiye http://alternatifmedyasenligi.wordpress. com/adresi üzerinden ulaşmak mümkün.

olmayan temposunu iyice düşürüyor. Fakat müthiş oyunculuklar, başarılı bir senaryo ve Western filmlerini aratmayan görüntüler ile kesinlikle izlenmeye değer bir film. Filmin yapımcılarından birinin de yakın bir zamanda trafik kazasında hayatını kaybeden yönetmen Seyfi Teoman ( Tatil Kitabı, Bizim Büyük Çaresizliğimiz) olduğunu hatırlatmakta fayda var. Teoman’ın setinde bulunduğu bu son film sadece onun anısı için bile izlenmeye değer.

Bu hafta 2’si yerli, 5 yeni film vizyona girdi. “Yüzüklerin Efendisi’’ üçlemesinin öncül kitabı olarak da görülen Hobbit’ten, üçlemenin yönetmeni Peter Jackson tarafından sinemaya uyarlanan üç filmlik Hobbit macerasının ilk bölümü “Hobbit: Beklenmedik Yolculuk” vizyona girerken, vizyona girecek sinema salonu sıkıntısı nedeniyle kısa zaman önce gündeme gelen yılın en iyi yerli filmi “Tepenin Ardı” ve Penelope Cruz’un başrolünde olduğu “Sen Dünyaya Gelmeden” haftanın öne çıkan filmleri. “Moskova’nı Şifresi” filminin ardından vizyona giren bir diğer Karadeniz bölgesi komedisi “Laz Vampir: Tirakula’’ ve “Bana Bir Soygun Yaz” haftanın diğer filmleri.

Vizyona Giren Diğer Filmler Hobbit: Beklenmedik Yolculuk/ Yönetmen: Peter Jackson / Oyuncular: Ian McKellen, James Nesbitt, Graham McTavish, Hugo Weaving Tepenin Ardı/ Yönetmen: Emin Alper / Oyuncular: Banu Fotocan, Berk Hakman, Mehmet Özgür, Reha Özcan Sen Dünyaya Gelmeden/ Yönetmen: Brian Klugman, Lee Sternthal/ Oyuncular: Branko Djuric, Adnan Haskovic, Emile Hirsch, Isabelle Adriani Laz Vampir: Tirakula/ Yönetmen: Ulaş Zeybek, Metin Koç / Oyuncular: Meral Kaplan, Levent Sülün, Wilma Elles, Veysel Diker Bana Bir Soygun Yaz/ Yönetmen: Biray Dalkıran / Oyuncular: İnci Uluçay, Hazel Çamlıdere, Hazel Çamlıdere, Hakan Yılmaz

Çizgilerle 2012 kitabı kitapçılarda

Penguen dergisi çizerlerinden Cem Dinlenmiş’in, her hafta gündeme dair çizimlerinin yer aldığı ‘Her Şey Olur’ köşesinden derlediği ve kişisel notlarıyla zenginleştirdiği kitabı ‘Her Şey Olur 2012’, 17 Aralık’tan itibaren okuyucuyla buluşuyor. Dergideki köşesinde her hafta gündeme dair görüşlerini özgün dili ve çizgisiyle aktaran çizer Cem Dinlenmiş, bu yıldan derlediklerini, notları ve yayımlanmamış eskizleriyle de genişleterek okuyucuya 365 günlük bir ‘hafıza defteri’ sunuyor. ‘Her Şey Olur 2012’; Türkiye’de ve dünyada olup bitenleri kimi zaman kendi içinde kimi zaman da birbiriyle ilintilendirerek renkli, illüstratif, eğlenceli ve kısa da olsa sıra dışı bir zaman yolculuğu vaat ediyor. Yarın kültür-sanat

Ferzan Özpetek’e onur ödülü verildi

Barselona’da ilki düzenlenen İtalyan Filmleri Festivali için bu kente gelen Özpetek, “Şahane Misafir” adlı son filmiyle festivalin açılışını yaptı. Verdi sinemasında yapılan festival açılışında Luce Cinecitta Enstitüsü, 2000 yılından bu yana İtalyan filmi olarak İspanya’da en çok sayıda sinemada filmi gösterilen yönetmen olması sebebiyle Özpetek’e İtalyan Sineması Araştırma Merkezi onur ödülü verdi. Genç bir Katalan heykeltraş olan Jaime Ruiz Tabares tarafından yapılan, ortasında sinema biletinin olduğu halka şeklindeki ödülü alan Özpetek, sinemayı dolduran izleyiciler tarafından uzun süre alkışlandı. Yarın kültür-sanat

Yılın Son Film Festivali 20 Aralık’a kadar sürecek 15. Randevu İstanbul Uluslararası Film Festivali’nde merakla beklenen filmler sinema severlerle buluşuyor. 14–20 Aralık boyunca gösterimde olacak filmlerin, gündüz seanslarında öğrenci 5 TL, tam 7 TL ve akşam seanslarını 8 TL’den satışa sunacağı biletleri festival mekânlarında gişelerde satılacak.


15 TOPLUM

19 Aralık 2012

Denizi öldürüyoruz

HALKIN KÜRSÜSÜ

Binlerce yıldır, yüzlerce uygarlığa yuva olan Marmara Deniz’ini tüketiyoruz. Son 32 yılda meydana gelen kirliliğe karşı önlem alınmazsa, Marmara’ya deniz demeye bin şahit istenecek. Marmara Denizi’nin Değişen Oşinografik Şartlarının İzlenmesi (MAREM) Projesi sorumlusu Levet Artüz, kirlenmeyle ilgili araştırma sonuçlarını açıkladı. yarın TOPLUM elif karan

MAREM Projesi başkanı Levent Artüz gerçekleştirdiği basın toplantısıyla, proje kapsamında Marmara Denizi’ne dair elde ettikleri verileri açıkladı. 1954’ten bu yana sürdürülen projede özellikle son 32 yıla dair açıklanan veriler çarpıcı. Artüz, Marmara denizinde özellikle 1980’den bu yana çok ciddi problemler olduğunu tespit ettiklerini kaydetti. Tür çeşitliliği azalıyor. Bir yandan da daha dayanıklı türlerin nüfusu dengeyi bozacak şekilde artıyor.

Balıklar yaşayamaz Yapılan araştırma Marmara Denizi’nin artık balıkların yaşamayacakları bir yer haline geldiğini gösteriyor. Bunun en önemli göstergesi olarak suda erimiş oksijen oranlarındaki düşüş kaydedilirken, tür çeşitliliğinden söz etmek bu tabloda mümkün bile değil. Artüz: “Adalar civarında dipten çıkan materyal içerisinde bulabildiğimiz canlı adedi 10 değil. Yani tüm canlılardan bahsediyorum’’ bilgisini verdi.

en Bu hafta herkesin yolunun düştüğü, baz z temel ihtiyaçların karşılanmasının en ucu sut bazen de tek çaresi olan bir markette Me şarCeylan’la birlikteyiz. Ceylan hem bize bir işi küterici olarak işinin özelliklerini hem de bu bulma serüvenini anlattı. Ergene havzası da kirlilik taşıyacak Yakın zamanda Ergene Havzası’nın sularının da Marmara Denizi’ne katılacağını belirten Artüz, bunun sonucunda daha da kötü tablolarla karşılaşılacağını düşündüğünü söyledi. Ergene Havzası sık sık kamuoyu gündemine var olan kirliliği nedeniyle oturmaya devam ederken, bölgedeki kanser vakası artışları kirlenmenin insan sağlığının ne kadar etkilendiğini göstermeye yetiyor.

En büyük tehlike insan Proje, Marmara’yı tehdit eden en büyük tehlikelerin insan kaynaklı olduğunu ifade ediyor. Evsel atıklar ama en önemlisi sanayi atıkları son yirmi yılda yüksek oranlarda denize bırakılıyor. En basit örnek olarak İstanbul ele alındığında 2,5 milyon metreküp kirli su her gün denize bırakılıyor. Artüz, Marmara Denizi’nin gerçekte bir deniz olmadığını, Karadeniz ve Akdeniz arasında Haliç niteliği taşıyan bir darlaş-

İlacın reklamı mı olur? Sağlık Bakanlığı’na bağlı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nda, eczane vitrinlerinde ilaçla ilgili promosyon ve reklama dayalı ifadelere yasak geldi. Sağlık hizmetleri hakkında kendisi pek etik kural tanımayan Bakanlık, etik gerekçeler nedeniyle bu yasağı getirdiğini ifade etti. Ancak Bakanlığın etiğe aykırı bulduğu temel kavram, reklam ve promosyonların eczaneler arasındaki rekabet hususundaki etik değerleri bozması. Bakanlık gönderdiği yazıda şunları kaydetti: “Bu tür uygulamaların 1262 sayılı İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarlar Kanunu’nun 13’üncü maddesinde düzenlenen, ilaçları övme, reklamını yapma ve bunlara sahip

olmadıkları özellikler atfetme yasağına aykırılık teşkil ettiği belirtilmektedir. Bilindiği gibi başta 1262 sayılı Yasa olmak üzere 6197 sayılı Ecza-

cılar ve Eczaneler Hakkında Kanun, Türk Eczacıları Deontoloji Tüzüğü ve Beşerî Tıbbi Ürünlerin Tanıtım Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik

ma olduğunu anlatarak, “Marmara Denizi bir havza, su kütlesi. Gerekli önlemleri alır, kirletmezseniz, kısa bir sürede, 5-10 sene gibi bir zaman dilimi içerisinde Marmara Denizi’nde çok ciddi değişimleri görebilirsiniz’’ dedi. Marmara Denizi’nin başka bir örneğinin olmadığını vurgulayan Artüz, esasında denizin değil, hem balıkçılık hem de rekreasyon açısından geleceğin mahvedildiğini kaydetti.

hükümleri ilaçla ilgili özendirme ve reklam yapılmasını yasaklamaktadır. Eczane vitrinlerinde ilaçla ilgili promosyon ve reklama dayalı ifadelere yer veren eczacıların uygulamalarını derhal sonlandırmaları gerektiği, bu şekilde faaliyet gösteren eczacılar hakkında deontoloji kurallarına aykırı olan fiilleri için bağlı bulundukları Sağlık Müdürlüklerince işlem yapılacaktır.’’

hasta hakları değil, konu piyasa Bakanlık, rekabet yasaları gereği eczaneler arası ilişkiyi düzenleyerek bir adım atsa da esas düzenlenmesi gerekenin hastaların ilaca erişimi olduğu ortada. Ancak oldukça karlı bir sektör olan sağlıkta, şu ana kadar yapılan düzenlemeler hasta hakları açısından değil, piyasa koşulları düşünülerek yapılmaya devam ediyor. YARIN toplum

Kıyamet tartışmalarına Diyanet de katıldı Kendi televizyonunu bile açmayı düşünen Diyanet İşleri, Maya takvimine göre 21 Aralık tarihinde kopacağı öne sürülen kı- yamete dair açıklama getirdi. Diyanet on büyük alamet kopmadan kıyametin kopmayacağı garantisini verdi. Diyanet İşleri Başkanlığı internet sitesinin ‘Dini sorular’ bölümündeki sorular üzerine yayınlanan fetvada, kıyametin ne zaman kopacağının bilinmediği, Hz. Muhammed’in kıyamet zamanına ilişkin bazı önemli olay ve belirtiler hakkında açıklamalarda bulunduğu belirtildi. İzmir’in Selçuk İlçesi Şirince Köyü’nde ise kıyamet söylentileri üzerinden karına kar katmaya devam ediyor. Ölü sezonda hiç ağırlamadığı kadar turist ağırlayarak rekora koşuyor. YARIN toplum

Emzikle ifadeye çağrıldı

Balıkesir’de mahkeme, trafik kazası sonrası açılan kamu davasında, 2 yaşında konuşma bilmeyen bir çocuğu, ifadesine başvurmak üzere adliyeye çağırdı.

ifadeye çağrıldı, konuşmayı bilmiyor Baba Taşkın Sarıca, Haziran ayında eşi ve oğlu da yanındayken motosikletiyle kaza yaptı. Kavşaktan geçerken bir sürücü ailenin motosikletine çarptı. Polis, pedagog eşliğinde ifadesini almak için o dönem 1.5 yaşında olan Eymen Sarıca’yı karakola çağırdı. Ancak Eymen, konuşma bil-

mediği için ifade veremedi. Alkollü olduğu iddia edilen sürücü için Balıkesir 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nde kamu davası açıldı. Duruşmada görgü tanıklarının ifadesine başvurmak isteyen mahkeme, 2 yaşındaki Eymen Sarıca’yı mahkemeye çağırdı. Baba kendilerine çarpan aracın sürücüsünden şikayetçi olmadı. Kanunlar gereği küçük çocuğa atanan avukat da şikayetçi olmadıklarını söyledi. Dava, Türkiye’dekihukuk sistemindeki çarpıkları birkez daha göstererek emzikli tanık Seymen’şn fotosuyla tarihe geçti. YARIN toplum

Vasfım gereği burada çalışıyorum

r misiniz? Bize kısaca kendinizden bahsedebili an beri Eskişehir’de Aslen Afyonluyum. Ama doğduğumd itesin’de işletme okuyaşıyorum. Eskişehir Anadolu Ünivers yo ve TV sunucuyordum. Bu sene dondurdum okulu. Rad ğrul Furpa Markette lugu yaptım. 6 aydır Bursa’dayım. Ertu ükle şarküteri sefi şarküteri şefliği yaptım. Şimdi ise Gör adayı olarak 15 gündür çalışıyorum. edediyorsunuz? Şarküteri şefi adaylığı derken neyi kast i göstermek, işi bildiYani şef olacağımı kanıtlamak, kendim dinizi kanıtlamadan ğimi kanıtlayıp, inandırma süreci. Ken m ama şimdilik deşefliği alamıyorsunuz. Aynı işi yapıyoru neme sürecindeyim. İşinizin zorlukları nelerdir? söylenemez. Ama Yıllardır çalıştığım için pek zorlandığım dikkat isteyen bir yine de anlatayım. Çalıştıgım bölüm çok ürünlerinin kullabölüm. Süt, peynir, et gibi genel tüketim trol ediyorum. Son nım sürelerinin dolup dolmadığını kon mlı kontrol edilmesi kullanma tarihleri çabuk gelen, deva i ürünleri müşteriye gereken ürünlerdir bunlar. Şarküteridek ürünlerin en ince bire bir anlatmak zorundasın. Sattığın yaradığını bilmelisin. detayına kadar, neden üretildigini neye skandallarıyla ilgili Son dönemde çok gündem olan gıda ne düşünüyorsunuz? nlar var. İsmi belli Merdiven altı ve çakmalarda genelde soru ı kötüye çıkarıp, olan ve marka yapmış hiçbir sektör adın k istemez. Patma ürününü kötü tanıtıp, ismini yanlış tanı az. olm netli hiçbir firmanın ürününde sorun Geçiminizi sağlıyabiliyor musunuz? ş alıyorum. Vasfım Evet, asgari ücretin biraz üzerinde bir maa bu parayı alabiliyogereği ve işimi bildiğim ve yaptığım için elemanı aldıgı için yan rum. Her iş yeri vasıflı ve işten anla iş var diyorum. an çalışana ve kendine güvenene her zam YARIN BURSA

Hazırlayan Eda Derya Toper

Kedisi için mezar yaptırdı

İstanbul’da bir iş adamı, Kırklareli’nin Demircihalil Köyü’nde 5 dönüm tarla alarak ölen kedisi için mermerden mezar yaptırdı. Hayvanlara yönelik işkence ve saldırı haberlerinin çokluğu yanında bir hayvanseverin mezar yaptıracak kadar kedisine değer vermesi duyanları gülümsetti. İşadamı Aziz Hortoğlu, yaptığı açıklama, “Panter’’ adını verdiği kedisini yıllarca yanından ayırmadığını ifade ederek kedinin yaklaşık 1 yıl önce ölmesi üzerine büyük üzüntü duyduğunu belirtti. Panter’e mezar yapmak için bir tarla satın almaya karar verdiğini ifade eden Hortoğlu, “5 dönüm büyüklüğündeki tarlayı satın aldım. Kedim Panter’i oraya defnettik. Ara sıra kedimin mezarını ziyaret ediyorum. Onu çok özlüyorum” şeklinde konuştu. YARIN toplum

Öksürüğe çikolatalı tedavi

İngiltere’de yapılan araştırmada, siyah çikolatanın içinde yüksek, çayda az oranda bulunan teobromin molekülünün öksürüğe karşı etkisi test edildi. Deneyler çikolatanın etkili olduğunu gösteriyor. Özellikle iki haftayı aşan öksürük tehlikeli ve mutlaka altında yatan başka bir neden daha bulunuyor. YARIN toplum

1984 18 Aralık

2000 19 Aralık

20

Aralık 1964

1998 24 Aralık

İpekçi’nin faillerine yargı yolu Abdi İpekçi cinayetini planlamak suçundan aranan Mehmet Şener İsviçre’de tutuklandı. Aynı gün Ülkücü Gençlik Dernekleri İkinci Başkanı Abdullah Çatlı ve Oral Çelik hakkında da soruşturma açıldı. cezaevi katliamı Ölüm orucu ve açlık grevlerinin devam ettiği 20 cezaevine müdahale edildi. Hayata Dönüş adı verilen operasyonun ilk gününde, Çanakkale ve Ümraniye cezaevleri hariç 18 cezaevinde eylem sona erdirildi. 30 tutsak öldürüldü. izdiham yaşandı İstanbul Ali Sami Yen Stadı’nın açılışı, faciaya sahne oldu. TürkiyeBulgaristan milli maçının başlamasından önce, izdiham sonucu, açık tribünlerden birinin demir parmaklıkları parçalandı: 83 kişi yaralandı. idam kararı bozuldu Sivas Katliamı Davası’nda 33 kişi hakkındaki idam kararları, “usul eksiklikleri’’ nedeniyle bozuldu. Dava 2012’de zaman aşımından düştü.


Vali Konağı dizi stüdyosu olacak Edirne’nin tanıtımını sağlayabilmek için 20. yüzyıl mimari örneklerinden tarihi ahşap Eski Vali Konağı, “sinema stüdyosu” haline getirilerek, yapımcılara ücretsiz kullandırılacak.

Vali Hasan Duruer, açıklamasında, kentin tanıtımı için projelerinin sürdüğünü, Eski Vali Konağı’nın otantik “Edirne evi” şeklinde film ve dizi yapımcılarına sunulacağını söyledi.

Akıllı telefonlar satış rekorları kırıyor

Akıllı telefonlar satışları rekorları kırıyor. Dünya çapında yapılan araştırmalara göre akıllı telefon satışları bilgisayar satışlarını bile geride bıraktı. İnsanlar işleri gereği ya da sadece oyun oynamak için bile olsa akıllı telefon kullanıyor. Talebin artması, teknolojinin ilerlemesi ve rekabet sistemi bir araya gelince fiyatlar da hayli düştü. Akıllı telefon almak kolaylaştı.

istanbul berna dülger

Önceki yılların oranlarıyla karşılaştırıldığında ilk kez böyle bir şey yaşanıyor. Fiyatların düşmesi bu durumun en önemli sebeplerinden biri. Bir akıllı telefon ile pek özelliği olmayan telefon arasında çok büyük bir fiyat farkı yok. Bu durumda insanlar yüz, iki yüz lira gibi fazla para verip en azından oyun oynamayı tercih ediyorlar.

Akıllı telefon almak için her sebep mübah Akıllı telefonlar özellikle bu çağda her an gelişmelere hakim olmak için tercih ediliyor. Mailleri anında okuyabilmek bile kişiyi iş yaşamında daha başarılı kılıyor. İngilizce sözlük kullanmak yerine doğrudan sözlük programları kullanmak daha kolay olabiliyor. Ya da gazeteleri online okuyabilmek bile cezbedici gelebiliyor. Ama bu telefonlar elbette sadece hayatı kolaylaştırmak için kullanılmıyor. Oyun oynama tutkusu olan insanlar için otobüste, derste

oyun oynayabilecek olmak çok büyük bir nimet olarak değerlendirilebiliyor. Ya da pahalı telefon sahibi olmak havalı bir nitelik olarak görüldüğü için tercih sebebi olabiliyor.

Akıllı telefon bütçesi artıyor Araştırmadan çıkan rakamlar tüm dünyada akıllı telefonların önlenemez bir yükselişe geçtiğinin de kanıtlıyor. 2011’in dördüncü çeyreğinde 158.5 milyonluk toplam satışa ulaşan akıllı telefonlar, 2010 yılının aynı dönemine göre tam %56,6’lık bir büyüme yaşamış. 2011 yılı boyunca ise, bir önceki yıla oranla %62,7’lik bir büyüme ile tüm dünyada toplam 487,7 milyon adet akıllı telefon satıldığı görülüyor. Masaüstü bilgisayarların devri ise hemen hemen kapanıyor. Satışları hemen hemen hiç artmıyor, dizüstü bilgisayarlar, akıllı telefonların gerisinde kalıyor olsa da hala oldukça fazla talepçisi var. İşletim sistemi: Androıd

Çin’de Zisiqiao Köyü’nde insanlar yılan besleyerek hayatını kazanıyorlar. Yang Xiubang’ın öncülüğünü yaptığı yılan besleme işi tüm köyün geçim kaynağı. 160 hanesi olan köyde bir fabrika mantığıyla 3 milyonun üzerinde yılan yetiştiriliyor.

Android işletim sistemi ise en çok satılan işletim sistemi olarak araştırmada yer alıyor. Apple iddiaasına ve popülerliğine rağmen gerilerde kaldı. Daha serbest kullanımı olan, kişiselleştirilmesi ucuz ya da ücretsiz olan Android kullanışlılığıyla

listede en ön sıraya oturdu. Diğer işletim sistemleri ile arasını da epey açtı.

İnsanlar teknolojiyi takip ediyor İnsanlar durumları ne olursa olsun teknolojinin gerisinde

kalmayı tercih etmiyor. Halkın her kesimi durumuna göre bir köşesinden tutuyor. Bu gelişmelerin takibi diğer alanlara da paralel olarak yansıyor. Gündem konusunda daha çabuk fikir sahibi oluyor, olaylara dair akıl yürütüyor.

18SORU Hayvanlarına ambulans hizmeti

Akbar Mahmoodi Antrenör-Ankara

1. En sevdiğiniz erdem? Dürüstlük, paylaşmak ve muhabbet 2. Başlıca özelliğiniz? Kötülüğe karşı durmak 3. Mutluluk nedir? İnsanın insanı anlaması 4. Mutsuzluk nedir? İnsanlığını yitirmek 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Kişinin arkasından konuşulması 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Sinirlenmek 7. En sevmediğiniz şey? Samimiyetsizlik 8. En sevmediğiniz kişiler? Diktatör ve sermayedarlar 9. En sevdiğiniz iş? Spor 10. En sevdiğiniz şair? Mevlana 11. En sevdiğiniz yazar? Paul Twitchell 12. Kahramanınız? Che Guevera 13. Kadın kahramanınız? Zeyneb (Hz. Hüseyin’in Ablası) 14. En sevdiğiniz çiçek? Kırmızı gül 15. En sevdiğiniz renk? Açık mavi 16. En sevdiğiniz yemek? Makarna 17. En sevdiğiniz düstur? Aşk 18. En sevdiğiniz söz? Ne dökersen aşına, çıkar kaşığına

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, yeni hizmete koyduğu “hayvan ambulansı’’ ile artık hasta hayvanlara anında müdahale edebilecek. Rektör Prof. Dr. Peyami Battal, yeni aldıkları hayvan ambulansı ile artık hasta hayvanlara araçta ameliyat da yapılabileceğini söyledi. Uygulamayla üniversitenin bir ilki gerçekleş-

Yılandan para kazanıyorlar

Angry Birds film oluyor Telefon uygulaması olarak 2009’da piyasa sürülen oyunun yapımcısı Rovio şirketi, yaptıkları oyunun satış rekorlarının ardından, 3 boyutlu animasyon filmi için, daha önce “Buz Devri” filminin yapımcılığını üstlenen John Cohen ile anlaştı.

tirdiğini vurgulayan Battal, bölgenin hayvancılık bölgesi olduğunu belirterek, hayvan ambulansının önemli olduğunu anlattı. Battal, hasta hayvan sahiplerinin hizmete daha rahat ulaşabilmesi için çağrı merkezi kuracaklarını, bunun için de çalışma başlattıklarını kaydetti. YARIN toplum

En iyi hacker aranıyor

Yılın fotoğrafı oylamaları başladı Bangladeş’e sığınan Rohingya Müslümanları adlı fotoğraf, yarışmanın başarılı adayları arasından yılın en iyi fotoğrafı olmak için yarışıyor.

Can Yıldızlı, ABD’nin açtığı “siber suç” yarışmasında dünyanın her yanından binden fazla kişi arasında birinci oldu. Şimdi ise Türkiye’de bu yarışmanın bir benzerini düzenliyor. Bu yarışmanın adı “Dünyayı Kurtaran Hacker”. Şimdiden yarışmaya 500’den fazla kişi başvurdu. Yarışma 16 Aralık günü saat 19.00’da başlayacak. İnternet üzerinden yapılacak ve 21 Aralık’ta sona erecek yarışmada hacker’lara, analitik yetenek ve teknik bilgiyle ilgili 25 soru sorulacak. Birinci olan yarışmacı ise dizüstü bilgisayar kazanacak. YARIN toplum

Bira böbrek taşı düşürmez Trakya Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Hakan Akdere, böbrek taşı dökmek için bira içmenin yanlış bir yöntem olduğunu ifade ederek, “Biranın idrarı çıkarttığı doğrudur ancak içindeki alkol ve mayadan ötürü taş oluşturma riski yaratıyor”dedi.

Fark yaratan iskambil kağıdı

Nevşehir’de madde kullanımı ve bağımlılığı ile mücadele etmek için Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü (KOM) ekipleri il genelindeki 81 kahvede 2 bin 200 deste iskambil kağıdı dağıtacak. Özel olarak tasarlanan ve basımı yaptırılan iskambil kağıdı biçimindeki kartlarda yüzde 80 oranında madde bağımlılığına karşı uyarıcı mesajlar yer alacak. İskambillerin yüzde 20’sinde ise kadına şiddet , çocuk istismarı ve 155 Polis İmdat hattına karşı farkındalık oluşturacak şekil ve yazılar bulunacak. YARIN toplum


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.