İşçinin piyangosu 34TL Asgari ücret zammı belli oldu. Birçok protestoya hedef olan asgari ücret planlaması komisyondan az tartışmalı ve süratli geçti.
Hoşgeldin 2013
Yeni yıl için büyük küçük herkes kutlamalardaydı. Kimi için yılbaşı eşi dostu görmek anlamına geldi, kimi için ise sabaha kadar dans etmek.
09
16 Yeni yılda ceza, zam, yasak kapıda 1 Ocak’dan itibaren yeni yasalar, zam ve uygulamalar gelecek. Trafik cezaları, ehliyet ve noter harçları gibi birçok kalemde yüzde 7.8’lik vergi artışı yapılacak. toplum 15
2 ocak 2013 l çarşamba l sayı:65 l 1 tl
Güzel günlerin habercisi... 80 güvenlikçi kurayla işten atıldı
www.yarinhaber.net
İstanbul Üniversitesi Araştırma Görevlisi Mustafa Doğan’la görüştük
İşimiz kuraya kaldı Piyango değil
Eğitimde standartlaşma
Muğla-Milas Havalimanı’nda Bengi Grup Özel Güvenlik Hizmetleri A.Ş. adlı taşerona bağlı olarak çalışan 180 güvenlikçiden 80’inin işine noter huzurunda kurayla son verildi.
Atama kurayla Öğretmen atamaları da, kalabalık iş başvuruları da kurayla yapılıyor. Bengi Grup’un yaptığı ise adaletli gibi gözükse de nihayetinde çalışanların işlerine son veriyor.
Kura sadece bir şovdu Atılan güvenlikçiler Yarın’a konuştu. Patronun kura esnasında yaptıklarının sadece şov olduğunu söyleyen güvenlikçiler, haklarını savunmak için sendikalı oldular. Güncel 3
ODTÜ’de üniversite öğrencilerine yönelik polisin saldırısının ardından verilen tepkiler, Türkiye’nin gündeminden düşmedi. Bu hafta hem YÖK Yasa Taslağı’nı hem de ODTÜ’de yaşananları Mustafa Görkem Doğan ile değerlendirdik.
Melike Cınar Ç ile Esas Mesele 12
80 çalışanın işine kurayla son veren patron İbrahim Bengi, tüm çalışanlarını çok sevdiğini, sorunun da kendisinde olmadığını söyledi ve işten çıkartılmaya gerekçe olarak “El mahkum, devlet öyle istedi” dedi.
Krizden kaçınmak için 1 Ocak planı
Obama, krizden kaçınmak için Kongre’ye 1 Ocak’a kadar gerekli adımları atma çağrısında bulundu. Obama bir radyo konuşmasında sorumlu bir şekilde devlet harcamalarının kısılması için Kongre’deki Demokrat ve Cumhuriyetçi Partili politikacılarla birlikte çalıştığını söyledi, zenginlerden de biraz daha fazla vergi ödemelerini istedi. dünya 13
Örnek olay budur
HAKAN ÖZTÜRK AKLIN YOLU
AKP’nin icraatları
4
İşsiz kalırsam
GÜLSÜM KAV ANA FİKİR
6
Kura ile gelen adalet
18 milyon Bu kış nasıl ısınsak? kişi icralık oldu Doğalgaza ve elektriğe yapılan zamların ardından ısınma sorunu vatandaşları karar kara düşündürürken, en ucuz ısınma yöntemini bulmak için kollar sıvandı. Kömür sobası, klima, elektrik sobası, doğalgaz gibi pek çok yöntem arasında seçim yapmak gerekiyor. toplum 2
Sözün doğrusu
Patronlar artık işçi çıkarmayı bile kurayla yapacak kadar fütursuzlaştılar.
AKP iktidarı süresince ikiye katlayan icra dosyaları 18 milyonu aştı. Türkiye’de dört kişiden biri icralık. Kredi ve kart borcunu ödeyemeyenlerin sayısı % 88 arttı. Hükümet gururla ekonominin büyüdüğünü her fırsatta dile getirip refah düzeyinin arttığını söylese de icra dosya verileri hükümeti yalanlıyor. İcralık olan kişilerin sayısı AKP iktidarı süresince ikiye katlandı. Türkiye’de mahkeme kararıyla başlatılan icra takibi sayısı, AKP’nin iktidara geldiği 2002’de 611 bin 335 olarak hesaplanırken 10 yılda ikiye katlanarak 1 milyon 275 bin 810’a çıktı. Mahkeme kararı olmaksızın başlatılan icra takibi sayısı da 8 milyondan 17 milyona çıktı. ekonomİ 8
Asgari ücrete günlük 1 liralık zam yaptılar, ardından da işçiyi ezdirmedik dediler.
15 yaşındaki Hasret’i önce ailesi vurdu sonra da devlet kefensiz gömdü.
GÜN CAĞ ÇAĞ AYDIN PRİZMA
7
Hükümettekiler asgari ücrete bağlansın SİBEL UZUN UYANIS Ş
5
AKP Hükümeti imaj tazeliyor 4 Ülkede sadece bir azınlığın ekonomisi iyi gidiyor, 4 kişiden biri icralık.
02 TOPLUM
2 Ocak 2013
Bu kış nasıl ısınsak? Kışın en soğuk ayları yaklaşırken “Nasıl ısınsak?” sorusu daha çok konuşulur oldu. Doğalgaza ve elektriğe yapılan zamların ardından ısınma sorunu vatandaşları karar kara düşündürürken, en ucuz ısınma yöntemini bulmak için kollar sıvandı. Kömür sobası, klima, elektrik sobası, doğalgaz gibi pek çok yöntem arasında seçim yapmak gerekiyor. TOPLUM sanem deniz kural
Balık türleri tükeniyor
Karadeniz’de küresel ısınma, bilinçsiz avlanma, kirlilik ve hidroelektrik Santraller (HES) nedeniyle kalkan, çipura, ıstakoz, karides ve kırlangıç gibi birçok türün yok olma noktasına geldiğini belirten Karadeniz Teknik Üniversitesi Deniz Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ertuğ Düzgüneş, “Karadeniz’de durum son derece ciddi” dedi. Düzgüneş, Karadeniz’deki biyoçeşitlilikte gözle görülen değişikliklerin yanı sıra gözle görülmeyen ancak küçük balıklara yem olan canlı türlerinde de ciddi değişimler yaşandığını anlatarak “HES’ler nedeniyle eskisi gibi denizlerimize besin maddesi akışı sağlanamıyor. YARIN toplum
Bir çocuk öldü, köprü hala yapılmadı
Van’ın Başkale İlçesi’ne bağlı Sallıdere Köyü’nde okuyan öğrenciler, köylerinin içinden geçen derenin karşısında bulunan okullarına, korku içerisinde gidip gelebiliyor. Minik öğrenciler, köylülerin derme çatma tahtalarla yaptıkları köprüden ancak öğretmenlerinin veya velilerin yardımıyla geçebiliyor. Başkale’ye 20 kilometre uzaklıktaki 70 haneli Sallıdere Köyü’nün sakinleri, ilkbahar aylarında deredeki su seviyesini yükseldiğini, zaman zaman yaptıkları köprünün de yıkıldığını söyledi. Köyün içerisinden geçen derede geçen yıl su seviyesinin yüksek olduğu aylarda 10 yaşındaki Özge Güçlü’nün düşüp boğulduğunu hatırlatan köylüler aynı sorunu bir daha yaşamak istemiyor. YARIN toplum
Sudan yakıt yapılıyor
ABD’de gerçekleştirilen araştırma sonucunda, genetiği değiştirilmiş bakteriler, karbondioksit ve güneş enerjisinin de yardımıyla, atık suyu sentetik yakıta dönüştürmeyi başardı. E-dizel ve E-etanol olarak adlandırılan bu yakıtlar, birkaç yıl içinde kullanılabilecek. Genetiği değiştirilmiş bakteriler, çevre endüstriyel alanlardan toplanan atık veya tuzlu su ve karbondioksit ile besleniyor. Bir milimetrenin 3 binde biri boyutundaki bu bakteriler, güneş enerjisi ile fotosentez gerçekleştiriyor. Bakteriler, tüm bu sürecin ardından, dışarıya sentetik etanol salgılıyor. Sudan hafif olduğu için yüzeyde toplanan bu yakıt da, hiçbir ek işlem gerekmeden toplanıyor ve enerji kaynağı olarak kullanılabiliyor. YARIN toplum
Kışın en soğuk ayları olan Ocak ve Şubat ayları geldi bile. Bu en soğuk aylarda nasıl ısınacağımız sorunu da en çok konuşulan konular arasında yerini aldı. Elektrik ve doğalgaz cep yakarken, evin metrekaresine göre en ucuza gelebilecek ısınma yöntemleri arasında seçim yapmak da zorlaşıyor. Isınma sorununu çözmek için öncelikle en ucuz yakıt tipinin seçilmesi ve ardından, bu yakıt tipine en uygun ısıtma aracının seçilmesi gerekiyor. Yakıt için kullanılan cihazlar ikiye ayrılıyor: Bireysel ısıtma cihazları ve merkezi ısıtma cihazları. Merkezi ısıtma cihazları olarak ağırlıklı olarak kazanlar kullanılıyor. Bireysel sistem olarak da büyük çoğunlukla sobalar, kombi ve kat kaloriferleri kullanılıyor.
EN UCUZ YAKIT KÖMÜR Gerek çevreye olan etkileri, gerekse verimlilik değerleri değerlendirildiğinde yakıtlardan en ucuzu linyit. Arkasından ithal kömür bunu izlemekte. Üçüncü olarak doğalgaz, dördüncü olarak fuel oil, beşinci olarak tüpgaz ve en son olarak da motorin ve elektrik geliyor. İllere göre ucuz yakıtlar da değişebiliyor. İstanbul’da en yaygın olarak doğalgaz kullanılıyor. Taşıma sorunu olmadığı için en kullanışlı olarak doğalgaz tercih ediliyor. Ankara’da kömür fiyatları daha ucuz olduğundan, en ucuz yakıt olarak kömür tercih ediliyor. İzmir’de ise soğuklar kısa sürdüğünden en çok elektrikle ısınma tercih ediliyor.
Evlerde yakılan sobalara dikkat
EVDE NEYİ NASIL YAKSAK? Isıdan en iyi şekilde yararlanmak için kömür sobası kurarken en önemli şey baca. Baca tertibatı iyi yapılmışsa, herhangi bir sorun yok. Yalnız baca uzunluklarını çok fazla tutmak sağlık açısından tehlikeli. Eğer evinizin yalnızca kullandığınız odasını ısıtmak istiyorsanız, en verimli ve ucuz yöntemlerden biri de doğalgaz sobası. Ama tüm evi ısıtmak istiyorsanız, doğalgazla ısınma sizi bin liraya kadar varan faturalara patlayabilir. Yine tek oda ısıtmak için kullanılan tüpgazla çalışan kataliklerde ise baş ağrısı gibi sonuçlar
doğuyor. Bu nedenle katalitik soba kullanılan odanın sık sık havalandırılması gerekiyor. Uyku zamanına geçildiğinde katalitik sobasının kullanılması ise tavsiye edilmiyor. Kombi de doğalgazla ısınmada tercih edilen yöntemlerden. Ancak kombi kullananların dikkat etmesi gereken noktalardan biri, kombiyi geceleri en düşük seviyede tutmak, aksi halde evin ısınması çok zaman alıyor ve enerji tüketimi büyük oranda artıyor. Kombide tavsiye edilen ısı ise 50 derece. Kombiyi kısa süre için kapatıp tekrar açmanın daha fazla yakıt harcadığı söyleniyor.
SGK sağlıkta kısıtlamalara gitme peşinde Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), sağlıkta yapacağı kısıtlamaları haklı göstermek adına “Sağlıklı Yaşam Bilgileri” kitapçığı hazırladı. Doktorların gereksiz tetkik yaptırma, ilaç yazdırma ve tedavi için zorlanmaması istenilen kitapta “Sadece doktorların gerekli gördüğü tetkik ve tedavileri yaptırın” uyarısı da yer alıyor. Kitapta röntgen kısıtlamaların haklılaştırmak için, “gereksiz yere çekilen her filmin hastanın fazladan radyasyon almasına yol açacağı” bilgisi verilmiş. İlaç kullanımındaki kısıtlamalara ilişkin “akılcı ilaç kullanımı” tabirinin bulunduğu kitapta, sağlıktaki kısıtlamaları “faydalı uygulamalar” olarak göstermek için her yöntem düşünülmüş. YARIN toplum
Yine sağanak, yine sel Türkiye’de pek çok ilde sağanak yağışa karşı alt yapının ne kadar yetersiz ya olduğu, geçtiğimiz günlerde yeniden orta rum Bod ın ğla’n Mu ur, çıktı. Sağanak yağm çok ilçesini yarım saatte göle çevirdi. İlçede
Kimliği çalındı, başına gelmeyen kalmadı Samsun’da yaşayan 24 yaşındaki Mustafa Sırça, 4 yıl önce nüfus cüzdanını kaybetti. 3 ay sonra Sırça’ya 2 kredi kartı, 2 cep telefonu hattı ve 2 de internet aboneliğinden kaynaklanan yaklaşık 15 bin liralık borç çıkarıldı. Savcılığa yaptığı şikayet sonrasında polis tarafından başlatılan soruşturmada, Sırça’nın nüfus cüzdanındaki fotoğrafının kimliği belirlenemeyen bir kişi ile değiştirildiği ve faturalardan da nüfus cüzdanının Tekirdağ’da kullanıldığı belirlendi. Yapılan soruşturmaya rağmen Sırça’ya ait nüfus cüzdanını alarak harcama yapan kişi bulunamadı. Bir fabrikada asgari ücretle çalıştığını belirten Mustafa Sırça, “Nüfus cüzdanımı kaybettim, başıma gelmeyen işi kalmadı. 15 bin TL’lik borcum var. 2 yılda ancak 3 bin TL’sini ödeyebildim. Çok zor durumdayım” dedi. YARIN toplum
Kömür sobasının en güzel yanı, pişen kestane ve demlenen çaylar ile, odanın devamlı sıcak kalması oluyor. Sobadan kaynaklanan ölümler ise kömür sobasının tehlikeli yanı. Soba zehirlenmelerini engellemek için, ortam sık sık havalandırılmalı. Baca temizliğine çok dikkat edilmeli. Banyo ve yatak odasına soba koyulmaması ve sobaların TSE’ye uygunluk belgelerinin aranması da alınabilecek diğer önlemlerden.
llikle sayıda ev ve işyeri su altında kaldı. Öze etkili inde eler beld Yalı Turgutreis, Bitez ve ezyetm sel nan yaşa olan sağanak nedeniyle yade ri ntile miş gibi, bölgede elektrik kesi bastı. şandı. Bazı köylerde, ev ve işyerlerini su
Türkiye’nin uzay yol haritası hazırlanıyor
Göktürk-2 uydusunun fırlatıldığı gün olanlar bir yandan tartışılırken, Türkiye’nin bilimsel ilerlemesi de tartışılan konular arasında yerini aldı. İTÜ Uzay Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Alim Rüstem Aslan, Göktürk-2 projesinin bir planın parçası olduğunu belirtiyor. Türkiye’de 2000’li yılların başlarında bir uzay yolu haritası hazırlandığını belirten Aslan, daha önce böyle bir harita yapılmadığına dikkat çekiyor. Oluşturulan planda, çok ko-
nuşulan Türkiye’nin bir astronotunun uzay istasyonuna gönderilmesi de var. Bu henüz gerçekleşmedi. “Dünyada söz sahibi olmak istiyorsanız uzay teknolojisine sahip olmanız gerekiyor. Yalnızca sahip olmanız değil, bunu geliştirmeniz de gerek” diyor Aslan. Uzay liginde şu anda ilk 20’nin içinde olduğumuzu belirten Aslan, Göktürk1’in de bitmek üzere olduğunu ve seneye fırlatılacağını, sırada Göktürk-3’ün olacağını, 2023’e kadar 17 uydu fırlatılacağını söylüyor. YARIN toplum
03 GUNCEL
Noter huzurunda işten atıldılar
Milas- Bodrum Havalimanı’nda çalışan 180 güvenlik görevlisinin 80’i noter eşliğinde yapılan kurayla işten çıkarıldı. Firma sahibi Bengi, kurayla aldıkları personeli, işten çıkarmaları gerektiğinde yine kurayla attıklarını belirtti. Aslanlar gibi çalışan personelinden 80’ini işten çıkarmak zorunda olduğunu belirtirken, gerekçesi netti: “Devlet istedi.” ankara onur toper
Gözleri ya çıkarsa umuduyla parlayan, işe alınmak ya da atanmak için kura bekleyen binlerce insanın hüzünlerine, mutluluklarına şahit olmaya alıştığımız günlerde Muğla’da çekilen kura ne kadar akıl dışı bir sistem içerisinde ekmek kavgası verildiğini gözler önüne serdi. Milas Bodrum Havalimanında çalışan 80 kişi, patronlarının deyimiyle “aslan gibi” çalışsalar bile, işten çıkarıldı.
2 Aralık 2012
Muğla’da havaalanında çalışan 80 özel güvenlik görevlisinin kura çekilerek işten atılmaları hakkında ne düşünüyorsunuz? ÖZLEM ÖZBAY İŞSİZ GÜVENLİK GÖREVLİSİ
O sertifikayı almak kolay değil İnsanları resmen eziyorlar. Güvenlik görevlisi sertifikası almak kolay bir şey değil, çok emek istiyor. İşten atmanın kura ile olması çok saçma ve mantıksız bir şey.
SİBEL UZUN EHP GENEL BAŞKANI
İnsan hayatının kurası olur mu? İşsiz kalmak bir insan için intihar anlamına bile gelebiliyor. Kura çekerek insanların işsiz bırakılması çok büyük bir vicdansızlıktır. Hiç insan hayatının kurası olur mu?
Gönül istememiş Bengi Grup Özel Güvenlik Hizmetleri A.Ş. firması sahibi İbrahim Bengi: “Gönül bu şekilde karşılaşmayı istemezdi. Sizlerin yok, en azından tazminatlarını şuanda çok zor anlar yaşadığınızı alacaklar dedi demesine, ama biliyorum.” diyerek kura öncesi şunu da sordu: Dört yıl boyunca konuşmasına başladı. Sonra fir- evine ekmek götürebilen 80 kişi masının devamlılığını sağlamak işsiz kalınca ne olacak? için işçilerini atmak zorunda olduğunu uzun uzun anlattı. Devlet istemiş Firma devletle çalışan taşeron bir Peki 80 işsizin durumu? şirket olduğu için, devletle yaptığı Bengi, firmanın çalışma sistema- anlaşmalar ve talepler doğrultutiğini kısaca şöyle özetledi: “Ama sunda hareket etmek zorunda ben sadece Milas’ta iş yapmıyo- kaldığını açıkladı. Bu açıklama rum. Türkiye’nin birçok yerinde bile taşeron sisteminin iş güvenfirmamız faaliyetlerini sürdürü- liğini hiçe sayarak, sadece kara yor. Firmamızda çalışacak perso- endeksli hareket ettiğini gösterneli belirlerken eğer başvurular meye yetiyor. Bengi, 80 kişiyi işyoğunsa kurayla alımları yapıp, siz bırakırken ortalığı yatıştırmak kurayla işlerine son veriyoruz.” için otuzunun üç ay sonra geri Açıklamayı duyanlar başka care alınacağını söyledi.
İşimiz kuraya kaldı Özelleştirmeler, pek çok iş kolunun taşeron şirketlere ihale edilmesi, kamuya ait iş kollarının sözleşmeli personel alımına yönelmesi, Türkiye’de iş güvenliğinin var olmadığını göstermeye yetiyor. 120 bin öğretmen açığı varken, atama bekleyen 300 bin öğretmen bunun en temel göstergesi. Sözde adil kura sitemi, Muğla’yla beraber işten çıkarmalarda da kendini göstermeye başladı. Kimin nerede, nasıl çalışıp doyduğu değil, şirketlerin devamlılığı esas kaygı olunca, ister Ahmet, ister Hatice olun işiniz kuraya kaldı.
Patronlar bile protesto etti Kurayla işten atılmalar tepki yaratmaya devam ediyor. Metro Market sahibi Kasım Yasdıoğlu olay karşısında çok üzüldüğünü ve fazla işçisi olmasına rağmen tepki amacıyla 5 kişiyi daha işe aldığını söyledi. Yasdıoğlu, “Kura ile işten çıkarma olayı beni çok etkiledi. Tombala çekiyor gibi işten çıkarmayı protesto ediyorum. İnsanların gururu ile oynayarak işten çıkarma işlemi yapıldı bu davranış çok yanlış.“ diyerek elindeki torbayı yere attı ve ardından torbayı yaktı. İşsizlik çığ gibi büyürken, patronların bile isyan bayrağını çekmesi sistemin çarpıklığını göstermeye yetiyor. Ancak meselenin patronalrın merhametin de değil, düzenin işleyişinde olduğu çok açık.
Kurada gülen az, ağlayan çok
CÜNEYT AKMAN İKTİSATÇI YAZAR
Frene hızlı basarsanız araba devrilir İşsizlik artıyor. Çünkü ekonomide bu kadar hızlı frene basarsanız, araba ya devrilir ya da sarsılır. İşsizliğin temel sebepleri kayıt dışılık ve sendikasızlaştırmadır.
ENGİN ERDEM TAŞERON ÇALIŞAN TEMİZLİK İŞÇİSİ
Taşeron çalışmak zor Taşeron çalışmak çok zor. İşçiler zaten sürünüyor. 3-5 seneni doldurduysan girdi-çıktı yapılıyor. Bu kadar zor koşulda çalışan işçileri bir de kurayla atmaları çok kötü.
özlem sevinçli avukat
Geçerli bir sebep yok İşten çıkarmada haklı bir sebebin olması gerekir. Bu, hukuka ve iş kanuna aykırı bir uygulamadır. Kurayla işten çıkarmak ne haklı ne de geçerli bir sebeptir.
irfan kayguuz BİRLEŞİK METAL-İŞ SENDİKASI EĞİTİM UZMANI
İşçiler kağıt mendil gibi
Muğla’da kurayla işten atılmayan çalışanların sevinci buruktu.
Garp Linyitleri İşletmesi’ne işçi alımında itirazlar kurayı iptal ettirdi.
300 bin öğretmen atama beklerken bu yılın öğretmenlerinin sevinci. Sefer Çetin, kura çekilişi ile işe girdiği maden ocağında yaşamını yitirdi.
Kura gayri insani bir yöntem. Taşeron işçiliği bir kağıt mendil gibi, kullan-at stratejisi var. Bu yetmez gibi, Çalışma Bakanlığı taşeronda sınırları kaldıran bir yasa çıkaracak.
hamit torun eski tekel işçisi
Kurada bile adaletsizlik var TEKEL dağılacağı zaman bizi göndermek için de noter geldi, kura çekildi. Kurada bile usta ve işçiler arasında adaletsizlik vardı. İşçi ne şekilde çıkarılırsa çıkarılsın, haklı bir yanı yok.
mehdi şomali çağrı merkezi çalışanı
Faili meçhul bir suç işleme yöntemi Kura, komik ve bir o kadar da zekice bir kaçış yolu. “Ben yapmadım kedi yaptı” ya da “takdiri-i ilahi” süsü vererek faili meçhul bir suç işleme yöntemi diyebilirim!
İş isteyene Başbakan’dan tepki Hükümet temsilcile- İş isteyen de kışkırtıcı ri gittikleri her yerde Erdoğan, iş isteyen Ceylankarşılarında iş isteyen halkı pınarlıları provokatör ilan buluyor. Ceylanpınar’a giden etti. Erdoğan: “Bilir bilmez Başbakan Erdoğan da bir kez bazı şeyleri konuşmayalım. İş daha bu tepkiden kurtulamadı. Kur’a müracaat etmek sureKonuşması esnasında Tarım tiyle Ceylanpınar’dan işçiler İşletmeleri Genel Müdürlüğü alınacak. Bu dediğim gibi 135 çiftliğine alınacak 135 işçinin, kişi Ceylanpınar’dan alınacak” Ceylanpınar dışından kişiler dedi. Erdoğan, alandaki bir olacağına itirazlarını dile geti- kişinin sözlerine de sinirlenerenlere Başbakan yine bilindik rek: “Oradan provoke etme, üslubuyla tepki gösterdi. buradan Başbakan bir şey
söylüyor, ne söylüyorsa odur.” diye çıkıştı.
Tepki gösteren ya nezaketsiz, ya provokatör Başbakan geçtiğimiz yılda, İş Ve meslek edindirme Danışmanları atama töreninde kendisini Protesto eden Emekçi Hareket partisi Genel Başkanı Sibel Uzun’un eleştirilerine cevap vermeyerek, Uzun’u nezaketsizlikle suçlamıştı.
ismail sağlam güvencesiz çalışan inşaat işçisi
Kafalarına göre işçi çıkarıyorlar Hükümetin politikaları yüzünden böyle oluyor. Kriz var, işyerleri kapatılıyor. Olan da işçiye oluyor. Kriz olmasa da işveren zaten kafasına göre işçi çıkartabiliyor.
elif aydın işsiz sosyolog
Artık açıklama bile yapılmıyor Nasıl bir aleniliktir bu. Önceden işten çıkarırken küçük de olsa, rasyonel bir açıklama yapılırdı. İşsizlik o kadar büyük bir sosyal sorun ki, isteniz bile görmezden gelemezsiniz.
04 GUNCEL
02 Ocak 2013
Hükümet imaj tazeliyor Hakan Öztürk AKLIN YOLU
Hattı Müdafaa ve Sathı Müdafaa
ODTÜ’de öğrenciler Tayyip Erdoğan’ın gelişini protesto ediyorlar. Başbakan gelecek uzaya uydu gönderilmesi için düğmeye basacak. Üç-dört bin polis öğrencilere saldırıp biber gazı sıkıyor. Tam bir Avrupa’nın tekniğini alıp ahlakını alamama durumu. Alem aya, biz uyduyla uzaya, demokrasi yaya. Ahmet Kaya’dan: Bu ne yaman çelişki anne… * Ama öğrenciler şiddet eğilimliymiş. Arkadaş bir doğru eylem yöntemi bulamadık gitti. Yürürsün, yok olmaz. Basın açıklaması yapacaksın hayır burada yapamazsın. Miting yapacaksın, yasaklandı. Slogan atacaksın, ağzın açık fotoğrafın çekilirse çok büyük cezası var. Oturursun, trafik tıkandı. Dosyamızı bırakalım, karga tulumba havadasın. Mehmet Erdem’in yorumladığı harika bir şarkı var. Şöyle diyor: Sussan olmuyor susmasan olmaz Dil dursa Hakim Bey tende can durmaz… * Tayyip Bey dedi ki: Dikkat ODTÜ’deki öğrenciler kınanacak… Kına! Epeyce bir üniversite rektörü esas duruşa geçip, topuk selamı verip kınadı. Bu rektörlerin hiçbirisi bize radyasyonlu çaylar içirilirken kınama yapmadı. Bunlar bilim dışı demedi. Denizlerimiz nehirlerimiz atıklarla kirletilip, canlı yaşamına son verilirken fabrika sahiplerinin aleyhine hiç laf etmedi. “Japonya’daki depremlerde insanlar sağ kalabiliyor da, bizim ülkemizde bizim insanlarımız neden bunca ölüyor?” diye kendi kendine sormadı. Hep ıkındı sıkındı ama asla kınamadı. Sustu. Sessizce onayladı. Bu şarkıda şöyle olabilir: Nolayıdım olayıdım oy Okur yazar olayıdım oy Tayyip madalya göndermiş ODTÜ’yü kınayan rektöre…
Geçtiğimiz günler hükümetin karizmasını toparlama günleriydi. Başbakan’dan bakanlara kadar önemli bir takım, televizyon programlarına katıldı ve önümüzdeki dönem politikalarını anlattılar. Konuşmalara ise hakim olan hava her zamankinin aksine sakin ve alt tonlardaydı. Anlaşılan ODTÜ’nün ardından yıpranan imaj toparlanmaya çalışılıyordu. ankara CAN ÇOKSÖYLER
Başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere farklı farklı hükümet yetkilileri televizyon programlarına katılıp gündemi değerlendirdiler. Gündemi çokça meşgul eden başlıca konulara değinen yetkililer daha yumuşak bir profil verdiler, tabir yerindeyse imaj tazelediler. Konuşmalarda bol miktarda demokrasi, adalet, özgürlük gibi kavramların kullanılması ise bu yargıyı kuvvetlendirdi.
İlk gündem Suriye TRT’ye katılan Başbakan Erdoğan’ın başlıca gündemi Suriye’ydi. Konuşmasında 1 Mart Tezkeresi’ni de değerlendiren Başbakan “Belki biraz iddialı olacak ama şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim. Bakın Irak’ta 1 Mart tılan Arınç Başbakan’la ortak güntezkeresi olayını hatırlayın. Ben 1 demleri konuşmadan önce ona tam Mart tezkeresini savunanlardandım. bağlı olduğunun sözünü verdi, ayrı O zaman Başbakan değil, Genel Baş- düşme tartışmalarına kendince bir kandım ve 1 Mart tezkeresinde yeter- açıklık getirdi. ODTÜ’de yaşananlar li oy alınamadığı için malum, Irak’a için “Şiddet olursa olmaz” çizgisingirilmedi. Onda da bir hayır var. de açıklama yapan Arınç, polis için Fakat Türkiye orada olmuş olsaydı “Aşırı güç kullanmış olabilir” dedi. Diğer taraftan yine klasikler araIrak’taki durum bugünkü gibi olmazdı. Çok daha farklı olurdu. Çünkü sında olan “provokatörler” açıklamaIrak’ın kaderinde ülkenin değerlerini sında bulunan Arınç, ODTÜ’de olay paylaşmayan ülkeler vardı.” dedi. çıkartanların seyyar ekipler olduğunu ifade eden Arınç, “Flamalarına Ortak gündem ODTÜ bakarsanız eğer hepsinin hangi fikirBaşbakan’la benzer bir zamanda Baş- lerde olduğunu görebilirsiniz. Bunlar bakan Yardımcısı Bülent Arınç da 32. orayı karıştırmak için gelmişler. Ve Gün programındaydı. Programa ka- polisle bunun için çatışıyorlar. Gö-
Bu sene az dövmüşler
* Bu memlekette el etek öpmek yaygındır. Yağcılık yaygındır. Güçlüye yanaşmak yaygındır. Zengin sofrasına yakın durmak yaygındır. O nedenle AKP gibi bir partinin başarılı olabilmesinin kanalları maalesef mevcuttur. Ama direnebiliriz de. Çünkü ODTÜ’de direnen öğrenciler gibi öğrencilerimiz de vardır. Bütün sathı müdafaa etme düşüncesinde olmalıyız ama somut müdafaaya bir hattan başlamalıyız. Hattı müdafaa vardır ve olmalıdır. Hattı müdafaa olmadan sathı müdafaa olmaz. Sathı müdafaa bütün hattı müdafaaların toplamıdır. Yani, sathı müdafaadan bahsederek kimse somut hattı müdafaadan kaçmaya çalışmasın. Müdafaa somut bir hat üzerinde yapılır. Somut bir hattın somut bir müdafaası. Güya gelecekte, güya bütün satıhta, güya soyut ve imkansıza varan değil. Bugün, belli bir hatta, somut ve mümkün bir müdafaa mücadelesi. İşler Güçler dizisinin müziği gibi bitiriyorum: Ne gadar da bütünsel, Bir o gadar parça parça koparan.
İşte Erdoğan’ın bu haftaki gündemleri Uludere katliamı Suriye’ye müdahale Ergenekon - Balyoz Anayasa’nın akıbeti ODTÜ tartışmaları Kuzey Irak’la ilişki Başkanlık sistemi Ekonomik kriz Kürt sorunu rüntüler çok tehlikeli. Şüphesiz poDiğer taraftan Başbakan da geliste onlara karşı elindeki imkanları rekli şeylerin yapıldığını ve yasal süister az, ister çok kullanmış’’ diye recin işlediğini iddia etti. Başbakan konuştu. Erdoğan, Uludere olayının bugün yıl dönümü olduğunun anımsatılması Roboski çıkmazı üzerine, olaya ilişkin soruşturmanın Uludere olayının ardından yapılan idari ve askeri yargıda devam ettiğine çalışmalar hakkında da bilgi veren dikkati çekti. Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü: Konuyla ilgili TBMM’de araş“Görevini yapmak zorunda olan in- tırma komisyonu kurulduğunu, kosanların da bulunduğunu bilmeliyiz. misyon üyelerinin, silahlı kuvvetler ‘Çoban zannettik vurmadık’ derseniz ve valilikle olaya ilişkin görüşmeler o gelip sizi vuruyor. ‘Terörist sandık’ yaptığını anımsatan Erdoğan, Meclis derseniz karşınızdaki çoban çıkabili- araştırma komisyonunun bir rapor yor. İnsani olarak çok şeyler yapıldı. hazırladığını ve bu raporun 1-2 hafta Hiçbirisi tazminatı almadı. Yasal sü- içerisinde açıklanacağını bildirdi. resi içinde biz onu bloke ettik.’’
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, ODTÜ’de yaşanan protestolara ilişkin, “Türkiye’de yılda 25 bine yakın bu tür eylemler yapılıyor. Bunlardan emniyet güçlerinin müdahale ettiği olayların oranı yüzde 3-5’i geçmez. Şiddet işin içerisine girmedikçe güvenlik güçleri müdahale etmiyor. Ama şiddet işin içerisine girdiğinde orada yaşayan vatandaşların can ve mal güveliğimi sağlamak da güvenlik güçlerinin görevidir” dedi.
Deprem değil, ihmal öldürür CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, AKP Van Milletvekili Fatih Çiftçi’nin 2004 - 2011 yılları arasında Van Erciş Belediye Başkanlığı görevini üstlendiğini ve kendisinin de Van Depremi’nde yaşanan tabloda sorumluluğu olduğunu belirtti. Oran, Danıştay’ın Çiftçi’ye soruşturma başlatılması hakkındaki red kararını eleştirdi. Oran “Bir söz var ‘deprem öldürmez bina öldürür’ hayır bina da öldürmez. Binaları kontrol etmeyen, görevini ihmal eden, sorumlulardan hesap sormayan yöneticiler öldürür.” diye konuştu.
hakanozturk1871@gmail.com
Mecliste sahte oy tepkisi
AKP Denizli Milletvekili Nihat Zeybekci, Meclis’te sahte oy kullanılmasını eleştirdiği konuşmasında kendisine “Zeybekçi, sen bir daha zeybek oynama” diyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na, “Ulan sen zeybeği ne bilirsin, efeyi ne bilirsin” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Denizli Milletvekili Adnan Keskin’i de eleştiren Zeybekci, “Bunlar yalan söylemeyi alışkanlık haline getirdi” diye konuştu. YARIN GÜNCEL
Teknoloji dinletiyor Son dönemde yürüyen dinleme tartışmalarıyla ilgili olarak teknolojinin ilerlemesi yüzünden olduğunu söyleyen Ergin, “Dinleme konusu mevzuatımızda müstakil suç olarak 2005’de yürürlüğe giren ceza yasamızla bunu düzenlemiştik. Ceza yasamızın 131-132 ve 133. Maddeleri bu hususu düzenler, buna dair cezaları da caydırıcı hale getirmek için 2012’de yaptığımız yasal düzenleme ile cezalarını yüzde 100 arttırmış durumdayız.” dedi. YARIN GÜNCEL
Sarıgül CHP’ye geri döner mi? Türk Hava Kurumu Rektörü
Ünsal Ban
Ünsal Ban bir televizyon programında ODTÜ rektörüne yönelik olarak yaptığı “Eğer samimiysen görüşünde bırakacaksın maaşını da koyacaksın ya da diyeceksin ki bu hükümetin yer aldığı bir sistemde görev alamam, istifa ediyorum dersin.” açıklamasıyla “Oğlum Bak Git” köşemize yerleşmeye hak kazandı. THK Rektörü Ünsal Ban, katıldığı bir televizyon programında ODTÜ’lü gençlere destek olan okul yönetimini istifaya çağırdı. “Bazı öğretim üyeleri ve akademisyenler Başbakan’ı kampüste istemiyoruz diyor. Ama o Başbakan’ın, hükümette yer alan bakanların verdiği maaşları alıyorsun. O zaman ne yapacaksın? Eğer samimiysen görüşünde bırakacaksın maaşını da koyacaksın ya da diyeceksin ki bu hükümetin yer aldığı bir sistemde görev alamam, istifa ediyorum dersin.” diyerek kendinin hükümete bağlılık gerekçesini de açıklayan rektöre bu anti-bilimsel açıklamalarından ötürü “Oğlum bak git” diyoruz.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Florya’da bulunan bir alışveriş merkezini ziyaretinde basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu’na, CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayının Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül olup olmayacağı soruldu. Sarıgül’ün önce partiye üye olması gerektiğini belirten CHP lideri, “bu konuda daha önce çok konuştum, bu kadar yeter” dedi. YARIN GÜNCEL
Buldan: “Silahların hepsi sussun” BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, Tekirdağ’ın Çorlu İlçesi’ne bağlı Marmaracık Beldesi’ndeki bir düğün salonunda düzenlenen partisinin Çorlu ilçe kongresine katıldı. Burada partililere seslenen Buldan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ’ı eleştirdi. İktidarın son dönemde Kürtlere karşı baskıları artırdığını iddia eden Buldan, “Başbakan
iki gün önce yaptığı konuşmada Kürtler açısından bir final yılının olduğunu ama Kürtlerin avucunu yalayacağını ifade etmiştir. Başbakan’a buradan sesleniyoruz; İşte final, işte halkımız diyoruz. Bu halk ayakta, dimdik ayakta olduğu sürece sana biat etmeyecektir. Önünde diz çökmeyecektir” dedi. YARIN GÜNCEL
05 GUNCEL
Aman Başbakan yanlış anlamasın
ODTÜ Rektörü Acar, geçtiğimiz hafta hem Cumhurbaşkanı’na hem de Başbakan’a görüşme talebinde bulundu. Başbakan’ın ODTÜ Yönetimi’ni görevlerini bırakmaya davet etmesi üzerine yapılan görüşme, Acar tarafından olumlu değerlendirildi. Acar, görüşmede kolluk kuvvetlerinin eğitime ve öğrencilere zarar vermemesi gerektiğini söyledi.
Başbakan eylemleri destekleyenler görevlerini bıraksın dedi. Rektör Acar, Başbakan’la görüşme talep etti.
İSTANBUL ONUR TOPER
ODTÜ’de geçen hafta yaşanan olayların etkisi aradan bir hafta geçmesine karşın hala sürerken Ankara’da, olaylarla ilgili üst üste sürpriz görüşmeler gündeme geldi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a bir basın toplantısında ODTÜ’deki olaylar soruldu. O da, eylemlere destek veren akademisyenlerin görevlerini bırakmaları gerektiğini söyledi. Güvenlik güçlerinin kullandığı orantısız gücü de kutladığını belirten Başbakan, “Güvenlik gücünün görevi budur ve görevlerini yapmışlardır. O nedenle başarılarından dolayı onları kutluyorum, tebrik ediyorum” dedi.
Acar: “Görüşmeler olumlu geçti” Bu açıklamaların üzerine daha önce de ODTÜ’deki olaylarda polisin tavrını eleştiren Acar, hem Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e hem de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a görüşme talebinde bulundu. Acar, görüşme talebini, Başbakan’ın yanlış bilgilendirildiği doğrultusunda almak istediğini söyledi. Cumhurbaşkanı ve Başbakan’la görüşen Acar, görüşmelerin olumlu geçtiğini belirtti. Günlerdir Türkiye’nin gündemini meşgul eden ODTÜ tartışmasının Başbakanlık Konutu’nda ve Çankaya Köşkü’ndeki yansımaları merak edilirken, Acar, yaptığı görüşmeleri Milliyet gazetesi
yazarı Fifret Bila’ya anlattı.
Üniversiteler kendi kendilerini yönetsin Acar, yaptığı değerlendirmede görüşmenin olumlu havada geçtiğini söyledi. Başbakan’ın aşırı uçların üniversitelere hâkim olmaması gerektiğini vurgulamasına karşın kendisinin üniversitelerin kolluk kuvvetlerine gerek olmayacak şekilde kendi kendilerini yönetmeleri gerektiğini belirttiğini vurguladı. Başbakan’ın tüm bu söylediklerini anlayışla karşıladığını belirten Acar, kolluk kuvvetlerinin eğitime ve öğrencilere zarar vermemesi gerektiğini dile getirdiğini de belirtti.
Başbakan’a karşı herkes aşırı uçta Başbakan ile 1 saat, Cumhurbaşkanı ile 45 dakika görüşen Acar görüşmelerinin bu şekilde geçtiğini belirtse de tam olarak ne konuştuklarını, nasıl bir anlaşmaya vardıklarını tam olarak bilemiyoruz. Acar yaptığı açıklamada bundan sonrasında bir tırmanış beklemediğini söylese de, Başbakan gittiği her üniversitede benzeri bir saldırı gerçekleşiyor. Başbakan Acar’ın da belirttiği gibi kendine muhalif her görüşü ‘aşırı uçlar’ olarak nitelendiriyor. Aşırı uç olarak gördüğü için de geçtiğimiz hafta ODTÜ’de olan olaylar gibi Emniyet’in saldırılarının benzerlerini görebileceğimizi gösteriyor bize.
Oyunda sahneyi bastılar
Hatayla öldürmüşlerdir! Başbakan Erdoğan, TRT 1 ve TRT Haber ortak yayınında, ‘’Enine Boyuna’’ adlı programa konuk oldu. Başbakan, Uludere olayıyla ilgili olarak, ölen 34 kişinin yakınlarına “kasıtlı değil, hatadır” şeklinde seslendi. Başbakan Erdoğan, Roboski Katliamı’nın faillerini hala ortaya çıkarmazken ailele-
Şehir Tiyatroları’nca Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde sahnelenen ve “bir faşizm eleştirisi” olarak bilinen “Zengin Mutfağı” adlı oyun, ülkücülerin saldırısına uğradı. Oyunda “Aşçı Lütfü” karakterinin söylediği “Ben böyle faşizmin...” sözüne “kurt” işareti yaparak oyunu bölmeye çalışan ülkücüler, oyunculara küfürler
ederek salonu terk etti. Küfür eden grubu da yaklaşık 400 izleyici ayağa kalkarak protesto etti. İstanbul Şehir Tiyatroları Derneği Başkanı, Ragıp Yavuz ise oyunun 1978 yılında da “ülkücüler” tarafından “el bombalı” saldırıya uğradığını anımsatarak “Sahnenin önünde faşizme karşı nöbet tutacağız” dedi. YARIN GÜNCEL
rin yasadışı örgütlerin oyununa gelmemesi gerektiğini öğütledi. Genelkurmay’ın üzüntüsünü ön plana çıkaran Erdoğan, olayın üzerinden 1 sene geçmiş olmasına rağmen “Şu anda yargı mekanizması çalışıyor. Bu yargı mekanizmasının kararının beklenmesi lazım” diyerek tepki gösterdi. YARIN GÜNCEL
Hasret’ten bize kalan HAKLARIMIZI BİLELİM Av. Gökçesu Özgül
17 Aralık günü Batman Çayı’nın kıyısında çekilmiş bir fotoğrafta gördük O’nu ilk kez. Bedeni de son bulan hikayesiyle beraber su yüzüne çıkmıştı; biz de bilelim, gerçekleri görelim , sessiz kalmayalım diye belki de. Adı Hasret’ti ve daha önce pek çok kez duyduğumuz ölümlerde olduğu gibi Hasret’in hayatı da aile meclisi kararıyla sona erdi-
rilmişti. Hem de amcasının çocukları tarafından cinsel saldırısına uğrayıp hamile kaldığı için. Sanki kendi suçuymuş gibi. Kendisine karşı işlenen bir suçtan ötürü gene Hasret cezalandırılıyordu. Törenin dediği, mezalimin sesi Batman Çayı’nda yüreğimizi dağlıyordu. Güldünya’yı solduran töre , Hasret’e kıyan töre...Töre saikiyle adam öldürmek ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiriyor. Kadın örgütlerinin basıncı sonucu elde edilmiş bir kazanımdı. Töre cinayetlerini bıçak gibi kesmedi belki ama gözle görünür bir şekilde azalttı. Biz şimdi Türk Ceza Kanunu’nda
değişiklik daha yapılmasını öneriyoruz. Bir yıldan fazla zamandır dilimizde. Her gün ortalama beş kadının öldüğü bir ülkede, “Kadın cinayeti” kavram olarak ceza kanununa girsin, girsin de caydırıcı cezalar sayesinde kadın üzerinde egemenlik kurmaya niyetlenenler geri dursunlar, korksunlar diye. Her gün gazetede, televizyonda cansız bedenin görüntüsü buzlanmış kadınları görmeyelim diye. Peki biz ne öneriyoruz? Bizce TCK’nın 82. maddesinde düzenlenen Adam Öldürme, 84. maddesinde düzenlenen Intihar (burada düzenlenen suç intihar etmek değil birini intihara teşvik etmektir), 86.
maddesinde düzenlenen Yaralama, 96. maddesinde düzenlenen Eziyet, 106. maddesinde düzenlenen Tehdit, 109. maddesinde düzenlenen Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçlarının Kadınlara karşı kadın olmalarından ötürü işlenmesi halinin ağırlaştırıcı neden olarak sayılması gerekmektedir. Sadece adam öldürme suçunda değil de kasten yaralama ve tehdit gibi suçlarda da bu değişikliği gerekli görmemizin temel sebebi kadınların etkin korunması bakımından diğer şiddet eylemlerinin de ağır ceza ile sonuçlanmasının müstakbel katili cesaretlendirmek
Bu maddenin uygulanması gereken durumlarda haksız tahrik hükümleri ve takdiri indirim nedenleri sebebiyle cezalarda indirim uygulanmamalıdır. Bu suçların faillerinin herhangi bir aftan faydalanmaları mümkün olmamalıdır. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak andığımız bu gereklilikleri bir kanun teklifi şeklinde hazırladık. Bu önerimiz kanunlaşana, Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddeleri değişene ve “kadın cinayeti” ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren bir hal olarak düzenlenene kadar bu konudaki mücadelemiz devam edecek.
2 Ocak 2013
Sibel Uzun Ş UYANIS
Kuvvetli açmazlar ODTÜ’de gençliğe ve yapılan saldırıyı kınayan öğretim görevlilerine de ağzına geleni söyleyen Başbakan sınırlarda dolaşıyor, en başta gençliğin sabır sınırlarında. Üniversiteleri ticarethaneye çevirirken, mezun olup işsiz kalırken gençler ağzını açıp baksın istiyorlar. En çok gençlerden korktuklarını görüyoruz tüm kampüsü gaza boğarken. Gençliğin ufak bir hamlesinin büyük gelişmelerin nüveleri olduğunu bildiklerinden tozu dumana katıyorlar. Tam da AKP’ce bir yöntemle benim Kürdüm benim Alevim benim öğrencim den sonra “benim kınamam” babında kendi kesimine ODTÜ’lü öğrencileri kınama açıklaması yaptırtıyor. Yazılarında Başbakan’ın olmayacak, külliyen kabul edilmeyecek açıklamalarını döşemekten bir hal olan yazarlardan sonra bir de öğrenciye atılan dayağı sahiplenen öğretim elemanları çıktı başımıza. Ne menfaatçiliktir ki eğitimde bilimsel tutarlılıktan, öğrencisine sahip çıkmaktan hızla vazgeçerek Başbakan’a bağlılık açıklaması yaptırtıyor. *** Göktürk-2 nin açılışında öğrenciler böylesi bir ayrımcılığa uğrarken, Cumhurbaşkanı’da törene davet edilmeme ayrımcılığına uğruyor. Koskoca Cumhurbaşkanı’nın törene davet edilmemesi bunun hükümetçe sorun olarak görülmemesi ne demektir? Nedir bu Başbakan ve Cumhurbaşkanı gerilimi? Tayyip Erdoğan önderliğinde başkanlık, yarı başkanlık, cumhurbaşkanlığı için her gün yüzlerce hesap yapılıyor. Bu kadar sorun varken oylar yüzer yüzer yok olurken bir de ağzını 2023 den açıp 2071 den kapatırken büyük bir başta kalma bunalımı yaşıyor AKP, Tayyip Erdoğan, cemaat, Abdullah Gül. Ve tüm bu hesap açmalar, kapamalar her türlü açmazı da beraberinde getiriyor. Bir anda Abdullah Gül’ün listeden taşdığı görülebiliyor. Halkın seçeceği Cumhurbaşkanı olarak Abdullah Gül apayrı bir gerilimi yaşıyor, görevi süresince durumunu sarsmama gerilimi yaşıyor. Yolda giderken durmadan yanlışlıkla unutulan Cumhurbaşkanı’na olsa olsa genel bir empati geliştiriyor bu yöntemle AKP. Ana muhalefet bile Abdullah Gülcü oluyor. Ama Tayyip Erdoğan açıklamaları büyük tutarsızlık ödülleri almalı. Hem Başkanlık diyor hem de kuvvetleri birleştirmenin aleni derdine düşüyor. *** İki hastanenin yapım kararı durdurulmuş başbakan buna çok sinirleniyor ve aleni bir kuvvetler birliği ilanı yapıyor. İnşaat durmuş, para akışı durmuş AKP için geri kalan yıkılsın bitsin. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin vazgeçilmezleri tartışmaları yükselince yanlış anlaşıldım manşetleri yağıyor. Kamu özel ortaklık formülüne göre yapılacak bu projelerin durdurma başvurusu Türk Tabipler Birliği’nden gelmiş. Hükümetin yapacağı özelleştirme ihalelere dur diyen bu karara başbakanın canı çok sıkılmış durumda. Yargıyı, yasayı dümdüz ederimde ederim derdine düşüyor. Kadınlar her gün ölürken sırada bekleyen sorunu çözecek olan ağır ceza yasası umurunda bile değil. Esasen zaten yasamayı yapan organ olarak hükümetin tavrı ile yargı mekanizmalarının bir çok açıdan vize yediğini hepimiz biliyoruz. Yargıçların yeri değişti, bir çok yargıyı belirleyen yasa yapıldı, ombudsman ve yüzlerce dava AKP ‘ye göre belirlendi. Fakat burada artık açıktan “hak ve hukuk ihlali yapmak istiyorum” demek istiyor. “ Ben zaten bir Osmanlı padişahı yönü tayin ettim, her mekanizmayı kendi elimde toplamalıyım” demek istiyor. “Yok artık” sesleri yükselince, “Yanlış anladınız” diyerek başka bir açmaza yol alıyor. İdam dedi karşılık bulmadı, dokulmazlık dedi yarıda bırakmak zorunda kaldı, anayasayı yapamadılar. Bu arada toplumda sorunlar birikiyor. Olan halka oluyor. Ne sendika kurabiliyor, ne maaşını alabiliyor, yakınlarını kaybediyor devlet hakkını aramıyor. Ne mahkemede ne yasalarda adalet terazisi kendisine dönüyor. Öğrenciler tabiki haklı. Kınayanlar utansın. Yarın iki gün sonra başlarına bir şey gelse gelip direnen gençlerden yardım isteyecekler bu memleketin hak hukuk mücadelesini veren gençlerinden yardım isteyecekler. “Bugün hükümetin yanındayım”a çok güvenmesinler. *** Bu kadar sorun halleden değil toplum için sorun olan olursan sonun fena olur. Ne ileri demokrasi, ne işkenceye sıfır tölerans, ne kadına şiddete sıfır tölerans söz konusu. Derin devletin bile varlığını savunur hale geldi Başbakan. Çalışma ofisinde çıkan böcekler açmazın Başbakan’ın hayatının ortasında olduğunu gösteriyor. Bu çekişmenin başbakanın ayağının dibine, tabağına kadar geldiğini gösteriyor. Cemaat meselesinin yabana atılamayacağını gösteriyor. Başbakan için herşeyin “banko” olmadığını gösteriyor. Amerika bir Osmanlı padişahına daha tahammül edemeyeceğini söylediğinde çok laf yapan ağızlar birden büzülüveriyor. *** Büyük resme bakmayı pek seven AKP daha ne hallere düşecek. Büyük resimde daha büyük açmazlar AKP’ye doğru yürüyor. Dünyanın krizi, işsizliği AKP’nin yakasında. Büyük resmin asıl sahiplerinin elleri yakasında. *** Uzaya füze yolluyorlar gençleri gaza boğuyorlar bumudur gidişat? O bilimin gerçek sahibi, ilerleticisi gençler olacak. Kale gibi savunduğunuz YÖK’ü yıkarak. Bilim gelecekse memlekete ancak YÖK yıkılarak gelecek. O da ancak gaza boğduğunuz gençlerin iddialarıyla olabilir. Gençler olmasa bilimin hâli nice olur?
twitter: @sibeluzun_yarin
06 GUNCEL
2 Ocak 2013
Kadınlara kefen bile yok
Gülsüm Kav
ANA FiKiR
Bahar yakın demek ki Hükümet kesenin ağzını açtı. Ama ne için? Emniyet Genel Müdürlüğü, polise karşı “silah” kullanan kişileri etkisiz hale getirmek için “zırh delici çukur uçlu mermi” siparişi vermeye hazırlanıyor. Sipariş edilmesi düşünülen mermi sayısı tam 3 milyon. Bu güne kadar askeriyenin silahlanması ve teknolojik gelişimi için bütçeden ayrılan payın yüksek oranlarda olması bile tartışma konusuyken şimdi sıra geldi polisin donanımının arttırılmasına. *** Eylül ayında işsizlik oranı TÜİK’in açıkladığı kadarıyla %9,1’e yükseldi. Bu da demek oluyor ki işsiz sayısı 141 bin kişi artarak 2 milyon 539 bin’e yükseldi. Türkiye’de ki genç nüfustaki işsizlik oranı ise %18’e yükseldi. Yaz aylarına göre işsizlik oranlarında ciddi bir artış gözlemleniyor. Türkiye ekonomisinde beklenilenin üzerinde ki yavaşlama işsizlik oranlarının yükselmesine neden oldu. İstatistiksel bir açıklama yapmak gerekirse, mevsimsel etkilerden arındırılmış bir değerlendirme yapıldığında 2012’nin en yüksek oranıyla karşı karşıyayız. Daha geçtiğimiz günlerde Bodrum’da yeni evli bir gencin intiharına tanık olduk. Borçlarını ödemekte zorlanan genç adam, bir de üzerine işten çıkarılınca intihar etti. Gel de şimdi gençleri evliliğe ikna et, bir de yetmezmiş gibi 3 çocuk yapmasını tavsiye et. Genç nüfusun artmasıyla beraber ucuz iş gücünde artış olmasını hayal eden hükümet bu strateji doğrultusunda insanlara 3 çocuk yapmasını tembihliyor. Yeni evlenen bir çiftin hayat kurma mücadelesi ailelerinin desteğini almadan yahut kredi çekmeden, bir yerlere borçlanmadan yürümüyor. Hepimiz yakın bir akrabamızın ya da bir arkadaşımızın evliliğine tanık olmuşuzdur. Düğün yapmak bir dert, ev kurmak ayrı dert. İnsanların evini geçindirmekte dahi zorlandığı böylesi bir dönemde 3 çocuk stratejisi akıllara durgunluk veriyor. Bir avuç sömürücü azınlığı dışında bıraktığımızda geriye kalan emekçi toplam dar boğaza itilirken, demografik bir takım öneriler krizden çıkış yolu olarak gösterilemez. Geçmiş dönemleri ele alan demografik grafikler incelendiğinde savaş dönemlerinde nüfusta bir azalma olduğu gözlemlenir ve hemen sonrasında gelen durgunluk döneminde ise artan bir grafik gözlemlenir. Ancak bu hareketlenmeler büyük oranda nüfusu derinden etkileyen savaş, kıtlık, hastalık gibi etkenlere bağlıdır. Hali hazırdaki istihdam alanları mevcut nüfusu dahi karşılayamazken böyle bir önerinin gerçek bir öneri gibi dillere pelesenk olması kabul edilebilir değildir. Türkiye’nin ekonomik olarak gelişim seyri Avrupa’nınkinden bağımsız olmayacak elbette. Koskoca Amerika ve Avrupa ile aynı dünyada nefes alıyoruz. Kapitalizm doğrusal bir dalga gibi işler. Merkezde yaşanan güçlü bir hareket dış halkaya doğru yayılır. Ama dalga kıyıya vurduğunda en yüksek ve en şiddetli halini alır. Avrupa ülkelerinin kaçınılmaz olarak işsizlik sorunu ile karşı karşıya kalması yarın bizim memleketimizde de daha ciddi oranlarda boy gösterecektir. Kış mevsiminin daha başındayken bu oranda ortaya çıkan sayılar pek hayra alamet değil. Gören gözler bu oranın artacağını kesin bilirler. İşsizlikle ilgili veriler analiz edilirken şöyle bir değişime şahit olacağız. İşsiz kalan insanların eğitim düzeylerinde niteliksel bir artış olduğu gözlemlenecek. Bu durum üniversite mezunu işsiz insanların sayısının artışına bağlı olarak değişim gösteriyor. Uzun lafın kısası insanlara 3 çocuk yapmayı önererek hariçten gazel okumayın. Gerçekçi olun bataklığa saplandınız. Kaçınılmaz son elbet AKP hükümetini de vuracak. Kapitalizmin can çekişmesi “baharı” müjdeliyor.
Kadınlar yılbaşında da öldürüldüler Avcılar’da kadın cinayeti Kadın cinayetleri yılın son gününde de devam etti. Bu kez Avcılar’da yaşayan Aytekin Danyıldız, kendisini aldattığından şüphelendiği gerekçesiyle 12 yıllık eşi Sema Karabağ Danyıldız’ı silahla öldürdü. 31 aralık günü, sabaha kadar süren tartışma boyunca Aytekin Danyıldız, eşini öldürmekle tehdit etti. Sabaha karşı saat 05:00’te kızının gözü önünde eşini tabancayla göğsünden vurarak ağır yaraladı. Hastaneye kaldırılan Danyıldız, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Her gün Türkiye’nin dört bir yanında kadınlar özellikle eşleri tarafından öldürülmeye devam ediyor. “Kadına karşı şiddet ve kadın cinayetleri geçtiğimiz yıl zirve yaptı, çıkan yasaya rağmen zirve yaptı” diyen Tanrıkulu, bu konuda yeterli önlemlerin alınmadığını ve 11 ayda 148 kadının cinayetinin gerçekleştiğini açıklamıştı YARIN GÜNCEL
Fatma Şahin aldığı önlemlerle kadın cinayetlerinin azalmasında ne kadar etkili olduklarını anlatadursun, kadınlara yönelik saldırılar bitmiyor. Batman’da ‘aile meclisi’ kararıyla öldürülen 15 yaşındaki Hasret’i son yolculuğuna uğurlamak isteyen kadın örgütleri polis panzerleriyle engellendi. Hasret kefensiz gömüldü.
BATMAN ELİF KARAN
23 Aralık günü Batman Çayı’nda ölü olarak bulunan 15 yaşındaki Hasret Daşlı’nın ölümüyle ilgili pek çok ayrıntı gün yüzüne çıktı. Zorla evlendirildiği adamdan kaçıp ailesine sığınan Hasret, iki kuzeninin tecavüzüne uğradı ve hamile kaldığı anlaşılınca aile meclisi kararıyla öldürüldü. Öldürülmekle kalmadı bedeni Batman çayına atıldı. Cenazesinin kaldırıldığı hastanede 11 gün boyunca ona sahip çıkan olmadı. Hasret’in cenazesinin bedeni yıkanmadan ceset torbasıyla gömüldü. Bakanlık yalan söylüyor Hasret’e kadınlardan başka mek isteyen kadın örgütleri başına gitmek ve karanfille- belirtti: “Hasret’in cenaze- yıkandığını açıkladı, imam kimse sahip çıkmadı. Tüm ise polisin müdahalesi ile rini bırakmak isteyen kadın sinin bedeni yıkanmadan bile bu durumdan “devlet kamuoyunun tepkileri so- karşılaştı. Kadınların baş- örgütleri karşılarında polis ceset torbasıyla gömüldüğü sorumludur” dedi. Ancak nucu Aile ve Sosyal Politi- vurabileceği, sığınabileceği panzerlerini buldu. Kadınla- kareler coğrafyamızın vic- hükümet mücadele eden aikalar Bakanlığı alenen yalan bir pozisyonda olmadığını rın karanfillerle yürümesine danında iz bıraktı. Ancak lelerin geldiği noktadan çok söyleyerek, tüm fotoğraflara devlet bir kez daha göster- izin verilmedi. nasıl ki Hasret’in katilleri daha geride kalıyor. Kadına ve hastanenin imamının ifa- miş oldu. Kadın cinayetleona sahip çıkmadıysa dev- karşı aileyi, ayrılmaya karşı delerine rağmen, cenazenin rinin önlenmesi için kadın Katilleri de devlet de sahip let de ona sahip çıkmıyor. barışmayı savunmaya devam yıkandığını iddia etti. örgütlerinin zoruyla somut çıkmadı Aile ve Sosyal Politikalar ettikçe kadın cinayetlerinin birkaç adım atan hükümet, Yazılı açıklamada bulunan Bakanlığı toplum baskısı birinci dereceden sorumlusu Hasret’in cenazesinde de sı- Kadın Cinayetlerini Dur- sonucu alenen yalan söyle- olmaya devam edecektir.” Kadınlara da müdahale Hasret’in mezarı başına git- nıfta kaldı. Hasret’in mezarı duracağız Platformu şunları yerek Hasret’in cenazesinin
Böyle ceza isyan ettirir 2011 yılında olmuştu. Kadın öraile meclisi gütlerinin mücadelesi sonucunda yasalarda kararıyla öldürülen Ceylan Soysal’ın davada değişiklik yapılmış sı sonuçlandı. Katili, ve “töre saikiyle” işleamcası Ramazan Hicnen kadın cinayetleri, indirim alarak 25 yıl CEYLAN SOYSAL rine ağırlaştırılmış hapis cezasına çarptırılmüebbet hapis cezası dı. Ceylan, zorla evlendirildiği verilmesi resmileşmişti. Ancak kocasından ayrılıp kendine ait hâkim suçun niteliğini dönüşbir hayat kurma çabasındayken, türerek, katil Ramazan Hicri’yi ailesi Ceylan’ın izini bulup silah- “adam öldürme” suçundan yarla vurarak öldürmüştü. Babası, gıladı. Ağırlaştırılmış müebbet Ceylan can çekişirken “elleri hapis cezası alması gerekirken kirlenmesin” diye onun ölümü- sadece 25 yıl hapis cezasına nü izlediğini söylemiş ve annesi çarptırıldı. ise “ambulans çağırmaya gerek duymadık” demişti. Sığınma evine yerleşmek istemişti Hâkimden şok eden karar Hatay’ın Dörtyol ilçesinde, heGüldünya’nın ölümü ardından, nüz 21 yaşındayken öldürülen “töre saikiyle” işlenen kadın ci- Ceylan’ın küçük erkek kardeşi, nayetleri büyük tepkilere neden babası, amcası, amcasının oğlu,
dayısı ve dayısının oğlu tutuklanmıştı. Ceylan Soysal eşinden ayrıldıktan sonra kadın sığınma evine yerleştirilme talebinde de bulunmuştu, savcılık Soysal’ı Dörtyol Kaymakamlığı’na yönlendirmişti. Soysal Adana’ya kaçtı. Beş gün içerisinde ailesi onu bularak Dörtyol’daki evlerine geri getirdi. 19 Temmuz akşamı ise aile meclisi kararı ile katledildi. Ağırlaştırılmış müebbet verilmeli Bir kez daha bir kadının ölüme gidişine seyirci kalınmadı, aynı zaman da katile verilen cezayla devlet, tarafını belli etmeye devam ediyor. Çıkarılan yasaları bile işletmeyerek, indirim verebilmenin yollarını aramaya devam ediyor. YARIN GÜNCEL
Aileler hesap soruyor
Puan için katil serbest kalacaktı
27 Aralık’ta Sevda Sonay davasının oldukça kritik olan 8. duruşması Ankara Adliyesi’nde görüldü. 7 duruşmadır beklenen rapor nihayet geldi. Ancak rapor, katil zanlısı Haydar Sonay’ın akli dengesi yerinde olmadığını belirtiyordu. Haydar Sonay’a 2010 yılında ruhsal durumu muayenesi ve psikometrik değerlendirme sonucuna göre halen silahlı güvenlik görevini yapmasına engel belirgin psikopatoloji saptanmadığı, silahlı güvenlik görevlisi olmasında sakınca olmadığına dair rapor verilmişti aynı zamanda katil bir devlet kurumunda çalışmaktaydı. Mahkeme Heyeti Yargılamak için mi Puan Toplamak için mi Var? Hâkimin, katilin ya beraat edeceği ya da müebbet hapis cezası alacağı kritik bir duruşmada bir an önce dava dosyasını kapatmaya çalıştığı çok açıktı. Hâkimin bu tavrı yeni yıla girerken kapattığı dava dosyası kadar puan alacağı için mi bu şekilde davrandığı sorusunu akla getirdi? Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu avukatlarından Evin Konuk’un raporun uzman bir bilirkişi tarafından mütalaa edilmesini talep etmesinin ardından duruşma 22 Ocak tarihine ertelendi. YARIN GÜNCEL
Manken Aslı Baş öldürülmüş
Sahip Çıkıyoruz eylemleriyle il il gezen ve aileleri yalnız bırakmayan kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ailelerin katılımıyla mücadeleyi büyütmeye devam ediyor. Eskişehir, Ankara ve İzmir’de de iki haftalık eylemlerine başlayan Platformu Eskişehir’de geçtiğimiz haftalarda öldürülen Yeter Bilgen’in ailesi yalnız bırakmadı. Yeter Bilgen’in kardeşi Erol Dündar, kızı Gizem Bilgen ve davası halen süren Ferdane Çöl’ün kız kardeşi Birdane Çağan Platformla birlikte yapılan eylemde kadınlara koruma, kadın katillerine ağır ceza taleplerini dile getirdi. Yeter Bilgen’in polise şikâyette bulunduğu ama şikâyetinin dikkate alınmadığının altını çizen platform, katillerin değil, kadınların korunması gerektiğinin altını çizdi.
Mücadeleye devam edeceğiz Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Eskişehir temsilcisi Nurcan Mete şunları söyledi: “bu devlet, katilleri koruyan bir politika izlemektedir. Katillere indirim vererek onları cesaretlendirmektedir. Kadınlar adalet istiyor. Aileler adalet istiyor. Biz adaletin sesini susturmayacağız.” Anneleri için mücadele edecekler Yeter Bilgen’in kızı Gizem annesinin ölümünün ardından 3 yaşındaki kardeşi Ecrin Nur Bilgen’in Diyarbakır’daki teyzesine götürdüklerini, kendisinin de Eskişehir’deki yetiştirme yurduna yerleştirildiğini söyledi. Bilgen ailesi de adaletin sağlanması için Platformla birlikte mücadele yürütecek. YARIN GÜNCEL
2003 Miss Model Of The World Kraliçesi Aslı Baş’ın, 2010 yılında turizmci Ahmet Bayer’in villasının terasından şüpheli bir şekilde düşerek ölmesi üzerine açılan aslı baş davada iddianame nihayet hazırlandı. İddianameye göre, Baş’ın önce sırtına ve başının arkasına sert bir cisim ile vurulduğu, boynunun kırıldığı, ardından terastan atıldığı ifade edildi. İddianamede Bayer’in ‘cinayete iştirak’, oğulları Hakan ve Volkan Bayer’in ‘cinayet’, villalarında çalışan Murat Umirov’un ise ‘delilleri karartmak’ suçundan yargılanmalarının talep edildiği bildirildi. 19 Nisan’da hazırlanan ön bilirkişi raporu doğrultusunda Bayer’in oğulları Hakan ve Volkan Bayer, 29 Ağustos’ta tutuklanmış, Volkan Bayer 8 Kasım’da tutuksuz yargılanmak üzer serbest bırakılmıştı. YARIN GÜNCEL
07 GUNCEL
2 Ocak 2013
Erdoğan’ın anayasa resti
2011 yılı başında başlayan ve başkanlık sisteminde uzlaşamayarak sürecin uzamasına neden olan komisyonu Başbakan uyardı: “Anayasa Uzlaşma Komisyonu, yeni anayasa konusunda başarısız olursa AK Parti, Anayasa teklifini Meclis’e sunar.” 325 milletvekiliyle Meclis’te çoğunluk olduğunu da hatırlatmayı unutmadı. ÇALIŞMALAR TIKAnDI Yaklaşık bir buçuk aydır toplanmayan komisyonun anlaşamadığı konu ise AKP’nin dayattığı başkanlık sistemi. MHP, BDP ve CHP başkanlık sistemine karşı çıkarak iktidarın bu dayatmadan vazgeçmesinden yana taraftar. Yeni anayasa sürecinin devam etmesi için başkanlık sisteminden vazgeçilmesi yerine AKP’nin önerisi anayasayı biz hazırlarız şeklinde oldu. Sürecin devam edip etmeyeceği ise Ankara’nın gündemini oluşturuyor.
istanbul sevda polat
Bir televizyon programında gündeme ilişkin değerlendirmeler yapan Başbakan anayasaya ilişkin olarak; “Bu akşam Meclis Başkanı’ma özellikle istirham ettim, makul bir süre verelim ve bunun takdirini siz yapın ve makul sürede bu iş bitirilmeli. Bitti bitti, bitmediği takdirde, artık biz ne Meclis’in gündemini bu şekilde işgal ederiz ne de bu komisyon sulandırılmış bir şekilde devam eder” diyerek AKP’nin kendi anayasa teklifini yapmaya hazırlandığını da belirtmiş oldu. Komisyonun kısa sürede anayasayı hazırlaması gerektiğini de belirten Başbakan, “Onun için kendileri makul bir süre takdir edecekler. Makul süre ne kadar olur, bunu bilmiyorum. Temenni ederim ki başkanımızın verdiği bu makul süre içerisinde arkadaşlar yoğun bir çalışma içerisine girmek suretiyle bu işi bitirirler” dedi.
“KENDİ ANAYASA TEKLİFİMİZİ MECLİSE SUNARIZ” Başbakan; “Eğer burada bizim uyum sağlayabileceğimiz siyasi bir parti olursa, parlamento içinde anayasa değiştirme gücüne sahip olmak suretiyle biz onlarla beraber oturur,
“ANAYASA SÜRECİ HEBA EDİLMEMELİ” Meclis Başkanı Cemil Çiçek, yeni anayasa çalışmalarını görüşmek için muhalefet liderlerinden randevu istedi. Başbakan’la da görüşen Çiçek, “Umutsuz değilim, süreç heba edilmemeli” dedi. İlk olarak Devlet Bahçeli ile görüşme yapan Çiçek, daha sonra Kemal Kılıçdaroğlu ve Selahattin Demirtaş ile görüşecek. bunu yaparız. Yeter ki, ‘biz bu işi beraber yaparız’ desinler.’ Otursun arkadaşlarımız, çalışsınlar, ‘suçladı. Başbakan AKP Anayasası’nın yapılabileceğini ise “Olur veya olmaz, biz daha önce bir anayasa çalışması yaptık. Bu anayasa çalışmasını arka-
daşlara söyledim, biz bunu yeniden ele alalım, hazır hale getirelim. Gerekirse öyle bir zamanlama yaparız ki, biz bunu Meclis’e de sunarız. Meclis’in gündeminde de böyle bir anayasa olur” sözleriyle belirtti.
“TÜRKİYE İÇİN YAZIK OLUR” Görüşmeden sonra Bahçeli, bir gazetecinin; “Süreç bütün çabalara rağmen tıkanırsa, AKP kendi teklifini sunacağını açıkladı. Sizin tavrınız ne olur?” sorusu üzerine, Bahçeli, “Türkiye için yazık olur” diyerek tepkisini belirtti.
Gizlenen raporlar deşifre oldu Darbeleri Araştırma Komis- sında basındaki iddiaların esas alıyonu raporunun “çok gizli” narak şema hazırlamasını eleştirilen ek belgeleri içindeki, dönemin Baş- Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT), bakanı Erbakan’ın MİT’ten istediği 1996’da basındaki haberlerle Refahrapor ortaya çıktı. Basındaki iddi- yol ükümetinin Başbakanı Necmetalarla hazırlanan raporda, tin Erbakan’ın talimaçok tartışılan ancak ispat tıyla devletteki illegal edilmeyen “Çiller Özel yapılanmaya ilişkin şeÖrgütü” anlatılıyor. Rama ve rapor hazırladığı por da devlet içindeki ilortaya çıktı. legal bir örgüt şemasının TBMM Darbe ve olduğu da belirtiliyor. Muhtıraları Araştırma tansu çiller Ergenekon soruşturmaKomisyonu’nun gö-
rüştüğü Tansu Çiller, “Çiller Özel Örgütü”ne ilişkin iddiaları reddetti. Resmi tutanaklara göre, CHP’li Mehmet Şeker’in ısrarlı sorularına kaçamak yanıt veren Çiller, “Raporu görmedim, bilmiyorum. Bu konular yargı sürecinden geçmiştir” dedi. Çiller olayları belgelerle anlatmaya başlayan Şeker’e “Bunları kaynak olarak nereden edindiniz?” sorusunu sormayı ihmal etmedi. YARIN GÜNCEL
Bir yılda 135 gazeteci öldürüldü Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü tarafından verilen bilgiye göre 2012 yılında toplam 135 gazeteci ve internet bloggeri öldürüldü. Sınır Tanımayan Gazeteciler’in (STG) 1995 yılından beri topladıkları rakamlara göre dünya genelinde en çok bu yıl medya mensubu ve internet bloggeri öldürüldü. STG Yönetim Kurulu sözcüsü Michael Rediske, Berlin’de yaptığı açıklamada en çok gazetecinin Suriye’de ve Pakistan’da öldürüldüğünü söyledi. En fazla gazeteci ve bloggerin tutuklandığı ülke olarak Türkiye gösterildi. STG raporuna
göre bu yıl dünya genelinde yaklaşık 2 bin gazeteci tehdit edildi ve saldırıya uğradı. 38 gazeteci kaçırıldı ve 879 gazeteci de tutuklandı. En az 193 gazeteci ve 130 blogger, yine
STG tarafından verilen bilgiye göre şu anda hapiste bulunuyor. Bunlardan çoğunun Çin’de ve Türkiye’de olduğu belirtildi. YARIN GÜNCEL
Hakan Fidan’a soruşturma Suriye tarafından 22 Haziran 2012 tarihinde düşürülen uçakta ölen iki pilotun aileleri, uçağın düşürülmesi ile ilgili ihmal ve kasıt olduğunu savunarak suç duyurusunda bulundu. Aileler, Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Erten ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan hakkında dava açılmasını istiyor.
AİLELER İHMAL AÇIĞA ÇIKSIN DİYOR Ölen Pilot Hasan Hüseyin Aksoy’un babası Osman Aksoy; “Böyle bir tehlikeli göreve silahsız, korumasız, bugün uçulacak diye ısrarla gönderilmesi düşündükçe şüphe uyandırıyor. Karanlıkta kalmasın, ihmaller varsa açığa çıksın ve suçlular cezalarını çeksin’’ diye konuştu. YARIN GÜNCEL
Yılbaşı kutlaması Bakanların neyine
Başdanışman konuştu
Başbakan Erdoğan’ın Siyasi Başdanışmanı ve AKP Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan, Oğuz Haksever’in sorularını yanıtladı. Başbakan Erdoğan’ın devam ettiğini açıkladığı ‘İmralı ile görüşmelerden’ kısa sürede netice alınması yönündeki beklentinin aşırı iyimserlik olduğunu belirten Akdoğan, Abdullah Öcalan’ın hala en önemli aktör olduğunun altını çizdi. Haksever’in “Kırmızı çizgi var mı?” sorusu karşısında ise, “Amaç silah bıraktırmaktır” diyen Akdoğan şunları söyledi: “Orada Kürt meselesi bağlamında her şey konuşuluyor değildir. Kürt meselesinde muhatap Kürt kardeşlerimizdir. Biz Kürt meselesinde PKK’ya endeksli hareket etmedik.” YARIN GÜNCEL
Herkes yeni yılı kutlamalarla eğlencelerle karşılarken, birçok Bakan kutlama yapmadan geçirdi. Kimisi çorbacıda çorba içerek, kimisi de maden ocağında yemek yiyerek yeni yıla girdi. İdris Naim Şahin’den Ertuğrul Günay’a kadar birçok bakan yeni yılı kutlamadı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, yılbaşında Denizli Huzurevi ve Denizli Devlet Hastanesi’ni ziyaret etti. Bakan Şahin konuşmasında, en çok eleştiri aldığı kadın cinayetleri konusuna ise hiç değinmedi. Yeni yıla Hakkari’deki bir çorbacıda giren İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, bu günü normal bir günmüş gibi karşıladı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde ‘Gazlaştırma Pilot
Tesisi’nin açılışı törenine katılmak üzere geldiği Kütahya’da, işçilerle akşam yemeği yedi. Ölen maden işçilerinden bahsetmedi. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, yeni yılın tüm insanlara barış getirmesi dileğinde bulundu. YARIN GÜNCEL
Kılıçdaroğlu ODTÜ’ lülerle görüştü ODTÜ’lü öğrenciler, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştü. Yapılan görüşmede öğrenciler protesto sonrası terörist gibi yansıtıldıklarını ve bundan duydukları rahatsızlığı dile getirdiler. Görüşmeye katılan CHP Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun ifadesine göre, protestoların hedefinin Göktürk Uydusu değil; YÖK Yasa Tasarısı olduğunu vurguladı. “Biz iddia edildiği gibi molotof ya da demir bilye kullanmadık, polis bize zor kullandı” dediler. YARIN GÜNCEL
Gün Çağ Aydın
PRiZMA
Bahar yakın demek ki Hükümet kesenin ağzını açtı. Ama ne için? Emniyet Genel Müdürlüğü, polise karşı “silah” kullanan kişileri etkisiz hale getirmek için “zırh delici çukur uçlu mermi” siparişi vermeye hazırlanıyor. Sipariş edilmesi düşünülen mermi sayısı tam 3 milyon. Bu güne kadar askeriyenin silahlanması ve teknolojik gelişimi için bütçeden ayrılan payın yüksek oranlarda olması bile tartışma konusuyken şimdi sıra geldi polisin donanımının arttırılmasına. *** Eylül ayında işsizlik oranı TÜİK’in açıkladığı kadarıyla %9,1’e yükseldi. Bu da demek oluyor ki işsiz sayısı 141 bin kişi artarak 2 milyon 539 bin’e yükseldi. Türkiye’de ki genç nüfustaki işsizlik oranı ise %18’e yükseldi. Yaz aylarına göre işsizlik oranlarında ciddi bir artış gözlemleniyor. Türkiye ekonomisinde beklenilenin üzerinde ki yavaşlama işsizlik oranlarının yükselmesine neden oldu. İstatistiksel bir açıklama yapmak gerekirse, mevsimsel etkilerden arındırılmış bir değerlendirme yapıldığında 2012’nin en yüksek oranıyla karşı karşıyayız. Daha geçtiğimiz günlerde Bodrum’da yeni evli bir gencin intiharına tanık olduk. Borçlarını ödemekte zorlanan genç adam, bir de üzerine işten çıkarılınca intihar etti. Gel de şimdi gençleri evliliğe ikna et, bir de yetmezmiş gibi 3 çocuk yapmasını tavsiye et. Genç nüfusun artmasıyla beraber ucuz iş gücünde artış olmasını hayal eden hükümet bu strateji doğrultusunda insanlara 3 çocuk yapmasını tembihliyor. Yeni evlenen bir çiftin hayat kurma mücadelesi ailelerinin desteğini almadan yahut kredi çekmeden, bir yerlere borçlanmadan yürümüyor. Hepimiz yakın bir akrabamızın ya da bir arkadaşımızın evliliğine tanık olmuşuzdur. Düğün yapmak bir dert, ev kurmak ayrı dert. İnsanların evini geçindirmekte dahi zorlandığı böylesi bir dönemde 3 çocuk stratejisi akıllara durgunluk veriyor. Bir avuç sömürücü azınlığı dışında bıraktığımızda geriye kalan emekçi toplam dar boğaza itilirken, demografik bir takım öneriler krizden çıkış yolu olarak gösterilemez. Geçmiş dönemleri ele alan demografik grafikler incelendiğinde savaş dönemlerinde nüfusta bir azalma olduğu gözlemlenir ve hemen sonrasında gelen durgunluk döneminde ise artan bir grafik gözlemlenir. Ancak bu hareketlenmeler büyük oranda nüfusu derinden etkileyen savaş, kıtlık, hastalık gibi etkenlere bağlıdır. Hali hazırdaki istihdam alanları mevcut nüfusu dahi karşılayamazken böyle bir önerinin gerçek bir öneri gibi dillere pelesenk olması kabul edilebilir değildir. Türkiye’nin ekonomik olarak gelişim seyri Avrupa’nınkinden bağımsız olmayacak elbette. Koskoca Amerika ve Avrupa ile aynı dünyada nefes alıyoruz. Kapitalizm doğrusal bir dalga gibi işler. Merkezde yaşanan güçlü bir hareket dış halkaya doğru yayılır. Ama dalga kıyıya vurduğunda en yüksek ve en şiddetli halini alır. Avrupa ülkelerinin kaçınılmaz olarak işsizlik sorunu ile karşı karşıya kalması yarın bizim memleketimizde de daha ciddi oranlarda boy gösterecektir. Kış mevsiminin daha başındayken bu oranda ortaya çıkan sayılar pek hayra alamet değil. Gören gözler bu oranın artacağını kesin bilirler. İşsizlikle ilgili veriler analiz edilirken şöyle bir değişime şahit olacağız. İşsiz kalan insanların eğitim düzeylerinde niteliksel bir artış olduğu gözlemlenecek. Bu durum üniversite mezunu işsiz insanların sayısının artışına bağlı olarak değişim gösteriyor. Uzun lafın kısası insanlara 3 çocuk yapmayı önererek hariçten gazel okumayın. Gerçekçi olun bataklığa saplandınız. Kaçınılmaz son elbet AKP hükümetini de vuracak. Kapitalizmin can çekişmesi “baharı” müjdeliyor. guncagaydin@hotmail.com
Zeytinburnu’da 5 kadın zehirlenerek öldü
İstanbul Zeytinburnu Ziya Gökalp Mahallesi 47/1 Sokakta bulunan 4 katlı binanın bodrum katında üniversite öğrencisi oldukları belirtilen Nakibullah, Muhibullah, İnayetullah, Sinetullah ve Hudayverdi isimli 5 kadın şofbenden sızan karbonmonoksit gazından zehirlenerek öldü. Söz konusu adrese çilingir çağırarak kapıyı açtıran polis ekipleri, evdeki 5 kişiyi, farklı odalarda hareketsiz yatarken buldu. Olay yerine çağrılan sağlık ekiplerince yapılan kontrolde, 5 kadının hayatını kaybettiği belirlendi. YARIN GÜNCEL
08 EKONOMI
2 Ocak 2013
Sol Köşe
Eskişehir’de film gösterimleri sürüyor Emekçi Hareket Partisi Eskişehir İl Örgütü’nde her hafta yapılan film gösterimleri 6. haftasına girdi. Arjantin’de gerçekleşen işçi direnişlerini konu alan “The Take” (El Koy) adlı filmin izlendiği gösterim yine büyük ilgi gördü. Film, IMF politikalarının ülkeye girmesinin ardından işsizliğin %60’a çıktığı ve halihazırda işçilerin elinde olan fabrikaların sahiplerine geri verilmesinin gündeme gelmesi üzerine gerçekleşen işçi direnişlerini anlatan bir belgesel. Filmin çekildiği dönemde yapılan seçimlerde ulusal ekonomiyi savunan bir adayla IMF politikalarını savunan bir adayın olması bugün Türkiye’deki seçimlerde öne çıkan iki parti olan AKP ve CHP’yi çağrıştırıyor. “Burası Arjantin, başka bir yer de olabilirdi” sözleriyle başlayan film, bugün AKP’nin de uygulayıcısı olduğu neoliberal politikaların ne kadar vahşi olduğunu anlatıyor. YARIN GÜNCEL
Roboski’yi unutma
İstanbul’da Uludere katliamının yıldönümünde DİSK, KESK, TMMOB, TTB, ve birçok siyasi parti ve demokratik kitle örgütünün katıldığı bir yürüyüş gerçekleştirildi. Yüzlerce kişinin katıldığı yürüyüşte EHP Genel Başkanı Sibel Uzun, Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan, Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy da katıldı. Tünel’de başlayan yürüyüş Taksim Meydanı’nda sona erdi. Yürüyüşün ardından okunan basın açıklamasında Roboski katliamının Çorum, Maraş, Sivas katliamları gibi devlet tarafından unutturulmaya, sıradanlaştırmaya çalışıldığına dikkat çekildi. Aradan geçen bir yıla rağmen bugüne kadar faillerin bulunmasına yönelik bir adım atılmadığını, vicdanları rahatlatacak bir özür dilenmediğini ifade edildi. YARIN GÜNCEL
AKP’nin icraatları: 18 milyon kişi icralık AKP iktidarı süresince ikiye katlayan icra dosyaları 18 milyonu aştı. Türkiye’de dört kişiden biri icralık. Kredi ve kart borcunu ödeyemeyenlerin sayısı % 88 arttı. Hükümet gururla ekonominin büyüdüğünü her fırsatta dile getirip refah düzeyinin arttığını söylese de icra dosya verileri hükümeti yalanlıyor. İstanbul savaş kocakaya
da arttı. 2009’da mahkeme kararıyla yapılan icra takibi sayısı 999 bin 812’ye çıkarak 1 milyona dayanırken ilamsız icra takibi sayısı da 14 milyon 901 bin 174 oldu. 2010’da mahkeme kararıyla 1 milyon 158 bin 910 icra takibi yapılırken ilamsız olarak 17 milyon 137 bin 272 icra takibi yapıldı. 2011’de toplam icra takibi sayısı 18 milyon 633 bin 606 oldu.
MHP Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın meclise sunduğu soru önergesini yanıtlayan Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Türkiye genelinde açılan icra dosyalarının sayılarına ilişkin verileri açıkladı. Adalet Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de her dört kişiden biri icralık. İcralık olan kişilerin sayısı AKP iktidarı süresince ikiye katlandı. Türkiye’de mahkeme ka- Ekonomi kimin rarıyla başlatılan icra takibi için büyüyor? sayısı, AKP’nin iktidara gel- Uluslararası kredi derecediği 2002’de 611 bin 335 lendirme kuruluşu Fitch’in olarak hesaplanırken 10 yıl- 18 yıl sonra ilk defa kredi da ikiye katlanarak 1 milyon notunu yatırım yapılabilir 275 bin 810’a çıktı. seviyeye çıkardığı Türkiye’de Mahkeme kararı olmak- ekonominin iyiye gittiğini sızın başlatılan icra takibi söyleyebiliriz. sayısı da 8 milyondan 17 Peki bu büyüme kimi milyona çıktı. etkiliyor? 2011’de 204.591 olan kredi borcunu ödemeKriz kimi teğet geçti? yenlerin sayısı, 10 ayda 385 Özellikle 2008’de yaşanan ve bin 350’ye, 280.759 olan Başbakan’ın bizi teğet geçtiği kart borcunu ödemeyenlesöylediği krizin ardından ic- rin sayısı 10 ayda 527.298’e, ra takibi sayıları rekor oran- 485.350 olan kredi ve kart
Özelleştirmelere devam AK Parti Denizli Aralık Ayı Danışma Kurulu Toplantısına katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız özelleştirme konusunda çok hassas olduklarını belirtip özelleştirmelerin hızla devam edeceğini belirtti.
“refah düzeyini yükseltmek için” Bakan Yıldız, “2012 yılında yaklaşık 14 milyar dolarlık özelleştirme programının en sonuncusunu yaptık. 2 milyar 250 milyon dolara Seyit Ömer Santrali’ni özelleştirme teklifi geldi.
Bu hem siyasi iktidar hem de enerji alanında özel sektör girişimciliğinin geldiği noktada önemli buluyorum. Hem ülke ekonomisine olan katkı hem de vatandaşlarımızın refah seviyesi açısından son derece önemli. İnşallah 2013 yılında da bu programımız devam edecek” dedi. Yıllardır özelleştirmeler devam ediyor ama vatandaşın refah düzeyi değil devlete borcu yükselmekte. Özelleştirmelere paralel olarak vergi oranlarının artması niyetlerin çelişkisini ortaya koymaktadır. YARIN GÜNCEL
Kirli savaş üssü olmayı reddediyoruz ÖDP, İstanbul ve Ankara’da yaptığı yürüyüşlerle “NATO’nun Kirli Savaş üssü olmayı Reddediyoruz! Patriot Füzelerine Hayır” dedi. ÖDP Ankara İl Örgütü, Eş Genel Başkan Alper Taş‘ın da katılımıyla Türkiye‘nin emperyalizm güdümünde komşularıyla savaşın eşiğine getirilmesine karşı, NATO üslerinin kapatılması için ve patriot füzelerine hayır demek için Yüksel Caddesi‘nde buluşup ABD Büyükelçiliği‘ne yürüdü. Sık sık “NATO‘dan çıkılsın, üsler kapatılsın”, “Katil ABD, Taşeron AKP” sloganları atıldı. Açıklama yapan Alper Taş, “Patriot Füzeleri bir güvenlik aracı değil, tıpkı Kürecik`e kurulan Füze Kalkanı Radar Sistemi gibi NATO`nun bir saldırı aracıdır. Bu füzelerle Kürecik Radar Üssü`nün ve İncirlik Üssü`nün korunması ve bölge ülkelerinin savunma güçlerinin etkisiz hale getirilmesi amaçlanmaktadır.” dedi. YARIN GÜNCEL
Saldırıya tepki geldi SDP ve DEV-LİS üyeleri, parti genel merkezine yönelik olarak gerçekleştirilen silahlı saldırıyı Yüksel Caddesi’nde yaptıkları basın açıklamasıyla protesto etti. “Genel merkezimize yönelik bu alçakça saldırının sebebi, bugünkü devlet zihniyetinden başka bir şey değildir” dedi. Saldırının Başbakan Erdoğan’ın ODTÜ açıklamalarının ardından geldiğine dikkat çekilen açıklamada, “AKP iktidarı, Başkanlık da dâhil gelecek planlarını ülkeyi tehlikeli bir kutuplaşmaya iterek uygulamaya çalışmaktadır” denildi. YARIN güncel
borcunu ödemeyen yüzde 88 halkın öfkesi ekonomiden Asgari ücret %4.1 ararttı, 912.468 kişiye ulaştı. daha hızlı büyüyor tarken o kadar icra ve kredi Takipteki KOBİ kredileri Vatandaş ve esnafın durumu borcu ödemek bir yana yeni yüzde 18 artarak 5 milyar büyüme oranlarına paralel borçlanmalar ve icra dosya213 milyon liradan 6 milyar olarak iyiye gitmesi gerekir- ları bekliyor bizi. 137 milyon liraya çıktı. ken bu veriler tam tersi bir AKP hükümeti o kadar 2011’in tamamında durumu ortaya koymaktadır. dosyanın altından kalkabilir 918.978 senet protesto ediPeki bu gururla bahsedi- mi bilmiyoruz ama vatandalirken tutar 4.9 milyar TL len büyümeden halk nasibini şın öfkesi ekonomiden daha olmuştu. almıyorsa ya bu nice ekono- hızlı büyüyor. midir?
BU HAFTA İTALYA
Başbakanlar götüren kriz Avrupa’da yaşaborcu gibi etmenler İtalya’yı krize nan kriz kronogötürdü. lojisinde ikinci sırada yer almasa İ t a l y a’d a da, İtalya ekonoöncelikle skanmik kriz sonucu dalları ile ünlü ALPER ALEMDAR yaşadığı politik Berlusconi göyazdı çalkantılar ile revini bırakmak bu hafta köşemize zorunda kalırken, dâhil oldu. İlerleyen yazıdaha sonra Avrupa Birlarda da göreceğimiz üzere, liği ve Avrupa Birliği Merİtalya’nın krize girrme ne- kez Bankası tarafından deni diğer ülkelerle benzer. yeni liberal politikaları rahatça uygulaması için Yüksek kamu borcu başını atanan Mario Monti de çekerken, borç düzeyinin üretimden çok yüksek ol- istifasını yakın zamanda ması, bunun yanı sıra de- verdi. Kriz aynı zamanda netlenmeyen özel sektör İtalya’daki bölgesel uçuru-
mu da büyüttü. İtalya’nın Kuzey kesimi ayrılık sesini daha da yükseltti. Hatta Monti hükümetinin son icraatlarından bir tanesi de İtalya’da 86 olan vilayet sayısını tasarruf tedbirleri bakımından 51’e düşürmesi oldu. Yani 35 il adeta haritadan silinmiş oldu. Yunanistan’dan biraz daha farklı olarak, İtalya son 10 yıldır neredeyse hiç büyüme kaydedemedi. 2008 yılı itibariyle küçülmeye başlayan ve 2009’da yüzde 5,9’luk bir daralma yaşayan İtalyan ekonomisi 2010’da yüzde 1,3 ve 2011’de yüzde 0,4’lük büyüme oranları ile bu daralmayı kapatamadı. Yine 2008 yılında yüzde 6,8 olan işsizlik oranı 2011 yılına gelindiğinde yüzde 8,4
Ekonomide neler oluyor?
2013 yılı Asgari Ücreti ilk 6 ay için 773,97 lira, son 6 ay için 804,69 lira olarak belirlendi. Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın vaadi olan servet vergisi Fransız Anayasa Konseyi engeline takıldı. Dış ticaret açığı Kasım’da 7.2 milyar dolar oldu. OcakKasım’da dış açık 76.7 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Sermaye Piyasası Kanunu ile 2013 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ve 2011 Yılı Yönetim Kesin Hesap Kanunu onaylandı.
seviyelerine gelmiş oldu. Elbette krizin baş sebeplerinden biri olarak gösterilen kamu borcu oranları da İtalya’yı nedenle büyük bir külfetin altına soktuğunu da göstermekte. 2004 yılında GSYH’nin yüzde 105’ne eşit olan kamu borcu 2011 yılına gelindiğinde ise yüzde 120 seviyesine kadar ulaşmış görünüyor. Bu makro verilerin doğal sonucu olarak da İtalyan hükümeti, aynı Yunanistan’da uygulanmaya çalışılan kemer sıkma politikalarını İtalyan halkı üzerinde uygulamaya koydu. Elbette her AB ülkesinde olduğu gibi bu da sert halk tarafından güçlü protestolarla karşılandı. Peki neden İtalya’daki
İTA LY A
kriz Yunanistan, Portekiz, İspanya ve İrlanda’dan daha sonra ortaya çıktının sorusu sorulduğunda ise cevap; aslında İtalya’nın potansiyel bir kriz kırılganlığının yıllardan beri var olduğunun fakat özellikle krize giren AB ülkeleri ile birlikte bu kırılganlığın artık bir krize döndüğünü görüyoruz.
09 EMEK
2 Ocak 2013
Al kalemi eline
e m e kç i l e rd e n
mektuplar
Çocuk borçlu doğuyor Küçük yaşta iş haya- zaman bile bulamıyoruz. tına atıldım. 17 ya- Zaten sosyal hayata da özeşında pazarcının yanında nen de kalmamış. halde çalışıyordum. Sonra Bir önemli konuda` Kapalı pazarlar kuruldu, pazarlara pazar sistemine geçilmeye çıkmaya başladım. Askere çalışılıyor, bu da biz pazargittim geldim, fabrikalarda cıları mağdur durumuna işçi olarak çalıştım. 43 ya- düşürüyor. Mahallelerden şındayım. Aile geçindiriyo- kurulan pazarlar kaldırılrum. Hastalıktan malulen maya çalışılıyor. Bu kapalı emekli oldum. MS hastası- pazarlara müşteriler gelmiyım. Tekerlekli arabayla yor. Yaka kartı çıkartıp aynı hayatımı devam ettiriyo- tip önlükle, sözde gelişmiş rum. Emekli olsam da geçi- Avrupa’ya özeniyorlar fakat mimi sağlamak için pazar- tek tipçilikle faşizmi uygulara çıkarak luyorlar. çalışıyorum. AlGeleceğe dair bu dığım ücret evi şartlarda umugeçindirmeye dum yok. Düzen yetmediği için çok bozuk. Herçalışmak zorunkesin rahatlıkla dayım. geçindiği, kimsePazarcılık işi zor. MUTLU KÜÇÜKERSEN nin kimseyi kırÖzellikle kış günü soğukta madığı günler gelsin istiyoakşama kadar çalışıyoruz. rum. Daha önceden Akşam Bunlar temelden kaynak- olup Pazar tezgahlarını toplanıyor. Eskisi gibi peşin ladıktan sonra ezik malları pazardan alalım algısı yok Roman vatandaşlar toplarolmaya başladı. Yazın sıcak dı. Şimdi ise her kesimden olduğundan kaynaklı geç vatandaş pazardan ezik malsaatlere kadar çalışıp pazarı lar toplamaya başladı. Her geç saatte topluyoruz. Sos- şey toz pembe görünüyor yal hayatımız da bu şekil- ama hiçbir şey göründüğü de ölüyor. Sinema, tiyatro gibi değil. Her doğan çocuk vesaire ya da eşine dostuna borçlu doğuyor. gidemiyorsun. Zaman kalmıyor. Sadece dinlenmeye
Sen de kendi hikayeni anlatmak istersen, al kalemi eline bilgi@yarinhaber.net
Göçük’te bir maden işçisi öldü
29 Aralık’ta, öğle saatlerinde Türkiye Taş Kömürü (TTK) Karadon Müessese Müdürlüğü Gelik İşletmesi maden ocağında, yerin 360 metre altında göçük meydana geldi. Göçük sırasında tavandan düşen kaya parçalarının altında kalan maden işçisi Ercan Oğuz (39) hayatını kaybetti. 15 yıllık maden işçisi evli ve 2 çocuk babasıydı. Zonguldak Atatürk Devlet Hastenesi’ne gelerek, hayatını kaybeden Ercan Oğuz ile ilgili bilgi alan Genel Maden İşçileri Sendikası Genel Başkanı Eyüp Alabaş, bir gün önce TTK Eğitim Daire Başkanlığı’nda madencileri ziyaret etmişti. Ziyareti sırasında TTK’daki işçi açığının had safhaya ulaştığını ve bu durumunda iş sağlığı ve güvenliğini tehdit eder hale geldiğini belirtmişti. YARIN EMEK
2 ocak 2013 ÇARŞAMBA
İşçiye piyango 34 TL Asgari ücret zammı belli oldu. Birçok protestoya hedef olan asgari ücret planlaması komisyondan az tartışmalı ve süratli geçti. Bu hızlı belirlemede işçiye 34 TL zam çıktı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik her ne kadar “İşçiyi enflasyona ezdirmedik” dese de, veriler asgari ücretlinin alım gücünün geçen yıla göre düştüğünü gösteriyor.
editörler
tasarım
dağıtım
can çoksöyler
60
40
20
can çoksöyler sanem deniz kural halil altunpolat nurseli gözüaçık ELİF KARAN MELİKE ÇINAR SERKAN ATAK onur toper RIFAT ÇAPAR SAVAŞ KOCAKAYA SEVDA POLAT ZEYNEP ERSOY Berna görgülü Gürkan köse EZGİ CEREN AĞTAŞ çağatay dirilgen
fadik temizyürek
sorumlu yazı işleri müdürü
ışıl kurt
Yönetim adresi
basıldığı yer
rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792
onur toper
6 aylık abonelik: 25 tl sanem deniz kurAl adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: tr28 0001 0006 15577226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010 abonelik için tel: 0 507 516 85 35 yaringazetesi@yarinhaber.net
18,4 9,3
0
7,7
9,7
8,4
10,1
6,5
10,5 6,4
1993 - 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2002
9,5 2012
Asgari ücretin gün geçtikçe arttığı izlenimi verilmesine rağmen enflasyon değerlerine bağlı olarak alım gücü sürekli düşüyor. Sayılarda göstermelik artışlar olurken, yapılan zamların da etkisiyle işçinin cebine giren para sürekli azalır. İSTANBUL zeynep maside ersoy
Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun toplantısının ardından açıklama yapan Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, enflasyonun çok üzerinde bir artış gerçekleştirdiklerini iddia etti. Çelik, “Aylık brüt asgari ücret 940 TL’den ilk 6 ay için 978, 75 TL’ye, ikinci 6 ay için 1021 TL’ye yükseltildi. Aylık net ücret ise 739,79 TL’den 774 TL’ye, ikinci 6 ay içinse 804,70 TL’ye yükseltildi. İlk 6 ay için yüzde 4,1, ikinci 6 ay için yüzde 4,4 artırıldı. Yıllık artış yüzde 8.61’i bulacak” dedi. Böylece, asgari ücrette bir yıl önceye göre sadece 34 liralık bir artış yapılmış oldu.
Bakan Çelik’in maaş hesabı Komisyonun ilgili kamu kurumlardan Türkiye’nin 2012 yılında
gerçekleşen ve 2013 yılında hedeflenen ekonomik raporlar aldığını ve incelediğini söyleyen Bakan Çelik şunları ifade etti: “2013 yılında hedeflenen enflasyon oranı yüzde 5,2, büyüme oranı ise yüzde 4 olarak belirlenmiş ve hedeflenmiştir. Ayrıca 20132015 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program (OVP) döneminde 1,5 milyon yeni istihdam oluşturulması hedeflenmektedir. 10 yıllık dönem içerisinde asgari ücretler olmak üzere tüm çalışanlar enflasyona ezdirilmemiştir, enflasyonun çok üzerinde artışlar gerçekleştirilmiştir.” Bakan Çelik, aylık brüt asgari ücretin ilk 6 ay için 940 TL’den 978,75 TL’ye yükseltildiğini, ikinci 6 ay için ise bin 21.50 TL’ye çıkarıldığını kaydetti. Çelik, “Aylık net asgari ücret ise 739,79 TL’den 774 TL’ye, ikinci altı ay için ise 804,70
TL’ye yükseltilmiştir. Böylece asgari ücret yılın ilk 6 ayı için yüzde 4,1, ikinci 6 ay için ise yüzde 4,4 arttırılmıştır” dedi.
TÜİK’i bile tatmin etmedi Komisyondan geçen asgari ücret Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine dahi yetişemedi. Bir işçi ailesinin en düşük harcamalarla en azından sahip olması gereken ücreti belirleyen TÜİK bin 25 TL demişti. Asgari Ücret Tespit Komisyonu 34 liralık zamla bu ücrete yaklaşamadı bile. Toplantıda asgari ücretin bin 25 liraya çekilmesini isteyen Türk-İş ise, oylamada ret oyu kullandıklarını ifade ederek, kararın oy çokluğuyla alındığını söyledi. Alım gücü %52 azaldı OECD’nin saatlik reel asgari ücret tablosu verileri üzerinden derlenen
DİSK-AR’nin raporuna göre ise, Türkiye’de asgari ücretlinin alım gücü dolar bazında 2000 yılı ile karşılaştırıldığında yüzde 52 oranında azaldı. Buna karşın aynı dönemde reel asgari ücretin alım gücü krizdeki İspanya ve Yunanistan’da yüzde 70 oranında artış gösterdi. DİSKAR, bugün ekonomik krizle mücadele eden Yunanistan’da asgari ücretin düşürülmüş halinin ile 1621, İspanya’da ise 1772 TL olduğunu vurguladı.
İşçiler yine açlık sınırının altında 2012’nin son verilerine göre yapılan araştırmada açlık sınırı 985 TL, yoksulluk sınırı 3 bin 208 TL oldu. Buna göre asgari ücretliler açlık sınırının altındayken, yoksulluk sınırı toplumun neredeyse %80 için bir hayal.
2012’ de her gün 4 işçi öldü İş güvenliği sıralamasında dünyada 80. sırada yer alan Türkiye’de her gün, ortalama 172 iş kazası meydana geliyor. % 98 önlenebilir kazalar nedeniyle günde 4 işçi hayatını kaybediyor. 6 işçi de çalışamaz duruma geliyor. Gerekli önlemlerin alınmaması ve denetimsizlik nedeniyle, şantiyelerde, limanlarda, fabrikalarda, madenlerde hayatlarını kaybeden 1000’i aşkın işçinin ölümü 2012’de de, tıpkı diğer yıllardaki gibi tablonun değişmediğini gösterdi. Esenyurt’ta Marmarapark AVM’nin inşaatında çalışan işçilerin kaldığı çadırlarda çıkan
yangında 11 işçi yanarak can verdi. Ümraniye’de 4 işçi zehirlenerek öldü. Samsun’da ETİ Bakır İşletmelerinde 5 işçi ezilerek hayatlarını kaybetti. Madenlerden, tersanelerden, ve diğer bütün iş kollarından, her gün gelen ölüm haberlerini de eklersek liste uzayıp gidiyor.
Sendikalardan tepki Özlük haklarının karşılanması ve güvenceli iş için sendikalara üye olan başta taşeron işçiler olmak üzere binlerce işçinin işine son verildi. TBMM’de onaylanan işçi haklarına ilişkin yasaya tepki gösteren DİSK, bu yasa ile ilgili, cumhuriyet tarhinin en ciddi
saldırısı olduğu açıklaması yaptı. Yıl içerisinde Yargıtay tarafından verilen bir karar ise, taşeron işçiler için emsal teşkil etmesi açısından önemli oldu. Yargıtay,
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi’nde çalışan taşeron işçilerin, “taşeron” değil “kamu işçisi” olduğuna karar verdi. YARIN EMEK
Emekli maaşına 10 lira zam
sayı: 65
imtiyaz sahibi
Enflasyon (TÜFE, %)
70,4
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör
Enflasyon (TÜFE, %)
80
Ölmek işten bile değil 26 Aralık tarihinde, Eskişehir merkezde bulunan İsmet İnönü Caddesi’nde, 8 katlı bir binanın izolasyon çalışmaları sırasında, Hüseyin Bozan isimli işçi, güvencesiz çalışma koşulları ve denetimsizlik nedeniyle neredeyse ölüyordu. Binanın dış cephe izolasyonu için kurulan iskeleden, sırtüstü beton zemine düşen Bozan, ESOGÜ Tıp Fakültesi’nde tedavi altına alındı. Hastanede muhabirimize konuşan Hüseyin Bozan, inşaat sektöründe genellikle sigortasız, can güvenliği olmadan çalışan işçilerin, her gün ölümle burun buruna yaşadıklarını belirtirken, “Ayağımın altındaki kontrplak birden kaydı. Ne olduğunu anlamadım.
Neyse ki iskeleyi 1. kata kadar toplamıştık. 8. kattan düşmüş olsaydım, kesinlikle ölmüştüm” dedi.
İşçi ölümlerine son platformu refleks basın açıklaması yaptı Konuyla ilgili refleks bir basın açıklaması yapan İşçi Ölümlerine Son Platformu adına konuşan Savaş Kocakaya, işçilerin ölümlerine neden olan hatalar zincirinin, hükümete kadar uzandığını belirtti. Kocakaya, Hüseyin Bozan’ın hayati tehlikesinin olmamasının kendilerini sevindirdiğini ancak güvenliksiz çalışma koşullarına belediyelerin denetimsizliği de eklenince kazaların ve ölümlerin hızla arttığının altını çizdi. YARIN EMEK
İntibak yasası taslağına göre İntibak düzenlemesinden yararlanacak, 1.9 milyon kişinin maaşlarında yapılacak artışlar 290 lirayı bulacak. Ancak tüm emeklilere aynı tutarda iyileşme yapılmayacak. Örneğin 55 bin 966 emekli, 2 bin 426 malul aylığı alan kişi, 61 bin 185 ölüm aylığı alan vatandaş, intibak düzenlemesinden sadece 10 liralık artış elde edecek. En üst düzeydeki artıştan sadece 9 bin 613 emekli yararlanacak. Ocak 2012 itibariyle 6.270 TL’ye çıkartılan emekli milletvekili maaşları, bundan böyle Cumhurbaşkanı’nın emekli maaşının yüzde 45’i olarak uygulanacak. YARIN EMEK
Şişecam işçileri “terk etmeme” eyleminde 1969 yılından bu yana faaliyet sürdüren, Şişecam’ın en eski fabrikalarından biri olan Anadolu Cam Sanayi Topkapı fabrikasının, 31 Aralık 2012 tarihi itibariyle, kapatılacağı ilan edildi. Fabrika, ekonomik sorunlar nedeniyle değil, daha fazla kar elde etmek için taşınıyor. 444’ü Kristal-İş üyesi olan 572 işçi fabrikanın Eskişehir’e taşınması nedeniyle işsiz kalma tehlikesiyle karşı karşıya. Aileleriyle birlikte 28 Aralık akşamından bu yana fabrikayı terk etmeyen Topkapı Şişecam Fabrikası işçileri, birlikte fabrikayı terk etmeme eylemine başladı. YARIN EMEK
(
10 EGITIM
2 Ocak 2013
Liseliler sınava, staja karşı yürüdü Liseliler Meydana Derneği (LİSE-DER), 30 Aralık Pazar günü saat 15.00’de Taksim Meydanı’ndan Galatasaray Meydanı’na doğru yürüyüş gerçekleştirdi. “Liselerde sınava staj son” pankartının taşındığı yürüyüş boyunca “Sınava, Staja Son”, “Parasız Eğitim İstiyoruz”, “Sınavlara Karşı Liseliler Meydana”, “YÖK’e Karşı Liseliler Meydana” sloganları atıldı. İSTANBUL rıfat çapar
Liselileri, her yıl isimleri ve biçimleri değişse de öğrencinin emeğinin çalınmasının baki kaldığı YGS ve LYS bekliyor. Ezberci bir metodla, eşit olmayan koşullarda birbirleriyle yarıştırılan öğrenciler; üniversitelere giriş sınavına hazırlanırken, okullardaki eğitimin niteliksizliği nedeniyle dershanelere gitmek ya da özel ders almak mecburiyetinde kalıyorlar.
Dershaneye gidemeyen öğrencinin sı- Meslek Liseliler Ucuz İşgücü Değildir ise kimse hesap vermiyor. Halkın da navı kazanamadığı gerçeği, öğrencileri Varolan sistemde meslek liseli öğren- eylem esnasında ıslıklarla, alkışlarla ve aileleri maddi olarak yoğun bir baskı ciler de ucuz işgücü olarak görülüyor, destek verdiği liseliler, meslek liseli altına sokarken ev, okul, dershane üç- güvencesiz çalıştırılıyorlar. Okullar öğrencilerin yıllardır staj adı altında genine hapsedilen liseliler, bu sistem ticarethaneye, meslek liseli öğrenciler sömürüldüklerini alandan haykırarak, içerisinde ‘şanslı’ sayılanlar oluyor. ucuz işgücüne dönüştürülmüş durum- patronların kar hırsı için meslek liseli Varolan sınav odaklı rekabetçi siste- da bulunuyor. Meslek liseli öğrenciler öğrencileri hedef aldıklarını belirttiler. me karşı çıkan liseliler, eylem boyunca emeklerinin karşılıklarını alamamalaelemeci sınav sisteminin kalkması ve rının yanı sıra güvencesiz koşullarda Lise-Der Alanlardan parasız eğitim hakkı için mücadele ede- çalıştırılıyorlar. Güvencesiz koşullarda Haykırmaya Devam Edecek ceklerini vurguladılar. çalışan meslek liselilerin yaralanma- Yürüyüş Galatasaray Meydanı’nda sona sı, staj esnasında ölmesi durumunda erdikten sonra burada basın açıklaması gerçekleştirildi. Basın açıklamasını okuyan Liseliler Meydana Derneği Temsilcisi Hazal Uzer, sınav odaklı rekabetçi eğitim sisteminin geleceklerini ellerinden aldığına dikkat çekti. Meslek liselilerin staj adı altında sömürülmeye devam ettiğini dile getiren Uzer, basın açıklamasına şu şekilde devam etti: “AKP hükümeti, iktidara geldiği günden bugüne dek muhafazakar eğitim politikasını benimsetmeye çalışmış, 4+4+4 ile eğitimi bilimsellikten uzaklaştırıp niteliksiz bir hale getirmiştir. Biz liseliler nitelikli, bilimsel ve parasız bir eğitim istiyoruz, geleceğimize sahip çıkıyoruz. Var olan sınav odaklı rekabetçi eğitim sistemi son bulana dek, meslek liseli arkadaşlarımızın üzerindeki staj sömürüsü kalkana dek; bizler alanlardan tüm liseli arkadaşlarımızla birlikte, her zaman daha güçlü bir şekilde “Sınava, Staja Son’’ diye haykırmaya devam edeceğiz.” Eylem atılan sloganların ardından sona erdi.
Lisede boykot başladı
İyi Kötü Çirkin
rıfat çapar
İyi
Sedat Ergin Hürriyet
Hürriyet Gazetesi yazarı Sedat Ergin, ODTÜ üzerinden yürüyen karalama kampanyasına doğru bir pencereden bakarak önemli sorular yöneltiyor. Hükümet çevresi ve ona bağlılık yemini edenlere bilimsellikten kasıtlarını soruyor. Ergin, “Keşke mesele yalnızca polisin aşırılığa kaymasından ibaret olsaydı. Başbakan’ın suhuletle hareket etmek yerine kutuplaştırıcı, çatışmacı bir söyleme yönelmesi, akademik dünyaya da sirayet etmiş ve kısa zamanda ODTÜ’yü kınama bildirileri ortalığı kaplamıştır.” diyor ve kınama yayınlayan rektörlerin ODTÜ’yü özellikle akademik açıdan rehber kabul etmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Kötü
Yalçın Akdoğan Star
29.12.2012 tarihinde yayınlanan “Hükümet sizin köleniz değil” başlıklı yazısıyla Kürt sorununun çözülmemesinin sorumluluğunu BDP’ye yüklüyor ve hükümetin dediklerini bir bir yineliyor. Öyle ki Erdoğan bile AKP’nin propagandasını Akdoğan kadar yapmamıştır. Akdoğan yazısında “AK Parti, BDP’nin emir eri değildir. Siz bozacaksınız hükümet yapacak, siz yıkacaksınız hükümet tamir edecek, siz sabote edeceksiniz hükümet çözmek için uğraşacak… Hükümet sizin partinizin ve örgütünüzün kölesi mi? AK Parti Türklere de, Kürtlere de hizmetkar olmayı şeref addeder, ama sizin gibileri tatmin etmek gibi bir görevi yoktur” diyerek haftanın kesinlikle en kötüsü.
Çirkin
Namık Açıkgöz Yeni Akit
“Ordu değişti, CHP ve ODTÜ değişmedi” başlıklı yazısında Namık Açıkgöz ODTÜ’de protestoların olmasının nedenini, üniversitenin çağı yakalayamamasında buluyor. Çağdaş olmayı, hükümete boyun eğen, her denileni koşulsuz kabul eden olmakla özdeşleştiren Açıkgöz tartışmasız bu haftanın çirkini. Akit yazı Açıkgöz kötüleyen yazısında “Körün istediği bir göz, Allah’ın verdiği iki göz… Eylemciler, iktidara çok güzel bir pas verdiler ve en kısa zamanda, iktidar bu pası gole çevirecektir. İktidarın ODTÜ operasyonu başlamıştır; yakında hesap sorulur ve Kılıçdaroğlu’nun efeleri de değişim-gelişim çizgisine çekilir ve ‘tek fikirlilikten’ kurtulup demokratik zihniyete yaklaşır” diyerek hedef gösteriyor.
Kimler muaf?
Fabrika mı okul mu?
Samsun İlkadım Teknik ve getirmiş durumdadır. Endüstri Meslek Lisesi’nde öğrencilerin uygulamalı olarak gör- Okul Geliri Öğrenciye Gelmiyor dükleri derslerde yaptıkları ürünler Okul idaresi, yaptığı satış sonucunokul idaresi tarafından ticaret mal- da toplamda 2 milyon 238 bin 456 zemesi haline getirildi. lira para elde ederken atölyelerde Öğrenciler, okulda gördükleri çalıştırdığı öğrencilere yalnızca 160 uygulamalı dersler sırasında birçok bin 507 lira ücret ödüyor. ofis malzemesi üretiyor. Öğrenciler, okulda geçirdikleri Başta İl Milli Eğitim Müdürlü- vaktin çoğunu atölyede harcarken ğü olmak üzere çeşitli kurumların ve okula yüklü bir miktar para kamasa, sıra, sandalye gibi ihtiyaçları zandırırken aldıkları ücret, emekleöğrencilerin atölyelerinden karşı- rinin karşılığı olamıyor. lanıyor. Öğrencinin Emeği Devlet Hazinesinde İşçi Değil Öğrenci İlkadım Meslek Lisesi, öğrencilerini AKP’nin, meslek liselerinde ticari uygulamalı ders diyerek çalıştırıyor. aktiflik oluşturma politikası soÖğrencilerin atölyelerde üret- nucunda piyasalaştırılan okulların tikleri eşyalar kurumlara satılıyor. elde ettiği gelirlerin bir kısmı hüMeslek liseli öğrenciler ucuz iş kümete aktarılıyor. gücü ve ara eleman ihtiyacını karşıİlkadım Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’nin siparişlerden elde lamaya yönelik kullanılıyorlar. İlkadım Meslek Lisesi gibi bir- ettiği gelirin yüzde 15’inin Hazine çok meslek lisesinde öğrenciler okul Müsteşarlığı’na, yüzde 1’lik kısmıiçinde atölyelerde çalıştırılıyorlar. nın da Aile ve Sosyal Politikalar BaAKP hükümeti meslek liseli kanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı’na öğrencileri sermayeye ucuz iş gücü pay olarak kesildiği bildirildi. olarak sunmayı bir politika haline YARIN EĞİTİM
Kayseri Behice Yozgan Kız Anadolu Lisesi’nde kantin fiyatlarının yüksek, gıda kalitesinin düşük olması üzerine okuldaki öğrenciler bir boykot düzenledi. Boykota okulun tüm öğrencileri destek verdi. Daha önce de farklı liselerde yemekhane boykotları düzenlenmiş, birçok öğrenci uzaklaştırma ve disiplin cezası almıştı. Açıklama yapan öğrenci-
ler; “Okulumuzun %80’i işçi çoçuğu ve fiyatları yükselten idarenin bu tutumuna karşı boykot yaptık.” dedi. Öğrencilerin haklı ve doğal taleplerini içeren boykot okul yönetimince “Deniz Gezmişcilik’’ olarak nitelendirildi. Okullarındaki yönetim kararlarına karşı liseliler haklı tepkilerini gösteriyorlar. YARINcEĞİTİM
Okul yerine rezidans
İstanbul Şişli Endüstri Meslek Lisesi’nin 2013 yılında yıkılacağı haberleri üzerine, okulun öğrencileri ve öğretmenleri okul önünde eylem yaptılar. Taş Yapı, okulun bulunduğu Bulgar Ortodoks Kilisesi Vakfı arazisini satın alarak bu arazide bir rezidans kuracağını açıkladı. AKP hükümetinin sermayedarlara tanıdığı imtiyazlarla birlikte binlerce öğrencinin eğitim gördüğü okul yıkılarak yerine kar kaynağı olacak bir rezidans yapılacak. Eğitimi sürekli konu edinen hükümetin, okulları için direnen öğrenci ve öğretmenleri görmezden gelmesi sermaye yanlısı tutumunun somut bir örneğidir. YARIN EĞİTİM
ÖSYM, geçtiğimiz günlerde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden YGS’de 5, LYS-4’te ise 8 soru sorulacağını açıkladı. ÖSYM, azınlık okullarındaki öğrencilere alternatif soru seçenekleri sunulacağını belirtti. Azınlık okulları dışında okuyan öğrencilerin sınavda bu soruları çözmek zorunda oldukları söylendi. Sınavda, Alevilik gibi farklı inançlara sahip olan öğrencilerin muafiyet hakkı bulunmuyor. YGS ve LYS’de sorulacak olan din soruları AKP hükümetinin eğitimi muhafazakarlaştırma politikalarına dahilken İslam dini dışındaki dinleri ve inançları yok sayması da inanç özgürlüğünü tanımadığının göstergesidir. YARIN EĞİTİM
YGS başvuruları Ocak’ta başlıyor ÖSYM’nin internet sitesinde yayınlanan ÖSYS kılavuzuna göre, ÖSYS’nin ilk sınavı olan YGS’ye başvurular 2-15 Ocak arasında olacak. 2013-ÖSYS Kılavuzu ile aday başvuru formuna “http://www.osym.gov.tr’’ adresinden ulaşabilecek adaylar, dağıtımı ve satışı yapılmayacak kılavuzun örneğini başvuru merkezlerinde inceleyebilecek. YARIN EĞİTİM
11 FORUM
YEŞİM İŞLEĞEN yazdı
2 Ocak 2013
Kadın Doğum Uzmanı Dr. Yeşim İşleğen sezaryen tartışmalarının hem hekimler hem hükümet hem de kadın hakları açısından nereye denk düştüğünü Yarın gazetesi için kaleme aldığı makalesiyle anlattı. İşleğen’in bu önemli çalışmasının üçüncü bölümünü yayımlıyoruz.
Türkiye’de sezaryen ve kürtaj-3 yasal olarak hem hastasına hem de kamuya karşı taşır. Bu ağır sorumluluk kuşkusuz medikal yöntemleri gerektirir. Hekimin hastasıyla kurduğu dostane ilişki de medikal içeriktedir. Hekim hastasıyla hekimlik dışı ilişki kuramaz aksi takdirde hekim hasta ilişkisinin dışına taşar. Bu durum hastaları sorumsuzluğa davet eder, ki hasta yolunda gitmeyen süreçlerde kendisini kandırılmış hisseder. Pek çok medikolegal sürecin altında da bu yanlış ilişki tarzı yatmaktadır. Onam formlarının iki hukuksal kişi olarak doldurulmaması, tedavi ve tetkik ret formlarının hasta rahatsız olur gerekçesiyle uygulamaya konulmaması vb. İyi ilişkinin hasta hekim ilişkisi dışında kurulabileceğini düşünmek yanıltıcıdır. Bundan hem hastalar hem hekimler zarar görür. Fakat performans kaygısı bu tarz ilişkileri indüklemektedir.
tümden reddetmek ve alternatif uygulamalara kapı aralamak, piyasa her ne kadar zorlasa da etik bir tutum olmayacaktır. Örneğin eski sectio durumlarında bir dönem çalışma amaçlı normal doğum denemeleri yapılmış fakat zararları tespit edildiği için uygulamaya geçmemiştir. Hal böyleyken salt hasta istedi diye eski sectiolarda normal doğumu savunuyor ve doğurtuyorum demek bilimsel olmadığı gibi etik bir tutum da olmayacaktır. Sağlık profesyonelleri bilim-
“
Sağlık profesyonelleri bilimsel bilgiyi üreten değil uygulayan meslek grubudur. Bilimsel bilginin üretimindeki hegomonyayla ilgili tartışma ve bunu değiştirme süreci farklı bir bilimsel müdahaleyi gerektirir.
sel bilgiyi üreten değil uygulayan meslek grubudur. Bilimsel bilginin üretimindeki hegomonyayla ilgili tartışma ve bunu değiştirme süreci farklı bir bilimsel müdahaleyi gerektirir. Hastaların ve hükümetlerin eğilimleri tarihsel süreçlerle belirlenmiştir fakat hekimlik etiği evrensel bir nitelik taşır. Bu her duruma uygun bir etik çözüm yanılsaması taşımamalıdır fakat her duruma uygun bir etik düşünme sürecinin yolunu döşeyen köşe taşları bellidir: Bilimsellik ve evrensel insan hakları. İçinde bulunduğumuz tarihsel dönemde, Avrupa aydınlanması kendisini imha ederek bu değerleri reddetmiş olsa da; bu değerler insanlığın ortak değerleri olmuştur ve geliştirilmeyi beklemektedir. Doğum Süreci: Doğal mı, Tıbbi mi? Son dönemlerde doğumun bir tıbbi müdahale olmadığı fizyolojik bir süreç olduğu fikri ön plana çıkmıştır. Kuşkusuz doğum kadın doğallığına içkin bir süreç olduğu için fizyolojiktir. Fakat tüm fizyolojik süreçler gibi spontane veya
“
Hekimin hastasıyla kurduğu dostane ilişki de medikal içeriktedir hekim hastasıyla hekimlik dışı ilişki kuramaz aksi takdirde hekim hasta ilişkisinin dışına taşar.
“
“
Tıbbi uygulamanın sınırlarını aşacak kasıttan neyi anlamak gerekiyor. Henüz denenip sınanmamış, bu nedenle bilimsel geçerliliği tartışmalı olan uygulamalara, hasta tarafından zorlanmak bu kapsamda değerlendirilebilir. Örneğin normal doğumun imkânsız olduğu bilimsel olarak tariflenmiş, anne ve bebek yaşamının kaybıyla sonuçlanacak bir durumda, hekimin anne adayı tarafından normal doğuma zorlanmasında tıp dışı bir durum söz konusudur. Hekimin bu durumda süreçten çekilme hakkı vardır, hiçbir hekim tıp dışı uygulamalara zorlanamaz. Hekimlik bir meslektir, hiçbir hekim bilimsel kabul görmemiş uygulamaları, salt hastaları istiyor diye uygulayamaz ve bu avangardizm olarak nitelenemez. Son yıllarda batı tıbbının ilaç tekelleri ve sermaye tarafından yönlendirilerek aşırı medikalize edildiği tartışmaları gerçeğin bir boyutunu temsil etmektedir. Fakat hâlihazırda bunu aşan bir tıbbi bilimsel uygulamalar silsilesi tarif edilmemişken, bireysel olarak bu uygulamaları
el atma sonucunda patolojik bir sürece dönüşebilir. Eğer herhangi bir uygulama hekim gözetiminde gerçekleşiyorsa bu tıbbi bir uygulamadır ve kaçınılmaz olarak medikal nitelik taşır. Burada sorun aşırı medikalizasyon olabilir. Yani sürecin fizyolojik doğasını tümüyle değiştirecek uygulamalar, bazı durumlarda bu tıbbi bir zorunluluk olabileceği gibi bazı durumlarda da gereksiz el atmaya dönüşebilir. Önemli olan hekimlik ortamlarında bu gereksiz el atmaların tartışılması ve önlenmesidir. Hekim ebe değildir; yaptığı bütün işlerin sorumluluğunu
İsteğe Bağlı Sezaryen Hakkı Var mı? Elektif sezaryen yani hasta istekli sezaryen kadının vücut bütünlüğüne ilişkin bir hak mıdır yoksa etik dışı bir uygulama mıdır? ABD de yapılan bir çalışmada hekimlerin yüzde ellisi bunu bir hasta hakkı olarak görmektedir. Tek başına bir soyutlama olarak baktığımızda bunun bir hasta hakkı olduğunu kabul etmek zorundayız. Çünkü doğum da bir tıbbi müdahaledir ve halas dediğimiz durumun yani bebeğin ve plasenta ve eklerinin hangi yöntemle çıkarılacağına dair hastanın-kadının söz sahibi olması tüm diğer müdahalelerde olduğu gibi bir haktır. Burada önemli olan tıbbi uygulamaların ideoloji, siyaset, piyasa gibi değişkenlerin egemenliğinde, tartışılmaması ve kadınların doğru kararlar almalarını sağlayacak özgür düşünme ve bilgilenme süreçlerinin önünün açılmasıdır. Kadınların normal doğumu tercih etmemesinin pek çok değişik gerekçesi olmaktadır korku, ağrı, doğum sürecinde yetersiz destek, pelvik relaksasyon idrar kaçırma gibi durumlardan kaçınma bunların başında gelmektedir. Fakat kadının değerinin normal doğum yapmakla arttığı kültürel normların egemenliğinde kadınlar korkularını ifade etmeksizin bu değeri inşa etmek için de normal doğumda ısrar edebilmektedir. Bütün bunlar kadının özerkliğini zedeleyebilmektedir. Hatta kadınlar sürecin nesnesi haline dönebilmekte, bu durumda
hekimleri karşısında özerk kararlar alabilen bir bireyle muhatap olduğu konusunda tereddüde düşürebilmektedir. Üremek, Emek, “Labour” Üremek bir hak olmanın ötesinde ciddi bir emektir. Doğumun İngilizcesinin “labour’’ olduğunu düşünürsek bu ciddi bir süreçtir. Doğanın kadınlara tanıdığı bir ayrıcalıktır. Kadın bu anlamıyla yaşamın, doğanın tam kendisidir. Doğayla araçsal bir ilişki kurarak, onu egemenliği altına aldığını sanan son insan uygarlığı kadını da araçsallaştırarak onu kendisine yabancı kılacak baskılarla kuşatmıştır. Bu aşırı baskılanma da kadınlarda yumuşak doku distosisi, servikal açılmada yetersizlik gibi sonuçlar doğurmakta ve doğumlar giderek daha zorlaşmaktadır. Kadınları böyle kuşatmak, yetersiz annelikleri beslemekte ve insan daha doğmadan bu iktidar arayışlarının kölesi kılınmaktadır. İstenen bir gebelikte anneyle bebeği arasında, daha intrauterin dönemde kurulan ilişki, annenin empatik yeteneğini beslerken bebeği de dünyaya hazırlamaktadır. Kadınların üreme süreçlerine dış müdahaleler bu empatiyi zedelerken insanlığı insan kılan özellikleri de budamaktadır. Tüm dünyada elektif sezaryen doğum oranlarının artmasının nedenlerini kanıta dayalı olarak gösteren bir çalışma bulunmamaktadır. Günümüzde yalnızca hastanın isteği ile elektif sezaryen doğuma karar verilip verilmeyeceği konusunda kadın doğum hekimleri arasında bir görüş birliği yoktur. Bazı durumlarda sezaryen hayat kurtarıcı, bazı durumlarda durumu değiştirmeyen, bazı durumlarda da kötü neonatal sonuçlarla ilişkilidir. Bazı durumlarda da normal spontan doğum aynı sonuçlara yol açabilmektedir. Acil olgular ve kesin sezaryen endikasyonu olan durumlar dışında, hasta ile kadın doğum hekiminin doğum şekline karar vermek için yaptıkları görüşmede, elektif sezaryen kararı almadan önce, gebelik haftasına göre sezaryen ve vaginal doğumların obstetrik ve neonatal lsonuçları arasındaki farkların somut olarak rakamlarla anne ve baba adayına anlatılması etik bir tutum olacaktır.
İşçi ve kadın mücadelesinin ortak tarihi-2
Tarımdaki liberalizasyon süreci tarımsal üretimin temelini dinamitlemiş; dışarıdan gıda alımı, tarımın bitirilişinin resmi olmuştur. Eğitim ve sağlığın bile alınıp satılan birer hizmet olarak ticarileştirilmesi, toplumun, giderek her şeyin alınıp satıldığı bir yapıya evrilmek istendiği bu yeni liberal sistemde, “her şeyin ve herkesin bir fiyatı var!” Amerikan klişesi, tüm dünyanın temel prensibi/ “kültürü” haline getirilmektedir. Bütün dünya, sermayenin cirit alanına dönüştürülmektedir. Böylesi bir süreçte, teknolojik gelişme ile birlikte, tarımsal nüfus giderek eritilip şehirlere göç ettirildi. Küçük kentlerde (taşralarda)
“
Kadının pazara inmesi, çoğunlukla işsizler ordusuna yeni üye olarak yazılması anlamına gelirken çok az sayıda kadının “merdiven altı” atölyelerde ucuz ve güvencesiz işgücüne dönüşmesi anlamına gelmektedir. şiddetine evirmektedir. Erkek, bu süreci iktidarına yönelik bir tehdit olarak almaktadır. Ataerki için “yakın tehdide” dönüşen bu ortam tıpkı önceki iktidar sahiplerinin refleksini göstermektedir: Şiddet ve zulmün dozajını ancak insanın ya-
pabileceği bir teröre evirmektedir! Kadının pazara inmesi, çoğunlukla işsizler ordusuna yeni üye olarak yazılması anlamına gelirken, çok az sayıda kadının “merdiven altı” atölyelerde ucuz ve güvencesiz işgücüne dönüşmesi anlamına gelmektedir. Kimi burjuva kurumlarının bilinçli bir “girişimci kadın” politikası gereği mikro-kredilerle birkaç kadını esnaflaştırması, bu gerçeği değiştirmiyor. “Kadının sömürgeleştirilmesi” süreci ister istemez kadının kurtuluşu için mücadelenin de kesinleşmesine neden oluyor. Kapitalizmin bu pederşahi sisteminde, “doğallığında” var olan kadına yönelik şiddet, tecavüz, cinayet ve eşitsizlik, son yirmi yıllık yeni liberal politikaların yanı sıra, Türkiye’de Kürt sorunundan kaynaklanan, özellikle göç nedeniyle çok daha şiddetli halde yaşanmaktadır. Kadın hareketinin girdiği bu yoğun mücadele ortamında çok ciddi bir bilinç sıçraması yaşanmaktadır. Bir yandan kar marjını yükselt-
meyen kapitalistin, giderek sömürüyü derinleştirmesi sonucunda, kendi yarattığı düşmanının (işçi sınıfı) mücadelesiyle karşılaşırken, işçi sınıfında oluşan tepkileri kendisi için bir tehdit olarak görüp, daha da vahşileşmesine sebep oluyor. Diğer yandan, bu pederşahi kapitalist, kadının özgürlüğünü de kendi (erkek) iktidarı için tehdit olarak
“
Bir yandan kar marjını yükseltmeyen kapitalistin, giderek sömürüyü derinleştirmesi sonucunda, kendi yarattığı düşmanının (işçi sınıfı) mücadelesiyle karşılaşırken, işçi sınıfında oluşan tepkileri kendisi için bir tehdit olarak görüp daha da vahşileşmesine sebep oluyor.
“
Önder Çarkçı
sebep olmaktadır. Aile kurumu parçalanırken yoksulluk nedeniyle kadının da çalışmaya başlaması, bu parçalanmayı, medeni boyuttan çıkarıp ilkel ve hayvani bir erkek
“
TUTSAK POSTASI
iş bulamayanlar metropollere akın etti. Bu süreç Türkiye açısından daha yoğunlaştırılmış bir şekilde yaşandı. Bir yanda “tarımsal liberalizasyon” öte yanda “Kürt Sorunu” olmak üzere, iki misli daha güçlü yaşandı bu “kentleşme” süreci. Bir güç dalgası var olan işsizler ordusunu daha da büyüttü. Herkesin birbirini tanıdığı köy/ taşra kültürel ortamından çıkarak, güvensizliğin envai çeşidinin yaşandığı metropollerle gelen insanlar, üçlü bir kültürel kaosa sürükleniyor: Kendisi ile getirdiği köy/taşra kültürü, metropolün burjuva kültürü ve tüm dünyaya pompalanan yoz emperyalist kültür (tüketim kültürü). Ayrıca, işsizliğin artması ile, kriminalizasyon ortamı da genişliyor ve metropol yerlisi ile kültürel bir çatışma sürecine de sebebiyet veriyor. Böylesi bir kültürel karmaşada gettolaşma/varoş kültürünün oluşması kaçınılmazdır. İnsanlar arasında güvensizlik, dayanışma kültürünün erozyona uğramasına
görebilmektedir. Sistemin kadını erkek teröründen korumamasının temel nedeni de budur. Sonuç olarak, işçi sınıfı ile kadının kurtuluş mücadelesinin aynı sürecin birer parçası olduğu; aynı “düşmana” (kapitalist) karşı ortak mücadelenin şekillenmesi gerektiği ortadadır. O halde bir yandan somut pratik üzerinden oluşan işlevsel örgütlenmelerle mücadeleyi geliştirirken (“Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu” gibi) diğer taraftan kadın-erkek eşitliğini ideolojik mücadele ekseninde ele alan ve sınıf perspektifi (Sosyalistfeminizm) üzerinden, daha geniş ve köklü bir kadının kurtuluşu hareketini örgütlemek ve sosyalizm ateşini harlamak ana yol olarak ele alınması gerekmektedir. Kadına Yönelik Şiddete, Tecavüze, Cinayete ve Eşitsizliğe Son! ÖNDER ÇARKÇI EHP Üyesi 1 No’ lu F Tipi Hapishane / Kocaeli
12 ESAS MESELE
fotoğraf: PEYMAN AZADİ
2 Ocak 2013
Eğitimde standartlaşma ODTÜ’de üniversite öğrencilerine yönelik polisin saldırısının ardından verilen tepkiler, Türkiye’nin gündeminden düşmedi bu hafta. Başbakan çok kızmış olacak ki, Ankara polisi elindeki bütün gazı kullandı öğrencilere karşı. Ancak ODTÜ rektörü ve öğretmenleri öğrencilerine sahip çıktı. Bu hafta hem YÖK Yasa Taslağı’nı hem de ODTÜ’de yaşananları İ.Ü. Araştırma görevlisi Mustafa Görkem Doğan ile değerlendirdik.
YÖK Yasa Tasarısı’na karşı “Üniversite A.Ş.’ye, YÖK’e ve Yasası’na Geçit Yok” sözü arkasınRÖPORTAJ da geçtiğimiz melike çınar hafta bir eylem gerçekleştirildi akademisyen ve öğrenciler tarafından. Burada sözü edilen A.Ş. nedir? Ben öğrenciyken biz “parasız eğitim” derdik. Temel mesele, eğitimin ticarileşmesi davasıydı. Ama o zaman öğrencilerin müşteri görülmesiyle alakalı bir mevzuydu. Biz hep bilginin metalaşması derdik ama lafzi bir şeydi o. Esas şimdi bilgi metalaşıyor. “Üniversite A.Ş.” sipariş üzerine bilgi üreten, AR-GE’den başlayıp üniversite içinde anonim şirket kurulmasına kadar kurulan (yasada o da var) bir kurumdur. Biz yüksek eğitimi hep kamusal bir şey olarak düşünürdük. Sonra bütünüyle piyasa ihtiyaçları doğrultusunda çalışan bir işletme olarak görmeye başladılar. O yüzden “Üniversite A.Ş.’ye Geçit Yok”, bu dönemin sözü oldu. Yasa böyle çıkmayacak büyük ihtimalle ama, nasıl çıkarsa çıksın bunun önemi budur. Çünkü bilgiyi üretirsin, sonra satarsın da, bu o kadar önemli bir şey değil. Fakat buradaki gerçek bir bilgi üretimi değil; sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda bir bilgi üretimi söz konusu. Sınıfsal olarak, burjuvazi açısından seyreltilmiş ve bu satılabilir ölçeklerde piyasaya sürülecek bir bilgi. Sermayenin işine yaramayacak bölümler ne olacak? Mesela felsefe bölümünün ne hale geleceğine dair hiçbir bilgimiz yok, böyle bir dertleri de yok. Öğrenci arkadaşlara ben şunu söylüyorum; sizin karşı karşıya olduğunuz sorun, harç ödemeleri ya da ikinci öğretim falan değil. Artık üniversite mezunu olmak bir işe yaramıyor çünkü vasıflar niteliksizleşiyor. Bunun sebebi bu tür bir bilgidir. Bologna’da mesela ‘standartlaşma’ denilen konuyu akademik özgürlükle alakalı bir mevzu diye tartışırdık 5 sene önce. Fakat şimdi görüyoruz ki aslında bu standartlaşma, sadece ortak katların en küçüğüne düşürmek. Bütün Siyasete Giriş derslerinde aynı şeyi anlatılacak. ‘Sınıfsal olarak seyreltilmiş bilgi’ dediğim de bu. Bu, bir yanıyla akademik olarak korkunç bir şey ama bir yanıyla da çok çorak ve düzenin ideolojik hegemonyası açısından da çok verimli bir şey. Bizim üniversiter eğitim, bütünüyle ortak
katların en küçüğüne standardizasyonudur, aynılaştırmaktır. Standardizasyon dediğiniz yerde öğrenciler ne tartışacak, ne konuşacak? Öğrencilerin durumu çok kritik. Çünkü öğrenci başka türlüsünü bilmiyorsa, neyi alıyorsa onu kabullenir. Tıpkı liselerde müfettişlerin okullara gelerek müfredata uygun ders işleyip işlemediğini kontrol etmesi gibi bir durum olacak. Standart eğitim dediğim bu. Her okulda aynı şeyi anlatmamız isteniyor. Bu çok yavan bir şey. Şu anda kimse bize haftalık ders programlarımıza bakıp ‘bunu mu anlatıyorsun’ demiyor ama bu yasa çıktıktan, Üniversite A.Ş.’nin kuruluşundaki ilk adım atıldıktan sonra bunların hepsinin, çok uzak değil, yaklaşık 10 yıllık süreç içinde geleceğini söyleyebilirim. Ne yapmak gerek bu sürede? Buna ciddi bir muhalefet gerekiyor ve bugünden yarına olacak bir şey değil. Yasanın her durumda çıkacak ve ilk yapmak istedikleri şey kadrolaşma olduğu için, bu birden bire dönüşmeyecek fakat bu doğrultuda bir bilinç yaratıp bu konuda değer veren herkese bu noktada bir tahkimat yapmak üzere mücadeleye girişmesi gerekiyor. Eğitim alanıyla ilgili ilköğretimden, liselere ve şimdi üniversitelere kadar köklü değişikliklere gidildi. Siz nasıl görüyorsunuz gelinen noktayı? Avrupa’nın veya
“Üniversite A.Ş.” sipariş üzerine bilgi üreten, ARGE’den başlayıp üniversite içinde anonim şirket kurulmasına kadar bir yer. Yasada o da var. Biz yüksek eğitimi hep kamusal bir şey olarak düşünürdük. Sonra bütünüyle piyasa ihtiyaçları doğrultusunda işleyen bir işletme olarak görmeye başladılar.
Ortadoğunu’nun Çin’i Türkiye’siyle alakalı olduğunu düşünelim ama bir yönüyle; bütünüyle değil. Çünkü 4+4+4 davası AKP’nin bütünüyle icat ettiği bir şey değildi. Dünya Bankası önerisidir. 1+4+4 diye başlar ama bunlar tabii, kendi gerici, siyasi programları doğrultusunda 1’i çıkarttılar. Çünkü 11 yaşına ge-
Üniversite ideolojik bir aygıt olduğu için çocuklara bunu öğretmelidir artık. Bunu öğretmeyen üniversiteye ve öğretim görevlilerine de ihtiyaçları yok. Başbakan’ın tepkisi bunadır aslında. Bu Başbakan’ın takıntılı biri olmasıyla alakalı değildir. len kız öğrencinin artık ilkokulda olmamasını istiyorlar. Sonuç olarak, ulus-devletin ulus inşaası, millet gibi işler bitti. Belli niteliklere sahip ama değerli bir vasfı olmayan, bir vasfı varsa bunun değerli olmasına izin verilmeyen bir iş gücüne ihtiyaçları var. Her seferde çalışan yoksul sınırına kadar birileri düşecek bu trenden. Üniversiteyi bitirdiyseniz, güvencesiz çalışan olacaksınız. İstihdam piramidinin en üstüne çıkabiliyorsanız da, piramidin dibi yani eğitim sistemi, hiçbir zaman sağlam olmadığı için, üstteki bile hep sallantıda olacak. 40-45 yaşında işsiz kaldığınız zaman iş bulamazsınız çünkü. Güvencesiz, sözleşmeli çalışıyorsanız bu mümkündür. Güvencesizliğe dayalı istihdam piramidinin tabanı, böyle bir eğitim sistemi üzerine oturursa ancak bu şekilde gerçekleştirilebilir. Artık iş bulma sitelerinin reklamları da üniversite mezunu olup işsiz kalanlara dönük yapılıyor. Siz ne düşünüyorsunuz bu işsizlik konusunda? Bugünkü işsizlik rakamları karşılaştırılabilir değil. Bizde istihdama katılım oranı yüzde 50, orada yüzde 66’ın altında değil. Sende insanlar istihdama katılmıyorlar ki! Bizdeki işsizlik korkunç bir durumdadır. Çünkü bizde çalışabilir durumda olan nüfusun çalışmasını engelliyo-
ruz biz. Sistem genel olarak, kadının evde oturmasını istiyor. O yüzden Avrupa’yla karşılaştıramazsınız. Herkes iş arar ama aktif iş aramaz. İş bulsa çalışacak durumdadır. Bu yüzden o istatistik bizi karşılamaz. Üniversite mezunları kolayca iş bulamıyor mu artık? Bence sendikaların zayıflaması insan kaynaklarının gelişmesi ile ters orantılıdır. Bir şirkette ya insan kaynakları vardır ya da sendika vardır; ikisi birlikte olmaz. Üniversiteler kutsanacak yerler değil devletin ideolojik aygıtıdır. Bunu görmek lazım. Neyden kaynaklı bu? Bu insan kaynakları ideolojisidir. İnsanların böyle düşünmesini sağlayan da bizim eğitimimizdir. Şimdi bütünüyle öyle değil ama olacak. Vasıflarının değersizleştirilmesinin dışında kişi hakları gibi şeyler de bitti. Neoliberalizm durumuna geldik, kişi hakkı diye bir şey yok gerçekten. Demokrasi tartışılıyor ama, piyasa ekonomisi, demokrasi ile işlemez. Singapur’dur, Çin’dir, vaziyet oraya doğru gitmektedir. Üniversite ideolojik bir aygıt olduğu için çocuklara bunu öğretmelidir artık. Bunu öğretmeyen üniversiteye ve öğretim görevlilerine de ihtiyaçları yok. Başbakan’ın tepkisi bunadır aslında. Bu Başbakan’ın takıntılı biri olmasıyla alakalı değildir. Peki Başbakan nasıl bir akademisyen-öğrenci profili istiyor? Kendi gibi insanların üniversitelerde olmasını istiyor. Türkiye sağının büyük yalanıdır bu: Halk çocuklarıdır, memleketi yönetenler de bir grup aristokrattır, bu halk çocukları haksızlığa uğramaktadır. Bu yalan üniversitelerde de aynen uygulandı. Memleketin kaymaklarından biri de üniversiteler olunca buraları istiyorlar. Tabi bunun bu kadar
Ankara Emniyeti’ne böyle bir güzide anın bozulmaması için bir emir verilmiş belli ki. Ankara Emniyeti de 29 Ekim’den cezalı bir emniyet. olduğunu düşünüyorum.
etkili bir siyaset olmasının nedeni de küresel eğilimle çakışıyor olması. Bu küresel eğilim de bir lise öğretmeni gibi belirlenmiş, müfredatla çocuklara teknik bilgileri aktaran, ast-üst ilişkisinin önemseyen dolayısıyla hiyerarşik, sermayenin isteği doğrultusunda satılabilir bilgi üreten bir kimse. Öyle bütün üniversitelere de ihtiyaç yok. Böyle ‘İstanbul Kültür Başkenti’ gibi kaşesi olan işler yapabiliyorsa, iki tane üniversite de yeter onlara. Başkalarının başarılı olmasını sürekli kendilerine yapılan bir haksızlık olarak gören, ağlayıp sızlayan bir sağcı hükümet bunlar. Yani önce en kötüsünü gösterip sonra yumuşattık diyerek asıl istediklerini mi çıkaracaklar? Öyle de olabilir. Ama bana sorarsan YÖK’te şu an bir ekip var. Gökhan Çetinsaya buraya dahildir. Bunların Ülker’in sponsor olduğu bir vakfı var. Dışişleri Bakanı da o vakfın üyesi, bunlar bir ekiptir. YÖK Yasa Tasarısı bu ekibin kaleminden çıkıyor. Çetinsaya amiyane tabirle bir artistlik yaptı: “Biz bunu hazırladık, böyle mi çıkar bilmiyoruz, o artık Meclis’te konuşulacak bir şey.” Baskı gelince anında Konsey işini değiştirmek zorunda kaldı. Bu daha çok su kaldırır. Mesela bu yönetim meselesi ile ilgili muhafazakar hocalar; “Ne yani bir ara Manukyan en fazla vergi verendi, o da mı dahil olacak?” gibi şeyler söylediler. Ama rektör ataması temel bir şeydi. Nasıl? Onun değişmesi normal çünkü demişler ki; biz Başkanlık Sistemi’ni savunuyoruz. Bu ülkeye ya başkanlık ya yarı başkanlık ya da partili cumhurbaşkanlığı sistemi gelecek.” Bu durumda cumhurbaşkanın yetkileri her durumda artacak. Şimdi onun temel bir yetkisidir rektör atamak. Çünkü önemli bir kurum üniversite. Şimdi sen bunu onun elinden alıyorsun. Onlar bunca yasa çıkarıyor, başkanlık diyor, yetki arttırmaya çalışıyor. Sen bunu elinden alamazsın. ODTÜ’de yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz? Benim anladığım ODTÜ gibi bir yere öğrenciler, Başbakan’ı sokmak istemez. Sınıf savaşı bazen böyle semboller üzerinden yürür. Ankara Emniyeti, Başbakan için okula korkunç bir yığınak yapmış ve bunu kullanmışlar. Daha önce çok yerde Başbakan protesto edildi ama bu kadar tepki görmedi.
Mustafa Görkem Doğan kimdir?
1976 yılında doğmuştur. 2000 yılında Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun olmuştur. Yüksek lisansını ise aynı üniversitede Atatük İlkeleri ve İnkılap Tarihi bölümünde yapmış, doktorasını ise yine Boğaziçi Üniversitesi’nde tamamlamıştırİstanbul Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünde Araştırma Görevlisi olarak görev yürütmektedir. Türk siyasal hayatı, siyasal ve toplumsal kuram ile emek tarihi konularında çalışmalar yapmaktadır.
ODTÜ’yü ayrı kılan şey neydi? Kamu çalışanları olarak biz Ankara-İstanbul polisi ayrımı yaparız. Ankara biraz daha serttir. İktidarın kendilerine dair bir güvensizlik hissi olduğu ortada. Başbakan çıktığı programda halka şikayet etti; ‘Ben dinleniyorum’ diye. Bütün koruma ekibini değiştirdiler. Sağcıların önündeki mevzular beni ilgilendirmez ama bir şeyler var oralarda. Endişe duyuyorlar ama öğrencilerden değil. Ankara Emniyeti’ne böyle bir güzide anın bozulmaması için bir emir verilmiş belli ki. Ankara Emniyeti de 29 Ekim’den cezalı. Başbakan’ın düşünce dünyasının böyle olduğunu düşünüyorum. Bildiğin sağcı. Burada da gösteri yaptırmayacaksın demişler, onlar da onu yaptırmamaya çalıştılar. Bence Ankara Emniyeti cezalı, öğrenciler üzerinde ‘terör estirecek’ kapasitesi var, gazı var. Başbakan çeşitli sebeplerden dolayı güvenliğine dair endişeli. Bunlar birleştiği zaman ODTÜ’de büyük bir şey olacağını düşünüyorlar. Çünkü ODTÜ’de olur. Rektör’ün tepkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bence çok saygıdeğer bir tepkidir. Bir YÖK düzeni rektörünün böyle bir tepki vermesi çok saygı duyulacak bir şey. Adamın düşüncesi ne olursa olsun. Bizim rektör dahil bütün hocaların yaptığına bakınız. Emir almışlar belli ki. Çetinsaya bunun için aramıştır. Böyle bir ortamda ODTÜ rektörünün yaptığı inanılmaz bir şey. Ne yazık ki uğraşacaklar adamla. Çünkü bu insanlar kindardır. Van Yüzüncü Yıl Rektörü’ne yaptıklarını biliyoruz. 19 Mayıs Üniversitesi’nin rektörü Ergenekon’dan hala içeride. Burada da hukuka aykırı, sağcılığa yaraşır, ses çıkartan insanlara karşı bel altı işler olacaktır. Hocaların ders bırakması, rektörün tavrı gibi konuları bir kenara yazmışlardır. Bence Türkiye sağının pislik taraflarını göstereceği işleri göreceğiz yakın zamanda. Bunun karşısında dayanışma gösterilmesi lazım bundan sonra. Yoksa polis aşırı güç kullanıyor falan olur bunlar. Bir de ODTÜ’yü çok büyütmeye gerek yok, olur yani bunlar.
13 DUNYA
2 Ocak 2013
Dünya Turu
Hollande’ye vergi darbesi geldi
Krizden kaçınmak için 1 Ocak planı Obama, krizden kaçınmak için Kongre’ye 1 Ocak’a kadar gerekli adımları atma çağrısında bulundu. Obama bir radyo konuşmasında sorumlu bir şekilde devlet harcamalarının kısılması için Kongre’deki Demokrat ve Cumhuriyetçi Partili politikacılarla birlikte çalıştığını söyledi, zenginlerden de biraz daha fazla vergi ödemelerini istedi. ABD GAYE BAŞİRİ
masından kaygı duyuluyor.
Obama’nın konuşmasına cevap veren Cumhuriyetçi Partili Missouri Senatörü Roy Blunt, Obama’nın zenginlerden istediği vergi kesintisinin devlet bütçesine ancak sekiz gün ödenek sağlayacağını savundu. Blunt, önümüzdeki birkaç günün Obama’nın ikinci döneminin gidişatını belirleyeceğini belirtti. Yönetim ve Beyaz Saray’ın yürütülen görüşmelerde bir anlaşmaya varamaması durumunda 1 Ocak’tan itibaren herkesi kapsayacak otomatik vergi artışları ve federal hükümet harcamalarında kesintiler devreye girecek. Mali uçurum adı verilen bu durumun uzun vadede Amerikan ekonomisini yeniden resesyona sok-
1 Ocak Yaklaşıyor 1 Ocak tarihi yaklaşırken Amerika mali uçurumdan kaçınmak için Obama yönetimi ve Kongre’deki Cumhuriyetçiler arasında varılacak son dakika anlaşmasını bekliyor. Anlaşma olmadığı takdirde yılbaşından itibaren 600 milyar dolarlık otomatik vergi artışları ve devlet harcamalarındaki kesintiler devreye girecek. Siyasi uzmanlar 20-30 yıl önce Kongre ve yönetim arasında mali sorunlarla ilgili görüşmelerde tarafların daha fazla ödün vermeye hazır olduğuna, geçmişte iki siyasi partinin daha fazla işbirliği yaptığına Toplantıyı “yapıcı” değerlendirdi dikkati çekiyor. Virginia Üniversitesi Barack Obama Beyaz Saray’da uzmanlarından Larry Sabato, artık Kongre liderleriyle yaptığı görüşme-
siyasetin daha kutuplaştığını, daha partizan çizgilere bölündüğünü ve çözüm bulmanın artık daha güçleştiğini belirtiyor. Son anketlere göre kamuoyu bütçede yaşanacak çıkmazdan Cumhuriyetçiler’i suçlamaya hazır görünüyor. Reuters haber ajansının yürüttüğü kamuoyu yoklamasında olası krizden Kongre’deki Cumhuriyetçi Partililer’i suçlayanlar yüzde 27, Obama’yı suçlayanlar yüzde 16, Kongre’deki Demokrat Partililer’i suçlayanlarsa yüzde 6 oranında. Yaşanacaklardan tüm bu politikacıları suçlayanların oranıysa yüzde 31.
yi “yapıcı” diye değerlendirdi ve 1 Ocak’tan önce bir anlaşmaya varılması konusunda “mütevazi iyimser” olduğunu söyledi. Obama Beyaz Saray’da mali uçurum konusunun ele alındığı toplantı sonrasında gazetecilere ilk açıklamayı yaptı. Toplantıya Temsilciler Meclisi Başkanı John Boehner, Senato Çoğunluk Lideri Harry Reid ve Temsilciler Meclisi’ndeki Demokratlar’ı temsilen Nancy Pelosi, Senato’daki Cumhuriyetçiler’i adına da Mitch McConnell katılmıştı. Timothy Geithner, olağanüstü önlemler alarak borçları ödeyemez duruma düşmemek için yollar aramaya devam edeceklerini söyledi.
“Barış planım hazır”
BM-Arap Birliği barış tem- leştiğini bu yüzden hızla birşeyler silcisi Lakhdar Brahimi, yapılması gerektiğini belirten BraSuriye’de 21 aydır süren krizi so- himi planıyla ilgili ayrıntıları açıkna erdirecek bir plan hazırladığını lamadı. Özel temsilci, Suriye’nin açıkladı. “cehennem ya da siyasi süreç” araBrahimi pazar günü Kahire’de sında seçim yapmak zorunda olArap Birliği yetkilileriyle görüş- duğunu, uluslararası toplumun da tükten sonra yaptığı açıklamada Suriye’de siyasi süreç oluşturulması bu yıl başında Cenevre’de imzala- için kesintisiz bir şekilde çaba gösnan anlaşmayı temel alan planın termesi gerektiğini söyledi.Lakhuluslararası topluluk tarafından ka- dar Brahimi, çatışmaların Şam’ı da bul edileceğine inandığını belirtti. içine alması durumunda iç savaşın Suriye’de durumun her gün kötü- daha da büyüyeceğini, bunun da
Fransa Anayasa Mahkemesi, Sosyalist hükümetin zenginlere getireceği yüzde 75 oranında gelir vergisi uygulamasını veto etti. 1 Ocak tarihinden itibaren uygulamaya girecek vergi oranı, yıllık geliri 1 milyon euroyu geçen herkesi kapsayacaktı. Anayasa Mahkemesi yeni artışı, “vergide eşitlik hakkını ihlal ettiği” gerekçesiyle anayasaya aykırı buldu. Yeni vergi artışı Sosyalist Cumhurbaşkanı François Hollande’ın seçim programında yer alıyordu. Bununla birlikte artış tahminen 1500 kişiyi etkileyeceği için sembolik olacak ve bütçe açığını azaltmada etkisi olmayacaktı. Bu ay başında tanınmış Fransız sinema oyuncusu Gerard Depardieu tüm servetiyle birlikte Belçika’ya yerleşmiş ve Fransız vatandaşlığından ayrılmıştı. Muhalefet vergi artışının devreye girmesi durumunda bunu Fransa’nın tüm zenginlerini ülkeden kaçıracağını savunuyor. YARIN DÜNYA
Tecavüze uğrayan kadını yaktılar
Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’de bir otobüste toplu tecavüze uğrayan ve dövülerek öldürülen genç kadının cenazesi özel bir törenle yakıldı. Cumartesi günü Singapur’da ölen genç kadının cenazesi uçakla ülkesine getirildi. Başbakan Manmohan Sing ve iktidardaki Kongre partisi lideri Sonia Gandni cenazeyi karşılamak ve ölen kadının yakınlarıyla görüşmek için hava alanına gitti. 23 yaşındaki kadın, Singapur’da tedavi gördüğü hastanede organ yetmezliğinden yaşamını yitirdi. Tecavüz mağduru kadın, Singapur’a tedaviye gönderilmeden önce Yeni Delhi’de ameliyata alınmıştı. Olayla ilgili tutuklanan altı kişi cinayetten yargılanacak. Sanıkların suçlu bulunması durumunda idam cezası almaları mümkün. Kadın ve erkek arkadaşının kimlikleri açıklanmadı, ancak erkek kurbanın saldırıdan sağ kurtulduğu bildirildi. Hindistan’da tecavüz olayları gittikçe artan bir suç oldu ve olayların birçoğu polise bildirilmiyor. Hükümetin olaya tepkisinin yavaşlığı büyük tepkiye yol açtı. YARIN DÜNYA
Silah satışlarında rekor artış artan bir mülteci krizine yol açacağı konusunda uyarıyor. Brahimi geçenlerde yeni se-
çimlere kadar Suriye’de bir geçiş hükümeti kurulması çağrısında bulundu. YARIN DÜNYA
Suriye devrimi daha başlamadı Ortadoğu Günlüğü Peyman Azadi
Suriye diktatörünü devirmek için halkın ayaklanmasının üzerinden 33 ayı aşkın bir süre geçti. Suriye’deki hükümete karşı gelişen hareket, halkın silahsız ayaklanmasından yola çıkarak kısa bir süre içinde silahlı çatışmalara ve iç savaşa dönümüştü. Olaylardan kısa bir özet Halkın grev ve yürüyüşlerle başlayan ayaklanması Esad rejimi tarafından ağır silahlarla kısa bir süre içinde bastırıldı. Esad’ın yaptığı bu saldırıdan hemen son-
ra silahlı gruplar oluştu ve olay silahlı çatışmalara dönüştü. Bu durumda halkın mücadelesi dünya ve bölge güçlerinin de içinde olduğu gruplar ve örgütlerin savaşına dönüştü. Bu koşullarda ilerici bir alternatifin olmaması çeşitli radikal İslamcı gruplarının güçlenmesi ve dolayısıyla güç dengesini ele geçirmelerine sebep oldu. Esad hükümeti ise İran gibi ülkeler tarafından savunuluyor. Ama bir tek İran değil. Zaten İran hükümeti Suriye’yi koruyacak politik bir güce sahip değil. Dolayısıyla sadece silah ve para değil, Suriye’nin iç savaşında muhaliflere karşı savaşmak için ordu militanlarını komandolar şeklinde Suriye’ye göndererek Esad hükümetinin tabi ki kendi yararına Suriye hükümetini ayakta tutmaya çalışıyor.
İran’ın desteğinden ziyade Çin ve Rusya dünyada iki büyük güç olarak Suriye’yi politik anlamında desteklediler. Bu iki ülke “Arap Baharı” denilen ayaklanmalarda büyük ekonomik kayıplar vererek, bu sefer de Ortadoğunun en önemli ülkelerinden biri yani Suriye öyle olsun istemedi. Dolayısıyla Suriye’ye nin ayakta kalması için ellerinden geldiği kadar destek sundular. Esad hükümeti ise muhaliflerden daha çok uçaklarla saldırarak halkı öldürüp ayakta kalmaya çalışıyor. taraflar halkı öldürüyor Öte yandan İslamcı muhalifler de halkı çatışmalarda ve saldırılarda öldürürken, medyada bunu Esad’ın yaptığı gösteriliyor. Bu durumu açığa çıkarmak
için net bir veri yok. Ama en azından bunu biliyoruz ki şu ana kadar muhalifler havadan Esad’a karşı savaşa giremedi. Bundan dolayı her saldırıda halktan onlarca kişiyi öldüren uçaklar Esad’a bağlıdır. Örneğin yaklaşık bir ay önce Hama eyaletine bağlı Helfaya kentindeki Esad hükümetinin yaptığı hava saldırısında ekmek sırası bekleyen 90 kişi hayatını kaybetmişti. İster Esad hükümeti ister Esad’dan bir eksiği olmayan muhalif radikal İslamcı gruplar, bu iç savaşta halkın ölümüne sebep olmuşlardır ki, öldürülenlerin sayısıyla dahi tam bilinememektedir. Peki Esad’dan sonra? Böyle acımasız şekilde gözlerini kapatarak halkın kanını döken bir hükümet herkesten daha iyi biliyor ki
hayatının sonuna yaklaşmış ve yaralı bir yılan gibi her şeyi sokacaktır. Ama şu andaki gerçekler Esad devrildikten sonraki hüküme, Suriye halkının ülkenin sahibi olarak kabul etmeyecektir. Dünyanın her ülkesinde devrim sadece halkın ayaklanmasıyla başlar ve halkın iktidara gelmesiyle biter. Maalesef ki Suriye’de devrimden hiçbir eser gözükmüyor şu anda. Esad’dan sonra Suriye iktidari Mısır’daki Müslüman Kardeşler ya da Tunus’daki El-Nehzet gibi İslamcı güçlerin iktidara gelmesi büyük bir ihtimaldır. Ne yazik ki gerçekler bunu gösteriyor ama öte yandan şunu da biliyoruz ki Suriye halkının kaçınılmaz devrimi daha başlamadı.
Connecticut eyaletinin Newtown kentinde 6 yetişkin ve 20 çocuğun öldürüldüğü okul saldırısının ardından Amerika’da silah satışları rekor kırıyor. Bu trajedi ve bu yıl yaşanan benzer olaylar silah satışlarının sınırlandırılması tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Amerika’nın Sesi muhabiri Jeff Swicord silah meraklılarının yeni yasaklar getirilmesi ihtimaline karşı yeni silahlar aldıklarını bildiriyor. 2009’da yapılan bir silah sergisindeki satıcılar satışların bir yıl öncesine göre yüzde 60 arttığını söylüyor. Annette Eliot, “Birikmiş silah siparişlerimiz var. Obama’nın seçileceğini anlayanlar Ekim’de bize akın etmeye başladı ve Kasım’a geldiğimizde siparişler birikmeye başladı,” şeklinde konuşuyor. YARIN DÜNYA
Pakistan’da saldırı
Pakistan’da mezhep çatışmaları son yıllarda gittikçe kötüleşiyor. Geçen ay da Ravalpindi şehrinde bir bombalı saldırıda 23 Şii Müslüman öldürülmüştü. Pazar günü yapılan saldırıyı henüz hiçbir grup üstlenmedi. Saldırının önce uzaktan kumandalı bir bombayla gerçekleştirildiği söylenmiş; daha sonra da bir hükümet yetkilisi saldırının bir intihar saldırısı olduğunu açıklamıştı. Yetkililer yaralıların bazılarının durumlarının ağır olduğunu; bu yüzden de ölü sayısının artabileceğini belirtiyor. Otobüs, bombalandığı sırada Şiilerin çoğunlukta olduğu İran’a doğru gidiyordu. YARIN DÜNYA
14 KULTUR-SANAT
2 Ocak 2013
Vizyondan seçmeler
Baltasar Kormákur
İZLANDA NORVEÇ
KANADA
AVUSTURYA
DANİMARKA
İSVİÇRE FRANSA
Michael Haneke
ROMANYA
Joachim Rønning Espen Sandberg
Kim Nguyen
pi’nin yaşamı Yönetmen: Ang Lee Oyuncular: Suraj Sharma, Irrfan Khan, Adil Hussain Tür: Macera Dram Oscarlı sinemacı Ang Lee’nin yönettiği filmde bir yük gemisinin batması sonucu bir sandalla kurtulmayı başaran 16 yaşındaki Pi’nin ve hayvanlardan oluşan mürettebatının hikayesi anlatılıyor. Anna Karenina Yönetmen: Joe Wright Oyuncular: Keira Knightley, Jude Law, Aaron Taylor-Johnson Tür: Dram Tolstoy’un romanından Oscar ödüllü Tom Stoppard’ın uyarladığı filmde 1870’lerin Rusya’sında, toplumun üst sınıfına mensup kimseler arasında yaşanan birbirinden ayrı iki aşı konu alıyor.
Cristian Mungiu Nikolaj Arcel
Olivier Nakache Eric Toledano
ŞİLİ
Ursula Meier
Pablo Larraín
Oscar’ın yabancıları İstanbul Modern’de
İstanbul Modern Sinema, Oscar heyecanı yaklaşırken 10-20 Ocak tarihleri arasında düzenlenen “Oscar’ın Yabancıları” başlıklı programla ‘Yabancı Dilde En İyi Film’ kategorisine aday adayı olan filmleri bir araya getiriyor. Programında, çekişmeli geçecek Oscar yarışına başvuran 71 ülkenin adaylarından öne çıkan 9 film yer alıyor. İSTANBUL SERKAN ATAK
Cannes’dan ‘En İyi Senaryo’ ve ‘En bir kar fonunda iyi kurgulanmış İyi Kadın Oyuncu’ ödülleriyle dön- öyküsü ve güçlü oyunculuklarıyProgramdaki filmler Oscar Ödüllü filmler geçidi dü. İspanya’dan Pablo Berger’in yö- la öne çıkıyor. Cate Shortland’in aday adayı olmalarına kar- Programda gösterilecek olan, 2012 nettiği Pamuk Prenses son yıllarda Savaşın Gölgesinde savaş sonrası şın aslında Hollywood kulvarının yılında Berlin’nde ‘En İyi Senaryo’ çok çeşitli biçimlerde yorumlanan acıları ve değişen dünyaya karşı dışında, dünya festivallerinde çok ve ‘En İyi Erkek Oyuncu’ dalların- Pamuk Prenses masalını 1920’ler İs- büyümenin zorluklarını ele alan bir beğenilmiş filmlerin bir araya gel- da Gümüş Ayı kazanan Nikolaj panya’sına aktaran iddialı bir uyarla- dram. Fransa’nın adayı Olivier Can diği bir seçkiyi temsil ediyor. Prog- Arcel’in yönettiği Yasak Aşk, saray ma. Berlin Film Festivali’nden ‘En Dostum ise ülkesinde tüm zamanramda gösterilecek filmlerden Yasak etrafında geçen iyi bir dönem filmi. İyi Yönetmen’ ödülü alan ve Christi- ların en fazla izlenen Fransız filmi Aşk, Yukarıdaki Çocuk, Tepelerin Taviani Kardeşlerin Sezar Ölmeli’si an Petzold’un yönettiği Barbara adlı ünvanını aldı. Oscar’ın Yabancıları Ardında ve Can Dostum Oscar’ın bu yıl Berlin’nde Altın Ayı ka- film 80’li yıllarda Doğu Almanya’da programı kapsamında Türkiye’nin ‘Yabancı Dilde En İyi Film’ katego- zandı. Tüm oyuncuları hapishane geçiyor. Oscar aday adayı, İsmail Güneş’in yönettiği, namus cinayeti üzerine risinin ilk dokuz filmi arasında yer mahkûmlarından oluşuyor. Yönetaldı. “En İyi Yabancı Film Oscarı” menliğini Cristian Mungiu’nun Gişi rekorlu filmler de yarışacak bir tür yol hikayesi olan Ateşin Düşiçin yarışacak beş film ise diğer ka- yaptığı epik bir şeytan çıkarma İsviçre’nin adayı, Ursula Meier’in tüğü Yer filmi de gösterilecek. tegorilerin adayları gibi 10 Ocak’ta filmi olan Tepelerin Ardında yönettiği Yukarıdaki Çocuk, epik
ŞİVA ALİZADE yazdı
açıklanacak.
Aşk (Amour)
Görüntü yönetmeni olarak İranlı Darius Khondji (Seven, Evita, Paris’te Gece Yarısı) ile çalışmayı tercih eden Haneke doğru karar verdiğini bir kez daha gösteriyor. Filmin başlarında gösterilen tek planlık konser salonu ve yine tek planlık otobüs sahnesi dışında bütün film Georges ve Anne’in evinde geçiyor. Ölümcül Oyunlar, Beyaz Bant, Bilinmeyen Kod filmlerinin yönetmeni olan Michael Haneke son filmi olan Aşk’ta Georges ve Anne adında 80 yaşlarında olan bir çiftin hikayesini anlatıyor. Sakin, düzenli bir hayat süren bu çift konserden döndükleri bir gece evlerinin kapısının bir hırsız tarafından zorlandığını fark ediyorlar. Bu olay aslında Georges ve Anne’nin kurulu düzenlerinin sarsılacağının işaretini veriyor. Hemen ardından Anne’in geçirdiği bir kriz
Ünlü yönetmen Michael Haneke’nin son filmi olan Aşk (Amour) 2012 Cannes Film Festivalinden En iyi filme verilen Altın Palmiye ve Avrupa Film ödüllerinden En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Erkek Oyuncuve En İyi Kadın Oyuncu ödülleri ile geri döndü. 2013 yılında gerçekleşecek 85. Akademi ödüllerinde ve 70. Altın Küre ödüllerinde Yabancı Dildeki En İyi Film kategorisinde adaylıkları bulunuyor.
vücudunun sağ tarafının felç olmasına sebep olur. Hayatlarının son yılarını yaşayan çift son bir kez daha sınav vermek zorunda kalırlar üstelik Anne’nin durumu günden güne kötüye gitmektedir. Filmin başından sonunu tahmin edebileceğiniz bir film olan Aşk’ın farklı olan tarafı derinlikli karakterler yaratılmış olması. Anne’in felç geçirdikten sonra kocasından yardım isterken ne kadar acı çektiğini hatta zaman zaman utandığını anlayabiliyoruz. Hayatının her döneminde ayakları yere sağlam basan bir kadın olduğunu ve kocası bile olsa birisinden yardım istemenin onu ne kadar zorladığını görüyoruz. Sabit kamera kullanması ile bilinen Haneke Aşk filminde yine bundan vazgeçmemiş. Seyircisini filmin içinde tutan ancak karakterlerin yaşadığı ani öfke pat-
Yönetmen: Michael Haneke Oyuncular: Jean-Louis Trintignant, Emmanuelle Riva, Isabelle Huppert
lamaları ile seyirciyi filmin dışına itmeyi tercih ediyor. Aşk filminde de Georges’un yaşadığı anlık öfke patlamalarını örnek gösterebiliriz. Aşk filmi basit bir aşk hikayesi izlemek isteyenlerin kesinlikle izlememesi gereken bir film. Film oldukça
gerçekçi ve çarpıcı. Aldığı ödüller bir yana Jean Louis Trintignant (Kırmızı, Öldürmek Hırsı) ve Emmanuelle Riva’nın(Hiroşima Sevgilim) muhteşem oyunculuğu ve Michael Haneke gibi dahi bir yönetmen için bile izlenmesi gereken bir film.
Aşk Yönetmen: Michael Haneke Oyuncular: Jean-Louis Trintignant, Isabelle Huppert Tür: Dram Haneke’nin Altın Palmiye’li yarı otobiyografik filmi ilerlemiş yaşlarına rağmen geride kalan ömürlerini huzur ve mutluluk içerisinde geçirmek isteyen bir çiftin üzerinden yaşlılık ve ölüm teması işleniyor.
Örümcek adam öldü
Dünyada büyük beğeniyle takip edilen ve beyazperdeye aktarılan “Örümcek Adam” çizgi romanının 700. sayısındaki son macerada baş kahraman “Örümcek Adam”ın öldürülmesi, hayranlarının tepkisine neden oldu. Independent gazetesi, kurgu-çizgi kahraman Örümcek Adam’ın çizgi roman serisine son verildiğini yazdı. Her zaman daha insani özellikleri ile ön plana çıkan “Örümcek Adam”ın baş düşmanının elinde can vermesi hayranları tarafından kötülüğün kazandığı şeklinde yorumlandı. Yarın kültür-sanat
Basılı kitaplar daha az okunuyor
Pew Internet‘in Amerikalıların online ve teknoloji odaklı yaşam süreçlerini inceleyen araştırmalarına göre basılı kitapların okunma oranı düşüyor. Artan e-kitap satışlarına paralel olarak 16 ve üzeri yaştaki kişilerin e-kitap okuma oranı geçen yıla göre yüzde 16’dan yüzde 23’e çıkmış. Son 12 ayda basılı kitap okuyanların oranı ise yüzde 72’den yüzde 67’ye düşmüş. 2011 sonunda bir tablet veya e-kitap okuyucu sahibi olan kişilerin oranı yüzde 18 iken 2012 sonunda aynı oran neredeyse 2 katına çıkmış ve yüzde 33 olmuş durumda. Yarın kültür-sanat
HAFTANIN AJANDASI Yazarlar İzmir için okuyor
Cemal Süreya haftası
“Adalet, Sizsiniz”
İzmir Konak Belediyesi’nin desteği ile gerçekleştirilen “Yazarlar İzmir İçin Okuyor” etkinliğnin 2013 yılı Ocak ayındaki konuğu, her yazdığı kitapla okurlarını şaşırtmayı başaran, yeraltı edebiyatının ünlü ismi Hakan Günday olacak. Etkinlik, 9 Ocak 2013 Çarşamba günü, Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde, saat 18.00’de gerçekleşecek.
Cemal Süreya Kültür Sanat Derneği, 9 Ocak’ta şiirseverleri, Caddebostan Kültür Merkezi’ndeki Cemal Süreya Anması’na davet ediyor. Dernek ayrıca yaptığı açıklamayla İstanbul’da 7-13 Ocak 2013 tarihleri arasındaki etkinliklerin kendilerine bildirilmesi durumunda programlarına ekleyeceklerini belirttiler.
Tiyatrocu Muhsin Ertuğrul hocalarının, yazılarına “Perdeci” imzasını atmasından esinlenerek, kendilerine “Perdeci Oyuncuları” adını yakıştıran Rutkay Aziz ve Taner Barlas; ilk oyunları olan “Adalet, Sizsiniz” 05 Ocak 2013 Cumartesi günü Bursa’da, Tayyare Kültür Merkezi’nde seyirci ile buluşacak.
15 TOPLUM
2 Ocak 2013
Ceza, zam, yasak kapıda
HALKIN KÜRSÜSÜ
1 Ocak 2013’ten itibaren yeni yasalar, zam ve uygulamalar hayatımıza girecek. Trafik cezaları, ehliyet ve noter harçları gibi birçok kalemde yüzde 7.8’lik vergi artışı yapılacak. Özel sağlıkta vergi avantajı, emekliye de müjde var. Çipli kimlik kartı, e-reçete, HGS de yenilikler arasında. Not edin, 2013’te kafanız rahat olsun! yarın TOPLUM RIFAT ÇAPAR
2013 yılı beraberinde birçok zammı, cezayı ve yasağı getiriyor:
8 MİLYON KGS TARİH OLUYOR Hızlı Geçiş Sistemi (HGS), 1 Ocak 2013’ten itibaren köprü ve otoyollarda Kartlı Geçiş Sistemi’nin (KGS) yerini alacak. PTT şubelerinde 5 liraya satılan HGS, bankalarda bedava.
Bu hafta İstanbul’un Şişli İlçesi’nde çiğköf z. tecilik yapan Sadık Sabancı ile birlikteyi ı ve Sadık Sabancı, mesleğine nasıl başladığın neden bu işe girdiğini bizlere anlattı.
EMEKLİLERE ZAMLI MAAŞ Yaklaşık 2 milyon emekli Ocak 2013’ten itibaren 50-350 lira arası intibak zammı alacak. TİRYAKİLERE KÖTÜ HABER Sigaraya zam geliyor zira 1 Ocak 2013’ten itibaren sigaradan alınan ÖTV oranı artıyor. Bu zamla 8 liralık sigaranın fiyatı 10.5 liraya yükselecek.
lira, ikinci kez yakalananlar 877 lira ödeyecek. Çevre temizlik vergisiyse yüzde 3.9 yükselecek. 2013’te pasaport harçlarına da zam var. 1 yıllık pasaport harcı yeni yılda 112 liradan 121 liraya çıkıyor.
VERGİLERE VE CEZAYA ZAM Yeniden değerleme oranları doğrultusunda taşıt vergileri, harçlar, damga vergisi, cezalar ve değerli kağıtlar ile defter tutma hadleri yüzde 7.8 artırılacak. Damga vergisi 37 lira olacak. Taşıt vergileri yüzde 7.8 artacak. Kırmızı ışıkta geçenler 166 lira, hız sınırını yüzde 30’a kadar aşanlar 166 lira, alkollü araç kullanırken ilk kez yakalananlar 701
YENİ ÇİPLİ KİMLİK KARTLARI Akıllı kimlik kartlarıyla pembe ve mavi nüfus cüzdanları tarihe karışacak. Haziran ayından itibaren dağıtılmaya başlanacak çipli kimlikleri ilk etapta 2 milyon kişi kullanacak. 3 yıl içinde de çipli kimliği olmayan kalmayacak. Yeni kimliklerle bankadan para çekmek, sağlık hizmeti almak, maça gitmek mümkün hale gelecek.
ELLE YAZILAN REÇETELER TARİHE KARIŞIYOR Yeni yılda doktorlar artık ilaç reçetelerini elektronik ortamda düzenleyecek. Bize verilen başvuru numarasıyla eczaneden ilaç alacağız. Uygulama 1 Ocak 2013’te başlıyor. İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ YASASI GELİYOR 1 Ocak’ta yürürlüğe girecek İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile birlikte 1 milyon 485 bin işletmenin tamamında iş sağlığı ve güvenliği ile işyeri hekimi zorunlu olacak. Dikkat, uymayanlara her ay için 5 bin lira cezası var.
BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİNE DEVLET KATKISI BAŞLIYOR Kesintilerse yüzde 2’ye iniyor. 1 Ocak 2013’ten itibaren sisteme yatırılan paranın yüzde 25’i kadar devlet katkısı alınacak. EHLİYET VE RUHSATLAR DEĞİŞİYOR Sahtecilik ve dolandırıcılık kapsamında ehliyet ve ruhsatta plastik dönemi başlıyor. HURDA ARAÇ SAHİPLERİNE MÜJDE Maliye Bakanlığı, hurda araç model yılını 1985’ten 1990 yılına çekti. Hurdaya çıkan araçlar 1 Nisan 2013’te teslim edilmeye başlayacak.
Soğuk hava kalbi kötü etkiliyor Soğuk nedeniyle kalp damarlarının büzüştüğünü belirten uzmanlardan uyarı var: Soğuk havalarda kalp krizi riski artıyor, ani ölüm tehlikesine karşı dikkatli olunmalı. Soğuk havanın kalp krizini tetikleyebildiğini belirten Abant İzzet Baysal Üniversitesi (AİBÜ) Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Serkan Öztürk, soğuk havanın masum hastalıklara yol açmasının yanı sıra kalp krizi nedeniyle ani ölümlere de neden olabileceğini söyledi. Soğuk havalarda şeker, tansiyon ve kalp hastalarının dışarı çıkmaması gerektiğini ifade eden Öztürk, göğüs ağrısı ya da göğüste baskı hissedilmesi durumunda acilen sağlık merkezine başvurul-
Bu anıta da ucube der mi? ması gerektiğini bildirdi. Öztürk, yılbaşı gecesi yemek tüketiminde aşırıya kaçılmaması gerektiğini vurgulayarak, aşırı yemek tüketiminin bağırsak sistemini zorlayacağını ve kalbe yük getireceğini söyledi, ‘’Yılbaşında
aşırı yemek, kalp krizine neden olabilir. Aynı şekilde ani tansiyon yüksekliği ve beyin damarların da problem sonucunda da felç geçirme ihtimali de bulunmaktadır’’ diye konuştu. YARIN toplum
Şans oyunları bağımlılık yapıyor Sakarya Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nün 600 kişi üzerinde yaptığı araştırmaya göre şans oyunları bağımlılık yapıyor. Ankette haftada bir ya da iki kez şans oyunu oynayanların oranı yüzde 63 olarak çıktı. Psikiyatri Uzmanı Mustafa Serkan Eröz, bu kişiler için tedavinin şart olduğunu söylüyor. Milli Piyango İdaresi, yılbaşı çekilişinde büyük ikramiyeyi bu yıl 45 milyon TL olarak belirledi.
Milyonlarca kişi yılbaşı öncesi ‘bana çıkar’ umuduyla şans oyunlarına başvuruyor. Şans oyunu oynayanlar üzerinde yapılan bir araştırma, bu tür oyunların kişilerde bağımlılık haline geldiğini ortaya koydu. Bu bağımlılığın tedavi edilmesi gerektiğini söyleyen uzmanlar, ciddi aile travmalarına karşı uyarıyor. Psikiyatri Uzmanı Mustafa Serkan Eröz, şans oyunları bağımlılığının tedavi edilmesi gerektiğini
belirtiyor. Bu tür bağımlılığın temelinde kişilik bozukluğunun bulunduğunu kaydeden Eröz, ciddi aile travmalarına da yol açtığı uyarısında bulundu. “Kişi evinin rızkını şans oyunlarına verecek kadar bağımlı hale geldiyse psikiyatri doktoruna gidip tedavi olması şart. Çok ciddi ailevi problemler oluyor.” diyen uzman, bu durumda en çok kadın ve çocukların travma yaşadığını kaydediyor. YARIN toplum
Başbakan, Kars’taki İnsanlık Anıtı’na ‘ucube’ deyip yıktırmıştı. Heykelin benzerini AKP’li Bursa Belediyesi yaptırdı. 8 Ocak 2011 tarihinde Kars’a giden Başbakan Erdoğan, buradaki İnsanlık Anıtı için ‘ucube’ dedi. Bu ifade tartışmalara yol açtı. Ancak heykel, 14 Haziran 2011’de yıkıldı. Olayın üzerinden çok geçmedi. Bu kez AKP’li Bursa Belediyesi, yıkılan anıtın benzerini ‘Yüzen Taşlar’ ismiyle yaptırdı. Heykel için 850 bin lira harcandı. 639 bin lirası heykeltıraş Christian Tobin’e ödendi. AKP’li Belediye’ye göre heykelin benzeri yeryüzünde yok. YARIN toplum
Geçimimi bu işle sağlıyorum
r misiniz? Bize kısaca kendinizden bahsedebili enliyim. Yaklaşık 5 Adıyaman’da doğup büyüdüm. Kürt kök sektöründe çalıştım. yıldır İstanbul’dayım. Daha önce tekstil işi yapıyordum. Çok Dört yıl tekstilde çalıştım. İlik düğme işine merak saldım. e zor bir işti. Oradan ayrılınca çiğ köft den gayet memİşim İki yıldır çiğ köfte dükkanı işletiyorum. nunum. İşimi iyi yapmaya çalışıyorum. İşinizin güzel tarafları neler? iyi bir çevre edinÇalışmaya başladığım günden itibaren a bir kazancım var. dim. Arkadaş ortamı gayet iyi. Ortalam kimseye muhtaç dan Geçimimi bu işle sağlıyorum. En azın değilim. ütmeyi düşünüyoBu işe devam edip dükkanı daha da büy eler çok beğeniliyor. rum. Buranın halkı tarafından çiğ köft köfteler ağabeyimin Her şeyi ağabeyime borçluyum. Bu çiğ çiğ köftelerin satıeseri. Çiğ köfteleri ağabey hazırlıyor, ben de ağabey kazanıhem , şını yapıyorum. Bu işten hem ben ya çalışıyorum. nma yor. Zaten müşterilere iyi hizmette bulu . Şimdiye kadar bir Müşteriyi tutamazsan zarara uğrarsın zarar etmedik çok şükür. Son olarak neler söylemek istersiniz? çalışma saatleri çok Tabi bu işin zor tarafları da var. Bir kere tezgahın arkasında ta, uzun. Günde ortalama 12 saat ayak . Gece 02.00’de orum duruyorsun. Sabah saat 10.00’da açıy Eve zaten yorgun kapatıyorum. Sadece 6 saat uyuyorum. bu işi yapmaya da argın dönüyoruz. Ama bir yandan da mecburuz. Zor da olsa katlanıyorsun. yoruz.. Her geçen Son zamanlarda bir de şununla karşılaşı Neredeyse her sokak gün çiğ köfte dükkanı sayısı artıyor. ları etkiliyor. İyi çiğ başında bir çiğ köfteci var. Bu da satış köfteyi herkes iyi köfte yapan da var, kötü yapan da. Çiğ ca kötü oluyor. Neyyapamıyor. İşi iyi bilenle bilmeyen olun müşterlerimiz var. se ki bu civarda işi tutturduk. Daimi YARIN İSTANBUL
Hazırlayan Eda Derya Toper
1959 01 Ocak
1991 04 Ocak
Para yatırma bedeli: 4 TL Tüketici Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Sıtkı Yılmaz, bankaların hukuksuz uygulamalarının devam ettiğini söyledi. Tüketici Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Sıtkı Yılmaz, bankaların hukuksuz uygulamalarının devam ettiğini söyledi. Yılmaz, bir babanın öğrenci oğlunun aynı bankadaki hesabına ATM’lerden para yatırdığında en az 4 TL havale ücreti ödemek durumunda kalacağını dile getirdi. YARIN toplum
1961 05 Ocak
1969 06 Ocak
1984 06 Ocak
Küba’da devrimin zaferi Camilo Cienfuegos ve Che Guevara önderliğindeki gerilla kolları Havana’ya girmeye başladı. Bütün Küba’da işçiler ve köylüler Fidel Castro’nun çağrısına uyarak genel greve başladı. Maden işçileri grevE GİTTİ 36 gündür grevde olan binlerce maden işçisi Zonguldak’tan Ankara’ya yürüyüşe geçti Yassıada’DA tahliye kararı 6-7 Eylül olayları davası sonuçlandı. Sanıklardan Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve eski İzmir Valisi Kemal Hadımlı mahkûm oldular. Aynı gün Fuad Köprülü ile Fahrettin Kerim Gökay Yassıada’dan tahliye edildi. ODTÜ’de Komer’in aracı yakıldı ODTÜ’yü ziyaret eden Amerikan Büyükelçisi Robert Komer’in makam otomobili öğrenciler tarafından yakıldı. Tunus halkı ayaklandı Tunus’ta ekmek fiyatlarının yüzde 125 oranında artması üzerine ayaklanma başladı; 75 kişi öldü, sıkıyönetim ilan edildi.
Eski eşine rekor nafaka ödeyecek Berlusconi’nin Lario ile yaptığı boşanma anlaşmasında, eski Başbakanın malvarlıklarını elinde tutacağı, öte yandan eski eşine ayda 4 milyon dolar nafaka ödemek zorunda olduğu
ifade ediliyor. 76 yaşındaki Silvio Berlusconi’nin şu anda kendisinden yaklaşık 50 yaş küçük bir kadınla birlikte olduğu biliniyor.
Nasıl tutarsan o işlevde
Yeni yıl coşkusu bitti istanbul berna dülger
Yılbaşı, gökleri renklendirerek, bir sürü şehirde kutlandı. En büyük kutlama buluşmaları İstanbul’da yine Nişantaşı’ndaydı. Türkiye’nin her yanından onlarca insan kutlamalar için Nişantaşı’na geldi. Yeni yıl için Nişantaşı sokaklarının sadece süslemesi bile görülmeye değerdi. Bu yıl Taksim kapalı olmasına ve kutlama düzenlenmemesine rağmen yüzlerce insan yine Taksim’deydi. Birçok turistinde katıldığı kutlamalarda insanlar eğlenmekten geri durmadılar. Renkli şapkalarla, taçlarla kutlamalara dahil oldular. Ayrıca Taksim’de gece boyu 78 kişi taciz suçlamasından gözaltına alındı.
18SORU
Utku Yakşi Öğrenci - Eskişehir
Yeni yıl için büyük küçük herkes kutlamalardaydı. Kimi için yılbaşı eşi dostu görmek anlamına geldi, kimi için ise sabaha kadar dans etmek. İnsanlar kendi yöntemleriyle sabaha kadar eğlendi. Metropollerin meydanları doldu taştı. Ankara’da da kutlamalar meydanlarda yapıldı. Geleneksel adres yine Kızılay oldu. Dolup taşan meydanda coşku yüksekteydi. Havai fişek gösterileri tüm Ankara’lıları eğlendirdi. Çoluk çocuk bir sürü vatandaş meydanlarda yeni yıla girdi.
Antalya’da gelenek bozulmadı Antalya’da yılbaşı gecesi denize girme geleneği, 1995 yılından bu yana sürdürülüyor. Konyaaltı Yaz- Kış Denize Girenler Grubu, 31 Aralık’ta saat 23.00
İlginç ama gerçek Türkiye’de aslında kutlanan şey, İsa’nın doğumu yani Noel değil yılbaşı. Fakat Türkiye’de yapılan yılbaşı kutlaması Noel
kutlamalarına çok benziyor. İnsanlar çam ağaçları süslüyor, hindi yiyor, birbirine hediyeler veriyor. Bu etkinlikler ise Hristiyan’ların dini inancında olan kutlama şekillerinden epeyce farklı. Doğal olarak bu kutlamaların genel olarak bir dini içeriği olmuyor. Amaç sadece eğlenmek.
Noel’in anlamını yitirmesi korkutuyor Hristiyan çevreler ise Noel’in bir alışveriş ve hediye bayramı haline gelmesinden ve çocukların Noel Baba’ya, İsa’dan daha fazla önem vermesinden endişe duyuluyor. Günümüzde Noel sadece Türkiye’de değil hemen hemen her yerde dini önemini yitirip, bir eğlence kültürü haline geldi.
Sınavlar başladı, tatil gelecek Sömestr yaklaşıyor, bir yandan tatil sevinci doğarken diğer yandan küçük büyük herkeste sınav heyecanı var. Her yaştan insanın gündemine oturmuş olan sınav stresi yaklaşık bir ay daha devam edecek. Bazı üniversiteler final dönemine girdi, bazıları girmek üzre. İlköğretim ve lise seviyesinde de durum çok benzer. Bu sınav stresi ise aslında hayatın bir süreliğine dondurulup, kitapların başrole alınması anlamına geliyor. Minik minik çocuklar testlerine hazırlanıyor, aileler heyecanlanıyor. Sistem içindeki sınav uygulamasının derdi, tüm bireylerin içine işledi. YARIN toplum
1. En sevdiğiniz erdem? Saygı 2. Başlıca özelliğiniz? Güvenilir olmam 3. Mutluluk nedir? Eğlenceli şeyleri yapmak 4. Mutsuzluk nedir? Sevmediğin bir şeyin olması 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Yalan 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? İspiyonculuk 7. En sevmediğiniz şey? Haksızlık 8. En sevmediğiniz kişiler? Yobazlar 9. En sevdiğiniz iş? Müzik 10. En sevdiğiniz şair? Mehmet Akif Ersoy 11. En sevdiğiniz yazar? Stephen King 12. Kahramanınız? Dedelerim 13. Kadın kahramanınız? Annem 14. En sevdiğiniz çiçek? Papatya 15. En sevdiğiniz renk? Siyah 16. En sevdiğiniz yemek? Patates kızartması 17. En sevdiğiniz düstur? Hızlı yaşa, genç öl 18. En sevdiğiniz söz? Hiçkimse için zorla gülümsemene gerek yok.
sıralarında Konyaaltı Sahili’nde toplandı. Beachpark, 1 nolu plajda buluşan yaklaşık 50 kişi, yılın son dakikalarında mayolarını giyip, kendilerini yaklaşık 15 derecelik sıcaklıktaki Akdeniz’e bıraktı. Bu yılda aynı şekilde yeni yıla giren grup, geleneği bozmadı.
İcat fikri, tutuş şeklinize göre işlevselliğini belirlemesi. Eğer bir TV kumandası gibi tutarsanız, cihazın ivme ölçücüleri, cihaza ses ve kanal gibi kontrolleri göstermesini söyler. Eğer telefon gibi tutarsanız, telefon gibi davranıyor.
Medyumlar bıktırdı Evelerinde 4 ayda 300’den fazla yangın çıkınca medyumlar rahat vermedi. Evlerinde sürekli bir yerlerde yangın çıkıyor. Her gün yeni bir yangınla uyanan ev sakinleri üzerine bir de medyumlar gelince, sakinliklerini koruyamadılar. Konuyla ilgili dava açan ev halkı, şikayetlerini dile getirdi.
Instagram top 10’unu seçti
Evin yanmasından ayrı, medyumlardan ayrı bıkmış olan ev halkına, sevindirici bir haber olarak medyumun yakalanması verildi. Her gün arayıp yangın tahmini yapan medyumlardan bir tanesi gözaltına alınmış oldu. Kökten bir çözüm ise henüz yok. YARIN toplum
En pahalı “Mona” Çinlileri hep ucuz ürünleriyle tanıyoruz ama Çinli bir mücevher koleksiyoncusu 100.000 kıratlık mücevherat ile dünyanın en pahalı Mona Lisa’sını yarattı. Çinli sanatçı, 5 yıl boyunca çalışarak, Mona Lisa tablosunun aynısını üretti.
Kurşun baş ağrıtır Şuan 77 yaşında olan Jin Guangying; 13 yaşındayken 2. Dünya savaşı sırasında gerilla olan babasına malzeme kaçırırken yaralanmış. Kurşun önce yanındaki kişinin kolundan geçtiği için Jin’e isabet ettiğinde ölmesine neden olmamış.
Evsizlere yine spor salonu
Geçtiğimiz yıl Avrupa’da sokakta yaşayan onlarca insanın donarak ölmesinin ardından acil önlem olarak evsizler spor salonlarına yerleştirildi. Ardından Türkiye’de de bu uygulama devreye girdi. Bu yılda aynı uygulamanın izinden gidilerek insanlar bölgelerdeki spor salonlarına yerleştiriliyor. Aradan bir yıl geçmesine rağmen yöntem değişmedi ve insanlar yine salonlara tıkılıyor. Evsizlerin geçici olarak kalabilecekleri, sokakta yaşayan insanları kurtarma projeleri de mevcut fakat mali olarak böyle bir harcamaya devletler girmek istemiyor. YARIN toplum