Yarın67

Page 1

Öğrenciler sussun da bu Rektörler mi konuşsun?

Öğrenciler üniversitelerde söz haklarını engelleyen YÖK’ü kabul etmiyor.

Hükümet Yeni YÖK Tasarısı’nı Bakanlar Kurulu’ndan geçirmeye hazırlanırken, RedHack, 10 Ocak Perşembe günü 04.30’da YÖK’ün sitesine siber saldırı yaptı ve üniversitelerde yaşanan yolsuzluklarla ilgili “gizli” ve “çok gizli” ibareli belgeleri Twitter’dan yayınladı.

07

Bahçede 35 kuruş markette 6 lira

16 ocak 2013 l Çarşamba l sayı:67 l 1 tl

Güzel günlerin habercisi...

www.yarinhaber.net

İş Güvenliği Uzmanları Derneği Sevim Macit ile görüştük

Eğitim ve bilinç şart “İş kazası kader değildir” diyen maden işçileri meydana gelen patlamada hayatını kaybeden arkadaşlarına ağlıyor. Bu hafta sorularımızı İş Güvenliği Uzmanları Derneği Başkan Yardımcısı Sevim Macit cevapladı.

Adana Ziraat Odası Yönetim Kurulu Sözcüsü ve narenciye üreticisi Cahit İncefikir, bahçede kilosu toptan 35 kuruştan satılan portakalın, İstanbul ve Ankara’daki marketlerde fiyatının 6 liraya kadar çıkmasıyla satışının düştüğünü söyledi. toplum 15

Yatağan işçileri ihale toplantısını yaptırtmadı

İşçiler özelleştirmeyi engelledi

Melike Ç Cınar ile Esas Mesele 12

Rusya’yla sil baştan politikasına devam

Yatağan işçileri fabrikalarının bazı bölümlerini özelleştirmek için düzenlenen ihale toplantısını basarak, yürütmeyi fiilen durdurdular. Özelleştirmeler çalışanlar açısından güvencesizlik getirse de bunu savunanlar da var. Yarın gazetesi olarak farklı kesimlere özelleştirmeleri sorduk. güncel 3

Barack Obama’nın ikinci döneminde dış politikasının temellerinden birini Rusya’yla daha iyi ilişkiler geliştirmek olacak. Obama’nın ilk döneminde ilişkilerde izlenen “sil baştan” politikasının gözle görülür sonuçları oldu. Bunlardan biri, Stratejik Silahların İndirimi anlaşması çerçevesinde uzun menzilli nükleer silahlarda azaltmaya gidilmesi oldu. dünya 13

Kış lastiği takan da denetleyen de yok

Kar yağışı ülkeyi etkisi altına alırken, trafik kazaları en çok konuşulanlar arasında yerini alıyor. Geçtiğimiz hafta kış lastiği takılmamasından kaynaklı kazaların yaşanması, gözleri bu konuda çıkan yasaya çevirdi. İstanbul ve Bolu’daki kazalarda kış lastiği denetiminin olmaması endişelendirdi. toplum 2

Sözün doğrusu

Zonguldak Valisi neyi saklıyor?

TTK’nın Kozlu İşletmesi’nde meydana gelen grizu patlamasında 8 işçi öldü. Hükümetin yasalarla desteklediği taşeronluk sistemi, işçilerin canına mal olmaya devam ederken, Zonguldak Valisi Erol Ayyıldız, “Son cenaze de çıktı artık. Şu andan sonra olay hafiflesin diyoruz. Gündeme getirmeyelim” dedi. emek 9

Türkiye genelinde 10 ilde kadın cinayeti davasını takip eden Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu bu kez Esin Güneş davası için 9 Ocak Çarşamba günü Siirt Adliyesi önündeydi. Esin Güneş’in ailesi, Diyarbakır ve Siirt’ten gelen kadın örgütleri ile Platform Temsilcisi İlke Acar, EHP Genel Başkanı Sibel Uzun ve CHP milletvekili Melda Onur adliye önündeydi. güncel 6

Zonguldak Valisi madencilerin ölümünü örtpas etmeye çalışsa da başaramayacak.

HAKAN ÖZTÜRK AKLIN YOLU

4

İşçiler işlerini sattırtmadı SİBEL UZUN UYANIS Ş

5

İşçi sınıfı kazanır

GÜN CAĞ ÇAĞ AYDIN PRİZMA

Esin Güneş davası aydınlanıyor

Durumunun kavramış Yatağan işçileri fabrikalarının özelleştirilmesini engelledi.

Tutar dalımız

7

Kısa ve acısız

GÜLSÜM KAV ANA FİKİR

Liselerde yeni düzen Esin Güneş davasında adalet yerini bulacak. Savcı ailenin yanında tavır aldı.

Yeni YÖK Yasası’nda da öğrencilere söz hakkı yok. Gerekçe ise hukuken uygunsuzluk.

6

10


02 TOPLUM

16 Ocak 2013

Kış lastiği takan da denetleyen de yok Körfezde bin beş yüz ton patlayıcı sorunu

6 yıl önce el konularak İzmit Körfezi’nde Tüpraş’a yakın noktada demirledikten sonra terk edilen yaklaşık bin 500 ton LPG yüklü tankerle ilgili sorun çözülemedi. Daha önce birkaç kez fırtınalı havada demir tarayan ve Tüpraş’a doğru sürüklenen, parçaları paslanıp çürüyen gemi bu kez de 1 aylığına başkasına teslim edildi. Geçen yılın ortasında icra yoluyla satılan geminin sahipleri gazı boşaltacak antrepo ararken başka bir mahkeme kararıyla gemi başkasına teslim edilince olay içinden çıkılmaz hale geldi. Gemiyi satın alan ortaklardan Aydın Yüksel savcılığa suç duyurusunda bulundu. YARIN toplum

Dünya yüzyılda 6 derece ısınacak

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin raporuna göre, her yıl kömür, petrol ve gazın yakılmasıyla egzoz ve bacalardan üflenen karbondioksit miktarı bu oranda kaldığı sürece dünya bu yüzyılda 6 dereceye kadar ısınacak. Panele katılan uzmanlar küresel ısınmayı durdurmanın tek yolunu, fosil yakıt kullanımını mümkün olduğunca azaltmak olarak görüyor. Küresel enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 80’i 2050’ye kadar yenilenebilir enerjilerden karşılanabilir. Bu uygulanabildiği taktirde küresel ısınma 2 derece ile sınırlı kalacak. YARIN toplum

Kar yağışı ülkeyi etkisi altına alırken, trafik kazaları da en çok konuşulanlar arasında yerini alıyor. Geçtiğimiz hafta kış lastiği takılmamasından kaynaklı kazaların yaşanması, gözleri bu konuda çıkan yasaya ve uygulamalara çevirdi. İstanbul ve Bolu’daki iki kazada da hem kış lastiği takılmaması hem de denetimin olmaması endişeleri arttırdı. TOPLUM sanem deniz kural

Geçtiğimiz hafta, kar tatilleri ve memleketin bembeyaz olması haberleri ile geçti. Kar yağışı Türkiye’nin pek çok ilini etkisi altına aldı. Kar yağışı ile birlikte yollar kapanmaya ve trafik kazaları da yaşanmaya başladı. Biri İstanbul’da şehir içinde, biri de Bolu’da şehirlerarası yolda olmak üzere 2 trafik kazasına “kış lastiği takmamak” neden oldu. Bu nedenle gözler de bu konuda çıkarılan yasaya ve uygulamalara çevrildi.

ŞEHİRİÇİNDE KIŞ LASTİĞİ BELİRSİZLİĞİ İstanbul ’da kış lastiği olmayan özel halk otobüsü Yarımburgaz mevkiinde Küçükçekmece Gölü’ne uçtu. 30 yolcu yaralandı. Ulaştırma Bakanlığı’nın 2012 Kasım ayında çıkardığı yönetmeliğe göre yolcu ve eşya taşıyan tüm ticari araçların kış lastiği takması zorunlu. Şehir içi ulaşımında ise bu uygulama valiliklere bırakıldı. Ancak şu anki uygulamada toplu taşıma araçlarının kış lastiği takıp takmadığını denetleyen yok. Son yaşanan kazada İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün verdiği bilgiye göre aracın kar lastiği bulunmuyordu. İETT yetkilileri, yeni uygulama konusunda denetimleri ve yaptırımlarının olmadığını söyledi. İstanbul Halk Otobüsleri Avrupa Yakası Şoförler Derneği Başkanı Ertan Bayrak, “Kimse ilgilenmiyor. Hiçbir denetim yok. Sıkıntılarımızı sürekli İETT’ye bildiriyoruz” dedi. İstanbul Özel Halk Otobüsleri Esnaf

Odası yetkilileri de yönetmeliği uygulama konusunda netlik olmadığını söyledi. Yetkililer, bugüne kadar özel halk otobüslerinde kış lastiklerinin sadece araç sahibinin inisiyatifine kaldığını dile getirdi.

ŞEHİRLERARASINDA DA DENETİM YOK Yine geçtiğimiz hafta TEM Otoyolu’nda Bolu Dağı’nda meydana gelen trafik kazasına da yine kış lastiği takılmamasının neden olduğu ortaya çıktı. 1 kişinin hayatını kaybettiği, 15 kişinin yaralandığı kazanın ardından Bolu Emniyet Müdürlüğü Bölge Trafik Müdürlüğü ekipleri, yolcu otobüsünde kış lastiği bulunmadığını tespit etti. Polis, yolcu otobüsünde kış lastiği bulun-

maması nedeniyle 77 TL ceza kesti. Burada işin ilginç yanı, Bolu Valisi tarafından kazadan yalnızca bir hafta önce yapılan açıklamaydı. Bolu Valisi İbrahim Özçimen, kış lastiği olmayan araçların Bolu Dağı’ndan geçişine izin verilmeyeceğini bildirmişti! Özçimen açıklamasında şunları belirtmişti: “Bolu güzergahından bir yere gitmek isteyen sürücüleri yapılan kontrollerde çevireceğiz ve lastikleri kış lastiği değilse, ‘trafiğe çıkamazsın’ diyeceğiz. Kış lastiği olmayan araçların Bolu Dağı’ndan geçişine izin verilmeyecek, kış lastiği olmayan sürücüler görevliler gözetiminde servislere kadar götürülecek ve kış lastikleri taktırılacak. Cezai yaptırımları da uygulayacağız.” dedi.

YASADA ZORUNLU Kış lastiği zorunluluğu 8 Kasım 2012 tarihinde Resmi Gazete’de Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın yönetmeliğinde belirtildi: “Yolcu ve eşya taşımalarında kullanılan araçların her yılın 1 Aralık ile 1 Nisan tarihleri arasında kış lastiği kullanmaları zorunludur.” Kış lastiği denetimi içinse Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın sınır kapılarındaki birimleri ve belediyelerin denetim birimleri adres gösterildi. Kış lastiği zorunluluğuna uymayanlara 500 TL para cezası verilmesi de karara bağlandı.

Buzda yürümenin incelikleri Dünya benzeri gezegen bulundu

Kar ve buz üzerinde yürürken alışkın olmayan kaslar devreye girdiği için ağrılar meydana gelebiliyor. Kafkas Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Baha Çelik, kas ve iskelet sistemlerinde problem olan hastaların buzda yürürken daha fazla sıkıntı yaşadığına dikkati çekerek, insanların buz üzerinde yürürken kendisini kasmaması gerektiğini söyledi. Çelik; “Buz üzerinde yürümek eklem ağrılarına neden oluyor.

Buz üzerinde yürürken elimizi cebimizden çıkarmamız gerekiyor. Bunun için eldiven takmalıyız” şeklinde konuştu. Çelik, buzda yürürken kendisini kasan insanların özellikle eklem, kas, diz kapakları ve kalça kısımlarımda ciddi ağrılar yaşayabileceğini belirterek; “Buzlu ortamlar bel kireçlemesi, boyun kireçlemesi, kas ve iskelet sistemlerinde problem olan hastalar için sorun oluşturabilir” dedi. YARIN toplum

ÇED sahteciliği

Gökbilimciler, Güneş Sistemi dışında bugüne kadar rastlanan “en Dünya benzeri” gezegeni keşfettiklerini açıkladı. Dünya’dan 1.5 kat büyük olan süper-Dünya, gezegen avcısı Kepler uzay teleskopu tarafından keşfedildi. Gezegen avcısı Kepler uydusu, bugüne kadar keşfettiği 2 bin 500’ü aşkın gezegene bir yenisini ve belki en önemlisini ekledi. Gök bilimciler, Dünya’dan 1.5 kat büyük olan ve bu sebeple “süper-Dünya” olarak tanımlanan gezegenin, okyanuslara da sahip olabileceğini ifade etti. YARIN toplum

Ege Denizi sallanıyor Hesaptaki maaşlarını hacker’a kaptırdılar Samsun’un merkez İlkadım İlçesi Gazi Devlet Hastanesi’nde görevli, aralarında doktor ve hemşirelerin de bulunduğu yaklaşık 20 kişinin maaş hesaplarına, hackerlar tarafından girildi. Maaşlarını çekmek için özel bir bankanın otomatik para çekme makinesine giden kişiler, hesaplarındaki paranın çekildiğini gördü. Olayı öğrenen diğer hastane çalışanları da hemen bankaya giderek, hesaplarındaki parayı çektiler. Sağlık personelinin kimisinden 200 lira, kimisinden ise 4000 lira para alındığı belirtildi YARIN toplum

Ege Denizi’nde bir haftadır depremlerin ardı arkası kesilmiyor. Son olarak Gökçeada açıklarında 4.6 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Ege Denizi’nde geçtiğimiz hafta Salı ve Çarşamba günleri sırasıyla 6.2 ve 5.0 büyüklüğünde yaşanan depremlerin ardından, Cuma günü de Gökçeada açıkla-

rında 4.6 büyüklüğünde deprem yaşandı. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nden alınan bilgiye göre, Ege Denizi’nde Salı günü Bozcaada’nın 47 kilometre açığında meydana gelen deprem, Türkiye’nin batısında geniş bir bölgede hissedilmişti. YARIN toplum

Cep hattınızı üzerinize alın Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK), kişilerin bilgisi dışında adlarına cep telefonu hattı açılmasını önlemek amacıyla başlattığı “İnternet Üzerinden Hat Sorgulama Hizmeti” sayesinde çarpıcı gerçekler ortaya çıktı. Sorgulamalar sonucunda,

bir vatandaşın adına haberi olmadan açılan 265 cep telefonu hattının başkaları tarafından kullanıldığı ortaya çıktı. Hat sorgulama sistemi sayesinde 12 bin 133 kişi, adlarına 10’dan fazla hat açıldığını öğrendi. YARIN toplum

İstanbul’un dev projelerinden birine verilen “ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) gerekli değildir” raporu sahte çıktı. Gerekçe: Firma sahibinin dayısının kredi borcu. İstanbul Göztepe’de Dubaili şirket Emaar Gayrimenkul tarafından kentin en büyük projelerinden biri olarak yükselen Emaar Square’in “ÇED Gerekli Değildir” belgesinin sahte olduğu ortaya çıktı. Eski İstanbul İl Çevre ve Orman Müdürü’nün imzasını taklit ederek sahte “ÇED gerekli değildir” belgesi hazırlayan çevre mühendisi D.U.T., Dubaili Emaar şirketini dolandırdı. Çevre mühendisi D.U.T. bir süre cezaevinde yattıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere bırakıldı. Bu arada bakanlıkça lisansı iptal edildi. Ancak çevre mühendisi D.U.T.’nin, olayın ardından ÇED sürecinde iki şirkette daha yine yetkili mühendis olarak çalıştığı ortaya çıktı. Gelişmeler, ÇED raporu hazırlayan şirketler ve ÇED süreciyle ilgili soru işaretlerini arttırdı. Çevre Mühendisleri Odası Ankara Şubesi Sekreteri Can Cihan Yılmaz, “Sahte imza örneklerine bazen rastlıyoruz. ÇED Yetki belgesine sahip 200 firma var. En az 4 personel bulunması gerekiyor. Toplam 800 personelden en fazla 100’ü diploma kiralama yöntemiyle çalışıyordur” açıklaması yaptı. YARIN toplum


03 GUNCEL

16 Ocak 2013

İşçinin fendi özelleştirmeyi yendi

Muğla Yatağan Termik Santrali’nde yıllardır özelleştirilmesi planlanan bazı bölümleri için 14 Ocak’ta açılan ihalenin yapılmasına işçiler izin vermedi. Bir hafta öncesinden eylemlerine başlayan işçiler, jandarma barikatını aşarak ihale salonuna girdi. İhaleyi yaptırtmayan işçiler, tekrar aynı durum yaşanırsa direniş çadırlarıyla şehir merkezinde olacaklarını ilan etti.

Özelleştirmelere karşı mısınız? Nedenini açıklar mısınız? FATİH ERÇETİN TES-İŞ YATAĞAN ŞUBE BAŞKANI

Özelleştirme demek işsizlik demek

Karşıyım. Özelleştirme işsizlik demek. İşsizlik azalacak, fabrikalar kurulacak dediler, tersi oldu. Yatağan hala ayakta, biz Yatağan halkı olarak buraları sattırmayacağız.

MUHAMMET TOKAT MİLAS BELEDİYE BAŞKANI

Bu işletmeler kamunun kazanımıdır Özelleştirmeye karşıyız. Yok pahasına satılan bu işletmelerin, kamunun ve Cumhuriyetimizin vazgeçilmez kazanım ve değerleri olduğuna inanıyoruz.

İBRAHİM HAKKI GÜl YEAŞ YATAĞAN TERMİK SANTRALİ GENEL MÜDÜRÜ

Ben karar veremem

Özelleştirme siyasi iradenin vereceği bir karardır. Ben karar veremem, uygulamacıyım. İşim söyleneni yapmak. Ayrıca Yatağan’da özelleştirme değil, sadece hizmet alımı yapıyoruz.

istanbul elif karan

çok net “Satılık işimiz yok”. Özel- bölgeye geçirmeyince polis müdahaleştirme ihalelerinin 4857 sayılı İş lesiyle karşılaşıldı. Yine gazlar, joplar, Yatağan Termik Santrali’ne Kanunu’nun ikinci madddesine aykırı hakkını arayan işçiler üzerine yönelbağlı Tınaz kömür bant yolu, olduğunu belirten işçiler ihalenin ip- tildi. Ancak saldırı ve hukuksuzluk A4 kömür alma, kül curuf atma ve tal edildiği haberini alana kadar karar- devam etti. Polis yetkisi olmayan böldış tesisler makine bakım servisleri- lılıkla tesis önündeydi. Yatağan Enerji gede, işçilere şiddet uyguladı. nin özelleştirilmesine tepki gösteren Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü’nü Tes-İş ve Maden-İş Sendikası üyeleri, defalarca bu konuda uyardıklarını be- Nöbet tutmaya başlamışlardı ihalenin yapılacağı Yeniköy Termik lirterek, enerji işçilerinin yapmakta İşçiler geçmiş direnişlerin de deneSantrali önünde toplandı. İhaleye oldukları işlerin satılık olmadığını, yimiyle 9 Ocak tarihinden itibaren girmek isteyenleri engellemek için mevcut sistemle, mevcut elemanlarla santral önünde 24 saatlik nöbet eysabah saatlerinde barikat kurarak ey- devam edeceklerini açıkladıklarını ifa- lemlerine başlamıştı. İhaleyle birlikte lem yaptılar. Eyleme Yatağan, Ören de ettiler. Bu görüşmelerin ardından yaklaşık 200 kişinin çalıştığı tesisler Kemerköy ve Milas Yeniköy Termik ise YEAŞ yönetiminin Yatağan’da olan satılacak ve 200 kişi kalacak olsa da santrallerinde çalışan işçilerin yanı- ihaleyi Yeniköy Termik Santrali’ne ta- nöbet eylemlerine tüm birimlerden sıra pek çok siyasi parti ve sendika şımaktan başka bir adım atmadığını en az 600 işçiyle başlandı. İşyerleri buda destek verdi. Destek vermek için belirttiler. gün kar ediyorsa, vergi rekortmeniyse, bu üretimi sağlayan işçilerin emeğiyle eşeklerine yükledikleri kömürle santral önüne gelen Ekizköy ve Badam- Vız gelir, tırıs gider olmuştur diyen işçiler emeklerine salar köylerinden Ayşe Ekiz ve Şükran İşçiler aşama aşama özelleştirme sü- hip çıkacaklarını haykırdılar. recini anlatırken ihale yerinin değişZencir’de eylemdeydi. tirilmesinin, mücadelelerinin sönüm- 4-C kölelik satılık işleri yok lenmesi değil, aksine büyümesine İşçilerin ana talebi, işlerini ve özlük Yatağan termik santrallerinin özelleş- yaradığını belirttiler. haklarını kaybetmek. Özelleştirmeyle tirilmesi defalarca gündeme gelmiş ve Yapılan açıklamada, “İhaleyi birlikte, başta 4-C gibi pek çok güher defasında işçilerin direnişiyle kar- nerede yaparlarsa yapsınlar, nereye vencesiz çalışma koşulu işçilere dayaşılaşmıştı. Özelleştirmeye dair dire- alırlarsa alsınlar bize vız gelir tırıs tılıyor. Özellikle tekel işçilerinin 78 nişteki işçilerin gider. İşlerimizin tasfiye edilmesi- gün süren direnişi tüm Türkiye’nin söylem- ne, emeğimizin satılmasına, 200’e dikkatini özelleştirilmeler sonucu işsiz leri yakın arkadaşımızın mağdur edil- kalan, güvencesiz çalışmak zorunda mesine kesinlikle izin vermeyece- bırakılan işçilere çekmeye başarmıştı. ğiz.” diyen Tes-İş Muğla Şube Baş- TEKEL direnişiyle elde edilen kazakanı Fatih Erçelik kararlılıklarını nımlar pek çok başka direnişe de ışık bir kez daha gözler önüne tutar nitelikte olmaya devam ediyor. Madenlerin özelleştirilmesinin serdi. Yatağan’lı işçiler de işsizlik, sendikaönü 4 Temmuz gece yarası torba sızlık ve 4-C köleliğine karşı sonuna yasa içerisine son dakika eklenen jandarma bölgesinde polis kadar direnerek, özelleştirmeye geçit maddelerle açıldı. Türkiye Kömür gazı vermediler. 2013’ü direniş yılı ilan İşletmeleri’nin (TKİ) işlettiği ve termik Milas İlçesi’nde gerçekleşecek eden Yatağan işçileri, güçlerini sadece santrallara kömür sağlayan bütün linihale öncesi, işçiler toplantıya meydanlarda değil, sandıkta da gösteyit sahaları, özelleştirme kapsamındaki katılmak üzere gelenlerin araç- receklerini belirttiler. termik santrallar ile birlikte yerli-yalarını arayıp, ihalenin yapılacağı bancı enerji holdinglerine verilebilecek.

Gece yarısı paketi

“Ölümüne direnir Yatağan işçisi” 8 Şubat 2010’da Yatağan termik santraline gelen özelleştirme inceleme heyeti işçiler tarafından santrale sokulmadı bile. Özelleştirme kapsamındaki Yatağan İhaleyi kazanan City Group, Oyak Yatırım, Master Danışmanlık ve Socoin Danışmanlık firmalarının oluşturduğu konsorsiyum, Yatağan ilçesine 20 kişilik heyet göndererek çalışmalarını başlatmak istemişti. 4 saat boyunca santral önünde bekleyen işçiler özelleştirme karşıtı sloganlar atarak TEKEL işçilerinin açtığı mücadele yolunda ilerleyeceklerini gösterdiler. Heyet tesisi terk etti.

Tes-İş Genel Sekreteri mustafa koçak

Savaşı göze almalıyız 14 Ocak günü özelleştirmeler kapsamında ihale gerçekleşecekti. Biraz gaz yedik. Ama savaşı göze almayanlar, barışı hak etmezler. Bir daha böyle bir durum olursa o çadırlar şehirlerin merkezlerine bir daha kalkmamak üzere kurulacağını açıkladık. Kömürü çıkaran işçi, yerin 600 metre altında ölen yine işçi, açlığa mahkûm edilen yine işçi. Bu özelleştirmeler, çalışan işçilere işsizlik olarak yansıyacak. Madenci ölümlerine bakın, hepsine ya taşeron vardır, ya özel sektör vardır. Bakan da diyor ki bunun hesabını soracağız. Bakanlığın görevi hesap sormak değil önlem almak.

Özelleştirme güvencesizliktir

HAKAN ÖZTÜRK EHP SİYASİ BÜRO ÜYESİ

Kamu için üretim yapan işletmeden yanayım Özelleştirmelere karşıyım. En büyük karı-vurgunu yapmak için yırtınan özelleştirilmiş işletmeler yerine, nispeten halkın ihtiyaçlarına göre üretim yapan kamu işletmelerinden yanayım.

ZEHRA GÜNER TKP MERKEZ KOMİTE ÜYESİ

İşsizlik, daha az ücret, iş cinayetleri TKP özelleştirmelere karşı mücadele etmektedir. Sermayeye kaynak aktaran özelleştirmelerin emekçiler için anlamı, işsizlik, daha az ücret, daha yüksek faturalar, iş cinayetleridir.

aLPER TAŞ ÖDP GENEL BAŞKANI

Kamu çıkarına dayalı olmadığı için karşıyız Elbette karşıyız. Parti programımızda da var. Toplumsal çıkara, kamu çıkarına dayalı olmadığı için karşıyız. Özelleştirilmiş kamu mallarının yeniden halka devri gerekiyor.

FİGEN YÜKSEKDAĞ ESP GENEL BAŞKANI

Sermaye kuralsız, barbarca ve yıkıcı Cepheden karşıyız. Temel insan haklarının ve yaşam alanının piyasalaşması anlamına geliyor. Kapitalist sistemin en kuralsız, barbarca ve yıkıcı biçimini temsil ediyor.

UFUK GÖLLÜ SDP MYK ÜYESİ

AKP’nin neoliberal politikalarının göstegesi Özelleştirmeye karşıyız, kamulaştırmayı savunuyoruz. Özelleştirme politikaları, AKP iktidarının neoliberal kapitalist dönüşümde ısrarcı olduğunun göstergesidir.

ERHAN BİLGİN DÜNYA GAZETESİ YAZARI

Kazanılmış haklara yönelik bir saldırıdır Şu an işçiler kendi ekmeklerine sahip çıkmak için haklı bir mücadele yürütüyor. Bu yapılan, toplu sözleşme ve kazanılmış haklara yönelik bir saldırıdır.

ERDAL SAĞLAM HÜRRİYET GAZETESİ EKONOMİ YAZARI

Gelir kamuya gitmeli TEKEL’in özelleşmesiyle işsiz kalan 8 bin 247 işçi 2010’da Ankara’da 78 gün sürecek direnişlerine başladı. Yatağan işçileri özelleştirmeye bile geçit vermiyor. Güvencesiz çalışma koşullarına savaş açtı. taşeron çalışan arkadaşları için de eşit hak istiyorlar.

Özelleştirmeleri verimliliği arttırdığı, piyasa koşullarına uygun olduğu, kamu yerine özel sektöre gelir yaratmadığı ve elde edilen gelir borçları ödemede kullanıldığı sürece destekliyorum.


04 GUNCEL

Hakan Öztürk

Tutar dalımız

AKLIN YOLU

İşçiler, Yatağan Termik Santrali’ndeki bazı hizmetlerin özelleştirilmesini jandarma ve polise karşı direnerek engellediler. İşsiz bile kalmamışlardı halbuki ve işsiz kalmayı beklemediler bu sefer. Gelecekle ilgili tahminlerde bulunmaya çalıştılar. Gelecekleri için akıl yürüttüler. Kendi akıllarına güvendiler. Kendi akıllarıyla kendi geleceklerini belirlemeye kalkıştılar. “Özelleştirmeler iyi midir kötü müdür bilemeyiz” demediler. İçi geçmiş solcular gibi lastikli konuşmadılar. “Özelleştirme istemiyoruz” deyip noktayı koydular. Çünkü özelleştirmelerin arkasından gelen şey işten atılma ya da en azından ücretlerin gerilemesi ve çalışma koşullarının kötüleşmesiydi. Emekçiler bu kez farklıydı. Aklıyla geri geldi. Sözü ve iradesiyle geri geldi. Geleceğimizi savunuşuyla geri geldi. Kamu işletmelerini koruyan sert elleriyle geri geldi. Bütün insanlığı kurtarma ihtimaliyle birlikte geri geldi. * Bizim dönek solcular o çipil gözleriyle uzaktan bakıp dodur dodur söyleniyorlardır şimdi. Kafalarından bin tane laf geçiyordur. “Zaten devlete karşıyım, devlet mülkiyetindeki işletmeleri mi savunacağım” diye düşünürler. “Ha devletin mülkiyetinde olmuş ha zenginlerin mülkiyetinde, ne fark eder” derler? “KİT’ler zaten hükümetin arpalığı oldu” derler. “Zaten buralar verimsizdi” derler. Derler oğlu derler. Bunların zihni o kadar karışıktır ki, sabaha kadar sayabilirler böyle. * Sermayenin sınıfının, sonsuz kar yaratma ve vahşice rekabet etme eğilimiyle mücadele edenler, onun bu eğilimlerini sınırlayabilecek her türlü çareye başvururlar. Özelleştirmeleri engellemek de bunlardan biridir. Bu karşı duruş sermayenin kar ve rekabet eğiliminin yayılabileceği alanları daraltır. Sermaye birikim mantığının mutlak hakim olduğu koşullarda, iktisadi hayata zenginlerin daha fazla kar etme saplantıları dışında hiçbir faktör etkide bulunamaz. Bu mantık insanı ve insanların ihtiyaçlarını hiçleştirir. Mülkiyetin ve idarenin devletin elinde olduğu üretim birimleri ise her şeye rağmen toplumsal-politik etkiye daha açıktır. Devlet kendi yasalarına uymak, topluma bir cevap vermek zorunda kalır çoğu kez. Bu durum da piyasa ilişkilerinin mutlak belirleyiciliğini zedeler. Piyasa ilişkilerinin kar ve rakabet mantığının yanına, toplumun itirazı ve ihtiyaçları yazılır. Devlet özel kadar kolay işsiz bırakamaz. Devlet özel kadar pahalı yapamaz. Devlet kamunun çıkarını özel kadar yok sayamaz. Neden? Çünkü toplum ensesindedir. Politik yolla ensesindedir. İsyan eder, oy vermez, kendi yasalarına uymaya zorlar. * Toplum saf piyasa kurallarıyla işleyen yapıyı dağıtmalıdır. İnsanların işsiz kalıp kalmadığı ve dolayısıyla aç-açık kalıp kalmadığı, holdinglerin- bankaların kar edip etmediğinden daha önemlidir. TEKEL parça parça satıldı ve en sonunda işçiler kapının önüne konuldular. İşçiler işsiz kalan kadar “hele bir dur bakalım” demişlerdi. Sonu iyi olmadı. Türkiye işçi sınıfı yaşadığı bütün derslerle özelleştirmenin ardından, işsiz bırakmaların geldiğini çok iyi biliyor. Milas’da, Yatağan Termik Santrali’nde çalışanlar bunu bildiklerini ve buna karşı çok tedbirli olduklarını ortaya koydular. Bir tutar dalımız olduğunu hepimize gösterdiler. hakanozturk1871@gmail.com

Bu kafayla zor çözersin

CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ‘ın bugünkü grup toplantısında, Paris’te öldürülen PKK ‘Ii Sakine Cansız ailesine yaptığı taziye ziyaretini ‘pervasızlık’ olarak değerlendirmesine yanıt verdi. Aygün, twitter hesabından, “Tayyip Erdoğan az evvel grup toplantısında benim Paris’te kızları öldürülen anneleri ziyaretime ‘pervasızlık’ demiş; Sen bu kafayla Kürt sorununu çözmeyi bırak, örgütü bile silahsızlandıramazsın” dedi. YARIN GÜNCEL

16 Ocak 2013

Bakanlara yol göründü Başbakan Erdoğan’ın, kabine değişikliği ile ilgili sözleri Ankara’da kulisleri hareketlendirdi. Afrika ziyareti dönüşü uçakta gazetecilere konuşan Erdoğan gazetecilere “İsimleri bana da verin, bana yardımcı olun” dedi. Erdoğan, Sağlık, Maliye, İçişleri gibi bazı bakanların isminin zikredilmesi üzerine, “Arkadaşlar her an her şey olabilir” diye ekledi.

ankara CAN ÇOKSÖYLER

Başbakan Erdoğan’ın, Senegal dönüşü uçakta gazetecilerin kabine değişikliği konusundaki sorularına “Her an her şey olabilir” yanıtı verince Ankara’da kulisler hareketlendi. Değişiklik yapılacak bakanlar arasında olduğu öne sürülen Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, “Sayın Başbakan kiminle çalışmak isterse kendi takdiridir’’ dedi.

Günay kaderine razı Bir gazetecinin Başbakan Erdoğan’ın kabine değişikliği ile ilgili “Her an her şey olabilir” sözünün kendisine hatırlatılması üzerine Bakan Ertuğrul Günay; “Hiçbir görev kimsenin mülkü değil. Nihayet millet adına bu görevleri yapıyoruz. Sayın Başbakan kiminle çalışmak isterse kendi tak-

dirleridir. Ne zaman değişiklik isterse ise Ömer oluyor. muhalefete yönelik açıklamaları ve o zaman Sayın Cumhurbaşkanı’yla Diğer taraftan parti içinde en çok gaflarıyla öne çıkmıştı. mutabakat yaparak bunu gerçek- tepki gösterilen isim olan İçişleri Baleştirebilir. Biz bize emanet edildiği kanı İdris Naim Şahin’in de kabine KIRMIZI PLAKAYI KİM ALACAK? müddetçe emaneti başımızın üzerin- dışı kalabileceği belirtiliyor. Gıda Ta- Revizyonun güçlü bir olasılık olarak de taşımaya çalışıyoruz. Bizim işimiz rım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi ortaya çıkması AKP milletvekilleri budur. Bu soruların muhatabı biz Eker de ismi zikredilenler arasında arasında kırmızı plaka heyecanına değiliz” dedi. yer alıyor. yol açtı. Milletvekilleri arasında revizyon İmralı ile görüşmelerden Ömer’in adaleti İdris Naim şahin’in durumu daha fazla konuşulmaya başlandı. Kabine içerisinde bir süredir Kabine değişiminin partinin günde- AKP’de gidecek bakanların yerine “Ömer’in adaleti uygulansın” söylen- mine gelmesiyle değişip değişmeye- AKP grup başkanvekilleri Nurettin tileri geziyordu. Bu şifreli söylenti ise ceği en çok merak edilen isim İçişleri Canikli, Mustafa Elitaş, Mahir Ünal, dört eski bakanın değişmesine işaret Bakanı İdris Naim Şahin oldu. Parti Başbakan Erdoğan’ın doktorluğunu ediyordu. Sonraki süreç gösterdi ki çevrelerinde Erdoğan’ın kafasındaki da yürüten TBMM Sağlık Komisbunlar sadece bir söz değil. Değişti- sayının sınırlı olduğu ancak bir ka- yonu Başkanı Cevdet Erdöl, Adarilecek isimler arasında Milli Eğitim bine revizyonu yaparken Şahin’i de na Milletvekili Necdet Ünüvar’ın Bakanı Ömer Dinçer, Maliye Bakanı değiştirmesinin güçlü bir olasılık ol- isimleri geçiyor. Erdoğan tarafınMehmet Şimşek, Kültür ve Turizm duğu ifade ediliyor. Şahin, 11 Hazi- dan ekonomiden sorumlu genel Bakanı Ertuğrul Günay, Sağlık Baka- ran seçimleri sonrasında 9 yıllık AKP başkan yardımcısı yapılan Numan nı Recep Akdağ’ın da adı geçiyor. Bu Genel Sekreterliği’nin ardından ilk Kurtulmuş’un da dışarıdan bakan isimlerin ilk harfleri sıralandığında kez bakan olmuş, özellikle toplumsal yapılacağı kulislerde konuşuluyor.

Maden neden kapatılmadı?

CHP Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, madenci ölümlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik tarafından yanıtlanması istemiyle soru önergesi sundu. Zonguldak’ın Kozlu Beldesi’nde taşeron firma Star İnşaat’ın çalışma yürüttüğü

kömür ocağında meydana gelen patlama sonucu 8 işçi hayatını kaybetmiş, 10 Ocak Zonguldak Merkez İlçe’ye bağlı Gedik Beldesi’nde özel bir şirkete bağlı maden ocağında meydana gelen göçükte bir işçi hayatını kaybetmiş, 5 işçi de yaralanmıştı. CHP Uşak Milletvekili tarafından

sunulan soru önergesinde, “Hem Sayıştay incelemelerinde hem de Bakanlık müfettişlerinin incelemelerinde Kozlu maden ocağında çok ciddi eksiklikler tespit edilmesine rağmen eksiklikler giderilinceye kadar maden ocağı neden kapatılmamıştır” sorusu yer alıyor. YARIN GÜNCEL

Başbakan Hollande’a da kızdı

Polis Akademisi Başkanı

Remzi Fındıklı

Polis Akademisi Başkanı Remzi Fındıklı, yazdığı “Hasılı Kelam, Özlü Sözler” adlı kitapta yazdığı “Bal arıdan, kavga karıdan olur. 15’inde kız ya erde ya yerde olmalıdır” gibi kadını aşağılayan ifadelerle “Oğlum Bak Git” köşemize yerleşmeye hak kazandı. Diğer taraftan köşemizin vazgeçilmezi İdris Naim Şahin de yapacağını yaptı ve “Fındıklı’nın kaleme aldığı kitap bir genel kültür kitabı olma özelliği taşımaktadır” sözleriyle savundu. Bu çekişmeli haftada önceliği Remzi Fındıklı’ya versek de, Bakan Şahin’i de bu haftaki performansından dolayı kutluyoruz. Bal arıdan, kavga karıdan olur. 15’inde kız ya erde ya yerde olmalıdır” gibi kadını aşağılayan ifadeler içeren kitabın yazarı Remzi Fındıklı’ya bu performansından dolayı bir daha kitap yazmamasını ve mümkünse bu gibi fikirlerini kendisine saklamasını öneriyor ve “Oğlum bak git” diyoruz.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Paris’te öldürülen üç Kürt kadın siyasetçiyi “terörist” ilan etti. ASKON Genel Kurulu’nda bir konuşma yapan Başbakan, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın, öldürülen kadınlardan birini yakından tanıdığını ve görüştüğünü açıklamasına dikkat çekti. Başbakan; “Fransa, bu olayı derhal aydınlatmalıdır. Ayrıca,

Fransa Devlet Başkanı bu terör örgütü mensuplarıyla neden görüştüğünü, ne görüştüğünü, hangi tasarım dahilinde bu teröristlerle iletişim halinde olduğunu da derhal Fransız, Türkiye ve dünya kamuoyuna açıklamalıdır” dedi. Başbakan , konuşmasında Öcalan ile yapılan görüşmelere ilişkin de değerlendirmelerde bulundu. YARIN GÜNCEL

Belirsizlik süreci etkiler

PKK’nin Almanya sorumlusu Sakine Cansız, Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) Paris Temsilcisi Fidan Doğan ile Leyla Söylemez’in Paris’te öldürülmesinin ardından BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak Fransa’ya gitti. Açıklamada bulunan Demirtaş; “Bu olayla ilgili olarak hükümetin konuya ilişkin ilk açıklamaları son derece ciddiyetsizdi. Şimdi Türkiye’deki güçlerin de zan altında olduğuna dikkat çekilen bu olayda hükümetin yapması gerektiği şey olayın ilk dakikasında örgüt içi infazdır’ demek değil, Fransa’dan olayın aydınlatılması için baskı yapmaktır. Hükümetten beklediğimiz budur” diye konuştu. YARIN GÜNCEL


05 GUNCEL

Anayasa tartışmaları nereye gidiyor? Yeni anayasa yazımı için Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na tanınan süre 2012 sonunda doldu. Ancak yeni anayasa tartışmaları tamamlanmadığı gibi, kritik başlıklarda yaşanan anlaşmazlıklar henüz bir arpa boyu bile yol gidilmediğini gösterdi. Diğer taraftan yeni anayasa hazırlama çalışmalarında anlaşma sağlanan başlıklardan çok işleyiş gündem oluyor. İSTANBUL ONUR TOPER

lecek. Türkiye’nin hayati önemdeki konularının tartışıldığı yeni anayasa 2011 yılında oluşturulan Ana- yazımı sürecinde, önümüzdeki döyasa Uzlaşma Komisyonu’na nemde devam edecek tartışmaların, yeni anayasayı yazması için tanınan şimdiye dek olduğu gibi çözümden süre 31 Aralık 2012 tarihinde sona çok egemen görüşün dayatılması erdi. Ancak yeni anayasa tartışmaları şeklinde sürüp sürmeyeceği ilerleyen bitmeyince 2 Ocak 2013 tarihinde günlerde görülecek. bir araya gelen Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmaya devam kararı aldı. “Mart sonuna bitti bitti” Komisyonda bugüne dek başkan- Şu sıralar anayasa tartışmalarında lık sisteminden anadilde eğitime, do- anlaşılan maddelerden daha ziyade kunulmazlıklardan parti kapatmaya işleyiş gündem oluyor. AKP dışınkadar, son derece kritik 59 madde daki partilerin hepsi komisyonda degörüşüldü. Bu maddelerin sadece mokratik teamüllerin uygulanmadı21’i üzerinde uzlaşı sağlanırken, 25’i ğını belirtiyorlar. AKP Genel Başkan yeniden görüşülmek üzere “paranteze” Yardımcısı Ömer Çelik’in parti olarak alındı. Bu da, komisyonun aslında pek mart ayının sonuna kadar bu çalışçok önemli başlıkta ilerleyemediğini maları sürdürürüz, bitti bitti, bitmedi şimdiye dek ortaya koydu. Peki, bun- ise biz kendi yolumuza devam ederiz” dan sonra bizi nasıl bir süreç bekliyor? ifadesi de aslında iktidar partisinin komisyon çalışmalarına bakış açısını ortaya koyuyor. ŞİMDİ SIRADA NE VAR? 2013’ün ilk günlerinde Meclis Başkanı Cemil Çiçek, Meclis’teki 4 parti lideri ile görüştü ve yeni anayasa yazımına devam kararı alındı. 2 Ocak’ta yapılan toplantıda alınan karara göre 2 ayrı yazım komisyonu şeklinde çalışmalara devam edilecek. Komisyonun, bir taraftan kalan maddelerin yazımına devam ederken, bir taraftan da uzlaşı sağlanamayan maddelere geri dönerek yeniden müzakere edilmelerini sağlayacağı belirtildi. Komisyonun şimdiye kadar en çok tartıştığı maddeler; başkanlık sistemi, vatandaşlık, anadilde eğitim, anadilde savunma hakkı, siyasi parti hürriyeti, din ve vicdan özgürlüğü maddeleri oldu. Bu maddelerde uzlaşma sağlanmadığından tartışmalara devam edi-

Komisyon nasıl gidiyor? Top artık Başbakan’da BDP’li ve MHP’li milletvekilleri komisyon çalışmalarını Yarın’a değerlendirdi. İki parti de Anayasa Uzlaşı Komisyonu’nun ilerleyişini uygun bulmuyor. BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan görüşmelerin olumlu ilerlemediğini söylüyor ve Başbakan’ın dediklerinin sürecin gidiş hattı açısından önemli olduğunun altını çiziyor. Tan “Görüşmeler çok olumlu ilerlemiyor. Komisyon içerisindeki siyasi partilerin ortak görüşleri yok. Kürt sorunu, başkanlık sistemi, yeniden yönetim, özerklik gibi konularda uzlaşı sağlanamıyor. Dolayısıyla top Başbakan’da şu anda. O ne derse o olacak gibi duruyor.” diyor.

AKP kendi başına karar alıyor MHP Konya Milletvekili Faruk Bal ise iktidar partisinin kendi başına karar almaya çalıştığını belirtiyor ve tüm siyasi partilerin görüşlerinin alınmadan çalışmanın yürüyemeyeceğini vurguluyor. Bal, komisyonun son toplantısını kısaca şöyle değerlendirdi; “TBMM’nin kuruluşu, görevi ve yetkileri görüşüldü. Başkanlık sistemi konuşuldu ancak AKP bu konuda görüş belirtmedi. Ancak AKP Genel Başkan Yardımcısı, “Komisyonu 3 ay uzattık” diyerek kendi başına kararlar almaya çalışıyor. Biz MHP olarak diğer 4 siyasi partinin de görüşleri alınmadan böyle bir karar alınmasına karşıyız.”

Televizyonsuz 14 sene MİT-İmralı görüşmeleriyle gündeme gelen Abdullah Öcalan’ın televizyon talebi yerine getirildi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla verilmesi kararlaştırılan televizyon, Abdullah Öcalan’ın cezaevinde kaldığı odaya konuldu. Son dönemde MİT-İmralı görüşmeleri hız kazanınca, bu talebin

karşılanması gündeme geldi ve Başbakan Erdoğan, Öcalan’a televizyon verilmesi için talimat verdiğini açıkladı. Öcalan’ın avukatlarından Cengiz Yürekli gazetecilere 14 senedir bunu talep ettiklerini vurgulayarak “Türkiye’de binlerce mahkûma televizyon veriliyor. Tek verilmeyen kişi Öcalan’dır” dedi. YARIN GÜNCEL

Berfo Ana’ya ödül

SODEV tarafından verilen 2012 İnsan Hakları, Demokrasi, Barış ve Dayanışma Ödülü, bu yıl Cumartesi Anneleri adına Berfo Ana’ya verildi. Ödülü Berfo Ana adına alan oğul Mikail Kırbayır törende şöyle konuştu: “Berfo Ana’nın selamlarını getirdim. Darbeciler, kayıp yakınlarının hayatlarını

elinden aldı. Onları mezarlarda hapsettiler. Cemil, devrimci olduğu için devletin eliyle yaşamına son verildi. Bütün müracaatlarımıza karşı bize firar etti dediler. Biz kayıp yakınları yüreğimizi kaybettik. Onların onurlu mücadeleleri apolet olarak yanımızda vardır.” YARIN GÜNCEL

İdarenin sorumluluğu HAKLARIMIZI BİLELİM Av. Gökçesu Özgül

Kamu Denetçiliği Kurumu yani “Ombudsmanlık” 2010 yılında yapılan anayasa değişikliğiyle hukukumuza girmiştir. Bu kurumu yargı organlarınca verilen bazı kararlar sebebiyle yakın zamanda çok konuştık. Kurum TBMM Başkanlığı’na bağlı olarak kurulmuştur. Kurumun temel görevi idarenin işleyişiy-

le ilgili şikayetleri incelemektir.Kurumun başında Kamu Başdenetçisi bulunur. Kamu Başdenetçisi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gizli oyla dört yıl için seçilir. İlk iki oylamada üye tamsayısının üçte iki ve üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu aranır. Üçüncü oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için dördüncü oylama yapılır; dördüncü oylamada en fazla oy alan aday seçilmiş olur. Kurumu düzenleyen Kanunun amacı; kamu hizmetlerinin işleyişinde bağımsız ve etkin bir şikâyet mekanizması oluşturmak suretiyle,

idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını; insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve önerilerde bulunmak üzere Kamu Denetçiliği Kurumu’nu oluşturmaktır. Kurum, idarenin işleyişi ile ilgili şikâyet üzerine, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını; insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmakla görevlidir. Kuruma, gerçek ve tüzel kişiler başvu-

rabilirler. Başvuru sahibinin talebi üzerine başvuru gizli tutulur. Yapılan başvurulardan; belli bir konuyu içermeyenler, yargı organlarında görülmekte olan veya yargı organlarınca karara bağlanmış uyuşmazlıklara ilişkin olanlar, İkinci fıkrada belirtilen şartları taşımayanlar, sebepleri, konusu ve tarafları aynı olanlar ile daha önce sonuçlandırılanlar, incelenmez. Kuruma başvuruda bulunulabilmeli, idari başvuru yolları tüketilmelidir. Tüketilmeden yapılan başvurular ilgili kuruma gönderilir. Ancak Kurum, telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ihtimali bulunan hâllerde,

idari başvuru yolları tüketilmese dahi başvuruları kabul edebilir. Başvurulardan herhangi bir ücret alınmaz. Devlet sırrı veya ticari sır niteliğindeki bilgi ve belgeler, yetkili mercilerin en üst makam veya kurulunca gerekçesi belirtilmek suretiyle verilmeyebilir. Kurum, inceleme ve araştırmasını başvuru tarihinden itibaren en geç altı ay içinde sonuçlandırır. Kurum, inceleme ve araştırma sonucunu ve varsa önerilerini ilgili mercie ve başvurana bildirir. Kurum, başvurana, işleme karşı başvuru yollarını, başvuru süresini ve başvurulacak makamı da gösterir.

16 Ocak 2013

Sibel Uzun Ş UYANIS

İşçiler işlerini sattırtmadı

Özelleştiriyorlar. Neden? Devletin kasasına para girsin istiyorlar. Dışarıya bağımlılar durmadan borçlanıyorlar. Halka emekçiye sormadan. Ülkeler arası sözleşmelere imza atıyorlar. Halkın değil başka ülkelerin dediğine uyuyorlar. Et ve Balık Kurumu, SEK zamanında özelleştirildi neredeyse arsa fiyatına kadar düşürülerek. Tekel’i komik fiyatlara peşkeş çektiler yabancı sermayeye. Halka hiç bir faydası olmadı, onlarca büyük özelleştirme gibi çoğunun kapısına kilit vuruldu. Koca koca kamu binaları bomboş kaldı. Olsun devlet için zarar da olsa sıcak para girmeli “ekonomi büyüyor” hamlesine sokulmalı. Emeğini satmaktan başka çaresi olmayanlara özelleştirmeler olurken ne düşüyor? İşinden olmak, sendikasız kalmak, devletin güvencesi dışında kalmak, kapı önüne konmak, işyerlerinin kapanması. Kamuya ait olan bir çok ilde ekonomik, sosyal, toplumsal üretim deryaları olan kuruluşlara, fabrikalara birer birer kilit vurdular. Milyonların kasası anlamına gelen devletin kasasına girecek kazanç özelleştirme olduktan sonra tek tek kişilerin kesesine girmesi, tüm kararları tek tek kişilerin alması anlamına gelir. Büyük bir keyfiyet anlamına gelir. Kontrolsüz bir şekilde işleyen para düzeni anlamına gelir. Bu kişiler özelleştirilen tonlarca üretime, kaliteye imza atan fabrikaların kapılarına kilit vurdular. Tonlarca üretime dur dediler. TELEKOM, TEKEL, PETKİM, TÜPRAŞ belli başlı olanlar. Hükümetin özelleştirmeden o kadar başı dönüyor ki, elinde bir balta ormanın ağaçlarını durmaksızın rastgele buduyor. Devlet özellikle 12Eylül Darbesi’nin hemen ardından bir çok özelleştirmeye imza attı. İşçi sınıfının büyük direnişlerinin önünü keserek, sendikalaşmayı engelleyerek yaptılar. Turgut Özal’ın imzası ile hazırlanan “24 Ocak Kararları” özelleştirme saldırısı ile yaptılar. İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası 1986/2010 raporuna göre darbeden sonraki özelleştirmelerle 22.000 insan işsiz kalmış. Özelleştirmeler rahat yapılabilsin diye her seferinde işçinin karşısına polisi, gazı, copu diktiler. Ankara’da yağmurlu ayazda Tekel işçisi özelleştirmeye direnirken buz gibi sularda biber gazına boğmakta hiç tereddüt etmediler. Şimdi de Yatağan’daki işçilere saldırıyorlar. *** Özelleştirilirse daha kaliteli olurmuş. Bugüne kadar özelleştirilen bir yerden ne fayda gördük? Ama mesela hala devlet hastaneleri var. Özel hastaneye göre hepimiz için ne kadar çok imkan ve uygulama edinebiliyoruz. Hala SSK ‘lı olmak, kamunun, devletin hastanesinden faydalanmak hepimiz için temel koşul. Fakat sağlıkta dönüşümle hastaneler adım adım CEO’lara yani patron gibi şahıslara teslim ediliyor. Biliyoruz ki binlerce sağlık çalışanı da buna dur demenin yollarını arıyor. *** Yatağan Termik Santrali’nde işçiler 200 arkadaşının özelleştirme ihalesi ile işsiz kalmasına karşı çıkmak için ihale günü kolları sıvadı. İşsiz kalmamak için. Özelleştirme ihalesinin yapılacağı salonun kapılarına dayandı. İhale başka bir yere ve zamana alınmasına rağmen işçiler kararlı, ihaleyi yaptırtmamakta. Biliyorlarki Tekel İşçileri gibi fabrikalarındaki özelleştirmeler maaşsız, işsiz bırakacak. Bunun için artık ihale aşamasında harekete geçmişler. Fabrikaları satıldıktan sonrasını artık çok iyi bilen işçiler, satılmadan önceki ihaleyi durdurmuşlar. Kamunun malını özel şahıslara sattırtmamışlar. *** Maliye Bakanı’nın bir soru önergesine cevabı; AKP hükümeti 9 yıllık dönemde, 65 kuruluşta bulunan kamu payı, 38 işletme, 8 liman, 37 elektrik santralini sattı. 27.000 üzerinde insan işsiz kaldı. Özelleştirmeler devam ediyor. İşsizlik çığ gibi geliyor. *** Devlet işinde olmak nasıl büyük bir garanti olarak görülür. Ama maalesef artık öğretmenlik gibi saygın bir mesleği bile devletin kadrolu ve güvenceli işinden çıkaran özelleştirme furyası potansiyel işsiz kalınan bir mesleğe dönüştürdü. Ekonomik büyüme olsun da binlerce insan işsiz kalmış umurlarında değil. Yatağan Termik Santrali’nde saldırılara rağmen işçilerin sesi yükseliyor “özelleştirmeye geçit yok” diyor. İşsizliği ihalelerle büyütenlere karşı her yer Yatağan her yer direniş. twitter: @sibeluzun_yarin


06 GUNCEL

16 Ocak 2013

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

Kısa ve acısız Ayşe Arman’ın devlet hastanesinde “narkozsuz kürtaj” deneyimini sayfasına taşıması, istenmeyen gebeliklerin sonlandırılması yani kürtaj konusunda tartışma başlattı. Türkiye’de başta kürtaj ve hazırlanan yasa taslağı olmak üzere, genel olarak üreme haklarıyla ilgili kısıtlamaları yeniden gündeme taşıması bakımından iyi de oldu. Tartışmanın açıldığı yerden başlar isek; gebeliklerin sonlandırılmasında yasal süre 10 haftadır. Bu süre, gebelik bir cinsel saldırı sonucu oluşmuş ise 20 haftaya kadar uzar. Sonlandırma işlemi, devlet hastanelerinde lokal anestezi diye tabir ettiğimiz “sınırlı bir uyuşturma” ile yapılır. Her tür tıbbi müdahalede olduğu gibi, burada da beklenen, hekimin hastayı bilgilendirmesi, rahatlatması ve acısını/ ağrısını dindirmeye çalışmasıdır. Hekim bunun için yemin etmiştir çünkü. Anlatılan örnekte ise hastaya hiçbir anestezi ya da ağrı kesici uygulamadığı gibi, hekim hastasına kötü davranmış, saygı göstermemiş, bilgi vermemiştir. Hastanın neredeyse bir çeşit cezaya maruz kaldığı bu uygulama elbette kabul edilemez ve meslek etiğine aykırıdır. Açılan tartışmada başka söylenmesi gerekenler de var: 10 haftanın altında olan gebeliklerde kürtajın her zaman genel anesteziyle yapılması gerekmez. Hatta genel anestezi hasta için daha riskli olabileceği gibi, bunu şart koşmak kadınların bu hizmete erişimini de kısıtlar. Tüm kadınların sağlığı için, doğum kontrol yöntemlerinin ve istenmeyen gebelikleri sonlandırmanın, yaygın ve ulaşılabilir bir hizmet olmasını talep etmemiz daha önemlidir. Kuşkusuz talep edene de, genel anesteziyle olması sağlanmalıdır. Bununla beraber, dünyada ve son yirmi yıldır Türkiye’de sadece uzmanlar tarafından değil eğitim almış pratisyen hekimler tarafından da, lokal anestezi ve ağrı kesiciler ile Ana Çocuk Sağlığı Merkezlerinde yaygın yapılabilmiş, birçok kadının hayatını kurtarmış ve anne ölüm oranlarında azalmayı sağlamış olan hizmet, yalnızca uzmanının ve tam teşekküllü bir hastanede yapabileceği bir işlem haline gelir ki, şu anda tam da gidişat budur. Sağlıkta Dönüşüm Programı ile Ana Çocuk Sağlığı Merkezleri kapanmıştır. Devlet hastanelerinde adeta fiili bir kürtaj yasağı vardır; bazı bölgelerde hiç yapılmayan kürtaj işlemi, bazı hastanelerde keyfi olarak 8 haftayla sınırlanmış durumda. Başbakanın “kürtaj cinayettir” sözleriyle başlayan süreçle beraber, daha en baştan kadınların bu hizmeti talep etmesi, hekimlerin de bu hizmeti vermesi engelleniyor. Bir de hekimin kürtajı reddetmesini “vicdani red” gibi açıklamalar yapılınca ortaya çıkan tablo şu oluyor; parası olan özel hastaneye gidecek, parası olmayan kürtajın yapılabildiği bir devlet hastanesi arayacak, bulabilirse orada da kürtajı reddetmeyen bir hekim bulacak da hizmete ulaşabilecek. Hizmet o kadar aslanın ağzındaki, ona ulaşmak bile yetecek, narkoz filan aramayacak. Eğitim almış hekim tarafından, uygun şartlarda, özenli yürütülürse son derece “kısa ve acısız” olan bir işlem bu derece eziyet haline geliyor, neden? Bu arada hekimin kendi değerlerine uygun bulmadığı için kürtaj yapmamasına, “vicdani red” demek, işi hepten karıştırıyor, fiili kürtaj yasağını meşrulaşıyor. Oysaki “vicdani red”, otoritenin buyruğuna karşı bir çelişkiyi anlatır. Kuşkusuz hekimlerin inancıyla çelişen bir duruma zorlanmama hakkı vardır. Ama bu noktada hekim otoriter biçimde “kürtaj cinayettir” diyen başbakanın buyruğuna harfiyen uyuyor pozisyonda. İnancıyla çeliştiği için geri durmanın adı ise “hastayı terk etme hakkıdır”, o durumda da hekim hizmetin sürekliliğini sağlamakla yükümlüdür. Ve biz halen aslında güncel olmayan “kürtaj” yöntemini tartışaduralım, dünyada gebelik sonlandırmanın kadınlar için çok daha güvenilir ve sağlıklı yolları uygulanıyor. Örneğin, ilaç kullanarak gebeliği sonlandırma işlemi, “kısa ve acısız” ama Türkiye’de uygulanmıyor. Aslına bakarsanız genel olarak üreme haklarıyla ilgili tüm diğer ihlaller de, nüfus tartışması da güncel ve gerçek değil. Türkiye bu haklar konusunda, birçok uluslararası belgeye imza attığı gibi, çok yüklü fonlardan da yararlanıyor. Yani hükümetin bu politikaları, kendi nesnelliğine ve ihtiyaçlarına da uymuyor. İstenmeyen gebeliğin sonlandırılması da, her toplumda her inançtan kadının ihtiyaç duyabildiği ve tabiri caiz ise “günahı göze aldığı”, ancak zorunlu kaldığında başvurduğu bir yöntem. Nüfus konusunda da gerçek ihtiyaç; üç çocuk yapmak değil, o çocuklara bakabilmek, işsiz kalmamak olduğuna göre, Neden gerçek ihtiyaçlarımızla ve rasyonel bir akılla davranmıyoruz?

Esin Güneş davasında gerçekler aydınlatılıyor Türkiye genelinde 10 ilde kadın cinayeti davasını takip eden Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Esin Güneş davası için 9 Ocak günü Siirt’teydi. Esin Güneş’in ailesi, Diyarbakır ve Siirt’ten gelen kadın örgütleri ile Platform Temsilcisi İlke Acar, EHP Genel Başkanı Sibel Uzun ve CHP Milletvekili Melda Onur adliye önünde yapılan eylemdeydi. istanbul ELİF KARAN

Siirt’te öğretmenlik yapan Esin Güneş, 2010 yılının Ağustos ayında uçurumdan aşağı düşerek hayatını kaybetti. Platform, Esin uçurumdan yuvarlandığında yanında kocası Güven Güneş ve kocasının arkadaşı Beşir Üzüm’ün olduğunu vurgulayarak kocası ve arkadaşının ifadelerinin gerçeği yansıtmadığını belirtti. Ölmeden önce Esin’e şiddet uygulayan ve onu ölümle tehdit eden Güven Güneş’in, Esin’in ölümünden sonra yaptığı tek açıklama şehrin kilometrelerce uzağında olan uçurum kenarına “gezmeye” gittikleri olmuştu. Açıklamada ayrıca kadın cinayetlerine karşı hükümetin ve yargının bu denli sessiz kalmasına karşı seslerini yükselttiklerini ifade ederek, “Türkiye’nin herhangi bir köşesinde yaşanan kadın cinayetinin esas muhatapları olan yerde hükümet ve tüm devlet kurumları, kadın cinayetlerini durdurmayan politikalarına devam ettirdikçe karşılarında biz kadınları bulacaklar” dedi.

Avukatların talepleri yerinde bulundu Duruşmaya Kadın Cinayetlerini

Durduracağız Platformu Hukuk So- raporların gelmesi için duruşmayı 27 rumlusu Av. Gökçesu Özgül’ün yanı- Şubat 2013 tarihine erteledi. Savcı, sıra, ÇHD Genel Başkanı Av. Selçuk sanıkların adli kontrole tabi tutulKozağaçlı, Av. Evin Konuk, Av. Er- malarını ve yurt dışına çıkma yasağı man İlbasan, Av. Abdülhekim Gider konulmasını istedi. Hakim bu taleve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bi kabul etmese de, savcının talebi avukatı da davaya katıldı. Avukatlar, davada adaleti sağlamaya dönük bir şimdiye kadar yapılan araştırmaların talep olarak kayıtlara geçti. Böylece, ve gelen raporların Esin’in düşmedi- kadınların davanın başından beri süğini itildiğini kanıtladığını söylediler. ren mücadelesi ve Esin’in ailesinin Ancak yine de bu raporlarla ilgili uz- avukatlarının yoğun çabasının bir soman görüşlerin gelmesi için beklen- nucu olarak, bu duruşmada sunulan mesi gerektiğini belirttiler. Hakim, taleplerin çoğu kabul edilmiş oldu. avukatların taleplerini uygun bularak,

avukat selçuk kozağaçlı

ehp genel başkanı sibel uzun

Dava açılamayacak Yeni şikayetlerde bulunacağız. Gerekirse yargılamanın yeniden yapılmasını isteyeceğiz. Bu davanın herhangibir aşamada kapatılmasını kabul etmeyeceğiz. Olmadı davayı AİHM’ne taşıyacağız.

Mücadeleye çağırıyoruz TCK’da yapacağımız değişiklikler, idari davaların başlaması bu yaklaşımı kökten değiştireceğini biliyoruz. Sesimizi duyan herkesi bu mücadelenin bir yerinde olmaya çağırıyoruz

Platformumuz 10 ilde takip ettiği kadın cinayeti davalarında aşama kaydetti. Esin Güneş davası ailesinin bize başvurması ve kaza denilerek üstü örtülen bir dava olması bakımından önemli bir yerde.

Yazarımız Gülsüm Kav, kürtaj tartışmalarını “Kısa ve Acısız” başlıklı yazısında ele aldı. İyi okumalar.

Yeter Bilgen’in ailesi hesap sordu

gulsumkav@gmail.com

6764 kadını koruyoruz

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 12 Ocak Cumartesi günü resmi bir açıklama yayımlayarak 6764 kadının polis tarafından korunduğunu ilan etti. Ayrıca şiddet uygulayan 50 bin 182 erkekle ilgili de önleyici tedbir kararı alındığını açıkladı. Polis koruması verilen kadın sayısı bin 605 ile en çok Adana. Adana’nın ardından bin 302 kadınla Kayseri, bin 108 kadınla Konya, bin 45 kadınla İzmir ve 311 kadınla Zonguldak geliyor. YARIN GÜNCEL

12 Ocak günü Eskişehir’de Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu tarafından 2 haftada bir düzenlenen eylemlerin ikincisisi gerçekleşti. Platform temsilcisi Nurcan Mete açıklamada, “8 Mart’ta çıkarttığımız korum yasasıyla birlikte kadınlar koruma haklarını elde ettiler.Bizler bu sürecin peşindeyiz.” dedi.

Gizem Bilgen: “Başkaları annesiz kalmasın” Eskişehir’de öldürülen Yeter Bilgen’in kızı Gizem Bilgen, basın açıklamasından sonra bir konuşma yaptı. Konuşmasında, “Katillerin ağır ceza alacağına yürekten inanıyorum. Ve devletin görevini yapmaya başlayacağını biliyorum. Benim şimdi tek isteğim başkalarının da benim gibi yüreğinin yanmamasıdır.” dedi. YARIN GÜNCEL

Ben kızımın katilinin ağır ceza almasını istiyorum. Davayı takip eden, buraya gelen tüm yetkililerin de bu anlamda yardımcı olmasını istiyorum. Emeği geçen herkese teşekkür ederim.

Toplum vicdanı rahatlamaz

Kaza değil cinayet

Geçtiğimiz yaz Başbakan’ın kürtaj konusun- ama...” Bu muhtemelen kürtaj yaptırmak isteyen daki fikirlerini kamuoyuyla paylaşmasının pek çok kadının maruz kaldığı bir durumdu, okuardından, kürtaj ve sezeryen konusu gündememiz- yanlara da tanıdık gelmiş olmalı. Yollayan kadın da den hiç eksik olmadı. yalnız olmadığını tahmin etmiş olmalı. 37 yaşınGeçtiğimiz hafta Ayşe Arman, kürtaj olan da 2 çocuk annesi kadın, kürtaj olmak istiyordu. bir okurunun mektubunu yayınlayarak yeni bir Ancak hastanede gördüğü muamale karşısında tartışma konusu ortaya çıkarmış oldu. Kadının bunu paylaşma gereği duydu. Kendisine narkoz beyanına göre kürtaj olan kadına narkoz verme- verilmediğini söyleyen kadın, bedensel ve ruhsal diler. Üstüne bir de hekimin kötü muamelesiyle olarak yaşadığı travma herkesi kürtaj konusunda karşılaşıyor: “Kocanın altına yatmasını biliyorsun tekrar düşünmeye itti. YARIN GÜNCEL

Ağır ceza istiyorum

CHP Milletvekili Melda Onur

platform türkiye temsilcisi ilke acar

Narkozsuz kürtaj olmak

esin güneş’in annesi fahriye ışık

Eğer bir kaza ya da cinayet ise her iki durumun da ortaya çıkarılabilmesi için sağlıklı bir soruşturma süreci yapılmamış. Bu süreç doğru olmadığı zaman, verilecek karar toplum vicdanını rahatlatmaz.

Gülay Yaşar davası AİHM’de

Gülay Yaşar 29 Ağustos 2011 tarihinde eski kocasının İstanbul’daki evinin camından düşmüş şekilde ölü bulunmuştu. Katil zanlısı Muhittin Özücoşkun ve Gülay Yaşar’ın babası Duran Yaşar’ın karşılıklı hakaret davası 15 Ocak Salı saat 11.45’te İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde görüldü. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyeleri ve EHP Genel Başkanı Sibel Uzun Duran Yaşar’ı yalnız bırakmadı. Kadınlara adalet talebini yenileyen Platform üyeleri, AİHM’e gideceklerini de açıkladı. YARIN GÜNCEL

Adaletin sesi oldular

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu,14 Ocak günü Adana’da ayrılmak istediği için öldürülen Tuğba Genç ve koruması süresi bittiği için kendini yakarak sesini duyurmaya çalışan Fatma Çelik için adalet istedi. Koruma önlemlerinin yetersizliğinden dolayı kendini yakan Fatma Çelik’in eski kocası Abdurrezzak Demir’in yakalanarak mahkemeye getirilmesine karar verildi. Tuğba Genç’in ise duruşması 8 Nisan’a ertelendi. YARIN GÜNCEL


07 GUNCEL

16 Ocak 2013

Öğrenciler sussun da bu Rektörler mi konuşsun?

Hükümet Yeni YÖK Tasarısı’nı Bakanlar Kurulu’ndan geçirmeye hazırlanırken ve rektörlerin söz hakkının artırılması gündemdeyken, RedHack, 10 Ocak 04.30’da YÖK’ ün sitesine siber saldırı yaptı ve üniversitelerde yaşanan yolsuzluklarla ilgili “gizli” ve “çok gizli” ibareli belgeleri Twitter’dan yayınladı. istanbul sevda polat

60 binin üzerinde dosya ele geçirdiğini duyuran RedHack, twitter hesabından, “Belgeleri ayıklıyoruz. Üniversitelere baskı sürerse sansürsüz açıklarız. Bizi bekleyin” yazdı. Grup, daha sonra da “YÖK’ün Binlerce dosyasına halk adına el konmuştur” ifadelerini kullanarak, hacklenen sitenin linkini paylaştı. AKP iktidara geldiğinden beri eğitim politikalarında hata veriyor.

belirten Çetinsaya, “YÖK önemli yetkilerinin bir kısmını üniversitelere devrediyor. Üniversitelere devredilen bu yetkilerin önemli bir kısmını da senatolar ve üniversite yönetim kurulları kullanacak’’ dedi.

Öğrencilere söz hakkı yok Öğrencilerin oy verip veremeyeceğinin sorulması üzerine Çetinsaya, “Hukukçulardan aldığımız görüş, oy vermenin hukuki sonuçları da olacağı için

bunun öğrencilerin statüsü dolayısıyla onlar için dezavantajlı, onların zararına olabileceği gibi görüşler bildirildi. O bakımdan da biz ‘oy hakkı olmaksızın’ diye şu aşamada görüş bildirdik’’ dedi. Üniversiteler de her türlü yolsuzluğu yapan rektörlerin yetkilerini artırırken üniversitelerin asıl sahibi öğrencilere yine söz hakkı yok.

YÖK’ten açıklama yerine suç duyurusu

YÖK belgelere cevap vermek yerine Redhack hakkında suç duyurusunda bulunmayı seçti. Açıklanan tüm bu yolsuzluklara sessiz kalan YÖK ve AKP, öğrenciye söz hakkı tanımayan yasayı Bakanlar Kurulu’ndan geçirmeye hazırlanıyor. Yeni YÖK Yasası’na hem öğrencilerden hem akademisyenlerden itirazlar sürerken şirketleştirilen üniversiteler tek tek gün yüzüne çıkmaya devam ediyor. Redhack belgeleri her gün yayınlıyor.

Rektörlerin yetkileri artıyor 14 Ocak Pazartesi günü açıklama yapan Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya yolsuzlukları ortaya çıkan üniversite yönetimi ve rektörlerin yetkilerinin yeni tasarı ile artırılacağını dile getirdi. Hazırladıkları yeni Yükseköğretim Yasa Tasarısı Taslağı’nı, Milli Eğitim Bakanlığı’na sunduklarını

Redhack’in açıkladığı yolsuzluklar Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde 4,5 milyon dolar tıbbi malzemede zarar Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğretim üyelerine17 milyon TL fazla ödeme Fırat Üniversitesi rektörüne harçlarla Audi A8 Giresun Üniversitesi’nde Merkezi Araştırmalar Laboratuvarı’na alınan teçhizatlarda yolsuzluk Gazi Üniversitesi arazilerinin Kuzu İnşaata peşkeş çekilmesi Uludağ Üniversitesi’nde 12 milyon TL vurgun Kastamonu Üniversitesi’nde sahte diplomalı Cuma Aydın’ın bölüm başkanı İstanbul Üniversitesi’ne bağışlanan İ.Ü.’ye 325 bin TL’lik bir BMW ve 6 adet otomobil

Engelliye değil karına bakıyor Bakıma muhtaç engelliler bakım evleri tarafından rant kapısı haline geldi. 2006 yılından beri devlet, hasta yakınlarına ya da hastanın kaldığı bakım merkezleride bin 700 lirayı bulan maddi destekte bulunuyor. İnsani bir uygulama yaptığını düşünen devletin bu maddi desteği engellilerin alınıp satılmasına neden oldu. Engelli hastaların, bakım merkezleri tarafından para karşılığı ailelerinden alınıp, daha yüksek ücrete başka bakımevlerine satıldığı ortaya çıktı.

Özel bakım merkezleri devletten, baktıkları her engelli hasta için iki asgari ücret miktarı para alıyor. Daha fazla para için engelliler, otogarlardan toplanarak bakım merkezlerine getiriliyor. Daha sonra da vasilikleri üstlenilerek devletten teşvik alınıyor. Emniyet ve sosyal hizmetler uzmanları ‘engelli pazarı’nda bir hastanın bedelinin 1.500 ile 4.000

TL arasında olduğunu söylüyor. Şartların son derece kötü olduğu bakım merkezlerinde yaşamaya çalışan engellilerden, kötü muamele yüzünden hayatlarını kaybedenlerin olduğu mahkeme kayıtlarına geçti. Olayın boyutlarını gösteren bir başka gerçek de Anadolu’nun küçük illerinde bile İstanbul’dan fazla bakım merkezi olması. İsimleri açık-

lanmayan bu bakım evleri ile ilgili yayınlanan fotoğraflar engellilere yapılan kötü muameleyi ve şiddeti gözler önüne serdi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından da Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün koordinatörlüğünde bakanlık müşavirleri ve bakanlık müfettişlerinden oluşturulan komisyonlarla Türkiye genelinde 150 özel bakım merkezlerinin denetimi ve engelli bakım ücretleri konusunda bir çalışma başlatıldı. YARIN GÜNCEL

Kocaeli Valisi polis istiyor 2012 yılında yapılan çalışmaları değerlendirmek ve 2013 yılında yapılacak çalışmalarla ilgili bilgi vermek için 12 Ocak Cuma günü Seka Park 2. Etap’ta bulunan Özsar Restorant’da basın açıklaması yapan Kocaeli Valisi Ercan Topaca daha çok polise ihtiyaçları olduğunu söyledi. Topaca; “Devlet, insan ayırt etmez. Ancak siz de takdir eder-

siniz ki, eylemler, yürüyüşler daha çok sol görüşlüler tarafından yapılıyor. Bu nedenle onlara daha çok müdahale ediliyormuş gibi bir izlenim oluşuyor” şeklinde açıklamasıyla polis saldırılarını haklı çıkarmaya çalıştı. Vali Topaca, “Kocaeli ortalamasına göre bir polise düşen kişi sayısı 386. Yani biraz daha polise ihtiyacımız var” dedi. YARIN GÜNCEL

İzmir’in üçte biri icralık Unutmayacağız İzmir’de ekonomik sıkıntılar yüzünden borçlarını ödeyemeyen binlerce kişiye ait icra dosyaları, adliyede İcra Müdürlüğü’nün bulunduğu koridorlarında geçecek yer bırakmadı, Yediemin depoları hacizli mallarla dolup taştı. 2011 yılına göre 3 milyon 965 bin 232 olan nüfustan 1,3 milyon kişi icralık. İzmir’deki 28 icra müdürlüğünün her birine 2012 yılında 32 bin ile 34’er bin arasında icra dosyası

geldi. İzmir Adliyesi’ndeki 28 İcra Müdürlüğü’nde 2012 yılında icra takibi sayısı 932 bini buldu. Bu sayı önceki yıldan gelen devirlerle birlikte 1,3 milyonu aştı. Takip dosyalarının başında, bankalardan alınan otomobil, tüketici kredileri, cep telefonu fatura borçları bulunuyor. Cep telefonu davalarını kredi kartı borçları, esnaf ve kefalete ödenmeyen borçlardan kaynaklanan davalar takip ediyor. YARIN GÜNCEL

Mücadele arkadaşımız, sosyalist, tarihçi ve araştırmacı

1963 – (...)

Hikmet Akgül’ü kaybettik. Emekçi Hareket Partisi olarak Akgül Ailesi ve yakınlarına tüm kalbimizle başsağlığı diliyoruz. Sen rahat uyu Hikmet Abi. Bizler seni hiç unutmayacağız.

Gün Çağ Aydın

PRiZMA

İşçi sınıfı kazanır Kapitalizmin geldiği dönem itibariyle işçi kardeşlerimizin payına taşeron sistemi, işsizlik ve ölüm düşüyor. İlk başta taşeron sistemini duyanlar bu da ne ki diye düşünebilir. Hatta ne zarar gelir canım bu taşerondan diye de aklından geçebilir. Taşeron sisteminin en önemli özelliklerinden bir tanesi çok ucuza işçi çalıştırılmasıdır. Milyonlarca işsizin olduğu bir ülkede taşerona bağlı çalışacak işçi bulmak da o kadar zor değildir. Alınteri ile para kazanmak isteyen milyonlarca emekçi her ne olursa olsun çalışmayı seçer. Böylelikle sömürünün çarklarında yerini alır. Başka da çaresi yoktur. Hayatını sürdürebilmesi için çalışmak zorundadır. Çalışarak para kazanmak herkes için olumlu bir şeydir. Bir çok iş kolunda eskiden hak kazanıp kadroya geçmiş olan işçilere yaptırılamayacak bir çok şey taşerona bağlı işçilere yaptırılır. Çünkü onların işini kaybetme ihtimali duvarda asılıdır. Patronun dediklerini harfiyen yapmak zorundadır. Emekçi kardeşlerimizin iş yeri kurallarına bağlı çalışması doğaldır. Gel gelelim sorun şudur. İşçilerin güvenli koşullarda çalışması sağlanmadığından bir çok iş kolu ölümcül riskler barındırmaktadır. Madende en derine taşerona bağlı işçiler iner. Onların itirazı patrona “vızıltı” gibi gelir. Çünkü taşerona bağlı işçiye örgütsüzlük dayatılmıştır. En derine inen işçi ölümü ilk kucaklayan olur. Tıpkı babası, dayısı, amcası gibi... Tersanede en yükseğe o çıkar. Çoğu zaman kaza onu bulur. Zor koşullarda çalışmanın bedelini canıyla öder. *** Fabrika kapatılır işçiler direnişe geçer. Patron direniş yapan işçilerle bir şekilde anlaşma yoluna gider. Ancak taşerona bağlı işçiler çoğu zaman pazarlık konusu bile değildir. Onların iş güvencesi önemsenmez. Ancak onlar yine de direnişin bir parçasıdır. Onlar işe geri alınmasa dahi nasıl olsa onların yerine işe alınacak milyonlar vardır. Bu nedenle masada patronun eli güçlüdür. Dayatır da dayatır. İşçi sınıfı bu yöntemle sonuna kadar sindirilmeye çalışılır. Patronun elinde bu koz dururken ekstra masrafa girip de güvenli iş ortamı sağlamaz. Çünkü hukuk onlardan yanadır. “Adalet” çarkı onlar için döner. Zaten zengin olan patron ölen işçiden ziyade gireceği diğer ihaleleri düşünür. Aman ismi kırmızı kalemle çizilmesin. Tam da bu aşamada kesenin ağzı sonuna kadar açılır. Öleni düşünmeyen patron geride kalanı düşünür gibi yapar. Tazminatı ödemeye çalışır. Ama tek bir şartla: “Şikayetçi olmayın” Şikayetçi olmazsa acılı aileler, adaletin çarkı durur. Bundan gayrı adalet çarkı işlemez. Patron yine güler ve at koşturmaya devam eder. Kurcalayan yoksa sorun da yoktur. Artık başka işçilerin can güvenliği aynı pazara çıkmıştır. Çark bu kadar muntazam işlerken yine bizim sınıftan birileri ortaya çıkar. Çarkların arasına çomağı sokuverir. Artık sermaye takımında ne huzur kalır ne de uyku. Kendinden önce özelleştirmeye ses çıkarmayanlardan ders çıkartmıştır artık işçi sınıfı. Kaybedecek bir şeyi olmadığı asılıdır artık duvarda. Direnir de direnir. Uykuları kaçırır. İhaleye gelenin karizmasını iki paralık yapar. Zor oyunu bozar kardeşler zor oyunu bozar. İşçinin gözü kapalı değildir. Kazanmak künyemize kazınmıştır. Yatağan emekçilerin yatağıdır. İnşa etmesini de bilir, devirip geçmesini de. Yatağan’da üzücü anılar yoktur artık. Yatağan takvimde kazanılmış bir gündür. Artık umut ışıkları saçıyor dört bir yana. Hadi bakalım ihaleciler bu sefer başka kapıya. guncagaydin@hotmail.com

Mahallelinin yol isyanı Zonguldak’ta Çaydamar Mahallesi sakinleri, 14 Ocak günü çukurlarla dolu mahalle yolunu ulaşıma kapatarak duruma tepki gösterdi. YARIN GÜNCEL


08 EKONOMI

16 Ocak 2013

Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP), katledilişinin 6. yılında Hrant Dink’i İstanbul’da yaptığı bir etkinlikle andı. Etkinlikte Hrant’ın Ermeni ve mücadeleci kimliği aktarılarak, onun bıraktığı düşünsel çizgiden gidilmesi gerektiği belirtildi. Kenter Tiyatrosu’nda gerçekleştirilen etkinlik, Hrant’ın yaşamını ele alan, resimler ve görüntülerle oluşturulan sinevizyon gösterimi ile başladı. Sinevizyon gösterimi, duduk ile sesledirilen ezgilerle sunuldu. Etkinliğin sunumu sırasında, Hrant’ın “Güvercinin ürkekliği”, “Gayrı eşitlik istiyoruz”, “Ah şu tektipleştiremediklerimiz” yazılarından kesitler okundu. YARIN GÜNCEL

SDP’lilere yönelik saldırı protesto edildi

Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) üyeleri, MYK üyesi Cengiz Gültekin ve parti üyesi Ahmet İlter’in uğradığı saldırıyı protesto etmek için Ankara İnsan Hakları Anıtı önünde basın açıklaması yaptı. “Faşizme karşı omuz omuza” yazılı pankartın taşındığı eylemde SDP adına açıklama yapan Bensu Şahinkaya, SDP’ye dönük provakatif eylemlerin devam ettiğini, 2 hafta önce genel merkezlerinin üç kişi tarafından silahlı saldırıya uğradığını hatırlattı. Son olarak da MYK üyesi Cengiz Gültekin ve parti üyesi Ahmet İlter’e ülkücü grubun saldırdığını ve darp ettiğini söyleyen Şahinkaya, çevrede her zaman polis olduğunu, ancak olay yerine ulaşmak konusunda ağır davrandığını kaydetti. YARIN GÜNCEL

Patriot yürüyüşüne polis saldırısı

Türkiye’nin Suriye sınırına NATO üyeliği kapsamında Patriot füzelerin yerleştirilmesine karşı Türkiye Komünist Partisi on gün boyunca Ankara’da Güvenpark’ta tutacağı nöbete 10 Ocak tarihinde başladı. Bu nöbet süresi içinde yine Patriot yürüyüşü sebebiyle 13 Ocak’ta Ankara’da olan Türkiye Komünist Partisi üyelerine polis biber gazı ve copla saldırdı. Bu sırada polisin orantısız güç kullanımı yüzünden yoldan geçen vatandaşlar da etkilendi. Ardından TKP üyeleri Güvenpark’ta Patriot füzelerine karşı kurulan nöbet çadırına gelerek bir açıklama gerçekleştirdi. YARIN GÜNCEL

DİSK taşeronu protesto etti

DİSK’e bağlı Dev Sağlık-İş, Enerji Sen ve Limter-İş 9 Ocak’ta İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi Unkapanı’ndaki Bölge Çalışma Müdürlüğü önüne giderek Kozlu’da yaşanan facianın temel nedeni olan taşeron sistemini protesto etti. Açıklamada, Zonguldak Kozlu’da yaşamını yitiren 8 madencinin sorumlusu taşeron çalıştırma sistemidir. İişçilerin hayatına mal olan bu acı olaydan taşeron sistemin ve AKP hükümetinin sorumlu olduğu belirtildi. YARIN GÜNCEL

Cari açık azalıyor, açlık artıyor

Cari işlemler açığı Ocak-Kasım döneminde 45 milyar dolar olup geçen yıla göre 25 milyar 135 milyon dolar azaldı. Ekonomide büyüme ve refahı gösteren fert başına gelir sıfıra yakın iken nasıl oluyorda cari açık düşüyor? Ayrıca cari açığın düşmesinde etkili olan ihracat artarken, üretimdeki ara malları dışa bağımlı olan ülkemizde ithalat nasıl artmıyor? İstanbul savaş kocakaya

Merkez Bankası tarafından açıklanan, 2012 yılı OcakKasım dönemine ilişkin ödemeler dengesi verilerine göre, Ocak-Kasım döneminde kaydedilen cari işlemler açığı, geçen yılın aynı dönemine göre 25 milyar 135 milyon dolar azalarak 45 milyar 242 milyon dolara geriledi. Bu gelişmede dış ticaret açığının 21 milyar 677 milyon dolar azalarak 60 milyar 688 milyon dolara gerilemesi, hizmetler dengesinden kaynaklanan net gelirlerin 2 milyar 776 milyon dolar artarak 20 milyar 459 milyon dolara ulaşması ve gelir dengesinden kaynaklanan net giderlerin de 817 milyon dolar azalarak 6 milyar 211 milyon dolara gerilemesi etkili oldu.

Cari açık nedir? mış. 2009 yılında ise önemli oranda ekonomide küçülme olmasına karşılık cari açık azalmış ama yine devam etmiş. Sonraki yıllarda ise büyüme ile kısmen doğru orantılı seyretmiş ama oransal anlamda tam bir paralellik sağlanamamış. Ancak yüksek büyüme yıllarında cari açığın hızla yükselme eğilimine girdiğini görüyoruz.

Cari açık ile büyüme çelişiyor Büyüme oranları ile cari açık arasındaki dengesiz ilişkiye bakarsak, 20022007 yılları arasında yüksek büyüme oranlarına karşılık düşük oranlarda cari açıkla devam etmiş ve dünya ekonomik krizinin başlandığı 2008 İhracat oranları yanıltıyor yılında çok düşük büyümeye rağmen Şu an toplam talepteki gerileme ve cari açıkta fazlaca bir oynama olma- yatırımlardaki gerileme, ekonomide

durgunluk olduğunu gösteriyor. Bu ekonomik durgunluk tercih edilen ve cari açığın düşüşünü hedef alan bir politika olarak karşımıza çıkıyor. İhracattaki büyümenin arttırılıp ithalatın oranlarının artmaması ile düşürülen cari açık oranları tamamen yanıltıyor. İhracat oranı artarken ithalatın da paralel olarak artması gerekiyor çünkü şuan Türkiye’de yapılan üretimin %70 oranında ara malı ithalata bağımlıdır. Bu da yaşanan bu durgunluk sonrasında oranların tam tersi bir seyir alacağının işareti oluyor.

Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) faizleri sabit tutması, Başkan Mario Draghi’nin önümüzdeki dönemde olası bir faiz indirimine ilişkin sinyal vermemesi ve Euro Bölgesi ekonomilerine ve risklerine dair piyasa tarafından iyimser algılanan açıklamaları sonrası gelişmekte olan ülke piyasalarında başlayan tahvil/bono faizlerinde yukarı, kurda ise aşağı yön sürüyor. Bankacılar parite etkisiyle dolar/ liradan düşüşün sürdüğünü, sepet bazında yüksek bir değişim görülmediğini belirtirken; kur en son 2012 yılı Mayıs ayında test ettiği 1,77’nin altına

Cari açık bir ülkenin ürettiğinden fazla harcaması anlamına gelir ve üç kalemden oluşur. * Birincisi ithalat ve ihracattır. *İkincisi hizmetler hesabı: Turizm, sigortacılık, taşımacılık gibi hizmet ticaretinden oluşur. * Üçüncüsü transferler hesabı. Yurt dışında çalışan bizim işçilerimiz ve ülkemizde çalışan yabancı işçilerin yol açtığı döviz transferleridir

Ekonomide neler oluyor?

Dolar 8 ayın en düşüğünde

Açıklanan Kasım ayı cari açık rakamları sonrasında Finans kuruluşu Goldman Sachs’ın gönderdiği raporda 2013’te cari açığın artacağı belirtildi.

geriledi. Küresel piyasalarda euro, Avrupa Merkez Bankası’nın dünkü açıklamalarının ardından dolar karşısında 8.5 ayın en yükseğine yakın bir seviye olan 1,3252 civarında işlem gördü. İspanya’nın dünkü tahvil ihalesine gelen güçlü talep de euroya destek sağladı. YARIN GÜNCEL

Yunan parlamentosu, halk arasında muhalefet bulan yeni vergi artışlarını onayladı. Ekonomi Bakanı Çağlayan, Türk müteahhitlik sektörünün, 2013’e “vites yükselterek’’ rekorla başladığını belirtti. Gelişen piyasa hisseleri Çin’de açıklanan enflasyon verilerinin ardından 2 ayın ilk haftalık düşüşünü yaşadı.

BU HAFTA PORTEKİZ

Avrupanın çeperi Dünyanın pek az gelişmiş olan kuzey yarım Portekiz, geçimini küresi ile güneyi daha çok tarım, arasındaki ekotarımsal ürünler nomik eşitsizlive turizm ile karğin benzeri aynı şılıyor. şekilde Avrupa 2008 yıALPER ALEMDAR Birliği ülkelelındaki küresel yazdı ri içerisinde de krizin vurduğu y a ş a n m a k t a d ı r. Portekiz’de ekonoHollanda, Almanya, mi küçülmeye başladı Finlandiya ülkeler gibi bir ve işsizlik rakamları arttı. yana Yunanistan, Portekiz Hele ki 2010’da İrlanda ve İspanya gibi ülkeler bir ve Yunanistan’ın ekonoyana, bu iki kutbu oluştu- mik krize girmesiyle, bu ruyor. Portekiz’de ekono- ülkelerle benzer durummik yönden zayıf kalan gü- da olan Portekiz de krize neyin belki de en zayıfını girmiş ve IMF’den yaroluşturmaktadır. Sanayisi dım talep etmiştir. Krize Avrupa Birliği ülkelerine en büyük sebeplerden biri

tıpkı diğer krizdeki Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi, yüksek kamu borcu olarak gösterilmiştir. Keza en büyük sebeplerinden biri de odur. Krizin nedeninin kamuya atıldığı bu tip durumlarda, özelleştirme ve kemer sıkma politikaları da birbirini takip eder. Portekiz’de de aynen böyle olmuştur. Üst üste açıklanan kamu borcunu azaltma paketleri ve özelleştirmeler, hali hazırda iyi ekonomik temellerin üzerine kurulmayan Portekiz

ekonomisi, bu tip politikalarla daha da daralıp, en azından halk için daha da içinden çıkılmaz bir hale gelmiştir. Portekiz tıpkı Avrupa ve Dünya’da görülen bu kuzey güney bölünmüşlüğünü y a ş a maktadır. Portekiz’in kuzeyi çok ciddi bir fakirlik yaşarken, güneyi ise başkent Lizbon’un kalkınmışlığı ile nispeten daha iyi durumdadır. Fakat dış ticaretinin ¾’ünü AB ülkeleri yapan Portekiz’in AB’deki bu krizle beraber ne dış

İZ

Hrant Dink anıldı

PORTEK

Sol Köşe

ticaret hacminin nasıl küçüldüğünü anlayabiliriz. Elbette krizin halka en ciddi yansıması işsizliktir. Özellikle Portekiz’in kuzeyinde genç işsizlik oranları %50’lere dayanmaktadır. Bu oran şüphesiz ki yazının benzettiğimiz diğer AB ülkeleri ile neredeyse aynıdır. Avrupa’nın çeberi diye adlandırılan ülkelerden biri olan Portekiz’in bu krizden zararı diğer AB ülkelerine göre daha can alıcı olacaktır. Kapitalizmin en şiddetli krizlerinden birini yaşayan Avrupa’da Portekiz’in durumu da belirsizliğini ve olumsuzluğunu korumaktadır.


09 EMEK

16 Ocak 2013

Al kalemi eline

e m e kç i l e rd e n

mektuplar

Mevsimlik yaşıyoruz Artvin’in Hopa ilçe- dışına tatile giderler yine sinden, 1997 yılın- bizim maaşımızdan keserda İstanbul’a geldim. Cım- ler. 2010 yılında babamı bız atölyesinde bir süre kaybettiğimde memlekete çalıştıktan sonra sigortasız gittim. Benden o günlerin çalıştırıldığım için ayrıldım. bile parasını kestiler. Sonrasında kuzenlerimin İlk açıldığı günden bevasıtası ile yemek sektörüne ri çalıştığım restoran, elit 2000 yılında başladım. Bu kesime hitap eden ve doğal işin okulunu okuyanlara olarak iyi para kazanan bir göre her işi mutfağında öğ- yer olmasına rağmen, elerenmek daha iyidir derler. manlara verdikleri ücret Bizim mesleğimiz için de bizim söktörümüze göre öyledir. Alaylı olmak, bu ortalamanın çok altında. işin temelini oluşturur. Za- Çok uzun zamandır orada manla ehlileşmeçalışan biri olaye, ustalaşmaya rak, neredeyse başlarsın. Ben de ilk işe başladığım zamanla işimde zaman aldığım maaşı alıyorum. ustalaştım ve işiAyrıca yol paramin inceliklerini mıda hakkımı öğrenmeye deHatice ALTUNKAYA aradığım vam ediyorum. için Bu kadar yıldır kalifiye kestiler. eleman olarak çalışmama Sonuç olarak, bizler ne rağmen emeğimin karşılı- zaman patronlarımızla mağını alamamaktayım. Saat aşlarımızın düzenlenmesi başı ücret alan bir işçiyim. üzerine konuşsak ’’ Evet Ayrıca sigortalı olarak bun- biliyoruz. Biz de durumun ca zamandır çalışmama farkındayız; ancak kendimirağmen yıllık izinlerde üc- zi döndürüyoruz. Üç aydır retim ödenmiyor. Sigortalı cebimizden yiyoruz.’’ diyorolmama rağmen mazaret lar. Onların, yeri geldiği zaizni kullanamıyorum. Kul- man bir günde harcadıkları landığımda ise maaşımdan para, benim bir aylık maakesiliyor. Örneğin kar yağ- şıma karşılık geliyor. Bu hak dığında, dükkan kapanır, mı? Bu adalet mi? “Üreten biziz, yöneten bizim maaşımızdan keserler. Bayram olur, kendi de biz olacağız.” diyeceğiinsiyatifleri ile bir kaç gün miz günlerin bir an önce dükkanı kapatırlar, yurt- gelmesi dileğiyle...

Sen de kendi hikayeni anlatmak istersen, al kalemi eline bilgi@yarinhaber.net

Tepki gösterdiler işten atıldılar

Zonguldak Valisi neyi saklıyor? TTK’nın Kozlu İşletmesinde meydana gelen grizu patlamasında 8 işçi öldü. Hükümetin yasalarla desteklediği taşeronluk sistemi, işçilerin canına mal olmaya devam ederken, Zonguldak Valisi Erol Ayyıldız, “Son cenaze de çıktı artık. Şu andan sonra olay hafiflesin diyoruz. Gündeme getirmeyelim” dedi. İSTANBUL zeynep maside ersoy

7 Ocak günü Zonguladak’ta, TTK’nın Kozlu İşletmesinde, degaj ( ani metan gazı püskürmesi) sonucu meydana gelen göçükte Star İnşaat Ticaret A.Ş.’nin çalıştırdığı 8 işçi hayatını kaybettimiş ve bu olayın ardından taşeronlaşmanın ve hükümet politikalarının yarattığı bir dizi problem ortaya çıkmıştı. Güvencesizliğin bedelini ise bu sefer Yüksel Koca, Hüseyin Kürekçi, Muharrem Yapıcı, Ahmet Şekerci, Köksal Kadıoğlu, Muhsin Akyüz, Satılmış Arslan, Hasan Bozacı hayatlarıyla ödedi.

Üzerini mi örtelim? Zonguldak Valisi’nin ortada bu kadar ihmal ve usulsüzlük varken konuyu kapatmak istemesi oldukça manidar. Daha önce de TTK, Genel Müdürü Burhan İnan, 9 Ocak’ta yayımladığı genelgede, yer altında yürütülen işlerin tehlike oranının yüksek olduğunu, küçük bir dikkatsizliğin onarılmaz hasarlara, can ve mal kayıplarına neden olabileceğini belirtmişti. Bu nedenle konsantrasyon bozukluğu yaşama ihtimali olan, haciz ve icralık işçilerin, işten çıkarılması için çalışmalara başlayacaklarını da ekledi. Vali’nin tutumu ise İnan’ı tamamlar nitelikte. Vali Ayyıldız bu sorunları çözeceği yerde, ölümleri hasır altı etmek istiyor. Peki, bu madenlerde işçiler hangi şartlarda çalıştırılıyor?

Metre başına prim usulü ücret alıyorlar Metre başına prim usulü çalışan işçiler, kazdıkları her metre için prim alıyorlar. Ancak kotayı aşmak ve daha fazla iş ortaya çıkarabilmek için hızlı olmak ve bazı ödünler vermek durumunda kalıyorlar. Eksik sondaj çalışmaları, bazı göstergelerin görmezden gelinmesi, denetimsizlik, önlemsiz ve güvenliksiz koşullar maden işçilerinin ölümüyle sonuçlanan faciaları beraberinde getiriyor. Diğer taraftan yaptığı açıklamalarda sorunun temelinden bahsetmeyen Çalışma Bakanı Faruk Çelik , Kozlu kömür İşletmeleri’nde daha önce yapılan teftişlerde, 5 eksik tespit edildiğini, risk değerlendirmesi yapılmasını istediklerini ve gerek-

li para cezalarının uygulandığını söyse de madenin hala aynı şekilde çalıştırılıyor olması kafalarda soru işaretleri yarattı.

Sırada kaç kişi var? Madende hayatını kaybeden Yüksel Koca’nın eşi Arife Koca “İnsanlar nasılsa asgari ücretle çalışmaya mahkum. Bu canlar gitti. Aynısı diğer canlara da olacak. Aynı ateş başka ocaklara da düşecek. Zonguldak’ın kaderi deyip geçelim mi istiyorsunuz?” diyerek yetkililerden hesap sordu. Yüksel Koca’nın kardeşi de”Babamdan sonra aynı yerde abimi kaybettim. Bir tane daha abim var. O da aynı yerde ölecek. Sırada daha kaç kişi var?” diyerek tepkisini dile getirdi.

Emekçi hareket partisi mk üyesi can ersoy

İşçi ölümleri durmalı Artık işçi ölümlerini durdurmak gerekiyor. Bu da küçük para cezalarıyla değil, ölümlerin gerçek sorumlularının yargı önüne çıkması ve ağır cezalar almasından geçiyor. Biz de Emekçi Hareket Partisi olarak yakınlarını madende kaybeden ailelerin yanında olacağız ve gerçek sorumluların yargılanması ve en ağır cezayı alması için mücadele edeceğiz.

Ada Tersanesi’nde işçiler direniyor Deneyimli, kalifiye, sendikalı işçiler yerine, ucuz işgücü olarak yararlanabileceği genç, vasıfsız ve sendikasız işçileri çalıştırarak daha fazla kar etmeyi amaçlayan şirketler, işçilerini işten çıkarmak için ilginç yöntemler geliştiriyor. Denizli Organize Sanayi Bölgesinde bulunan Deniz Tekstil’de ‘kiralık işçilik’ sözleşmesini imzalamayan 4 işçi işten çıkarıldı. En az 10 yıldır çalıştıkları işyerlerinde yeni sözleşme metninde; “İşveren tarafından her hangi bir işyerinde ve her hangi bir pozisyonda görevlendirilmeyi kabul ediyorum.” maddesinin yazılı olmasına tepki gösteren işçiler, işten atıldılar. YARIN EMEK

16 ocak 2013 çarşamba

Bir buçuk aylık maaşlarını alamadan işlerine son verilen Ada Tersanesi taşeron işçileri 15 Ocak 2013 Salı günü tersane önünde haklarını almak için direnişe başladılar. Tuzla’da bulunan Ada Tersanesi’nde çalışan işçiler 70 günlük maaşlarını alamadan işten çıkarılınca tersane önünde bugün direnişe başladılar. Ada Tersanesi önünde toplanan taşeron işçileri haklarını alana kadar direnmeye devam edeceklerini haykırdılar. Önceki günlerde tersanede hayatını kaybeden Ersin Taşdemir için Sedef Tersanesi önüne doğru yürüyüşe geçtiler.

Tersane işçileri Yarın’a konuştu İşten atılan tersane işçileri direnişe geçtiklerini söyleyerek yarından itibaren tersane önünde direniş çadırı kuracaklarını belirttiler. Atılan işçilerden Hasan Aksoy “3-4 aydır burada çalışıyoruz. Sadece 1 aylık ücretimizi alabildik. Onu da 3-4 parçaya bölünmüş halde alabildik.” diyor. Rıdvan Güçlü ise “Hakkımızı alana kadar gitmeyeceğiz buradan.” diyerek kararlılıklarını belirtiyor. Tershanede iki aydır çalışan Medet Kılıç da “70 günlük maaşımız içeride duruyor. Tersane sahibi bize vermiyor.” diye öfkesini dile getiriyor. YARIN EMEK

sayı: 67

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler

tasarım

dağıtım

can çoksöyler can çoksöyler sanem deniz kural nurseli gözüaçık ELİF KARAN MELİKE ÇINAR SERKAN ATAK onur toper RIFAT ÇAPAR SAVAŞ KOCAKAYA SEVDA POLAT ZEYNEP ERSOY berna dülger peyman azadi

imtiyaz sahibi

fadik temizyürek

sorumlu yazı işleri müdürü

ışıl kurt

Yönetim adresi

basıldığı yer

rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792

Gürkan köse EZGİ CEREN AĞTAŞ çağatay dirilgen yusuf yasin yakşi

sanem deniz kurAl adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: tr28 0001 0006 15577226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88

422 cam işçisi, direnişlerinin 13. gününde kazan-

dılar. Kristal-İş Sendikasına üye 422 işçi, kamuoyunda geniş destek bulan eylemlerinden sonra, işlerini ve kazanılmış haklarını koruyan bir anlaşmayı işverene kabul ettirdi.130 işçi kıdem tazminatlarını alarak İstanbul’da kalmayı kabul etti. Yapılan anlaşmaya göre, 290 işçi Türkiye genelindeki Şişecam fabrikalarında, mevcut ücret ve sosyal haklarıyla çalışmaya devam edecekler. Ayrıca, fabrikadaki sözleşmeli çalışanlar da Eskişehir’deki fabrikaya geçecek. İşçilerin hangi fabrikaya gi-

deceği ilerleyen günlerde noter huzurunda yapılan kura ile belli olacak.Şişecam patronunun işçileri işten çıkararak fabrikayı Eskişehir’e taşımaya kalkışması üzerine harekete geçen işçiler 29 Aralık 2012’de Topkapı’daki fabrikada işgal başlatmış, işçi ailelerinin ve diğer illerden gelen Şişecam işçilerinin de destek verdiği eylem büyük yankı yaratmıştı. İşveren 5 Ocak günü polis eşliğinde makinaları taşımaya çalıştığında, işçilerin direnişi ile karşılaşmış, işçiler polisleri püskürtmüştü. İşçilerin 13 günlük direnişi onlara zafet getirdi. YARIN EMEK

Sosyal Güvenlik Kurumu yasası kabul edildi

onur toper

6 aylık abonelik: 25 tl

Şişecam işçileri kazandı

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010 abonelik için tel: 0 507 516 85 35 yaringazetesi@yarinhaber.net

TBMM Genel Kurulu’nda, milletvekillerini, dışarıdan atanan bakanları, gazetecileri ve 4.5 milyon vatandaşı ilgilendiren Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu tasarısı kabul edilerek, yasalaştı. Yasaya göre, Milletvekilleri, dışarıdan atanan bakanlar ve gazeteciler de daha önce olduğu gibi kamuoyunda yıpranma payı olarak bilinen fiili hizmet zammından ya-

rarlanacak. Gazeteciler ile milletvekilleri ve dışarıdan atanan bakanların prim ödeme gün sayılarına, çalışma sürelerinin her 360 günü için 90 gün fiili hizmet süresi zammı eklenecek. Gazeteci ve milletvekilleri her 4 yılda, 1 yıl fazla çalışmış sayılarak, bu süre 5 yıl olarak hesaplanacak. Gazetecilerin elde ettikleri fiili hizmet zam-

mının toplamının yarısı kadar süre, emeklilik yaş hadlerinden düşecek. Milletvekilleri için ise söz konusu sürenin tamamı emeklilik yaş haddinden indirilecek. Düzenleme, fiili hizmet zammı süresinin kaldırıldığı 2008 yılı Ekim ayı itibari ile geçerli sayılacak. YARIN EMEK


10 LISENIN GUNDEMI

16 Ocak 2013

Liselerde yeni düzen

Milli Eğitim Bakanlığı, ortaöğretimle ilgili yaptığı çalışmaların sonucunda somut öneriler sunmaya başladı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın ortaöğretimin yeniden düzenleneceği kararını açıklamasıyla birlikte okul türlerinin azaltılacağı öğrenildi. Geniş bir değişiklik yaratacak yeni uygulamayla birlikte 27 adet olan lise türü 3’e indirgenecek. İSTANBUL NURSELİ GÖZÜAÇIK

4+4+4 ile yeniden şekillendirilen eğitim sisteminin ardından, MEB’in liselere yönelik yaptığı yeni planlamayla birlikte lise türleri azaltılacak. Liseler akademik, mesleki ve özel statülü olmak üzere üç isim altında toplanacak. Liselerin arasındaki kalite farkının kaldırılması planlanan bu uygulamayla birlikte yalnızca isimsel olarak anadolu öğretmen, sağlık, tarım gibi liseler olmayacak. Yeni Sistem Ne Getiriyor? 27 adet olan lise türünün azaltılmasıyla birlikte liselerde şeklen büyük bir değişiklik olacak. Akademik liselerin içine, Anadolu ve Fen Liseleri alınacak. Genel liseler ise Anadolu Lisesi adı altında akademik lise türü içinde olacak. Anadolu Öğretmen Liseleri’nde öğretmenliğe yönelik dersler kaldırılarak tamamen Anadolu Lisesi’ne dönüştürülecek. Sosyal Bilimler ve Fen Liseleri’nin birleştirilmesi alternatifi düşünülürken, bu liseler 500 binin üzerindeki yerleşim yerlerinde açılacak.

İyi Kötü Çirkin

rıfat çapar

İyi

Yurt Gazetesi yazarı Atilla Özsever, “Taşeronda iş cinayeti 11 kat daha fazla” başlıklı yazısında artan işçi ölümlerine dikkat çekti. AKP iktidarında taşeronlaşma ve buna bağlı olarak işçi ölümlerinin artışını verilerle açıklayan Özsever; “Artık iş kazaları, bir ‘taammüden cinayet’, yani bilerek adam öldürme noktasına gelmiş durumda. DİSK-AR’ın araştırmasına göre, 2002-2011 döneminde, yani AKP iktidarında kömür madenlerindeki iş kazaları yüzde 40 artış gösteriyor. Aslında iş cinayetlerinin katili belli: Özelleştirme ve taşeronlaştırma. AKP, şimdi yeni bir yasa hazırlayarak asıl işi de taşerona vermeyi amaçlıyor.”

Kötü

meye devam ederken bu liselere kayıtlar sınav yoluyla sağlanacak.

lek liseli öğrenciler ‘staj’ adı altında sömürülürken meslek liseleri birer fabrika gibi üretim yapıyor.

Mesleki Liselerde Yine Ucuz İş Gücü Yetiştirilecek Özel Statülü Liseler Mesleki eğitim veren liselerin sayısının Özel Statülü Lise türünün kapsadığı fazla olması nedeniyle bu liseler, Mesle- İstanbul’da Kabataş, İstanbul Erkek, Türü Azaltılan Lisenin Farkı Ne ? Liselerin türleri şeklen azalırken fiili ki Liseler adı altında toplanacak. Mes- Galatasaray; Ankara’da Atatürk gibi olarak yine aynı işlevi görecekler. Tüm leki Liselere ilişkin olarak, öğrencilerin liseler sınavla öğrenci almaya devam düz liseler Anadolu adını alacak fakat çalışma hayatına adapte olabilmeleri edecekler. Lise türlerinin azaltılmasıyla bu okullarda şu anki Anadolu Lisesi için okullarda gerekli çalışmaların ya- liseler arasındaki rekabetin kaldırılması eğitiminin aynısı verilmeyecek. Şim- pılacağı söylenirken bu liselerde öğren- gerekirken ‘özel statülü’ liseler adıyla diki düz liselerin yerine geçecek yeni ciler ucuz iş gücü olarak yetiştirilmeye diğer liselere göre yine bir ayrıcalıklı anadolu liseleri adrese dayalı olarak devam edecek. AKP’nin sermayeden olma durumu ortaya konuluyor. yapılacak. Fen Liseleri varlığını sürdür- yana izlediği politikalar yüzünden mes-

Lise Türü Azalıyor, Eğitimin Niteliği Artmıyor Lise türlerinin yalnızca şekil olarak azaltılması verilen eğitimi etkilememiş olacak. Liselerdeki ayrım tür olarak devam ederken eğitimdeki eşitsizlik de aynı şekilde devam edecek. Anadolu Lisesi adını taşıyacak okullar mahalle okullarına dönüşürken nitelikli eğitim imkanı bu okullarda olmayacak. Yeni Anadolu Liseleri Özel Statülü ya da Akademik Liselere göre geri planda kalırken mesleki liselerin ve öğrencilerinin sermayeyle ilişkisi devam ettirilecek.

4+4+4 okul bıraktırıyor

Atilla Özsever Yurt

Mehmet Akarca Takvim

Takvim Gazatesi yazarı Mehmet Akarca 13 Ocak’ta kaleme aldığı yazısında Kürt sorununa dair son derece ırkçı açıklamalarda bulunmuş. Kürtler’in “terör” yüzünden mutsuz olduğu gibi yanlış bir kanıya varmış: “Uyuşturucu baronları... Uluslar arası silah kaçakçıları... Türkiye’nin güçlenmesinden korkan yabancı devletlerin derin kuruluşları... Ülke istikrarının bozulmasından medet uman bazı şirket patronları... Cepte dolar, elde viski, yabancı ülkelerde yaşayan PKK Holding patronları... Ve diğer bütün doğma büyüme hain tabiatlılar! Terörden bir tek bunlar mutlu... Geriye kalanlar, özellikle bölgede yaşam sürenler son derece mutsuz...”

Çirkin

Hasan Celal Güzel Sabah

Sabah Gazetesi yazarı Hasan Celal Güzel, 12 Ocak’ta Kürt halkının mücadelesini yerden yere vuran bir yazı yazdı. Türkiye’de yaşayan Türkler ve Kürtler arasında hiçbir kültürel farkın olmadığını, sadece dil farklılığı olduğunu iddia eden Güzel, yazısına şöyle devam etti: “PKK, dünyanın en büyük mafya örgütüdür. Uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığı yapan; haraç, gasp ve hırsızlık yoluyla rant sağlayan illegal bir şirkettir. Cirosu milyar dolarlarla ifade edilen bu mafya örgütünün yönetici kadrosu, Kürt halkının sırtından çaldıkları paraların tamamına yakın kısmını kendilerine ayırmakta, dağa kaldırılan fukara çocuklar kuru ekmekle beslenmektedir.”

ÖSYM’den örnek din sorusu 4+4+4 eğitim sisteminin dikten sonra açıköğretim lisesine yürürlüğe girdiği 2012- kayıt oluyorlar. Öğrenciler, örgün 2013 eğitim yılından itibaren 136 öğretim ve açıköğretim arasında bin 115 öğrenci örgün eğitimi bir fark görmeyerek tercihlerini bırakarak okudukları okullardan açıköğretimden yana yapıyorlar. ayrıldı. Okullardaki eğitimin niteliksiz2012-2013 eğitim öğretim liği yüzünden örgün öğretimi yılıyla birlikte uygulanmaya baş- bırakarak açıköğretimden liseye lanan sistem kapsamında ortaoku- devam eden öğrencilerin birçoğu lun ardından öğrencilerin yaygın çalışmaya başlıyor. eğitim kapsamında da eğitime devam etme imkânı verilmesi ne- Çocuk İşçiler Örgün Eğitime deniyle on binlerce öğrenci okulu Devam Etmiyor bıraktı. AKP hükümeti 4+4+4 ile eğitimi muhafazakarlaştırmasının Niteliksiz Eğitim Açıköğretime yanı sıra okulların sermaye ile Yönlendiriyor ilişkisini de kurdu. 4+4+4 eğitim 4+4+4 kesintili eğitim sistemi ile sisteminin getirisi olan mesleki birlikte öğrenciler ortaokulu bitir- ortaokullarda eğitim gören öğren-

ciler, ortaokulu bitirdikten sonra açıköğretim lisesine kaydolarak çalışmaya başlıyor. Çocuk işçilerin varlığına sebebiyet veren AKP hükümeti, sermaye yanlısı politikalarıyla meslek eğitim gören öğrencilerin özel iş sektöründe sömürülmesine sessiz kalıyor. Kesintisiz Eğitim Öğrencilerin ortaokuldan sonra örgün eğitimi bırakmaları, 4+4+4 kesintili eğitim sisteminin yanlışlığının somut bir örneğidir. Kesintisiz, bilimsel, nitelikli ve öğrencilerin ucuz iş gücü olarak yetiştirilmediği bir eğitim sistemi talep edilendir. YARIN EĞİTİM

Yatırım meslek liseli öğrenciye OSİAD (Ostim Sanayici ve İşadamları Derneği) “Her Sanayiciye, Bir Öğrenci” adlı projesiyle meslek liselerine el atıyor. Meslek liseli öğrencilerin ihtiyaçlarının karşılanacağı ve öğrencilere staj imkanı sunulacağı bu proje öğrencilerin sermayeyle birebir ilişkisini kurmaya yöneliktir. OSİAD Başkanı Adnan Keskin , “Meslek liselerine harcanan para boşa gitmez.’’ diyerek yaptığı açıkmalada, kalifiye ve ucuz eleman ihtiyacını gidermek, meslek liselerini ve öğrencilerini piyasaya kazandırmak amaçlarını dile getirdi. YARIN EĞİTİM

YÖK’ün aldığı kararla birlikte bu yıl yapılacak olan YGS’de 5, LYS’de ise 8 adet din sorusu sorulacağı açıklanmıştı. Din sorularıyla, üniversite giriş sınavlarında ilk kez karşılacak olan öğrenciler için ÖSYM 4 adet örnek din sorusu yayımladı. Bu sorulara ÖSYM’nin “http://www. osym.gov.tr’’ adlı sitesinden erişilebilinecek. YARIN EĞİTİM

Parayı veren sınıfı geçer

Okullarda bilimsel eğitim şart

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, İstanbul’un Osmaniye İlçesi’ndeki Düziçi İrfanlı Ortaokulu’nun açılışında yaptığı konuşmada; “İstiyoruz ki çocuklarımız dinini, irfanını bizden öğrensinler, başka yerden değil” dedi. Okullarda dinsel değil bilimsel temelli eğitim verilmesi gerekirken AKP’nin muhafazakar politikalarının ürünü olan 4+4+4 eğitim sistemiyle birlikte eğitim bilimsel-

likten uzaklaştırıldı. Hükümetin öğrencilere “din öğretmesi” kişisel inançlara bir müdahale ve inanç özgürlüğüne karşı hoşgörüsüzlüğün bir örneği oldu. Okullardaki din dersleri de öğrencilerin fikri sorulmaksızın seçmeli denilerek zorunlu hale getirildi. Eğitim hükümetin politikalarına göre şekillenirken eğitim bilimsellikten ve nitelikten uzaklaştırılıyor. YARIN EĞİTİM

Esenyurt Ali Kul Çok Programlı Lisesi’nde beden eğitimi dersi materyalleri için para toplanıyor. Hükümetin okullara yeteri kadar bütçe ayırmamasından dolayı ortaya çıkan eksiklerin karşılanması için okullarda yasal bir dayanağı olmayan para alınıyor. Parayı veren öğrenciler yüksek not alırken parayı vermeyen öğrenciler bu dersten geçer not alamadı. Hükümetin eğitimin parasız olduğunu söylerken devlet okullarında öğrencilerden birçok konuda para toplanıyor olması bu söylemi yalanlar niteliktedir. YARIN EĞİTİM


11 FORUM

16 Ocak 2013

Durum-fiil işleyişinden yola çıkarak kesintisiz süreç ‘Durum’ ve ‘Olay’ –fiil- büyük bir ortaklık içerisindedir. Geçmişten günümüze farklı anlatım ve sunum şekilleri olarak gösterilseler de aslında birbirlerine

Örgütlü mücadele etmek gerekir. Biz gençler hep birlikte meydanlara çıkmalı, kampüslerde fikren ve fiilen sözümüzü söylemeliyiz. Kazanım ancak bu şekilde sağlanır.

yaratan ortak bir bağlamları vardır. Her durum bir olay yaratır ve bu olay da yeniden durum. Bunun bu şekilde sürmesi gerekir ki bu hayatın işleyiş şeklidir. Fakat insanların bu iki olguyu sürekli birbirinden kopuk bir şekilde gösteriyor oluşu işleyişin sürekliliğini engeller. Bu yüzden kesintisiz bir süreç yaratmak pek de kolay değildir. Bu hususu günümüzün internet devrimciliğiyle değerlendirmek pek de yanlış sayılmaz. Geçmişte meyhane devrimciliği olarak var olan bu durum –günümüzün sosyo-kültürel ve teknolojik değişim, gelişimlerinden kaynaklı kendine sanal ortamda yer bulmuştur- artık internet

üzerinden politik paylaşımlar yapıp, pek ağır tartışmalarda bulunup vicdan rahatlatmasını sağlayan bir durum olmuştur. Her şey internette var olur ve biter. Sonrası yoktur. Yani içinde bulunulan durum bir fiil yaratmamaktadır. Fakat son günlerde –bilindiği üzere- Redhack (kızıl hackerlar) YÖK’ün internet sitesini hacklemiş ve üniversitelerde dönen yolsuzluklarla ilgili belgeleri kamuoyuna sunmuştu. Yani içinde bulundukları durumla bir fiil yaratmış ve bu fiilde yeni bir durum yaratmıştı. Bu da bize doğru kullanımla her nesnenin bir araç olabileceğini göstermiştir. Elbette bu gol olacak bir pas değildir zaten sanal

ortamda bunu yaratmak mümkün değildir fakat atağı başlatacak pası çıkartmakta önemli bir meseledir. Ortaya koyulan bu yolsuzluklar sonucu demokratik bir ülkede eğitim alanındaki bütün yöneticilerin istifa etmesi ve kamuoyuna çıkamayacak durumda olmalarını gerektirir. Fakat söz konusu Türkiye olunca yolsuzluk yapmış olan bir rektör çıkıp “her şey usulüne uygundur” deyip “minareyi çaldık ama kılıfını da yaptık” diyebilecek kadar cesur(!) davranışlar içerisinde olabiliyor. Sürecin böyle gelişmesinin nedeni de Redhack’in yarattığı durumun tekrardan fiile dönüşememesidir.

Elbette bu gol olacak bir pas değildir zaten sanal ortamda bunu yaratmak mümkün değildir fakat atağı başlatacak pası çıkartmakta önemli bir meseledir. birlikte hareketidir.

BAWER KAYA yazdı

Şu sıralar üniversitelerin gündeminde açıklanan yolsuzluk belgeleri var. İstanbul Üniversitesi’nde hukuk ikinci sınıfta okuyan Bawer Kaya, gazetemize yazdığı yazısında belgelerin ortaya çıkmasının tek başına bir etkisinin olmadığının altını çiziyor. Olması gerekeni ise yolsuzlukların ortaya çıkmasını, demokrasi ve bilim düşmanı rektörlein koltularını sallayacak fiili yaratmak olarak açıklıyor. Elbette bu fiili yaratacak olan ise öğrenci gençlik.

Peki bu dönüşüm kim sağlayacak? Aslında böylesi bir olay ülkede yaşan herkesi ilgilendirecek niteliktedir fakat söz konusu YÖK olunca işi üstlenecek kesim öğrencilerdir. Yıllardan beri YÖK’e karşı duran ve kapatılmasını talep eden öğrencilerin yaşanılan bu son olay nezdinde taleplerinin haklılığı bir kez daha görünmüş oldu. Burada uygulanması gereken yöntem de yukarıda da belirttiğim üzere durum-fiil dönüşümü sağlamaktadır. Bu durum bir eylem yaratacak ve bu eylemde yeni bir durum. Bu şekilde devam etmelidir. Bu kesintisiz işleyişin ilk şartıdır. Tekrardan en başa dönecek olursak bu dönüşümün sağlanmasının kolay olmadığından bahsetmiştim. Bunu sağlamanın fazla yolu da yoktur zaten. Günümüzde birbirinden kopuk olan sadece durumfiil değildir. İnsanlar da birbirinden kopuk, beraber hareket etmemektedir. Zaten durum-fiilin bu denli ayrı durmasının sebebi de insanların bu halidir. Yani dönüşümün sağlanmasının gerekliliği insanların

Ne yapmak gerekir? Kısacası gençliğin YÖK’ün üniversitelerinde yolsuzluklara karşı, fikir özgürlüğünü yok sayan, öğrenci düşmanı, bilimi satan, üniversiteleri patronlara pazarlayan YÖK’e karşı örgütlü bir mücadele yürütmesi gerekir. Biz gençler hep birlikte meydanlara çıkmalı, kampüslerde fikren ve fiilen sözümüzü söylemeliyiz. Kazanım ancak bu şekilde sağlanır. Not: Bu bir durum yazısıdır.

Kürt sorunu yerinde sayıyor

Geçen yılın son ayında tartışılan iki konuyu yazmak istiyordum: Okullardaki tek tipin kaldırılması ve Milli Eğitim Bakanı’nın Rıha’da(Urfa), Öcalan’la görüştüklerini söylemesi, Kürt sorununun yeniden tartışmalara konu olmasına ve gündemleşmesine sebep oldu. Malum, Başbakan’a göre gündemi başbakan belirleyemiyorsa ne kalır ki. Öyle bir Başbakanımız var ki, gündem belirlemek için sıradan bir olayı bile abartarak istediği gibi kullanabiliyor. Son günlerde ODTÜ’lü öğrencilerin her zamanki sıradan bir eylemlerini bahane ederek, tarihsel olarak, sağın ODTÜ kinini bu eylemdeki gençlerin üzerine kustu. Öyle ki, gördüğü her ateşi “molotof kokteyli” haline getiriyor. Durumdan vazife çıkaran kimi üniversitelerin yönetimleri ise, bize, 12 Eylül Askeri Faşist Darbesi’nin darbeci paşalarının önünde el pençe duran cübbeli rektörlerini hatırlattı. Kuşkusuz ODTÜ’yü bu kadar linç etmelerinin koskoca sebepleri vardır. Konumuza dönersek İmrali ile görüşüldüğü söylemini biraz deşmek gerek. Çünkü, yeni bir oyalama süreci olduğunu gösteren çokça veriye ve çokça güvensizliğe sahibiz.

Geçen yılın son ayında tartışılan iki konuyu yazmak istiyordum: Okullardaki tek tipin kaldırılması ve Milli Eğitim Bakanı’nın Rıha’da(Urfa), Öcalan’la görüştüklerini söylemesi, Kürt sorununun yeniden tartışmalara konu olmasına ve gündemleşmesine sebep oldu.

devlet güdümünü tatmin edecek.” Kuzey(Türkiye), Doğu(İran) ve Batı(Suriye) Kürdistanlarında ise, Kürtlerin kendi kendilerini yönetme güdülerinin ve tabiki bunun ile birlikte “ulusal güdülerinin tatmin edileceği” statülerini vaat ediyor. Bu vaat kuşkusuz Kürtlerin mücadele azmine orantılıdr. Türkiye, Güney Kürdistan’ın bağımsız bir devlet olmasını bile kabullenmiş görünüyor. Kuzey, batı ve Doğu Kürdistan için ise, “bireysel hak ve özgürlükler” haricinde hiçbir çözüme yanaşmıyor. Ancak bunun da mümkün olmayan bir tavır olduğunun bilincinde. Güney Kürdistan pratiği bunun kaanıtıdır. Kırmızı çizgiler olan bağımsızlığın

kabulüne kadar gerilemez. Öte yandan devletin her katında “sözel olarak” Kürt realitesi kabul edilmiş olsa da bu kabul devletin yazılı hukukuna geçmemiş, bu alanda bir arpa boyu dahi yol alınamamıştır. Mahkemelerin ısrarla kayıtlara Kürtçe yerine bilinmeyen dil muamelesi çekmesi de bu nedenledir. TRT-6, üniversitelerdeki Kürtçe bölümler, Kürtçe seçmeli dersi gibi adımların hiçbiri hukukçu “Kürt-Kürtçe” kimliği ile yazılı hukuka geçirilememiştir. Örneğin Abdullah Gül, Güroymak’a gidip Norşin dedi. Ancak aradan onca yıl geçti ne Güroymak Norşin oldu ne de Kürt, Kürtçe Kürdistan kavramlarına dayanan bir yazılı hukuka geçildi. Dahası sırf Kürt Demokratik Hareketi, Roboski diyor diye” Roboski demeyin” diye etrafını fırçaladı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan. Kürtlerin kurdukları tüm dernek ve vakıflar “Türk tüzel kişilikli örgütlerdir. Tıpkı Kürtlerin nüfus cüzdanında “Türk uyruklu olarak gösterilmesi gibi. Dahası BDP, Kürtlerin kendi hak ve özgürlüklerini savunduğu bir Türk tüzel kişilikli partidir. Yani Kürtler yazılı hukuka göre “yok” hükmündedir. Türktür! Meseleyi her ne kadar yakıcı sorun teşkil etmesi nedeniyle Kürtler bağlamında ele aldıysak Türk etnisitesi hariç Türkiye’deki tüm etnisiteler için geçerlidir bu durum. Bunun değişmesi için Anayasa’daki vatandaşlık tanımındaki “Türk” vurgusunun kalkması yeterli olmayacaktır. Yer-yöre ve gerçek tüzel

kişiliklerin de “kendi” kimlikleri ile pratikleşmesi gerekmektedir. Yani Barış ve Demokrasi Partisi, “Partiya Aşti ü Demokrati” olması tüzük ve karar defterinin Kürt/Kürtçe olması gerekir, ki kürt kimlikli bir kurum(tüzel kişilik) olsun. Aslında baktığımızda Kürtlerin hala insan olmadığı kanaati Türkiye’nin batı kamuoyunda hasıldır. Adeta her Kürde “kuyruğun nerde dağlı” diye sorulan bir yaratık derecesindedir. Kürtlerin ve tabi Türkiye’nin tüm renkleri insan olduğu kabul edilirse, bu insanların haklarının da olabileceği akıllara

Kürtlerin ve tabi Türkiye’nin tüm renkleri insan olduğu kabul edilirse, bu insanların haklarının da olabileceği akıllara dank edecektir. O zaman sorunun çözümü de kolay olur.

Önder Çarkçı

O halde yeni bir oyalama süreci olduğu gün gibi ortadadır. “Amerikancı çözüm”e göre Güney Kürdistan(Irak) Kürtlerin

TUTSAK POSTASI

Bir oyalama sürecidir çünkü, daha önce de belirttiğimiz gibi Suriye meselesi çözülmeden çözümün parametrelerinin ne olacağı belli olamaz. Suriye’de en azından de facto olan “demokratik özerk” yönetimlerin de jure hale gelmesi gerekir. “Kürtçe eğitime hayır. Kürtlerin kendi kendini yönetmesi mi yok artık” diyen bir zihniyet, en azından Cumhurbaşkanlığı seçimine öncesinde de “Başkanlık sistemi” tartışmalarının pratikleşmesi yakında mesafe alana kadar Kürt sorununun çözümü adına hiçbir adımı atmayacaktır bu iktidar. O halde bu tartışma ne için? Aslında cevabı kendileri tarafından da veriliyor. “PKK’ye silah bıraktırmak” bunun mümkün olmadığını, olsa olsa Türkiye’de silahlı mücadeleye son vermek” söz konusu olabileceğini ahırdaki eşek bile biliyor. Herhalde Öcalan, “Tayyip herkes bana hayran ben sana kurban, emret kellemi vereyim.” demeyecektir. Silahları bırakmak için; “Kürtçe eğitim olmaz, kendi kendini yönetmek olmaz. Murat Karayılan siyaset yapsın o da olmaz” beni anlamıyorlar, vizyonumu bilmiyorlarben var ya ben diyerek Öcalan’ı ikna edemez. Dolayısıyla Kürt Demokratik hareketi’ni de ikna edemez. Hem Kürt ulusal statüsünün tanınması hem de Kürdistan’ın kendi kendini yönetme statüsünün oluşturulması için bir ön kabul ve bu ön kabulün güvencesinin oluşması gerekir. Peki öyle bir önkabul ve güvencesinin oluşması durumu var mı? Hayır.

dank edecektir. O zaman sorunun çözümü de kolay olur. Kürtler insan olarak görülmüş olsaydı, Roboski’de katliama uğradığında Türkiye’nin batısı yılbaşı kutlamaları adı altında eğlence kepazeliği yapmaz, adeta Kürt katliamının kutlamazdı. Kardeşliğin de bitirildiği gündür o gün. Etle tırnağız diye diye sürekli çekilen tırnak olmak artık Kürtlere vardır. Kısacası Başbakan artık gün-

dem belirleyemiyor. Gündem oluşturmak için gene bir oyalama taktiği ile gene Kürtlerin hayalleri ve umutları ile oynuyor. Böyle devam ederse öyle görülüyor ki Kürtler özerklik, federasyon vb. Yerine bağımsızlık ülküsüne sarılacaklar. İlk sinyaller de çeşitli vesileler ile geliyor. En son BDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, “Kürdistanımız yok diye mi bize bu zülmü ediyorsunuz?” dedi. Gene iktidarın silah bıraktırma tartışmaları içerisinde “örgüt liderleri” üçünücü bir ülkeye gitsin talebi şimdiye kadar “örgüt liderlerince de tartışılabilir olarak görülürken şimdi bizzat Murat Karayılan, “Asıl sen git benim ülkemden. Burası benim ilkemdir. Burası Kürdistan’dır.” babındaki çıkışı işlerin çoktan değiştiğinin ipuçlarını veriyıor. Sürekli birşeyler “okuyanlar” bu söylemleri derinilğine incelemelidirler. Çünkü güneyde bağımszılık tartışılırken Batı’da demekratik özerklik paratikleşirken Türkiye’nin Kuzey Kürdistan için öngörüsüzlüğü ciddi sonuçları olacak bir sürece gebedir. Sonuş olarak umarız biz yanılırız da Kürt sorununun çözümü için umut verici adımar atılır. Kuşkusuz Kürt sorununda gerçek çözüm devrimci hareketin kendisinin çözüm olması gerekir. ÖNDER ÇARKÇI EHP Üyesi 1 No’ lu F Tipi Hapishane / Kocaeli


12 ESAS MESELE

fotoğraf: ONUR TOPER

16 Ocak 2013

Eğitim ve bilinç şart “İş kazası kader değildir” diyen maden işçileri meydana gelen patlamada hayatını kaybeden arkadaşlarına ağlıyor. İşverenler daha çok kazanmak için malzemeden çalmayı bıraktı, işçilerin sağlığından, dahası yaşamlarından da çalmaya başladı. İşçi ölümlerinin durdurulabilmesi için ne yapmalı? Bu hafta sorularımızı İş Güvenliği Uzmanları Derneği Başkan Yardımcısı Sevim Macit cevapladı.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nun araştırmalarına göre, genellikle iş kazalarının %2’si korunRÖPORTAJ ması mümkün melike çınar olmayan kazalar olup, %98’i korunulması mümkün olmayan kazalardır. Bu kadar çok işçi ölümünün meydana gelmesi sizce neyden kaynaklıdır? Öncelikle iş sağlığı ve güvenliği tam anlamıyla algılanmış ve tamamıyla uygulanabilir bir durumda değil. Önlenemeyecek, öngörülemeyen kaza miktarları çok azdır. Onun haricinde önlemler alınarak işçi ölümlerinin önüne geçilebilir. İş güvenliğinde, öncelikle iş güvenliği piyasasında çalışanların bilinç düzeyleri düşük maalesef. İşverenler tam anlamıyla bilgi sahibi değiller. Denetimlerimiz yeterli derece değil. Yeterli olmamasının nedeni de, Türkiye genelinde biliyorsunuz 600 tane iş müfettişi var, iş müfettişlerinin sayıları da çok az ve denetim mekanizması tam anlmaıyla işleyemiyor. Bu nedenle zincirleme hatalar var. İş güvenliğini sadece sektör ya da çalışma mekanları diye düşünmemek lazım. İş güvenliği aslında, doğumumuzdan tutun, evimizden tutun da çalışma hayatının tamamıyla içerisinde olması gereken bir durum. Bunun için de aslında en başta yapılması gereken okullarımızda, evlerimizde bu işe başlanılması. Aksi takdirde bu tip kazaların önüne geçilemez.

Önlem almak istiyorum diyen? Bu konuda bilinçli olanlar, ‘elimizden geleni yapmak istiyoruz’ diyenler başvuruda bulunuyor. Çoğunluğa vurduğumuz zaman ise, ‘bende sıkıntı çıkmasın, şantiyem kapatılmasın’ diyor. Geçtiğimiz sene çoğunlukla da şantiyelerin kapatılmasıyla gündeme geldi. Bunun da sebebi hayati tehlike arz eden hususların tespiti.

Eğitim mi yani esas mesele? Eğitim gerekir. Daha doğrusu güvenlik kültürünü yerleştirmemiz gerekli. Toplumumuzda güvenlik kültürü yok. Anaokulunda, evde, okullarda hiç kimse bu konuya dair bir şey öğretmiyor. Önce aileden başlamak gerekir. Sonra ilkokul, ortaokul, lise ve ardından üniversiteye yaymak gerekli. Bunun haricinde de bilgilendirme ve bilinçlendirme eğitimleri çok önemli. Özellikle işverenin ve çalışanların bu konuda bilgilendirilmesi gerekir. İş kazaları alınacak tedbirlerle önlenebilir. katların en küçüğüne standardizasyonudur, aynılaştırmaktır.

Bu kadar kar elde edilebilen bir sektörde işçi ölümlerinin önlenebilmesi için neden yatırım yapılmıyor? Bu bilinç yetersizliğinden

Aslında bu işlerin başında gayet eğitimli insanlar da oluyor. İş güvenliği konusunda sizlere başvuru yapan oluyor mu peki?

Ne yapmak gerek bu sürede? Buna ciddi bir muhalefet gerekiyor ve bugünden yarına olacak bir şey değil. Yasanın her durumda çıkacak ve ilk yapmak istedikleri şey kadrolaşma olduğu için, bu birden bire dönüşmeyecek fakat bu doğrultuda bir bilinç yaratıp bu konuda değer veren herkese bu noktada bir tahkimat yapmak üzere mücadeleye girişmesi gerekiyor. Eğitim alanıyla ilgili ilköğretimden, liselere ve şimdi üniversitelere kadar köklü değişikliklere gidildi. İşverenlerin çoğunluğunun önlem almak istememesi ekonomiye mi dayanıyor? Doğrudur. İşveren de kendi bütçesini düşünüyor. Yapılabilecekleri minimumda tutuyor, maliyetleri düşürüyor. İş güvenliği uzmanı çalıştırmak, gerekli önlemleri almak, kullanılan ekipmanları onlara göre ayarlamak gibi konuların hepsinin bir maliyeti var. Bir kaza yaşandığı durumda, çöken binayı yerine getirebilirsiniz ancak hayatını kaybeden bir insanı geri getiremezsiniz.

“Bir kaza yaşandığı durumda, çöken binayı yerine getirebilirsiniz ancak hayatını kaybeden bir insanı getiremezsiniz.”

kaynaklanıyor. Toplum olarak bilinçli değiliz. Birtakım şeyleri yasal zorunluluk olarak görüyoruz. İş Güvenliği Kanunu çıktı. Tam anlamıyla yeterli mi, değil tabii. Ancak hiç olmamasından yine iyi. Fakat iş güvenliği ortamı olarak bakmak gerekirse, işverenin bilinç düzeyinin olmaması, bu konuda tam olarak

“Madende yaşanan patlamada işçiyi suçlayamazsınız. O işletmeyi yapan maden mühendisinin de sorumluluğu vardır. Sonuçta oradan kömür çıkarıldığını, kömür tozunun olduğunu biliyor.” yeterli bilgiye sahip olmaması, yasal birtakım sorunlar giderilsin denmesi vs. Örneğin yapı sektöründe o kadar çok hata var ki! En baştaki hata, proje aşamasında.. Yangın güvenliğine uyuluyor ama diğer konular gözardı ediliyor. Yapı sektörünün öncelikle projede iş güvenliği açısındna değerlendirilmesi gerekiyor. Peki bu herhangi bir denetlemeye tabi mi? Hayır. Şöyle belli kuralları var onların. Siz projenizi çiziyorsunuz, denetim firmaları kanalıyla bunlar denetleniyor. Fakat bunlar tam anlamıyla iş güvenliğiyle entegre edilememiş durumda Türkiye’de. Aksi takdirde sistem daha hızlı yürür, rayına daha kolay oturur. Birtakım kanunlara ve mevzuatlara uyuluyor. Yapılan korkuluklar, boyutları, şekilleri, mesela mimari açıdan çok güzel görünüyor ancak baktığınız zaman hayati tehlike arz edecek durumlar oluşturuyor. Daha sonrasında yapı aşaması var. Yine önlemlerin alınması, personelin çalıştırılması gibi. Bir de yapı sonrası gibi 3 gruba ayırmak lazım. Ancak Türkiye’de yapılan tek bir şey var yapı aşamasında: O da bilinçli olan bir firmalar tam anlamıyla birtakım şeyler yapmaya çalışıyor. Ancak tam anlamıyla

yeterli olmuyor. Çünkü yasal zorunluluklar gitsin deniliyor. Örneğin bugün bir yapı sektörüne gittiğiniz zaman sadece 1 uzmanın orada olması yeterli değil. 220 saatlik (90 saati uzaktan, 90 saati derslere katılımlı) bir eğitimle iş güvenliği uzmanı olunmaz. Bir de maliyetler var. Az önce de bahsettiğimiz yasal boyutu düşünülerek birtakım şeylerin yapılması, daha fazlasına gelince devlet nasıl olsa istemiyor diye, neden yapalım diyenler de oluyor. Daha düşük oranda olmakla birlikte, devlet istemedi ama biz yapalım, ilerleyelim diyen de var. İş güvenliği gideri, gider olarak görülmüyor. İşveren hanesine yazılmış ek bir gider olarak görüyor onu. Aslında, harcanan demirin kendisi nasıl bir giderse, iş güvenliği de öyle bir gider türü mü? Tabii. Kanunen yapılması gereken bir zorunluluktur. Nasıl ki bir kapının boyu 120 cm olması gerekiyorsa, korkuluk da zorunluluktur. Ama biz bunu kattığımızda ek maliyet olarak görüyorlar. Peki, 8 işçinin hayatını kaybettiği Kozlu Maden Ocağı’nda devletin daha önce de yaptığı açıklama benzer. Ölüm zaten madencilerin kaderi gibi görülüyor. İzlenen bu politikayı siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Burayla ilgili daha öncesinde tehlikeli olduğuna dair denetim yapılmış ve denetim raporu da bırakılmış. Ancak bahsettiğimiz gibi bilinç düzeyiyle alakalı. Birtakım şeyler zaten öngörülüyor. Ancak yeterli derecede önlem almak önemli olan. İş kazaları kader değil; önlenebilir. Tamamıyla zincirleme bir durum. Bu, ailede, iş yerinde, çalışanlarda başlar. Birbiriyle bağlantılı bir durum bu. Ölen madencilerin yakınları, yaşananların kader olmadığı aksine metre başına çalıştırıldıkları ve kotayı tamamlamak zorunda bırakıldıklarnı söylüyorlar. Bu nedenle gözardı edilen bazı noktaları kabul ediyorlar. Bu koşullarda çalışmak zorunda kalmalarını nasıl açıklamalı? Ne işvereni ne işçileri suçlayabiliriz. İş güvenliği devlet olarak da çekici hale getirilmelidir. Devlet iş güvenliğine yapılan harcamaya destek vermelidir. Tolere edilebilir, tolere edilemez durumlar vardır. Uzuv kaybının olduğu yerde tolere söz konusu olamaz. Maden sektörü ayrı değerlendirmek lazım. Madende yaşanan

bir patlamada işçiyi suçlayamazsınız. O işletmeyi yapan maden mühendisinin de sorumluluğu vardır. Sonuçta oradan kömür çıkarıldığını, kömür tozunun olduğunu biliyor. Drenaj için tozları çökertmesi ve patlamaması için insan sağlığı konusunda ne yapması gerektiğini çok iyi biliyor. Bunları yapmadığı taktirde patlamalar oluyor bu konuda işçinin yapabileceği bir şey yok. O nedenle madende tam olarak işveren sorumludur. İnşaat sektöründe ise işçiye de kişisel birtakım donanımlarla birkaç önlem aldırabiliyorsun. O nedenle yaşanan kazalarda işçide de suç bulmak gerekiyor. İşçilerin kendi hayatlarını tehlikeye atarak para kazanmaya çalışıyor. O zaman akla işçinin ölümüne çalışmayı niye göze aldığı sorusu geliyor? Örneğin Marmara AVM’nin yapımında işçiler, iş başında değil uyurlarken öldüler. Çadırda kalınmayacağını onlar da biliyordu herhalde. Yasada bile bu kadar yaptırım varken, işverenlerin bunu bu kadar rahatlıkla gözardı etmesini nasıl açıklıyorsunuz?

Sevim Macit kimdir?

1974 Kayseri doğumludur. 2000 yılında Kocaeli Üniversitesi’nde İş Sağlığı ve Güvenliği bölümünün ilk mezunlarındandır. 2009 yılında kurulan İş Güvenliği Uzmanlığı Derneği üyesi olan Macit, derneğin başkan yardımcısı ve İstanbul sorumlusu olarak görev yürütmektedir.

siz bir işe teklif verdiğinizde içine bir kere söylediğim gibi iş güvenliğiyle ilgili maliyetler konulmuyor. Teklifi verdiğinizde niye fazla diyor. Sonra siz düşüyorsunuz, düşürdüğünüz zaman da, işveren kar elde edebilmek için belli noktalardan kısıyor. Nereden kısacak? İş güvenliğinden, sigortadan, yemesinden, yatmasından kısacak. İstanbul’un genelindeki yapı sektörüne baktığımızda, barınma yerlerine bakın, yemek yedikleri ortamlara bakın, hiçbirinde dolap yoktur mesela. Ama bizim tüzüğümüzde işverene peştemaline, sabununa kadar vereceksin diyor. Ama yine de sadece işveren suçludur diyemeyiz. Başka kimde hata var? İnsanlarımızda da, devletimizde de var. Kanunumuz tüzüğümüzle, tüzüğümüz kanunumuzla çakışıyor. Sadece iş güvenliği uzmanı çalıştırmak yeterli değil. 29 Ekim’de çıkan yönetmeliğimize göre, “işçi başına 15 dakikalığına iş güvenliği uzmanı bulunacak” diyor. Yolda geçen süreyi de gitme süresinden sayıyor. Bir iş güvenliği uzmanı, bir işletmede ayda 2 günde o kadar yerin önlemiyle ilgili ne yazı yazabilir ne de kontrol yapabilir. Bunlar da yetersiz. Bunu düzeltebilmek için mücadele etmek gerekiyor. Ancak yeterli düzeyde bilinçlendirmeler yok bunun için. İşçiye ve işverene düşen görevler nedir? Çalışan tehlikeli bir durum gördüğü takdirde çalışmama hakkına sahip.

Eğer tehlikeli bir durum varsa işletmeler kurul toplantılarını oluşturmak zorunda. Kurul, heyet başkanına ya da işverene, yazılı da olabilir, çalışmayacağını söyleyecek. Bu onun yasal hakkı. Yeterli derecede bilgi sahibi olmaması, aslında işin taşere edilmesi sorun. İşe baktığımız zaman her sektörde uygulanan alt işverenlik yönetmeliği var, halk arasında taşeronlaştırma dediğimiz. Ama aslında işi çok taşere edemiyorsunuz. Esas olan, bir teknolojik gereksinim duyuluyorsa işi taşere edebiliyorsunuz. Ama bir bakıyorsunuz mesela tershanede bir gemiyi üçe bölüyorlar, üç firmaya veriyorlar. O üç firmanın yerinde en az 5 tane alt işvereni oluyor. Aşağıya doğru ilerledikçe ücret daha da düşüyor. Bu sefer kişiler kazanabilmek için, burada sistemde de hata var çünkü

İşten çıkarılırsa? O zaman Çalışma Bakanlığı’ının 170 hattını arayacak ve şikayetçi olacak. Eğer tehlikeli bir durum varsa işletmeler kurul toplantılarını oluşturmak zorunda. Kurul, heyet başkanına ya da işverene, yazılı da olabilir, çalışmayacağını söyleyecek. Bu onun yasal hakkı. İşletmelerin de çoğu çalışmıyorsun deyip işten çıkaracaktır. Ama o hakkını aramış olacak. İşçi hayati tehlike olduğunu görmüşse ve çalışmıyorum diyorsa, işveren orada önlem alıncaya kadar, onu zorla çalıştıramaz, maaşından da kesemez. Ama diyelim ki işten çıkarttılar, bakın bu konuda çalışma yürüten sivil toplum örgütleri de var, çalışanlar bu konuda haklarını arasınlar. Türkiye’de haklarını aramayan o kadar çok kişi var ki. Biz de Dernek olarak, bize başvuru yapıldığı takdirde, yasal olarak desteğimizi zaten veririz. Ayrıca Dernek olarak da gideriz o işverenin kapısının önünde otururuz. Yeter ki gelsinler bize.


13 DUNYA

Rusya’yla ‘sil baştan’ politikasına devam mı?

16 Ocak 2013

Dünya Turu

Fransa’dan Mali’ye hava saldırısı

Barack Obama’nın ikinci döneminde dış politikasının temellerinden birini Rusya’yla daha iyi ilişkiler geliştirmek olacak. Obama’nın ilk döneminde ilişkilerde izlenen “sil baştan” politikasının gözle görülür sonuçları oldu. Bunlardan biri, Stratejik Silahların İndirimi anlaşması çerçevesinde uzun menzilli nükleer silahların sayısında azaltmaya gidilmesi oldu. kilecek askerlerin geçişinde önemli bir lojistik rol üstlenecek. FÜZE GÜVENLİK SİSTEMİ TARTIŞMALI İki ülkenin anlaşamadığı bir başka nokta da, Avrupa’ya bir balistik füze güvenlik sistemi kurulması. George W. Bush yönetiminde Amerika’nın BM daimi temsilcisi olan John Bolton, Washington’un bu konudaki tavrının Putin’in siyasi muhaliflerin ve ekonomik dünyanın üzerinde baskı kurmasını kolaylaştırdığını söylüyor.

KANADA GAYE BAŞİRİ

William Cohen uluslararası top- MOSKOVA İLE AFGANİSTAN KONUSUNDA lumun İran’a nükleer silahlanma İŞBİRLİĞİ İşbirliğinin bir diğer örneği programlarından vazgeçmeleri için ABD-Rusya ilişkilerindeki ısınmaolarak da Moskova’nın İran’a daha fazla baskı yapması gerektiğini nın başka bir örneği de Rusya’nın karşı sertleştirdiği tutum gösteriliyor. düşünüyor: “Eğer bu yapılmazsa böl- Amerikan askerlerinin Afganistan’a Rusya, ABD ve diğer Batılı devletle- gede istikrarsız artacak ve bir askeri giriş çıkışlarda Rusya’yı transit olarak rin isteğine paralel olarak Birleşmiş operasyon olup olmayacağı sorulara kullanmasına izin vermesi. Milletler oylamasında Tahran’a daha ön plana çıkacak. Bunun olmamasını Rusya ayrıca, ABD’nin ağır yaptırımlar uygulanması için oy umut ediyoruz ve bunu engellemek Kazakistan’ın 300 km kuzeybatısınverdi. tüm ülkelerin çıkarına. Rusya ve da bulunan Ulyanovsk üssünü kulBill Clinton’ın başkanlık döne- Çin’in de bu konuya eğilmesi gere- lanmasına izin verdi. Bu üs gelecek minde Savunma Bakanlığı yapan kiyor.” iki yıl içinde Afganistan’dan geri çe-

‘ABD RUSYA’DA İNSAN HAKLARINI SAVUNMALI’ William Cohen ABD’nin insan haklarının güçlü bir savunucusu olması gerektiğini söylüyor: “Biz sürekli olarak insan hakları konusunu gündemde tutmalıyız. Şeffaf yönetimi savunmalıyız ve insanların seslerini duyurmalarına karşı olan her engeli eleştirmeliyiz. Ancak Rusya’yla anlaşmamız gerektiğini de göz önünde bulundurmalıyız ve bunu da açık ve dürüstçe yapmalıyız. Bunun zorluklarını farkında olmalıyız. Rusya’nın neyin nasıl yapılacağı ve Rusya’da nelere izin verileceği konusunda kendilerine has fikirleri var. Biz yalnızca özgürlük ateşini canlı tutabiliriz. Ama bunu zorlayamayız.” Uzmanların merak ettiği konu ise Obama’nın ikinci döneminde ABDRusya ilişkilerine ilk dönemde olduğu kadar ağırlık verip vermeyeceği.

Pakistan’da düzenlenen dört ayrı bombalı saldırıda 92’si Quetta kentinde olmak üzere 110 kişi öldü. Belucistan eyaletinin başkenti Quetta’da kalabalık bir bilardo salonunun içinde bir intihar bombacısı kendisini havaya uçurdu, üç dakika sonra bunu ikinci bir bombacı izledi. İki patlamada polisler ve kurtarma görevlileri dahil 81 kişi ölürken yüzü aşkın kişi yaralandı. Saldırıdan birkaç saat önce yine Quetta’da bir pazar yerinde patlayan bomba 11 kişinin ölümüne yol açtı. Bu arada Mingore kentinde bir dini liderin konuşmasını dinlemek için toplanan kalabalığı hedef alan bombalı saldırıda en az 21 kişi öldü. YARIN DÜNYA

Fransa’da güvenlik alarmı

Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, Mali ve Somali’ye yönelik askeri müdahalelerin ardından ülkedeki güvenlik önlemlerinin artırılacağını açıkladı.Diğer yandan Fransız komando birlikleri Somali’de rehine tutulan bir Fransız gizli servis elamanını kurtarmak için askeri operasyon düzenlemiş, operasyon başarısızlıkla karşılaşmıştı.

Irak’ta “kriz” Suriye’de “ölüm” bitmiyor Ortadoğu Günlüğü Peyman Azadi

Irak’ta Sünni ve Kürt bakanlar Başbakan Nuri el-Maliki karşıtı gösterilere adestek verdiklerini göstermek amacıyla kabine toplantısını boykot etti. Bir Sünni milletvekili, hükümetin iktidar paylaşımını kabul etmediği ve göstericilerin taleplerine karşılık vermediği için boykot kararı alındığını açıkladı. Bir Kürt milletvekili de parti liderlerinin bakanlardan toplantıyı boykot etmelerini istediğini söyledi. Iraklı Sünniler, ikinci

IRAK’TA SİYASİ KRİZ BÜYÜYOR Geçen hafta sonu Cuma namazından sonra Felluce, Tikrit, Ramadi ve Musul’da toplanan Sünniler, Şii Başbakan Nuri el Maliki’den, cezaevlerindeki Sünni mahkumları serbest bırakmasını istedi. Şİİ DİN ADAMI GÖSTERİLER DÜZENLEDİ Şii din adamı Muktada el Sadr’dan destek alan Iraklı Sünniler, Bağdat’ta da gösteriler düzenledi. Sadr, Sünniler’le birlikte Abdülkadir Geylani Camisi’nde Cuma namazına katıldıktan sonra, 2010 yılında

Irak’ta patlama

Irak’ın başkenti Bağdat ve kentin kuzeyindeki patlamalarda en az altı kişi öldü, 14 kişi de yaralandı. Dört Iraklı, başkentin Şiiler’in yaşadığı Hürriyet mahallesindeki bir otobüs durağı yakınlarında öldü. Bu patlamada çok sayıda araç ve bina da hasar gördü. Olay yerinde amatör bir kameramanın çektiği görüntülerde çok sayıda aracın yandığı görüldü. Bir diğer saldırı ise Diyala Üniversitesi Rektörü’nü taşıyan araç konvoyunu hedef aldı, iki özel koruma yaşamını yitirdi. Saldırıların sorumluluğunu üstlenen olmadı. Irak’ta son dönemde Şii Başbakan Nuri el Maliki’nin yönetiminden şikayet edenler sık sık protesto gösterileri düzenliyor. YARIN DÜNYA

Pakistan yine kan içinde

sınıf vatandaş muamelesi gördüklerinden yakınarak iki haftadan beri bazı kentlerde gösteriler düzenliyor.

Fransa hava kuvvetleri, Mali’de İslamcı militanların ele geçirdiği Konna kentine hava saldırısı düzenledi, saldırıdan sonra militanların geri çekildiği bildirildi. İslamcı militanlar, Konna’yı ele geçirdikten sonra 25 kilometre ötedeki Mopti’ye saldırmaya hazırlanıyordu. Militanlar Mali’nin kuzeyini kontrolleri altında tutarken, hükümet ülkenin yalnızca güney bölgesini denetiminde tutuyor. Bu arada Fransa Başbakanı Jean Marc Ayrault, Mali’nin başkenti Bamako’da da İslamcı militanların olası saldırısına hazırlandıklarını bildirdi. Başbakan, militanların asayişsizliğe neden olmasından dolayı Fransız birliklerinin ikinci emre kadar bölgede konuşlandırılacağını açıkladı. Birleşmiş Millletler Aralık ayında aldığı kararla, Batı Afrika ülkelerinin, ülkenin kuzeyini geri almaya çalışan Mali ordusunu eğitmek üzere bu ülkeye 3 bin asker göndermesini onaylamıştı. Ancak Eylül ayına kadar Mali’ye asker ulaşması beklenmiyor. YARIN DÜNYA

bombalı eylemde hedef olan bir Keldani kilisesini ziyaret etti. Cami çıkışı Sünniler’den tezahürat alan Sadr 2010 yılındaki seçimlerde Maliki hükümetine destek vermişti. Ancak radikal Şii imam Maliki hükümetinin istifasını isteyen Sünniler ve Kürtler’e katıldı. Mukteda el Sadr, Irak’ın Arap Baharı ayaklanmalarının dışında kalamayacağı uyarısında bulunmuştu. Maliki ise gösterilerin başlamasından bu yana bazı ödünler vererek cezaevindeki bazı Sünni kadınları serbest bırakmaya razı olmuştu. Ancak Maliki Sünniler’in düzenlediği kitlesel gösterilere hoşgörülü davranmayacağı uyarısında bulunuyor.

ŞAM’DA 14’Ü ÇOCUK 36 KİŞİ ÖLDÜ Suriyeli muhalifler hükümet kuvvetlerinin bombaladığı Şam’ın doğusundaki dış mahallelerde 14’ü çocuk en az 36 kişinin öldüğünü bildirdi. Yayınlanan videoda bir hava üssü yakınlarındaki arsada parçalanmış çocuk cesetleri önünde ağlayan kadınlar görülüyor. Dış mahallelerde üstlenen muhalifler beş günden beri Müleyha üssüne roket ve havanlarla saldırıyordu. RUSYA’DAN ESAD’A İSTİFA ÇAĞRISI Öte yandan Rusya, siyasi çözüm için Suriye muhalefetini karşı önerilerde bulunmaya çağırdı. Rusya, bir gün önce de

Suriye’de “siyasi geçiş süreci” başlatılması çağrısında bulunmuş, ancak çağrıda ülkedeki iç savaşın sona ermesi için Beşar Esad’dan görevini bırakması istenmemişti. Rusya Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, dışarıdan müdahale olmadan Suriye’nin kendi geleceğine ancak Suriyeliler’in karar verebileceğinin altı çizilmişti. Açıklamada çatışmalara ve kan dökülmesine son verilmesi, aralarında evlerinden olan ve mülteci durumuna düşen Suriyeliler’e insani yardım başlatılması çağrısı da yapılıyor. Suriye’de iki yıldır devam eden iç savaş, 60 binden fazla kişinin hayatına mal oldu.

Tecavüz davasında “kapalı devam” Davaya bakan kadın yargıç, protestoların yol açtığı gürültü nedeniyle mahkeme salonunu boşalttı. Hindistan’da toplu tecavüz sanıklarının davasının görülmeye başlandığı mahkemenin yargıcı, mahkeme salonunu boşaltarak davanın kamuya kapalı devam etmesine karar verdi. Kadın yargıç Namrita Aggarwal, Yeni Delhi’de, sanıkların hızlı işleyen özel mahkemeye varmasından kısa süre sonra, mahkeme salonundaki gürültülü protestolar nedeniyle davanın kapalı devamı kararı aldı. YARIN DÜNYA

Euro Bölgesi’nde işsizlik rekoru

Euro bölgesindeki işsizlik oranının yüzde 11,8’le rekor seviyeye ulaştığı açıklandı. Avrupa Birliği’nin 8 Ocak günü açıkladığı işsizlik rakamları Ekim- Kasım ayları arasında yüzde 0,1 artış yaşandığını gösteriyor. Rapora göre euroyu para birimi olarak kullanan ülkelerde Kasım ayında toplam 19 milyon kişi işsiz. Avrupa’nın istatistik kurumu Eurostat’ın raporunda yıllık rakamlar da değerlendirildi. Kasım 2012’deki işsiz sayısı Kasım 2011’e göre 2 milyon artış gösterdi.YARIN DÜNYA


14 KULTUR-SANAT

16 Ocak 2013

Vizyondan seçmeler karaoğlan Yönetmen: kudret sabancı Oyuncular: Volkan Keskin, Özlem Yılmaz, Müge Boz tür: Aksiyon, Savaş Yakın zamanda daha ziyade yazdığı ve yönettiği filmlerle öne çıkan Cem Yılmaz’ın 2010 yılında gerçekleştirdiği stand-up şov gösterilerinin bir derlemesini bu sefer beyaz perdede izleyeceğiz. Efsane Beşli Yönetmen: Peter Ramsey Oyuncular: Chris Pine, Isla Fisher, Alec Baldwin Tür: Animasyon, Macera Yazar William Joyce’un ünlü çocuk kitapları serisinden uyarlanan filmde ‘Kara’ adıyla tanınan kötü bir ruha karşı güçlerini birleştirme kararı alan ölümsüz bekçilerin “Kara”ya karşı maceraları anlatılıyor.

İntikam soğuk servis edilir Robert De Niro ve Brad Pitt’li “Sleepers” filminin “Uykusuzlar” dizisi olarak karşımıza çıkmasının ardından onu ”Umutsuz Ev Kadınları”nın uyarlaması takip etmişti. Şimdi de Amerika’nın çok izlenen dizilerinden “Revenge”(İntikam) aynı isim ve yerli yıldızlarla ekranlara gelmeye başladı. Biz de orjinalini göz önünde bulundurarak diziyi mercek altına aldık. İSTANBUL SERKAN ATAK

Evrensel bir temayı iyi bir öykü ve dinamik bir kurguyla anlatan “Revenge” Amerika’da “Lost”un efsanevi saltanatını sallamış ve en çok izlenenler listesinin bir numarasına yerleşmişti. An itibariyle 2. Sezonunu yayınlanan dizinin aynı adla bir televizyon dizisine uyarlanacağı heyecanla karşılanmış ve dizinin orjinal halini bilen bilmeyen herkes tarafından merakla beklenir olmuştu.

Kul Hakkı Üçtür Dizi sektöründe gözönüne alınan en önemli husus kuşkusuz reytingler. Bu sebeple bir çok dizi henüz pilot bölümünün yayınlanmasının ardından önce yayın saatinin değişmesi, daha sonra da yayından kaldırılma süreci ile karşı karşıya kalmakta. Bulunan yeni formül ise basit: Hali hazırda çok izlenen bir dizinin uyarlanarak seyirciye sunulması. Bu açıdan yayıncı kanal kendini garanti altına alarak bellirli bir seyirci kitlesini tutturmak istemiş. Özellikle Beren Saat, Nejat İşler gibi isimlerin sıkı takipçileri di-

ŞİVA ALİZADE yazdı

Konfiçyus’tan Kill Bill’e Konfiçyus’un “İntikam peşine düşüyorsan, çifte mezar kaz” sözü ile açılan dizi intikamın tehlikeli bir şey olduğunun altını çizerek temel gerilimini buradan kurmaya çalışıyor. Babasının yöneticisi olduğu şirketten para sızdırdığına yönelik suçlamalar Uyarlama mı? Yeniden çevrim mi? nedeniyle çocuk yaşta babasından koİntikam dizisinin düştüğü en önem- parılan baş kahramanımız 18 yaşında li hatalardan biri dizinin orjinalinin Çocuk Esirgeme Kurumu’ndan çıkar. uyarlanmasını aşarak bir yeniden Ölen babasının kendisine bıraktığı çevrime dönüşmesi. Özellikle rep- bir kutu vasıtasıyla gerçeklerden liklerin bire bir çevrilmesinden kay- haberdar olur. Babasının “geçmişi naklı sanki yabancı bir diziye dublaj geride bırakarak herkesi affet” sözüyapılmış hissini veriyor. Oyuncuların jestleri ve mimikleri ile replikler arasında bir karmaşa mevcut. Yalnız bu mantığın aynı zamanda dizinin bir artısı olduğunu da belirtmekte fayda var. Öyleki bu mantık dizinin yönetilmesi, temposu ve oyuncu seçimleri konusunda çok başarılı olmasını sağlamış. 42 dakika olan orjinalinin aksine yaklaşık 90 dakika olan “İntikam” bu zoraki uzamaya rağmen kendisini seyrettirmeyi başarıyor.

ziden kopmayacaklardır. Ne yazıkki dizi sektöründeki durumun bir sonucu olarak aynı gün yayınlanacak olan “Kayıp Şehir”dizisinin yayınlanmayarak arka arkaya tam üç kere “İntikam” dizisinin yayınlandığını belirtelim.

Pi’nin Yaşamı

Esasen Kanadalı yazar Yann Martel’in kitabından uyarlama olan Pi’nin Yaşamı yazarınada saygın edebiyat ödüllerinden biri olan Man Booker ödülünü kazandırdı. Filmin senaryosu ise Finding Neverland filminin senaristi David Magee’ye emanet edilmiş. Pi, 17 yaşına geldiğinde babası Ravi hayvanat bahçesinden eskisi kadar kazanamadığını düşünmeye başlamıştır. Ravi Patel karısını, iki oğlunu ve hayvanlarını yanına alarak Kanada’ya yerleşmek üzere, Japon kargo gemisinde uzun bir deniz yolculuğuna çıkarlar. Geceyarısı çıkan bir fırtına sonucu kargo gemisi batar. Kazadan kurtulan Pi, ayağı kırık bir zebra, bir orangutan, sırtlan ve kayıt

nü tutmayarak intikam yemini eder. Projeyi yapanlar kahramanımızın kadın olması ve “İntikam soğuk yenen bir yemektir” sahnesi ile Kill Bill’e selam göndermeyi de unutmamışlar. Diziyi izlemeye başlayanlara baştan tavsiye edelim. Eğer orjinalini izlemeye kalkarsanız bir daha “İntikam”ı izleyemeyeceksinizdir. Ancak zaten yabancı diziyle işim olmaz, televizyonda ne varsa izleriz diyenlerdenseniz pek sık rastlayamayacağınız iyi bir senaryo ile yazılmış bir dizi ile karşı karşıya olduğunuzu bilmeniz gerekir.

Alina Bronsky’den kadın konulu roman

2005 yılında yönettiği Brokeback Dağı ile En iyi yönetmen Oscar’ını kazanan Ang Lee Pi’nin Yaşamı ile bu yılki Oscar ödüllerinden de heykelciklerle ayrılacağı benziyor. Yann Martel’in kitabından uyarlanan film bir Hollywood filmi olmasına rağmen sırtını yıldızlara değil hikayeye yaslayan modern bir Nuh’un gemisi yorumu olarak karşımıza çıkıyor.

memurunun hatası yüzünden adı Richard Parker olan bir bengal kaplanı ile okyanusun ortasında küçük bir sandalı paylaşmak zorundadır. Hayatta kalma mücadelesi veren Pi kıvrak zekasıyla besin zincirine kurban gitmez fakat sandalda Richard Parker ile baş başa kalmışlardır. Filmin iki sonu olduğunu belirtmekte fayda var. Romanda daha detaylıca anlatılan ikinci son ne yazık ki filmde bir monolog ile anlatılmış. Hangi sona inanacağı seyirciye bırakılmış dahi olsa bile, 2. hikayeyi dinledikten sonra ilk hikayedeki mantık hataları açıklığa kavuşuyor. Sabahları tertemiz olan suların gece aside döndüğü o büyülü adanın acıyı, korkuyu, hayatta kalma mücadelesini

Yönetmen: Ang Lee Oyuncular: Suraj Sharma, İrrfan Khan, Adil Hussain, Tabu, Rafe Spall, James Saito, Gerard Depardieu anlatmak için kullanılan mükemmel bir metafor olduğunu fark ediliyor. Aslında hangi hikayenin doğru olduğu seyirciye söyleniyor fakat inanıp inanmamak ona kalmış. 120 milyon dolarlık büyük büt-

Düşler Diyarı Yönetmen: Benh Zeitlin Oyuncular: Quvenzhané Wallis, Dwight Henry, Levy Easterly Tür: Dram, Fantastik ‘Juicy and Delicious’ isimli tiyatro oyunundan uyarlanan yapım 2012’nin önemli festivallerinde en çok ses getiren filmlerinden biriydi. Özellikle çocuk oyuncu Quvenzhané Wallis’in üstün performansıyla anılıyor.

çesine rağmen bünyesinde çok ünlü bir Hollywood yıldızını barındırmaması büyük bir cesaret örneği hiç kuşkusuz. toplam 1 dakika kadar görünen Gerard Depardieu ise filmin en hoş sürprizi.

Alina Bronsky’nin, Almanya’nın en önemli edebiyat ödüllerinden Ingeborg Bachmann Ödülü’ne aday gösterilen ilk romanı Cam Kırıkları Parkı, 17 yaşındaki Sasha Naimann’ın hayatı üzerine sarsıcı bir roman. Üvey babası, annesini öldürünce hayatı tamamen değişen Sasha’nın hikayesini anlatıyor. Berlin’de Rus gettosunda geçen hikaye, bir intikam hikayesinden çok; başına felaket gelen insanların nasıl dışlanıp ötekileştirildiği üzerine bir “kadın” hikayesi. Dışlanmışlığını üzerinde hissederek karmaşık duygularıyla başa çıkmaya çalışan Sasha’nın hikayesi, göçmenliğin ağırlıkta olduğu bir fonda ilerlerken, Almanya’da göçmen olmaya dair ipuçları da veriyor. Kadına yönelik şiddetin hiçbir yerde biçim değiştirmediğine yönelik bu ilk roman, Almanya, İngiltere, Fransa gibi pek çok ülkede büyük beğeniyle karşılaştı. Yarın kültür-sanat

13. İstanbul Bienali’nin teması belirlendi

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından Koç Holding’in sponsorluğunda 14 Eylül-10 Kasım 2013 tarihleri arasında gerçekleştirilecek 13. İstanbul Bienali’nin başlığı ve kavramsal çerçevesi, küratörü Fulya Erdemci tarafından 8 Ocak Salı günü İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maçka Kampüsü’nde düzenlenen bir basın toplantısıyla açıklandı. 13. İstanbul Bienali’nin başlığını, şair Lale Müldür’ün aynı adlı kitabından alıntılayarak “Anne, ben barbar mıyım?” olarak belirleyen Fulya Erdemci, toplantıda kavramsal çerçeveyi anlattı. Fulya Erdemci’ye göre tanımı ve içeriği üzerine çok tartışılan bu kavram, güncel demokrasi biçimlerini sorgulayan, günümüzün mekansal-ekonomik politikalarını tartışmaya açan, uygarlık ile barbarlık kavramlarını sorunsallaştıran, ve bu bağlamda, sanatın rolünü araştıran bir matris işlevi görecek. Yarın kültür-sanat

HAFTANIN AJANDASI “Spin Art” sergisi İstanbul’da

Yılın ilk kitap fuarı

Zweig’in Satranç’ı Tiyatroda

Damien Hirst’ün 30 eseri Türkiye’de ilk kez Portakal Sanat Evi’nde yapılacak satışa açık sergide sanataseverlerle buluşuyor. Sergi 11 – 31 Ocak 2013 tarihleri ve 10.00 – 20.30 saatleri arasında Portakal Kültür ve Sanat Evi’nde, pazar da dahil olmak üzere, haftanın her günü ziyaret edilebilir.

2013 yılının ilk kitap fuarı TÜYAP Adana Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi’nde kapılarını kitapseverlere açmaya hazırlanıyor. 15-20 Ocak tarihleri arasında kitapseverlerle buluşacak fuarın etkinlik programına www.cukurovakitapfuari.com adresinden ulaşılabilir.

Burhan Ökmen’in “Tetikçi” ve İstanbul Devlet Tiyatrolarında sahnelenen “Ve Hep Birlikte Soldan Çıkarlar” adlı oyunlarından sonra bu yıl da Stefan Zweig’in aynı adlı eserinden uyarladığı unutulmaz eserini sahneye aktaracak. 19 Ocak Cumartesi 20.30 Asmalı Sahne’de izlenebilecek.


15 TOPLUM

16 0cak 2013

Bahçede 35 kuruş markette 6 lira

HALKIN KÜRSÜSÜ

Kış aylarında soğuk algınlığına iyi gelmesiyle bilinen portakalın üreticisi can çekişiyor. Adana Ziraat Odası Yönetim Kurulu Sözcüsü ve narenciye üreticisi Cahit İncefikir, bahçede kilosu 35 kuruştan toptan satılan portakalın, İstanbul ve Ankara’daki marketlerde fiyatının 6 liraya kadar çıkmasıyla satışının düştüğünü söyledi.

Narenciyede ‘sağlık’ isyanı! Narenciye Kesim Ekipleri Birliği, çalışma izinleri için alınan sağlık raporlarına ödenen ücretin 60 TL’den 135 TL’ye çıkarılmasını protesto etmek için Başbakanlık önünde eylem yaptı. Narenciye Kesim Ekipleri Birliği Başkanı Tuncer İşkey basına yaptığı açıklamada, narenciye kesim ekiplerinin narenciyenin bel kemiği olduğuna işaret ederek, narenciye kesim ekiplerinin narenciye hasat döneminde 6 aylığına Türkiye’den getirildiğini anlattı. Gelen işçilerin çalışma izinlerinin alınabilmesi için alınan sağlık raporlarının ücretlerinin 60 TL’den 135 TL’ye çıkarıldığını ifade eden İşkey, zaten zor durumda olan sektörün, ücretlerin yükseltilmesiyle daha da zora girdiğini söyledi. yarın TOPLUM RIFAT ÇAPAR

Türkiye’nin yıllık ortalama 4 milyon tonu bulan narenciye üretiminin yüzde 25’ini karşılayan Adana’da birçok üreticinin hasat masrafını karşılamadığı için özellikle mandalinayı dalında bıraktığını kaydeden Cahit İncefikir, marketlerdeki fiyatların dudak uçuklattığını belirtti.

Fiyatlar, üreticiye zarar veriyor Portakal ve mandalinanın iç piyasada çok yüksek rakamlarla

satıldığını belirten İncefikir, bu nedenle bahçelerindeki ürünü eritmekte zorlandıklarını vurguladı. Narenciyenin perakende olarak yüksek fiyatla satılmasının üreticiye hiçbir katkısının olmadığını kaydeden İncefikir, “Bahçede kilosunu 35 kuruştan sattığımız narenciyenin fiyatı batı kentlerinde 2.5 liradan başlıyor. Bazı marketlerde kilosu 6 liraya satılan portakal gördüm. Belediyelerin veya bakanlığın denetlemesi gerekiyor. Bu fiyatlar, üreticiye zarar veriyor” dedi. Fiyatlar nedeniyle tüketicinin

narenciye almaya korkar hale geldiğini belirten İncefikir şöyle devam etti: “Türkiye’deki narenciyeyle ilgili en büyük problem iç tüketimde istikrar sağlayamamak. Türkiye narenciye tüketiminde Avrupa ülkelerinden çok geride. İsviçreli, narenciye ağacını ömrü boyunca görmemiş olmasına rağmen yılda ortalama 35 kilo portakal mandalina tüketirken, Türkiye’de Adana’da dahi bu rakam 20 kiloda kalıyor. Bunun nedeni özellikle marketlerdeki fiyat farkının çok yüksek olması.

Türkiye’de greyfurt tüketimi ise daha komik durumda. Yılda kişi başı 200 gram greyfurt tüketiyoruz. Narenciyenin satılmamasının en büyük nedenlerinden biri fiyat uçurumudur. Fiyat konusu çözülmeden bunu aşmamız mümkün değil. Yetkililerin narenciyeyi toptancı hallerinden, satış aşamasına kadar takip ederek kar oranlarını sınırlaması gerekiyor. Toptancı halinde kilosu 80-90 kuruştan satılan narenciyenin fiyatı 6 liraya kadar çıkıyorsa bu işte bir sıkıntı var demektir.”

45 dakika sırada oturmak riskli

kişiler de faydalanabiliyor. Uzman Refleksolog Serpil Bihir, binlerce yıllık geçmişi olan refleksolojinin insanlığın ortak mirası olduğunu belirterek, “Refleksoloji günümüze kadar gelen en etkili tamamlayıcı tedavi yöntemlerinden biridir.” dedi.YARIN TOPLUM

Sağlığımız için bilinçlenmeliyiz

Bu mesleğe nasıl başladınız? m. Ortopedi, meSağlıkla ilgili ürünlerin satışını yapıyoru aletleri, hasta bezleri, dikal ürünleri, tansiyon aletleri, varis um. 5 yıldır bu işle korseler vs. ürünlerin satışını yapıyor rdum. Eşim rahatmeşgulüm. Daha önce müzikle uğraşıyo tımı bırakıp kendimi sızlanıp vefat ettikten sonra müzik haya bu işe adadım. sedebilir misiniz? Mesleğiniz zorluklarından biraz bah gün içindeki hareBirincisi dükkanın pasajın içinde olması hları ve akşamları ketliliği etkiliyor. Hareketlilik sadece saba seye “bu ürün yok” oluyor. Sağlıkla ilgili olduğu için hiç kim nelerde bu ürünlerin deme şansımız yok. Marketlerde, ecza rağbet gösteriyor. ara oral pahalı satılmasına karşın halkmız za satıyorum. Ne ucu a Halbuki ben daha uygun fiyata, dah değil. yazık ki, halkımız bu konuda bilinçli itibariyle bir durSektörümüzde yazları özellikle konum herkesi etkiliyor. gunluk hakim. Tabi bu durum esnaf olan rdir? Mesleğinizin en olumlu yanarlı nele soyunduğum için işe bu İyi tarafı, bir kere manevi olarak ı olmaktan ötürü ımc özellikle hasta olan yaşlı kesime yard sı oluyor, ya da hiç huzurlu oluyorum. Bazen onların az para ra yardımcı olmaya parası olmuyor. Elimden geldiğince onla gayret gösteriyorum. Bize son olarak ne demek istersiniz? çlenmemiz gerekEn azından sağlığımız için daha çok biln Küba’da devlet olan tiğini düşünüyorum. Küçücük bir ülke si omi çok iyi dediğisağlığa yüzde 24 bütçe ayırırken, ekon miz Türkiye’de bu oran yüzde 3.

Hazırlayan Eda Derya Toper

Refleksoloji umut oldu En eski tedavi yöntemlerinden biri olan refleksoloji, engellilerin tedavisinde yeni umut olarak gösteriliyor. Uzman refleksologlar tarafından uygulanan destekleyici ve tamamlayıcı tedavi yöntemi refleksolojiden başta engelliler olmak üzere sağlıklı

ajın Bu hafta köşemizde İstanbul’da bir pas nını içinde açtığı medikal ürünleri dükka rlıbeş yıldır işleten Hasan Özırmak’ı ağı ıyoruz. Hasan Özırmak daha önce uğraşt ı ğı müziği bırakıp bu işe neden başladığın ine, bizlere anlattı. İşte Özırmak’ın kendis işine dair anllattıkları:

45 dakika sırada oturmak çocuklarda duruş bozukluğuna sebep olabilir. Fizyoterapist Nurcan Çelik, erken çocukluk döneminde uzun süre aynı pozisyonda oturan çocuklarda, duruş bozukluğu başta olmak üzere birtakım sıkıntıların yaşanabileceğini söyledi. Özellikle okul çağında ortaya çıkan bu durumun bazen ebeveynler bazen de öğretmenler tarafından tespit edilebildiğine işaret eden Çelik şunları kaydetti: “Erken çocukluk çağı her ne kadar hareketli geçse de takip eden okul dönemi en az 45 dakika boyunca bireyi oturmaya zorlayan, ağır çanta taşıma gibi omurgayı statik yüklenmeler altında bırakan bir dönemdir. Artık yerçekimi avantaj olmaktan çıkmış omurga sağlığı için düşman bir etken haline gelmiştir.” YARIN TOPLUM

Olmayan maaşın böylesi du.

Adana’da 47 yaşındaki Mehmet Yıldırım, kendisine gelen haciz mektubuyla şok ol-

Kredi kartı borcunu ödeyemediği için haciz mektubu gelen Yıldırım; “Bankaya ödeyemediğim borcumdan dolayı bir avukatlık bürosundan bana mektup geldi. Mektubu açıp baktığımda 7 bin 691 liralık kredi kartı borcunuzdan dolayı maaşınıza haciz konulacak yazıyordu.” dedi.

2006 17Ocak

1966 18Ocak

Susurluk Davası’’ İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi, “Susurluk Davası’’ kapsamında “cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak’’ suçundan eski milletvekili Sedat Edip Bucak hakkında verilen beraat kararını bozan Yargıtay ilamına uyulmasını kararlaştırdı AÇLIK GREVİ BAŞLADI Ankara Cezaevi’nde af isteyen mahkumlar isyan etti. İstanbul Üsküdar Toptaşı Cezaevi’nde 260 mahkum açlık grevine başladı.

19

Ocak 2007

HRANT DİNK ÖLDÜRÜLDÜ Genel Yayın Yönetmeni olduğu Agos gazetesinin Şişli Halaskârgazi Caddesi üzerindeki binası önünde Ogün Samast tarafından silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti.

20

Ocak 2000

Gazeteci METİN GÖKTEPE’NİN KATİLLERİ YARGILANDI Yargıtay, Gazeteci Metin Göktepe’yi gözaltında öldürdükleri gerekçesiyle 7 yıl 6’şar ay ağır hapis cezasına çarptırılan 6 sanık polisten 5’inin cezasını onadı, sanıklardan Emniyet Amiri Seydi Battal Köse’nin cezasını ise esastan bozdu.


Gangnam Style Koreceyi sevdirdi Gangnam Style şarkısının dünya çapında meşhur olmasından sonra Korece öğrenimine ilginin arttığı uzmanlar tarafından bildirildi. Ankara Üniversitesi bünyesindeki TÖMER

Kar Türkiye’yi kötü etkiledi

Başkanı Doç. Dr. Ertan Gökmen, uzak doğu dillerinden Korece öğrenmek isteyenlerin sayısının son dönemlerde Psy etkisiyle önemli oranda arttığını dile getirdi.

Antibakteriyel klavye çıktı

Silver Seal klavye ve fare aksesuarları anti bakteriyel olarak üretilmiş. Aynı zamanda bulaşık makinesinde de yıkanabiliyorlar. Her iki aksesuarda, plastiğin içine gömülü mikroorganizmaların ve virüslerin gelişimini engelleyen gümüş iyonlara sahip.

Hafta boyunca hakim olan kar yağışı hayatı derinden etkiledi. Okullar tatil oldu. Çalışanlar işyerlerine ulaşamadı, kazalar, kapanan yollar haftanın en çok konuşulan konulardan oldu. Kar tam anlamıyla hayatı dondurdu. Birçok ilde valiliklerden zorunlu kalmadıkça dışarı çıkmayın uyarısı yapıldı. Çözümü bulunamayınca yöntemler yine böyle oldu. istanbul berna dülger

Kar her yerde etkin olmasıyla birlikte sokaklar buz pistine döndü. Kimi sokaklara hiç girilemedi. Ya da doğrudan caddeler kapandı. Hal böyle olunca trafik kazaları da kaçınılmaz oldu. Buna bir de dikkatsizlik eklenince sonuçları olumsuz oldu. Kar lastiği takılmayan arabalar, çarpışan otolara döndü.

OKULLAR TATİLDİ Karın ulaşımı etkilemesiyle doğrudan etkili olarak hemen hemen tüm illerde okullar tatil oldu. İlk ve orta dereceli okulların yanı sıra üniversitelerde bun-

18SORU

Elife kaya-istanbul muhasebeci

1. En sevdiğiniz erdem? Dürüstlük 2. Başlıca özelliğiniz? Yardımseverlik 3. Mutluluk nedir? Keyif aldığım her şey 4. Mutsuzluk nedir? Çaresizlik 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Makul mazeret sunulması 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? İki yüzlülük 7. En sevmediğiniz şey? Ezme ilişkileri 8. En sevmediğiniz kişiler? Kıskançlar 9. En sevdiğiniz iş? Yardım etmek 10. En sevdiğiniz şair? Nazım Hikmet 11. En sevdiğiniz yazar? Zülfü Livaneli 12. Kahramanınız? Atatürk 13. Kadın kahramanınız? Annem 14. En sevdiğiniz çiçek? Nergis 15. En sevdiğiniz renk? Mavi 16. En sevdiğiniz yemek? İçli Köfte 17. En sevdiğiniz düstur? Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste 18. En sevdiğiniz söz? Ağzında bal olan arının burnunda iğnesi var.

dan yararlandı. Fakat bu sefer kar tatili çok sevindirmedi. Sınav döneminde tatil olmasından dolayı okulların kapanışı ertelendi. Doğal olarak tatil kısaldı. Samsun’da ise çocuklar tatil olduğunu okulda öğrendiler. Karın yolları kapatması sebebi ile geri dönmeleri 24 saat sonra oldu. İlk kez ailelerinden ayrı kalan çocuklar köylere sığındı ve çok korkmuşlardı.

KAR KALINLIĞI 1,5 METRE Kocaeli’nde dahi kar kalınlığı 1,5 metreyi buldu. 45 köy yolunun ulaşıma kapanmasına sebep olan kar aynı zamanda Kartepe ilçesinde kayak sezonunun açılmasını sağladı. Kayak sezonunun açılması işletme sahiplerini çok sevindirdi. Rize’de ise kapalı birçok köyden birinde rahatsızlanan 96 yaşındaki Hüseyin

Demirci’yi, ambulansta çalışan sağlık görevlileri kürekle yolları açarak sırtlarında araca taşıdı. Hastaneye ulaştırılan Hüseyin Demirci’nin sağlık durumu iyi. Kars’ta hayat tamamen durdu. Hemen hemen her yerde ulaşım bir problem. Hastalar da hastaneye ulaşamıyor. Öğrenciler için ise okul epey bir süre olmayacak gibi görünüyor.

HAKKARİ’DE ÇIĞ DÜŞTÜ Hakkari’nin Şemdinli İlçesi’nde çığ düştü. İki kişi çığın altında kaldı. Çığın altındaki kişilere ulaşım halen sağlanamadı. KARLA MÜCADELE İŞ BAŞINDA Tüm illerde belediyelerin karla mücadele timleri iş başında. Gece gündüz çalışan emekçiler sokakları tuzluyor, karları ka-

İş yerinde sıkılanlar ‘’daha yaratıcı’’ Lancashire Üniversitesi’nden Dr. Sandi Mann, araştırma yaptı. İlk araştırmada bilim adamları, 40 kişiye 15 dakika boyunca telefon rehberindeki numaraları başka bir yere yazmak gibi sıkıcı bir iş verdi. Daha sonra telefon rehberini yazanlardan bir çift karton bardakla farklı kullanım şekilleri bulmaları istendi. Önce telefon rehberini yazan katılımcıların, sadece karton bardakla farklı kullanım şekilleri bulmaları istenenlerden daha yaratıcı olduğu görüldü. Genelleme yapılabilecek kadar denendi, onaylandı. YARIN toplum

zıyor. Ulaşımı mümkün olduğunca sağlamaya çalışan ekipler kapanan yollara anında müdahale ediyor. Halen yeterli olmayan çalışmalar devam ediyor.

HAYVANLAR DONUYOR Ardahan’da bir kedi donarak öldü. Sokakta donmuş bir halde bulunan kedi, mahalle sakinleri tarafından kenara bırakıldı. Kırıkkale’de de kümes hayvanları dondu. Aynı zamanda geçim kaynağı olan hayvanların ölmesi zarara sebebiyet verdi. GÖZLERE ŞENLİK Mimari birçok yapı karla birlikte ayrı bir güzelliğe kavuştu. Turistler için ayrı biz güzellik olan bu olay, turizmi canlandırıyor.

Bileklikten bilgisayar

Sony’nin bilgisayarlı bileklikleri geliyor. Cihazdaki sosyal ağ bağlantısı internet erişimini sağlıyor. Hatta, rahatlıkla bükülüp, bileklik şekline girebilen bu cihazları akla yatkın klavye panelleri sayesinde bir laptop gibi kullanmak da mümkün.

Kablosuz hoparlör keyfi Sony, akıllı telefonunuz, tabletiniz veya bilgisayarınızdan ister evinizin her yerinde isterse dışarıda güçlü, dinamik ses deneyimleri yaşamanızı sağlayacak yakın alan iletişim teknolojisine ve Bluetooth® özelliğine sahip yeni hoparlörünü tanıttı. Tüketiciler akıllı telefonlarını veya tabletlerini, hoparlöre dokundurarak anında yüksek kaliteli müzik dinlemeye veya anında net telefon görüşmeleri yapmaya başlayabiliyor. Aynı zamanda zengin ses ve derin baslar sunuyor. 8 saate kadar sürekli çalma imkanı sunuyor. YARIN toplum

Örümcek adam yine tutuklandı

Alain, Malezya’da yüksekliğiyle meşhur 88 katlı ve 452metre yüksekliğindeki Petronas İkiz Kuleleri’nin tepesine halat kullanmadan tırmandı. Tepede onu kötü bir sürpriz bekliyordu. Önceki denemelerinde olduğu gibi yine tutuklanarak bitti.

Hayvanlarda dostluğun sınırı yok

Kolsuz Ressam 4 yaşındayken geçirdiği bir elektrik kazası sonucu kollarını kaybeden Huang Guofu bu talihsiz olayın hayallerini engellemesine izin vermemiş. 12 yaşındayken ayağını kullanarak resim yapmaya başlamış. Yıllar içinde yeteneğini geliştirmiş. Huang, babası hastalandığı için 18 yaşındayken çalışmalarını bırakıp çeşitli şehirlerde sokakta ayaklarıyla resim yapıp insanlara satmaya başlamış. Huang şu an başarılı bir sanatçı ve hayatta bir kapı kapandığında başka bir kapının açıldığını düşünüyor. YARIN toplum


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.