“Atama yoksa oy da yok” Başbakan, konuşması sırasında “Atama yoksa, oy da yok” diyen öğretmen Tahir Homak’a “Sağol o oy senin olsun. Biz böyle spekülasyonlara gelmeyiz. Al oyunu kendine sakla tamam.” diye karşılık verdi ve icraatlarını övmeye devam etti.
Yaka paça gözaltına alındı Hükümetin öğretmenleri işsiz bırakan politikasını protesto eden Tahir Homak, Başbakan Erdoğan’a öğretmenlerin Şubat’ta atama beklediklerini söylediğinde hem hakarete uğradı hem de yaka paça gözaltına alındı.
04
Hukukçulara duyurulur:
23 ocak 2013 l Çarşamba l sayı:68 l 1 tl
Güzel günlerin habercisi...
www.yarinhaber.net
Oyuncu Nur Sürer ile görüştük
Gazetemizin bu sayısı tüm hukukçulara ulaştırılacaktır. İyi okumalar dileriz.
Şimdi uyglama zamanı
Kadınlar yönetmeliği kazandı
Yönetmeliği ele aldı
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu avukatlarından Gökçesu Özgül çıkartılan yönetmeliği gazetemize ayrıntılı olarak açıkladı. güncel 8
Türkiye’nin ayıpları
Gerek demokrasi ve hukuk mücadelesi konusunda sözünü söylemekten ve her türlü etkinlik ve eyleme katılmaktan geri durmayan Nur Sürer ile Türkiye’nin güncel siyaseti hakkında konuştuk.
Melike Ç Cınar ile Esas Mesele 12
Rusya Beşar Esad sonrasına bakıyor
Rusya, Suriye ve İran krizleri nedeniyle Batı ile ihtilaflı olduğu bir dönemde, Akdeniz ile Karadeniz sularında son 20 yılın en büyük deniz tatbikatını başlattı. dünya 13
Beyaz ekmeğe son 15
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu bir kazanıma daha imza attı. Kadınların korunması için yönetmelik çıkarttıran platform böylece birçok hayatı kurtaracak. Platformu destekleyen kurumlar ve aileler çıkan yönetmeliği Yarın’a değerlendirdi. Yönetmelik, cinayetleri engeller mi? güncel 3
Yine mi işçiler suçlu?
Ayşe, Fatma, Zeynep
Halk Cephesi’ne operasyon:
HAKAN ÖZTÜRK AKLIN YOLU Yönetmelik ve yaşam
18 Ocak’ta görülen davanın 4. duruşmasında hakimin, müdahil avukatlara olumsuz tutumu dikkat çekti. İşçi Ölümlerine Son Platformu da ölen işçilerin aileleriyle birlikte, basın açıklaması yaptı. emek 7
Forum’da bu hafta 11 İşçiye ölüm hak mıdır?
Son on yılda işçi ölümlerinin artması taşeron sisteminin bir sonucudur.
Serdar Çarkçı Dışarıya Türk Yatırımı: Neyin, Nesi?
Kapitalizm, dünyanın en ücra köşelerine kadar girdi.
Mustafa Sönmez
Sözün doğrusu
Platforum basıncıyla çıkan yönetmelik birçok kadının hayatını kurtaracak.
4
Tutuklamalara tepkiler büyüyor
18 Ocak Cuma günü polis 7 ilde şafak operasyonu yaptı. 15’i avukat toplam 85 kişi gözaltına alındı. Halk Cephesi’ne yönelik operasyonda ÇHD üyesi avukatlar, Grup Yorum üyeleri ve Yürüyüş dergisi çalışanları gözaltına alındı. 19 avukat ise tutuklandı. güncel 5
Öğretmen Tahir Homak Antep’te ataması yapılmayan öğretmenlerin sesi oldu.
Muhalefet tutuklamayla bitmez. Anlaşılan o ki hükümet bunu daha öğrenemedi.
GÜLSÜM KAV ANA FİKİR
6
Emri veren Kenan Evren SİBEL UZUN UYANIS Ş
5
Arkadaşımızın babası
GÜN CAĞ ÇAĞ AYDIN PRİZMA
Gençler yeni YÖK yasasını durduracak Darbeciler bu sefer ekrana dahi çıkmadılar. Onlara kaçış yok hesap sorulacak.
7
10
02 TOPLUM
E-Reçete dönemi geldi
E-Reçete uygulaması 15 Ocak 2013 tarihi itibariyle uygulanmaya başladı. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), 1 Temmuz’da uygulamaya konulan e-reçete sistemiyle reçete sahteciliğinin önüne geçmeyi hedefliyor. Türkiye’de aktif olarak çalışan yaklaşık 110 bin doktorun 107 bin 300’ü e-reçete şifresi aldı. Sistemin başladığı 1 Temmuz tarihinden 2012 sonuna kadar yazılan reçetelerin yüzde 65’i elektronik ortamda oluşturuldu. SGK, hastanelere ve doktorlara e-reçete uygulamasıyla ilgili olarak yaptığı son duyuruda, 15 Ocak 2013 tarihi itibarıyla e-reçete uygulamasının zorunlu olacağına dikkati çekmişti. YARIN toplum
Metin Tahan: Marmaray 29 Ekim’de bitiyor
23 Ocak 2013
Yeni depremlere hazırlıklı mıyız?
Ege Denizi’nde iki haftadır arka arkaya meydana gelen depremler durmuyor. Bu depremlerin ardından araştırmacılar, Türkiye’de 2015 yılına kadar beklenen depremleri açıkladı. Aynı zamanda Ege Denizi’ndeki depremlerin ardından Türkiye’nin yeni fay hattı fikri de ortaya atıldı. Peki Türkiye yeni depremlere hazırlıklı mı?
TOPLUM sanem deniz kural
8 Ocak günü Ege Denizi Çanakkale açıklarında meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki depremin ardından bir hafta içerisinde gerçekleşen toplam artçı deprem sayısının 266 olduğu belirtildi. Bu depremlerin ardından, Türkiye’nin yeni fay hattı olabileceği tartışmaları ortaya atılırken, bir yandan da 2015 yılına kadar beklenen depremler haritasında en fazla deprem beklenen bölgenin Ege olması dikkat çekti.
YENİ FAY HATTI OLABİLİR Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Doğan Perinçek, 6.2 büyüklüğündeki
depremin Türkiye yönünde yeni bir fay hattı yaratabileceğini iddia etti. Prof. Dr. Perinçek şunları söyledi: “Aghios Efstratios adasındaki fay ile bu yeni oluşan fayın birbiriyle ilgili olduğunu ve Türkiye’ye doğru uzandığını düşünüyoruz. Çanakkale Boğazı’nda şu an aktif olmayan bir takım faylar var. Eğer 6.2’lik depreme neden olan bu fay ilerlerse bu alandaki fayları aktif hale gelebilir.”
2015’E KADAR YENİ DEPREMLER Öte yandan, İstanbul Teknik Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Ercan Türkiye’nin 2012-2015 yılları
arasındaki deprem haritasını çıkardı. Prof. Ercan, “Deprem, sel, yangın ve heyelan gibi afetlerde 2013-2015 yılları zirve zamanı olacak. Ege, Güneydoğu ve Doğu Anadolu gergin. Marmara ise sakin görünüyor” dedi. Bu açıklamalarıyla beraber Türkiye’de afetlere hazırlığı da değerlendiren Ercan şunları belirtti: “Kentsel dönüşüm hızlandırılmalı. Karlı havadaki bir depremde insanlar nerede yaşayacak?” Ercan’ın açıklamaları Türkiye’nin olası deprem ve sel gibi afetlere karşı hazırlıksız olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Van depremi sonrası ortaya çıkan barınma ve organizasyon sorunları, Türkiye’nin önceki depremlerden ders almadığını ortaya koymuştu. Son olarak yeni fay hattı ve
Altyapı Yatırımları Genel Müdür Vekili Metin Tahan, günlük olarak demiryolu, denizyolu, hava yolu ve metro inşaatlarıyla Marmaray Projesi’nin çok hızlı bir şekilde bitirileceğini açıkladı. Haftanın yaklaşık 4 gününü Marmaray inşaat alanında geçirdiklerini ifade eden Tahan, 29 Ekim 2013 tarihine kadar Gebze-Pendik arasındaki banliyö hatlarının iyileştirilmesi ile Marmaray’ı yetiştireceklerini bildirdi. Gebze’den Halkalı’ya kadar olan bölümde çalışmaların devam ettiğini kaydeden Tahan, İstanbul Sürat Demir Yolu Köseköy’den sonraki bölümünü kesintisiz yol akışı sağlamak için 20 kilometrelik bölümünü de 29 Ekim 2013’e bitirmeyi hedeflediklerini söyledi. YARIN toplum
2015’e kadar beklenen depremlerin açıklanmasının ardından ne gibi önlemler alınacağı ise merak ediliyor.
Deprem dede artık yok
Kamuoyunda “Deprem Dede” olarak bilinen Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara, 21 Ocak 2013 günü hayatını kaybetti. Işıkara’nın vefatının, yüksek tansiyona bağlı kalp ve böbrek yetmezliği nedeniyle gerçekleştiği belirtildi. Özellikle 1999 Marmara depremi sonrası yaptığı bilinçlendirme çalışmaları nedeniyle başta çocukları depremle ilgili eğitti. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü de yapan Işıkara, son olarak Türk Kızılayı Genel Başkan Danışmanlığını yapmaktaydı.
1 Milyon TL’lik soru
Asal sayılar ve denklemler üzerine hazırladığı sorularını çözene büyük ödüller vaad eden Samsunlu matematikçi Aydın Cerit, haber1919.com internet sitesinde yayınladığı 1 milyon TL ödüllü sorusunun çözülmesini bekliyor. Sorusunu çözen kişinin çıkmayacağını düşünen Cerit, daha önce de 1 ay ücretsiz yemek, emekli maaşı, 10 bin TL, dükkan, daire, yat ve 2012 model sıfır km Mercedes otomobil ödüllü sorular sormuştu. Sorularını çözenin çıkmadığını söyleyen Cerit, sorusunu doğru yanıtlayana 1 milyon TL vereceğini belirtiyor. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Matematik Bölümü mezunu Aydın Cerit, sürenin 15 Şubat’ta sona ereceğini bildirdi. Matematikçi, “Kendine göre bir hesaplama yöntemi yapabilenler soruyu çözebilirler” dedi. YARIN toplum
İçme suyu köye yeni geldi
2012 en sıcak 9. yıl oldu Bilim insanları 2012 yılının 1880 yılından bu yana dünyada yaşanan it etti. en sıcak 10 yıldan biri olduğunu tesp n en NASA’dan yapılan açıklamada 2012’ni başka sıcak 9. yıl olduğunu belirtirken, bir
en kuruluş ise geçen yılın, 1880’den bu yana sıcak 10. yıl olduğunu söyledi. iSon 50 yıldaki sıcaklık artışının belirley ğu oldu ı salım it ioks ond ci faktörünün, karb belirtiliyor. YARIN toplum
Her 3 balıktan 1’i kanserojen
Sağlam’a göre sigara soğukta daha zararlı Başta akciğer olmak üzere birçok kanser çeşidine neden olan ve tüm vücudu olumsuz etkileyen sigaranın, özellikle soğuk havada içilmesi zararın katlanmasına yol açıyor. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Leyla Sağlam, soğuk havada içilen sigaranın daha zararlı olduğunu belirtti. Sağlam, “Soğuk havalarda insanlar ısınmak istedikleri için sigarayı daha derin çekiyorlar, sayı olarak da daha fazla içiyorlar. Daha derin çektikleri için de sigara daha tehlikeli oluyor. Sigara başta akciğer olmak üzere tüm sistem kanserlerinde etkili” dedi.YARIN toplum
Türkiye’de köylerdeki sorunlar hala çözülmüş değil. Muğla’da 50 yıldır içme suyu sıkıntısı çeken merkeze bağlı Yerkesik beldesi Meke Köyü, 305 bin liraya mal olan proje ile sonunda içme suyuna kavuştu. Uzun yıllar içme suyunu kuyu ve sarnıçlardan karşılayan köy sakinleri, kaynakların kurumasıyla içme suyu sıkıntısı yaşamaya başladı. Köylüler, içme suyu kaynağının bulunması ve projelendirilmesinin ardından KÖYDES kapsamında hazırlanan ve 3 ay süren çalışma sonucunda suya kavuştu. Proje 305 bin liraya mal oldu. YARIN toplum
Yine otobüs kazası
İstanbul’un Üsküdar İlçesi’nde bir İETT otobüsü manevra yaparken başka bir otobüse yetişmeye çalışan vatandaşlara çarptı. İki otobüs arasında kalarak yaralanan 4 yolcudan birinin kolu koptu. Geçtiğimiz hafta belediye otobüsü kazasında 30 kişinin yaralanmasının ardından bu kazanın da olması, gözleri İstanbul’da yapılan denetimlere çevirdi. YARIN toplum
İstanbul genelinde balıkçılardan alınan farklı türlere ait 30 balık numunesi analiz edildi. 11 numunede insan sağlığına son derece zararlı kanserojen ağır metaller tespit edildi. A Haber’de yayınlanan Deşifre programı ekibinin yaptığı araştırmada, İstanbul’da Kumkapı Sahili Balıkçılar Çarşısı, Kartal Sahili Balıkçılar Çarşısı, Üsküdar Balıkçılar Çarşısı, Ümraniye Balıkçıları ve iki ünlü market zincirinin balık reyonlarından 30 farklı balık numunesi alınarak laboratuarlarda analiz ettirildi. Laboratuar sonuçları çarpıcı bir gerçeği gün yüzüne çıkardı. 30 numuneden 11’inde
kanserojen ağır metal bulundu. Özellikle bu mevsimde en lezzetli balıklardan biri olarak kabul edilen lüfer cinsi balıkta normal değerlerden 10 kat daha fazla ağır metal (kurşun) tespit edildi. Midye, hamsi ve denizalasında ise sağlığa zararlı 3 çeşit kanserojen ağır metal (Hg)Civa, (Cd)Kadmiyum ve (Pb)Kurşun saptandı. YARIN toplum
03 GUNCEL
23 Ocak 2013
Yönetmelik geçti kadınlar kazandı
8 Mart 2012 tarihinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından çıkarılan 6284 Sayılı Koruma Yasası’nın yönetmeliği 10 ay sonra Başbakanlığa gönderildi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun basıncıyla çıkarılan yasanın yönetmeliğinin çıkarılmasını sağlayan da yine platform oldu. Platformun yürüttüğü mücadele kazanımlarla devam ediyor.
Kadınları koruma yasasının yönetmeliği sonunda çıktı. Bir kazanım olan bu yönetmelik, kadın cinayetlerindeki artışı sizce nasıl etkiler? YUNUS AKTÜRK ÖLDÜRÜLEN GÜLŞAH AKTÜRK’ÜN KUZENİ
Sevindirici bir gelişme Bu tarz mevzuat gelişmeleri gayet güzel ve sevindirici. Kadınlar korunmayacaksa yasa çıkarmanın anlamı yok. Kuzenim bu nedenle cinayete kurban gitti.
BİRGÜL MAVİŞ ÖLDÜRÜLEN FERDANE ÇÖL’ÜN YENGESİ
Kadınlar korunmalı
Koruma yönetmeliğinin çıkmasıkadınlar için önemli bir şey. Eğer kadınları korurlarsa cinayetler de çoğalmaz. Devletin kadınlara güvence sağlaması gerekiyor.
ELİF KABADAYI TATAr ÖLDÜRÜLEN AYŞE PAŞALI’NIN AVUKATI
Yapısal değişim gerekli Kadın cinayetlerini bir yasa ya da yönetmelik önleyemez. Yönetmelik, uygulayıcılara yol gösterecektir. Ama kadın cinayetlerini önlemek için yapısal değişim gerekli.
istanbul elif karan
8 Mart 2012’de Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun çalışmaları sonucunda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından meclise sunularak yasalaşan 6284 Sayılı Koruma Yasası’nın yönetmeliği 18 Ocak Cuma günü resmi gazetede yayımlanarak uygulamaya girdi. Yasadan faydalanmak isteyen kadınlara etkin koruma verilmediği için can güvenlikleri olmadan aylar geçirmek zorunda kaldı. Tam 250 kadın öldü.
Platform peşini bırakmadı Tayin tedbiri eklendi 3 Aralık Pazartesi günü artık yeter Yönetmenliksiz geçen dokuz ay içediyerek, yönetmeliğin neden hazır- risinde kaybedilen kadınlar, koruma lanmadığını sormak için Bakanlıkla önlemlerinin daha da geliştirilmesi görüşen platforma “Kamu görevlile- için basınç yarattı. Tehdit aldığı için riyle de mi biz ilgileneceğiz?” cevabı öğretmenlik yaptığı Van’dan başka bir verilmişti. yere tayin isteyen Gülşah Aktürk’ün Platformun 18 ilde kızlarını kay- isteği bürokrasi engeline takıldı ve 6 beden ailelerle yürüttüğü çalışma so- Aralık 2012 tarihinde Konya’da eski nucunda 9 ayda yazılamayan yönet- sevgilisi tarafından öldürüldü. melik bir ayda hazırlanabildi. Haşim Aktürk’ün; “ Kızım tehdit Kadınlar mücadeleleri sonucunda ediliyordu. Başka bir ile atamasını isadım adım kazanımlarla kadın cina- tedik. Ama yapmadılar. Yapılsa belki yetlerini durdurmakta kararlı. kızım yaşıyor olacaktı” sözleri yasaya
Ölürse, sorumlularının Van Vali Yardımcısı ve Milli Eğitim Müdürü olduğunu söyleyen Gülşah öğretmen için adalet arayışı 26 Mart 2013’de başlıyor.
Yönetmelik yaşam demek
ek madde getirdi. Hâkim tarafından verilecek tedbir kararları arasına ‘İşyerinin Değiştirilmesi Tedbiri’ ilave edildi.
Kadınlar kararlı Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu mücadeleye başladığı günden bu yana kadınların yaşamları için hayati iki nokta üzerinde özellikle duruyor. Bu taleplerden biri olan, kadınların korunması ile ilgili düzenlemeler, yönetmeliğin de hazırlanmasıyla önemli bir aşamaya geldi. Yönetmelikle birlikte, yasanın uygulanmasında pek çok eksikliğin giderilmesi bekleniyor. Artık sıra yetkili mercilerin ellerindeki düzenlemeleri hayata geçirmesinde. Platform diğer önemli talebi olan kadın katillerine caydırıcı cezalar verilmesini sağlayacak yasal düzenlemeyi gerçekleştirmenin peşinde.
6284 Sayılı Kadınların Korunması ile ilgili yasa ve yönetmelikle ilgili Platform Hukuk Sorumlusu Avukat Gökçesu Özgül’ün ayrıntılı değerlendirmesi için
08
Unutmayacağız Birdane Çağan 6284 sayılı yasa hemen işletildi. Yönetmelik eksikliğinden çocuklarına geç kavuşsa da önlemler hayatını kurtardı.
Ömrü boyunca aile içi şiddete tanık olmuş ve bu yükü taşıyamamış kardeşimiz
FİLİZ ÜNAL İNCEKARAT TTB MERKEZ KONSEY ÜYESi
Kadın ve erkek aynı merkezde olmaz Eksiğiyle, fazlasıyla yönetmeliğin çıkarılmasının iyi olduğunu düşünüyorum. Yönetmeliğin en sorunlu yanı kadın ve erkeğin aynı merkezde rehabilite edilecek olması. Bu kadın cinayetlerine zemin hazırlar.
MELDA ONUR CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ
Esas mesele anlayışın değişmesidir Yönetmeliğin çıkması kadınların lehine. Esas mesele anlayışın değişmesidir. Yönetmelikte mülteci kadınlarla ilgili korumaya yer verilmemesi eksikliktir. Üzerine çalışacağız.
MELTEM GÜRCANLI TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ
AKP kadına şiddeti durdurmuyor
Yönetmelik AKP’nin mücadelelere kulaklarını tıkayamaz hale gelmesinin bir sonucu. AKP zihniyeti, kadına yönelik şiddeti durdurmuyor, üretiyor. Sadece yönetmelikler bu zihniyeti değiştiremez.
RAHİME İLDEMİR BAYRAK DİSK EMEKLİ-SEN
İdeolojiyi kadınların gücü değiştirecek Yasanın çıkması, hiç çıkmamasından iyidir. AKP iktidarında günde 6 kadın öldürülüyor. İdeolojinin değişmesi gerekiyor. Bunu da kadınların örgütlü gücü sağlayacak.
GÜLİSTAN ZENGİN DEMOKRATİK ÖZGÜR KADIN HAREKETİ
Büyük bir kazanım Bu kadın mücadelesi için büyük bir kazanımdır diye düşünüyoruz. Egemen eril zihniyeti yaşamın her alanından silene dek, mücadelemizi devam ettireceğimizi herkes bilmelidir.
DENİZ SOLMAZ SİYAH PEMBE ÜÇGEN İZMİR LGBT DERNEĞİ
Örgütlenerek elde edildi 1992 – (...)
Fatih Bilal Kükner’i
kaybettik. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak ailesi ve yakınlarına tüm kalbimizle başsağlığı diliyoruz.
Mehtap Civelek Koruma altındaydı, ailesi üç karakola başvurdu. Biri ilgilenseydi şimdi Mehtap’ın hayatını kurtarmış olacaktı.
Mücadele ile böyle bir başarının elde edilmesi çok güzel. Kadınların örgütlenmesiyle elde edilen iyi bir kazanım olduğunu düşünüyorum. Umarım cinayetlerin önüne geçer.
CELİLE ASI SİİRT BERFİN KADIN DANIŞMA MERKEZİ
Uygulama için gerekli Yasalar erkekleri korkutmuyor. Çıkan yasaların uygulanması gerekli. Yönetmeliğin bu açıdan önemli olduğunu düşünüyorum. Kolluk kuvvetlerine toplumsal cinsiyet eğitimi verilmeli.
04 GUNCEL
23 Ocak 2013
Atanmak istemek suç Hakan Öztürk AKLIN YOLU
Ayşe, Fatma, Zeynep
Ahmet Hakan hazretleri öve öve bitirememiş Mehmet Ali Birand’ı. Efendim, hiçbir işe karışmazmış. Sadece gazeteciymiş. O ne büyük bir özellikmiş. Kendisi de aynen böyle olmak istermiş. Bir kere Birand, Ahmet Bey’in idealize ettiği gibi biri değildi. Ahmet Bey kokmaz bulaşmaz olabilmeyi anlatıyor ama Birand okuduğu en sıradan haberlere bile yorum yapardı. Bulaşırdı, karışırdı ve karışık biriydi zaten. Birand demokrasi konularında iyiydi. Ama bir keresinde bir binadan malzeme parçaları çalan genç hırsızlara gazeteciler “Neden yaptınız?” diye sorunca, onlardan biri de dayanamayıp “Neden yaptık? Açtık, işsizdik o nedenle yaptık” deyiverdi. Birand bu izahtan pek hoşlanmadı. “Bak bir de ne diyorlar” gibi bir tepki vermişti. Birand genç hırsızların hırsızlık yapma gerçekliğiyle bir ilişki kurdu ama onların aç ve işsiz olma gerçekliğiyle bir ilişki kurmadı. Liberaldi ama asla ezilen sınıfların yanında yer almadı. * Kadın cinayetlerini engellemek üzere çıkarılan 6284 sayılı yasanın, uygulanabilmesi için gereken yönetmelik en sonunda yürürlüğe girdi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu bu yasanın ısrarlı takipçisiydi. Çok uğraştılar, koştular ve en sonunda yasanın yönetmeliğini de kazandılar. Platform kadın cinayetlerini total bir rakam olmaktan kurtardı. Artık öldürülen her bir kadın kardeşimizin hikayesi gözlerimizin önünde. Her birinin hak mücadelesi için gerekli davalar sürdürülüyor. O davalarda da bazen önemli sonuçlar alındığını öğreniyoruz. Platform kan ve ter içinde kalarak bir mücadeleyi yükseltiyor. Bütünle ilgileniyormuş gibi yapmıyor, tek tek ele aldığı somut yaşantılardan yola çıkarak bütüne ulaşıyor. Somut mücadeleden kaçmak için soyut, genel ve deklaratif konuşmuyor. Herkes Chomsky gibi olmaya heves ederken ve sadece bazı jestlerle siyaset yapılacağını sanırken Platform çok yorulacağı işlere giriyor. Chomsky, Sartre, Edward Said olmak yerine; Ayşe, Fatma, Zeynep oluyorlar.
Başbakan Erdoğan’ın Gaziantep ziyaretinde “Atama yoksa oy da yok” diye seslenen Tahir Homak, bu isteği yüzünden hakarete maruz kalmış ve yaka paça gözaltına alınmıştı. Kıbrıs İlköğretim Okulu’nda sınıf öğretmeni olan Homak “Öğretmenler Şubat’ta atama bekliyor” deyince Başbakan öğretmene çıkışmış ve icraatlarını övmeye devam etmişti. ankara CAN ÇOKSÖYLER
Türk Eğitim Sen üyesi öğretmenin protestosunun ardından AKP’nin iktidara geldiğinden bu yana derinleşen atama krizi tekrar gündeme gelmiş oldu. Birçok haber kaynağında ataması yapılmayan eşi Aslı Homak için atama istedi şeklinde haber yapılsa da işin aslı öyle değil.
30 bin atama istiyoruz Asya adlı bir çocukları bulunan Tahir ve Aslı Homak çiftinin sosyal paylaşım sitesi Facebook’taki sayfalarına ‘30 bin atama istiyoruz’ yazısını profil fotoğrafı olarak kullandığı görüldü. Homak paylaştığı bir metinde yaptıkları eylemlere karşı hükümet yetkililerinin sessiz kaldığını eleştirmiş ve “Sözüm söz, Şubat’ta atama yoksa oy da yok” demişti. Görünen o ki ana akım medya da yer bulduğu gibi sadece eşi için iş bulmaya değil tüm ataması yapılmayan öğretmenler için bu eylemi gerçekleştiren Tahir Homak ataması yapılmayan öğretmenleri ve yakınlarının AKP’ye oy vermeyerek tekilerini gösterebileceğini ifade etti.
duyan Başbakan Erdoğan, “Kusura bakmayın. Ne söylediysek o olur, başkası olmaz” diye yanıt verince aynı kişi, “Atama yoksa oy da yok” Atama yoksa oy da yok diye devam etti. Başbakan bu sözleGaziantep 3’üncü Organize Sanayi re karşılık, “Sağol o oy senin olsun. Bölgesi’ndeki açılış sırasında kala- Biz böyle spekülasyonlara gelmeyiz. balık arasında bulunan 30 yaşların- Al oyunu kendine sakla tamam. Sen da bir kişi, “Öğretmenler Şubat’ta vermen gereken yere ver. Bize kimin atama bekliyor” diye bağırdı. Bunu oy vereceği belli, bak burada görü-
CHP İstanbul Milletvekili Oktay Ekşi, “Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Başbakan, bakan, milletvekili, üst düzey bürokrat ve AKP merkez yöneticileri ile emekli yahut muvazzaf general, amiral gibi önde gelen kişilerin çocuklarının askerlik hizmetini, çatışma bölgelerinden gerilerde yaptığı doğru değilse, bu iddiayı çürütecek somut örnek verebilir misiniz” sorusunu İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in yanıtlayamadığını söyledi. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, 2 Eylül 2012 tarihinde PKK tarafından Beytüşşebap ilçesindeki Kaymakamlık, Emniyet Müdürlüğü ve Jandar-
ma Karakoluna yapılan saldırı nedeniyle CHP’li Oktay Ekşi’nin soru önergesine cevap vermedi.
Sorunun cevabı belli CHP’li Ekşi, Bakan Şahin’e “Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Başbakan, bakan, milletvekili, üst düzey bürokrat ve AKP merkez yöneticileri ile emekli yahut muvazzaf general, amiral gibi önde gelen kişilerin çocuklarının askerlik hizmetini, çatışma bölgelerinden gerilerde yaptığı doğru değilse, bu iddiayı çürütecek somut örnek verebilir misiniz?” diye sormuştu. YARIN GÜNCEL
AKP’den yine naylon üye
CHP Şile İlçe Başkanı Aras Arslan, 57 CHP İlçe üyesinden 47’sinin AKP Şile İlçe teşkilatında üye olduklarının anlaşıldığını, bunu da Yargıtay’dan gelen bir yazıyla öğrendiklerini söyledi. Aras Arslan yaptığı açıklamada şöyle konuştu: “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan gelen bir yazıda CHP üyesi 57 arkadaşımızdan 47’sinin AKP Şile İlçe teşkilatında üye oldukları ortaya çıktı. Bizler ulaşabildiğimiz partililerimizi aradık ve durumu sorduk arkadaşlarımız bize ‘Başkan biz AKP üyesi olmadık olmayız da bu nasıl şey?’ diyerek tepki gösterdiler. Şunu da belirtmek isterim ki, kendi isteği ile gidip üye olanlar da olabilir ancak 2820 sayılı siyasi partiler kanunun 6. maddesinin 2 fıkrasına Zaman köşe yazarı
Ali Bulaç
Tunceli’de, Munzur Çayı üzerinde yapılması planlanan Bozkaya Barajı ve HES Projesi’nin, ÇED raporu alınmadığı gerekçesiyle iptaline karar verildi. Projenin iptali için açılan davaya bakan Ankara 8. İdare Mahkemesi, projenin iptali ve inşaatın durdurulması kararını verdi. Çevre ve Orman Bakanlığı’nın, çıkardığı bir yönetmelikle ÇED Yönetmeliği’nden önce uygulama projeleri onaylanmış projelerin ÇED raporu alması gerekmiyordu. Bu hüküm doğrultusunda Bozkaya Barajı ve HES Projesi için de ÇED raporu alınmamış, yapıların çevreye verdiği zarar göz ardı edilmişti. YARIN GÜNCEL
36 öğretmen intihar etti 400 bin öğretmenin atama beklediği biliniyor. Diğer taraftan hükümet her sene verdiği sözleri bir türlü tutmuyor. Zaten yetersiz olana atama sözleri dahi tutulmuyor durumda.
Hal böyleyken işsizlik öğretmenler için bir çıkmaz yol halini almış durumda. AKP döneminde en az 36 öğretmenin işsizlikten dolayı girdikleri depresyon sonu intihar ettikleri ise bilinen bir gerçek. Sorun bu kadar köklü olsa da hükümetin bu konuda hala bu kadar duyarsız olması ise ataması yapılmayan öğretmenlerin en çok tepkisini çeken durum.
Şahin cevap veremedi
* Bir öğretmen adayı Başbakan’a ne dedi mitingde? Şubatta öğretmen ataması yoksa oy da yok, dedi. Konu ne yine? Öğretmeni öğretmenliğine atayamamak. Yani ona iş verememek. Yani işsizlik. Efendim, kriz bize hiç değmedi, işsizlik oranları düştü, yok yerinde kaldı… Eğer dikkat ederseniz, mitinglerde işsiz olduğunu dile getirenlerin sayısı hiç düşmüyor. Hükümetin açıkladığı düzeltilmiş rakamları bir kenara koyalım, hükümetin meydanlarında haykırılan işsizlik isyanlarına bakalım. Daha önceki mitinglerde de yine konu, yeni açılan tesiste çalışacak olanların nasıl belirleneceğine ilişkindi. Erdoğan’ın önüne atlayabilen iş istiyor bu memlekette. Peki Tayyip Erdoğan neden oy kaybetmek pahasına, ataması yapılmamış öğretmene olumlu yanıt vermiyor? Çünkü veremiyor. Kaba bir insan olduğu için değil yani. Erdoğan’ın kafasındaki toplumsal sistemin sınırları bu. Bu düzenin adamları toplumuna iş vaat edemiyor. İş veremiyor. O mitingdeki öğretmene demek isterim ki: Oyunu al da bize gel! hakanozturk1871@gmail.com
HES’e örnek durdurma
yorsun. Sen kendine sakla” dedi. Bu kişi de polislerce salondan çıkarılarak gözaltına alındı.
Zaman yazarı Ali Bulaç son 3 yazısında kadınların eve hapsedilmesini öneriyor. Bulaç geçtiğimiz günkü yazısında kadın cinayetlerinin sebebi olarak kadınların çalışmasını göstermişti. Bu yazı kamuoyunda büyük tepki topladı. Bulaç en son “Yasak meyve” başlıklı yazısında, tüm tepkilere rağmen söylediklerini savunmaya devam etti. “Yasak meyve” yazısında Bulaç, “fıtri düzende” kadınlara sınırlar tarif edildiğini ancak kadınların çalışma hayatına katılarak bu sınırları çiğnediğini, evin dışına çıktığını, felaketin burada başladığını söylüyor. “Konumuz kadın-erkek ilişkisinin temelini oluşturan fıtri düzenin altüst olmasıdır. Kadının çalışması, evden dışarı çıkması, gözlenen sonuçlardan biridir…” diye yazan Zaman köşe yazarı Ali Bulaç yaydığı fikirlerle net bir şekilde kadın katillerin saffında yer aldığını ilan ediyor. Bulaç’a bu gerici fikirlerinden dolayı tartışmasız bir şekilde “Oğlum bak git” diyoruz.
göre ‘Kimse birden fazla partide üye olamaz’ Aksi halde üyelik sıfatı bu siyasi partilerin hepsinde birden sona ermiş sayılır. Yani 57 kişilik üye ne CHP’de ne de AKP’de üye değillerdir. Biz aradık arkadaşlarımızı, ‘yaklaşık 30 kişi gelerek yeniden üye oldular’ dedi. YARIN GÜNCEL
B Planı tartışma yarattı TBMM Uzlaşma Komisyonu’nun AKP kanadı, uzlaşılmayan maddeler üzerinde bir mutabakat sağlanarak referanduma götürülebileceğine ilişkin B planını devreye sokma hazırlığında. Komisyonun CHP’li Üyesi Atilla Kart, “Bizim bir B ve C planımız yok. Biz, Anayasa’nın uzlaşılarak yapılmasından yanayız” diyor.
Başlangıç, vatandaşlık kritik maddeler Atilla Kart, zorlu maddeler arasında Anayasa’nın başlangıç bölüm, laiklik, eğitim, vatandaşlık, HSYK ve Anayasa mahke-
mesi, Diyanet’in yapılanması, yerel yönetimlerin merkezi yönetimle ilişkisini gösteriyor. Kart, CHP’nin toplumsal barışa dayalı, çoğulcu, kuvvetler ayrılığını esas alan ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme dayalı anayasa yapmak istediklerine dikkat çekiyor.
Başkanlık krizi şimdilik askıda Uzlaşma Komisyonu, yasama bölümünün görüşmelerini sürdürüyor. Ancak, her maddenin altına “AKP’nin teklifindeki Başkanlık sistemine ilişkin unsur müzakere edilmemiştir” notu düşülüyor. YARIN GÜNCEL
05 GUNCEL
23 Ocak 2013
Halk Cephesi’ne operasyon:
85 gözaltı, 55 tutuklama
18 Ocak Cuma günü polis 7 ilde şafak operasyonu yaptı. 15’i avukat toplam 85 kişi gözaltına alındı. Halk Cephesi’ne yönelik operasyonlarda gözaltına alınanlar ise ÇHD üyesi avukatlar, Grup Yorum üyeleri ve Yürüyüş dergisi çalışanları. Sorgulama sonucunda 22 Ocak günü itibari ile 7’si avukat toplamda 55 kişi tutuklu bulunuyor. AVUKAT EVRİM DENİZ KARATANA
Amaç muhalefeti susturmak Halk Cephesi’nden avukat Evrim Deniz Karatana operasyonlarla ilgili olarak: “katıldıkları tüm yasal eylem ve etkinlikler suç delili olarak gösteriliyor. Yasal olarak yapılan demokratik basın açıklamaları hepsi toparlanmış ve delil olarak kullanılmış. Gizli tanık ifadeleri de aynı şekilde dayanaksız tamamen keyfi bir operasyon” dedi. Amacın tamamen muhalefeti susturmak olduğunu söyleyen Karatana; “hem Yorum üyeleri hem ÇHD Avukatları hem Halk Cephesi iktidara olan muhalif duruşları nedeniyle gözaltına alınmışlardır. Üç farklı dosyaya aynı anda operasyon yapılması tamamen sansasyonel bir hava yaratmak istenmesiyle ilgilidir. İSTANBUL SEVDA POLAT
HAVAALANINDA GÖZALTI ÇHD Genel Başkanı Avukat Selçuk Halk Cephesi’ne yönelik ol- Kozağaçlı açıklamasında: ”Peki bu duğu belirtilen operasyonda operasyon neden yapılmıştır? Bunun Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) için derneğimizin 10 yıllık tarihine yöneticisi avukatların bürolarına gece ve takip ettiğimiz davalara bakmak yarısı baskını düzenlendi ve avukatlar yeterlidir. Bizler, devrimcilerin, yokgözaltına alındı. sulların, Kürtlerin polis kurşunuyla Derneğin İstanbul Şubesi Başkanı infaz edilen çocuklarının, ailelerinin avukat Taylan Tanay ve 15 avukat gö- kısacası tüm ezilenlerin avukatıyız” zaltına alındı. ÇHD Öğrenci Hakları diyerek tepkisini belirtti. Komisyonu’nda görev alan iki hukuk 3 gündür süren operasyonlarda Kozağaçlı, 20 Ocak Pazar Günü Atafakültesi öğrencisi de gözaltında. Operasyon kapsamında baskın türk Havalimanı’nda gözaltına alındı. yapılan adreslerden diğerleri ise Gözaltına alınan herkesin son olarak Grup Yorum üyelerinin çalışmalarını ifadeleri tamamlanması sonucunda yürüttüğü İstanbul Okmeydanı’nda- ise 7’si avukat toplamda 55 kişi tuki İdil Kültür Merkezi ve Yürüyüş tuklanma talebiyle mahkemeye sevk Dergisi’nin Şişli’deki bürosu oldu. edildi.
OPERASYONLAR PROTESTO EDİLDİ ÇHD’li avukatlara yönelik gerçekleştirilen polis operasyonunu ve gözaltıları protesto etmek için, avukatlar ve demokratik kitle örgütleri 18 Ocak Cuma günü 19.00’da İstiklal Caddesi’nde yürüyüş gerçekleştirdi. 19.01.2013 tarihinde saat 18:00’de ÇHD, BDSP, Emekçi Hareket Partisi’nin de içlerinde olduğu kurumlar ÇHD İstanbul Şube önünde toplanarak Taksim Meydanı’na bir yürüyüş ve ardından basın açıklaması gerçekleştirdiler. 22 Ocak Salı günü ise Binlerce kişi Halk Cephesi’ne yönelik yapılan operasyonu ve tutuklamaları protesto etmek için bugün saat 19.30’da ÇHD Şubesi önünden Taksim Meydanı’na
yürüyüş gerçekleştirdi. Avukat Gökçesu Özgül ise operasyonlarla ilgili olarak, “Avukatların bürolarına sabahın erken saatlerinde baskın yapmak usulsüzdür. Avukatların yeri yurdu bellidir. Yapılan şey bir arama niyetiyle değil, rahatsız etmek, yıldırmak için yapılmış kötü niyetli bir harekettir” dedi.
OPERASYONLARIN ADI DEĞİŞTİ Devletin KCK adı altında Kürt siyasetçilere yönelik yürüttüğü operasyonlar hükümetin barış söylemleri nedeniyle hız kesmiş durumda. Ancak operasyonlara yeni kılıflar uydurularak insan hakları savunucuları, muhalif gruplar tutuklanmaya devam ediyor.
Ölen işçinin ailesi davayı kazandı
6 yıldır Hrant için adalet Hrant Dink 19 Ocak 2007 tarihinde çalıştığı Agos Gazetesi önünde sırtından vurularak öldürülmüştü. İstanbul Emniyet Müdürü “Örgütsüz bir olaydır” dedi ancak halk kabul etmedi. Geçtiğimiz yıl ise İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada suikastın örgütlü bir eylem olduğu kararına varıldı. Hrant öldürülüşünün 6. Yılında birçok ilde anıldı. İstanbul’da ise 13:30’da Şişli’den Agos Gazetesi’ne yaklaşık 1.5 kilometrelik parkur yüründü. Kalabalık “Hepimiz Hrant’ız hepimiz Ermeniyiz”, “Faşizme inat, kardeşimsin Hrant”, “Katil devlet he-
sap verecek”, “ Faşistler vuruyor AKP koruyor” sloganları attı. Üzerinde Hrant Dink’in siyah beyaz fotoğrafları bulunan, “Biz bitti demeden bu dava bitmez” ve “Buradayız Ahparig (Kardeşim)” yazılı pankartların asılı olduğu Agos Gazetesi önünde toplanan kalabalık Türkçe ve Ermenice şarkılar eşliğinde Hrant’ı andı. Hidayet Şevkatli Tuksal, Hrant Dink’in eşi Rakel Dink, ABD’li muhalif Yazar ve Dilbilimci Noam Chomsky’nin konuştuğu anma sonrasına polis kalabalığı biber gazı ile dağıttı. YARIN GÜNCEL
Keşan’a bağlı Küçükdoğanca Köyü yakınlarındaki Kale Madencilik Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye ait kömür ocağında, 7 Temmuz 2010 tarihinde yerin 1020 metre altında mahsur kalan madencilerden 30 yaşındaki Volkan Hamarat, 35 yaşındaki Yunus Akbaş ve 45 yaşındaki Halil Açıkgöz hayatlarını kaybetmişlerdi.
Patron tazminat ödeyecek Volkan Hamarat’ın babası Ali Hamarat, annesi Güldoğan Hamarat ile kardeşleri Sevil, Okan
ve Mustafa Hamarat ile Sibel Baduroğlu ve Seçil Cin, avukatları Engin Hamarat aracılığıyla 11 Ağustos 2010 günü Kale Madencilik Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye 225 bin TL’lik ‘İş kazasından kaynaklanan manevi tazminat davası’ açtı. Temyiz yolu açık olmak üzere, davalı tarafın anne ve babaya 50’şer bin, 5 kardeşine ise 25’er bir lira olmak üzere toplam 225 bin lira manevi tazminatı olay tarihinden itibaren faiziyle ödenmesi hükmü kuruldu. YARIN GÜNCEL
Nezir Baş’a 22.5 yıl hapis istemi Van’da 23 Ekim 2011 tarihinde meydana gelen depremde yıkılan ve 20 kişinin ölümüne neden olan Sefa Apartmanı’nın tutuklu sahibi Nezir Baş hakkındaki iddianame tamamlandı. Kabul edilen 40 sayfalık iddianamede, Baş ve binanın statik projesini hazırlayan Yusuf Aslan hakkında, ‘Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olmak’
suçundan 22.5 yıl hapis istendi. MÜHENDİS DE YARGILANIYOR İddianamede, çöken bina taşıyıcılarının yetersiz olduğuna dikkat çekilirken, Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin bilirkişi raporlarına yer verildi. Rapordaki verilere göre, binadaki katlar arasındaki kolon boyutlarında ani farklılıklar görüldüğü tespit edildiği belirtildi. YARIN GÜNCEL
Sibel Uzun Ş UYANIS
Emri veren Kenan Evren
Türkiye’nin gelmiş geçmiş en önemli davalarından birisi şu anda Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın yargılandığı “12 Eylül davası” olarak bilinen dava. Geçen duruşmada ikisini de televizyon görüntüsü ile de olsa sanık sandalyesine oturtmak müdahilleri, bu davadan sonuç alma kararlılığı olanları rahatlattı. Darbenin bir çok emrini veren iki ismi sanık sandalyesine peşinde olanlar oturttu. Halkın oyları iki darbeciyi sanık yaptı. Bu duruşmada Tahsin Şahinkaya’nın sahte sağlık raporları tespit edilmesine rağmen hakimler “mahkeme salonuna gelmelerine gerek yoktur” dedi. Belli ki hükümet tarafından devlet büyüğü muamelesinde bir eksiklik olmasın isteniyor. Olmadık gerekçe ile tutulan yüzlerce öğrenci, ölene kadar tutulan hasta tutsaklar, binlerce siyasetçi tutuklu iken darbenin tepesindekilere özel muamele. İşkenceci ve katliamcı bir çok ismi affetmiş bir adalet mekanizması için normal denilebilir. Tarihte bu süreç anıldığında “oyuna gelmedik, mahkemeye gitmedik” diye anlatılamaz. Olsa olsa mahkemenin var olan oyununu bozanlar dinlenebilir. Bu mahkeme dışında bir mahkeme var mı? Hayır. Peki yargılamayı Türkiye’nin hükümetine bağlı Adalet Bakanlığı tarafından yönetilen mahkeme değil de Kanada Hükümeti’ne bağlı bir mahkeme mi yapacaktı? Kanada hükümetine mi “yargılayın” diyecektik? Tabiki hayır. Her dönemeç gibi, Ahmet Kaya’nın dediği gibi ‘vakit tamam’ işte. Bu mahkemede söz kullandık kullandık. Kullanmadıysak tarih affetmez. Hep beraber göreceğiz. Bu söz kimler için? Aramızdan aldıkları devrimciler, ellerinde dilekçe mahkeme mahkeme peşlerinde olan kayıp yakınları, muhatap olduğunu ilan edenler, darbe ile sayısız hakkı elinden alınan halkımız için ve sayılacak bir çok neden için. Arjantin’de beyaz baş örtülü anneler evlatları için yıllarca mücadele etti, Türkiye’de Cumartesi Anneleri direnişe devam ediyor. Arjantin’in darbeyi yöneten generalleri ağır cezalar aldı. Türkiye’de de mümkün. Bu dava ile kayıplara ulaşmak mümkün. Bu davada sorulan her soru, darbecilere yöneltilen her türlü söz her şeyden önemlisi tarihe düşülen bir kayıttır. Kaldı ki savunma ve sözler bir planlama dahilinde ilerlediğinde, mahkeme önünü terk etmediğimizde sonuç alabiliriz. Geçmişimiz ve geleceğimiz için. Toplum adına Kenan Evren’in mahkemeye gelip hesap vermesini isteyenlerin varlığı, ilerletebilmenin en önemli gerekçesidir. Berfo Ana’nın yıllara direnerek hesap sorması ilerlememizin en önemli gerekçesidir. Davada, Arjantin örneğini de önümüze alınca işkencenin ve öldürmenin emrini verenlerin hesabını sorarak yargılamaya yön tayin edebiliriz. Davanın adım adım buradan ilerletilmesi imkanı var. Aksi halde iddianame ve bugüne kadarki hükümetlerin darbe kanunlarına ve kurumlarına ağzını açmaması darbecileri savunan avukatların büyük bir kozuna dönüşüyor. MİT’den belge istenmiş “bende yok” demiş Genelkurmay’dan belge, meclisteki komisyonun raporları bekleniyor. Bir sonraki duruşma bu belgelerin ve ilerletecek sözlerin ne olacağını adım adım planlayacağız. Abilerimiz, ablalarımız hep söyler “devlet belgesiz iş yapmaz” diye. Bu mahkemeye delil olacak darbedeki bir çok katliam, işkence belgesi devletin kozmik odasında bulunmaktadır. Avukatlara bu belgelere ulaşmak gibi bir imkan tabiki sunulmuyor. *** Gencecik yaşta, üniversite öğrencisi iken, 1992 yılında kaybedilen Ayhan Efeoğlu’nun elbiselerine ve kemiklerine, mücadelesini sürdüren ailelerin kararlılığıyla ulaşıldı. Devlete başvurularına yanıt almayınca tırnakları ile kazarak ulaştılar. Kazıya devlet devam etmek zorunda kaldı. Ayhan Efeoğlu’nun bulunması ve bir çok hak için çırpınan ÇHD’li avukatlara, mücadelesini yürütenlere devlet “kozmik odalarına girdik” diyerek bir karalama kampanyası yapıyor. Her zamanki gibi gözaltılarla ve tutuklamalarla basında bir linç yaratmaya çalışıyorlar. Bırakın adil yargılamayı baştan sona polisin fezlekeleri tüm süreci yönetiyor. Hükümet, referandum yaparak yargılamaya başladığı darbecilerle ilgili işkence ve katliam belgelerini çıkarmak için var olan kozmik odayı açmıyor. Karalama kampanyaları için “kozmik odalarını bulduk” görüntüsü yaratılıyor. Suçunu örtmenin bir başka yöntemi, komplo ve karalama. Gerçek adalet için, gerçek yargılama için uğraşanları, yıldırmaya çalışmanın bir yöntemi. Elbette yılmayacaklar. Emri verenleri biliyoruz, muhatabımızı biliyoruz. Adalet için peşinizdeyiz. twitter: @sibeluzun_yarin
Rahibin katiline 15 yıl
Episkopos Vekili 64 yaşındaki Luigi Padovese, 3 Haziran 2010’da yazlık olarak kullandığı, ilçeye bağlı deniz kenarındaki Karaağaç Beldesi Sultanköy Sitesi’nin ön bahçesinde 4 yıllık şoförü Murat Altun tarafından boğazı kesilerek öldürüldü. İskenderun 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi ’nde görülen duruşmada mahkeme heyeti Luigi Padovese’yi öldürmekten müebbet hapis istemiyle yargılanan sanık Murat Altun’un, sanığın eylemi haksız tahrik etkisi altında gerçekleştirdiği kanaati ile 18 yıl hapis cezasına çarptırılmasına, yargılanma sürecindeki iyi hali göz önünde bulundurularak 3 yıl indirimle 15 yıl hapis cezasına çarptırılmasına karar verdi. YARIN GÜNCEL
06 GUNCEL
23 Ocak 2013
Gülsüm Kav
ANA FiKiR
Yönetmelik ve yaşam Hayatta sonlu şeyler var, sonsuz şeyler var. İnsan hayatı sonlu; doğar, büyür, ölürüz. Ama ölüm, doğal yollarla değil cinayet ile geliyorsa, yani önlenebilir bir ölümse ve önlenmiyorsa, kimse buna doğası gereği böyle demez, diyemez ve tepki verir. Hele de herhangi bir sağlık sorunu bile olmayan, çoğunluğu genç yaşta kadınlar, her gün kadın cinayetleri ile aramızdan ayrılıyorsa, bu artık toplumun önemli bir sorunu olur. Ölenler, sadece kendi ailelerinin değil, bu toplumda yaşayan herkesin evladıdır, kız kardeşidir, ablasıdır çünkü. Biz onlarla birlikte kardeş kardeş yaşayıp giderken, Tarihteki en büyük adaletsizliklerden biri nedeniyle aramızdan çekip alınmaktadırlar. Hayatta sonsuz şeyler de var demiştik. Kadın ve erkek arasındaki güç eşitsizliğinin tarihsel görüngüsü şiddet nedeniyle, yaşam hakkı elinden alınan her kadın, sonsuzdur. Adaleti çağırarak ölenler sonsuzdur, adaletin kendisi gibi. Onların hatırasını toplum unutmaz. Ölümleri durdurmak için tepki verir. Adaleti arama mücadelesi de böyledir ve bunun sonucunda gerçekten iyi şeyler de olur. Daha doğrusu iyi şeyler, ancak böyle olur. Toplumun gerçek bir sorununu sahiplenmek, gündemde tutmak, boşluk bırakmayan bir emek vermek ile eninde sonunda iyilik kazanır. Hızlı olabilir, yavaş olabilir ama uğraşır isek olur. Şimdi Türkiye’de de aynen böyle oluyor. Bakınız, size toplumun çeşitli kesimlerinden, coğrafyamızdaki kadın cinayetleri gerçeğine bakış açıları sunacağım: • Kızları öldürülen aileler, eğer koruma başvurusunda bulundular ise “devlet kızımı neden korumadı?” diyor. Hemen hepsi “ben yandım, başkası yanmasın, katillere caydırıcı ceza verilsin” talebini arkasından ekliyor. • Öldürülen kadınlarla hiçbir kan bağı olmadığı halde, olması gerekeni yapmış, bu toplumsal sorunu kendi sorunu olarak sahiplenmiş, şehirlerarası yollar gelerek ölümleri durdurmak isteyen her yaştan kadın “kadın cinayetlerini durduracağız” diyor. • Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, öldürülen her kadına, en başından itibaren sahip çıkıyor. Öldürüldüğü yerde bıraktığı karanfillerle “seni unutmayacağız ve hakkını arayacağız” sözü veriyor. Bu sözü tutmak için hiçbir boşluk bırakmadan çok yönlü bir emek veriyor, platform değerlendirmesini bu sayıda Türkiye temsilcisinden okuyacaksınız. • Popüler bir kadın programının sunucusu, platformun hukuk sorumlusunu konuk ettiği programında “hepimiz bu platformun doğal üyesiyiz aslında” diyor. • Şu anda koruma altındaki bir kız kardeşimiz, ölüm tehditi altında yaşama hakkının mücadelesini verirken, ölüm onu değil evladını buldu. Üstelik doğal bir ölümle değil hayatını kendi sonlandırmış olan oğlunun acısına yanarken bu kardeşimiz, koruma kanununun yönetmeliğinin nihayet yayınlanmış olmasına sevindi bir tek bu son günlerde. Platformu arayarak bu iyi haberi paylaştı umutla. Evet, geçtiğimiz 8 Mart’ta yenilenen Koruma Kanunu’nun yapılmış olması bir iyi şeydi ancak kanun uygulanmıyordu. Uygulaması gereken sorumlu taraflar yönetmeliğin olmamasını öne sürüyordu. Kanunun yenilenen maddeleri ilgili taraflar-örneğin barolar tarafından dahi- yeterince bilinmiyordu. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu tam on aydır, daha önce kanunun yapımına verdiği emeği de aşan biçimde her düzlemde, her fırsatta defalarca kanunun uygulanması için gerekli adımların atılmasını talep etti. İşte sonunda bir yönetmelik kazandı bütün kadınlar için. Bu bakımdan bu kısa yönetmeliğin içeriği kuru maddeler değil, ölümden hayata doğru atılmış adımlardır. Ve her bir madde kadınların hayatıyla bedel ödenerek kazanılmıştır. Koruma kanunu on aydır uygulanıyor olsa idi, onlarca kız kardeşimiz hayatta olacaktı. Bundan sonra ölümlerin olmaması için, o maddelerin her birini bir cankurtaran haline getirmeli. Eminim ki, bütün bir toplum da, yönetmeliğin tek tek uygulanması, yönetmelik yetmediğinde yönerge, o yetmediğinde genelge yayınlanması için, elbirliği yapacaktır. Şimdi siz, Gülşah öğretmene “en fazla ölürsün” diyen vali yardımcısını ve en son koruma altındayken öldürülen Mehtap Civelek kardeşimizin ailesine İstanbul polisi tarafından söylenen “fazla arka sokaklar dizisi izliyorsunuz” diyen bakış açılarını, size anlattığım toplumun genelinin bakış açısı ışığında düşünün. Toplum bu kadar gerçekçiyken, valiler, polisler biraz az dizi izlesin de gerçeklere dönsünler. Artık ister istemez dönecekler, yönetmelik var. Dizi izlemek yerine yönetmeliği uygulasınlar. gulsumkav@gmail.com
G.Ü. alev içinde kaldı
Galatasaray Üniversitesi’nin Ortaköy’deki tarihi binası 22 Ocak akşamı alevlere teslim oldu. 142 yıllık bina saatler içinde kül oldu. Yangın yedi saatte söndürülebildi. Ders gören öğrenciler ve görevliler için yangın alarmı çaldı. Saray bölümünde küçük çapta çıktığı öğrenilen yangın rüzgarın etkisiyle bir anda büyüdü. YARIN GÜNCEL
12 Eylül Darbesi’nin hesabını sordular
12 Eylül Mahkemesi’nin 12. Duruşması 17 Ocak Perşembe günü Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Bir önceki duruşmaya telekonferans ile katılan darbe sanıkları Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya bu duruşmaya katılmadı. Sanıkların duruşmalardan vareste tutulmalarına karar veren mahkeme, duruşmayı 18 Nisan 2013 tarihine erteledi. İSTANBUL can çoksöyler
12 Eylül 1980 Darbesi’nin yargılandığı mahkemeye darbeyi yapan, binlerce insanın ölümünden, işkence görmesinden sorumlu olan Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya katılmadı. Bundan önceki 2 duruşmaya telekonferans ile yataklarından katılan darbeci generallerin mahkemeye katılmama bahaneleri ise sağlık durumlarının iyi olmaması. Davayı ilk duruşmadan beri takip eden 78’liler Girişimi ve Emekçi Hareket Parti’si üyeleri de darbenin hesabını sormak için mahkemedeydiler.
Mahkeme eylemlerle başladı 12 Eylül mahkemesinin 12. duruşması başladığında hem içeride hem de dışarıda protestolar vardı. Emekçi Hareket Partisi Ankara Adliyesi önüne yaptıkları yürüyüşte, “Kenan Evren Gelecek Hesap Verecek” yazılı pankartı taşıdılar. Ayrıca yürüyüşte Berfo Ana’nın, Cemil Kırbayır’ın ve Mahmut Kaya’nın fotoğrafları da taşındı. Mahkeme önünde 12 Eylül’ü Yargılama Platformu adına Remzi Kozakçı’nın okuduğu açıklamada “ Bir tarihle, bir dönemle hesaplaşmaktır, 12 Eylülcülükten kopuş ve de eşit, özgür, demokratik bir Türkiye’ye giden yolun önünü açmaktır mesele... İşte bu nedenle, mahkum edene kadar peşlerindeyiz” dedi. MİT’den delillere sansür Bir önceki duruşmada MİT’ten 1977 1 Mayıs’ına ilişkin elindeki belgeler istenmişti ancak MİT elinde bilgi olmadığını mahkemeye yazılı olarak bildirdi. Bunun üzerine müdahil avukatlar başta MİT olmak üzere tüm kurumlardaki bilgi ve belgelerin mahkemeye sunulması gerektiğini söylediler. Mahkemenin istediği bazı belgelerin MİT Müsteşarlığı’nca gönderilmediğini savunan avukat Şenal Sarıhan ise: “Başbakanlık davaya müdahil olmuştur, MİT’te başbakanlığa bağlıdır. Eğer başbakanlık bu davada samimi ise başta MİT olmak
üzere tüm kurumlardaki bilgi ve belgelerin mahkemeye sunulmasında aktif olmalıdır” dedi.
çe sundu. Ancak mahkeme Şahinkaya’nın tutuklanması talebini reddetti. Ayrıca mahkeme sanıkların duruşmalardan vareste tutulmalarına karar verdi. Bundan sonra tahsin Şahinkaya’ya tutuklama yok mahkeme sanık avukatlar Her iki sanığın da katılmadığı ve müdahil avukatların kaduruşmada avukatlar duruş- tılımıyla Evren ve Şahinkaya mada Tahsin Şahinkaya’nın olmadan görülebilecek. tutuklanmasını talep ettiler. İstanbul Gülhane Askeri Tıp Hesap soruyoruz Adliye önüne yürüyüşle gelen Emekçi Hareket Akademisi’nden (GATA) Kırbayır ailesi adına müPartisi darbecilere karşı yürütülen mücadelede bir mahkemeye gönderilen ra- dahil olarak davaya katılan simge haline gelen Berfo Anne’nin, Cemil Kırbayır’ın porda Şahinkaya’nın ayakta Avukat Gökçesu Özgül dave Mahmut Kaya’nın fotoğraflarını taşıdı. va ile ilgili şunları söyledi: tedavi gördüğü belirtildi. Şahinkaya’nın mahkeme- “Genelkurmay’dan Bayrak taya koyuyor olacak. Darbeci- oluyoruz. Basınç uygulayarak, yi aldattığını öne süren mü- Harekat Planı’yla ilgili belge- lerin yargılanması bir kazanı- yargılamanın daha olumlu bir dahil avukatları mahkeme ler gelecek ve darbenin nasıl mımızdır. Davaya giderek, 12 yöne gitmesini sağlayabiliriz. heyetine 3 sayfalık bir dilek- hazırlandığını asıl bunlar or- Eylül’ün hesabını da sormuş emekçi hareket partisi gnl. bşk sibel uzun
Görevimiz büyük
Binlerce insan haksız bir şekilde olmadık gerekçelerle tutuklu iken darbecilerin korunması bir devlet büyüğü muamelesi görmesi adaletin gerçek anlamda işlemediğini gösteriyor. Bu dava böyle gitmez, bizlere çok fazla görev düşüyor. Bu davanın genişletilmesi, yönünün değiştirilmesi, 12 Eylül ile mücadele gücünün büyütülmesine bakıyor.
cemil kırbayır’ın dayısı torun karakaya
Aileler tedirgin
Nisan’ın 18’ine kadar diğer illerde soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcıları acaba nasıl bir kanaat oluşturacak? Yaşayan işkenceciler hakkında ne gibi bir soruşturma yürütecek? O illerdeki savcılar bir kanaat oluşturup tekrar tutuklama kararı olacak mı olmayacak mı biz mağdur aileler olarak buna tedirgin halde bakıyoruz
78’liler Girişimi TYK Üyesi metin uzunöz
EHP’ye teşekkür
12 Eylül’de biz mağdur değildik, biz taraftık. Mağduruz bile denilse burada olunurdu. Siyasi partilerin, sendikaların ilgisizliğinin yanlış olduğunu düşünüyorum. Bu zamana kadar yargılama süreçleri içerisinde bizi yalnız bırakmayan EHP’ye teşekkür ediyoruz. Yanımızda oldular demek doğru değil, çünkü siyasi partilerin de bir sorunu bu.
avukat fikret babaoğlu
Sanıklar nerede? Hiç değilse sanıkların sanal ortamda da olsa yargılanmalarını bekliyorduk böyle tarihsel bir davada. Böylesi büyük, tüm topluma travma yaşatmış bir dava da sanıkların huzurda olması lazım. Bu aynı zamanda bir tarihsel yüzleşme davası. Sanıklarla tüm toplumun, tüm mağdurların yüzleşmesi lazım. Ceza yargılaması yüz yüze olur.
Hiçbir kuvvet 12 Eylül’ü aklamaya yetmez
HAKLARIMIZI BİLELİM Av. Gökçesu Özgül
Bilindiği gibi 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile darbecilerin ve darbenin yargılanması sağlanmıştır. Bu durum şüphesiz ki elde ettiğimiz çok önemli bir kazanımdır. Yaptıkları onca şeye rağmen Kenan Evren’in ve Tahsin Şahinkaya’nın dokunulmazlık, yargılanmama zırhı ile sarılmış olmalarından sonra
geldiğimiz nokta elbette ki kayda değerdir. Bu değişiklikle beraber darbecilere hesap sorabiliyor, mahkeme salonlarında tutuklanmalarını talep edebiliyor hale geldik. 12 Eylül davası çok dikkatli bir biçimde ele alınmalıdır, karar davanın içeriği göz önünde bulundurularak verilmelidir. Bu davanın ele alınış biçimi dava ile bağlantısı bulunan diğer dava dosyalarını da etkileyecektir. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi ile Türkiye’de göz altında kayıplar, işkenceler ve faili meçhul cinayetler başlamış ve bu durum 1990’ların ortasına kadar devam etmiştir. Devletin şeffaflaşması,
demokrasi adına bir adım atılması ama en önemlisi yaşananlarla yüzleşilmesi bakımından alınan her kararın, tutanağa geçen her bir kelimenin ağırlığı vardır. 12 Eylül darbecilerinin darbe yapmak suçu ile yargılandıkları dava 12 Eylül döneminde devlet eliyle işlenen suçların aydınlatılması bakımından da önemlidir. Cemil Kırbayır’ın 1980 Askeri Darbesi’nin ilk gözaltısı olarak kayda geçmesi ve ardından göz altında kaybedilmesine ilişkin soruşturma dosyası aydınlatılmayı bekleyen müstakbel dava dosyalarından biridir. Bahsi geçen dosyada şüpheli sıfatı
ile MİT mensuplarının adı geçmekte, olayın aydınlatılması, Cemil Kırbayır’ın akıbetinin öğrenilmesi bakımından doğrudan bu kişilerin bilgilerine ihtiyaç duyulmaktadır. Üstelik Başbakanlık MİT mensuplarının soruşturulmasına tam da izin vermişken. 12 Eylül Davası kapsamında davaya müdahil MİT’ten istenen her belge bu bakımdan önemlidir. Üstelik Mahkemece talep edilen Bayrak Harekat Planı’na ilişkin olarak Genel Kurmay’dan gelecek tutanaklar, darbenin gerçek niteliğini ortaya koyacak, bir lüzumdan doğup doğmadığını gösterecektir.
Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya hakkında açılan davada, 12 Eylül döneminde gerçekleştirilen İşkencelerinin ve -buna bağlı ya da değil- ölümlerin sistematik olduğu kanıtlanabilirse kasten adam öldürme ve işkence suçları sebebiyle yargılanabilmeleri mümkün olabilir. Sanıklar hakkında bu suçlar sebebiyle başlatılmış bir soruşturma daha var . Suç niteliğinin değişebilmesi için sadece müdahil olmak isteyenlerin sayısına ve anlatılanlara bakmak bile yeterlidir. 12 Eylül hangi gerekçenin arkasına saklanılırsa saklanılsın aklanamaz!
07 EMEK
23 Ocak 2013
Gün Çağ Aydın
PRiZMA
Arkadaşımızın babası
Yine mi işçiler suçlu?
11 Mart 2012’de Esenyurt’ta Marmara AVM’nin inşaatında çalışan işçilerin kaldıkları çadırda çıkan yangında 11 işçi yanarak hayatını kaybetmişti. 18 Ocak’ta görülen davanın 4. duruşmasında hakimin, müdahil avukatlara olumsuz tutumu dikkat çekti. İşçi Ölümlerine Son Platformu da ölen işçilerin aileleriyle birlikte, basın açıklaması yaptı. İSTANBUL zeynep maside ersoy
Taşeron firma Kaldem’e açılan davada tutuklu yargılanan 13 kişi arasında, demirci ustaları, kalıpçı ustası, elektrik mühendisi bulunurken, denetim görevini yerine getirmeyen resmi makamların ve patronların olmaması ise iş güvenliği ve işçi sağlığı yasasının yetersizliğini gözler önüne sermeye yetiyor.
gerekli çalışma ortamı yok 2011 Haziran ayında Kaldem İnşaat firması’nda, 3-4 hafta kadar İş Güvenliği Uzmanı olarak çalışan Şinasi Oymak, tanık sıfatıyla dinlendiği mahkemede, İşçilere iş güvenliği ile ilgili bilgi verilmesi için çalışma yapmak istediğini belirtti. Sözü edilen eğitim çalışması için işçilerin bir türlü toparlanmadığını da ifadesine ekleyen Oymak iş güvenliği çalışmaları için gerekli ortamın, işletme yetkilileri tarafından bir türlü hazırlanmaması üzerine işten ayrıldığını ve nihayetinde 8 ay sonra da yangının meydana geldiğini söyledi.
tartışmalı duruşmadan erteleme kararı Hakimin, ölen işçilerin avukatlarına karşı olumsuz tavrı dikkat çekti. Dava süresince sık sık sözleri kesilen avukatlar, hakimin ifadeleri tutanağa geçirmemesi üzerine itiraz ettiler. Savcının müdahalesiyle ifadelerin bir kısmı tutanağa geçirildi. Ölen işçilerden Ahmet Yağal’ın kardeşi Sebahattin Yağal’ın “Ağabeyim zaten çalışmak istemiyordu. Çalışma koşullarının kötü olduğunu söylüyordu. Arabasını satıp memlekete dönmeyi planlıyordu” şeklindeki çalışma koşullarını özetleyen ifadesinin kayda geçmesi ise uzun süre engellenmeye çalışıldı. Müdahil avukatlarının talepleri alınmadan mahkemeye son verilmeye çalışılması da salondaki gerginliği arttıran önemli etkenlerden biri oldu. Tartışmaların yaşandığı mahkeme 1 Mart 2013 tarihine ertelendi. Yasalar kim için var? 6331 sayılı İş Güvenliği Kanunu’na göre, iş yeri temsilcisi seçtirmeyen, iş
Al kalemi eline
e m e kç i l e rd e n
mektuplar
Bir iş yerim olsun Çalışmak zorunda insan geliyor. Derdi sıkınkaldığım için öğre- tısı olan sorunlarını bizlere nimimi tamamlayama- agrasif davranarak çıkarıyor. dım.18 yaşlarında çalışma Müşteri velinimetimizdir hayatına girdim. İlk pasta- deyip. Anlayışlı olmaya çalınede garson olarak çalışma- şıp sesimizi çıkartmıyoruz. ya başladım. Askere gidip Esnaflığın kuralı bu. Her geldikten sonra lokantada işin kendine göre zorluğu tekrar garson olarak işe baş- var.12 saat ayakta kalarak ladım.12 sene aynı lokanta- çalışıyoruz. En az 10 saat da garson olarak çalıştım. çalışıyorum.Karşıdan her Öğrendiğim ve bildiğim bir meslek kolay görünüyor. meslek olduğu için benim- Fakat işin içine girince sode geçimimi sağladığım runlar anlaşılıyor. meslek oldu. Evliyim ve İlerleyen dödünyalar tatlısı nemlerde kendi birde bebeğim iş yerimi açmayı var. istiyorum. Fakat İnsanları ve inşuan piyasada iş sanlarla ilişkiler yeri açabilecek kurmayı sevdidurum yok. Yatığim için, bu mesrım yapıp bu işe MEHMET KARAVANLI leği seçmemdeki kolları sıvamadan etkenlerden biri önce en uygun oldu. Lokanta ortamında zamanı bekliyorum. İş sahiçok insan gelip gittiği için bi olarak tutunabilecek miinsanlarla daha iç içeyim. yim. Müşteri kazanabilecek Dertleşmeyi, farklı hayatlar miyim. Bunların hepsi risk. dinlemeyi, sohbet etmeyi Büyük işyerleri şirketler heseviyorum. men tutunabiliyorlar fakat Şuanda lokantada gar- küçük esnaf olmak zor. Küson olarak çalışıyorum. çük esnaftan adil olmayan sigortam var. Yıllardır si- vergiler istenirken,büyük işgortalı işte çalışmaya özen yerleri vergi ödemiyor fazla gösterdim. Asgari ücretin vergide ödemiyor. biraz üstünde maaşım var. Bir işyerim olmasını daBenim böyle ama asgari üc- ha iyi imkanlar da yaşamayı ret alarak geçinen insanlara bende isterim. Çocuğumu Allah sabır versin işleri zor. daha iyi şartlarda yetiştirLokantaya her huydan mek isterim.
Sen de kendi hikayeni anlatmak istersen, al kalemi eline bilgi@yarinhaber.net
işçi ölümlerine son platformu türkiye temsilcisi serdar çarkçı
Patronlar yargılanmadı Her zaman olduğu gibi yine işçi ölümlerine karşı patronların yargılanmadığı gözler önüne sunuldu. Biz İşçi Ölümlerine Son Platformu olarak ölen işçilerin hesabını soracağız. Yargılanması gereken gerçek şahısların yargılanmasını sağlamak amacıyla da meydanlarda, adliyelerde olmaya devam edeceğiz.
güvenliği eğitimi vermeyen, iş güvenliği kurulu oluşturmayan, risk analizleri yapmayan işletmelere yüksek cezalar öngörülüyor. Çalışanlarına sağlık raporu aldırmamış bir işletme için 105 bin TL para cezası belirtiliyor. Bürokratik bir hataya bile yüksek cezalar kesen devlet, işyerinde iş güvenliğini tehlikeye sokan veya işçi sağlığını doğrudan et-
müdahil avukat aysu yazıcıoğlu
Hakimin tavrı olumsuzdu Hakimin tavrı müdahil avukatlara karşı çok olumsuzdu. Duruşmaya son verilmeye çalışılırken müdahil vekilleri, taleplerinin alınması konusunda beyanda bulundular. Müdahil vekilleri bunun mahkeme sırasında zapta geçirilmesi konusunda ısrarcı oldu. Talepleri, mücadele sonunda, ara verildikten sonra alındı. Kimin beyanlarının alınacağı konusunda ise sıkıntılar yaşandı. Mesela Sebahhattin Yağal’ın beyanları aynen zapta geçmedi. kileyen bir durum tespiti yapıldığında ise, işletmeye kesilen ceza sadece 6 bin TL.
Kozlu madencileri güvenliksiz çalışmayacak Taşeron firma Star İnşaat ve Tica- çi, güvenlik önlemlerinin yetersiz olduğu ret A.Ş.’nin, yerin 630 metre altın- gerekçesi ile ocağı girmeme kararı aldı. da 8 madencinin yaşamını yitirmesine neden olan ihmalinin üzerinden pek bir Madene inmeyecekler zaman geçmeden ocaktaki hazırlık çalış- Sabah erken saatlerden itibaren taşeron malarına devam etmek için TTK Kozlu firmanın şantiyesi önünde toplanan işçiMüessese Müdürlüğü’ne yazıyla başvur- ler, şirketin iş başı yapma talebine karşı duğu öğrenildi. iş bırakma eylemi başlattıklarını söyledi. Kurumun da kazanın meydana gel- Madenciler adına konuşan 35 yaşındaki diği bölgenin dışındaki alanlarda çalışı- Ayhan Gökgöz, 8 arkadaşlarının kanı labileceğini belirtmesi üzerine şirket, 21 kurumamışken şirket yetkililerinin, “İşe Ocak akşamı işçileri arayarak sabahtan girin, gelen gelir, gelmeyenin çıkışını veitibaren ocakta iş başı yapılacağını duyur- ririz” baskısıyla karşı karşıya olduklarını du. Ancak şirkette çalışan yaklaşık 110 iş- söyledi. YARIN EMEK
Çorlu’da greve polis saldırısı 17 Ocak perşembe günü, Çorlu’da bulunan Daiyang Fabrikası’nda, grevdeki işçilere polis saldırdı. Polisin havaya ateş açtığı ve araçları işçilerin üzerine sürdüğü saldırıda 80 işçi yaralandı. 6 işçi ise hastaneye kaldırıldı. İşveren, üretimin durduğu fabrikadan tırları çıkarmak isteyince grevdeki işçilerin engeliyle karşılaştı. Polis araçlarını işçilerin üzerine sürerek bir işçinin yaralanmasına neden olan polisler, fabrikaya girerek tırları çıkardı.
Saldırılar protesto edildi Polis müdahalesinin ardından Daiyang-SK işçileri, Çorlu Belediye Meydanında basın açıklaması yaparak eylem gerçekleştirdiler. Toplu iş sözleşmesi Yargıtay tarafından onaylanmasına rağmen patronun, tekliflerin hiçbirini kabul etmemesi üzerine 14 Kasım 2012’de, işçiler greve başlamışlardı. YARIN EMEK
Hemen hemen her gün polisin imza attığı bir olayla uyanıyoruz. Karşımıza çıkan her olayda ise kolluk kuvvetlerinin ne denli rahat davranabildiğini görüyoruz. Nedir bu rahatlık? En ufak kargaşada havaya ateş açma merakı mesela. Ne de olsa sağa sola kurşun yağdırmalarında konudan etkilenmeyenler bir tek polisler oluyor. Nedir mesela başka rahatlık? Yasama, yürütme ve yargı organı olmak. Bizim polisimiz tüm bu mekanizmanın üzerindedir. Bir senaryo hazırlar ve bu senaryoyu derhal uygulama koyar. Bu esnada ise hiç bir yasa onları alakadar etmez. Türlü entrika çevirerek bu senaryoya herkesi inandırmaya çalışırlar. Medyanın “hatırı sayılır” bir kısmı da kolluğun ekmeğine yağ sürer. Servis edilen haberleri güzel bir doğaçlama ile besler ve allar pullar. Daha bir kaç gün öncesinde devrimcilere yönelik bir operasyonla açtık gözlerimizi. Çok sayıda insan işkence ile gözaltına alındı. Büyük bir kısmı ise tutuklanarak hapishaneye yollandı. Bu operasyonda ise halk çocuklarının yanı sıra avukatlar daha fazla ön plana çıktı. Kimdi bu avukatlar? Yıllardır bizleri türlü türlü davalarda savunanlardır. Nerde bir haksızlık varsa bizimle beraber saf tutanlardır. Biz bu avukatları iyi tanırız. Görüşme odasında yalnız bekletilirken yüzlerini görürüz birden ve umut dolarız. İşte bizi savunacak olanlar geldi deriz. Yine yalnız değiliz deriz. Bu seferde gerçekleşen saldırıdan onlar da paylarını aldılar. Aslanlar gibi de gittiler hapishaneye, aslanlar gibi de geri gelirler. Tutuklamaların ardından basın “üzerine düşeni” yaptı ve yakaladı en önemli haberi. Tutuklanan bir kadın devrimcinin ailesi doğal olarak üzgündü. Ve bir o kadar da üzücü konuşuyordu. Yine bizim devrimciler suçlanıyordu. Ne faşistliği kaldı devrimcilerin ne de bir baltaya sap olamadığı. Yine “beyin yıkamıştı” bizim devrimciler. Yine körpecik insanları “kandırmışlardı”. Üzüntülü baba bir de bunların üstüne Emniyet’e gidip devrimcilere karşı girişimlerde bulundu. Sonuna kadar gideceğini duyurdu. İşte bu olay yüzünden yazımın konusunu da bu babayla ilgili belirledim. Senin kızın kötü bir şey yapmadı arkadaşımızın babası. Hatta bu dünyada yapılabilecek en onurlu yolu seçmiş kendisi. Kendin diyorsun kızım sosyoloji kazandı diye. Asıl sen inanmamalısın kızının beyninin yıkandığına. Muhtemelen sana da yıllarca bizlerin beyninin yıkandığı anlatıldı tabi. Yolsuzluk yapanların beyni normal. Bizim ki anormal. Hırsızlık yapanların beyni normal. Bizim ki anormal. Memleketi talan edenlerin, emperyalistlere peşkeş çekenlerin, savaşın eşiğine getirenlerin, ortaçağ karanlığına götürenlerin, işsiz bırakanların, kadınları korumayanların, YÖK’ü kapatmayanların, cemaatlere yurdu terkedenlerin beyinleri normal. İnsanca yaşamak isteyenlerin yine anormal. Asıl en çok sen güvenmelisin kızına. En çok sen destek olmalısın kızına. Senin ekmeğine göz koyanlara karşı mücadele ediyor kızın. Aferin ona. Körün istediği bir göz Allah verdi iki göz. Zaten insanlar haksız yere tutuklanmışken bir de sen yapma bunu onlara. Senin üzerine düşen vazife kızının güçlü durmasını sağlamaktır. Ona güç vermektir. İyi ki senin gibi bir evlat yetiştirmişim demektir. Devrimcilerden de bir şey olmaz diye bir gaflete de düşme sakın arkadaşımızın babası. Bizim en iyilerimizi astılar, bizim en iyilerimizi vurdular, bizim en iyilerimizi sürgüne yolladılar. Biz hep en iyisini yetiştirdik ve toprağa verdik. Kızma bu kadar halkını sevenlere, sakın kızma halk çocuklarına. Kulağına fesat çalanlara tıka şimdi kulağını, vakit kızına destek olma vaktidir. Onunla gurur duyma zamanıdır. Toplum bilimi okuyan kızın toplum için mücadele etmiş fena mı? guncagaydin@hotmail.com
08 GUNCEL
GÖKÇESU ÖZGÜL yazdı
23 Ocak 2013
Avukat Gökçesu Özgül Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun mücadelesi ile çıkartılan yönetmeliği gazetemize değerlendirdi. “6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna İlişkin Uygulama Yönetmeliği”ni kadınların korunması, uygulama ve kazanımlar açısından ayrıntılı incelediği yazısının ilk bölümünü yayınlıyoruz.
Yeni yönetmelikle kadınlar
k a c a n u r o k e l böy
6284 Sayılı Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmelik geçtiğimiz günlerde yürürlüğe girdi. Kanunlar kendi kendilerini uygulatırlar ancak yönetmelikler kanunların uygulanması anlamında büyük önem taşımaktadır. Bu Yönetmeliğin amacı şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınlar, çocuklar, aile bireyleri ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması , bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi ve şiddet uygulayan ya da uygulama ihtimali olan kişiler hakkında şiddetin önlenmesine yönelik tedbirlerin nelerden ibaret olduğunun tespit edilmesi ve bu tedbirlerin alınmasına,uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemesidir.Yönetmelik bize kanundan kullanılan bazı terimlerden ne anlamamız gerektiğini göstererek başlıyor:
Aydınlatılmış rıza: Korunan kişinin kendisi hakkında verilebilecek tedbir kararının anlayabileceği bir biçimde sebepleri, aşamaları ve sonuçları hakkında açıklama yapılarak bilgilendirilmesi ve özgür iradesi ile bu hususların tamamını anlayıp kabul ettiğine dair yazılı beyanı. Bakanlık: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı. Gecikmesinde sakınca bulunan hal: Kolluk tarafından yapılacak tahkikat ve risk değerlendirilmesi sonucunda, derhal işlem yapılmadığı takdirde, şiddet eyleminin önlenememesi, kişinin can güvenliği, hak ve hürriyetlerinin korunmasının tehlikeye girmesi, korunan kişinin zarar görmesi, şiddet eyleminin iz, eser, emare ve delillerinin kaybolması, şiddet uygulayanın kaçması veya kimliğinin tespit edilememesi gibi ihtimallerin ortaya çıkması ve resen veya ilgilinin talebi üzerine mülki amirden ya da hâkimden karar almak için yeterince vakit bulunamaması hali. Geçici koruma: Hayati tehlikesi bulunan şiddet mağdurunun kolluk tarafından gerektiğinde her türlü teknik cihaz ve donanımlarla, yirmidört saat esasına göre kesintisiz olarak, şiddet uygulayan veya uygulama tehlikesi bulunan kişilerden gelebilecek tehlikelerden korunması amacıyla yerine getirilen tedbir.
lere olayın yazılı, sözlü veya başka bir suretle bildirilmesi.
Şikâyet: Şiddet mağdurunun şiddet veya şiddet tehlikesi halinde ilgili makam veya mercilere müracaat etmesi. Kolluk: Polis, jandarma ve sahil güvenlik birimleri. Kolluk amiri: Hakkında tedbir kararı verilen kişilerin yerleşim yeri veya bulunduğu ya da tedbirin uygulanacağı yerdeki Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından atamalarındaki usule göre konu ile yetkili ve görevli kolluk biriminin komutanı/amiri. Konukevi: Şiddete uğrayanların, şiddetten korunması, psiko-sosyal ve ekonomik sorunlarının çözülmesi, güçlendirilmesi ve bu dönemde şiddet mağdurlarının varsa çocukları ile birlikte ihtiyaçlarının da karşılanmak suretiyle geçici süreyle kalabilecekleri yatılı sosyal hizmet kuruluşu. Koruyucu tedbir kararı: Kanun kapsamında belirtilen merciler tarafından korunan kişi hakkında olayın niteliği dikkate alınarak hükmedilecek tedbirlere ilişkin kararı. Müdürlük: Aile ve Sosyal Politikalar il veya ilçe müdürlüğü. Şiddet: Kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfî engellenmesini de içeren, toplumsal, kamusal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranış. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM): Güçlendirici ve destekleyici danışmanlık, rehberlik, yönlendirme ve izleme hizmetlerinin verildiği, çalışmaların yedi gün yirmidört saat esasına göre yürütüldüğü merkez. Önleyici tedbir kararı: Şiddet uygulayan veya uygulama tehlikesi bulunan kişi hakkında, olayın niteliği dikkate alınarak hükmedilecek tedbirlere ilişkin karar.
mahkemesi
Şikâyet mercileri: Kolluğu, mülki amiri, Cumhuriyet başsavcılığını, hâkimi, Bakanlığın ilgili birimleri.
Hayati tehlike: Bir kimsenin ölümle sonuçlanabilecek bir şiddet olayına maruz kalması ya da kalma ihtimalinin bulunması hali.
Tedbir kararı: Şiddet mağduru ve şiddet uygulayan hakkında hâkim, mülkî amir veya kolluk tarafından, talep veya ihbar üzerine ya da kendiliğinden verilecek karar.
Genel Müdürlük: Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü. Hâkim: Aile hâkimi.
İhbar: Üçüncü kişiler tarafından ilgili makam veya merci-
Tek taraflı ısrarlı takip: Şiddet uygulayanın, şiddet mağduruna yönelik olarak,
güvenliğinden endişe edecek şekilde fiziki veya psikolojik açıdan korku ve çaresizlik duygularına sebep olacak biçimde fiili, sözlü, yazılı olarak ya da her türlü iletişim aracını kullanarak ve baskı altında tutacak her türlü tutum ve davranış.
Bana ya da sana.. Şiddet karşısında ne yapmalı? Şiddete uğradığınızda her zaman için şikayet hakkınız olduğunu unutmayın. Kendinizi korumak, can güvenliğinizi sağlamak bakımından en etkili yol ilgili yerlere şikayette bulunmkatır. Çevrenizdeki birinin şiddete uğraması veya şiddete uğrama tehlikesi altında bulunması halinde durumu yazılı, sözlü veya başka bir suretle ilgili makam ve mercilere ihbar edebilirsiniz. Unutmayalım ki Şiddet veya şiddete uğrama tehlikesinden haberdar olan kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ise durumu derhal, şikâyet mercilerine bildirmek zorundadır. Şikâyet mercileri Kanun kapsamındaki görevlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür. Müdürlük veya ŞÖNİM’e yapılan şikâyet ve ihbarlar, bunlar tarafından olayın özelliğine göre, kolluğa, mülki amire, Cumhuriyet başsavcılığına veya hâkime gecikmeksizin bildirilir. Sözlü yapılan şikâyet ve ihbarların derhal tutanağa geçirilmesi zorunludur. Kolluk kuvvetlerine başvurduğunuzda Kolluk, kendisine yapılan ihbar veya şikâyet üzerine genel hükümler doğrultusunda gerekli işlemleri yapar. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Kanun kapsamında almış olduğu koruyucu ve önleyici tedbirleri onaylanmak üzere tedbirin niteliğine göre mülki amire veya hâkime sunar. Kolluk, kendisine intikal eden her olay hakkında gecikmeksizin en seri vasıtalarla ŞÖNİM’e bilgi verir. Cumhuriyet başsavcılığı, yapılan ihbar ve şikâyet üzerine evrakın bir örneğini olayın niteliğine göre uygulanabilecek olan koruyucu veya önleyici tedbir hakkında karar verilmek üzere hâkime veya mülki amire gönderir. Mülkî amir tarafından verilecek koruyucu tedbir kararları Mülki amire yapılan ihbar veya şikâyet üzerine koruyucu tedbirlerden birine, birkaçına veya uygun görülecek benzer tedbirlere karar verilebilir. Olayın niteliğine göre şikâyet veya ihbarı, kolluğa veya Cumhuriyet başsavcılığına bildirir. Kendisine ve gerekiyorsa beraberindeki çocuklara, bulunduğu yerde veya başka bir yerde uygun barınma yeri sağlanması, Geçici maddi yardım
yapılması,(bu durum bir başka kanun uyarınca yardımı engellemez) Psikolojik, meslekî, hukukî ve sosyal bakımdan rehberlik ve danışmanlık hizmeti verilmesi, Hayatî tehlikesinin bulunması hâlinde, ilgilinin talebi üzerine veya resen geçici koruma altına alınması, Kreş imkânının sağlanması (korunan kişinin çocukları varsa çalışma yaşamına katılımını desteklemek üzere dört ay, kişinin çalışması hâlinde ise iki aylık süre ile sınırlı olmak kaydıyla, on altı yaşından büyükler için her yıl belirlenen aylık net asgari ücret tutarının yarısını geçmemek ve belgelendirilmek şartıyla Bakanlık bütçesinin ilgili tertibinden karşılanarak)
Barınma yeri Hakkında barınma yeri sağlanmasına karar verilen kişiler, Bakanlığa ait veya Bakanlığın gözetim ve denetimi altında bulunan yerlerde; barınma yerlerinin yetersiz kaldığı hâllerde ise mülkî amirin, acele hâllerde kolluğun veya Bakanlığın talebi üzerine kamu kurum ve kuruluşlarına ait sosyal tesis, yurt veya benzeri yerlerde güvenli nakli sağlanıncaya kadar geçici olarak barındırılır. Geçici maddi yardım yapılması Tedbir kararı yerine getirilmek üzere ŞÖNİM’e gönderilir. Geçici maddi yardım kararı ile on altı yaşından büyükler için her yıl belirlenen aylık net asgari ücret tutarının otuzda birine kadar günlük ödeme yapılır. Korunan kişinin birden fazla olması hâlinde, ilave her bir kişi için bu tutarın yüzde yirmisi oranında ayrıca ödeme yapılır. Ancak, ödenecek tutar hiçbir şekilde belirlenen günlük ödeme tutarının bir buçuk katını geçemez. Korunan kişilere barınma yeri sağlanması hâlinde bu fıkrada belirlenen tutarlar yüzde elli oranında azaltılarak uygulanır. Geçici maddi yardım bordro ile ödenir. Bordro, her ayın onbeşinde ve otuzunda düzenlenerek tahakkuk eden meblağ ilgililerin banka hesabına yatırılır. Aynı tedbir kararında birden fazla kişi hakkında geçici maddi yardım yapılmasına dair karar verilmesi halinde bu kişiler aynı bordroda gösterilir ve ödemeler aynı banka hesap numarasına yapılır. Geçici maddi yardım yapılmasının kaldırılmasına ya da değiştirilmesine karar verilmesi halinde kararın geçerli olduğu gün üzerinden hesaplanarak ödeme yapılır. Korunan kişiye elden ödeme yapılmaz. Geçici maddi yardımlar için yapılan ödemeler, Bakanlık bütçesine, geçici maddi yardımlar için konulan ödenekten karşılanır. Diğer Kanunlara göre yapılan yardımlar, geçici maddi yardım yapılması tedbirine karar verilmesine engel olmaz.
Yönetmelik açıklamasının devamı, haftaya Yarın’da.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Türkiye Temsilcisi İlke Acar, kadın cinayetlerini durdurma yolundaki kazanımları Yarın’a paylaştı. Yönetmeliği çırattıran mücadeleden geçiyor.
Kadınlar yönetmeliği nasıl kazandı?
İLKE ACAR yazdı
Tarih 25 Kasım 2010. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu gerçekleştirdiği haftalık eylemlerle kadın cinayetleri kavramını toplumun gündemine ilk defa getiriyordu. 25 Kasım 2010 günü meclisin kapısına giderek milletvekillerine kadın cinayetlerini durdurmak için ne yapılabileceğini ilk defa bu kadar açık ve net sordu. Vekillerden ise diğer mücadele alanlarında yaptıklarına benzer bir şekilde “Yasa sunarsanız onun üzerinden gideriz” yanıtı geldi.
Yasa Nasıl ve Kim Tarafından Yapıldı? Bir mücadele örgütü olarak ne ile karşılaştığınızı bilmek ve bunu doğru okuyarak doğru tavır almak hayati bir önem taşır. İşte bu yasa önerisini nasıl ele alacağımız böyle bir sorunun cevabı oldu. Kadınların yaşam hakkını almak istiyorsanız önünüze gelen hiçbir konuya bu bizim alanımız değildir diyemiyorsunuz, böylelikle 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunu’nun değiştirilmesi kadınların birçok hakkını alması için birçok baronun ve hukukçularla ilgili kuruluşların yolunu tuttuk. Başvurduğumuz yerlerden umut dolu yanıtlar alamamış olsak da platformun mücadele edenleri olarak başına bizzat oturduk ve yasa teklifini oluşturduk. Bilmeyenlere duyuralım, toplum nezdinde ne kadar kabul olmuş bir dernek olursanız olun meclise herhangi bir yasa teklifini sunamıyorsunuz. Tüm bu işlemler için illaki sizin yasa teklifinizi sunacak bir vekil olması gerekiyor. 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunu’nun ötesine geçen yasayı sunarken CHP, BDP ve AKP’li vekiller sırasıyla yasa teklifimizi 8 Mart 2011 yılında meclise sundular. Bizler yasayı binbir çabayla oluşturmuş, kadın cinayetleri kanayan bir toplumsal yara olarak devam ederken bir çözümü gündeme getirmiş ve çıkışının vaktini de yaz ile sınırlamışken meclis tatilinden vaçmedi. Peki Yasa Sunulduktan Ne Kadar Süre Sonra Çıktı? 8 Mart 2011’den 8 Mart 2012’ye geçen bir yıllık sürede Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığı “kadın” konusunun kendi konusu olduğunu fark ederek devreye girdi ve bizler de hemen hemen her ay aynı masalarda oturduk, kadınlara koruma gibi ciddi haklarını veren yasa teklifi üzerine madde madde çalıştık. O gün o masalarda sorun olacağını söylediğimiz her madde şuan önümüze kadınların önündeki bir engel olarak çıkıyor. Ancak olumlu ve olumsuz yanları ile bu yasanın çıkmasını bu ülkenin yarısını oluşturan kadınları ileriye taşıyacağının farkında olarak çok önemsedik ve bakanlıkla çalışmaların sürdüğü bir yıl içerisinde dahi yasanın çıkmasını hızlandırmak için öldürülen kadınları ay ay dile getirdik. Bir yıllık sürede yaklaşık 250 kadın arkadaşımızı kaybetmiştik. Bu oldukça ciddi bir sayıydı, yasa artık çıkmalıydı. Kadınlar Yasayı Kazandı 8 Mart 2012 yılında 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun yürürlüğe girdi. Eski yasaya göre içerikte birçok farklılık içeren bu yeni yasa ismiyle de farklılığını ortaya koyuyor “kadın” kelimesini geçiriyordu. Kadın mücadelesinin bu kazanımda ciddi bir anlamda önemi varken yasanın nasıl uygulanacağına dair soru işaretleri oluşmaya başladı. Sıra Yasanın Uygulanmasına Nasıl Geldi? Yasa çıktıktan iki ay sonra meclis tatile girdi, ancak Türkiye’de meclis dışındaki hiçbir toplumsal sorun tatile girmemişti. Kadınlar öldürülmeye devam ederken platformumuza gelen başvurulardan yaşayarak öğrendik ki hemen hemen hiçbir kamu görevlisinin yeni yasayı uygulamaya dair hiçbir fikri yoktu. Erkekten yana tavrın egemen olduğu bu alanlarda yönetmelik yani yasanın nasıl uygulanacağını anlatan metin henüz hiçbir kamu görevlisinin eline geçmediğinden kadını gerçekten koruyacak adalet mekanizması da işlemiyordu. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu yasayı çıkartan, binleri yürüten ve her kesimden kadını bünyesinde barındıran bir dernek olarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın yasanın yönetmeliğini çıkarması konusunda tutunduğu bürokratik tavrı kırmak için bildiği tüm yolları denedi, Aralık ayının başından 17 Ocak yani yönetmeliğin yürürlüğe girmeden bir gün öncesine kadar basıncını sürdürdü ve yönetmeliği çıkarttı. Gün, kadınların günü oldu ve kadınlar bu sefer yönetmeliği kazandı. YÖNETMELİĞİ UYGULAYANLAR VE UYGULAMAYANLAR ARASINDAKİ TARİHSEL FARK Şimdi tüm kamu görevlilerinin elinde yeni yasayı nasıl uygulayacaklarına dair düzenleme yer alıyor. Yönetmeliğin uygulanması elbette kamu görevlileri açısından bir zorunluluk taşıyor ancak bu sadece zorunluluğa değil kadın vatandaşların çözüm için başvurduğu ilk birim olan kamu görevlilerinin vicdanına da bağlı. Nasıl ki yasayı ve yönetmeliği çıkartmak kadın mücadelesi için tarihsel bir sorumluluk ve kazanımsa bu yönetmeliği harfiyen uygulayan kamu görevlileri de tarihsel bir rol oynayacak ve kadınları yaşatacak kahramanlar olacak. Kadınların yaşaması için her kesimden, her alandan, her biçimden kahramanlara ihtiyaç sürüyor.
09 EKONOMI
23 Ocak 2013
Sol Köşe
Operasyonlara tepki
Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Genel Merkezi, ÇHD üyeleri ve Halkın Hukuk Bürosu avukatlarına yönelik saldırıya tepki gösterdi. Yazılı bir açıklama yapan ESP, baskınlarda kapıların zorla kırılarak içeriye girildiğini, açık bir devlet terörü estirildiğini belirtti. ESP, “AKP Hükümeti’nin sürekli dillendirdiği ‘ileri demokrasi’nin gerçek bir demagoji olduğu halkın avukat ve sanatçılarına, devrimcilere yönelik geceyarısı baskınlarıyla, çıkartılan gözaltı ve yakalama kararlarıyla bir kez daha gözler önüne serilmiştir. İşçilerin, emekçilerin, tüm ezilenlerin söz, eylem, örgütlenme, toplantı ve basın özgürlüğüne yönelik faşist tahammülsüzlük ortadadır” dedi. YARIN GÜNCEL
EHP: Halklarla barış patronlarla savaş
20 Ocak’ta birçok siyasi kurum birden Patriotları kurdurmayacaklarını söyledi. Emekçi Hareket Partisi’nin de aralarında olduğu siyasi parti, sendika ve demokratik kitle örgütleri Kadıköy Et ve Balık Kurumu önünden İskele Meydanı’na yürüdü. Emperyalizm Yenilecek Direnen Halkalr Kazanacak, Savaşa Değil Eğitime Bütçe, Halklarla Barış Patronlarla Savaş gibi sloganların atıldığı eyleme ilgi yoğun oldu. Önceki gün Patriotları kurmak üzere gelen heyet bölgeyi yoğun güvenlik önlemleri altında gezmişti. YARIN GÜNCEL
Patriot protestosu: Gaz, cop, 23 gözaltı
Büyüme yoksa, bu sene kriz var
Hükümet 2012’yi ekonomik büyüme açısından eksi karneyle tamamladı. Bu not ise doğrudan cari açıkla göbekten bağlı. Şimdi ise gözler 2013’ün ilk çeyreğine çevrildi. Şimdilik hükümet cephesinden umutlu açıklamalar gelse de bu pek kimseyi tatmin etmiyor. Çünkü geçtiğimiz sene ne büyüme oranları ne de cari açık öngürüldüğü gibi gerçekleşti. İstanbul can çoksöyler
Hükümet konu ekonomi olunca yeni yıldan itibaren temiz bir sayfa açmış gibi davranıyor. Eskinin kötülüklerinden, bu döneme bıraktığı bütçe açığından kimse bahsetmiyor. Şimdilik 2012’nin son çeyreğindeki gaz, fren, büyüme, bütçe gibi tartışmalar rafa kalmış gibi duruyor. Ancak uzmanlara göre bu durum ‘mezarlıkta ıilık çalmaktan’ farksız. Bütçe giderlerinde bir değişiklik beklenmezken, iş büyümeye kalıyor. Hal böyleyken ekonomimiz pamuk ipliğine bağlı demek yalnış olmaz.
Sektörün krizi kamuya dengeleyemez hale geldi. Zarar eden AKP hükükümeti iktidara geldi- kurumları kurtarmak için devlet ğinden bu yana yeni-liberal eko- bütçesi devreye girdi, bu da bütçe de nomi politikalarını adım adım uy- açığı beraberinde getirdi. Kar eden guluyordu. Kamu elinde ne varsa kurumlar özel sektöre, zarar eden şirsatıyor, özel teşebbüslerin önü ise ketler kamuya alındı, olan kamuya alabildiğine açılıyordu. Bu durum yanı çalışanlara oldu. başlarda ülke ekonomisini ilerletiyor 2009’da kriz kendini iyice hissettirirgibi dursa da 2008’den beri durum ken bütçeye yüklenen hükümet bütpek bir farklı. Dünyayı sallayan kriz çe açığı yeniden arttı ve yüzde 5,5’a Türkiye’de de belli değişiklikleri be- kamu borç stoku da yüzde 46’ya karaberinde getirdi. AKP bu ekonomi dar çıktı. Ancak, izleyen iki büyüme politikasıyla ne yapsa da büyümeyi yılında bütçeye giren vergilerle bütçe
açığı yine düşürülürken borç yükü de yeniden yüzde 40 dolayına düştü.
deki artışlar derken bütçe açıldıkça açıldı. Büyüme yüzde 1 de kaldığı içi KDV,ÖTV gelirleri azaldı. Böylece AKP şirazeyi kaçırdı açık, 1 yılda 11 milyar TL arttı. Açıklanan Aralık bütçe verilerine göBütçe 2013’teki akıbeti, büyüre açık yüzde 62 artışla, 29 milyar meye ne olacağına bağlı. HarcamaTL’ye yaklaştı. Açıktaki 11 milyar larda bir değişikliğin olmayacağı düTL’lik artış, vergideki azalış karşı- şünülürse büyüme artmazsa, yani iç sında harcamaların azalmaması ile tüketime dayalı bir büyüme ivmesi gerçekleşti. Sağlıkta dönüşüm bütçe yakalanamaz ise, tüketim vergileri de giderlerini azaltacağı yerde arttırdı. artmayacağı için krizi daha yakından AKP döneminde kamu kadrolarının hissedeceğimiz bir yıl kapıda. artması sonucu personel giderlerin-
2012’de kepenk kapattık
2012 yılında önceki yıla göre, kurulan şirket sayısı yüzde 27 azalarak 38 bin 887 olurken, kapanan şirket sayısı yüzde 8,19 artarak 14 bin 168 oldu. Aralık ayında 3 bin 72 şirket kurulurken, 2 bin 174 şirket kapandı. Geçen yıl 2011’e göre, kurulan şirket sayısı yüzde 27 azalarak 38 bin 887 olurken, kapanan şirket sayısı yüzde 8,19 artarak 14 bin 168 olarak gerçekleşti. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
(TOBB), “2012 Aralık Ayına Ait Kurulan ve Kapanan Şirket” istatistiklerini açıkladı. Buna göre, 2012 yılı Aralık ayında 3 bin 72 şirket kuruldu. Kurulan şirket sayısı bir önceki aya göre yüzde 8,46 azaldı. Kasımda 3 bin 356 şirket kurulmuştu. Buna karşılık Aralık’ta 2 bin 174 şirket de kapandı. Kapanan şirket sayısı bir önceki aya göre 89,54 arttı. 2011’e göre, kurulan şirket sayısı yüzde 27 azalarak 38 bin 887 oldu. YARIN GÜNCEL
Ekonomide neler oluyor?
TÜSİAD’ın yeni başkanı Sütaş Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz oldu. Sony, New York kentinde bulunan ABD genel merkezinini 1.1 milyar dolar karşılığında satıyor.
Kayıt dışı finansal aktivitenin cenneti olarak bilinen Cayman adaları artık bu özelliğine son verecek. Darphane tarafından 2012 yılında üretilen altın miktarı, önceki yıla göre yüzde 17 azalarak 12 milyon 657 bin adet oldu.
Türkiye’nin NATO’dan talep ettiği Patriot füze sistemlerinin yerleştirilmesini protesto için Adana’daki İncirlik Üssü’ne yürüyen Gençlik Muhalefeti üyelerine yönelik polis saldırısında 23 kişi gözaltına alındı
abd askeri olmayacağız İncirlik Üssü girişinde çevik kuvvet barikatıyla karşılaşan Gençlik Muhalefeti üyeleri, barikatın kaldırılmasını talep etti. Üs girişinde barikat kurarak 10. Tanker Üs Komutanlığı’nın nizamiye kapısına yürüyüşe izin vermeyen emniyete, Gençlik Muhalefeti üyeleri “ABD Askeri olmayacağız, Katil ABD taşeron AKP” sloganları ile karşılık vererek yürüyüşe geçtiler. Çevik Kuvvet polisleri gençlere coplarla saldırarak gözaltına aldı. YARIN GÜNCEL
TKP’den dayanışma
TKP bir açıklama yayınlayarak 22 Ocak Salı günü açlık grevine başlayan Daiyang işçileri için Çorlu halkına dayanışma çağrısında bulundu. Açıklamada, 14 Kasım’dan bu yana Çorlu’da grevde bulunan Daiyang-SK Metal Fabrikası işçilerinin, 17 Ocak’ta yasa dışı yollarla üretildiği iş müfettişlerince tespit edilen ürünlerin fabrikadan çıkartılmasına izin vermemesi üzerine polis saldırısına uğradığı ve birçok işçinin hastaneye kaldırıldığı belirtildi. Patronun “biz Kore’de sendika yüzünden fabrika kapattık, sendikalı olanlara acımayız” dediğinin belirtildiği açıklamada, işçilerin her türlü baskı, tehdit ve şantaj ile boyun eğdirilmeye çalışıldığı vurgulandı. YARIN GÜNCEL
2008
3.4
2010
-0.9
2012
0.7
BU HAFTA İRLANDA
İÇİMİZDEKİ İRLANDALI Avrupa içinbi çok yüksek bir deki küçük orandaydı. Fakat mucizeydi İrkapitalizmin cillanda. 70’levesi işte... Geç rin sonlarında gelişen ülkeleAvrupa’nın en rin tipik büyüfakir ülkelerin- ALPER ALEMDAR me modellerinyazdı den biriyken de olduğu gibi, 20 yıl içerisinde doğrudan yabancı büyük bir ekonomik yatırıma bağlı olarak bu performans göstererek, büyüme gerçekleşti. ÖzelAvrupa’nın en en zengin likle A.B.D’den gelen yaülkelerinden biri olmuş- tırımlar çok önemli bir rol tur. 20 yılda işsizlik ora- oynadı. İrlanda’nın başlını %14’ten %4’e kadar ca ticaret ortakları A.B.D düşmüştür. 1995-2000 ve İngiltere idi.Bu olgu yılları arasında büyüme doğal olarak İrlanda’yı oranı ortalaması %9,5 gi- yabancı sermayeye özel-
likle de Amerikan sermayesine göbekten bağlı hale getirdi. Hatta öylesine ki, A.B.D’nin büyüme oranında yılda %1’lik düşüş, İrlanda’da %1.75’lik azalışa neden olmaktadır. Aynı oran Euro bölgesi için %1,5, İngiltere için %0,25’tir. 2007’de borsadaki büyük değer kaybı İrlanda ekonomisinde kriz mi geliyor sorusunu ilk olarak akla getirmişti.Ardından konut sektörünün çok büyük bir hacme sahip olması ve yapılan her 10.000 konutun büyümeye %1’lik gibi olağanüstü bir etki yaratması, bu piyasadaki durgunluğun, İrlanda ekonomisini de durgunluğa ve krize itmiştir. 2010 yılında AB’den
yardım talebi ve krizin derinleşmesi ülkeyi erken seçimlere kadar götürmüştür. İşsizlik 2010 yılında 70’lerin sonuna getirip %15 seviyesine dayandırmıştır.Her hafta aslında benzer senaryoları gördük krizde olan ülkelerde. Kapitalizmin küresel çaptaki krizinin yıkılmaz denen Avrupa’yı nasıl sarstığını halen görmekteyiz. Sermayenin doğasından kaynaklı bu saldırgan tavrı, birçok büyüme balonları yaratarak ülkeleri uçuruma sürüklemiştir. Av r u p a’ n ı n krizde olan ülkelerinin
sonuncusuna gelmişken, gördüğümüz manzara krizdeki ülkelerin sayısında bir azalıştan ziyade artışı gösteriyor.
(
10 EGITIM
23 Ocak 2013
Yeni YÖK yasası Bakanlar Kurulu’nda görüşülecek
Gençler yasayı durduracak YÖK Yasa Tasarısı Taslağı yakında Bakanlar Kurulu’na sunulacak. Üniversite öğrencilerinin görüşleri dahi alınmadan hazırlanan bu taslak çok tartışıldı, tartışılmaya da devam edecek. Şu an Milli Eğitim Bakanlığı’nda olan taslağa da, YÖK’e de itirazlar sürüyor. Taslak YÖK’te ve üniversitelerde “yenilik” getirmediği gibi, öğrencilere söz hakkı tanımıyor. İSTANBUL berna dülger
Yeni YÖK yasa tasarısı taslağı geçtiğimiz hafta YÖK tarafından Milli Eğitim Bakanlığı’na sunuldu. Taslak Milli Eğitim Bakanlığı tarafından değerlendirildikten sonra Bakanlar Kurulu’na iletilecek. Ancak taslağın hazırlanma sürecinin başından beri itirazlar dinmedi, dinecek gibi de görünmüyor. İtirazların en önemli nedenlerinden biri, YÖK’ün yeni taslağının öğrencilerin görüşleri dahi almadan hazırlamış olmasıydı. Üniversiteler hakkında yapılacak düzenlemelerin, üniversitelerin esas sahipleri olan öğrencilerden bağımsız yapılamayacağını savunan öğrenci örgütleri eylemler yaparak YÖK’ü ve yeni taslağın hazırlanma sürecini protesto ettiler.
ÖĞRENCİSİZ TASLAK YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, taslağın hazırlanma sürecinde öğrenci temsilcileriyle görüştüğünü söyledi. Ancak, antidemokratik seçimlerle seçilen Öğrenci Temsilciler Kurulu ÖTK’ların dahi görüşlerinin alınmadığı gerçeği, “Peki, Çetinsaya kiminle görüştü?” sorusunu sorduruyor. Öte yandan Çetinsaya, üniversitelerde yapılan seçimlerde öğrencilerin oy kullanması üzerine ise; “Hukukçulardan aldığımız görüş, oy vermenin hukuki sonuçları da olacağı için bunun öğrencilerin statüsü dolayısıyla onlar için dezavantajlı, onların zararına olabileceği gibi görüşler bildirildi”
şeklinde dayanaksız bir açıklama yaptı. Oy vermenin bir hukuki sorumluluk olduğu ortada. Fakat öğrenciliğin bu sorumluluğu üstlenemeyecek bir “statü” olduğunun, hangi hukukçu tarafından Çetinsaya’ya söylendiği de merak konusu olan sorular arasında.
ÜNİVERSİTEYİ YÖNETENLERİ KİM SEÇECEK? Taslak kapsamında üniversitelerde “köklü değişikliğe” gidildiği söylense de, rektör atanması önerileri böyle olmadığını gösteriyor. Taslağa göre, rektörleri artık Cumhurbaşkanı yerine Üniversi-
te Konseyleri atayacak. Bu konseylerin üyelerini ise Bakanlar Kurulu ve YÖK belirleyecek. Ayrıca konseyin bir üyesi de “üniversitenin bulunduğu ilde en çok vergi verenler” arasından seçilecek.
GENÇLER NE DİYOR? Yeni YÖK tasarısı taslağı hakkında kapsamlı bir dosya hazırlayan Gençler Meydana Derneği (Genç-Der), YÖK Başkanı Çetinsaya’ya şöyle sesleniyor: “Çetinsaya hükümetin rekabete dayalı politikalarından geri kalmayacağını söylüyor. Akademisyenlerin performansa dayalı bir sistemle bilim üretme-
sini bekliyor. Ne kadar fazla ne kadar hızlı üretim yaparsa o kadar iyidir mantığıyla bilim üretilmez. Biz alınıp sayılabilen, pazara girebilen, patronların faydasına bir bilgi üretmek istemiyoruz. YÖK’ün bünyesinde istihdam alanı açılacağı söyleniyor. Onca üniversite öğrencisi işsiz iken, önce buna çözüm bulmak zorundasınız. Üniversitelerde öğrencilere oy hakkı bile vermeyerek demokrasiden bahsedemezsiniz.” Yasanın tartışıldığı her yerde olacaklarını belirten gençler, yeni YÖK yasa tasarısı taslağına karşı sözlerini söylemeye ve eylemlerine devam edecek.
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi eski öğretim üyesi olan AKP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Mustafa Şentop Marmara Üniversitesi’ni şikayet etmiş. YÖK’ün kararıyla öğrencilerden lisansüstü giriş sınavları da dahil hiçbir ücret alınmayacağını belirtildiği halde, lisansüstü giriş sınavlarına başvuru için binlerce öğrenciden 100 TL alındığını ifade ediyor. YÖK’ün bu konuda ceza soruşturması yapmasını istiyor. Daha önce kendi atadıkları rektörlerin yolsuzluk yapmalarına ses çıkarmayan iktidar partisinden bir milletvekilinin bu soruşturma atağı ise bir tutarsızlığa işaret ediyor.
1 - Görülüyor ki üniversitede her ay düzenli olarak başta rektörlük idarecileri olmak üzere otomasyon ve diğer bazı birimlerdeki personele kapalı zarf içinde kayıtdışı ödeme yapılıyor. 2 - Öğrencilerin onayı alınmadan kişisel bilgileri bankaya verilen Marmara Üniversitesi öğrencilerine ‘Kampus Kart’ çıkartılıyor. 3 - Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Serap Helvacı’nın dekanlık atamasının geri alınması yönünde yetkisi olmadığı halde rektörlük tarafından yazılı istekte bulunuyor.
23 ocak 2013 çarşamba
sayı: 68
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın
editörler
can çoksöyler sanem deniz kural nurseli gözüaçık ELİF KARAN MELİKE ÇINAR SERKAN ATAK onur toper RIFAT ÇAPAR SEVDA POLAT ZEYNEP ERSOY berna dülger peyman azadi
tasarım
Gürkan köse EZGİ CEREN AĞTAŞ çağatay dirilgen yusuf yasin yakşi
dağıtım
onur toper
6 aylık abonelik: 25 tl sanem deniz kurAl adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: tr28 0001 0006 15577226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88
İyi
imtiyaz sahibi
fadik temizyürek
sorumlu yazı işleri müdürü
ışıl kurt
Yönetim adresi
basıldığı yer
rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010 abonelik için tel: 0 507 516 85 35 yaringazetesi@yarinhaber.net
Harçlar geri geliyor YEŞİLDERE AÇIKLIYOR Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Tahsin Yeşildere, şunları söyledi: “Burada tuzak var. YÖK ‘Madde 36’ya göre sadece sınıfta kalanlar için katkı payı var’ diyor. O zaman neden madde 71 ve 72’de devlet üniversitelerinin gelir kaynaklarında katkı payı sıralanıyor. Eğer burada sıralanıyorsa neden kimlerden alınacağı yazılmıyor? O zaman neden madde 12’de üniversite konseylerinin görevleri arasında Bakanlar Kurulu’nun belirleyeceği ücretleri ... katına arttırmak deniliyor. Nokta nokta ile ifade ediliyor. Her üniversite kafasına göre artış yapar. Bakanlar Kurulu kararıyla harçlar kaldırıldı, yasaya ‘Yükseköğretim herkes KATKI PAYI SINIFTA KALANLAR İÇİN için eşit ve parasızdır’ maddesi konulmalı, YÖK yetkilileri, taslağın 36’ncı maddesinde elbette vakıf ve özel üniversiteleri bunun dıkimlerden katkı payı alınacağının yazıldı- şında tutarak. Harçlar kaldırılmadı. Bunun ğını, bunun okulunu uzatan öğrencilerle önünü açmışlar. Hatta sınır bile koymamışsınırlı olduğunu bildirdiler. lar.” YARIN EĞİTİM Başbakan Erdoğan’ın geçen yıl kaldırıldığını açıkladığı üniversite harçları, YÖK Yasa Taslağı’nda “katkı payı” adı altında geri geldi. YÖK, bu paraların okulunu uzatan öğrencilerden alınacağını açıkladı fakat taslak üzerinde katkı payları ile ilgili çok fazla madde var. MEB’e sunulan taslak metninde, üniversitelerin gelir kaynağı şöyle sıralandı: Devlet katkı payı, Hazine yardımı, öğrenci katkı payları ve öğrenim ücretleri, Basıl ya da görsel ders malzemeleri, kitap ve yayın satış gelirleri, taşınır ve taşınmaz mal gelirleri, döner sermaye işletmelerinden aktarılacak tutarlar, bağış yardım ve diğer gelirler.
Üstün yeteneklilere proje
MEB üstün yetenekli bireyler için bir plan hazırlıyor. İsmi “Üstün Yetenekli Bireyler Strateji ve Uygulama Planı” olan plan, üstün yetekli bireylerin zeka testlerinden, YÖK ile ilişkisine kadar pek çok şeyi belirliyor. Fakat çalışma henüz son haline ulaşmadı. Söz konusu stratejinin yükseköğretimi de kapsayıp kapsamadığı sorusu üzerine Dinçer, şunları söyledi: “Ürün Seçki Dosyası diye tarif ettiğimiz uy-
gulama ve e-Okul sistemine kayıt çocukların üniversiteye geçişlerinde de kullanabilecekleri bir sonuç doğuracak. Ama bunun kullanılabilmesi ortaöğretimden yükseköğretime geçişle alakalı. Bu günlerde YÖK Kanuna ilişkin hazırlıklar yürütülüyor. Onunla bunun arasındaki uyumun sağlanması konusunda çalışmalar var ama çok somut şeyleri henüz söylemek zor.” Diyerek henüz bu aşamada planların netliğe kavuşmadığını da açıkladı. YARIN EĞİTİM
Hikmet Çetinkaya Cumhuriyet
Cumhuriyet Gazetesi yazarı Hikmet Çetinkaya, Çağdaş Hukukçular Derneği’ne yönelik gözaltı operasyonunu kaleme aldı. Bugün demokrasi ve özgürlük mücadelesi veren, sisteme muhalefet eden kurumlara devletin tüm araçlarıyla saldırdığına dikkat çeken Çetinkaya’nın yazısı şöyle devam ediyor: “Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Merkezi, Kartal Hukukçular Derneği, Özgürlükçü Hukukçular Derneği, Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı, Çağdaş Avukatlar Grubu ve Katılımcı Avukatlar Grubu ortak açıklama yapıyor: Toplumsal muhalefet bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da avukatsız kalmayacaktır.”
Can Ataklı Vatan
Vatan Gazetesi yazarı Can Ataklı yazısında, Diyarbakır’da gerçekleşen cenaze töreninin bir provakasyon olduğunu savundu: “Diyarbakır’daki büyük törenin çok sakin ve huzur içinde geçmesinin tek nedeni var. Asker ve polis kentten tamamen çekildi. Ortalıkta üniformalı tek kişi gezmedi. Meydanda ne zırhlı araçlar ne TOMA’lar vardı. Onlar olmayınca da hiçbir olay yaşanmadı. Devletin tamamen çekildiği bir ortamda hiçbir olay çıkmamasını “provokasyon olmadı” diye tanımlamak, bundan önceki olayları kışkırtanın bizzat devlet olduğunu da kabullenmektir. Bunun başka izahı var mı?”
Çirkin
Yavuz Bülent Bakiler Türkiye
“Nâzım Hikmet’e niçin saygı duyayım?” başlıklı yazısıyla Nazım Hikmet’i kötüleyen Yavuz Bülent Bakiler, kuşkusuz bu haftanın en çirkin yazısını kaleme aldı. Nazım Hikmet’in neden kötü olduğuna dair müthiş(!) tespitler yapan Bakiler’in yazısının bir bölümü şöyle: “Kore’de çarpışan Mehmetçiklerimize “Teslim ol Ahmet!..” diye seslendiği için ve Bulgaristan’da, Kırcaali Türklerinden bizzat dinledim, onlara; “Türkiye’ye gitmeyin! Karılarınızı, kızlarınızı orada Amerikalı askerlere peşkeş çekecekler” yalanlarını savurduğu için onu sevmiyorum, ona saygı duymuyorum.”
İlker Eraslan
Şentop’un soruşturma istediği iddialar şöyle:
can çoksöyler
rıfat çapar
Kötü
Şentop şikayet etti
Genel koordinatör
İyi Kötü Çirkin
günlüğü
Tedavisi için 1 milyon TL gerekli olan Refiye Yılmaz için başlatılan TT sonucunda Sağlık Bakanlığı bir açıklama yaparak tedavinin karşılanacağını duyurmak zorunda kaldı. Ayrıca o zamana kadar 1 milyon TL’ye yakın bağış toplandı. @baskomsernevzat Bir insanı kurtaran bütün insanlığı kurtarmış demektir. “ RefiyeYılmazİçin AcilYardımGerekli “ @Ladyimam RefiyeYılmazİçin AcilYardımGerekli Sizin için küçük bir miktar, bir başkası için YAŞAM ‘ın kendisi demek olabilir.. pamuk eller cebe .. Müjde Ar’ın barış görüşmelerini destekleyen konuşmasında öldürülen 3 Kürk kadının cenazesine gitmeyi düşündüğünü söylemesi üzerine twitter’da linç kampanyası yürütüldü. @siminya müjde ar net cümle kullanmadığı halde harcanmış, demirtaş’ı konuk etme ihtimali birand için ölüm temennisine dönüşmüş. barış bize büyük aga @BerxwedanYARUK Müjde Ar,”cenazeye giderdm”dedigi icin tecavuze ugradgi film sahneleri paylasilyor.M.Ali Birand icin “ölsün”diyorlr.’Kendinizin mezarisiniz’ ÇHD’li avukatların gözaltına alınması üzerine aynı gün TT’ye giren etiket üzerinden tepkiler dile getirildi. Yazar, sanatçı ve siyasetçilerde bu durumu mesajlarıyla protesto etti. @nedimsaban Kendi ifadesiyle Deniz Feneri’nde para teklif edilen kişi tanıklıktan vaz geçiyor. ÇHD’li avukatlar sindiriliyor. Bu mu ileri demokrasi ? Tugce Tatari @ttatari Çhd’nin önündeyim.. Taylan yukarıda, arama yapılıyor..burada çok az basın mensubu ve taylan’ın ailesi bekliyor..
11 FORUM
23 Ocak 2013
İşçiye ölüm hak mıdır? Zonguldak’ta Kozlu Müessesesi’nde meydana gelen metan basıncı ve buna bağlı göçük, zehirlenme sonrası 8 maden işçisinin yaşamını yitirmesi taşeron sistemini bir kez daha gündeme getirdi. Güzel” mi öldüler. Ölümden kaçmak mümkün değil mi? Kaderimizde ne varsa onu mu yaşarız? Ölüm hak mıdır? Bunları bize sorduran sistem, işte bu taşeron sistemidir. Taşeron sistemi en basit haliyle işçiyi en ucuz şekilde çalıştırmanın adıdır. Taşeron sistemiyle işçilerin hakları ellerinden alınmış ve hem ucuz hem de yoğun bir şekilde çalışmalarına yol açmıştır. İşçiye seçme şansı tanımadan, işçiyi esnek çalıştırmaya yarayan bir sistemdir.
Taşeronluk Nedir? Taşeron, bir firmanın işçilerinin bir başka firmanın(ana firmanın) üre-
“
Son on yılda işçi ölümlerinin artması taşeron sisteminin bir sonucudur. Türkiye’de son 10 yılda 10 bin 723 işçi ölümü birebir taşeron eliyle gerçekleşti.
“
MUSTAFA SÖNMEZ yazdı
Kar için işçi güvenliği ihlal ediliyor Ana firmalar, işe girişlerde yapılan iş eğitimi denetimleri olsun belli başlı kuralları birebir yerine getirmediği ortadadır. Birçok iş kazasının ve sorumluları olarak taşeron sistemi değil patronların olması gerektiğini savunmak ve işçi ölümlerinde muhatap olarak işçilerin ve ailelerinin muhatapı işyeri sahipleri ol-
Sermaye birikiminin tarih buyunca yüzlerce kez katlandığını, kapitalizmin dünyanın en ücra köşelerine kadar girdiğini ve kapsama alanının tüm yerküre olduğunu analiz eden Mustafa Sönmez’in Cumhuriyet Gazetesi’nde Türkiye’nin dış yatırımını kaleme aldığı yazısını yayımlıyoruz.
RTE’nin önceki hafta kalabalık bir heyetle Gabon, Nijer ve Senegal’i ziyaret etmesi, Türkiye kapitalizminin Afrika fethi(!) gibi takdim edildi. RTE de fırsatı kaçırmadı, bir karikatür emperyalist gibi üfürdü durdu. Küçüldüğü yıl bile yıllık döviz açığını ancak 50 milyar dolara indirebilmiş, o ölçüde dış yatırıma muhtaç Türkiye’yi, dışa sermaye ihraç eden,yatırımcı bir ülke gibi şişirdi. Türkiye, çevre ülkelere,Avrupa’ya yatırımı olan, “sermaye ihraç etmiş” bir ülke görüntüsü verse de temelde, bağımlı, orta gelirli bir çevre ülke statüsünden henüz çıkamadı. Dış yatırımlara gelince; aslına astarına bakalım… Lenin, 1916’da, Emperyalizm: Kapitalizmin En Yüksek Aşaması kitabını yazarken “sermaye ihracı”nı, emperyalizmin ayırt edici özelliklerinden biri olarak sayıyor ve “sermaye fazlası” olan İngiltere,Fransa ve Almanya’nın dış yatırımlarını analiz ediyordu. Lenin’in yazdıklarının üstünden yaklaşık 100 yıl geçti. Ama yazdıkları eskimedi. Sermaye birikimi, yüzlerce kez katlandı. Kapitalizm, dünyanın en ücra köşelerine kadar girdi ve kapsama alanı tüm
“
tim mekanında, ana firmanın işinin bir kısmını yapmasıdır. Yani fiili olarak ana firmanın kadrolu işçilerinden farksız çalışırlar ama yasal olarak farklı bir firmaya bağlıdırlar. Ana firmayla sürekli çalışan taşeronlara iç taşeron denir, dış taşeron ya da kapasite taşeronu ve uzmanlık gerektiren işlerin taşeronu ise ihtiyaç halinde ayrı olarak anlaşmalı çalıştırılır. Türkiye’de genel olarak yasaya uygun olmayan bir taşeron örgütlenme ilişkisi gözlemlemek mümkün olabiliyor maalesef. Bazı firmalar kendi kapasitelerinin ve öngörülen iş alanlarının dışında da taşeron çalıştır veya bilmedikleri, tecrübesiz şirketlere iş verip zarara uğramaktadırlar, bu yüzden taşeron seçimi son derece önemlidir. Sonuç olarak taşeron bir ana firma-bağlı firma ilişkisidir. Taşeronların herbiri, üretimi örgütleyen ana firmanın üretim zincirinin eksik halkasını tamamlayan firmalardır.
Kapitalizm, dünyanın en ücra köşelerine kadar girdi ve kapsama alanı tüm yerküre oldu. Eğitimden sağlığa, kültüre kadar en temel ihtiyaçlar bile metalaştırıldı.
yerküre oldu. Eğitimden sağlığa, kültüre kadar en temel ihtiyaçlar bile metalaştırıldı. Bu arada, dış sermaye ile kaynaşan ve ‘merkez’in tanıdığı insiyatif ölçüsünde gelişebilen ülkeler de farklı saiklerle, dışa yatırıma da yöneldiler. Türkiye’nin doğrudan yabancı sermaye yatırımları da, daha çok 2000’lerde, içeriye büyük ölçekli dış kaynak girişi arttıkça, kıpırdadı. 2002-2012 döneminde Türkiye’ye giren 485 milyar dolar dolayındaki dış kaynağın, ağırlığı kredi ve sıcak
“
Taşeron bir ana firma-bağlı firma ilişkisidir. Taşeronların herbiri, üretimi örgütleyen ana firmanın üretim zincirinin eksik halkasını tamamlayan firmalardır.
“
SERDAR ÇARKÇI yazdı
İşçi ölümlerinin gözle görülür bir şekilde bu kadar artmasını taşeron sisteminin şartlarına bağlayan İşçi Ölümlerine Son Platformu Temsilcisi Serdar Çarkçı’nın taşeron sisteminin ne anlama geldiğini, işçi ölümlerinin nasıl durdurulacağı ile ilgili yazdığı yazıyı aynen yayınlıyoruz.
ması gerkemektedir. Bunun için taşeron sistemini öldürmek bütün yasal hakları elde edebelmek için mücadeleye katılmasını sağlamak halkımızın iş güvencesiz olarak çalışmasını engelleyebilmek için taşeron sistemini ortadan kaldırmak ve birebir muhatapları olarak patronlardan hesap sorabilmek gerekir.
On yılda on bin işçi öldü Son on yılda işçi ölümlerinin artması taşeron sisteminin bir sonucudur.Türkiye’de son 10 yılda 10 bin 723 işçi ölümü birebir taşeron eliyle gerçekleşti. Bu her yıl ortalama 1072 işçinin iş güvenliğinin olmamasından, iş yoğunluğundan, yani taşeron şartlarından hayatını kaybediyor olması anlamına geliyor. Peki bu işçi ölümlerinin esas sorumluları kimlerdir? Taşeron sistemini işçiye dayatan işverenler kendine toz kondurmamak
için taşeron firmayı dayatıyorlar. Ana firmanın verdiği vaatleri yerine getirilmeden kendi kafasına uygun bir şekilde yol almasını sağlayarak ve bu yol aldığı sistemde adalet önünde ölümlerin ve adaletsizliğin neler olduğunu şaşırtmaya yönelik bir şekilde çalışmaları yapılmasını sağlayarak taşeron sistemini kullanmaktadır. Taşeron sistemi düzen tarafından ortaya sürülmüş bir sistemdir. Taşeron sistemi tarafından günümüzde artan işçi ölümlerini ve iş kazalarının artışı tüm çıplaklığıyla ortadadır. Bu adaletsiz sistemi ortadan kaldırabilmek için taşeron sistemini yok olmasını sağlayarak sorumlu kişilerin bizzat ana firmanın kendisinden hesap sorabilme şansını elde etmek ve insancıl bir şekilde çalışabilmek amacımızdır.
karşı durarak taşeron sistemini yok etmek işçi ölümlerini durdurabilir. Taşeron sistemi her yerde yok edilmelidir. Ve bunu önüne geçilmelidir. Şantiyelerde ve inşaatlarda taşeron sistemini ortadan kaldıra-
rak gerçek muhataplarla bir araya gelmek ve yapılması gereken şeyleri muhatapı olarak patronların karşısına çıkmak ilk işimiz olmalıdır.
Adalet patronun yanında Bugün taşeron sistemi sayesinde birçok sektörde işçi ölümleri alıp başını gitmektedir. Adalet de onlara göre işlemekte ve işçi ölümlerinin üstü örtülmektedir. İşçi ölümlerinde sorumlu ana firmaya bizzat hesabını sormak gerekir. Bu sistemin adil ve doğru bir şekilde çalışmasını sağlayabilmek için taşeron sistemini yok etmek gerekir. Günümüzde güvencesiz çalışma koşulları ve muhatap bulamama koşullarını ortaya çıktığını görüyoruz. Ve bizler bunu elde edebilmek şansını elde edebilmek için taşeron sistemini ortadan kaldırarak ana firmaları bizzat hesap sormaya ve işlevlerini tamamen yerine getirmeye, taşeron sistemini ortadan kaldırmaya çalışmalıyız. Taşeron sistemine son! Ana firmalar bizzat muhatap olunmalı ve iş güvenliğin iş yasalarını daha iyi bir şekilde yürürlüğe girmesi sağlanmalıdır. Bunca adaletsizliğe
Dışarıya Türk yatırımı: Neyin, nesi? para, yüzde 20’si de doğrudan yatırım olarak geldi. Son 10 yılda, 100 milyar dolara yakın doğrudan yabancı sermaye girişi yaşandı. Yeni yatırımdan çok, özelleştirilen KİT’leri, yerli bankaları satın almak amacı ağırlık taşıdı. Aynı yıllarda Türkiye’den dışarıya yapılan yatırım ise bunun beşte birini bile bulmadı ve 18 milyar dolarda kaldı. Çokuluslu firmalar, her zaman en yüksek kâr oranı hangi sektörde, faaliyette ise oraya yönelir, kârlılığı
düşük sektörleri, işleri, diğer alt ülke firmalarına bırakırlar. Sanayinin, Asya’ya terkedilmiş olması bu nedenledir. Bir zamanlar dokuma ve gıda atölyelerinden ibaret imalat olan Türkiye’de bugün otomotiv endüstrisinin en büyük “ihracatçı” durumuna gelmesi de bu işbölümünün sonucudur. Milli gelirinin yüzde 8-9’u kadar döviz açığı veren, dolayısıyla o ölçüde dış kaynak girişine ihtiyacı olan Türkiye’nin sermaye ihracı, “sermaye fazlası” olduğundan değil, farklı nedenlere
dayanır. Son 10 yılın dış yatırımlarının sektörel ve coğrafi dağılımı, bunu anlatır zaten. Türkiye’nin dışa yatırımlarının dörtte üçü Avrupa ve ABD’de, kalanı Asya’da…Sektörel dağılım, bunun neden öyle olduğunu açıklıyor. Dışa yapılan yatırımların yüzde 22’si finansla ilgili. Yani Türk bankaları, Hollanda, Lüksemburg gibi finansın merkezlerinde para bulmak için yatırım yapıyor, dış ticarete aracılık yaparak da para kazanıyorlar. Ayrıca, İrlanda, Malta
gibi vergi cenneti kıyı bankacılığı bölgelerinde de faaliyet gösteriyorlar. Finansta dışa yatırımın aslı astarı bu. Sektörel olarak ikinci sırayı yüzde 35 pay ile gıda ve tekstil gibi Türkiye’nin uzmanlaştığı sanayiler alıyor. Bunun dışa taşması da anlaşılır bir şey. TPAO’nun Azerbaycan, Kazakistan, Irak gibi petrol ülkelerine yaptığı yatırımlar da dış yatırımlarda yüzde 15’e yakın pay sahibi. Bir de Turkcell’in dış yatırımları var bahse değer. THY de, “ülke imajı” cilacısı olarak birçok ülkede büro açarak yatırım yapmış görünüyor. Tabii bir de yurt dışı inşaat işleri var. Onlar da Rusya,Ukrayna’dan öteki çevre, komşu ülkelere uzanıyor ve toplamda yüzde 8’e yakın pay alıyor. Özetle, Türkiye, 2002 sonrası yoğun dış kaynak girişi yaşayan bir ülke olarak büyüyor ama dehşetli döviz açığı vererek ve dış kaynağa yeniden ve yeniden ihtiyaç duyarak…İhracat yapıyor, ama misliyle ithalat yaparak. Dış yatırım yapmış görünüyor ama misliyle yabancı yatırım girişine kapı açarak… Dışa yapmış göründüğü yatırımın kimyası ise emperyalist merkezlerin bildik yatırımlarına benzemiyor. Finansa yatırımının amacı da farklı. Emek-yoğun, kâr oranı pek yüksek olmayan gıda,tekstil,inşaat yatırımları ise ülkeye lig atlatacak, döviz kazandırarak bağımlılık azaltacak özellikte değil. Ne olduğunu ve olmadığını bileceksin. İneğe öykünen kurbağa misali, bedenini şişirip ruhunu küçültmeyeceksin.
“
12 ESAS MESELE
fotoğraf: rıfat çapar
23 Ocak 2013
Türkiye’nin ayıpları “Uçurtmayı Vurmasınlar” filminde canlandırdığı “İnci” karakteriyle ilgi gören Sürer, yıllardır sanatçı kimliğinin dışında, politik duruşuyla da kendisini gösteriyor. Toplumu ilgilendiren her konuda politik tavır alan ve bunu göstermekten sakınmayan oyuncuyu, haksızlığın olduğu her yerde görmek mümkün. Hükümetin Kürt sorunundan, kadın cinayetlerine, demokrasi mücadelesinden hukuksuzluğuna kadar bir dizi meseleyi konuştuk.
Biz Nur Sürer’i sinema oyuncusu olarak tanıdık ama Nur Sürer’in muhalif bir yönü de var. Hem oyuncu RÖPORTAJ olup hem melike çınar mücade eden çok az sanatçıdan birisisiniz. Bu sayının daha fazla olması gerekiyor ama büyük bir kısmı sadece meslekleri içinde olmayı uygun görüyor. Aktivist sanatçı çok az. Batıya baktığımızda gerçekten az. En son bütün Avrupa ülkelerinde 1 Mayıs’ı takip ettim ve tanıdığımız bütün sanatçılar ortalıklardaydı. Bizde bazıları tercih ediyor. O da herhalde çıkıntılıklarından. Nur Sürer kendini nasıl tanımlıyor? Galiba aktivistliğim oyunculuğun önüne geçmiş vaziyette. 34 yıldır sinemadayım. Ne kadar az kirlenebiliyorsam onu yapmaya çalışıyorum. Her teklif edilen işe dalmam. Sinema bir ekip işi, çalışacağım oyuncu arkadaşlarım da önemli benim için. İyi işler iyi ekiplerden çıkar diye hep onları kovaladım. Onun ötesinde çok da zamanım oldu. Belli bir yere aidiyetim de yok. Tek başına bir örgütüm ben; Nur Sürer örgütü. Haksızlığın olduğu her yere gitmek istiyorum. Baktığında ecdadımız diye geriye dönersek, Osmanlı’dan bu yana ilerici, muhalif insanlarla hep bir hesaplaşma içine girilmiş bu ülkede. Bu gelenek haline gelmiş. Cumhuriyet’in kurulması da pek bir işe yaramamış aslında. Hep bu insanlara karşı bir deve kini gibi kin güdülmeye başlanmış. Neden öyle? Çünkü herkesin uslu olmasını istiyorlar. Böyle bir şey olamaz. İnsanlar mutlu olmadıkları, birilerinin haklarının yenildiği yerde elbet karşı duracaklar. Bunu kabul edemiyorlar. Bu ülkeye asla demokrasi yerleşmemiş. Kim ne derse desin; çok uzun yıllar da yerleşecek gibi gözükmüyor. Umutsuz musunuz? Bir sanatçının aslında umutsuz olması beklenmez ama ben son zamanlarda iyice umutsuzluğa kapıldım. Bu müzakerelerin başlaması biraz umutlandırıyor. Abdullah Öcalan’la görüşmek için ilişkiye geçtiler ama Başbakan’ın konuşması bunun tam tersini gösteriyor bize. O zaman da diyorsun ki; bu bir kandırmaca mı? Cambaza bak
oluyor her şey bu ülkede. O yüzden biz de elimizdeki muhalif kimliğimizi koruyoruz işte. Ne çözer bu sorunu? Diyorlar ya Teşvikiye’den cenazeler kalkarsa o zaman siz bu anneleri görün! Herkes o asker cenazelerine gidiyor, Kürt aileler ise 2 ay sonra çürümüş cesetlerini alabiliyorlar çocuklarının. Buralar da milliyetçi kesim için gösteri alanı haline geliyor. Cenaze sonrası herkes gidiyor, hayatlarına devam ediyor; onlar da sadece o cenazede bağırmakla kalıyor. Ama o anne yaşamı boyunca evinin bir köşesinde gencecik oğlunun fotoğrafıyla baş başa kalıyor. Aileler mi çözer yani? Gerçekten bunun bitirilmesi için ailelerin karar vermesi lazım Türkiye’de. “Bir evladım daha var onu da askere gönderirim” diyeni çok görmemeye başladım. Bu söylem bitmeden savaş bitemez. Gerçi ben savaşın bitebileceğini de kestiremiyorum. Savaşı bitirmek için konuşmalar oluyor, sonra ora bura bombalanıyor. Bugüne kadar bütün haklarını eline silah aldığı için, dağa çıktığı için almış olan insanlar neden silah bıraksınlar ki şimdi? Onlara da hak veriyorum. Kürt meselesi mi konuşuluyordu bu insanlar dağa çıkmadan önce? Bütün dünyaya konuşturdular mı Kürt meselesini, niye bıraksınlar şimdi bir anlaşma olmadan! Bu anlamda ben gerçekten, bir oyuncu olarak yüreğimden isteyerek gidiyorum yapılan faaliyetlere. Dizi çekimlerinde Diyarbakır’da bu-
“Kürt meselesi mi konuşuluyordu bu insanlar dağa çıkmadan önce? Bütün dünyaya konuşturdular mı Kürt meselesini, niye bıraksınlar şimdi bir anlaşma olmadan! Bu anlamda ben gerçekten bir oyuncu olarak yüreğimden isteyerek gidiyorum yapılan faaliyetlere.”
lundunuz. Nasıl gözlemlediniz orayı? En fazla barış isteyenin Kürt halkı olduğunu gördüm ben. Ama 17-20 yaşlarında çok öfkeli çocuklar var. Çünkü bu çocukların babaları, dedeleri Diyarbakır vahşetini dinleyerek büyümüşler. 12 Eylül sonrasında, 90’lı yıllarda, en vahşi dönemlerde babaları alınmış. Diyarbakır, özellikle Lice, bu anlamda en fazla kayıbın olduğu şehir. Dünyanın en büyük işkenceleri yapıldı buralarda. 3 yaşındaki, 5 yaşındaki çocuklar ezilmiş tankların altında. En küçüğünden en büyüğüne işkence görmüş bu insanlar. Bu devlet ne bekliyor? Esas devletin, özür dileyip onlarla barış içerisinde olması gerekiyordu bugüne kadar. Esas görev, devletin midir? Tabii. “Biz sizi ezdik, öldürdük, asimile ettik, ana dilinizi konuşturmadık yani bütün her şeyi biz yaptık” demeleri gerekiyor. Bunların faillerinin de çoğu yaşıyor. 12 Eylül’dekiler bile yaşıyor. O zaman teğmen olan adam bugün nerelerde? Belki de şimdi Balyoz Davası’ndan yatanlardan biri! Cumartesi Anneleri’nde hep bunların isimleri veriliyor. Bu ahlaksızca cinayetler başka ülkelerde de yapıldı. Yani başımızda Yunanistan! Çıkarmadılar o adamları hapishanelerden. Sağlık nedeniyle çıkaracak gibi oldular, bütün Yunanistan ayağa kalktı, ‘Çıkarmayacaksınız’ diye. Yani böyle bir demokrasi terbiyesi yok bizde. Bu ülkenin çok ayıbı var Kürt halkına karşı. AKP sizce çözmeye niyetli mi? Önce öyle düşünüyorum ama sonra bir laf ediyorlar, vazgeçiyorum hemen. Kaldı ki bana bir şey mi oluyor? Yoo. Ben bildiğiniz beyaz Türküm. Ama buna çok çok üzülüyorum, çok kafamı taktım. Çok mu zor barışmak? Nasıl bir barış sağlanabilir? Arada sırada gizliden dile getiriyor iktidar, yıl içinde savaşa harcanan bütçe 300-350 bin doları buluyormuş. Bir uçağın kalkması bile çok para. Ben Türkiye’de artık paranın yavaş yavaş tükendiğini düşünmeye başladım. Bunu sürekli dile getirdiklerine göre! Bitirirlerse ekonominin bozulmaması için olabilir. Bedelli askerlikte 30 bin liralık bir paraya bile göz diktiklerine göre iş vahim gibi geliyor. Bence bunun en büyük önemi Abdullah Öcalan ile barışma yoludur. Kardeşlik meselesi de sizi sinirlendiriyor, öyle değil mi? Bu kardeş kelimesinden 5
yaşındaki bir çocuğun da midesi o kadar bulanıyor ki! Dönüp dönüp bunu söylüyorlar ya! Kürt halkın en nefret ettiği söylem artık bu Kürt kardeşli-
“Bunlar avukat. Sana mı soracak kimin savunmasını yapacağını? Bu çocuklar, ÇHD’dekiler, hiç kimsenin cesaret edemeyeceği davaları almışlar. Polis burada inanılmaz bir kin tutuyor.” ği. 11 ay bunu dinlediğim için her yerde dillendirmeye çalışıyorum. Önce barış götürün oraya, sonra arkadaş olmayı deneyelim sonrasına bakarız. Onlar bizi sevecek mi? Onların bizi sevmeye karar vermesi lazım bu kadar vahşetten sonra. Gazeteciler derken, sıra avukatlarda anlaşılan. Siz de gözaltına alınanlar için Adliye önündeydiniz. Aralarında avuaktların da olduğu onlarca kişi tutuklandı. Nasıl görüyorsunuz bu gidişatı? Sıradan birileri değil, sadece onlar tutuklanıyor! Önce askerleri aldılar, sayısını bilmiyorum ama sadece 28 Şubatçılar vardı, sadece dini meseleler yüzünden YAŞ kararlarıyla ordudan atılan askerler vardı. Oradan başlayan bir kin var orduya. Biz muhalif kesim zaten hiç hazzetmedik ordudan. En büyük darbe 28 Şubat mıydı diye düşünmeye başladım. 12 Eylül’ü ne yapacağız o zaman? 27 Mayıs’ı nereye oturtacağız? Yani? AKP’nin kendilerine yönelik olası bir tehdide karşı almış oldukları bir intikam bu. Oysa içeride tuttukları askerlerin aşağı yukarı hepsi, Doğu’da görev yapmış, her türlü melanete bulaşmış, elini kana bulamış insanlar. Hiçbir mahkemede bunlar sorulmadı. Kayıp ailelerinin müdahillik taleplerine hep hayır dediler. Çünkü bunu yaparlarsa bütün devletin suçlu olması lazım. Tutuklamalarla ilgili gelinen havayı nasıl görüyorsunuz? Sıra muhaliflerde. Şah yıkılıp
da Humeyni geldiğinde, en önemli muhalif İran Komünist Partisi’ydi. Humeyni’nin aslında işini baya kolaylaştırmışlardı. Ülkeden kaçamayan çoğu Tudehlileri idam ettirdi. Önce ayağına dolananlar, sonra muhalifler. Buna benzetiyorum biraz gidişatı. Bunlar avukat. Sana mı soracak kimin savunmasını yapacağını? Bu çocuklar ÇHD’dekiler, hiç kimsenin cesaret edemeyeceği davaları almışlar. Polis burada inanılmaz bir kin tutuyor. Polis tarafından mağdur edilmiş, çoğunlukla da yoksul ailelerin avukatlarıdırlar. Beni en çok üzen şeylerden biri Hey Tekstil işçileriydi. Bizi kim savunacak? artık diyorlardı. Nur Sürer için demokrasi özgürlük ve hukuk kavramlari ne ifade eder? Hiçbir şey ifade etmez. Çünkü ne olduğunu bilmiyoruz. Demokrasi herkesin özgürce konuşabildiği ülkede olur. Mesele Danimarka’da hapishanelerde çok az insan olduğunu ve hiç siyasi tutuklu olmadığını biliyorum. Ne kadar enteresan değil mi? Çünkü muhalif olmak bir hak. Herkes için yürürüm ben. Benim demokrasi anlayışım bu. Başörtüsüyle eğitim için imza veren ilk kişilerden biriyim. İşte
“Bu adamlara en ağır cezalar verilmeli. Muhalifleri tutuklamaya harcayacakları zamanı gitsinler koruma isteyip de alamayan kadınları korumakla harcasınlar.” bu demokrasinin sesi kısılmaya çalışıldığı için çocuklarımız da bundan habersiz büyüyorlar. Eşiniz Sarp Kuray için de mücadele ediyorsunuz ve 29 Ocak’ta da davası var. Ne bekliyorsunuz? Beklentimiz tutuksuz yargılanması. Çünkü AİHM’i kazandı Sarp. Avukatlar başvuruyu yaptığında uzun yargılama nedeniyle, 17 yıl sürmüştü dava, tekli bozma diye düşünmüşlerdi. Biz onu beklerken çoklu bir bozulma geldi. Adil yargılamadı, deliller toplanmadı diye . Bilmiyorum bekliyoruz artık bu mahkemede.
Nur Sürer kimdir?
1954 Bursa doğumludur. Liseyi bitirdikten sonra, 1979 yılında Erdal Kıral’ın Bereketli Topraklar Üzerinde filmiyle sinema hayatı başladı. 40’tan fazla filmde ve birçok dizide rol alan oyuncu, 1982’de “Bir Günün Hikayesi” filmiyle ve 1989’da “Uçurtmayı Vurmasınlar”da canlandırdığı İnci karakteri, Altın Portakal’da “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü almasını sağladı. Demokrasi ve kadın hakları konusunda mücadeleye muz veren Sürer, politik duruşuyla da ön plana çıkmaktadır.
Kadınların koruma altında öldürülmeleri ile ilgili bir tweet atmıştınız. Kadın cinayetleri konusu nasıl yansıyor? Cinayeti işleyenlerin polisle aralarında gerçekten ortak bir çalışma mı var diye düşünüyorum. Çünkü baktığınızda koruma isteyen kadınlar öldürülüyor. Ona taktım kafayı. Kadın cinayetleri konusu çok önemli. Benim için muhalefet kürsüsü gibi oldu twitter. Kadın cinayetleri nasıl durdurulur? Mahkemede bunlara asla indirim yapılmamalı. Bu ülkede barış olsun, kadınlar öldürülmesin. Milliyetçi kesim 50 bin insanımız öldü diyor. Peki baktın mı hiç kaç tane Kürt öldü? 30 yıldan bugüne kadın cinayetlerine bakalım. Ben Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na çok teşekkür ediyorum. Bu cinayetleri onlar gündeme taşıdılar. Önceden 3. sayfa haberi olarak geçerdi. Artık bunlar manşetlere, ana haberlere taşındığı için insanlar yeni oluyor sanıyor. Oysa ki hep vardı. Ben devletin çalışmalarına da çok güvenmiyorum. Neden? En son Konya’da öldürülen öğretmeni düşünün. Ne kadar çok kaçmış! Adam her yerde takip etmiş. Gerçekten kadınlarla dalga geçiyor bunlar ve kadınları öldürülsün diye resmen servis ediyorlar. Bu hafifletici nedenler var oldukça, “5 sene yatarım ve çıkarım” diye düşünülüyor. Kadına yönelik şiddetle ilgili yasa 8 Mart 2012’de çıktı ama yönetmelik yeni hazırlandı. Ne düşünüyorsunuz? Kadın örgütleri zorladıkları için bu yasa, yönetmelik çıkıyor. Yoksa hükümetin istediğinden değil. Bir kadın boşanmak istiyorsa hakkıdır. Ayşe Paşalı’nın fotoğrafını kim unutturabilir bize. Bu resmin bir utanç resmi olarak asla hafızalardan silinmemesi gerekiyor. Bu adamlara en ağır cezalar verilmeli. Muhalifleri tutuklamaya harcayacakları zamanı gitsinler koruma isteyip de alamayan kadınları korumakla harcasınlar. rilmeli. Muhalifleri tutuklamaya harcayacakları zamanı gitsinler koruma isteyip de alamayan kadınları korumakla harcasınlar.
13 DUNYA
Rusya Beşar Esad sonrasına hazırlanıyor
23 Ocak 2013
Dünya Turu YUNANİSTAN
Mali yardım gerek
Rusya, Suriye ve İran krizleri nedeniyle Batı ile ihtilaflı olduğu bir dönemde, Akdeniz ile Karadeniz sularında son 20 yılın en büyük deniz tatbikatını başlattı. Altmışın üzerinde manevranın gerçekleştirileceği tatbikata 20’e yakın savaş gemisinin yanı sıra nükleer füze taşıyabilen uzun menzilli savaş uçaklarının katılacağı belirtildi. İSTANBUL MEHDİ ŞOMALİ
Tatbikata çok sayıda çıkarma gemisinin katılması dikkat çekiyor. İlk aşaması Karadeniz’de başlayan tatbikata şimdilik Karadeniz, Baltık Denizi ve Kuzey Denizi donanmaları katılıyor. Dördüncü Pasifik Donanması gemileri ise tatbikatın Akdeniz bölümünde devreye girecek.
Uluslararası Para Fonu (IMF) yaşadığı mali kriz dolayısıyla 320 milyar dolar yardım alan Yunanistan’ın, önümüzdeki yıllarda ağır borçlarının altından kalkabilmesi için para yardımına ihtiyacı olacağını açıkladı. Thomsen, IMF’nin internet sitesinde yayınlanan açıklamasında, Yunanistan’ın borcunun “çok yüklü” olduğunu, Avrupalı komşularının Atina’dan bazı alacaklarını kesmemeleri ya da daha fazla yardım göndermemeleri durumunda Yunanistan’ın borç ödemelerinin “sürdürülebilir” olamayacağını kaydetti. Thomsen, Yunanistan’ın daha fazla dış yardıma ihtiyacı olacağı tahminine rağmen, yine de bu ülkenin geçen yıl ikinci yardım paketini serbest bırakacak alacaklıları tarafından zorlanan, mali reformlar ve devlet harcamaları kesintilerinde “etkileyici bir iş başardığını” söyledi. Bununla birlikte IMF yetkilisi, Yunanistan’ın gideceği “uzun bir yol” olduğunu da sözlerine ekledi. YARIN DÜNYA
Vatandaşlarını tahliye için iki uçak Rusya Acil Durum Bakanlığı, Suriye’den Rusya vatandaşlarını tahliye için iki uçak gönderiyor. Rusya Acil Durum Bakanlığı sözcüsü İrina Rossius konu ile ilgili yaptığı açıklamada, “Rusya hükümetinin emri ile, Lübnan’ın başkenti Beyrut’a Il-76 ve Yak-42 model iki uçak gönderecek. Bölgeden Rusya vatandaşlarının tahliyesi öngörülüyor.” dedi. “İsrail, Esed’e karşı değildi” Rusya’nın eski başbakanlarından duayen politikacı Yevgeni Primakov, İsrail’in Suriye lideri Beşşar Esed’e başlangıçta karşı olmadığını, ABD ve Avrupa ülkelerini kızdırmamak için koroya katıldığını söyledi. Arap Birliği ya da batılı ülkelerin Esed’in görevi bırakması yönündeki taleplerinin, Esed Sonrası kimin iktidara geleceğini öngörmediğini ifade eden Primakov, “Seçenekler çok fazla
değil. Bunların arasında aşırılıkçı, El Kaide benzeri yapılar da var. Böyle bir seçim, bölgede gerginliği daha da tırmandırır.” tespitinde bulundu.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir yetkili, Afganistan pilotlarının Rus Putin 2012’de 14 milyar doları aşan helikopterlerini kullanabilmeleri için silah ihracatı ile rekor kırıldığını eğitimden geçirildiğini de hatırlattı. açıklamıştı. Yenilenen veriler ise 15,2 Dünyanın ikinci büyük silah milyar dolarla rekor seviyeye ulaştı. ihracatçısı olan Rusya, Suriye, Çin, silah ihracatını üç kat artırdı Fomin, Rusya’nın silah ihracatı Hindistan, Malezya, Venezüella gibi Rusya’nın silah ihracatı son 10 yılda yaptığı ülkeler listesine yeni isimle- ülkeler başta olmak üzere 55 ülkeye üç kat aratarak 15,2 milyar doları rin eklendiğini, Afganistan, Tanzan- satış yapıyor. ABD’nin başını çektiği buldu. Toplam portföy ise 46 mil- ya, Umman ve Gana’nın bu ülkeler uluslar arası toplam silah ticaret rayar doları aştı. arasında olduğunu söyledi. Rus kamı ise 60-70 milyar doları buluyor.
SURİYE
Katliamlar sürüyor
Türkler zamdan rahatsız Yeni pasaport harçlarına gelen 49 euro oranındaki zam, yurtdışında yaşayan Türkiye vatandaşlarını kelimenin tam anlamıyla şoke etti. Daha geçen 2012’in başında zamlanarak 162 euro olan 4-10 yıl arası geçerli pasaportlar bu kez 49 euroluk artışla 211 euroya çıktı.Pasaportu ‘değerli kağıt’ kapsamında değerlendiren Türkiye, geleneksel olarak her yıl sonunda, yeni yıldan geçerli olmak üzere zam uyguluyor. Türk pasaportu bu zam sonrasında dünya-
nın en pahalı pasaportu konumuna geldi. İkinci sırada yer alan Yunanistan’da aynı süre için 84 euro alınırken Alman vatandaşları 10 yıllık pasaport için 59, İtalyanlar 42,50, İspanyollar ise 25 euro veriyor. YARIN DÜNYA
Cezayir: 7 rehine daha öldürüldü
Cezayir ordusunun Sahra çölündeki bir doğal gaz tesisinde rehin tutulan kişileri kurtarmak için iki gündür sürdürdüğü operasyonun son aşamasında 11 İslamcı militan ile 7 rehine hayatını kaybetti. Haber alınamayan rehineler arasında 14 Japon ve 6 Norveçli ile bilinmeyen sayıda İngiliz, Amerikalı, ve Avusturyalı bulunuyor.
Suriye’deki krizde ABD’nin payı yokmuş Ortadoğu Günlüğü Peyman Azadi
Suriye’de neredeyse iki yıldır devam eden iç savaşta 60 binden fazla kişinin öldüğü bildiriliyor. Bölgedeki birçok Arap ülkesinde hızlı değişimler yaşansa da, Suriye açısından bu hala çok uzak bir olasılık olarak görülüyor. Barack Obama’nın yeniden seçildikten sonra Suriye konusundaki tutumunu sertleştirmesi bekleniyordu, ancak artık yeniden seçilme kaygısı olmasa da, Obama yönetiminin yakın bir zamanda radikal
bir politika değişikliğine gitmesi beklenmiyor. Geçmişte Ortadoğu konusunda Amerika Dışişleri Bakanlarına danışmanlık yapan Aaron David Miller, Suriye’deki krizin uzamasında Amerikan yönetiminin hatası olmadığı görüşünde: Öncekinden de karışık Bazıları bu durumu Obama yönetiminin müdahale konusundaki isteksizliğine bağlıyor. Ben buna katılmıyorum. İkincisi ister bahar deyin, ister kış, Suriye’deki durum Ortadoğu’daki diğer değişimlerden çok daha farklı. Mısır ve Tunus’taki devrimlerde ordu yönetime destek vermedi. Geçişler neredeyse kansız oldu. Libya’da ise zayıf bir rejim
vardı, rejimin kitle imha silahları yoktu. Halkın belli bir umudu vardı. Tüm bu gelişmeler Fransa ve Amerika arasında olumlu yansıdı. Birleşmiş Milletler karar çıkardı. Beşar Esad haftalar sonra kamuoyunun önüne çıkarak uzlaşma önerisinde bulunsa da ödün vermeye niyetli olmadığını gösterdi. Çok sayıda lider, ‘Esad’ın gidici olduğunu’ ağzına alsa da rejim iki yıldan bu yana devam eden isyana karşı ayakta: “Ben zayıf ve yorgun, ama daha iktidarda kalmaya kararlı bir lider görüyorum, eğer bir istihbarat ya da güvenlik boşluğu oluşup onu devirmezlerse. Esad’ın çok sayıda avantajı var. Hem istihbarat
hem de askeri güç olarak devletin imkanları onun elinde. Şam’ın önemli bir bölümünü kontrol ediyor. Tüm bu unsurlar onun daha fazla iktidarda kalmasını sağlıyor.” Rusya sıcak bakıyor Esad rejimi, ayakta durmayı sürdürse de geleneksel müttefiklerini de kaybetmenin eşiğine geldi. Rusya Esad’da doğrudan çekilme çağrısı yapmasa da ülkenin siyasi değişim sürecinden geçmesine sıcak bakıyor: “Ruslar da geri adım atmaya açık kapı bırakıyor. Esad rejiminin durumunun iyi olmadığını görüyorlar. Suriye’deki Sünni radikallerin Kafkaslar’daki kendi Müslüman nüfusunu etkilemesini istemiyorlar.
Suriye’li eylemciler Devlet Başkanı Beşar Esad’a bağlı güçlerin Humus kent merkezine yapılan saldırıda 100’ü aşkın kişiyi öldürdüğünü bildirdi. Askerlerin evleri yaktığını ve halka ateş açtığını suriye basınındaki haberlerde geçiyor. Örgüt verdiği haberde ölen 106 kişinin aralarında kadın ve çocukların da bulunduğunu söyleyerek Birleşmiş Milletler’i olayı soruşturmaya çağırdı. İnsan Hakları Gözlem örgütü Kurumu Suriye’deki eylemciler, doktorlar ve avukatlardan bilgi topluyor. Ülkede meydana gelen olayları doğrulamak gazeteciler için zor. Suriye’deki çatışmalar ayaklanmanın başladığı Mart 2011’den bu yana en azından 60 bin kişinin yaşamına mal oldu. YARIN DÜNYA
IRAK
Büro önünde patlama
Esad çaresiz kalırsa ülkeyi terk etmek için Rusya’dan yardım isteyebilir. Rusya, Esad’ı görevini bırakmaya zorlamadan, ama görevde kalmasına olanak tanıyacak başka vaatler vermeden her şeyi kontrolündeymiş gibi göstermeye çalışıyor.” Çabalar sonuçsuz kaldı Suriye’de devam eden iç savaşı durdurma çabaları sonuçsuz kaldı. Üstelik dengeler değişmiş değil. Ortaya çıkan sonuç, eğer bu dengelerde ciddi bir değişiklik olmazsa, dış güçlerin iki yıldır devam eden krizi, en azından sınırları dışına taşmadan, kendi içinde tutmaya çalışacağını gösteriyor.
Bağdat ve Irak’ın kuzeyinde düzenlenen saldırılarda 29 kişi öldü. Kerkük’te Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) bürosu önünde patlayıcı yüklü bir aracın havaya uçurulması sonucu 15 kişi yaşamını yitirdi, yüzden fazla kişi de yaralandı. Kerkük, Bağdat hükümeti ve özerk Bölgesel Kürt Yönetimi arasındaki anlaşmazlığın temelini oluşturuyor. Tuz Hurmatu kasabasında KDP’ye rakip bir başka Kürt partisinin merkezi önünde girişilen saldırıdaysa üç kişi öldü. Laik Irakiye Bloğu’nun üyelerinden olan El İsavi, 2006’da El Kaide’yle mücadelede saf değiştirerek Amerikan Ordusuna katılan Sünni aşiret milislerini örgütlemişti. YARIN DÜNYA
14 KULTUR-SANAT
23 Ocak 2013
Vizyondan seçmeler celal ile ceren Yönetmen: togan gökbakar Oyuncular: Gökbakar, Ezgi Mola, Gökcen tür: komedi Başrollerini komedyen Şahan Gökbakar ve Ezgi Mola’nın paylaştığı Celal ile Ceren, Recep İvedik serisinde beraber çalışan Togan Gökbakar ve Şahan Gökbakar Kardeşler’in yeni komedi projeleri.
Usta yönetmenler !F için İstanbul’da
!f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali sinema dünyasının usta isimlerini ağırlamaya hazırlanıyor. 12. yılınını geride bırakan festival kendi takipçilerini yaratabilmiş durumda. 14-24 Şubat tarihleri arasında İstanbul, 28 Şubat-3 Mart tarihlerinde de Ankara ve İzmir’de yapılacak festivalin biletleri 1 Şubat’tan itibaren alınabilecek. İSTANBUL SERKAN ATAK
Yıl içinde gerçekleştirilen İstanbul Film Festivali, Film Ekimi, Altın Portakal, Altın Koza film festivalleri ülke ve dünya gündeminden bir çok filmi seyirci karşısına çıkarırken bu festivallerden biri sıra dışı tutumuyla kendi takipçilerini yaratabilmiş durumda.
!f Filmleri Nedir? !f İstanbul’un bu mantığını 2013 yılı için hazırladığı “bombayı etkisiz hale getirmeye çalışan adam” konulu kendi tanıtım filminden yola çıkarak anlatalım. Normal bir filmde karakterimiz bombayı son saniede etkisiz hale getirirken bağımsız filmde aynı işi yapmaya çalışırken başaramıyor ve bomba patlıyor. !f filminde ise karakterimiz bombayı etkisiz hale getirmeye çalışırken patlamaya 3 saniye kala bomba bozuluyor. Aslında yayınlanmayan yönetmenin kurgusu
ŞİVA ALİZADE yazdı
ile hazırlanan versiyonu İf filmleri- Eleştirmenleri Birliği’nin Yabancı ni daha iyi anlatıyor. Bu versiyonda Dilde En İyi Film dalında ödüllenbombanın bozulması üzerine karak- dirdiği filmin !f ’teki ilk gösterimi, ter çalıştırmak için bombaya vurur Türkiye’de de sıkı takipçileri olan ve çalıştırır, bombayı kendi kendine Carax’ın katılımıyla yapılacak. patlatmış olur. !f filmleri işte bu sıradışı olay ve karakterlerin hikayesini Yolda’nın senaristi İstanbul’da !f İstanbul’un uluslararası konukları bize anlatıyor. arasında diğer bir isim; siyah-beyaz Usta İsimler !f’e geliyor çekilmiş muhteşem filmi Tabu’yla Yılın merakla beklenen filmlerinin Berlin’den FIPRESCI ve Alfred Bailk gösterimlerine ev sahipliği yapa- uer ödüllerini alan Miguel Gomes. cak !f İstanbul, sinema dünyasının Gomes; hem filmin gösteriminde yer usta isimlerini de Türkiye’ye geti- alacak hem de festivalin uluslararası riyor. !f İstanbul, açılışını Mauvais yarışmasında jüri üyeliği yapacak. sang/Kötü Kan, Les amants du PontFestivalde ayrıca; Diarios de Neuf/Köprü Üstü Aşıkları filmleri- Motocicleta/Motosiklet Günlüklenin yaratıcısı Leos Carax’ın son fil- ri, Letters To Juliet/Aşk Mektupları mi Holy Motors/Kutsal Motorlar’la filmlerinin yanı sıra !f İstanbul’da yapıyor. Carax, 13 yıl aradan son- da gösterilecek Yolda’nın senaristi ra ilk defa kamera arkasına geçtiği Jose Rivera ile senaryosunu Altın Kutsal Motorlar’la “2012’nin en iyi Küreli Girls’ün yaratıcısı Lena filmleri” listelerinde sıklıkla karşı- Dunham’la birlikte yazdıkları Nomıza çıkmıştı. body Walks’la İstanbul’da olacak Son olarak Los Angeles Film genç bağımsız yönetmen Ry Rus-
Celal ile Ceren
Komedi filmlerinde başrollerin arasındaki bir uyum olması gerekir. Şahan Gökbakar ile Ezgi Mola arasında güzel bir uyum olduğu, birbirlerini tamamladıkları inkar edilemez. Esasen Celal ile Ceren bu ikilinin birlikte yer aldığı ilk proje değil. Gökbakar ve Mola daha öncesinde doğaçlama sit-com’un yapıldığı “Kolay Gelsin” projesinde de birlikte rol almışlardı. Komedi filmlerinde daha önce birlikte bir projede çalışmış oyuncuların olması hiç kuşkusuz büyük bir şans. 6 yıllık ilişkilerinin 4 yılını sözlü olarak geçiren Celal ile Ceren’in hayatı Celal’in bir bekarlığa veda partisine gitmesi ile değişir. Ceren kendisine yalan söyleyen sevgilisinin pişman olmasını ister. Celal ise yaptıklarından
oldukça pişmandır. Ancak Celal ile Ceren’in arkadaşlarının devreye girmesi ile işler karışır. Filmin skeçler üzerinden ilerlemesi zaman zaman temposu düşen yapıma dinamiklik katmış. Filmin bir kaç sahnesinde Todd Phillips yapımı Felekten Bir Gece (Hangover) esintisi var. Ancak tamamen ondan etkilenmiş demek filme haksızlık olur. Klasik romantik komedi filmlerinde geçen klişeleri kullanılmış. Bununla birlikte filmin hatırı sayılır bir kısmını kaplayan kolonya sahnesi de izlenmeye değer olmuş. Filmin iki sürprizi ise yan rollerde karşımıza çıkan Gökçen Gökçebağ ve Dilşah Demir. Gökçen Gökçebağ, evden dışarı pek çıkmayan, Celal’e yardım etmeye çalışırken arkadaşının başını daha çok belaya sokan Kubilay karakterini canlandırıyor. Dilşah Demir ise Ceren’in ev arkadaşı
HAFTANIN AJANDASI
so-Young da bulunuyor.
Reha Erdem’de !f İstanbul’da Reha Erdem’in heyecanla beklenen son filmi Jin’in Türkiye’deki ilk gösterimi !f İstanbul’da yapılacak. Bu sene Berlin’in Generation bölümünde Kristal Elma için yarışacak Jin, Türkiye’nin politik ikliminde özellikle tartışmalar yaratacak yeni bir Reha Erdem filmi. !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali, 14-24 Şubat tarihleri arasında İstanbul’da Beyoğlu Cinemaximum Fitaş, İstinye Park Cinemaximum, Caddebostan Cinemaximum Budak, 28 Şubat-3 Mart tarihlerinde de Ankara Cinemaximum CEPA ve İzmir’de ise Cinemaximum Forum Bornova sinemalarında gerçekleşecek. Mars Entertainment Group ortaklığıyla gerçekleşen festivalin biletleri 1 Şubat’ta Mybilet’te indirimli ön satışa çıkacak.
Celal ile Ceren; Şahan Gökbakar ve kardeşi yönetmen Togan Gökbakar’ın ortak kurduğu yapım şirketi Çamaşırhane’den çıkan ilk proje olma özelliğini taşıyor. Şahan Gökbakar önceki projelerinden farklı olarak senartist ve oyuncu kimliğinin yanına bir de yapımcı kimliğini eklemiş. İlk bakışta romantik komedi olduğu düşüncesine kapılınabilir ancak bu film, konusu bir ilişki olan komedi filmi.
Mamá Yönetmen: Andres Muschietti Oyuncular: Jessica Chastain, Nikolaj Coster-Waldau, Megan Charpentier Tür: Gerilim, Korku Yönetmenliğini İspanyol sinemacı Andres Muschietti’nin üstlendiği korku türündeki yapımın senaryosunda ise Neil Cross imzası var. bitik şehir Yönetmen: Allen Hughes Oyuncular: Mark Wahlberg, Russell Crowe, Catherine Zeta-Jones Tür: Polisiye, Dram, Gerilim ‘‘Touching Evil’, ‘New York, I Love You’ gibi işlerde imzası bulunan Allen Hughes’ın ilk büyük bütçeli yapıtı olan film Mark Wahlberg, Russell Crowe gibi ünlü isimlerle kurulu oyuncu kadrosuyla dikkat çekiyor.
Altın Küre’de kazananlar açıklandı
Oscar’ın habercisi sayılan 70’inci Altın Küre ödülleri, Beverly Hills’de düzenlenen görkemli törenle sahiplerini buldu. Kırmızı Halı’nın ardından başlayan ödül töreninde sürpriz yaşanmadı. Amy Poehler ve Tina Fey’in sunduğu gecede ilk ödül En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu kategorisinde verildi ve kazanan Django Unchained filmindeki rolüyle Christoph Waltz’un oldu. Eleştirmen ödüllerinin de galibi olan Ben Affleck imzalı ‘Argo’ Drama dalında En İyi Film seçilirken, Affleck’e de En İyi Yönetmen ödülünü getirdi. Daniel DayLewis Lincoln’deki performansıyla En İyi Erkek Oyuncu seçilirken, Jessica Chastain de Zero Dark Thirty ile En İyi Kadın Oyuncu ödülüne değer görüldü. Komedi Müzikal dalında ise Les Miserables En İyi Film seçildi ve Hugh Jackman’a da En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazandırdı.Yarın kültür-sanat
Nazım Hikmet’ten çizgi filmler
Yönetmen: Togan Gökbakar Oyuncular: Gökbakar, Ezgi Mola, Gökcen Gökçebağ
Gözde rolüyle izleyiciyle buluşuyor. Kubilay ve Gözde karakterleri her ne kadar yan karakterler olsalar bile filmin sonlarına doğru başroldeki iki ünlü oyuncudan rol çalabilecek kadar iyiler. Celal ile Ceren maalesef bir çok yerli yapım komedi filmi gibi fazlasıyla seksist, homofobik ve erkek
muhabbetinin ağırlıklı olduğu sahneler içeriyor. Filmde herkesin birbirine hakaret ettiği adeta hakaretler üzerine komedi yapılması da filmin hiç kuşkusuz en büyük eksilerinden. Her şeye rağmen 314 salonda birden gösterime giren bu filmin iyi bir gişe yapacağı bir gerçek.
Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan M. Melih Güneş’in Rusya’daki bazı arşivleri inceleyerek hazırladığı “Hanene Huzur Dolsun Sevdalı Bulut” kitabı ve bu kitapla birlikte Türkiye’de ilk kez yayımlanacak olan “Hanene Huzur Dolsun” ve “Sevdalı Bulut” çizgi filmleriyle Nâzım Hikmet külliyatındaki belki de en önemli eksiklerden biri giderilmiş oluyor. “Hanene Huzur Dolsun Sevdalı Bulut” adlı kitapta senaryosunu Nâzım Hikmet’in yazdığı, sürecinde bizzat bulunduğu, 1959 ve 1962 yıllarında sonuçlandırılmış “Sevdalı Bulut” ve “Hanene Huzur Dolsun” adlı iki canlandırma filmi ve yaratım sürecinin hikâyeleri bulunuyor. “Sevdalı Bulut” filmi Türkçe altyazılı, “Hanene Huzur Dolsun” sözsüz olduğu için filmler yalnızca jenerik bilgisinin Türkçeleştirilmesiyle izleyicisine ulaşıyor. Yarın kültür-sanat
Salvador Dali İzmir’de
Modenleşmeyle Hesaplaşma
Stephen King İlk Kez Sahnede
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nce 17 Ocak-2 Mart tarihleri arasında düzenlenecek sergide Salvador Dali’nin 46 eseri sanatseverlerle buluşacak. İzmir’de yılın en önemli sanat olaylarından biri olarak değerlendirilen sergi, Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde ücretsiz olarak gezilebilecek.
İstanbul Modern’in yeni sergisi Modernlik? Fransa ve Türkiye’den Manzaralar , modernleşmenin günümüz sanatına olan etkilerini araştırıyor. 2013 tarihleri arasında sürecek sergi, sanatçıların modernleşmeyle hesaplaşmalarını ve bugün hala gündemde olan modernlik olgusunu ele alıyor.
David Joss Buckley’in oyunlaştırdığı, çevirisini Sinemis Candemir’in yaptığı ve yönetmenliğini Hakan Çimenser’in gerçekleştirdiği “Dolores Claiborne” Türkiye’de ilk defa sahneleniyor. Oyun, 22, 23, 24, 25, 26 Ocak tarihlerinde Ankara Devlet Tiyatrosu Şinasi Sahnesi’nde tiyatro severlerle buluşacak.
15 TOPLUM
23 Ocak 2012
Beyaz ekmeğe son!
HALKIN KÜRSÜSÜ
Ziraatçiler Derneği beyaz ekmeğin büyük kentlerde katkıyla beyazlatıldığını iddia etti. Başbakan Erdoğan’ın, “Beyaz ekmeği sofradan kaldıralım” sözü üzerine de Fırıncılar Odası kepekli ekmek çalışmalarını hızlandırdı. Bir süredir üzerinde çalışılan yüzde 70 kepek oranına sahip standart ekmek bir ay içinde raflarda olacak. yarın TOPLUM rıfat çapar
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Şu beyaz ekmek denilen ekmeği sofralarımızdan kaldıralım. Artık has, samimi buğday ununda ekmek üretelim. Bunun yanında kepek oranı yüksek ekmeği sofralarımıza getirelim. Gıda bunda, güç bunda, kuvvet bunda. Her şeyinden arındırılmış hatta zararlı beyaz ekmek. Niçin biz bunu yapıyoruz?” sözleri beyaz ekmekle ilgili bir süredir devam eden tartışmaları tekrar alevlendirdi.
KATKI MADDELERİ YASAK Türkiye Fırıncılar Federasyonu Başkanı Halil İbrahim Balcı ise un tebliği çıktıktan sonra fırıncıların tamamının sabit olarak en az yüzde 65 kepek unu içeren un kullanacağını söylüyor: “Ekmek tebliğiyle beyaz ekmekte kepek unu oranı yükseltildi ve tuz azaldı. Ancak un tebliği geciktiği için tam anlamıyla buna geçiş olmadı. Fırınlarda ekmeğe katılan katkı maddeleri büyükşehirlerde kullanılıyor. Ekmekte yaş mayanın dışında katkı yasaklanmalı. Katkı maddeleri hamurun olgunlaşma süresini ortadan kaldırıyor. Ama katkıyla şişen ekmekte kalite ve damak tadı yok oluyor. Halk ekmek fabrikaları olan şehirlerde bu şekilde üretim yapıldığı için fırıncılar ayakta kal-
Bu hafta İstanbul’da küçük bir bakkal dük ukanı işleten ve ekonomik sıkıntılarla boğ e şan İlyas Opan’la birlikteyiz. Opan hem biz de bir bakkal olarak işinin kötü tarflarını hem ğı özellikle süpermarketler karşısında yaşadı sıkıntıları anlattı.
Kahraman bakkal süpermarkete karşı
mak ve daha fazla ekmek üretmek adına katkı kullanıyor. İstanbul’dan çıkın İzmit’te katkı maddeli ekmek göremezsiniz.”
BEYAZ EKMEK ZARARLI Türkiye Ziraatçılar Derneği Başkanı İbrahim Yetkin ekmekteki katkı maddelerine dikkat çekiyor: “Önemli olan ekmekteki gıda maddesine katkı olmadan ulaşabilmek. Beyaz un toplu üretildiği için fiyat
düşüyor. Şimdi makinelerde günlük 100-150 bin ekmek üreten fırınlar var. İnsan gücü de olmadığı için maliyet azalıyor. Beyaz ekmekte bayatlamayı önleyen, şişiren, beyazlatan, katkı maddeleri var.” Sağlık ve Gıda Hareketi Mart 2012’de hazırladığı ekmek raporunda, kimyasal katkı maddelerinin kullanılan beyaz ekmeğin diyabet, kanser, obezite gibi bir çok hastalığa yol açtığını belirtiyor. Raporda sağ-
lıksız olarak nitelenen beyaz ekmeği satarken sigara paketlerinde olduğu gibi üzerine ‘bu ekmek sağlığa zararlıdır’ yazılması gerektiği belirtiliyor.
KEPEKLİ EKME YOLDA Başbakan’ın ‘beyaz ekmek’ çıkışı üzerine Fırıncılar Odası çalışmaları hızlandırdı. Bir süredir üzerinde çalışılan yüzde 70 kepek oranına sahip standart ekmek bir ay içinde raflarda olacak.
Bu sinek faydalı
Artvin’de dere nöbeti
Artvin’in Arhavi ilçesinde HES şirketi geceyarısı vadiye iş makinelerini sokunca köylüler ayaklandı. HES için yapılan sondaj çalışmasını engellemek isteyen köylülerle güvenlik güçleri saldırdı. Olay yerine gelen Arhavi Kaymakamı Bülent Bayraktar da köylülerce protesto edildi. Suyuna, toprağına, çayına ve fındığına sahip çıkan Hopalıların yargı-
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Ziraat Fakültesi laboratuvarlarında, zeytin zararlılarıyla mücadele kapsamında Türkiye’nin ilk transgenik zeytin sineği geliştirildi. Zeytin bitkisinin fenolojisine uygun olarak, meyve döneminde zararlı olan zeytin sineğinin, zeytin tanesinin sofralık değerinin azalmasına ve zeytinyağının asidinin artmasına neden olduğu ifade edildi.
Doç. Dr. Hanife Genç, yaptıkları çalışmanın Türkiye’de ilk olduğunu söyledi. Türkiye’de, zeytin zararlılarıyla çalışan başka araştırmacıların bulunduğunu, ancak çalışmaların çoğunlukla arazide, zeytin bahçelerinde gerçekleştirildiğini vurgulayan Genç, bu durumda zeytin tanesinde beslenen zararlı olan zeytin sineği için yalnızca 3-4 ay çalışmanın sürdürülebildiğine işaret etti. YARIN toplum
landığı Hopa Davası devam ederken, Artvin’in Arhavi ilçesindeki Kamilet Vadisinde yapımı planlanan HES’e karşı Arhavi halkı direnişe geçti. Daha sonra HES çalışmalarının durdurulması için yöre halkı tarafından imza kampanyası başlatılırken, ortak mücadele kararı alınarak vadide nöbet tutulmaya başlandı.
r misiniz? Bize kısaca kendinizden bahsedebili Doğubeyazıt ilçe1986’dan beri İstanbul’dayım. Ağrı’nın nbul’a geldiğimden sinde doğdum. Üç çocuğum var. İsta Gümüşsuyu’nda bir beri bakkallık yapıyorum. Daha önce ra kendi dükkanımı bakkalda 6 yıl çırak olaran çalıştım. Son açtım. . İşinizin zorlukları nelerdir? çocuğa, eş dosta hiç Sosyal hayatım neredeyse hiç yok. Çoluk orum, gece 12.00’de vakit ayıramıyorum. Sabah 8.30’da açıy ak zorundayım. kapatıyorum. Mecburen dükkanda kalm Yoksa ekmeğimi çıkaramam. rmarketlerin artBir diğer kötü tarafı ise, son yıllarda süpe z tane süpermarseki ede ması. Hemen yakınımızdaki cadd ten alışverişini rket rma ket var. İnsanlar bakkaldan çok süpe düştü. Devlet çok yapmaya başladı. Satışlarımız eskiye göre ı gayet iyi biliyor. vergilerle kümesteki tavuk gibi yolmasın yormuş. Soruyorum. Şartlar çok iyiymiş, ekonomi iyiye gidi oldum. Bir düzenli Kime göre iyi? Kendi sermayemle rezil bırakırım. 26 seiş bulsam hiç düşünmem hemen bakkalı adım. Kaçak alam hiç nı nedir bu işteyim, emeğimin karşılığı u kendime bun en sigara mı satayım? Kusura bakmayın,b yediremiyorum. İşinizin iyi tarafları nelerdir? di işimi yapıyorum. Kimsenin emrinin altında değilim. Ken güne sermayeden Ama şunu belirtmek istiyorum. Günden . Günümü kurorum yiyorum. Yani gittikçe batağa saplanıy taramıyorum. iz? Bize son olarak ne söylemek istersin z olmuşlar. Kimmsu soru ip acay ı İnsanlar birbirlerine karş bir başka kötü tarafı senin kimseye saygısı kalmamış. İşin ı sesini çıkarmıyor. hiç kimse haksızlığa, hukuksuzluğa karş iyeti var. Ama zihn r Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşa istanbul YARIN cak. o yılan elbet birgün onlara da dokuna
YARIN toplum
Hazırlayan Eda Derya Toper
Markette her şey bedava Beyoğlu Belediyesi Sosyal Yardım İşleri bünyesinde faaliyet yürüten Sosyal Market hızla büyüyor. Halen Kasımpaşa Kızılay Meydanı’nda 500 metrekarelik bir alanda hizmet veren Market, 3 bin metrekarelik kapalı alanı olan daha geniş, daha ferah bir mekâna kavuşuyor. Marketin yeni yerinde alışveriş yapılan bölümün ha-
ricinde gıda maddeleri için soğuk hava deposu, dondurulmuş ürün deposu, giyim deposu, temizlik ürünleri deposu ve ikinci el eşya deposu ile bu eşyaların temizlik ve bakımının yapıldığı atölye yer alıyor. İhtiyaç sahipleri marketten herhangi bir ücret ödemeden alışveriş yapabiliyor. YARIN toplum
1905 22 Ocak
27
Ocak 1984
doğan öz’ün katili tahliye edildi Ankara Cumhuriyet Savcı Yardımcısı Doğan Öz’ü öldürmekten sanık İbrahim Çiftçi hakkındaki ölüm cezası kararı yargıtayca bozuldu. Altı yıldır tutuklu bulunan İbrahim Çiftçi tahliye edildi
27
Ocak 1996
kardak krizi Bodrum açıklarındaki Kardak kayalıklarına Yunan ve Türk gazetecilerin ayrı ayrı bayrak dikmeleri Türkiye ile Yunanistan arasında gerilim yarattı.
28
Ocak 1921
mustafa suphi öldürüldü Mustafa Suphi ve arkadaşları Trabzon’a geldikten sonra iskele kahyası İttihatçı Yahya tarafından bir motora bindirildiler ve gece denizde öldürüldüler.
Fast food’a dikkat
Fast Food’un çocuklarda astım, egzama ve burun iltihabı rahatsızlıklarıyla bağlantılı olduğu belirlendi. Bilim adamları, 51 ülkede 1314 yaş grubundaki 319 bin çocuk ile 31 ülkede 6-7 yaş grubundaki 181 bin çocuğun sağlık durumuna ilişkin verileri inceledi. Haftada 3 ya da daha fazla kez ayaküstü beslenen ilk gruptaki çocukların astım, burun iltihabı ve egzama riskinin yüzde 39, diğer gruptakilerin yüzde 27 olduğu görüldü. YARIN toplum
birinci rus devrimi başladı Çar birliklerinin Kışlık Sarayı’na dilekçe vermek için yürüyüşe geçen işçilere ateş açması ve “Kanlı Pazar” olarak adlandırılan olaylarda 500 işçinin ölümü ayaklanmalara neden oldu.
En çok kullanılan isimler En çok kullanılan isimler belirlendi. Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nün açıkladığı rakamlara göre; Türkiye’de, en çok kullanılan erkek ismi Mehmet, en çok kullanılan
bayan ismi ise Fatma. Şu anda ise Türkiye’de hayatta 1 milyon 537 bin 458 “Mehmet” ve 1 milyon 529 bin 170 de “Fatma” bulunuyor.
KFC’de büyük sır var
Birand’dan bir anda veda
Sadece KFC’nin 2 yöneticisi 11 şifalı otu ve özel sosun tarifini biliyor. Sır ana binada saklanıyor. Odanın, güvenlik donanımı yapılmış. Ayrıca 7/24 silahlı görevliler kapıda bekliyor. Giriş 2 farklı anahtar, 2 farklı PİN şifresi ile yapılıyor.
Ünlü gazeteci Mehmet Ali Birand’ı 17 Ocak 2013’te kaybettik. Türkiye’de gazeteciliğe sayısız katkıda bulunmuş olan Mehmet Ali Birand, geçirmiş olduğu sağlık sorunları sebebi ile hayatını kaybetti. Sevenleri onu son yolculuğuna uğurlamak için bir araya geldi. Kalabalık Teşvikiye Camii avlusuna sığmadı. Tören için caddeler kapatıldı. istanbul berna dülger
Mehmet Ali Birand’ın cenazesi sabah saatlerinde Amerikan Hastanesi’nden alındı. Yıkanması için, cenaze Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki gasilhaneye götürüldü. Çok sevdiği iş ye-
18SORU YUSUF ŞAHİN-BURSA ÖĞRENCİ
rinden dünyaya veda etmesi için, 09:30 sıralarında Doğan TV Center’ın önüne getirildi. Doğan TV binası önünde Birand için düzenlenen törende meslektaşları ona veda etti. VATANDAŞLAR AKIN ETTİ Cenaze namazı için Teşvikiye Camii’nde düzenlenen törene vatandaşlar akın etti. Siyasetçiler, sanatçılar, haberciler başta olmak üzere, törende çok çeşitli kesimler bir araya geldi. Habercilikle ömrünün 49 yılını geçiren gazeteciyi, onun haberleri, yazıları ile büyüyenler uğurladı. MEDYANIN BAŞÖĞRETMENİNİ KAYBETTİ Birand Galatasaray Lisesi’nden mezun oldu. Daha sonra üniversiteye girdi fakat
maddi yetersizliklerden dolayı okulunu bitiremedi. Çalışma hayatına girmeye çalışırken usta gazeteci, Abdi İpekçi’nin onu bulup yetiştirmesi ile Milliyet’te gazeteciliğe başladı. Ardından müthiş bir kolektif çalışma örneği ile elini attığı her yerde çok iyi gazeteciler yetiştirdi. Şuan medyada var olan gazetecilerin hemen hemen hepsine eli değdi. Aramızdan ayrıldıktan sonra da birçok gazeteciyi yerine bıraktı. O isimler; Can Dündar, Mithat Bereket, Çiğdem Anad, Ali Kırca, Deniz Arman, Cüneyt Özdemir, Rıdvan Akar, Musa Çözen, Talip Korkmaz, Sacit Baydar olmak üzere pek çok tanıdık isimden oluşuyor. Elbette öğrencileri de törende yerlerini aldı.
ÇİÇEKLERLE GÖMÜLDÜ Oğlu Umur Birand, gözyaşları içinde kısa bir konuşma yaptı ama sözlerini tamamlayamadı. “Babamı kaybettim…’’ demekle yetindi. Cenazeye Irak Kürdistan Bölgesel Yönetim Başkanı Mesud Barzani’yi temsilen gelen Eğitim Bakanı Safin, Erbil’den getirdiği toprağı Birand’ın mezarına koyulmak üzere, oğlu Umur Ali Birand’a teslim etti. Cemre Birand’ın son anda belirttiği isteği üzerine, torunları Umberto Ali’nin patikleri Birand’ın çenesinin altına konuldu. Ayrıca mezarının içine umrede giydiği ihramı, Galatasaray atkısı, Erbil’den gelen toprak ve sarı kırmızı çiçekler de konuldu.
En küçük kütüphane 1. En sevdiğiniz erdem? Erdem 2. Başlıca özelliğiniz? Paylaşımcı olmak 3. Mutluluk nedir? Her şeye inat gülümseyebilmek 4. Mutsuzluk nedir? Umudunu yitirmek 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Geçerli bir mazeret bildirildiği sürece tutulmayan sözler 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Karaktersizlik 7. En sevmediğiniz şey? İnsanlar arasındaki mevki mücadeleleri 8. En sevmediğiniz kişiler? İkiyüzlü insanlar 9. En sevdiğiniz iş? Sıkıntılı zamanlarında insanları neşelendirebilmek, yardımcı olmaya çalışmak 10. En sevdiğiniz şair? Ahmed Arif 11. En sevdiğiniz yazar? Maksim Gorki 12. Kahramanınız? Mahir Çayan 13. Kadın kahramanınız? Banu Avar 14. En sevdiğiniz çiçek? Karanfil 15. En sevdiğiniz renk? Siyah 16. En sevdiğiniz yemek? Pide 17. En sevdiğiniz düstur? Emeksiz zengin olanın, kitapsız bilgin olanın, sermayesi din olanın, rehberi şeytan olurmuş. 18. En sevdiğiniz söz? Gün gelir bu işe bu millet de şaşar, tam kurşun işlemez deminde karanlığın, bir ateş böceğidir başlar”
Gezgin kütüphane hizmetleri iptal edilince kasabalılar bir araya gelip kitap ‘kulübesi’ni kurmak için eski bir telefon kulübesini kitap değişim noktasına çevirdiler. Böylece İngiltere’nin en küçük kütüphanesi ortaya çıkmış oldu. Şu an kitaplıkta yaklaşık 100 kitap bulunuyor. Kitaplıkta yemek kitaplarından klasiklere, satış rekorları kıran kitaplardan çocuk kitaplarına pek çok farklı tür bulunuyor. Bugün kasabalılar da kasaba yöneticileri de bu uygulamadan çok memnun. Pek çok kişi uygulamadan faydalanıyor. YARIN toplum
İnanır’dan Nazım’a ziyaret Elveda Katya filminin Rusya galası için Moskova’da bulunan Kadir İnanır, Nazım Hikmet’in mezarını ziyaret etti. YARIN toplum
Dolaplar için şişe tutucu
Kevin Champion’un maymunların yiyeceklerini dizişinden esinlenerek dizayn ettiği bu basit soda, kola, bira vs. koyma altlığı kauçuktan oluşuyor. 4 tane içecek şişesini en alta sıralayıp, devamını da piramit şeklinde dizebiliyorsunuz.
Malkoçoğlu geri dönüyor
Yayınlandığı ilk günden beri gündemden düşmeyen ‘Muhteşem Yüzyıl’ın sevilen karakteri Malkoçoğlu Bali Bey geri dönüyor. Görev nedeni ile diziden ayrılmış olan Malkoçoğlu yine kilit bir görevi üzerine alıyor. Görevini ise sarayda yapacak.
Bu sergiyi görmek için su altına girin
Bedava hamsi
Esenler Belediyesi ve Esenler Rizeliler Derneği’nin Dörtyol Meydanı’nda düzenlediği festivalde 20 metrelik mangal kuruldu. Meydana gelen vatandaşlar, balık-ekmek alabilmek için uzun kuyruklar oluşturdu. Mangalın başına geçen Rize Valisi Nurullah Çakır, Esenler Kaymakamı Nazım Madenoğlu, Esenler Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Göksu ile Esenler Rizeliler Derneği Başkanı Barış Al, vatandaşlara balık ekmek dağıttı. YARIN toplum