Yarın69

Page 1

Madenciler ölmeyi reddediyor

Zonguldak’ta yapılan “Emeğe Saygı” mitinginde binler buluştu. Taşeronlaşmanın düzeltilmesi değil tamamen ortadan kaldırılmasını söyleyen sendikalar ve siyasi partiler 7 Ocak’ta madende yaşanan göçükte hayatlarını kaybeden işçileri andılar ve yetkililerden hesap sordular.

Taşeron ölüm demek Zonguldak’ta can güvenlikleri olmadığı için defalarca iş bırakma eylemi yapan maden işçilerinden Ayhan Gökgöz, taşeron sisteminin yarattığı sömürüyü Yarın’a anlattı.

09

29 ocak 2013 l salı l sayı:69 l 1 tl

Güzel günlerin habercisi... Eski tartışma yeniden açıldı

www.yarinhaber.net

Sosyolog Prof. Dr. Neşe Özgen ile görüştük

Sınırların ötesi

72 millet eşittir Güler’in olumsuz çıkışı

Kimse üstün değil

Çoğunluk eşitlik diyor

CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler, mecliste Kürtçe savunma hakkının görüşmeleri sırasında Kürtlerin, Türklerle eşit olamayacağını dile getirdi.

Milletlerin arasında birbirine üstünlük sağlayabilecekleri bir farkın olmadığını neredeyse herkes kabul ediyor. Aslında ırkçılığın bilimsel bir karşılığı da bulunmuyor.

Birçok kesime “Milliyetlerin eşit olduğunu inanıyor musunuz?” diye sorduk. Türklerin üstün olduğunu söyleyenler olsa da, çoğunluğun fikri tam tersi. güncel 3

Sınırlar neyi gösteriyor, kimlere yönelik belirleniyor? Ne zaman tehlike olarak görülüyor, ne zaman bir statü ya da gelir kazandırıyor? Tüm bu sorularımızı “Sınır Sosyolojisi” üzerine çalışmalar yürüten Prof. Dr. Neşe Özgen cevapladı.

Melike Ç Cınar ile Esas Mesele 12

Adıyaman’da 250 kişi işten çıkarıldı

26 Ocak Cumartesi günü, Adıyaman’da iplik fabrikasında çalışan 250 işçi sendikaya üye oldukları gerekçesiyle işten çıkarıldı. İşten çıkarıldıklarını öğrenen işçiler, akşam saatlerinde Demokrasi Parkı’na gelerek, basın açıklaması yapıp, fabrika yönetimini protesto etti. emek 7

Nuh bir peygamberdir İş adamına övgü üstüne övgü

Forum’da bu hafta 11 Engellilere engel olmayın

Engellilerin aslında bilinenin aksine toplumda çok büyük.

Cumhuriyet emperyalizmin en büyük müttefiki olduğu bir gerçektir.

Cesim Türköz Daha kaç kadın ölecek sizce?..

“Kutsal aile” o kadar kutsal ki, reddedilmeyi kendine yediremiyor.

Özlem Yüzak

Sözün doğrusu

4

Emri veren Kenan Evren SİBEL UZUN UYANIS Ş

5

Çamur at izi kalsın

Suat Gün Sol ulusalcılık bir faşistlik hastalığı

HAKAN ÖZTÜRK AKLIN YOLU

Özelleştirme sevdası

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ 26 Ocak Cumartesi günü Isparta’da işadamlarıyla yaptığı görüşmede özelleştirmelere övgüler yağdırdı. güncel 4

Eseri kadınlar bırakıyor Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Davos’ta kabinedeki değişikliklerle ilgili olarak, “Bittikten sonra da eser bırakmak çok önemli” dedi. güncel 6

CHP Milletvekili Birgül Ayman Güler’e kimse halklar eşittir dedirtemezmiş.

Zonguldak’ta maden işçileri noktayı koydu. Taşeronda çalışmak ölüm demektir.

Bekir Bozdağ patronlarla dertleşti. Solculardan yakındı, özelleştirmeyi güzelledi.

GÜN CAĞ ÇAĞ AYDIN PRİZMA

7

İçinden işsizlik geçen davos GÜLSÜM KAV ANA FİKİR

6

TEKSAN Davası’nda buluşacaklar 7 Meslek Liseleri rant kapısı, öğrenciler ise ucuz iş gücü olarak kullanılıyor.


02 TOPLUM

29 Ocak 2013

Çocuklarda obeziteden korunma yöntemleri Aşı takip sistemi yolda Sağlık Bakanlığı, aşı güvenliğini en üst seviyeye çıkartmak için “Aşı Takip Sistemi” kurarak her aşıya bir kimlik numarası verecek. Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Torunoğlu, İlaç Takip Sistemi’nde olduğu gibi her aşıya “karekod” denilen bir kimlik numarası verileceğini bildirdi. Torunoğlu, bu sayede aşıların her aşamada izleneceğini, bir çocuğa hangi aşının yapıldığını anında belirlenebileceğini söyledi. Sistem sayesinde hem aşıların ısı değişimlerinden zarar görüp israf edilmesinin önleneceğini hem de insan kaynaklı hataların sıfıra ineceğini vurgulayan Torunoğlu, dünyada ilk kez Türkiye’de uygulanacak sistemle ilgili Dünya Sağlık Örgütü’ne de bilgi verildiğini söyledi. YARIN toplum

3 yeni canlı bulundu

Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi araştırmacılarının yaptığı çalışmalar sonucunda, suda yaşayan üç yeni tür keşfedildi. Bulunan bu canlıların sadece Türkiye’de değil, dünyada da ilk kez karşılaşılan cinsler olduğu bildirildi. Bulunan canlıların boyutlarının oldukça küçük fakat bilim dünyası tarafından öneminin ise bir o kadar büyük olduğu belirtildi. Keşfedilen canlıların isimleri, EÜ Su Ürünleri Fakultesi İç Sular Biyolojisi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Murat Özbek tarafından, Gammarus Katagani, Gammarus Obruki ve Gammarus Baysali olarak açıklandı. Son yedi yılda Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi araştırmacıları tarafından tanımlanmış olan yeni tür sayısı, son bulunan canlılar ile birlikte toplamda 35’i buldu. YARIN toplum

Arazi çetesi yakalandı Gaziantep’te başka kişiler adına kayıtlı mali değeri yüksek arazileri, sahiplerinin haberi olmadan sahte belgelerle satarak 2 milyon liralık vurgun yaptığı iddia edilen 2’si Tapu Müdürlüğü’nde görevli 16 kişi gözaltına alındı. 4 ay süren çalışma sonucu çok sayıda ev ve işyerine eşzamanlı operasyon düzenlendi. Çetenin Gaziantep il merkezinde özellikle sahipleri yurt dışında bulunan mali değeri yüksek ve uzun süre işlem görmemiş arazileri seçip, sahte belgelerle tapu memurlarının desteğiyle asıl mülk sahibinin fotoğrafına benzeyen çete üyelerinin fotoğrafıyla değiştirdikleri, bu şekilde satış gerçekleştirdiği ortaya çıktı. YARIN toplum

Çocukluk obezitesi son 20 yılda 3 kat arttı. Uzmanlar giderek artan sayılarda obez çocuk ve ailelerinin kliniklere başvurduğunu belirtiyor. Yaygın görüşün aksine çocukluk obezitesinin tek nedeninin fazla yeme ve hareketsizlik olmadığı belirtiliyor. Peki, obezite ilerleyen yaşlarda hangi sağlık sorunlarına yol açıyor, aileler nelere dikkat etmeli?

TOPLUM sanem deniz kural

Çocukluk çağında görülen obezitenin giderek arttığı Türkiye’de çeşitli kurumların verilerine göre bilinen bir gerçek. Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de çocuk obezitesi, son 20 yılda 3 kat arttı. Bölgelere göre değişmekle birlikte, çocukların yüzde 21’i fazla kilolu veya obez. Okul çağındaki her 10 çocuktan 2’si ise obez. Çocuk obezitesini engellemek için ailece doğru beslenme ve doğru yaşam tarzı hakkında bilgi edinip uygulamak gerekiyor. Araştırmalar çocukluk çağında obez olanların yüzde 60’ının yetişkinlik döneminde de obez olduğunu gösteriyor. OBEZİTE NELERE YOL AÇIYOR? Çocukluk obezitesi ilerleyen yaşlarda kalp ve diyabet hastalığı, yüksek kolesterol, kan basıncı, kanser ve felç gibi ciddi sağlık sorunlarına neden oluyor. Ancak uzmanlar çocuklarda görülen obezitenin her zaman aşırı yeme ve hareket eksikliğinden kaynaklanmadığına dikkat çekiyor. Çok yemenin ötesinde, genellikle yeterli ve dengeli beslenmemek obeziteye neden oluyor. Çocuklarda hormonların dengesiz çalışmasına bağlı obezite de görülebiliyor.

Çocuklara nasıl davranmalı?

Çocuğunuzu fazla kiloları sebebiyle sakın suçlamayın. Kendiniz, çocuğunuz veya ünlü birinin fazla kiloları ve dış gö-

ÖNLEMLER NELER? Çocuklukta obezite ilk 2 yılda ortaya çıkıyor. Her ailenin çocuğunu bir uzmana götürüp yaşına uygun olan boy ve kilo ölçümlerini yaptırması, büyüme ve gelişimlerini takip ettirmesi gerekiyor. Eğer çocuk obezitesi fazla yemek ve hareketsizliğe bağlı olarak geliştiyse, hareketi arttırmak ve dengeli beslenmeyle çözüme ulaşılabiliyor. Obez çocuklarda fruktoz ve nişasta bazlı şekerden uzak du-

Navigasyon ücretsiz olacak Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından hayata geçirilen “Ulusal Ulaşım Portalı” isimli navigasyon (yön bulma) sistemi akıllı telefonlarda ve tablet bilgisayarda ücretsiz olarak kullanılabilecek. Alt yapısı Türksat tarafından hazırlanan www.ulasim.gov.tr portalından vatandaşlara, gidecekleri yerle ilgili alternatifli güzergah seçeneği sunduğunu söyleyen Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanı Erol Yanar “Türkiye’deki e-devletten sonra kamudaki en kapsamlı entegrasyon projesinde tamamen yerli harita kullanıldı” dedi. YARIN toplum

rünüşüyle ilgili konuşmayın. Çocuğunuzun fazla kilosuna tedavi gerektiren bir hastalıkmış gibi davranmayın.

rulması gerekiyor. Düşük kalorili açlık diyeti, karbonhidratı düşük, proteini yüksek diyet ise önerilmiyor. Çünkü bu tip diyetler çocuğun büyümesini, gelişimini durduruyor. Beyaz pirinç yerine bulgur, beyaz ekmek yerine ise kepek, çavdar ve tahıllı ekmek tüketilmesi gerekiyor. Kola ve hazır meyve suyu yerine meyve yenilmesi, kızartma ve fast food türü hazır yiyecekler yerine kuru fasulye, nohut ve mercimek gibi bakliyatların tercih edilmesi

de obeziteden uzak tutuyor. Şeker ve şekerli yiyeceklerden uzak durmak, yoğurt, peynir ve ayran gibi besinlerin düşük yağlı olanlarının tüketilmesi ve bedensel aktiviteyi arttırmak da alınabilecek basit ama etkili önlemlerden. Çocukların sıkça tükettiği hazır bisküvi, kek, şekerleme gibi besinler pankreas üzerinde ilerleyen yaşlar için olumsuz sonuçlar doğurduğundan, bunlardan mutlaka kaçınılması gerekiyor.

Çam ağaçlarıyla kaplı hastanenin çevresinde, dikkat çekmemek amacıyla çam ağacı görüntüsü verilerek dikilen baz istasyonları, bahçenin 3 farlı noktasına konulmuş.

Burada baz ağacının işi ne?

Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi bahçesinde, ağaç şeklinde yapılmış 3 baz istasyonu olduğu ortaya çıktı. Çam ağaçlarıyla kaplı hastanenin çevresinde, dikkat çekmemek amacıyla çam ağacı görüntüsü verilerek dikilen baz istasyonları, bahçenin 3 farlı noktasına konulmuş. İlk başta bakıldığında ağaç sanılan baz istasyonlarına ait sinyal vericiler, kuş kafesi görü-

nümlü, kutulara konularak gizlenmiş. Ağacın, baz istasyonu olduğu, tepesindeki çanaktan anlaşılıyor. Hastane bahçesi içerisinde bulunan ağaçlık alanda spor yapan vatandaşlar da bu durumdan rahatsız. Vatandaşlar ağaç görünümlü baz istasyonlarının 2 sene önce dikildiğini, dikilirken imza kampanyası düzenlense de dikkate alınmadığını belirtiyor. YARIN toplum

Sahte karne operasyonu

Karneler geçtiğimiz hafta dağıtıldı. Van’da yapılan operasyonda notları kötü olan öğrencilere sahte karne hazırlayan kişiler yakalandı. Van polisi notları kötü olan öğrencilere sahte karne hazırladığı tespit edilen bir işyerine baskın yaptı. İşyerinde bekleyen

Dövme yaptıracaklar bu habere dikkat edin Araştırmalar, dövme ile Hepatit C’nin yayılması arasında bağlantı olduğunu ortaya koydu. Uzmanlar, dövme yaptırmak isteyen kişilere yaptıracakları yer konusunda seçici davranmaları uyarısında bulunuyor. Hepatoloji Dergisi’nde yayımlanan çalışmaya göre, dövme yaptıran kişilerde, kan yoluyla bulaşan Hepatit C virüsü taşıma riski 4 kat artıyor. ABD’deki Profesyonel Dövmeciler Birliği, dövme yaptırmak isteye kişilere, hastalığın bulaşmasının önüne geçmek için tek kullanımlık eldiven giyen ve tek kullanımlık iğneler kullanan dövmecileri ve kan lekelerinin olmadığı temiz salonları bulmalarını öneriyor. YARIN toplum

Uskumru balığı artık yenilemez Yenilebilir balık türleri giderek azalıyor. Son olarak İngiltere Deniz Ürünleri Koruma Kurumu, uskumruyu, “yenilebilir balıklar” listesinden çıkardı. Kurum, avlanma kotalarıyla ilgili tartışmalar yüzünden us-

çok sayıda öğrenciyle karşılaşan polis, 4 işyeri çalışanını gözaltına aldı. Baskında, 20’si baskıya hazır 68 sahte karne ele geçirildi. Alınan bilgiye göre, Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Şubesi Mali İş-

ler Büro Amirliği ile Bilişim Suçları Şube Müdürlüğü ekipleri, ihbar üzerine, Sanat Sokağı’nda bulunan iş yerine baskın düzenledi. İş yerinde bekleyen çok sayıda öğrenci ile karşılaşan ekipler, iş yerindeki bilgisayar hard diskleri ile renkli fotokopi ve dijital baskı makinelerine de el koyarak, iş yerini mühürledi. Soruşturma sürüyor. YARIN toplum

Sigara denetimi tabletlerde

kumrunun artık sürdürülebilir bir besin seçeneği olmadığını kaydetti ve artık uskumrunun seyrek olarak yenmesi, daha çok ringa balığı ile sardalyaya ağırlık verilmesi tavsiyesinde bulundu.

Sağlık Bakanlığı, kapalı alanlarda sigara içme yasağına uymayanlara yönelik denetimleri elektronik ortama taşıdı. Tablet bilgisayar dağıtılan denetim ekipleri, ihbar edilen işletmeye harita üzerinden yönlendirilerek, ihlali görüntüleyip belgelendiriyor. ‘Online’ kesilen cezalar, yine anlık olarak vergi dairelerine aktarılıyor. Sigara yasağıyla mücadelede kullanılmak üzere alınan bin 500 tablet bilgisayar, 81 ilde görevlendirilen 9 bin 496 memura dağıtıldı.

YARIN toplum

YARIN toplum


03 GUNCEL

29 Ocak 2013

72 millet eşittir

Anadilde savunma tasarısının Meclis Genel Kurulu’nda görüşmeleri sırasında CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler’in kürsüden yaptığı “Türk ulusuyla Kürt milliyetini eşit, eş değerde gördüremezsiniz” şeklindeki konuşması, tartışma yarattı. Sokaklardan gelen tepkiler ise tartışmaya net cevabını veriyor: Herkes eşittir.

Milliyetlerin eşit olduğuna inanıyor musunuz? Neden? GÜRSEL TEKİN CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI

Eşitlik programımızda yazılı Bakın, biz 2008 yılında parti programımızda: “Farklı etnik yapılar, farklı kimlik ve kültürler zenginliğimizdir. Etnik kimlikler şerefimizdir” demişiz. Seçim öncesinde Demokrasi Raporu’nda “Etnik kimliği ne olursa olsun bütün yurttaşlar eşittir” demiştik. Partileri, programları bağlar. MUSTAFA ELİTAŞ AKP GRUP BAŞKANVEKİLİ

Eşitlik için çalışıyoruz Bana göre bütün insanlar eşittir. Bundan da ötesi yoktur. Biz de bu yönde çalışmalarımızı yürütüyoruz. Ancak, CHP’nin en baş tarafıyla en arka tarafı arasında müthiş bir uyumsuzluk var. Böyle hassas bir süreçten geçtiğimiz günlerde söylemlerimize de dikkat etmeliyiz diye düşünüyorum. GÜN ÇAĞ AYDIN EMEKÇİ HAREKET PARTİSİ SİYASİ BÜRO ÜYESİ

Üstünlüğü açıklamak faşizmdir istanbul elif karan

“eşit değildir” iddiası pes dedirtiyor.

CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler’in, anadilde savunma tasarısının Meclis Genel Kurulu’nda görüşüldüğü sırada yaptığı konuşmanın yankıları sürmeye devam ediyor. Güler, konuşmasında Türk ulusu ve Kürt milletinin eşit olmadığını ifade etmişti. Konuşmasına sadece MHP destek verirken CHP içine de taşınan tartışma sonucunda CHP Adıyaman Milletvekili Salih Fırat’ın istifa dilekçesi, Güler’e gelen en sert tepki oldu. Fırat; “Bunu kabul edemem. Çok üzgünüm. Bölgeden şikâyet yağıyor, telefonlarım susmak bilmedi. Ben bu insanlara ne diyeceğim” diyerek dilekçesini sundu. Fırat istifasını geri çekse de, kaygısı geçerliliğini koruyor. Milletler, uluslar arasındaki eşitsizliğe çözüm arayışları beklenirken, bir de bir vekilin

72 millet eşittir Vekil Birgül Ayman Güler, aldığı tepkiler sonucunda geri atım attı atmasına ama yaptığı açıklama toplum vicdanını rahatlatmaya yetmiyor. Anadilde savunma talebine yıllardır karşılık bulamayan Kürtler için yasanın resmileşmesi, İmralı görüşmeleriyle barışın yüksek sesle dillendirilmeye başlaması kamuoyu nezdinde ne kadar olumluysa, bu sırada yapılan bu açıklama bir o kadar olumsuz değerlendiriliyor. Eleştiriler, bırakın Türkleri ve Kürtleri, 72 millet Güler bir de özür bekliyor eşittir doğrultusunda. Güler, açıklamanın ardından gelen tepkiler üzerine Meclis’te bir basın Nasıl geri adım attı açıklaması düzenleyerek kendisine Güler, sözlerini düzeltmeye ça- “faşist, ırkçı” diyenlerden özür talep lıştı. Milletlerin eşit olduğunu etti. Başbakan Erdoğan’ın sözleri vurgulayarak, ulus kavramının üzerine ise, Erdoğan’ın fahri, kenvatandaşlık bağını temsil ettiğini, disinin akademik doktor olduğunu anayasal olarak sadece Türk vatan- belirterek, “Doktoralar arası tardaşlığı olduğunu belirtti. Türkle- tışmaya dönüştü. Ama öyle görü-

rin ve Kürtlerin birey olarak eşit olduğunu vurguladı. Kendisine ırkçı diyenleri de cahillikle suçladı. Ancak bu açıklamasında da süren anayasa tartışmalarında vatandaşlık tanımlamasıyla ilgili değişiklik önerileri olduğunu göz önünde bulundurmadan hareket etti. Sözlerine “Devlet etnik ve inanç bakımından kör olsun, böylece özgürleşelim” şeklinde devam eden Güler, milletlerarası kaynaşmanın olması gerektiğini söylerken açıklamasıyla bu biraradalığa ket vurduğunu göz ardı etti.

nüyor ki fahri doktorlar, akademik doktorları çok kolay aşağılayabiliyorlar’’ dedi. Kılıçdaroğlu da tepki gösterdi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da Güler’in sözlerine tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu; “Hiç kimsenin etnik kimliğe dayalı siyaset yapmaya hakkı yoktur. Ayrımcılığı değil beraber olmayı savunmalıyız. Herkesin başımızın üstünde yeri var” dedi. Güler’le de bir araya gelen Kılıçdaroğlu yaklaşık 1,5 saat bu konu üzerine görüştü. Güler görüşme çıkışı sözlerinin arkasında olduğunu ifade ederek, daha önce Başbakan Erdoğan’dan duymaya alışkın olduğumuz bir tarzla sözlerine yönelik tepkileri sadece bazı partilere atfetti. Güler’in konuşmasının ardından sosyal medyadaki tepkiler bile, sadece bazı partilerin değil, halkın eşitsizliğe tahammülünün olmadığını göstermeye yetiyor.

Devran böyle dönmez 1980 - 2013 2013 Güler n yma nunu A l ü Birg ürt soru iliz” K it değ “eş asında nokt uyor. tut

Kena

1 n Ev 980 r bir m en: “K ürt d ille onla t yoktur; iye Türk r dağ leri’d ir.

Elbette inanıyorum. Ayrıca bir milletin diğerinden üstün olduğunu bilimsel metodlarla açıklamaya çalışmak alenen faşizmdir. Milletleri birbirine bağlayan kardeşlik köprüsünü yıkmaya çalışmak ise ilkel bir politik tutumdur. Bu tutum sosyal demokratlara bile yakışmaz. HASİP KAPLAN BDP GRUP BAŞKANVEKİLİ

Eşitliği savunun

Eğer sizin vicdanınız varsa, eğer anayasanız varsa, eğer insanlığınız varsa, eğer “Bu ülkenin 75 milyonu kardeştir” diyorsanız, eşitliği de savunacaksınız. Şirketler, madenler, HES’ler, nükleer santraller söz konusu olunca kimse sesini çıkarmıyor. Anadil denince yaygara koparıyorlar. OKTAY VURAL MHP GRUP BAŞKANVEKİLİ

Tek millet vardır: Türk milleti Sorun eşitlik sorunu değildir. Bu coğrafyada tek millet vardır ve adı da Türk milletidir. Türk milliyetçiliği, etnik kimliğe bakmaksızın kardeşçe yaşamayı savunmaktır. Anayasaya göre, Türkiye’nin dili Türkçe’dir. Değiştirilmesi dahi teklif edilemez. Yargılamada da böyle olmalıdır. ALİ OCAK Kaybedilen HASAN OCAK’IN KARDEŞİ

Milliyetçiliğin geldiği nokta Bu memlekette Türk olmayan herkesin tek hakkı vardır: Köle olmak. CHP’li vekilin sözleri, milliyetçilik politikasının geldiği noktayı göstermektedir. Emekçilerin, devrimcilerin, demokratların siyasi söze müdahil olması gerekir. GÜVEN GÜRKAN ÖZTAN İÜ SİYASAL BİLGİLER FAK. ÖĞRETİM ÜYESİ

Cehalet değil, bilinçli faşizm

Güler’in sözleri hem bilimsel olarak, hem siyaseten hatalı. “Makbul vatandaşlığın” etnik Türklük temelinde tanımlandığını es geçiyor. Bu gerçeği göz ardı etmek cehalet değil, bilinçli olarak faşizmin değirmenine su taşımaktır. MURAT AYAR ÖZGÜR-DER

Farklılıklar eşitsizlik değildir De 2012 Abdu vlet, İm görü llah Ö ralı’da c şme lere alan’la başla dı.

1989 Özal: la ut Turg m sopay iyalog, ü d “Çöz gürlük, . z, öz olur olma iknayla

Millet tabiri, ulus anlamında kullanılmamalı. Millet Arapçada kavim demektir. Kavimlerin farklı yaratılmış olması birbirlerini daha iyi tanıyabilmeleri içindir. Farklılıklar olmasını eşitsizlik olarak değerlendirmemeliyiz. AHMET KEKEÇ STAR GAZETESİ YAZARI

Anayasada düzenlenmeli

Eşitlik evrenseldir

72 milletin bir arada yaşadığı, kapı komşusu olduğu, aynı sofrada yemek yediği Mardin; eşitsizliğin, diller, dinler, ırklar arasında olmadığını bin yıllardır göstermeye devam ediyor. İnsanların eşitsizliğine, bir ırkın bir diğerinden üstünlüğüne dair sözde bilimsel açıklamalarda bulunanların ne yaptığını, neler yapmak istediğini 2. Dünya Savaşı ortaya koydu. İster kafa tasları ölçülsün, ister kart-kurt seslerinden türetilen masallar anlatılsın, insanlığın eşitliğinin aksini ispatlayabilecek bilimsel bir veri ortaya koymak mümkün değil.

Tabi ki eşit olduğuna inanıyorum. Bu, herhangi bir nedene bağlı olmaksızın inanmam gereken bir doğru. Eşitlik tartışmalarını ortadan kaldıracak olanın, Anayasada vatandaşlıkla ilgili yapılacak olan düzenleme olacağını düşünüyorum. İSMET BERKAN HÜRRİYET GAZETESİ YAZARI

Kimlikler üstün değil İnsanların eşit olduğuna inanmıyorum, eşit olduklarını BİLİYORUM. İnsanlar kendilerini istedikleri kimlikle tanımlayabilirler. Ne bir kültürün üstün olduğunu söyleyebiliriz, ne de bir kimliğin diğerlerinden daha İYİ olduğunu.


04 GUNCEL

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

Ayşe, Fatma, Zeynep

Ahmet Hakan hazretleri öve öve bitirememiş Mehmet Ali Birand’ı. Efendim, hiçbir işe karışmazmış. Sadece gazeteciymiş. O ne büyük bir özellikmiş. Kendisi de aynen böyle olmak istermiş. Bir kere Birand, Ahmet Bey’in idealize ettiği gibi biri değildi. Ahmet Bey kokmaz bulaşmaz olabilmeyi anlatıyor ama Birand okuduğu en sıradan haberlere bile yorum yapardı. Bulaşırdı, karışırdı ve karışık biriydi zaten. Birand demokrasi konularında iyiydi. Ama bir keresinde bir binadan malzeme parçaları çalan genç hırsızlara gazeteciler “Neden yaptınız?” diye sorunca, onlardan biri de dayanamayıp “Neden yaptık? Açtık, işsizdik o nedenle yaptık” deyiverdi. Birand bu izahtan pek hoşlanmadı. “Bak bir de ne diyorlar” gibi bir tepki vermişti. Birand genç hırsızların hırsızlık yapma gerçekliğiyle bir ilişki kurdu ama onların aç ve işsiz olma gerçekliğiyle bir ilişki kurmadı. Liberaldi ama asla ezilen sınıfların yanında yer almadı. * Kadın cinayetlerini engellemek üzere çıkarılan 6284 sayılı yasanın, uygulanabilmesi için gereken yönetmelik en sonunda yürürlüğe girdi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu bu yasanın ısrarlı takipçisiydi. Çok uğraştılar, koştular ve en sonunda yasanın yönetmeliğini de kazandılar. Platform kadın cinayetlerini total bir rakam olmaktan kurtardı. Artık öldürülen her bir kadın kardeşimizin hikayesi gözlerimizin önünde. Her birinin hak mücadelesi için gerekli davalar sürdürülüyor. O davalarda da bazen önemli sonuçlar alındığını öğreniyoruz. Platform kan ve ter içinde kalarak bir mücadeleyi yükseltiyor. Bütünle ilgileniyormuş gibi yapmıyor, tek tek ele aldığı somut yaşantılardan yola çıkarak bütüne ulaşıyor. Somut mücadeleden kaçmak için soyut, genel ve deklaratif konuşmuyor. Herkes Chomsky gibi olmaya heves ederken ve sadece bazı jestlerle siyaset yapılacağını sanırken Platform çok yorulacağı işlere giriyor. Chomsky, Sartre, Edward Said olmak yerine; Ayşe, Fatma, Zeynep oluyorlar. * Bir öğretmen adayı Başbakan’a ne dedi mitingde? Şubatta öğretmen ataması yoksa oy da yok, dedi. Konu ne yine? Öğretmeni öğretmenliğine atayamamak. Yani ona iş verememek. Yani işsizlik. Efendim, kriz bize hiç değmedi, işsizlik oranları düştü, yok yerinde kaldı… Eğer dikkat ederseniz, mitinglerde işsiz olduğunu dile getirenlerin sayısı hiç düşmüyor. Hükümetin açıkladığı düzeltilmiş rakamları bir kenara koyalım, hükümetin meydanlarında haykırılan işsizlik isyanlarına bakalım. fasındaki toplumsal sistemin sınırları bu. Bu düzenin adamları toplumuna iş vaat edemiyor. İş veremiyor. O mitingdeki öğretmene demek isterim ki: Oyunu al da bize gel! hakanozturk1871@gmail.com

AKP “Başkanlık sistemi” getirmekte kararlı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kabinedeki değişikliği değerlendirdiği sırada konuyu yine başkanlık sistemine getirdi. Başbakan; “Geçen gün arkadaşlarımızla çalışma yaptık. Mart sonu itibarıyla muhalefetin uzlaşmaz tavrı değişmezse bu iş biter. Şu anda yapılan çalışmalarda anlaşamadıkları yerler oluyor. Başkanlık sistemi konusu var. Bu partimizin teklifidir” dedi. Yasamanın güçlendirilmesi gerektiğini de söyleyen Başbakan; “Ülke parlamenter demokrasiyi başkanlık sistemiyle güçlendirecektir. Yasama çok daha seri ve güçlü kararlar verebilecektir. Çok farklı uygulamalar var. Biz bunları masaya yatırırız. Olumlu taraflarını alır kendi geleneklerimizle de mix ederek Türk tipi başkanlık sistemi çıkarırız” dedi. YARIN GÜNCEL

29 Ocak 2013

Özelleştirme sevdası Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ 26 Ocak Cumartesi Isparta’da işadamlarıyla yaptığı görüşmede özelleştirmelere övgüler yağdırdı. Bu konuda ne kadar başarılı olduklarını patronlarla paylaşan Bozdağ, özelleştirme savunmasını solculara yaptığı tarihsel gerçeklerden uzak eleştirilerle kanıtlamaya çalışırken çuvalladı. ankara CAN ÇOKSÖYLER

Bekir Bozdağ, Isparta ziyareti kapsamında Ispartalı işadamlarıyla bir araya geldi. Burada bir konuşma yapan Bozdağ, şimdiki dönemin AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılı öncesiyle kıyaslanamayacağını belirtti. “Türkiye’nin bugünlere kolay gelmediğini, engelleri direnç göstererek aştığını” söyledi. Solculardan yakındı AKP’nin özelleştirme politikalarını öven Bozdağ “Ülkemizde bazı partiler var, her yeni adım atıldığında ‘ülke bölünecek’ diyorlar. Bunların kehaneti tutsaydı, ortada Türkiye kalmazdı. Paramparça olurdu Türkiye. İşte biz bu adımları attığımızda Türkiye, bambaşka noktalara geliyor. İyi ki millet bu solculara itimat etmiyor” dedi.

solcuları gericilikle suçladı.

“Türkiye’ye bakın hangi yenilik varsa bunlar eylem yaparlar. Onun için de biz diyoruz ki Türkiye’yi geleceğe götürecekse millet götürecektir. Komünistler bütün özelleştirmesini yaptı, komünizme karşı olan Türkiye hala yapamadı” dedi.

İlerici Bozdağ! Seksenli yıllarda memleketi geriye götüren darbenin adını bile anmazken, solcuları suçlamaya devam eden Bozdağ; “Dünya bilgisayarı Millet aç demek gericilik Bozdağ solcuların halkın ihtiyaç- kullanıyor, Türkiye ise 80’li yılların larına yönelik hükümete yaptıkları ikinci yarısından sonra bu konuda Şirket üniversite talepleri eleştirilerle ilgili; “Renkli televiz- adımlar atıyor. Türkiye’nin ileri sürüyor yonlara Türkiye’nin ihtiyacı mı var, geçinen gericileri meydanda” dedi. 81 ili üniversitelerle donattıklarınmillet aç sefil dediler” dedi. Kriz dan, üniversite ve şirketlerin birliksonrası halkın içinde bulunduğu Halk özelleştirmelere karşı te çalışmalar yürütmesinden ve kalaçlık ve geçim sıkıntısına yönelik Yatağan’da özelleştirmeye karşı di- kınma ajanslarından da bahseden hiçbir politika geliştirmeyen döne- renen ve özelleştirmeyi durduran Bozdağ, öğrencilerin taleplerinden min hükümetine yönelik eleştirileri işçileri göz önünde bulundurma- değil de şirketlerin kazanmasından manipüle ederek anlatan B ozdağ dan konuşmasını sürdüren Bozdağ; yana olduğunu gösterdi. Üniversi-

telerin asıl sahipleri olan öğrenciler, şirketleşen üniversitelere karşı olduklarını defalarca haykırdılar. Irkçılığa eleştiri Bozdağ, Birgül Ayman Güler’i eleştirdi ancak zihnindeki ırkçı söylemi gizleyemedi. Bozdağ, “Biz sırtımızı Türk milletine yasladık” sözlerinin ardından; “CHP’nin yapısı içinde ırkçılık maalesef eskiye nazaran daha da güçlübir hale gelmiştir. Bir yandan ırkçı, bir yandan teröre sempatiyle bakan bir yaklaşım var. Şimdi biz de şaşırdık” diyerek eleştiride bulundu.

Çatlak sesler kabineden alındı Kabinede 4 bakan birden değişti. Yapılan değişikliklerin, eski Bakanların AKP’nin imajını zedeledikleri için yapıldığı söyleniyor. Diğer yandan görev değişimine baktığımızda gelenler de gidenler de tartışmalı duruyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın görüşmesinin ardından 24 Ocak Perşembe günü yapılan yazılı açıklamada 4 bakanın değiştirildiği bildirildi. Buna göre İçişleri Bakanı Muammer Güler, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Milli Eğitim Bakanı Nabi

Avcı, Sağlık Bakanı da Mehmet Müezzinoğlu oldu. Çatlak sesler değişti Basın toplantısı düzenleyerek kabinedeki değişikliği değerlendiren AKP Sözcüsü Hüseyin Çelik, belli sorunların üzerine değişiklikler yaşandığını belirterek konuya açıklık getirmiş oldu. “Sonuçta, orkestra şefi Başbakan’dır” diyen Çelik sözlerini, “Şimdi bir sazdan, eğer aykırı bir ses çıkarsa onu uyarır, bir daha uyarır. Sonuçta, o değişikliği yapma hakkına da o sahiptir” dedi. YARIN GÜNCEL

İdris Naim Şahin sitem etti

Milli Savunma Bakanı

İsmet Yılmaz

Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, kışladaki asker ölümleriyle ilgili verilen soru önergesine karşılık oldukça talihsiz bir açıklama yaptı. Önergeye cevaben 2002 yılından Aralık ayına kadar 965 askerin intihar ettiğini söyleyen Yılmaz ölümlere gerekçe olarak ise 20 ile 24 yaş arasında olmalarını gerekçe gösterdi. Yılmaz önergeye cevaben şunları söyledi: “Türkiye genelinde intihar eden 20-24 yaş aralığının en fazla intiharın meydana geldiği yaş aralıklarından birisi olduğu, askerlik hizmetinin de bu yaş grubunda yapılması nedeniyle intihar davranışının askeri ortama taşınabileceği tespit edilmiştir.” Bu açıklamayı yapan İsmet Yılmaz’a, bine yakın ölümü o yaş kuşağındakilerin genel hali olarak açıklaması, hiçbir maddi gerekçe göstermemesinden dolayı “oğlum bak git” diyoruz.

26 Ocak Cumartesi günü yapılan İçişleri Bakanlığı devir teslim töreninde ilginç diyaloglar yaşandı. İdris Naim Şahin, Muammer Güler’e “İnşallah siz de benim gibi 18 ay, 20 günde değil, gönlünüzün istediği zaman ayrılırsınız” dedi. Personelinin yaptıklarının tartışılmasına gönlünün razı olmadığını dile getiren eski bakan Şahin, “İsteyen benim performansımı istediği gibi değerlendirebilir, tartışabilir. Benim için önemli olan Sayın Başbakanımız ve Cumhurbaşkanımızdır” dedi. Görevden alınmasına gönderme yapan Şahin, “Ayrılırken alın aklığı, baş dikliği, vicdan huzuru içinde ayrılmanızı sizlere temenni ediyorum” diye konuştu. Güler i konuşmanın sonunda “Az laf çok iş yapacağız, acele etmeyeceğiz ancak çabuk

olacağız” dedi. Şahin ise “Trafik konusunda etmeyeceğiz ama görevden ayrılırken acele edelim değil mi?” diye sorunca Güler “Yok o anlamda söylemedim Sayın Bakanım” diye yanıtladı. Bakan Güler, Şahin’e görev tesliminin sonunda bir hediye verdi. YARIN GÜNCEL

Asker ölümleri araştırılsın BDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan intihar ettikleri açıklanan 965 asker için araştırma komisyonu kurulmasını teklif etti. Gerekçede, şüpheli ölümlerin nedenlerinin gerektiği gibi araştırılmadığı, adaletli, hukuki bir şekilde karar verilmediği yönünde kamuoyuna yansıyan somut bilgilerin bulunduğu belirtilerek, yaşanan intiharların

nedenlerinin bulunması, bu durumun önlenmesi ve konuyla ilgili yasal düzenle-

melerin yapılması için araştırma komisyonu kurulması istendi. YARIN GÜNCEL


05 GUNCEL

29 Ocak 2013

Paran varsa, yasan da var Anadilde savunmaya imkan tanıyan tasarı 24 Aralık Perşembe günü TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek, yasalaştı. İki gün süren olaylı oturumların ardından kabul edilen tasarıya göre sanık sözlü savunmasını kendisini daha iyi ifade edebileceğini beyan ettiği başka bir dilde ücret karşılığı yapabilecek. mütalaanın verilmesi üzerine sözlü savunmasını kendisini daha iyi ifade Geçtiğimiz aylarda 68 gün edebileceğini beyan ettiği başka bir süren açlık grevinin gerek- dilde yapabilecek. Tercüme hizmetçelerinden biri olan anadilde sa- leri, il adli yargı adalet komisyonlavunma hakkı geçtiğimiz Perşembe rınca oluşturulan listeden, sanığın günü TBMM Genel Kurulu’nda seçeceği tercüman tarafından yerine kabul edildi. Ceza Muhakemesi getirilecek. Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Savunma hakkı, “Emniyet” dışı Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Kanuna göre, yargılamaların her Tasarısı’na göre, sanık; iddianame- aşamasında sanık başka bir dil kulnin okunması ve esas hakkında lanma hakkını elde edemeyecek. İSTANBUL onur toper

KCK tutuklu ve hükümlüleri “Anadilde Savunma Hakkı” talebiyle açlık grevlerine başlamıştı. Tam 68 gün süren açlık grevlerinin sonlarına doğru Meclis’ te gündeme geleceği konuşulmaya başlanmıştı. Uzun süren tarAçlık grevleriyle gündeme gelmişti tışmaların ve hükümete uygulanan Anadilde savunma hakkı yalnız geç- basıncın ardından Başbakan anadilde tiğimiz hafta gündeme gelmemişti. savunma için talimat verdi. Meclis’teki tartışmalardan önce birçok ilde sadece Kürtçe bilen sanık- Kanser mahkumlara tahliye ların yargılama esnasında savunma Anadilde savunma hakkının yanı yapamaması üzerine cezaevlerinde, sıra ağır bir hastalık veya sakatlık nedeniyle infaz durumu da tasarı kapsamında konuşulanlar arasındaydı. Ağır hastalıkları yüzünden cezaevlerinde ölen onlarca mahkumdan sonra, bu konuda da bir düzenleme getirildi. Buna göre, Adli Tıp Kurumu’nun ağır hasta ya da sakat olduğuna karar verdiği tüm mahkumların cezaları, hayatlarını yalnız idame ettiremeyecekleri kararına varılırsa, iyileşecekleri tarihe kadar ertelenebilecek. Bu yasa çıkmadan önce 18 yaşındaki Abdullah Akçay kan kanseri olduğu halde “cezaevinde tedavi edilebilir” diye Okmeydanı SSK Hastanesi’nin mahkum koğuşunda ölmüştü. Yine 78 yaşındaki kanser hastası mahkum Ali Çelik, oğlu Cumhurbaşkanı’na af talebinde bulunmasına rağmen cezaevinde yaşamını yitirdi. Kanun, sanıkların iddianamenin okunmasından sonraki savunmalarını ve esas hakkındaki mütaaladan sonraki savunmaları bir başka dilde yapabileceğini düzenliyor.

40 avukat cezaevinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen operasyon çerçevesinde gözaltına alınarak mahkemeye sevk edilen ÇHD’li 9 avukat 21 Aralık Pazartesi günü tutuklandı. 24 Ocak Perşembe günü Ankara Adliye Sarayı önünde, tutuklanan avukatların serbest bırakılmasını talep eden ÇHD’li avu-

katlar basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada tutuklanan avukatların müvekkillerine emniyette işkence yapıldığı belirtildi. Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı’nın da aralarında bulunduğu 9 avukatın tutuklanması ile cezaevindeki avukatların sayısı 40’a yükseldi. YARIN GÜNCEL

5 asker daha intihar etti

Bir hafta içinde İzmir, Gaziantep, İzmit ve Manisa’da olmak üzere beş asker intihar etti. Asker Hakları İnisiyatifi tarafından yapılan konuyla ilgili açıklamaya göre 24 Ocak’ta Manisa’nın Turgutlu ilçesi’nde Selim Kara ve Manisa’nın Sarıgöl İlçesi’nde A.K., 23 Ocak’ta İzmir Yenifoça’da Yasin Şimşek, 22 Ocak’ta Gaziantep’te İbrahim Acar, 19 Ocak’ta Kocaeli’de Emre Ersöz intihar ettiler. Son dönemde gittikçe artan asker ölümleriyle ilgili Hükümet’ten hala bir açıklama gelmedi. YARIN GÜNCEL

MİT yargılanmaya başladı

TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’na “çok gizli” damgalı bilgi notu ve ihbar mektuplarını gönderen MİT Müsteşar Yardımcısı Muhammed Dervişoğlu’nun, 2012 ve öncesinde haksız mal edinmek suçundan 3.5 yıldan 8 yıla kadar hapis istemiyle yargılanmasına başlandı.

HAKLARIMIZI BİLELİM Av. Gökçesu Özgül

Avukat büroları ancak mahkeme kararı ile ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak Cumhuriyet savcısının denetiminde aranabilir. Baro başkanı veya onu temsil eden bir avukat aramada hazır bulundurulur. Arama sonucu elkonulmasına karar verilen şeyler bakımından bürosunda arama yapılan avukat, ba-

Dervişoğlu hakkındaki iddianamede, 2006-2012 arasında yaptığı harcamanın 1.432.612,60 lira olduğu, çelişkili beyanda bulunduğu, hesap ve mal varlığı işlemlerinde şüpheli hareketlerinin bulunduğu kanaatine varıldığı belirtilerek, haksız mal edinmek suçundan cezalandırılması isteniyor. YARIN GÜNCEL

ro başkanı veya onu temsil eden avukat, bunların avukat ile müvekkili arasındaki meslekî ilişkiye ait olduğunu öne sürerek karşı koyduğunda, bu şey ayrı bir zarf veya paket içerisine konularak hazır bulunanlarca mühürlenir ve bu konuda gerekli kararı vermesi, soruşturma evresinde sulh ceza hâkiminden ve kovuşturma evresinde hâkim veya mahkemeden istenir. Yetkili hâkim elkonulan şeyin avukatla müvekkili arasındaki meslekî ilişkiye ait olduğunu saptadığında, elkonulan şey derhal avukata iade edilir . Bu kural avukatların meslek sırrı yükümlülüğünün bulunması ve sa-

Dokunmayın!

vunma hakkının bir gereği olarak, Avukatlık Kanununun 58.maddesinde de yer almaktadır. Buna göre, avukatların avukatlık veya Türkiye Barolar Birliği ya da baroların organlarındaki görevlerinden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlardan dolayı haklarında soruşturma, Adalet Bakanlığının vereceği izin üzerine, suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcısı tarafından yapılır. Bu konuda AİHM’nin de bir kararı mevcut. AİHM avukatlık bürolarının gelişigüzel aranamayacağını belirterek ; “Güvenin, gizliliğin öne çıktığı adli birimler olarak nitelediği avukatlık bürolarının ayrıcalıklı

konumunu, avukatlık mesleğinin özellikleriyle” açıklıyor bu durumu. Geçtiğimiz günlerde Çağdaş Hukukçular Derneği’nin İstanbul Şubesi’nde ve Halkın Hukuk Bürosu’nda yapılan arama işlemi, anılan kuralları yok sayarak beraberinde pek çok soru ve tartışmayı da getirdi. Avukatlar genellikle adliyede görev yapan, yerleri yurtları belli insanlardır. İstenildiği takdirde rahatlıkla ulaşılabilecek kişilerdir. Sabaha karşı saatlerde avukat bürolarında arama yapılmasıya asıl amacın ne olduğu konusunda şüphe doğmuştur. Bu aramaların Savcıyı ve

Baro temsilcisini beklemeden yapılması da hukukun çiğnendiğinin, hukuk kurallarının tanınmadığının en büyük göstergesi niteliğindedir . Avukatların ve avukatlar tarafından kurulmuş derneklerin bu şekilde, somut suç isnadı olmaksızın işleme tabi tutulması, soruşturmanın yanlılığını da açıkça ortaya koymaktadır. Herkesi kendisine benzetmeye çalışan, en ufak muhalefete dahi tahammül edemeyen bir iktidarın muazzam eserleri bunlar. Hiç umutlanmasınlar; savunmaya, adalet peşinde koşanlara dokundurtmayacağız, benzemeye benzemeye çoğalacağız...

Sibel Uzun Ş UYANIS

Emri veren Kenan Evren

Türkiye’nin gelmiş geçmiş en önemli davalarından birisi şu anda Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın yargılandığı “12 Eylül davası” olarak bilinen dava. Geçen duruşmada ikisini de televizyon görüntüsü ile de olsa sanık sandalyesine oturtmak müdahilleri, bu davadan sonuç alma kararlılığı olanları rahatlattı. Darbenin bir çok emrini veren iki ismi sanık sandalyesine peşinde olanlar oturttu. Halkın oyları iki darbeciyi sanık yaptı. Bu duruşmada Tahsin Şahinkaya’nın sahte sağlık raporları tespit edilmesine rağmen hakimler “mahkeme salonuna gelmelerine gerek yoktur” dedi. Belli ki hükümet tarafından devlet büyüğü muamelesinde bir eksiklik olmasın isteniyor. Olmadık gerekçe ile tutulan yüzlerce öğrenci, ölene kadar tutulan hasta tutsaklar, binlerce siyasetçi tutuklu iken darbenin tepesindekilere özel muamele. İşkenceci ve katliamcı bir çok ismi affetmiş bir adalet mekanizması için normal denilebilir. Tarihte bu süreç anıldığında “oyuna gelmedik, mahkemeye gitmedik” diye anlatılamaz. Olsa olsa mahkemenin var olan oyununu bozanlar dinlenebilir. Bu mahkeme dışında bir mahkeme var mı? Hayır. Peki yargılamayı Türkiye’nin hükümetine bağlı Adalet Bakanlığı tarafından yönetilen mahkeme değil de Kanada Hükümeti’ne bağlı bir mahkeme mi yapacaktı? Kanada hükümetine mi “yargılayın” diyecektik? Tabiki hayır. Her dönemeç gibi, Ahmet Kaya’nın dediği gibi ‘vakit tamam’ işte. Bu mahkemede söz kullandık kullandık. Kullanmadıysak tarih affetmez. Hep beraber göreceğiz. Bu söz kimler için? Aramızdan aldıkları devrimciler, ellerinde dilekçe mahkeme mahkeme peşlerinde olan kayıp yakınları, muhatap olduğunu ilan edenler, darbe ile sayısız hakkı elinden alınan halkımız için ve sayılacak bir çok neden için. Arjantin’de beyaz baş örtülü anneler evlatları için yıllarca mücadele etti, Türkiye’de Cumartesi Anneleri direnişe devam ediyor. Arjantin’in darbeyi yöneten generalleri ağır cezalar aldı. Türkiye’de de mümkün. Bu dava ile kayıplara ulaşmak mümkün. Bu davada sorulan her soru, darbecilere yöneltilen her türlü söz her şeyden önemlisi tarihe düşülen bir kayıttır. Kaldı ki savunma ve sözler bir planlama dahilinde ilerlediğinde, mahkeme önünü terk etmediğimizde sonuç alabiliriz. Geçmişimiz ve geleceğimiz için. Toplum adına Kenan Evren’in mahkemeye gelip hesap vermesini isteyenlerin varlığı, ilerletebilmenin en önemli gerekçesidir. Berfo Ana’nın yıllara direnerek hesap sorması ilerlememizin en önemli gerekçesidir. Davada, Arjantin örneğini de önümüze alınca işkencenin ve öldürmenin emrini verenlerin hesabını sorarak yargılamaya yön tayin edebiliriz. Davanın adım adım buradan ilerletilmesi imkanı var. Aksi halde iddianame ve bugüne kadarki hükümetlerin darbe kanunlarına ve kurumlarına ağzını açmaması darbecileri savunan avukatların büyük bir kozuna dönüşüyor. MİT’den belge istenmiş “bende yok” demiş Genelkurmay’dan belge, meclisteki komisyonun raporları bekleniyor. Bir sonraki duruşma bu belgelerin ve ilerletecek sözlerin ne olacağını adım adım planlayacağız. Abilerimiz, ablalarımız hep söyler “devlet belgesiz iş yapmaz” diye. Bu mahkemeye delil olacak darbedeki bir çok katliam, işkence belgesi devletin kozmik odasında bulunmaktadır. Avukatlara bu belgelere ulaşmak gibi bir imkan tabiki sunulmuyor. *** Gencecik yaşta, üniversite öğrencisi iken, 1992 yılında kaybedilen Ayhan Efeoğlu’nun elbiselerine ve kemiklerine, mücadelesini sürdüren ailelerin kararlılığıyla ulaşıldı. Devlete başvurularına yanıt almayınca tırnakları ile kazarak ulaştılar. Kazıya devlet devam etmek zorunda kaldı. Ayhan Efeoğlu’nun bulunması ve bir çok hak için çırpınan ÇHD’li avukatlara, mücadelesini yürütenlere devlet “kozmik odalarına girdik” diyerek bir karalama kampanyası yapıyor. Her zamanki gibi gözaltılarla ve tutuklamalarla basında bir linç yaratmaya çalışıyorlar. Bırakın adil yargılamayı baştan sona polisin fezlekeleri tüm süreci yönetiyor. Hükümet, referandum yaparak yargılamaya başladığı darbecilerle ilgili işkence ve katliam belgelerini çıkarmak için var olan kozmik odayı açmıyor. Karalama kampanyaları için “kozmik odalarını bulduk”

Yargılama baştan belli

Genelkurmay’ın TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’na gönderdiği 1982 tarihli Genelkurmay Belgesi, 12 Eylül rejiminin işkenceci yüzünü bir kez daha ortaya koydu. Ölüm iddiaları ile ilgili 50 kişi hakkında tahkikatın devam ettiği belirtilen belgede, “Tahkikatın devam etmesi suçların sabit çıktığı anlamına gelmemekte, büyük bölümünün aşağıdaki gibi sonuçlanacağı tahmin edilmektedir” denilerek yargılamaların sonucunun baştan belli olduğu da itiraf ediliyor. YARIN GÜNCEL


06 GUNCEL

29 Ocak 2013

Kadınlar eser bırakıyor

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

İçinden işsizlik geçen Davos Bakmayın siz başbakanın “bir daha da gitmem” demesine Davos’a. O gitmiyor ama çok sayıda temsilcisi gidiyor. Dünya Ekonomik Forumu’nda konuşan hükümet temsilcilerinin güllük gülistanlık bir Türkiye tablosu çizmesine de bakmayın. Hükümet sözcüleri iyi haberler vermeyi istiyorlar doğal olarak. Aslına bakarsanız Avrupa’yı dalgalandıran kriz ortamında Türkiye temsilcileri belirli bir hava da atabiliyorlar. Fakat en nihayetinde Davos ne işe yarıyor ki? diye sorsanız çok iyi olur çünkü birçok yorumcuya göre Davos: Hiçbir meseleyi çözmeyen, bir sonuca ulaştırmayan, her şeyin belirsiz, belirli olan tek şeyin ise bir tür “hava atma” olduğu bir ortam. Bu sene seçilen sloganın “Dayanıklı Dinamizm” olmasına bakılırsa, bu yorumcular haksız da değil hani. Her neyse, benim bu yazıda amacım hükümet temsilcileri iyi haberler verirken, gerçekte ne olup bittiğine bakmak. Bu içinde yaşadığımız, mülk sahiplerinin zor kullanımına dayalı ekonomik sistemde çoğu kez görünen başka, onun arkasındaki çıplak gerçek bambaşkadır çünkü. Başbakan yardımcısı Ali Babacan’a göre işsizlik verilerini, TUİK fazla gösteriyormuş, uluslararası hesaplamaya göre 1 puan düşecekmiş işsizlik. Merkez Bankası başkanı Başçı’ya göre istihdam artacakmış. Her ne kadar iyi haberlerle sunsalar da tabloyu, hiç kimsenin değinmeden geçemediği bir esas konu olarak kapı gibi duruyor işte orada: İşsizlik. Şimdi bu sene Davos’ta kim konuşsa, içinde istihdam sorunu var. Bu bize kim konuşsa bu gerçeğin geriliminde olduğunu gösteriyor. Bu durum, işsizlik gerçeğinin gizlenemez olduğunu teyit ediyor. Bu sistem “bir verip, bin alma” sistemi. İstihdam artıyor diyor, artacak diyorlar ama işten atılanları söylemiyorlar. Oysa elbette ki, büyüme döneminde ister istemez çalışan nüfus da artar. Ama büyüme oranları ile karşılaştırıldığında, hak ettiği kadar artar mı istihdam? Hayır. Sermaye büyür ve ilerlerken birileri işsiz kalmakta değil midir? Evet. İşin sihri de buradadır: Büyüme ancak birilerini işsiz bıraktığında mümkündür. Peki herkese yetecek kadar iş var mıdır? Kesinlikle evet. Şimdi tutmuş, Bozbağ solcuların ekonomiden anlamadığından dem vuruyor. Solculara kalsaymış, kimse Mercedes’e binemezmiş. Peki Bozbağ, sizin ekonominiz de neden “Binlerce işçi, işsiz durumdayken, işçi kıtlığından şikayet edilir”? Bu kadar akıldışı bir işleyiş kimin ekonomisinin eseridir? Mercedes’e sadece bir avuç insan binsin, o Mercedes’leri üretenlerin bahtına ise boğaz tokluğuna çalışma ya da işsizlik düşsün diyen sizlerin eseridir bu saçmalık. Solcular ise iyi araba olmasın demiyor, iyi arabalara herkes binebilsin diyor. Demekle de kalmıyor, bir büyük çoğunluğun yararına olacak bir ekonominin; yani herkese yetecek iş, ev ve iyi arabanın planlamasını yapabilen akla da sahip, elhamdülillah. Kuşkusuz sizin de aklınız var; ama bir avuç insanın yararına takmışsınız kafayı, aklınız öyle işliyor. Sizin son göstergelere göre de durumunuz şu: Öncelikle Türkiye nüfusunun hızı geçen yıla oranla azalmakla beraber, yine de artıyor: Nüfus yoğunluğu olarak ifade edilen “bir kilometrekareye düşen kişi sayısı”, 2011 yılına göre 1 kişi artarak 98 kişi olmuş. Bu 98, kuru bir rakam değil, yaşayan canlı gerçek insanlar demek. 98 kişinin ise neredeyse yüzde 98’i emeğiyle geçinenlerden oluşuyor. Emeğiyle geçinenlerin ise -örneğin 4 kişilik bir aileningerekli gıda harcaması tutarı (açlık sınırı): Bin 2 lira. Giyim, barınma, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarı (yoksulluk sınırı): 3 bin 265 lira. Asgari ücret: 773,01 lira. Şimdi bir de gözünüzün önüne, 5 çocuk yapın sözünün karşılık bulduğunu ve anne-baba-5 çocuktan oluşan 7 kişilik aileleri getirin. “Allah rızkını verir” ile çözülür mü bu sorun? Vallahi sizin ekonomiden anlayan haliniz buysa, solcuların en ekonomiden anlamayan hali bile yeğdir.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Davos’ta kabinedeki son değişikliklerle ilgili olarak, “Bittikten sonra da eser bırakmak çok önemli” dedi. Bakanlığın bütçesinin %67 artışının önemi üzerinde dururken, yeni çıkan yönetmeliğe değinmeyerek, yönetmeliğin kimin eseri olduğunu ortaya koydu. İSTANBUL ELİF KARAN

Dünya Ekonomik Forumu (DEF) yıllık toplantısına katılmak üzere bulunduğu Davos’ta kabinedeki son değişiklikleri değerlendiren Bakan Şahin, “Biz yarın gidebiliriz. Mesele bu takımın bir parçası olup, bu takımın ülkenin kalkınma hedeflerinde herkesin görev alanı içerisinde çalıştığı zaman diliminde hakkını vermesi” dedi. Giderken eser bırakmak önemli diyen Şahin, ardından toplantıya katılan, CEO ve yönetim kurulu başkanı olan kadınların sayısındaki artışı değerlendirdi. Bakanlık dersini çalışmış Bakan Şahin, “Biz bütün dersimizi çalıştık. 2012 hedeflerimize ne kadar ulaştık, 2013 planlamamızı nasıl koyduk. Görev alanımıza baktığınız zaman yoksullukla mücadele bizim en temel görev alanımız. Kadının statüsünü yükseltmek, aileyi korumak, kollamak, engellilerin önündeki engelleri kaldırmak, çocuk haklarını güçlendirmek. Her bir grup için de 2013’ü çalıştık. 2013’te her bir alanda ne yapmamız gerektiğini, kimlerle yapmamız gerektiğini, idari olarak ve mali olarak nasıl güçlenmemiz gerektiğini çalıştık ve bugün bütçesini %67 artıran bir bakanlığız. Artık çok güçlü bir icracı bir bakanlığız. Sorunları arkada bırakarak her bir görev alanı içerisinde temel hak ve özgürlükleri, yaşam kalitesini yükselterek yolumuza devam edeceğiz” diye konuştu. Bakanlık ödevini yaptı mı? Şahin açıklamaları ve bakanlığın son bir yıldır hayata geçirdiği icraatlarına baktığımızda Bakanlık ödevini yaptı mı sorusu tekrar akıllara geliyor. Bakanlığın bütçesi özellikle kadın cinayetlerinin önlenmesinde, yetersizliği ile gündeme geliyor, bizzat bakanlık ellerindeki imkânlardan yakını-

yorlardı. Bu anlamda bu yıl bakanlık bütçesinin %67 artışı pek çok somut adımın hayata geçirilmesi için önemli. Ancak on ayda 6284 sayılı yasanın yönetmeliğini yazmayıp, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun basıncıyla bir ayda çıkaran bakanlığın başını kadın örgütleri bu yıl da ağrıtacağa benziyor. Yönetmeliğin uygulamaya girmesi binlerce kadının yaşamı demekken, Şahin’in kameralarının karşısına çıktığı ilk an yönetmeliğin lafını bile etmemesi nasıl bir kadın politikası izlemekte ısrarcı olduğunu gösterir nitelikte. Kadın örgütleri eser bırakmakta kararlı Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, bu hafta dört farklı ilde gerçekleştirdiği eylemlerle, yönetmeliği uygulatmakta, kadınların yaşam haklarını korumakta olduklarını bir kez daha gösterdi.

Bir ağır ceza Yine serbest daha verildi bırakıldı Tarsus ilçesinde boşanma davası açan eşi Hayriye Yakıcı’yı öldüren kocası Mustafa Yakıcı, ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. HAYRİYE YAKICI 30 Eylül 2011 tarihinde, boşanma davası açan eşi Hayriye Yakıcı’yı öldüren Mustafa Yakıcı için Cumhuriyet Savcısı mütalaasında, “cinayeti planlayarak işlediğini, bu nedenle indirim uygulanmamasını, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasını” talep etti. Cezada indirim uygulamayan mahkeme heyeti, ayrıca sanığı “Ruhsatsız silah bulundurmak ve kullanmaktan” 3 yıl, Hayriye Yakıcı’yı “sistemli olarak tehdit etmekten” de 4 yıl hapis cezasına çarptırdı. Semt pazarlarında sıkma, börek satarak geçimini sağlayan Hayriye Yakıcı, 30 Eylül 2011 tarihinde sabah erken saatlerde işe gitmek üzere evden çıktığında, boşanma davası açtığı eşi Mustafa Yakıcı tarafından sokak ortasında öldürülmüştü. Arkadaşından bir gece önce ödünç aldığı 33 N 3688 plakalı özel otomobille eşini takip eden Mustafa Yakıcı, olayın ardından ödünç aldığı arabayı Gözlükule Mahallesine park ederek, kaçmıştı. Zanlı, yaklaşık 2.5 ay sonra Adana’da kardeşinin evinde yakalanmıştı. YARIN GÜNCEL

Bursa’da bir kişi, kendisini eşinden ayırmak istediğini iddia ettiği eşinin kız kardeşlerine saldırdı. Kız kardeşler hastaneye kaldırılırken, enişte serbest bırakıldı. Gürsu İlçesi’nde meydana gelen saldırı öncesi kız kardeşlerinin evliliğindeki problemlerden dolayı enişteleri R.Y. ile konuşan Y.Z. ve N.Y., ablalarının ayrılmak istediğini dile getirdi. Bunun üzerine eniştelerinin saldırılarına maruz kaldı. Ambulansla hastaneye kaldırılmalarının ardından komşuların ihbarıyla enişte gözaltına alındı. Savcılığın talimatı üzerine R.Y. serbest bırakıldı. Pek çok kadın cinayetinden önce buna benzer tablolar yaşanıyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun takip ettiği Gülay Yaşar’ın ölümüyle ilgili davada da baba Duran Yaşar tehdit edilmişti. Platform; zanlının, Gülay’ın babası Duran Yaşar’ı tehdit etmekten verilebilecek en ağır cezaya mahkûm ettirmişti. YARIN GÜNCEL

Kaza değil cinayet

gulsumkav@gmail.com

Sierra için Facebook’ta sayfa 22 Ocak günü İstanbul ’da kaybolan ABD vatandaşı, fotoğrafçı Sarai Sierra’nın bulunabilmesi için dünyanın en çok kullanılan sosyal paylaşım sitesi Facebook’ta da sayfa açıldı. Dönüş uçağına binmeyen Sierra’dan en son 21 Ocak’ta Galata’ya giderken haber alınmış. YARIN GÜNCEL

Aslı Baş’ın 2,5 yıl önce Ahmet Bayer’in villasının terasından düşerek ölümüyle ilgili soruşturma tamamlandı. Baş’ı öldürmek

suçundan Ahmet Bayer ve oğulları Hakan ve Volkan Bayer’in ağırlaştırılmış ömür boyu, yanlarında çalışan ve delilleri karartmakla suçla-

nan Murat Umirov’un ise 7,5 yıla kadar hapsi istendi. Batman’dan uçurumdan düşerek öldüğü iddia edilen Esin Güneş ise halen adalet bekliyor. Gelen bilirkişi raporlarının atıldığını ortaya koymasına, savcılığın şüpheli eşe yurt dışı çıkma yasağı konulmasını talep etmesi rağmen süreç ağır ilerliyor. 27 Şubat’ta Siirt’te gerçekleşecek davada yine Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Esin’in ailesiyle birlikte mahkemede olacak. YARIN GÜNCEL

Kadınlar yönetmeliği uygulatacak

İstanbul: Emekçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sibel Uzun da katıldığı eylemde, yürüyen kadınlar kararlılıklarını sürdürdü.

Ankara: Gönül Dilekçi, Sevda Sonay ve Esin Güneş’in ailesiyle birlikte yönetmeliğin takipçisi olacaklarını belirttiler.

İzmir: İzmir’de öldürülen Ferdane Çöl’ün annesi Suna Maviş ve ablası Melek Maviş ile Pınar Ünlüer’in babası Zeki Ünlüer de meydandaydı.

Eskişehir: “Adaletin de kadınlardan yana işlemesini sağlama mücadelemiz yönetmelik kazanımımızdan sonra da devam edecek” denildi.

Hâkim açığa alındı Geçtiğimiz hafta Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’nda; kendini reddeden kâtibi rehin alan hâkim açığa alındı. 17. Asliye Ceza Mahkemesi’nin hâkimi Ümit Y.E. hakkında Adalet Bakanlığı Müfettişleri soruşturma başlattı. Geçtiğimiz hafta kâtibi silah zoruyla rehin aldığının ortaya çıkmasının ardından hâkim Ümit Y. E’nin emekliliğini istediği öğrenildi. Ancak hâkim hakkındaki soruşturma yürüten Adalet Bakanlığı Müfettişleri, hafta başında HSYK’ya başvurarak ‘hâkimin tedbirden görevden alınmasını’ istedi. Başlatılan soruşturma dosyasını inceleyen HSYK, hâkimin açığa alınmasına karar verdi. HSYK 2. Daire tarafından verilen kararda hâkim Ü.Y.E’nin 3 ay tedbiren açığa alındı. Rehin alınan kâtip rahatsız edildiği için defalarca hâkimi şikâyet etmişti. YARIN GÜNCEL


07 EMEK

29 Ocak 2013

Çetintaş’ta 8 ayda 600 kişi işi bıraktı

Patron maaş vermiyor

Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren Çetintaş Tekstil Fabrikası (FND), işçilerinin paralarını aylardır ödemeyerek, onları işten ayrılmaya zorluyor. Daha 6 ay öncesine kadar 700 kişinin çalıştığı tekstil fabrikasında artık 100 kişi, ağır iş yükü altında, zor koşullarda, düşük ücretle ve kıdem tazminatlarını alabilmek umuduyla çalışmaya devam ediyor. eskişehir zeynep maside ersoy

22 Ocak 2012 tarihinde, aylardır biriken ücretleri ödenmeyen yaklaşık 50 işçi, fabrika önünde patronu protesto ederek iş bırakmış ve noter huzurunda iş akitlerini feshedeceklerini açıklamışlardı. İşçiler daha önce de benzer bir durumda, işten atılma tehdidine rağmen, iş bırakmış ve sonrasında ücretlerinin bir kısmını alabilmişlerdi. 2 ay öncesine kadar fabrikada çalışan ancak maaşı ödenmediği için işten ayrılmak zorunda bırakılan yüzlerce işçiden biri olan Mustafa Şen gazetemize yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Bana 2 ayda 350 TL para verdiler. Ayda 125 TL yapar. Bu parayla geçimimi sağlamam mümkün değildi. Ben de ayrılmak zorunda kaldım. Çalıştığımız zamanlarda da emeğimizin karşılığını alamadık zaten. Sigortamız yatıyordu ama sadece çalıştığımız zamanlar için. Mesela, izin aldığımız günlerde ya da hastalandığımız zamanlarda yatırılmıyordu. Geçenlerde 150 kişi paralarını alamadıkları için eylem yaptı. İş akitlerini feshettiler 150 kişilik bir grup. Ben de destek olmak için oraya gittim. Bizim istediğimiz şey içerde kalan paralarımızı ve tazminatlarımızı

Ustabaşı Hadi Demirtaş

Hakkımı arayacağım almak. Avukatla görüştük ama tazminat konusunda pek umutlu değiller. İş akitlerimizi kendimiz feshettiğimiz için. İşten çıkarma yok çünkü. Ama içerde kalan paralarınızı alırız dedi avukat.” 2 çocuk babası olduğunu belirten Şen, her gün işlerinden edilen işçilerin, işverenlerin insafına bırakıldığını da sözlerine ekledi. Yurtdışı ihracatı ve 600’ün üzerinde bayiliği var 10-15 yıldır fabrikada çalışan işçilerin, hak ettikleri kıdem tazminatlarını ödememek için aylardır uyguladı-

ğı yıldırma politikasıyla onları kendi istekleriyle işten ayrılmaya zorlayan Çetintaş fabrikası yıllardır iç ve dış piyasada dünya çapında ticaret yapıyor. Üretim kapasitesinin yüzde 60’ını iç piyasa, yüzde 40’ını ihracata ayıran Çetintaş başta Ortadoğu ülkeleri, Rusya, İsrail, Almanya, Irak, Fransa ‘ya kendi markası ve firma markalarıyla ihracat yapıyor. İç piyasada markaları olan Çetintaş ve Marcodonatti ‘nin satıldığı 600’ün üzerinde bayilikleri bulunan ÇETİNTAŞ Eskişehir ve İstanbul’da açtığı shop mağazalarıyla da mağazalar zinciri oluşturdu.

4 aydır paramızı alamadık. Patron “İstediğiniz yere şikayet edin benden para alamazsınız” diyor. Vali yardımcısıyla görüştük, yardımcı olmadılar. AKP’ye gittik, “Bir şey yapamayız” dediler. Avukat tuttuk. Birçok arkadaşımız avukat masraflarını karşılayamayacakları için dava bile açamadılar. İnsanlar ağlıyorlar. Sonuna kadar hakkımı arayacağım. Gerekirse bir daha kredi çekip dava açacağım.Başka çaresi yok

250 kişi işten çıkarıldı 26 Ocak Cumartesi günü, Adıyaman’da iplik fabrikasında çalışan 250 işçi sendikaya üye oldukları gerekçesiyle işten çıkarıldı. İşten çıkarıldıklarını öğrenen işçiler, akşam saatlerinde Demokrasi Parkı’na gelerek, basın açıklaması yapıp, fabrika yönetimini protesto etti. Öz İplik-İş Sendikası Adıyaman Şubesi Başkanı Mahmut Tamer, eylemi işten çıkartılan işçilerin haklarını

aramak için düzenlediklerini söyledi. Tamer, şöyle konuştu: “Tekstil ve iplik fabrikasında çalışan işçilerin yüzde 90’ı sendikamıza üye oldu. Bu durumu öğrenen fabrika yetkilileri, sendikayı kabul etmeyeceğini bildirdi. Bu işçilerin hakları en kısa sürede verilmediği takdirde eylemlerimiz devam edecektir.” Basın açıklamasının ardından işçiler fabrika yönetimi aleyhine slogan atarak eylemi sonlandırdı. YARIN EMEK

Al kalemi eline

e m e kç i l e rd e n

mektuplar

Tüm işçiler kardeştir Adım Volkan An- baştan beri. Çünkü okugış. 16 yaşındayım. la gidenleri ya tarlalarda 10 yaşın dan beri, yani 6 çalışırken ya da çobanlık senedir manav işçisiyim. yaparken görüyordum. Sabah 7:30’da iş başı yapıp Okul bittikten sonra da saat 19:30’a kadar molasız işsiz kalıyorlardı. çalışıyorum. Yemek moBizim mesleğimiz çok lam ancak bir lokma yiye- ağır. Sabah iş başı yaptığıbilecek kadar bir süre olu- mız zaman ağır meyve sebyor . Sabah meyve sebze ze kasaları, patates, soğan pazarından gelen yükleri çuvalları taşıyoruz. Ama indiriyor um. bunlar insanı Akşama kadar fazla etkilemimarketin temizyor. Bu meslekliğinden, raflar te insana en ağır ve manav bölügelen konu, bazı münün temizlimüşterilerin işğine kadar beçiye köle gibi n i m bakıp küçümsevolkan angış sorumluluğummesidir. Bazen dadır. bir müşteri o kadar kötü Ailemiz 10 kişiden davranıyor ki... oluşmaktadır. Şu an anBen bütün işler gibi nem, babam, ben ve iki kendi işimin de kıymetli ağabeyim bir evde yaşıyo- olduğunu düşünüyorum, ruz. Annem ve babama, çünkü ekmek paramı buben ve iki ağabeyim bakı- radan kazanıyorum. Bu yoruz. Ayda 850 TL maaş yüzden de ben nasıl saygı alıyorum, sigortam yok. duyuyorsam, insanlardan 10 yaşında okulu bı- da aynısını bekliyorum. rakıp çalışmaya başladım. Son Sozüm: Tüm İşçiOkulu sevmezdim en ler Kardeştir... Sen de kendi hikayeni anlatmak istersen, al kalemi eline bilgi@yarinhaber.net

Teksan davasına çağrı

22 Haziran 2012’de Teksan Sanayi Bölgesindeki Robtech şirketine ait ruhsatsız atölyede meydana gelen patlamada,yanarak can veren 4 genç işçinin davası 31 Ocak Perşembe günü Eskişehir Adliyesi’nde görülecek. İsmail Tünel(22), Umut Küçükarabacı(23), Ahmet Uysal(23), Melik Duran(27)’ın ölümlerine neden olan şirket

sahibi Zafer Akansel 3. duruşmada, tutuksuz yargılanmak üzere salıverilmişti. Ölen işçilerin aileleriyle birlikte davaya sahip çıkan İşçi Ölümlerine Son Platformu üyeleri, şehir merkezinde açtığı standlarda, herkesi davaya sahip çıkmak üzere, saat 10:00 ‘da Eskişehir Adliyesi’nde gerçekleşecek olan 4. duruşmaya davet etti. YARIN EMEK

Eti Bakır yüzde 100 suçlu Samsun Eti Bakır İşletmeleri’nde 300 tonluk amonyak tankı kapağı, yapım sırasında işçilerin üzerine düşmüştü. 22 Kasım 2012’de meydana gelen ve 7 işçinin öldüğü, 9 işçinin yaralandığı kaza ile ilgili olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından hazırlanan rapor tamamlandı. Rapora göre kazada Eti Bakır İşletmeleri AŞ’nin, tedbir ve emniyet kurallarına uymadığı gerekçesiyle sorumlu olduğu belirtildi. Raporda ayrıca kazanın sebepleri de açıklandı. Buna göre işçilerin birden fazla işvereni olmasına rağmen saha koordina-

Gün Çağ Aydın

PRiZMA

Çamur at izi kalsın Özelleştirme savunmak da ilericilik oldu. Tabi yine biz solcular arkaik. Bunu da ifade eden Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ. “İlerici” AKP’nin “ilerici” bakanı. Biz hem içeride hem dışarıda alışığız böyle yaftalamalara. Bizleri “kara kafa” bulanların tarihin çöplüğünde seyahatte olduklarını da iyi biliriz. Bekir Bozdağ solcuların teknolojinin ilerlemesini savunmadığı yalanına başvuruyor. Hatırlarsanız, uydunun uzaya fırlatılması vesilesiyle ODTÜ’ye gelen Tayyip Erdoğan’ın protesto edilmesinde de aynı şeyi kullanmışlardı. Bizim sizinle aramızda bir fark var. Biz teknolojinin halk yararına kullanılması için ilerletilmesini, üretim araçlarının halk için geliştirilmesi gerektiğini savunurken, Siz, patronlar daha fazla kar etsin diye savunuyorsunuz. Ne hikmetse teknolojik olarak en çok ilerlediğiniz konu ise savaş teknolojisi. Bu savaşlar kimin yararına? Sizin gibi “ilerici” bir partinin bakanı daha düne kadar vatandaşa takla attırıyordu. Bu mu ilericilik? Sivas’ta insanları yakmak mı ilericilik? Özelleştirmeyi savunup daha fazla taşeron yaratmak mı ilericilik? Sizin ilericilik diye savunduğunuz özelleştirme politikaları işçilerin canını almaya devam ediyor. Ve siz bunun karşısında tek bir olumlu adım dahi atmıyorsunuz. Ne yaparsanız patronlar yararına yapıyorsunuz. Tam da böylesi bir durumda size mi düştü solcuları gerici bulmak? Hem de “ilerici görünümlü gericiler” diyerek. Sermaye ve onun her türden ittifakı doğası gereği gericidir. Bu sebeple burjuva demokrasisi ideal bir düzen olan sosyalizme göre elbette ki gericidir. Durduğunuz yerden ahkam kesmekte üzerinize yok. Renkli televizyon memlekete geldiğinde solcular demişler ki insanlar aç. Hep aynı yöntemi uyguluyorsunuz. Buna bir açıklık getirmek gerek. En iyi teknolojiyi getirin memlekete hiç itirazımız yok. Ama bize o teknolojiyi satın alacak bir yaşam sağlayın. Mesela işsiz bırakmak yerine işe alın. Bakalım çözebilecek misiniz işsizlik problemini. Ama kağıt üzerinde verilerle oynarak çözmeye çalışmayın bu sorunu. Yalnız anketlerinizi sadece Etiler’de de yapmayın. Yani ne kadar oynarsanız oynayın tehlikeli sulardasınız. Kim istemez evladına su geçirmeyen bot ya da kaz tüğü bir mont almayı. Sizce bu halk kaz tüğü montada mı karşı? Yoksul semtlerine gidin bir sorun bakalım, plazma televizyon ister misiniz diye, ne diyecekler? Ama sadaka verecekmiş gibi değil, sadece bir sorun. Anket yapın mesela. Herkes otomobile binerken biz yaya yürümek mi isteyeceğiz? Herkes uçakla hızlı seyahat ederken biz at arabasını mı tercih edeceğiz? İnsanların alım gücü olmadığını bile bile bu lafları ediyorsunuz. İnsanların aldığı teknolojik ürünleri de icra yolu ile geri alıyorsunuz. Mahkemelerinizde icra dosyaları dağ oldu. Asıl sizin yaptığınız gericiliktir. Bu halkı aptal yerine koymak gericiliğin daniskasıdır. Siz teknolojiyi sadece kendinize getirin halk sizi izlesin. Ne güzel teknoloji getirdiler kendilerine mi desin? Sen ceylan derisi koltuklarda gününü gün ederken milyonlarca işsiz ekmek kapısı arıyor. Sizler gibi elit değil bu halkın çocukları. Elleri baştan başa nasır dolu. Sizlerin ellerinde ise ölen işçi kardeşlerimizin kanı var. Kesin martaval okumayı. Sizin gemi su alıyor. guncagaydin@hotmail.com

Patronlar mültecilere göz dikti

törünün atanmaması, denetim ve gözetim eksikliği, işçilerin iş sağlığı ve güvenliği hakkında bilgilendirilmemeleri, işçilerin uzun saatler ve hızlı çalıştırılmaları sonucu ortaya çıkan dikkatsizlik sebebiyle öldükleri ifade edildi. YARIN EMEK

MÜSİAD Denizli Şube Başkanı Necip Filiz, Suriyeli mültecilerin Denizli’de istihdamıyla, tekstil sektörünün en büyük sorunu olan eleman sıkıntısının ortadan kaldırılabileceğini söyledi. Mültecilere sağlanan barınma, yiyecek gibi hizmetlerin Türkiye’ye maliyetinin 500 milyon dolar olduğunu ifade eden Filiz, bu kişilerin istihdam edilmesinin eleman sorununa çözüm olabileceğini savundu. Ciddi bir işsizlik sıkıntısı olduğu bilinirken Filiz’in bu açıklamaları mültecileri ucuz iş gücü havzası olarak gördüğünü gösteriyor. YARIN EMEK


08 GUNCEL

29 Ocak 2013

Yeni yönetmelikle kadınlar

k a c a n u r o k e l y ö b

İkinci bölüm

GÖKÇESU ÖZGÜL yazdı

Avukat Gökçesu Özgül’ün Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun mücadelesi ile çıkartılan yönetmeliğiyle ilgili olarak yaptığı değerlendirmenin ikinci bölümünü yayınlıyoruz. Gazetemize hazırladığı yazının bu bölümünde hakimlerce verilecek olan önleyici ve koruyucu tedbir kararlarının yükükümlülük ve yaptırımlarını ele alıyor.

Rehber atanması Korunan kişiye, kişinin psikolojik ve sosyo-ekonomik durumu değerlendirilerek, hakları, destek alabileceği kurumlar, meslek edindirme kurslarına katılmasına yönelik faaliyetlerde bulunmayı da kapsayacak şekilde iş bulma ve benzeri konularda gelişmesi ve uyum sağlaması, gerekli olan seçimleri, yorumları, planları yapmasıve kararları vermesine yarayacak bilgi ve becerileri kazandırmak ve psikolojik destek sağlamak üzere ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile işbirliği içerisinde gerekli hizmetler verilir.Korunan kişinin hukuki rehberliğe ihtiyacı olması halinde davalara müdahil olmayı da içeren gerekli destek ve danışmanlık hizmeti verilir.Bu hizmetlerin yerine getirilmesinde koordinasyon ŞÖNİM tarafından sağlanır. Geçici koruma altına alınma Mülkî amir veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kolluk amiri tarafından, olayın niteliği, şikâyet ve ihbar göz önünde bulundurularak şiddet mağdurunun hayati tehlikesinin bulunması halinde ilgilinin talebi üzerine veya resen geçici koruma altına alma tedbiri verilir. Geçici koruma altına alınma tedbir kararının yerine getirilmesinden, hakkında koruyucu tedbir kararı verilen kişilerin yerleşim yeri, bulunduğu veya tedbirin uygulanacağı yerdeki kolluk görevli ve yetkilidir. Korunan kişi acil durumlarda hemen, diğer hallerde ise yirmi dört saat öncesinden gideceği yere ilişkin olarak görevli ve yetkili kolluğa bilgi verir. Kolluk tarafından korunan kişinin gideceği yerdeki kolluk gecikmeksizin haberdar edilir ve tedbir kararı uygulanmaya devam olunur. Korumanın kapsamı Korunan kişinin ne şekilde koruma altına alınacağı, şiddet mağduruna yönelik muhtemel tehdit ve risk gözönüne alınarak şiddet mağduru ve şiddet uygulayanın durumunun değerlendirilmesi suretiyle Cumhuriyet Başsavcılıkları ve Mahkemelerce Alınacak Tanık Koruma Tedbirlerine İlişkin Esas ve Usuller Hakkında Yönetmelikte yer alan fiziki koruma tedbirleri hâkim veya mülki amir tarafından, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kolluk tarafından belirlenir.Korunan kişiye, geçici koruma kararının kapsam ve içeriği, şiddet veya şiddete uğrama tehlikesinin varlığı halinde arayabileceği telefon numaraları, kolluğun sorumlulukları, hangi durumlarda kolluğa bilgi vermesi gerektiği, hangi kolluk biriminin geçici koruma hizmetinden sorumlu olduğu ve benzeri hususlar, kolluk tarafından açıklanarak tutanağa geçirilir ve tebliğ edilir. Kreş imkânı sağlanması Çocuk sahibi olan korunan kişinin çalışmaması halinde dört ay, çalışması hâlinde ise iki aylık süre ile sınırlı olmak, on altı yaşından büyükler için her yıl belirlenen aylık net asgari ücret tutarının yarısını geçmemek ve belgelendirilmek şartıyla

Bakanlık bütçesinin ilgili tertibinden karşılanmak üzere kreş imkânı sağlanması tedbiri verilir. Korunan kişi, çocuğun kamuya ait veya özel kreşe kaydedildiğine veya kreşe devam ettiğine dair belge ile aylık kreş bedelini gösterir belgeyi Müdürlüğe ibraz eder. Çocuk bir aydan daha kısa bir süre faydalanmış ise hizmet aldığı gün üzerinden ödeme yapılır. Hâkim tarafından verilecek koruyucu tedbir kararları Hâkim tarafından, ilgilinin talebi, Bakanlık veya kolluk görevlilerinin ya da Cumhuriyet savcısının başvurusu üzerine veya resen, şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge aranmaksızın aşağıdaki koruyucu tedbirlerden birine, birkaçına veya olayın özelliğine göre mülki amir tarafından alınabilecek tedbirler de dâhil olmak üzere, uygun görülecek benzer tedbirlere karar verilebilir: • İş yerinin değiştirilmesi • Kişinin evli olması hâlinde müşterek yerleşim yerinden ayrı yerleşim yeri belirlenmesi • Türk Medenî Kanunundaki şartların varlığı hâlinde ve korunan kişinin talebi üzerine tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulması • Korunan kişi bakımından hayatî tehlikenin bulunması ve bu tehlikenin önlenmesi için diğer tedbirlerin yeterli olmayacağının anlaşılması hâlinde ve ilgilinin aydınlatılmış rızasına dayalı olarak Tanık Koruma Kanununa göre kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerinin değiştirilmesi İşyerinin değiştirilmesi Hâkim tarafından, korunan kişinin tabî olduğu ilgili mevzuat hükümlerine göre, talebinin bulunması halinde veya onayı alınmak suretiyle işyerinin bulunduğu il içinde ya da il dışında değiştirilmesine karar verilebilir. Karar korunan kişinin iş yerine tebliğ edilir.Karar yetkili kurum veya kişi tarafından yerine getirilir. Ayrı yerleşim yeri belirlenmesi Hâkim tarafından, korunan kişinin talebi üzerine kişinin evli olması hâlinde müşterek yerleşim yerinden ayrı bir yerleşim yeri belirlenebilir.

Hakkında ayrı yerleşim yeri belirlenmesine dair tedbir kararı verilen kişinin müracaatı üzerine, nüfus müdürlüğü tarafından kişinin talebine uygun olarak adresle ilgili işlemler yerine getirilir. Aile konutu şerhi Hâkim tarafından, Türk Medenî Kanunundaki şartların varlığı hâlinde ve korunan kişinin talebi üzerine tapu kütüğüne, aile konutu şerhi konulması kararı verilebilir.Karar, hâkim tarafından ivedilikle yerine getirilmek üzere ilgili tapu sicil müdürlüğüne gönderilir. Kimlik ve diğer bilgi ve belgelerin değiştirilmesi Kimlik ve diğer bilgi ve belgelerin değiştirilmesi tedbiri, hâkim tarafından, korunan kişinin hayati tehlikesinin bulunması ve bu tehlikenin önlenmesi için diğer tedbirlerin yeterli olmayacağının anlaşılması hâlinde, ilgilinin aydınlatılmış rızasına dayanılarak Tanık Koruma Kanunu hükümlerine göre verilen tedbir kararıdır. Karar, İçişleri Bakanlığı’nca gereği yerine getirilmek üzere hâkim tarafından Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilir. Cumhuriyet Başsavcılığı’nca bu karar İçişleri Bakanlığı’na ivedilikle gönderilir. Karar üzerine yapılan işlemin sonucu, İçişleri Bakanlığı tarafından Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirilir. Hâkim tarafından verilecek önleyici tedbir kararları Hâkim tarafından şiddet uygulayanlarla ilgili olarak aşağıdaki önleyici tedbirlerden birine, birkaçına veya uygun görülecek benzer tedbirlere karar verilebilir: • Şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması. • Müşterek konuttan veya bulunduğu yerden derhâl uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi. • Korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması, çocuklarla ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki

kurma kararı varsa, kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde kurulması, kişisel ilişkinin sınırlanması ya da tümüyle kaldırılması. • Gerekli görülmesi hâlinde korunan kişinin, şiddete uğramamış olsa bile yakınlarına, tanıklarına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmaması. • Korunan kişinin şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemesi. • Korunan kişiyi iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesi. Bulundurulması veya taşınmasına kanunen izin verilen silahları kolluğa teslim etmesi. Silah taşıması zorunlu olan bir kamu görevi ifa etse bile bu görevi nedeniyle zimmetinde bulunan silahıkurumuna teslim etmesi. • Korunan kişilerin bulundukları yerlerde alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmaması ya da bu maddelerin etkisinde iken korunan kişilere ve bunların bulundukları yerlere yaklaşmaması, bağımlılığının olması hâlinde, hastaneye yatmak dâhil, muayene ve tedavisinin sağlanması. Bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması ve tedavisinin sağlanması. Hâkim Çocuk Koruma Kanunu’nda yer alan koruyucu ve destekleyici tedbirler ile Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre velayet, kayyım, nafaka ve kişisel ilişki kurulması hususlarında da karar verebilir. Şiddet uygulayan, aynı zamanda ailenin geçimini sağlayan veya katkıda bulunan kişi ise hâkim, Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre nafakaya hükmedilmemiş olması kaydıyla, şiddet mağdurunun yaşam düzeyini gözönünde bulundurarak talep edilmese dahi tedbir nafakasına hükmedebilir. Şiddet tehdidinde veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmama Hâkim tarafından, şiddet uygulayanın korunan kişiye karşı tehdit, hakaret, aşağılama veya küçük düşürme ve benzeri söz ve davranışlarda bulunmamasına ilişkin olarak karar verilebilir.

Yönetmelik açıklamasının devamı, haftaya Yarın’da.


09 EKONOMI

29 Ocak 2013

Sol Köşe

Erkan Baş Skytürk’te

Madenciler ayakta

Zonguldak’ta yapılan “Emeğe Saygı” mitinginde binler buluştu. Taşeronlaşmanın düzeltilmesi değil tamamen ortadan kaldırılmasını söyleyen sendikalar ve siyasi partiler 7 Ocak’ta madende yaşanan göçükte hayatlarını kaybeden işçileri andılar ve yetkililerden hesap sordular. En az 15 bin kişinin katıldığı miting tarihsel bir önem taşıyor. İstanbul can çoksöyler

Türkiye Komünist Partisi Merkez Komite Sözcüsü Erkan Baş 25 Ocak Cuma günü “Şimdi Söz Sizde” programına katılarak, gündemde öne çıkan konuları değerlendirdi. CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler’in ırkçı çıkışından, hükümetin NATO ile ilişkilerine, Patriot füzelerinin sınıra konuşlandırılması gibi konuların tartışıldığı programda önemli tespitler yapıldı. Türkiye’nin Ortadoğu politikasının güncellenmiş ve bir düzey estetize edilmiş bir Turancılık’tan farkı olmadığını vurgulayan Baş, hükümetin aslında bu şekilde ABD’nin güdümünde Büyük Ortadoğu Projesi’ni hayata geçirmeye çalıştığını söyledi. YARIN GÜNCEL

Anneler 409 haftadır meydanda buluşuyor

Cumartesi Anneleri 409. kez Galatasaray’da buluştu. Bu haftaki oturma eyleminde gözaltında işkenceyle katledilen avukatlar Metin Can ve Şevket Epözdemir ile doktor Hasan Kaya’nın dosyası açıklandı. Şevket Epözdemir’in kardeşi Behçet Epözdemir ağabeyi için “O hak ve hukuk yolunda mazlum halkının barış, demokrasi ve özgürlük yolunda haksızlıklarını haykırırken katledildi” dedi. Emekçi Hareket Partisi (EHP) Genel Başkanı Sibel Uzun’un da katıldığı oturma eyleminde Halk Cephesi’ne yönelik operasyonda tutuklanan 55 kişinin serbest bırakılması gerektiği de vurgulandı. YARIN GÜNCEL

Daiyang işçilerine dayanışma ziyareti

Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP), 26 Ocak Cumartesi günü Daiyang işçilerinin direnişin 73. gününde işçilere destek eylemi gerçekleştirdi. Eyleme katılan ÖDP Eş Genel Başkanı Bilge Seçkin Çetinkaya; ‘ÖDP ülkenin her yerindeki işçilerin direnişine bütün gücüyle sahip çıktığı gibi, direniş boyunca sizlerle birlikte olmaya, direnişe omuz vermeye kararlıdır. diye konuştu. Çetinkaya’nın ardından işçiler direnme kararlılığını ifade eden konuşmalar yaptı. Ardından partililer ve işçiler hep bir ağızdan direniş sloganları atarak eylemi sonlandırdılar. YARIN GÜNCEL

“AKP’ye meydan okuyoruz”

Halkevleri Eğitim Hakları Meclisi’nin düzenlediği Büyük Eğitim Hakkı Buluşması’nda yan yana gelen veli, öğrenci, öğretmenler: “AKP yapar, milyonlarız bozarız” dedi. Ülkenin dört bir yanından 1000’e yakın veli, öğrenci, öğretmen, eğitim hakkı meclisi üyesinin katıldığı foruma birçok sendika ve demokratik kitle örgütünün temsilci konuşmacı olarak katıldı. 26-27 Ocak’ta İstanbul’da gerçekleşen, hükümetin 4+4+4 ile iyiden iyiye karanlığa çektiği eğitim sistemi ve getirdiklerinin tartışıldığı forumda söz alanlar “Tek yol sokak” dedi. YARIN GÜNCEL

Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) tarafından organize edilen Emeğe Saygı Mitingi, Türkiye’nin dört bir tarafından gelen sendika ve sivil toplum örgütlerinin katılımıyla yapıldı. Mitinge, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Kozlu Müessese Müdürlüğü maden ocağında 7 Ocak’ta metan gazı püskürmesi sonucu taşeron firmada çalışan ve yaşamını yitiren 8 maden işçisinin mesai arkadaşları ve yakınları da katıldı. GMİS Genel Başkanı Eyüp Alabaş, mitingde yaptığı konuşmada, Türkiye’nin dört bir yanından emekçilerin Madenci Anıtı’nda buluştuğunu söyledi. Emeğin Başkentinde “Emeğe Saygı” istediklerini ifade eden Alabaş, “Artık yeter diyoruz. Biz güzel ölmek istemiyoruz. Taşeron bataklığını hep birlikte kurutacağız’’ dedi. “Taşeron demek, ölüm demek’’ Taşeron cinayetlerinin Türkiye’nin her tarafını kuşattığını öne süren Alabaş, “Biz, taşeron düzenini istemiyoruz. Son 10 yılda taşeron işçi sayısı 4 kat artarak 1,5 milyonu geçti. ’’ diye konuştu. Alabaş 2004’ten beri devletin madenlere taşeron sokmaya çalış-

Star Madencilik İşyeri Temsilcisi ayhan gökgöz

tığını ifade etti. Tüm uğraşlarına rağmen devletin madene taşeron soktuğunu ve 17 Mayıs 2010 tarihinde 30 madencinin bu yüzen öldüğünü söyledi. “Taşeron şirketin yeterli iş güvenliği önlemlerini almadığı raporlara yansımasına rağmen devam edildi.’’ diyen Alabaş ölümlerin sorumlusunun taşeron sistemi olduğunu vurguladı.

me yaparak, “Güzel ölmek istemiyoruz” dediler. TTK’ya ait Karadon Maden Ocağı’nda 17 Mayıs 2010’da meydana gelen grizu faciasında 30 işçi yaşamını yitirmişti. Başbakan Erdoğan’ın, facianın ardından yaptığı açıklamada “Bu mesleğin kaderinde var” demesi tartışma yaratmıştı. Bir programda konuşan Dinçer ise “Güzel öldüler. O konuda ben Güzel ölmek... acı çekmediklerini ve fizik olarak İşçiler, taşıdıkları dövizlerde eski da güzel öldüklerini buradan raÇalışma Bakanı Ömer Dinçer’in hatlıkla söyleyebilirim.” diyerek ölen maden işçilerinin ardından iktidarın işçi ölümlerine dair ka“Güzel öldüler” demesine gönder- yıtsızlığını da gözler önüne sermişti.

Gaz-fren’de ikinci perde

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, “Merkez Bankası politika faizini indirme konusunda, ürkek ve korkak” dedi. Böylece bir süredir rafta bekleyen gaz-fren tartışmasını benzer argümanlarla yeniden başlatmış oldu.

İMF’ye borç veriyoruz “Türkiye kriz ortamından başarıyla çıkmış, IMF’ye 5 milyar dolar borç veren bir ülke konumuna geldi” diyen Çağlayan ihracatı da oldukça geliştirdiklerini vurguladı. İMF’ye verilen borç konusunda ise en çok Yunanistan, İspanya ve Türkiye’nin borç verdiği düşünülürse, fazla borç vermekle ekonomik gelişmenin para-

lel olmaması düşündürücü.

Kriz vız geldi tırıs gitti Türkiye’nin önemli bir dönemden geçtiğini dile getiren Çağlayan, krizin ülkeyi ne kadar da etkilemediğine dair konuşmalarına bir yenisini ekledi. Krizin vız gelip tırıs gittiğini ifade eden Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Türkiye’nin rakiplerini geride bıraktığını söyledi. YARIN GÜNCEL

Taşeron ölüm demek “Toplu sözleşme hakkımızı istiyoruz, insanca çalışmak, insanca yaşamak istiyoruz” diye haykırdık mitingde. 30 arkadaşımız öldü 2010’da bizim de başımıza gelir dedik, düzeltin dedik yetkililere, eylemler yaptık. Şimdi 8 arkadaşımız daha öldü. Bu miting dahi geç kalınmıştır. Devletin bir bakanı geliyor, madenin girişinde iki kazma vurup, şovunu yapıp gidiyor. Çalışmak bu değil.

Ekonomide neler oluyor? Morgan Stanley’in hazırladığı kapsamlı altın raporuna göre 2012 yılına 53 ton altının diş olarak kullanıldığı gözleniyor. Amerika’nın Sesi, Türkiye’nin ABD’nin baskılarına rağmen “altın aracılığıyla İran’a yardım ettiğini” öne sürdü. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) tarafından gerçekleştirilen Başkent Gaz ihalesinde en yüksek teklifi 1.162 milyar dolar ile Torunlar Gıda verdi. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, Güney Kıbrıs’ın uzun vadeli kredibilite notunu iki

Bir zamanlar otomotiv devlerinin doğduğu işçi kenti Detroit, fabrikaların ucuz iş gücü için Uzak Doğu’ya taşınmalarından sonra bir harabeden farksız hale geldi.

BU HAFTA ABD - DETROIT

RÜYA ŞEHİRDEN HAYALET ŞEHİRE “Herkese ev Kapitalizmin herkese araba” altın çağlarının sloganının altın şehri olan belki de ilham Detroit özellikle şehri olan Detgelişmiş otomoroit bu haftiv endüstrisi ile ALPER ALEMDAR ta köşemize kriz öncesi 15 yazdı konuk oluyor. trilyon dolarlık Henry Ford’un ABD ekonomisiilk Ford fabrikasını kur- nin yüzde 10’unu elinduğu, General Motors de tutuyordu. Bununla ve Chrsyler gibi dünya- birlikte konut fiyatlarının en büyük otomobil nın 100-200 bin dolar firmalarına ev sahipliği seviyelerinde seyrettiği yapmış ve Amerikan bir şehirdi aynı zamankapitalizminin motoru da. Fakat Amerika’yı olmuş bir şehrinin nasıl vuran ekonomik kriz en hayalet bir şehir haline çok da Detroit’i sarstı. geldiğini görmekteyiz. Çünkü artık kapitalizm

bir işçinin hem eve hem de arabaya sahip olmasını kaldıramıyordu artık. Bunun nedeni ise Detroit’te alınan ücretlerin çok çok azına çalışan bir Uzak Doğu’nun özellikle Çin’in bulunmasıydı. Krizle birlikte çöken fakat devlet yardımıyla kurtarılan General Motors gibi büyük şirketler dahi üretimlerini Uzak Doğu’ya yani Çin’e kaydırdılar. Hızla boşalan şehir 10 yılda nüfusunun yaklaşık 4’te 1’ni kaybetti. İşçi kenti olarak bilinen Detroit adeta işsizler kentine döndü ve insanlar evlerini kaybetti. Şu an Detroit’te 33

bin 500 konut boş ve 91 500 konut da terk edilmiş durumda. Kapitalizmin cilvesi o evler bomboş dururken insanlar o evlerin içinde değil kapılarında uyumaktalar. Düşünün ki, bundan birkaç yıl öncesine kadar 150-200 bin dolar piyasalı olan evler şu anda ortalama 10

bin ila 12 bin dolara satılıyor. Rekabetin hiçbir şekilde acıma duygusuna sahip olmadığını çok iyi görüyoruz bu örnekte. Kapitalizmin altın şehrinin nasıl bir çöpe dönüştüğünü görmek, sanırım en az kapitalizmin krizini en sert şekilde yaşayan ülkeleri gördüğümüz kadar açık bir örnek.


10 LISENIN GUNDEMI

Meslek lisesinde öğrenciye adalet yok

Meslek liselerinin sorunları görmezden gelinirken meslek liseli öğrenciler birçok zorlukla karşılaşıyor. Meslek liselerindeki eğitimin kalitesi, öğrencilerin staj adı altında ucuz iş gücü olarak çalıştırılması, meslek liselerinin ticarethane gibi kar aracı olarak kullanılması bu sorunların başlıcalarını oluşturuyor. İSTANBUL NURSELİ GÖZÜAÇIK

Okullarda verilen niteliksiz eğitim, öğrencileri üniversite sınavlarına hazırlayıcı nitelikte olmuyor. Lise 2. sınıftan itibaren alan dersleri görmeye başlayan meslek liseli öğrenciler üniversite sınavında gördükleri derslerin dışında birçok soruyla karşılaşıyor. Bu yüzden dershanelere yöneliş katlanarak artarken elemeci sınav sistemi belirlediği standarta uymayan tüm öğrencileri geleceksizliğe sürüklüyor.

İyi Kötü Çirkin

rıfat çapar

İyi

esas sorun verilen eğitim Sermayenin Gözü Meslek Liselilerinde Meslek lisesi öğrencisi YeMeslek liseli öğrenciler hem şim Meyveci konu ile ilgili yetenekli hem de ucuz iş gücü şunları dedi: “Bir meslek olarak özel sektörün ilgisini liseli öğrenci olarak, meslek çekiyor. Meslek liseleriyle ve liselerinde okumak avantajlı birçok bölgeye kurulmaya Yeşim Meyveci gibi gözükse de işin aslı öyle Okul Yerine Ticarethane Meslek liseli öğrenciler, uygulamalı başlanan sanayi liseleriyle yadegildir. Serbest meslek erderslerde birçok eşyanın üretimini kından ilgilenen patronlar eleman ih- babları az para verip birçok işini yaptıgerçekleştiriyorlar. Üretilen malların tiyacını bu liselerden ucuza sağlamayı rabildiği için staja sıcak bakıyorlar ama satışını gerçekleştiren okul idareleri ise amaçlıyor. AKP hükümetinin sermaye kimse stajyeri düşünmüyor. Meslek okula katkı sağladıklarını söyleyerek yanlısı politikalarıyla meslek liseli öğ- liselerindeki bir başka sorunsa verilen öğrencilerin üzerinden para kazanıyor- renciler patronlara teslim ediyor. eğitim. Çok iyi yerlere gelebilecek kişilar. Manisa’daki Soma Endüstri Meslerin hayatlarına, hayallerine, amaçlarılek Lisesi’nde birçok mal üretilmiş, bu na meslek liselerindeki niteliksiz eğitim malların satılışı ve öğrencilerin ucuz iş yüzünden kısıtlama geliyor.” gücü olarak kullanılması gözler önüne serilmişti.

Yine bir staj kurbanı

Samsun Bafra Endüstri Meslek Lisesi 12. sınıf öğrencisi Osman Tural, 19 Mayıs Belediyesi’nde staj yaparken üzerine konteyner düşmesi sonucu ağır yaralandı. Liseli öğrenci, 18 Ocak günü hayatını kaybetti.

Bu da oldu

Katsayı da nitelik de yok

Bodrum katında eğitim Bitlis’in Güroymak İlçesi’nde Anadolu Lisesi, İmam Hatip Lisesi ve Kız Meslek Lisesi öğrencileri aynı okulda öğrenim görüyor. Öğrencilerin bir kısmı derslik sayısının yetersizliği nedeniyle Kız Meslek Lisesi’ne ait yurdun bodrum katındaki kazan dairesinin yanında bulunan bir odada ders yapıyorlar.

liler: “Çocuklarımızın sağlıklı ve emniyetli bir yerde eğitim görmelerini istiyoruz. Yeterli okul binası olmayan bir ilçede yaşıyoruz. Yavrularımız zor şartlar altında eğitim görüyor. Bu yılki yatırım programına, ilçemizde yetersiz olan ortaöğretim binalarının alınması gerekmektedir” dedi.

niyle kazan dairesinde eğitim görüyor. Üstelik ders görülen penceresi ve kaloriferi küçük ve tavana yakın odada üzeri kapatılmış bir de kuyu var.

Eğitime Ayrılan Bütçe Değişmedi Meclis’te görüşülen bütçe tasarısında eğitime ayrılan bütçe ile askeri teçhizata ayrılan bütBu İlk Değil çe arasındaki fark korunuyor. Veliler Tepkili Ankara’nın Keçiören İlçesi’nde AKP hükümeti savaşa ayırdığı Okulun bodrum katında eği- bulunan Kamil Ocak ilkoku- bütçeyi geniş tutmaya devam tim gören çocukları için yet- lunda da ilköğretim öğrenci- ediyor. YARIN EĞİTİM kililerden yardım isteyen ve- leri derslik yetersizliği nede-

Yurt Gazetesi yazarı Nihat Behram “Ülke zindan, bunlar zindancıbaşı!” başlıklı yazısında AKP’nin ülkeyi nasıl zindana çevirdiğini kaleme aldı. AKP’yi zindancıbaşı olarak tasvir eden Behram’ı yazısının bir bölümü şöyle: “Günlük gazetelerde değişmez manşet, TV’lerde değişmez tartışma konusu bu. Baskın düzenlenmeyen, gözaltı ve tutuklamaların olmadığı gün yok. Sadece KCK’dan on binden fazla insan tutuklu. Yüzün üstünde toplu dava, yüzlerce üniversiteli, sendikacı, emekçi, asker, memur, öğretmen, gazeteci, doktor, her meslekten say ki say. İnsanları nereye nasıl doldurduklarını da siz hesap edin.” Mehmet Türker Sözcü Sözcü Gazetesi yazarı Kemal Baytaş, 26 Ocak 2013 tarihli yazısında CHP Milletvekili Birgül Ayman Güler’in Kürtlere yönelik ırkçı sözlerini destekledi. Kürtleri ırkçılıkla suçlayıp Birgül Ayman Güler’e toz kondurmayan Türker’in yazısının bir bölümü aynen şöyle: “Birgül Ayman Güler ayrıca şu ifadeyi kullanmış: “Bu sözlerden sonra Kürtçü partinin vekilleri Birgül Ayman Güler‘e, “Irkçı, faşist, kafatasçı” diye bağırıyorlar!.. Şu hale bakınız!.. Silah zoruyla Kürt ırkçılığını dayatan, sokaklarda yakıp yıkarak, gencecik insanları ateşe vererek, toplum üzerinde faşist baskı kurmaya çalışan ırkçılar melek oldu!”

Çirkin

Taşımalı eğitim yolda kaldı

Yeni sistem BDS

Milli Eğitim Bakanlığı’nın yaptığı çalışmaların sonucunda yeni sınav sisteminin ana hatları belli oldu. SBS ve YGS’nin kaldırılmasından bahseden hükümet, yeni sınavlarla SBS ve YGS’yi geride bırakıyor. 4. sınıftan 12. sınıfa kadar her yılın mart ayında, o yılın müfredatını kapsayacak olan “Başarı Değerlendirme Sınavı” yapılacak. Öğrencilerin kendi okullarında gireceği 8 sınavın sonuçları öğrencilerin üniversiteye girişteki anahtarı olacak. Herkesin yeteneğine göre bir eğitim alması gerekirken elemeci sınavlarla öğrencilerin önüne çekilen set, yeni sınav sistemi ile ikiye katlanıyor. YARIN EĞİTİM

29 ocak 2013 salı

Milli Eğitim Bakanlığı, üstün yetenekli çocukların saptanması ve bu çocuklara daha özenli bir eğitim verilmesi ile ilgili harekete geçti. Öğrencilere IQ testiyle yapılmasıyla birlikte testlerin daha yeni ve yerelleşmesine yönelik çalışmalar yapılacak. Belirlenen kriterlere göre özel yetenekli çocuklar için yarı zamanlı özel sınıflar kurulacak. YARIN EĞİTİM

sayı: 69

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın

editörler

Önce IQ testi

Rıza Zelyut Güneş

Güneş Gazetesi yazarı Rıza Zelyut, 26 Ocak 2013 tarihli yazısında Kürt sorununu aslında Kürtçülük sorunu, ayrılıkçılık sorunu olarak gördüğünü belirterek ırkçı söylemlerini sıraladı: “Doğu’daki vatandaşlarımızın kimlik taleplerini; ayrılıkçılığı/Kürtçülüğü besleyecek tarzda değil de onları bütünün eşit ve rahat parçası yapacak biçimde karşılamak gerekir. Yani; Türkiye’de; ‘büyük toplum, kurucu kimlik’ olan Türklerden daha ayrıcalıklı bir etnik grup imal etmemek şarttır.Bugün, eli silahlı yüzde 6’nın istediği sözde eşitlikin; yüzde 96’nın eşitliğini çiğnemek olduğunu bilmeliyiz.”

Genel koordinatör

Manisa’nın Çarıktekke ve Çarıkmahmutlu köylerinde yaşayan 88 öğrenci, köylerine 28 kilometre uzaklıkta olan okullarına gidebilmek için yollarda çile çekiyor. Taşımalı sistem ile eğitim gören öğrenciler, kış koşullarında bozulan servisler nedeniyle yolda kalıyorlar. Köyleri okulsuz bırakarak öğrencileri civar okullara göndermek, öğrencilerin mağduriyetine yol açıyor. YARIN EĞİTİM

Nihat Behram Yurt

Kötü

Staj Adı Altında Sömürü Meslek liseli öğrenciler staj adı altında ucuz iş gücü olarak çalıştırılıyorlar. Öğrenciler, zorunlu olarak yaptıkları stajın karşılığında çok düşük ücretlerle çalıştırılırken kimi öğrencilere para dahi ödenmiyor. Denetimsiz, güvenliksiz yerlerde sigortasız çalıştırılan liseliler staj sırasında birçok kez yaralanırken birçok öğrenci de hayatını kaybediyor.

OSİAD (Ostim Sanayici ve İşadamları Derneği) “Her Sanayiciye, Bir Öğrenci” adlı projesiyle meslek liselerine el atıyor. Meslek liseli öğrencilerin ihtiyaçlarının karşılanacağı ve öğrencilere staj imkanı sunulacağı bu proje öğrencilerin sermayeyle birebir ilişkisini kurmaya yöneliktir. OSİAD Başkanı Adnan Keskin , “Meslek liselerine harcanan para boşa gitmez.’’ diyerek yaptığı açıkmalada, kalifiye ve ucuz eleman ihtiyacını gidermek, meslek liselerini ve öğrencilerini piyasaya kazandırmak amaçlarını dile getirdi. YARIN EĞİTİM

29 Ocak 2013

can çoksöyler can çoksöyler sanem deniz kural nurseli gözüaçık ELİF KARAN MELİKE ÇINAR SERKAN ATAK onur toper RIFAT ÇAPAR SEVDA POLAT ZEYNEP ERSOY berna dülger peyman azadi

tasarım

EZGİ CEREN AĞTAŞ çağatay dirilgen yusuf yasin yakşi

dağıtım

onur toper

6 aylık abonelik: 30 tl sanem deniz kurAl adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: tr28 0001 0006 15577226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88

imtiyaz sahibi

fadik temizyürek

sorumlu yazı işleri müdürü

ışıl kurt

Yönetim adresi

basıldığı yer

rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010 abonelik için tel: 0 507 516 85 35 yaringazetesi@yarinhaber.net


11 FORUM

29 Ocak 2013

Engellilere Sol ulusalcılık bir faşistlik engel olmayın SUAT GÜN yazdı

hastalığı

Günümüzde engellilere yönelik sosyal politikaların yetersizliğine dikkat çeken Okul Öncesi Öğretmeni Suat Gün, son zamanlarda en çok tartışılan engelli hakları üzerine bir yazı kaleme aldı. Her insanın bir engelli adayı olabileceğini bundan ötürü de herkesin duyarlı olması gerektiğinin altını çizen Gün’ün yazısını aynen yayınlıyoruz.

Ülkemizde Engellliler Kanunu’na göre devlet engellilerin her türlü eğitim, kültürel, sosyal, sağlık gibi yaşamsal haklarını karşılamakla sorumlu tutuluyor. Bu sorumluluk, sosyal devlet olmanın zorunlu bir koşuludur. Ama bu koşul pratikte gerçekten uygulanıyor mu tartışılır. İşin uygulama kısmına bakıldığında bunun sadece kağıt üzerinde kaldığı görülüyor. Engelli örgütleri ya da engelli aileleriyle yaptığımız görüşmeler sonucunda aslında engellilerin bilinenin aksine toplumda çok büyük sorunlar yaşadığı ortaya çıktı. Bu sorunların başında sağlık, eğitim, barınma gibi temel haklar geliyor. Bunu açarsak engelli bir birey, hastaneye gidemiyor ya da gidince hastaneden binbir zorlukla yarım yamalak hizmet alabiliyor. Halbuki sağlık gibi bir konuda engelli bir insan normal bir bireye göre her zaman daha çok yardıma muhtaçtır. Engelliler bütün sağlık kurumlarından ücretsiz yararlanmalı, gerektiğinde Avrupa’nın birçok ülkesinde uygulanan engelliye evde sağlık hizmeti verilmesi uygulaması hayata geçirilmelidir. Engelli eğitimi ise çok gereksiz görülüyor. Engelli bir birey “eğitim almasa da olur”, havası yaratılıyor ve bu konuda eğitim sisteminde çok büyük eksiklikler var. Engelli öğrenciler okullarda çok büyük sorunlarla karşılaşıyorlar. Engelli bireylerin normal okullarda eğitim almasını sağlayan kaynaştırma uygulaması tam anlamıyla oturmamıştır. Özel

eğitim merkezlerinde eğitim alan engelli bireyler ise toplumdan kendini soyutlamaktadır. Engelli bir öğrencinin okula uyumunu sağlayacak uygulamaların çok yetersiz olduğu da gözlenmektedir. Okulda engelli bireyler için gerekli fiziki şartlar oluşturulmalı, daha sonra müfredat engelli öğrenciyi kapsayacak şekilde oluşturulmalıdır. Engeli bireyleri dört duvar arasına hapseden devletin sosyal devlet olduğunu iddia edemez. Engelli bireylerin topluma uyumunu sağlayacak adımlar atılmadığı müddetçe engelliler yok sayılacaktır. Bunlardan önemli bir diğer konu ise, çalışabilecek durumda olanlar için iş imkanı verilmesi. Çalışamayanlara ise devlet maddi yardımda bulunmalıdır. Şu anda yapılan yardım ise çok yetersiz görülmektedir. Engelliler fırsat verildiğinde hayatın birçok alanında başarılı olduklarını ortaya koyuyorlar. Bu türden başarı hikayelerine hemen her gün rastlayabiliriz. Ben ilgiyle takip ettiğim ünlü fizikçi Stephan Hawking’i örnek verebilirim. Hawking hayatının büyük bir bölümünü engelli olarak geçirdi. Buna rağmen dünyanın en önemli bilim adamlarından biri olarak kabul ediliyor.

Özetlemek gerekirse, engelliler toplumdan izole edilmemeli, topluma uyumlarını sağlayacak her türlü adım atılmalıdır. Eğitim standartları yükseltilmelidir. Özel kurumlardan çok devlet kurumları yaygın hale getirilmelidir. Eğitimden sağlığa, ulaşımdan barınmaya kadar birçok ihtiyaçlarının karşılanması için çalışmalar başlatılmalıdır. Buna devlet öncülük etmeli ve toplumdaki herkes engellilerin hayata uyumunu kolaylaştırmak için büyük duyarlılık göstermelidir. Unutmayalım ki, her birey bir engelli adayıdır.

CESİM TÜRKÖZ yazdı

CHP Milletvekili Birgül Ayman Güler geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamayla eşitlik tartışmasını Türkiye’nin gündemine soktu. Sözde, Türkler’le Kürt’lerin eşit olmadığını savunan Güler’i CHP’nin en solu olarak tarif eden Cesim Türköz buradan yola çıkarak eşitlik, milliyetçilik, sol kavramlarına açıklık getiren bir yazıyı kaleme aldı.

Milliyetçiliğin sol sloganlarla tahkim edilmiş bir türü olan ulusalcı sol, 2000’lerden itibaren daha çok kendinden söz ettirmeye başladı. Aynı zamanda geleneksel milliyetçiliğin kentli yüzünü de temsil eden ulusalcı sol, MHP’nin yıllardır savunduğu milliyetçi kavramlara sol içerik kazandırma ve bunları daha rafine hale getirme çabasının tezahürüdür. Çatışmanın derinleşmediği dönemlerde utangaç bir seviyede kalan ulusalcılık, çatışmanın derinleşmesiyle beraber aslına döndü. Artık İttihatçılara anti-emperyalist devrimciler olarak romantize edilip methiyeler düzmek solcu bir vazifeye dönüşmüş durumda. Son olarak “CHP’nin en solunu” temsil eden Güler Ayman’a gelen övgü boşuna değil. Mesele solculuk boyutunu çoktan aşmıştır. Eşitlik, adalet ve özgürlük taleplerine karşı set oluşturma ve bütün kavramları Cumhuriyet yoluna altüst etme savaşına dönüşmüştür. Lenin’in “Ne Yapmalı”sından çıkardıkları ders, Topal Osman’ın icra-

atlarıdır. Böylesine sağlam dayanaklar ulusalcı solun diline de yansıyor. Yıllardır egemen olma ve Cumhuriyetin yegane sahibi olma psikolojisinin verdiği özgüvenle ırkçı, saldırgan ve şımarık bir dille önüne geleni karalıyor. Sanki kendileri dışında, herkes memleketi satmakla meşguldür. Farklı olanlar aptal, emperyalistler onları kandırıp satın alıyor. Eğer emperyalistler olmazsa Kürtler, Ermeniler hiçtiler. Emperyalistler istiyor diye, Kürtler ulusal demokratik haklarını talep ediyorlar. Liberaller emperyalistlerin hesabından bankamatikten istedikleri miktarda dolar çekebiliyorlar. Cumhuriyeti yıkmak isteyenlere Nobel dağıtıyor. Emperyalist projenin ilk hedefi “Aydınlanmacı Cumhuriyet”i yıkmaktır. Yetmiş yıldır emperyalizm en sadık müttefikini neden yıksın orası bilinmiyor. Bilinen bir gerçek var o da şu: Cumhuriyetin her zaman emperyalizmin en büyük müttefiki olduğu gerçeğidir. Ayrı bir tartışma konusu. Ancak milliyetçi akımlar, düşman algısı üzerinde kendilerini var ederler.

Türkiye’de de milliyetçilik sürekli iç ve dış düşman algısı üzerinde kendini var etti. Osmanlılar’dan ayrılan halkların ya aptal ya da hain olarak damgalanmalarının kadim bir düşüncesi olarak günümüze taşınıyor. Devrim, yeni bir ulusun inşası, modern-aydınlamacı Cumhuriyet’in zorlu koşulları tarihselleştirilerek, halkların ret ve inkarı meşrulaştırılıyor. Onlara göre, “Şeyh Said İngiliz ajanıydı, Seyid Rıza gericiydi, Ağrı isyanı eşkiyalıktı, Ermeniler arkadan hançerlemişti.” Rumlarla kardeş kardeş geçinirken yine emperyalizm gelip işi karıştırmış. Emperyalizm her niyete yenen muzdur onlar için. Her harikülade işin içinde emperyalizm var. Ama sömürgeciliği ağızlarına bile almıyorlar. Veba gibi kaçıyorlar. O gerçeği asla görmüyorlar. Ulusalcı sol için yasaklı bir kavramdır. Oysa inşa edilen Türk ulusuydu ve itham ettikleri de başka halklardı. Onun için halkların ve farklı düşünenlerin hak talebi her zaman dış düşmanların veya emperyalistlerin projesi olarak algılanıyor.

Daha kaç kadın ölecek sizce?.. ÖZLEM YUZAK yazdı

Toplumun kanayan yarası olan kadın cinayetleri konusunda seferberliğe girişen Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nu ele alan Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarı Özlem Yuzak’ın kaleme aldığı yazıyı aynen yayınlıyoruz.

Yeter Bilgen, Emrah Dil, Kadriye Menteş, Gülay Yaşar, Gülşah Aktürk, Dilek Sökmen, Gülgez Çiftçi, Tuğba Genç, Mahmure Karakule... Daha çok var ama burada keselim ve soralım: Bu isimler sizin için bir anlam ifade ediyor mu? “Hayır” değil mi? Ortak noktaları artık yaşamıyor olmaları. Tanıdıkları erkekler (koca, nişanlı, sevgili, baba) tarafından hunharca öldürülen kadınlar onlar. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu artık toplumun kanayan yarası olan cinayetler konusunda önemli bir seferberliğe

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu artık toplumun kanayan yarası olan cinayetler konusunda önemli bir seferberliğe girişmiş durumda.

girişmiş durumda: Kadın katillerine ağır ceza verilmesi için davaları takip etmek; kadın katillerine ağır ceza uygulamayan ve kadınları korunmayan devlet kurumları ile mücadele; öldürülen kadınların cinayet mahalline karanfil bırakmalar ve İstanbul, İzmir ve Eskişehir’de sistematik eylemler... Platformun İstanbul temsilcilerinden Fidan Ataselim ile konuşuyorum. Daha üniversite öğrencisi Fidan. “Her gün beş kadın öldürülüyor ve kadın katillerine indirimler uygulanmaya devam ediliyor. Kadınların büyük bölümü boşanmak istediği için öldürülüyor” diye anlatıyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu kadınların öldürülmesinin arkasında hükümetin uyguladığı politikalar olduğunu söylüyor. Aksini düşünmek mümkün mü? “Ayrılmak isteyen, ayrılan ve kendisine yeni bir hayat kurma cesa-

reti olan kadınların katledildiği” bir ülke burası ve bu gerçek bile iktidar tarafından dile getirilmiyor. “Kutsal aile” o kadar kutsal ki, erkek kutsanmamasını, reddedilmeyi kendine yediremiyor. Sahiplenme alışkanlığının verdiği haklılık duygusu ona, kadını gözünü bile kırpmadan öldürme cesaretini veriyor. Hatta daha da ileriye gidi-

yor, sadece kendini reddeden kadını değil, ona yardım edenleri de katlediyor. Evleri basıyor, hamile, çocuk mocuk dinlemeden hepsini öldürüyor.. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, kadın mücadelesi yürüten kadın örgütlerinin bir araya gelmesi ile kurulan bir platform. Emekçi Hareket Partili

Kadınlar, DİSK Kadın Komisyonu, İMECE ve Türkiye Komünist Partili Kadınlar tarafından kuruldu. CHP, İstanbul Barosu ve öldürülen ailelerin yakınları platformun destekleyicileri arasında. Tabii bir de hemen hemen her gün gerçekleşen kadın cinayetlerine seyirci olmak yerine elini taşın altına sokarak çalışmalara

katılan duyarlı insanlar.. Şimdi ise önemli olan bu sayıyı çoğaltmak, eylemlere, yürüyüşlere, davalara katılmak... Ancak kadınlara karşı işlenen cinayetlerde sorumlulardan birinin de devlet olduğunu unutmadığımız sürece bu cinayetlerin sayısını azaltabiliriz...


12 ESAS MESELE

fotoğraf: PEYMAN AZADİ

29 Ocak 2013

Sınırların ötesi Sınırlar neyi gösteriyor, kimlere yönelik belirleniyor? Ne zaman tehlike olarak görülüyor, ne zaman bir statü ya da gelir kazandırıyor? Sınırda yaşayanlar kaçakçılık mı yapıyor yoksa kaçakçı oldukları için sınırda mı yaşıyorlar? Başka bir ülkeden diğerine geçişler nasıl sağlanıyor? Kaçtıkları yerlerden sığındıkları ülkelerde neler yaşanıyor? Tüm bu sorularımızı “Sınır Sosyolojisi” üzerine çalışmalar yürüten Prof. Dr. Neşe Özgen cevapladı.

Sınır sosyolojisi konusunda çalışmalar yürütüyorsunuz. Bu nasıl çıktı ortaya biraz bahseder misiniz? RÖPORTAJ melike çınar 1996’da Şırnak-İdil’de sosyo ekonomik yapı analizleri üzerine çalışmaya başladığımda sınırın çok önemli ve farklı bir etkisi olduğunu düşünmeye başlamıştım. Çünkü özellikle Cumhuriyet’in ilk yıllarında doğu ve güneydoğuda, iç anadolunun doğu ve kuzey bölgelerinde feodalitenin kapitalizme rağmen neden tasfiye edilemediğine dair, 1950’lerde tüccar ve montaj sanayi ve kısmi eşraf zincirinin Demokrat Parti içerisinde yer aldığını ve taşradaki daha muhafazakar grubu Meclis’e taşıdığını görüyoruz ama neden-nasıl oldu da bu tüccar grubu, feodal dediğimiz grup ya da geleneksel yapı kendisini aynı anda besleyebildi, neden tasfiye edemedi, bunu bir geçiş dönemi olarak mı adlandıracağız gibi sorular geliyor akla. 70’lerde 80’lerde bu çok tartışma konusuydu. Ben şunu fark ettim sınırın kendisi bir tür iktisadi üretim alanı olarak iş görüyordu. Tıpkı toprak gibi, Merkantil dönemde ticaret gibi, sanayi gibi bir tür iş görüyordu. Sınırın kendisinin oradaki sosyal yapı üzerine de farklı etkileri vardı. Nasıl etkiler? Diyalektik etkiler yani sınırda yaşamak, hem merkeze bağımlı bir şey gibi duruyordu hem iç bölge vatandaşına bağımlı bir sınır dışı vatandaşı. Bir yandan da etnik bir havuzun hissedildiği ulus aşırı, sınır aşırı bir yapı da gözleniyordu. Bir sınır sosyolojisi yapılıp yapılamaycağını tam olarak bilmiyordum, yapacağım şeyin adının sınır sosyolojisi olduğunu dahi bilmiyordum. İlk Teksas-Amerika sınır çalışmalarını bulabildiğim o dönemde. 1999’da Pablo Vila diye İspanyol kökenli Amerikalı bir sosyal bilimci, bütün bu sınır üzerine geliştirilmiş olan metaforlar, yüceltmeler, üzerini gizemleştirerek örtmeler, kültürelist bir yer gibi sınırı almalara karşı çok güçlü bir ses yükseldi. Durham Üniversitesi’nden politik coğrafyacılar, yeni egemenlik alanları, ulus aşırı milliyet gibi kavramları gündeme getirmeye başladılar.

Siz nasıl başladınız sınır çalışmaya? 2000 yılında TÜBİTAK desteğiyle, bildiğim bir bölge olan Suriye-Irak sınırı üzerine çalışmaya başladım. ‘Bu küreselleşme denilen şey hakikaten vaat ettiği gibi sınırı kaldırıyor mu? Bir diğeri, küreselleşmenin ya da postmodernizmin iddia ettiği gibi ulus-devlet sınırları çizilirken bütün beşeri ilişkiler umursamazca ortadan ikiye mi bölündü? Bu etnik havuzlar her zaman sınırın ötesine uzanıyor mu? Her zaman bizim sınırlarımızda bir etnik havuz var mı?’ gibi sorularla başladım.

1980’den itibaren bütün bu terimler değişiyor. Artık ‘rehber’in adı ‘gümrük komisyoncusu’ oluyor. ‘Kaçakçı’nın adı ‘tüccar’, ‘Büyük kaçakçı’nın adı ‘büyük tüccar’, ‘Pasaj’ sahibinin adı ‘milletvekili’ oluyor. Ama sınır geçenin adı yani ‘gümrük kaçakçısı’nın adı ‘Kürt’ oluyor. Bu arada sınır konusunda Türkiye’de çalışan başkaları da var mıydı? Hayır yoktu. Dünyanın pek çok yerinde de yoktu böyle bir alan. 2004 yılında Belfast’ta ilk kez bir araya geldiğimizde, Kıta Avrupası’nda, hatta Rusya da dâhil, sınır çalışan sadece 17 kişiydik. 2007-2008’de bunun yaygınlaşması gerektiğine karar verdik. 2003-2004 Suriye-Irak sınırında ekonomi antropolojisi, 2002-2004’te İran sınırında toplumsal hafıza konusunda 33 Kurşun üzerine çalıştım, 2006-2009 arasında mülkiyet üzerine Kafkas sınırlarını çalıştım. Azerbaycan’da mekik trafiği dediğimiz seks trafiği üzerine çalıştım. Eskiden tüccar diye atfedilen ama şimdilerde kaçakçı denilen bir yapı mı mevcut peki? Tam tersine. 1980’den itibaren bütün bu terimler değişiyor. Artık ‘rehber’in adı ‘güm-

rük komisyoncusu’ oluyor. ‘Kaçakçı’nın adı ‘tüccar’, ‘Büyük kaçakçı’nın adı ‘büyük tüccar’, ‘Pasaj’ sahibinin adı ‘milletvekili’ oluyor. Ama sınır geçenin adı yani ‘gümrük kaçakçısı’nın adı ‘Kürt’ oluyor. 90’lardan sonra ise ‘PKK’li. Coğrafyadan mütevelli bir damgalanmayla kalıyor yani. Ne üzerine çalıştınız bölgede? 16 tane vaka çalışması yaptım. Biri mayındı. Mayın üzerinden, onun döşenme biçimleri üzerinden sınırın yeniden yeniden nasıl tariflendiğine dair. Bir diğer çalışmam “Sınır Dulları”. Öldürülen günü birlik kaçakçıların eşi olmaktan giderek nasıl “terörist karısı”, “terörist annesi” ya da giderek “dağdaki kadın” ya da “şehit annesi”, “şehit karısı” olmaya gittiğini çalıştım. Bir diğeri “kaçak çay” gibi çeşitli tezler topladım. 5 kasaba, 34 köyde çalıştım. Peki farklı farklı sınırlarda yaptığınız bu çalışmalarda kültürel, sosyal anlamda öne çıkan ortak ya da benzer bir yapı var mı? Tabii. 2008’de 17 kişiyle başlattığımız sınır çalışmaları (network), şu anda 43’ünün işin uzmanı olduğu toplam 248 kişiye ulaştı bir kere. Yapılan çalışmalarla da görüyoruz ki, Türkiye’nin her sınırında aynı politikanın; aynı gümrük kanununun, aynı güvenlik kanununun, aynı denetimlerin vb. uygulanması lazım. Fakat uluslararası literatürde de örneğini çok gördüğümüz üzere gayet irrasyonel bir biçimde sınırlar, her zaman karşıda hangi devletin olduğuna göre yeniden bir tavır alır. Onun dışında sınır aktivitesi değişir aslında. Misak-i Milli sınırlarından beri hiç oynamamış olan sınırlar mitosu aslında gerçek değildir. Günü birlik anlaşmalarla da sürekli değişir. Ekonomi temelli mi bu değişiklik? Tabii, devletin bekası da bir yandan. Karşıdaki ülkeyle, ulusla ve devletle olan ilişkiye göre politika değişebiliyor. Bir diğeri; hiçbir sınır, sadece iki devletin ya da etnik iki havuzun ya da karşıt etnik havuzların, karşılıklı durduğu bir yer olmakla kalmaz. Aksine her iki devletin de diğer sınırlarla ilişkisi ve sınır ötesindeki diğer devlet gruplarıyla ilişkisi bu sınıra doğru taşınır. Bugün Bulgaristan ve Yunanistan, Irak’tan ya da Suriye’den kaçan Kürtlerin yoğun nüfusunu oluşturuyor. Bazı ülkeler, bazı sınırlar

ara geçiş olurlar. Aynı zamanda bu iki devletin karşılıklı duruşu, ulus aşırı da bir etkiyle etkilenir.

Dışımızdaki devletlerin adları değişti, rejimleri değişti, sınırları değişti, nüfusları değişti, politikaları değişti ama bizim sürekli düşmanlarla çevrili olma duygumuz hiç değişmedi. Bu bize anlatıyor ki; aslında sınır, dışarıya karşı kurulan bir şey değildir. Halbuki öyle olması gerekir. Yani? Yani, Habur artık bizim için bir tür Üçüncü Mekan’dır (Third Place). Ne Türkiye’nin ne Irak’ın ne de Kuzey Irak’taki PKK’nin kontrol ettiği bir yerdir. Ulus aşırı sistemler tarafından kontrol edilmekte olan bir platformdur. Bir biçimde oradaki lokalitenin kontrolüne bağlı değildir, ulus aşırıdır. Bu neyle ilgilidir? Ulus aşırı dinamiklerin buna karar vermesiyle ilgilidir. Çok farkında olmadığımız bir biçimde Hopa, Batumi arasındaki alan da son iki yıldır, bir Üçüncü Mekan’dır. Çünkü oraya fuhuş ve bir kumar organizasyonu yerleştiriliyor. Her iki ülkenin de üst mevkideki önemli insanları tarafından destekleniyor. Yerli halklar ne kadar itiraz etseler de geçerli olamaz. Önemli bir gelir kapısı! Evet ama kime? Ne Hopalılara ne Artvinlilere ne de Batumlulara bu büyük akıştan pay düşmeyeceği çok açıktır. Bir diğer ortaklık ise Türkiye Cumhuriyeti’nin başlangıçtan itibaren sınırlarının dışındaki her tür yapının değişmiş olmasına rağmen, onun kendi sınırlarına bakışının değişmemiş olmasıdır. Dışımızdaki devletlerin adları değişti, rejimleri değişti, sınırları değişti, nüfusları değişti, politikaları değişti ama bizim sürekli düşmanlarla çevrili olma

duygumuz hiç değişmedi. Bu bize anlatıyor ki; aslında sınır, dışarıya karşı kurulan bir şey değildir. Halbuki öyle olması gerekir. Bir ülke etrafını niye sınırlarla çevirir? İçindeki insanları korumak ve dışarıdakilere karşı korumak için. Kadının sınırla olan ilişkisini toplumsal olarak nasıl açıklıyorsunuz? Kadının vatanla ve sınırla ilişkisi birkaç kategoride ele alınabilir. Vatanın kendisinin bir kadınla sembolize edilmesidir. Hem sınırı kollayanlar hem de zorlayanlar için vatan, gelinlikler içerisinde bakire bir genç kız tasviriyle anlatılır. ‘Hudut namustur’ yazar mesela her yerde. Sınır da o genç kadının himeni gibidir. Ama sınır, kimi geçip kimi bırakacağı, nasıl, kimler arasında olacağı her zaman değişkendir ve sınırı asıl yaratan sertliği ve sabitliğinden ziyade bu değişkenliğidir. Yani sınırın belirsizliğini, tekinsizliğini, anlaşılamazlığını yaratan bu belirsizlik halidir. Böylece getirisini yükseltir. Sınır boylarımız, bizim 1953’ten itibaren Suriye tarafında mayınlanan 700km’lik bölgenin güvensiz ve tekinsiz olduğu söylenebilir ama asla bir belirsizlik içerdiği söylenemez. Nasıl ve ne zaman geçileceği, kimin ne rüşvet alacağı bellidir. Roboski köylülerini de hayrete düşüren şey de bu olmadı mı? Şimdiye kadar olan şeyin artık olmaması! Sınır sadece sınırın yakınında yaşayanları etkilemez. O kadar

Sınır sadece sınırın yakınında yaşayanları etkilemez. O kadar basite alınacak bir şey de değildir ama ne zaman para getireceği, ne zaman sertleşeceği, ne zaman insan öldürmeye başlayacağının belirsizliği zaten onun tekinsizliğini ortaya çıkartır. Öte yandan sınır, sadece sınırın kenarında yaşayanları etkilemez. Bütün ülke sathına onun etkileri yayılır.

Neşe Özgen kimdir?

1960’da Ankara’da doğdu. 1984 Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun olduktan sonra, 1987’de Ege Üniversitesi’nde aynı alanda yüksek lisans yapmış, 1992 yılında ise “Kalkınma ve Girişimcilik” başlıklı çalışmasıyla doktorasını tamamlamıştır. Türkiye’de “Sınır Sosyolojisi” konusunda çalışma yapan ilk sosyologtur. M.S.G.Ü.’de Nesne ve Şeylerin Sosyolojisi ve Endüstri Coğrafyası konularında dersler vermektedir.

basite alınacak bir şey de değildir ama ne zaman para getireceği, ne zaman sertleşeceği, ne zaman insan öldürmeye başlayacağının belirsizliği zaten onun tekinsizliğini ortaya çıkartır. Öte yandan sınır, sadece sınırın kenarında yaşayanları etkilemez. Bütün ülke sathına onun etkileri yayılır. Nasıl yayılır? Şimdilerde yaşlılarımıza ve yatalaklarımıza bakan Moldovyalı, Azerbaycanlı kadınlar, Kırgızistan’dan gelen kadınlar, aslında günü birlik ya da aylık giriş çıkış yapıp, kaçak olarak Türkiye’de kalanlardır çoğunlukla. Şimdilerde Gedikpaşa’da apartman altı atelyelerde çalışan genç kaçak Ermeniler. Kuzey Anadolu’da tarlalarda çayda ve fındıkta çalışan, inşaatlarda çalışan Gürcü ve Azeri işçiler, plazalarda, call centerlarda çok ucuza çalıştırılan genç, profesyonel iş gücü, çeşitli üniversitelerde kendisine yer ve iş arayan, çok nitelikli genç öğretim üyeleri, Çorlu’da soğumayan yatakhanelerde yatırılan, günde 10-12 saatten fazla çalıştırılan Romen işçiler; bütün bunlar, o sınırdan gelen insan akışının, aslında bütün Türkiye’ye nasıl yayılmakta olduğunu gösteriyor. Pek çok ilimizde yapılmış göçmen sığınmaevleri nedeniyle çevrede bundan ciddi olarak faydalanan esnaf. Şu anda çeşitli yerlerde rahatlıkla bulacağınız, Duty Free’den özel olarak çıkartılmış ve ucuza satılan sigaralar. Çeşitli gümrük indirimlerine tabi, serbest ticaret bölgelerinden geçirilmiş olan ve üzerinde onlarca işçinin hakikaten emek kanı olan mallar vs. Yani sınırdan geçen her şey aslında ülkeyi besler. Dolayısıyla Türkiye’nin şu anda çok ciddi bir göçmen karaborsası oyuncusu olduğunu biliyoruz. İçeride Türkiye’nin legal göçmenden edindiği paranın, ciddi olarak onun uluslararası göçmen karaborsasının iyi bir aktör yaptığını ve bu parayı çıkartmadan ilegal göçmen geçişini asla denetim altına almayacağını biliyoruz. Daha yeni çalışma bakanımız Suriye’den gelen sığınmacılar için burdalarsa bari ucuz iş gücü olsunlar dedi.


13 DUNYA

Mısır Hükümeti değişti, gençler hala sokakta

29 Ocak 2013

Dünya Turu SURİYE

Esad Halk önüne çıktı

Geçtiğimiz yıl Port Said Stadyumu’ndaki olaylara karıştığı iddiasıyla yargılananların 21’ine idam kararı çıktı; karar sonrası kent sokakları savaş alanına döndü. Mahkumların aileleri önce hapishaneye saldırdı, sonra da kent sokaklarını savaş alanına çevirdi. Günlerdir büyük bir merakla beklenen, 74 kişinin öldüğü Port Said Stadyumu kararı dün verildi. İSTANBUL MEHDİ ŞOMALİ

Mahkeme, olaylara karışan 21 kişiye idam cezası verilirken diğer sanıklar için duruşma Mart ayına ertelendi. İdam kararlarında son söz Mısır Müftüsü’ne ait olacak. Mısır Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, davada yargılanan 72 sanığın tutulduğu Port Said kentindeki hapishane önünde başlayan gösterilerde, polis ve mahkeme kararını kınayan kalabalık arasında çatışma yaşandığı belirtildi. Çatışmalarda ölenler arasında Mısır 2. futbol ligi takımlarından el-Merih oyuncusu Mahmud Abdulhalim ed-Datvi’nin de olduğu bildirildi. Merih futbol kulübü Başkanı Mahmud Şerif, futbolcu Datvi’nin boynundan aldığı kurşunun etkisiyle hayatını kaybettiğini söyledi.

Ne olmuştu Mısır’ın Port Said şehrinde 1 Şubat 2011’de oynanan maç sonrası takımların taraftarları arasında şiddet olayları yaşanmıştı. Port Said’in El Masry ve Kahire’nin El Ahly takımlarının taraftarları arasında yaşanan çatışmada 74 kişi ölmüştü. Olaylar sonrası Kahire’de de karışıklıklar yaşanmış ve 16 kişi de burada ölmüştü. Şiddet olayları sonucu Mısır 2011–2012 futbol ligi iptal edilmişti.

kanlığı’ndan yapılan açıklamada, Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin, ülkede yaşanan olaylar nedeniyle gerçekleştirmeyi planladığı Etiyopya ziyaretini iptal ettiği duyuruldu.

laması için net bir gündem oluşturulması ve alınan kararların yürürlüğe konulacağı mekanizmalar oluşturulması çağrısında bulundu. Anayasa Partisi liderlerinden Imad Ebu Gazi, ‘’Diyalog fikri, ilkesel olarak kabul edilebilir ancak Mursi Etiyopya ziyaretini iptal etti Muhaliflerden MGK’nın çağrısına biz ciddi ve faydalı olacak bir diyalog istiyoruz. Bu diyaloğun net bir Kendilerini “El-Ultras” olarak ad- cevap landıran futbol taraftar grubu ve Bu arada Mısır’daki muhalefet par- gündemi ve yürütme mekanizması futbol karşılaşmasında hayatını tileri Milli Güvenlik Kurulu’nun, olmalı’’ dedi. Mısır Halk Akımı Platformu kaybedenlerin yakınları ise 21 sanık anlaşmazlıkların çözümü için siyasi hakkında idam kararı verilmesini partilere yaptığı diyalog çağrısını Sözcüsü Hüsam Munis ise diyalog çağrısını değerlendirmek üzere açıklamayı daha sonra yapacaklakutlamak için sokaklara döküldü. olumlu karşıladı. Muhalif partiler diyaloğun baş- toplandıklarını ve konuyla ilgili rını kaydetti. Öte yandan Mısır Cumhurbaş-

Suriye devlet televizyonu, Devlet Başkanı Beşar Esad’ın, Şam’ın kuzey mahallesindeki bir camide Mevlid kandiline katıldığı görüntülerine yer verdi. Resmi medya, Esad’ı aybaşından beri ilk kez halkın arasında gösteriyor. Canlı televizyon yayınında Esad, El-Efram camiinde yanında Müftü Ahmed Hassoun ile bağdaş kurmuş otururken görüldü. Suriye Diyanet İşleri Bakanı Muhammed Abdül Settar daha önce camilerde toplanan milyonlarca kişiye, ülkede güvenliğin yeniden tesisi çağrısında bulundu. Resmi haber ajansı SANA’ya göre Settar, “Suriye camilerinde Cuma namazlarından sonra, ülkeye güvenliğin yeniden dönüşü için dua edilecek” dedi. Öte yandan Şam’ın çevresindeki kasaba ve köylerde ordu ile isyancılar arasında çarpışmaların devam ettiği, Suriye savaş uçaklarının isyancıların kontrolündeki bölgeleri bombaladığı haber veriliyor. YARIN DÜNYA

IRAK

Felluce kana bulandı

Hırsızların parmağı halk arasında kesildi

Mali İşgali 4 ay önceden planlandı İran’da hırsızlıktan hüküm giyen bir kişinin el parmakları halka açık alanda kesildi. Ülkenin güneyindeki Şiraz şehrinde, isminin sadece baş harfleri açıklanan 29 yaşındaki kişinin hırsızlık suçundan dolayı 4 el parmağı

kesildi. Söz konusu çetenin bazı diğer üyeleri hakkında da benzeri parmak kesme, hapis ve kırbaç cezaları verildi. İran Dünya’da Çin’den sonra nüfüsuna oranla en çok insanları idam eden ülke olma özelliğine sahiptir.

Fransa’nın Mali işgali sanıldığı gibi 12 Ocak 2013’te başlamadı. Fransız özel birlikleri ‘Forces Speciales’ (RHFS) 2012’nin sonbahar ayında ülkeye girerek istihbarat toplamaya başladılar. Fransız özel kuvvetleri ‘Forces Speciales’ (RHFS) 2012 Sonbaharı’ndan bu yana Mali’de operasyonda. Fransa

Cumhurbaşkanı François Hollande, ‘radikal İslami grupları durdurmak’ bahanesiyle Mali’de askeri operasyon düzenlediklerini 12 Ocak’ta dünya kamuoyuna duyurmuştu. Hollande’ın açıklamasından tam 4 ay önce Fransız özel kuvvetlerinin Mali’ye giderek burada operasyonlara katıldıkları ortaya çıktı.

İran ile altın ticareti devam ediyor Ortadoğu Günlüğü Peyman Azadi

Amerikan hükümetinin baskısına rağmen Türk bankaları, İran’a doğal gaz karşılığında altın vermeye devam ediyor. Bu ticaret İran’ın yaptırımları delmesi için bir paravan. Türkiye bu ay Gana’dan Dubai’ye uçan özel bir Türk şirketine ait kargo uçağının kalkmasına izin vermedi. Gelen ihbara göre uçak 1 buçuk ton altın taşıyordu.

İran gittikçe sıkışıyor İran nükleer programına karşı gittikçe sıkılaşan uluslararası mali yaptırımlara karşı son birkaç aydır altın depoluyor. Bazı devletler bu paranın nükleer silah yapımına aktarıldığından endişe duyuyor. Obama bu ay bu altın ticaretini önlemek için İran’a değerli metal satışını yasaklayan bir karara imza attı. Ancak, Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Selçuk Ünal Türkiye’nin bu karara tabi olmadığını söylüyor. Ünal, Türkiye’nin yalnızca BM Güvenlik Konseyi kararlarına ve 7. Madde’nin getirdiği yaptırımlara bağlı olduğunu belirtiyor. İstanbul merkezli Glo-

bal Source Partners’dan Atilla Yeşilada, İran’ın altın talebinin büyük kısmını Türkiye’den sağladığını söylüyor. Yeşilada, “İran’a altın satışları, İsviçre’den Abu Dabi’ye kadar farklı kaynaklara dayanıyor ve geçen yılki toplam 11 milyar dolar civarında. Bunun büyük bir kısmı Türkiyenin elindeki altın stoklarından karşılanıyor. Bu altın, İran’ın yurtdışı gereksinimlerini karşılamada ana kaynağı durumuna geldi diye konuşuyor. İran-Hindistan anlaşmasına benziyor Ancak Fransa’nın Bourgogne İşletme Okulu’ndan İran uzmanı Cemşit Esadi

kısa vadede İran’a yapılacak ödemelerde altına alternatifler bulunabileceğini söylüyor. Uzman, “Bu çözümlerden biri İran’ın Hindistan’la yaptığı anlaşmaya benziyor. Biz size petrol satıyoruz ancak siz ödeme yapamıyorsunuz. O halde değiş tokuş yapalım. Bizim ne ürüne ihtiyacımız varsa siz bize verin, diye konuşuyor. Türkiye’den üst düzey bir yetkili, hükümetin İran’la ticarete devam edebilmek için takas seçeneklerini incelediğini söylüyor. Uzmanlar takas sisteminin, Türkiye için ayrıca avantajlar sağlayabileceğini söylüyorlar. Ancak değiş tokuş ürünler ülke

içinde üretilecek. Oysa altının ithal edilmesi gerekiyor. Attila Yeşilada, değiş tokuşun aynı zamanda güvenlik kaygılarını da yatıştırabileceğini söylüyor. Hem Türkiye, hem de Amerika’nın İran’ın satın aldığı altını nasıl değerlendirdiğini bilmediğine dikkati çeken Yeşilada, bu paranın Suriye’deki Esad rejimine gönderilebileceği, Lübnan’da Hizbullah’a destek sağlayabileceği gibi kötü senaryolardan söz ediyor. Türkiye’de iş yapan 2 binden fazla İranlı şirket, büyük ölçekli değiş tokuşların yapılmasına önayak olabilir.

Irak’ta askeri birlikler, Felluce’de düzenlenen bir protesto gösterisinde, en az beş kişiyi öldürdü, 40’dan fazla kişiyi de yaraladı. Polis, göstericilerin, Felluce’nin doğusunda hükümet karşıtı bir gösteriye katılmak için yürürken, askerler tarafından yollarının kesildiğini, protestocuların, bunun üzerine askerlere taş attığını bildirdi. Askerlerin de, ateşle karşılık verdiği kaydedildi. Felluce’deki gösteri, geçen ay Anbar vilayetinde, Başbakan Nuri El Maliki ve Şiilerin kontrolundaki hükümeti protesto amacıyla başlatılan Cuma gösterilerinin devamı niteliğindeydi. Göstericiler, Maliki ve hükümetinin, Sünniler’i devre dışı bırakmayı amaçladıklarını öne sürüyor. YARIN DÜNYA

INGILTERE

Birlik dağılıyor mu?

İngiltere Başbakanı David Cameron, iktidardaki Muhafazakar Parti’nin 2015 yılındaki seçimleri kazanması durumda ülkesinin Avrupa Birliği üyeliğini yeniden müzakere etmeyi ve üyeliği referanduma sunmayı planladığını açıkladı. Cameron, İngiltere’de kamuoyunun AB’ye yönelik düş kırıklığının en üst seviyelere ulaştığına dikkat çekerek, AB ile yeni ilişkilerin sadece “kalben ortak” olan bir pazarla kurulması gerektiğini savundu. Amerika’da İngiltere’nin Avrupa Birliği’nin güçlü bir üyesi olarak kalmasını istiyor. İngiltere Başbakanı David Cameron’un konuşmasının ardından İngiliz sterlinin dolar karşısındaki değeri son beş ayın en düşük düzeyine geriledi. YARIN DÜNYA


14 KULTUR-SANAT

29 Ocak 2013

Vizyondan seçmeler G.D.O. Karakedi Yönetmen: Murat aslan Oyuncular: Şafak Sezer, Serkan Şengül, tür: komedi Yönetmen koltuğunda Maskeli Beşler serisi ile tanınan Murat Aslan’ın oturduğu filmin başrolü ve senaryosu Şafak Sezer’e ait. Cem Yılmaz, Şahan Gökbakar’ın ardından sahne Şafak Sezer’in.

SİYAD Ödülleri sahiplerini buldu

Türkiye sinema dünyasında alanının en önemli ödüllerinden biri olan “45. SİYAD Türk Sineması Ödülleri”, 21 Ocak akşamı görkemli bir törenle sahiplerini buldu. 2012’de gösterime giren 61 film arasından SİYAD üyelerinin oylarıyla belirlenen kazananlar arasından “Tepenin Ardı” ve “Yeraltı” filmleri öne çıkan filmler oldu. İSTANBUL SERKAN ATAK

ardından yoğun uğraşların ardından sınırlı sayıda kopya ile gösterime giren Emin Alper’in yönettiği “Tepenin Ardı” sinema yazarları tarafından da en iyi film seçildi. Daha önceki festivallerdeki ödül seçimlerinde kendinin görmezden gelindiğini iddia ederek sivri çıkışlar yapan Zeki Demirkubuz’da en iyi yönetmen ödülünün sahibi oldu.

Sinema dünyasının merak ve ilgiyle sonuçlarını beklediği “45. SİYAD Türk Sineması Ödülleri Gecesi”nde ödüller sahiplerini buldu. Oskar törenlerinde olduğu gibi kırmızı haldanı renkli görüntüler ile başlayan, ödüllerin güçlü adayları ile yapılan canlı röportajlarla an be an ekranlara taşınan SİYAD Ödülleri Gecesi’nde 61 filmden 11’i ödüle layık görüldü. Gücendirmemeye Çalıştılar “En iyi erkek oyuncu” dalında EnNihayet Demirkubuz gin Günaydın Yeraltı filmindeki “En İyi Film” dalında Tepenin Ardı rolüyle ödülün sahibi oldurken birinci olurken, “En İyi Yönetmen” “Cahide Sonku En İyi Kadın Perödülünü ise, Yeraltı filmi ile usta formansı” dalında Neslihan Atagül yönetmen Zeki Demirkubuz aldı. Araf ’taki başarılı oyunu ile kazandı. Özellikle yurtdışından almış oldu- “En İyi Senaryo” ödülü ise, Tepeğu ödüller ile adından söz ettiren nin Ardı filminin senaristi Emin ardından Türkiye’de önce gösteri- Alper’e gitti. Gecede 62 filmden me girecek salon bulamadığı için 11’i ödül alırken ödülü alan filmler izlenememe tehlikesi ile karşılaşan arasında süpriz olmadığı göze çarp-

ŞİVA ALİZADE yazdı

NO!

Şili’nin darbeci generali Pinochet, 88 yılında uluslararası baskılara dayanamaz ve başkanlık süreci ile ilgili halk oylaması yapmak zorunda kalır. Darbeci generalin iktidarının sekiz yıl daha uzamasını isteyenler EVET, istemeyenler ise HAYIR oyu kullanacaktır. HAYIR kampanyası için hazırlıklara başlayan muhalefet genç bir reklamcı Rene (Gael Garcia Bernal) ile anlaşır. Muhalefet 15 yıl boyunca faşizm ile yönetilen ülkede yaşanan işkence ve gözaltında kayıpları göstermek ister. Ancak Rene darbe ile sindirilmiş, oy vermekten bile çekinen bir halkın dikkatini ancak mutlu bir gelecek vaadiyle çekebileceğini düşünür. Muhaliflerin birçoğu

tı. Sinema yazarlarının yıl içinde eleştirilerinde genellikle ortaklaştığı filmler ve isimler ödüllere layık görülürken kimsenin gücenmemesi için özellikle dikkat edildiği gözden kaçmadı. Gecede Onurlandırılanlar SİYAD’ın bu yılki “Tuncan Okan Emek Ödülü” Sevin Okyan’a verildi. Yıllardır farklı tarzıyla sinema yazarlığı yapan aynı zamanda birden fazla ilgi alanı hakkında önemli yazılar yazan Sevin Okyay son olarak “Harry Potter” serisinin de çevirmenliğini yapmıştı. Onur ödülleri Feyzi Tuna, Arif Erkin ve Necla Nazır’a verilirken hayatını kaybeden sinema emekçileri de sinevizyon görüntüleriyle anıldı. Necla Nazır’ın ödül almaya mazeretli olmadan gelmediği günün en göze batan detaylarından oldu.

İşte bazı ödüller En İyi Yabancı Film: Amor En İyi Film: Tepenin Ardı En İyi Yönetmen: Zeki Demirkubuz Mahmut Tali Öngören En İyi Senaryo Ödülü: Emin Alper Cahide Sonku En İyi Kadın Oyuncu Performansı: Neslihan Atagül En İyi Erkek Oyuncu Performansı: Engin Günaydın En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Performansı: Nihal Yalçın En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Performansı: Mehmet Özgür En İyi Görüntü Yönetimi: Türksoy Gölebeyi En İyi Müzik: Demir Demirkan, Paolo Poti En İyi Kurgu: Zeki Demirkubuz En İyi Sanat Yönetimi: Osman Özcan Ahmet Uluçay Umut Ödülü: Dilan Aksüt

2013 yılının Akademi ödüllerinde Yabancı Dilde En İyi Film ödülü için yarışacak olan HAYIR (NO), Cannes Film Festivali Yönetmenlerin 15 günü bölümünde “En İyi Film”, Selanik ve Sao Paulo Film Festivallerinden İzleyici Ödülüne layık görüldü.

referandum sonucunun baştan belli olduğunu, kazansalar bile bir şekilde hile ile kaybedeceklerini düşünürler. Zaten muhaliflerin asıl amacı dikta rejiminin onları sindiremediğinin ortaya göstermektir. Rene’in başta muhalefet tarafından sıcak bakılmayan fikri zamanla halk tarafından benimsenir. İktidardakiler rahatsız olmaya başlarlar ve muhalefeti sansür, tehdit, polis takibi ile yıldırıp sindirmeye çalışırlar. Rene, 88’de HAYIR kampanyasının arkasındaki iki önemli gerçek figürün birleşiminden oluşan bir karakter. Filmin senaryosu Antonio Skarmeta’nın kısa bir tiyatro eserinden uyarlama. No! aynı zamanda yönetmenin dikta yönetimini anlattığı üçlemesinin son filmi olma özelliği de taşıyor. (Tony Manero ve Post Mortem) Filmde sık sık yer

verilen arşiv görüntüleri ile film için çekilen görüntüler arasında farklılık oluşmasın diye Larrain eski model kameralar kullanarak gerçekliği arttırmayı amaçlamış. Bununla birlikte soluk renkleri ve aktüel kamera

kullanımıyla da başarılı olduğu aşikar. HAYIR, sinemada anlatılan hikayelerin evrensel olduğunda izlemekten sıkılmayacağınızın bir göstergesi ve kesinlikle izlenmesi gereken bir film.

no! Yönetmen: Pablo Larraín Oyuncular: Gael García Bernal, Alfredo Castro, Tür: dram Diktatör Pinochet’in kaderini belirleyecek referandumdan yola çıkan film “Hayır” odaklı bir reklam kampanyası başlatan muhalefet ile bir reklamcının hikayesini anlatıyor. Parker Yönetmen: Taylor Hackford Oyuncular: Jason Statham, Nick Nolte Tür: Aksiyon Yönetmenliğini Şeytanın Avukatı, Ray gibi ödüllü yapımlara imza atmış olan Oscarlı Taylor Hackford’ın üstlendiği filmin baş rolünü ise bu filmlerin gediklisi Jason Statham üstleniyor.

Ucuza kitap gönderin Ptt hayata geçirmiş olduğu bir uygulama ile kitap severleri sevindiriyor. Birincisi kitap okumayı destekleyen kampanyasıyla https://www.pttkitap.com adlı internet sitesi üzerinden piyasa fiyatından ucuza bulabileceğiniz kitaplar yer alıyor. Aldığınız kitaplar Ptt Kargo farkıyla adresinize kadar teslim ediliyor. Örneğin etiket fiyatı 10 TL olan Fareler ve İnsanlar kitabı yapılan indirim ve kargo masrafıyla birlikte yine 10 TL’ye evinize kadar gelebiliyor. İkincisi ise ucuza kitap gönderme tarifesi. Bu da Ptt Kargo’nun çıkışı gibi fazla duyulmayan bir uygulama olsa da Türkiye’nin herhangi bir şehrine kitap gönderme de maddi olarak çok avantajlı oluyor. 2012’nin Mart ayında başlayan bu tarifeye göre Türkiye’nin her yerine bir (1) kitap gönderme 2.5TL, birden fazla kitap gönderiminde de kargo tutarının %50’sini ödüyorsunuz. Yarın kültür-sanat

Bir ay sürecek online kitap fuarı başladı

Online kitap satış sitesi ilknokta.com, 5. Kış Kitap Günleri ile kitap fuarını okuyucunun ayağına getiriyor. Kitapseverlerin her dönem ilgi gösterdiği kitap fuarlarına ulaşamayanlar için alternatif bir kitap fuarı düzenleniyor. 21 Ocak – 21 Şubat tarihleri arasında gerçekleşecek olan 5. Kış Kitap Günleri, okuyucularına yüzlerce yayınevinin katılımıyla % 80’e varan indirimler, her alışverişe hediye kitap gibi çeşitli fırsatlar sunuyor. Can Dündar, Murathan Mungan, Murat Menteş gibi önemli yazarların imzalı kitaplarının satışa sunulacağı Kış Kitap Günleri, özel indirimli setleriyle de dikkat çekiyor. Kış Kitap Günleri’ne özel, Tolkien, Ahmet Ümit, Taht Oyunları, Kral Katili Güncesi, Açlık Oyunları, Sherlock Holmes setleri başta olmak üzere onlarca kampanyalı set okuyucuyla buluşuyor. Yarın kültür-sanat

HAFTANIN AJANDASI Çocuklara sömestr hediyesi

‘Yüzleşme’ CerModern’de

Nesin’in Toros Canavarı

Akbank Sanat, sömestr tatili boyunca çocuklar için tiyatrodan çağdaş sanat programına, mozaik atölyesinden suluboya ve yaratıcı drama atölyelerine kadar birbirinden eğitici ve eğlenceli aktivitelere ev sahipliği yapıyor. Akbank Çocuk Tiyatrosu’nun “İçerisi Dışarısı” oyunu tatil boyunca izlenebilecek.

Ahmet Güneştekin, “Güneşin İzinde” gezileri boyunca, “Yerelden evrensele…” bir perspektiften yaptığı araştırmalarla dinler, savaşlar, doğa ve insanlık suçları gibi evrensel konuları işlediği son dönem çalışmalarını “Yüzleşme” başlığıyla Ankara CerModern’de 30 Mart’a kadar sergileyecek.

Emekli memur Nuri Bey’in ev sahibini şikayet için gittiği karakolda yıllardır aranmakta olan “Toros Canavarı” adıyla nâm yapmış seri katil sanılmasıyla başından geçenleri anlatan Aziz Nesin’in unutulmaz “Toros Canavarı” oyunu Reşat Nuri Sahnesi’nde 30 ve 31 Ocak’ta izlenebilecek.


15 TOPLUM

29 Ocak 2013

Dilovası değil ölüm ovası

HALKIN KÜRSÜSÜ

Dilovası Koruma ve Geliştirme Platformu’nun organizasyonuyla daha temiz bir Dilovası için, siyasi parti temsilcileri ile halkın katıldığı miting yapıldı. Seslerini duyurmak isteyen yaklaşık binlerce kişi mitingde, Kömürcüler OSB’nin ve İzmit Atık ve Artıkları Arıtma, Yakma ve Değerlendirme Tesisi’nin kaldırılmasını istedi. yarın TOPLUM rıfat çapar

‘Kanser Ovası’ olarak da bilinen Dilovası’nda bölgedeki muhtarların, yöre derneklerinin ve siyasi partilerin birleşerek düzenlediği mitingde halk, Kömürcüler Organize Sanayi Bölgesi’nin kapanmasını talep ederek, “Dilovası ölüm ovası olmasın’ dedi. Dilovası halkı kirliliğe karşı sokağa çıktı. Kanser oranının fazlalığından dolayı ‘Kanser Ovası’ olarak da bilinen ve ağır sanayi bölgesi olan Dilovası’nda halk, Kömürcüler Organize Sanayi Bölgesi’nin (OSB) kalkması, İZAYDAŞ Evsel Atık Deposu Merkezinin kapanması ve Dilovası çanağının sanayiden arındırılması için miting düzenledi. Dilovası Belediyesi önünden başlayan yürüyüş, fabrikalarından kömür tozu yağdırarak Dilovası’nı toza bulayan Kömürcüler OSB’nin yakınında son buldu. KİRLİLiğe karşı çıktılar Dilovası halkı uzun süredir bölgede yaşanan kirliliğe karşı tepkilerini dile getiriyordu. Bu konuda herhangi bir iyileştirme yapılmadığı gibi Kömürcüler OSB’nin, Dilovası’nın nefes borusu denilen kuzey bölgesindeki tepelere kurulması bardağı taşırsan son damla olmuştu. Dilovası’ndaki muhtarlar, Dilovası Koruma ve Geliştirme

eğiBu haftaki köşemize İstanbul’da bir özel en tim okulunda zihin engellilere eğitim ver uz. Nezahat Özhavala Varlık’ı konuk ediyor rını Nezahat Hoca, hem işinin püf noktala hem de zorlu yanlarını bizlerle paylaştı.

İşimi çok seviyorum

ir misiniz? Bize kısaca kendinizden bahsedebil öğretmeniyim. imi eğit 1962 doğumluyum. Okul öncesi engelli çocuklara Son 7-8 yıldan beri özel eğitimde zihin eğitim veriyorum.

Platformu üyesi otuz dernek ve siyasi partilerin bir araya gelerek oluşturdukları platformun çağrısıyla düzenlenen mitinge katılım 1000’in üzerindeydi. Mitinge, Dilovası ile ilgili araştırmalar yapan Prof. Onur Hamzaoğlu da katıldı. Mitingde sık sık “Dilovası ölüm ovası olmasın”, “OSB’ye inat yaşasın hayat” sloganları atıldı. Mitingde Dilovası’nı Geliştirme Platformu adına konuşan Saadet Partisi İlçe Başkanı Ercan

Oğuz; “Yapılan tüm bilimsel araştırma sonuçlarının yok sayılarak sanayileşmeye devam edilmesini kabul etmiyoruz” dedi. Kocaeli Valiliği’nin Gebze ve civarında Dilovası Karma Organize Sanayi Bölgesi’nin içerisinde faaliyet gösteren tüm Kömür İşletmelerini, Dilovası’nı hava akım koridorlarının üzerindeki hakim tepelerinde kurulan Kömürcüler OSB’ye taşınmasına tepki gösterdi.

OSB ÇEVREYİ KİRLETİYOR SP İlçe Başkanı Ercan Oğuz, Kömürcüler Organize Sanayi Bölgesi ile mevcut çevre kirliliğinin arttacağını savundu: “Hükümet, mahalli ve yerel yönetimler bu raporlarda sunulan bilgilerin doğruluğunu bilimsel temellerde sorgulayacağı yerde bilim insanlarımızı rencide etmeyi hedeflemiş ve ilçemizle ilgili gerçekleri ortaya çıkması engellenmek istenmiştir.”

Karneler veliyi yansıtır Öğrencilerin birçoğu karne almanın heyecanıyla eve koşarken bir kısmı da hayal kırıklığı ve üzüntü yaşadı. Gediz Üniversitesi Psikolojik Danışmanı Orhan Keskin, karnenin sadece öğrencilere değil aynı zamanda velilere ait olduğunu söylüyor. Özellikle başarısız çocukların ebeveynlerinin kendilerini sorgulaması gerektiğini ifade eden Keskin, “Yüksek performans bekleyen aileler, çocuklarını suçlamak yerine, üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirip getirmediklerine bakmalı. Çünkü çocuklar kadar anne ve babalar da karne alıyor.” diyor. Öğrenciler üzerindeki aşırı baskının ya da ilgisizliğin, ba-

şarısızlığın en önemli sebepleri olduğuna dikkat çeken Keskin şu ifadeleri kullandı:“Evde birlikte geçirilen zamanlarda anne ve babalar genellikle televizyon seyrediyor. Çocuklar ya cep telefonu ya da bilgisayar başında

oluyor. Doğru dürüst konuşulmuyor bile. Bireylerin birbirinden böylesine kopuk yaşadığı bir ailede, öğrencilerin başarılı olması da çok zordur. Karneler daha çok veliyi yansıtır“ YARIN toplum

Alzheimer unutkanlık değil Liv Hospital Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Türker Şahiner, alzheimerın, unutkanlıkla başlayan bir hastalık olduğunu ancak her unutkanlığın alzheimer anlamına gelmediğini bildirdi. Prof. Dr. Şahiner, yaptığı yazılı açıklamada, alzheimerın insanı önce yakın çevresinden sonra kendinden uzaklaştıran, zaman geçtikçe yaşamın hiçbir anının artık anılarda bile yer alamadığı, en sonunda insanın kendini dahi tanımadığı bir hastalık olduğunu, bu yüzden pek çok psikiyatrik hastalıkla karışabildiğini belirtti. Şahiner, alzheimerın ayrıntılarına ilişkin şu bilgileri verdi:

“Alzheimer, unutkanlıkla başlayan bir hastalık ancak her unutkanlık alzheimer anlamına gelmiyor. Unutkanlık ile beraber beceri kaybı görülüyor ve kişilik özellikleri değişim gösteriyorsa daha dikkatli olmak gerekiyor. İsim belleği, görsel bellek gibi sadece bir bellek türünde güçlük çeken ancak tüm normal yaşamını sürdüren bireyler vardır. Bu tür bellek zayıflığı ‘hafif kognitif bozukluk’ olarak adlandırılır. Alzheimer önlenemez ama yıllarca ötelenebilir. Alzheimer hastalığının kesin tedavisi yoktur, ancak durum ümitsiz değil.”YARIN toplum

Anne sütüne yasak geldi

Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) Başkanı Saim Kerman, HİPP Dış Ticaret Ltd. Şti, Ülker Bisküvi Sanayi AŞ, Mamsel İlaç San. Ve Tic. AŞ, Pfizer İlaçları Ltd. Şti, Kaprikorn Gıda İthalat İhracaat ve Dış Ticaret Ltd. Şti ve Numil Gıda Ürünler San. ve Tic. A.Ş.’ye ‘Etik Olmayan Tanıtım’ konulu birer yazı gönderdi. Sağlık Bakanlığı, reklamlarda anne sütünü çağrıştıran ifadelere yer vermemeleri halinde cezai işlem uygulayacak. YARIN toplum

Çok öten horoza ceza

Zonguldak’ın Çaycuma ilçesinde, apartmanın arka tarafında beslediği horozunun devamlı ötmesi nedeniyle şikayet edilen vatandaşa, 88 lira para cezası kesildi. Savcılık, apartmanın arka tarafında beslediği horozunun sabaha karşı devamlı ötmesi nedeniyle öten horozun sahibi Halit Kırçuval’a 88 lira para cezası uyguladı. YARIN toplum

İşinizin güzel tarafları neler? pek çok beceriyi Bağımsız olarak gerçekleştiremedikler n ve yakınlarının onlara öğreterek bir şekilde kendilerini de en önemli behayatlarını kolaylaştırmak. Özel eğitim arını gidermeleri ceri öz bakımdır. Bağımsız olarak ihtiyaçl rını kolaylaştırır. için önemlidir.Bu ailelerinin de hayatla ayrıca ihtiyacına Bu gibi çalışmalarda yardımcı olmak larda yardımcı ,becerisine göre akademik ve sosyal alan a olomlu özellik. olabilmek işimizi değerli kılan bir başk İşinizin kötü tarafları neler? l olarak etkilendiİşimin kötü taraflarından biri, duygusa klarının duruğimiz oluyor. Özelikle aileler engelli çocu biz öğretmenlere munu başlarda kabullenmiyorlar. Hem n hayatında bir hem de aileye çok iş düşüyor. Çocuğu anlamda bir dedeğişim sağlıyoruz. Bu tabiki olomlu önemli. En ufak ğişme olmalı. Ailenin rolü burada çok . İşimiz zor ama bir gelişme heyecan uyandırıyor bizlerde severek yapan için çok kıymetli bir iş. an zaman çocuEğitim olaraak baktığımıda, tabii ki zam ğun nöbet geçocu karda geriye dönüşler olabiliyor. Bu nin de duygusal çirdiği dönemlerde oluyor daha çok. Aile or. Burada bizim olarak kaygı duyması ise kaçnılmaz oluy parçası olmasını payımıza düşen ailenin de eğitimin bir geçerli. sağlamak. Bu bütün engelli ailleri için Son olarak neler söylemek istersiniz? ermesi en büyük Ülkemdeki bu anlamsız savaşın sona a temennim, tüm dileğim. Anneler ağlamasın. Bir başk ı istiyorum. Öğengelli bireylerin nitelikli eğitim almasın luğun farkında mlu retmenler özellikle üzerine düşen soru olmalı. YARIN eskişehir

Hazırlayan Eda Derya Toper

1983 29 Ocak

izmit’te idam Sol görüşlü Ramazan Yukarıgöz, Ömer Yazgan, Erdoğan Yazgan ve Mehmet Kambur İzmit’te idam edildi.

30

Ocak 1948

gandhi öldürüldü Hindistan lideri Mahatma Gandhi radikal-milliyetçi bir Hintli tarafından gerçekleştirilen bir suikastla Yeni Delhi’de öldürüldü.

31

Ocak 1966

paşabahçe’de grev başladı Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası’nda 2400 işçi greve başladı

01

Şubat 1997

1 Dakika karanlık eylemi başladı Susurluk kazasıyla ortaya çıkan karanlık ilişkileri protesto etmek ve ‘’temiz toplum, temiz siyaset’’ özlemini duyurmak amacıyla ‘’Sürekli Aydınlık İçin 1 Dakika Karanlık’’ eylemi başlatıldı.

05

Şubat 1975

türkiye’ye silah ambargosu Amerika Birleşik Devletleri Türkiya’ye silah ambargosu uygulamaya başladı. Ambargonun gerekçesiTürkiye’nin TemmuzAğustos1974’te Kıbrıs’a askeri müdahalede bulunmasıydı.


Bebek yıkama kovası Bebekler için küvet değil kova ürettiler. Firma, bebeklerin hapsolmayı sevdiğini, buna alışık olduğunu söylüyor. Bebeklerin, kendilerini evinde gibi hissettiği savunuluyor. Alanı

kısıtlı olduğu için içindeki su sıcaklığını daha uzun süre koruyor. Bu da bebeklerin 15 dakikaya kadar omuzlarından su döküldüğü sürece suda kalabilmelerini sağlıyor.

Çöpten sporcu çıktı Bu çantayla ninja ol

Sırt çantalarının çoğunlukla görüntüsünden öncelikle çok rahat, sağlam ve pratik olmasına bakılır. Ancak bazı sırt çantaları insanlara beğenilerinize, ilgi alanlarınıza dair ipuçları verebilir. Size uygun olanı seçebilirsiniz.

Zeytinburnu Belediyesi’nin başlattığı Doğaya Destek Sizden, Buz Pateni Biletiniz Bizden’ projesi genç sporcuları yetiştiriyor. Yarışmaya en büyük ilgiyi sokakta yaşayan çocuklar gösteriyor. Onların ilgilerini ve yeteneklerini keşfeden çalıştırıcıları, belediyenin hokey takımını kurdu. Şu an profesyonel sporcu olan gençler, milli takıma girmek için çalışıyorlar. istanbul berna dülger

Zeytinburnu’nda belediye tarafından çocukları buz patenine özendirmek ve çevre bilinci aşılamak için başlatılan proje, büyük ilgi gördü. Zeytinburnu Belediyesi, iki ayrı noktaya 400’er metrekarelik mobil buz pisti kurdu. Piste paten kaymak isteyen çocuklar, pistlerin çevresine yerleştirilen geri dönüşüm konteynerlerı ve kutularına pet şişe, karton, pil, kızartma yağı, kağıt gibi atık maddeleri bıraktıktan sonra bilet alıp, paten hocaları gözetiminde ücretsiz olarak yarım saat buz pateni keyfi yapıyorlar. Hafta içi

12.00-22.00, hafta sonu 10.00-22.00 saatleri arasında buz pateni yapılabiliyor. Hayatları değişti Buz pistine en fazla ilgiyi sokakta yaşayan çocuklar gösterdi. Düşe kalka kaymayı öğrenen çocuklar azimle öğrenmeye devam etti. Onların yeteneklerini fark eden çalıştırıcıları da bir takım kurmayı teklif etti. Böylece Zeytinburnu Belediyesi Buz Hokeyi Takımı, sokakta yaşayan, suç oranının üzerinde, madde bağımlıların da bulunduğu bir gruptan oluşturuldu. Projenin başlangıcının üzerinden 3 yıl

geçti. Suç oranı ve madde kullanımı sıfıra indi. Buzun hayatlarında ne kadar önemli olduğunu ifade eden gençler hokeyin insanları madde bağımlılığından kurtarabileceğini aktarıyorlar. Karşılarına çıkan bu ufacık fırsatı hayata dönüştürmeyi başaran gençler hayatlarının diğer alanlarında da bir düzenle ilerlemeye çalışıyorlar. Hedef yeni pistler Hem doğanın hem de gençlerin kazandığı projede şimdiki hedef, Merkezefendi’de kurulması planlanan İstanbul’un 2. buz pisti salonu olacak. Beştelsiz Mahallesi’nde Özgürlük

Parkı’na, 3. kez kurulan mobil buz pistinin açılışında konuşan Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın, sabırla yürüttükleri projeden önemli kazanımlar elde ettiklerini söyledi. Modern bir buz pisti salonunu Zeytinburnu’na kazandırmayı planladıklarını belirten Başkan Aydın, “Aksilik olmaz ise bu yıl içinde İstanbul’un 2. buz pisti salonunu Merkezefendi’de hizmete almış olacağız. Türkiye’nin buz hokeyi milli takımı büyük ölçüde artık Zeytinburnulu gençlerden oluşacak. Zeytinburnu böylece buz pisti ile ilgili tüm üst düzey çalışmaların yapıldığı bir merkez de olacak” şeklinde konuştu.

18SORU Gidişine koç kestiler Emre araz

ÖĞRENCİ - istanbul

1. En sevdiğiniz erdem? Okumak 2. Başlıca özelliğiniz? Spor yapmak 3. Mutluluk nedir? Aşk 4. Mutsuzluk nedir? harçlık alamamak 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Küfür etmek 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Sürekli içki içmek 7. En sevmediğiniz şey? Aldatılmak 8. En sevmediğiniz kişiler? Abilik taslayanlar 9. En sevdiğiniz iş? Tasarım yapmak 10. En sevdiğiniz şair? Mehmet Akif Ersoy 11. En sevdiğiniz yazar? Dostoyevski 12. Kahramanınız? Babam 13. Kadın kahramanınız? Annem 14. En sevdiğiniz çiçek? Gül 15. En sevdiğiniz renk? Yeşil 16. En sevdiğiniz yemek? Kuru fasulye 17. En sevdiğiniz düstur? Oku adam ol 18. En sevdiğiniz söz? Savaşma barış

ı Selçuk Türkoğlu, tekbir Türk Eğitim-Sen Bursa 2 Başkan k kurban kestirdi. No’lu Şubesi üyeleri, Ömer getirere Kasap havası oynayan üyeler Dinçer’in görevden alınmasını İl ellerinde “Öğretmeni Hiç SevMilli Eğitim Müdürlüğü önünmezdi, Bir Hışımla Geldi Gitti de davul zurna eşliğinde kutladı. Peh Peh” dövizleri ile halay çekti. Adakları olduğunu söyleyen Türk YARIn toplum Eğitim-Sen Bursa 2 No’lu Şube

Parga’da turizm patlaması Muhteşem Yüzyıl dizisinin yayınlanmasıyla, birçok tarihi unsur yeniden konuşulmaya başlandı. Parga Kasabası da bu şekilde popülerleşen yerler arasında. Balıkçılığı ile ünlü olan kasabaya gelen turist sayısının artması üzerine, bir turizm planı yapıldı. Bu yıl kasabayı ziyaret eden 500 kişinin 5000’e çıkmasını ve Pargalı’nın doğduğu evin bulunması hedefleniyor. YARIn toplum

Denizanaları bastı

Çap olarak 2.2 metreye kadar erişebilen ve 300 kilodan fazla bir ağırlığa ulaşabilen Echizen denizanaları, Japonya’nın Pasifik kıyısında görüldü. Boyutları, balıkçı ağlarını mahvedebilecekleri ve yakaladıklarını ezebilecekleri kadar büyük.

Sınırsız VolksWagen

İnsanlar ne zaman bir VolksWagen Beetle görseler genellikle çok bilindik kompakt dizaynının rahatlığını ve sıcaklığını hissediyorlar; ama daha sıklıkla böceklerin sahipleri maceracı ruhu ortaya çıkararak isteğe özel modifikasyonu seçiyorlar.

Selobant ve balık ağı sanatı

Yaşasın şişmanlar

Dünya çapında toplam 550.000 kullanıcısı olan beautifulpeople.com ,üyelerinin kilolu insanların sitede kol gezdiğini söylemesi üzerine harekete geçti. Noel süresince kilolarını gösteren fotoğrafları siteye yükleyen binden fazla üye siteden atıldı. Sitenin kurucusu Robert Hintze, kaybettikleri üyeler için çok üzgün olduklarını, ancak kullanıcılarının güzelliğinin en önemli özellik olarak tutulmasını istediklerini ve siteden atılanların, kilo verdikten sonra tekrar başvurabileceklerini söyledi. YARIN toplum


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.