Güzel günlerin habercisi...
5 şubat 2013 l salı l sayı:70 l 1 tl
www.yarinhaber.net
Caydırıcı ceza için adliye önünde nöbetteler
İşçi Ölümlerine Son Platformu Temsilcisi Serdar Çarkçı Yarın’a konuştu
İşveren ihmal ediyor, işçi ölüyor
İşçiler yalnız değil İşçi ölümlerinlerinde Avrupa’da 1. dünyada ise 3. olduğumuz bu dönemde İşçi Ölümlerine Son Platformu Türkiye Temsilcisi Serdar Çarkçı’yla işçi ölümlerinin neden önlenmediğini konuştuk.
Sevda Polat yazdı
Birçok ilden geldiler
Bu Başbakan’la olmaz
Yasağı kaldıramadılar
İşçi Ölümlerine Son Platformu birçok ilden birden gelerek TEKSAN’daki patlamada ölen dört gencin davasına sahip çıkmak için Adliye önündeydi.
Başbakan Gaziantep’te ölen işçiler için “5 ölü var neyse 8” diyebiliyor. İşçilere devlet değil İşçi Ölümlerine Son Platformu sahip çıkıyor.
Platform adliye önündeydi. Mahkeme sanıkların yurtdışı yasağının kaldırılması talebini reddetmek durumunda kaldı. güncel 3
3
Doç. Dr. Serhat Güvenç ile görüştük
Türkiye yetersiz kalıyor
Türkiye kadar Suriye konusuna dikkat çeken ülke olmadı. Türkiye, tanımlandığı gibi gerçekten “düzen koyucu mudur?, Patriot füzesi alımı neyin habercisi?”, gibi sorularımızı Doç. Dr. Serhat Güvenç yanıtladı.
Denetimli Serbestlik ölüm, Yönetmelik hayat getirecek 6411 Sayılı Yeni Denetimli Serbestlik Yasası, TBMM’de kabul edildi ve kanunlaştı. Bir paket halinde sunulan yasada halen ceza evinde bulunan ve kadına karşı şiddet kapsamında suç işleyen erkeklerin de tahliyeleri onay ile başladı. güncel 6
Melike Ç Cınar ile Esas Mesele 12
İsrail, konvoyu değil Şam’ı vurdu
Denetimsizlik can aldı 13 Sol ulusalcılık bir faşistlik hastalığı - 2 Cesim Türköz Daha kaç kadın ölecek sizce?..
Yasalarla kadına şiddeti ve kadın cinayetlerini azaltabiliriz.
Melis Alphan
Sözün doğrusu
4
Neyse mi?
SİBEL UZUN UYANIS Ş
5
“Kadın, erkek eşittir. İnsanlar eşittir” GÜLSÜM KAV ANA FİKİR
6
Anneler ve babalar
GÜN CAĞ ÇAĞ AYDIN PRİZMA
6
Yeni Anayasa’da iki yılda 21 madde
Forum’da bu hafta 11 Her itiraz ve özgürlük talebi de mutlaka başka güçlerin oyunudur
“Ne” olduğunu anlayacaksın HAKAN ÖZTÜRK AKLIN YOLU
2011 yılında oluşturulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu, bu zamana kadar sadece 21 maddede ortaklaşabildi. güncel 5
Başbakan’ın üç çocuk ekonomisi Başbakan’ın üç çocuk ısrarına rağmen nüfus artış hızı azalınca, AKP hükümeti çocuk yapanlara özel vergisel teşvik çalışması başlattı. ekonomİ 9
Teksan’da ölen gençler sahipsiz değil. Sorumlular ceza alana kadar platform takipçi.
Gaziantep’te 4. Organize Sanayi Bölgesi’ndeki enerji nakil hattı ve aydınlatma direkleri imalatı yapan Güneydoğu Galvaniz Fabrikası’nda patlama oldu emek 7
Başbakan üç çocukla ekonomiyi kurtarma derdinde. Keşke tek sorun nüfusta olsa.
Anayasa çalışmaları nerden nereye? Öneriler yok sayıldı, varsa yoksa başkanlık sistemi.
Denetimli Serbestlik yasası çıkardılar, kadın katillerini serbest bırakıyorlar.
02 TOPLUM
Twitter’a siber saldırı
5 Şubat 2013
Filyos’ta sorumlular soruşturulamıyor
Milyonlarca kullanıcısı olan sosyal paylaşım sitesi Twitter’ın siber saldırıya uğradığı bildirildi. 250 bin kullanıcı bilgisinin “hacker”ların eline geçmiş olabileceği belirtiliyor. Sitede hesabı bulunan 250 bin kişinin kullanıcı ismi, şifre ve e-posta adreslerinin çalınmış olabileceği söylendi. Twitter yönetimi, saldırı nedeniyle şifreleri iptal edilen bu kullanıcıların durumdan haberdar edildiğini de kaydetti. Sosyal paylaşım sitesinin enformasyon güvenliğinden sorumlu Bob Lord, saldırının “amatör işi” olmadığına işaret etti. Yakın zamanda New York Times ve Wall Street Journal gibi gazetelerin bilgisayar sistemleri de siber saldırıların hedefi olmuştu. YARIN toplum
Zonguldak Çaycuma’da Filyos Çayı üzerindeki köprünün çökmesi ile 15 kişi hayatını kaybetmişti. 6 Nisan 2012 tarihinde yaşanan ve henüz 4 kişinin cesedine bile ulaşılamayan çökme olayı nedeniyle başlatılan soruşturma kapsamında, Çaycuma Belediyesi ve Karayolları ve Devlet Su İşleri (DSİ) hakkında soruşturma izni çıkmadı. TOPLUM sanem deniz kural
Dağdaki yangını zehirli suyla söndürdüler
CHP Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın Kaz Dağları’nda 500 hektarlık alanı yok eden yangının nasıl söndürüldüğüne ilişkin sorusunu Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’ndan çarpıcı yanıt geldi. Eroğlu, “En yakın su kaynağı 6,3 km uzaklıkta bulunduğundan; yangın söndürmek maksadıyla yangın alanına bitişik maden göletinden bir miktar su, zorunlu olarak kullanılmıştır” dedi. Daha önce, yangının söndürülmesinde kullanılan bu zehirli suların yanan alanın zemininde kalıp, yağan yoğun yağmurlarla da süzülerek Havran Çayı’na ulaştığı ve böylece balıkların ölmesine sebep olduğu belirtilmişti. Yangın helikopterle söndürülmeye çalışıldığına göre, zehirli maden atık suyunu kullanmak için ciddi bir gerekçe görünmüyor. YARIN toplum
Domuz gribi kapıda mı?
Zonguldak’ın Çaycuma İlçesi’nin girişinde, Filyos Çayı üzerinde bulunan Çaycuma Köprüsü geçen yıl 6 Nisan’da çöktü. Çökme sırasında köprüde yürüyen 4 kişi ve içinde 11 kişinin bulunduğu minibüs, alttaki Filyos Çayı’na düştü. Aralarında Çaycuma Belediye Başkanı Mithat Gülşen’in babasının da bulunduğu 10 kişinin cesedine ulaşıldı. 4 kişiye ise hala ulaşılamadı. Olayla ilgili soruşturmayı yürüten Çaycuma Cumhuriyet Savcılığı, İstanbul Teknik Üniversitesi’nin
hazırladığı bilirkişi raporu doğrultusunda köprü ve Filyos Çayı ile ilgili Çaycuma Belediyesi, Karayolları Kastamonu Bölge Müdürlüğü ve DSİ 232. Şube Müdürlüğü için soruşturma izni istedi. KİMSE SORUMLU DEĞİLMİŞ! Kastamonu Valiliği Karayolları, Zonguldak Valiliği de DSİ için olayda herhangi bir kusurları bulunmadığı gerekçesiyle soruşturma izni vermedi. Savcılık ve olayda ölenlerin yakınları ise Bölge İdare Mahkemesi’ne başvurarak karara itiraz etti. Ancak mahkeme, 22 Aralık 2010’da karayolları ağın-
dan çıkarılan köprünün bakım ve onarımı konusunda DSİ ve Karayolları’nın doğrudan sorumluluğu bulunmadığına hükmetti. Mahkemenin oy çokluğu ile aldığı karara hakim Sadık Akgül ise karşı çıktı. İçişleri Bakanlığı ise Çaycuma Belediyesi ile ilgili olayda bir sorumluluğu bulunmadığı gerekçesiyle soruşturma izni vermedi. Savcılık, bu karar üzerine Danıştay’a başvurdu. Köprünün kontrol ve bakımındaki yetersizliğe dikkat çekilen bilirkişi raporuna rağmen 3 kurum için de soruşturma izni çıkmaması tepki çekti.
Hekime şiddet bu kez Antalya’da Hekime şiddet olaylarının sonuncusu Antalya’da yaşan’nın Muratpaşa İlçesi YeAntalya dı. şilbahçe Mahallesi’ndeki 27 No’lu Ahmet- Fatma Sönmez Aile Hekimliği Merkezi’ne geçtiğimiz gün gelen iki kadın, aile hekimi Türker Kan’dan annelerinin kimlik bilgisi ile reçete yazmasını istedi. Doktor Kan, anneleri gelmeden reçete yazam ayacağ ını
belirterek, isteklerini kabul etmedi. Bunun üzerine yanında bir yakını ve iki kızı ile sağlık ocağına gelen anne Dilek S., doktor Kan’a hakaret etti. Dilek S.’nin yanında olan erkek yakını doktor Kan’ı yumruk ve kafa atarak yaraladı. Olayda doktor Kan’ın, sağ gözünde morarma ve alnında kesi oluştu. Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi edilen Kan, 28 yıldır görev yaptığını ve ilk defa
Domuz gribi vakalarının tekrar görülmeye başlanması üzerine Sağlık Bakanlığı yazılı açıklama yaptı. Açıklamada; “Bilindiği üzere Pandemik İnfluenza A H1N1 virüsü 2009 yılında tespit edilmiş ve o dönemde domuzlarda görülen grip virüsünden de genetik materyal aldığı için ‘domuz gribi’ olarak adlandırılmıştır. 2009 yılında ilk kez ortaya çıktığı ve insanların bu virüse karşı bağışıklığı olmadığından çok sayıda kişiyi etkilemiş ve pandemiye (kıtalararası salgına) yol açmıştır. 2009 yılından günümüze kadar geçen sürede dünya genelinde pek çok insan bu virüsle karşılaşıp bağışıklık geliştirdiğinden 2009 yılındaki salgın riski artık söz konusu değildir” denilerek endişelerin yersiz olduğu belirtildi.
Siyanürlü gaz çevreye yayıldı İGDAŞ (İstanbul Gaz Dağıtım A.Ş.), İstanbul genelinde etkili olan lodos nedeniyle, soba kullanan vatandaşları uyardı. İGDAŞ Kurumsal İletişim ve Medya İlişkileri Müşavirliği’nden yapılan açıklamada, İstanbul genelinde lodosun etkili olduğuna dikkat çekildi. Rüzgarın etkisi ile oluşabilecek baca gazı (karbonmonoksit) zehirlenmelerine karşı bacalı doğalgaz cihazı kullanıcılarının, cihazlarını kullanırken dikkatli olmaları gerektiği, özellikle bacaların sızdırmazlığı ve çekişinin mutlaka kontrol ettirilmesi gerektiği vurgulandı. YARIN toplum
görevi başında şiddete uğradığını dile getirdi. Savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu kaydeden Kan, şikayetçi olduğunu belirtti. Yaşanan olayın ardından Antalya Aile Hekimleri Derneği Başkanı Hakan Çapar da doktor Türker Kan’ı ziyaret ederek, yaşanan olaya tepki gösterdi. Çapar, yargının görevi başındaki doktora yapılan saldırıya gereken cezayı vermesini beklediklerini söyledi. YARIN toplum
Heykellere saldırı
YARIN toplum
Soba kullananlar dikkat
AİLELER TEPKİLİ Kayıp 5 kişiden Tahir Özkara’nın oğlu Ali Özkara karara tepki gösterdi. Ali Özkara; “Suçluların bir şekilde cezalarını çekmeleri lazım. Bizim canlarımız gitti. Babamın cesedi hala bulunmadı. Şu durumda oradan geçen minibüs ve içindeki vatandaşlar suçlu. Çünkü kimse suçu üzerine almıyor. Köprüden biz geçtiğimiz için suçlu biziz” dedi. Aziz Gülşen’in oğlu Dursun ise “Olmaması gereken bir şey, birinin sorumlu olması gerekiyor. Ama sorumlu yok. Demek ki o zaman sorumlu biz oluyoruz” diyerek tepkisini gösterdi.
Yalova’da AKSA Akrilik Kimya Sanayi’nde elyaf fabrikasında çıkan yangının ardından havaya siyanürlü zehirli gazların karıştığı açıklandı. Akkök Şirketler Grubu’na ait tesisin elyaf deposunda çıkan yangında zehirli gazlar çevreye yayıldı. Çevreciler, elyafın hammaddesinin “akrilonitril” olduğuna dikkat çekerek, “Akrilonitrilin yanması sonucu çevreye siyanür birleşimleri başta olmak üzere zehirli gazlar yayıldı, ancak hiçbir önlem alınmadı” diye konuştu. Yalova Çevre Platformu sözcüsü Kemal Bayrı, yanan elyaftan çıkan kimyasalların
rüzgarın etkisiyle yaşam alanlarına doğru savrulduğunu belirterek, “Bölgede 4 bin kişi yaşıyor ama ne bir anons ne de bir uyarı yapıldı. Orada bulunan herkes dumandan ve ortaya çıkan gazlardan etkilendi” dedi. Yalova Çevre Koruma ve Yaşatma Derneği eski Başkanı Arif Ekim de, olay yerinde normal hava kirliğini ölçen aletlerle ölçüm yapıldığını söyleyerek, şöyle konuştu: “17 Ağustos 1999’daki depremden sonra tetisteki tanklarda meydana gelen sıkıntı sonucu akrilonitril buharını soluyanlar kansere yakalandı. AKSA’nın o dönemki genel müdürü de kanserden öldü.” YARIN toplum
Ordu Belediyesi tarafından geçen yıl Ağustos ayında 2. Uluslararası Taş Heykel Sempozyumu kapsamında yapılan 8 heykele zarar verildi. Ordu Belediye Başkanı Seyit Torun, Tayfun Gürsoy Parkı’nda geçen yıl eylül ayından itibaren teşhir edilen 6 mermer heykelin kimliği belirlenemeyen kişi veya kişiler tarafından sprey boyalarla tahrip edildiğini söyledi. Bazılarında kadın figürü bulunan heykellerin üzerine boya ile müstehcen cümlelerin yazıldığını ve çeşitli bölgelerinin de boyandığını belirten Başkan Torun, heykellerin altına “Edep yahu” şeklinde cümleler yazıldığını belirtti. Orduluların heykellere sahip çıkmasını isteyen başkan Torun, “Heykellerin hepsi bir sanat eseri. Gerçekten uzun süren bir emekle, düşünceyle yapılmış heykeller. Bunlara yapılan tahribatı kınıyorum. Böyle bir şeyi tekrar Ordu’nun yaşamamasını diliyorum” diye konuştu. YARIN toplum
03 GUNCEL
5 Şubat 2013
İşveren ihmal ediyor işçi ölüyor
22 Haziran 2012’de Eskişehir TEKSAN Sanayi Sitesi’nde, Meka Robotics’e ait ruhsatsız atölyede meydana gelen patlamada 4 genç işçi ölmüştü. Davanın 4. duruşması Eskişehir Adliyesi’nde görüldü. Birçok ilden gelerek davaya sahip çıkan, İşçi Ölümlerine Son Platformu üyeleri ölen işçilerin aileleriyle birlikte adliye önündeydi.
Bu kadarına da pes artık Her gün yaşanan ölümler ve işçi ölümlerine karşı yapılan eylemler gündemdeki yerini korurken Başbakan Erdoğan’ın yaptığı taziye konuşması büyük tepkiye neden oldu. Gaziantep’teki ölümlerin ardından konuşan Erdoğan ilk önce “Gaziantep’teki patlamada 5 ölümüz var” dedi, ardından uyarı üstüne “Neyse 8” dedi. Başbakan ölümlerin ardından neyse 8 diye yorum yaparsa, ne adalet ne denetim ne de güvenlik işler.
istanbul elif karan
Sibel Uzun da hayatlarını kaybeden işçilere sahip çıkmak ve soÖlen genç işçilerin ailele- rumlulardan hesap sormak üzere riyle birlikte İşçi Ölümleri- adliye önündeydi. ne Son Platformu üyeleri, adliye önüne sloganlarla geldi. Birçok Bilirkişi raporu yine gelmedi ilden gelerek davanın takipçisi ol- Patlamada ölen 22 yaşındaki İsmail duklarını belirten Platform üyeleri, Tünel, 23 yaşındaki Umut Küçüyaptıkları açıklamalarda sorumlu- karabacı, 23 yaşındaki Ahmet Uylardan hesap soracaklarını belirt- sal, ve 27 yaşındaki Melik Duran’ın tiler. Platform duruşma sonuna hayatını kaybettiği patlamayla ilgili kadar mahkeme önünde oturma bilirkişi raporu 4. duruşmada da eylemi yaptı. gelmedi. Patlama ile ilgili bilirkiEmekçi Ha- şi raporunun gelmemesi üzerine, reket Par- mahkeme 5. duruşma tarihini 9 tisi Genel Nisan 2013 Salı gününe erteledi. Başkanı
Yurtdışına kaçamayacaklar Davada aileler adına olumlu bir gelişme olarak Zafer Akansel’e yurtdışına çıkış yasağı konulurken, Yusuf Vasfi Özalp’in yasağın kaldırılmasına yönelik talebi reddedildi. Platformun adliye önünde ilk duruşmadan beri yaptığı eylemler, sorumluları büyük oranda beraat ettiren hakimleri etkiliyor gibi gözüküyor. Zafer Akansel’in serbest bırakılması kararı mahkeme başkanının ret oyuna rağmen alınmıştı. Şimdi de yurtdışına çıkışları yasaklandı. Bu sonuç adalet arayanlara “iyi ki platform var” dedirtti.
“Sorumlular cezalandırılmalı” Platform adına açıklamada bulunan Bayram Öztürk, 4 genç işçinin ölümünden sorumlu olanların salıverilmeleriyle ilgili “Adalet yerini bulana kadar bu davanın takipçisiyiz” dedi. Öztürk; “Daha dün Antep’te Güneydoğu Galvaniz adlı atölyede 7 işçi kardeşimiz hayatlarını kaybetti. Denetim uygulanmadıkça, mahkemeler sorumluları akladıkça, ölüm haberleri de artarak gelmeye devam edecek” diyerek medenlerden, tersanelerden ve inşaatlardan gelen işçi ölümü haberlerine dikkat çekti.
Umut Küçükarabacı’nın ablası Nur İhtiyar; “Sizlerin de desteğiyle bu işin artık sonuçlanmasını istiyorum” dedi.
TEKSAN’da 4 işçinin öldüğü patlamanın davasından nasıl bir sonuç bekliyorsunuz? Bülent Uysal hayatını kaybeden Ahmet Uysal’ın babası
Yasalar onlardan yana
Bu davada kazanan işveren olacaktır. Yasalar onlardan yana. Dört canın bedelini ödemeyecekler. Sorumlular çok cüzi bir cezayla kurtulacaklar. Bizlerin çocukları da kapitalizmin kurbanları olmuş olacaktır. Sibel Uzun EMEKÇİ hareket partisi genel başkanı
Davanın takipçisiyiz
Davada hakimlerin işverene yurtdışı çıkış yasağının kaldırılması talebini reddetmesi önemliydi. Teksan davasında başka işyerlerindeki ihmalleri önleyecek bir cezayı verdirtmek istiyoruz. İşçilerle, ailelerle bu mahkemede yarattığımız gücü büyüterek takipçisi olmaya devam edeceğiz. Süleyman Ekşi Odunpazarı Belediyesi Başkan Yardımcısı
Savcı değiliz
Dava devam ediyor. Ben devlet memuruyum. Devam eden bir dava hakkında kimse yorum yapmaz. Savcı veya hakim olmaya zorluyorsunuz. Bu da bizim görevimiz değil. Ben dava sonucuna ilişkin bir yorum yapmak istemiyorum. Aysu Yazıcıoğlu işçi ölümlerine son Platformu Avukatı
Denetlemeyenler de sorumlu
Şirketlerin yetkililerinin ceza alması gerekiyor. Aynı zamanda denetim görevini yerine getirmeyen kamu kurumları da bire bir sorumludur. Yani gerçekten sorumlu olan kişiler sanık sandalyesinde olmalıdır. Onlara üst sınırdan cezalar verilmelidir. Bayram Öztürk İşçi ölümlerine son Platformu Temsilcisi
Umudumuz var
Zafer Akansel ölümlerden sorumludur. O nedenle cezalandırılmalıdır. İşyeri güvenliğini ihmal etmiştir. Ruhsatsız atölyede patlayıcı üretmiş insanların ölümüne neden olmuştur. Bu davayı takip ettiğimiz sürece kazanacağız. Olumlu bir sonuç alacağımıza dair umudumuz var. SUAT BAŞARANER DİSK EMEKLİ-SEN ESKİŞEHİR ŞUBE BAŞKANI
Tutuklama çıkmalı
Sadece burada değil, örneğin Gaziantep’te de işçiler öldü. Bunlar iş kazası değil, işverenin işlediği cinayetlerdir. TEKSAN’da kimyasal madde var ama kimya mühendisi yok, karışımı işçiler yapıyor. Mahkemede tutuklama çıkması gerekir. İrfanİ Ersoy Emekli öğretmen
Sorumluluk büyük
İşçiler yalnız değil
İşçi ölümlerinlerinde Avrupada 1. Dünya’da ise 3. Olduğumuz bu dönemde İşçi Ölümlerine Son Platformu Türkiye Temsilcisi Serdar Çarkçı’yla işçi ölümleriyle ilgili olarak Platformun neler yaptığını konuştuk. İşçi ölümlerine karşı ailelerle birlikte mücadele veren Platform davalara müdahil oluyor ve adliye önlerinde eylem yapıyor. İşçi Ölümlerine Son Platformu nasıl kuruldu? Esenyurt’ta yanarak ölen RÖPORTAJ 11 işçinin sevda polat sorumlularının cezalandırılması ordaki güvencesiz çalışma koşullarının göz önünde bulundurarak adilce yargılamanmasını sağlamak gerektiğini ön plana koyarak platformu kurmuş olduk. Kaç ilde davaları takip ediyorsunuz? Üç ilde davamız var ama tüm Türkiye genelindeki işçi cinayetleri davalarına dahil olmaya çalışıyoruz. Tabi ki
isteriz ki tüm Türkiye’deki tüm işçi ölümlerine son verebilecek bir mücadeleyi yürütebilelim. Bugün Ankara, Eskişehir, İzmir, İstanbul, Bursa’da mücadelemizi yürüten arkadaşlarımızla yol almaya çalışıyoruz. TEKSAN davası için Eskişehir’e gittiniz. Davadaki durum nedir? Başbakan’ın üç beş sekiz diye adlandırdığı, bakanlarının dahi işçi ölümlerini hiçe saydığı bir devirde olduğumuz için biz TEKSAN Davası’na özellikle baskıcı bir şekilde gittik. 4. duruşmada sanıklara getirilen yurtdışı yasağının bile kaldırılmasını talep ettiler. Biz birçok ilden gelen üyelerimizle ve aileler ile birlikte adliye önündeydik.
Bir de ailelere yapılan anlaşmalar teklif edilen kan paraları var, öyle değil mi? Evet Ümraniye Suryapı’da zehirlenerek ölen 4 içinin ailesinden dava açmamaları karşılığında imzalar alınmış paralar teklif edilmiş. Biz bununla ilgili belgelerle birlikte basın açıklamaları yaptık. Biz platform olarak bu davanın da takipçisiyiz. Devletin bu konudaki politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bizim gördüğümüz devlet her zaman kapitalistlerin yanında yer aldı. Patronların ceplerini daha fazla doldurmasını sağladı. Bu cepleri doldururken de kendilerine de bir rant sağladığı, bu yüzden de üzerlerine düşen
denetimi yapmadıklarını görüyoruz. Önlemler alınmış olsaydı Esenyurt’taki 11 işçi yanarak ölmeyecekti. Oraya yangın güvenlik sistemi kurulmalıydı. Nasıl önlenebilir? Denetlemelerin tam yapılması, iş güvenliklerinin artırılması gerekir. Devlet güvenli çalışma koşullarını yaratacak yasal düzenlemeleri yapmalıdır. Yasalar patronları değil işçileri korumalı. Hukukçularımızla birlikte davaları takip ediyoruz. Adliye önünde eylemler yapıyoruz. İşçi ölümleri son bulana ve öldürülen işçilerin sorumluları cezalandırana kadar da bu mücadelemiz sürecek.
TEKSAN davası bence işçi ölümlerine Türkiye’nin dikkatini çekecek. Bu dava önümüzdeki duruşmalarda daha kitleselleşecek, ülkedeki işçiler, aydın kesim sahip çıkacak. İşçi Ölümlerine Son Platformu’nun bu noktada önemi ve sorumluluğu çok büyük. Aslı Odman İİSİG Meclisi Üyesi
İşveren yargılanmıyor En büyük sorun “İşveren vekilinin” işletiliş tarzından oluyor. İşletme içerisinde ödenek ayırma, işi durdurma ya da yavaşlatma gibi yetkileri olmayan kişiler işveren vekili olarak beyan ediliyorlar. Gerçek sorumlu yerine bu vekil yargılanıyor. Aileler buna karşı çok titiz bir mücadele yürütmeli. FATMA ÇAKIR ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİ
Üretenler yönetene kadar Önemli bir dava. Titizlikle ele aldığımız, peşini bırakmayacağımız bu davada ses getireceğimize, Türkiye’nin gündemine oturacağımıza ve kazanacağımıza inanıyorum. Üretenler ölene kadar değil, yönetene kadar mücadele edeceğiz. Utku Yakşi Meslek Lisesi Öğrencisi
Olan işçiye oldu
22 Haziran’da dört genç öldü. Onların davasında gençlerin lehine bir karar çıkacağına dair bir umudum yok. Yine olan işçiye olmuş olacak. Ölen yine işçi oldu. Tamamen suiistimal. Ortada bir güvenlik yok. Güvenlik alınsaymış demek ki ölüm de olmazmış.
04 GUNCEL
Hakan Öztürk AKLIN YOLU
“Ne” olduğunu anlayacaksın
Başbakan grup toplantısı yaptığı esnada, Gaziantep’teki bir fabrikada patlama nedeniyle beş insanımızı kaybettiğimizi söyleyecekken uyarılıyor. Bunun üzerine “Neyse sekiz” diyor. İlk söylediği ile son söylediği arasında üç tane insan var Başbakan’ın. Üç insan, üç hayat, üç artık gülmeyen yüz. Tam Başbakan’ın istediği çocuk sayısı kadar. Her yerde üç çocuk yapılmasını istediğini söylüyor başbakan ama o çocukların büyümüş ve işçi olmuş olanına pek önem vermiyor. Başbakan’a göre sorun yok çünkü. Ha beş işçi ölmüş ha sekiz. Eğer sekiz ölmüş ise bir anne daha üç çocuk doğuruverir. Onlar da işçi olurlar. Mesele biter. “Neyse” yani. * Başbakan ne kadar rahat “neyse” diyebiliyor değil mi? Nüfus çok nasıl olsa. Onun daha da rahat neyse diyebilmesi için analar daha çok doğuracak. Hiç boşluk olmayacak. Üç öldüyse yerine üç gelecek. Çok çocuk yapmalıyız ki Başbakanımız konuşma yaparken takılmasın. Stres olmasın. Bölünmesin. Nüfus çok olsun ki Başbakan’ın, nüfuzu da keskin olsun. “Neyse” deyip geçebilsin. * Erdoğan’ın hükümetinin büyüme beklentisi %3,2. Yani işçiler çalışacak, işçiler göçüklerin altında kalacak, işçiler patlamalarda ölecek ve ülkeyi yüzde üç civarında büyütecek. Üçer beşer doğacaklar. Üçer beşer ölecekler. Ve ülkeyi yüzde üç civarında büyütecekler. Bu devran böyle gelmiş böyle gidecek. Gider mi dersiniz?
5 Şubat 2013
Dereyi görmeden paçaları sıvıyor
Başbakan, 1 Şubat Cuma günü Fatih Altaylı’nın Habertürk’teki programında, İmralı görüşmelerinden Yeni Anayasa sürecine, özelleştirmeden belediyelere kadar birçok konuda konuştu. Erdoğan’ın Anayasa sürecinin tıkanmasına sebep olan başkanlık sistemine ilişkin çıkışı ise “Olur veya olmaz, ülkeyi zaten biz yönetiyoruz” şeklinde oldu. Başbakan’ın konuşmasında önemle üzerinde durduğu iki konu İmralı süreci ve başkanlık sistemi oldu. Başkanlık sisteminin hızlı karar almayı sağlayacağını savunan Başbakan uzlaşmayan komisyonu eleştirdi. Daha fazla milletvekili olmasına rağmen diğer partilerde aynı sayıda komisyon üyesi tarafından temsil ediliyor olmayı bir “iyi niyet” meselesi olarak anlatan Başbakan, “Bizim şu anda 324 milletvekilimiz var. Yani 550’nin geri kalanı malum. Bu geri kalan 219-220 neyse bu üç partiye bölünmüş vaziyette. Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda bu üç partiyi 9 kişi temsil ediyor. Biz 324’le 3 kişi. Böyle bir tablo ortada, biz böyle bir iyi niyet gösterdik. Niye? Mesele şu; üzümü beraber yiyelim, da ülkemizi yönetiyoruz. İdare milletçe yiyelim. Ama böyle ufak ediyoruz. Yani olmazsa olmazımız tefek yerlere de takılmayalım.” dedi. değil. Milletimizden eğer başkanlık sistemi bu gücünü alırsa çok başlıÇok başlılıktan kurtulmak lıktan kurtuluruz. Bize sağlayacağı Başkanlık sistemi konusunda tıka- şey, çok seri karar alma imkânını nan Anayasa sürecine yönelik daha getirecektir.” dedi. önce de, gerekirse kendi Anayasamızı Meclis’e sunarız, diyen baş- Yine Yatırımları anlattı bakan şimdi de; ‘’Bizim illa diye Daha önce de Kürt milletvekilleri bir şeyimiz yok. Biz zaten şu anda ile yaptığı görüşmede bölgede ya-
Özelleştirmede beklenti yüksek Özelleştirmeleri kaliteli hizmet olatırımların anlatılması gerektiğini rak değerlendiren Bekir Bozdağ’dan söyleyen Başbakan yine yatırımlar- sonra Başbakan’da kazanç kapısı dan dem vurdu. “Niye Gaziantep’e, olarak değerlendirdi. Daha çok Şanlıurfa’ya giremiyor terör? Orada ihale sinyali veren Başbakan; “Arda benim Kürt kardeşlerim yok mu? kadaşlarla istişareleri yapıyorum. Var. Niye? Direniyor. Aynı direnci Örneğin otoyollar, köprüler mediğerlerinin de göstermesi lazım. selesini tekrar masaya yatıracağız. Mesela yatırım yapmıyor. Bu şehrin Daha yüksek beklentimiz var. O insanı yapmıyor. Bir şeyler yap, bir beklentiyi karşılamıyor. Çünkü biz bedel öde” diyerek meselenin yatı- buradan zaten ciddi para kazanıyorımlarla çözülebileceğini savundu. ruz” dedi.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin BDP’lilerin İmralı’ya ne zaman gideceği sorusuna “BDP heyeti şu an gitmek istiyor. Uygun zemin oluştuğunda bu yapılır. Bu haftaya olur, önümüzdeki haftaya olur ama sürecin uzamaması gerektiğini düşünüyorum”cevabını verdi. BDP’den İmralı’ya kimlerin gideceği konusunda ise bir netlik olmadığını ifade eden Ergin, “İstihbarat birimimizin ada
* İşçi Ölümlerine Son Platformu, Eskişehir’e gitti ve Teksan Sanayi Sitesi’nde, ruhsatsız bir atölyede yaşanan patlama sonucu hayatını kaybeden dört genç işçinin hesabını sordu. Mahkemenin önünde o işçilerin hakkını haykırdı. O patrona ceza verilmesi için elinden gelen her şeyi yapıyor ve yapacak. Kısa çöp uzun çöpten hakkını alacak. Platform kısa çöpün yanında ve onun yanan tarafında olacak. Bak göreceksin Başbakan. “Neyse” diyemeyeceksin. Neyse demeye kalkışacağın bütün üçler birikecek, toplanacak, kabaracak. Gelip senin yakana yapışacak. Ölen insanlara “neyse” denilemeyen günler başlayacak. Onların “ne” olduğunu o zaman anlayacaksın. hakanozturk1871@gmail.com
Nazım Babaoğlu’nun katledilmesi üzerinden 19 yıl geçti. 2011 yılında Erzurum E Tipi Cezaevi’nden Aydın Sevinç’in, JİTEM için çalıştığını ve JİTEM’in talimatı ile 1994 yılında Özgür Gündem gazetesi muhabiri Nazım Babaoğlu’nu katlettiklerini iti- nazım babaoğlu raf eden bir mektubu Urfa Barosu’na gönderdiği ortaya çıktı. Haber takibi için 12 Mart 1994 tarihinde Siverek’e gitmek için yola çıkan ve bir daha haber alınamayan Özgür Gündem Gazetesi Urfa Muhabiri Nazım Babaoğlu’nun kaybedilmesinin üzerinden 19 yıl geçti. Erzurum E Tipi Kapalı Cezaevi’nin E 4 nolu koğuşunda kalan Aydın Sevinç adlı bir kişinin, Nazım Babaoğlu ile ilgili itiraflarda bulunduğu mektubu 29 Kasım 2011 tarihinde Urfa Barosu’na gönderdiği ortaya çıktı. YARIN GÜNCEL
AKP reformu Üç dönem üst üste seçilmiş olmalarını bir reform olarak adlandıran başbakan üçüncü dönem sonunda vekillerin ara verilmesiyle ilgili olarak “Bu kararı alıyoruz ama biz bir davanın mensupları olarak, bir defa geriyi tıkamayacağız, ileriye sürekli insan yetiştirmemiz lazım” dedi.
Bakandan görüşme sinyali
* Bakın şöyle söyleyeyim. Artık kimlik solculuğu bu ülkede bitiyor. Bundan sonra meydanlarda adım şu parti ya da şu dergi denilerek yürünemeyecek. O yürüyenlere ne yaptıkları sorulacak. Yani konu ne? Konu hangi ülkede geçiyor? Ad, sıfat değil artık, fiil-faaliyet sorulacak. Yok bende şu kimlik var, yok bende bu logo var, yok bende şu mühür var… Bir dönem kapanıyor. Bir meseleye parmak basan, parmak kaldıracak.
Babaoğlu’nun ölüm talimatını veren JİTEM
Erdoğan, İmralı görüşmelerine ilişkin ise, “Şu anda İmralı, beklentilerimize cevap verecek noktaya doğru bir defa adımlarını atıyor. Nedir o? Bizim şu anda gördüğümüz şey, o da silahların bırakılmasından yana bir tavrın içerisine girmiş. Çünkü bakıyor ki bu işin artık çıkışı bu’’ dedi.
ankara sevda polat
temasları devam ediyor. O temasların ortaya çıkardığı bir takım veriler ve tabi ki siyaset kurumunun kendi değerlendirmeleri algıları var.” dedi. BDP’nin görüşme yapacak heyeti kendilerinin belirleyeceğini açıklaması üzerine Ergin bununla ilgili olarak “Muhatabınız siyaset kurumunun kendi talepleri var. Bütün bunların buluştuğu nokta isimleri belirleyecek. YARIN GÜNCEL
98 belediye başkanına beraat kararı verildi Sabah Gazetesi Yazarı
Ali Eyüpoğlu
Sabah gazetesi Yazarı Ali Eyüpoğlu NTV’den ayrılan üç kadın haberci ve sunucu Banu Güven, Dilara Gönder, Gülay Özdem için Milliyet’in Televizyon ekinde, 26 Ocak tarihli yazısında “Erkeklerin gözü üçünü de yedi.” yazısıyla tepki çekti. Milliyet’ten Mehveş Evin, Zeynep Miraç Özkartal ve Asu Maro ise 30 Ocak günü Evin’in köşesinden o yazıya yanıt verdiler: “Meslektaşlarımızı aşağılayan, erkek seyirciyi beyinsiz birer kadın düşkünü olarak tanımlayan bu yazıyı esefle kınıyoruz” dediler. Eyüboğlu ise şu cevabı verdi: “Suskunluğum asaletimdendir! Her lafa verilecek bir cevabım vardır aslında. Ama bir lafa bakarım laf mı diye bir de söyleyene bakarım adam mı diye” Bizde Ali Eyüpoğlu’na kadına hakaret içeren sözlerinden dolayı “oğlum bak git” diyoruz.
4 Aralık 2009 tarihinde Diyarbakır’da, izinsiz gösteriye katılarak terör propagandası yaptıkları iddiasıyla yargılanan, 98’i kapatılan DTP’li Belediye Başkanları, toplam 106 kişinin yargılandığı davada, sanıklar hakkında 31 Ocak Perşembe günü beraat kararı verildi. Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya, başka bir davada tutuklu yargılanan Van Belediye Başkanı Be-
Ayman Güler’e program için izin çıkmadı
kir Kaya ile tutuksuz yargılanan Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir ve Siirt Belediye Başkanı Selim Sadak’ın aralarında bulunduğu 9 sanık katıldı. Van Belediye Başkanı Bekir Kaya savunmasını Kürtçe yaptı. Mahkeme Heyeti, 98’i o dönemde kapatılan DTP’den belediye başkanı, 8’i ise İl Genel Meclisi Başkanı olan 106 sanığın beraatine karar verdi. YARIN GÜNCEL
CNN Türk’te yayın- olmadı. Programa Birgül lanan Aykırı Sorular Ayman Güler’in konuk programına konuk olarak olmama nedeni araştıran Gazeteci Enver Aysever’in Gazeteci Enver Aysever’in gündeme ilişisim vermeden kin yönelteceği konuştuğu kişisoruları yanıtlalerin “Sayın Kıması beklenen lıçdaroğlu izin CHP Milletvermedi” şekvekili Birgül linde yanıt verAyman Güler diğini açıkladı. b. ayman güler programa konuk YARIN GÜNCEL
06 GUNCEL
5 Şubat 2013
Gülsüm Kav
ANA FiKiR
“Kadın, erkek eşittir. İnsanlar eşittir” Haberler, 14 Şubat Sevgililer Günün’e hazırlıktan söz ediyor. Kırmızı gül hazırlanıyormuş, demet demet. Türkiye’de her gün beş kadın kocası, eski kocası, sevgilisi, sevgili olmayı reddettiği hiçbir şeyi olmayan bir erkek tarafından öldürülürken, bizim durumumuz ise aynen türküdeki gibi: “Şol revanda balam kaldı Yavrum kaldı balam nenni” Ölen evlatlarının ardından içi yanan anneler, babalar, kardeşler, amcalar ve hiçbir kan bağı bulunmayan ama ölümleri durdurmak ve ölenlerin hakkını aramak için ömrünü adamış Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun üyeleri, bu türküyü söylüyor ve gül değil karanfil derliyorlar. Karanfil derliyor, kardeşinin can verdiği yerde bırakıp, o canı sahipleniyor Platform. Türkiye’nin kadınlar için gül ülkesi haline gelebilmesi için kadınları ölmeden önce koruyabilen bir devlet lazım bize. Eğer koruyamadı ise, en azından geride bıraktıkları için adaleti tesis eden, başka kadınlar ölmesin diye caydırıcı ceza uygulayan bir devlet. Artık toplumun her kesiminin tepki verdiği, “yeter” dediği, kadın cinayetlerinin son bulması için, başlanacak ilk yer; Başbakan’ın her gün aralarından beş can kaybolan kadınlardan beş çocuk istemeyi bırakmasıdır. Ölümleri durdurmadığı sürece, aynı kadınlar toplumundan çocuk istemeye ne hakkı var? Bununla bitmiyor; kadın işsizliğinde dünyanın en önde gelen ülkelerindeniz. Kadınlar ekonominin bu kadar dışına sürülüyorken aynı kadınlardan çocuk istemeye ne hakkı var? Tam bir gelirsizlik ve güvencesizlik içinde yaşayan kadınların neye dayanarak çocuk yapmasını bekliyorlar? “Allah rızkını verir” dediler, olmadı. Nüfus artış hızı düşmeye devam edince, AKP bu konuda gerçeklik duvarına çarptı ve şimdi çocuk teşvik ödeneği gündeme geldi. Ancak ödeneğin 300 TL gibi yine gerçekçi olmayan bir meblağ olması bir yana, karşılanacağı kaynağın “işsizlik fonu” olarak düşünülmesi tam bir çifte adaletsizlik. Güvencesizden güvencesize para verecekmiş. Aslına bakarsanız, para verseler ne olacak? Tek mesele bebek bezi mi? O çocuk neyle eğitim alacak? Hadi eğitim de aldı, o çocuğa iş verebilecek mi, iş? Ataması yapılmayan öğretmenler az mı eğitimli? * İşin sırrı “eşitlik”te gizli. Hem kadın ve erkeklerin hem insanların eşitliğinde. Ankara’da geçtiğimiz haftalarda kaybettiğimiz Gönül C. Dilekçi’nin yakınları, evlatlarının hakkını ararken ne kadar iyi ifade ettiler bunu; “Kadın, erkek eşittir. İnsanlar eşittir” dediler. Anne, baba, kardeş, yeğen, amca, bir büyük kuvvet ile geldiler, platformla birlik oldular, kızlarının hakkını aradılar. Bir büyük meydan oldular. O meydana “eşitlik” sözünü astılar. * Türkiye’de kadınlar ve erkekler eşit değiliz. Toplumun yarısını oluşturan kadınlar, yaşam hakkında eşit değil. Toplumun yarısını oluşturan kadınlar, istihdamda eşit değil. Buna rağmen ne oluyor? Her gün kadınlardan, yeni bir şey talep ediliyor. Hiçbir şey vermeyip canını aldığınızdan, neyi, nasıl talep edebiliyorsunuz? Buna hakkınız yok ki. Eşitlik, adalet bunun neresinde? Eşit olabilmemiz için önce kadınlara eşit olmayan, daha fazla bir şey verilmelidir. Hakkaniyeti sağlayacak olana, önce kadınlar öldürülmesin diye bütün önlemleri almaktan başlanmalıdır. Ancak ortada Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyeleri kadar ölümler dursun diye çırpınan bir başka adres yok. Türkiye’de güvenlik için, adalet için, aile ve sosyal politikalar için, çalışma yaşamı için olabilecek en yüksek kurumsallıkta, yüksek imkânlara sahip bakanlıklar, müdürlükler, şubeler, merkezler ve devamında onlarca kamu kurumu var ve kadın cinayetleri durmuyor ise, Bu her tür imkâna sahip kurumların hiçbiri, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu kadar çalışmıyor demektir. Aynı zamanda kadınları eşit yurttaşlar olarak görmüyorlar demektir. “Kadın eşit değildir” sözlerinden vazgeçin. Bir başbakan böyle konuşamaz. Halkların eşitliğini nasıl kabul etmek zorunda kaldıysanız, kadınlara sarf ettiğiniz eşitliği bozan söylemlerden de vazgeçmek zorundasınız. Bunu talep eden bir toplum var artık. Ayrıca, bölgesel güç olması hayalleri kurarken, her gün kadınların ve işçilerin ölümlerinin devam ettiği Türkiye’nin dünyadan nasıl göründüğünün de farkına varın. gulsumkav@gmail.com
Denetimli Serbestlik ölüm, Yönetmelik hayat getirecek 6411 Sayılı Yeni Denetimli Serbestlik Yasası, TBMM’de kabul edildi ve kanunlaştı. Bir paket halinde sunulan yasada halen cezaevinde bulunan ve kadına karşı şiddet kapsamında suç işleyen erkeklerin de tahliyeleri onay ile başladı. Kadın örgütleri, kadınlara karşı işlenmiş suçların denetimli serbestlik kapsamına sokulmasının sakıncalılarına dikkat çekiyor. istanbul Elif karan
Kamuoyunda Anadilde Savunma Tasarısı olarak bilinen yasa paketiyle, Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda önemli değişiklikler gerçekleşti. Denetimli serbestlik kapsamında pek çok tutuklu evlerine gönderiliyor. Türkiye’deki hukuk sistemindeki tıkanmaya, yargılama sürelerinden dolayı uzun yıllar cezası resmileşemeden ceza evlerinde kalınmasına, hasta tutsakların düzgün koşullarda iyileştirilmesine çözüm olması gereken yasa, kaş yaparken göz çıkartıyor. Özellikle Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun mücadelesiyle kadına yönelik suçlarda aşama kaydedilmişken, şimdi 5 yılın altında ceza alan erkeklerin netmelikle, kadınlar öldürülmeden alınması gereken önlemlerin hayata salıverilmesi bekleniyor. geçirilmesi için kritik adımların atılCaydırıcı ceza şart masını sağlamıştı. Platform, kadına Kadın cinayetlerindeki artış, kadı- yönelik suçları önlemek için caydının üzerinde en kolay suç işlenen rıcı cezaların verilmesi ve kadınların varlık olarak görülmesi ve yetkilile- etkin korunmasının altını çizerken, rin gereken dikkatle konuyu ele al- yasamanın bu talepleri dikkate bimaması kadınların öfkelerinin daha le almadan, Denetimli Serbestlik da büyümesine neden olmuş ve ör- Kanunu’na kadına yönelik işlenen gütlenen kadınlar gereken önleme- suçları da ekleyerek, bu kişileri de lerin alınması için harekete geçmişti. salıvermesi hükümetin hangi akılla Kadın Cinayetlerini Durduracağız hareket ettiğini gösteriyor. Platformu, 6284 sayılı kadının korunmasına dair kanun değişikliği Cezaevleri boşalsın diye ve geçtiğimiz hafta yayınlanan yö- kadınlar mı ölsün?
Hükümet bir yandan yargıdaki eksiklikleri ve mağduriyetleri gidermeye çalışırken, bir yandan kadınların yaşam hakkın korumak için çözüm üretmemekte ısrarcı olduğunu göstermeye devam ediyor. Kadın örgütleri talepleri doğrultusunda çıkardığı yasaların yönetmeliklerini bile 10 ay sonra çıkarması bunun temel göstergelerinden biri oldu. Ancak Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, yasanın uygulanabilmesi için yönetmeliği çıkarttırdığı gibi, kadına yönelik suçlarda caydırıcı cezalar verilmesi için mücadele etmeye devam ediyor.
Yaralama, hakaret, tehdide, ceza değil ödül Yeni düzenlemeyle 31 Aralık 2015 tarihine kadar bu 6 ay açık cezaevinde geçirme şartı uygulanmayacak, derhal tahliye edilecek. Bu durumda karısını kasten yaralama (2-5 yıl), haka-
ret (3 ay-2 yıl), tehdit (6 ay-2 yıl) gibi suçlardan birkaç yıl ceza verilen ve neredeyse tamamı açık cezaevine geçme hakkını elde edenler, buralarda altı ay kalmaları gerekmeden salıverilecek.
Kadın katillerine kurtuluş yok
Ferdane Çöl 13 Ekim 2011 tarihinde Bornova Mevlana Mahallesi’nde kocası Sedat Çöl tarafından, koruma altındayken öldürülen Ferdane Çöl’ün davasında, sanık Sedat Çöl’ün akıl ve ruh sağlığıyla ilgili Adli Tıp raporu mahkemeye ulaştı. Sedat Çöl’ün akıl sağlığının yerinde olduğunu belgeleyen raporla, cezai indirim yollarından biri daha kapanmış oldu.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun, aileyle birlikte takipçisi olduğu Esin Güneş davasında, ODTÜ’den gelmesi beklenen bilirkişi raporu tamamlandı. Rapora göre Esin Güneş’in kendisinin atlama ihtimalinin olmadığı kesin. Kocası Güven Güneş, Esin’in uçurumdan aşağı düştüğünü söylemiş ve tutuksuz yargılanmakta.
Devletin görevi çözüm Denetimli serbestliği ortadan kaldıralım, uygulamayalım diyemeyiz ama hukuk kuralları somut gerçekler içinde yaşadığınız toplumun koşulları dikkate alınarak belirlenir. Denetimli serbestliğin ihtiyaç olduğu düşünülüyorsa kadın ölümlerinin önlenmesi gerektiği de düşünülmeliydi. Kadına yönelik şiddet uygulayanlara özel önlemler getirilmeli. Şiddet eylemleri başladıkları noktada kalmıyor, en son noktada kadın cinayeti gerçekleşiyor. Kadınları korumak , kadınların ölmemesi adına çözüm üretmek devletin görevi. Yönetmelik konusunda da aynısı yaşandı, biz yönetmeliğin önemine dikkat çeken, uygulanmasına ihtiyaç duyan taraf olduğumuzdan basınç yaptık ve yönetmeliği kazandık.
Koruma altında bir kadın öldürüldü Uşak’ın Sivaslı masıyla 10 gün Uşak ilçesi’nde tehCezaevi’nde tutuklu dit edildiği için savcıkaldığı, bir süre önlığın talimatıyla polis ce serbest bırakıldığı tarafından korunan öğrenildi. Kadınların etkin korunması geNermin Şen, 15 yıl rektiği bir kez daha önce boşandığı M. Ö. neriman şen gözler önüne serildi. Şen’in koruma süresinin bittiği gün defalarca bıçak- Nermin Şen’in yakın koruması layarak öldürdü. M. Ö. halen ya da panik butonu olsaydı, tuaranıyor. tuklu M. Ö. serbest bırakıldığı Nermin Şen’in üç ay önce tarihten itibaren gözetim altında savcılığa yaptığı suç duyurusu tutulsaydı, ya da caydırıcı cezasonrası açılan dava kapsamında lar verilseydi Nermin Şen şimdi eski kocasının ‘“tehdit’’ suçla- yaşıyor olabilirdi. YARIN GÜNCEL
Ölüm sebebi boşanma Samsun’un Çarşamba İlçesi’nde 1 çocuk annesi 21 yaşındaki Damla Ay, şiddet gördüğü için terk ettiği 3 yıllık eşi 23 yaşındaki Barış Ay tarafından tabancayla vurularak öldürüldü. Öldürülmeden bir hafta önce şiddete uğradığı için polise giden Damla’nın başvu-
Esin Güneş
platform hukuk sorumlusu gökçesu özgül
rusu sonucu Barış Ay’a iki ay eve yaklaşamama cezası verilmişti. Çarşamba İlçesi Dikbıyık Beldesi’nde oturan annesi Nuran Güler’in yanına yerleşen Damla, barışma teklifini reddettiği eşi tarafından burada öldürüldü. YARIN GÜNCEL
07 EMEK
5 Şubat 2013
Denetimsizlik can aldı
Gaziantep’te 4. Organize Sanayi Bölgesi’ndeki enerji nakil hattı ve aydınlatma direkleri imalatı yapan Güneydoğu Galvaniz Fabrikası’nda patlama oldu. 30 Ocak Cuma günü saat 11:00 sıralarında, buhar kazanında oluşan aşırı sıkışma sonucu meydana gelen patlamada 2’si Suriye uyruklu 7 işçi öldü, 7 işçi yaralandı. eskişehir zeynep maside ersoy
Patlamanın şiddetiyle yaklaşık 1 kilometrekarelik alanda büyük hasarın meydana geldiği fabrikada ölen işçilerin isimleri, Lütfü Çalakan, Ramazan Bezgin, Emrah Özboya, Serdar Tufan ile Suriye uyruklu Mohamed Ashour ve Hasan Esad olarak açıklandı. Yaralananlar ise Ayhan Keklikçi, Ali Uzunlar, Ertuğrul İnan, Mehmet Karakaya, Memik Göğüş, Faik Çetin ve Mahmud Abdullah olarak bildirildi. 2011 yılında iki kez teftiş görmüş ve idari para cezasına çarptırılmış olan fabrikada galvaniz bölümünde 60 işçi çalışıyordu. Sorumlu hükümet “Patlamanın ana sebebi buhar kazanı. Bir hata veya eksikliğin patlamaya neden olabileceğini düşünüyoruz” denildi. Fabrika sahibi ve mühendis tutuklandı. Gaziantep Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Adil Konukoğlu gözyaşları eşliğinde, olayın normal olduğuna dikkat çekerek: “Alınan tüm önlemlere rağmen, bazen bu tür kazalar olabiliyor” dedi. Erdoğan’ın 6 işçi mi, 8 işçi mi? tartışmasına “neyse” diyerek verdiği yanıt, Başbakan’ın ve hükümetin, işçi ölümleri meselesini nasıl değer-
lendirdiklerinin de açık bir göstergesi oldu. yetkililerden gaf üstüne gaf Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey ise yaptığı açıklamada sanayicilerin yatırım yapmak için sıraya girdiklerinden bahsederken, “Böyle bir durumda büyük acı bir olayın yaşanması şansızlık” diye konuştu. Patlamanın meydana geldiği Güneydoğu Galvaniz, Fethullah Gülen hareketine yakın sermaye örgütü TUSKON’a bağlı Hür İş Adamları Derneği (HÜRSİAD)’nin üyesi ol-
duğu ortaya çıktı.
rinin kopyası iş cinayetleri yaşandı.
Bir ayda 23 işçi öldü İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre, 2013 Ocak ayında 23 işçinin öldüğü açıklandı. 2012 yılında ise en az 867 işçi hayatını kaybetti. İşçilerin 15’ini 14 yaş ve altı çocuk işçiler, 19’unu 15-17 yaş arası genç işçiler, 162’sini 18-27 yaş arası işçiler, 384’ünü 28-50 yaş arası işçiler, 89’unu 51 yaş ve üstü işçiler oluştururken, 198’inin yaşı ise belirlenemedi. Ölümlerin adresleri değişmiyor. İnşaat, tarım, maden ve enerji sektörlerinde neredeyse birbi-
Yeni ölümler sürpriz değil Patlamayla ilgili açıklama yapan DİSK Genel Başkanı Erol Ekici yaptığı açıklamada; “Organize Sanayi Bölgesi’nin 175 bin istihdam kapasiteli olmasına rağmen ancak % 1,5 sendikalaşma olduğu, bölgenin genelinde sendika düşmanlığının yaygınlığı, denetimsizliğin had safhada yaşandığı, işçilerin fazla sürelerle çalıştırılmalarından dolayı yorgun oldukları düşünüldüğünde, yeni kaza ve ölümlerin meydana gelebileceğini tahmin etmek zor değil” dedi.
Daiyang direnişi sürüyor Avrupa Serbest Bölge’de faaliyet yürüten Daiyang-SK fabrikasında çalışan 120 işçi 14 Kasım 2012 tarihinde, uzun süredir devam ettirdikleri toplu sözleşme görüşmelerinden yanıt alamayınca, grev kararı aldılar. Patronun saldırıları devam edince yüzlerce emekçinin desteğiyle bir yürüyüş gerçekleştirerek açlık grevine başlamışlardı. 120 kişi Çorlu Cumhuriyet meydanında dönüşümlü olarak sürdürdükleri
açlık grevine devam ediyor. DİSK/Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Örgütlenme Sekreteri Özkan Atar’la yaptığımız görüşmede, Atar, Güney Koreli işverenin, grev kırıcı ve yasa tanımayan faaliyetlerine dikkat çekmek için açlık grevine başaladıklarını belirttti. Atar, ayrıca DİSK’in 46. kuruluş yıldönümünü 13 Şubat’ta grevdeki arkadaşlarıyla birlikte kutlayacaklarını da ekledi.YARIN EMEK
İşçi güvenliği 2014’e kaldı Al kalemi eline
e m e kç i l e rd e n
mektuplar
Sendika sahip çıkmalı Evliyim ve bir çocuk rumda. Sanayi bölgesinde babasıyım. Şu an 35 yaşın- sendikalı olup, asgari ücdayım ama hayat şartları ret üzerinden maaş alan 16 yaşında benim iş hayatı- tek fabrikayız. Aldığımız na girmemi zorladı. Liseyi sosyal haklar, ikramiyeler bitirdikten sonra hayat işte adaletli verilmiyor. Kıo zaman başladı. Memle- demli işçi ile 1 aylık işçi ketim olan Balıkesir’de bir arasında neredeyse hiç fark deri fabrikasında işçi ola- yok. İşveren ne derse onu rak çalıştım. Deri boyama yapmak zorunda bırakılıbölümündeydim. Fabrika- yoruz. Fakat sendikanın da işçiye uygulahiçbir faydalı iş nan tüm şartlar, yaptığını göreçok kötüydü. medik fabrikaBiz de bunun mızda. Bizim taüzerine fabrileplerimiz var ve kamıza sendika sendikamız ise getirmeye karar bu talepleri işveverdik. Sendika rene götürmeli GÖKHAN ÇOLAK bizi patronla yüz ve işçi yararına yüze bıraktı. Patron da biz kazanımlar elde edilmeli. sendikalı olduğumuz için, Bu durumdan bıkmış olan fabrikayı başka şehre taşı- biz işçiler sendikamızı sıdı. Biz de işsiz kaldık. kıştırarak artık hakkımız Şu an bir metal fabrika- olanları almaya çalışıyoruz sında işçiyim. Eskişehir’de bugün. de ekonomik zorluklar Geleceğimize dair bir geçim şartlarını karşılamı- şey hayal edemez hale gelyor. Sendikalı ve sigortalı dik. Geleceğimizi, planlaişim var. Fakat bununla mayı bıraktık. Günü geçirövünemiyorum. Çalışma menin derdindeyiz. şartlarımız gayet kötü duSen de kendi hikayeni anlatmak istersen, al kalemi eline bilgi@yarinhaber.net
Büyük Endüstriyel Kazaların Kontrolü Hakkında Yönetmeliğin yürürlük tarihinin 18 Temmuz 2012 tarihinden 1 Ocak 2014 tarihine ertelendiği ortaya çıktı. Gaziantep’te 7 işçinin hayatını kaybettiği Galvaniz fabrikası’nda meydana gelen patlamayla ilgili soruşturma sürerken, CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, önemli bir konuyu TBMM Genel Kurulu’nda dile getirdi. “İş kazalarıyla ilgili her defasında gerekli önlemlerin alınacağı ve yasal düzenlemelerin ivedilikle yapılacağı sözünü yinele-
yen hükümet, samimi ise neden söz konusu yönetmeliği erteleme gereği duymuştur?” diyen Öğüt, “Afyon’da mühimmat patlaması sonucu 25 askerimizin şehit olması, Davutpaşa’daki patlama, Gökdere’deki HES inşaatında yaşanan patlama sonrası 11 işçinin hayatını kaybetmesi, büyük çevre felaketine yol açan Yalova’ daki AKSA tesislerindeki yangın ve son olarak Antep’te meydana gelen patlamada yaşamını yitiren 7 kişi hükümet için ne ifade ediyor? Bu ölümler sadece istatistiki bir sayı olarak mı kalacaktır?” diye konuştu. YARIN EMEK
Taşeron birinci derecede suçlu Zonguldak’ta 17 Mayıs 2010 tarihinde 30 işçinin yaşamını yitirdiği grizu patlamasıyla ilgili bilirkişi raporunda, taşeron şirket birinci derecede, dönemin Türkiye Taşkömürü Kurumu müessese müdürü ise ikinci derecede kusurlu bulundu. Raporda, taşeron şirketin, havalandırmayı ikincil havalandırmayı ve kablo girişlerini uygun kurmadığı, gaz ölçümlerini düzenli yapmadığı vurgulandı. Ayrıca “İşçilere yeterli sayıda kurtarıcı maske verilmediği, maskenin kullanılması yönünde denetimlerin yapılmadığı saptanmıştır” denildi. Davada 28 sanık tutuksuz yargılanıyor. YARIN EMEK
Gün Çağ Aydın
PRiZMA
Annelere ve babalara Egemenlerin halkın bağrında açtığı yaraları mücadelemizin kitleselleşmesiyle kapatıyoruz. Zaten yönetenleri köşeye sıkıştırmanın başka da bir yolu yok. Biz kitleselleştikçe onlar ne yapacağını düşünmek zorunda kalıyor. Haklıları karşısında gördüğünde çaresiz kalıyor. Mücadelede haklı olmak da tek başına yetmez. Birilerinin senin haklılığına inanması gerekir. Mücadele sadece sana hak verenlerle de büyümez. Bizzat yanında olmaları ile seninle beraber yürümeleriyle büyür. Hatta yanı başındakilere; “Bak işte bu insanlar haklı” diye anlatması ile büyür. Mücadele etmenin en önemli özelliği haklı olduğuna inananları bir araya getirmesidir. Sadece en genele seslenerek de istediğin güce ulaşamazsın. En kitlesel mücadeleyi verebilmek için yanı başında seninle olanla yürüyebilmelisin. Bütünü oluşturanlar parçalardır. Parçaları örgütleyesin ki daha sonra onları bir araya getirebilesin. Büyük yangınları çıkaran ufak bir kibrit parçası olabilir. O kibritin başlıca özelliği tutuşturmasıdır. Tam da bugün özellikle aileler, mücadelenin tam ortasında yer alıyor. Kimisi kızı için, kimisi işçi evladı için, kimisi de kaybedilmiş oğlu için mücadelenin en önünde yer alıyor. Ben annesi olarak tek başıma yeterim demiyor. Dönüp tüm aileye sesleniyor: “Ya hep beraber ya hiç birimiz!” diyor. İşte bu slogan böyle anlam kazanıyor. Hesap sorma isteği öyle güçlü basıyor ki, insan daha da büyümeliyiz diye düşünüyor. Mücadelemiz ailelerin güçlü katılımıyla artık daha da bir anlam kazanıyor. Halkın her kesiminden insan ortak amaçlar için bir araya gelebiliyor. “Halka inme” safsatasıyla olmuyor bunlar. Halkın ta kendisi olduğun için engelleri bir bir aşabiliyorsun. Yönetenlerin de bileğinin bükülebileceğine inananların sayısı gittikçe artıyor. Aslında onların birer kağıttan kaplan olduğunu kendi gözleriyle görüyor. Ama karşısındakinin de gücünü bilerek ona göre hareket ediyor. Kadın cinayetlerine karşı yürütülen mücadele aldığı ivmeyi boşa çıkarmıyor. Yükseliyor, büyüyor ve güçleniyor. Artık kadın katilleri yalnız. Kadınlar güçlü. İşçilerin kanını ellerinde taşıyanlar artık korkuyor. Çünkü onlardan birileri hesap soruyor. Ölen işçi kardeşlerinin hesabını soranlar çoğalıyor. Kardeşlerimizin aileleri mücadeleden geri durmuyor. Bizleri büyük kazanımlara götüren şey, en baştaki kazanımlarımızın birleşmesi olacaktır. Durumlar karşısındaki kararlı ve serin kanlı duruşumuz bizi hedeflerimize doğru götürecektir. En kuvvetli surlar ısrarlı top atışlarıyla devrilmiştir. Tek bir top atışı surları devirmeye yetmez. Sadece en büyük güne hazırlanmak, işte o gün sahneye çıkacağız demek de yetmez. Bu günden ilmek ilmek örülen mücadele, çabaları sonuçsuz çıkarmayacaktır. Ailelerin gözlerinden okunan kararlılık her sözümüzü haklı çıkarıyor. Artık doğru söyleyen dokuz köyden kovulmuyor. Dokuz köyü de aynı amaçla yola çıkarıyor. Tarihin çarkı boşa dönmez. Bu işler böyle gelmiş böyle gider diyenler, işlerin gidişatını ancak uzaktan seyrederler. Bir annenin gözündeki yaşı kendi ellerinle sileceksin ki sana evladım diyebilsin. Ama bir kere değil on kere sileceksin. Siz merak etmeyin anneler, Sizi mutlu günlere taşıyacak olan evlatlarınız, değil gözünüzün yaşını silmek, Gözünüzden akan her bir damla yaşın hesabını sormak için hep yanınızda olacak. Yeter ki başımızı yana çevirdiğimizde sizin o ışık saçan yüzünüzü görelim. guncagaydin@hotmail.com
08 GUNCEL
5 Şubat 2013
Yeni yönetmelikle kadınlar
k a c a n u r o k e l böy
Üçüncü bölüm
GÖKÇESU ÖZGÜL yazdı
Uzaklaştırma ve konutun korunan kişiye tahsisi Hâkim tarafından şiddet uygulayanın, korunan kişi ile birlikte oturdukları müşterek konuttan uzaklaştırılarak, konutun korunan kişiye tahsis edilmesine ilişkin karar verilebilir. Mülki amir ya da hâkim, talep edilmesi hâlinde korunan kişiye, şiddet uygulayana ya da bu kişilerin yakınlarına ait kişisel eşya ve belgelerin kolluk marifetiyle kendilerine teslim edilmesine karar verebilir. Teslim edilecek kişisel eşya ve belgeler, tedbir kararında gösterilir. Bu tedbirin uygulanması, şiddet uygulayanın uzaklaştırıldığı konutun kira, elektrik, su, telefon, doğalgaz ve benzeri giderlerini karşılamaya devam etmesine engel teşkil etmez. Hâkim şiddet uygulayanın, koruma kararı süresince aile konutunun kira sözleşmesini feshetmemesine, kamu konutu tahsisinin kaldırılması yönünde talepte bulunmamasına ve bu tür yükümlülüklerinin devamı ile uygun göreceği diğer tedbirlere de karar verebilir. Kira sözleşmesine ilişkin tedbir kararı kiralayana, kamu konutu tahsisinin kaldırılmamasına yönelik tedbir kararı ise ilgili kamu kurumuna bildirilir. Korunan kişinin bulunduğu yere yaklaşmama Hâkim tarafından, şiddet uygulayanın korunan kişiye, konuta, okula, işyerine ve korunan kişinin bulunabileceği sair yerlere yaklaşmamasına ilişkin karar verilebilir.
Avukat Gökçesu Özgül’ün Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun mücadelesi ile çıkartılan yönetmelikle ilgili olarak yaptığı değerlendirmenin üçüncü bölümünü yayımlıyoruz. Özgül, gazetemize hazırladığı yazının bu bölümünde verilen tedbir kararlarının uygulama alanlarını, süresini ve kapsamını ayrıntılarıyla anlatıyor.
kaldırılmasına ilişkin karar verilebilir. Yakınlara, tanıklara ve çocuklara yaklaşmama Hâkim tarafından gerekli görülmesi hâlinde, şiddet uygulayanın, şiddete uğramamış olsa bile korunan kişinin, yakınlarına, şiddetin tanıklarına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmamasına ilişkin karar verilebilir. Eşyalara zarar vermeme Hâkim tarafından, şiddet uygulayanın, korunan kişinin şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemesine yönelik karar verilebilir. İletişim araçlarıyla rahatsız etmeme Hâkim tarafından, şiddet mağdurunun korunması amacıyla, şiddet uygulayanın görsel, işitsel, yazılı, internet ve benzeri iletişim araçlarıyla ya da sair surette korunan kişiyi rahatsız etmemesine yönelik karar verilebilir. Silah teslimi Hâkim tarafından, şiddet mağdurunun korunması amacıyla şiddet uygulayana ait silâhların kolluğa teslimine ve tedbir süresinin sonuna kadar emanetine yönelik karar verilebilir. Kamu görevi nedeniyle kullanılan silahın teslimi Hâkim tarafından, şiddet uygulayanın, silah taşıması zorunlu olan bir kamu görevi ifa etse bile bu görevi nedeniyle zimmetinde bulunan silahı kurumuna teslim etmesine yönelik karar verilebilir. Silahı teslim alan kurum amiri, karar süresinin sonuna veya tedbirin değiştirildiğine ya da kaldırıldığına dair yeni bir karar verilmedikçe tedbir kararını uygulamaya devam
eder ve silahı hiçbirşekilde iade etmez. Silahın teslim alınması ve iadesi işlemleri kurum amiri, şiddet uygulayan ve bir tanık arasında imzalanan tutanak ile yerine getirilir. Alkol veya uyuşturucu ya da uyarıcı madde kullanmama ve bağımlılık halinde muayene ve tedavi Hâkim tarafından, şiddet uygulayanın, korunan kişilerin bulundukları yerlerde alkol, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmaması ya da bu maddelerin etkisinde iken korunan kişilere ve bunların bulundukları yerlere yaklaşmaması, bağımlılığının olması hâlinde, hastaneye yatmak dâhil, muayene ve tedavisinin sağlanmasına yönelik karar verilebilir. Hakkında önleyici tedbir kararı verilen kişinin, bir sağlık kuruluşunda muayene veya tedavi olmasının sağlanması ve sonuçları ile tedbirin kişi üzerindeki etkilerinin takibi ŞÖNİM tarafından ilgili kurum veya kuruluş ile koordinasyon içerisinde yerine getirilir. ŞÖNİM olayın özelliğine göre bu kararın yerine getirilmesi sırasında kolluktan yardım isteyebilir.Hakkında tedbir kararı verilen kişinin sağlık kuruluşunda tedaviyi reddetmesi halinde durum tutanakla tespit edilerek ivedilikle Cumhuriyet başsavcılığına ve ŞÖNİM’e bildirilir. Bir sağlık kuruluşunda muayene ve tedavi Hâkim tarafından şiddet uygulayanın, şiddet eğilimine yol açan davranışlarını önlemek amacıyla, sağlık kuruluşuna muayene veya tedavisi için başvurması ve tedavisinin sağlanmasına yönelik karar verilebilir. Şiddet uygulayanın muayene ve tedavisinin
sağlanmasına karar verilmesi halinde, illerde İl Halk Sağlığı Müdürlüğü’ne, ilçelerde Toplum Sağlığı Merkezi’ne başvurulması zorunludur. Şiddet uygulayan, illerde İl Halk Sağlığı Müdürlüğü varsa ruh sağlığı şubesi tarafından, ilçelerde Toplum Sağlığı Merkezi tarafından kamuya ait sağlık kuruluşuna sevk edilir. İlgilinin tedaviyi sürdürüp sürdürmediği ve yapılan işlemin sonucu bu birimler tarafından ŞÖNİM’e bildirilir. Hakkında tedbir kararı verilen kişinin sağlık kuruluşunda tedaviyi reddetmesi halinde durum tutanakla tespit edilerek ivedilikle Cumhuriyet başsavcılığına ve ŞÖNİM’e bildirilir. Kolluk amiri tarafından alınabilecek tedbirler Mülkî amir tarafından alınabilecek barınma yeri sağlanmasına ve geçici koruma altına alınmasına ilişkin tedbirler, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde ilgili kolluk amirince de alınabilir. Kolluk amiri, evrakı en geç ilk işgünü içinde mülkî amirin onayına sunar. Mülkî amir tarafından kırk sekiz saat içinde onaylanmayan tedbirler kendiliğinden kalkar. Hâkim tarafından karar altına alınabilecek önleyici tedbirler de gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde ilgili kolluk amirince alınabilir. Kolluk amiri evrakı en geç tedbirin alındığı tarihi takip eden ilk işgünü içinde hâkimin onayına sunar. Hâkim tarafından yirmi dört saat içinde onaylanmayan tedbirler kendiliğinden kalkar. Tedbir kararının verilmesi Tedbir kararı ilgilinin talebi, müdürlük, ŞÖNİM veya kolluk görevlileri ya da Cumhuriyet savcısının başvurusu üzerine verilir. Tedbir kararları en çabuk
ve en kolay ulaşılabilecek yer hâkiminden, mülkî amirden ya da kolluktan talep edilebilir. Koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için, şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge aranmaz. Kararın verilmesi, Kanunun amacını gerçekleştirmeyi tehlikeye sokabilecek şekilde geciktirilemez. Tedbir kararının süresi Tedbir kararı ilk defasında en çok altı ay için verilebilir. Ancak şiddet veya şiddet uygulanma tehlikesinin devam edeceğinin anlaşılması hâlinde, resen, korunan kişinin, müdürlük, ŞÖNİM veya kolluk görevlilerinin talebi üzerine, tedbirlerin süresinin veya şeklinin değiştirilmesine ya da aynen devam etmesine karar verilebilir Tedbir kararının tebliği Tedbir kararı, kararı veren merci tarafından korunan kişiye ve şiddet uygulayana tefhim veya tebliğ edilir. Bu karar, yerine getirilmek üzere görevli olan kurum veya kuruluşa gönderilir.Tedbir talebinin reddine ilişkin karar, sadece korunan kişiye tebliğ edilir. Alınan tedbirlerin belirtilen sürelerde yetkili merci tarafından onaylanmaması halinde tedbir kararının kalktığı korunan kişiye tebliğ edilir, ilgili kolluğa bildirilir. Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde ilgili kolluk birimi tarafından alınan önleyici tedbir, şiddet uygulayana bir tutanakla derhâl tebliğ edilir ve bu husus hakkında ŞÖNİM’e ve mahkemeye bildirimde bulunulur.Şiddet uygulayana, tedbir kararına aykırı davranması halinde hakkında zorlama hapsine tabi tutulmasına karar verilebileceği ihtarı kararda belirtilir. Ayrıca tedbir kararının tefhim ve tebliğ işlemlerinde de bu ihtar yapılır.
Gizlilik Gerekli bulunması hâlinde, tedbir kararı ile birlikte talep üzerine veya resen, korunan kişi ve diğer aile bireylerinin kimlik bilgileri veya kimliğini ortaya çıkarabilecek bilgileri ve adresleri ile korumanın etkinliği bakımından önem taşıyan diğer bilgileri, tüm resmi kayıtlarda gizli tutulur. Bilgilerinin gizli tutulmasına karar verilen korunan kişinin, Milli Eğitim Bakanlığı, Merkezî Nüfus İdaresi Sistemi, Sosyal Güvenlik Kurumu, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi, kolluk, bankalar, sağlık kurum ve kuruluşları ve benzeri tüm kayıtlardaki bilgileri gizli tutulur.Korunan kişi hakkında gizlilik kararı verilmesi halinde, karar ŞÖNİM müdürü aracılığıyla tedbir kararının uygulanacağı yer nüfus müdürlüklerinde ilgilinin nüfus kaydına işlenir. Bu durumda korunan kişilerin resmi başvuru, iş ve işlemlerinin yapılması sırasında adres beyanı istenilmez. Gizlilik kararı verilen kayıtlar sadece elektronik ortamda tutulur.Korunan kişinin nüfus kaydına işlenen gizlilik şerhi, tedbir kararının süresinin sona ermesini takip eden onbeşinci gün MERNİS veri tabanından silinir. Mülki amir tarafından verilen kararlara itiraz Mülki amir tarafından verilen koruyucu tedbir kararına karşı, tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, ilgililer tarafından aile mahkemesine itiraz edilebilir. Hâkim, verilen tedbir kararının kaldırılmasına veya uygun görülecek başka bir tedbirle değiştirilmesine veya aynen devamına karar verebilir. İtiraz hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilir. Ancak, hâkim tarafından gerekli görülmesi halinde ilgililer dinlenebilir. Karar bir hafta içinde verilir. İtiraz üzerine verilen karar kesindir.
Çocukla kişisel ilişki kurulmasının sınırlandırılması Hâkim tarafından daha önce verilmiş, çocukla kişisel ilişki kurma kararı varsa kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılmasına veya durumun özelliğine göre sınırlandırılmasına ya da tümüyle
Yönetmelik açıklamasının devamı, haftaya Yarın’da.
09 EKONOMI
5 Şubat 2013
Sol Köşe
Sibel Uzun Kartal’da kadınlarla buluştu
Emekçi Hareket Partisi Siyasi Büro Üyesi Gülsüm Kav, Yarın’a değerlendirdi
Üç cocuk ekonomisi Başbakan’ın üç çocuk ısrarına rağmen nüfus artış hızı azalınca, AKP hükümeti çocuk yapanlara özel vergisel teşvik çalışması başlattı. Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, “Teşvik üzerinde çalışacağız. Avrupa’daki gibi daha güçlü bir sistemi getirmeliyiz” dedi.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu mücadelesini yaymaya devam ediyor. Platform 30 Ocak Çarşamba günü İstanbul Kartal’da Saman Kafe’de kadınlarla buluştu. Toplantıya Emekçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sibel Uzun, Platform’un İstanbul Temsilcisi Fikriye Yılmaz, Platform’un Kartal Temsilcisi Ezgi Akça da katıldı. Yapılan toplantıdan sonra hep birlikte alınan kararlarla bölgede çalışmalar başlayacak. Kadınların yaşam hakkını kazanması için bu mücadelenin içinde yer alan kadınlarla birlikte daha güçlü bir şekilde ağır ceza talebini yenileyeceklerini ve çıkartılan Koruma Yasası’nın uygulanmasının da takipçisi olacaklarını belirttiler. YARIN GÜNCEL
Patronun kar güdüsü işçileri öldürüyor
TKP Gaziantep İl Örgütü, Gaziantep’te 7 emekçinin hayatını kaybetmesinin ardından bir açıklama yaptı. Açıklamada şu ifadeler yer aldı: “AKP’nin işçi düşmanı politikası bugün şehrimizde 7 işçinin ölümüyle sonuçlandı. İşvereni koruyan yasalar nedeniyle her gün hayatlarını kaybeden emekçiler oluyor. Her gün onlarca işçinin hayatını kaybetmesine AKP hükümeti kader derken, bizler bunun kar güdüsüyle hareket eden patron sınıfının, emekçi sınıfların can güvenliğini umursamamasından kaynaklandığını biliyoruz!” YARIN GÜNCEL
İşçilerin örgütlenmesini engellemeye çalıştılar
28 Ocak günü, “Özgürlük, Eşitlik ve Sosyalizm Mücadelesinde Devrimci Kadın Kurultayı”na çağrı yapmak amacıyla, Ankara Balgat’ta bulunan Sementa Tekstil Fabrikası’na bildiri dağıtmaya giden BDSP üyelerine polis saldırdı. BDSP, geçtiğimiz günlerde yaşanan saldırıyı protesto etmek için Sementa Tesktil Fabrikası önünde bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada “500’ü aşkın işçinin çalıştığı Sementa Tekstil Fabrikası’nın bir sömürü cehennemi olduğu, işçilerin çoğunun sigortasız çalıştırıldığı” vurgulanırken saldırının nedeninin “Sementa işçilerinin örgütlenmesinden duyulan korku olduğu” belirtildi. YARIN GÜNCEL
Profesör doktor Aziz konukman
İstanbul can çoksöyler
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın üç çocuk ısrarına rağmen nüfus artış hızı azalınca hükümet, üç çocuğa teşvik formülünü devreye sokmaya karar verdi. Türkiye’de ilk defa yaş ortalamasının 30’u geçtiğini belirten Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, çocuk yapanlara özel vergisel teşvikler üzerinde çalışacaklarını açıkladı. Yaşlı nüfus artışı alarm verdi TÜİK’in açıkladığı nüfus rakamlarını yorumlayan Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, nüfus artış hızının azaldığına dikkat çekerek ekonomiye dair endişelerini açıkladı. Başbakan’ın 3 çocuk talebini haklı bulduğunu söyleyen Yılmaz,
“Türkiye nüfusu yaşlanıyor. Ancak, uzunca bir süre daha çalışma çağındaki nüfusumuzun toplam nüfustaki payı yüksek olacak” dedi. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün ise, çocuk teşvikinde barajlı sistemin olacağını belirterek, “İlk 3-4 çocuğa teşvik verilecek. 4 çocuk üstüne düşünülmüyor. Ayrıca teşvik amaca ulaşınca kalkacak” dedi. İşsizler dışında her şeye kullanılan işsizlik fonu bu konuda da kaynak olarak kullanılacak. AKP Kadın Kolları, yurtdışındaki örnekleri inceleyerek, ‘Sadece çocuk bakımında kullanılmak üzere yemek ticketi gibi 300 liralık çocuk bakım teşviki’ ve İşsizlik Fonu’ndan alınacak yüzde 1’lik kaynakla ‘Aile Bakım Sigortası’ oluşturulması önerisini getirdi.
Bu tabi ki olacak şey değil. Genç işsizlik oranlarının genel işsizlik ortalamasının çok üstünde olduğu Türkiye’de bu tür teşviklerinin hiçbir önemi yok. Bu teşviklerle nüfusun artması mümkün değil. Sosyal devleti tasfiye ederek sadaka devleti uygulamalarıyla nüfusun artması daha çok genç işsizliğin artışına neden olacaktır. Çocuklara verilecek olan para sadakadan başka bir şey değildir. Doğacak çocuklar geleceğin işsizi olacak sedece. Kalkınma Bakanı Cevdet Yımaz’ın hedefi ucuz işgücünü daha da artırarak dünya ekonomisine entegre etmek. Bunun için de genç nüfusun hızla artması gerekir.
Bir borç Ekonomide intiharı daha neler oluyor?
İyiye gittiği iddia edilen ekonomide borç intiharları sürüyor. Bir çocuk babası 39 yaşındaki Yusuf Saran, bankalara olan borçları nedeniyle bunalıma girince, kendini evde tavana iple asarak yaşamına son verdi. Her gün bir başka yerden intihar haberi geliyor. Balıkesir’deki bir mobilya mağazasının sahibi, evli 1 çocuk babası 39 yaşındaki Yusuf Saran, iddiaya göre bankalara olan borçları nedeniyle bunalıma girince, kendini evde tavana iple asarak yaşamına son verdi. Geçtiğimiz günlerde Adana’da bir baba borçları yüzünden cinnet getirmiş, eşi 65 yaşındaki Selvinaz ile zihinsel engelli kızı 31 yaşındaki Ayşe Şahin’i öldürmüş, ardından intihar etmişti. YARIN EKONOMİ
İMKB’de işlem gören hisse senetleri geçen hafta yüzde 5,35; 24 ayar külçe altının gram satış fiyatı yüzde 0,1; dolar yüzde 0,74 değer kaybederken euro ise yüzde 0,50 değer kazandı. Mandalina, Ocak ayında yüzde 21,72 oranı ile fiyatında en fazla artış izlenen mevsimsel ürün oldu. Benzin fiyatına bir haftada ikinci zam yapıldı. 10 kuruşluk zam sonrası benzinin litresi 4,85 liraya çıktı. Dış ticaret açığı geçen yıl yüzde 20.7 düşüşle 84 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Bu hafta Kıbrıs Rum Kesimi
Küçük ama mide bulandırıyor!
Kıbrıs Rum için tek kurtuluş Kesimi, yüzölyolu doğalgaz. çümü ne kaAvrupa üç dar küçük bir yıldır süren ülke olsa da ekonomik kriz b u g ü n l e rd e döneminin RIFAT ÇAPAR Euro Bölgesi sonuna yakyazdı için büyük bir laşıldığını tam sorun oluşturuyor. düşünmeye başla17.5 milyar euro borca mışken bu kez beklenihtiyacı olan Rumların medik bir darbe Kıbrıs borçlarını nasıl ödeyeceği Rum Kesimi’nden geldi. konusu AB’yi büyük bir Rumların içine düştüğü açmaza soktu. Rumlar ekonomik kriz, küçük
Kapitalizmin zorunlu bir sonucu
Başbakan bir süredir doğrudan kadınlara seslenerek ortalama 5 çocuk talep ediyordu. Sadece istemekle bunun sağlanamadığını görünce, teşvik edici ödenekler gündeme geldi, ödenek konusu, hiç değilse konuyu daha gerçekçi ele almak anlamına geliyor; ancak burada birkaç katmanlı, bütünlüklü bir mesele var. Birincisi, Başbakan’ın günde 5 kadının öldürüldüğü topraklarda, cinayetleri durdurmak için bir şey demezken, aynı kadınlardan çocuk yapmalarını isteme hakkı yoktur. Ölümleri konuşmadan nüfus politikası konuşamayız. İkincisi Türkiye’de kadın işsizliği de çok yüksek oranlarda. AKP ise, kadınları ekonomiye dâhil etmenin yolunu sadece “anne” olmalarında görüyor. İstihdam sorunu için gerçek bir çözümü yok. Nüfus konusunda hükümetin bu heyecanı ise kapitalizmin geldiği düzeyin bir zorunlu sonucu. Bir de ortada Çin gerçeği dururken, hemen bütün ülkeler için rekabette nüfusun önemi artıyor. Türkiye’de ise tam da çok gerekli olduğu bir zamanda doğurganlık hızı düşmeye başladı: Aslında halen Avrupa’ya göre genç bir nüfusa sahip olsak bile bu oranlar, G-20’ye girmiş, bölgesel güç olma bayrağı açmış AKP’nin emellerine tam uymuyor. Rekabetin gereği olarak nüfus büyümeli, istemekle olmuyorsa teşvik etmeli diye düşünüyorlar. Ancak söz konusu olan ödenek ise hem miktar olarak çok yetersiz, hem de “işsizlik fonundan” karşılanması büyük bir hak gaspıdır. Hükümet madem çocuk istiyor, işsizin hakkından çalmak yerine, önce üç çocuklar annesiz kalmasın diye kadın cinayetlerini durdurmalı, babasız kalmasın diye işçi ölümlerine son vermeli, çocuklar beslenebilsin, sağlıklı yaşayabilsin diye istihdamı sağlamalı ve emekçiye hakkı olan ücreti vermelidir.
KIBRIS BÜYÜmE ORANLARI sanılan ancak göz ardı edilemeyecek önemde 2008 2010 2012 bir sorun olarak karşımızda duruyor. Toplam ekonomik büyüklüğü 18 milyar euro olan Rum Yönetimi’nin, 10 milyarı hasarlı bankacılık tan’ın borç yapılandırRum Yönetimi Akdesektörü, 7,5 milyarı da masının müzakerelerini niz’de 60 trilyon metregenel devlet borçları için yürüten Institute of In- küpe ulaşacak büyükolmak üzere 17, 5 mil- ternational Finance (IIF) lükte doğalgaz rezervleri yar Euro borca ihtiyacı Başkanı Charles Dallara, buldu fakat kendi tükevar. “AB’nin bugün karşısın- timi için kullanabilmesi Gerçi Euro Bölge- daki en ciddi risk Kıbrıs ancak 2018’de, ihracat si’nde bunu karşılayacak Rum Kesimi’dir” dedi. ise ancak 2019-2020’de kadar para elbette var Uzun vadede çözüm gerçekleşebilecek. Yine ancak sorun şu: Kıbrıs olabilecek ve Rumların de bu, gelecekteki bu geRum Kesimi bu borcu borçlarını sürdürülebilir lir kaynağının seküritize nasıl geri ödeyecek? Bu kılacak bir tek unsur var: edilmesine engel nedenle kurtarma işlemi Doğalgaz. değil. sürdürülebilir olmaktan çıkıyor. Ve işlem sürdürülebilir olmazsa, Uluslararası Para Fonu (IMF) operasyona katılmayacak, ki bu da zaten tüm programın inandırıcılığına darbe vuracak. Geçen yıl Yunanis-
1-
Kargo işçileri yalnız değil
Ankara, Konya ve İstanbul’da sendikalı oldukları için işten çıkarılan Yurtiçi Kargo işçilerinin direnişine destek ziyaretleri sürüyor. DİSK’e bağlı Nakliyat-İş Sendikası’na üye oldukları için işten çıkarılan Yurtiçi Kargo işçilerinin Esenyurt’ta bulunan Haramidere Aktarma Merkezi önünde sürdürdükleri direnişe, 2 Şubat günü Halkevleri tarafından destek ziyareti yapıldı. Halkevleri Bölge Temsilcisi Hasan Pulat da yaptığı konuşmada, Halkevleri’nin direnen işçilerin yanlarında olduğunu ifade ederek, “Sokakta mücadele ettiğimiz zaman kazanacağımızı biliyoruz, tıpkı enerji ve sağlık işçileri gibi” dedi. YARIN GÜNCEL
Teşvikle nüfus artmaz
EHP Siyasi Büro Üyesi Gülsüm kav
0.1
KIBRIS
-0.8
(
10 EGITIM
Yeni bakandan bilindik açıklamalar
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, göreve başlamasının ardından çeşitli konularda açıklamalarda bulundu. Açıklamalarının arasında YÖK’le ilgili açıklamalarda bulunuyor. Açık vermemeye dikkat eden Avcı tedbirli tavırlarıyla dikkat çekiyor. Serbest kıyafetle ilgili de değişikliğe gidebileceklerinin de sinyallerini veriyor. İSTANBUL BERNA DÜLGER
na işaret ederek, şunları bildirdi: “Bununla ilgili YÖK bir taslak Yüksek Öğretim Kurulu hazırladı. O taslağı Milli Eğitim (YÖK), Yüksek Öğretim Yasa Bakanlığı’na gönderdi. TBMM MilTaslağı’na ilişkin “YÖK tarafından li Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor hazırlanan taslak bize bir fikir verecek Komisyonu Başkanıyken hazırlanan ancak meseleyi enine boyuna tartışa- taslakla ilgili görüşlerimi kamuoyuyla bileceğimiz bir düzlemde ele alacağız. paylaştım. Bu taslağın ciddi bir reÖnümüzdeki yıllarda yükseköğ- vizyona ihtiyacı olduğunu söyledim. retimi daha sorunsuz yürütmemizi YÖK gerçekten demokratik bir sağlayacak bir sonuca, hep birlikte anlayışla kendi sitesinden taslağı ve ulaştıracağımızı ümit ediyorum” dedi. eleştirileri yayınladı. Bu taslak, Milli Eğitim Bakanlığı’na gönderildi. Devir ŞEFFAF YÖK Yeni bakan da öncekiler gibi öğrencilerin fikrini almaktan yana değil. Bu konuyla ilgili öğrencilerin fikrinin alınmamasını hiç garipsemezken zaten konu ile ilgili söyleneceklerin herkes tarafından söylendiğini YÖK’ün de bunu yüksek bir şeffaflıkla yayınladığını bunun yeterli olduğunu söyledi. Talimatlardan ibaret bir web sitesinde belirtilen görüşlerinde her hangi bir yaptırım gücü bulunmamasına ise değinmedi.
teslim töreni öncesinde Bakan beyle yaptığımız görüşmede, daha önce benim de bulunduğum bir toplantıda bunun Başbakanlık bünyesinde çalışmalarının daha uygun olacağı konuşulmuştu. Ben de bu kuralı yürürlüğe koyacağım. YÖK tarafından hazırlanan taslak bize bir fikir verecek ancak meseleyi enine boyuna tartışabileceğimiz bir düzlemde ele alacağız. Önümüzdeki yıllarda yükseköğretimi daha sorunsuz yürütmemizi sağlayacak bir sonu-
ca, hep birlikte ulaştıracağımızı ümit ediyorum.” İSTİKAMETİ MİLLET ÇİZİYOR Eğitim alanının Cumhuriyetin 100. yılındaki hedeflere Türkiye’deki bir çok alandan daha önce ulaşacağını vurgulayan Avcı, “Her şey sahada olup bitiyor. İstikameti millet çiziyor. Millet, Milli Eğitim için istikametini hep çizdi. Millet desteğiyle önümüzdeki dönemi çok daha verimli ve bereketli olarak idrak ederiz” dedi.
KPSS yerleştirme takvimi
Başbakan Erdoğan, öğretmen ataması beklentileriyle ilgili, “Eğer bütçeniz buna muktedir değilse kalkıp ben ‘hepsini alayım, doldurayım’ diyemezsiniz” dedi. Başbakan Erdoğan, İçişleri Bakanlığı Valiler Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, öğretmen ataması beklentileriyle ilgili olarak şöyle konuştu: “Eğer bütçeniz buna muktedir değilse siz kalkıp da ben ‘hepsini alayım, doldurayım’ diyemezsiniz. Ondan sonra da yeni bir sorun başlar. ‘Öğretmenlerin maaşları verilmiyor.’ Bizden önceki dönemde yaşadığımız gibi. Biz bunları yaşamak istemiyoruz ama biz milli bütçemizin yaklaşık yüzde 50’sini eğitime ayırıyoruz.’’ YARIN EĞİTİM
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, kamuya ilk defa atanacaklar için 2013 yılı sınav ve yerleştirme takvimini açıkladı. Bakan Çelik, yaptığı yazılı açıklamada, A grubu kadrolar ile öğretmenlik kadrolarına atanacaklar için Kamu Personeli Seçme Sınavı’nın (KPSS) 6 ve 7 Temmuz’da, öğretmenlik alan testinin ise 14 Temmuz’da
sayı: 70
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın
editörler
can çoksöyler can çoksöyler sanem deniz kural nurseli gözüaçık ELİF KARAN MELİKE ÇINAR SERKAN ATAK onur toper RIFAT ÇAPAR SEVDA POLAT ZEYNEP ERSOY berna dülger peyman azadi
tasarım
EZGİ CEREN AĞTAŞ çağatay dirilgen yusuf yasin yakşi
dağıtım
onur toper
6 aylık abonelik: 30 tl sanem deniz kurAl adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: tr28 0001 0006 15577226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88
imtiyaz sahibi
fadik temizyürek
sorumlu yazı işleri müdürü
ışıl kurt
Yönetim adresi
basıldığı yer
rıfat çapar
İyi
Selahattin Duman Vatan
Vatan gazetesi köşe yazarı Selahattin “Kahrolsun marketler... Yaşasın bizim bakkal” başlıklı yazısında sesbest piyasa düzenini ele aldı. Duman, yazısında Maliye Bakanı’na seslendi: “Hükümette maliyenin başına dikilen adama sesleniyorum.. Vatandaşın oturup, öldükten sonra çocuğuna bırakacağı ev “beleştir” deyip vergi üzerine vergi icat edeceğine dönsün şu süper, hiper marketlerin hâllerine bir baksın.. Bu marketler, satış politikaları ile sadece fiyat fiştikçiliği yapmıyorlar.. Üreticiden de “raf parası” diye haraç alıyorlar”
Kötü
Engin Ardıç Sabah
Sabah gazetesi köşe yazarı Engin Ardıç kaleme aldığı bir yazısında halkın kapitalizmi sevdiğini ve AKP hükümetinden memnun olduğunu iddia etti. Ardıç’ın “Halk kapitalizmi seviyor” başlıklı yazısının bir bölümü şöyle: “Bir toplumda “dikey hareketlilik” (upwards mobility) bu kadar canlı ve heyecanlıysa, sola kimse tükürmez. Köylü sınıf değiştirebildiği sürece sol hayaldir. ve kendi hemşerisini de geliştireceğini biliyor. Somut örnekleri ortadadır. Halkın mücadelesi, sermayeye karşı değil, bürokrasiye karşıdır ve hep de öyle olmuştur.” Fatih Altaylı Habertürk
Habertürk gazetesi yazarı Fatih Altaylı 02.02.2013 tarihinde kaleme aldığı yazısında Başbakan’ın sözlerini göklere çıkardı. Altaylı, programında konuk ettiği Erdoğan’ın açıklamalarını yazısına taşıdı: “Başbakan Erdoğan, tutuklu generallerin “terör örgütü üyesi” olarak tanımlanmasına tepki göstererek, “Başta Genelkurmay Başkanım olmak üzere diğer generallerimizin hiçbirisine kalkıp da bir alışılmış anlamda ‘terör örgütü mensubu’ demek çok ciddi bir yanlıştır ve bu affedilemez” diye konuştu.”
Atamalar başka bahara
Genel koordinatör
İyi Kötü Çirkin
Çirkin
CİDDİ REVİZYONA İHTİYACI VAR Avcı, önünde yükseköğretim ile ilgili bir düzenleme programının olduğu-
5 ŞUBAT 2013 salı
5 Şubat 2013
rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010 abonelik için tel: 0 507 516 85 35 yaringazetesi@yarinhaber.net
yapılacağını, bu sınavlara başvuruların 6-15 Mayıs arasında kabul edileceğini bildirdi. Bu yıl iki kez gerçekleştirilecek yerleştirme takvimiyle ilgili olarak da Bakan Çelik, Devlet Personel Başkanlığı’nca kamu kurum ve kuruluşlarından, yerleştirme yapılacak kadro taleplerinin 1. yerleştirme için 4 Mart-17 Mayıs arasında toplanacağını, ÖSYM’nin ise
adayların tercihlerinin 24 Haziran–3 Temmuz tarihleri arasında alacağını belirtti. Çelik, 2. yerleştirme takvimine ilişkin de Devlet Personel Başkanlığı’nca kamu kurum ve kuruluşlarından yerleştirme yapılacak kadro taleplerinin 12 Ağustos-4 Ekim tarihleri arasında toplanacağını, adayların tercihlerinin ise 18–27 Kasım tarihleri arasında alınacağını kaydetti. YARIN EĞİTİM
İTÜ’lü asistanlar işlerini geri aldı İstanbul Teknik Üniversitesi araştırma görevlilerinin YÖK binası önündeki bekleyişi sona erdi. YÖK Genel Kurulu toplantısı sonrasında yapılan açıklamada, asistanların 30 Haziran’a kadar doktora tezlerini teslim etmesi durumunda işten atılan asistanlar, işlerine geri dönebilecek. Asistanların oluşturduğu üç kişilik temsilci heyetin, YÖK Genel Kurulu’yla gö-
rüşmesinde alınan kararlar arasında, işten atılan doktora öğrencileri değişikliğin Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından bir ay içinde başvuru yaptıkları takdirde kadro ilan şartı aranmadan işe geri dönebilmesi ve haziran ayına kadar doktora tezlerini vermeleri durumunda aralık ayına kadar kadrolarının korunması bulunuyor. YARIN EĞİTİM
İlker Eraslan
günlüğü
Nazlı Ilıcak’ın bir televizyon programında 28 Şubat süreci ile ilgili Gölcük Donanma Komutanlığı’nda yapılan operasyonlar tartışılırken söylediği “‘Deprem bile Gölcük’ü çarptı” sözleri yoğun tepkilere neden oldu ve “AyıkkenKonuşNazlıHanım DerhalÖzürDile” ifadesi ile TT’ye girdi: @Cimbomlu_Eser AyıkkenKonuşNazlıHanım DerhalÖzürDile.. Bunlar ailece öğleye kadar muhafazakar, ikindi’ye doğru liberal, yatsı’ya doğru da ulusalcı olabilir @ElaYldrm16 o depremi siz yaşasaydınız bu lafları ağzınıza bile almazdınız...AyıkkenKonuşNazlıHanım DerhalÖzürDile @Korsan İnsanlar çoğu zaman fırsat bulamadıkları için kötülük yapamaz. Fırsat bulunca böyle oluyor demek ki! AyıkkenKonuşNazlıHanım DerhalÖzürDile Bu hafta TT listesinde fazla politik tartışma olmadığı için “fenomen” (twitter ünlüsü) ve “fav” (favorilere alınan tweet) tweetlerinden seçmeler sunalım: @rbakirhan Sen elin fenomenlerini takip edersin ama cenazene @mesutbahtiyar gelir. @cihatakbel “eurovision’u ciddiye mi alıyonuz yaa?” diyen insana bi çift lafım var; CERN DENEYİ NASIL GİDİYOR NE VAR NE YOK? @mesutbahtiyar 10 yaşında meslek seçimi yapılacaksa yeni meslek dalları açılması gerekiyor. mesela yeğenim kaan (8) astronotlu batman polisi olmak istiyor. @evrimguvenc O’ndan geriye doğru sayıyorum: O, dokun, sessiz, yendi, aldı, boş, dert, hiç, iyi, ben, sıfııır...
11 FORUM
5 Şubat 2013
Sol ulusalcılık bir faşistlik hastalığı-2 Boyun eğme dışında, her itiraz ve özgürlük talebi de mutlaka başka güçlerin oyunudur. Bugün Güney Kürdistan yönetimine karşı gösterilen ırkçı histeri bu tarihsel arka planın ürünüdür. Bu algı sağ ve sol milliyetçiliğin ortak paydasıdır. Aynı
amacı farklı sözcüklerle ifade ediyorlar. Örneğin MHP’nin vazgeçilmezlerinden olan “Dış düşmanlar, dış güçlerin maşası, hain, ya sev ya terk et, satılmış, bölücü yıkım projesi, aşiret reisi” gibi söylemleri, ulusalcılar tarafından
farklı sözcüklerle dile getirerek solla ilişkilendiriyorlar. ”Anti emperyalizm, emperyalist proje, bu memleket bizim, bu ülkeyi böldürtmeyeceğiz, Barzanistan, AB’ci, emperyalist uşaklar, bölücü, gerici, liboş” eldeki mevcut şablon liste bu şekilde uzayıp
gidiyor. ”Yıkım projesi” ve “Emperyalist proje” arasında içerik olarak aralarında herhangi bir fark yok. Aynı şekilde Güney Kürdistan’a duyulan hınç ve ırkçı öfkede de bir farklılık yok. Biri öfkesini “Barzanistan” olarak dile getiriyor, diğeri de “Aşiret Reisi” demeyi uygun görüyor. Yine “Ya sev ya terk et” ve “Bu memleket bizim” iki tarafta memleketin tapusunu eline almış gibi birilerini istemiyor. Bu egemen olma ve diğerini her anlamda aşağı görmenin saldırgan ırkçı ruh halinin ifadesidir.
Dünyanın her yerinde ırkçıların düşman tarifi benzer gerekçelere dayanıyor. Kendinden farklı düşünenleri veya farklı halkları aşağı görme egemen ulus ırkçılığının tipik karakteridir. Dolaysıyla milliyetçi sağ ve ulusalcı solun mevzileri yan yanadır. Farklı sözcüklerle kendilerini anlamlandırmak kifayetsiz bir durumdan öteye gitmiyor. Ancak hem sağ hem sol milliyetçiler ironik bir duruma sahiptirler, iki taraf da ırkçı olmadıklarını iddia ediyorlar. Hatta bazıları, hızını alamayıp “Kürt faşizmi”
tespitini bile yapıyorlar. Ancak, egemen ulusun milliyetçiliği veya ulusal solculuğu ile faşizm arasında bir Çin Seddi yok. Faşizm ve milliyetçilik birbirinin neden ve sonuçlarıdırlar. Egemen ulusun milliyetçi veya ulusalcılarının faşizme kucak açmaları için bir engel yok. Dolayısıyla yakın akrabadırlar. Nihayetinde Mussolini’nin annesi de onu masum bir sosyalist olarak doğurmuştu, ama daha sonra nasyonal sosyalizme doğru kulaç attı.
“
Örneğin MHP’nin vazgeçilmezlerinden olan “Dış düşmanlar, dış güçlerin maşası, hain, ya sev ya terk et, satılmış, bölücü yıkım projesi, aşiret reisi” gibi söylemleri, ulusalcılar tarafından farklı sözcüklerle dile getirerek solla ilişkilendiriyorlar.
Demek ki bastırınca oluyormuş MELİS ALPHAN yazdı
Hürriyet gazetesi köşe yazarı Melis Alphan, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun mücadelesiyle kazanılan yönetmeliği irdeliyor. Yönetmeliğin önemini anlattığı, Hürriyet’te 4 Şubat Pazartesi günü yayımlanan yazısına gazetemizde yer veriyoruz.
KİMİLERİ bu ülkede kadına şiddetin önünü alma konusunda umutsuz olduğumuza, bunu kültürümüzün sökülmez bir parçası olduğuna inanıyor. Halbuki bu, toplumsal olduğu kadar siyasi de bir mesele. Yasalarla kadına şiddeti ve kadın cinayetlerini azaltabiliriz. Yasa iyidir, yasa hayat kurtarır. Lakin devlet durduk yere harekete geçmiyor. Israr şart. Bakın mesela, Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair 6284 Sayılı bir yasamız vardı. Ama yasa tek başına kadın cinayetlerini önleye-
miyordu. 9 ay boyunca bu yasanın yönetmeliği çıkmadığı için yüzlerce kadının koruma talebi cevapsız kaldı. Polis,“Ben bu yasayı uygulayamam, elimde yönetmelik yok” diyerek kadınları korumadı. Yüzlerce kadın bu yüzden canından oldu. Nihayet, biz bastırdıkça yönetmelik çıktı. * Yazık ki artıların yanında hep eksiler var. Misal, yeni çıkan Denetimli Serbestlik yasası. Bu, kadına yönelik şiddetle ilgili bir yasa olmasa da kadına şiddet uygulayan erkeklerin serbest bırakılması ya da adli takibin geciktirilmesi gibi durumlara vesile olacak. Ve kadın cinayetlerinin önü açılacak.
Neyse ki yeni yönetmelik imdada yetişyor. Artık polisler, korumak için karakıla giden bir kadını korumakla yüzde 100 yükümlü. Yani artık polis, korunmak için kendisine başvuran hiçbir kadına önceden olduğu gibi, “Bütün kadınların başına polis mi dikeceğim” diyemeyecek. * Bunun bir takım alt kademeleri de var. Örneği Van’da öldürülen Gülşah öğretmen tayinini istemiş ama Valilik tayini çıkartmamıştı. Bu yönetmeliğe göre artık isteyen kadının işyeri değiştirilecek. Yetmez, kadının en temel
maddi ihtiyaçları… Çocuklu kadınların 2 ila 4 aylık kreş masrafları devlet tarafından karşılanacak. Bunun yanı sıra, karakola giden kadın 24 saat içinde başka yere yerleştirilecek. * Bu yönetmelikle hayatı tehlikede olan birçok kadın için bir sorun daha çözüldü. Bir düzenleme olmadığı için aylarca nüfus cüzdanını değiştiremeyen kadınlar vardı. Bu iş şimdi doğrudan İçişleri Bakanlığı’na bağlandı. Böylece hem süreç hızlandı hem de artık bir muhatap var, kadınlar kime başvuracaklarını biliyor. * Yalnız… Yönetmeliğe rağmen hala bir sorunumuz var. Malum, korumalar iki çeşit: Yakın koruma ve çağrılı koruma… Biri hep yanınızda, diğeri çağırınca geliyor. Ve son dönemde öldürülen birçok kaının çağrılı koruması vardı. Meltem Civelek mesela…
Kocası tarafından kaçırılıyor; telefonu kullanamıyor ki korumayı çağırsın. Ailesi karakola başvurduğunda polis aileye, “Siz burayı Arka Sokaklar dizisi mi sandınız?” diyor ve kayıp vakalarında olduğu gibi 48 saat beklemeyi seçiyor. Civelek de bu arada öldürülüyor. Halbuki polis çağrılı ko-
rumaya hak kazanmış bir kadın söz konusu olduğunda, ailesinin sözüyle hemen harekete geçmeliydi. Yönetmeliğin eksik yanlarından biri bu. * Her şeye rağmen… Biliyoruz ki kadınlar seçeneksiz değil. Yeter ki bu yönetmeliği
“
CESİM TÜRKÖZ yazdı
CHP Milletvekili Birgül Ayman Güler geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklama milletler arası eşitlik tartışmasını da gündeme taşımış oldu. Kendine solcu demekle faşizmden ayrışılmadığını ifade eden Cesim Türköz, egemen ulus milliyetçiliği ve faşizmin geçişken olduğunu vurguladığı yazısının ikinci bölümünü yayınlıyoruz.
bilelim ve uygulatma yollarına bakalım. (Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu 17 Şubat’ta yönetmeliği anlatıp mücadele çağrısı yapacakları bir toplantı düzenliyor. Katılmak isteyenler toplantının yerini platformun Facebook grubundan öğrenebilir.)
Paris Katliamı devletin işi Önder Çarkçı Paris’in orta yerinde üç Kürt kadın suikasta kurban gitti. Sakine Cansız, Fidan Doğan, Leyla Söylemez. Rusya, İran, Suriye, ABD, Türkiye istihbaratları, PKK içinden bir grup veya “iç infaz” yoluyla örgüt tarafından katliamın yapıldığı üzerine pek çok komplo teorisi üretilmektedir. Yılın başından beri başlayan “müzakere” sürecine yönelik mi yoksa “başka bir hesap mı var?” türünden pek çok soruya cevap arama adına tahminler üretiliyor. Sabah erken kalkan, eline kalemi alıyor ve başlıyor desteksiz atışlara. “Hiçbir dayanak ve kanıt olmadan ille de PKK yaptı” diyerek rota şaşırtma taktiklerine, özellikle böylesi bir süreçte iktidarın başvurması manidardır. Gene bu çevrelerin yanı sıra kimi sol, demokrat kişi ve çevrelerin ve hatta Zübeyir Aydar’ın bile “Türk hükümetinin bu işle bir ilgisi yoktur” söylemi pek de doğru olmayan bir tutumdur. Bir Kürt sözü vardır: “Bexté Romé tune, Rom bé bexte” diyerek devletten ve sisteme olan güvensizliğimizi dile getirmiştir. Hemen belirtelim ki bizim tartışmamız da en nihayetinde veriler üzerinden tahminlere dayanacaktır. Kanımızca en
kiye devleti bir taraftan görüşürken öte taraftan imha sürecini mi işletiyor? Hatırlanacağı üzere ABD Büyükelçisi, “Bin Ladin Operasyonu” benzeri suikastların PKK’nin yönetici kadrolarına da yapılması önerisini Türkiye Devleti’ne getirmiş; ancak kabul edilmediği söylenmişti. Kuşkusuz hiçbir devlet, “ben hukuk dışına çıkarım arkadaş” demez. Nitekim devletin, PKK yöneticilerine yöneldiği Roboski Katliamı ile kanıtlandı. Bu katliam Bahoz Erdal’ı hedef almıştı. Ancak elin istihbaratı ile ope-
“
“
TUTSAK POSTASI
doğru tahmini de bu saldırının muhatapları yapacaktır. Gerçek, ancak suçlular bulununca veya Türkiye, Fransa vs. istihbarat örgütlerinin açıklamaları ile öğrenilecektir. Çünkü Paris Kürdistan Enformasyon Bürosu’nun değişik ülke istihbaratları tarafından izlendiği bir vaka’dır. “Türkiye Devleti böyle bir suikastı yapar mı?” sorusuna cevap arayalım. Ancak belirtmek gerekir ki, eğer bu suikast Türkiye Devleti tarafından yapıldıysa Başbakan Erdoğan’dan habersiz yapılması olasılığı zayıftır. Türkiye Devleti, son seçimlerden itibaren “Entegre Strateji” dedikleri bir politika izliyor. Bu politikanın özeti, bizzat Başbakan Erdoğan tarafından şöyle dile getiriliyor: “Teröristle savaş ‘uzantılar’ ile müzakere etmek!” süreç henüz bir “müzakereye” evrilmedi ancak, şu an bir “müzakere” süreci yaşanıyor demektir. Bu anlamda, bir yandan devlet ile Kürt hareketi arasında bir görüşme (müzakere) süreci yaşanırken bir yandan da KCK tutuklamaları, operasyonlar (askeri) devam etmektedir. Bu yılın başında başlayan müzakere süreci, Paris Katliamı ile var olan güvensizliği daha da derinleştirmektedir. KCK Yürütme Konseyi üyesi Duran Kalkan; “Eğer PKK silah bırakırsa, PKK ve Kürtlere ne olacak?” sorusuna cevap olarak Paris Katliamı’nı aldıklarını söyledi. (15.01 – A. Welat) Akla gelen soru şu: Gerçekten Tür-
Ayrıca ABD, Türkiye’ye “Cansız”ı ortadan kaldırmakla PKK ekonomisi zayıflar ve eylemleri azalır” diye açıktan akıl vermiş.
rasyon yaptıkları için ellerine yüzlerine bulaştırıp bir Kürt Katliamı’na daha sebep oldular. PKK yöneticilerine yönelik operasyonel suikastların sürdüğüne iki örnek daha verelim. 31 Aralık 2012 tarihinde Amed’in Licé İlçesi’nde HPG Amed Eyalet Komutanı ve HPG Askeri Konsey üyesi olan Ertem Karabulut’un da aralarında olduğu on gerilla, bir sığınakta. İddialara göre de kimyasal silahla öldü-
rüldüler. Paris Katliamı’nın ertesinde 18 yıldır dağda olan Mardin Eyalet sorumlusu Mehmet Şirin Cebe (Akif ’in) sağ olarak yakalanabilme imkânı varken şehrin ortasında savaş platosu kurup bir kontrgerilla tarzı olan “şov-katliam” ile öldürüldü. “Ama bunlar elinde silahları olan militanlardı” diyenler çıkabilir. “Sakine ve yoldaşları silahsız, Avrupa’nın orta yerinde, açık alan da idiler oysa. Dolayısıyla bu örnekler Paris Katliamı için geçerli değildir” denilecektir. O halde hemen hatırlatalım: 20 Şubat 2012’de Evrensel gazetesinden Murat Kayseri’nin KNK Başkanı Remzi Kartal ile yaptığı mülakatta Türkiye devletinin, 300 kişilik bir “intikam birliğini”, Avrupa’ya PKK ve sol örgütlerin yöneticilerine yönelik suikastlar yapmak için gönderdiğini belirtmişti. Zübeyir Aydar, Liberation gazetesine verdiği mülakatta bir yandan Türkiye hükümetinin, Paris Katliamı ile ilgisinin olmadığına inandığını söylüyor öte yandan. “Oslo görüşmelerinin kapsamının ardından hareketimizin yönetici kadrolarını ortadan kaldırmak için Batı’ya katil ekipleri gönderdiğinden haberdarız” diyerek, Türkiye’nin bir katliamı yapmış olabileceğini dile getiriyor. (15.01- Milliyet) Wikileaks belgelerine bakıldığından Amerikan Elçisi’nin, Türkiye’ye çok derin bilgiler verdiğini belirterek, “PKK ekonomisi için Cansız önemli bir
kaynaktı ve Kandil’e 50 milyon dolar gönderdi” bilgisini işliyor. Ayrıca ABD, Türkiye’ye “Cansız”ı ortadan kaldırmakla PKK ekonomisi zayıflar ve eylemleri azalır” diye açıktan akıl vermiş. Bu bilgi bize büyük ihtimalle gerçeği açıklıyor. Bunun yanı sıra “barış sürecini” sabote etmeye dönük bilgilerin yanı sıra Avrupa’daki Kürt Kadın Hareketi “Tevgera Jiném Kurd a Ewropayé (TJKE)”ye yönelik ilgi çekici bilgiler yer alıyor. Buradan da Kürt Kadın Hareketi’nin Kürt Hareketi içindeki gücüne dikkat çekiyor. (15.01 – A. Welat-Nizar Buldan) Sonuç olarak başlatılmış olan müzakere sürecinin müzakere sürecine evrilmesi için herkesin, her kesimin bu sürece azami derecede hassasiyet göstermesi gerekir. Daha işin başında bir tarafa yönelik saldırının üstü kapatılmaya çalışılırsa var olan güvensizlik ortamı daha da derinleşir. Bu nedenle bu sürecin yürütülebilirliği açısından dahi Paris Katliamı’nın aydınlatılması gerekir. Umarız bu katliamın Zübeyir Aydar’ın belirttiği “uyuyan hücreler”in “eski talimatlara göre” yaptığı bir operasyon değildir. Bi réz û hurmet bejma xwe liber şehadeta wan.Lehengan ditewînim, di serî de ji malbet, hevré, dost û nasén van çelengan re sersaxiyé dixwazim. Oxira we ya xéré be! ÖNDER ÇARKÇI EHP Üyesi 1 No’ lu F Tipi Hapishane / Kocaeli
12 ESAS MESELE
fotoğraf: Rıfat çapar
5 Şubat 2013
Türkiye yetersiz kalıyor Türkiye kadar Suriye konusuna dikkat çeken ülke olmadı. Türkiye Ortadoğu’da kendini nasıl konumlandırıyor? AKP hükümeti tek başına kaldığını anladığında takındığı sert üslubu bir kenara bırakmak zorunda kalmıştı. Türkiye tanımlandığı gibi gerçekten “düzen koyucu mudur?, Patriot füzesi alımı neyin habercisi”, gibi sorularımızı Kadir Has Üniversitesi öğretim görevlisi Doç. Dr. Serhat Güvenç yanıtladı.
Ortadoğu’da süren bir savaş var ve çeşitli isyanlar oldu. Şimdi de sürekli ölüm haberleri geliyor. Tam RÖPORTAJ melike çınar olarak nasıl adlandırıyorsunuz bu durumu? Adlandırmakta güçlük çektiğimiz bir süreç var Ortadoğu’da. Bir uyanış mı; yoksa ayaklanma mı bilemiyoruz. Bildiğimiz kalıplarla henüz anlamlandıramadığımız bir şey oluyor. Bunun mutlaka toplumsal hareket boyutu var. Bütün bir siyasi dönüşüm getireceğine dair beklentiler vardı. Bir siyasi dönüşüm yaşandı ama bu devrimlere aksedilen ilerlemeci demokrasiye doğru değişimler şeklinde görünmüyor. Hatta ‘Arap Baharı’ tabiri, biraz daha kötümserler ise ‘İslamcı Kışı’ tabirini kullanıyor, yani otoriterlik anlamında değişen pek bir şey yok, sadece iktidarda kimin olduğuna dair bir şey. Bu devrimden kastedilen şey, demokratikleşme, halkın özgürleşmesi ise, henüz o aşamada değiliz; belki de hiç olmayacağız diye düşünüyor bazı kötümserler. Ama ben o kadar kötümser değilim. Ancak, 20-30 yıl sonra nereye gittiğini anlayabileceğimiz
Türkiye değişen şartlara uyum sağlamaya çalışıyor. Dolayısıyla Türkiye yeniden kurgulanan bölgede önemli bir oyuncu olmak, olayları etkileyebilmek ve söz söyleyebilmek adına sürekli olarak diplomatik, siyasi, ticari ve ekonomik bir aktivizm gösteriyor. bir süreç ama şurası kesin: Bizim çevremizdeki bölge, eski moda akıllı diktatörlerle yönetilen bir coğrafya olmaktan çıkıyor. Bana sorarsanız devrim olma niteliği şudur: Halk orada sokağa çıkmanın tadını aldı ve henüz lambadan çıkmış cini geriye sokacak hiçbir kuvvet yok. Dolayısıyla bir hoşnutsuzluk anında, sokağa çıkarak birtakım değişikliklere direnecekler veya kendi isteklerini siyasal sisteme yansıtmak
için eylem yapacaklar. Bu aslında Türkiye’den bakıldığında, bizim çok alışık olmadığımız bir şey. Ama o coğrafyada bu yol açıldı. Türkiye de kendini belli konumlarda şekillendirmek istiyor, bunu nasıl yorumluyorsunuz? Türkiye’nin kendine rol biçtiği bölge yeniden kurgulanıyor. Eski kurguda Türkiye –özellikle AKP iktidarı döneminde- kendince bir yer edinmişti. Fakat eski düzen temelinden sarsıldığı, hatta çöktüğü için Türkiye’nin kendi için elde edebildiği rolü sürdürmesi mümkün değil. O yüzden de stratejik derinlik, komşularla sıfır sorun, vs. yürüyebilir olmaktan çıktı. Çünkü, o bağlam değişti. Türkiye değişen şartlara uyum sağlamaya çalışıyor. Dolayısıyla Türkiye yeniden kurgulanan bölgede önemli bir oyuncu olmak, olayları etkileyebilmek ve söz söyleyebilmek adına sürekli olarak diplomatik, siyasi, ticari ve ekonomik bir aktivizm gösteriyor. Ama hedeflediği noktada değil. Davutoğlu, özellikle Suriye konusunda çok fazla angaje olunca, bunun gerekçesi olarak “Türkiye düzen koyucu ülke” dedi. Ama Türkiye’nin kapasitesi, bu hercümerçte tek başına düzen kurmaya yetmiyor. Galiba Ankara’nın asıl sıkıntı çektiği konu da bu. Tek başına olayları yönlendirmede yetersiz kalıyor Türkiye. Peki bundan sonraki aşamada nasıl bir yöntem izlenecektir? Dürüstçe söylemek gerekirse bilmiyorum. Daha önce derin strateji, sıfır sorun gibi konulardan bahsetmiştim. Mesela benim o yaklaşımda, o felsefede katılmadığım pek çok şey vardı. Ama o yaklaşımın kendi iç tutarlılığı vardı. Şimdi önümüzde öyle büyük bir şey yok. Türkiye’nin elinde öyle bir plan yok. Kendi iç tutarlılığı olan bir plan yok. Olaylara tepki vererek idare etmeye çalışıyoruz. Mesela Suriye işinde geçtiğimiz 3-4 ayda, o sert söylem çok düştü. Çok daha ahlaki konuma vurgu yapan, ahlaki değerler üzerinden Türkiye’nin pozisyonunu açıklamaya çalışan, meşrulaştırmaya çalışan sert bir söylem vardı. O söylem sönümlendi. Daha aklı başında, soğukkanlı bir yaklaşım yerini aldı. Ama Suriye konusunda, Türkiye’nin konumunda çok bir değişiklik yok. Fakat Türkiye’nin hedeflediği sonucun, görünür gelecekte elde edileceğine dair işaretler de giderek azalıyor. Suriye dosyasıyla Türkiye’nin ilgilendiği kadar müttefikleri ilgilenmiyor. Libya sonrasında olanları, Mali’ye nasıl sirayet ettiğini, ora-
daki El-Kaide’ye yakın grupların bölge dengelerine getirdikleri şeyleri düşünün. Suriye’de Esad gitsin de sonrasında ne olacak? Yine El-Kaide, cihatçı unsurların ağır basacağı ya da büyük söz söyleme hakkına sahip olacağı
Özellikle askeri bir şey yapılacaksa ya da askeri bir tehdit ortaya çıkacaksa, artık Türkiye teke tek bu işle uğraşmak durumunda değil. 28 üyeli NATO devrede olacak. bir şey olur mu, kaygısı frenliyor mesela. Türkiye’nin bu gruplarla, batılı müttefiklerine göre daha az sorunu var. O grupların siyasi tabloda yer alması Washington’u rahatsız ettiği kadar Türkiye’yi ya da Ankara’yı etmeyecek. Müttefiklerle de temelde bir görüş birliği var; ama ayrıntılarda çok ciddi görüş ayrılığı da var. Ama Türkiye ne yaptı? Batı ittifakının kendisine sağladığı imkanları, Suriye’nin kimyasal silah kapasitesine karşı devreye sokturttu. Bu da aslında bir bakıma benim kişisel olarak doğru gördüğüm bir şey. Çünkü artık Türkiye o krizle tek taraflı olarak uğraşmak zorunda değil; çok taraflı bir bağlam ortaya çıktı. Orada, özellikle askeri bir şey yapılacaksa ya da askeri bir tehdit ortaya çıkacaksa, artık Türkiye teke tek bu işle uğraşmak durumunda değil. 28 üyeli NATO devrede olacak. Suriyeli sığınmacılar ve silahlanmaya ayrılan bütçeler için siz ne düşünüyorsunuz? Sadece o değil. Suriye’de neredeyse ikinci yılına girecek bir gerginlik dönemi var ve özellikle geçtiğimiz yıldan beri şu sınır ihlalleri, hatta Mayıs’ta Türk uçağının düşürülmesinden beri Türk ordusunun büyük çoğunluğu oraya yığınaklarını yapmış durumda. Bir orduyu garnizonda, kışlasında tutma maliyeti başkadır, onu sahaya çıkartmanın, arazide tutmanın maliyeti başkadır. O anlamda da Türkiye’nin arazide birlik tutmadan kaynaklanan masrafları artıyor. Bir kere, büyük silah sanayisine ayrılmış kaynaklardan öte, işletme maliyeti dediğimiz bir şey var. Barış
garnizonunda duran birliklerinizi araziye çıkardınız; bunlar alarm durumundalar. Yakıt tüketimleri, saha mutfakları ona göredir. Savunma anlamında güvenliğimizin maliyeti arttı. Sizin dikkat çektiğiniz husus, Türkiye’nin bir yandan da silahlanma, savunma harcamaları artıyor. 2001 krizi sonrası biraz ötelenmişti ama şimdi Türkiye’nin silahlanmaya olan iştahının giderek arttığını görüyoruz. Esad’ın iktidarını sürdürebilmesindeki etken nedir sizce? Tek bir şeye bağlıyorum: Rusya. Rusya desteğini çekmediği sürece, İran da önemli ama, kimse Rusya’nın Esad rejiminin arkasında bu kadar sıkı duracağını tahmin etmemişti. Dolayısıyla da bu anlamda rejimin ömrü uzuyor. Bir de muhalefet dediğimiz unsurlar, kimse bilmiyorum , bunların yapılanmaları sürekli değişiyor. Ulusal Koalisyon oluyor, Ulusal Konsey oluyor vs., anlaşılan bir dağınıklık hâli de söz konusu. Ben ekonomik olarak Esad’ın çok zorlanacağını düşünüyordum. Bu kışı çıkartamayacağı gibi bir fikre kapılmıştım, bitmedi. Esad’ın devrilmesinin ne gibi sonuçları olur sizce? Onu kestirmek biraz zor. Çünkü çatışmanın bu kadar kanlı bir noktaya gelmesi, hatta bazı noktalarda vahşilik derecesinde bir yoğunluk kazanması, Esad sonrası intikam almak isteyen grupların olabileceğini bize gösteriyor. Dolayısıyla, Esad sonrası dönemin başı çok kanlı, intikam almaya dönük olayların yaşanabileceği, hatta birtakım etnik grupların ülkeyi terk edip,
Savunma anlamında güvenliğimizin maliyeti arttı. Türkiye’nin bir yandan da silahlanma, savunma harcamaları artıyor. 2001 krizi sonrası biraz ötelenmişti ama şimdi Türkiye’nin silahlanmaya olan iştahının giderek arttığını görüyoruz.
başka ülkelere gitmelerine yol açabilecek ve hatta bölünmeye kadar gidebilecek bir süreci tetikleyebilir, diye düşünenler var. Galiba Esad’ın hala iş başında duruyor olmasının bir nedeni de Esad sonrasında nasıl bir Suriye olacağına ilişkin kimsenin önünü görememesi. Aslında temel sorunumuz bu. Kızılhaç, iç savaş noktasına geldiğini ilan etti. Silahlı muhalefetin üstün gelmesi durumunda eminim intikam almak isteyen gruplar olacaktır. Zaten belli bir grubun da Esad’ın arkasında kalmasının nedeni de o. Yani Esad sonrasında intikam peşinde koşabilecek grupların gazabından korkuyorlar. Peki İsrail’in pozisyonu? Bir kere bu Arap Baharı ya da uyanışına, devrimine, ne derseniz deyin İsrail çok hazırlıksız yakalandı ve bir de İsrail aslında büyük ölçüde, olan biten karşısında seyirci konumundaydı başlangıçta. Çünkü, Mısır gibi önemli bir ortağı vardı, onu yitirdi. Yerine henüz neyin geleceğini bilmiyoruz. Dolayısıyla İsrail’in Ortadoğu’yu etkileme, şekillendirme imkanı eskiye göre çok az. Ama İsrail eminim Suriye’de içten içe Esad rejiminin, en azından başta, devamını istiyordu. Çünkü Esad sonuçta Nusayri. Bir Sünni İslam devleti olması hemen bitişiğinde, İsrail’in çok arzu edeceği bir şey değil. Zaten Müslüman Kardeşler, Mısır’da iktidara geldi, bir de Suriye’de benzer bir şey yaşanırsa, o alanda İsrail açısından çok tatsız bir durum olabilirdi. Fakat gelişmelere baktığımız zaman, İsrail biraz sessiz ortak gibi. İşlere çok karışmıyor. Çünkü İsrail’in devreye girmesi taraflardan herhangi biri açısından Arap kamuoyunun kaybedeilmesine yol açabilir. Son yaşanan gelişmelerde ise bu kimyasal silahların akıbetini çok yakından takip ediyor ve çekinmeden de bunları vurabiliyor. Kimse de gıkını çıkarmıyor. Rusya ve İran egemenlik hakları ihlal ediliyor dedi ama Türkiye ne diyecek bu işe? Böyle bir açmazdasınız. İsrail böyle bir harekete geçti ve kimse de ses çıkaramadı. Sürdürür mü bu tutumunu peki? Kendi güvenliğini tehtid ettiğini düşündürecek her gelişmeye bu şekilde tepki verir İsrail. Onlar sıfır riskle çalışmayı tercih ederler. Ama başka türlü müdahil olacaklarını-görünür biçimde- zannetmiyorum. İsrail’in asıl hedefi İran deniliyor, siz ne düşünüyorsunuz? Benim okuduğum ilk yorumlar aslında Suudi Arabistan ve
Serhat Güvenç kimdir? 1964’de Sakarya’da doğdu.1989’da Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. 1995 yılında aynı üniversitenin Avrupa Topluluğu Enstitüsü’nden Yüksek Lisans derecesini aldı. 2004’te Boğaziçi Üniversitesi’nde doktorasını yaptı. 2010 yılından bu yana da Kadir Has Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde görev yapmaktadır. Körfez ülkelerinin asıl derdinin İran olduğu yönündeydi ama İran doğrudan hedef alınamayacak kadar çok büyük ve çok güçlü. O zaman onun müttefiklerini ortaklarını saf dışı etmeniz gerekiyor. Suriye bu anlamda zayıf halka olarak görüldü. Bütün bunlarla, asıl hedefin İran’ın bölgedeki gücünü azaltmak olduğu görüşünü ben de paylaşırım. Ama yakın vadede İran’a yönelik bir askeri müdahale çok gerçekçi değil. Suriye’deki diğer siyasi yapılar nasıl konumlanıyor? Kabaca baktığımızda mezhep ayrımlarıyla şekillenen bir siyaset var. Daha kalın çizgilerle bakınca Sunni-Şii ayrımında bir siyaset görünüyor. Aslında ana çizgilerden biri de Şii yükselişini engellemek. Tabii bir de Suriye Kürtleri var. Onlar son dakikaya kadar kartlarını açmadılar. Esad’ı destekleyenler arasında Sunnigruplar ve Hristiyan gruplar da var. Arap Baharı yaşanan coğrafyalarda Hristiyan nüfusun yavaş yavaş ülkeyi terk ettiklerini görüyoruz. Dolayısıyla karışık bir tablo var önümüzde. Suriye’den gelen mülteciler genelde Sunni ağırlıkta. Bu bilinçli bir tercih mi? Hatırlarsanız o sert söylemin yatışmasıyla birlikte bunun iç politikadaki yansımaları da azaldı. Özellikle Başbakan ve bazı bakanlar, Kemal Kılıçdaroğlu’nun kimliği ile anlamlandırmaya çalışıyorlardı. Bunu böyle yaptığın zaman Suriye’deki çatışmayı Türkiye’ye ithal edersiniz. Şimdi bu konuda biraz daha dikkatli davranılıyor. Unutmamak lazım muhalifler çoğunlukla Sunniler ve rejim baskısına uğrayanlar. Bir de şöyle kaygılar var Hatay ile ilgili: Hatay, Nusayrilere akraba insanların yaşadığı bir yer. Rejim değişirse büyük ihtimalle Nusayriler Hatay’daki akrabakarının yanına gelmesi gibi bir durumla karşılaşılacak. Suriye’nin iç çelişkilerinin bütün aktörlerinin Türkiye sınırının bu tarafında akrabaları var. Dolayısıyla bu durum Türkiye’yi de etkiliyor. En azından görüntüde böyle farklı bir uygulamanın olduğunu gösteren bir şeye rastlamadım.
13 DUNYA
İsrail konvoyu değil Şam’ı vurdu
5 Şubat 2013
Dünya Turu
MISIR
Uzlaşma girişimleri
29 Ocak Salı günü sabahın erken saatlerinde İsrail’in Suriye’deki bazı hedefleri vurduğu açıklamasını Lübnan ordusu doğruladı. Lübnan ordusundan yapılan açıklamalara göre İsrail savaş uçakları Lübnan hava sahasını ihlal etti. İsrail hava uçağının Lübnan’ın güney kıyısındaki Nakura kasabası yakınlarında saatlerce hava sahası ihlalinde bulunduğu belirtildi. İSTANBUL MEHDİ ŞOMALİ
Saldırı İsrail Başbakan Yardımcısı Silvan Şalom’un pazar günü yaptığı “kitle imha silahlarının Suriye’de çatışan militanların eline geçmesini önlemek için Tel Aviv güç kullanabilir” açıklamasının ardından geldi. Saldırı Suriyeli isyancılar tarafından da doğrulanırken İsrail tarafından operasyonla ilgili bir açıklama yapılmadı. Bu tür bir saldırı, İran yanlısı Hizbullah’a yönelik İsrail’in açık ya da gizli yürüttüğü operasyonlara benzemekle birlikte, Suriye’de 42 yıllık Esad rejiminin zayıflamasının yarattığı iktidar boşluğunun İsrail’i ne derece kaygılandırdığını da ortaya koyuyor. Türkiye hükümeti sus pus Türkiye hükümeti ve özellikle Recep Tayyip Erdoğan iktidara geldiğinden beri İsrail’e karşıyım diyor. Neredeyse tüm dünya doğru ya da yanlış bu saldırıyı kınadı. Hükümet ise açıklama yapmadan sessiz bir şekilde olayı izlemekle yetiniyor. Hal böyleyken akıllara AKP’nin saldırıyı arka planda desteklediği görüşü geliyor. Hizbullah’tan tepki İsrail’in Suriye’yi vurmasıyla ilgili
bir açıklama da Lübnan merkezli Hizbullah’tan geldi. Açıklamada, İsrail’in Suriye’de bir araştırma merkezini savaş uçaklarıyla vurduğu belirtildi. İsrail’in kınandığı açıklamada şöyle denildi: “Hizbullah, Suriye yönetimi, ordusu ve halkıyla büyük bir dayanışma içinde olduğunu belirtir.” ‘Konvoy değil şam vuruldu’ Suriye devlet televizyonu da, İsrail savaş uçaklarının, önceki gün sabah saatlerinde, kuzeydeki Cebel Şeyh
NATO’dan uçurum uyarısı NATO bir yandan kendisini günün şartlarına uydurmaya ve farklılaşan tehditlere karşı uygun cevabı verecek şekilde yeniden tasarlamaya çalışırken bir yandan da askeri kapasitesini ve siyasi kredibilitesini
korumaya çalışıyor. Savunma harcamaları konusunda müttefikler arasındaki dengesizliğin giderek arttığını söyleyen NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, bu trendin sürmesi durumunda risk yaratacak ciddi uçurumlarla karşı karşıya kalınabileceği uyarısında bulundu. Libya operasyonu sırasında bir kez daha net şekilde ortaya çıkan bu bağımlılık durumu NATO’nun örgüt olarak müdahil olmadığı ancak bazı üyelerinin katıldığı Mali operasyonunda da kendisini yoğun şekilde hissettiriyor. YARIN DÜNYA
tepeleri üzerinden Şam’ın banliyösü Cemraya bölgesindeki askeri araştırma merkezine doğrudan saldırı düzenlediğini duyurmuştu. Suriye devlet televizyonunun haberinde, Suriye ordusunun ‘’İsrail uçaklarının Lübnan’a giden askeri konvoya saldırı düzenlediğine’’ ilişkin iddiaları yalanladığına da yer verilmişti. israil neden endişeli? İsrail’in esas korkusu Suriye’nin elindeki kimyasal silahların
Hizbullah’ın eline geçmesi. İsrail askeri istihbarat şefi Tümgeneral Aviv Koçavi’nin bu kaygıyı iletmek üzere geçen hafta sonu Washington’a gittiğini anlatan istihbarat yetkilisi şöyle dedi: “Bu silah sistemleriyle ve gelecekteki muhtemel kimyasal silah transferiyle ilgili kaygılarımızı yeniden Amerikalıların önüne koydu.” Ortadoğu’daki savaşlar bölgedeki diğer ülkelere de sıçrıyor.
Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, ülkesinde günlerdir süren protesto gösterilerinin yol açtığı siyasi kriz nedeniyle Almanya gezisini yarıda kesti. Mısır Cumhur Başkanı Muhammed Mursi’nin Müslüman Kardeşler partisinin liderleri ve laik karşıtları yaptıkları ortak açıklamayı, ülkedeki siyasi krizi sona erdirme yolunda atılmış önemli bir adım olarak niteledi. El-Tayyip, Mısır toplumunun istisnasız tüm kesimlerinin katıldığı bir siyasi diyaloğun, sorunları çözecek tek yol olduğunu söyledi. Toplantıya katılan siyasi örgütler yeni görüşme gündemini hazırlamak için bir komisyon kurulması kararı alan bir belge imzaladı. Müslüman Kardeşler partisinin lideri Saad el-Katatni toplantıyı “tarihi bir gün” olarak nitelendirdi.YARIN DÜNYA
MALİ
Mali işgaline devam
İran’da medya operasyonu
İran’da Farsça yayın yapan yabancı medya kuruluşlarıyla işbirliği yapmakla suçlanan gazeteciler tutuklandı. Tutuklamalar medyayı baskı altına almaya yönelik eşzamanlı operasyonlar olarak görülüyor. İran devlet medyası tutuklanan gazetecilerin altı ayrı haber kuruluşu
için çalıştığını, bunların beş günlük ya da haftalık gazete ve yarı resmi İLNA haber ajansı olduğunu bildirdi. Tutuklanan gazetecilerin, ‘devrim karşıtı’ medyayla bağlantıları bulunduğu iddia ediliyor. Tutuklu gazeteciler sıralamasında İran, Türkiye ve Çin var. YARIN DÜNYA
Fransa, Mali’nin kuzeyini işgal altında tutan İslamcı militanlara karşı yürüttüğü operasyonda militanların mevkilerini düşürmeye devam ediyor. Fransız ordusunun son olarak, geçen yıldan beri isyancıların kontrolunda olan Kidal bölgesine girdiği bildirildi. Kidal bölgesi Meclis başkanı Haminy Maiga, Fransız kuvvetlerinin direnişle karşılaşmadığını söyledi. Bu arada, uluslararası toplum, toplam maliyeti 1 milyar doları bulması beklenen Mali’deki barış gücüne 455 milyon dolar destek sözü verdi. Fransa Başbakanı Jean-Marc Ayrault, Mali’de insan haklarının korunduğundan emin olmak için bölgeye bir an önce uluslararası gözlemci gönderilmesi çağrısında bulundu. YARIN DÜNYA
ABD
Suriye’deki kriz gittikçe şiddetleniyor Ortadoğu Günlüğü Peyman Azadi
Krize acil bir çözüm beklemeyen uzmanlara göre, muhalifler Esad rejimini yıksa bile çatışmaların sürmesi, hatta durumun daha da kötüleşmesi büyük bir ihtimal. Suriye’de iç savaş iki yıldır devam ediyor. 60 binden fazla kişi öldü ama diplomatik çabalar bugüne kadar sonuç vermedi. Uzmanlar krize acil bir çözüm beklemiyor, muhalifler Esad rejimini yıksa bile
şiddet olaylarının sürebileceğini, hatta durumun daha da kötüleşebileceğini söylüyor. Suriye’de çatışmalar sürüyor. Ne isyancılar ne de rejime bağlı kuvvetler elle tutulur bir başarı elde edemedi. Uzmanlar çatışmaların daha da şiddetlenmesinden kaygılı: “Elbette Suriye için en kötü senaryoların gerçekleşemesi imkan dahilinde.” “Esad yıkılsa bile intikam saldırıları artacak” London School of Economics’den Alia Brahimi Ortadoğu uzmanı: “Rejim yıkılsa bile bu durumda, intikam saldırıları ve toplumlar arası çatışmalar artabilir. Savaştan
zaferle çıkan muhalefet üyeleri arasında bile çatışmalar çıkabilir, bu yetmezmiş gibi bölgesel güçler de kendi piyonlarıyla yine ortaya çıkarlar.” Bu senaryo umutsuz görünse de kimseyi şaşırtmıyor. Suriye farklı mezhepler, dinler, etnik unsurlar, İslamcı militanlar ve liberaller arasında bölünmüş durumda. “Suriye’deki kriz belki yıllar boyu çözülemez. Çünkü ülke mezhep ayrılığı ve bölgesel iktidar mücadelelerinin arasında kaldı.” Brahimi özellikle İran’a dikkati çekiyor. Tahran hükümeti, Suriye’de azınlıktaki Nusayriler’in kontrolundaki Esad rejimine
destek veriyor. İran bu şekilde nüfuzunu Lübnan’a kadar genişletebilir. Öte yandan Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri de Suriye’de Sünniler’i iktidarda görmek istiyor. Bunların yanı sıra, Batılı ülkeler Suriye’de liberal ve demokrat bir yönetim isterken, Rusya da ülkedeki nüfuzunu korumaya çalışıyor. “Esad yıkılırsa iktidar savaşı başlar” Chris Doyle gibi bazı Ortadoğu uzmanlarına göre, çıkarlar söz konusu olunca Suriye iç savaşına yerel ve uluslararası unsurların da katılması mümkün: “Eğer Esad rejimi bugün yıkılırsa Suriye’de büyük
bir iktidar mücadelesi başlayabilir. Ama bir tür siyasi çözüm bulunabilir, sorunsuz bir geçiş dönemi başlatılırsa, Suriye’nin bu korkunç krizden çıkma ve geleceğe bakma şansı doğar.” Bu çok zor bir uzlaşma gerektiriyor. Ya Devlet Başkanı Beşar Esad istifa edecek ya da geçiş dönemini idare etmek için geçici de olsa başta kalacak. Ama taraflardan hiçbiri ödün vermiyor: “Sorunu çözmek mümkün, ama şu anda kimse buna yanaşmıyor.” Bu da, Beşar El-Esad kalsa da gitse de, Suriyeliler için önümüzdeki aylar ve hatta yıllarda savaşın devam edebileceği anlamına geliyor.
Clinton’ın görevi bitti
Hillary Clinton’nın 4 yıldır sürdürdüğü Dış İşleri Bakanlığı görevi 2 Şubat tarihinde resmen sona erdi. Clinton, bakanlıktaki son gününde, çalışanlara hitaben bir konuşma yapacak, yeni Bakan John Kerry ise bir törende yemin ederek Pazartesi günü göreve başlayacak. Demokrat Parti’den Massachusetts eyaleti senatörü Kerry, Clinton’ı “durup dinlenmeden yürüttüğü çalışmaları” nedeniyle övdü. Clinton, hakkında sık sık gündeme getirilen 2016 başkanlık aday adayı olacağı iddiasını yalanlıyor ve şu anda bunun kararını vermediğini, söylüyor. Clinton, Washington’dan ayrılır ayrılmaz 20 yıldır çektiği uykusuzluğu gidermek için bol bol uyumayı planladığını söylüyor. YARIN DÜNYA
14 KULTUR-SANAT
5 Şubat 2013
Yerli filmlerin savaşları
Her yıl okulların yarı yıl tatiline girmesiyle başlayan yerli yapımların sinemadaki gişe yarışına bu yıl da Cem Yılmaz’ın stand-up gösterisinin beyazperde versiyonu “CM101MMXI Fundamentals”, Şahan Gökbakar’ın “Celal ile Ceren” ve Şafak Sezer’in “GDO Karakedi” filmlerinin gişe savaşıyla şahit oluyoruz. İSTANBUL SERKAN ATAK
Bir diğer film “GDO Karakedi” henüz gösterime girdiği ilk hafta Cem Yılmaz’ın 473 salonda ilk üç gün izleme raporlarına göre seyirciyle buluşan gösterisi 3 98 bin 931 kişi tarafından izlenerek Ocak’ta gösterime girmişti. Ardın- diğer 2 filmin gerisinde kaldı. dan Cem Yılmaz’ın en büyük rakibi ve tüm zamanların en çok izlenen Elbirliği İle İMDB’nin En Kötüsü yerli filmleri listesinin gediklisi Şa- “Celal ile Ceren”in ilk üç gün sohan Gökbakar’ın “Celal ile Ceren” nunda Cem Yılmaz’ın gösterisini filmi 18 Ocak’ta gösterime girmiş geçmesinin ardından Cem Yılmaz ve ilk üç gün seyirci rakamları ile reklam kampanyasını arttırmış ve Cem Yılmaz’ı geride bırakmış- reklam verdiği bilboard sayısını tı. Cem Yılmaz’ın gösterisinin 4. 3 katına çıkarmıştı.Beklenmedik haftasında toplam seyirci sayısı 2 gelişme ise Şahan Gökbakar’ın milyon 995 bin 554 kişi olurken filminin İnci Sözlük yazarları tara“Celal ile Ceren” 2. haftasında 1 fından kendi sloganlarının çalındığı milyon 581 bin 487 kişiye ulaştı. iddiasıyla filmi protesto etmesiyle
yaşandı. Bu protesto sonucu Sinema ve TV konusunda ‘film-dizi ve oyuncu konusunda dünyanın en geniş veritabanına sahip olan IMDB’nin (Internet Movie Database) tüm zamanların en kötü sinema filmleri listesine “Dünyayı Kurtaran Adam’ın Oğlu”ndan sonra Şahan Gökbakar’ın “Celal ile Ceren”i de girdi. Çünkü başlatılan kampanya sonunda “Celal Tarih
İlk 3 gün İlk 3 gün İlk 3 gün 4. hafta sonu 2. hafta sonu
Film
İle Ceren” filmine en düşük oylar verilerek en kötü filmler listesinde hızla yükselmesi sağlandı. Bunun üzerine İMDB adil bir oy kullanımı olmadığı gerekçesiyle filmi listeden kaldırdı. Yapılan protestonun filmin popülerliğini arttırarak daha çok izlenmesine neden olduğu aşikarken listede son durumun nasıl olacağını bize önümüzdeki günler gösterecek.
CM101MMXI Fundamentals Celal İle Ceren GDO Karakedi CM101MMXI Fundamentals Celal İle Ceren
ŞİVA ALİZADE yazdı
Altın Küre’de “En İyi Film” ile “En İyi Yönetmen”, Hollywood Sinema Oyuncuları Birliği (SAG) “En İyi Oyuncu Kadrosu” ve Amerikalı Yapımcılar Birliği’nin (PGA) “En İyi Film” ödüllerini de kazanan filmin yönetmeni ve başrol oyuncusu Ben Affleck, “Bu ödülün, beni gerçek bir yönetmen yapmadığını biliyorum; ama
Zincirsiz
Zincirsiz; Amerika İç Savaşı’ndan 2 yıl önce yani 1858’de Güney eyaletlerinde geçen bir Western filmi. Alman asıllı ödül avcısı Dr. King Schultz (Christopher Waltz) ile köle Django’nun (Jamie Foxx) yolları kesişir. Kölelikten pek hoşlanmayan ama hedeflerini tanıdığı için Django’yu yanında tutmak isteyen Schultz bir teklif sunar. Başlarına ödül konan haydutları buluncaya kadar birlikte çalışacaklardır sonra Django özgür bir adam olarak hayatına devam edebilecektir. Bu ikili yavaş yavaş dost olmaya başlarken, Schultz Django’nun esas sorununu öğrenir. Django’nun kendi gibi köle olan eşi Broomhil-
da (Kerry Washington) zalim bir çiftlik sahibi olan Calvin Candie’ye (Leonarda DiCaprio) satılmıştır. Django’nun tek amacı karısını bulup özgürlüğünü satın almaktır. Dr. King Schultz Django’ya yardım etmeye karar verir ve sıra dışı bir plan ile Broomhilda’yı kurtarmak için yola düşerler. Filmin senaristi ve yönetmeni Quentin Tarantino, filmin aşk ve macera filmi olduğunu, ırkçılığı ana tema olarak almadığını belirtmişti. Ancak karikatürize edilmiş bir şiddeti tercih eden yönetmenin, filmde kaçmaya çalışan kölenin köpeklerin saldırısına uğramasını gerçekçi bir şekilde çekmesi hem Dr. King Schultz’un hikayenin gidişatını değiştiren seçimine yol açıyor hem de seyirciye em-
HAFTANIN AJANDASI
Hükümet Kadın Yönetmen: Sermiyan Midyat Oyuncular: Demet Akbağ, Ercan Kesal, Tür: Komedi Oyuncu Sermiyan Midyat’ın yazıp yönettiği film Güneydoğu’da yaşayan ve görev yapan ilk kadın belediye başkanının, sekiz çocuklu Xate’nin hikayesini beyazperdeye aktarıyor.
İzleyen kişi sayısı
501 bin 923 kişi 601 bin 334 kişi 98 bin 931 kişi 2 milyon 995 bin 554 kişi 1 milyon 581 bin 487
DGA Ödülleri, sahiplerini buldu Amerikalı Yönetmenler Birliği (DGA) ödülleri, Los Angeles’ta düzenlenen ödül töreninde sahiplerini buldu. Bu yıl 65’incisi düzenlenen DGA ödül töreninde en büyük ödülü, Ben Affleck’in İran’daki 6 Amerikan vatandaşını kurtarmak için CIA’in düzenlediği operasyonu konu alan “Argo” filmi aldı.
Zincirsiz Yönetmen: Q. Tarantino Oyuncular: Jamie Foxx, Christoph Waltz tür: Western Amerikan İç Savaşı’nın hemen öncesinde geçen film Alman asıllı ödül avcısı Dr. Schultz ile yolunun kesişmesinin ardından Köle Django’nun intikam hikayesini konu alıyor.
bugün burada olmak, doğru yolda ilerlediğimi gösteriyor” dedi. Hollywood’un efsanevi yönetmeni Milos Forman’a, DGA’nın “Yaşam Boyu Başarı” ödülü verildi. Yarın kültür-sanat
Hansel ve Gretel Yönetmen: Tommy Wirkola Oyuncular: Jeremy Renner, Gemma Arterton Tür: Aksiyon Film, Klasik bir çocuk masalının baş kahramanı olan Hansel ve Gretel kardeşlerin hikayesini bol bol aksiyon, fantastik öğeler ve gerilim sosuyla Hollywood’a uyarlıyor.
Festival’de tema ‘Zaman ve değişim’
85. Akademi Ödülleri’nde En İyi Film ve En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Christopher Waltz) dahil olmak üzere toplam 5 dalda adaylığı bulunan Zincirsiz (Django Unchained) Altın Küre’de En İyi Senaryo ve En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dallarında ödül ile döndü.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 41. İstanbul Müzik Festivali, aralarında dünyanın önde gelen orkestralarından DeutscheKammerphilharmonie Bremen ve Münih Oda Orkestrası’nın da bulunduğu 500’e yakın yerli ve yabancı sanatçıyı İstanbul’da ağırlayacak. Festival 41. yılında “Zaman ve Değişim” temasıyla müzikseverleri zengin bir programla karşılamaya hazırlanırken, İKSV festival öncesi bir sürpriz olarak dünyanın en büyük senfoni orkestralarının en önemlisi sayılan New York Flarmoni Orkestrası’nı Mayıs ayında Türkiye’ye getiriyor. Yarın kültür-sanat
Ceylan’ın yeni filmi “Kış Uykusu” pati kurması için bir fırsat sunuyor. Kraldan çok kralcı bir karakter olan Stephan’ı canlandıran Samuel L. Jackson filmin en muhteşem oyunculuklarından birisine imza atmış. Leonardo DiCaprio ise kompleksli, çatlak ve kurnaz Calvin Candie karakteri ile her rolün altından başarıyla kalkacağını gös-
termiş oldu. Gerektiğinden daha uzun bir süreye ve sıradan bir hikayeye sahip olmasına rağmen Tarantino’nun son zamanlarda çektiği filmler arasındaki en iyi filmi Zincirsiz. Ancak Ucuz Roman ya da Rezervuar köpekleri gibi şaheser bir film olmadığı gerçek.
Cannes Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü ile dönen Bir Zamanlar Anadolu’da filmini çeken ünlü yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ın yeni filmi belli oldu. İsminin Kış Uykusu olduğu öğrenilen projenin kadrosunda Demet Akbağ, Haluk Bilginer ve Melisa Sözen gibi isimler yer alacak. Yarın kültür-sanat
Yakın dönem Katalan sineması
Beyazperdede yargı kuşağı
Nazım Fotoğrafları Sergisi
Akbank Sanat, Şubat ayı boyunca Yakın Dönem Katalan Sineması’nın seçkin örneklerini izleyici ile buluşturacak. Programda Şubat ayı boyunca sinemaseverler Sana Asla Söylemediğim Şeyler, Benim En İyim, Kara Ekmek, Sineklik filmlerini ücretsiz olarak izleyebilecekler.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin gelenekselleşen, “Yeniden Sinematek” etkinlikleri, bu kez “Sinema Yargının İzinde” temasıyla devam ediyor. İzmir Sanat’ta ücretsiz olarak gösterilecek tüm filmlerin başlama saati 20:00. 12 Kızgın Adam, Beklenmeyen Şahit izlenebilecek filmlerden birkaçı.
Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık’ın Nazım Hikmet’in doğumunun 111’inci yıl dönümü için hazırladığı Alnımın Çizgilerindesin Memleketim-Nazım Hikmet’in Yolculuk Fotoğrafları Sergisi açıldı. Hikmet’in eserlerini bir katalogda toplamayı ve amaçlayan sergide çocuklara yönelik etkinlikler de yer alacak.
15 TOPLUM
5 Şubat 2013
Soba zehirlenmesine dikkat!
HALKIN KÜRSÜSÜ
Soba, şofben, kombi ve bu cihazların bacalarından kaynaklanan karbonmonoksit zehirlenmesi sonucu birçok vatandaş hayatını kaybetmeye devam ediyor. AKP’nin bu konuda yaptığı düzenlemeler ölümlere davetiye çıkarıyor. Sadece İstanbul’da gaz ve soba zehirlenmesi nedeniyle son bir ay içinde 14 kişi hayatını kaybetti. yarın TOPLUM rıfat çapar
Üst üste gelen doğalgaz ölümlerinin ardından AKP’nin denetim konusunda attığı adımlar bir kez daha gündeme geldi. Ölümlerin en büyük nedeni denetimsizlik ve standartlara uygun olmayan tesisatlar olurken, Makina Mühendisleri Odası’nın denetim şartının da kaldırılması ölümlerin artmasına davetiye çıkarıyor. Denetimler yapılmıyor Milliyet gazetesinden Arif Balkan’ın haberine göre, eski uygulamada mühendisin proje için yeterli olup olmadığını denetleyen mesleki kuruluşların bu zorunluluğunun ortadan kaldırılması yaşanan ölümlerin de artmasına davetiye çıkarıyor. Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şube Müdürü Hasan Özger’e göre bu durumda Türkiye, sahte proje cennetine dönüşecek ve doğalgaz ölümleri artacak. Özger, doğalgaz projelerinin sadece yetkin mühendislerce yapılabileceğini vurgulayarak şöyle konuştu: “Denetimler de tüm dünyada olduğu gibi üçüncü taraf olan meslek kuruluşlarınca yapılmalı. Oda, bir proje için mühendisin çalışıp çalışmadığını kontrol eder ve yetkin mühendisleri belirler. Yeni süreç, bu konuda düzenlenmiş piyasaları yeniden düzensizleştirecek, yetkin mühendislerin yerini yetkisiz, belgesiz ve
ak Bu haftaki köşemize İstanbul’da bir sok ğabaşında açtığı As Export adlı giyim ma Satı zasını işleten Satı Bilgin ile birlikteyiz. lu Bilgin bu işi neden yaptığını ve işinin zor yanlarını bizlerle paylaştı.
Büyük küçüğü yutuyor
ir misiniz? Bize kısaca kendinizden bahsedebil önce açtım. Eşim yıl 3 Çankırı doğumluyum. Mağazayı kendimi bu sekemekli olunca ev hanımlığını bırakıp, törde buldum.
bilgisiz mühendisler alacak. Mühendis çalıştırmadan teknikerlere proje yaptıran firmalar çoğalacak. Bu da sahte, merdiven altı projelerin türemeye başlayacağı anlamına geliyor.” Kalitesiz soba, kömür ölüm sebebi Ankara Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Recep Akdur, son günlerde kalitesiz kömür kullanımındaki artış nedeniyle so-
ba zehirlenmelerine bağlı ölümlerin de arttığını belirtti. Akdur, “Basına yansıdığı kadarıyla son bir ayda 20’ye yakın kişi soba zehirlenmesinden öldü. Yaklaşık 100 kişi de hastaneye kaldırıldı. Bu sayı giderek artıyor. Oysaki bu zehirlenmeler basit tedbirlerle önlenebilinir’’ dedi. Sobaların yanlış yakılması, bacanın çekmemesi, kalitesiz kömür kullanılması nedeniyle karbonmonoksit zehirlenmesiyle karşılaşıl-
dığını ifade eden Akdur, özellikle kalitesiz kömürlerin bu ölümleri daha da artırdığını söyledi. CHP önlem alınması için önerge çıkardı CHP İstanbul Milletvekili Erdoğdu, doğalgaz ve soba zehirlenmesi sonucunda artan ölüm olaylarının önüne geçilmesi bakımından gereken önlemlerin alınmasını sağlamak Meclis Araştırması açılmasını istedi.
3 boyutlu TV’niz varsa! 3 boyutlu televizyonlar bir hayli revaçta. Görselliğe boyut atlatan yeni teknolojinin göz sağlığı üzerine klinik etkileri ise henüz net değil. Gerçeklik hissini televizyonlara taşıyan yeni teknoloji için uzmanlar; “Dozunda kullanın” diyor. Televizyon ile ilk tanıştığımızda ekran siyah beyazdı. Tüplü, yüksek çözünürlüklü, LCD derken beyaz camda üçüncü boyutu da gördük. İzleyene “ordaymış” hissini veren 3 boyutlu TV’lerle ilgili uzmanlar uyarıyor. Konuya ilişkin açıklama yapan Göz Doktoru Prof. Dr. Mustafa Ünal; “3 boyutlu görüntü izleyen insanlardan elde edilen bilgiler elimizde mevcut. Bunlar arasında en önem-
lisi göz ağrısı, baş ağrısı, mide bulantısı, kusma tıpkı bir taşıt, araç tutmasına benzer bazı bulgular ortaya çıkıyor. Hatta kimisi izlediği filmi tamamlayamayıp bırakabiliyor” dedi. 3 boyutlu televizyon kullanıcılarına uyarı ve önerilerde de bulunan Prof. Dr.
Ünal, “Eğer taktığınızda bir rahatsızlık hissediyorsanız zaten kesinlikle önerilmez” dedi. YARIN TOPLUM
Tehlikesi yok! Amerika, Avusturya, Kanada ve Japonya’dan sonra kar bisikletleri Palandöken’de de kullanılmaya başladı. Kar bisikleti ithalatı yapan firmanın Türkiye temsilcisi Yamaç Ongan, pistleri uzaktan seyredenlerin kar bisikletiyle kayma zevkini yaşayabileceğini söyledi. Palandöken’de Polat Renaissance Oteli önünde eğitime başlandığını vurgulayan Yamaç Ongan, 2 bin 500 euro değerindeki bisikletlerde 1 saatlik eğitim sonrası herkesin kayabileceğini bildirdi. YARIN TOPLUM
İşinizin güzel tarafları neler? uğun çevrende sıkı Esnaflığın iyi tarafları var tabi. Bulund ölçüsünde işimizi dostluklar geliştiriyorsun. İmkanımız de biz de kendisürdürmek istiyoruz. İşimiz ters giderse ruz. mizi kepenk kapatanlar kervanında bulu İşinizin kötü tarafları neler? a karar verdik. Üç yıl önce eşimle birlikte bu işi yapmay birlikte bizim de Son yıllarda koşulların kötüleşmesiye eri mantar gibi memnuniyetimiz azaldı. Alışveriş merkezl esirgemiyor. i çoğalırken, hükümet de sonsuz desteğin eski manav değil. Kasap artık kasap değil. Manav artık er küçük esnafi Hepsinin de sonu yakın. Büyük marketl esnafın var olmayutuyor. Sermaye tekelleşirken küçük st, emperyalist sı ufukta görünmüyor. Türkiye kapitali biz yok olmaya güçlerin hizmetinde olduğu müddetçe mahkumuz. ta kalması çok zor. Rekabet ortamında küçük esnafın ayak engini kapatıyor. Her geçen gün birileri dükkanının kep kalmadı. Nerede Üretim de bitti. İnsanların alım gücü or. Hükümetin ucuzluk varsa insanlar oraya akın ediy acilen bu duruma el atması lazım. Son olarak neler söylemek istersiniz? eti göstermiyor. Belediyeler ara sokaklara gereken hassasiy ara sokaklarda da Belediyelerin birçok yerde olduğu gibi meden artık vazgereken hassasiyeti göstermiyor. Tekelleş er marketlerin süp geçmeliyiz. Ben BİM, Migros, Dia gibi ürüyor. Ne kadar çamaşır satması bizi zor duruma düş hızlı bir şekilde ucuz mal varsa piyasada, bu mallar çok satılıyor. YARIN İSTANBUL
Hazırlayan Eda Derya Toper
1968 07 Şubat
08
Neyse 5 değil 8 işçi ölmüş ama biz bu sorumsuzlukla o 8’i kısa sürede 3’e katlarız
Nasıl kurtuldu? Sivas Cumhuriyet Üniversitesi (CÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Akkurt, 25 yıllık tiryakilikten sonra sigarayı bıraktı. Prof. Dr. Akkurt, sigarayı bırakma öyküsünü, “Nasıl Kurtuldum” adı altında kitaplaştırdı. Akkurt, 25 yıl aralıksız olarak içtiği sigarayı, verdiği 2 yıllık mücadelenin ardından bıraktı. YARIN TOPLUM
Şubat 1990
1969 10 Şubat
1979 11 Şubat
11
Şubat 1990
işçiler sendikayı bastı Zonguldak’ta 7000 işçi Maden İşçileri Sendikası’nı bastı; polis işçilere karşı cop ve göz yaşartıcı bomba kullandı. İşçiler sendika tarafından kandırıldıklarını beyan ettiler. 66 madenci hayatını kaybetti Amasya Yeniçeltek’te toprak altında kalan 63 işçiden umut kesildi. Madenin hava bacaları betonlandı. Bir gün önce meydana gelen grizu patlamasında ölenlerin sayısı 66’ya ulaştı. 6. filo protesto edildi Amerika Birleşik Devletleri 6. Filo’suna ait gemilerin İstanbul’a gelişi öğrenciler tarafından protesto edildi. humeyni ikidara geçti 15 yıllık sürgün hayatından sonra ülkesine 9 gün önce dönen Ayetullah Humeyni yanlıları İran’da yönetimi ele geçirdi. tyson nakavtla kaybetti. Mike Tyson Buster Douglas’a nakavt olarak kaybetti.
Ödüllü bisiklet tasarımı Lahti, Finlandiya’daki Tasarım Enstitüsü’nde bitirme ödevi olarak yapılan bu çatalsız bisikletin yaratıcısı Olli Erkkila. Muhteşem bir tasarım ve donanımı saye-
sinde biniş normal bisikletten farksız hatta daha rahat. Şimdilik konsept bir proje fakat uygulamaya konulursa oldukça dikkat çekeceği kesin. YARIn toplum
Artık hava da parayla
Çinli işadamı, hava kirliliği yüzünden maskeli dolaşan Pekinlilere dağ havası satmaya başladı. Kutusu yaklaşık 1.5 TL’ye satılan ürünler kapış kapış gidiyor. Yoğun hava kirliliği nedeni ile temiz havaya hasret kalan vatandaşlar temiz havaya hücum ediyor. Ürün sadece 10 günde 8 milyonun üzerinde satış rakamına ulaştı. istanbul berna dülger
Çin’de her gün onlarca yeni ürün piyasaya sürülürken bu seferki oldukça şaşırtıcı. Havanın parayla tüketileceği günlere de geldik. Başta başkent Pekin olmak üzere hava kirliliğinin ölümcül boyutlara ulaştığı Çin’de kutulanmış temiz hava satışı başladı. İnsanların maskesiz sokağa çıkamadığı ülkede krizi fırsata çevirmeye karar veren milyarder Chen Guangbiao, dağlık bölgelerden toplattığı havayı kutulayıp piyasaya sürüyor. Çinli girişimci, kutusunu 80 cente (yaklaşık 1,5 TL) sattığı temiz havaya gösterilen ilgiden ise bir hayli memnun.
başta olmak üzere birçok solunum yolu hastalığı ile halkın çok büyük bir kesimi karşı karşıya. Önlem alınmazsa çok daha fazla kişinin sağlığını bozacak olan bu durum binlerce ölümle sonuçlanacak. 10 GÜNDE 8 MİLYON ALICI Yenilenebilir enerji alanında yatırımları bulunan Guangbiao’nun temiz hava kutuları, 10 gün içinde 8 milyon alıcı bulmayı başardı. Dünya Sağlık
Örgütü’ne göre hava kirliliğinin 20 PM2.5 düzeyinde olması gerekiyor ve 300 düzeyinin üstü ciddi tehlike yaratıyor. Pekin’deki PM2.5 düzeyi ise son günlerde 500 olarak ölçülüyor. SARS’TAN ÇOK DAHA TEHLİKELİ Seyyar tezgahlarda satılan ‘taze hava’ya ilgi büyük. Öte yandan Çin Mühendislik Akademisi’nden Zhong Nanshan, durumun vahametini şöyle özetledi: Çin’deki hava kirliliği 10 yıl önce
ülkede görülen Akut Solunum Yolu Sendromu (SARS) salgınından daha tehlikeli. HAVADA BİTECEK İnsanların temel yaşam ihtiyaçlarının ücretli olmasının son örneği bu. Üstelik bu durum suyu para ile tüketmeye de benzemiyor. Her an kullanmak zorunda olduğumuz havayı Pekin’de insanlar ücretli olarak kullanmak zorundalar. Hem de çok kısa bir süre için.
Bu da sanatın barkodlusu
Kimi sanatçılar resimleri için ilginç araçlar, yöntemler kullanıyor. Örneğin Scott Blake mağazalarda görmeye alıştığımız barcodları kullanarak resim yapıyor. Andy Warhol’un barcodlar ile yapılan portresi oldukça manidar olmuş.
ÖLÜMCÜL HAVA Çin’de hava insanların nefes alamamalarına sebep oluyor. Nefes darlığı
Yaşlı Chanel’i kaybettik
Yenilenebilir enerji alanında yatırımları bulunan Guangbiao’nun temiz hava kutuları, 10 gün içinde 8 milyon alıcı bulmayı başardı.
18SORU
Ödülü var alamıyor
recep ersöz ÖĞRENCİ-ESKİŞEHİR
Ucuz deyip geçme
1. En sevdiğiniz erdem? Sevgi 2. Başlıca özelliğiniz? Cesur olmak 3. Mutluluk nedir? Başarısızlık 4. Mutsuzluk nedir? Hayallerinin gerçek olmaması 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Yemek yerken konuşulması 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Yalancılık 7. En sevmediğiniz şey? İspiyonculuk 8. En sevmediğiniz kişiler? Atatürk’ü sevmeyen kişiler 9. En sevdiğiniz iş? Dürüst olunması 10. En sevdiğiniz şair? Nazım Hikmet 11. En sevdiğiniz yazar? Karl Marx 12. Kahramanınız? Deniz Gezmiş, Mahir Çayan 13. Kadın kahramanınız? Ablam 14. En sevdiğiniz çiçek? Gül 15. En sevdiğiniz renk? Yeşil 16. En sevdiğiniz yemek? Gözleme 17. En sevdiğiniz düstur? Hiç kimse benden üstün değildir. 18. En sevdiğiniz söz? Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum.
Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden bilim adamlarının yaptığı araştırma, ucuz bir antibiyotiğin yetersiz beslenme tedavisinde yeni yöntemlere ışık tuttu. Araştırma, Malavi’de yaşayan 6 ay-5 yaş grubundaki yetersiz beslenen 2 bin 767 çocuk esas alınarak yapıldı. İlaç verilen çocuklarda beslenme tedavisinin başarısızlığa uğrama oranının yüzde 24,4, ölüm riskinin yüzde 35,6 azaldığı belirlendi. Bu araştırmayla yetersiz beslenme tedavisinin değişebileceği vurgulandı. YARIn toplum
14 yaşındaki Fawed Mohammadi ve Jawanmard Paiz, Oscar’a aday olan kısa bir filmin başrolünde oynuyorlar. Hatta ödül töreni için biletleri de var, ancak törene gidecek maddi imkanları yok. 24 Şubat gecesi gerçekleşecek etkinlikte altın heykelciği alması beklenen kısa filmlerden biri olan Buzhaski Boys’un başrolündeki Afgan oyuncuların törene katılabilmeleri için bir fon oluşturuldu. Fonda biriken parayla oyuncuların masrafları karşılanacak. Kabil’de bir sokak köşesinde ‘keşfedilen Afgan oyuncu, savaş mağduru bir ülkede hayatta kalmaya çalışmalarını konu eden bu yapımda dikkatleri üzerine çekmişti. YARIn toplum
21 yaşındaki golden retriever cinsi olan Chanel adlı köpek hayatına gözlerine yumdu. 21 yaşına bastığında (köpek yılı ile 147) Dünyanın en yaşlı köpeği ünvanına uygun görüldü. Chanel en çok fıstık ezmesine bayılıyordu.
Dikkat lazer çıkabilir
Görsel Duvar, kırmızı ışık yandığında yola lazer görüntüleri yansıtarak yayaların geçişini kolaylaştıran ve daha güvenli hâle getiren yenilikçi bir cihaz. Hanyoung Lee tarafından tasarlanan bu aracın nihai amacı ise sürücü ve yaya bilincini artırmak.
Şili’nin mermer mağaraları
Güç sizinle olsun
Hem uzak doğu sanatlarına hem de Star Wars filmine olan tutkusunu birleştiren Şilili tekvando eğitmeni William Berrueta bir Jedi okulu açtı. Yaşları 6 ila 12 arasında değişen 20 öğrenci ile kapılarını açan okulda, Padawanlar yani çırak Jedilar rahatlama tekniklerini öğrenmekle başlayıp daha sonra esnekliklerini ve hareket kabiliyetlerini geliştirmeyi öğreniyorlar. Böylece bedenlerini nasıl daha iyi bir şekilde kullanabileceklerini görüyorlar. Öğrenciler Jedi kıyafetleri içinde eğitim görüyor. YARIn toplum
05 GUNCEL
12 Şubat 2013
AKP Yargının önünde
Siyasi partiler, yeni anayasanın yargı bölümüne ilişkin önerilerini TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na sunarken AKP, yargıda deprem yaratacak değişiklikler istedi. AKP’nin yargı ile ilgili en çarpıcı önerisi anayasa değişikliklerine yargı yolunun kapatılması ve Yargıtay ile Danıştay’ın kaldırılması oldu. Yargıtay’ın yapmasını isterken, BDP özerklik önerisine uygun olarak AKP, CHP, MHP ve BDP, Anayasa Mahkemesi’nin bölgesel yeni anayasanın yargı bölü- devlet organları tarafından çıkarılamüne ilişkin önerilerini Çarşam- cak kanunların Anayasa’ya uygunba günü akşam saatlerinde Meclis luğunu da denetlemesini de önerdi. Başkanlığı’na sundu. AKP teklifinde askeri mahkemeler ile Yargıtay’ın Maddeler demokrasinin, HSYK kaldırılmasını önerirken, Anayasa AKP’nin Mahkemesi’nin anayasa değişiklik- Önerilerden en dikkat çekici olalerinde içerik denetimi yapmasını nı AKP’nin önerisiydi. AKP’nin da yasakladı. CHP, Yüce Divan gö- önerileri hakimler, görevlerinde revini Anayasa Mahkemesi yerine bağımsız ve tarafsız olacak; hiçbir İSTANBUL onur toper
organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremeyecek; bütün devlet organları mahkeme kararlarına uymak zorunda olacak gibi genel demokrasi kanunları çerçevesinde oldu. Öneride en çok dikkat çeken şey ise 22 üyeden oluşan Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 7 üye Meclis, 7 üye başkan, 6 üye de alt derece mahkemelerden seçilecek olması oldu. Önerinin bu yönde olması ba-
ğımsızlık ve tarafsızlık konusunda kafalarda soru işareti bıraktı. Aynı şekilde öneride Anayasa Mahkemesi, 17 üyeden oluşacak. TBMM’den giden 3 üye sayısı 9’a çıkartılacak ve 8 üyeyi de başkan atayacak. Böylece mahkemeye seçileceklerin neredeyse tamamı İktidarın seçtiği bir kurul olacak. Yargıtay da AKP’nin izinde Yargıtay da AKP’nin önerilerini destekler nitelikte. Anayasa Komisyonu’na sunulan öneride, kurulacak olan ‘tek çatı’ modelinin, geçici ama kötünün iyisi olduğunu belirten Yargıtay, konuyla ilgili olarak “Olması gereken hukuk açısından” benimsenmesi gereken ilke nasıl ki tek bir yasama organı veya tek bir yürütme organı varsa, tek bir yargı organı olması gereğidir. Bunun ülkemizin şu an içinde bulunduğu koşullar nedeniyle “geçici” ama “kötünü iyisi” bir çözüm tarzı olarak düşünülebilecektir.” dedi. AKP’nin açıklamaları bu yönde olsa da, önerilerdeki maddeler pratikte uygulanmadıkça yargı yollarındaki adaletsizlikler bitmeyecek. AKP tıpkı tüm mercileri Başkanlık Sistemi ile toplamak istediği gibi, Yargıyı da tek koldan idare etmeye çalışıyor.
Erdoğan darbecileri ziyarette Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Balyoz davasından 18 yıl hapis cezasına çarptırılan ve açık kalp ameliyatındayken tahliye haberi gelen emekli Orgeneral Ergin Saygun’u hastanede ziyaret etti. Erdoğan, Saygun’un kızı Ece Saygun’u arayarak geçmiş olsun dileklerini iletmişti. Erdoğan binlerce
faili meçhul cinayette parmağı olan bir orgenerali ziyaret ederek başlatılan tüm yargı sürecini hiçe saymış oldu. Aynı zamanda “Yoğun Bakım Hizmetleri Tebliği”ni ihlal etti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de bugün telefonla Saygun ailesini arayarak geçmiş olsun dileklerini iletmişti. YARIN GÜNCEL
İşkenceye ‘iyi hal’ indirimi
Gazeteci Şenol Gürkan’a işkence yapmaktan yeniden yargılanan 4 polise “iyi hal indirimiyle” verilen 10 aylık hapis cezası ertelendi. Savcı Şaban Yavuz, “gözaltına alınan Gürkan’a cürmü söyletmek için başını duvara çarpma, tazyikli su altında tutma gibi işkence yaptıklarının sübuta erdiğini” ifade ederek, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve lehlerine olan 765 sayılı TCK’nın 243/1. maddesi uyarınca 8’er yıla kadar mahkumiyetlerini istemişti. Mahkeme, 2009’daki son kararına kadar, hüküm üç kez Yargıtay’dan döndü.YARIN GÜNCEL
Depremzedelerin TOKİ
Depremlerden sonra yapılan TO- taktırmışlar. Ancak petek salona göre Kİ konutlarında vatandaşların küçük olduğu için yine de ısınamıyorsorunları bitmiyor. Memur-Sen TOKİ lar. Baycan ailesinin TOKİ yönetimini konutlarında oturan Şermin Baycan ve protesto etmek amacıyla evlerinin penailesinin kaldığı TOKİ dairesinin salo- ceresine astığı bir de pankart bulunuyor: nunda hala kalorifer peteği yok. Baycan “Kış bitti ama halen bu dairede kalorifer ailesi mutfaklarında bulunan küçük peteği yok.” YARIN GÜNCEL peteği kendi imkanları ile salonlarına
Yargıtay “Kadın Cinayetine” İndirim Yok Dedi! HAKLARIMIZI BİLELİM Av. Gökçesu Özgül
Yargıtay 1. Ceza Dairesi Başkanı Mehmet Yalçın bir açıklama yaptı. Kadın cinayetlerinin arttığını ve kendilerinin de bunun farkında olarak gerekli hassasiyeti gösterdiğini belirtti. “Acımasızca kadın cinayeti var, bunu kabul ediyorum”... Erkek yargı sonunda konuştu. “Kadın Cinayeti” dedi. Kadın cinayetlerinin
varlığını ve toplumsallaştığını kabul etmek zorunda kaldı. Sesimiz Yargıtay’a kadar gitti. Bu bir tesadüf olamaz. Bununla da kalmadı Türkiye’nin “adam öldürme” suçu ile ilgili en yetkili makamının yaptığı açıklama. Haksız tahrik indirimi uygulanan kadın cinayeti dosyalarının bir kısmını bozarak mahkemeye geri gönderdiklerini söyledi. Biz neden kadın katillleri sürekli “ağırlaştırılmış müebbbet hapis cezası” talep ediyoruz? Ağır cezaları verseler neden bu kadar ısrarcı olalım ki? Erkek egemen sistemin mahkemeleri otomatiğe bağlamışcasına indirim nedeni uyguladı;
haksız yere tahrik edilmiştir dedi, iyi halli buldu, geleceğinin parlak olduğunu söyleyerek korudu kadın katillerini. Onlar bu indirim nedenlerini sanki mecburlarmışcasına uygulamasalardı, biz bu kadar haykırır mıydık indirim uygulanmasın diye? İndirim olmasaydı neden aksine ihtiyaç duyalım ki? Kadın katilleri mahkemelerde “ben de diğer kadın katillerinin aldığı indirimlerden almak istiyorum” bile diyebiliyor. Erkek egemen yargı kadın katillerine indirim uygulamayı ezberlemişti. Türk Ceza Kanununda değişiklik yapılması talebimizin haklı bir sebebi vardı yani.
Cezalar caydırıcı olsun istedik, bir kadının hayatı bu kadar kolay sona erdirilmesin, yapılan cezasız kalmasın. Töre saiki ağırlaştırıcı neden sayılmaya başladıktan sonra töre saikiyle işenen cinayetlerde azalma oldu dedik. Kararların ne denli kötü, adaletsiz olduğunun farkına vardığımız için yeni bir düzenleme yapılmasını istemiştik. Çok söyledik, çok konuştuk. Uygulamanın bu denli erkek sanık lehine işlemesinden kaynaklanıyordu hepsi. Kadın cinayetlerinin rahatlıkla gerekçelendirilebilmesi anlamına geliyordu bütün bunlar. Öldürmenin
cezada indirime gidilmesini gerektirecek bir sebebi olabilirdi; namus, kıskançlık, aldatma. Bu bir şekilde öldürmeyi “haklı” görmek anlamına geliyordu. Artık bu kadar kolay olmayacak indirim uygulamalar. En yetkili kurumdan, en ehil yerden geldi bu sözler. N.Ç hakkında “rızası vardı” dediği için bizi sokaklara döken Yargıtay’dan. Ama biz sokakta eylem yaparken, televizyonda, gazetede sözümüzü söylerken bir şeyleri değiştirmiş, esas meselenin ne olduğuna dikkat çekmişiz.
Sibel Uzun Ş UYANIS
İnsanlık birdir
Birgül Ayman Güler meclisteki konuşmasında “Türk Ulusu ile Kürt Milliyeti’ni eşit, eş değerde gördüremezsiniz” dedi. CHP içerisindeki değerlendirmeler, istifa ve ikili durum bir yana yoğun tepkilerin ardından yeni bir ulus, milliyet açıklamasını da dinlemiş olduk. Özrü kabahatinden büyük olan bir tavra da imzasını atmış oldu. Verilen tepkilerden özür bekliyormuş. İnsanlar arası eşitlik çığlığı büyümüş fena mı Sayın Güler? *** Farklı milliyetler, ulusların altında yaşarmış. Bu nedenle de eşit olamazmış. Sözlerini bu kavramların kılıfına yerleştiriyor. Elbette ki eşitsizlik demeye devam ediyor. Kürtleri inkar etmek çok gerilerde kaldı. Mecliste, sokakta, ülkeler arası hukukta bir tarih yazmış. Ana dilinde savunma hakkını kazanmış bir milletten bahsediyoruz. 72 millettin bir tanesinden bahsediyoruz. Milliyetçilik yegane kolu olan bir parti olarak işin içinden böylece sıyrılmış olacaklar. “Eşit değildir” lafı ağızdan çıkmış bir kere öyle böyle değil. Kendi partine anlatamadın, istifalar oldu, topluma nasıl anlatacaksın? *** Sayın Güler’in tanımlarına göre Almanya’da gurbette bulunan Türkler’in vay haline. Ulusun altındaki bir milliyet olarak onlara da eşitlik vermezsiniz bu durumda. *** Mesela CHP sosyal demokrat bir parti olarak yaz günlerinde, operasyonlarda ölüm haberleri gelirken “Mecliste toplanalım sorunu konuşalım” demişti. İyi bir adımdı. Bu durumda, insanlığın belli bir kesiminin eşit olmayacağını söylemek nasıl sosyal demokratlık olabilir ki? Her seferinde ondan sosyal demokrat adımlar umuldu ve beklendi. Öğrenciler ve kadınlar için eşitlik istediklerinde takdir edildi. *** Acınası tarafı bu sözlerin arkasında ne kendisi ne partisi durabiliyor. Kürtlerin anadil hakkı artık mecliste yasası çıkan bir aşamaya geldi. Ama nasıl bir süreç yaşandı nasıl bir tarihten geçildi ve bugünlere gelindi. Kürtler yoktur diyen diller artık ebediyete karıştı. Bu sözler de ebediyete karışacak kadar kabul edilemez. Bir çok ilde, işte, mahallede iki millet birbirine bu kadar kaynaşıp yaşarken, paylaşırken nesi doğru ki bu sözlerin? *** Türk Kürt komşular bir aradayken hepimiz insandık. İşsiz kalınca kurduk çadırı Kürt Türk birlikte “iş ekmek” dedik. Ölüme birlikte ağladık. Halayları birlikte çektik. Türklerin çocukları ile Kürtlerin çocukları birlikte okula gitti. Yedik, içtik, gördük geçirdik aklımıza hiç bir zaman Güler’in dedikleri gelmedi. Aklımıza eşit olmamak gelmedi. Hele de Kürt komşu bizim yardımımıza koşarken. Nerede, ne zaman, nasıl, kime istiyor bu eşitsizliği acaba Sayın Güler? *** Ola ki size de biri gelip “Türk ve Kürt eşit değildir” derse hemen Mevlana’yı aklınıza getirebilirsiniz. Yetmiş iki millet için Mevlana “Bir perdeden yüzlerce ses çıkaran ney gibiyiz” der. Yunus Emre’de de vardır yetmiş iki milletin kıymeti ve önemi. Yetmiş iki millet tüm insanlığı anlatır bize. Sadece Türkleri anlatmaz. Hiç bir ayrıma yer vermeden. Yunus Emre ve Mevlana’yı doğru anlayalım. Tabi ki Türk ve Kürt eşittir. Yüzlerce ses çıkaran bir neyin pederleri gibi. twitter: @sibeluzun_yarin
Darbe yargılaması baştan belli
Genelkurmay’ın TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’na gönderdiği 1982 tarihli Genelkurmay Belgesi, 12 Eylül rejiminin işkenceci yüzünü bir kez daha ortaya koydu. Ölüm iddiaları ile ilgili 50 kişi hakkında tahkikatın devam ettiği belirtilen belgede açıklananlar itiraf niteliğindeydi. sonuç baştan belli Belgede, “Tahkikatın devam etmesi suçların sabit çıktığı anlamına gelmemekte, büyük bölümünün aşağıdaki gibi sonuçlanacağı tahmin edilmektedir” denilerek yargılamaların sonucunun baştan belli olduğu da itiraf ediliyor. YARIN GÜNCEL