Güzel günlerin habercisi...
20 Şubat 2013 l Çarşamba l Sayı:72 l 1 TL
www.yarinhaber.net
Başbakan’dan yarım bir açıklama:
Kadınlar şiddete karşı seslerini yükseltsin
Erdoğan Sonunda konuştu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Mardin’de katıldığı toplu açılış töreninde birçok konuya değindi. Kadına yönelik şiddetten de bahseden Erdoğan, kadınlara seslerini çıkarmalarını, şiddete karşı durmaları gerektiğini söyledi.
Başbakan gerçekliğe yaklaşmalı Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Türkiye Temsilcisi Gülsüm Kav, Başbakan’ın konuşmasını Yarın’a değerlendirdi. Kav, “Kendisi de gerçekliğe yaklaşmıştır. Ancak daha da yaklaşması gerekir. ” dedi.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu yaptığı etkinliklerden, katıldığı programlara kadar her yerde kadın cinayetleri konusunda sessiz kalan Erdoğanı açıklama yapmaya çağırmışlardı. Başbakan sonunda konuştu.
Güncel 3
Kadının işi yok
Avukat Ömer Kavili ile görüştük
HAKAN ÖZTÜRK AKLIN YOLU
4
Sesi çoğalan kadınlar ve aileler SİBEL UZUN UYANIS Ş
5
Tarihin bir akışı vardır
Tarih haklıyı gösterecektir
Tutuklu meslektaşlarının tahliyesini istemek için Çağlayan Adliyesi’nde toplanan avukatlara polis biber gazıyla saldırdı. Avukatlara yönelik izlenen bu tutumla ilgili Av. Ömer Kavili ile görüştük.
Darbeciler Berfo Anne mahkemesine başvursunlar 12 Eyül’ün ilk kayıplarından Cemil Kırbayır’ın annesi Berfo Kırbayır’ın ve hastalığı ciddileşiyor. Bir yandan Evren
Ç Melike Cınar ile Esas Mesele 12
Forum’da bu hafta
11
Normalliğin deliliği / kadın cinayetleri Katil erkekliğin kitabının normalliğine göre davranmıştır.
Yeşim İşlegen
Sözün doğrusu
Şahinkaya, Yüksek Mahkeme’ye bireysel sız başvuru yaparak, yargılanmalarının hak 5 cel gün olduğunu savunuyor.
Erdoğan çağrıya yanıt vermek zorunda kaldı, kadına yönelik şiddeti kınadı.
6
Adaleti bulana kadar annem direniyor GÜN CAĞ ÇAĞ AYDIN PRİZMA
6
AKP ikna turunda
4
Dönüşüm değil yıkım
Kriz G-20’yi vurdu
Başkanlık sistemi ve Türkiye
2
Rusya’nın başkenti Moskova’da G-20 Uluslararası Finans Enstitüsü tarafından düzenlenen oturumda konuşan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye’nin kriz sürecinden en az etkilenen ülkelerden biri olarak çıktığını ve ekonomik başarısının dünyada örnek gösterildiğini iddia etti. ekonomİ 9
Başkanlık sistemine geçildiği takdirde tekrar partiye hakim olacak.
Muhammed Ünsal Fabrikalar batıyor ama Ali Babacan hala krizi en iyi biz atlattık diyor.
GÜLSÜM KAV ANA FİKİR
Hadi bakalım, ülke olarak kaçak işçi çalıştırma rekoruna da talip olduk.
Darbeciler Berfo Anne’ye hesap vermeden hiç bir mahkemeye başvuramazlar.
02 TOPLUM
20 Şubat 2013
Dev asteroit geçti Rusya’daki meteor yağmurunun ardından dev bir asteroit, Dünya yakınından geçti. İspanyol bilimciler tarafından geçen yıl keşfedilen 2012 DA14 asteroidi, Dünya yakınından geçişini tamamladı. Yarım futbol sahası büyüklüğündeki asteroit, 28 bin kilometre ile Dünya’ya bu kadar yaklaşan en büyük gök cismi oldu. Günlerdir beklenen 2012 DA14 asteroidinin, dünyanın yörüngesine yakın geçişi tamamlandı. 2012 DA14’ün geçişi en iyi Doğu Avrupa, Asya ve Avustralya’dan gözlendi. Asteroidin 200 milyar dolarlık değerli madene sahip olduğu tahmin ediliyor. YARIN toplum
Dönüşüm değil yıkım
Her ilde kentsel dönüşüm ve yıkım manzaraları devam ediyor. Halkın tepkisini çeken yıkımlar, kentsel dönüşüm üstlenen taşeron şirketlerine yöneltiliyor. Son olarak Ankara Dikmen Vadisi’nde yıkımlara karşı direnişi gördük. Peki nedir bu kentsel dönüşüm? Evler yıkılınca yerine ne veriliyor, neden tepki gösteriliyor? TOPLUM sanem deniz kural
Trabzon’da “Laz Rover” Trabzonlu mobilya ustaları sac kaporta yerine ahşabın kullanıldığı bir otomobil yaptı. “Laz Rover” adı verilen otomobilin 30 bin liraya mal olduğu belirtildi. Trabzon Valisi Recep Kızılcık, sac kaporta yerine ahşap kullanılan otomobil ile tur attı. Trabzonlu mobilya ustaları Mustafa Kaya ve Hasan Yazıcı’nın, kaportasını ahşaptan yaptığı otomobili, Trabzon Valiliği önünde inceleyen Vali Kızılcık, Karadeniz insanının becerikliliğini, üretkenliğini bir kere daha ortaya koyduğunu ifade etti. Kızılcık, şunları söyledi: “Arkadaşlarımız genç yaşta bu eseri ortaya koymuşlar ise bize düşen onların önünü açmak ve katma değeri yüksek ürünleri üretmelerini sağlamaktır.” YARIN Toplum
Bayat ekmekten cips
Ekmek israfının önlenmesi ve cipslerin daha sağlıklı hale getirilebilmesine yönelik hazırlanan proje kapsamında, Gıda Mühendisliği laboratuarında bayat ekmek tozu kullanılarak üretilen cipslerde yağ oranı yüzde 10 düşürüldü. ERÜ Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Hayta şunları kaydetti: “Laboratuar ortamında bayat ekmek kullanarak deneme amaçlı ürettiğimiz mısır ve buğday cipslerinde yağ oranını yüzde 35’den yüzde 25’e düşürdük. Bayatlayan ekmekte dirençli nişasta oluşuyor. Dirençli nişastanın da özellikle sindirim sistemi üzerinde çok faydalı olduğu biliniyor. Cipslerde bayat ekmek tozunun kullanılması, hem yağ emilimini azaltıyor hem de cipslerin daha sağlıklı gıda ürünü haline gelmesini sağlıyor.”
Kentsel dönüşümle birlikte yıkılan evler, halkın tepkisi devamlı gündemde. Geçtiğimiz hafta da Ankara’da yıllardır barınma hakkı mücadelesi veren Dikmen Vadisi halkı, yıkım ihalesini alan şirketi mahallelerinden kovdu. Kentsel dönüşüm artılarını ve eksilerini, yıkımlara halkın nedene tepki gösterdiğini, belediyelerin kendi temsilcileriyle gelmek yerine halkı neden taşeron şirketlerle muhatap olmak zorunda bıraktıklarını gözler önüne seriyoruz. DİKMEN’DE YIKIM ERTELENDİ Uzun zamandır yıkım tartışmaları
süren Ankara Dikmen Vadisi’nde geçtiğimiz hafta taşeron şirket elemanlarının yıkım için fizibilite yapma amaçlı gelmesi üzerine mahalle halkı hızlı bir şekilde toplandı. Şirket elemanlarının yanında getirdikleri çevik kuvvet polisi de işe yaramadı ve şirket elemanları tehditler savurarak arabalarına binip mahalleden uzaklaştılar. Böylece Dikmen Vadisi’nde yıkım bir süre daha ertelenmiş görünüyor. YIKIMLAR MAĞDUR EDECEK Bir yandan yıkımlara karşı tepkiler de sürerken, öte yandan, kentsel dönüşüm için neler yapılacağı, bizi nelerin beklediği belirsizliğini koruyor. 6306 Sayılı Afet Riski Al-
tındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un pek çok eksikliği bulunuyor. Şehirleri kaçak ve çürük yapılardan kurtaracak, bizleri de afet tehlikesinden uzaklaştıracak olan yıkımlar, yoksulluk ve işsizlik nedeniyle amacına ulaşmaktan uzak görünüyor. Riskli alan ilan edilen bölgelerde yaşayan vatandaşlar, özellikle de kiracılar zor durumda kalacak. Kiracıların taşınacakları yeni evlerle arada ciddi değer uçurumu olacak. İnsanlar evsiz kalma tehlikesi yaşayacak, belki de çaresizlikten tekrar göç edecek. RANT SAĞLANIYOR Kentsel dönüşümün bir diğer tep-
Çekiciden haksız kazanç sağlanıyor Taksilere yeni uygulama
İstanbul’da Avukat Şamil Gerek’in aracını çekmek isteyen polisler 60 TL’lik “çekici ücreti” istedi. Gerek, henüz yerde olan araç için kendisinden alınan 60 TL için dava açtı. Mahkeme “çekilmeyen araç için ücret alınamaz” dedi; İstanbul Trafik Vakfı’nı haksız buldu. Karar, milyonlarca araç sahibini ilgilendiriyor. İstanbul Trafik Vakfı verilerine göre 2011 yılı gelirleri 20.956 bin TL seviyesinde. Anılan rakamın 12,1 milyon TL’si çekicilerden elde ediliyor. İstanbul genelinde yılda 135 bin aracın çekildiği tahmin ediliyor. YARIN toplum
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı son düzenlemede 50 aracı olan şirketlere “filo taşımacılığı”, 2000 cc üzeri en az 30 aracı olan şirketlere ise “lüks otomobil” taşımacılığı lisası yolu açıldı. İstanbul Şoförler ve Otomobilciler Derneği Başkanı Semih Kaçanoğlu düzenlemenin korsan taksiciliği yasal duruma getirildiğini belirterek; “Esnafımız, ne yazık ki mücadele ettiği korsanla ekmeğini bölüşmek zorunda bırakılmak istenmektedir” dedi. YARIN toplum
TÜBİTAK Marmara denize açılıyor
YARIN toplum
İkramiye dolandırıcılığı Konya’nın Ilgın İlçesi’nde, M.S. adlı kişi 4 bin lira ikramiye kazandığı iddaa kuponunu bilgisayarla çoğaltıp, bayileri dolandırdı. 3 bin 600 liranın yukarısındaki ikramiyeleri bayilerin ödemediğini ve sadece bankadan alabileceğini öğrenen M.S. kazandığı kuponu bilgisayar ortamında çoğalttı ve gittiği “iddaa” bayilerine “Bu kupona ne kadar ikramiye çıkmış, öğrenebilir miyim?” dedi. Bayiler ise 4 bin lira ikramiye kazandığını söyledi. M.S., bunun üzerine bayilere, “Abi bu saatte bankalar kapalı. Bana 3 bin 600 lira ver. Geri kalanı senin olsun. Sende bu kupondan ekmek yemiş olursun” dedi. M.S. bu yöntemle 4 bayii kandırdı. Kuponun orijinal olmadığını anlayan bayiiler, polise haber verdi. Polis, aldığı bilgiler üzerine M.S.’yi başka bir bayiiyi dolandırmaya çalışırken, suçüstü yakaladı. YARIN toplum
ki çeken noktası ise, şirketlere rant kapısı olması. Şirketlerin rant elde etmesi için vatandaşların evinden yurdundan edilmesi, risk taşımayan bölgelerin bile “Kentsel dönüşüm bölgesi” ilan edilmesi tepki çekiyor. Her ne kadar Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar; “Ya bunun neresinde rant var? Bu, bir kere bireylerin hayat hakkını korumaya yönelik” gibi açıklamalar yapsa da, Bayraktar’ın kentsel dönüşümün ekonomiye ivme kazandıracağı açıklamaları, rant amacını ortaya koyuyor. Kentsel dönüşüm bu nedenlerle tartışıladursun, yasa kapsamında dönüşümler çoktan başladı ve hızla da devam ediyor.
Soba yine can aldı Kış aylarının sonlarına yaklaşırken, soba zehirlenmeleri ve çıkan yangınlardan kaynaklı ölümler bitmiyor. Bursa’da iki katlı bir evde çıkan yangında 4 yaşındaki Nazlı ve 6 yaşındaki Zeynep Taşçı kardeşler ile, 18 yaşındaki halaları Ecem Taşçı yanarak öldü. Yangına kömür sobasının neden olduğu öğrenildi. Çocuklarını kaybeden baba Serhat Taşçı’nın iş bulduğu müddette inşaatlarda sıvacılık yaptığı iş olmadığı zamanlarda ise beslediği güvercinleri satarak evini
geçindirdiği ortaya çıktı. Emniyet Müdürü Ali Osman Kahya’da olay yerine gelerek inceleme yaptı. Kahya muhtemelen sobadan çıkan kıvılcım sonucu yangın çıkmış ve elektrik devreleri alev alınca iki katlı ahşap bina yanmış dedi. İtfaiye Daire Başkanı Orhan Doğan ise kısa sürede olay yerine geldiklerini ahşap olan binayı söndürdükten sonra cesetlere ulaştıklarını yangının kesin çıkış nedenini araştırdıklarını söyledi. YARIN toplum
Türkiye’nin ilk yerli yapım deniz araştırma gemisi olan TÜBİTAK Marmara Tuzla’daki Çeksan Tersanesi’nden denize indirildi. TÜBİTAK Marmara gerekli donanımların eklenmesinin ardından Mayıs ayı sonunda deniz araştırmaları yapmaya başlayacak. 41.2 metre boyunda ve 9.5 metre genişliğindeki TÜBİTAK Marmara Araştırma Gemisi Mayıs ayı sonunda hizmete girecek. Gemiye, iç kısmı ile bilimsel oşinografik çalışmalarda kullanılmak üzere gelişmiş ölçüm cihazları sistemleri monte edilecek. 500 gros tonluk gemi başta boğazlar olmak üzere, deniz kirliliğinin izlenmesi, boru hatlarının gözlemlenmesi, deniz dibindeki canlı yaşamının izlenmesi, tür çeşitliliğinin izlenmesi, kaza ve afetlerde destek verilmesi konularında çalışma yapacak. 3 bin metre derinliğe kadar inebilecek olan TÜBİTAK Marmara 11 bilim adamı ve 12 mürettebattan oluşan bir ekiple hizmet verecek. YARIN TOPLUM
03 GUNCEL
20 Şubat 2013
Kadınlar şiddete karşı seslerini yükseltsin
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Mardin’de katıldığı toplu açılış töreninde 25 Kasım’dan beri ilk defa kadına yönelik şiddetle ilgili sözler sarf etti. Ülkenin en yakıcı gündemlerinden olan kadın cinayetlerine değinmeyen Erdoğan, Mardinlilere seslenerek “Mardinli hanım kardeşlerim de dayak, şiddete karşısında boyunlarını eğmeyecek” dedi.
Başbakan, kadınların şiddete karşı çıkmalarını isteyen açıklamasını kadın cinayetlerini durdurmak için yeterli buluyor musunuz? ERDEM YAŞAR GÜLAY YAŞAR’IN AĞABEYİ
Sorumluluğu üzerinden atıyor Başbakan sorumluluğu üzerinden atıyor. Yaşam hakkı ihlali varsa, bunu güvence altına alacak kurum devlettir. En başında Başbakan gelir. Yetersiz bir açıklama. Cezaların arttırılacağını belirtseydi belki etkili bir açıklama olurdu. ŞENGÜL ALTAN ARSLAN AİLE VE SOS. POL. BAKAN DANIŞMANI
Yorum yapamam
Ben bir devlet memuru olarak ne Bakanların, ne de Başbakan’ın sözlerinin üzerine yorum yapamam. Biz memurların konuşma kurallarına bağlı kalması gerekir. Bir kaynak istenmesi dışında, ben yardımcı olamam. ELİF AYDIN KADIN CİNAYETLERİNİ DURD. PLT. TEMSİLCİSİ
8 Mart’tan önce olması önemli
Dava devam ediyor. Ben devlet memuruyum. Devam eden bir dava hakkında kimse yorum yapmaz. Savcı veya hakim olmaya zorluyorsunuz. Bu da bizim görevimiz değil. Ben dava sonucuna ilişkin bir yorum yapmak istemiyorum. istanbul elif karan
ise bir elin parmaklarını geçmiyor.
Başbakan Erdoğan 16 Şubat Cumartesi günü gitti Mardin’de toplu açılış törenine katıldı ve burada birçok konuya değindi. Belki de bu gündemler arasında en önemlilerinden biri kadına yönelik şiddet konusuydu. Bu konuda yarım ağız bir açıklamayla yetinen Başbakan, “Mardin’de kadına el kalkmaz biliyorum, Mardin’de kadına da çocuğa da şiddet uygulanmaz.” dedi. Özellikle son dönemde haber bültenlerinden, televizyon programlarına kadar medyanın birçok yerinde konuşulan kadın cinayetlerine tam anlamıyla değinmeden, kadına yönelik şiddet minvalinde bir konuşmayla yetinen Başbakan Erdoğan’ın iktidara geldiğinden beri bu konuda yaptığı konuşma sayısı
Dayağa boyun eğme Başbakan Erdoğan’ın yaptığı konuşma bir diğer yandan kritik bir önem taşıyor. Kadın hakları üzerine konuştuğunu neredeyse hiç görmediğimiz Erdoğan’ın toplum tarafından sıkıştırıldığını gösteren bu konuşma, kadın cinayetlerinin de nasıl bir gündem haline geldiğine işaret ediyor. Erdoğan konuşmasında “Mardin’de kadına el kalkmaz Mardin’de kadına da çocuğa da şiddet uygulanmaz ama eğer bu yanlışı yapanlar varsa toplum olarak Mardinliler olarak o kişileri uyaracağız. Mardinli hanım kardeşlerim dayak karşısında boyunlarını eğmeyecekler. Hanım kardeşlerim haklarını bilsinler. Şiddet karşısında seslerini yükseltsinler.” demiş, böylece kadınları seslerini
yükseltmeye davet ederek hep karşı 25 Kasım’dan sonra bir ilk olduğu eylemlere de bir yönlendir- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan mede bulunmuş oldu. 25 Kasım 2012’de yaptığı konuşmasında kadına yönelik şiddete Platformun başarısı değinmişti. Kadınların evde, iş yeDiğer taraftan Kadın Cinayetlerini rinde, sosyal hayatta şiddete maruz Durduracağız Platformu bir süredir bırakılmasının ruhen, vicdanen, ahkatıldığı televizyon programlarında laken, asla kabul edilemez olduğuher defasında Başbakan’ı bu kritik nu vurgulayan Başbakan Erdoğan, gündem üzerine söz kullanmaya şiddetin her türlüsünün cehaletle davet etmişti. eş anlamlı olduğunu, cehaletin ise Bu çağrılarını aynı gün İstan- evlerde, kurumlarda, Türkiye’de yebul Teknik Üniversitesi Taşkışla rinin olmadığını ifade etmişti. KaKampüsü’nde yaptıkları “Kadınlar dına yönelik şiddet uygulayanları da Ölmesin Diye” başlıklı eğitimde de faşist olarak nitelendirmişti. tekrarlayan platform yarım yamaPlatformun siyasi iktidar üzelak da olsa bir geri dönüş sağlamış rinde yarattığı basınç Başbakan’ı tekrar konuştursa da, cinayetlerin oldular. Öldürülen kadınlarının ailele- gerçekten durdurulması için daha rinin de söz alarak yapılması gere- sağlam adımların atılması, uzun bir kenlerden bahsettiği eğitim YarınTv mücadele sonu çıkarttırılan yönetüzerinden de canlı olarak birçok ki- meliğin gerçek anlamda uygulanması gerekiyor. şiye ulaşmıştı.
Platform Türkiye Temsilcisi Gülsüm Kav: “Başbakan gerçekliğe yaklaşmalı” Başbakan, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu temsilcilerinin ısrarlı çağrısına Mardin’den bir yanıt verdi, kadına yönelik şiddeti kınadı. Bundan önce genelde, kadınların Türkiye’de yaşadığı gerçek sorunlarla bağ kurmak yerine, onlardan yalnızca çocuk bekleyen bir tavırda iken, bu açıklama ile başbakanın kendisi de gerçekliğe yaklaşmıştır. Ancak daha da yaklaşması gerekir. Bu yarım bir açıklamadır. “Kadın Cinayetlerini” adıyla anmalı, tıpkı Yargıtay 1. Ceza Dairesi gibi net olmalıdır. Bu koşullar altında kadınların şiddete karşı seslerini yükseltmeleri için önce cesaretlendi-
rilmeleri ve devletten tam bir destek almaları gerekir. Sadece bu açıklama bile bir gün içinde etkisini gösterdi, haberlerde şiddete itiraz eden iki kadın kardeşimiz vardı bu akşam. Cumhurbaşkanı ise kadın cinayetleri konusunda daha hiç açıklama yapmadı. Genelleştirerek değil, cinayet işleyen erkeği kınayarak yapılan bir açıklama, yeni kadın cinayetlerinin de önüne geçebilir. Hem topluma hem de kadınları koruma konusunda sorumlu taraflara hitap etmeli, özellikle Emniyet Genel Müdürlüğü ve Adalet Bakanlığını göreve çağırmalıdır. Cumhur olabilmek için ölen kadınlara, Cumhurbaşkanı sahip çıkmalıdır.
Daha önce CNNTürk’te katıldığı programda Başbakan’a kadına yönelik şiddete karşı konuşması için çağrıda bulunan Gülsüm Kav, “Kadınlar şiddete karşı seslerini yükseltsin” açıklamasını Yarın’a değerlendirdi.
Her türlü önlemi aldık Kadına şiddetle ilgili yapılacak her türlü yasal düzenlemeyi şimdiye kadar yaptık. Her türlü önlemi aldık ama maalesef sadece yasal düzenlemelerle toplumsal değişim yaşanmıyor. Bunun için Sayın Başbakanın söylediği cümleleri çok önemsiyorum. HÜLYA GÜVEN CHP MİLLETVEKİLİ
İnandırıcı değil Bana pek inandırıcı gelmedi. Samimi değil bu açıklamalar. Kanunlarımız zaten var, esas olan uygulanmasıdır. Ama uygulanmıyor. Savcılar sudan bahanelerle kadına yönelik şiddet uygulayanları salıveriyorlar. Önce bunların önüne geçilmesi gerekir. SEVİM BELLİ kadın mücadelesi yürütücüsü
Eğitim çok önemli
Esas mesele eğitim meselesidir. Bireyler doğumdan itibaren kadın erkek eşitliğini temel alan bir eğitimden geçmelidirler. Birisi kadın olduğu için problem çıkmamalı. Evliliklerde olabilecek en son sorun olmalı bu. NUR SÜRER OYUNCU
3 kurum açıklama yapmalı Kadına şiddet konusunda açıklama yapmalarını istediğimizden beri, ilk defa böyle bir açıklama yapıyor. Kadın cinayetlerini kendileri önlemesi gerekirken, kadınlara yıkıyorlar. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Diyanet İşleri Başkanı’nın sık sık kadın cinayetlerine karşı çıkması gerekiyor. ÖZLEM YUZAK CUMHURİYET GAZETESİ YAZARI
Tam bir sahiplenme gerekli
Başbakan Erdoğan’ın eğrisi, doğrusu 17 Ekim 2010 Kızılcahamam’daki parti eğitiminde, “Bazı bayanlar ekranlarda kadın erkek eşitliği diyorlar. Bu eşitlik haklar konusunda eyvallah. Ama diğeri yaradılışa ters.” 03 Haziran 2011 Metin Lokumcu’nun öldürülmesini protesto ederken panzere tırmanan kadına “O kadın, kız mıdır kadın mıdır?” 27 Mayıs 2012 BM’nin düzenlediği Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı’nda “Her kürtaj bir Uludere’dir. Bu milleti silmek için sinsice bir plandır”
ÖZNUR ÇALIK AKP MİLLETVEKİLİ
25 Kasım 2012 Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’nde yaptığı konuşmada “Kadını döven, faşist Nazi’dir. O anaların ayaklarının altı öpülür, onlara şiddet olmaz.” 05 Aralık 2012 Ak Kadınlar Ormanı projesinin fidan dikim töre ninde, “Bunlar fidan olmaktan çıkmış, ağaç olmuş. 15 yaşındaymış, yakında evlendireceğiz...” 16 Şubat 2013 Kadın cinayetlerini gündeme alması gerektiğiyle ilgiliyapılan çağrıların ardından, “Şiddet karşısında seslerini yükseltsinler”
İki yıl önce de Başbakan “Kadına şiddet abartılıyor” demişti. Sonra her yıl ne kadar kadının öldürüldüğünü gördük. Sadece kadınlara “ses çıkarın” demekle olmaz, tam bir sahiplenmenin olması gerekli. Bu tavrın samimi olduğunu düşünmüyorum. FİGEN A. ŞİDDETE UĞRAYAN BİR KADIN
Başbakan’ın sözleri emir gibi Yeterli değil tabii ki, ama bölgede etkili olabileceğini düşünüyorum. Çünkü orada Başbakan ne derse yapılabilir. Erdoğan’ın bu sözleri etkili olacaktır az veya çok. Halk için adeta emir gibi çünkü o sözler. FATİH ALTAYLI HABERTÜRK GAZETESİ YAZARI
Kınaması gerekir
Bu ülkede Başbakan söylemeden hiçbir şey olmuyor. “Sigarayı bırakın” diyor, yöneticiler bu yasağın takipçisi oluyorlar. 3 çocuğu doğurmuş olan veya doğuracak olan annelerin, kocaları tarafından öldürülmesini Başbakan’ın en sert şekliyle kınaması gerekir.
04 GUNCEL
Hakan Öztürk AKLIN YOLU
Kadının işi yok
Kadın cinayetlerinin ardı arkası kesilmiyor. Her gün haber bültenlerinin bir kısmı kadın cinayetlerine ayrılıyor. Neden peki? Ne oluyor da bu kadar çok kadın cinayeti işleniyor? Bir sorun mu var? Varsa ne? * Bu ülkede Başbakan’ın da sık sık belirttiği gibi kişi başına düşen milli gelir 2002’deki 3.500 dolar olan seviyesinden, 10.500 dolar seviyesine gelmiş durumda. Yine Başbakan’ın övünme konusu ettiği şekliyle Türkiye G20 arasına girmiş durumda. Yani en gelişmiş 20 ülke arasında bulunuyor ve hatta G17 derecesinde. Şu an kötü bir şekilde düşmüş de olsa, çok az bir vakit önce büyüme hızımız Çin’le karşılaştırılacak ölçüde yüksek kabul ediliyordu. Yani ne oluyor? Eğer sanayileşme, kentleşme ve modernleşme diye bir şey varsa, bu memlekette bu oluyor. AKP’nin insanların hayat tarzlarına ve özgürlüklerine müdahale eden sağcı politikalarına rağmen, maddi-iktisadi aşama budur. AKP’nin hükümet oluşu sanayileşme, kentleşme ve modernleşme gerçeğini değiştirmez. Bu bizi yanıltmasın. O başka öbürü başka. Konu sadece toplumsal ve iktisadi gelişmelerin bu olmasıyla kalmıyor. Mevcut gidişata aynı zamanda “kadın hakları da verilmiştir” şeklinde bir efsane eşlik ediyor. Zamanında Mustafa Kemal Atatürk vermişti, şimdi de bir nevi Recep Tayyip Erdoğan gerektiği miktarda veriyor, gibi mesela. Kadınlar bu kadın haklarını, (verilmiş olsa dahi) alıp kullanmaya kalkıştıklarında sorun başlıyor. * Kişi başına düşen milli gelir 10.500 dolar. Türkiye G17 ama… Kadınların işgücüne katılma oranı, sıkı durun sadece yüzde 30. Yani, kadınların yüzde 70’i işgücü dahi sayılmıyor. Yani, kadınların yüzde 70’inin çalışmasına gerek dahi görülmüyor. Yani kadınların yüzde 70’i herhangi bir nüfus. Herhangi bir rakam. Yüzde 70, “Buna iş bulalım mı bulmayalım mı?” diye yapılacak değerlendirmenin dışına çıkmış olanlar. Yüzde 70, işsiz bile sayılmayanlar oluyor. Tam bir inkar yani. Sorulacak olsa “Bu kadınlar neden işsiz?” diye: “Efendim onlar işsiz değil, onlar işgücü bile olamamış olanlar” denilecek. Kadınlar o kadar geride. Kadınlar işsiz bile değil, işgüçsüz. Yani işsiz olmak mertebesine gelebilmek için dahi önce işgücü statüsünü kazanmaları gerekiyor. Gördünüz mü, daha kadınların işe sahip olma aşamasına hiç gelemedik. Zaten işe sahip denilen kadınların üçte biri ücretsiz aile işçisi olarak çalışıyor. Yani çalıştığı işten bir ücret bile almıyor. Çalışıyor denilen de bu. Yani belirli bir ücret karşılığında istihdam edilen kadınların çalışma çağındaki toplam kadın nüfusuna oranı yüzde 15 civarında. Kadınların ücretle çalışabilen yüzde 15’i verilmiş hakları kullanabilecek bir toplumsal denge yaratamıyor. İşçi, işsiz ve hatta işgücü bile olamayan kadının, haklarını kullanabilir bir özne olabilmesi engelleniyor. O kadınlar erkekler tarafından değersizleştirilmeye çalışılıyor. Erkek değersiz kabul ettiği kadını, haklarını kullanmak istediğinde kolayca cezalandırma yoluna gidiyor ve en sonunda öldürüyor. Kadınlar çalışma haklarını kullanamadıkları için, boşanma haklarını da kullanamıyorlar. Ama kadınlar direniyor. Her ne pahasına olursa olsun çalışmaya kalkışıyorlar. Ve her ne pahasına olursa olsun, eğer isterlerse boşanabilirler. Kadınların direnişi sayesinde kadın hakları efsanesi gerçek oluyor hakanozturk1871@gmail.com
Köylülerin 2B protestosu 45 bin hektarın üzerinde 2B arazisi bulunan Antalya’da 80 binin üzerindeki hak sahiplerine satışı sırasında rayiç bedellerinin yüksekliği tepkilere yol açtı. AKP Antalya İl Başkanlığı’nda yaptığı konuşma sırasında Merkez Aksu ilçesinden gelen bir grup köylü Bakan Veysel Eroğlu’yu protesto etti. YARIN GÜNCEL
20 Şubat 2013
AKP ikna turunda
Başbakan hem İmralı hem Anayasa süreciyle ilgili ikna turlarını sürdürüyor. 15 Şubat Cuma günü Ankara’da İl Başkanları ile bir araya gelen Başbakan 16 Şubat Cumartesi de Mardin İl Danışma Meclisi’ni topladı. Ankara’da öne çıkan konu Anayasa’yken Mardin’de sırasıyla Gençlik ve Kadın Kolları’nın İcra Kurulu üyelerini ayağa kaldırarak yoklama yaptı. ankara sevda polat
Başbakan önce Ankara’da il başkanları ile daha sonra da Mardin’de İl Meclis üyeleri ile bir araya geldi. Yaptığı her iki toplantıda benzer konular üzerine konuşan Başbakan’ın gündeminde Anayasa süreci, İmralı görüşmeleri, yerel seçimler ve AKP’nin icraatları vardı. Çanakkale’ye götürülen Diyarbakırlı çocukların mektuplarını okuyan Başbakan’ın okuduğu bir mektupta ise Grup Yorum’un şarkı sözleri vardı. Sivil Anayasa Bir yılı aşkın süredir üzerinde anlaşılamayan Anayasa için muhalefeti suçlayan Başbakan “Biz uzlaşmanın, ittifakın tarafı olduk. Ama şu ana kadar görüldüğü kadarıyla 100’e aşkın madde görüşüldü. Mutabık kalınan madde 30-31 civarında. Bunun faturasını ısrarla üçü de çıkıyor, “AK Parti engelliyor” 3 tane üyeyle biz oradayız, 9 üyeyle siz varsınız” dedi. Masadan kalkan, taraf olmayacaklarını söyleyen Başbakan uzlaşı olmazsa kendi hazırlayacakları taslağı Meclis’e sunacaklarını da belirtmeyi ihmal etmedi. Muhalefete eleştiriler Muhalefeti de eleştiren Başbakan CHP’ye ilişkin “Tutuklu gaze-
teci diyerek, tutuklu avukat diyerek adeta korumaya aldığınız, Türkiye’nin en kanlı terör örgütleriyle muhabbetleriniz nedir?” dedi. BDP’yi cesur olmamakla suçlayan Başbakan “BDP eğer sen Kandil’den gelecek mesaja göre hareket edeceksen, bilesin ki; sen bu kanın durması için bir adım attım diyemezsin. BDP cesur olmalı, eğer MHP gibi davranırsa çözüme katkı sağlayamaz” diyerek eleştirdi. Başbakan’ın MHP’ye eleştirisi ise ırkçılık oldu. İnsanlığa ilişkin konuşmadığı takdirde Bahçeli’yi muhatap almayacağını da söyledi.
Yoklamada eksik var Mardin’de AKP İl Danışma Meclisi’nde salondaki dinleyici sayısını az bulan Başbakan solonu da saydırdı. İl başkanını yanına çağırarak bu durumun nedenini sordu. Bununla da yetinmeyerek sırasıyla Gençlik ve Kadın Kollarının İcra Kurulu üyelerini ayağa kaldırarak yoklama yapan Başbakan katılımı sefalet olarak değerlendirdi. Bu tepki karşısında İl yönetimi zor anlar yaşarken, konuşmayı canlı veren kanallar yayını kestiler.
ğunu belirten Başbakan, seçimleri güven tazelemek olarak değerlendirirken: “2014 yerel seçimlerinde teşkilatımızı gayretli görmek istediğimi ifade etmek istiyorum. Onun için de sandık esaslı çalışmada taviz vermemek lazım” dedi. Kürt vekilleri tarafından eleştirildiği bilinen Başbakan kimlik politikası yapmadıklarını iddia ederken: “Biz gücümüzü bütün halktan alıyoruz. Diğer partilerinin böyle bir özelliği yok. İnsanları ayırmayan tek parti biziz” dedi.
“Güven tazelemek” Yerel seçimlerin çok önemli oldu-
Demirtaş barış sürecini değerlendirdi
BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ile birlikte Şanlıurfa’da partisinin düzenlediği “Dayanışma Yemeğinde” barış sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, “Biz BDP olarak diyalogdan ve müzakereden yanayız. BDP olarak bundan kaçan bir parti değiliz” dedi. Demirtaş diyalogdan yana olduklarını belirtirken: “Bu konuda müzakere olur ama diyalog olur. Biz zaten parti olarak bundan yanayız. Biz BDP olarak bundan kaçan bir
parti değiliz. Onlarda oyun çok, bizde de direniş ruhu ve kararlığı çok. Kendimize ve birbirimize güveneceğiz” dedi. Bütün halklar eşittir Barış sürecinde herkesin desteğini isteyen Demirtaş, “Barış süreci diyorsak Sayın Öcalan’ın arkasında olacağız. Akan kanın da böylece son bulacağına inanacağız. Biz birbirimize inandığımız sürece özgür günler gelecektir” dedi. devletin eşit davranması gerektiğini söyleyen Demirtaş: “Devlete düşen
şey bütün halkları eşit görmektir. Sokakta insanlar Türkçe de, Arapça da, Kürtçe de konuşur. Vergi alırken Türk, Kürt, Arap diye seçmeden eşit davranıyorsan hizmeti de dağıtırken eşit olacaksın” dedi. YARIN GÜNCEL
İşverene teşvik halka vergi Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Bakanlar Kurulu kararıyla düzenlenen “Yeni Teşvikler Işığında Otomotivde Yeni Hedefler” konulu toplantıda 17 Şubat Pazar günü gazetecilerle bir araya geldi. Uluslararası yatırımcının bugün dünyada hangi ülkede ne kadar teşvik olduğunu ezbere bildiğini, onları çekmek için bir cazibe noktası oluşturmak gerektiğini ve bunları dikkate alan bir yapı hazırladıklarını söyleyen Çağlayan, yabancı yatırımcılara çağrıda bulundu. Otomobil vergileriyle
ilgili de bir soruyu yanıtlayan Çağlayan, “Türkiye’de vergi tabanı genişlemesi ve kayıt dışılık fazla olduğu için taksi şoförü de, zafer çağlayan en zengin de 1 litre motorine aynı vergiyi ödüyor, kimse sihirli değnek beklemesin” diyerek, bu vergi sisteminin devam edeceğini de belirtmiş oldu. YARIN GÜNCEL
Melih Gökçek’e Twitter ödülü
Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı
Ali Ağaoğlu
Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı işadamı Ali Ağaoğlu, Maslak’ta kırmızı ışıkta durduğu sırada aracına yapılan silahlı saldırı ve adının ‘DHKP-C’nin ölüm listesinde olduğuna dair haberlerle ilgili konuştu. “Olaydan sonra aracımı yine kendim kullanmaya devam ediyorum. Ama arkadan gelen araçta korumalarım var. Bu tip olaylar beni korkutamaz. Korku kelimesi benim lügatımda yer almaz. Birkaç tanesini devirmeden de devrilmem” sözleriyle Ağaoğlu “oğlum bak git” köşemize girmeye hak kazandı. MİT’in ele geçirdiği iddia edilen ölüm listesinde ismi olduğu gerekçesiyle ifadeye çağrıldığını söyledi. Ağaoğlu’na yaptığı bu beylik açıklamadan dolayı “oğlum bak git” diyoruz.
Kendisine ödül verilmediği için sürekli kızan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek sonunda gerçekten ödül aldı. AKP Sincan İlçe Teşkilatı tarafından düzenlenen “Sosyal medya ve siyaset” konulu panele katılan Melih Gökçek birbirinden ilginç açıklamalarda bulundu. Tüm gündemi Twitter’da oluşturmaya çalışan Gökçek “Bir şey istediğimiz zaman, gündem oluşturabilmemiz mümkün. Yeter ki konuyu iyi seçmemiz ve mesajı iyi
Suriye’ye silahsız çözüm
Bakan Davutoğlu, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) tarafından düzenlenen ‘Uluslararası Gelişmeler Işığında Ufuk Turu 2013’ konulu toplantıya katıldı. Geçmişteki açık-
vermemiz gerekiyor. Resmen gazete gibisiniz” dedi. Sosyal medya üzerinden en çok dava açan siyasetçi olma ünvanına sahip Gökçek bu alandaki ilk ödülünü de böylece almış oldu. YARIN GÜNCEL
lamalarının aksine “Biz silahsız çözüm için çok fazla uğraştık. Beşşar Esad, en başından kabul etseydi bu kadar kan dökülmeyecekti. Suriye’de silahı ilk kullanan ve hala kullanan, sukut füzeleri ile Halep ve diğer şehirlere saldıran Suriye yönetimidir. Şuan da silahsız çözüme yakınız. Bu çözümü isteyenin hangi taraf olduğuna dikkat edelim” şeklinde konuştu. YARIN GÜNCEL
05 GUNCEL
20 Şubat 2013
Darbeciler Anayasa Mahkemesi’ne başvururken Berfo Anne mahkemesi diyor ki:
Oğlumun kemiklerini bulmadan beni gömmeyin
Berfo Anne oğlunun hesabını 33 yıldır soruyor. 12 Eyül’ün ilk kayıplarından Cemil Kırbayır’ın annesi Berfo Kırbayır 105 yaşında hasta yatağında oğlunun kemiklerini istiyor. 19 Şubat Pazartesi günü evinde ziyaret ettiğimiz Berfo Anne “Cemil’imin mezarını bana versinler” dedi. Berfo Anne’nin son vasiyeti ise oğlunun kemikleri ile birlikte gömülmek. İSTANBUL sevda polat
13 Eylül 1980’de gözaltına alınan ve 8 Ekim‘de işkencede katledilen Cemil Kırbayır’ın 105 yaşındaki annesi Berfo Anne hasta yatağında Kenan Evren’den hesap sormaya devam ediyor. Oğlumu geri versinler Konuşmakta güçlük çeken Berfo Anne “Oğlumu bana geri versinler. Mezarımı istiyorum” dedi. Berfo Anne Cemil Kırbayır’ın mezarını bulacağına söz veren Başbakan’a da seslendi: “Beni böyle koymasınlar. Bana söz verdi oğlumun kemiklerini bulsun” dedi. Kenan Evren’in karşısına çıkmasını yıllarca bekleyen ve 33 yıldır mücadele eden Berfo Anne’nin son vasiyeti ise oğlu Cemil Kırbayır’ın kemikleri bulunmadan gömülmemek.
Darbeciler Berfo Anne mahkemesine başvursunlar
Cemil kırbayır’ın kardeşi fatma kırbayır gülmez
cemil kırbayır’ın eniştesi necmi gülmez
Analar yanmasın
Yargılama sonuç bulsun
Berfo Ana yataklık hasta. Söz verdiler Berfo Ana’ya. Başbakan “Oğlunu getireceğim, kemiklerini bulacağım” dedi. Biz adalet yerini bulana kadar adaleti arayacağız. Bu analar yanmasın. Ağzından oğlum kelimesi eksik olmuyor. Kemiklerimizi versinler. Annemin vasiyetini yerine getireceğim. Cenazesini kaldırmayacağım.
Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın yargılanmasından sonuç çıkmadı. Berfo Anne’nin son vasiyeti Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı’na: “Ben ölürsem cenazemi kaldırmayın, oğlumun kemikleriyle birlikte beni toprağa gömün.” Kars Başsavcısı, Metin Aktaş’ın ifadesine başvuracak ve iddianameyi hazırlayıp mahkemeye sunacak.
12 Eylül Darbesi’nin sorumlularından Evren ve Şahinkaya, avukatları aracılığıyla Yüksek Mahkeme’ye bireysel başvuru yaparak, yargılanmalarının haksız olduğunu savundu. Kenan Evren telekonferans yöntemiyle mahkemeye ilk verdiği savunmada da açıkça pişman olmadığını belirterek “İhtilal
Jitem’den bir itiraf daha
Trabzon’da tutuklu bulunan ve JİTEM adına çalıştığını belirten Aydın Sevinç, bir dönem Ege Bölgesi’nde işlenen faili meçhul cinayetlerde aktif rol aldığını, hatta Ahmet Tekin Baykal ile tartışan Erkan Er’in öldürüldüğünü, cesedini de Aydın’ın Kuşadası İlçesi’ndeki milli
ile ihtilale teşebbüsün aynı şey olmadığını bilmesi gerekir. İhtilal yapmayı suç sayan bir kanun yok” diyerek kendini aklamaya çalışmıştı. Darbenin öncesi ve sonrasında onlarca cinayet, gözaltında kayıp, saldırı ve fişlenme dosyalarında bizzat sıkıyönetim komutanlıklarının imzaları bulunuyor. YARIN GÜNCEL
Doktordan ‘örnek’ işkence
18 Ocak’ta gözaltına alınan ÇHD İstanbul Şube Başkanı Taylan Tanay, Haseki Hastanesi’ne götürüldüğünü ve gözaltındayken kendisinden zorla tükürük örneği alındığını söyleyerek, maruz kaldığı
işkenceye ortak olan doktor hakkında İstanbul Tabip Odası’na şikâ-yette bulundu. Hukukçular tükürük ve kan örneği alınabilmesi için ayrıca bir mahkeme kararı alınması gerektiğini belirtti. YARIN GÜNCEL
parka kendinin gömdüğünü belirtti. Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı’na konuyla ilgili dilekçe veren ve Ahmet Tekin Baykal ile ekibinin Ege’de 50’den fazla kişiyi öldürüp gömdüğünü de iddia eden Aydın Sevinç, cesedi gömdüğü yeri göstermesi için Kuşadası’na getirildi. YARIN GÜNCEL
Darbeciler cezasını çekene kadar ADALET ARAYIŞI
Av. Gökçesu Özgül 12 Eylül döneminin Genelkurmay Başkanı Yedinci Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya, 12 Eylül davası nedeniyle haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Başvuruda, Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya hakkında açılan 12 Eylül dönemine ilişkin dava
nedeniyle haklarının ihlal edildiği ileri sürüldü. Evren ve Şahinkaya’nın, 12 Eylül 1980 ile 6 Aralık 1983 arasında kanunun açıkça suç saydığı eylemlerinin bulunmadığı savunularak, TCK’nın 146’ncı maddesindeki ‘TBMM’yi ortadan kaldırma suçunu işledikleri’ iddiasıyla açılan kamu davasının hukuken yok hükmünde olduğunun tespiti için yapılan başvurular hatırlatıldı. Davanın görüldüğü Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne, ‘12 Eylül iddianamesinin ve kamu davasının hukuken yok hükmünde olduğunun’ tespiti için dilekçe verildiği, ancak mahkemece bu istemin reddedildiği belirtildi. Dilekçede, mahkemenin
verdiği ret kararı gereğince iç hukuk yolları tüketildiğinden bireysel başvuru hakkının kullanılmasının gerekli görüldüğü belirtiliyor. Zaten sanıklar Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada da aslında sanık olmamaları gerektiğini, darbe yapmaya teşebbüs etmediklerini, bizzat darbeyi yaptıklarını söyleyerek kendilerini sanık olarak görmüyor ve davada konuşmuyorlar. Darbe teşebbüs aşmasında kalmadığından yargılanacak bir suç yok onlara göre. Teşebbüs aşamasında kalsaydı, darbeyi yapamasalardı yargılanmaları gerekecekti. Bu yüzden yargılanmamalılarmış, hakları
ihlal olmuş. Bu sebeple de Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuşlar. Demek ki insan kendisine bir kötülük geldiğini, bir şeyin dokunduğunu düşündüğünde “hak, hukuk” demeye başlayabiliyormuş. Yargılamadan idam kararları verirken, işkenceyi över ve hatta ödüllendirirken hukuk ayaklar altındaydı öyle değil mi? Yaptıklarınızı “asmasaydık da beslese miydik?” diye savunurken hiç adını anmıyordunuz hukukun. “İçinde bulunduğu durumdan memnun değildik, müdahale etmeyi gerekli gördük” diyebilmek için 1 Mayıs 1977’de insanların ölmesine izin verirken, Fatsa Olaylarını hazırlarken
adını bile anmıyordunuz hukukun. Talebiniz kabul edilmeyecek, yargılanmaktan, sonrasında mahkum olmaktan kurtulamayacaksınız. Sadece darbe yapmaktan değil, işkenceden de yargılanacaksınız en yakın zamanda. Ve 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nin ilk gözaltında kaybı olan Cemil Kırbayır’ın ölümüne ilişkin dava dosyası açılacak, failleri yargılanacak. Yaptığınız işkencelerin, yok olan hayatların hesabını vereceksiniz. 12 Eylülün aklanmasına izin vermeyeceğiz. İşkencenin hesabı sorulacak. 12 Eylül davasının peşini bırakmayan bizlerden kurtulamayacaksınız.
Sibel Uzun Ş UYANIS
Sesi çoğalan kadınlar ve aileler Başbakan’ın konuşmaları genel siyasete büyük oranda yön tayin ediyor. Devletin baştan aşağı tüm kurumları ve ona bağlı olan hangi unsurları varsa bizzat bu konuşmalara dikkat kesiliyor. “Ekmek”diyor ekmek siyaseti işliyor, “çözüm” diyor çözüm siyaseti işliyor. Toplumun tepkisine göre bir dikkat geliştiriyor danışmanları sürekli bir geri bildirim motorunu işletiyorlar. Başbakan konuşması bir sürü olan veya olacakların işareti oluyor. Halkımız bunu fark ettiğinden Başbakanı mitinglerde bile bırakmıyor, iş istiyor. Tepki vermek, hak istemek meşruluk kazanıyor, yaygınlaşıyor. Toplumda büyük yankısı oluyor, kadınların aleyhine yaptığı her konuşma artık kadınların ölüm kalım mücadelesine yansıyor. Erkekler kadınları bu kadar kolay öldürürken amalı bir bölüme geçilemez. Hafifletilemez. Büyük bir sorun başınızdayken, mesela eviniz yanarken bibloları dizmekle uğraşmazsınız yangından can kurtarmaya bakarsınız. Sonra da yangını nasıl söndüreceğinize bakarsınız. Bu sıralama böyle gider. Biz şimdi kadınların canını kurtarmanın derdindeyiz. Biz bunu çok net bildiğimizden kadınlar olarak aylardan, yıllardan beri diyoruz ki “Başbakan tüm kadınların ölüm tehlikesi altında yaşaması anlamına gelmiş olan kadın cinayetlerine bir söz söylemelidir.” Başbakan “çocuk doğurun” dedi, kadını eve hapseden yolları kurdu, kadının adını bakanlıktan çıkardı, kadını işgücü olmaktan çıkardı, hep kadınlar aleyhine konuştu,”kadın cinayetleri dursun” lafı çıkmadı. Mardin’de neredeyse ilk defa Başbakan çocuk doğur değil kadına yönelik şiddeti kınama konuşması yaptı, kadınların seslerini yükseltmesini söyledi. Kim bilir, milyonlarca evin televizyonunun hoparlöründen yankılanan bu söz kaç kadını rahatlattı. O evlerde kadına kalkmış olan milyonlarca kaç erkek elinİ yere indirdi? Ama ellerin yere inmesi değil sadece kadına yönelen ölümün de yere inmesi lazım. Kadın cinayetlerinin lanetlenmesi lazım. Kadınlar ölüm kalım savaşı vermeye devam ediyor. Sözüm ona bu kadar aile vurgusu yapan Hükümet’ten beklentisi olmayan aileler sesini yükseltmişti ve platformumuzda mücadele ediyordu, fakat Başbakan’ın göresi yoktu. Evet kadınlar şiddete karşı ayaklanmıştı zaten kadınlar yaşam hakkı için kilometrelerce yolu kat etmişti. Başbakan’ın kabul etmek istemediği ve aylardır mecliste bekleyen, çözüme götürecek TCK yasalarını yazmıştı. Sesleri çoğalan ailelerİ önüne katıp haklarını kopara kopara geliyorlardı. *** Karadeniz turundaki HDK Heyeti’ne yapılan saldırılar ardından Başbakan çözüm sürecine uygun açıklamalar yaptı. Burada da Başbakan doğru konuşmayı yapmak zorunda kaldı. Memleket bir yol ayrımında iken faşist saldırılara, meclisteki ırkçı siyasetin bastırmasına aman vermek istemiyordu. Artık ölüm haberlerinin gelmemesi için aynı yöntemlere dönülemezdi. Bir kere daha görüşmeyi geri çekiyorum diyemezdi. Hele de seçim, başkanlık, Anayasa yaklaşırken. Bugüne kadar seçilmişlerin hakkını savunmaktan dilimizde tüy kalmadı, meclisteki seçilmişlere etmediğini bırakmadı, şimdi de Başbakan seçilmişlerin hakkını savunarak saldırıyı kınıyor. Başbakan’a bu konuşmalarını hatırlatmalıyız. Bizim sesimiz yüksek sayın Başbakan ailelerin sesi yüksek sayın Başbakan da bize yanıt ver, kadın cinayetleri kınayacaksımısınız ? Kadınları korumayan devlet görevlilerini yargılayacakmısın ? Kadın katillerine ağır ceza verme sözünü açıklayan Yargıtay’ın arkasında duracakmısınız ? twitter: @sibeluzun_yarin
Mahkeme’den din özgürlüğü Amasya’da yaşayan Erol Nüzket ve Özlem Nüzket, Gümüşhacıköy Anadolu Lisesi 9. sınıfında okuyan Kızları E.S.N’nin zorunlu din dersinden muaf tutulması istemiyle 20 Ekim 2011’de MEB ve Gümüşhacıköy Kaymakamlığı aleyhinde Samsun 1. İdare Mahkemesi’nde dava açtı. Samsun 1. İdare Mahkemesi Alevi Nüzket ailesinin açtığı dava üzerine kızları E.S.N’nin zorunlu din dersinden muaf tutulmasına karar verdi. Mahkeme, zorunlu din dersinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS), AİHM kararlarına ile din ve vicdan hürriyetine aykırı olduğunu vurgulayarak “Din dersi zorunlu olamaz” dedi. YARIN GÜNCEL
06 GUNCEL
20 Şubat 2013
Kadınlar haklarını öğrendi Gülsüm Kav
ANA FiKiR
Tarihin bir akışı vardır Dünya tarihini anlatan belgeseller çok ilgimizi çeker. Kendi türdeş varlığımız insanın, neler yapabildiğini, nerelerden geçip nerelere geldiğimizi ağzımız açık izleriz bazen. Vay be, deriz, ne tuhafmış eskiden. Bizim “İşler Güçler” ekibinin oynadığı Türkcell reklamındaki gibi değildir orada işler, güçler. Arkada bıraktığımız için sevineceğimiz koşullar vardır. Kölelik vardır. Arenalarda kan vardır. Kadınlar yurttaştan sayılmazlar. Geriye bakınca çoğu kez bugünün modern toplumunda olduğumuz için memnun oluruz. * Tarihin bir akışı vardır. Durduramazsınız. Bu akışın içinde, onun ritmine uymayan ters şeyler olur. Onu durdurmak istersiniz. İşte Türkiye’de bunun örneği “kadın cinayetleridir”. * Türkiye’de kadınlar, modern toplumun gereği olan şartlara uyum gösteriyor, dışarı çıkmak, eğitim almak, çalışmak, kendi hayatına karar vermek istiyor. Bu yolda bir engel ile karşılaşınca, gerekirse boşanabilmek ya da ayrılmak ya da istemedikleri teklifleri reddetmek istiyorlar. Bu en makul talebin karşılığı ise ölüm oluyor. Kadınlar olabilecek en sağlıklı şeyi; dünyalı olmayı istiyorlar. Karşılarında ise eski Adem. Erkekler kadına, aslında ona ait olanı: kendi hayatını vermemek için, gerekirse kadın kıyafetleri giyerek, gerekirse bütün geceyi kadının sığındığı baba evinin çatısında geçirerek, taammüden ve kararlılıkla cinayet işliyor. Birbirinden farklı erkekler farklı yerlerde ama benzer bir kurguyla, kadın öldürüyor. Kahvaltıyı hazırlayanı, aynı kahvaltıda bıçaklıyor. Çocuğunun annesini balkondan atıyor. Öldürüp araçla üstünden defalarca geçiyor. Kadınların olabilecek en makul ve sağlıklı talebi, erkeklerin olabilecek en uç şiddetiyle karşılanıyor. Bu dünyada yaşayan herkesin dünyalı olma hakkı var da, kadınların yok mudur? Bu dünya erkeklere aittir diyen var mıdır dünya yüzünde? Kimse bunu diyemiyorsa, bu soruya suskunsa, o zaman kadın cinayetlerine ses çıkarması gerekmez mi? Türkiye’de kadınların ortaya canlarını koyarak dünyalı olmak istemesinin yanında yer almayan kalmamalıdır o halde. Yaşadığımız erkek egemenliğinin çok uç bir biçimidir. Tarih bunun gibi başka örnekler gördü; kadınlar oy hakkı mücadelesini de böyle canları pahasına kazandılar. Artık kadınlar seçimlerde oy vermede sorun yaşamıyoruz. Ama kendi hayatlarımıza oy veremiyor isek bu çok tutarsız değil mi? Bu konuda kadınların oylarıyla seçtikleri yöneticiler ne diyor acaba? Cumhurbaşkanı ve başbakan ne diyor? Bir gün bugünlerin de belgeseli yapılacak oysa. Yıllar sonra 2010’lu yıllarda Türkiye’de her gün beşer beşer öldürülen, en makul talepler uğruna canlarını ortaya koyan kadınlar için, yaşam hakkı için kimin ne dediği bir bir ortaya konulacak. Tarihin bir akışı vardır, içinde tarih yapanlar da olan. gulsumkav@gmail.com
İHD’den açıklama
Kadına yönelik erkek şiddeti olanca hızıyla sürdüğü ifade edilen İHD Kadın Komisyonu’nun raporuna göre geçen ay 14 kadın erkekler tarafından öldürülürken 4 kadın da tecavüz ve tacize uğradı. Çeşitli şiddet araçlarıyla darp edilen kadınların yanı sıra yaşları 12 ile 16 arasında olan 6 kız çocuğu da cinsel istismara uğradı. Raporda, kadına şiddetin sistemli bir devlet politikası olduğuna dikkat çekildi. YARIN GÜNCEL
Kadınlar öldürülmesin diye, yüzlerce kadın bir araya geldi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun“Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Yönetmeliği’ni” anlattığı eğitim, 16 Şubat Cumartesi günü gerçekleşti. Kızları öldürülen ailelerin, şiddet gören kadınların, avukatların söz aldığı eğitime sadece İstanbul’dan yaklaşık 200 kadın katıldı. istanbul onur toper
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu “Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Yönetmeliği”ni 16 Şubat cumartesi günü gerçekleşen Eğitimle anlattı. 20 ilden canlı yayınla izlendi Eğitimi sadece salona gelebilenler izlemedi. Aynı zamanda Yarın Web TV’den de canlı yayınla bağlantı kuran Platform; Bursa, Ankara, İzmir, Eskişehir, Adana, Antalya, Konya, Batman, Edirne, Hatay, Malatya, Sakarya, Samsun, Tekirdağ, Van ve Zonguldak’tan ve Almanya, Kanada, İngiltere ve Fransa’dan da kadınlar ve ailelerle buluştu. Salona gelen izleyiciler arasında kızlarını kaybeden ailelerin yanı sıra Emekçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sibel Uzun, Türkiye Devrim mücadelesinin öncü isimlerinden Sevim Belli, oyuncu Nur Sürer ve Hürriyet gazetesi köşe yazarı Melis Alphan da vardı.
6284 sayılı “Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi” Kanunu’nun sunumuyla devam etti. Kazanılan yönetmelik, Yargıtay’ın kadın katillerine uygulanılan cezai indirimler karşısında kadınların tarafında olduğunu açıkça ilan etmesi, kadın cinayetlerine karşı verilen mücadelenin önemli kazanımları olarak tarihe bir kez daha not Kadın cinayetlerini durduracağız Platform temsilcilerinin, öldürülen düşüldü. Ve daha çok kadına haklakadınların ailelerinin, şiddet gören rını anlatarak, daha çok aileyle bir kadınların sözleriyle başlayan eğitim, araya gelerek, daha çok ilde, kadın Avukat Gökçesu Özgül ve Özlem cinayetleri durdurulana kadar yürüSevinçli tarafından gerçekleştirilen necek daha çok yol olduğu ilan edildi.
Kızlarını kaybeden aileler hem ekranları başında, hem de illerinden İstanbul’a gelerek eğitim çalışmasında Platform’u yalnız bırakmadı.
Öldürülen Gönül Dilekçi’nin yeğeni, Burçin dilekçi
Türkiye sosyalist tarihi öncülerinden sevim belli
öldürülen Mehtap Bülbül’ün Kız Kardeşi Meryem Bülbül
Öldürülen Emine Yayla’nın Babası Hasan Yılmaz
Mutlu etti
Ölümleri durdurmalıyız
Boşanmak istedi
Devlet korumadı
Ben çok memnun kaldım. Kadınların, ailelerin dayanışma içinde olması beni çok mutlu etti. Halam ve halam gibi kadınların öldürülmemesi için daha çok şey yapılmasını istiyorum.
Kadın arkadaşlarıma söylüyorum. En az erkekler kadar cesur, erkekler kadar becerikli ve erkekler kadar atılgan olacaksınız. Erkeklerin öldürmesini engellemek gerekiyor.
Benim kardeşim şiddet gördüğü eşinden boşanmak istediği için öldü. Sadece kendi kardeşim için değil, herkes için aynı cezayı talep ediyorum ve bunlara kesinlikle indirim uygulanmamalı.
On sefer, yirmi sefer Polise gittik. Savcılıktan, adliyeden koruma istedik. Ama koruma gelmedi. Devlet hep suçlulardan yana. Olan ölene oluyor. Bu katillerin en ağır cezayı almasını istiyoruz.
Öldürülen Gülşah Sarcan’ın Annesi Bağdagül Sarcan
Öldürülen Sibel Uçkaç’ın Ağabeyi Mehmet Uçkaç
Eşi tarafından şiddete maruz kalan Figen A.
Öldürülen Gülay Yaşar’ın Ağabeyi Erdem Yaşar
Adalet istiyorum
Kanunlar değişecek
Şiddetin cinsiyeti var
Mücadeleyi bırakmamalı
Devlet diyor ki 5 çocuk 10 çocuk yapın. Ama devlet bu çocuklara sahip çıkıyor mu? Katiller 5 sene, 10 seneyle çıkıyor. Başbakan’ın kızına yapılsaydı böyle mi olurdu? Ben adalet istiyorum.
Buradan kadını kölesi gören, şiddet uygulayan, kendini erkek sanan korkaklara seslenmek istiyorum. Değişen ve değişecek olan kanunlar tepenize yumruk misali inecek.
Şiddetin dini, dili, zengini, fakiri yok. Sadece cinsiyeti var, o da kadın. Kızlarınızın meslek sahibi olması,ayaklarının üzerinde durması için elinizden gelen her şeyi yapın.
Platform’un desteğiyle kız kardeşimin davasını AİHM’e götürdük. Burada bu mücadeleyi bırakmamak, üstüne düşmek gerekiyor. Burada Platform’un da desteği bizim için çok önemli.
? r le e il a n e d e b y a k ı ın Peki, kızlar Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, AB Genişleme Komiseri Stefan ına Füle ile ikili görüşmesinin ardından, Kad milyönelik şiddete karşı gerçekleştirilen “Bir ldı. katı ek eder s yar ayaklanıyor” eylemine dan bir n Şahin: “Şiddetle mücadele topyekû ası mücadeledir. Toplumun bilincinin artm ün Bug . mli öne ve gündemine girmesi çok li sivil bu ‘Bir milyar insan ayaklanıyor’ isim ililer toplum girişimini çok önemsiyoruz. Sevg an gününde bu mesajın verilmesi şu bakımd ade müc uki da çok önemli; biz her türlü huk etle leyi yapıyoruz ve her türlü mevzuatı şidd
şeyin mücadele için kullanıyoruz ama her panzehiri aslında sevgi” dedi. Şahin’in katıldığı eylem akıllara şu soru adur Dur i lerin ları getirdi; “Kadın Cinayet erek cağız Platformu ile mücadelesini birleştir ailelekızlarının ölümünün hesabını soran 2012 rt Ma 8 ” mı? rin de eylemine katılacak asına unm tarihinde çıkarılan kadınların kor sondair bir yasanın yönetmeliğinin 10 ay ileri ra hazırlatan bir bakanın sevgi temenn aien bed kay kızlarını kadın cinayetlerinde mi? r lelerin yaralarına merhem olmaya yete YARIN GÜNCEL
Töre karar bozdurdu
Adana’da yengesi Gamze Bulut’u ‘töre ve namus saikiyle’ öldürdüğü suçlamasıyla ömür boyu hapis cezasına çarptırılan 45 yaşındaki Ayhan Bulut hakkındaki karar, Yargıtayca bozuldu. 22 Haziran 2009’da öldürülen Gamze Bulut’un eşi Mehmet Bulut azmettirmek, Ayhan Bulut ise cinayetten yargılanmıştı. Mehmet Bulut beraat ederken Ayhan Bulut’a iyi hal indirimi uygulanarak müebbet hapis verilmişti. Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi, yerel mahkemenin kararını sanık Ayhan Bulut lehine bozdu. Adana 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden yargılanmasına önümüzdeki günlerde başlanacak.YARIN GÜNCEL
“Hak etti, vurdum”
Samsun’un Canik İlçesi’nde 14 Şubat günü eski sevgilisiyle yolda karşılaşan Yasemin K, Gürsel B’nin kendisine ateş etmesi sonucu ağır yaralandı. Yakalanan Gürsel B’nin ifadesi ise pek çok kadının ölümüne neden erkek egemen zihniyeti yansıtmaya devam ediyor. Gürsel B, Yasemin’in kendisine hakaret ettiğini belirterek “Hak etti, vurdum” dedi. YARIN GÜNCEL
07 GUNCEL
20 Şubat 2013
İflas zinciri büyüyor
Fi Yapı, Ukra İnşaat, Şeker Piliç’ten sonra krizden etkilenen ve iflasın eşiğine gelen son firma tekstil ve hazır giyim sektörünün önemli isimlerinden biri olan Tanrıverdi Holding oldu. Yaklaşık 50 milyon TL borcu yüzünden iflas erteleme başvurusunda bulunan Hakkı Tanrıverdi, “Başvuru için geç kaldım” dedi. istanbul sevda polat
2012 yılından bu yana alanında lider 10 firma iflasın eşiğine geldi. Bu firmaların çoğunun Türkiye’nin bel kemiğini oluşturan tekstil ve inşaat sektörlerinden olması dikkat çekiyor. Türkiye’nin krizden etkilenmediği söylemlerinin aksine tek tek sektörlerinin dev firmaları iflas eşiğine geliyor. Yaklaşık 50 milyon TL borcu yüzünden iflas erteleme başvurusunda bulunan Tanrıverdi, “Başvuru için geç kaldım” dedi. Sahibi olduğu Tanrıverdi Yatırım Holding A.Ş, İnci Düğme Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş, İnci Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş ve Tan Motorlu Araçlar Sanayi ve A.Ş. adına 21 Ocak’ta İstanbul Ticaret Mahkemesi’ne iflas erteleme başvurusunda bulundu. Bu talebi de 4 Şubat’ta kabul edildi. Kar marjları düşük Hazır giyim ve tekstil sektöründe kar marjlarından şikayetçi olan Tanrıverdi “Sektörün daha da büyümesi için sürekli çalışıyoruz, yeni projeler pazarlar peşinde koşuyoruz. Ancak kar marjları yok denecek kadar az, şirketler çalışıyor, üretiyor, satıyor ancak bu da sadece çarkı döndürmeye yetiyor. Geçmişe oranla karlılıkta ciddi bir azalış var.” dedi. Krizle birlikte binlerce işsiz 2012 yılında Benzer şekilde iflas eden bir diğer firma sektörünün dev ismi Fi Yapı olmuştu. İflas etmiş ve mallarını kaybetmemek için iflas erteleme yoluna başvurmuştu.
Binlerce konut satan şirket yaşadığı ekonomik krizle beraber binlerce kişi işsiz duruma düşmüştü. Şirketin toplam borçlarının ise 588 milyon 275 bin lira olduğu rapor edildi. Bir diğer iflas eden firma ise Uğur İnşaat ise ev sattığı insanlardan 4 bin kişiyi mağdur etmişti. Borçlar ödenemiyor Bankalara ve tedarikçilere olan borçlarını ödeyememesi nedeniyle 734 çalışanı, 413 bölge yetiştiricisi ve aileleri ile birlikte yaklaşık 20 bin kişinin çalıştığı, Bandırma’nın en önemli markalarından olan Şeker Piliç, Ocak 2013 itibariyle üretimi durdurma kararı almıştı.
Tekstili teğet geçmedi Türkiye’nin yurtdışına açılan ilk çocuk giyim markası, Wenice Kid’s’in sahibi konumundaki Venice Pazarlama, Kuşam Tekstil Konfeksiyon ve Venice Grup Tekstil ve hazır giyim markası Sevenhill’in sahibi Özbek Tekstil Özbek Tekstil Konfeksiyon ve Mağazacılık ile Beş Yıldız Tekstil Konfeksiyon’u geçen yıl iflas etmişlerdi. Firmalar iflas erteleme talebiyle Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne başvurmuşlardı. Polat da kurtaramadı Kurtlar Vadisi Dizisi oyuncuları Necati Şaşmaz ve Gürkan Uygun’un reklâm filmlerinde oynadığı Ukra
İnşaat da bozulan mali yapısını düzeltemeyince iflas erteleme istemişti. 2011’in sonunda itibaren baş gösteren mali darboğazı aşamayan Ukra İnşaat adına Şahin Hukuk Bürosu geçtiğimiz 21 Aralık’ta iflas erteleme talebinde bulundu. Şirket için iflas erteleme kararının verilip verilmeyeceği ise yapılacak yargılama sonrası belli olacak. 2012 yılından beri iflas eden firmalardan da anlaşıldığı üzere kriz derinleşmeye devam ediyor. Sektöründe devleşen firmaların bile baş edemediği kriz arkasında binlerce işsiz bırakarak derinleşiyor.
Eğitimde işkence güzellemesi Osmangazi Üni. Psikiyatri Anabilim Dalı prof. cem kaptanoğlu
Trajik bir durum
İngilizce eğitiminde, rekabet reklamlara da yansıdı ve insan haklarını ihlal edecek derecede aşağılayıcı reklamlar billboard yerini aldı. Uklaacademy’nin “İngilizceyi nasıl konuşturacağımızı
biliyoruz” sloganıyla yayınladığı reklamlar işkenceyi normalleştiriyor ve insanları bu konuda duyarsızlaştırıyor. İşkencelerin yargılandığı günümüzde, bir eğitim kurumu tarafından böylesine hak
ihlalini içeren reklamların yapılması ve bunun ‘yabancı dil eğitimi’ adı altında güzellemeler yaparak verilmesi, rekabetin ve karın eğitimden daha önemli olduğunun da bir göstergesi. YARIN GÜNCEL
İşkence öyle yoğun duygular uyandırıyor ki bazı insanlarda bunu başka bir bağlamda kullanmak mümkün değil. Bu imge Türkiye’de böylesine reklama uygun bir şekilde çekiştirilemeyecek kadar yakıcı bir imge. Herhangi bir nesneye eğilimimizi artıracak kadar etkileyici bir imge haline mi geldi işkence? Bilgileri başkalarından almak için insanlara belli yöntemleri uygulamak ve bunun bir eğitim kurumu tarafından yapılıyor olması çok daha trajik bir durum.
Makarnayı bulsak biz yeriz CHP Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün “saman bulamayan üreticiler hayvanlarına makarna yediriyorlar” açıklaması tepkileri de beraberinde getirdi. CHP Ardahan Milletvekili Ensar açıklamasının ardından, çiftçilik yapan ve olayın muhatabı Bülent Aktürk, CHP’li vekile tepki göstererek “Makarnayı bulsak kendimiz
yeriz.” dedi. Bülent Aktürk böyle bir şeyin kurmaca olduğunu, samanlarının olduğunu, hatta samanları olsa bile hayvanlara ot yedirdiklerini ifade ediyor. Ensar Öğüt ise iddiasını sürdürerek, Aktürk’ün kendisini arayıp, çok sıkıştırıldığını, dayanamayacağını ifade ettiğini iddia ediyor. YARIN GÜNCEL
Salatalığa hıyar demeyin
Anayasa komisyonu, 4 partinin de kaldırılmasını istediği YÖK’ün yerine oluşturulacak yeni yapılanmayı düzenleyecek maddeyi ele alıdı. BDP’li Sırrı Süreyya Önder “YÖK yerine ‘Kurul’ deyip sadece adını değiştirip, konuyu kanuni düzenlemeye bırakmak YÖK’ün işlevinin aynen devam etmesi anla-
mına gelir. Salatalığa ‘hıyar’ derseniz adı değişir ama tadı değişmez” dedi. AKP’liler “Benzetmeyi geri alalım” diyerek rahatsızlıklarını dile getirdi. Önder’in “Yok almayalım hıyar öylece orta yerde dursun.” karşılığını vermesi ise salonda kahkahaların yükselmesine yol açtı. YARIN GÜNCEL
Gün Çağ Aydın
PRiZMA
Adaleti bulana kadar annem direniyor Berfo Ana bir tas su ile direniyor. Ondan biricik evladını alanlara inat yaşamaya devam ediyor. Yaşlı bedeni direngen ruhunu taşıyamaz oldu. Lokmaları boğazına diziliyor ama ben su içerek bile yaşarım diyor. 33 yıldır Cemil’i dilinden düşürmüyor Berfo Ana. Sabahlara kadar elini uzatıyor, evladını sayıklıyor. Onun uzattığı elleri yine Cemil’in yoldaşları tutuyor. Evladına hasret, onun mezarına çiçek koyup dua etmek istiyor. Anamızın bir dua etmesini bile çok görüyor kılını bile kıpırdatmayan hükümet. Ben ölünce cenazemi kaldırmasınlar diyor Berfo Ana, vasiyetimdir. Beni oğlumla beraber gömün diyor. Bu söze hangi yürek dayanır. Bilinsin ki bir ana hasta yatağında ölüme karşı direnirken evladının katilleri ellerini kollarını sallayarak sokaklarda geziyor. Ama Berfo Ana yine de adaleti arıyor. Katiller tırım tırım gezerken, cinayetlerin ve kayıpların baş mimarı darbeciler ise mağdur edebiyatına sığınıyor. Hem de bunu tüm toplumun gözünün içine baka baka yapıyorlar. Cemil Kırbayır’ın kaybedilmesinden birinci dereceden sorumlu olan Tahsin Şahinkaya ve Kenan Evren haksızlığa uğradıklarını iddia ederek Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yaptılar. 12 Eylül Darbesi’ni yapanlardan da bu beklenirdi zaten. Tüm ülkeyi karanlığa sürükleyip, tüm sokakları işkencehaneye çeviren generaller mağduruz diyor. Madem bu kadar haklı ve mağdurlardı da neden gelmediler 12 Eylül mahkemesine. Neden adalete teslim olmadılar? Neden duruşma salonuna gelip de 12 Eylül’ün muhataplarının yüzüne bakamadılar? O mahkemenin kapısında bekleyen anaların heybeti ne kadar çok korkuttu bir zamanın “aslanlarını”. Berfo Ana, daha yürüyebilirken mahkeme kapılarında eyleme durdu. Darbecilerin yakasına yapışmak için sabırla bekledi. Gösterdi onlara kimin aslan olduğunu. Ama darbeciler gelmeye cesaret edemediler. Sonrasında tam da istedikleri gibi oldu, mahkeme bir oyuna döndü. İnandırıcılığını kaybetti. Gelin bir de mağduriyetinizi Berfo Kırbayır’a anlatın, bakalım size ne diyecek. Korkmayın Berfo Ana’nın yüreği de mahkeme gibidir. Oldukça adildir, haklıyı haksızı iyi ayırır. Haklıysan şayet, sana dokunan elleri pamuk gibidir. Ama haksızsan eğer o eller mengene gibidir. Berfo Ana’nın elleri bize her dokunduğunda pamuk gibi. Ama katillerin yakasında da bir mengene gibi. Bu yüz yıllık çınarın gitmediği mahkeme, gitmediği makam kalmadı. Hükümet kapısını aşındırdı, başbakanla bile görüştü, onun sözlerine inandı. Nerden bileydi Berfo Ana o sözlere inanmaması gerektiğini. Ama söz ağızdan çıktı bir kere. Tutun bakalım sözünüzü. Berfo Ana unutmadı kendisine verilen sözleri. Bizlere de her fırsatta hatırlatıyor. İşkenceciler ve kaybedenler öyle ya da böyle hesabını verecek zaten. Hukuki süreç ilerliyor. Ama Cemil Kırbayır’ı bulma mücadelemizde sabrımız taşmaya başladı. Cemilimize 1 ay işkence yaptınız, anamıza 33 yıl. Bunun hesabını kim verecek. Son bulsun bu 33 yıllık evlat hasreti. Sen merak etme Berfo Ana, bizim sözümüz sözdür. Evladını getireceğiz sana, onun heybetine yakışır bir cenaze boynumuzun borcudur. Yeter ki sen ellerimizi erkenden bırakma. guncagaydin@hotmail.com
08 EMEK
20 Şubat 2013
Al kalemi eline
e m e kç i l e rd e n
mektuplar
Halk çok zor durumda İşçi emeklisiyim. 4 elimizde kalıyor. Yatırdıevladım var. 13 ya- ğımız para uçup gidiyor. şında inşaatlarda çalışıyor- Devlet bizim gibi küçük dum, halen de çalışmakta- esnaftan çok vergi alıyor. yım. Emekli olunca boşta Büyük işletmeler bizim kalıp gezmemek ve ekmek kadar vergi ödemiyor. Bu paramı çıkarabilmek için işi yapabilmek için devlete Milli Piyango bileti satma- 200 dolar depozito veriyoya başladım. İşçi olarak ruz. Ayrıca kazı kazan da çalışırken çocuklarımı 100 TL’nin 92’sini devokuttum. iki’sini üniversi- lete ödüyoruz ve biz %8 tede okuttum. Üniversite kazanıyoruz. Bu kar on bitirdiler fakat özel sektör- senedir aynı, yıllardır dede 13 saat asgari ğişmedi. Devücrete çalışıyorletin bu alandan lar. Birini de hakazandığı parala okutmak için lar askeriyeye, çalışıyorum. sosyal yardım Milli Piyanhizmetlerine, go biletlerini vs. alanlara yaAli buruklar satmak için yatırılıyor. Fakat zın sıcakta, kışın soğukta biz satış yapanlardan katezgah açıyoruz. İnsanlara zanılan paralarla dönüyor aracı olarak para kazandı- bu sermaye. Halk çok zor rıyoruz ama bir teşekkür durumda. Bütün umudu bile almıyoruz. İnsanlar o şans oyunlarına bağladı. 1 an kendini şanslı görüyor TL’nin yerine 2 TL çıktığı ve bizi hiçe sayıyor. Hırsı- zaman sevinçten uçuyorzı, kalpazanı, üç kağıtçısı lar. Eskişehir Odunpazarı bizim başımızda. Bir de Belediyesi sokakta satış yaböyle kişilerle uğraşıyo- pan esnaftan her ay aidat ruz. Sahte para veren, bi- alıyor. Diğer belediyeler let çalan, para vermeden almıyor. Bu uygulanışta kazı kazan kazıyıp verdim aynı politikanın ürünü. ya diyen de var. Piyango Milli Piyango İdaresi satışı yapmak riskli bir iş. bizler sayesinde para kaSatmadan devlete parasını zanıyor ve bizlere kapalı peşin ödüyoruz. Aldığımız düzenli bir alan tahsis etpaketten satamadığımız mesi gerekir. Sen de kendi hikayeni anlatmak istersen, al kalemi eline bilgi@yarinhaber.net
4,5 milyon kişi kaçak çalıştırılıyor 3. Paylaşım döneminde, Sovyetler Birliği, Balkan ve Doğu Avrupa ülkeleri ve Ortadoğu’da yaşanan siyasi, ekonomik değişimler, savaşlar, krizler, iç çatışmaların getirdiği yoksulluk, insanları daha iyi yaşayabileceklerini umdukları başka ülkelere göç etmeyi zorunlu kılıyor. Türkiye de bu ülkelerden biri olarak karşımıza çıkıyor. İSTANBUL zeynep maside ersoy
Geçtiğimiz günlerde Gaziantep’te galvaniz fabrikasında yaşanan patlamada ölen 7 işçiden 2’sinin Suriye’den gelen mülteciler oldukları ve kaçak çalıştırıldıkları haberlerinden sonra gündeme gelen, kaçak işçi konusu, devlet tarafından kayıt dışı ekonomi sorunu olarak ele alınıyor. İşçiler açısından ise konu yerli veya yabancı olma meselesi değil, hayatta kalması meselesidir. Kozlu’da TTK’da kaçak maden ocaklarında, tersanelerde ölen ve kaçak çalışmak zorunda bırakıldıkları için, ölümlerinin ardından izleri bile sürülemeyen “yerli ve yabancı” kaçak işçilerin istihdamını kolaylaştırıyor.
en ağır koşullarda çalışmayı dahi, kabul eder durumdalar.
4 buçuk milyon insan Son yıllarda Türkiye’de kaçak ”yabancı kaçak işçi” sayısının 4 buçuk milyonu aştığı tahmin ediliyor. Özellikle inşaat, döküm, deri, tekstil, plastik, tarım, gemicilik, yükleme-boşaltma, temizlik,tezgahtarlık, otelcilik gibi işlerde çalıştırılıyorlar. Yasal olmayan pozisyonları nedeniyle de en düşük ücretlerle, en riskli işlerde,
Sömürünün bilançosu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın, Kayıt Dışı İstihdamla Mücadele Projesi kapsamında, kayıt dışı ekonominin, GSMH’nin % 50’sinden fazlasına karşılık geldiği ifade ediliyor. Türkiye’de son birkaç yıldır, kayıt dışı ekonomiyle mücadele ettiklerini ve büyük oranda ilerleme sağladıklarını öne süren yetkililer,
Denetim arttırılmalı
sadece sayısal veriler üzerindeki ekonomik büyümenin işçiler, köylüler, memurlar, ve ülkelerinden siyasal veya ekonomik sebepler nedeniyle Türkiye’ye gelmiş kaçak göçmen işçilerin hayatlarına yansıma şekli oldukça düşündürücü. İşçilerin kaçak çalışmayı kabul etmelerindeki en önemli nedenlerinden biri de, GSMH’nin adaletsiz dağılımı, yoksulluk ve işsizlik olarak karşımıza çıkıyor. Yüksek işsizlik oranlarına sahip bir ülke olan Türkiye’de kayıt dışı
İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan önlem alınması gereken nokta ‘sığınmacı, mülteci, transit göç, kaçak işçi göçü’nün yaşandığı sınır ve sınır kapılarındaki denetimdir’’ dedi. çalışan, sadece çocuk işçi sayısı 1 milyonun üzerinde. Son 15 yılın verilerine göre milyonlarca insan sigortasız güvencesiz, güvenliksiz ağır iş koşulları altında sömürülürken, patronların kayıt dışı işçi çalıştırarak kazandıkları, kayıt dışı para ise trilyon dolarların üzerine çıkıyor.
Beş işsizden biri üniversite mezunu Termik santrale köylüden izin çıkmadı
12 Şubat Salı günü Çanakkale’nin Lapseki ilçesine bağlı Adatepe köyünde yapılması planlanan termik santral için Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) toplantısı yapmak üzere köy kahvesinde bir toplantı düzenleyen yetkililer, köyün kadınları tarafından, köyden kovuldular. “Termik santral istemiyoruz” diyen köy halkı sabahın erken saatlerinde köy kahvesinin önünde toplandı. ÇED toplantısının ilan edilen saatine kadar sloganlar atan köy kadınları, “Santral demek bomba demek”, “köyümüze bomba yaptırmayız” şeklinde konuşmalar yaptı, ÇED toplantısının yapılmasını engelledi.YARIN EMEK
19 ŞUBAT 2013 salı
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan Hanehalkı İşgücü İstatistikleri’nden yaptığı değerlendirmeye göre, üniversite mezunu işsiz sayısı 600 bin kişi olarak açıklandı. Buna göre, her 5 işsizden biri üniversite mezunuyken, 241 binini erkekler, 346 binini ise kadınlar oluşturuyor. 2012 Kasım döneminde açıklanan resmi verilere göre, toplam işsiz sayısı ise 2 milyon 630 bin kişiye yükseldi. İşsizlik oranı yüzde 9,5 seviyesinde gerçekleşirken,
2012 yılı Kasım döneminde, bir önceki döneme göre, işsiz sayısında 63 bin kişilik artış meydana geldi. DİSK-AR’ın 2012 Ekim dönemi verileri üzerinden yaptığı hesaplamaya göre, TÜİK’in hiçbir şekilde dâhil etmediği umudu kesik işsizlerle birlikte her 4 gençten biri işsiz. Resmi olarak yüzde 18 olan genç işsizliği, umudu olmadığı için ya da diğer nedenle son 3 aydır iş arama kanallarını kullanmayan ve bu nedenle işsiz sayılmayan gençler dâhil edildiğinde yüzde 27’ye ulaşıyor. YARIN EMEK
sayı: 72
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler
can çoksöyler can çoksöyler sanem deniz kural nurseli gözüaçık ELİF KARAN MELİKE ÇINAR SERKAN ATAK onur toper RIFAT ÇAPAR SEVDA POLAT ZEYNEP ERSOY berna dülger peyman azadi
tasarım
EZGİ CEREN AĞTAŞ çağatay dirilgen yusuf yasin yakşi
dağıtım
onur toper
6 aylık abonelik: 30 tl sanem deniz kurAl adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: tr28 0001 0006 15577226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88
imtiyaz sahibi
fadik temizyürek
sorumlu yazı işleri müdürü
ışıl kurt
Yönetim adresi
basıldığı yer
rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010
abone olmak için bize ulaşabileceğiniz telefon numarası: 0 536 698 93 97
Daiyang grevi sürüyor Çorlu’da Avrupa Serbest Bölgesi’nde bulunan Daiyang Fabrikası’nda işten atılan ve greve başlayan işçiler şu an açlık grevindeler. Diğer taraftan Güney Kore’den ithal işçilerin getirilip kaçak olarak çalıştırılmasından polis eşliğinde tır sevkiyatına kadar işçilerin mücadelesini kırmak için çabalar sürüyor. Onlar Avrupa Serbest Bölge’de faaliyet gösteren Daiyang-SK metal fabrikasında çalışanve greve çıkan 120 işçi şu an 109 işçiyle beraber açlık grevindeler. 2010 Yılına kadar Daiyang-SK fabrikasında sendika yok, 2010 yılında DİSK/Birleşik
Metal-İş çatısı altında örgütlenen işçiler fabrikanın sendikalaşma yüzünden Güney Kore’deki fabrikayı kapatıp sonrasında Türkiye’de yer açtığını söylüyor. Polis Şiddetine Maruz Kalıyoruz Direnişe başladıktan sonra giriş kartları olmasına rağmen Avrupa Serbest Bölgesine polis tarafından alınmayan işçiler, Güney Kore’den yasalara aykırı olmasına rağmen işçi getirtilip çalıştırılmasına ve polisin bu işçilerin giriş kartı olmamasına rağmen içeriye girmelerine izin vermelerine tepki gösteriyorlar. YARIN EMEK
Ocak’da 68 işçi öldü
İstanbul İşçi Sağlığı ve Güvenliği Meclisi Ocak ayı iş cinayetlerini raporu açıkladı. Buna göre Ocak ayında maden, inşaat ve metal sektörleri başta olmak üzere tüm sektörlerde medya taraması yoluyla tespit edilebilen iş cinayetlerinde hayatını kaybeden işçi sayısı 68 oldu. İnsan Hakları Derneği de bir başka açıklama yaparak son on yılda 11 bin 706 iş cinayetinin olduğuna dikkat çekti. Açıklamada 1946’dan 2010 yılına kadar ise 59 bin 300 işçinin yaşamını yitirdiği belirtildi. İHD verilerine göre 2012 yılında 846 kişi, İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin ve-
rileri ise 2012 yılında en az 878 işçinin iş kazaları sonucu hayatını kaybettiği belirtildi. İHD rapora ilişkin yaptığı açıklamada iş cinayetlerine karşı daha etkili bir mücadele yürüteceği kaydedildi. Ölümler durdurulabilir İşçi Ölümlerine Son Platformu birçok ilde birden işçi ölümleri ile ilgili davaları takip ederek sorumluların yargılanması ve ceza almasını sağlamaya çalışıyor. Platform gerekli düzenlemeler yapılıp, gerekli denetim ve yaptırımlar sağlanırsa ölümlerin azalacağına dikkat çekiyor. YARIN EMEK
09 EKONOMI
20 Şubat 2013
Sol Köşe
Örgütlerin ağzından Komünist Manifesto
Kriz G-20’yi vurdu Rusya’nın başkenti Moskova’da G-20 Maliye Bakanları toplantısı çerçevesinde, Uluslararası Finans Enstitüsü tarafından düzenlenen oturumda konuşan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye’nin kriz sürecinden en az etkilenen ülkelerden biri olarak çıktığını ve ekonomik başarısının dünyada örnek gösterildiğini iddia etti. İstanbul can çoksöyler
6-17 Şubat tarihleri arasında gerçekleştirilen “Komünist Manifesto’nun Tarihselliği ve Güncelliği” başlıklı Forum’un son gününde çeşitli sosyalist partilerden, sendikalardan, sivil toplum örgütlerinden temsilciler, Komünist Manifesto ile ilgili söz kullandılar. Forum’da söz alan Emekçi Hareket Partisi Siyasi Büro Üyesi Gülsüm Kav, çok yaşlı ve kalbi sürekli tekleyen bir kapitalizmin sürekli bir yenilenme hakkı varken, hep kendilerine 75 yıllık deneyimin hesabının sorulduğunu söyledi. YARIN GÜNCEL
ABD ve NATO’ya karşı Ankara’da yürüdüler
Patriot Füzeleri’nin kurulmasına ve Suriye’ye yönelik ABD müdahalesi ve AKP’nin rolüne ilişkin Hatay’dan başlayarak pek çok ilde eylem ve mitingler yapan ÖDP, Ankara ve İzmir’de de yürüyüş yaptı. ‘Nato’dan Çıkılsın Üstler Kapatılsın’, ‘Katil ABD Taşeron AKP’ sloganlarının atıldığı yürüyüşün ardından Ankara İl Başkanı Aydın Akyazı Sakarya Meydanı’nda basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada ABD’nin Ortadoğu’ya yönelik müdahalelerine ve AKP’nin Suriye ve bölgede üstlendiği role değinildi.YARIN GÜNCEL
Sancaktepe’de 24 Şubat’a çağırdılar
Ezilenlerin Sosyalist Partisi Sancaktepe İlçe Örgütü, semt pazarında stant açıp bildiriler dağıtarak, emekçileri 24 Şubat’ta Beşiktaş’tan Dolmabahçe’ye yapılacak savaş karşıtı yürüyüşe davet etti. “Füzeler kaldırılsın, üsler kapatılsın” talebiyle çalışma yürüten Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Sancaktepe İlçe Örgütü, semt pazarında stant açıp bildiriler dağıtarak, emekçileri 24 Şubat’ta Beşiktaş’tan Dolmabahçe’ye yapılacak savaş karşıtı yürüyüşe davet etti.YARIN GÜNCEL
Türkiye’nin savaştan çekilmesini istediler
Moskova’nın merkezindeki Kızıl Meydan’ın karşısında Ritz-Carlton Oteli’nde düzenlenen toplantıda, açılış konuşmasını yapan Babacan, küresel mali krizlerin çözümü açısından G-20 toplantılarının faydalı olacağını savundu.Türkiye’nin 2008 krizini atlatmasında özel sektörün yerinin önemine işaret eden Babacan, “Bu büyüme kamu harcamalarıyla sağlanan bir büyüme değil. Bu özel sektörün yatırımı ile sağlanan bir büyüme” şeklinde konuştu. “RİSKLER AZALSA DA KRİZ MUHTEMEL” Dünya ekonomisinin zor günlerden geçtiği bir dönemde, G-20 ülkeleri olarak bu sorunun ele alınmasından memnuniyet duyduğunu ifade eden Babacan, “Tüm dünyayı kuşatan mali kriz sürecinde, G-20 gözde bir pozisyona sahip oldu. Böylece dünya ekonomisinin zor problemlerle yüzleşmesi ve koordinasyonu güçlendi. Küresel kriz başlayalı 4 yıl oldu. Riskler küçülse de ekonomi hala çok farklı risklerle karşı karşıya. Somut büyümenin ol-
gili değerlendirmelerde yapan Babacan, “Kısmi sakinlik bizi kandırmamalı. Avrupa Birliği (AB) için bu kriz çok kritik bir olaydı; çünkü AB ortak bir ekonomik çıkar amacıyla kurulmuştu. Çelik ve kömüre dayalı olan bu birlik daha sonra global bir yapıya dönüştü. Önce Avrupa Ekonomik Birliği idi, sonra AB oldu. Bu politik birlik ekonomik çıkar amacıyla kurulmuştu ve bu baz zayıflarsa politik birlikte çok AB ülkeleri krizde sorun yaşanacaktır” uyarısında Avrupa Birliği ülkeleri ile il- bulundu. maması ve işsizlik oranlarının yüksek olması günümüzün acı gerçeği” ifadelerini kullandı. Merkez bankalarının para basarak likidite akışını sağlamalarının, ekonomik kriz sürecini geriye çeviremediğini vurgulayan Babacan, “Merkez bankaları bir fırsat penceresi açabilir; ancak asıl işin hükümet ve bakanlıklar nezdinde yapılması gerektiğini unutmamak gerekir” hatırlatmasında bulundu.
İşsizlik gittikçe artıyor Yumuşak inişten sert düşüşe geçen ekonomide “İş var, ama beğenen yok” şiarları dilden dile dolaşsa da resmi işsizlik verileri dahi işsizlikteki artışı gizleyemedi. 2012 kasım döneminde yalnız gerçek işsizlik değil, resmi işsizlik verileri de artış gösterdi. Resmi işsizlik 2012’nin kasım ayında bir önceki yılın aynı ayına göre 0,3 puanlık artışla yüzde 9,4 olarak gerçekleşti. TÜİK, kasım ayı işsizlik verilerini açıkladı. TÜİK, Türkiye’de işsizlik oranının, 2012’nin kasım ayında bir önceki yılın aynı ayına göre 0,3 puanlık artışla yüzde 9,4 olarak gerçekleştiğini açıkladı. Türkiye genelinde işsiz sayısı 2012 yılı kasım döneminde geçen
yılın aynı dönemine göre 201 bin kişi artarak 2 milyon 630 bin kişiye yükseldi. Genç işsizlik oranı ise 1,8 puanlık artış ile yüzde 18,8 oldu. Mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik oranı ise yüzde 9,5 olarak gerçekleşti. YARIN EKONOMİ
Bu hafta ingiltere
İşverenler Krizden endişeli!
Ankara Yenimahalle’de gerçekleşen “Savaşa Dur De” temalı buluşmaya İstanbul Milletvekili Levent Tüzel ile CHP Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu, Suriye’de süren savaşa ve Türkiye’nin savaşa çekilmesine karşı tüm kesimlerin bir arada durup karşı çıkması gerektiğini söylediler. İstanbul Milletvekili Levent Tüzel ise devleti temsilen hükümetin İmralı ile sürdürdüğü görüşmelere değinerek, bu sürecin AKP’nin eline bırakılamayacak kadar önemli olduğunu vurguladı. YARIN GÜNCEL
Dünyanın skandal haberleri, önde gelen işte çıkartmalar finans merve kesilen primke zlerinden ler gündemden Londra’da yahala düşmedi. şanan sıkıntılar Dünyanın RIFAT ÇAPAR pek çok farklı önde gelen yazdı iş koluna zor finans merkezgünler yaşatıyor. lerinde Londra’da Finans dünyası hala bankaların yaşadığı tam anlamıyla toparla- sıkıntılardan en fazla nabilmiş değil. Özellikle muzdarip olan iş kolladev bankalardan son dö- rı arasında restoranlar, nemde arka arkaya gelen barlar, emlak sektörü
10 ay ücret vermedi
BMC işçileri ücret alacakları için başlattıkları eylemi Ankara ve İstanbul’a giderek sürdürüyor. 10 aydır ücretlerini alamadıkları için BMC Fabrikası’nın önünde direnişe başlayan işçiler 15. günde de bir sonuç çıkmayınca İstanbul ve Ankara’ya doğru yola çıktılar. YARIN EKONOMİ
Ekonomide neler oluyor? TÜİK, Aralık 2012 Dış Ticaret Endeksleri’nde dördüncü dönem İhracat Birim Değer Endeks değerlerini yanlış hesapladı. Cari açık bir önceki yıla göre 28 milyar 352 milyon dolar azaldı. Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Mario Draghi büyüme rakamlarının beklentilerinden kötü olduğunu söyledi. Merkezi yönetim bütçesi 2012 yılı ocak ayında 1 milyar 740 milyon TL fazla vermiş iken 2013 yılı ocak ayında 5 milyar 939 milyon TL fazla verdi.
bulunuyor. İşlerini kaybeden ya da primlerinden olan bankacılar harcamaları kısınca ülkede sıkıntı yaşayan pek çok sektör süreçten endişeli oldukları yönünde açıklama yaptılar. Sadece Londra’da 320 bin kişinin işine son verilmesi bankacılık sektörünün içinde bulunduğu durumu ortaya koyarken, lüks hayatın temsilcileri de ayakta kalma mücadelesi veriyorlar. İşletmelerden gelen açıklamalarda gelen müşterilerin harcamalarında gözle görülür azalma olduğunu belirtilirken, gelenlerin sayısında da azalma olduğu kaydedildi. City’nin kalbinde bulunan lüks bir restoranın işletmecisi Pierre Smit, “Endişeliyiz, her zaman endişeliyiz.” dedi. CNBC’ye konuşan
2008
3,8%
2010
-0
Smit, “City´de yaşanan her negatif gelişmenin bizim işlerimize doğrudan etkisi var. Şirketler eskisi gibi harcayacak paraya sahip değil, şirket kartlarında aynı miktarda para yok. Kişi başı harcamalar ciddi oranda düştü.” dedi.
-0,9%
2012
-0
0,6%
Beş yıl öncesine göre yaşam standartlarında çok büyük farklar olduğuna dikkat çekilirken her sektörde acı yaşandığına dikkat çekiliyor.
-0
(
10 EGITIM
Üniversite konusunda komisyon ortaklaştı TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu bünyesinde çalışmalarını sürdüren Yazım Komisyonu, ‘’üniversiteler’’ başlığını ele aldı. Konu ile ilgili farklı öneriler geldi, bir kısmında uzlaşıldı. Her öneride ise “bilimsel özerklik”ten bahsedilmesi dikkat çekti. Vakıf üniversitelerinin varlığına ise herhangi bir itiraz getirilmedi. Üniversite gündemi tamamlandı. İSTANBUL BERNA DÜLGER
AKP Karabük Milletvekili Mehmet Ali Şahin başkanlığında toplanan komisyonda, AK Parti, üniversiteler ve diğer yükseköğretim kurumlarının kuruluşu, statüleri, organları ve bunların oluşumu ile görev ve yetkilerinin kanunla düzenlenmesini önerdi. CHP ve BDP, üniversiteler ve diğer yükseköğretim kurumlarının, bilimsel özgürlük, idari ve mali özerklik ilkelerine uygun olarak kanunla kurulmasını önerirken, CHP devlet tarafından kurulmasını, BDP ise devlet ibaresinin kullanılmamasını istedi.
telerin fakültelerine de kanunla tüzel kişilik verilecek. Devlet tarafından kurulan üniversiteler ile diğer yükseköğretim kurumları, bilimsel özgürlük, idari ve mali özerklik ilkesine bağlı olarak kanunda gösterilen usul ve esaslara göre denetlenecek. Vakıflar tarafından kurulacak üniversiteler ile diğer yükseköğretim kurumlarının bilimsel özerklik ilkesine uygun olarak, denetlenme usul ve esasları kanunla düzenlenecek.
Anlaşılan fıkralar Komisyonda, üniversiteler, öğretim üyeleri ve diğer öğretim elemanlarının serbestçe her türlü araştırma, sanatsal üretim, yayın, açıklama ve öğretim faaliyetinde bulunabilmesi fıkrasında mutabık kaldı. Ancak burada MHP, ‘’her türlü’’ ibaresinin gerek olmadığını belirtti. MHP, ‘’Ancak, bu hak, hiç kimseye devletin bağımsızlığı ile ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğü aleyhinde faaliyette bulunma serbestliği vermez’’
hükmünü de öneri olarak getirdi. Görevden uzaklaştırılamayacak Komisyon, yönetim organları ile öğretim elemanları ve yetkili üst kurulların dışında kalan makamlarca her ne suretle olursa olsun görevlerinden uzaklaştırılamayacağı düzenlemesinde de mutabık kaldı. BDP ise, üniversitelerin ve yetkili üst kurulların dışında kalan makamlarca ifadesi yerine, ‘’üniversite dışındaki makamlarca’’ ibaresi önerisinde bulundu.
CHP vakıfları savundu CHP’nin bu fırkaya ilişkin önerisine göre, kaynakları münhasıran eğitim, kültür, bilim ve teknoloji alanına özgülenmiş vakıflar, bilimsel özgürlük ilkesine uygun olarak kanunla belirlenmiş usul ve esaslar çerçevesinde, üniversiteler ve diğer yükseköğretim kurumları kurabilecek. Üniversiteler, kamu tüzel kişiliğine sahip olacak. Fakülte ve öğretim üye sayıları esas alınarak kanunda belirtilen koşulları karşılayan üniversi-
YÖK yasa tasarısına ret Son hali verilerek Bakanlığa sunulan YÖK Yasa tasarısı, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’dan onay alamadı. Bakanlığın, YÖK’ün tek başına böyle bir yasayı hazırlamasından rahatsız olduğu, yeni tasarının daha liberal ve detaylara girmeyen bir taslak olmasını istediği belirtildi. YÖK uzun zamandır üzerinde çalıştığı Yasa tasarısını
tamamlayarak geçen ay MEB’in onayına sunmuştu.
YÖK’ÜN HAZIRLAMASI SAKINCALI Taslağın YÖK tarafından hazırDAHA LİBERAL OLACAK lanmış olmasını son derece saSarıcaoğlu, “Taslak liberal değil- kıncalı bulan Prof. Dr. Osman di. Teknolojilerin çok değiştiği Çakmak şöyle devam etti: “Yabir yerde detaya inen bir taslaktı. sa taslağını YÖK değil, halkın Daha liberal bir taslak hazırlana- temsilcileri (MEB, hükümet cak. Yeni hazırlanacak taslakta yetkilileri, sanayi ve meslek YÖK sadece paydaşlardan biri odaları vb.) hazırlamalı” dedi. olacak” ifadelerini kullandı. YARIN EĞİTİM
tematik becerilerine ihtiyacı olacağından, istemeleri halinde ileri düzeyi seçebileceklerini dile getirdi. Matematik, fizik, kimya ve biyoloji derslerinde 9 ve 10. sınıfların temel düzey, 11 ve 12. sınıfların ileri düzey olarak düzenlendiğini vurgulayan Karip, matematik dersinde 11 ve 12. sınıfta hem temel hem de ileri düzey olarak iki farklı seçeneğin sunulduğunu bildirdi. YARIN EĞİTİM
MEB’den öğrencilere 3 bin animasyon TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Yüksel Altunbaşak, MEB ile yapılan çalışmalar kapsamında 3 bin animasyon hazırlanacağını açıkladı. Altunbaşak, “Animasyonlarda teorik bilgiyi alarak günlük hayatta bunların ne şekilde kullanıldığını çok daha net ve kolay anlaşılır bir şekilde ifade edebileceğiz.
Elif karan
İyi
Hasan Cemal Milliyet
Hasan Cemal Milliyet gazetesindeki 16 Şubat tarihli yazısında: “Malum, yargı düzenimiz bozuk. Adaleti tıkayan taşlar bir türlü temizlenemiyor. Hukukun üstünlüğü kusurlu olunca, demokrasi çıtası da yükselmiyor. Erdoğan hükümeti, anlaşılan o ki, AİHM ile uyum konusunun altını çizerken, 301. maddeyi atlamış. Neden? Kısacası, özgürlük alanlarının genişletilmesi ve adil yargılamanın iyileştirilmesi konusunda mesele yalnızca hâkimlerin değil, hükümetin de zihniyetinde düğümleniyor. İkisinin değişmesi lazım, daha çok adalet ve özgürlük için.”
Kötü
Yasin Aktay Yeni Şafak
Yeni Şafak yazarı Yasin Aktay, Başbakan’ın söylemesine rağmen, toplumun neden itaat edip de daha fazla çocuk yapmadığını şöyle açıklıyor: “Oysa gelişme ile nüfus arasındaki ilişkiye dair söylenenlerin hepsi sadece nüfusumuzu frenlemek için uydurulmuş verilerdi. Geri kalmışlığın nedeni nüfusumuz değil, beceriksiz yönetim veya yöneticilikti.” Kadınların tercihlerini bir kenara bırakarak yazısına şöyle devam ediyor: “Komplekse kapılmadan ve utanmadan ikiden fazla çocuğu olduğunu söyleyemez hale geldi kadınlar…” Emre Aksöz Sabah
Emre Aköz Sabah gazetesindeki 16 Şubat tarihli yazısında Marksist Leninist örgütlenmelerle kapitalizmi özdeşleştiriyor. İşte cümleleri: “Xi Jinping’in sözleri, Türkiye solunun önemli simalarından, centilmen sosyalist Mehmet Ali Aybar’ı getirdi aklıma. Totaliter ve otoriter sosyalizme karşı olan Aybar’ın bir kitabının adı, içeriğini de yansıtır: ‘Leninist Parti Burjuva Modelinde Bir Örgüttür’. Aybar’a göre, örgütlenme tarzı açısından, Leninci parti ile kapitalist üretimin yapılanmaları arasında temel bir fark yoktu. İkisi de merkezci, hiyerarşik ve tepeden inme bir disipline sahipti.”
Örneğin içten yanmalı motorlarla ilgili siz ne yaparsanız yapın, saatlerce nasıl çalıştığını anlatın, 5 saniyelik bir animasyon çok daha iyi anlatır. Bunun gibi 3 bin animasyon film çekiliyor, bunların bin 1000’i tamamlandı. Bu yıl içinde geri kalanı da tamamlanacak.” açıklamalarında bulundu.YARIN EĞİTİM
İlker Eraslan
günlüğü
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun başlattığı kadincinayetlerinidurdurmakicin hashtagi atılan 5 bine yakın tweet ile Türkiye tweet sayısı sıralamasında 10. sıraya kadar yükseldi. Anlık yüklenme bariyerini geçip TT’ye giremese de yüksek katılımlı bir twitter gündemi yaratmayı başardı. Cemil İpekçi, Hande Yener, Demet Akalın, Ferzan Özpetek, Sadi Celil Cengiz gibi bir çok popüler isim de duyuruyu toplam 6-7 milyon takipçiye retweet etti. Aynı zamanda Pucca gibi, Cihat Akbel gibi önemli “fenolar”, yani twitter ünlüleri de retweetlerini esirgemedi @kubracglyn Tepki vermek için canınızın yanmasını beklemeyin, şimdiden destek verin.
Matematikte müfredat değişikliği Talim Terbiye Kurulu Başkanı Emin Karip, yaptığı açıklamada, öğretim programlarının güncellenerek sadeleştirildiğini ve seyrekleştirildiğini hatırlatarak, bazı derslerin öğrencilere temel ve ileri düzey adı altında iki şekilde öğretileceğini söyledi. Karip, öğrencilerin, fen, matematik veya sağlık bilimleri alanında üniversiteye devam etmek istemesi halinde, daha fazla fen bilimleri ve ma-
İyi Kötü Çirkin
Çirkin
Okul sütüne velilerden itiraz
Kayseri Valisi Şerif Yılmaz, haftada 3 gün 110 bin öğrenciye süt dağıtılacağını belirtirken, bin 712 velinin ise, çocuklarına süt verilmesini istemediğini söyledi. TOKİ Adnan Menderes İlkokulu’nda öğrencilere ‘Okul Sütü’ dağıtım törenine Vali Yılmaz da katıldı. Yılmaz, Kayseri’nin Türkiye’nin önemli 16 süt üretim merkezinden biri olduğunu hatırlatarak şöyle konuştu, “Bugünden başlayarak, 474 ilkokul ve anaokulunda her gün 110 bin öğrencimize süt dağıtacağız. Bin 712 veli ise, başvurarak çocuklarına süt verilmesini istemedi. Sütlerden düzenli olarak numune alınarak, kontrolleri yapılmakta. Velilerimiz bu konuda müsterih olsun. Her çocuğa 200 mililitre haftanın üç günü süt dağıtılacak” dedi. YARIN EĞİTİM
20 Şubat 2013
@mugeerkent Kadın Cinayetlerini Durdurmak için yetkililer göreve
Din dersi almayanlar felsefe çözecek
ÖSYM ‘den yapılan açıklamada, YÖK ‘ün, ortaöğretim kurumlarında din kültürü ve ahlak bilgisi dersini almak zorunda olmayan veya farklı müfredatla alan öğrencilerin, 2013-YGS Sosyal Bilimler testinde yer alan din kültürü ve ahlak bilgisi sorularından muaf tutulmasına ve söz konusu öğrencilere felsefe alanından 5 soru sorulmasına karar verdiği bildirildi.Okulda din kültürü ve ahlak bilgisi dersi almak zorunda olmayanlar 24 Mart’ta uygulanacak Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nda (YGS) din kültürü sorularını yanıtlamayacak. Onun yerine sosyal bilgiler testinde yer alan felsefe bölümünden beş soru cevaplayacaklar. YARIN EĞİTİM
@gizem_tutsak Birlikte karşı duralım!Bu ülkede yaşayan 35 mil. kadın,şiddetsiz,eşit,hak ettiğimiz bir yaşam istiyoruz! @aslanaslanovv Sabah tv7 deki seda sayan şovun tekrarını izleyin derim:))) @limonbahcesinde Önce kadınların bunu görmesini sağlamalıyız. hala ‘’suçlu olmasa niye öldürsün adam’’ diyen kadınlar var @nursurer salondayız.çocuklarını kaybeden aileler duygularını anlattılar( hepsi devlet tarafından sanki korunuyordu @emelisbilir Hakimlerin ve savcıların inisiyatifine bırakılmamalı. kadın katillerine Ağırlaştırılmış müebbet çıkması şart
11 FORUM
20 Şubat 2013
Normalliğin deliliği /kadın cinayetleri
bir anlamda bir ilk olma niteliği taşıyor. Kadın cinayetlerini bir yaşam hakkı ihlali olarak ele alan bir anlayışla örülüyor mücadele. İnsan hakları ihlalini, görünür devlet mekanizmasının ihlallerinden maddeci bir soyutlamayla erkek egemenliğine taşıyan yönelim, böylece sisteme içkin olan patriarkayı insan hakları ihlallerinin merkezine oturtarak bir anlamda kadının insan haklarını yeniden örüyor. Toplantının zengin ve verimli geçtiğini söylemek abartı olmayacaktır. Tar-
tışma noktalarından birini oluşturan, cinayet işleyen erkeklerin psikolojisi, delilikleri ve tedavi edilmeleri gerektiği konusu biraz genişletilmeyi hakettiği için bazı değerlendirmeler ve katkılar yapmayı gerekli görüyorum. Katillerin psikolojik profilleri kuşkusuz kriminolojinin de konusu olduğundan bu noktaya hiç değinmeden sosyoloji ve politik psikoloji bağlamında yaklaşım geliştirmeyi kendi değerlendirmelerime dayanak yaparak düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Böylece aslında
hak ihlalcisini nesne konumundan özne konumuna çıkarmış olacağız. 12 Eylül sonrası işkenceye karşı yürütülen mücadelede işkencecilerin ruh hastası olup olmadıkları çok tartıştığımız bir konu olmuştur. Hem kendi deneyimlerimize hem de dünya işkence tarihine baktığımızda işkencecilerin totaliter devlet yapısının görevlileri olarak işlev gördüklerini, emirleri vicdani bir süzgeçten geçirmeksizin “akılcılaştırarak” rahatlıkla yerine getirdikleri ve bundan pek çok sekonder
Başkanlık sistemi ve Türkiye Günümüze kadar gelmiş sistemlerin tamamı devletin esas unsuru olan yasama ve yürütme erklerinin birbiriyle bağlantısıyla şekillenmiştir. Türkiye’de ve Kıta Avrupası’nda benimsenen sistem yumuşak erkler ayrılığı olarak bilinen parlamenter sistemdir. Parlamenter sistemde yürütme erki yasamanın içinden çıkar ve aralarında bir bağ vardır. Başkanlık sistemi ise katı erkler ayrılığı olarak bilinen yasama ile yürütme erkinin tamamen birbirinden bağımsız olması durumudur. Günümüzde başkanlık sisteminin uygulandığı 38 ülke bulunmaktadır ve ABD dışında başkanlık sistemi demokratik bir şekilde devam edememiştir. Yasamayla yürütmenin tamamen ayrılması Ukrayna’da başkana bağlı ordunun parlamentoyu topa tutması şeklinde sirayet ederken bazı ülkelerde başkana bağlı asker ile parlamentoya bağlı polisin
“
Başkanlık sistemiyle AKP, egemenler yararına olan yeni liberal, muhafazakar ideolojisini ülkede sürekli kılmak istiyor.
MUHAMMED ÜNSAL yazdı
AKP son iki senedir en çok neyi istiyor diye sorarsak herhalde cevabı başkanlık sistemi olacaktır. Bu sistemi hem iktidarını pekiştirmek hem de istediği yasaları daha az engelle karşılaşarak çıkartabilmek için getirmek istediğini belirten Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrencisi Muhammed Ünsal’ın konuyla ilgili yazısını yayımlıyoruz.
çatışması şeklinde kendini göstermiştir. ABD kuruluşundan itibaren siyasi partilerinde serbest parti sistemi uygulandığından ve yargı , yasama ve yürütme erkinden bağımsız hareket ettiğinden başkanlık sistemi ABD’de demokratik şekilde ilerleyebilmiştir. ‘Tek din, tek dil, tek devlet, tek adam Türkiye 2 yıldır AKP’nin dile getirmesiyle tüm meselelerini bırakıp başkanlık sistemini tartışmaya başladı. Yürütmenin en yetkili ismi olan Başbakan’ın aklına her estiğinde başkanlık sistemi gündeme geliyor. Önümüzdeki süreçte yeni anayasa yapımı var. Türkiye’de her gün 5 kadın öldürülürken, işçi ölümlerinde Türkiye Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü sıradayken, son 2 yılda PVSK’da polise olağanüstü yetkiler verilmesi sebebiyle 200’e yakın insanın ölümü söz konusu iken, darbe anayasasının tekçi anlayışından
dolayı 40 binden fazla insan ölmüşken başkanlık sistemi gündem oluyor. Eğer hükümet halk için bir anayasa yaptığını söylüyorsa halkın problemlerine çözüm bulmak zorundadır. AKP’nin sözde demokratik olduğunu savunduğu başkanlık sistemi, ‘tek din, tek dil, tek devlet, tek millet’ anlayışında olduğu gibi ‘tek adam’ın yönetim sistemini hakim kılacak. Başbakan birkaç hafta önce anayasa yapım sürecinde Anayasa Komisyonu’na mart
sonuna kadar zaman biçti. mart sonuna kadar uzlaşılamazsa AKP kendi taslağını oylamaya sunacağını söyledi. Başkanlık sistemiyle AKP, egemenler yararına olan
yeni liberal, muhafazakar ideolojisini ülkede sürekli kılmak istiyor. AKP ne kadar samimi? AKP başkanlık sistemini savunurken, yasamayla yürütmenin ayrı olacağını ve bu şekilde daha demokratik bir ülkede yaşayacağımızı vaat ediyor. Ancak bunu söylerken bile yürütmenin en yetkili ismi Başbakan, yasamanın işi olan anayasa yapımına müdahale ediyor. Erk-
lerin ayrı olmasını ağzına sakız yapmış olan Hükümet, 2010 değişiklikleriyle Anayasa Mahkemesi’ne yasama ve yürütme organı tarafından müdahale ederek yargının bağımsızlığına iyice darbe vurdu. Henüz geçenlerde Başbakan, erkler ayrılığının kendisine ayak bağı olduğundan söz etti. AKP başkanlık sistemini överken bir yandan da katılımcı karar alma sistemi olarak bize bunu pazarlamaya çalışıyor. Ancak partinin kendi grup toplantılarında bile sadece Başbakan konuşurken, kendi içinde bile bir başka sese tahammülü olmayan AKP’nin ülke yönetimini başkanlık sistemiyle nasıl demokratikleştirebileceği biz gençlerin aklında soru işareti bırakıyor. Başkan’ı Başkan’dan başkası denetleyemez Başkanlık sistemi, Türkiye gibi çok partili sistemin olduğu ülkelerde Başkan bütün gücü elinde tutar ya da tamamıyla meclisle ayrı düşer ve hiçbiri kendi işlevini yerine getiremez. Başkan’ın ve parlamentodaki çoğunluğun farklı partilerden olmaları durumunda, sistemin kilitlenmesi ya da felç olması tehlikesi bulunuyor. Zira bu durumda iki organ arasındaki anlaşmazlığı giderecek bir kurumsal yöntem bulunmuyor. Ayrıca bugün bile AKP bütün muhalif kesimleri sindirmeye çalışıp, ‘marjinal’ olarak ifade
“
Katil zaten bir suç işlediğini düşünmemektedir, o erkekliğin kitabının normalliğine göre davranmıştır. Zaten ondan istenen de budur.
kitabının normalliğine göre davranmıştır. Zaten ondan istenen de budur. Bu arada kişi olarak hangi ezilme ilişkileri içinde olduğu, bunun onu nasıl şekillendirdiğine dair bir içgörüyü geliştirebilmesi için onu kadından hiyerarşik olarak üstün kılan inançlarının temellerini sorgulaması gerekir. Hiçbir egemen de bunu durduk yerde sorgulamaz. Bunu sorgulatacak olan gaspettiği emeğin ve hayatın sahiplerinin ortak eylemi olacaktır. Çünkü bunu tek başına yapıp onu hayatından çıkaran kadını öldürmekle bu düzene en ufak bir başkaldırıya tahammül geliştiremeyen bir kişilik örgütlenmesinin içinde olduğunu bizlere bağırmaktadır. Kendisini yeniden üretmek için yağmaya koşmakta ve iktidardan aldığı payın sarhoşluğuyla cinayet işlemektedir. Bütün bu hakkı ona verense patriarkal yapıdır. Deliliğin böylesine normalliğin deliliği olarak bakmak lazım. Kadın cinayetleri politiktir.
“
Başkanlık sistemine geçildiği takdirde tekrar partiye hakim olacak. Hakimiyeti sadece partiyle kalmayacak sistemi de daha da güçlü bir şekilde elinde tutabilecek.
“
Geçen haftasonu Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun Türkiye toplantısı geniş bir katılımla gerçekleşti.Toplantının ana temasını, koruma kanununun uygulanmasını düzenleyen yönetmelikle ilgili temel noktalar oluşturdu. Yakınları olan erkekler tarafından öldürülmüş kadınların ailelerinin geniş katılımıyla gerçekleşen toplantı mağdurların özneleşmesi açısından özel bir önem taşıyordu. Platformun Türkiye’deki insan hakları mücadelesine yaptığı kavramsal katkı da ,
cak bu yağmayla kategorik varlığını tekrar ürettiğini ve sisteme dahil olduğunu vurgularken Adorno’nun çalışmalarıyla da paralellikler kurmaktadır. Erkek egemen sistemde de kadın ve erkek arasındaki hiyerarşi çoğu zaman farkında olmadığımız, dostça davranışlar veya düzen sağlayan mantığın arkasındaki yıkıcılığın köklerini oluşturmaktadır. Christine Delphy baş düşman olarak tarif ettiği patriarka değerlendirmesinde kadının ev içi emeğine ve cinselliğine el koyma hakkıyla donatılmış erkekliğin üretilmesini, ekonomi politik açısından analiz ederken kadın ezilmişliğini normalleştiren sistemin, aslında üretim ilşkileriyle şekillendiğini ve söylemin de buradan kuvvet bularak şekillendiğini gösterir. Normalliğin böyle hiyerarşik bir şekilde üretilmesi kuşkusuz insan aklına aykırıdır, deliliği burada yatar. Fakat bu delilik durumunun şu ve ya bu çıkarlar temelinde rasyonalize edilmesi tüm toplumu şekillendirerek normal olanla anormal olanı bir cetvelle ayırır. Aslında normal sözcüğünün norm oluşturan geometrik kavramlardan türemesi de sosyalliğin şekillendiği aykırı düzlemi ele vermektedir. Bütün bu verilerin ışığında kadın katillerinin mahkemeler önünde, cinnet geçirdim şeklindeki savunmaları paçayı kurtarma isteğinin, yaptıklarının sorumluluğunu kabul etmekten korkmanın bir ifadesidir. Katil zaten bir suç işlediğini düşünmemektedir, o erkekliğin
“
YEŞİM İŞLEGEN yazdı
Kadın cinayetleri belki de ülkenin en yakıcı gündemlerinden biri. Cinnet geçirdiğini, kendinde olmadığını söyleyen kadın katillerinin aslında tamamen bilinçli bir şekilde cinayetlerini işlediği ise önemli bir gerçek. Doktor Yeşim İşlegen’in bu gerçeği tarihsel örneklerle politik-psikolojik açıdan incelediği yazısını yayımlıyoruz.
kazanç sağlayarak varlıklarını devam ettirdiklerini bir daha görmüştük. Kuşkusuz bazı ruh sağlığı sorunları yaşayan işkencecilerin olabilirliğini dışlamayan bir değerlendirmedir bu. İşkenceciler normları yerine getiriyorlardı. İnsanlık tarihi bu açıdan bakıldığında pek çok örnekle karşılaşmak mümkün. Nazilerin holocoustunun da zemini budur. Maraş katliamının, Sivas katliamının ve daha pek çok yıkıcılığın. Dolayısyla bütün bu yıkıclığın kökeninde ideolojik nüveler vardır. İdeolojik olarak ötekileştirilen unsurların tümüyle akla uygunlaştırılarak yok edilmesinin normalize edilmesidir gerçekleşen. İkinci Dünya Savaşı sonrasında modern Avrupa’nın göbeğinde yaşanan bu katliamların nasıl olup da böylesine normalleştiğini araştıran külliyat çok zengindir. Bunlar arasında Arno Gruen’in çalışmalarının özel bir yer tuttuğunu belirtmekte fayda var. Çünkü Gruen bütün bu akılcılaştırma sürecinin hangi dolayımlarla bireyleri belirlediğini de gözler önüne sermektedir. Özellikle Normalliğin Deliliği, hastalık olarak gerçekçilik insandaki yıkıcılık üzerine bir kuram adlı çalışmasında insandaki yıkıcı ve ölümcül edimin kişinin, yanıltıcı bir iktidardan pay alma uğruna kendisine ihanet etmesinden kaynaklandığını savunmaktadır. Yani bir anlamda yağmaya katılmak olarak tarifleyebiliriz. İktidarın hiyerarşik düzeni içinde kendisini ayrıcalıklarla donatılmış bir kategorinin içine dahil eden kişinin, an-
ederken; Türkiye’de yargıda vesayet olmasından dolayı Başkan’ın tüm yetkileri eline alması durumunda onu denetleyecek bir kurumun olmaması Başkan’ın diktatörlüğünün önünü açacaktır. Tek adam yönetimi değil toplum yararına siyaset Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı olması durumunda partiye hakim olamayacağının farkında olduğu için kendi siyasetini sürekli kılacağı yöntem olan başkanlık sistemini getirmek istiyor. Biz toplum yararına siyaset üretilmesini savunan gençler, demokrasinin gereğinin AKP’nin savunduğu başkanlık sistemini değil toplumun gerçek sorunlarını sivriltmek olduğunun farkındayız. ‘Tek adam’ yönetimine karşı toplum yararına siyaset yapmaya devam edeceğiz.
“
12 ESAS MESELE
fotoğraf: Rıfat çapar
20 Şubat 2013
Tarih haklıyı gösterecektir Çağdaş Hukukçular Derneği yönetici ve üyesi olan 50 kadar avukat, 20 Ocak’ta tartaklanarak gözaltına alınmış ve akabinde “silahlı terör örgütü üyeliği” iddiasıyla tutuklanmışlardı. ÇHD Genel Başkanı’nın da aralarında olduğu tutuklu meslektaşlarının tahliyesini istemek için Çağlayan Adliyesi’nde toplanan avukatlar polisin biber gazlı saldırına maruz kaldı. Avukatlara yönelik izlenen bu tutumla ilgili Av. Ömer Kavili ile görüştük.
Hükümete karşı herhangi bir yazı yazan ve karşı çıkan gazetecilere, hukukçulara yönelik RÖPORTAJ melike çınar baskılar mevcut, bu konu hakında siz ne düşünüyorsunuz? Baskı her zaman vardı. Ama bugünkü gibi böyle bir saldırıya maruz kaldıklarına, tutuklandıklarına pek tanık olmadık. Avukatlığın tarihinde baskı, zulüm, kan, tehdit, işinden etme, mal varlığına el konulması, takip edilme, rahatsız edilme, işkenceye çekilme, müvekkilinle beraber işkenceye çekilme, kurşuna dizilme avukatların tarihinde hep vardır. Çağlayan Adliyesi önünde birçok avukata polis saldırısı gerçekleşti. Bu şiddetin nedeni nedir peki? Bugünkü saldırı, avukatların, tutuklanan meslektaşlarının tutukluluğuna itiraz incelemesi yapması, tahliye edilmeleri ve tutuksuz yargılanmaları için dilekçe vermek amacıyla Adliye’de bulunmalarından kaynaklan-
Asıl korkunç olan ve belgelenmeyen ama fiilen yaşanan, kimsenin görmediği veya görenlerin de tanıklık yapma dürüstlüğünü göstermedikleri yerlerde avukatların yaşadıkları sıkıntılardır. Bu da avukatların düzenin kurallarını, düzenin sahiplerinden daha iyi bilip, düzenin kifayetsiz, muhtelif uşaklarına hadlerini bildirmesinden dolayıdır. maktadır. Bu sırada “Avukatlar serbest bırakılsın” şeklinde bir yazı sallandırılıyor orada. Polisler de bunu nöbetçi savcıya, “Yasadışı bir örgütün pankartını asıyorlar” diye söyleyince savcı da diyor ki; “Orada bulunan hepsini alın...” Bu nedenle avukatları gözaltına almaya kalkışıyorlar. Bu kanunsuzdur, mevcut kanunu çiğnemektir. Çünkü,
olan biteni, polis memurları, amirleri olan savcıya, doğru aktarmamış ve en hafifinden meslek suçu işlemişlerdir. Polisler 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre disiplin suçu işlemişlerdir. Dürüst davranma ödevini çiğnemişlerdir. Savcı, güvenlik kameralarından takip edebilir ve orada asılanın ne olduğunu izleyebilir, çünkü orası adliye binası, başka bir yer değil. Ve avukatların üzerlerinde cübbeleri var. Onların avukat olduğunu biliyorlar, görüyorlar. Buna rağmen, “avukat olduğu sanılan” kişiler diyerek, hala avukatlara “zannedilen” kişi muamelesi yapıyorlar. Bunlar polisin ayak oyunlarıdır, polis taktiğidir. Avukatların yakalanması, kelepçelenmesi, üstelik bir avukat meslektaşımızın “ters kelepçe” denilen yöntemle ellerinin arkadan kelepçelenmesi durumu ise vahimdir. Neden? O polis kendi savcısına, kendi hakimine kelepçe takabilecek miymiş ki, kalkıp da avukatlara kelepçe takıyor ve ağzının içerisine bir tüp gazı boşaltıyor! Ayrıca, avukatların ellerinin, suratlarının parçalanmış olduğu fotoğrafları var. Avukatlar, bu şekilde vahşi bir saldırıyla karşı karşıya. Bu, fiziksel bir saldırıdır. Bugünkü yaşanan olay, kamuoyunun gözü önünde ve dışarıdan tanık olunabilen bir olaydır. Asıl korkunç olan ve belgelenmeyen ama fiilen yaşanan, kimsenin görmediği veya görenlerin de tanıklık yapma dürüstlüğünü göstermedikleri yerlerde avukatların yaşadıkları sıkıntılardır. Bu da avukatların düzenin kurallarını, düzenin sahiplerinden daha iyi bilip, düzenin kifayetsiz, muhtelif uşaklarına hadlerini bildirmesinden dolayıdır. Kimsenin görmediği sıkıntılardan bahseder misiniz? Avukatlık mesleğinde genel olarak yaşananları söyleyim. Mesela Baro’dan görevlendirdiğimiz avukatlar, karakola gittiklerinde karakoldan içeri sokulmuyorlar. İçeri girebildiğinde de, savcı tarafından şüpheliyle görüştürülmesine izin verilmiyor. Hem savcı, CMYK’dan avukat istiyor hem de avukatı şüpheliyle görüştürmüyor. Mübaşir vasıtasıyla, kadın avukatlar kolundan tutulup, saçlarından sürüklenerek “atılıyorlar”. Dışarı atılıyorlar yani dışlayıcı, aşağılayıcı, küçümseyici davranışlarla karşılaşıyorlar. Fakat arkalarından bir tutanak tutuyorlar çarpıcı bir örnek olsun diye söylüyorum: En son MHP’li bir avukat meslektaşı-
mız, trafikte arabasına çarpan polisler tarafından elleri arkadan ters kelepçeyle bağlanarak dövüldü, sövüldü. Ve arkasından ”Bize hakaret etti, görevimizi yaptırmamak için bize direndi bu avukat” diye tutunak tuttular. Daha sonra? Avukat arkadaşımız da şikayetçi oldu. Çünkü o da zarar gördü, kulağına vurdular, sağ kolunu
Avukatlar, karakola gittiğinde karakoldan içeri sokulmuyorlar. İçeri girebildiğinde de, savcı tarafından şüpheliyle görüştürülmesine izin verilmiyor. Hem savcı, CMYK’dan avukat istiyor hem de avukatı şüpheliyle görüştürmüyor. omzundan çıkarttılar. Bütün bunlara rağmen avukat meslektaşımız iki suçtan; altı polis de avukata hakaret ve yaralamadan yargılandı ve mahkeme heyetinin verdiği karara göre: Altı polis memuru 1 yıl 3 ay 15 gün hapis cezasına çarptırıldı. Ben ÇHD üyesiyim aynı zamanda ve bu davayı 3 buçuk yıl boyunca takip ettim. Polislerin çapraz sorgusunda duruşmada ben de bulundum. Ve polisler, eksik bıraktıkları birtakım hususları kendi tutanaklarına yazmadıkları gibi yanlış yazdıklarını da hakîmin huzurunda peş peşe sorulan sorularla itiraf etmek zorunda kaldılar. Hakim de sanık polislerin duruşmadaki tutumlarından ve mahkemeye yardımcı olmamalarından kaynaklı, 2 yıllık cezalar paraya çevrilebilir ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulanabilse de, hakim hiçbirini uygulamadı ve ceza süresi kadar meslekten ihraçlarına karar verdi. Polis şiddeti her yerde. En kötüsü polisin bu şiddeti pervasız ve sorumsuzca uygulaması, eğer kendisi şikayet edilecek olursa kendisinden hesap sorulmayacağının güvencesiyle hareket etmesiyle hareket ediyordur. İşte bu duygu yıkılmalıdır. Bu olmadığı zaman da üzerinde devletin üniforması, belinde silahı olan her kişi, şahsi davranışta
da bulunmaya kalkabilir. Eğer hukuk devleti ise kanun önce kendi memurunu durdurmalı. Bana göre, Türkiye, kanun devleti bile değildir. Çünkü kanunda yer alan hususları kendileri bile uygulamıyor. Bunu uygulamasını istediğimizde de biz avukatlar, sanık olarak yargılanıyoruz. Yani düzenin, yazılı mevcut kurallarını uygulamasını istediğimizde “Bize hakaret etti” diyerek tutanak tutuyorlar ve ondan sonra hakkımızda suç duyurusunda bulunuyorlar. Hakkınızda açılan bir soruşturma da var,ondan bahseder misiniz? Belki duymuşsunuzdur, internet ortamında avukatlık mesleğimle ilgili çalışmalarımdan dolayı meslektaşlarım tarafından bu bir akımdır, avukatlık mesleğine katkıdır, avukatlığın vasıflı, nitelikli bir çizgisidir. Öyleyse bu “kavilizim”dir diye arkadaşlar arasında şakalaşıyoruz. Fakat Sultanbeyli savcısı, Hz. Google’dan, bakın savcıların yaptığı artık Hz. Google’a müracattır. Hz. google’a yazıp enter tuşuna basıyorlar ve “delil topladık” diyorlar. Ondan sonra Baro’ya suç duyurusunda bulundu benim için. Tam olarak ne iddia ediliyor? ‘İnternet ortamında kendisine ”kavilist” diyen avukatlarla birlikte “kavilizm” akımının görüşleri doğrultusunda, fikir ve eylem birliği oluşturmaya çalıştıkları anlaşıldığından, disiplin cezası verilmesini istiyorum’ diyerek Baro’ya müracatta bulundu. Bakanlığın yüce memurları, buna izin verdi ve şu an benim hakkımda bir soruşturma var. Adliye girişlerinde avukatların üzerlerinin aranması hususunda tartışmalar yaşanmıştı. Bu üst araması konusunda siz ne düşünüyorsunuz? Avukatların üstünü arayalım, peki. Hakim ve savcıların üstü ne olacak? Çünkü Çağlayan Alışveriş Merkezi, bakın ben oraya Adalet Sarayı demiyorum, dilekçelerimde de yazıyorum. Geçenlerde Çağlayan AVM’de bir hâkim, hem de 63-64 yaşlarında, bir kâtibeye duygusal bağlılık gösteriyor. Buna karşılık, Kâtibe Hanım komisyondan yerinin değiştirilmesini istiyor ve başka bir mahkemede görevlendiriliyor. Bu erkek hâkim mesai saati bitimine yakın, o kadının bulunduğu kaleme gidiyor ve belindeki silahı çekiyor. İddiaya göre kadını tehdit ediyor. Kadın, kâtiplerin internet üzerinden kullandıkları bir programla, durumunu anlatıyor ve bunun üzerine polisler kadını kurtarıyor.
10-15 gün öncenin haberi bu. Hani tehlike avukatlardan geliyordu! Bu ne? Öyleyse burada avukatlara üst aramasının yapılması, tekrar tekrar cihazdan geçirilmeye çalışılması onları aşağılamak için, dışlamak, küçük düşürmek içindir. Çünkü, vatandaş bakıyor ve diyor ki “Avukata devlet bunu yapıyorsa, ben ne yapabilirim ki?” İşte bu yapılanların siyasal düzeyde tek bir amacı vardır: Polis devleti duygusunu vermek ve polis devleti olgusunun gerçekleştiğini insanlara yaşatmaktır. Eğer bunu yaptırabilirlerse ki bugün artık yurttaşlara, avukatlara bu yapılanlardan dolayı korku terörü salınmıştır. İşte o zaman siyasal güç sahipleri bazı işlemlerini daha rahat yapabileceklerdir. Bütün bu toplumsal, siyasal olayların amacı, siyasal güç sahiplerinin rahat hareket etmesi içindir. Ancak, biz avukatlar tarih boyunca despotlara, krallara, padişahlara, sultanlara, dikdatörlere baş kaldırmış ve hukukun temel ilkelerini bozan, her türlü uygulamaya ilk başkaldırıyı yapma imtiyazıyla donanmış bir meslek mensubuyuz. Bunun için tarihte hiçbir siyasal güç avukatları sevmemiştir. Lenin dahi Sovyetler Birliği kurulduktan sonra avukatlar için, “hepsinin dilleri kesilmeli, idam edilmelidir” diye sert söylemlerde bulunmuştur. Bu avukatların savunma sanatının gücüyle ilgilidir. Tarihte Sokrates’in savunması ünlüdür ve binlerce yıldır hala aşılamamıştır. Kuşaktan kuşağa devam etmektedir. Oradaki konunun özü, yasalara uyma tutarlılığı olmalı mı olmamalı mı? Orada Sokrates: “Yasaya uymam
Bütün bu toplumsal, siyasal olayların amacı, siyasal güç sahiplerinin rahat hareket etmesi içindir. Ancak, biz avukatlar tarih boyunca despotlara, krallara, padişahlara, sultanlara, dikdatörlere baş kaldırmış ve hukukun temel ilkelerini bozan, her türlü uygulamaya ilk başkaldırıyı yapma imtiyazıyla donanmış bir meslek mensubuyuz.
Ömer Kavili kimdir? 1960 doğumludur. 1987’de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olmuştur. Avukar Hakları Merkezi Başkan Yardımıcısıolan Kavili, aynı zamanda Çağdaş Hukukçular Derneği üyesidir. 12 Eylül Darbesi, 16 Mart Katliamı, Festus Okey, Hayata Dönüş operasyonu gibi ceza ve katliam davalarını üstlenen bir avukattır. gerekir” diyerek, baldıran zehirini içer ve idam cezasına karşı çıkmaz. “Yasada eğer karşılığı idamsa ben yasaya uyarım. Ama unutulmasın ki tarih kimi haklı gösterecek, göreceğiz” diyor. Bakın şu anda Sokrates’in adını kendi aramızda halen konuşuyoruz. Ölüme mahkum eden o kent aşiretinin, mahkemesinin, o heyetin adını bilen var mı? Öylese türküleri yapanlar kanunları yapanlardan her zaman daha güçlüdür. Peki önümüzdeki süreci siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Şu anda biz burada oturuyoruz. Biraz sonra kurşuna dizilmeyeceğimizin ve “3 teröristin bir arada örgütsel faaliyet amacıyla bir araya geldiği tespit edildiğinden, operasyona dur denilmesine rağmen, dur ihtarına, elleri bellerine atılmak suretiyle ateş edilmek zorunda kalındığından, çatışmada ölü ele geçirilmişlerdir” diye yarın açıklamamız çıkarsa eğer, hangimiz bu üçümüzden, fotoğrafçı, beni sorguya çeken gazeteci ve kurbanınız olarak ben, hangimiz kalkıp “hayır bunlar yalan söylüyor, öyle olmadı diyebiliriz?” Çünkü tabiat kanunları da kanundur: Ölüler konuşmaz. Siz aynı zamanda ÇHD üyesisiniz. ÇHD Başkanı tutuklu şu anda. Çok tepki var, ne diyorsunuz? 6 polis memurunu mahkemede hakimin önünde çapraz sorguya çektim. Adamlar kendi suçlarını basamak basamak itiraf ettiler. Bakırköy’de 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bir hakim tanık sıfatıyla geldi. Bir avukat meslektaşımızın aleyhine tutanak tutmuş, fecahat bir şey. Ve onu çapraz sorgu konusunda ilginç bir örnek başlığıyla Türk Hukuk sitesinde yayınladım. Yaklaşık 3.5 saat adamı sorguya çektik. Adama sorduğum bir soruda şunu söyledi: “Ben icra hakimiyim, ceza kanunlarını bilmek zorunda değilim.” Herkes kendi bulunduğu yerden tarihe bakar ve dünyayı anlamaya çalışır. Bizim anlayışımıza göre tarih karşıt güçler arasında bir çekişmedir. Ve güçlerin, tarafların mücadelesiyle ilgili bir durumdur. O nedenle insanlar bulundukları yerde, kendi menfaatlerinin nerede yattığını doğru tespit edip, kavganın içinde yer alıncaya kadar, bu kavga sürecek
13 DUNYA
20 Şubat 2013
Dünya Turu
RUSYA
Patlamada 9 işçi öldü
Mali’de siyasi kriz büyüyor Fransa, nükleer enerji sektörünün en büyük kaynağı Nijer’deki uranyum madenlerini kendi kontrölü altına almak için özel birlikler gönderdi. Devlet binalarıyla turistik bölgelerde güvenliğin arttırıldığı Fransa’da ise bombalı eylem alarmı en yüksek ikinci seviyeye yükseltildi. Mali’deki saldırı sonrası Fransa misilleme korkusu yaşıyor. İSTANBUL MEHDİ ŞOMALİ
oluşumu bulunuyor.”
Fransa’nın güneyindeki Toulouse kentinde 10 ay önce 3 asker ve 4 Yahudi vatandaşın öldürüldüğü saldırılar büyük yankı uyandırdı. Ancak sürdürülen soruşturma Merah’ın tek başına olmadığını ortaya koydu. MİT uzmanı JeanCharles Brisard’a göre birçok aktif grubun silahlı örgütle doğrudan bağlantısı var: “Fransa’da Kuzey Afrika El Kaide’sine adam toplayan, maddi ya da manevi destek veren yaklaşık 30 silahlı örgütün hücre
Uranyum tesislerini Fransız birlikleri koruyor Mali’ye 2 bin 500 kişilik Fransız birliği gönderildi, Nijer’deki uranyum tesislerini de özel Fransız birlikleri koruyor. Profesör Damien Helly’ye göre önlemlerin temel nedeni, Fransız elektrik üretiminin %80’inin bölgedeki uranyum madenlerine bağımlı olması. “Avrupa’da büyüme, Fransız ekonomisinin gücüne dayalı. Dolayısıyla bölgenin, Avrupa ve Fransız çıkarlarıyla doğrudan bir ilgisi olduğu
açık. Bütün bunlar, müdahale için zemin hazırlıyor.” Mali’de İslamcı Militanlar Direniyor Mali’nin kuzeyindeki Gao kentinde son iki günde düzenlenen iki bombalı intihar eyleminin ardından Mallili askerlerle İslamcı militanlar arasında çatışma çıktı. Eylemi Batı Afrika Birlik ve Cihat Hareketi (MUJAO) adlı şeriatçı grup üstlendi. Kent sakinleri ve gazeteciler bir polis karakolu yakınında yoğun silah ateşi ve bazı patlamalar du-
yulduğunu bildiriyor. Mali’deki kriz 2012 başlarında ayrılıkçı Tuareg örgütü MNLA’nın ülkenin kuzeyini ele geçirmesiyle başladı. MNLA ile birlikte bazı şeriatçı gruplar, Mart ayında başkent Bamako’da askeri darbe yapılmasının ardından kuzeyde kontrolü ele geçirdi. Hükümetin talebi üzerine Fransa geçen ay Mali’ye asker yollayarak militan grupları kentlerden çıkarttı. Fransa operasyonu Mali ordusu ve Batı Afrika ülkelerinin gönderdiği barış gücü birliklerinin üstlenmesini istiyor.
Rusya’nın kuzeybatısındaki madende metan gazı sıkışması nedeniyle meydana gelen patlamada 9 işçi hayatını kaybetti. Rusya Olağanüstü Haller Bakanlığı yetkilileri, “Vorkutinskaya” madeninde meydana gelen patlama sırasında madende toplam 259 kişinin çalıştığını, kazanın meydana geldiği bölgede 20 işçinin bulunduğunu, patlamadan sonra 3 kişinin kendi imkanlarıyla madenden çıktığını açıkladı. Rusya İçişleri Bakanlığı madendeki patlamada hayatını kaybeden 9 işçinin cesedinin çıkarıldığını belirtirken, Olağanüstü Haller Bakanlığı ise 1 işçinin cesedinin çıkarıldığını duyurdu. Daha 2 ay bundan önce Putin “iş güvenliği bizim için çok önemlidir, işçilerin hakkını vermeyen firmalar büyük cezalarla karşılaşır” demişti. YARIN DÜNYA
İRAN
Bizi durduramazsınız!
Nükleer tesiste sızıntı
Suriye’ye silah sevkiyatı Rusya’nın devlet silah ihracat dairesi başkanı Suriye Hükümeti’ne silah göndermeye devam ettiklerini, ancak bunların hiçbirinin saldırı amaçlı kullanılamayacağını açıkladı. Rusya ve Çin şimdiye kadar BM Güvenlik Konseyi’nin Suriye ile ilgili hazırladığı üç karar tasarısını da veto etti. Moskova ve Pekin
Suriyelilerin krizi, yabancı ülkelerin müdahalesi olmadan kendi içlerinde çözmesi gerektiğini savunuyor. BM İHD başkanı iki yıl önce Devlet Başkanı Beşar Esad’a karşı başlayan ayaklanmada yaklaşık 70 bin kişinin öldüğünü açıkladı. Aynı daire, ocak ayının başında ölü sayısını 60 bin olarak bildirmişti. YARIN DÜNYA
Washington’da bulunan eski bir plütonyum işleme tesisinde yıllardır sızıntı olduğu tespit edildi. Sızıntının yol açtığı kirlenmenin milyarlarca dolara temizlenebileceği. Washington valisi Jay Inslee’nin olayla ilgili tepkisi, “Bize bu sorunu yıllar önce çözdüklerini söylediler” demek oldu. Sızıntı yaptığı bildirilen tankta yıllar süren plütonyum üretiminden arta kalan 1 milyon 700 bin
litre, radyoaktif madde içeren çamurlu su bulunuyor. Aynı tankta ilk sızıntı 2005 yılında saptanmıştı. Ancak yetkililer sızıntının kontrol altına alındığı güvencesi vermişti. YARIN DÜNYA
İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, ülkesinin bir nükleer silah arayışı içinde olmadığını ancak istedikleri takdirde hiçbir ülkenin kendilerini durduramayacağı açıklamasında bulundu. Hamaney, kendisine ait web sitesinden yaptığı açıklamada “Nükleer silahların ortadan kaldırılması gerektiğine inanıyoruz ve atom bombası istemiyoruz” dedi. Batı, İran’ın nükleer enerji programı adı altında nükleer silah ürettiğini iddia ederken, İran çalışmalarının sivil amaçlı olduğu konusunda ısrarlı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi ve Almanya’dan oluşan heyet, bu ay sonunda Kazakistan’da, İran’la görüşme masasına oturmaya hazırlanıyor. YARIN DÜNYA
BAHREYN
Yaptırımlar İran halkını etkiliyor Ortadoğu Günlüğü Peyman Azadi
İran, tartışmalı nükleer programıyla ilgili uluslararası görüşmelere dönmeye hazır olduğunu bildiriyor. Ancak Tahran Batı’nın nükleer silah geliştirdiği konusundaki korkularına meydan okurcasına uranyum zenginleştirmeye devam ediyor. Batılı ülkeler bu nedenle İran’a ekononik yaptırımları sıkılaştırdı. Barack Obama geçenlerde İran’ın enerji ve nakliyat sektörlerini
hedef alan yeni yaptırımlar başlattı. Daha önceki tek yanlı ya da çok uluslu yaptırımlar İran’ın sanayi ve bankacılık sektörünü hedef alıyordu. YAPTIRIMLAR HALKA ZARAR VERİYOR Bu önlemler İran’ın nükleer programını kısıtlamayı amaçlıyor. IHS Global Insight adlı uluslararası araştırma kurumunda görevli Jamie Ingram’a göre, yaptırımlar İran’ı görüşme masasına dönmeye zorluyor: “Yaptırımlar İran halkının mali yükünü arttırıyor. Ayrıca ithalatın kısıtlanması, giderek artan gıda sıkıntısına yol açıyor.” Avrupa Birliği’nin İran
ile ticareti, izin verilen mallarda bile son aylarda büyük düşüş gösterdi. İran ile ticaret konusunda şirketlere danışmanlık yapan W Legal adlı kuruluşun yöneticisi Nigel Kushner, bunu, Avrupa bankalarının Amerika’nın gazabını çekmekten korkmalarına bağlıyor: “Amerikalılar bankalara tek bir şey söylüyor, ‘Bunu yapmayın.’ Bankalar yasak olmasa bile Amerikalılar’ın dediğini yerine getiriyor. Geçenlerde bir İsviçre bankası ile konuşuyordum bana ‘İran’a satılacak sağlık, insani yardım malzemeleriyle ilgili ödemeleri kabul etmek istiyoruz ama bunu yapmaktan korku-
yoruz’ dediler.” YAPTIRIMLAR SİVİL SEKTÖRLERİ KARAYA VURDU Kushner, İran’ın ihtiyacı olan malları almak için Birleşmiş Milletler dışındaki yaptırımlara katılmayan ülkelere yöneldiğini söylüyor: “Bu daha çok zaman alıyor, ağır yürüyor, daha pahalıya mal oluyor. Ama İranlılar Çin ve muhtemelen Türkiye gibi yaptırımların hepsine uymak zorunda olmayan ülkelere bakıyorlar.” Londra Üniversitesi’nde görevli uzman Ali Fethullah-Nejad yaptırımların İran’ı büyük ölçüde etkilediği görüşünde: “Mali nitelikli ve bankaları hedef alan yaptırımlar
çok geniş. Ekonominin diğer sivil sektörlerini karaya vuran kasırga gibi işlemez hale getiriyor.” Fethullah-Nejad’a göre, diplomatik çözüm bulmak için Batı’nın görüşme masasında yaptırımları pazarlık konusu yapması gerekiyor: “Ekonomik kalkınma, halkın refahı, sivil toplumun refahı açısından ülke içi ve dışındaki İranlılar yaptırımlara büyük önem veriyor. Bunlar mutlaka görüşme masasına getirilmeli.” Uzmanlar görüşmeler yeniden başlarsa, bu kez krize çözüm bulmaktan çok kısa vadeli güven arttırıcı önlemlere ağırlık verileceğini tahmin ediyor.
2 yılda 55 kişi öldü
Bahreyn’deki Sünni idareye karşı başlatılan ayaklanmanın ikinci yıldönümünde binlerce muhalefet yandaşı, başkent Manama’ya giden karayolunu trafiğe kapattı ve polisle çatıştı. Hükümet karşıtı göstericiler, Manama’yı Şiiler’in yoğun olduğu yerleşim birimlerine bağlayan Budaya karayolunda eylem yaptı. Gösterilerde zaman zaman şiddet olayları da yaşandı. Cuma sabahı bir polis, el yapımı bir bombanın patlaması sonucu öldü. Perşembe günkü çatışmalarda da polis bir genci vurarak öldürdü. Bahreyn’de zaman zaman güvenlik kuvvetleri ve Şii göstericiler arasındaki çatışmalar devam ediyor. İki yıldan bu yana ölenlerin sayısının 55 olduğu bildiriliyor. YARIN DÜNYA
14 KULTUR-SANAT
20 Şubat 2013
Fırıldak bir dizi başladı Ekranların büyükler için yapılan ilk çizgi dizisi “Fırıldak Ailesi”, ilk bölümüyle ekran yolculuğuna başladı. Yurtdışında “The Simpsons” ve “South Park” gibi örneklerinin başarıyla yaptığı mizahi taşlama misyonunu yurtiçinde gerçekleştirmek isteyen proje ilk bölümü “İşçi Önderi” ile hedefini tutturabildi mi yoksa hayal kırıklığı mı yarattı? İSTANBUL SERKAN ATAK
ve Bülent Kayabaş gibi ünlü isimler gerçekleştiriyor. Bir dizinin başarı Ülkemizde mizahi eleştiri kazanabilmesi için önemli taşlar bu yakın dönemde pek çok ke- şekilde yerine konmuş oluyor. re davalık oldurken “Fırıldak Ailesi” bu alanda zor bir göreve soyunarak İlk Bölüm: “İşçi Önderi” eleştirel bir çizgi film projesi olarak “The Simpsons” ve “South Park” karşımıza çıkıyor. Yetişkin bir izle- çizgi dizilerinden alışkın olduğuyici kitlesine seslenecek olan dizi muz taşlamalar “Fırıldak Ailesi”nde ilk bölümü ile reyting sonuçlarında bunu aşan bir tercih olarak ilk böönemli bir başarı kazanmış gözükü- lümün tamamına yedirilmiş. “İşçi yor. Ancak arkasının nasıl geleceği Önderi” olarak karşımıza gelen bömerak konusu. lümde evin babası rolündeki Sabri, kahvaltıda gazete okurken işçilerin Doğru Formül sömürüye karşı olan grev haberleProjenin senarist koltuğunda “Öy- rini alaylı bir umursamızlıkla eleşle Bir Geçer Zaman ki” dizisinin tiren bir adam olarak resmedilir. senaryosunu yazan Coşkun Irmak Ancak Sabri işe giderken bir anda bulunurken Grafi2000’den tanıdı- kendini işçi direnişinin içinde buğımız Varol Yaşaroğlu ise çizgile- lur ve polis tarafından darp edilir. riyle “Fırıldak Ailesi”ne hayat ve- Bu yüzden de geçici hafıza kaybı riyor. 40 kişilik kalabalık bir ekip yaşar ve bir anda kendini işçilerin tarafından gerçekleştirilen projenin önderi olarak bulur. seslendirmelerini ise Demet Akbağ
ŞİVA ALİZADE yazdı
Tepelerin Ardında
Romen yazar, Tatiana Niculescu Bran’in 2005 yılında gazetede gördüğü bir şeytan çıkarma haberinden esinlenerek Deadly Confession adında bir romana imza atar. 2007 yılında Yönetmen Mungiu ve Yazar Bran’in yolu New York’ta kesişir ve filmin temelleri burada atılmış olur. Yetimhanede, zor koşullarda bir arada büyüyen Alina ve Voichita’nın yolları zamanla ayrılmış ve uzunca bir süre birbirlerinden ayrı kalmışlardır. Alina kendisini Romanya’da bir manastıra kapatmış ve rahibe olmayı tercih etmiştir. Voichita ise Almanya’ya gitmiş ve kendi ayakları üzerinde durma-
ya çalışmaktadır. Voichita yıllar sonra Alina’yı manastırda ziyarete gelir. Asıl amacı Alinayı’da alıp Almanya’ya dönmektir. Voichita, Alina’yı ikna edebilmek için manastırda kalmaya karar verir. Yönetmen Mungiu film boyunca izleyiciye sorular sordurarak izleyiciyi de filmin içine katmayı başarmış. Böylece 3 saate yakın süresine rağmen izleyicinin ilgisi film boyunca dağılmıyor. Filmde, rahip rolünü canlandıran Valeriu Andrıata, Cristian Mungiu’nün bütün kısa metrajlarında ve ilk uzun metrajlı filminde de oynamış. Filmde başrolü paylaşan Cosmina Stratan (Voichita) ve Chrıstına Flutur’un (Alina) ilk uzun metraj deneyimleri olmasına
Karikatürleştirilen Değerler Hikayenin devam eden kısmında işçi önderi olan Sabri ile ailesinin çatışmasını izliyoruz. Kapital’den Lenin’e kadar birçok gönderme yapılırken dizi türevlerinin düştüğü hataya düşmekten kendini kurtaramıyor. Yakın dönemde izlediğimiz bütün filmlerde kötü polislerin komedi oyuncuları tarafından oynandığı gibi bilinçli bir şekilde asıl konu karikatürleştiriliyor ve alaya alınıyor. Esas meseleye dair bir söz söylenmezken içinde bulunulan durumdan komedi çıkarılmaya çalışılıyor.
ve dizi kendini izletmeyi başarıyor. Ancak bize de bu diziyi yapanların ne güzel eski solcu olduklarını anlamak düşüyor. Dizinin sonunda Sabri tekrardan kafasına aldığı bir darbe ile eski haline dönerken eski kalıntılardan kurtuluyor. Ne mi yapıyor? Tabi ki Kapital’i sayfa sayfa yakıyor. Aynı bu diziyi yapanların yıllar önce yaptığı gibi.
Kapital’i Yakmak Teknik olarak zor bir işin altından başarı ile çıkıldığı doğru
“4 Ay 3 Hafta 2 Gün” filmi ile Cannes’dan Altın Palmiye ile dönen Yönetmen Christian Mungiu, “Tepelerin Ardında” ile bu sene Romanya adına Yabancı Dilde En İyi Film dalında Akademi Ödülleri’ne aday.
rağmen Cannes’dan En İyi Kadın Oyuncu ödülü ile döndüler. “4 Ay, 3 Hafta, 2 Gün” filminde görüntü yönetmeni Oleg Mutu ile çalışmayı tercih eden yönetmen, bu filmde de görüntüleri Oleg Mutu’ya emanet etmeyi tercih etmiş. Hikaye her ne kadar şeytan çıkarma haberinden esinlenerek yazılmış olsa bile “Şeytani” bir film izleyeceğiniz düşüncesine kesin-
likle kapılmayın. Film, cehaletin ve yobazlığın insanları ne duruma soktuğunu açık ve gerçekçi bir şekilde gösteren bir film. Mongiu gibi başarılı bir yönetmenin filmi olması ve gerçekçi anlatım tarzı sebebiyle bile izlenmesi gereken bir film “Tepelerin Ardında.” Akademi ödüllerinde de Yabancı Dil kategorisinde rakiplerini oldukça zorlayacağı aşikar.
Acı Yönetmen: Kim Ki-duk Oyuncular: Min-soo Jo, Lee Jung-Jin tür: Dram Güney Koreli yönetmen Kimki Duk’un kimsesiz büyüyen ve hayata karşı acıması olmayan bir adamın hayatını konu alan son filmi yönetmenin sıkı takipçilerini sevindirecek.
Zor Ölüm 5 Yönetmen: John Moore Oyuncular: Bruce Willis, Jai Courtney Tür: Aksiyon 1998’de başlayan Zor Ölüm (Die Hard) serisinin son halkası olan filmde kahramanımız bu sefer oğlu ile birlikte Rusya’ya giderek Rus mafyası ile çılgınca bir hesaplaşmaya girişiyor.
Oyunbozan Ralph Yönetmen: Rich Moore Oyuncular: John C. Reilly, Sarah Silverman Tür: Animasyon, Komedi Atari oyununun bina yıkan ‘kötü adamı’ rolündeki Ralph’in iyi adam olmaya karar vermesi ile başından geçenleri anlatan film 90’lar oyun dünyasına göndermelerle dolu.
Brecht okurlarıyla buluşuyor
20.yüzyılın en etkili Alman şairi, oyun yazarı ve tiyatro yönetmeni olarak gösterilen Epik Tiyatro’nun kurucusu olan Bertolt Brecht’in “Bütün Oyunları”dizisi ve “Epik Tiyatro” eseri uzun bir aradan sonra Agora Kitapevi tarafından okuyucularla buluşturuluyor. 1 Mart 2012 tarihinde Berlin’de imzalanan sözleşme gereğince, Bertolt Brecht’in 10 cilt halinde yayınlanan Bütün Oyunları’nın Türkçe’de yayınlama hakkına sahip oldu. YARIN KÜLTÜRSANAT
HAFTANIN AJANDASI Semaver Kumpanya Koç’ta
PSY İstanbul’da
Cesaret Ana ve Çocukları
Koç Üniversitesi Sevgi Gönül Kültür Merkezi’nde Şubat’ta gerçekleştirilecek etkinlikler kapsamında; Semaver Kumpanyanın nefeslerinizi tutarak izleyeceğiniz psikolojik gerilim türündeki Metot adlı oyununu 26 Şubat saat 20:00’da sergilenecek.
Asıl adı Park Jae-Sang olan, Gangnam Style adlı şarkısıyla şöhreti yakalayan Psy, 22 Şubat 21:00’da Tepebaşı’ndaki Istanbul Blue Night’ta konser verecek. PSY, MTV Avrupa Müzik Ödüllerin’de en iyi video ödülünü kazanmıştı.
Bertolt Brecht’in II. Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde 1939’da kaleme aldığı oyunu Cesaret Ana ve Çocukları, 20-21 Şubat’ta 20:00’da ve 23 Şubat’ta 15:00’da Ankara Devlet Tiyatrosu İrfan Şahinbaş Atölye Sahnesi’nde tiyatroseverler ile buluşacak.
15 TOPLUM
20 Şubat 2013
Sakın hasta olmayın
HALKIN KÜRSÜSÜ
Sağlıkta hak ihlalleri gün geçtikçe artarken devlet sorunların çözümü için birimler kuruyor, eğitimler veriyor. Tüm bunlara rağmen eleştiriler; yetkililerin sorunların kaynağına inmediği yönünde. Hasta ve Hasta Yakını Hakları Derneği Başkanı Leyla Ezgi’ye göre, sağlık hizmetinde buzdağının alt kısmı görmezden geliniyor. yarın TOPLUM rıfat çapar
Sağlık Bakanlığı tarafından 01.08.1998 tarihinde yayımlanan “Hasta Hakları Yönetmeliği”nin uygulanmasını sağlamak üzere 15 Ekim 2003 tarihinde “Sağlık Tesislerinde Hasta Hakları Uygulamalarına İlişkin Yönerge” yayımlanarak yönetmeliğin uygulamaya geçilmesi için çalışmalar başlatıldı. Bu doğrultuda Hasta Hakları Şube Müdürlüğü kuruldu. Hasta ve Hasta Yakını Hakları Derneği (HAYAD) Başkanı Leyla Ezgi’ye göre hasta hakları ihlalleri kamuyoundaki algının aksine münferit birkaç olaydan ibaret değil. Konunun boyutları şaşırtıcı nitelikte. ÖZEL-KAMU FARKI DERİNLEŞİYOR HAYAD Başkanı Leyla Ezgi, yaptığı açıklamada sağlık reformu adı altında yapılan düzenlemelerle kişilerin hizmet almasının savunulanın aksine eskisine göre daha da zorlaştığını iddia etti. Ezgi’ye göre sağlık reformu çerçevesinde kamu hastaneleri ile özel hastaneler arasındaki fark açıldı. Tam gün yasasının tecrübeli ve kalifiye pek çok hekimin dev-
uk Bu hafta köşemizde İstanbul Şişli’de soğ kış günlerinde kestane satarak geçimini sağ en layan Mahmut Gökçe konuk oldu. Simitçilikt rıkestaneciliğe geçen Mahmut Gökçe sorula mızı yanıtladı.
Simitçilikten iyi
let hastanelerinden ayrılmasına yol açtığını söyleyen Leyla Ezgi, bu durumun hastaları bazı seçimlere zorladığını fakat bu zorlamanın da maddi açıdan daha şanslı olanlar için geçerli olabildiğini söyledi. Türkiye’deki hasta hakkı ihlalleri konusunda bir istatistik olmadığını belirten Leyla Ezgi, olayların bu kapsamda münferit olarak değerlendirildiğini söyledi. İnternet randevu sisteminin kısıtlı
olduğunu, pek çok alt dalda internet üzerinden veya telefon yoluyla randevu alınamadığını söyleyen Ezgi, işin randevu almakla bitmediğini, spesifik alanlarda randevu alan hastaların o gün hizmet alamama ihtimallerinin yüksek olduğunu belirtti. NEREYE BAŞVURMALI? Hasta ve hasta yakınları hem ihlalin yapıldığı sağlık kurumuna, ta-
Ölümle burun buruna Zonguldak’ta dar gelirli bazı aileler, ampul ve el feneri ile aydınlatılan, güvenlik önlemlerinin yetersiz olduğu ruhsatsız kömür ocaklarında ölümle burun buruna çalışıp çıkardıkları kömürü satarak geçimlerini sağlıyor. Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun (TTK) yanında özel maden şirketinin faaliyet gösterdiği kentte, kaçak kömür ocakları da halkın bir bölümünün geçim kaynağı. Özellikle Zonguldak merkezde ormanlık ve dağlık alanların yakınındaki mahallelerde oturanlar ile Gelik, Kilimli ve Kozlu beldelerinde yöre halkının önemli bir bölümü, ge-
çimini bu ocaklardan çıkardıkları kömürü satarak sağlıyor. Ailelerin kimisi evlerinin bahçesi, kimisi de yakındaki ormanlık ve dağlık alanlarda açtıkları ocaklarda güvenliksiz şartlarda üretim yapıyor. Bir çoğu ampul ile aydınlatılan ocaklarda çalışanların bazıları, baret bile takmadan el feneri ışığında kömür kazıyor. Kaçak ocakların bazılarında 15-16 yaşındaki gençler ve kadınlar da çalışıyor. 3 çocuk annesi 47 yaşındaki P.D., zaman zaman işlettikleri kaçak kömür ocağına girerek eşi 50 yaşındaki D.D. ve oğlu 23 yaşındaki E.D.’ye yardım ediyor. YARIN toplum
bip odalarına, Sağlık Bakanlığı’na şikayette bulunabilirler. Hasta, hekimin kendisine yanlış işlem yaptığını düşünürse mahkemeye de başvurabilir. Hasta hakları dernekleri bu konuda yol göstericilik görevlerini yerine getiriyor. Şikayet Sağlık Bakanlığı’nın web sitesinden ya da Alo 184 SABİM hattına yapılan arama ile iletilebiliyor.
Doğayı talan edecekler Meclis Komsiyonu’nda kabul edilen Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı, Türkiye’de doğanın hukuka ve bilime aykırı yollarla talan edilmesinin önünü açıyor. TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda kabul edilen ‘Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı’ ile artık Türkiye’nin hiçbir vadisinde ne hukuk işleyecek ne de bilimsel raporlar ve yargı kararları dikkate alınacak!
ir misiniz? Bize kısaca kendinizden bahsedebil İstanbul’da teksde üçü Tokat’ta doğdum. Üç çocuğumun yanına geldim. til sektöründe çalışıyor. Ben de onların Evlerinde kalıyorum. yapıyordum. SiKestanecilik yapmadan önce simitçilik rinin, bu Simit mitçilikten daha farklı geldi. Simit evle ikte simit işini Sarayı gibilerinin ortaya çıkmasıyla birl bırakıp kestane işine girdim. İşinizin güzel tarafları neler? nçlı bir iş. Daha Kestanecilik simitçiliğe göre daha kaza a iyi oldu. Daha çok kazanıyorum. Benim açımdan dah dan çıkarıyorum. iyi kazanıyorum. Ekmeğimi artık bun i saat gibi kısa bir Kimseye muhtaç da değilim. Günde yed di işimi yapıyosüre buyunca tezgahımı açıyorum. Ken diyesi’de seyyar rum. Kafam en azından rahat. Şişli Bele satıcıları destekliyor. İşinizin kötü tarafları neler? dan çalışıyorum. Yaz kış demeden, soğuğa sıcağa aldırma k zorundasın. SaHava şartları ne olursa olsun çalışma belediyeye 80 TL dece bu tezgahı sokakta açmak için k başka bir iş de ödüyorum. Bu yaştan sonra çalışabilece bulamıyorum. Çalışmak zorundayım. at’ta çifçilik yapıMemlekete gidip geliyorum. Yazın Tok at’ta kendi bağıyorum, kışın da kestane satıyorum. Tok şıyorum. Yine mız, bahçemiz var. Hayvancılıkla da uğra eğimi çıkartıyode kışın boş durmuyorum. Burada ekm ek tutuyor, ne rum. Yaşımız geçti ama yine elimiz ekm yapacaksın! Son olarak neler söylemek istersiniz? teşekkür ederim. Öncelikle bu köşeyi bize ayırdığınız için let yaşlılara sahip Burdan şunu iletmek istiyorum. Dev zorunda kalmasın. çıksın. Bir yaştan sonra kimse çalışmak . Ama malum iş Daha düzgün bir işte çalışmak isterdim sun. YARIN istanbul yok. Mecburen önüne gelen işi yapıyor
Hazırlayan Eda Derya Toper
YARIN toplum
Fakire 1 TL, zengine 1,5 TL Çorlu’da ayakkabı boyacılığı yapan Ramazan Erdem, zengin müşterilerinden 1.5 TL, fakir müşterilerinden de 1 TL boyama ücreti alıyor. Tekirdağ’ın Çorlu İlçesi’nde ayakkabı boyacılığı yapan 33 yaşındaki Ramazan Erdem, zengin olarak değerlendirdiği müşterilerinden 1.5 lira, fakir olarak değerlendirdiği müşterilerinden de 1 lira boyama ücreti alıyor. Çorlu’da 6 kişilik ailesinin geçimini ayakkabı boyacılığı yaparak sağlayan 33 yaşındaki Ramazan Erdem’in boya sandığının üzerine yazdığı ‘Fakire 1 TL, zengine 1.5 TL’ yazısı görenlerin ilgisini çekiyor. 10 yıldır boyacılık yapan Ramazan Erdem, yazının ardından işlerinin arttığını söyledi. Yazıyı okuyanın ayakkabı boyatmak için kendisini çağırdığını belirten Erdem, “İnsanların zengin ya da fakir olduğunu alınlarına bakıp anlıyorum. İşlerim düzelince aileme kömür almak için para biriktirmeye başladım” dedi. Erdem, açıklamasında, ‘’Çorlu çok büyük bir şehir. Burada zengin de fakir de çok var. Ben de bu durum karşısında fakir olanların ayakkabılarını zeginlerinkinden daha ucuza boyamaya karar verdim. YARIN toplum
1967 19 Şubat
1986 22 Şubat
Bu telefon şeffaf Tayvan merkezli bir teknoloji firması yıl sonuna kadar şeffaf cep telefonu üreteceğini vaat etti. .Şirket şeffaf multitouch’ı şimdiden pazarlamaya başladı. Cam teknolojisinden faydalanan şirket görüntü üretmek için likit kristal molekülleri kullanıyor. Telefonda elektrik akımı saydam teller yardımıyla yapılacak. Telefonun sim kart, SD kart, kamera, mikrofon gibi parçaları henüz şeffaf değil. Şirket daha küçük bir lityum iyon pil için de çalışmalarını sürdürüyor. YARIN toplum
1977 23 Şubat
1968 25 Şubat
Halkevleri kuruldu Halkevleri kuruldu. Amaç; halkın politik, ideolojik ve kültürel eğitimini sağlamaktı. Halkevleri 1951’de Demokrat Parti (DP) tarafından kapatıldı. 12 Eylül’den sonra ilk miting 12 Eylül sonrasının ilk büyük mitingi İzmir’de yapıldı. Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türkİş) tarafından düzenlenen mitinge 50 bin işçi katıldı. rektör odtü’yü kapattı Ortadoğu Teknik Üniversitesi rektörü Hasan Tan okulu kapattı. Öğrenciler jandarma gözetiminde yurtları terk etti.14 Şubat’ta rektör olarak atanan Hasan Tan öğrenciler tarafından protesto edilmişti. uyanış mitingi yapıldı İstanbul Taksim Meydanı’nda ikinci “Uyanış Mitingi “yapıldı. Mitingin amacı Türkiye İşçi Partisi milletvekillerine Meclis’te yapılan saldırıryı kınamaktı
Büyüleyici buz otel Dünya üzerindeki en büyüleyici turistik bölgelerinden biridir kutuplar. Dünyanın her tarafından sanatçılar, donmuş Torne Nehri’nin saf ve temiz buzlarını kullana-
Esenyurt’ta inşaat yapmadan ev sattılar Esenyurt’ta, bir inşaat şirketinden aldıkları evlerin kendilerine teslim edilmediği gerekçesiyle 200 kişilik bir grup eylem yaptı. Kimilerinin peşin parayla aldığı evler gerçekte yok. Üstelik şehir imar planlamasına göre böyle bir evin yapılma ihtimali de yok. Mağdurlar tüm varlıklarının karşılığında aldıkları evlerine kavuşmak istiyor.
Ünlü tren robot oluyor
Thomas oyuncağı tamamen unutuldu. Fakat buna bir çare üretilmiş gibi görünüyor. Bu yeni ürün internet sitesi üzerinden satılıyor; üstelik çok uygun bir fiyata. Üç Tren Thomas’tan oluşan bu oyuncak parçalara ayrılarak robota dönüşüyor.
istanbul berna dülger
Esenyurt’ta, bir inşaat şirketinden aldıkları evlerin kendilerine teslim edilmediğini öne süren vatandaşlar eylem yaptı. Vatandaşlar, mağduriyetlerinin bir an önce giderilmesini istedi. ‘Esenyurt Mağdurları Platformu’ adı altında örgütlenen vatandaşlar, Cumhuriyet Meydanı’nda toplandı. Burada, ‘100 bin kişinin ahını aldınız’, ‘Artık yeter tapumuzu verin’ ve ‘İmar affı istiyoruz’ yazılı pankartlar açan grup, yanlarında getirdikleri beyaz balonları gökyüzüne bıraktı. Sorumlular bellidir Grup adına konuşan Ömer Arıca, belediyeler ve inşaat şirketleri arasındaki sorunlar nedeniyle kendilerinin mağdur duruma düştüklerini savundu. Arıca, “Kiracı sıfatından kurtulabilmek için merkeze uzakta da olsa sıcak bir yuva kurmak amacıyla paralarını ve hayallerini kaptıran bir kitleyiz. Kaptırdığımız paraların, kavuşamadığımız tapuların ve yıkılan hayallerin sorumluları bellidir. Bir yandan bölgeden inşaat yapan
rak, güzel buz ve kar yapıları oluşturmak için her yıl Jukkasjarvi’ye gelir. Bu şekilde yapılmış tamamen buzdan yapılarda konaklanılabilir. YARIn toplum
inşaat şirketleri, bir yandan Esenyurt Belediyesi, bir yandan İstanbul Büyükşehir Belediyesi bir yandan da Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’dır. Başbakanımız bir an önce harekete geçmeli ve bu insanların mağduriyetini gidermelidir. Binlerce konut mağdurunun sorunları acilen çözülmelidir” dedi. Vatandaşlar
da sorunlarının çözülmesi için yetkililerin devreye girmesini istedi. Başkan Kadıoğlu belediyeyi savundu Esenyurt Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu, Esenyurt’ta ruhsattan kaynaklanan imar sorunu olmadığını, maketten yapılan ev satışlarının bu probleme
18SORU Yapay akciğer hayata bağladı gamze koç
neden olduğunu söyledi. Kadıoğlu, “Mağduriyeti engellemek için bundan sonra ruhsat verirken maketten satış yapılmayacağına taahhüt yapıyoruz” dedi. Mağdurların evlerine kavuşup kavuşmayacakları henüz belli değil, zaman içinde öğreneceğiz.
Sıra dışı 10 çocuk
Tüm zamanların en iyi oyunu The Sims serileri, tüm zamanların en iyi oyunu olarak gösteriliyor. Nedeni ise her çıkan yeni oyunu ve onun akabinden gelen eklenti paketleri, dünyada en fazla satan ve en çok oynanan yapım olmuş. Ayrıca herkesin bir dönem Sims oynadığı söyleniyor.
yönetici - istanbul
1. En sevdiğiniz erdem? Alçak gönüllülük 2. Başlıca özelliğiniz? İyi niyet 3. Mutluluk nedir? Özgür olmak 4. Mutsuzluk nedir? Hedefe ulaşamamak 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Konuşurken kesilmek 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? İki yüzlülük 7. En sevmediğiniz şey? Israrcılık 8. En sevmediğiniz kişiler? Serdar Ortaç fanları 9. En sevdiğiniz iş? Dans etmek 10. En sevdiğiniz şair? Attila İlhan 11. En sevdiğiniz yazar? Yılmaz Özdil 12. Kahramanınız? Amencio Ortega Gone 13. Kadın kahramanınız? Annem 14. En sevdiğiniz çiçek? Lilium 15. En sevdiğiniz renk? Siyah 16. En sevdiğiniz yemek? Yaprak sarması 17. En sevdiğiniz düstur? Bir şey ilkse asla son değildir. 18. En sevdiğiniz söz? Zoru yaparım, imkansız zaman alır.
Malatya’da, hamileliğinin 31. haftasında ağır gribal enfeksiyona bağlı zatürre olan Emiş Alışık, İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi’nde acil doğuma alındıktan sonra yapay akciğerle hayata tutundu. Bölgede ilk olduğu belirtilen tedavinin tanıtımı yapıldı. Bölümlerin birlikte çalışmasıyla hızla karar alıp hamile olan Emiş Alışık’ın doğum yapmasını sağladıklarını belirten Yrd. Doç. Dr. Ender Gedik, annenin durumu dolayısıyla solunum cihazı yeterli olmadığı için yapay akciğer tedavisi başlatmayı uygun gördüklerini söyledi. YARIn toplum
Kim Ung-Yong: 4 yaşında üniversiteye giren, 15 yaşında doktora yapan dünyanın en yüksek IQ’suna sahip insan Greogory Smith: 12 Yaşında Nobel Ödülüne aday Akrit Jaswal: 7 yaşındaki cerrah Cleopatra Stratan: Şarkı başına 1000€ kazanan 3 yaşındaki şarkıcı Aelita Andre: Ünlü bir sergide tabloları yer alan 2 yaşındaki ressam Saul Aaron Kripke: Henüz lisedeyken Harvard’ta öğretim görevlisi olma teklifi alan insan Michael Kearney: Üniversiteden 10 yaşında mezun olan milyoner Fabiano Luigi Caruana: 14 yaşında satranç ustası William Joseph Mosconi: 6 yaşında profesyonel bilardocu Elaina Smith: En genç “Güzin Abla” YARIn toplum
Sevgililer günü hediyesi
14 Şubat Sevgililer Günü pek çok kişi tarafından kutlanıyor. Ama bazıları hediye vereceği kişiyi değiştirmiş. Hayvan sahiplerinin %3’ü Sevgililer Günü hediyesini sahip oldukları hayvanlara verebiliyor. Bunlardan kimileri sizin arkadaşınız olabilir.
Hareketli fotoğraf birincisi
Organ bağışını arttırıyorlar
Türkiye’de diziler çok rağbet görüyor. Hemen hemen herkesin takip ettiği bir veya daha fazla dizi var. Konu bu kadar popüler olunca haliyle içerik de önemli oluyor. Organ bağışının konu edildiği, sevilen karakterlerin hayatını kurtardığı diziler de izleyicilerin organ bağışı yapmasını arttırıyor. Dizilerde bu konu işlenmeye başladıkça organ bağışçısı sayısı da arttı. Konunun kitlelere aktarılmasının önemini Atatürk Üniversitesi Organ Nakli Koordinatörü Dr. Fatma Eren, “Hepimiz bir gün bağış bekleyebiliriz” diye anlattı. YARIn toplum