Yarın73

Page 1

Güzel günlerin habercisi...

26 Şubat 2013 Salı Sayı:73 1 TL l

l

l

www.yarinhaber.net

Cemil’in kemikleri verilene kadar mezarı açık kalacak

Berfo Ana oğlunu bekliyor İki mezar açıldı

Berfo Ana Göle’de toprağa verildi

Ardahan Göle’de toprağa verilen Berfo Kırbayır’ın yanı başına gözaltında kaybedilen oğlu Cemil Kırbayır’ın da mezarı açıldı.

Dünya gazetesi yazarı Alaattin Aktaş ile görüştük

Berfo Ana oğlunu kaybedenlerden hesap sorduğu Galatasaray Meydanı’ndan defnedilmek üzere Göle’ye uğurlandı. güncel 4, 5

Berfo anamız oldu evladı Cemil olacak mıyız? SİBEL UZUN UYANIS Ş

Dargeçit’teki kemikler kayıplara ait Mardin’in Dargeçit İlçesi’nde uzun mücadeleler sonucu yapılan kazılarda ortaya çıkan kemiklerden birinin 18 yıl önce gözaltında kaybedilen Mehmet Emin Aslan’a ait olduğu netlik kazandı.

Berfo Ana’nın yanında

GÜLSÜM KAV ANA FİKİR

İş başvurularında oluşturulan kuyruklar, açılan az sayıdaki kontenjana başvuran yığınlar işsizlik gerçekliğini gösteriyor bize. Bu hafta sorularımızı Dünya gazetesi yazarlarından Alaattin Aktaş yanıtladı.

GÜN Ç CAĞ AYDIN PRİZMA

Kübra Usta ile Esas Mesele 12

Başbakan Erdoğan çözüm için konuştu Barış sürecinde, iktidardan ve muhalefetten açıklamalar sürüyor. Başbakan “Kimse bizim karşımıza Türklükle, Kürtlükle çıkmasın. Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına almış bir iktidarız.” derken bir yandan da İmralı ile ikinci görüşme gerçekleşti. Milliyetçi siyaset yürütürken son zamanlarda ağız değiştiren Başbakan’ın bu sözleri muhalefetten tepki aldı. güncel 3

Forum’da bu hafta İşsizlikte sistem sorunu değil, kişi sorunu olduğu düşünülsün isteniyor.

Elife Kaya

Sözün doğrusu

Berfo Ana’yı kaybettik. Vasiyetini yerine getirecek, Cemil’i bulacağız.

7

Çalışmak / doğurmak

HAKAN ÖZTÜRK AKLIN YOLU

3

İtiraf gibi açıklama

Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın, Davutpaşa’da gerçekleşen patlamanın olduğu işyerinin denetlendiğini, hiç bir suç unsurunun olmadığını iddia etti. emek 9

11

Bir sorun var

6

Güle güle Berfo Ana

güncel 5

Piyasa çok canlanmasın

5

Başbakan’ın ‘çok çocuk’ söylemini takan olmadı Sadece zenginler değil, orta sınıf da çok çocuktan yana değil.

Özlem Yüzak

Davutpaşa’da belediyenin 21 insanın ölümüyle ilgili yapabileceği birşey yokmuş.

Kömüre de göz diktiler

Lisenin gündemi Barış açısından bir adım daha atıldı. İkinci heyet İmralı’dan döndü.

15

Çok çalışıyoruz ama

Liselilerin YGS için geri sayımı başladı Tükriye’ye bir ödül daha. En uzun saatler çalışıp en az maaş alan işçiler bizde.

8

10


02 TOPLUM

26 Şubat 2013

Haciz gelen gemide mahsur kaldılar

Tekirdağ’da Martaş Limanı açığında, sahibinin bir akaryakıt firmasına olan borcundan dolayı haczedilen “Emre T” adlı geminin 9 kişilik mürettebatı, gemide mahsur kaldı. Liman yetkilileri mürettebatın ihtiyaçlarını karşılamak için yardım götürüyor. Geminin başmühendisi Sırrı Turan şunları söyledi: “Suyumuz yok, kumanyamız yok ve en kötüsü yakıtımız yok. Bir fırtına kopsa gemi sürüklenir. Bir yerlere çarpabilir. Bu gemi kimyasal tanker. Çevre ve gemi güvenliği için burada durmak zorundayız.” YARIN toplum

20 cana 105 gün ceza

Van depreminde 20 kişinin yaşamını yitirdiği apartmanın sahibi serbest kaldı. Sefa Apartmanı’nın sahibi Nezir Baş, 22.5 yıl hapis cezası istemiyle yargılandığı davada, tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi. Bunun üzerine, diğer depremlerde olduğu gibi Van depreminde de sorumluların cezalandırılmayacağı düşünülmeye başladı. TOPLUM sanem deniz kural

Karşınıza ayı çıkarsa konuşun

Kastamonu’nun Azdavay ilçesinde kaymakamlık tarafından bastırılan rehberdeki uyarılar dikkat çekti. Rehberde güvenlik öğütleri kısmında şu ifadelere yer verildi: “Doğada en az 4 kişi ve üzeri gruplarla yürümeniz ve yürürken gürültü yapmamanız gerekiyor. Ayı yakınınızdaysa yavaşça geriye dönün. Sakın koşmayın, sakin olun. Bu davranış ayıyı sakinleştirecek ve sizin bir tehdit oluşturmadığınızı düşünecektir. Normal bir ses tonuyla ayıyla konuşun. Böylelikle insan olduğunuzu anlayacak merakını giderecektir.” YARIN toplum

Van’da 23 Ekim 2011’de meydana gelen ve 600 kişinin ölümüne, binlerce kişinin ise yaralanmasına neden olan 7.2 büyüklüğündeki depremde pek çok bina da yerle bir olmuştu. Yıkılan binalardan 20 kişinin yaşamını yitirdiği Sefa Apartmanı’nın sahibi Nezir Baş, 22.5 yıl hapis cezası istemiyle yargılanıyordu. Geçtiğimiz hafta görülen duruşmada, 105 gündür tutuklu bulunan Nezir Baş Van 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi. ÇOCUKLARI İÇİN YAPMIŞ Nezir Baş, tutuklu bulunduğu Bitlis E Tipi Kapalı Cezaevi’nden geniş güvenlik önlemleri altında Van Adliyesi’ne getirildi. 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada,

depremde yaşamlarını yitirenlerin yakınları ile tarafların avukatları da hazır bulundu. “Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına sebebiyet vermek” suçundan 22.5 yıl hapsi istenen sanık Nezir Baş, savunmasını yaptı. Ölenlerin yakınlarına başsağlığı dileyen Nezir Baş, mimar ya da mühendis olmadığını ve binayı çocuklarının geleceği için yaptırdığını söyledi. Kendisini en çok kolon kestiği yönündeki iddialarının rahatsız ettiğini söyleyen Baş, bunun tamamen asılsız olduğunu söyledi. Nezir Baş’ın avukatı Fatih Selam Mahmutoğlu, yıkılan binada ölenlerin yakınlarıyla görüştüklerini ve 14 aileyle anlaşarak toplam 3 milyon TL tazminat ödediklerini iddia etti. ANLAŞMA YOK Daha sonra, öğretmen olan kızı Be-

tül Can’ı yıkılan Sefa Apartmanı’nın enkazında kaybeden Ahmet Can söz aldı. Kimseyle para için anlaşmadığını söyleyen Can, “Herkes acılarımızı paylaştığını söylüyor. Oysa buradan çıktıktan sonra evlerine gidip gülüp eğleniyorlar. Kimse bizim acımızı anlayamaz. Anlamaları için aynı acıyı yaşamaları gerekir. Sanığın en büyük cezayı almasını istiyoruz” dedi. Müdahil avukat Mustafa Aladağ ise burada verilecek kararın çok önemli olduğunu ve sadece Van’ı ilgilendiren bir karar olmayacağını söyledi. Aladağ, ayrıca ODTÜ’den bir heyetin yeniden olay yerinde keşif yapmasını istedi. Mahkeme heyeti, savunmaların ardından verdiği ara sonrası 105 gündür tutuklu bulunan Sefa Apartmanı’nın sahibi Nezir Baş’ın, tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilmesine karar verdi. Duruşma, 3

Mayıs 2013 tarihine ertelendi. MARMARA’DA DA CEZA OLMADI Marmara depreminde de ceza alan tek sanık olan müteahhit Veli Göçer, 18 yıl ceza almasına rağmen 7 yıl tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilmişti. Resmi rakamlara göre yaklaşık 18 bin kişinin öldüğü depremde çöken binaların müteahhitleri ve teknik sorumlularına 2 bin 100 dava açıldı. Bu davalardan 1800’ü af nedeniyle cezasız sonuçlandı. 110’unda sanıklara verilen cezalar ertelendi. Bunun dışında kalanl davalar da 16 Şubat 2007 tarihinde 7.5 yıllık zaman aşımı süresi dolduğu için düştü. Marmara depreminin ardından sorumluların cezalandırılmaması ve Van depremindeki de son karar düşünüldüğünde, aynı sonucun çıkacağı endişesi uyandırıyor.

k e c e y e d ö a d ı r la ç a il u SGK b

Astığı pankart hırsızı durdurmadı Konya’da evine sürekli olarak hırsız giren Mehmet Peker evine “Bu binada çalınacak eşya kalmamıştır. Lütfen polisi de meşgul etmeyin” yazılı pankart astı. Pankartın ardından, kısa bir süre sonra evine yine hırsız giren Peker, çareyi yine pankartta aradı. “Hırsız! Ne yürek varmış sende. Ben yazmaktan bıktım, sen çalmaktan bıkmadın” yazılı pankartı evinin duvarına asan Mehmet Peker, yaptığı açıklamada, “Teyp vardı, onu almışlar. Başka da çalacağı bir şey kalmadı zaten evde” diye konuştu. Son pankartı hırsıza ar olsun diye yazdığını kaydeden Mehmet Peker, artık kamera taktıracağını belirtti. YARIN toplum

Dinazor kanı emen böcek suçsuz çıktı Çin’in Nanjing kentinde bulunan Jeoloji ve Paleontoloji Enstitüsü’nün yaptığı araştırma ile dinozorların dünyaya egemen olduğu dönemde tüylü dinozorların kanını emmekle suçlanan böceklerin suçsuz olduğunu tespit etti. “Strashilids” olarak bilinen böceklerin sanıldığı gibi kan emici olmadıkları, sadece birkaç milimetre büyüklüğünde olan küçük böceğin, fosillerinden anlaşıldığı kadarıyla kavrama özelliğine sahip bacaklara ve emici özelliği bulunan gaga tarzı bir ağza sahip olduğunu ortaya koyuldu. YARIN toplum

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), kalp damar sistemi rahatsızlığından sinir sistemi hastalıklarına; yüksek tansiyon rahatsızlığından kas iskelet sistemi ağrılarına kadar, farklı hastalıkların tedavisinde kullanılan 15 ilacı daha bedeli ödenecek ilaçlar listesine aldı. Söz konusu ilaçlar yarından itibaren SGK’ya fatura edilebilecek. SGK tarafından kurulan Ödeme eli Komisyonu, bazı grup ilaçları bed at Şub 19 . ödenecek ilaçlar listesine aldı cek Salı günüden itibaren yürürlüğe gire

an karar gereği, sinir hasarlarında kullanıl “Alond”; yüksek tansiyon rahatsızlığın mi, siste r yini ”; card da kullanılan “Cande de alzhemier gibi hastalıkların tedavisin ı kullanılan “Crısta”; ynfeksiyona karş ar kullanılan “cruter”, “urobel”; kalp dam “ıran anıl kull sistemi rahatsızlıklarında r beday”, “olgen”, “rosugen”, “valso”; sini , sitemi rahatsızlığında kullanılan “lir” da ların ağrı mi “zenıxa” ve kas iskelet siste kullanılan “merdex”, “varles” bedeli öde necek ilaçlar listesine alındı. YARIN toplum

Aşı skandalı

Bayat ekmekten üretime itiraz

Hastanelik oldular Ankara’da Mamak Alper Tunga İlkokulu’nda bir ay önce yapılan karma aşı, sağlık ekipleri tarafından 1. sınıf öğrencilerine tekrar yapıldı. Aşının ardından bazı öğrenciler ateşlendi. Rahatsızlanan öğrencilere gerekli müdahale okula gelen ambulanslarda yapılırken, veliler ortada ihmal olduğunu ifade ederek tepki gösterdi. Veliler, yetkililere büyük tepki gösterirken, Mamak İlçe Milli Eğitim Müdürü Şemsettin Durmuş ve Mamak Kaymakamlığı sağlık ekipleri velilere okul

içinde bir açıklama yaptı. Açıklamada, ikinci kez yapılan aşının yan etkisinin olmadığı söylendi. Yetkililer tarafından yapılan açıklamadan tatmin olmayan veliler, okuldan ayrılmak üzere makam aracına binen İlçe Milli Eğitim Müdürü Durmuş’tan tekrar açıklama istedi. Konuşmaktan kaçınan Durmuş’un arabasının önünü kesen öfkeli aileler, okul müdürüne de büyük tepki gösterdi. Veliler, bu olayın peşini bırakmayacaklarını söyledi. YARIN TOPLUM

Başbakan’ın başlattığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nca düzenlenen “Ekmek İsrafını Önleme Kampanyası” kapsamında, bayat ekmeklerin fırında tazeleriyle değiştirilmesi önerisine Gıda Mühendisleri Odası Şube Başkanı Bülent Şık tepki gösterdi. Şık, bayat ekmekler kullanılarak imal edilmesi düşünülen gıdaların halk sağlığını olumsuz etkileyecek sonuçlara yol açabileceğine dikkati çekti. Ekmeğin uygun koşullarda muhafaza edilmemesi halinde mikrobik bozulma oluşacağını belirten Şık, “Ekmeğin bayatlama sürecinde zararlı kimyasalla buluşması, uygun şartlarda muhafaza edilmeyen ekmek ya da mikrobik bozulma belirtileri gösteren ekmekten üretilecek gıdalar, sağlığa zararlıdır. Bunların tüketilmesi gıda zehirlenmesine yol açabilir. Küflenmiş ekmeklerin tüketilmesi karaciğer kanserine kadar yol açan rahatsızlıklara da neden olur” diye konuştu. YARIN TOPLUM


03 GUNCEL

Başbakan çözüm için konuştu

Barış süreci içerisinde iktidardan muhalefetten açıklamalar sürüyor. Başbakan “Kimse bizim karşımıza Türklükle, Kürtlükle çıkmasın. Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına almış bir iktidarız.” derken bir yandan da İmralı ile ikinci görüşme gerçekleşti. Milliyetçi siyaset yürütürken son zamanlarda ağız değiştiren Başbakan’ın bu sözleri muhalefetten tepki aldı. İSTANBUL sevda polat

Başbakan’ın Midyat’ta yaptığı “Bu süreçte kimse bizim karşımıza Kürtlükle, Türklükle çıkmasın. Biz her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına almış bir iktidarız” açıklamasının ardından BDP heyetine Sinop ve Samsunda yapılan saldırıları kınaması halkın seçtiği vekillere saygı duymak gerektiğini de belirtti. Bu açıklamaların sonucunda aldığı tepkinin ardından ve devam eden barış süreci içerisinde Başbakan’ın sözünün arkasında durup durmayacağı merak konusu. “Rize’de de söylerim” Başbakan İstanbul Büyükşehir Belediyesi deprem odaklı kentsel dönüşüm projeleri yıkım ve anahtar teslimi töreninde yaptığı konuşmasında Başbakan Kılıçdaroğlu’nun “Yüreği varsa Erdoğan bu lafı Rize’de de söylesin” ifadesine ‘’Şanlıurfa’da ne söylediysem Rize’de de onu söyledim. Benim abdestimden şüphem yok ki, namazımdan şüphem olsun’’ sözleriyle cevap verdi ve Mardin’de milliyetçiliği ayaklar altına dair söylediklerini tekrarladı.

Sinop’daki saldırıları kınadı Hakan Şükür Türk’tür İstanbul milletvekili Hakan Şükür Partisinin grup toplantısında bir ilede siyasi hayatı içerisinde ki nadir ri açıklama daha yapan Başbakan, açıklamasını bunun üzerine yaptı Halkların Demokratik Kongresi ve “Ben aslen Türk değilim” dedi. (HDK) heyetinin Karadeniz ziyaMilliyetçiliği ayaklar altına alan retindeki saldırılarla ilgili olarak Bebaşbakan tekrar konuştu ve “Bu ğenirsin, beğenmezsin, bu gelenler milletin evladı. bu ülkenin seçilmiş milletvekilleri. Utanmadan sıkılmadan Türk- Yapacakları toplantı yasalar içinde lüğün dışında bir yere oturtmak olduğu sürece saygı duymak zorunistiyorlar.” diyerek milliyetçi bir dasın. Bunların genlerinde bu tür açıklamada bulundu. toplantılara saygı yoktur, saygısızlık

vardır’’ dedi. Açıklamalarından da anlaşıldığı üzere milliyetçiliği tam olarak ayaklar altına alamayan başbakanın barış süreci içerisinde yapacağı kritik açıklamaların neler olacağını şimdiden kestirmek çok mümkün olmasa da laf ağızdan çıktı bir kere. Başbakandan beklenen hem Anayasa hem İmralı süreci içersinde tutarlı ve çözüme kavuşturucu açıklamalar yapması.

İkinci heyet de İmralı’ya gitti İmralı ile 2. görüşme 23 Şubat cumartesi günü gerçekleşti. BDP milletvekilleri Pervin Buldan, Altan Tan ve Sırrı Süreyya Önder İmralı adasına giderek Abdullah Öcalan ile görüştü. Öcanlan’ın gönderdiği mektupta yazanlar ise şöyle: “Bu görüşme tarihi bir adımdır. Taraflar çok dikkatli ve duyarlı olmalıdır. Devletin elinde tutsaklar var, PKK’nin elinde de tutsaklar var. Umarım en kısa zamanda ailelerine kavuşurlar.” Başbakan ise İmralı görüşmeleri ile ilgili olarak “Nedir, ne değildir, öğreneceğiz. Öğrendikten sonra da en kısa zamanda gerekli olan açıklamaları yaparız” dedi. YARIN GÜNCEL

İmralı’dan gelen mesajlar

BDP EşbaşkanıSelahattin Demirtaş İmralı’dan gelen mesajı: “İmralı’da çözüm iradesi var. Öcalan çözüm için bir taslak metin hazırlıyor. Umarım süreç partizan çıkarlara heba edilmez. Bu sadece bize ve Öcalan’a bağlı bir husus değil. Nevruz’a kadar olumlu gelişmeler bekliyoruz. Heyetlerin İmralı’ya yine gitmesi gerekiyor.” şeklinde açıkladı

Kılıçdaroğlu’na Bağış’tan öneri geldi

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, AKP Beykoz İlçe Başkanlığı’nın düzenlediği “Yerel Yönetimler” konulu Danışma Kurulu Toplantısı’nda konuştu. Bağış, Kılıçdaroğlu’na çağrıda bulunarak, “Sayın Kılıçdaroğlu, yüreğin yetiyorsa gel yeniden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına sen aday ol. En azından koltuğu kurtarırsın.” dedi. YARIN GÜNCEL

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü

Haluk Koç

Birgül Ayman Güler’in Türkler ile Kürtler bir değil sözünden sonra CHP’den bir gaf daha geldi. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç, Sinop’ta yaşanan olaylarda BDP’lileri eleştirirken o kaba Türkçeleriyle CHP’li Sinop Belediye Başkanımızı, CHP’nin kurumsal kimliğini bu eylemlerin içindeymiş gibi sunarak, Başbakana kafasındaki projeyi gerçekleştirmek için adeta yardımcılık yapıyorlar” sözleriyle “Oğlum Bak Git” köşemize girmeye hak kazandı. Barış sürecinin devam ettiği, İmralı görüşmelerinin sürdürüldüğü bu dönemde Haluk Koç’a yaptığı bu ırkçı açıklamasından dolayı “Oğlum Bak Git” diyoruz.

MHP’li başkanlardan toplu istifa istifa gerçekleşti Kütahya Hisarcık ilçesi Belediye Başkanı Mehmet Akbaş ile MHP Hisarcık İlçe Teşkilatı yöneticileri, MHP’den istifa etti. MHP’den 2009 yılındaki yerel seçimlerde Hisarcık Belediye Başkanlığı görevine seçildiğini belirten Akbaş, “Büyük umutlar ve büyük projelerle yola çıktığım Belediye Başkanlığı görevimde ne yazık ki, Genel Merkez’den beklediğim desteği göremedim. Bu nedenle MHP’den istifa ettim.” dedi. YARIN GÜNCEL

Ödüller yandaş öğretmenlere gitti Bayrampaşa İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü 2011-2012 öğretim yılının en başarılı öğretmelerini seçti. Bu ödüllerden 64’ünü AKP hükümetine yakınlığı ile bilinen Eğitim Bir Sen üyesi öğretmenler aldı.Kalan ödüllerin 2’sini Eğitim-İş’li, 1’ini Türk Eğitim Sen’li ve 10’nu sendikasız öğretmenlere verildi. Duruma tepki gösteren EğitimSen üyeleri kendi üyelerinin bu ödülü 1 defa aldığını belitti. YARIN GÜNCEL

26 Şubat 2013

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

Çalışmak / doğurmak

Lincoln filmini izledim. Filmde köleliği yasaklayan 13. maddenin kabul edilmesi için nasıl bir çaba gösterildiği anlatılıyor. Madde en sonunda kabul ediliyor. Köleliğe karşı olanlar delice seviniyorlar. Ne denir buna şimdi? Mesela bizim memleketteki bazı solcular ne der? - E kardeşim sanki o yasanın çıkmasıyla kölelik tamamen kalktı mı? Siyahlara yönelik nice ayrımcılık aynen devam etti daha sonra. - Doğru mu? - Doğru. Ve fakat kölelik yasaklandı işte. Köleliğin yasaklanması ile serbest olması arasında iki cihan kadar fark vardır. * Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ndan kadınlar bu cinayetlere karşı hazırlanan bir yasanın kabul edilmesini sağladılar. Bununla da kalmayıp o yasanın uygulanabilmesi için gerekli olan yönetmeliğin de çıkarılmasına vesile oldular. - Peki, erkek egemenlik sistemi ortadan kalktı mı? - Kalkmadı elbette. Ve fakat kadınların korunmasını sağlayabilecek yasal bir zemin oluştu. * Tayyip Erdoğan nüfusu arttırmak istiyor. Nüfusu arttırınca çalışabilecek-üretebilecek insan sayısını da çoğaltabileceğini düşünüyor belki. Bunun için tek istediği şey kadınların çok doğurması. Eğer çalışması gereken insan lazımsa Başbakan bambaşka bir yöne yüzünü çevirebilir. Kadınların daha büyük bir nüfus doğurmasına gerek yoktur. Çalışabilecek ve bu topluma çağ atlatabilecek epey büyük bir kadın nüfusu vardır zaten. Kadınların yüzde yetmişi işgücü sayılmıyor, işgücü sayılanların da yarısı işsiz. Başbakan yeni nüfus yaratmak yerine mevcut kadın nüfusunu çalışabilir hale getirse en doğrusunu yapmış olur. * AKP muhafazakarlığını pek masum bulanlar buraya dikkat etmelidirler. Başbakan kadınların çalışmasını istemiyor, o kadınların yeni doğuracağı erkek çocukların çalışmasından yana. Onlarla memleketi G20’de yükseltecek. Ama kadınlar yine çalışmayacak. Evde oturacak. Ona kazak örecek. Başbakan başörtüsü takan kadınların üniversiteye girebilmesini savunuyor fakat o üniversiteleri bitiren kadınların çalışma hayatına girebilmesini savunmuyor hiç. O kadınların çalışıp çalışmaması umurunda değil. Hatta bunun da ötesinde mümkünse kadınlar çalışmasın. Evde oturup çocuk büyütsünler. - Biz Başbakan’ın “Yahu biz kadınları neden işgücüne katamıyoruz?” dediğini duyduk mu hiç? - Duymadık tabii ki. Kadınların ölmemesi için, evet seslerini yükseltmeleri lazım. Seslerini yükseltmeleri için kendi ayakları üzerinde durmaları lazım. Kendi ayakları üzerinde durabilmeleri için çalışıp bir kazanç elde etmeleri lazım. Onun için de işe-güce karışmaları lazım. Helalinden bir iş olmadan helalleşmek de olamıyor Sayın Başbakan… hakanozturk1871@gmail.com

Cemil Çiçek’ten Uludere uyarısı

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Uludere Raporunu hazırlayan İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nu raporun basına sızdırılmaması konusunda uyardı. 28 Şubat’ta açıklanacağı duyurulan Uludere Raporu öncesinde, Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in uyarısı dikkat çekti. Çiçek, Uludere Raporu üzerinde de çalışan Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanlığı’na bir yazı gönderdi. “Raporun önce Meclis Başkanlığı’na sunulmasını, basına sızmamasını” istedi. Çiçek, “Zaman zaman söz konusu raporlar Meclis Başkanlığı’na sunulmadan kamuoyu ile paylaşılabilmekte” sözleriyle rahatsızlığını dile getirdi. YARIN GÜNCEL


04 GUNCEL

26 Şubat 2013

Kemikleri verilene kadar Cemil Kırbayır’ın mezarı açık kalacak

Berfo Ana oğlunu bekliyor

Berfo annenin ömrünün sonuna kadar süren mücadelesi ve Başbakan’ın söz vermesine rağmen Cemil Kırbayır hala bulunmadı. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz? hanife yıldız gözaltında kayıp murat yıldız’ın annesi

O söze hiç inanmadım

Başbakan’ın sözüne hiç inanmamıştım ki. Onların da sözü sağlam değil. Belki o mezara Cemil’in kemikleri konulur da, ananın kemikleri sızlamaz. Biz peşindeyiz, takip ediyoruz tüm kayıpları. fatih özdemir göle kaymakamı

Üzerimize düşeni yaptık Sadece Bakanlar ve Vali Bey açıklama yapabilir. Biz Kaymakamlık olarak üzerimize düşeni yaptık. Usulüne uygun gömdük, taziye çadırını kurduk. Berfo Ana’nın yanına kazılan mezarı Cemil Kırbayır için aile kazdırdı. Biz karışmayız, bir sorun da çıkmadı zaten. Gün çağ aydın cemil kırbayır kültürevi derneği başkanı

Yanına Cemil’i defnedeceğiz

Berfo Ana son nefesine kadar mücadele etti. Başbakan kendisine bir söz verdi ve yerine getirmedi. Sözü tutmamak, suça ortak olmak demektir. Ancak biz de Berfo Ana’ya bir söz verdik. Bu sözü ne pahasına olursa olsun tutacağız. Yanındaki boş mezara oğlunu defnedeceğiz. hanifi budak göle halkından

Halkın gücünü hafife almasın Berfo Ana’nın bize bıraktığı bir görev var. Bizim amacımız kayıpların hesabını sormak ve korkusuzca bu yolda ilerlemektir. Başbakan söz verdiği halde sözünde durmamıştır. Ancak Başbakan halkın gücünü hafife almasın. Hepimiz Cemil’iz. adnan boynukara adalet bakanı başdanışmanı

İnsan hakkı ihlalleri olmasın Biz Berfo Anne’nin çocuklarıyla da görüştük. Süreci takip ediyoruz. Şu an soruşturma devam ediyor. Bir annenin evladını kaybetmesi çok acı, Allah kimsenin başına getirmesin. Türkiye’nin, kimsenin insan hakkı ihlaline uğramadığı bir ülke olmasını istiyorum. Kimse mağdur olmasın. seyfettin azizoğlu ardahan valisi

Görüş belirtmeyeceğim Ben bu konuyla alakalı herhangi bir görüş belirtmek istemiyorum. Görüş belirtmem yanlış olabilir. mustafa köylü kars cumhuriyet başsavcısı

Mesleki olarak etik değil Ben Cemil Kırbayır dosyasına baktığımdan, görüş bildirmem yanlış olur. Çünkü söyleyeceğim her şey soruşturmayla ilgili olur. Bunu da mesleki olarak etik bulmuyorum.

Berfo Kırbayır’ı 21 Şubat Perşembe günü, sabah saatlerinde kaybettik. Türkiye’de demokrasi mücadelesinin simgesi haline gelmiş Berfo Ana, yıllarca mücadele yürüttüğü Galatasaray Meydanı’ndan memleketi Ardahan Göle’ye uğurlandı. 105 yaşındaki Berfo Ana, mücadelesine yakışır biçimde sloganlarla toprağa verildi. istanbul can çoksöyler

Devrimci Yol militanı Cemil Kırbayır, 8 Ekim 1980’de cunta tarafından gözaltında kaybedilmişti. Cemil’in annesi Berfo Kırbayır ise 33 yıldır oğlunun cenazesini istiyordu. Bir Cumartesi Annesi olan Berfo Ana son nefesine kadar ısrarını sürdürmüş, her alanda oğlunun kemiklerini istemiş, yetkililerden hesap sormuştu. Berfo Ana’nın cenazesi 22 Şubat Cumartesi günü mücadele yürüttüğü Galatasaray Meydanı’ndan uğurlanmış, yakınları ve yoldaşları eşliğinde Ardahan’ın Göle İlçesi’ne gönderilmişti. Berfo Ana’yı tüm Göle uğurladı Cemil Kırbayır’ın doğduğu evin önünde yapılacak tören için tüm halk cenazeyle birlikte iki kilometre ilerideki Okçu Köyü’ne değru yürüyüşe geçti. Yürüyüş sırasında “Berfo Ana Söz Sana Cemil’i Bulacağız” diye sloganlar atıldı. Berfo Ana’ya söz verildi Geçtiğimiz yaz Cemil Kırbayır Kültürevi Derneği tarafından kültürevine dönüştürülen Berfo Ana’nın evinin önüne gelindiğinde tören başlatıldı. Törende Emekçi Hareket Partisi, Özgürlük ve Dayanışma Partisi, Barış ve Demokrasi Partisi, İnsan Hakları Derneği, Emek ve Özgürlük Cephesi ve Kars Devrimci 78’liler Derneği temsilcileri de hazır bulundu. Diğer taraftan AKP Ardahan Milletvekili Orhan Atalay, CHP Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt, Göle Kaymakamı Fatih Özdemir de cenazedeydi. Mücadeleyi herkese öğretti Berfo Ana oğlunun kemiklerini ararken demokrasi mücadelesinin nasıl yürütüleceğini de herkese gösterdi. Evren ve Şahinkaya hasta numarasıyla mahkemeye gelmezken o hasta haliyle hakimin karşısına dikildi ve “Kenan Evren gelecek hesap verecek” dedi. Daha önce Başbakan da Berfo Ana’ya oğlunu bulacağının sözünü vermişti. Erdoğan sözünü tutmamış sadece Cemil’ın ölümünü incelemekle yetinmişti.

İki mezar açıldı Köy mezarlığında Berfo Ana için açılan mezarın yanına, vasiyeti üzerine oğlu Cemil için de mezar açıldı. Mezar Cemil’in kemikleri verilene kadar açık kalacak. Gözü açık gitti İHD İstanbul Şube Başkanı Ümit Efe şunları söyledi: “17 bin 509 faili meçhul cinayet, 800’e yakın kayıp mezar yüzünden annelerin gözü açık gitti. 17 yıldır kapı kapı dolaşıp, karda kışta çocuklarının kemiklerini arayan Cumartesi Anneleri’nin öfkeleri ile geldik. Cemil Kırbayır’ın işkenceyle öldürüldüğü kabul edildi ancak 105 yaşındaki Berfo Ana’ya evladının kemikleri verilmedi.”

cemil kırbayır’ın kardeşi Mikail kırbayır

kars devrimci 78’liler temsilcisi Celalettin ilyan

Onun evladı olacağız

Ona sözümüz var

İnsanlık ayıbıdır

Değerli dostlar, Berfo Ana ilerleyen yaşına rağmen yollara düştü. Oğlunun mezarını ve adaleti aradı. Çünkü oğlunu götürenler yargısız infaz sonucu evladını katlettiler. Çok direndi ona bunu yapanlardan hesap sormak için. Ne acıdır ki onun hesabı mahşere kalmış durumda. Ona sözümüz var. Onun ölümü ile bu olay noktalanmamıştır.

Berfo Ana, oğlu Cemil’in canlı bedeni değil, kemiklerine bile razı olmuşken bunu bile reva görmeyenler kendi insanlıklarından utansınlar. TBMM resmi raporlarına göre Cemil Kırbayır ve Mahmut Kaya yoldaşlarımız işkencede öldürülmüştür. Buna rağmen bu konuyu gün ışığına çıkaramadılar. Bu bir demokrasi ayıbıdır.

Berfo Ana’nın vasiyeti Başbakan bana söz vermişti, oğlumun kemiklerinin gömüldüğü yeri bulacaktı. Onun sözünü tutmasını bekliyorum. Vasiyetimdir Cemil’in nereye gömüldüğü bulunmadan ölürsem, beni gömmeyin, cenazemi kaldırmayın, oğlumla birlikte aynı mezara gömülmek istiyorum.

Aynı mezara gömemedik

mehmet kamış zaman gazetesi yazarı

Emekçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sibel Uzun

Berfo Ana giderken ne dedi biliyor musunuz? ‘Ben kazandım’ dedi. Evet, Berfo Ana Türkiye’yi kazandı, yoldaşlarını kazandı. Cumartesi Anneleri’ni kazandı. 12 Eylül darbecilerini mahkemelik etti. Biz de onun evladı olacağız. Berfo Ana’ya söz veriyoruz. Kararlı, öfkeli ve inatçı direniş mücadelesini asla terk etmeyeceğiz.

orhan atalay akp ardahan milletvekili

Biz zaten Berfo Ana’nın hasta olduğunu bildiğimiz için, oğlunun kemikleriyle aynı mezara defnetmeyi ümit ettik ama başaramadık. Berfo Ana bir özgürlük simgesidir, onun mücadelesini bütün Göleliler olarak üstlenmiş durumdayız.

Berfo Ana memleketinde toprağa verildiği sıralarda Galatasaray Meydanı’nda oturma eyleminde sözü torunu Gökmen Gülmez aldı. Gülmez, “ Nenemin son sözü ‘Çocuğumu alanlara hakkımı helal etmiyorum’ oldu. Biz de hakkımızı hiçbir şekilde helal etmiyoruz. Devlet zahmet etmesin biz buluruz. ‘Sen devletsin, halk olarak biz bulduk’ diyeceğiz. Nenemizin bütün feryatlarına rağmen sorumlular hala rahat uyuyorlarsa diyecek bir şey yok artık” diye konuştu.

Başbakan Berfo Ana’ya söz verdi, yerine getirmedi. Yetkililerden açıklama bekliyorum. Anam vasiyet etti, Cemilimle gömün beni diye. Burada dostları olmasa anamın vasiyetini yerine getireceğim.

Berfo Ana Cemil’in kemiklerini bulmadan beni gömmeyin demişti. Ana, belki sana sözümü tutamadım ama yanına mezarını kazdım. Şimdilik bunu yapabildim. Bundan sonrası yetkililerin omuzlarında.

Faili meçhul furyası Berfo Ana her ulaşabildiği yetkiliye derdini anlattı, Cumartesi Anneleri’yle Taksim’de oturdu ama oğlunun akıbetini öğrenemedi. Faili meçhul furyasında evladını kaybetmiş kaç yüz bin Berfo Ana olduğunu düşünüyor muyuz hiç?

Galatasaray Meydanı’ndan uğurlandı

dursun daş göle halkından

Üstüne gitmeliyiz Başbakan, Cemil Kırbayır’ın kaybedilmesine el atmasına rağmen, bu olay çözülemiyor. Demek ki olay çok daha derin. Cemil Kırbayır’ın katledilip toplu mezarlara konduğunu düşünüyorum. 12 Eylül canilerinin üstüne gitmeli, binlerce insanın hesabını sormalıyız.

Berfo Ana yıllarca mücadele ettiği Galatasaray’da karanfillerle karşılandı.

Şakirin Camii’nde tabutunun başında ailesi ve tüm sevenleri vardı.

Berfo Kırbayır sloganlar eşliğinde defnedilmek üzere memleketi Ardahan Göle’ye uğurlandı.


05 GUNCEL

26 Şubat 2013

Cemil’in davası hala başlamadı

Cemil Kırbayır’ın mezarı annesi Berfo Kırbayır’ın yanında hala açık beklerken, hükümet kanadından tatmin edici bir açıklama gelmiş değil. Cemil’in gözaltındayken katledildiği yıllar önce TBMM tarafından kabul edilmiş bir gerçek olsa da üç yıldır süren soruşturma bir türlü davaya dönüşmedi. Peki bunun sorumlusu kim?

Hükümet isteerse çözer Başbakan Erdoğan’ın istediğinde 12 Eylül 1980 darbesinden yargıya müdahalede bulunduğu, bir gün sonra gözaltında işine gelmediğinde ise “Yargıyla ne alınarak 8 Ekim’de kaybedilen Ce- gibi bir bağımız olabilir ki?” dediği mil Kırbayır’ın cenazesi hala yok. biliniyor. Hükümeti zor durumda Adalet arayışının simgeleşmiş ismi bırakan davalar hızla çözülebilirken, Berfo Ana 33 yıllık uğraşının ar- diğerleri sürüncemede bırakılabilidından 105 yaşında son nefesini yor. Diğer taraftan her ne kadar diverene kadar umudunu yitirme- renç gösterilirse gösterilsin, kayıpmiş ancak ne hükümetten ne de lar mücadelesinin yarattığı basınç Kars Cumhuriyet Savcılığı’ndan bir bu soruşturmayı başlattı ve eninde açıklama gelmişti. sonunda bu mahkeme başlayacak. Göle’den Galatasaray Meydanı’na Soruşturma savcıda bekliyor Berfo Anayı uğurlayanlar bu sefer Cemil Kırbayır’ın gözaltında Cemil Kırbayır’a sahip çıkmak için kaybedilmesiyle ilgili soruşturma mahkeme önlerinde olacak. üç yıldır bekliyor. TBMM İnsan Hakları Komisyonu 300 sayfalık Emekçi hareket bir rapor yayımlayarak, Kırbayır’ın partisi üyesi Adem Azizoğlu Kars Eğitim Ensititü’sünde işkencede öldürüldüğünü belirtmiş, ölüVerilen sözler münden sorumlu olan kişilerin tutulmadı ifadelerini almıştı. Hatta Başbakan Erdoğan biri hala görevde olan üç Bizim Berfo Ana’nın yanına MİT mensubunun soruşturulması Cemil ağabeyin mezarını açmaiçin gerekli izni vermiş ancak izin mızın asıl nedeni belli. Devlet çıktığıyla kalmıştı. bir söz verdi. Berfo Ana’ya veHükümet ve yargı üzerindeki rilmiş sözler tutulmadı. Biz de toplumun basıncı ise gün getikçe açık bıraktık ki görülsün. Cemil artıyor. Berfo Ana’nın cenaze töreKırbayır’ın kemikleri de gelene nin de tekrar gösterdiği gibi önemli kadar açık kalacak. Tüm engelbir çoğunluk adalet istiyor. Sorun lemelere rağmen açıktık orayı. şu ki bu talep ne zamana kadar enŞimdi de bir boş mezarından gellenmeye devam edecek? dahi korkuyorlar. İSTANBUL sevda polat

mıştı. Kırbayır ailesi ve Emekçi Hareket Partisi öncülüğünde kurulan Cemil Kırbayır Kültürevi Derneği, tüm ilgililere duyurmuş ve çalışmalara başlamıştı. Geçtiğimiz sene 8 Ekim’de açılışı yapılan Cemil Kırbayır Kültürevi bu yaz yapılacak olan son düzenlemelerin ardından bölge halkı için faaliyete başlayacak. YARIN güncel

Cemil kırbayır’ın kardeşi Filiz Doğan

Kırbayır ailesi’nin avukatı Gökçesu özgül

Bu nasıl vicdandır

Cemil’i bulabilirlerdi

Boş mezarı bana bıraktı gitti. Bir bacı, bir boş mezar, bir fotoğraf git de başında dur. Bunlarda nasıl vicdan var? Onların da anaları bacıları var. Bunlar da nasıl haysiyet var? Ben ağabeyimi istiyorum. Bana bir el kemiği yeter. Mezarını yaparım, hergün başında beklerim. Anam da Cemil diye diye gitti. Ne hakları var bu acıyı yaşatmaya?

Yetkililer istese Cemil Kırbayır’ı bulabilirlerdi. Başbakan’ın olayla ilgisi bulunan MİT mensuplarının soruşturulmasına izin vermesi yeterli olmadı. Savcı 3 yıldır Cemil Kırbayır’ın kaybedilmesiyle ilgili soruşturmayı düzenlemedi. Hukuki süreç bu noktada tıkandı. Berfo Anne’den devraldığımız görevi tamamlayacağız.

Dargeçit’teki kemikler kayıplara ait Mardin’in Dargeçit ilçesinde uzun mücadeleler sonucu yapılan kazılarda ortaya çıkan kemiklerden birinin 18 yıl önce gözaltında kaybedilen Mehmet Emin Aslan’a ait olduğu netleşti. Gidecekleri bir mezar olacak Emin Aslan’ın kardeşi Süleyman

Berfo Ana söz sana Cemil’i bulacağız

Emekçi Hareket Partisi Merkez Komitesi’nin, Berfo Kırbayır’ın 21 Şubat sabah saatlerinde hayatını kaybetmesiyle ilgili olarak yaptığı açıklamanın bir kısmını yayınlıyoruz. Emekçi Hareket Partisi Merkez Komitesi Berfo Ana’nın hayatını kaybetmesiyle ilgili olarak bir açıklama yayınlayarak başsağlığı diledi. Açıklamada Berfo Ana’nın ve gözaltın kaybedilen evladı Cemil Kırbayır’ın mücadelesi anlatıldı. “Berfo Ana 105 yaşında hayata gözlerini yumdu. 8 Ekim 1980 tarihinde gözaltına alınıp işkencede kaybedilen Devrimci Yol militanı Cemil Kırbayır’ın

annesi olarak tam 33 yıldır oğlunun kemiklerini aradı, Cumartesi Anneleri’nin direnişi ile mücadelesini bütünleştirdi, Başbakan’ın karşısına çıktı oğlunun hesabını sordu. BErfo Ana’ya söz Sana söz Berfo Ana, Cemil Kırbayır yoldaşımızın kemiklerini bulmadan, onlara rahat yok. Cemil Kırbayır’ın taşıdığı bayrak emin ellerde. Zalimler bizi

tarihimizden tanır. Biz de Cemil gibi inatçı ve kararlıyız. Bayrağı taşıyorsak eğer son nefesimize kadar taşırız. Berfo Ana gibi son nefesimize kadar direniriz. Berfo Ana’nın vasiyetini yerine getirecek, Cemil Kırbayır’ın kemiklerini bulacağız. O da şimdi Berfo Ana uğurladığı gibi uğurlanacak. Sevenlerinin başı sağolsun, yoldaşlarının yolu açık olsun. Emekçi Hareket Partisi Merkez Komitesi

Aslan, umutlarını hiç kaybetmediklerini özellikle babasının evladının kemiklerine kavuşmasının çok önemli olduğunu vurguladı ve şunları söyledi, “Berfo Ana oğlunu görmeden bu hayata gözlerini yumdu. Korkuyorduk babam da oğluna kavuşmadan bu hayata veda edecek diye” dedi. YARIN güncel

Bakan’dan Berfo Ana için taziye Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin Berfo Ana’nın hayatını kaybetmesi üzerine Twitter’dan taziyede bulundu. Bakan Şahin, “105 yıllık ömrünün son çeyrek asrından fazlasını oğlunun bir mezarını olsun görmeye adayan Berfo Ana, kanaatimce ülkemizin demokratikleşme mücadelesinin sembol isimlerinden biridir. Daha geçen yıl bir asırlık yaşının verdiği manileri önemsemeksizin 12 Eylül’ü yargılayan mahkemeye gelişi hep gözümün önünde.” diyerek Berfo Ana için Twitter üzerinden başsağlığı dileğinde bulundu. YARIN güncel

Memleketi Göle’de toprağa verildi

Göle’de EHP Genel Başkanı Sibel Uzun Berfo Ana’nın ve ailesinin yanındaydı.

Ş UYANIS

Berfo anamız oldu evladı Cemil olacak mıyız?

Adları kültürevinde yaşatılacak Cemil Kırbayır ve Berfo Ana’nın adları geçtiğimiz yaz tamamlanan kültürevinde yaşatılacak. 8 Ekim 2011’de Cemil Kırbayır’ın A r d a h a n’ ı n Göle İlçesi’ne bağlı Okçu Köy ü’ n d e doğduğu evde bir anma yapılmış ve anmanın ardından bu evin yeni Cemillerin yetiştirileceği, onun bıraktığı değerlerin yaşatılacağı bir yere dönüştürülmesi kararlaştırıl-

Sibel Uzun

Göleliler Okçu Köyü’ndeki cenaze törenine Ana’yı sloganlarla getirdiler.

Berfo Ana mücadelesini hiç bırakmadı, biz de bırakmayacağız, unutmayacağız.

Berfo Ana’nın Cemil’i Bir insan ömrünü mücadeleye verir mi? Berfo Ana verdi. Ömrünü oğlunu bulma mücadelesine verdi. Oğlunu kaybedenleri yargılama mücadelesine verdi. Ömrünün geri kalanını Cemil Kırbayır gibi bir evladı yetiştirmeye vermişti. Oğlunu kaybettikten sonra en çok Cemil Kırbayır gibi evlatları görünce gözleri parlamıştı. Cemil Kırbayır’ın Yolu yürünmeye devam edilecekti. 12 Eylül’e direnen, Devrimci, Sosyalizmi örgütlü mücadele kararlılığı ile veren, sadece Berfo Ana değil halkının yiğit bir evladıydı Cemil Kırbayır. Sadece evlat, sadece genç, sadece Göle’li, sadece insan değildi. Hepsi birden olunabildiğini göstermişti. Tüm dünyaya sahip çıkan akla adamıştı ömrünü. Devrimci Yol’u insanlığa kazandıranlardandı. Göle’de açların, darda kalmışların çaresiydi. Halkına yapılacak büyük kötülüklerin barikatıydı. Bir Berfo Ana bir Cemil görün bakın koca toplumda nelere kadir olmuştu. AKP cevap versin Başbakan söz vermişti oğlu Cemil’i kaybedenleri yargılamak, mezarını anasına teslim etmek için. Oğlunu kaybeden darbecileri yargılamak için. Ses yok. Berfo Ana gözlerini yumduktan sonra ve adım adım mezarına doğru ilerlerken Türkiye’de bir asır daha geçiyor. Cenazesi bile büyük kalabalıkları toplayarak bir asrı deviriyor. Tüm yürekler “anamızın vasiyetine ne yapsak?” diye çarpıyor. Hep bir ağız soruyoruz evlatları olarak; devlet nerede? Cenazeye gelen AKP Berfo Ana hayattayken bu cevapları vermeye neden gelmemiş? Vasiyetini, Cemil Kırbayır’ın mezarını Berfo Ana’nın mezarının yanına kazarak simgeleştirdik. Cemil’ini yanına getireceğiz sözünü Cumartesi Anneleri, Kırbayır Ailesi ve yoldaşları olarak verdik. Torun Gökmen gibi gerekirse “cenazemizi tırnaklarımızla kazarak buluruz” dedik. Ne Berfo Ana ne Cemil Kırbayır’ı bu toplumun hafızalarından silemezler. Her ev her insan Berfo Ana için önüne geldiğinde adalet isteyecek. Kendi meselesi bilecek. Kazandı Fatma Kırbayır ne anasının ne de kardeşi Cemil’in mücadelesini ağzından hiçbir zaman düşürmedi. -Anam son günlerde kazandım diyor. Diye anlatmıştı. Yorgun düşmüş bedenine aldırmadan kendini bilmek ancak bu kadar olur. Bu sefer de bize her mücadelenin mutlaka sonuçlarının olacağını anlatıyordu. Gerçekten Berfo Ana kazanarak gitti. Türkiye toplumunu,12 Eylül darbecilerini mahkemelik etmeyi, oğlunun kaçmadığını kaybedildiğini devlete itiraf ettirmeyi, TBMM’deki komisyona sayfalar dolusu Cemil Kırbayır araştırması yaptırtmayı, Başbakan’a oğlunu kaybedenleri yargılamak için onay verdirtmeyi, Kars Savcılığı’na soruşturmayı başlatmasını, Cumartesi Anneleri Mücadelesi’ni, Cemil Kırbayır’ın yoldaşlarını kazanarak gitti. O hepimize analık yaptı. Vasiyet hepimize. “Berfo Ana söz sana Cemil’i bulacağız!” twitter: @sibeluzun_yarin

YÖK gider YDK gelir

Anayasa Uzlaşma Komisyonu, bütün partilerin siyasi programlarında ve seçim vaatleri arasında yer alan YÖK’ün kaldırılmasına karar verdi. Ancak komisyon bu Kurum yerine Yükseköğretim Düzenleme Kurulu (YDK) adıyla yeni bir anayasal kurum oluşturulmasında uzlaştı. Komisyon üyesi partiler yeni Anayasa ’nın “Yükseköğretim Kurulu” maddesini mutabakatla yazdı. Yazılan maddeye göre YÖK’ün yerine kurulacak YDK, yükseköğretimle ilgili planlamalar yapmak, görüş bildirmek ve eşgüdümü sağlamakla yetkili olacak. YDK’nın YÖK’te olduğu gibi üniversitelerle ilgili “yönetme, denetleme, bilimsel araştırma faaliyetlerini yönlendirme” görevleri olmayacak. YDK, “bilimsel ve akademik özgürlük, akademik ve kurumsal özerklik, şeffaflık, hesap verebilirlik ve katılımcılık” ilkelerine uygun çalışmakla sorumlu olacak. YÖK 21 üyeden oluşarken, YDK 15 üyeden oluşacak. 9 üye Üniversitelerarası Kurul’da seçilecek, 6 üyeyi ise 330 oyla Meclis seçecek. YARIN güncel


06 GUNCEL

26 Şubat 2013

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

Berfo Ana’nın yanında

Bütün Türkiye toplumu Berfo Ana’nın yanında, Ama oğlu Cemil Kırbayır yanında yok. Bu ne yaman çelişki anne? İkinci mezar bomboş. Yanında olması gereken kişi yok. Dışarısı dolu. Senin oğluna hasret gitmene üzülen bütün bir toplum var. O zaman bu toplum o boş mezarı da dolduracaktır anne. Boynunun borcudur bu. Sen hep Kenan Evren’e kızdın, bütün darbeci generalleri onun nezdinde yargıladın. Oğlunu kaybeden elleri sen yargılarken, onları aklayan, görevini yapmayan devlete kızdın. “Devlete devlet lazım” dedin. O eller, ne zaman sana uzansa, elini öpmek için bile uzansa, o en mantıklı soruyu sordun her seferinde; “Benim oğlum nerede?” Devletin yapamadığını yapmaktan gelen gücünle görev verdin devlete; “sizin arabalarınız var, oğlumu bulun”. Topluma ise kızmadın, gönlünü hoş tuttun yanına gelenin, gelmeyenin. Hep “sağolun” dedin, huzur verdin yanına sokulana. Senin yanında, Hayranlık uyandırırdı verdiğin huzur. Nereden geliyordu bu Eyüp sabrı, merak uyandırırdı. Hangi kaynağın suyundan geliyordu bu zihinsel ve bedensel direncin? Tıp bilimi bile şaşırırdı. O zaman bütün bunlar nerede var? Kimlerde var? diye sorar, arardık dünya yüzünde. O zaman, bütün toplumun iyiliği ve huzuru için hayatını ortaya koymuş olanları, O zaman aynı sabırla, bu ideal için direnmiş olanları bulurduk. Cemil yoldaşımızın her karesinden iyilik akan yüzünü bulurduk, senin elindeki fotoğrafta. Biz senin burada bir elinden tutuyor isek, öbür yanında hep oğlun Cemil olurdu. O insanlığı huzura kavuşturmak için hayatını vermişti, Sen onun hesabını sormak için hayatta kalırdın. Omuz omuza yürürdün sen onunla. İkiniz bir olurdunuz. İnsanlık onuru, ayakta kalırdı. Daima bir kılacağız sizi, söz veriyoruz. Cemil Kırbayır’ın yolundayız. Onu bulacak, sizi kavuşturacak, Ve tüm insanlığı mutluluğa kavuşturacak olan bir dünya için çalışacağız. Senin onurlu kızların, oğulların, torunların, yoldaşların var. “Her biri vazgeçilmez cihan parçası”. Her biri, bunun için söz veriyor. Yanındaki mezarın boşluğunu otuz üç yıldır elinde tutanlar, utanacak. Ki orada bir boşluk değil, otuz üç kurşun gibi ağırlığı vardır otuz üç yılın. Fatma kızın ne de güzel söylüyor: “Otuz üç yılın pisliğini temizlemek kolay mı? Ama ne yapalım bu görev de size düştü” diyor yönetenlere. Başbakan bu sözleri duymadıysa, yanındaki mezarı da mı görmüyor? Egemen Bağış seni “demokrasi şehidimiz” ilan etmiş biliyor musun? Çok iyi söylemiş ama toplum güzel söz değil, senin sözünün yerine gelmesini bekliyor. “Cenazemi verin” dedin hep sen. “Kardeşimizi verin” diyor hep Mikail Kırbayır, Fatma Abla, Necmi Abi, Yıldız Abla, Filiz Abla. Sen narin bedeninle orada Cemil’ini bekliyorsun. Senin yanında saf tutmuş olan bütün bir toplum, Oğlunu bulacağım diye sana yıllar önce söz veren Başbakan’dan sözünü tutmasını bekliyor. gulsumkav@gmail.com

Yönetmelik eğitimi değil evlilik eğitimi

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, boşanmak istediği için öldürülen onlarca kadının yaşam haklarının değil, artan boşanma oranlarının derdinde. Aile ve Sosyal Bakanlığı Yardımcısı Aşkın Asan, Zonguldak’ta “Toplumun Temeli Aile” konulu toplantıda, çiftlerin boşanma sürecinde UYAP sisteminden bilgi geldiğini belirtti. Kadın cinayetlerindeki artışa rağmen Bakanlık’ın aynı özenle UYAP’tan bilgi alarak, ya da koruma yasalarının etkin uygulanması için yetkililere gereken eğitimi vererek kadınlara sahip çıkmadığı ortada. YARIN GÜNCEL

Devlet çocuğumu neden korumadı?

30 Ocak günü, on beş yıl önce boşandığı eski eşi Muslu Özel tarafından, çalıştığı yerde öldürüldü Nermin Şen. Savcılık, cenaze işlemleri sırasında ailesine, gerekeni yaptıklarını söyledi. Yaptıklarını iddia ettikleri “gereken”, Özel’in on günlüğüne tutuklanması, Nermin Şen’e ise telefonla 155’i arayarak ulaşabileceği polis koruması verilmesi. uşak fatma çakır

mı girecektin, kuzum. Bu nasıl bir devlet, çocuğumu neden koruya30 Ocak günü tüm ana ha- madı” sözleri bir kez daha kadın ber bültenlerinde, on beş yıl cinayetlerinin önlenmesi konuönce boşandığı eski eşi tarafından sundaki esas sorumlunun yetkiöldürülen Nermin Şen’in görüntü- liler olduğuna dikkat çekti. Şen leri yer aldıErtesi gün ise Nermin’in ailesiyle mücadelelerini birleştiren mezarı başında feryat eden annesi Kadın Cinayetlerini Durduracağız Münire Şen’in “Kara topraklara Platformu’nun Uşak ziyaretinde

Yarın gazetesi de oradaydı. Gerekenin yapılmadığına eminler Nermin Şen, Muslu Özel’den tam on beş yıl önce boşanmıştı. Özel’in tehditleri sonucu ölümünden beş ay önce savcılığa başvurarak koruma talep etmişti. Yengesi Hasibe Şen’in anlattıklarına göre koruma talep et-

nermin şen

tiği gün, Özel’in tehditlerinden dolayı adliyeden bile çıkamadı, ailesini arayarak kendini almalarını istedi. Küçük bir ilçede, aldığı tehditlerden dolayı evinden ve iş yeri olan PTT’den başka bir yere gitmiyordu. Şen’in şikayeti sonucu Özel on günlüğüne tutuklandı. Ancak cezaevinden çıkalı daha on gün bile olmadan Nermin Şen’in çalıştığı yere gelerek onu öldürdü. Ailesi, kızlarının korunması için gidilebilecek her yere gittiklerini ve elerlinden geleni yaptıklarını belirtiyor. Buna rağmen, küçücük bir ilçede bile kızlarının korunamamış olmasına öfkeliler. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ile mücadelelerini birleştiren aile, katil Özel’in ağır ceza almasını ve koruma önlemlerinin en etkin şekilde hayata geçirilerek kadınların ölümlerine daha fazla göz yumulmamasını talep ediyor. Kızlarının cenazesini teslim ederken “gerekeni yaptık” diyen savcılığın gerekeni yapmadığından eminler. Bundan sonra başka kadınların öldürülmemesi için kendilerinin gereken mücadeleyi vereceklerini belirtiyorlar.

Öldürülen Nermin Şen’in ağabeyi Sadık Şen

Öldürülen Nermin Şen’in annesi Münire Şen

Öldürülen Nermin Şen’in yengesi Hasibe Şen

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Pltf. Temsilcisi Elif Karan

Katili korudular

Yavrumu koruyamadım

Kadının hakkı ölüm mü?

Başbakan göreve

Başka kişiler ölmesin. Geçen sene de bizim köyde komşuyu kocası öldürdü. Yüzünü kaşıkla yaktı. Bu olayların üstünde daha fazla durulursa şiddet daha fazla azalır. Sürekli tehdit ediyordu. Yanında olduğu için eşimi de tehdit etti. Bir günde altı defa önünü kesiyordu. Kardeşimi korumadılar, katili korumaya çevik kuvvet geldi.

İçeri koymadılar beni. Postane kapısından attılar beni. Ben çocuğumu görmek istiyordum. İlle kaktırdılar dışarı, almadılar postaneye. Savcılığa da gittim. Dosyaları daha buraya gelmedi dediler. Bir ay sonra bana dosya gösterecekler, ağır ceza mı söyleyecekler. Yavrumu koruyamadım. Söyleyin şimdi ne gerekiyorsa yapalım.

Erkeğin güçsüzlüğü kadının ölümüne sebep oluyor. Ayakta duran kadınları öldürüyorlar. En azından şimdi gereken cezayı versinler. Kadın haklarını kağıt üzerinde değil, gerçekte istiyoruz. Kadının hakkı ölüm mü? Suçluya yapılan koruma haklıya yapılmıyor. Gereken bu kadar yapılıyormuş demek ki. Öldükten sonra yapılacaksa hiç yapmasınlar.

Kadın istihdamı mı arttı? Başbakan Yardımcısı Ali Babacan , 2012 de istihdamın 1 milyon arttığını bildirdi. Babacan, bunun 500 bininin kadın olduğuna işaret etti. Yani toplam sigortalı çalışanların %24,3’ü kadın. Eylül 2011-2012 döneminde sigortalı iş sahibi olan 1 milyon 7 bin kişinin 308 bini kadın.

sı. Fatma Şahin her fırsatta kadın istihdamını arttırmaya dönük çalışmaları olduğunu belirtirken bir yandan da “çocuk da kariyer de” demeyi ihmal etmiyor. Hükümet bir yandan kadınlara eve dönün çağrısı yaparken, bir yandan da kadın istihdamını arttırmak istediğini iddia ediyor.

Peki gerçekler? Türkiye’de kadınların %65’i hiçbir işte çalışmıyor. Üstelik bu kadınlar devlet tarafından hesaplanan işsizlik rakamlarına bile dâhil edilmiyor. Hükümet kanadından gelen üç çocuk söylemleri de caba-

Kadın cinayetlerine çözüm yok Türkiye’de kadın cinayetlerinin artışının sebeplerine dair pek çok uzmanın analizleri, ekonomik kriz, artan işsizlik ve kadınların toplumsal yaşamda yer edinmek istemesinde ortaklaşıyor. Hükü-

Yeni Sağlık Bakanı da kadınlar yana değil Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu da göreve gelir gelmez kürtaj tartışmalarına başladı. Kürtajla ilgili olarak “Bütün hak annenin değildir” dedi. Müezzinoğlu bakanlığın hedefleri arasında kürtajın bilimsel değerlendirmelerinin daha reel, toplumsal kültürle paralele ele alınacağını belirtti. Yani AKP hükümetinin yeni sağlık bakanı da bilimsel ve hukuki değerlendirmeleri kendi politik perspektifiyle ele almaya devam edeceklerinin ilk işaretlerini verdi. Müezzinoğlu’nun Beş Yıllık Stratejik Plan’ını da açıkladı. Bakanın hedefi kadınların sağlık hizmetlerine erişimini arttırmak değil, nüfusun artış hızını geliştirmek. YARIN GÜNCEL

metin söylemleri bu nedenleri ortadan kaldırmaya dönük olmak bir yana, aksini destekler nitelikte.

Başbakan geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada kadınları şiddete karşı seslerini yükseltmeye davet etti. Bilsin, biz sadece sesimizi yükseltmiyoruz. Yaşam savaşı veriyoruz. Kızlarını kaybeden ailelerle birlikte, kadın kardeşlerimiz için, adaletin yerini bulması için somut adımlar attırtıyoruz. Başbakan da Cumhurbaşkanı da üzerine düşeni yapmalı.

Babacan’ın 308 bin kadının iş sahibi olmasıyla övünmesi değil, her gün şiddetle burun buruna milyonlarca kadının neden işsiz ya da kayıt dışı çalıştırıldığının hesabını vermesi gerekiyor.

Emniyet, Bakanlığı yalanladı

Kayseri İl Emniyet Müdürü Musta- mişti. Bu orana göre Kayseri’nin, koruma fa Aydın, Aile ve Sosyal Politikalar kararı alan 989 kadın ile Türkiye’de koruma Bakanlığı verilerine göre, kadınlara en fazla kararı alan kadın oranında birinci sırada yer polis koruması verilen ilin Kayseri olduğuna aldığı belirtilmişti. Ancak, Kayseri İl Emniyet Müdürü Musdair haberlerin gerçeği yansıtmadığını ifade etti. tafa Aydın, 2012 yılında yalnızca 10 kadının Söz konusu haberlerde, Ailekoruma talebinde bulunduğunu nin Korunması ve Kadına Yöneve 301 kadın için de tedbir kararı lik Şiddetin Önlenmesine Dair alındığını söyledi. Aydın, “Bu haKanun kapsamında verilen tedbir ber yayımlandıktan sonra, dışarıkararlarına göre Türkiye’de 4 bin dan sanki Kayseri’de tüm erkekler kadına şiddet uygulamak için sopa 634 kadına polis koruması sağlandığı, 29 bin 624 kadına yönelik de ile dolaşıyormuş gibi algılanıyordu önleyici tedbir alındığı ifade edil- mustafa aydın “ diye konuştu. YARIN GÜNCEL


07 GUNCEL

26 Şubat 2013

4. yargı paketi Meclis’te 4. yargı paketi tüm tartışmalarla beraber Bakanlar Kurulu tarafından onaylandı. Bu hafta Meclis’te görüşülmeye başlanan paket hakkında son olarak konuşan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, üstü kapalı biçimde kaygıları paylaştığını belirtti. “Terör” kapsamındaki suçlara düzenleme getiren 4. yargı paketi Yargıtay, Danıştay ve HSYK’dan da eleştiri aldı. ankara sevda polat

4. yargı paketi geçtiğimiz hafta Bakanlar Kurulu tarafından onaylanarak Meclis’e gönderildi. Pek çok tartışmalara konu olan 4. yargı paketi özellikle “terör” kapsamındaki suçlara düzenleme, pek çok tutuklu ve hükümlüye tahliye getirmesiyle gündem olmuştu. Paket hakkında Yargıtay, Danıştay ve HSYK’dan eleştiriler ardı ardına geldi. Hukukçular cephesinden tepki gösterilen yargı paketi, muhalefet tarafından da eleştiri yağmuruna tutulmuştu. Geçtiğimiz hafta 4. yargı paketinin Bakanlar Kurulu’ndan geçtiğini açıklayan Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç önemli açıklamalarda bulundu. ŞİDDET İÇERMEDİĞİ SÜRECE SUÇ YOK Tasarının bir an önce Genel Kurul’da görüşülmesini beklediklerini ifade eden Arınç şöyle konuştu: “Terörde şiddet unsuru denildiği zaman bu, yanlış bir ifade olur, zaten şiddet terörün unsurlarından biridir. Bizim Terörle Mücadele Kanunu’nun 6 ve 7. maddelerinde yapacağımız yeni yasal düzenlemede, bildiri ve açıklamalarda şiddete,

teröre, silaha yönlendirici unsurların olmamasıdır. Eğer bir bildiride, açıklamada, konuşmada veya bir başka şekilde fikirlerini, düşüncelerini ortaya koyarken ‘övme, propaganda’ unsurunun şiddetten arın-

dırılması gerektiğini düşünüyoruz. Açıklamalarda teröre yönelten, şiddete yönelten unsurların olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Bu ayrıcalık bugüne kadar yoktu.”

MAHCUBİYET DUYUYORUM Arınç, AİHM’nin kararlarında ifade ve işaret edilen hususlar uyarınca adli ve idari yargı ile Ceza Muhakemesi Kanunu’nda bazı değişiklikler yapıldığını belirterek, şöyle konuştu: “Bir takım kesimlerin ‘Örtülü af mı geliyor, çözüm sürecinin unsuru mu olacak, Ergenekon veya Balyoz sanıkları bundan istifade mi edecek, askerler veya milletvekilleri de bu kanun çıktığı zaman tahliye mi edilecek?’ şeklindeki soruları 4. yargı paketinin içerisinde cevabını bulmuyor. Yapmak istediğimiz konu genel bir düzenlemedir. Özellikle bildiri ve düşünce açıklamalarında veya propagandada şiddet unsuru yoksa, silaha yöneltmiyorsa, tehdit içermiyorsa her türlü açıklamanın serbest olacağı, en azından suç teşkil etmeyeceği esası getirilmektedir. Beklentilerinizi karşılayamayacağı için 4. yargı paketinden dolayı mahcubiyet duyduğumu da ifade etmek istiyorum.” Arınç, arkadaşı olan ve 4. Yargı Paketi’ni eleştiren Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu’ya da destek verdi. Karakullukçu “Polis savcı oldu, bilirkişi hâkim, böyle adalet olmaz” demiş, Yargıtay Başkanı Ali Alkan ise yüksek yargının tek çatı altında toplanmasına karşı çıkmıştı.

Mazlum Aksu intihar mı etti? Elazığ’da intihar ettiği iddia edilen jandarma er Mazlum Aksu’nun psikolojik sorun yaşadığı ileri sürülüyor. Ailesi ise solak olmayan Aksu’nun sol şakağından vurularak intihar etmesinin mümkün olmadığını, telefonda Kürtçe konuştuğu için bazı askerler tarafından tehdit edildiğini açıkladı. Mazlum izine geldiğinde bir uzman çavuştan sıkıntılıysa neden ğine inanmayan Avukat Kamil bahsetmiş, Uzman doktora götürmedi- Tekin Sürek olayla ilgili olarak: ler, neden doktora “Biz intihar olduğuna inançavuş, onu “Sol ör- kamil t. sürek gütlere üyeymişsin, haber vermediler?” mıyoruz. Bu fiziki olarak da anlat hele.” diye sıkıştırdığını dedi. Oğlunun intihar ettiği- mümkün değil zaten. EMEP söylemişti. ne kesinlikle inanmadığını be- üyesi, sosyalizm için mücadele Mazlum Aksu’nun babası lirten Mahmut Aksu, “Otopsi eden, güzel günlere inanan bir Mahmut Aksu, oğlu ile en son yaptırıp gerekli yerlere başvu- arkadaşımızdı. Biz EMEP olaintihar ettiği iddia edilen per- racağız” diye konuştu. rak katillerin ortaya çıkarılması için mücadele edeceğiz. Bu daşembe gününden bir gün önce görüştüğünü, sesinin iyi oldu- AVUKAT KAMİL TEKİN SÜREK vaya müdahil olarak soruşturma NE DEDİ? ğunu, hiçbir sorunu olmadığını aşamalarına katılacağız.” dedi. aktardı. “Madem 2-3 gündür Mazlum Aksu’nun intihar etti- YARIN GÜNCEL

ADALET ARAYIŞI

Av. Gökçesu Özgül Cemil Kırbayır 12 Eylül 1980 Darbesi’nin ilk göz altında kaybı olarak kayıtlara geçti. 13 Eylül 1980 sabahı Göle’deki evinden göz altına alındı ve bir daha da kendisine ulaşılamadı. “Bizde yok, muhtemelen kaçtı” dendi defalarca. Ailesinin onu aramasına bile izin vermediler neredeyse ama Kırbayır ailesi yılmadı, yorulmadı. Tam 33 yıl oldu. Berfo Anne tam 33 yıl oğlunu aradı. Canlı, sapasağlam ve

evinden alınan bir insana ne olduğunun hesabını veremiyordu devlet. TBMM İnsan Hakları Araştırma ve İnceleme Komisyonu bünyesinde bir alt komisyon kuruldu. Komisyon Cemil Kırbayır’ın akıbetinin araştırılması konusunda görev aldı. Cemil Kırbayır ile aynı zamanda göz altına alınanlara, aynı yerde sorgulananlara, sorguyu yapanlara, sorumlularına Cemil Kırbayır’a ne olduğu soruldu. Nisan 2011’de bitirdiği çalışma sonucunda Kırbayır’ın işkencede öldürülüp cesedinin kaybedildiği sonucuna varıldı. “Cemil Kırbayır’a sorgu sırasında kaba dayak uygulandığına, falaka ile dövüldüğüne ve elektrik şoku verilmek suretiyle işkence

Sivas davasında kaç hükümlü var?

2 Temmuz 1993’te yaşanan Sivas Katliamı davasında müebbet hapis alan ve cezaevinde yatan kişi sayısı kafalarda karışıklı yarattı. Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’na Ankara ve Sivas Emniyeti’nden gönderilen bilgiye göre, cezaevinde yatan hükümlü sayısı 38. Ancak Adalet Bakanlığı’nın davada müşteki konumundaki yazar Hüseyin Karababa’ya verdiği 1 Şubat 2013 tarihli bilgide hükümlü sayısı 27. Karababa, davada sadece 33 kişinin müebbet hapis cezası aldığını, mahkumiyet alanlara da dikkat çekerek, hükümlü sayısının 27 olmasının mümkün görünmediğini söylüyor. YARIN GÜNCEL

Görev zamanı

gördüğüne dair ifadeleri yeterli delil olarak kabul etmiş ve Kırbayır’ın bu işkence sonucu yaşamını yitirmiş olduğuna kanaat getirmiştir” ifadesi raporun son cümleleri oldu. Bunun üzerine Komisyon, Kars Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Sürecin işlemesi bakımından Başbakanlığa başvuruda bulundu; dönemin MİT Bölge Müdürü Engin Yenilmez ve MİT çalışanı Zeki Tunçkollu’ya, Kırbayır’ın işkenceyle öldürülmesi olayına karıştıkları iddiasıyla kasten adam öldürme suçu isnat edildi. Başbakanlık, incelemesi ve görüş verilmesi için konuyu MİT’e yönlendirdi. MİT, Başbakanlığa gönderdiği görüşte “Söz konusu

isimlerin yargılanmasına izin vermeyin” talebinde bulundu. Başbakanlık, MİT’in bu uyarısını tekrar inceledi ancak MİT’çilerin soruşturulması gerektiğine karar verildi. Konunun iletildiği Erdoğan izin belgesini bizzat imzaladı. Belge, Kars Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi. Ve o işlemden sonra dosya ile ilgili herhangi bir şey yapılmadı. Neredeyse üç yıl önce başlatılan soruşturma hala sonlandırılmadı. Bir soruşturma nasıl üç yıldır sonlandırılamıyor olabilir? Hukuk bu kadar yavaş işleyebilir mi? Ya da bu durumda gerçekten işleyen hukuktan, adalet mekanizmasından bahsetmek mümkün müdür? Üstelik geç gelen adaletin

adalet olmadığını bile bile. Hukukun devlet tarafından ayaklar altına alındığı bir örnek daha. Berfo Anne unutmadı, direndi. Gücünüz, kudretiniz O’na oğlunu unutturmaya yetmedi. Kısa bir sure evvel, görevimizi yerine getireceğimizin sözünü vererek uğurladık O’nu. Bayrağı biz devraldık. Cemil Kırbayır’ı bulana kadar devam edecek arayışımız. 12 Eylül’ün ayıplarıyla, kayıplarla yüzleşmek gerek. Ayıpları örtmek, unutturmaya çalışmak yerine hataları kabul ederek devam etmek gerek. Türkiye’nin yaşadığı faili meçhuller, göz altında kayıplar girdabından ancak bu şekilde çıkılabilir.

Gün Çağ Aydın

PRiZMA

Güle güle Berfo Ana

Kararlı bir insandı. Berfo Ana mücadelesine yakışır bir şekilde uğurlandı. Hem İstanbul’da hem de Göle’de yüzlerce insan son yolculuğunda onu yalnız bırakmadı. Berfo Ana son bir kez mücadele arkadaşlarının yanına da uğradı. Cumartesi Anneleri ona bir kez daha söz verdi. Cemil bizim de oğlumuzdur, mücadelen de mücadelemizdir dediler. 105 yaşında olduğunu duyanlar ne de çok yaşamış diye düşünebilirler. Bunu düşünenler bilsin ki o koca ömrünün 33 yılını işkencede öldürülüp kaybedilen oğlunu aramakla geçirdi. Hem oğlunu aradı hem de geride kalanlara kol kanat gerdi. Her gün her saat içinde bir umut taşıdı. Tek bir arzusu vardı. O da Cemil’ine ulaşmak. 33 yıl boyunca her türlü baskıya direndi. Acının her türlüsünü tattı. Kendisine bunu yapanları hafızasına öyle bir kazıdı ki son anına kadar düşmanını hiç unutmadı. Cemil Kırbayır’ı ararken siyasi mücadeleyi de hiç geriye atmadı. Oğlunun kaybedilmesinden baş sorumlu olan darbeci generallerin gitmeye korktuğu mahkemeye gitti hesap sordu. Umutla ve cesaretle darbecilerle göz göze gelmeyi bekledi. Ama maalesef Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya onun kadar cesur olamadılar. Oğlunun işkencede öldürüldüğü açıklandıktan sonra Göle’de gerçekleştirilen Cemil Kırbayır anmasına katıldı. Oğlu için sol yumruğu havada saygı duruşuna kalktı. Aklımızdan hiç çıkmayacak olan ağıtlar yaktı. Devrimcileri kolladı, hep en önde durdu. O oğlunu çok sevdi, oğluna hep saygı duydu. Cemil Kırbayır’ın verdiği mücadeleyi hiçbir zaman gereksiz bulmadı. Gücü yettiğince aynısını yapmaya çalıştı. Oğlundan bir bayrak devraldı ve o bayrağı onurla taşıdı. Kapısını hep açık bıraktı. Belki o kapıdan Cemilim girer diye düşündü. Hevesi hep kursağında kaldı. O kapıdan içeri Cemil’in yoldaşları girdiğinde yüzü güldü bir tek. Hasretle öptü bizi. Derin derin içine çekti, kokladı. Gözleri hep Cemil’ini aradı. Gözleri bir daha açılmamak üzere kapanmadan önce devrimcileri çağırdı yanına ve söz aldı. Bulacak mısınız evladı mı? dedi. Bulacağız dedik. Cemil’im beni çağırıyor, ben gideceğim siz yarı yolda bırakmayın mücadeleyi dedi. Sonuna kadar dedik. Evini yapıyoruz ana dedik. O ev artık sizin dedi. Cemil’in adını verdik o eve dedik. Cemil sizsiniz dedi. O cesur yüreğine neler sığdırdı neler. İşte bu yüzden tıpkı devrimciler gibi uğurlandı Berfo Ana. Kırmızı karanfiller, bayraklar ve sloganlarla. İki mezar kazıldı Göle’de. Biri Berfo Ana’ya diğeri Cemil Kırbayır’a. En büyük isteğimiz Cemil Kırbayır’ı Berfo Ana’nın yanında defnetmek. Tıpkı annesinin ki gibi bir cenaze tertip etmek. Karanfillerle, bayraklarla, sloganlarla uğurlamak. Berfo Ana’nın tek bir isteği vardı. Dünya gözüyle oğlunun mezarını görmek. Daha oğlunu sana gösteremedik ama en azından bil ki mezarını hazırladık. Daha fazla beklemeye de sabrımız kalmadı. Seni evladına bizi yoldaşımıza kavuşturacağız. Sen hiç merak etme Ana, Fırsatçıların, sahtekarların, riyakarların, timsah gözyaşı dökenlerin ve sözünün arkasında durmayanların gücü bizi engellemeye yetmez. Gözün arkada kalmasın. Kararlıyız, Cemil yoldaşı bulacağız. guncagaydin@hotmail.com


08 EKONOMI

26 Şubat 2013

Sol Köşe

12 Eylül Annelerine plaket verildi

Çok çalışıyoruz ama OECD’ye göre; Türkiye’de çalışanlar yıllık 1877 çalışma saatiyle dünyanın üç büyük ekonomisini bile solladı. Uzun çalışma saatlerine karşılık Türkiye, ücretlerin en düşük olduğu ülkelerden biri. Türkiye’de çalışan her üç kişiden biri asgari ücret alıyor. Asgari ücretse yurt genelindeki ortalama ücretin üçte ikisini oluşturuyor.

78’liler Girişimi 17. Geleneksel Dayanışma ve Dostluk Gecesinde 12 Eylül Annelerine plaket verildi. 12 Şubat Cuma günü gerçekleşen Dayanışma gecesinde Emekçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Gülsüm Kav annelere ödül verdi. Geceye aynı zamanda ÖDP, TMMOB, TTB, KESK temsilcileri de katıldı. Tören 12 Eylül’de gözaltında katledilen Cemil Kırbayır’ın Annesi Berfo Ana’yı anarak başladı. 78’liler Girişimi Başkanı Celalettin Can’ın konuşmasının ardından darbecilerinden hesap soran annelere plaket verildi. YARIN GÜNCEL

Kan ve organ bağışına izin vermediler

Kuruluşunun 81. Yıl dönümünde fidan dikmek, kan vermek ve organ bağışlamak isteyen Halkevleri Kocaeli şubesi üyeleri engellendi. Çalışma yapmalarına izin verilmedi. Yapmak istedikleri organ bağışı Kocaeli Sağlık İl Müdürlüğü tarafından reddedilen, kan bağışı yapmak için İzmit yürüyüş yolunda stant açmalarına izin verilmeyen ve Tarım Orman Müdürlüğü tarafından fidan dikimleri engellenmeye çalışılan Kocaeli Halkevleri üyeleri eylem yaptı. YARIN GÜNCEL

2000-2011 arasında kişi başına ortalama çalışma saatleri azaldı. Buna Türkiye’de çalışanlar yılda göre; Türkiye’de OECD ortalamaortalama 1877 saatini iş- sından 101 saat fazla çalışılıyor. te geçiriyor. Türkiye’deki çalışma saatleri; Almanya’dan yılda 464, Avrupa’dan daha çok çalışıyoruz Japonya’dan 149, ABD’den 90 saat OECD’ye göre Yunanistan fazla. Fransa’dan 401, İngiltere’den en fazla çalışan ilk üçte; ülkenin 252, İspanya’dan 187, İtalya’dan ise korkulu rüyası Almanya ise en az 103 saat fazla çalışılıyor. çalışan ilk üçte yer alıyor. Çalışma OECD’nin 2011 verileri kul- süresinin en fazla olduğu ülke yıllanılarak üye ülkelerdeki çalışma da ortalama 2 bin 250 saat ile adı saatlerini karşılaştırdığı “Factbo- siestayla anılan Meksika olurken, ok 2013” başlıklı çalışmasına göre bu ülkeyi 2 bin 47 saatle Şili ve OECD ülkelerinin çoğunluğunda, 2 bin 32 saatle Yunanistan izledi. İstanbul can çoksöyler

Yıllık ortalama çalışma süresinin en az olduğu ülke ise Hollanda oldu. Hollanda’da çalışanlar yılda 1379 saati işte geçiriyor. Hollanda’nın ardından 1413 saatle Almanya, 1426 saatle Norveç geliyor. Her üç kişiden biri asgari ücretli Eurostat’a göre; Romanya’da asgari ücret 157, Bulgaristan’da 159, Letonya’da 287, Litvanya’da 290, Çek Cumhuriyeti’nde 312, Avro. Buna karşılık Portekiz 566, Yunanistan 684, Malta 697, İspanya 753 Avro ile zaten bizim çok üzerimizde.

Ekonomide neler oluyor?

DHL kargo işçilerine destek istediler

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, krizin halen bitmediğini, fazlar değiştirerek devam ettiğini belirterek, “Adeta pansumanla, yara bandıyla, geçici pamuk ipliğine bağlanmış tedbirlerle maalesef bu çark dönüyor.” uyarısında bulundu..

Halkın malını halka satacak

Türkiye Komünist Partisi İstanbul İl Örgütü DHL Kargo işçilerinin direnişlerinin 253. gününde yapacağı eyleme katılma çağrısı yaptı. DHL Kargo işçileri direnişlerinin 253. gününde yarın saat 14.00’te Esenyurt Meydanı’nda buluşarak eylem gerçekleştirecek. Türkiye Komünist Partisi İstanbul İl Örgütü de yayınladığı açıklamayla DHL işçilerinin direnişini selamlayarak, eyleme destek verme çağrısı yaptı. Daha sonra TKP üyeleri, DHL işçilerinin eylemine destek vermek üzere Esenyurt Meydanı’na geçti. YARIN GÜNCEL

Savaş karşıtı kampanyalar büyüyor

Otoyol ihalesinin iptal edildiğini hatırlatan Başbakan Erdoğan, “Rakamı küçük bulduğumuz için ihaleyi iptal ettik. Bir çok kurumun, kuruluşlar çok çok önemli. Beklediğimiz rakam çok çok fevkinde bir rakamdı. En üst düzeyde bir rakam vardı. Bir de

onun altı ve en altta rakam vardı. En alttaki rakamı bile yakalayan olmadı. İlla blok satış olacak diye bir şey yok. Halka açmak gibi bir çalışma yaptırıyoruz. Belli bir oranını halka açmak gibi bir adımını da bu özelleştirmede atabiliriz” dedi. YARIN EKONOMİ

Bu hafta bulgaristan

Kriz bir hükümeti daha devirdi

Sinop’ta 18 Şubat’ta BDP’li milletvekillerine karşı yapılan faşist saldırı Eskişehir’de protesto edildi. 18 Şubat Pazartesi günü BDP milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder, Ertuğrul Kürkçü, Sebahat Tuncel, bağımsız milletvekili Levent Tüzel ve HDK üyeleri İmralı ile görüşmelerin devam ettiği süreçte destek almak amacıyla yaptıkları gezide faşistler tarafından saldırıya uğramışlardı. 20 Şubat Çarşamba günü Eskişehir’de yapılan eylemde ırkçı saldırıları gerçekleştirenleri kollayan bir tutum izleyen AKP Hükümeti protesto edildi.. YARIN GÜNCEL

DİSK-AR’a göre bu tabloda üç yanlış var: Birincisi, Doğu Avrupa’da işçilerin ortalama yüzde 7’si asgari ücretli, Türkiye’de yüzde 36’sı. Yani 3 işçiden biri asgari ücretli. İkincisi, Türkiye’de asgari ücret ortalama ücretin üçte ikisi, Doğu Avrupa’da sadece yüzde 7’si. Üçüncüsü, Doğu Avrupa’da hâlâ sosyal ücret; yani sağlık, eğitim, ulaşım, konut, enerji vb. gibi kalemlerde sosyal destekler var ve bu kalemler istatistiklerde gözükmüyor.

Bulgarisgünlerde Bulgatan’daki yükristan sokaklasek elektrik rını doldurdu. fiyatları nedeBaşlangıçta niyle düzenlesadece yüksek nen protesto yakıt ve elektRIFAT ÇAPAR eylemleri, hürik fiyatlarını yazdı kümet istifasıprotesto amana yol açtı. Ancıyla düzenlenen cak Bulgaristan’da krizin eylemler zamanla hükügerçek nedeni yoksulluk. meti hedef aldı. “Hırsızlar, soyguncuBu l g a r i s t a n ‘d a k i elektrik fiyatları, tüm lar, mafya!“ sloganlarıyla binlerce kişi geçtiğimiz Avrupa Birliği çapında

en düşük düzeyde. Elektir fiyatları Almanya’da neredeyse Bulgaristan’dakinden üç kat daha fazla. Ancak Bulgaristan’da faaliyet gösteren iki özel elektrik firması Çek CEZ ve Avusturya’dan EVN bir yıldan beri fiyatları sürekli yukarı çekiyor. Yaklaşık yüzde 100 artan fiyatları karşılamak çoğu Bulgar için neredeyse imkânsız hale geldi. Asgari ücretin 360 euro, emeklilik maaşının da 150 euro civarında olduğu Bulgaristan’da birçok kişi kış aylarında maddi sıkıntı içine düşünce halk da tepkisini protestolarla gösterdi ve hükümetin istifasına giden yolu açtı. Boiko Borissov hükümeti, Bulgaristan’ın 2007 yılında AB üyesi olmasından sonra 2009 yılındaki seçimlerle göreve gelmişti. Borissov

İstanbul’da 250 gramı 85 kuruş olan ekmeğin satış fiyatı 1 liraya yükseltildi. 3. Boğaz Köprüsü’nden geçiş ücretinin 3 dolar, yani bugünkü kurla 5,3 lira olacağı açıklandı. Ekonomi Bakanı konuştu; özel sektöre teşvik artacak, zenginle yoksulun ödediği vergi de aynı kalmaya devam edecek.

6.3% 2008

-7.6%

hükümeti, 16 yıldan bu yana görev süresini tamamlayamayan ilk hükümet. Refah düzeyi artan Bulgarların beklentilerinin karşılanamaması da hükümet krizini tetikleyen nedenlerden biri olarak görülüyor. Krizin etkilerinin

2010

1.6% 2012

sadece ekonomik boyutta kalmayıp siyasi boyuta da sıçramasının sonucu olarak Yunanistan, İrlanda, İtalya, Portekiz, İspanya, Macaristan’da hükümetler istifa etmişti.


09 EMEK

26 Şubat 2013

Al kalemi eline

e m e kç i l e rd e n

mektuplar

Esnafın belini vergiler büküyor Yıllardır Eskişe- natçıların albüm kasetleri hir’de esnaf olarak ve film video kasetleri ile kendi işimi yapıyorum. kazanıyorduk. Sanatçıların Ekmek parası için verdi- kazanmasın da bir köprü ğim hizmette beni tanıma- idik. Müşteri bize mecyan kalmadı. Bu mertebe- burdu, fakat şimdi bize ye erebilmek beni bile ihtiyaç duymuyor. gururlandırıyor. Böyle Biz de esnaf olarak ayakhatırı sayılır bir insan ve ta kalabilmek ve ekmek esnaf olabilmek, bu hayat paramızı kazanmak için değişen teknolojiye ayak koşullarında çok zordur. Ortaokulda okurken kü- durmak zorunda kaldık. Bilgisayar sekçük yaşta çatörüne girdik. lışma hayatına Bilgisayar yan girdim. Bir usürünleri, 2.el tanın yanında bilgisayar alım badana boya işi yapmaya başlasatım, bilgisayar dım. İlk paramı oyunları ve film NUSRET SARICAGİL 7.katta sıva yaCD’lerini, sataparak kazandım. Sonra lise rak geçim sağlıyoruz. çağında müzik sektörüne Yıllardır kendi küçük girdim. Yıllarca işçi olarak bünyemizde, günü birlik farklı müzik firmalarının hayatımızı kazanabildik. yanında çalışarak bu mes- Vergi ve kira ödemekten leğin inceliklerini ve ku- kıyaya köşeye bir birikim rallarını öğrendim. Daha koyamadık. Kendi işimi sonra 1988’de bu meslek yaparken emekli olmaya üzerinden kendi işimi kur- çalışıyorum. İş yerim kira. dum. O günden bu yana Kazancımın çoğunu kiraya Eskişehir Esnaf Sarayında yatırıyorum. Küçük esnaf esnafım. olmak artık çok zor. VerMüzik sektörü öldü artık. giler çok yüksek. Küçük Müzikle uğraşan sanatçılar esnaf olarak en çok belimibile bu meslekten kazana- zi vergiler büküyor.10 yıl maz oldu. Eski dönemler- önce ile bu sene arasında de bu müzik sektöründe dağlar kadar fark var. çok iş vardı. O dönem saSen de kendi hikayeni anlatmak istersen, al kalemi eline bilgi@yarinhaber.net

Farabi direnişi sürüyor

Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde yılbaşında tasarruf tedbirleri gerekçe gösterilerek işten çıkarılan işçilerin direnişi sürüyor. 1 Ocaktan beri direniş çadırlarıyla beraber hastanenin önünde eylemlerine devam eden işçilerin çadırlarına geçtiğimiz hafta özel güvenlik görevlileri saldırmıştı. Büro Emekçileri Sendikası Trabzon Şube Başkanı Ayhan Kanber, işten atılmalarla başlayan direnişin 51. gününde şunları kaydetti: “Bizler kararlıyız, çünkü biz haklıyız. Hakkımız olan işimizi geri alana kadar bu hastane önünde meşru fiili mücadelemizi sürdüreceğiz.” YARIN EMEK

26 ŞUBAT 2013 salı

Belediye Başkanı’ndan itiraf gibi açıklama Davutpaşa’daki beş katlı Emek İş Hanı’nda, 31 Ocak 2008 tarihinde 21 kişinin hayatını kaybettiği, 116 kişi ninyaralandığı patlamanın sorumlularının yargılaması devam ediyor. 22 Şubat tarihinde gerçekleşen 13. duruşmaya, sanık Zeytinburnu Belediye Başkanı ilk kez katıldı. Savunması, iş güvenliği konusuna bakış açısını adeta tescilledi. İSTANBUL zeynep maside ersoy

21 kişinin yaşamını yitirdiği, 116 kişinin yaralandığı Davutpaşa’daki patlamanın ardından açılan davanın 13. duruşmasına Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın’ın ilk kez katıldığı dava öncesi aileler de adliye önünde basın açıklaması yaptı.

manın başlıca sorumluları. Ancak yargı izni çıkmadığı için mahkeme önüne bile çıkarılamadılar. Danıştay’a yapılan itiraz sonucu sadece Zeytinburnu Belediye Başkanı’nın yargılanmasına karar verildi. Başkan

Aydın 13. duruşmada ilk kez mahkeme heyetinin karşısına çıktı. Dava yerine yemekteydi Bir önceki duruşmaya sağlık gerekçesiyle rapor alarak katılmayan Murat

Bilirkişi sorumluları tespit etti Beş yıldır adalet bekleyen aileler adliye önünde bilirkişi raporlarına rağmen, esas sorumluların halen yargılanmadığının tekrar altını çizdi. Mahkemeye sunulan bilirkişi raporuna göre; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Zeytinburnu Belediyesi ve BEDAŞ gerçekleşen patla-

editörler

can çoksöyler

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, “Çocuk ve Gençlerin Çalışma Usullerini Düzenleyen” yönetmeliği değiştirerek, ağır işlerde çalışma yaşını 16′ya indirdi. 16 yaşından gün almış çocuklar artık kiremit, tuğla ve plastik imalatı gibi işlerde çalıştırılabilecek. Düzenlemede, ”Yaş kayıtlarına bağlı olarak müsaade edilen işlerden olsa dahi güvenlik açısından riskli, sağlığa zararlı ve meslek hastalığına yol açacak işlerde 18 yaşından küçükler çalıştırılmamalı” ifadesi de yer alsa nafile. 16 yaşına gelmiş çocukların hem düşük ücretlerle sömürülmesinin, hem de sağlıksız, gelişimlerini etkileyecek ağır koşullarda çalıştırılmasının önü açıldı. Zira hükümetin artan işçi ölümlerine dair

hiçbir tedbir almaması, hatta “iyi öldüler” gibi açıklamalar yaparak sanki hiçbir payları yokmuş gibi sorumluluktan sıyrılmaları, çocuk işçileri bekleyen gelecek konusunda ciddi kaygılar yaratıyor 4+4+4 eğitim sisteminin getirdiği değişiklikler özellikle pek çok çocuğun, eğitim hayatının yarıda kesilip çalışmak zorunda kalacağı yâda kız çocuklarının erken yaşta evlendirileceği eleştirilerine rağmen çıkarılmıştı. Hükümet eleştirileri haklı çıkardı, ucuz iş gücü olan çocukların ağır işte bile çalıştırılmasının önünü açarak gençliğe nasıl bir gelecek layık gördüğünü ortaya koydu. YARIN EMEK

can çoksöyler sanem deniz kural nurseli gözüaçık ELİF KARAN MELİKE ÇINAR SERKAN ATAK RIFAT ÇAPAR SEVDA POLAT ZEYNEP ERSOY berna dülger peyman azadi

tasarım

EZGİ CEREN AĞTAŞ çağatay dirilgen yusuf yasin yakşi

dağıtım

rıfat çapar

6 aylık abonelik: 30 tl sanem deniz kurAl adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: tr28 0001 0006 15577226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88

fadik temizyürek

sorumlu yazı işleri müdürü

ışıl kurt

Yönetim adresi

basıldığı yer

rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010

abone olmak için bize ulaşabileceğiniz telefon numarası: 0 536 698 93 97

Tek tek denetleyemezmiş Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın,yazılı olarak yaptığı savunmasında; patlamanın olduğu iş yerinin denetlendiğini, suç unsuru olacak hiçbir şeyin bulunmadığını iddia etti. Zabıtaların denetlediği halde ihmalkârlığın nasıl görülmediği sorusunu ise belediyede 377 kadrolu memurun çalıştığını, görevlerinin tek tek iş yerlerini kontrol etmek olmadığını söyleyerek yanıtladı ve beraatlerini istedi. Bilirkişi heyeti oluşturulmasına karar veren mahkeme, duruşmayı 14 Haziran gününe erteledi.

2B’de köylü kazandı

Antalya’nın Alanya ilçesinde 2B rayiç bedel fiyatlarına tepki gösteren yaklaşık bin 500 kişi, Alanya-Antalya D-400 karayolunu trafiğe kapatarak oturma eylemi yaptı. Jandarmanın barikatını yararak, “Köylüyü öldürdünüz” yazan pankartlarla, Alanya’ya yürüyüşe geçen köylülerin tek bir talebi vardı, yüksek rayiç bedellerinin düşürülmesi. Alanya Kaymakamı Erhan Özdemir’i de dinlemeyen köylü yürüyüşüne devam etti. Özdemir, yol üzerindeki bir benzin istasyonunda temsilcilerle konuşmak için beklediğini söyleyerek ayrıldı ancak Kaymakam Özdemir’in yanına giden olmadı. Yapılan eylem sonunda hükümetten geri adım geldi, fiyatlar rayiç bedelinin %50 altına çekildi. YARIN EMEK

sayı: 73

imtiyaz sahibi

lama gelmemişti. Katıldığı ilk duruşmada ise verdiği ifadelerle işçi ölümlerine, iş güvenliğine dair; yetkililerin, işçiden yana değil, işverenden yana olduğunu bir kez daha tescilledi.

Ağır işlerde çalışma yaşı 16’ya düşürüldü

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör

Aydın’ın dava esnasında bir davete katıldığı, sosyal medyada paylaştığı fotoğrafları sayesinde ortaya çıkmıştı. Yakınlarını kaybeden aileleri çileden çıkaran karelere rağmen Aydın’dan somut bir açık-

OSTİM Davası’nda bilirkişi raporu yine yok İki yıl önce arka arkaya meydana gelen iki patlamada 20 işçi yaşamını yitirmişti. İki yıldır süren davada geçen yıl “yetersiz” olduğu gerekçesiyle üçüncü kez istenen bilirkişi raporu bugün görülen 12. duruşmaya da gelmedi. 7-8 aydır rapor alarak duruşmalara katılmayan tutuklu sanıklardan Kasım Ersoy’a ise mahkeme tarafından davet gönderilmesine karar verildi. Patlamada hayatını kaybedenlerin yakınları da duruşmadan önce Ankara Ad-

liyesi önünde yine adalet istedi. Bir yılı aşkın süredir beklenen bilirkişi raporunun 28 Şubat’ta İstanbul’da görülecek olan davaya gelmesi bekleniyor. Sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar veren mahkeme heyeti, 7-8 aydır rapor alarak duruşmalara katılmayan Ersoy Gaz’ın sahibi tutuklu sanık Kasım Ersor’a da davet gönderilmesine karar verdi. Dava 19 Nisan’a ertelendi. YARIN EMEK


10 LISENIN GUNDEMI

26 Şubat 2013

YGS için geri sayım

Her yıl isimleri ve biçimleri değişse de öğrencinin emeğinin çalınmasının baki kaldığı, bu yıl da 24 Mart’ta yapılacak olan YGS’ye (Yükseköğretime Geçiş Sınavı) bir aydan kısa bir süre kadı. Öğrencilerin yeteneklerinin gözetilmediği eğitim ve liselilerin hayatına kasteden, geleceksizliğe sürükleyen rekabetçi sınav sistemini Yarın gazetesi okurları için değerlendirdik. İSTANBUL hazal uzer

Liselilerin büyük emek harcayarak hazırlandığı üniversiteye giriş sınavının ilk aşaması olan YGS’nin yapılacağı günü, öğrenciler büyük heyecanla bekliyorlar. Okuldaki eğitimi yeterli bulmayan birçok lise son sınıf öğrencisi ve üniversiteye girebilmek için tekrar sınava girecek olan mezun öğrenciler deshanelere giderek sınav gününü karşılamaya hazırlanıyorlar. Eğitimin Niteliksizliği Dershaneye Mecbur Bırakıyor YGS için geri sayım başlamışken ülkede var olan eğitim sistemine baktığımızda ezberci bir metotla, eşit olmayan koşullarda birbiriyle yarıştırılan öğrenciler; üniversitelere giriş sınavına hazırlanırken, okullardaki eğitimin bilimsellikten uzak ve niteliksiz oluşu nedeniyle dershanelere gitmek zorunda kalıyorlar. Dershaneye gidemeyen öğrencinin sınavı kazanamadığı gerçeği öğrencileri ve aileleri maddi olarak zorlarken “ev, okul, dershane” üçgenine hapsedilen liseliler, bu sistem içerisinde ‘şanslı’ sayılıyorlar.

İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN

İyi

Oktay Gönensin Vatan

Oktay Gönensin, 22 Şubat’ta Vatan gazetesinde yayımlanan yazısında Berfo Ana’nın ölümünün ardından herkesi göreve, hesap sormaya çağırıyor. İşte yazısından bazı bölümler: “Tam 43 yıl mücadele etti Berfo Ana. Önce gözaltında kaybolan oğlunu bulmaya çalıştı, sonra vücudundan kalanları bulmak için didindi. İtildi kakıldı cop yedi, yılmadı. Berfo Ana, gerçek bir sembol isim oldu. 105 yaşına kadar “insanlık” mücadelesi veren bu isim, insanlık suçlarını hep hatırlatacak. Birileri de Berfo Ana adını her duyduğunda korkacak. Berfo Ana tek değil.”

Kötü

sınavlara emek harcarken emeklerinin karşılığını alamadıkları da çıkan şifre skandalları ile gözler önüne seriliyor. İlkokulda başlayan rekabetçi sistemin en yoğun olarak görüldüğü üniversiteye hazırlık döneminin; bazı liselileri intihara kadar sürüklemesi, liselilerin sınavlarda kalp krizi geçirmeleri öğrenciler üzerindeki baskının en somut göstergesidir.

Liselilerin Hayatına Mal Olan Sınavların Biçimleri Değişiyor, Rekabetçi Sistem İyi bir üniversiteye girmek için çaba- Elemeci Sistem Baki Kalıyor layan liseliler, aylarca ve hatta yıllarca İktidara gelenler yıllardır sınavları

kaldıracakları vaatlerinde bulundular. AKP hükümeti ise 2014 yılında mevcut sınavların kaldırılması yönünde açıklamalar yaparak öğrecilerin önüne yeni bir sınav sistemi koydu. 2014 yılından itibaren öğrencilerin 4. sınıftan 12. sınıfa kadar toplamda sekiz sınava gireceği BDS adlı yeni sınav sistemi öğrencilere tanıtılacak. Her yıl sınavların isimleri, biçimleri değişiyor ve sayıları artıyor ama sınavlar kaldırılmıyor ve elemeci sınav sistemi baki kalıyor.

Okul var ama bütçe yok

Öğrencilerin Yetenekleri Gözetilmiyor Üniversite sınavlarının sonuçlarından okullar arası farklara bakıldığında, eğitimdeki eşitsizlik ve niteliksizlik gözler önüne seriliyor. Özel okullar ve fen liseleri öğrencileri başarı sıralamasında zirvede yer alırken meslek lisesi statüsündeki okullar puan ortalaması düşük olan liseleri oluşturuyorlar. Elemeye dayalı, piyasaya açılmış, bilimsel eğitimden uzak sistem içerisinde; öğrenciler yeteneklerine göre eğitim alamıyorlar.

İstanbul Kadıköy İntaş Lisesi ısınmadığı için öğrenciler okullarında verimli bir şekilde ders işleyemiyorlar. Kaloriferleri çalışmayan okulda ders yapan öğrenciler, bu duruma tepki göstererek sorunun çözümünü istediler.

giyinin, bu sorun da böylece çözülür.” şeklinde karşılık verdi.

Eğitime Ayrılan Bütçe Değişmedi Mecliste görüşülen bütçe tasarısında eğitime ayrılan bütçe ile askeri teçhizata ayrılan bütçe arasındaki fark korunuyor. Kaymakam: “Kalın Giyinin” Öğrenciler, 20 Şubat Çarşam- AKP Hükümeti savaşa ayırdığı ba günü okula gelen Kayma- bütçeyi geniş tutmaya devam kam Birol Kurubal’dan ısınma ediyor. AKP, eğitim sorunlarısorununun çözülmesini istedi. nı görmezden gelerek eğitime Kaymakam sorunu çözmek bütçe ayırmamayı sürdürüyor. yerine öğrencilere, “Biraz sıkı YARIN EĞİTİM

Liselilere duyuru

Din dersi görmeyen Felsefe çözecek

ÖSYM yaptığı yazılı açıklamada, 1 Şubat’ta yapılan Yükseköğretim Genel Kurulu’nda alınan kararla, YÖK’ün ortaöğretim kurumlarında Din Kültürü dersini almak zorunda olmayan öğrenciler din sorularından muaf olacaklar. Din Kültürü dersi almayan öğrenciler, YGS Sosyal Bilimler testinde din soruları yerine 5 adet felsefe sorusu çözebilecek. Bu düzenlemeye göre Sosyal Bilimler testinde toplam 45 soru bulunacak. Din Kültürü dersini okullarında yasal olarak almak zorunda olan öğrenciler ek felsefe sorularını çözemezken Sosyal Bilimler testinin ilk 40 sorusunu cevaplandırmakla yükümlü olacaklar. Din dersinden muaf olan öğrenciler ise ilk 35 soruyu cevaplandırdıktan sonra felsefeye ayrılan soruları cevaplandıracaklar. Sınavda kullanılacak soru kitapçıklarının ilgili bölümünde bu konuda adaylara yönelik gerekli uyarı bulunacak. Yükseköğretim Genel Kurulu’nun 1 Şubat’ta aldığı karar doğrultusunda 2013-ÖSYS Kılavuzu yeniden düzenlenerek ÖSYM’nin internet sayfasında yayınlanacak.YARIN EĞİTİM

Lise öğrencileri bahçe işçisi oldu

Antalya Karatay Anadolu Lisesi’ndeki öğ- rinde kullanılırken öğrenciler bu duruma teprencilerin, zorunlu olarak bahçe işlerinde kiyle yaklaşıyorlar. Öğrencilerin tavrını dikkate çalıştırıldığı bildirildi. Öğrenciler, “Okula gelme almayan okul yönetimi ise bu konu ile ilgili açıkamacımız eğitim görmek. lama yapmadı. Okulların Ama müdür özel güvençeşitli işleri, öğretmen ya lik eşliğinde 4 ders saati da okul yöneticileri zoboyunca bize bahçe işleruyla okulun öğrencilerini yaptırıyor” şeklinde rine yaptırıp öğrenciler konuştu. Öğrenciler, ücretsiz işçi muamelesi okul yöneticileri tarayapılırken yetkililer bu fından ders saatlerinde durumu gözardı ediyoralıkonularak bahçe işlelar. YARIN EĞİTİM

Meslek lisesi öğrencileri kullanılıyor Yozgat Zübeyde Hanım Kız Meslek Lisesi, Yiyecek İçecek Alanı öğrencileri uygulamalı derslerde çalıştırılıyorlar. Okul yönetimi, öğrencilerin ders sırasında atölyelerde yaptıkları yemekleri satarak okula kazanç sağlıyor. Okul dışından yiyecek siparişi alınacağını belirten okul müdürü, öğrencilerin emeğiyle kazanılan paralardan öğrencilere ‘harçlık’ verileceğini söyledi. Meslek liselerindeki öğrencilerin okul içinde uygulamalı ders, dışarıda ise staj denilerek emekleri sömürülüyor. YARIN EĞİTİM

Lise son sınıflarda devamsızlık krizi YGS’ye kısa bir süre kala okula gitmeyerek dershanelere yönelen lise son sınıf öğrencileri, okullarında devamsızlık sorunuyla yüz yüze kalıyorlar. Öğrenciler, okullarındaki niteliksiz eğitim yüzünden dershanelere giderek YGS’ye hazırlanırken okul yöneticileri öğrencileri okula çağırıyor.

liseliler çözüm bekliyor Devamsızlık sorununu aldıkları raporlarla çözmeye çalışan liseliler, Milli Eğitim Bakanlığı’nın konu ile ilgili bir çözüm sunmasını bekliyor. Meslek liselerindeki öğrencilerin okul içinde uygulamalı ders, dışarıda ise staj denilerek emekleri sömürülüyor. YARIN EĞİTİM

Metin Özkan Güneş Metin Özkan 23 Şubat tarihli yazısında Güneş gazetesinde Sinop’ta gerçekleşen saldırıyı değil, saldırıya uğrayan BDP’yi suçlayarak, barış söylemlerini baltalamaya devam etti. Özkan: “Biliyoruz ki bu süreçte herkes sağduyulu olmalı, kimse kimseyi tahrik ve rencide etmemelidir. Ancak gelin görün ki, çıkan olaylar sonrası BDP’lilerin yaptığı açıklamalar, tam bir tahrik ve kafa karışıklığı içeriyordu. Arınç’ın açıklamalarından alıntı yapan Özkan şöyle devam ediyor: Uzun lafın kısası Arınç BDP’ye “Rüzgâr diktiğin topraktan zeytin ağacı bekleme” dedi. Barışı inanılması mümkün olmayanlarla sağlamak mümkün değildir.”

Çirkin

Ege Cansen Hürriyet

Ege Cansen 23 Şubat tarihindeki yazsında, suyuna sahip çıkan halkı, kamu yararına davranmamakla suçluyor. Hatta demokratik kitle örgütleri ve santral yapılması planlanan yöre halkalarının direnişleri nedeniyle yeni bir düzenlemeye gitmeyi planlayan hükümeti eleştiriyor. Özetle para verin sussunlar yargıyı uğraştırmayın diyor. Cansen: “Türkiye’de yeni enerji santralleri, orada veya burada mutlaka kurulacaktır. Her santralin de bir çevresel etsisi olacak ve halkın huzuru kaçacaktır. Eğer her santral kurulduğu yörenin belediyesine, satış gelirinin belli bir yüzdesini “huzur hakkı” olarak öderse, yerel tepkiler çok azalır. Son söz: “Her külfetin bir nimeti olmalıdır”

ÖSYM : Test yerine açık uçlu soru ÖSYM Başkanı Ali Demir, yeni bir sınav sistemi üzerinde çalışıldığını söyledi. Üniversiteye giriş sınavlarında test yerine alternatif olarak açık uçlu soruların sorulabileceğini belirtti. Açık uçlu soruların sorulacağı sınavlarda adaya, ilgili konuda bir soru sorulup bildiklerini yazması istenecek. Adayın sorulan sorulara bildiği kadarıyla yanıt verdiği cevap kâğıtları taranacak ve okuyucuların değerlendirmesi, elektronik olarak sisteme kaydedilecek. Her yıl binlerce öğrenciyi mağdur eden sınavların kaldırılması öğrencilerin birincil talebiyken sınavlarda değişiklik yapılarak sınav sisteminin sürekliliği sağlanıyor. YARIN EĞİTİM

Engellilere müjdeli haber

Edirne’de eğitim veren İlhami Ertem Anadolu Lisesi’ne, engelli öğrencilerin kullanabileceği bir engelli asansörü yapıldı. Edirne’de ilk kez yapılan bu uygulama, lisede öğrenim gören dört engelli öğrencinin eğitim hayatına, büyük kolaylık sağlıyor. Engelli öğrenciler için okulların fiziki şartları değiştirilmez ve geliştirilmezken Edirne’de olumlu bir adım atılmış oldu.YARIN EĞİTİM


11 FORUM İşsizliğin kişinin niteliklerinden kaynaklanmadığı ve bunun bir sistem sorunu olduğu halde normalleştirildiği ve kişiselleştirildiği günümüzde bir gerçeklik olarak göze çarpmakta. Elife Kaya’nın insanları işsizliğe doğru sürükleyen sistem eleştirisini içeren “Bir sorun var” başlıklı yazısını yayınlıyoruz.

Lisedeyiz, sorun yok umutsuzluk yok, gökyüzünde renkler uçuşuyor, aralarında biz. Ailemiz maddi manevi güçlerinin sonuna kadar bize destek. Okullarda sınav maratonuna uyum sağlayamayan eğitim sistemi, kalabalık sınıflar, gerekli araç gereç ve laboratuvar yokluğu nedeni ile oluşan eksikliği, dershane, özel öğretmen ile giderme çabasından sonra bize düşen sadece geleceğimize dair hayaller kurup bu hayalin gerçek olması için derse çalışmak, ezberlemek, ezberlemek, sınav öncesi olağan dışı bir sorun yaşamamak için dua etmek, para için çalışmak değil, sevdiğimiz işten para kazanmak üzerine yol çizmek, ezberlediklerimizi sınavda kağıda dökmek. Çünkü aksine bir durum yaşanırsa yıllarca sizin ve ailenizin verdiği tüm emek güme gider, üstüne müthiş bir üzüntü, moral bozukluğu

ile baş başa kalırsınız. Hem bu devirde üniversite okumamak okuryazar olmamakla eşdeğerdir. Üstelik okursan iş, aş, eş garantisi var(!) Aslında bu aşamada sınav olmasa ne olurdu? İlk diskalifiye etme işlemi olamazdı ve diplomalı işsiz sayısı farklı olurdu. Yani işsiz olmanın sebebi istihdam eksikliği değil okumamışlık olmalı. Sınava girdik, okulların kontenjana göre puanlar verildi, hayaller, hobiler bir kenara itildi veya çöpe atıldı. Girebileceğin, iş imkanı bulabileceğin okul kriterlerini dikkate alarak tercih yapıldı. Kaydımızı yaptırdık, dişimizden tırnağımızdan artırdık, harç parası, yurt parası, yemek parası, emek parası derledik, topladık, dört beş sene derslere düzenli girdik, öğretilenleri harfiyen uyguladık. Okul bitiyor, hayal ve hedef belirleme zamanı, çünkü iyi bir okuldan, iyi bir

derece ile mezun olmaya az kaldı. Özgüvenimiz tam, bu okuldan bu derece ile mezun olan bize, tüm kapılar ardına kadar açık bekliyor ama öyle hemen ilk gördüğümüz kapıya dalmak yok, işe alır mısınız, ne kadar ücret verirsiniz diye sormak yok, seçimi biz yaparız, hangi işyerinde, ne kadar ücretle, hangi şartlarda çalışacağımızı biz belirleriz(!) Yaşasın diploma, (diploma: mezun olunan bölümün gerektirdiği tüm bilgi, beceri, tecrübe, deneyimi edinmiş oluğunu, gösteren yeterlilik belgesidir) yaşasın okulum, yaşasın diplomam diye için için çığlık atıyoruz. Yaş yirmi beş, diploma elimizde işyerlerine başvurmaya başlıyoruz. İşverene gururla uzatıyoruz, işe alacak kesin de yine de diplomaya da baksın. İşveren sıralıyor, gençsin, güzelsin, yakışıklısın, eğitimlisin, heveslisin, azimlisin, atiksin, çe-

Özel sektör için otuz beşe kadar tecrübesiz, otuz beşinden sonra yaşlı, devlete göre de otuz beşinden sonra bir şey öğrenemezsin, hem devlet açıkça söylemişti okuyana iş garanti etmiyoruz diye.

ELİFE KAYA yazdı

26 Şubat 2013

viksin, iş hayatında başarılı olacaksın, gözlerinden belli, diploma da güzelmiş, süslü, parlak amma çok tecrübesizsin, biz tecrübeli eleman istiyoruz. Diplomanı eline alıyorsun, kös kös giderken söyleniyorsun, “Adam sen elemandan ne anlarsın, diplomadan ne anlarsın, bu diploma benim bu işte uzmanlaşmış olduğumun belgesidir.” Başka bir işyeri; aynı nakarat, dönüp diplomaya kızıyorsun,

Bir sorun var sen ne işe yararsın be? Yaş oldu otuz.. Özel sektörde tuz buz edilen hayallerinin ardından KPSS’ye hazırlanmaya başlıyorsun, çünkü okuldan verilen yeterlidir belgesine güvenilemediği için yeniden sınavdan geçmen gerekiyor, iki yılda bir yapılıyor, yeterli puanı almalısın, başvurduğun alanda ihtiyaç kararı alınmış olmalı, yaşın otuz beşi geçmemeli... Diplomayı bir yerlere atmıştın, özel sektörde iş arıyorsun; ne iş olursa yaparım, ücret sorun değil ne takdir ederseniz, mesai saati sorunum yok, … saat çalışırım, mesai ücreti istemem, izin sorun değil kullanmış sayarım, sigorta yapacağınız tarih … sonra olabilir, Özet: Yeter ki bu gün için karnım doysun, ben her şeyden vazgeçtim evresine sürükleniyorsun. İş İlanları Var: … fakültesinden mezun, en az ... yıl tecrübeli,... hafta içi, hafta sonu, bayram, gece gündüz çalışabilen, OTUZBEŞ yaşını bir gün

Başbakan’ın ‘çok çocuk’ söylemini takan olmadı Başbakan her fırsatta 3 yetmez 5 çocuk yapın derken insanların bu çocuklara nasıl bakacağı, bakabilse bile bu çocukların gelecekte genç işsizler ordusunun bir neferi olmaktan nasıl kurulacağı konusunda bir açıklama yapamıyor. Özlem Yüzak’ın bu konuyu ele aldığı köşe yazısını yayımlıyoruz. Hay Allah! Başbakan Tayyip Erdoğan’ı yine kızdırmış olmalıyız. Önceki gün Türkiye’nin nüfus verileri açıklandı. TÜİK verilerine göre nüfusumuz 903 bin 115 kişi artarak 75 milyon 627 bine yükseldi ancak

görüldü ki nüfus artış hızı Başbakan’ın isteklerini karşılamaktan çok uzak. 2010 yılında binde 15.8, 2011’de binde 13.5 olan yıllık nüfus artış hızı 2012’de binde 12’ye düşmüş. Belli ki halk Başbakan’ına olan büyük sempatisine karşın 3 çocukla başlayıp 5 çocuğa kadar yükselttiği ve her fırsatta dile getirdiği “çok çocuk doğurun” söylemini takmıyor. Neden dinlesin ki? Önünde dikilip duran işsizlik kâbusu varken, özellikle genç işsizlik alıp başını gitmişken, aileler yoksulluk sınırının altında bir gelirle yaşamlarını sür-

dürmeye çalışırken… Türkiye iç dinamikleri sürekli değişen bir ülke. Hızlı kentleşme, aile yapısının “çekirdek aileye” dönüşmesi, yeni “orta sınıf ”ın ortaya çıkışı insanların beklentilerini de, hayata bakışlarını da ister istemez değiştirdi. Haklı olarak ev sahibi olmak, bir araba edinmek, modaya uygun giyinmek istiyorlar. Sürekli pompalanan tüketim ekonomisi sonucunda bugün Türkiye’de insanlar bitmeyen bir borç yükü içinde (TÜİK 2011 verilerine göre hane halkının yüzde 45’i gelirinden daha fazlasını

harcıyor.) Yeni evler, arabalar, okul taksitleri, plazma TV’ler, modeli sıklıkla yenilenen cep telefonları… Ailelerin harcamaları ve beklentileri doğal olarak çocukları da etkiliyor. Sonuç: İstekleri sonsuz olan bir nesil. Tüm bu gerçekler karşılarında dururken aileler neden 3 çocuk yapsın ki?Aziz Nesin’in Türk halkının zekâ seviyesine ilişkin tespitleri bir önceki nesiller için doğru olsa da, günümüz insanı her ne kadar Başbakan’a biat etmede yarışıyor görünse de, iş kendi kesesine dokununca, kendi yaşamına gelince “buraya

ÖZLEM YÜZAK yazdı

Başbakan her fırsatta 3 yetmez 5 çocuk yapın derken insanların bu çocuklara nasıl bakacağı, bakabilse bile bu çocukların gelecekte genç işsizler ordusunun bir neferi olmaktan nasıl kurulacağı konusunda bir açıklama yapamıyor. Cumhuriyet gaztesi Köşe Yazarı Özlem Yüzak’ın bu konuyu ele aldığı köşe yazısını yayımlıyoruz.

kadar” diyebiliyor demek ki. Geçen hafta bir toplantıda bir araya geldiğimiz Sanayi Bakanı Nihat Ergün “Gelir düzeyi yüksek ve eğitimli insanlar çok çocuk sahibi olmaktan kaçınıyorlar. Rahatları kaçacak diye istemiyorlar. Bunu bir türlü anlamıyorum. Oysa Türkiye’nin 2023’te dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmesi için genç nüfusunun artması şart” demişti. Son nüfus verileri gösterdi ki sadece zenginler değil, orta sınıf da yoksullar da çok

Son nüfus verileri gösterdi ki sadece zenginler değil, orta sınıf da yoksullar da çok çocuktan yana değil. Neden olsunlar ki?

bile geçmemiş, (hiçbir şeye gık demeyen)…ler. gibi çalışacak eleman aranmaktadır. Özet: Özel sektör için otuz beşe kadar tecrübesiz, otuz beşinden sonra yaşlı, devlete göre de otuz beşinden sonra bir şey öğrenemezsin, hem devlet açıkça söylemişti okuyana iş garanti etmiyoruz diye. Altmışından önce emekli de olamaz, (zaten olana da insanca yaşamasına yetecek maaş yok). Peki bir soru: Otuz beş ile altmış arasındaki yirmi beş yıl nasıl geçer bilin bakalım? Sorunu çözebilene ödül: Dünya ekonomisini idare edebilir takdirnamesi haktır. İnsanların nerede nasıl hangi şartlarda çalıştığı, iş güvenliği, ne kadar ücret aldığı, bugün ve yarına dair güvencesi, kimsenin umurunda değil, bu durum ve ortamın farkında olan işveren kesimi de az maaş, az masraf, çok ve kaliteli iş politikasında, onun için bu işsizlik ortamında bir işçi gider yerine beş işçi gelir, aş

derdinde olan insanlara da hayatlarını sürdürebilmek için bu şartları koşulsuz kabullenmek düşüyor. Bu düzene hayır demek istiyor hemen gözünün önüne kira bekleyen ev sahibi, harçlık bekleyen çocuk, aş bekleyen tencere, ödenecek, faturalar geliyor, olsun ya hiç bulamasam deyip işine kırk elle sarılıyor. İhracatımız var evet, ihraç etiğimiz mallar bile ithal gelip bir işlemden geçip ihraç ediliyor. Hepsini kendimizin üretmesi mümkün iken, insanlara istihdam alanı yaratılabilecek her şey ithal ediliyor: sebze, meyve, gıda, et, tohum, elektronik, tekstil, otomotiv vs. hal böyle olunca istihdam yerine işsizlik yaratılıyor, okuyan da okumayan da yarına umutsuz bakıyor. Yani işsizlikte sistem sorunu yok, kişinin sorunu var düşünülmesi isteniyor.

çocuktan yana değil. Neden olsunlar ki? “Türkiye’de Orta Sınıflar” başlıklı bir araştırmanın ilki 2007’de yapılmıştı. İkincisi de 2012 baharında. AKP iktidarındaki son 5 yılda orta sınıfın beklentileri karşılaştırıldığında ortaya şunlar çıkmış (Kaynak: TÜSİAD Görüş Dergisi, Aralık 2012): -Kendini öznel düzeyde orta sınıftan veya ortanın üstünde görenlerin oranı azalmış; buna karşılık, ortanın altındayım diyenlerin oranı artmış. -Orta sınıf mensubu olmanın ölçütü olarak eğitim gibi “kültürel sermayeye” sahip olmak gerektiğini düşünenlerin oranı azalırken; gelir gibi “ekonomik sermaye” diyenlerin oranı artmış -Hanelerin mali durumlarının geçmişe göre kötüleştiğine ve yakın gelecekte de iyi olmayacağına ilişkin algı yükseldi. -Birinin neden yoksul veya zengin olduğunun nedenleri arasında seçim yapılırken çalışmak ve eğitimli olmak gibi objektif nedenler daha az öne çıkarılırken; yolsuzluk yapmak, adam kayırmak, sömürü gibi sübjektif nedenler daha çok vurgulanmış. Bir başka deyişle, gerek

yoksullaşmanın, gerekse de zenginleşmenin nedeni olarak “yolsuzluk, sömürü ve torpil”seçeneklerini seçenlerin oranında bir artış olmuş. -Borçlanmada bir artış olmuş; buna paralel olarak, ele geçen parayla yapılacak ilk işin borçları ödemek olduğunu söyleyenlerin oranında da hayli yükseliş meydana gelmiş. Gördüğünüz gibi Türkiye’de nüfusun yüzde 45’ini (neredeyse yarıya yakını) oluşturan orta sınıfın son 5 yılda geçirdiği değişim ve beklentileri böyle. Tüm bunlara karşı bir de son derece önemli olduğuna inandığım bir gerçek var, o da ailelerin her ne olursa olsun çocuklarının iyi bir eğitim almaları için tüm koşullarını zorlamaları. Türkiye’de iyi bir eğitim demek, öncelikle iyi bir okul demek; bunun yolu hepimizin gayet iyi bildiği gibi sınav koşturmacası, dershaneler, özel dersler anlamına geliyor. Yani neticede para para para… İnsanlar tüm bu gerçekler ışığından neden fazla çocuk yapmak istesin ki? Başbakan önce bu soruların yanıtını versin ondan sonra çocuk sayısını bir kez daha düşünsün.


12 ESAS MESELE

fotoğraf: elif aydın

26 Şubat 2013

Piyasa çok canlanmasın

İş başvurularında oluşturulan kuyruklar, açılan az sayıdaki kontenjana başvuran yığınlar işsizlik gerçekliğini gösteriyor bize. Kimileri iş aramasına rağmen iş bulamıyor, kimileri de iş aramaktan artık umudunu yitiriyor. Kadınlar ise çoğu zaman işsiz dahi sayılmıyor. Çünkü iş gücüne katılabilir nüfustan sayılmıyor. Bu hafta sorularımızı Dünya gazetesi yazarlarından Alaattin Aktaş yanıtladı. İşsizlik nasıl bir seyir izliyor sizce? Bir kere bunu kesinlikle dönemsel olarak ele almakta yarar RÖPORTAJ KÜBRA USTA var. Yaz aylarında tarım ve hizmetler istihdamındaki artıştan dolayı azalma eğilimi içine giren işsizlik kış aylarında yükselir. Bunun nedeni de çok belli: Türkiye’de tarım istihdamı, hizmetler istihdamı; turizm, inşaat yazın artar, daha sonra da yükselmeye başlar, klasik bu eğrinin dışında, Türkiye’de temel sorun başka, Türkiye’de iş gücüne katılım oranı yani kaç kişinin çalışmak istediğini gösteren oran çok düşük. Türkiye ortalamasında bu oran yüzde 50-51 düzeyinde. Kadınlarda ise yüzde 31 düzeyinde ancak. Batı ülkelerinde iş gücüne katılma dediğimiz bu oran, toplamda yüzde 70’lerde, kadınlarda ise yüzde 50’ler üzerinde seyrediyor. İskandinav ülkelerinde ise çok daha yüksek. Bizde çalışmak isteyenlerin sayısı daha az olduğu için de işsizliğimiz çok daha az gözüküyor. Şimdi birtakım kıyaslamalar yapılıyor, “İspanya’da işsizlik yüzde 20 biz onlara göre çok daha iyiyiz” diye. Bizde iş gücüne katılım oranı yani, ben onu şöyle tanımlıyorum, evde hayırlı kısmet bekleyen kızların sayısı arttığı için bizde işsizlik azalıyor, onlar çalışmak isteseler çok daha fazla yükselecek. İş aramak da bir maliyet. İnsanlar farklı farklı nedenlerle iş aramıyorlar ve vazgeçiyorlar. İş arama kategorisine girmedikleri içinse işsiz sayılmıyorlar. İnsanlar iş arıyor ama bulamıyorlarsa, gayet tabi işsiz sayısı artar ve daha yukarılarda olur. TÜİK kategorilerinde bir problem yok. Dünya standartlarında bizim temel problemimiz işsizliğin az görünüyor olması, iş gücüne katılım istekliliğidir. Türkiye’de kadınların çalışması, Ankara’yı, İstanbul’u, İzmir’i bir yana bırakın Anadolu’da çalışmak isteyenlerin, annesinden, babasından, eşinden, erkek kardeşinden izin alması gerekiyor. Bu olguyu da dikkate almak gerekir. Geçtiğimiz aylarda Milas-Bodrum havaalanında çalışan özel güvenlik çalışanları kurayla ve noter huzurunda işten çıkarıldı. Kurayla işe alımları biliyorduk ama işten çıkarılmaya ilk kez tanık olduk. Sizin fikriniz nedir bu konuda? Bu olayı ben duymamıştım, ilk kez sizden duydum. Benim fikrim, iş yeri sahibi adaletli davranmış, yani siyasi görüşü filan gerekçe göstermemiş ya da sevmediği birisini çıkarmamış. Böyle olması iyidir

diye düşünüyorum. Çünkü hiçbir gerekçe gösterilmeden işten çıkarma ya da patronun siyasi görüşüne uymadığı için acımasızca işten çıkarma daha kötüdür diye düşünüyorum. Eğitim durumuna göre bir karşılaştırma yapılırsa, işsizlik probleminde nasıl bir sınıflandırmaya gidilebilir? Eğitim durumu yükseldikçe iş olanakları artar. Kişilerin eğitim seviyeleri yükseldikçe çalışma istekleri de artıyor ya da eğitim seviyesi az olan çalışmak istemeyebiliyor. İnsanın çalışma isteğini belirleyen şey de iş bulma olanağı olup olmamasıdır. Eğitim

İnsanlar iş arıyor ama bulamıyorlarsa, gayet tabi işsiz sayısı artar ve daha yukarılarda olur. TÜİK kategorilerinde bir problem yok. Dünya standartlarında bizim temel problemimiz işsizliğin az görünüyor olması, iş gücüne katılım istekliliğidir. görmeyenlerin işgücüne katılım oranı %19,7 seviyesinde, eğitim gören kişilerde ise işgücüne katılma oranı %85.8. Bunu da üniversite mezunu erkekler oluşturuyor. Kadınlarda en yüksek işsizlik lise ve meslek lisesi mezunlarında. Lise mezunu kadınların %20,3’ü, meslek ve teknik lise mezun kadınların %19,6’sı işsiz. Üniversiteli kadınlarda işsizlik oranı ise %16.6 seviyesinde. Kırsal kesimde yaşayan eğitim görmemiş kadınlarda ise %0,4 işsizlik seviyesi var. Yani, okuryazar olmayan her 1000 kadından yalnızca 166’sı çalışmak istiyor, 834’ü ise çalışmayı aklına dahi getiremiyor. Dolayısıyla iş aramayan bu 834 kişi işsizliğin artmasına da herhangi bir etkide bulunmamış oluyor. Hem zaten eğitim düzeyi arttıkça işgücüne katılma oranı da yükseliyor. İşgücüne katılma oranı yüzde 85,8 ile en yüksek düzeye üniversite mezunu erkeklerde çıkıyor. Yüksek öğretim görmüş kadınlardaki işgücüne katılma oranı da %74,2 düzeyinde bulunuyor. Türkiye’nin ekonomik büyümesi konusunda sizin analiziniz nedir? 2008 krizinden sonra ekonomik büyüme sekteye uğradı. Türkiye

2009’da ekonomik olarak %4,7 oranında küçüldü. 2010, 2011 yıllarında çift haneli rakamlarla ülke ekonomisi çok hızlı bir büyüme kaydetti. 2012’de, %14 büyüme öngörüldü. 2011 sonbaharında, 2012’ye yönelik tahminler revize edildi. Büyümenin %4’lük hedefe ulaşmayacağı, hatta daha sonra yapılan %3,2’lik tahmini bile bulmayacağı anlaşıldı. Bu rakamların da tutmayacağı anlaşıldı. Ekonomi yönetimi içerisinde Ali Babacan ve Zafer Çağlayan arasında ciddi bir kavga söz konusu. Zafer Çağlayan ekonomiyi çok biliyormuş gibi fütursuzca konuşuyor. Aynı zamanda iş çevrelerinden ve Başbakan’dan da güç buluyor. Sözüne ettiğiniz kavga neyle ilgili? Yürütülen tartışma Merkez Bankası’yla alakalı. Merkez Bankası çok kredi açılmasın istiyor, yani kredi hacmine sınırlama getirilmesini istiyor. Çok kredi açılmasın ki piyasa çok canlanmasın ve enflasyonda ipin ucu kaçırılmasın. Diğer tarafta da ekonominin daha hızlı büyümesi gerektiğini, istihdamı, ihracatı artırmak için daha hızlı gidilmesi gerektiğini söyleyenler var. 2014 yılı ekonomisinin nasıl şekil alacağına ilişkin tercihlerin temelden değişebileceğini söyleyebiliriz. Onun için bugünkü tabloya aldanılmaması gerekir. Merkez Bankası piyasa çok canlanmasın diye bankaların hacmine sınırlama getiriyor. Enflasyon gelirse ipin ucunu kaçırırız diye düşünüyorlar. Önümüzde, yaklaşan iki seçim var. Seçimlerden önce Başbakan ekonomide nasıl bir şekil isterse, yani politika nasıl bir değişiklik isterse ona göre bir değişikliğe gidilecek. Ekonomik büyüme demek tabağın, çanağın daha fazla üretilmesi demek. Böylelikle işsiz olanlar bu büyüme ile iş imkanına kavuşur. Enflasyon artmasın derseniz ise büyüme daha yavaş olacaktır. Enflasyonda %5’i hiç göremedik; kıyısına bile yaklaşamadık. Bu yıl için de kıyısına yaklaşma beklentimiz var o kadar. Dün yılın ilk enflasyon raporunu açıklayan Erdem Başçı, 2013 yılı enflasyonuna ilişkin %5.3’lük hedefi değiştirmediklerini söyledi. Başçı, 2013 yıl sonu enflasyonunu orta noktası %5,3 olmak üzere %3.9 ile %6.7 arasında beklediklerini ifade etti. Merkez Bankası Başkanı, gelecek yılın enflasyonunu ise orta noktası %4,9 olmak üzere %3.1 ile %6.7 arasında tahmin ettiklerini açıkladı. Yani, sözü edilen 3 tane 5’in birine, en iyi olasılıkla iki yıl sonra ulaşmış olacağız. Diğer oranlar büyük ölçüde birbirine bağlı, birbirini etkiliyor. Ne zaman hızlı büyürsek o

ölçüde fazla cari açık veriyoruz. Cari açıktaki büyüme, milli gelir büyümesinin genellikle çok çok ötesine geçtiği için de cari açık/ milli gelir oranı yukarı gidiyor. Çetintaş, Tofaş, Arçeklik,Yurtiçi kargo, Şişecam gibi şirketlerde, tekstil fabrikalarında ve daha birçok iş kolunda binlerce işçinin işten çıkarılmasını hep gördük. Açılan 50 kişilik açılan istihdama yüzlerce hatta binlerce kişinin başvurduğunu görüyoruz. Krize işaret eder mi sizce bu? Tabii ki krize işaret eder. Bugün bir işverenin asgari ücretle bir işçi çalıştırması demek asgari ücretten daha fazla devlete para ödemesi anlamına geliyor. İşveren ne işçi çıkartabiliyor ne de çalıştırdığının parasını verebiliiyor. Fazladan niye işçi çalıştırayım diye düşünüyor. Şimdi Başbakan çıkıyor 3 çocuk, 5 çocuk diyor. Bu durum 3 - 5 çocuk bahanesiyle kadın istihdamının engellenmesidir. İşsizlik rakamlarında gençlerin durumu sizce nedir? Durum vahim. TÜİK’in söylediği verilere göre 15-24 yaş grubu %18,8’ i işsiz. Bu da demek oluyor ki her 5 kişiden 1’i işsiz. İş gücüne katılım oranı yüksek olsa bu oran her 4 kişide 1’e çıkacak. En kötüsü de üniversiteden mezun olmuş iş bulamamış kişiler, onlar daha vahim veya öğretmen olmuş çıkmış sonrasında Başbakan’ın “biz size iş veremeyiz” demesi.

Kadınlarda en yüksek işsizlik lise ve meslek lisesi mezunlarında. Lise mezunu kadınların %20,3’ü, meslek ve teknik lise mezun kadınların %19,6’sı işsiz. Üniversiteli kadınlarda işsizlik oranı ise %16.6 seviyesinde. Kırsal kesimde yaşayan eğitim görmemiş kadınlarda ise %0,4 işsizlik seviyesi var. AKP iktidara geldiğinden bu yana uygulanan ekonomik politikanın Türkiye ekonomisine katkısı ne oldu? Son on yılda Amerikan ekonomisi büyük bir sarsıntı yaşarken, Akdeniz çanağında yer alan

Portekiz, İspanya, İtalya ve Yunanistan büyük sıkıntılarla boğuşurken Türkiye benzer sorunlarla karşılaşmadı. Türkiye bunu nasıl başardı, durup düşünmek gerek. Biz, yepyeni bir politika mı oluşturduk da ekonomik darboğaza girmedik, yoksa bunda başkalarının mı eli var, düşünmeliyiz. AKP iktidarının takdir edilecek yönü, kendisine sunulan ekonomik mirasa sahip çıkmasıdır. Hatırlayın, 2001 krizi sürecinde ekonominin başına getirilen Kemal Derviş, IMF politikasıyla ekonomiyi kaostan çıkarmaya çalıştı ve bir anlamda bunda başarılı da oldu. Ancak, o kaostan çıkışın bir faturası olacaktı ve ilk genel seçimde seçmen bu faturayı kesti. Sandıktan AKP çıkmıştı, hem de üçte bir oyla üçte iki sandalyeye sahip olarak. Kabul etmek gerekir ki AKP, çok akıllıca hareket etti ve IMF’nin Kemal Derviş aracılığıyla Türkiye’ye dikte ettirdiği politikadan milim sapmadı. Şimdi şu söylenebilir hemen: “Madem IMF politikası bu kadar iyi, ülkenin ekonomik krize girmesini önlüyor, öyleyse bu politikaya niye karşı çıkılıyor ki?”Bu soruyu soranlara bir karşı soru sormak gerekir: “Ülkenin krize girmemesi, acaba vatandaşın krizde olmadığının göstergesi midir?” Bir örnekle açmaya çalışalım: Kimi zaman sorarlar, “Ekonomi nasıl gidiyor?” diye. “Kimin ekonomisini soruyorsun” diye karşılık vermek gerek. Öyle ya, örneğin vergiler artırılınca Maliye’de işler iyi demektir, ama ya vatandaşın ekonomisi? IMF politikaları sayesinde kamu maliyesinde işler iyi gidiyor, bütçe dengeleri sağlam. Ancak bu ne pahasına oluyor, reel gelirler artırılmayarak, refahın artmasına bir anlamda izin verilmeyerek. Yani bütçede işler iyi, ama vatandaşın bütçesinde durum hiç de parlak değil. Uygulanan ekonomi politikanın toplumda işsizlik dışında nasıl bir karşılığı oldu? Aslında ilk soruda bu sorunun da yanıtı var. Toplumun çok geniş bir kesiminin gelirinde, reel gelirinde bir iyileşme yok. Hayat standardı çok geri gitmiyorsa da ilerleme kaydetmek mümkün olmuyor. Uygulanan ekonomi politikası, vatandaşın beklentilerini törpüledi ve bu kanıksandı. Toplumun hiçbir kesimi, enflasyonun üstünde bir ücret ya da maaş artışı alacağını beklemiyor artık. Emekliler de öyle. Baksanıza ücret ve maaşa ilişkin tartışmalar, enflasyonun yarım puan üstünde mi zam yapılacak, bir puan üstünde mi, noktasında tıkanıp kalıyor. İşsizlik kabusu öyle bir

Alaattin Aktaş kimdir? 1957 Doğumlu.1978’de Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne başladı. ANKA Haber Ajansı’nda 13 yıl ekonomi servisinde çalıştı. TRT’de 50’ye yakın programda sunuculuk yaptı: Makro Ekonomik Göstergelerin Yorumlanması. Yaşadığı sağlık sorunlarını anlattığı “Hiç Kalbinizi Ellediler mi?” ve “Benim Güzel Medyam” adlı kitapları bulunmaktadır. Aktaş, Dünya gazetesinde düzenli olarak ekonomi yazıları yazmaktadır. çökmüş ki toplumun üstüne, herkes elindekiyle yetinme telaşı içinde. “Ya işimi kaybedersem!” korkusu yüzünden kimse sesini çıkaramıyor. Türkiye’de son ses getiren grevin ne zaman yapıldığını ve nerede yapıldığını

Merkez Bankası piyasa çok canlanmasın diye bankaların hacmine sınırlama getiriyor. Enflasyon gelirse ipin ucunu kaçırırız diye düşünüyorlar. hatırlayan var mı? Bırakın ses getiren grevi, son grev nerede olmuştur, bilen var mı? İşsiz kalma kabusu, sendikacılığı da öldürüyor. Zaten 1980’den sonra büyük güç kaybetmiş olan sendikalar, şimdi varlık nedenlerini yitirmiş gibiler. İşsizliğin ortadan kaldırılması için nasıl bir planlama yapılması gerekir? İşsizliği azaltmanın yolunun yatırımdan geçtiğini söylemeye gerek bile yok. Ancak, hiçbir sermayedar, daha ucuz ithal edilen bir ürünü yurtiçinde üretmek için yatırıma girişmez, bu tercihinde sonuna kadar haklıdır. Yabancıların Türkiye’de yoğun biçimde doğrudan yatırım yaptıkları ise kocaman bir yalan. Yabancının Türkiye’deki doğrudan yatırım olarak görünen yatırımı, mevcut tesisleri devralması yoluyla gerçekleşiyor. Ne istihdam artışı var, ne yeni bir vergi doğuyor; hatta istihdamın azaldığına bile rastlanan satışlar söz konusu olabiliyor. Gerçek doğrudan yatırım kazmanın toprağa vurulup yeni bir tesis kurulmasıdır kuşkusuz. O zaman yeni istihdam da doğar ve işsizliğin azaltılmasına katkıda bulunulabilir, yeni vergi de yaratılır.


13 DUNYA

26 Şubat 2013

Suriye’de kanlı hafta İktidardaki Baas Partisi’ne düzenlenen saldırılarının aralarında bulunduğu bir dizi saldırıda 80’i aşkın kişi öldü. Suriyeli bir muhalif örgüt, Şam’da son birkaç gündür düzenlenen bombalı saldırılarda toplam 83 kişinin hayatını kaybettiğini bildirdi. Kayıplar arasında, Baas Partisi’nin saldırıya hedef olan ölen 60’ı aşkın kişi de bulunuyor.

suruye gaye başiri

Ölenlerinin çoğunun sivil olduğu, aralarında yakındaki bir okulun öğrencilerinin de bulunduğu; 17’sinin de güvenlik görevlisi olduğu açıklandı. Kahire’de bir araya geldiler Suriye İnsan Hakları İzleme örgütü, saldırının tek Baas Partisi’ne düzenlenmediğini, kuzeydeki Barzeh İlçesi’nde bombalı araçla gerçekleştirilen üç ayrı saldırıda 22 kişinin öldüğünü bildirdi.

Baas Partisi’nin bürosunun bulunduğu Şam’ın merkezi ise göreceli olarak savaştan uzak yaşıyordu. Suriye devlet televizyonu, olayı “El Mezra semtinde terör saldırısı” diye niteledi. Öte yandan Suriye muhalefeti, dün Kahire’de bir araya gelerek, Beşar Esat rejimiyle barış görüşmesi olasılıklarını ele aldı. Bazı muhalefet üyeleri “Suriye hükümetinin kanlı olaylara karışmamış üyeleriyle” görüşmeye sıcak bakıyor. Esat rejimi muhalefetle önkoşulsuz görüşebileceğini bildirmişti. Bu arada, Birleşmiş Milletler

ve Arap Birliği’nin Suriye özel temsilcisi Lakhdar Brahimi’nin görevi 2013 sonuna kadar uzatıldı. Brahimi’nin görevi bugün sona erecekti.

barış görüşmeleri yapılmasının gündeme geldiği toplantıdan sonra muhalefet sözcüsü tarafından yapıldı. Sözcü, koalisyonun 2 Mart’ta İstanbul’da buluşarak başbakanını Geçici Hükümet Kurmaya seçeceğini söyledi. Ülkede şiddet Hazırlanıyorlar son hızıyla devam ederken, Beşar Suriye Muhalefet Güçleri Milli Esat açıklama konusunda bir yoKoalisyonu, muhaliflerin ele geçir- rum yapmadı. Suriye İnsan Hakları dikleri bölgelerde geçici hükümet İzleme Örgütü Halep’te bir füze salkurma planlarını açıkladı. dırısı sonucu 12 kişinin öldüğünü Açıklama 23 Şubat Cumartesi çok sayıda kişinin de yaralandığını günü yapılan açıklamada Kahire’de bildirdi. Ölü sayısının artmasından Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat’la kaygı duyuluyor.

Dünya Turu

Almanya

Berlusconi korkusu

İtalya eski Başbakanı Silvio Berlusconi’nin bu haftasonu yapılacak İtalya seçimlerinden zaferle çıkması ve ardından ekonomik reformları askıya alarak Euro’yu zor duruma düşürmesi olasılığı Berlin’de kaygı yaratıyor. Skandallara dolu siyasi hayatıyla sık sık gündeme gelen Berlusconi bugüne dek 4 kez başbakanlık yaptı. Berlusconi’nin seçimleri kazanması henüz kesinlik kazanmamasına rağmen siyasete dönüşü bile Almanya Başbakanı Angela Merkel için büyük kabus yaratıyor. Ekim 2011’de Brüksel’deki bir toplantıda Berlusconi’nin kendilerine güven verip vermediği sorulan Merkel ve dönemin Sarkozy birbirlerine gülümsemekle yetinmişti. Berlusconi’nin birkaç hafta içinde başbakanlıktan ayrılmak zorunda kalması ve yerine Mario Monti‘nin geçmesinden bu gülümseme sorumlu tutulmuştu. YARIN DÜNYA

Bulgaristan

Borisov’dan istifa

Seçimleri boykot çağrısı

Irak’ta Sünnilere saldırı Iraklı yetkililer, Tuz Hurmatu’da Bağdat’a destek veren yedi Sünni milisin öldürüldüğünü açıkladı. Saldırıda bir milis de ağır yaralandı. Polis, asker kıyafetleri giyen saldırganların milisleri önce bir kontrol noktasında topladığını, daha sonra da öldürmek üzere başka bir alana götürdüğünü açıkladı.

Saldırıyı üstlenen olmadı, ancak Irak’ta faaliyet gösteren El-Kaide bağlantılı örgütün, ‘Sahva’ adı verilen bu Sünni milislere karşı eylemler düzenlediği biliniyor. Sahva milisleri, birkaç yıl önce Amerikan birlikleriyle birlikte El-Kaide militanlarına karşı mücadele vermişti. YARIN DÜNYA

Mısır’ın önde gelen muhalefet lideri Muhammet El-Baradei, yaklaşan genel seçimleri boykot çağrısında bulundu. Cumhurbaşkanı Muhammet Mursi hafta başında parlamento seçimleri çağrısında bulundu. Ancak laik siyasetçi El-Baradei bu seçimlere katılmayı reddettiğini açıkladı. Mursi seçimler için 27 Nisan tarihini belirlemekle birlikte, Kıpti azın-

lığın itirazı üzerine bu tarihi değiştirmeyi düşünüyor. Tarih Paskalya tatiline denk geliyor. Bu, aralık ayında yeni anayasanın yürürlüğe girmesinden bu yana yapılacak ilk genel seçim olacak. Muhalefet, anayasanın aceleye getirilmiş bir referandumla onaylandığını, ancak insan haklarının tam korunmadığını ve askerlerin yetkisini yeterince kısmadığını savunuyor. YARIN DÜNYA

Boiko Borisov yüksek elektrik fiyatları nedeniyle günlerdir devam eden protesto gösterilerinin ardından görevinden çekildiğini açıkladı Bulgaristan Başbakanı Boiko Borisov yüksek elektrik fiyatları nedeniyle süren protesto gösterileri yüzünden istifa etti. Borisov, halkın yüksek elektrik faturaları nedeniyle giderek artan öfkesini yatıştırmak için hafta başında maliye bakanını görevden almış, yabancı enerji firmalarının üzerine gideceğine dair söz vermişti. Ancak bu adımlar protestoların sona ermesini sağlamadı. Son iki günde polisle çatışmaya giren 25 kişinin gözaltına alındığı bildiriliyor. Bulgaristan, Avrupa Birliği’nin en yoksul ülkesi. YARIN DÜNYA

Amerika

Mısır’da kadına şiddet arttı Ortadoğu Günlüğü Peyman Azadi

Mısır’da iki yıl önce yapılan halk ayaklanması demokratik temsil açısından başlangıçta umutlar verse de, ülkede kadınların durumu hala belirsizliğini koruyor. İnsan hakları örgütleri, kadınlara yönelik şiddetin arttığına dikkati çekerek devletin duruma müdahale etmesini istiyor. Mısır’da eski yönetimin devirmesinde kadınlar da çok önemli rol oynadı. Ama olayın üze-

rinden iki yıl geçmesine rağmen kadınlar bunun karşılığını almış değil. Hatta kişisel güvence alanında durumları daha da kötüleşmiş durumda. İnsan Hakları Gözlem’den Heba Morayef de bu görüşte: “Çok sayıda dayak, cinsel taciz hatta yakın zamana kadar toplu tecavüz olayları yaşandı. Devlet bunlara karşı hiçbir önlem almadı.” hükümetin attığı adımlar faydasız Hükümeti kadınlara yardım için adım atmaya ikna çabaları da bir işe yaramamış. Psikolog Farah Şaş, cinsel şiddet kurbanlarına yardımcı oluyor: “Kadın sorunlarını parlamentoda

ya da kamuya açık tartışmalarda ortaya atsak, hep bunun öncelik olmadığını söylüyorlar. Kadınların korunmalarının ve temsil hakkının mevcut devrim ve siyasi süreçte öncelik olmadığını savunuyorlar.” Kadın hakları daha önce de güvence altında değildi. Ancak uzmanlara göre Mısır’da geçen ay tartışmalarla kabul edilen yeni anayasa, bu temel hakları daha da kısıtlıyor. Kadınlar durumdan kaygılı. Yalnızca kadınları koruyan yasaların çıkarılması da yetmeyebilir. İnsan hakları örgütleri, kadını yardımcı role oturtan eğitim sisteminin, gençleri işsiz bırakan ekonomik

sistemin ve saldırgan yerine kurbanı sorumlu tutan toplumsal sistemin ciddiyetle elden geçirilmesi gerektiğini savunuyor. Bazı sivil toplum kuruluşları mitinglerde kadın hakları ve diğer sorunlara yer veriyor. İnsan hakları örgütlerine göre bu kuruluşlar kadınlar konusunda bir tür bilinçlenme yaratsa da, bunların arkasında yatan temel görüşü ters buluyor. bize cinsel obje olarak bakıyorlar Şaş, “Kadınlar sokaklarda sürekli insan kalkanları arasında yürüyemez. Sistemin bizi de koruduğundan, erkeklerin sokaklarda yürürken bize cinsel obje

olarak bakmadığından emin olmalıyız” şeklinde konuşuyor. Vatandaşlara koruma yetkisi verilmesini de kaygı verici bulanlar var. Morayef, “Yurttaşlara şiddete bulaşma yetkisi tanıyan yeni izin çok tehlikeli. Bu, kahramanlık taslayanların meydanı boş bulmasına yol açacak” diyor. İnsan hakları örgütleri İslamcı hükümetin icraatlarını kaygıyla izliyor, bireysel güvenliğin arttırılması yönünde adımlar atılmasının liderler de dahil herkesin yararına olacağını söylüyorlar.

Obama’dan sert yanıt

Obama ve Japonya Başbakanı Abe arasındaki görüşmede, Kuzey Kore’nin son nükleer denemesi, Çin ve Japonya arasındaki ada anlaşmazlığı ve Amerika-Japonya ekonomik ilişkileri ele alındı. Obama, Başbakan Abe’nin, kısa bir süre önce nükleer deneme yapan Kuzey Kore’ye karşı “sert bir yanıt” verilmesi konusunda kararlı olduğunu bildirdi. Şinzo Abe, aralık ayında Japonya başbakanlığına gelmişti. İkinci kez başbakanlık koltuğuna oturan Abe, kampanyasını Amerika’yla daha yakın ilişkiler zeminine oturttu. Başbakan Abe, bu sabah Washington’da, savaşlarda ölen Amerikan askerlerinin toprağa verildiği Arlington Ulusal Mezarlığı’na giderek çelenk koydu. YARIN DÜNYA


14 KULTUR-SANAT

26 Şubat 2013

Oscarlar sahiplerini buldu

85. Oscar Ödülleri sahiplerini buldu. Argo, En İyi Film seçilirken En İyi Yönetmen ödülünü Pi’nin Pi’nin Yaşamı filminin yönetmeni Ang Lee kazandı. Gecede En İyi Erkek Oyuncu ödülünü Lincoln’ü canlandıran Daniel-Day Lewis alırken ve En İyi Kadın Oyuncu ise Jennifer Lawrence seçildi. Haneke’nin “Aşk” filmi ise En İyi Yabancı Film seçildi. En İyi Görsel Efekt: Life of Pi

En İyi Kostüm: Anna Karenina

En İyi Animasyon (Kısa Metraj): Paperman

En İyi Yönetmen: Ang Lee

En İyi Belgesel: Searching for Sugar Man

En İyi Film: Argo

En İyi Erkek Oyuncu: Daniel Day-Lewis En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Anne Hathaway

En İyi Animasyon: Brave

En İyi Yabancı Film: Amour

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Christoph Waltz

En İyi Kadın Oyuncu: Jennifer Lawrence

En İyi Orijinal Senaryo: Quentin Tarantino

Diğer Ödüller: En İyi Uyarlama Senaryo: Argo En İyi Görüntü Yönetimi: Life of Pi En İyi Sanat Yönetimi: Lincoln

En İyi Belgesel (Kısa Metraj): Inocente En İyi Kısa Film: Curfew En İyi Müzik: Life of Pi En İyi Şarkı: ‘Skyfall’ En İyi Kurgu: Argo En İyi Ses Miksajı: Les Misérables En İyi Ses Kurgusu: Zero Dark Thirty - Skyfall En iyi Makyaj: Les Misérables İSTANBUL SERKAN ATAK

geçirmesinin zorlu serüvenini başarıyla aktaran Daniel-Day Lewis Sinema dünyasının en En İyi Erkek Oyunu seçilirken, prestijli ödüllerinden olan Açlık oyunları ile tanınan Jennifer Oscar’lar, ABD’nin Los Angeles Lawrence En İyi Kadın Oyuncu sekentindeki Dolby Tiyatrosu’nda çildi. En İyi Yardımcı Erkek Oyunsahiplerini buldu. Tarihin en uzun cu Oscar’ı Django Unchained ile kırmızı halı seramonisine tanık Christoph Waltz’un, En Yardımcı olduğumuz ödül gecesinde bek- Kadın Oyuncu Oscar’ı ise Sefillentilerin aksine süpriz bir ödül ler’deki rolüyle Anna Hathaway’in verilmezken gecenin galibi diğer oldu. ödüllerde olduğu gibi “Argo” filmi oldu. Lincoln 12’de 2 Yaptı 12 dalda oskara aday gösterilen Oyunculara Beklenen Ödüller ve ödüllerün çoğunu toplamasına Oyunculuk kategorisinde ödül kesin gözüyle bakılan Lincoln filalması beklenen isimler ödüllerin mi sadece 2 ödül alabildi. Lincoln sahibi oldular. Lincoln’ün köleli- Lewis’in aldığı ödül dışında En İyi ği kaldıran ek maddeyi meclisten Sanat Yönetimi ödülünün sahibi

ŞİVA ALİZADE yazdı

Kelebeğin Rüyası

Dönemin savaş koşulları içinde hükümet “Mükellefiyet Yasası” çıkarmış ve 15 yaşından 65 yaşına kadar bütün yetişkin erkeklerin kömür madenlerinde çalışılması zorunlu kılınmıştır. Belediye Başkanı’nın kızı Suzan’ın (Belçim Bilgin) Zonguldak’a geri gelmesi ile Rüştü ve Muzaffer aralarında bir iddiaya girerler. İkisi de Suzan’a isimsiz birer şiir yazacaklardır. Suzan bu iki genç şairin ilham perisi olur. Fakat zaman ilerledikçe Rüştü ve Muzaffer’in hastalıkları iyice kendini göstermeye başlar. 1940’lı yıllarda bir çok insanın ölümüne sebep olan verem hastalığı genç şairleri de vurmuştur. Tek partili dönemi anlatan pek fazla sinema ve ya televizyon projesi yok. Bu dönem de yaşanılan modernleşme çabaları,

zorla çalıştırılan maden işçileri, kıtlık, salgın hastalıklar, 2. Dünya Savaşı, sağlık sisteminin çaresizliği konuları filmde çok iyi işlenmiş. Ama Kelebeğin Rüyası’nın esas olarak anlatmayı hedeflediği iki genç şairin hayatı olduğunu akıldan çıkarmamak gerekir. Dolayısıyla diğer konular seyircinin o dönemin koşullarını algılayabilmesi için anlatılmış. Filmin prodüksiyon kalitesinin de çok iyi olduğunu belirtmekte fayda var. Görüntü Yönetmenliğini üstlenen Gökhan Tiryaki sinema tarihine adını yazdıracak tek plan çekimine imza atmış. (Açılış sahnesinde yer alan insanların zorla ve hangi koşullarda maden işçiliği yaptıkları anlatıyor.) Sanat Yönetmeni Hakan Yarkın ve kostümlerin emanet edildiği Gülümser Gürtunca ise 1940’lı yılların atmosferini çok iyi yansıtıyorlar.

olurken En İyi Yönetmen Ödülü usta yönetmen Ang Lee’ye gitti. Pi’nin Yaşamı ayrıca En İyi Görsel Efekt, En İyi Müzik ve En İyi Görüntü Yönetimi ödüllerini alarak en fazla ödül alan film oldu.

diğer bir isim oldu.

Vasat Bir Gece Kırmızı halı seremonisinin çok uzun olması ve adeta bir defileye dönüşmesi töreni heyecanla bekleyenler için çekilmez bir hal alırGönüllerin Kazananı: Haneke ken, sunucu olarak seçilen Seth En İyi Film ve En İyi Yönetmen MacFarlane ise performansı ile dallarından aday olan Haneke’nin hayal kırıklığı yarattı. Gecenin en filmi bu ödüllerden birini alamaz- güzel konuşmasını ise Daniel-Day ken En İyi Yabancı Film Ödülü’nün Lewis gerçekleştirdi. Konuşmasahibi oldu. sında kendisine ödül veren Maryl Bir çok kişi tarafından süpriz Streep’e takılan oyuncu neredeyse olarak Haneke’nin bu ödüllerle temposu ile durma noktasına geonurlandırılacağı düşünülüyordu. len törene hayat vermiş oldu. GeQuentin Tarantino, En İyi Orjinal cenin en gereksiz hareketi ise En İyi Senaryo dalında ödüle layık görü- Film ödülünü First Lady Michelle lerek törenden eli boş ayrılmayan Obama’nın açıklaması oldu.

Yılmaz Erdoğan’ın son filmi uzun zamandır beklenen yerli yapımların başında geliyor. 1941 yılının Zonguldak’ın da geçen film 20’li yaşlarında olan Rüştü Onur (Mert Fırat) ve Muzaffer Tayyip Uslu’nun (Kıvanç Tatlıtuğ) şair olma hayallerini anlatıyor.

Atlıkarınca ve Başka Dilde Aşk’ta ki oyunculuklarıyla kendini ispatlayan Mert Fırat filmde takdire şayan bir performans sergiliyor. Şimdiye kadar oynadığı karakterlere hiç benzemeyen, verem hastası bir şair olan Muzaffer Tayyip Uslu rolü ile seyirci karşısına çıkan Kıvanç Tatlıtuğ filmin en büyük sürprizlerinden. Rolüne hazırlanırken duruşundan, jestlerine kadar titiz bir şekilde çalıştığı belli. Mahide karakterini canlandıran Farah Zeynep Abdullah’da rolünün hakkını veriyor hatta filmin sonun-

da daha çok görünseydi diye düşündürüyor. 30 yaşında ki Belçim Bilgin ise ne yazık ki lise öğrencisi Suzan rolünde pek inandırıcı olmamış. Yılmaz Erdoğan (Behçet Necatigil rolünde), Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu’yu ve 1940’lı yılların Türkiye’sini anlatan çok güzel bir dönem filmi çekmiş. Komedi ve dramı dengede tutarak hem (uzun süresi sebebiyle ) seyircinin filmden kopmamasını hem de filmin ağlak bir melodrama dönmesini engellemiş. İzlemeye değer bir film.

Kelebeğin Rüyası Yönetmen: Yılmaz Erdoğan Oyuncular: Kıvanç Tatlıtuğ, Mert Fırat tür: Dram Film, Erdoğan’ın işini bir kalibre daha yukarı taşıma arzusunu başarıyla yansıtıyor. 2 genç şairin öyküsünün başarısı bunun gerçekleşmesini etkileyecek mi göreceğiz.

Aşk Seansları Yönetmen: Ben Lewin Oyuncular: John Hawkes, Helen Hunt, William H. Macy Tür: Dram, Komedi Helen Hunt’a “en iyi yardımcı kadın oyuncu” dalında Oscar adaylığı getiren film 70 yaşındaki Polonyalı asıllı yönetmenin geçen yılın “küçük ama etkili” filmi olmayı başarıyor.

İnadına Film Çekmek Yönetmen: Reis Çelik Oyuncular: Tuncel Kurtiz Tür: Belgesel Vizyona girdiği görmezden gelinen “İnadına Film Çekmek” 2003 yılında sonlanan İnat Hikayeleri projesinin yapım ve çekim öyküsünü anlatan doğaçlama filmin belgeseli.

Masumiyet müzesi’ne önemli adaylık

Her yıl düzenlenen, tüm dünyadan en yenilikçi, farklı ve öncü tasarımların katıldığı, 2012 yılında dünyada tasarlanan bina ve eşyaların aday olarak seçildiği Yılın Tasarım’ı ödülleri aday listesinde Masumiyet Müzesi’nin de yer aldığı açıklandı. Bu yıl altıncısı düzenlenen ve “Tasarım Dünyasının Oscar’ları” olarak da adlandırılan “Yılın Tasarımları Ödülü” için tüm dünyadan en yenilikçi ve yaratıcı tasarımlar, Mimari, Dijital, Moda, Mobilya, Grafik, Ürün ve Ulaşım’ dan oluşan 7 kategori içerisinde değerlendiriliyor. “Yılın Tasarımı” ödülü için ayrıca tüm alanların kazananını belirlemek için, yedi ayrı kategoride önerilen doksanı aşkın aday alanlarının en etkileyici isimlerinden oluşan bir seçici kurul tarafından değerlendirilecek. Kazananlar 17 Nisan 2013 tarihin de açıklanacak. YARIN KÜLTÜR-SANAT

HAFTANIN AJANDASI 8. Dağ Filmleri Festivali

Sanatçıların gözünden darbe

Haneke hakkında her şey

Türkiye’nin, doğa, keşif ve macera konulu, ilk ve tek film festivali olan Dağ Filmleri Festivali, 28 Şubat Perşembe günü, İstanbul Beyoğlu’nda, izleyicileriyle buluşuyor. 4 Mart’a kadar sürecek festivale, Fransız Kültür Merkezi, Galatasaray Aynalı Geçit ev sahipliği yapacak.

Beyoğlu’nda bulunan SALT’ta açılan “Duvar Resminden Korkuyorlar” başlıklı sergi, 1980 darbesinin dönemin sanat hayatına etkisini gazete küpürleri ve sanat eserleriyle anlatıyor. Sergiyi 21 Nisan’a dek pazartesi hariç her gün SALT Beyoğlu’nda görebilirsiniz.

Goethe Enstitüsü, Avusturya Kültür Ofisi ve Fransız Kültür işbirliğiyle gerçekleşen “Haneke Hakkında Her Şey” başlıklı programda ünlü yönetmenin tüm filmografisi 28 Şubat – 14 Mart 2013 tarihleri arasında İstanbul Modern Sinema’da gösterimde olacak.


15 TOPLUM

26 Şubat 2013

Kömüre de göz diktiler

HALKIN KÜRSÜSÜ

Balıkesir’in Edremit İlçesi’nde, dar gelirli ailelere dağıtılmak üzere Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Müdürlüğü’ne gönderilen, üzerinde ’Para ile satılamaz’ yazısı bulunan 17 ton kömür, AKP’li eski Belediye Başkanı Yunus Bozbey’in babası Arslan Bozbey’e ait apartmanın bahçesinde bulundu. yarın TOPLUM rıfat çapar

AKP’nin adı bu kez 17 ton kömür yolsuzluğuna karıştı. 2004- 2009 yılları arasında Edremit’te Belediye Başkanlığı yapan AKP’li Yunus Bozbey’in babası Arslan Bozbey’e ait üç katlı apartmanın bahçesinde yüzlerce torba kömürleri görenler, gazete ve haber ajansı bürolarına ihbarda bulundu. “Bana komplo yapılıyor” Olayın duyulması üzerine mülkiyeti babasına ait apartmana gelen eski Belediye Başkanı Yunus Bozbey, “Annem ve babam üç aydır Konya’daki kız kardeşimin yanında. Babamın ve benim, kömürlerle ilgimiz yok. Olayı duyanlar beni telefonla arayıp kömür istedi. Apartmandaki kiracılarla konuştum. Kömürlerin diğer kiracı Hakan Yılmaz tarafından kamyonla taşınıp bahçeye konulduğunu öğrendim. Seçimler yaklaştığı için birileri benim üzerimden politika yapmak istiyor. Ben buna izin vermem. Bir komployla karşı karşıyayım. “ diye konuştu. Daha sonra Hakan Yılmaz’ı bulan Bozbey, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı İlçe Müdürlüğü’ne götürdü. Burada Vakıf Müdürü Elif Çakır’a, “Babamın evinin bahçesinde kömürler var ve torbalarının üzerinde ‘Para ile satılamaz’ ibareleri var. Bu konuyu çözün. Bu kadar kömürü

sinBu hafta köşemize İstanbul’un Şişli ilçe Ayde çiçekçilik yaparak geçimini sağlayan han han Çalıkoparan’ı konuk ediyoruz. Ay nı Çalıkoparan bize çiçekçiliği neden yaptığı ve bu işin kötü taraflarını anlattı.

AKP’nin yolsuzluk listesi bir kişiye nasıl veriyorsunuz? Bu kömürleri hemen kaldırın” dedi. Kaymakam:”Kömürlerin kalorisi düşük” Edremit Kaymakamı Osman Tunç da yaptığı açıklamada, “Yaptığımız ilk incelemede söz konusu adrese götürülen kömürlerin, düşük kalorili olduğunu görünce durumu genel müdürlüğümüze ve TKİ’ye yazıyla bildirdik. 100 ton yeni kömür istedik. Kömürler de geri alındı. Araştırmayı sürdüreceğiz” diye konuştu.

Başbakan’ın 26 yaşındaki oğlu Ahmet Burak Erdoğan, 2,325,000 dolara bir kuru yük gemisi aldı. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın oğlu Erkan Yıldırım, Almanya’daki Santour GmbH firmasından aldığı 200.000 Euro ile İtalya’da bir gemi satın aldı. AKP hükümetinin ilk 13 gününde tam 219 adet yol

ihalesi yapıldı. Toplamı 52 trilyon lira olan ihale bedelleri, Sayıştay vizesinden kaçırılmak için 750 milyar lirayı aşmayacak şekilde ayarlandı. Böylece, yolsuzluk saptanmasın diye Sayıştay devre dışı bırakıldı. 3 milyon 751 bin dolara özelleştirilen Sümerbank’ın arsasının sadece bir bölümü 13 milyon 750 bin dolara satıldı.

Maymun şeklindeki kaya görenleri şaşırtıyor

Kırklareli-Kofçaz karayolunun Karakoç köyü kırsalında bulunan ve halk arasında “Maymun Kaya” olarak adlandırılan kaya görenleri şaşırtıyor. Karakoç köyü kırsalında doğal yollarla oluşmuş kaya görenlerin ilgisini çekiyor. Karakoç köyü muhtarı Hüseyin Köse, “Köyümüzün kırsalında bulunan kaya, bazı vatandaşlarımız tarafından maymuna bazıları tarafından da caretta carettaya benzetiliyor” dedi. Köse, vatandaşların kayayı ilk gördüklerinde çok şaşırdıklarını belirterek, “Maymun kaya KırklareliKofçaz karayolunun 7. kilometresinde 50 metre içeride bulunuyor. Vatandaşlar ilk baktıkları zaman kayayı maymuna

benzetmiyor, sonradan dikkatli bir şekilde incelediklerinde maymuna benzetiyorlar.” YARIN toplum

Sakarya’da at eti skandalı Sakarya’da bir pide salonunda yapılan denetimde, alınan et numunelerinden at ve eşek eti çıktı. Dükkanın işletmecileri R.C. ve R.C., savcılıktaki ifadelerinde etleri N.T.’ye ait kasaptan aldıklarını söyleyerek fatura ibraz etti. N.T. ise, söz konusu faturanın karşılığında et vermediğini öne sürdü. Üç zanlı hakkında, bozulmuş ve değiştirilmiş gıda ticareti yapmak suçundan, 1 yıl 4 aydan 6,5 yıla kadar hapis cezası ve bin 500 güne kadar adlî para cezası talepleriyle dava açıldı. YARIN toplum

Soğuğa aldırmıyorum

ir misiniz? Bize kısaca kendinizden bahsedebil iyonculuk işine feks kon Daha önce, bundan 25 yıl önce maya başladım. girdim. Ordan zarar edince çiçekçilik yap ğum var, üçü de 15 yıldır çiçekçilik yapıyorum. Üç çocu evli. Kuştepe semtinde oturuyorum. İşinizin güzel tarafları neler? günlerde işleriAnneler günü, sevgililer günü gibi özel Bazı günler de miz daha iyi oluyor. Satışlarımız artıyor. elli lira, bazen yüz satışlarımız hiç belli olmuyor. Bazen imiz yer için kira lira karımız oluyor. Daha önce işgal ettiğ kaldırdı, artık kira ödüyorduk. Sağolsun o kirayı Sarıgül derdinden de kurtulduk. İşinizin kötü tarafları neler? rında dışarıda olKötü tarafları şöyle: Özellikle kış ayla ’dan akşam saat duğumuz için üşüyoruz. Sabah saat 9.00 a mecburuz. 20.00’ye kadar soğukta dışarıda durmay bazı günler olun Yazı Yaz aylarında da işlerimiz düşüyor. a talim ediyoruz. yor ki hiç kazanmıyoruz. Bazen 10 liray ıyorum. Kapalı Kışın kar, yağmur yağdığında tezgahı açm a iyi olurdu tabi. bir mekanda çiçekçilik yapsaydım dah iyor. Ama belediye bize öyle bir yer tahsis etm kçilik yapmazBir iş sahibi olsaydım tabiki dışarıda çiçe se beni işe almaz. dım. 47 yaşındayım. Bundan sonra kim düzenli olarak ay Çalıştığım işten ayrıldıktan sonra her kanunla birlikte da sigortam için 36 lira ödüyorum. Bu kleri beğenmiyor, ödemeye başladım. Müşteri bazen çiçe almıyor. Son olarak neler söylemek istersiniz? uz. Bunca soğuğa Soğukta bekleyerek ekmeğimize bakıyor görüyorlar. Bizim aldırış etmeden, çiçeğin parasını çok disini düşünüyor. açımızdan kimse bakmıyor. Herkes ken haklı. Her yerde Müşteri bizim için nimettir. Ne dese ar satıcı olmazdı. seyyar satıcı var. İş olsaydı o kadar seyy

Hazırlayan Eda Derya Toper

1984 1 Mart

Elektrik hattından internet hizmeti Elektrik hatları, elektronik haberleşme hizmeti için de kullanılacak. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) yüksek hızda internet, telefon, video erişim imkanlarının elektrik hatları üzerinden sağlanabilmesi için hukuki zemini oluşturan bir düzenleme yaptı. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı Tayfun Acarer, elektrik hatları üzerinden

elektronik haberleşme hizmeti sunulabilmesinin hukuki zeminini oluşturan bir düzenleme yaptıklarını bildirdi. Bu şekilde halen bina içindeki elektrik hatlarını kullanarak hizmet sunan bazı işletmecilerin olduğunu ifade eden Acarer, BTK’ya ulaşan talepleri dikkate alarak, elektrik hatları üzerinden elektronik haberleşme hizmeti sunacaklarını kaydetti. YARIN toplum

1996 1 Mart

2000 2 Mart

1992 3 Mart

Sıkıyönetim kısmen kaldırıldı TBMM’de sıkıyönetimin13 ilde kaldırılmasını, 54 ildeyse 4 ay süreyle uzatılması kararlaştırıldı. Başbakan Turgut Özal yaptığı açıklamada, “Olaylarda yüzde 99 azalma var. Ancak aşırı sol ve bölücü örgütler faaliyetlerine yeraltında devam ediyorlar” dedi. İÜ’de harçları protesto edildi Harçları protesto eden öğrenciler İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni 30 saat işgal ettiler. Eylem sonrası çıkan olaylarda100 öğrenci gözaltına alındı. Pinochet serbest bırakıldı İngiltere,16 aydır Londra’da ev hapsinde tutulan eski Şili diktatörü Pinochet’in salıverilmesine karar verdi. Pinochet, kendisini isteyen ülkeler itiraz etmeden, apar topar ülkeyi terketti Kozlu’da 127 işçi öldü Zonguldak Kozlu’da grizu faciasında 127 kişi öldü, 147 kişiden umut kesildi. Müfettişlerin hazırladığı raporda işverenin birçok teknik konuda ihmalkar davrandığı belgelendi.


Zombiyle evlenmek bir başka Düğünlerin vazgeçilmez klasikleri, herkes için vazgeçilmez değil. Hatta öyle ki düğünleri özel ve farklı kılma çabası insanlara çok başka şeyler yaptırıyor. Dünyanın en güzel

PSY’den Tepebaşı’nda ’ e l y t S m a n g n a ‘G ‘Gangnam Style’ şarkısıyla fenomen haline gelen Koreli şarkıcı PSY, Tepebaşı’nda bir konser verdi. Etkinliğe gelen binlerce kişi, üst üste çalan şarkı eşliğinde o meşhur dansı etti. Konser başlamadan 6 saat önce yüzlerce insan PSY’nin gelişi dolayısıyla Taksim’den Galatasaray Meydanı’na yürüyüşle geceyi başlattı. Soğuk havaya rağmen binlerce kişi konser alanını tıklım tıklım doldurdu. Galatasaray’dan Tepebaşı’ndaki TRT binasına döner dönmez bu kalabalık manzara hakimdi. ‘Gangnam Style’ videosu Youtube’da bir milyardan fazla izlenen Güney Koreli şarkıcı PSY’nin İstanbul Blue Night kapsamında düzenlenen ücretsiz konserine akın oldu. Çene titreten soğuğa ve ara ara çiseleyen yağmura aldanmadan, bir saat öncesinden konser alanını dolduran kabalık etkilenmedi. Başka şarkısı bilinmiyor Her yaş grubundan geniş bir kitle sahne önünde yer alıyordu. Türkiyeli hayranların yanında Arap turistlerin de yoğun ilgisi gözlerden kaçmadı. Planlı, programlı gelenlerin yanı sıra etkinliğin olduğunu o an öğrenenler de vardı. Ama dört bir yandan en çok

kulağa takılan cümle, “E işte Gangnam’ı dinler, sonra gideriz” diyaloglarıydı. Aslında, PSY 13 yıllık kariyerine beş albüm sığdırmıştı ama ‘Gangnam Style’dan başka hiçbir şarkısı bilinmiyordu.

18SORU

Ümit Körhasan Emlakçı - İstanbul

Kalabalık Gangnam dansı ‘Gangnam Style’ ile yapılan açılışla PSY, sahnenin bir ucundan diğer ucuna koşturdu, meşhur dansını gerçekleştirdi. PSY nakarata geldiğinde ise konser alanını dolduran binler bileklerini çaprazlama

birleştirip ayakları üzerinde dans etmeye başladı. PSY ara vermeden, baştan bir kez daha söyledi. Derken o şarkı da bitti, şarkıcı gelenlere teşekkür etti. “İstanbul’da olmaktan ne kadar çok mutlu olduğunu” dile getirdi.

Macbook’a rakip

Yeni Chromebook İnternet devi Google, dokunmatik ekranlı taşınabilir bilgisayar Chromebook Pixel’i tanıttı. Apple ile akıllı telefon işletim sisteminde sıkı bir rekabet halinde olan Google , taşınabilir bilgisayar alanındaki rekabeti yeni ürünüyle alevlendiriyor. Pek çok özelliği ile Macbook’la yarışan Chromebooks, yarışa güçlü giriyor. Nisanda ABD’de satışa sunulması beklenen Chromebook Pixel’in, WI-FI modelinin 1299, 4G’li modelinin ise bin 499 dolara satılacağı belirtildi. Google, ilk Chromebook’u, 2011’de piyasaya sürmüş ve geçen yıl 100 binden fazla satılmıştı.

1. En sevdiğiniz erdem? Paylaşmak 2. Başlıca özelliğiniz? Hırslı olmak 3. Mutluluk nedir? Sevdiklerimin yanında olabilmek 4. Mutsuzluk nedir? Beklediğin bir şeyin olmayacağını öğrenmek 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Çoraplarımın koyduğum yerden alınması 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Kendini övmek 7. En sevmediğiniz şey? Eşitsizlik 8. En sevmediğiniz kişiler? İlkokul öğretmenlerim 9. En sevdiğiniz iş? Kahvatı hazırlarken radyo dinlemek 10. En sevdiğiniz şair? Cemal Süreya 11. En sevdiğiniz yazar? Ahmet Hamdi Tanpınar 12. Kahramanınız? Michael Stipe 13. Kadın kahramanınız? Annem 14. En sevdiğiniz çiçek? Kaktüs 15. En sevdiğiniz renk? Kapalı yeşil 16. En sevdiğiniz yemek? Börek 17. En sevdiğiniz düstur? Düşünüyorum öyleyse varım. 18. En sevdiğiniz söz? Kıyamet kopsun ve olaysız dağılalım.

Tekrardan mikrofonu eline aldığında farklı bir şey söyleyeceği sanıldı. Fakat tekrardan ‘Gangnam Style’ çalmaya başladı. PSY araya enstrümansız bir şarkı girdi ama sonra “Final!” diyerek yine ‘Gangnam’a döndü. Ardından müzik kesildi, sahne önünde baş selamı verdi. Topu topu 15 dakika süren performansının içine dört defa aynı parçayı sıkıştırdıktan sonra sahneden ayrıldı.

Grip ilaçları güçleniyor Grip virüsünü öldürmede, bilinen ilaçlardan daha etkili yeni bir moleküler bileşikler grubu bulundu. Uluslararası bilim insanları grubu tarafından bulunan bileşikler, virüslerin uyum sağlamasına bağlı olarak giderek etkisizleşen grip ilaçlarının yardımına koşarak, gribe dirençli ve virüslerin bağışıklık kazanmasını güçleştiren ilaçlar geliştirilmesinin yolunu açacak. YARIn toplum

gelini, en yakışıklı damadı olma hayalini geride bırakarak, kanlı, yaralı, korkunç gelin ve damatlar insanların hayallerini süslüyor. YARIn toplum

Boğa Güreşi de yasaklanır

Catalonia, hayvan hakları eylemcilerinin düzenlediği bir kampanyadan sonra İspanya’da boğa güreşini yasaklayan ilk bölge oldu. Parlamento geleneği yasa dışı gösteren dev bir adım attı. Boğaların da korunması gerektiğine dair bir yasa kabul edildi.

Mikrodalga at sanat çıksın Kenny Irwin, AMIR 9000 mikrodalga robotunu kullanarak etrafındaki şeyleri mikrodalgaya atarak tuhaf görünümlü sanat eserleri yaratan Amerikalı bir sanatçı. Xbox 360 Elite’ın mikrodalgadan çıkmış halinin değeri ise 31.000$ belirlenilmiş.

Araba komple oyuncak kaplı

Eski bir Ford Capri’yi minik arabalarla kaplayıp bir sanat projesine çeviren Genç James Ford, son iki senesini General Carbunkle üzerinde çalışarak geçirdi. 200 kadar oyuncak arabayla hazırladığı projesiyle bu modeli yeniden canlandırdı.

Hurdalardan heykel

Ütü yapma sporu şampiyonası 1997 yılında İngiltere’de keşfedilen bu sporun ilk dünya şampiyonasını Almanya’da gerçekleşti. Katılımcılar uçurum kenarlarında, ormanda, kanonun içinde, büyük bronz heykellerin üzerinde, sokağın ortasında, su altında, buz tutmuş bir gölün buz tabakasının altında ya da paraşütle havada süzülürken, kayak yaparken ütü yapıyorlar. Bu yeni sporun meydana çıkardığı görüntüler oldukça ilginç oluyor. YARIn toplum


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.