Güzel günlerin habercisi...
6 Mart 2013 l Çarşamba l Sayı:74
1 TL l www.yarinhaber.net
Başbakan bir kez daha kadın cinayetleriyle ilgili konuştu
Bu işin üstüne nasıl gideceksek gidelim Adalet Bakanı’na talimat Başbakan Erdoğan Balıkesir’de yaptığı konuşmada kadına yönelik şiddeti ve korumayan yargıyı eleştirdi.
Yapılması gereken 10 madde Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Başbakan’ın sözüne karşılık uygulanması gereken on madde açıkladı.
Gökçer Tahincioğlu ile görüştük
Hesaplaşmak gerek Darbelerle hesaplaşma konusu her zaman gündemde olmuştur. Çünkü hiçbiriyle gerçek anlamda bir hesaplaşma yaşanmamış, toplumun da içini rahatlatmamıştır. Bu haftaki sorularımızı gazeteci Gökçer Tahincioğlu yanıtladı.
Kübra Usta ile Esas Mesele 12
Esenyurt Davası’nın peşini bırakmıyorlar
11 Geçtiğimiz sene Esenyurt’taki Marmara AVM inşaatında yanarak can veren ve faciayı işçiden Ahmet Yağal’ın eşi Selma Yağal, şu günlerde yıldönümü olan yangın hakkında yürütülen davayı Yarın gazetesine değerlendirdi. emek 9
Forum’da bu hafta Berfo Ana, anaların anası
Eylem tüketimi
Eylem yapmak eylemsizliğe hizmet edebilir mi?
Gündüz Vassaf
Sözün doğrusu
11 Senin mücadelen bize ışık oldu. Artık biz arayacağız Cemil Kırbayır’ın kemiklerini.
Başbakan kadın cinayetlerine sessiz kalamadı, Adalet Bakanı’na talimat verdi.
Ayten Ersoy
Esenyurt’ta ölen 11 işçinin hesabı sorulana kadar aileler ve platform adliye önünde olacak.
Kadınların öldürülmediği bir Türkiye mümkün GÜLSÜM KAV ANA FİKİR
6
Kelimeler HAKAN ÖZTÜRK AKLIN YOLU
4
Koskoca canlar SİBEL UZUN UYANIS Ş
5
Burası üniversite GÜN CAĞ ÇAĞ AYDIN PRİZMA
7
Kirli hava öldürüyor
Ben sizdenim
Emekli Tekel işçisi Yeter Şahin’in yazdığı şiirlerden birini Yarın okurlarıyla paylaşıyoruz.
Yeter Şahin
Hükümet üniversitelerde bir politika oturtamadı gitti. Şimdi de lisans süreleri değişecek.
Barış görüşmelerine ait tutanakların basına sızdırılması da ne iyi ki süreci etkilemedi.
15
02 TOPLUM
6 Mart 2013
Trafikte sola dönüşlere dikkat Yapılan bir araştırma otomobille sola dönüşlerin insan beyninde daha fazla harekete neden olduğunu ortaya koydu. Araştırmaya göre trafik kazalarının çoğu sola dönüşlerde meydana geliyor. Sola dönerken düz yola ya da başka manevralara oranla beynin birçok bölgesinin harekete geçtiğini belirleyen bilim insanları, sürücülerin cep telefonuyla görüşmesi durumunda ise beynin görmeyi kontrol eden bölümündeki etkinliğin azaldığını, konuşma ve dikkate ilişkin bölümünde ise etkinliğin arttığını fark etti. YARIN toplum
Talan yasası Meclis’te Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı tepkilere rağmen Meclis’e geldi. Meclis Çevre Komisyonu’ndan geçen tasarı yasalaşırsa doğal alanlara çok kolay HES, termik santral ve maden gibi inşaatlar yapılabilecek. Ayrıca bu tür pek çok inşaatı mücadelesiyle durduran yöre halkları yerine tek yetkili Bakanlıklar olacak. TOPLUM sanem deniz kural
Türkiye organ bağışında rekor kırdı
Antalya, Çin’deki 474 kişilik organ bağışı rekorunu, bin 981 kişi ile kırdı. Valilik koordinatörlüğünde İl Sağlık Müdürlüğü tarafından düzenlenen “1 saatte en fazla organ bağışı rekor denemesi” dalındaki Guinness dünya rekoru denemesinde bir saatte 2 bin 56 kişi organlarını bağışladı. 75 kişinin başvurusu çeşitli nedenlerle kabul edilmedi. Akdeniz Üniversitesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Özkan, rekor denemesi sonrası yaptığı açıklamada, Akdeniz Üniversitesi öğrencilerinin sosyal medyada çok iyi örgütlendiğini belirtti.
Biyolojik çeşitliliğin ve doğanın daha etkili korunması için kurumsal ve yasal çerçeve oluşturmak amacıyla üzerinde 10 yıldır hazırlanılan yasa tasarısı süreç içerisinde beş kez değiştirilmişti. Mevcut haliyle pek çok kesimden tepki gören yasa tasarının geçmesi halinde koruma alanlarını “koruma” değil, “kullanıma açma” işlevi görecek. Kanunun etkileyeceği alanlar olan koruma alanları Türkiye yüzölçümünün yaklaşık yüzde 5’lik bölümünü kapsıyor. Fakat uzmanlar bunun olması gerekenin üçte biri olduğunu belirtiyor. Bu yasayla zaten çok az korunan doğal alanların da “üstün kamu yararı” gerekçesiyle ortadan kaldırılmak
istendiği endişe taşınıyor. Ekolojik etki değerlendirme ile ilgili bölümde, “üstün kamu yararı” ve “alternatif çözümlerin bulunmaması” ifadeleri son derece muğlâk ve suistimale açık. HES’LERE DAVETİYE ÇIKARILACAK Halk sağlığı, milli güvenlik, çevreye yarar gerekçeleriyle sunulan üstün kamu yararına dayanarak doğal alanlar “madencilik, enerji, sanayi, tarım, turizm” gibi doğa üzerinde etkiye sahip birçok yatırımın önü açılabilir. Yani, çokça tartışılan ve kurulduğu yöre halkının karşı çıktığı hidroelektrik santraller (HES), termik santraller ve madenler gibi pek çok işletmeye kapı açılabilir. Yasalarla koruma altına alınan 60 yıllık birikim ortadan kaldırılacak. Tasarıda korunan alanların sınırla-
rının değiştirilebileceği, kısmen veya tamamen farklı statü kapsamına alınabileceği veya koruma kararlarının kaldırılabileceği belirtiliyor. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’ndaki doğal sit alanları Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na devredilecek. Milli Parklar Kanunu, bu tasarının Meclis’ten geçmesi ile ortadan kalkacak. Sayıları hızla artan hidroelektrik santrallere (HES) karşı açılan davalarda Milli Parklar Kanunu önemli bir dayanak ve bu ortadan kalkacak. Tasarıyla, milli parklar, doğal sit alanları, yaban hayatı koruma sahaları, uluslararası öneme sahip sulak alanlar yatırımcıların arazi edinme ve işletme taleplerine karşılık elden çıkması mümkün hale getirilecek.
DİRENİŞLER ENGELLENMEK İSTENİYOR Doğanın korunması için çok önemli düzenlemeler getiren ve toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren tasarı, sadece ilgili bakanlığın bilgisi ve kontrolünde sürdürüldü, doğanın korunmasında ve koruma alanların belirlenmesinde ise tek yetkili olarak bakanlık yetkilendirildi. Tasarıyla, bundan sonra herhangi bir alanın koruma altına alınması, koruma altındaki alanın sınırlarının değiştirilmesi hakkında bilim insanları, uzmanlar, sivil toplum kuruluşları veya yöre halkı söz sahibi olamayacaklar. Bilindiği gibi, HES’ler ve termik santraller gibi pek çok işletmenin doğal alanlara inşası yöre halklarının direnişleri sonucu alınan mahkeme kararları ile durdurulabilmişti.
YARIN toplum
Şehir içi hız sınırı artıyor Halkalı-Kazlıçeşme tren seferleri iptal İstanbul’da banliyö hatlarının altyapısı Marmaray çalışmalarına uyumlu hale getiriliyor. Marmaray projesi kapsamında banliyö hattı yüzeysel metroya çevrilecek. Bu kapsamda Halkalı-Kazlıçeşme arasındaki tren hattında çalışma yapılacak. Bunun için iki hat arasındaki tren seferleri artık yapılmayacak. Vatandaşların mağdur olmaması için otobüs seferleri kondu. Sirkeci’den trene binen biri Yenikapı’dan aktarmalı olarak Halkalı’ya gidebilecek. Yedikule-Sirkeci arasında ise tren seferleri devam edecek. Proje tamamlandığında Gebze’den Halkalı’ya kesintisiz ulaşım sağlanacak. YARIN toplum
İki önemli ilaca zam
Hemoroid hastalığının tedavisinde kullanılan Daflon isimli ilacın fiyatı birdenbire yüzde 90 arttırıldı. Bu artıştan önceki gün ise uçuk tedavisinde kullanılan Vectavir isimli ilacın fiyatı arttırılmıştı. İki ilaca yapılan yüksek zamların nedeni ise Türkiye’nin ilaç fiyatlarını belirlerken kullandığı referans ülkeler. Yetkililerin verdiği bilgiye göre Türkiye’nin referans aldığı 5 ülkeden ikisi olan Portekiz ve İspanya’da ilaç fiyatlarında ciddi artışlar yaşandı. Ve İspanya’ya
oranla daha düşük zam gelen Portekiz’in fiyatlarına göre zam geldi. Hemoroid tedavisindeki temel ilaçlardan olan Daflan’un fiyatı 12 lira 96 kuruştan 24 lira 11 kuruşa yükseldi, Vectavir de 9 liradan 18 liraya fırladı. Sosyal Güvenlik Kurumu kendilerinin yeni fiyattan ödeme yapmakla yükümlü olduğunu belirtirken; fiyatların ise Sağlık Bakanlığı İlaç Eczacılık Kurumu tarafından belirlendiğini ifade etti. YARIN toplum
Emniyet Genel Müdürlüğü, yerleşim yerlerindeki trafik sıkışıklığını azaltmak ve akıcılığı sağlamak için şehir içinde hız sınırını 70 kilometreden 80 kilometreye çıkarıyor. Karayolları Trafik Yönetmeliği ile yerleşim yerleri içindeki hız limitleri 50 kilometre olarak belirlenmiş ve Ulaşım Koordinasyon Merkezleri (UKOME) birçok şehir içi ana yolda hız sınırını 20 kilometre artırarak 70 kilometreye çıkarmıştı. Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Dairesi Başkanlığı, trafik sıkışıklığını azaltmak amacıyla şehir içi karayollarında hız sınırının artırılmasına olanak sağlayan düzenleme hazırladı. Böylece hız sınırı 70 kilometreden 80 kilometreye çıkarılabilecek.YARIN toplum
Kadınlar 9 Mart’ta Taksim’de Dünyanın en uzun kedisi öldü 2010 yılında 1.23 metrelik vücut uzunluğuyla Guinness Rekorlar Kitabı’na giren kedi Stewie, 8 yaşında hayatını kaybetti. Stewie, son bir yıldır kanserle savaşıyordu. Stewie’nin sahibi Robin Hendrickson ölüm haberini kedisinin Facebook hesabından paylaştı. Hendrickson, “Stewie çok sosyal bir kediydi, insanlarla tanışmayı çok severdi. Birçok kişinin hayatına girdi” dedi. Stewie’nin hayranları Facebook sayfasından üzüntülerini dile getirdi. Stewie aynı zamanda “en uzun kuyruk” rekorunun da sahibiydi. YARIN toplum
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Dünya Kadınlar Günü için Taksim’de kızları öldürülen ailelerle, kadınların yaşam hakkı için yürüyecek. 9 Mart Cumartesi günü saat 15.00’da İstanbul’da Taksim Tünel’den başlayacak olan yürüyüş Taksim Meydanı’nda sonlanacak. Her gün kadın cinayeti haberlerini aldığımız bu coğrafyada bu konunun esas muhatabı haline gelmiş olan Platform, kadınların ve kızlarını kaybeden ailelerin her ilden başvurularıyla büyüyor. Platformun yapacağı yürüyüşe pek çok il ve ilçeden katılanlar olacak ve otobüsler kaldırılacak. Yürüyüşle ilgili ayrıntılı bilgiye www.kadincinayetlerinidurduracagiz.net internet sitesinden ulaşabilirsiniz.
03 GUNCEL
6 Mart 2013
Bu işin üzerine nasıl gideceksek gidelim
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Mardin’de katıldığı toplu açılış töreninde 25 Kasım’dan beri ilk defa kadına yönelik şiddetle ilgili sözler sarf etti. Ülkenin en yakıcı gündemlerinden olan kadın cinayetlerine değinmeyen Erdoğan, Mardinlilere seslenerek “Mardinli hanım kardeşlerim de dayak, şiddete karşısında boyunlarını eğmeyecek” dedi.
Adnan boynukara adalet bakanlığı basın danışmanı
Yasal düzenlemeler yaptık Kadına şiddet artmıyor, 5-6 yıl önceye kadar bu olaylar darp, öldürme olarak geçiyordu. Artık bu konuda ayrı bir istatistik tutuluyor. Ama bu istatistikler bizde yok şuanda. Bakanlığımızın kadına şiddet konusunda yaptığı yasal düzenlemeler var.
istanbul elif karan
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 3 Mart Pazar günü Balıkesir’de sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi. Basının içeri alınmadığı toplantı uydudan naklen yayınlanırken, Başbakan önemli konulara değindi. Açıklamanın önemli bir bölümünde barış süreci üzerinden yürüyen polemiğe yer veren Başbakan konuşmasında kadın cinayetlerine değindi. Daha önce Mardin’de yaptığı konuşmada yarım ağız olarak değindiği kadına yönelik şiddet konusunu bu sefer ilerletmiş gözüküyor. Katiller serbest kalmasın Başbakan Erdoğan Balıkesir’de yapmış olduğu toplantı sırasında Türkiye’deki yargı sistemini ve kadına yönelik şiddeti eleştirerek “Bu nasıl adalet” diyerek serzenişte bulundu. Başbakan konuşmasında, “Geçenlerde bir bayanı 8 yerinden bıçaklıyor, sonra yargıç öbür kapıdan serbest bırakılıyor. Ben bunu anlamakta zorlanıyorum. Bu nasıl bir adalettir sorusunu ben de kendime soruyorum. Ama erklerin bağım-
Başbakan kadınlara şiddet uygulayanların serbest bırakılmasına tepki göstererek bu konunun üzerine gidileceğini söyledi. Bu açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
hasan doğan başbakanlık özel kalem müdürü
Konuşmam doğru olmaz Bu konuda ben görüş belirtemem. Başbakanımızın söyledikleri üzerine söz söylemem doğru olmaz. Bahsettiğiniz konuda işlem başlatıp başlatmadığını bilemem. Canan yıldız AİLE VE SOSYAL POL. BAKAn. HUKUK MÜŞAVİRİ
Devlet memuruyum sızlığından hareketle, bizim orada yapacak bir şeyimiz yok. Ben Adalet Bakanıma da onu söyledim. Dedim, bu işin üzerine nasıl gideceksek gidelim. Artık biz bunları görmek istemiyoruz.” diyerek bu konunun çözümü için adım atacaklarının da sinyallerini verdi.
söyleyerek kadınlar şiddete karşı ses çıkarsınlar demişti. Yaptığı konuşmayı biz de o hafta manşetimize taşıyarak Başbakan’ın yarım ağız bir açıklama yaptığına değinmiştik. Ayrıca, “Mardin’de kadına da çocuğa da şiddet uygulanmaz. Ama bu yanlışı yapanlar varsa toplum olarak o kişileri uyaracağız.” demişti. Şimdi İlk açıklamayı Mardin’de yapmıştı ise Başbakan Erdoğan bir kademe 16 Şubat tarihinde Başbakan Er- daha ilerleyerek yapıcı adımlar atadoğan yine kadınlara şiddet uy- cak gibi gözüküyor. gulanmasını doğru bulmadığını
Platform çağrısını yinelemişti Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu katıldığı programlarda defaten Başbakan’ı kadın cinayetleri ile ilgili açıklama yapmaya çağırmış ve bir aşamaya kadar başarılıda olmuştu. Başbakan Erdoğan’ın açıklamasını önemli bulan ancak daha yapıcı ve kadın cinayetleri gerçeğine yaklaşarak konuşması gerektiğini belirten platform Başbakan’dan çözücü adımlar beklediğini yinelemişti.
Ferdane Çöl ve Esin Güneş davalarında önemli gelişmeler ODTÜ’nün hazırladığı bilirkişi raporunda kendisinin, sözü edilen uçurumdan atlamasının bilimsel olarak imkansız dediği Esin Güneş’in katil zanlısı Güven Güneş sonunda tutuklandı. Koruma talebiyle defalarca karakola giden Ferdane Çöl’e “Öl de kurtulalım” diyen iki polise maaş kesme ve rütbe durdurma cezası verildi.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun takipçisi olduğu iki dava hakkındaki gelişmeleri ve ailelerin davalar hakkındaki yorumlarını ayrıntılı bir şekilde 6. sayfada bulabilirsiniz.
Ben devlet memuruyum, izin almadan hareket etmem yasak. Böyle önemli bir konuyla ilgilendiğiniz için size yardımcı olmak isterim ama cevap veremiyorum. sıla gemicioğlu platform temsilcisi
Açıklamanın takipçisiyiz Platform haftalardır yaptığı her fırsatta Başbakan’ı açıklamaya yapmaya çağırmıştı. Bunun sonucunda Başbakan açıklama yapmak zorunda kalmıştır. Bu açıdan Başbakan’ın konuşması olumludur. Başbakan bilsin ki bu sözün takipçisi olacağız. meryem bülbül öldürülen mehtap bülbül’ün kardeşi
Toplumda etki yaratır
Olması gereken yapılması gereken bir açıklama. Günde 5 kadının öldürüldüğü ülkede zaten böyle bir açıklama yapılması gerekir. Böyle bir sesleniş toplumda etki yaratacaktır. Buna inanmak istiyoruz biz. Bir nebze olsun öldürülen kadınların ailelerinin içi ferahlamış olur. gürsevil turan esin güneş raporunu veren heyetten
Kadın cinayetlerini durdurmak için 10 madde Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Başbakan’ın kadının korunması için gereği neyse yapacağına dair sözüne yanıt verdi. Platform kadın cinayetlerini engellemek için yapılması gerekenleri 10 madde de Yarın’a açıkladı. 1. Etkin Koruma Yapımında da büyük emeğimiz olan 6284 sayılı koruma kanununun ve uygulamasına dair Yönetmeliğin koşulsuz şartsız tatbik edilmesi gerekmektedir. Mevzuatın hazırlanmasını sağladık, şimdi de kadınların etkin korunmasının takipçisi olacağız. 2. Devlet Seferberliği Kadın cinayetlerinin durdurulması için devlet tüm olanaklarını seferber etmelidir. Kadınları korumakta sorumluluğu olan bakanlıklar görevini yerine getirmelidir. Kadın konuk evlerinin şartları düzeltilmeli, sağladığı imkanlar arttırılmalı, koruma başvurusu yapan kadına doğru yaklaşım sağlanmalıdır. 3. Cumhurbaşkanı Ve Başbakanın Tutumu Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ı, kadın cinayetlerini kınayan net tutum açıklamaya çağırıyoruz. Başbakan’ın, kadın cinayetlerinin üstüne gidilmesi gerektiğini, Adalet Bakanı’yla görüştüğünü söylediği son açıklaması olumludur. Devamını getirmeli, başta Emniyet Genel Müdürlüğü olmak üzere kadınları korumakla yükümlü olan bütün bakanlarıyla cinayetleri durdurmak için görüşmelidir.
Henüz hiçbir açıklama yapmayan Cumhurbaşkanı da kadın cinayetlerini kınamalıdır. 4. Kadın Bakanlığı Kadın cinayetlerinin durması için Kadın Bakanlığı kurulmasını, kadına yönelik her kararın kadın örgütleri ile beraber oluşturulmasını talep ediyoruz. 5. Caydırıcı Ceza Türk Ceza Kanunu’na ‘kadın cinayeti’ tabirinin girmesi gerekmektedir. Kadın cinayetlerinin önünü açan “haksız tahrik indirimi”, “gelecek indirimi”, “iyi hal indirimi” gibi indirimlerin kadın katillerine uygulanmaması sağlanmalıdır. Kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesi adaletin tesis edilmesi bakımından gerekmektedir. 6. Önleyici Etkin Ceza Kadın cinayetlerinin durdurulması bakımından şiddet fiillerinin kesilmesi için yaralama, tehdit gibi suçlarda da etkin biçimde cezalandırmaya gitmek gerekmektedir. Bu konuyla ilgili yasal değişikliğin yapılmasını talep ediyoruz. Bu yüzden bahsi geçen suçları işleyen ve hüküm giyen kimselerin denetimli serbestlikten faydalanmama-
sı sağlanmalıdır. 7. Kadınlara İş Türkiye kadın işsizliğinde dünyanın en önde gelen ülkelerindendir. %70’i çalışma hayatına katılamayan kadınlar işsiz bile sayılmıyor. Kadın istihdamının mutlak suretle artması ve bunun sağlanması yönünde çalışmaların derhal ortaya konması gerekmektedir. 8. Kadınlar İçin Bütçe Kadınların korunmasını sağlayacak hususlar bakımından bütçe oluşturulmalıdır. Kadınlara etkin koruma sağlanmasını, tahsis edilen korumanın yevmiye, yemek, yol gibi masrafların kadına yüklenmemesini, her türlü gideri devletin karşılamasını kadınların koruma
tedbirlerine başvurmaktan imtina etmesinin önüne geçecektir.
Arkası gelmeli
Açıklama tabi önemli ama arkasının gelmesi gerekli. Böyle ayak üstü açıklamalarla değil, bir an önce bu konuda çalışmaya başlanması gerekli. Kadına şiddetin önlenmesi için verilen cezaların örnek teşkil etmesi ve yapan kişinin en az 3 kez düşünmesinin sağlanması gerekli. şefika yıldırım platform Avukatı
3 kurum açıklama yapmalı
9. Kadın Lehine Yayınlar Haberlerde, gazetelerde, TV programlarında kadına yönelik şiddeti, tacizi, cinsel saldırıyı normalleştiren, cinsiyetçi, nefret söylemi içeren yayıncılık anlayış terk edilmeden kadın cinayetleri engellenemez.
Bu açıklama önemli ama devamının gelmesi gerekiyor. Açıklama aynı zamanda kuvvetler ayrılığının olmadığını da ortaya koyar nitelikte. Başbakan kadın cinayetlerini artık ciddiye alarak gerçek çözümler üretmeli.
10. Kayıtlar ve Kamuoyu Bilgilendirmesi Kadın cinayetlerinin üstüne gidebilmek için ilgili birimlerin konunun kapsamlı ele alınmasını sağlayacak şekilde istatistiki verileri çıkartması gerekmektedir.
Çok önemli bir açıklama. Ben de kadına şiddet konusunda çalışmalar yapıyorum, Adalet Bakanlığı bünyesinde bu konuda kanun çalışmalarında da yer aldım. Ciddi bir konu. Başka bir açıklama yapma yetkim ve iznim yok.
Servet kaya hakim
Açıklama önemli
ersan atar sabah gazetesi
Ekonomik özgürlük şart Asıl sorun kadın şiddet göreceği bir toplumun yaratılmış olmasıdır. Kadının iş yaşamı dışında bırakılması, ekonomik olarak özgür olmaması temel sorun bu. TCK’da eşin öldürüldüğü durumda verilen cezanın üst sınırında bir sorun yok. Hakimler elini taşın altına koymalı. barış çiçek gazeteci - yazar
Somut yapılacaklar önemli Kadına veya çocuğa yönelik şiddet konuşularak çözülseydi, hiçbir sorunumuz kalmazdı. Gerek Başbakan gerek Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, kadına yönelik şiddet konusunda bol bol konuşuyorlar. Ancak, beni ilgilendiren somut neler yapıldığıdır.
04 GUNCEL
Hakan Öztürk
Kelimeler
AKLIN YOLU
Neden sorun değil de “sıkıntı” diyorlar? Önce uzlaşmaz çelişkiden vazgeçilmişti. Şimdi sorun lafı düşüyor lügatlerden. Fazla sorun olmayan bir sorun var. Halledilir bir şekilde. Yaşayıp gidiyoruz işte. Sorunlarımız bu kadar hafifleyip sıkıntı oldu mu hakikaten? * “Kargaşa” yerine de karmaşa deniyor. Çünkü karmaşık olan her şey karışık geliyor herkese artık. İnsanlık karmaşık şeyleri açıklayamaya çalışmak ve açıklayamamaktan yoruldu. Karmaşık şeyleri açıklama iddia ve cesareti bitti. Karmaşa ve kargaşa o nedenle karışıyor. Mahir Çayan teorik karışıklığı sevmezdi. Keşmekeş derdi. * “İdeolojik mücadele” bitti anlaşma başladı. Yenilen pehlivanlar güreşe doymuşlardı artık. Yorulmuş boksörler birbirine sarılıyordu. İdeolojik bir gerilime gerek yoktu. En güçlü olan bize gerekeni dikte ederdi. En güçlü dışındakiler arasında bir tartışmaya gerek yoktu. * Şimdi pek çok antiemperyalist olan solcu arkadaşlarımız eskiden emperyalizm sözcüğünü ağzına almazdı. Emperyalizm diye konuşanlara da bıyık altından gülerlerdi. O zamanlar emperyalizm yerine “küreselleşme” terimini kullanıyorlardı. Onlara göre küreselleşme denen şeye de fazla karşı çıkmaya gerek yoktu. Irak ve Afganistan işgal edilince herkes Hanya’yı Konya’yı anladı. Bu laf bırakıldı. * Uzun vadeli bütün projeksiyonlar bitti. Onun yerine Avrupa Birliğinden fon alınan “projeler” geldi. O fonlardan para alıp nevaleyi çıkaranlar aynı zamanda emperyalizme karşı konuşmaya devam edebildi. Proje kelimesi derin bir şekilde içerik değiştirdi. * Olayları izah etme tarzı değişti. Nesnellik, ekonomi, fikirler, sınıflar, uluslar, toplumsal cinsiyet açıklama yapma kavramları olmaktan çıktı. Onun yerine her şeyi belirleyen artık “istihbarat teşkilatları”ydı. Statükocuların-ulusalcıların açıklama ya da açıklamayı engelleme yöntemi buydu. Kendilerine göre en üste kaçıyorlardı. Liberaller ise en alta kaçarak bütün bir tarihi solcu yöneticilerin kötü psikolojisiyle açıklıyorlardı. “Egolar” vardı maalesef. * Nice sözüm ona şair “umarsızlığım” diyerek sayfalarca şiir yazdı. Aslında umarsızlığım değil umursamazlığım demek istiyorlardı. Yıllarca bunun farkını fark edemeden yazdılar. Umarsız değildiler. Kendileri için bir umarları, bir çareleri vardı. Halk çareleri olmayacaktı artık. Bu da umurlarında değildi. hakanozturk1871@gmail.com
6 Mart 2013
İmralı tutanakları basına sızdı
23 Şubat Cumartesi günü İmralı’da Abdullah Öcalan ile yapılan 2. görüşmenin tutanakları 28 Şubat’ta basına sızdı. Tutanaklarda yazanların yanı sıra gündeme oturan diğer bir konu ise kim tarafından sızdırıldığı oldu. Ortaya çıkarılan bu tutanakların, hükümetin değişime hazırız söylemlerine nasıl yansıyacağı merak konusu. ankara sevda polat
Siyasetin gündemi tutanaklar oldu
23 Şubat Cumartesi günü BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, BDP milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ve Altan Tan İmralı’ya giderek Abdullah Öcalan’la görüşmüşlerdi. Görüşmeden beş gün sonra görüşme tutanaklarının tamamı basına yansıdı.
Başbakan: Bir gazete çıkmış bir başlık atıyor. İmralı’dan haberler veriyor. Bir kısım medya hiçbir zaman yanımızda olmadı diye söyledim. Bu süreç hassas bir süreç.
AKP’yi çıkaran güç biziz Tutanaklarda yazanlara göre AKP’nin ayakta durmasını sağlayan güç olarak Kürt hareketini gören Öcalan “Metiner saçmalıyor, “Apo sıkıştı” diyor. Kendisini düzene satmış, kendisini rezil etmiş, AKP’yi 10 yıldır ayakta tutan benim. Biz karşı çıktığını belirten Öcalan: AKP’yi çıkartan gücüz” dedi. “Türkiye’nin ihtiyacı olan tam evrensel demokratik kriterlere uyDevlete güvenmiyoruz mazsan, PKK’ye karışmam dedim. Öcalan BDP’lileri de Sinop’a git- Hegemonya kurmak istediler, biz meleri nedeniyle eleştirerek; “Bir bu hegemonyaya karşı çıktık. Ben daha kendiniz öz savunmanızı ha- buna alet olmam” dedi. zırlamadığınız hiçbir yere gitmeyin. Size bir vurduklarında on vu- Newroz’da eylem planı ramayacaksınız, gitmeyin, devlete açıklanacak güvenmeyin.” uyarısında bulundu. Barış süreci başarı ile sonuçlanmazsa artık devam etmeyeceğini Hegemonyaya izin yok ve kimseye kendini kullandırmaAKP’nin hegemonya kurmasına yacağını belirten Öcalan eylem
BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş: Görüşme notları bizim tarafımızdan sızdırılmadı. Biz de bu konuda kendi içimizde araştırma yapıyoruz’’ dedi.
planını ise Newroz’da açıklayacağını söyledi. “Ben 3 aşama ve 10 ilke öneriyorum. Bu yazı üzerine cesurca tartışacaksınız.” dedi. Başkanlığa yeşil ışık BDP’nin de daha ılımlı yaklaştığı Başkanlık Sistemi’ne ilişkin olarak Öcalan: “Biz AKP ile bu temelde bir başkanlık ittifakına girebiliriz. Yalnız Başkanlık ABD’deki gibi olmalı. İkincisi de halklar meclisi. Bunun adı demokratik meclis de olabilir.” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: Başbakan’dan yanıt bekliyoruz. Çık milletin önüne açıkça ne görüşüldüğünü beyan et. DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk Bu tartışmalar spekülasyondur, bunları araştıracağız. Gerçekle çok ilgisi yok gibi görünüyor. Başbakan Yrd. Beşir Atalay: “O bilgileri kimlerin sızdırdığını bilmiyoruz.”
İnce’den Anayasa değerlendirmesi CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, bir grup milletvekiliyle birlikte TBMM’de basın toplantısı düzenledi. TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyesi, CHP Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum’un, “Medyanın, iftiracı, karalamacı tavrını yadırgıyorum. CHP statükocu, gerici bir anayasa istiyor şeklinde gösteriliyor. Haksızlık yapıyorlar” dediğini aktaran İnce, ancak daha açıklama yapmadan medyada “ulusalcı deklarasyon” şeklinde algılandığını da belirti. “Hepimiz ulusalcı, hepimiz yenilikçiyiz” diyen İnce, “Neden bu arkadaşlar burada, farklı 25-30
kişi de olabilirdi. 135 kişiyi herhalde getiremezdik. Grupla, daha güçlü göstermek için yaptık, ayrımcılık için yapmadık. Derdimizi anlatmak, partimize yapılan haksızlığı anlatmak istiyoruz” diye konuştu. İnce “CHP, bu iftira ve karalama kampanyalarıyla ilk kez karşılaşmıyor. İftira kampanyalarına pabuç bırakmayız. CHP milletvekilleri olarak AKP, PKK anayasasını yaptırmayacağız. Tayyip Öcalan, Abdullah Erdoğan ittifakına CHP olarak geçit vermeyeceğiz.”dedi. YARIN GÜNCEL
Camide veli toplantısına soru önergesi Niğde’de Bağlama Camii’nde, Cuma namazı öncesi, İl Milli Eğitim Müdürü Celalettin Ekinci öncülüğünde “Cuma Buluşması” adı altında bir toplantı düzenlendiğini hatırlatan CHP’li Doğan Şafak, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’ya, “Soruşturma başlatacak mısınız?” diye sordu. Ekinci’nin bu toplantının amacının öğrenci velilerine ulaşmak olduğunu
ve bu toplantıları her hafta Cuma günü düzenleyeceğini belirttiğini anlatan Şafak, toplantıyla ilgili bir soruşturma başlatılıp başlatılmadığını sordu. Şafak , “cezası almış, müdür yardımcılığı görevinden alınmış birinin, Niğde İl Milli Eğitim Müdürlüğü görevine atanması hukuka aykırı değil midir” sorusunu Nabi Avcıya yöneltti. YARIN GÜNCEL
Gençlik ve Spor Bakanı
Suat Kılıç
Davutoğlu’na kebap tepkisi
Bursa’ya gelen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İskender kebabı yemek için girdiği kebapçıda beklerken, kebapçının önüne gelen Türk Haber Sen Bursa Şube Başkanı Orhan Avcı, “Ben 15 yıldır buradan geçiyorum. Bir kez yiyemedim. Sayın Bakana afiyet olsun. Ama memur da yesin” diye bağırdı. Ardından polis tarafından bölgeden uzaklaştırıldı. Avcı, “Aldığımız ücretlerin yetersiz olduğunu söylemek istiyorum. Kime sesleneceğim?” dedi. YARIN GÜNCEL
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç Adana Çukurova Üniversitesi’nde bir öğrenci yurdunun açılışına katılmak için üniversiteye gitti. Kılıç’ın burada gençlerin evrimi ve bilimi savunduklarını, üniversitenin bilim üreten kurumlar olması gerekirken gerici zihniyetin her geçen gün üniversitelerde yaygınlaştığını dile getiren öğrenciye verdiği yanıt “Evrimi tabii ki sansürleyeceğim. Sen evrime mi inanıyorsun? Maymundan mı geldin? Yukarıda Allah var” oldu. Suat Kılıç verdiği bilim karşıtı bu cevap ile “Oğlum bak git” köşemize girmeye hak kazandı. Bilimin konuşulması gereken üniversitelerde tam aksine gerici açıklamaları ve üniversitelerin gerçek sahibi öğrencilerin söylediklerine kulak vermemesi nedeniyle Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’a “Oğlum bak git” diyoruz.
Meclis’te tütün tartışması
mazsanız Sayın Bakan, oraya tütünü koyup oradan kalkmayacağım” diyerek tepkisini dile getirdi. Bakan ise cevap olarak “Türkiye’nin özellikle şark tipi tütünde daha önceden Meclis Genel Kurulu’nda, Gıda, Ta- devlet tarafından alım vardı ve bu alım son rım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet yıllara kadar bir şekilde devam etti. Ondan Mehdi Eker ile CHP İstanbul Milletvekili sonra da özel sektör marifetiyle ancak sözFerit Mevlüt Aslanoğlu arasında “tütün” leşme yapanlar tarafından satın alınmak, tartışması yaşandı. Aslanoğlu, “O kanun ihraç edilmek kaydıyla yapılıyor” dedi. buraya geldiği gün, yasakları eğer kaldır- YARIN GÜNCEL
05 GUNCEL
6 Mart 2013
Tankları yürüten paşa da tutuklandı 28 Şubat sürecinde ‘’Sincan’da tankları yürüten paşa’’ olarak bilinen emekli Orgeneral Erdal Ceylanoğlu ve darbe toplantılarına katıldığı iddia edilen emekli Tümgeneral Yücel Özsır tutuklanarak cezaevine kondu. Biri muvazzaf olmak üzere 3 subay adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. İSTANBUL YAŞAR ASLAN
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü 28 Şubat Soruşturmasında eski Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Erdal Ceylanoğlu ile emekli Tümgeneral Yücel Sınır tutuklandı. Emekli Orgeneral Aslan Güner, emekli Tümgeneral Mehmet Başpınar ile muvazzaf Albay Mehmet Cumhur Yatıkkaya ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. O tarihte izindeydim Sincan’da tankları yürüten paşa olarak bilinen eski Kara Kuvvetleri Komutanı Erdal Ceylanoğlu’na savcılık sorgusunda tankların yürütülmesiyle ilişkin 10 soru yöneltildi.Ceylanoğlu ‘Bana verilen emirleri yerine getirdim’ dedi. Savcı Bilgili’nin ‘Tankları şehir merkezinde neden yürüttünüz?’ sorusuna Ceylanoğlu ‘Ben o tarihlerde izinliydim. 4 Şubatta iznim bitti ve öğle saatlerinde mesai yaptım. Tankların yürütülmesi talimatini rutin bir işlem olarak gördüm. Hükümete karşı bir hareket değildi’ dedi. Savcı Bilgili 5 Şubat’taki gazete manşetlerini göstererek tankların yürütülmesi hakkında basına önceden bilgi verip vermediğini sordu. Ceylanoğlu ifadesinde ‘Tankların yürütülmesinden sonra geri gelmesi için dönemim Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Doğu Aktulga’nın emri olduğunu belirtti.
Generallere darbe toplantısı soruldu Emekli Tümgeneral Özsır’ın tutuklanmasına 7 Nisan 1997’de yapılan darbe toplantısında yaptığı konuşma etkili oldu.Özsır savunmasında toplantıya katılmadığını ifade etti. Emekli Orgeneral Aslan Güner’e ise Çevik Bir’in başkanlığında generallar ve amiraller ile Refahyol hükümetini devirmek için yapıldığı iddia edilen toplantı soruldu.Güner toplantıya katılıp katılmadığını hatırlamadığını söyledi. Güner’e toplantıya komutanların katıldığı hatırlatılınca hükümet alehine ko-
nuşmadığını söyledi. TSK ‘korku ve baskı’ yarattı Kararda ‘Sincan ilçesinde Şüphelinin talimatı Orgeneral Çevik Bir Sincan’da tankların ve katılımıyla 4 yürütülmesini ‘‘Demokrasiye balans ayarı yaptık ’’ Şubat 1997 ta- şeklinde yorumlamıştı. ‘‘Düşman içerde’’ mesajı rihinde tanklar vermek için tankların namluları arkaya dönüktü. yürütülerek atılı suçun eylemsel boyutunun önemli bir kısmının ger- mak amacıyla kullanıldığı, atılı suça çekleştiği, TSK’nın silahlı gücünün etkili şekilde katıldığı anlaşılmıştır’ kamuoyunda korku ve baskı sağla- denildi.
Veysel Güney’in mezarı nerede? 12 Eylül döneminde idam barda Güney’in Gaziantep Eski edilen ve mezarı halen kayıp Mezarlığı’nda olduğu bildirildi. olan Veysel Güney’in cenaGüney’in ailesi Gaziantep’e zesini teslim alan Yüzbaşı gidip mezarlık kayıtlarını Burhan Erdem hakkındaki inceledi. 9 Haziran 1981’de suç duyurusundan takip105341 numaralı mezara sizlik çıktı. Veysel Güney, gömülen kişinin adı ve soDevrimci-Yol İskenderun yadının yazılı olmadığı besorumlusu olarak gözaltına lirlendi. Kayıtlarda ölüm alındı. Devrimci Yol davagerekçesi olarak idam yaveysel güney sından yargılanan Güney zılıydı. Aileye teslim edilen 1981 yılında idam edildi. Güney’in dava dosyasında “Veysel Güney’in cecenazesi ailesine teslim edilmedi. nazesi babasına teslim edilmek üzere Mersin Devrimci 78’liler Yüzbaşı Burhan Erdem’e teslim edildi” Federasyonu’na gelen bir ih- yazıldığı belirlendi. YARIN GÜNCEL
Cezaevinde kitaba sınırlama Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi yönetiminin, örneğine darbe dönemlerinde bile az rastlanan bir karara imza atarak “cezaevinin fiziki koşulları ve güvenliğini tehlikeye” sokacağı gerekçesiyle, tutuklu ve hükümlülerin
koğuşlarında 10’un üzerinde kitap bulundurmasını yasakladığı ortaya çıktı. Cezaevi yönetiminin, hücresinde 10 kitaptan fazlasını bulunduranların idareye kitapları iadesi için 1 aylık süre tanıdığını belirtildi. YARIN güncel
Daha fazla Sayın Başbakan ADALET ARAYIŞI Av. Gökçesu Özgül Başbakan geçtiğimiz günlerde Balıkesir’de bir açıklama yaptı; “sekiz yerinden bıçaklıyor, karakolun bir kaısından giriyor hakim savcı bırakıyor bu nasıl yargı, bu nasıl adalet anlamadım. Adalet Bakanıma söyledim nasıl hallediyorsak halledelim bu işi” dedi. Başbakan devletin hukuk sisteminin ve buna paralel olarak haliyle yargı
organının yetersizliğiini kabul etmiş oldu bir ölçüde. Konuşmuyor, tepki vermiyor dediğimiz Başbakan konuştu, eleştiri yaptı. İyi de oldu. Kadın cinayetlerinin durdurulması konusunda çok önemli bir adım daha atıldı böylelikle. Başbakan elbette ki yeni duymadı kadına karşı şiddeti ve onun en üst boyutu olan kadın cinayetlerini. Ama tesadüfen değil, kadın cinayetleri konusu toplumsallaştığından şimdi sarf edildi bu sözler. 2009 yılında Avrupa İnsan Hakları Makemesi Nahide Opuz kararı ile Türkiye’yi tazminata mahkum etti. Kararı hepimiz
çok konuştuk. Konuştuk çünkü aile içi şiddet ailede kalmasın, yargı şiddete karşı ciddi yaptırımlar uygularsa, caydırıcı olursa failin cesareti kırılır, kadın cinayetine giden yol kapanmış olur diyordu mahkeme. Biz maalesef pek çok kadın kardeşimizi, karakollar şikayetleri ciddiye almadığı, şiddete uğramışı şiddet uygulayanla “uzlaştırdığı” , savcı, hakim müstakbel katilin ifadesini alıp serbest bıraktığı için kaybettik. Böyle yapılmasaydı kaybetmezdik, yani kadın cinayetleri “önlenebilir” cinayetlerdir. Ama hakim, savcı da keyfi öyle buyurduğundan
değil, kanunun bu fiillere öngördüğü cezalar soruşturma aşamasında serbest bırakılmasını gerektiriyor diye salıveriyor, o sebeple caydırıcı yatırımı uygulamıyor. Biz bu konuyla ilgili Ceza Kanununda değişiklik önerimizi çoktan hazırladık. Başbakan teklifimize bakarsa sorunun en azından hukuki kısmının “nasıl halledileceğini” bilir. Çünkü biz kadınların öldürülmemesi için o şiddete sebep olan cesaretin kırılması ve kadının etkin bir şekilde korunması gerektiğinin farkındayız. Ve bu yüzden bu kadar uğraştık 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Kar-
şı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ve uygulama yönetmeliği çıksın ve uygulansın diye, bir tek kadının dahi hayatını kurtarma sorumluluğunu üzerimize alarak. Çok güzel söylediniz Sayın Başbakanım ama daha çoğu gerekiyor bize. Kadın cinayetleri neden bu kadar yaygın diye bir dönüp bakmanız, “Kadın Bakanlığını” kurmanız, kadın istihdamının artmasını sağlamanız,açıkça adını koyarak “kadın cinayetleri dursun” demeniz gerek.
Sibel Uzun Ş UYANIS
Koskoca canlar İstanbul’da Esenyurt’da 11 Mart 2012 tarihinde Marmara AVM İnşaatı’nda Bayram Ege Pehlivan, Çetin Coşkun, Seyfettin Topal, Abdurrahman Deniz, Sevdin Özen, İsa Topal, Ahmet Yağal, Barış Kıyak, Hakim Akçam, Fatih Acun ve Ahmet Keskin kardeşlerimizi kaybettik. Tam bir yıl geçmiş oluyor. Bu hafta 5. duruşması gerçekleşti. Sorumlu olarak yargılanan 13 sanık var, 5’i tutuklu fakat işçi yakınlarının taleplerine, avukatların önemli çelişkileri açığa çıkarmasına rağmen Marmara AVM sahipleri tutuklanmadı. Taşeron firma KALDEM yetkilileri, KAYI İnşaat Yetkilileri, Alman ECE Firması- Marmarapark A.Ş. Genel Müdürü tutuklanmalı, başka işçi ölümlerinin önüne geçmek için inşaat yapmasına izin verilmemelidir. AVM sahiplerinin avukatları kaldıkları yer şantiye dışıdır iddiasında bulunacak kadar gözleri dönmüş durumdaydı. Hiçbir işyerinde patron dışında kimse kazanılan para konusunda nasıl pay edileceğine karar veremez. Sorgusuz esaslı bir sorumluluğu vardır. Fakat işçi ölümüne gelince işverene değmemesi için her yol deneniyor. İnşaatta çalışan kararlarda söz sahibi bile olmayan ücretli çalışanlar tutuklu bulunuyor. Kazançta hiçbir hakkı olmayanlar ceza olayına gelince en üst sorumlu yapılıyor. * Yangında kaybettiğimiz Ahmet Yağıl kardeşimizin ailesi davaya dört elle sarılmış durumda, göremeden gittiği evladı şimdiden babasının davasının takipçisi olmuş. Eşi büyük bir dirayetle ve güçle çözüm arıyor. En çok da evladını göremeden gitmesine yanıyor eşinin. Diyor ki “Eşim öleli bir sene oluyor onu katilleri elini kolunu sallayarak geziyor. Babasını 4 aylık çocuğum 4 saniye bile göremedi. Koskoca canlar gitti.” Gerçekten koskoca canlar gidiyor. Son demek için kılı kırk yarmak kaçınılmaz görünüyor. Babasının ismi kucakta mahkeme salonlarını bekleyen 4 aylık Ahmet’te yaşıyor. Bir dava mücadelesini büyütmek için pek çok yol var. Ailenin öncülük yapması ve mücadele örgütü ile omuz omuza kılı kır yaparcasına bir dava takibi pek tabi başarılabilir. Davanın genel duyurusu daha güçlü ve bir çok kaynak kullanılarak çoğaltılabilir. Toplum, pek çok davayı ısrarcı takipçisi olduğunda sonuç almayı başarıyor. * Marmara AVM daha ölümlerin hesabını vermemiş jet hızı ile açıldı. Bir süre sonra kapanmayacağı ne malum? Çıkarılan yasa, sorumluluğu ücretli çalışan personele yıkar şekilde işlenmiş. İşçi ölümleri üzerine olan her çalışma değerlendirilerek veriler sağlıklı toplanmalı . İşçi ölümü yaşanan ile ilgili olabilecek tüm önemli verilerin toplanması analizin somutlanmasında çok faydalı olabilir. Bugün işçi ölümü Başbakan sözlerinde “kaderinde varmış, neyse bakalım” gibi geçerse memleket sathında normalleşen bir etki yaratıyor. Devletin başındakilerin hepsi başta işçisine sahip çıkmayanları lanetlemelidir. Yasa derhal işyeri sahiplerini sorumlu tutar şekilde düzenlenmeli. Bu hafta birçok gündemin çakışıyor. İşçi cinayetleri ile mücadele günü olması vesilesi ile Zonguldak Kozlu’da 3 Mart 1992 tarihinde maden faciasında 263 koskoca canları’n da hesabı sorulmalıdır. Davalardan başlayarak işin gidişatını kendimize çevirebiliriz. Eşini, evladını, yakınını işçi ölümünde kaybeden, davasından vazgeçmeyen tüm kadınların şimdiden 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun. twitter: @sibeluzun_yarin
Tutanaklar gizli kaldı
CHP ’nin, 10 yıllık gizlilik süresinin dolması nedeniyle tutanakların açıklanmasına ilişkin önerisi AKP ’nin karşı çıkması nedeniyle kabul edilmedi. TBMM Danışma Kurulu’nda uzlaşma sağlanamaması nedeniyle CHP, 1 Mart 2003 Tezkeresi’nin görüşüldüğü kapalı oturum tutanakları ile 6 Şubat 2003 tarihli kapalı oturum tutanaklarının açıklanmasına ilişkin grup önerisini Genel Kurul gündemine getirdi. Ancak yapılan oylamada öneri reddedildi. YARIN güncel
06 GUNCEL
6 Mart 2013
Gülsüm Kav
ANA FiKiR
Kadınların öldürülmediği bir Türkiye mümkün Ne zaman bir toplumsal sorun konuşulsa “eğitim şart” denir. Evet, eğitim önemlidir ama esasta kadın kurtuluş mücadelesi şarttır. Ancak mücadele ederek haklar kazanıyoruz. Tıpkı yıllar önceki oy hakkı mücadelesinde olduğu gibi, korunmayla ve adaletin sağlanmasıyla ilgili haklarımızı alıyoruz. Ve haklarımızın ayaklanması için, kadınların ayakları üzerinde durmasını sağlayacak olanı, eşit haklarla çalışma hayatına katılma hakkımızı almalıyız. Bu bakımdan Türkiye’de kadın cinayetleri, patriyarkal kapitalizmin en net biçimidir. Kapitalizm kadınların %70’ini üretimin dışına sürmüş, ekonomi kadınları işgücü bile saymayarak büyüyor. Bu, ekonomik şiddetin en uç bir biçimi. Patriyarka da geliyor, erkek şiddetinin en uç biçimi ile kadın cinayetleri ile elinden tutuyor onun. Bugün Türkiye’de iki sistemin iç içe oluş biçimi budur. Türkiye’de sosyalist feminizmin hattı da bu olmalıdır. * Sermaye – patriyarka ittifakı kadınların “ev kadını” statüsüyle işgücü dışında kalmasına bağlı. Devlet kadınlara ya bu ittifakı bozmayacak tarzda esnek çalışmayı ya da çocuk doğurmayı reva görüyor. Bu aynı zamanda Türkiye’de işsizlik oranlarının yüksek ortaya çıkmamasını sağlıyor. Eğitim şart demiştik, evet eğitim arttıkça istihdam oranı artıyor ama işsizlik oranı azalmıyor, o da artıyor. Örneğin son TUIK verilerine göre; Lise düzeyinde eğitim almış kadınlar için; işgücüne katılım oranı %30, işsizlik oranı da %26. Yani eğitim almak sorunu otomatik çözmüyor. İnsani Gelişme Raporlarına baktığımızda kadınların işgücüne katılımı %26,9 olduğunu ve aslında çalışan kadın nüfusu olarak sayılanlarında çoğunluğunun “ücretsiz aile işçisi” olduğunu görüyoruz. Kadın cinayetlerini durdurma mücadelesinde, günde 6 kadının öldürüldüğü haberi aldığımız günleri yaşadıkça, dünya yüzünde böyle başka bir ülke var mıdır? diye sorardık. Aklımıza bir tek Meksika gelirdi; şu anda güncel olarak da devam eden, ucuz işgücü kadın işçilerin cinayete maruz kaldığı sınır bölgeleri. Bu bir tesadüf değilmiş, OECD raporlarına göre en yüksek ücretsiz çalışan kadın oranına sahip iki ülke; Türkiye ve Meksika. * Türkiye’de 80 sonrasında liberal ekonomide hükümetler için genel olarak işsizlikle mücadele öncelikli bir konu olmadı, her şey serbest piyasaya bırakıldı. Bunun acı sonuçları kendini belli ettiğinde ise, kadınlar için genel ifadelerin ötesine geçmeyen somut politikalar önermeyen bir yaklaşım sürdü. Devlet kalkınma planlarına kadınların dahil olabilmesi bile ilk kez 90-94 yılı 6. Kalkınma planında mümkün olmuş düşünebiliyor musunuz? Bu planda da konu, “Aile-Kadın-Çocuk” başlığında, kadın istihdamı için “gerekli koşullar oluşturulacaktır” soyut – genel ifadeleriyle ele alınıyor.
Esin Güneş’in katili tutuklandı
Esin Güneş davasında beklenen karar verildi. Esin Güneş’in uçurumdan düşmediği ile ilgili ODTÜ’den de gelen adli tıp raporunun mahkemeye sunulmasının ardından, nihayet mahkeme Güven Güneş hakkında tutuklama, taksici Beşir Üzüm hakkında yakalama kararı verdi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu şimdi ağır ceza için mücadele edecek. Siirt elif karan
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun avukatları ile takip ettiği ve mücadelesini yürüttüğü Esin Güneş davasının 27 Şubat Çarşamba günü görülen son duruşması sanık Güven Güneş’in tutuklanmasıyla sonladı. Yaklaşık iki yıldır süren davada Güven Güneş ve ona yardım ettiği düşünülen taksici tutuksuz yargılanıyordu. Avukat Evin Konuk savunmasında zaten sanığın savunmasının akıl dışı olduğunu, var olan kanıtlarla uyumsuz olduğunu belirtti. ODTÜ’ye göre de cinayet “Taşlardaki izler ve kayma, itilerek atıldığını göstermiştir” diyerek ODTÜ’den çıkan bilirkişi raporuna dikkat çekildi. 5 Şubat’ta tamamlanan raporda şunlar kaydedildi: “Herhangi bir dış etki olmadan, ikinci zemini atlayıp, üçüncü zemine düşmesi ihtimalinin neredeyse sıfır olduğudur.”
ki bir kayaya götürülmesi tesadüfî değil maksatlı olarak görülmektedir” dedi. “Esin Güneş’in yaralanması halinde yardım istemesinin önüne geçilmesi için her iki sanık tarafından cep telefonu ve şahsi eşyaları aracın torpido gözüne bırakılmıştır. Yapılan tüm teknik incelemeler bir uçuruma götürülmesi arada düşünüldüğünde sanık Gütesadüf değil ven Güneş’in eşini kasten, tasarlaSavcı Ali Akın Doğuşlu, “Sanık Gü- yarak öldürdüğü, Beşir Üzüm’ün de ven Güneş kendisinden boşanmak yardımda bulunduğu anlaşılmıştır” isteyen eşi Esin Güneş’i öldürmekle dedi. Savcı her iki sanığın da tutuklatehdit edip, ‘Bizde ölüm olur boşanma olmaz’ dediği hususu sabittir. narak, ağırlaştırılmış müebbet hapis Maktulün kaledeki son kamelyadan cezasıyla cezalandırılmasını istedi. 120 metre uzak, uçurumun dibinde-
platform hukuk sorumlusu av. gökçesu özgül
Platforma teşekkür ediyorum
Kadının hakkı ölüm mü?
Bu davadaki savcı çok iyi bir hal içerisindeydi. Kısa ve öz, anında kızımın katillerine tutuklama kararı çıkardılar. Umarım sonrasında da bu katillere ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verirler tek isteğim bu zaten. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformuna çok teşekkür ederim bizi hiç yalnız bırakmadılar nihayet adalet yerini bulacak.
Günde ortalama 5 kadın öldürülüyor ve kadınların en çok öldürülme sebeplerinden biri kendi hayatlarına dair karar almak istemeleri. Esin Güneş bu sebeple öldürüldü. Tutuklama kararının çıkmasına çok sevindik. 2 yıldır aynı şeyin mücadelesini veriyoruz ve nihayet adalet yerini buldu. Bundan sonra da umarım ceza da aynı yönde gelecektir.
“Öl de kurtulalım” diyen polise maaş kesme cezası Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun Ferdane Çöl’ün ailesiyle birlikte yürüttüğü mücadele adım adım kazanımlarla ilerlemeye devam ediyor. 1 Mart günü gerçekleşen son duruşmaya sanık Sedat Çöl’ün akli dengesinin yerinde olduğunu belirten adli tıp raporu gelmiş, sanık için bir indirim yolu daha kapanmıştı. Üzerine düşen her şeyi yapmış İzmir İl Emniyet Müdürlüğü, koruma altındayken kocası tarafından öldürülen Ferdane Çöl’ü korumakla görevli polis memuru A.İ hakkında yaptığı disiplin soruşturması sonucunda ‘maaş kesme’ ve ‘terfi durdurma cezası’ verdi. Ferdane’ye, “Artık ölsen de kurtulsak” diyen polis, şimdi de yakınlarına “Bunların amaçları devletten para koparmak. Ben üzerime düşen her şeyi yaptım” diyor. Kadın cinayetlerini durduracağız platformu görevini ihmal
* Ekonomide bu genel-soyut yaklaşımın acı sonuçları açıkça ortada, kadınlar %70 işsiz iken, özel alanda bunu sürdürmeye çalışmak mantıklı değildir. Şimdi de kadın cinayetlerini, aile –kadın- çocuk başlığında her şeyi katıp karıştırarak ve genel-soyut ifadelerle ele alınıyor. Kadınlar için bunun sonucu; özel alanda kadın cinayetleri ile hayattan, kamusal alanda ekonomiden dışlanma ile üretimden mahrum bırakılmak. Bu ikisi de kadınların anne sütü kadar hakları olanlar oysa. * Türkiye’de öldürülen her kadın, hayattan hakkı olanı; çalışabilmeyi, boşanabilmeyi, hayatına karar verebilmeyi istemişti. Her kadın ölümü bu uğurda verilmiş bir mücadeledir. Bu sene Türkiye’de 8 Mart, bu mücadeleye armağan olsun. Bizi kadınların öldürülmediği bir Türkiye’ye yaklaştırsın. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, hak arayan ailelerle beraber 9 Mart’ta Taksim’de işte bunun için yürüyecek. gulsumkav@gmail.com
Esin Güneş’in annesi Fahriye Işık
eden polisler hakkında geçtiğimiz ay idari dava açtı. Koruma altındayken öldürüldü Boşanma davası açtığı için tehdit edilen Ferdane Çöl’ün eşi Sedat Çöl’e 3 ay uzaklaştırma cezası verilmiş, Ferdane’ye ise polis koruması verilmişti. Ferdane Çöl, 20 gün sonra, 13 Ekim 2011 tarihinde öldürüldü. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, İzmir İl Emniyet Müdürlüğü’nün soruşturma kararının tüm illere emsal olması gerektiğini belirtiyor.
dava sırasında dışarıda bekliyorlardı. Polise verilen ceza onlara da umut oldu. Tüm kadın katillerine ağır ceza verilmesini ve bu cinayetlerin son bulmasını istediler. Görevini yapmayanların cezalandırılması gerektiğini söylediler.
Ağır ceza istediler Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu duruşma sonrası bir eylem gerçekleştirdi. Eyleme Ferdane Çöl’ün ailesinin yanı sıra İzmir’de öldürülen Ayşe Selen Ayla’nın ve Pınar Ünlüer’in aileleri de katıldı. Ferdane Çöl’ü öldüren Sedat Çöl’ün ve ona yardım eden kişilerin ağır ceza almadan peşlerini bırakmayacaklarını söylediler. Kızlarını kaybeden aileler de
Öldürülen Ferdane Çöl’ün annesi Suna Maviş
Verilen ceza az bile Çok güzel oldu bu karar. Polisler bundan sonra dikkat etsinler işte. Bu ceza onlara az bile. Görevlerini iyi bilsinler. Görevleri kadınları korumak. Koruma isteyen kadınlara, defalarca başvursalar da koruma vermiyorlardı. Kaç kere başvuruda bulunuyor kadınlar. Böyle durumlarda polise daha ağır ceza vermeliler. vermeliler. Kadınları korumayan polislere caydırıcı ceza vermeliler.
17 yaşındayken kocası tarafından öldürüldü Van’da 28 Temmuz’da görülen Eylem Pesen’in davası hala gündemde. Eylem 17 yaşındayken evlendirildiği, amcasının oğlu Kerem Çakan tarafından 5 aylık hamileyken 2009 yılında öldürüldü. Eylem önce bıçaklandı ve sonrasında arabayla
ezilerek vahşice katledildi. Katil Kerem Çakan müebbet hapis istemiyle yargılanırken, kendisini aldattığını düşündüğü için öldürdüğünü öne sürerek savcıdan haksız tahrik indirimi istedi. Devletin korumamasının, kadın cinayetlerinde başlıca
gerekçeler arasında olduğunun kabul edildiği bu günlerde, diğer katliamları teşvik eden bu indirimler kabul edilmemeli. Tüm kadın katilleri ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alana kadar bu problem çözülmeyecektir. YARIN GÜNCEL
07 GUNCEL
6 Mart 2013
10 bin kişilik iş kuyruğu
Kocaeli’nin Körfez İlçesi’nde TÜPRAŞ İzmit Rafinerisi gazete ilanıyla farklı kadrolara toplamda 300 kişiyi işe alacağını ve 11 Şubat’a kadar internet üzerinden başvuru yapılabileceğini duyurmuştu. Yapılan başvuruların on bini bulduğunu söyleyen yetkililer 3000 kişiyi mülakata çağırdı. Her geçen gün yapılan bu başvurular işsizliğin boyutlarını açıkça ortaya koyuyor.
kocaeli sevda polat
7 bin kişi sınava da alınmadı İnternet üzerinden yapılan 10 biKocaeli’nin Körfez ilçesinde- ne yakın başvuruyu değerlendiren ki TÜPRAŞ İzmit Rafineri- kurum yetkilileri, eleme kriterleri si, bir süre önce gazetelere verdiği üzerinden bu sayıyı 3 bine düşürilanlarla, değişik kadrolara yerleşti- dü. Bu kişiler arasından alınacak rilmek üzere 300 kişinin alınacağını 300 kişi için ise sabah saatlerinde duyurdu. Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Meslek yüksekokulu, Meslek Fakültesi’nde sınav yapıldı. Lisesi ve Anadolu Teknik Lisesi Adaylar, saat 10.30 itibariyle 40 mezunu olanların, 1985 ve sonrası kişilik sınıflarda sınava alındı. 50 sodoğumluların alınacağı işe başvuru runun sorulduğu ve 70 dakikalık za11 Şubat’a kadar www.tupras.com.tr manın tanındığı sınavlarda ağırlıklı internet adresinden yapıldı. olarak mantık soruları sorulduğu Yetkililerin yaptığı açıklamalara öğrenildi. Sonuçları ise önümüzdegöre ise bu işe yaklaşık 10000 kişi ki haftalarda açıklanacak. Sınavın başvurdu ve elemeler sonucunda yapıldığı Kocaeli Üniversitesi Mübaşvuruları 3000 kişiye düşürdüler. hendislik Fakültesi önünde uzun
15 yıl sonra hatırladılar
Sakarya’nın Taraklı İlçesi’ne yaklaşık 7 kilometre uzaklıkta bulunan 36 haneli Çay Köyü’nde 1998 yılında meydana gelen toprak kayması sonrasında evleri boşaltılanlar için devlet 15 yıl sonra ev yapmaya karar verdi. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı köyde oturanlar için köyün 2 kilometre dışındaki bölgeye ev yapacak.
ması başladı. Nüfusu 200 olan köy o tarihte afet bölgesi ilan edildi. Köyde oturanların yerleşimi için bir çalışma yapılmayınca bölgede oturanlar, Adapazarı Taraklı ve Geyve İlçelerine taşındı.
yeni konutlar yapılacak Yaz aylarında 7-8 aile, kış mevsiminde ise, 4 ailenin kaldığı köyde 15 yıl sonra Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı çalışma yaptı. 15 yıl beklediler 1998 yılında ‘Afet BölgeTaraklı İlçesi’nin en eski köyü si’ ilan edilen köylüler için Trabzon’un Çaykara İlçesi’nde Taraklı Kazkıran’da 36 koyaşayanların 300 yıl önce göç et- nut yapılmasına karar verdi. mesiyle kurdukları 36 haneli Çay YARIN GÜNCEL Köyü’nde 1998 yılında toprak kay-
kuyruklar oluşurken sınavın giriş kapılarında izdiham yaşandı. Gençlerin yüzde 30’u işsiz DİSK-AR’ın geçen yıl açıkladığı araştırma sonunda Türkiye’de işsizliğin yüzde 15,05, işsiz sayısının ise 4 milyon 514 bin olduğu açıklamıştı. Ayrıca yapılan araştırma da gençler arasındaki işsizlik oranının ise yüzde 30’a ulaştığı bildirilmişti.
Türkiye’de işsiz olan her 3 kişiden biri Ziraat Bankası’na girmek için yarışmış.
Emekliler de iş arıyor Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) verilerine göre, Türkiye’de yalnızca gençler değil aynı zamanda emekliler de iş arıyor. 2012 yılında İŞKUR’a 60 yaş üstünde 10 bin 810 kişi iş başvurusunda bulundu. İş başvurusunda bulunan bu kişilerin içerisinde ise 3 bin 195’inin En çok başvuru bankalara Ziraat Bankası’nın yaklaşık 3.500 65 yaş üstünde kişilerden oluştuğu eleman almak için Anadolu Üni- görüldü. 2012 yılında İŞKUR’a iş versitesi tarafından yapılan yazılı başvurusunda bulunan 65 yaş üstü sınavına 540 bin kişi başvurmuştu. 3 bin 195 kişinin ise yalnızca 320’si Finans Gündem’e gelen bilgiler göre işe yerleştirildi.
Polis susturmaya çalıştı Kadına yönelik şiddet pervasızca devam ediyor. Meral Arabacı 27 Şubat gecesi işten çıkıp evine giderken 3 kişinin tacizli saldırısına uğradı. Bir saat polis bekleyen Arabacı, şunları kaydetti: “Daha sonra karakol, karakoldan sonra hastane, bir daha karakol, savcılık. Polis sessiz kalmamı istedi.
‘Bulunmaz’ dedi. ‘MOBESE kameralarını açın’ dedim, çünkü caddenin ortasında tutuluyorum ve şiddetli bir şekilde dövülüp, tacizle karşılaşıyorum. ‘Bulunmaz’ dedi, ‘Hangisini bulalım, sen en iyisi sus’ dedi.” Arabacı ve ailesi başkalarının da bu tür saldırılara maruz kalmaması adına suçluların ortaya çıkarılması için çaba sarf edeceklerini belirtti. YARIN GÜNCEL
Yargıtay’dan örnek karar Yargıtay, kadınlar lehine kararlar almaya devam ediyor. En son Kayseri’de açılan bir boşanma davasında karısının dekolte giydiği için gördüğü şiddet nedeniyle tazminat isteyen eş hakkında, ‘eşit kusur’ hükmünde bulunarak taraflar birbirlerine tazminat vermesin diyen mahkeme kararı bozuldu. Yargıtay, “Dekolte ile şiddet eşit olamaz.” diyerek eşine fiziki şiddet uygulayan kocanın kusurunun daha fazla olduğuna hükmetti. 2007’de açılan da-
vada yerel mahkemenin kadını kusurlu bulma gerekçesi: “Kadın, evlilik öncesindeki yaşam tarzı, kılık ve kıyafet serbestliğini devam ettirmiştir. Yapılan uyarıları ılımlı ve kısmen de olsa olumlu karşılamayarak, başına buyruk hareketlerini sürdürmüştür. Bu davranışlardan sonra kadının az kusurlu olduğunu iddia etmek mümkün değildir.” Yani yerel mahkeme kadının dayağı hak ettiğine hükmetmişti. YARIN GÜNCEL
Bankalar şimdi de SMS ile soyuyor Bankaların kredi kartı borç gecikme bildirim mesaj bedelinin 5 TL olduğu ve bu ücreti de vatandaşın ödediği ortaya çıktı. Bankaların kredi kartları veya diğer borçlarla ilgili tüketicilere gönderdiği ihtarnamelerle ilgili olarak ücret alındığını belirten Mardin Tüketici Koruma ve Bilgilendirme Derneği Başkanı Musa Öztürk, şöyle konuştu: uygulama mağdur ediyor “Bankalardan tüketicilere SMS gönderilerek 5-6 lira bildirim ücreti alınmakta. Bu yüksek bir
ücret olduğu gibi zaten borcunu ödemekte güçlük çeken tüketiciyi daha da mağdur etmektedir. Tüketicilere zorunlu olarak gönderilen mesajları tüketiciye yüklemek haksızlıktır. Yasal değil Her ne kadar bankalar “Bizim mevzuatımızda böyle şey var” dese de sadece banka mevzuatını düşünmemek lazım. Bankalar ticaret yapıyor. Bu kesinlikle yüksek ve tüketiciyi mağdur eden ücrettir. Yasal olduğunu söylemek doğru bir şey değildir.” YARIN GÜNCEL
Gün Çağ Aydın
Burası üniversite
PRiZMA
Genç Müsiad, Yıldız Teknik Üniversitesi’ne gelmiş etkinlik yapıyor. Bu etkinliğe AKP’li Süleyman Soylu davet edilmiş ve protestoyla karşılanıyor. Düzenleyen Genç Müsiad, konuk AKP’li Süleyman Soylu, yer üniversite. Bu nasıl bir organizasyondur ki içeriye üniversitenin öznesi olan öğrencileri almıyorsunuz. Ayrıca, tüm iletişim araçlarından görülebilir ki salon zaten boş. Genç-Der üyesi öğrenci arkadaşlar gelmiş, dosya vermek istiyor. Dosyalarını vermek istemelerinin karşılığında ise yaka paça oradan uzaklaştırılıyorlar. Öğrencilere sert bir şekilde müdahale edenler de özel güvenlik görevlileri. Adeta meydan savaşına giriyorlar. Onlara da yeri gelmişken bir çift lafım var: Siz kim oluyorsunuz? Çekin ellerinizi gençlerin üzerinden. O kadar görevlinin bile öğrenci arkadaşlarımızın bileğini bükmeye ancak gücü yetiyor. Kararlı ve inanmış insanların karşısında “emir kulları” çaresizdir. Rektör bu durumdan çok üzülmüş olacak ki olay sonrasında konuya değinme gereği duyuyor. Rektörün protesto sonrasında söylediklerini aynen aktarıyorum: “Gençlerimiz aşık da olacaklar, spor da yapacaklar, hobileri de olacak; siyasetin de içinde olacaklar, ideolojileri dahilinde mücadelelerini de edecekler, hoşlarına gitmeyen kararları protesto da edecekler. Ama bir şey var ki bunu şiddet kullanarak, çevrelerine de, çevrelerindekilere de kendilerine de zarar vererek yapmayacaklar. Görüşlerini demokratik yollardan ifade edecekler. Gidip muhataplarıyla uygun pozisyonlarda görüşebilirler, mail atabilirler, görüşlerini ifade edebilirler. Ama bilim ve fikir yuvası olan üniversitelerimizde şiddet istemiyoruz.” Bilim ve fikir yuvasında Genç Müsiad’ın ne işi var? Bilim, pazarlama ve satış tekniklerinin neresindedir? Fikir neresindedir? Gerçekten fikirlerini ifade etmek isteyen kardeşlerimize reva görülen dayak oluyor. Gençlerin elinde bir dosya ve gelen AKP’liye vermek istiyorlar. Ama tabi bu durumda çok büyük bir güvenlik sorunu oluşabilir. Bu gençler ellerindeki dosyayı “zalim” amaçları için kullanabilirler. Üniversite yönetimlerinin protestolar karşısındaki tutumu hep demokratik eylem çağrısı oluyor. Dosyasını vermek isteyen öğrenciler daha ne kadar demokratik bir eylem biçimini seçebilirlerdi? Sağcı iktidarın ve onun yörüngesinde yer alan tüm üniversite yönetimlerinden de başka bir şey beklenmez. Söz konusu kendilerinin protesto edilmesi olunca her şeyi ‘şiddet’ adı altında anarlar. Genç Müsiad’ın üniversiteye kadar gelip kendini ifade etmesi serbest ama muhalif öğrencilerin kendini ifade etmesi yasak. İşte AKP demokrasisi bundan farklı bir şey değildir. Üniversiteyi sermayeye rahatlıkla peşkeş çekmek istiyorlar. Ama birileri bu tekere çomak sokuyor. Onurlu gençler eğitimin piyasalaştırılmasına karşı direniyor. Farkındaysanız salondan uzaklaştırılan kardeşlerimizin ağızları sımsıkı kapatılıyor. İste bunun adı, yer ve zaman gözetmeksizin ifade özgürlüğünün engellenmesidir. Siz engellemeye çalışırsınız, öğrenciler de protestosunu yapar arkadaş. Durmayın genç kardeşlerim. Doğru bildiğiniz yoldan şaşmayın. Önünüze türlü türlü engeller koyabilirler, merak etmeyin hepsini aşarsınız. Ağızlarınızı sımsıkı kapatıyor olabilirler, bir silkelemenizle yerlerde sürüklenirler. Sizin mücadelenizdeki kararlılık hepimizin yolunu açıyor. Şimdi sizin vaktiniz geldi. Tüm üniversitelerde karşılayın onları ve hoşgelmediniz diyin. Dimdik durun umut verin. Her seferinde daha kalabalık gidin onları karşılamaya. Hepiniz Muhammed olun hepiniz Çağdaş olun. Haydi yolunuz açık olsun. guncagaydin@hotmail.com
08 EKONOMI
6 Mart 2013
Sol Köşe
Cüneyt Aydınlar’ın hesabını sordular
Şahin: Üç çocuk yapın esnek çalışın Başbakan’ın sık sık en az 3 çocuk talebinde bulunması sonuç vermeyince Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin devreye girdi. Esnek Çalışma Modeli adı altında bir projenin hayata geçireleceğini duyuran Şahin’in bu projesiyle, kadınlar sanılanın aksine eve hapsolacak ve böylece üç çocuk yapmasının önündeki çalışma engeli ortadan kalkacak!
Galatasaray Meydanı’nda 414. kez buluşan Cumartesi Anneleri, 1994 yılında gözaltında kaybedilen Cüneyt Aydınlar’ın akibetini sordu. Birçok kayıp yakınının katıldığı eyleme EHP Genel Başkanı Sibel Uzun da katıldı. İlk sözü alan gözaltında kayıplardan Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız, “Bizi üzen Başbakan’ın Berfo Ana’ya verdiği sözü tutmamış olmasıdır. Başbakan desin ki senden özür dileriz. Sözümüzü yerine getiremedik.” dedi. 1994 yılında gözaltında kaybedilen Cüneyt Aydınlar’ın ailesi adına sözü Recep Aydınlar ise “Halkların barış içinde yaşayabilmesi için önce helalleşmek gerekir.” dedi. YARIN GÜNCEL
Sinop’ta yaşanan ırkçı saldırılar kınandı
HDK heyetinin Karadeniz gezisi sırasında Sinop ve Samsun’da yaşanan saldırılarla ilgili Trabzon’da bir araya gelen TKP, ÖDP ve Trabzon Emek ve Özgürlük Meclisi Bileşenleri, bir basın açıklaması gerçekleştirdi. TKP Trabzon İl Başkanı Süleyman Hacıbektaşoğlu yaptığı açıklamada, öncelikle süreci değerlendirerek, “Yaşanan vahim olayların ve linç organizasyonlarının sıradan halk tepkisi diye bize izah etmeye kimse kalkmamalıdır.” dedi. YARIN GÜNCEL
İstanbul can çoksöyler
Doğum oranlarının hızla düşmesinin önüne geçemeyen AKP Hükümeti, üç çocuğa teşvik için kolları sıvadı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın en az üç çocuk yapılması noktasında ısrarla sürdürdüğü çabalar sonuç vermeyince bu kez devreye Fatma Şahin girdi. Üç çocuğa teşvik politikasını kendisine devralan Şahin’in son projesi Esnek Çalışma Modeli oldu. Peki öve öve bitiremedikleri Esnek Çalışma Modeli kadınlara neleri getirecek? Kadınlar daha fazlA eve hapsolacak En az üç çocuğun yaygınlaştırılmasına yönelik yapılanlar kadınları bir kez daha eve hapsedecek gibi görünüyor. Çünkü öngörülen modelde kadınlar daha az çalışarak istihdam alanından uzaklaşacak. Altı yıllık doğum izni verilmesi de kadının altı yıl boyunca evde çocuğuna bakması anlamına geliyor. Burada Fatma Şahin her ne kadar iyi niyetli bir şekilde kadına yönelik istihdamı artırmaya çalışıyormuş gibi görünse de aslında durum hiç de öyle görünmüyor. En az üç çocuk
ısrarı kadınları çalışma hayatından da uzaklaştırıyor. Esnek çalışma modeline ilişkin “Aynı zamanda kadının potansiyelini ekonomide kullamasını da önemsiyoruz’’ diyen Şahin’in aslında doğurganlık hızını önemsediği bu açıklamadan anlaşılıyor. Kadının iş potansiyelinden ziyade çocuk yapma ve onun bakımı potansiyelinden faydalamak istediği burada
açıkça görülüyor. Ekonomiye kadın eli değecekmiş 2023 yılı vizyonuna girerken, hem doğurganlık hızını artıracak, nüfusun yaşlanmasını önleyecek hem kadının aklını, zekasını, potansiyelini ekonomide kullanmasını sağlayacak modelleri çoğaltmayı istediklerini söyleyen Şahin’in esas hedefi yine üç çocuğa bağlı ekonomi.
Kadın işsizliğinin çok yüksek olduğu Türkiye’de kadının istihdam edilmesi şimdiye dek hep göz ardı edildi. Nüfus artış hızının düşmesiyle ekonomiye dair endişeleri artan AKP hükümeti, kadınları ekonomiye dâhil etmenin yolunu sadece “anne” olmalarında görüyor. Kadına istihdam sorunu için ise hala gerçek bir çözümü yok.
Ekonomide neler oluyor?
Tutuklamalara karşı adalet istediler
Euro bölgesinde işsizlik oranı Ocak’ta yüzde 11,9 ile son zamanların en yüksek rakamını gördü. Türkiye, OPEC üyelerine ihracatını 2011’e göre yüzde 74 artırarak yaklaşık 38 milyar dolara çıkardı.
AVM’ler kepenk kapatıyor Halk Cephesi’ne yönelik gözaltı ve tutuklamalar protesto etmek için yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirildi. İzmir’de YKM önünde toplanan Halk Cepheliler, “Faşizme karşı demokrasi, keyfi tutuklamalara karşı adalet istiyoruz” pankartı açarak Kemeraltı girişine yürüdü ve burada basın açıklaması gerçekleştirdi. “Kahrolsun faşizm, yaşasın mücadelemiz!”, “Gözaltılar, tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz!” sloganlarının atıldığı açıklamada yaşanan tutuklamalar teşhir edildi. YARIN GÜNCEL
Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu Genel Başkanı Bendevi Palandöken, şehrin merkezlerinde yeşil alan, park yeri veya pazar yerleri olarak ayrılmış alanlara devasa AVM yapılmasının şehrin dokusunu bozduğunu savundu: “Son 7 sene için-
de 41 adet AVM kapanmıştır. Maalesef organize perakendede yaşanan sıkıntılar sistem ve kural olmadan işe girişmenin bedeli. İstanbul’da 26 tane AVM kapanırken, Ankara’da 5 AVM kapanmıştır. Dead-Mall yani ölü AVM’ler çoğalıyor.” YARIN EKONOMİ
ABD Dışişleri Bakanı protesto edildi Bu hafta fransa
İşsiz gençler bu ülkeden kaçıyor ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Ankara’ya gelişini protesto etmek için Başbakanlığa yürümek isteyen Emek Gençliği üyelerine polis saldırdı. Polis saldırısına tepki gösteren gençler, “Kerry’i havaalanında çiçeklerle, kırmızı halılarla karşılayanlar, bu ülkenin savaş istemeyen gençlerine gaz sıkıyorlar; bunun tek bir anlamı var. AKP hükümeti ABD’nin taşeronluğunu üstlenmeye devam ediyor” dedi. “Gençlik savaşı durduracak. Kerry Defol” yazılı pankart ile Başbakanlığa yürüyüşe geçen gençlere yol boyunca çevredeki vatandaşlardan destek geldi. YARIN GÜNCEL
Ekonomiyle kendini yakıyor. başı dertte Ekonomiolan Fransa’da si zorda olan işsiz gençler Fransa Mali’ye ülkeden kaçadüzenlediği rak çalışmak askeri operasRIFAT ÇAPAR yazdı için diğer ülyonla iyice zor kelere gidiyor. duruma düştü. Mali’ye askeri Milyonlarca euro operasyon düzenleyen harcanan Mali’den bir ve milyonlarca Euro an önce çıkmak istiyorharcayan ülkede işsizler lar. Zira maliyeti çok
ağır. ABD de Irak ve Afganistan’da giriştiği savaşlar nedeniyle ekonomide çöküş yaşıyor. Fransa ekonomisi Avrupa’yı kaygılandırıyor. İşsiz sayısı sürekli artıyor. O işsizler kendilerini yakmaya başladı. Ülkede, Nantes kentinde, iş ve işçi bulma kurumunun önünde kendini yakan adamın hayatını kaybetmesi, Paris yakınlarındaki SaintQuen banliyösünde 49 yaşındaki bir işsizin kendini yakma girişiminde bulunması krzin boyutlarını ortaya seriyor. Fransa’daki gençlerin neredeyse dörtte biri ülkelerinde değil yurt dışında çalışmak istiyor Fransa’da düzenlenen bir kamuoyu araştırması, diplomalı gençlerin giderek daha fazla oranda yurt dışında çalışmayı
Forbes “En Zengin 100 Türk”ü açıkladı. Sıralamaya göre Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk 3 milyar 400 milyon dolarlık servetiyle Türkiye’nin en zengini. Hanehalkı İşgücü Anketi’ne göre, 2010 yılında işveren olarak çalışanların payı yüzde 5,3. İhracat geçen yılın aynı ayına göre yüzde 5.6 arttı.
hedeflediğini ortaya koydu. IFOP kamuoyu araştırma merkezi tarafından yapılan ankete göre, diplomalı gençlerin yüzde 27’si ülkede iş aramak yerine, çalışmak için yurt dışına gitmeyi hedefliyor. Yine aynı kuruluş tarafından geçen yıl düzenlenen anket bu oranın sadece 13 olduğunu ortaya koymuştu. IFOP kamuoyu araş-
FRANSA
tırmasına göre, diplomalı gençlerin yüzde 58’i önümüzdeki dönemde ülkede iş bulmakta oldukça zorluk yaşayacağı inancını taşıyor.
FRANSA BÜYÜME ORANLARI 2008
2010
2012
2.2% -0.5% 1.41%
09 EMEK
6 Mart 2013
11 işçinin yanarak ölmesinin ardından tam 1 yıl geçti
Al kalemi eline Engellilerin çalışması önemli
e m e kç i l e rd e n
mektuplar
Ben memur emek- yer tahsis ediyor. Her ay lisiyim. 1970’de aidat ödemek zorundayız. memurluğa başladım. 25 Ödemeyenlerin bu haktan sene çalışıp emekli oldum. yararlanması iptal oluyor. 3 evladım var. Hepsi de ev- Günlük 25 ya da 30 TL li. Parkinson hastası oldu- kazanıyorum. ğum için bakımım zor ve Emekli de olduğum huzur evinde yaşıyorum. için simit satmak bana bir 13 yaşındayken köyü- şekilde yetiyor. Lakin normüzde, kendi toprağımız mal bir aile bu işten geçiolan çiftçilik işleriyle uğ- mini sağlayamaz. Şu anki raşıyordum. Aileme yar- yaşam şartlarında vatandım ediyordum daşın kendine ve ne kazanırait evi olmazsa, sak kendimize kirada geçim çok zor. Bu dekazanıyorduk. Emekli maaşım virde hesaplı olgeçinecek kamak zorundayız. dar kalmıyor. Cebinde parası mustafa duran Sokakta küçük olmayan, ikinci seyyar büfemde simidi alamayan simit satıyorum. Engelim halkımız var. “İkinciyi al%76 olduğu için, beledi- mayım yol parası yapacayelerin engellilere tanınan ğım.” diyor. koordinasyon merkezi Ayrıca bu esnaflıkta kapsamında sunduğu iş farklı farklı huydan inimkanı yaratma hizme- sanlarla uğraşması zor. tinden faydalanarak, çarşı Kimi çok saygılı, kimisi merkezinde simit satmaya de insan yerine bile koybaşladım. Bu güzel bir muyor. Sinirli, heyecanlı, hizmet. Çarşı içindeki öfkeli olabiliyor insanlar. korsan satışı önlemek için Bu yüzden esnaflık kolay Belediye engelli kişilere iş değil. Engelli olduğum zin veriliyor. Engelli kü- için yavaş hareket ederek çük esnaf, simit, börek, istediklerini verebiliyopiyango bileti satışı ve yö- rum. Halimden anlamanetmeliğe uygun olan her yan çok sabırsız ve aceleci türlü şeyi, satabilecekleri insanlar var.
Sen de kendi hikayeni anlatmak istersen, al kalemi eline bilgi@yarinhaber.net
Esenyurt Davası’nın peşini bırakmıyorlar
11 Mart 2012’de Esenyurt’ta yanarak can veren 11 işçi için 1 Mart Cuma günü, İşçi Ölümlerine Son Platformu, Bakırköy Adliyesi önünde eylem yaptı. Eyleme hayatını kaybeden ailelerin yakınlarının yanı sıra, Emekçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sibel Uzun da katıldı. Yangının yıldönümü yaklaşırken, aileler adalet istiyor. İSTANBUL ufuk alp
Ölen 11 işçi kardeşimizin ölümünün üstünden bir yıl geçmesine rağmen, mahkeme süreci oldukça yavaş işliyor. Bu olayın sorumluları hala elini kolunu sallayarak gezmeye devam ediyor. takipçisi olacağız İşçi Ölümlerine Son Platformu adına konuşan Ezgi Üçkardeşler bir açıklama yaptı: “Bugün burada Esenyurt davasının 5. duruşmasında gerçek sorumluların yargılanması için tekrar toplanmış bulunuyoruz. 11 işçinin ölümünün üzerinden bir yıl geçmesine rağmen hala gerçek sorumlular yargılanmış değil. 2012 yılında 878 işçi hayatını kaybetti. Her gün ülkenin dört bir yanından işçi ölümü haberleri gelmeye devam ediyor. AKP hükümeti işçi ölümlerini durdurmak yerine “neyse” diyerek geçiştirmeye devam ediyor. Hala Marmara AVM’nin sahipleri, Ece Şirketi ve Kayı İnşaatın sahipleri, Marmara AVM’nin temelini atan Esenyurt Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu, AKP Esenyurt İlçe Başkanı Şenay Değer, Ece Türkiye Genel Müdürü Andreas Hohmann, Finansbank Genel Müdürü Sinan Şahinbaş,
İş GYO Genel Müdürü Turgay Tanes, Kayı Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Orhun Kartal yargılanmıyor. işçi ölümlerine “neyse” İşçi ölümlerinden “neyse” diyerek, ‘kader’ diyerek, ‘kaza’ diyerek sorumluluktan kaçamazsınız. 11 işçi kardeşimizin ölümünden de tüm işçilerin ölümünden de, daha fazla kar için işçileri sağlıksız ve güvencesiz ortamlarda çalıştıran patronlar ve bunu denetlemeyen devlet ve kurumlar sorumludur. İşçi Ölümlerine Son Platformu olarak, nasıl Eskişehir’de Tek-
san Sanai sitesinde hayatını kaybeden 4 işçi kardeşimizin hesabını soruyorsak, Antep’te hayatını kaybeden 7 işçi kardeşimizin hesabını soruyorsak, bugün burada hayatını kaybeden 11 işçi kardeşimizin hesabını soruyorsak, işçi ölümlerinin tüm sorumlularından; patronlardan, şirketlerden, hükümetten, denetimi uygulamayan tüm görevlilerden hesap soracağız.” Yangının yıldönümü olan 11 Mart günü yaklaşıyor ve mahkeme patronlardan birini hala bulabilmiş değil. Diğeri ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest.
işçi ölümlerine son platformu sözcüsü serdar çarkçı
Davanın takipçisiyiz Neredeyse bir sene oldu. 11 işçinin yanarak can verdiği davanın 5. duruşması görüldüğü halde, hala bir sonuç çıkmadı. İnsan hayatının değersizleştirildiği apaçık ortada. Biz buna müsaade etmeyeceğiz. Bu davayı kendi davamız olarak görerek, adaletin peşini bırakmayacağız.
11 işçinin ölümünün yıldönümünde AVM önünde olacaklar Bir işçi ölümü daha Her gün yeni bir işçi ölümü haberi gelmeye devam ediyor. Kocaeli’nin Gebze İlçesi’nde bir taş ocağında, kayan kepçenin altında kalan operatör hayatını kaybetti, yanındaki işçi ise ağır yaralandı. Gebze Kirazpınar’da bulunan bir taş ocağında, 22 yaşındaki kepçe operatörü Eniz Filiz Fidan’ın kullandığı kepçe kaydı. Kayan kepçenin altında kalan operatör Fidan yaşamını yitirdi. Kepçe içinde bulunan 24 yaşındaki Hasan Kasap ise ağır yaralandı. Yaralanan Kasap, Fatih Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alındı. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı. YARIN EMEK
6 mart 2013 çarşamba
Ahmet Yağal
Ahmet Keskin
Abdurrahman Deniz
sayı: 74
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler
can çoksöyler can çoksöyler sanem deniz kural nurseli gözüaçık ELİF KARAN MELİKE ÇINAR SERKAN ATAK RIFAT ÇAPAR SEVDA POLAT ibrahim keskin berna dülger peyman azadi Yaşar aslan
tasarım
EZGİ CEREN AĞTAŞ çağatay dirilgen yusuf yasin yakşi ibrahim keskin
dağıtım
rıfat çapar
6 aylık abonelik: 30 tl sanem deniz kurAl adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: tr28 0001 0006 15577226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88
imtiyaz sahibi
fadik temizyürek
sorumlu yazı işleri müdürü
ışıl kurt
Yönetim adresi
basıldığı yer
rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792
Bayram Ege Pehlivan
Fatih Acun
Seyfettin Topal
Barış Kıyak
Sevdin Özen
İşçi Ölümlerine Son Platformu Esenyurt’ta hayatlarını kaybeden işçilerin aileleriyle birlikte 11 Mart’ta Marmara AVM önünde olacaklar. 11 işçinin yanarak hayatlarını kaybettikleri günün yıl dönümünde sorumluların yargılanması talep edilecek. Tam bir sene önce işçiler denetimsizlik ve güvenliksiz çalışma koşulları sonucu kaldıkları şantiye çadırında can vermişlerdi. Ancak inşaatın asıl sahipleri bu süre içerisinde hiçbir cezai işleme tabi tutulmamışlardı.
Yargılanması talep edilenler
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010
abone olmak için bize ulaşabileceğiniz telefon numarası: 0 536 698 93 97
Marmara AVM sahipleri
Kayı İnşaat - ECE Türkiye
Esenyurt Belediyesi
AVM inşaatının sahiplerinden biri halen bulunamadı, diğeri ise serbest.
AVM’nin yapımından ve denetiminden sorumlu firmalar hükümetten ödül alıyor.
İnşaatın temelini atan ve ruhsatını veren belediye şu an yargılanmıyor.
(
10 EGITIM
YÖK Yasa Taslağı’na yeni madde eklendi Milli Eğitim Bakanlığı YÖK Yasa Taslağı’nı geri çevirdi, bunun ardından kendisi taslağa yeni bir madde ekledi. Eklenilen yeni madde üniversitelerde bölümlerin kaç yıl okutulacağı ile ilgili. Taslağın kabul edilmesi durumunda 4 yıl olarak okutulan bazı bölümlerin, okutulma süresi 3 veya 2 yıla düşürülecek. Bazı bölümlerin ise okutulma süresi 5 veya 6 yıla çıkarılacak. ankara BERNA DÜLGER
MEB, YÖK Yasa Taslağı’na eklediği bir madde ile üniversitelerde okutulan bölümlerin eğitim sürelerinde değişiklik yapılmasını istedi. Bu kapsamda mevcut sistemde çoğu üniversitede lisans bölümü oldukları için 4 yıl okutulan İşletme, Turizm ve Otelcilik, Bankacılık, Sigortacılık gibi bölümlerin 2 seneye; Hukuk, Coğrafya, Sosyoloji, Tarih, Psikoloji gibi bölümlerin ise 3 seneye indirilmesi planlanıyor. Değişiklik yapılırsa, Mühendislik ve Eczacılık fakültelerinde eğitim süresinin 5, Mimarlık ve Diş Hekimliği fakültelerinde ise 6 yıla çıkarılması gündeme gelecek. bölümde okutulan derslerin ağırlığı göz önünde bulundurularak yeniden Taslağa eklendi planlama yapılması gerektiğine dikMilli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın, kat çektiği ifade edildi. görüş ve önerilerini içeren bir ön yazı Türkiye’de mevcut sistemde, liile Başbakanlığa gönderdiği YÖK Ya- sans programları 1 yıl yabancı dil sa Taslağı’nda, üniversitelerde okutu- hazırlık eğitiminin ardından 4 yıl lan bölümlerin eğitim sürelerinde de- alan eğitimini, ön lisans programları ğişiklik yapılmasını istediği öğrenildi. 1 yıl hazırlık eğitiminin ardından 2 Yazısında Türkiye’de tıp fakültele- yıl alan eğitimi programını kapsıyor. ri hariç bütün lisans programlarının 4 yıl eğitimi kapsadığını hatırlattığı eğitim süreleri değişecek belirtilen Avcı’nın, eğitim sürelerinde, Bakanlığın “eğitim süreleri düşürül-
sün” önerisinin ayrıntılarına göre İşletme, Turizm ve Otelcilik, Bankacılık, Sigortacılık gibi bölümlerin eğitim süresinin 2 seneye; Hukuk, Coğrafya, Sosyoloji, Tarih, Psikoloji, Ekonomi, Edebiyat gibi bölümlerin ise 3 yıla düşürülmesi planlanıyor. Eğitim süresinin, Mühendislik ve Eczacılık fakültelerinde 5 yıla, Mimarlık ve Diş Hekimliği bölümlerinde ise 6 yıla çıkarılmasının gündeme gelmesi bekleniyor. Yeni sistemde, isteyen öğrencinin alan eğitimine
geçmeden önce, üniversitede 2 yıl “temel eğitim” alabileceği bir model üzerinde de duruluyor. Temel Eğitimin ayrıntıları bilinmiyor İki yıllık temel eğitimin ise içeriği ve öğrenciye katkısının ne olacağı henüz bilinmiyor. İlgili açıklamanın da yakın zamanda gelmesi bekleniyor. Tasarının açıklanması ile ayrıntılar öğrenilecek.
Muhammed Ünsal: “Sözümüzü her koşulda söyledik ve tüm baskılarına rağmen bundan geri durmayacağız.”
YTÜ’de gençler susturulmaya çalışıldı AKP Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Genç MÜSİAD’ın düzenlediği bir panele konuşmacı olarak katıldı. Düşüncelerini ve taleplerini dile getirdikleri dosyayı panele katılarak sunmak isteyen, Genç-Der üyesi öğrenciler, güvenlik tarafından panele alınmayarak, okuldan dışarı atıldılar. Genç-Der Üyesi Çağdaş Sinan Dağ ve Muhammed Ünsal, AKP karşıtı görüşleri olduğu
gerekçesiyle panele alınmadı. Panele, YTÜ’de okudukları halde Genç-Der’lilerin girmesine izin verilmedi. Sivil polislerin ve çevik kuvvetin konuşlandığı üniversitede öğrenciler fikirlerini Soylu’ya iletmek için direnmelerine rağmen, güvenlik görevlilerinin sert müdahalesiyle yaka paça okuldan dışarı atıldılar. Olayın ardından Genç-Der’in açıklaması ise şöyle; AKP’nin demokrasisi budur! Gençliğin fi-
kirlerine yine tahammülleri yok. Bu yüzden, Soylu’nun konuştuğu panele katılmak isteyen temsilcilerimiz kapının önünden özel güvenlikler tarafından uzaklaştırıldı. Genç-Der temsilcileri oraya, “Patronların üniversitelerde işi yok. Üniversiteleri ancak biz temsil deriz.” demek için gitmişlerdi. Bizlerin fikirlerinden korkanlar, korkmaya devam edin! Biz her yerde fikirlerimizi söylemeye devam edeceğiz. YARIN EĞİTİM
Komünist Manifesto soruşturması Hukuk Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Seydi Çelik girdiği derslerde Komünist Manifesto’yu okuttuğu için YÖK tarafından soruşturuluyor. YÖK konuyla ilgili soruşturma yok diyor ve hemen ekliyor; “bu konuda şikayet var ve gereğini üniversite yapar biz karışmayız. Çelik ise açıklamalarında “Bilen, araştıran ve sorgulayan bireyler yetiştirmek ve dolayısıyla daha özgür ve daha demokratik bir Türkiye
yaratmak sevdamdan vazgeçmem mümkün değil” diyerek kitabı okuttuğunu inkar etmiyor ve şöyle anlatıyor; “Suçlama şu: öğrencilerime yasadışı olmayan, piyasada satılan “Komünist Manifesto” kitabını ödev kapsamında okutmam. Ben siyasal bilgiler fakültesinde bütün siyasi fikirlerin tartışıldığını düşünüyordum, demek YÖK öyle düşünmüyormuş.” YARIN EĞİTİM
Oyunla okuma eğitimi verilecek Isparta Milli Eğitim Müdürlüğü ile Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) arasında gerçekleştirilen çalışma kapsamında okuma yazmayı oyunlarla öğretme eğitimini alan 50 gönüllü sınıf öğretmenine sertifika verildi. Türkiye’de son yıllarda öğretmenin öneminin daha da arttığını ifade eden Muham-
İyi Kötü Çirkin Elif karan
İyi
met Öztürk, bu kapsamda Isparta’da göreve başladığından bu yana üniversite ile işbirliği ile öğretmenlerin kalitesini arttırmaya yönelik çalışmalar gerçekleştirmeye çalıştıklarını vurguladı. Bu uygulamayla çocuklarımız eğlenerek öğrenebilecek, okulu daha da sevecekler. YARIN EĞİTİM
Hasan Cemal Milliyet
Hasan Cemal 28 Şubat tarihinde Milliyet’te yer alan köşe yazısını faili meçhul cinayetlere ayırıyor. Ayhan Çarkın’ın da öldürenler arasında olduğunu itiraf ettiği Avukat Yusuf Ekinci’nin abisi Tarık Ziya Ekinci’nin mektubuna yer veriyor. İşte Cemal’in giriş cümleleri: “Faili meçhul cinayetler takipsiz ve failleri meçhul kaldığı sürece devlet hep töhmet altında kalacak. Bu cinayetler aydınlatılmadan ya da bu konuda yargının önündeki yasal engeller kaldırılmadan demokrasi mücadelesi havanda su dövmektir. Önce devlet hesap vermeli, toplum nezdinde temize çıkmalıdır.”
Kötü
İşte YÖK!
Çağdaş Sinan Dağ: “Biz, Genç MÜSİAD’ın gençleri temsil etmediğini söylemek, hazırladığımız dosyamızı sunmak istedik.”
6 Mart 2013
Uğur Dündar Sözcü
Uğur Dündar Sözcü gazetesinde yayınlanan 28 Şubat tarihli yazısında savaş çığırtkanlığına devam ediyor. İşte yazısının son paragrafı: “Eski İçişleri Bakanlarından Saadettin Tantan PKK’nın 60 milyar dolarlık bir mali yapıya sahip olduğunu söylüyor. Bu rakam, uyuşturucu, insan ve sigara kaçakçılığıyla Avrupa’daki Türklerden alınan haraçlardan oluşuyor. AKP işte bu suç örgütüyle pazarlıkları sürdürüyor. Hüseyin Özer’e milyonlarca Pound kaybettiren mücadelesini bu nedenle yazdım.”
Çirkin
Ahmet Hakan Hürriyet
Ahmet Hakan Hürriyet gazetesinde çıkan 1 Mart tarihli yazısında daha geçen hafta kaybettiğimiz Berfo Anne’yi ve onun peşinden gelerek 12 Eylül darbesinin, gözaltında kayıpların hesabını soranları unutuyor. Hakan: “Buna mukabil solcular, 12 Eylül’de çok esaslı bir darbeye maruz kaldılar: Bağlı bulundukları ideoloji, bir daha kafayı kaldıramayacak denli büyük bir darbe yedi. Fakat gelin görün ki... Bir türlü “mağduruz da mağduruz” türküleri çığırmasını beceremediler. Yazdıkları mektupları ağlayarak okumak suretiyle onların mağduriyetinin tadını Erdoğan çıkardı.”
Ulaşım ücretlerini protesto ettiler Tokat’ta Gaziosmanpaşa Üniversitesi (GOPÜ) öğrencileri, kampüs içerisinde yurtlara gidiş geliş için toplu taşıma araçlarından 1 lira ücret almasını protesto etti. Üniversitenin Taşlıçiftlik Kampüsü Eğitim Fakültesi önünde toplanan yaklaşık 100 kişi, ‘Üniversiteler ticaret yeri değildir. Rektör buraya’ sloganı atarak yolu trafiğe kapattı. Eylem alanına polis ve özel güvenlik görevlileri akın etti. Eylemlerini sürdüren öğrenciler özel güvenlik görevlileriyle bir süre görüştü. Sonrasında anayasal haklarını kullanmak istediklerini belirterek eylemlerini sürdürdü. Yaklaşık 45 dakika süren eyleme, GOPÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Şahin’in kendileriyle görüşmek istediğinin belirtilmesi üzerine son verildi. YARIN EĞİTİM
SBS kaldırılırsa okullar sınav yapacak Dersaneler kalkacak ama?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin ile yaptığı toplantıda dershanelerle ilgili yeni bir ayrıntılı çalışma yapılması kararlaştırıldı. Bunun üzerine Mehmet Ali Şahin tarafından hazırlanan mevcut raporda dershanelerin hemen kapanması yerine, kademeli olarak özel okula dönüştürülmesi öneriliyordu. Ayrıca öğrencilerin yüzde 12’sinin dershaneye gittiği ve 3 bin civarında dershaneden 700 kadarının özel okula dönüşebilecek düzeyde olduğu tespitleri de yer alıyordu. Fakat kamuoyu görüşü özel okullara dönüştürülmesinin alt ve orta gelirli ailelerinin çocuklarının ek eğitim almasını tamamen engelleyeceği yönünde. YARIN EĞİTİM
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın, bu yıl son kez yapılacak Seviye Belirleme Sınavı (SBS) yerine liselere geçiş için yeni bir sistem üzerinde çalıştıklarını, sistemde belli bir okula talebin çok olması halinde o okulun kendi sınavını yapabileceğini söyledi. Bunun üzerine Türkiye Özel Okullar Birliği Başkanı Cem Gülan açıklama yaptı. Açıklamasında böyle bir uygulamanın olması durumunda, çocuğun istediği 20 okula başvuracağı, ayrı ayrı 20 sınava gireceği belirtildi. Bir de bu sınavlar çakışınca büyük kargaşa yaratacak. eşitsizlik olacak Ayrıca eğer böyle bir sistem olursa kendi emeğiyle büyük illerde okuma isteyen çocukların hakları yenmiş olacak. Gülan açıklamasında imkanları fazla olan özel okul öğrencilerinin istediği yere yerleşebileceğini, buna rağmen tüm çocukların geleceğini önemsediklerini ve bu sistemin olmaması gerektiğini anlattı. YARIN EĞİTİM
11 FORUM
6 Mart 2013
Ey lem yapmak eylemsizliğe hizmet edebilir mi? “Vicdanımın sesini dinledim, görevimi yaptım” duygusuna kaptırıp edilgenleştirebilir mi? Yürüyüşler ve imza kampanyaları genellikle o ilk anın katılma heyecanının yitirilmesiyle birlikte yenilgiyle sonuçlanır. Dünyayı değiştirmeye gücümüzün yetmeyeceği duygusunu
“
Uzun nefesli bir hareketi göze alarak yola çıkmayan, taktik ve stratejiden yoksun anlık vicdan temizlemesine yönelik kampanyalar iflas eder.
“
GÜNDÜZ VASSAF yazdı
Bugünkü birçok ‘eylem’ kelimenin ne sözlük ne de tarihsel anlamıyla örtüşür durumda. Olumsuz bir durumu değiştirmek adına yapılan eylemler, kişiye bir katarsis sağlamaktan öteye geçmiyor. Gündüz Vassaf’ın 24 Şubat’ta Radikal’de yayımlanan yazısına yer veriyoruz. pekiştirerek bizi edilgenliğe sevk eder. “Egemen düzen, eleştirilmiş olmanın getirdiği demokrasi görüntüsünde yoluna devam eder. Kendi koydukları BM kurallarına göre savaş suçlusu ilan edilmesi gereken ABD ve İngiltere’nin Irak işgaline karşı, ilk başta düzenlenen dünya çapında eylemler. İşgalden birkaç yıl sonra, Iraklılar kaderleriyle
baş başa bırakılmıştı. Bush, Londra’yı Blair’in misafiri olarak ziyaret ettiğinde sokaklarda ikisini protesto eden yüz kişiyi geçmiyordu. Aleyhlerindeki topluluğa işaret eden Bush, dünya basınına o gün şu demeci vermişti, “Iraklılar, burada gördükleriniz gibi özgürce muhalefet edebilsinler diye askerlerimiz savaşıyor.” Uzun nefesli bir hareketi
göze alarak yola çıkmayan, taktik ve stratejiden yoksun, anlık vicdan temizlemesine yönelik kampanyalar iflasa mahkum. Eylemlere katılanları edilgenleştirmekten öte, verdikleri olumsuz örneklerle yeni kuşakların yolunu tıkamış, ufkunu kapatmış oluyorlar. Üstelik çoğumuz bu tür kampanyalara, en temel sorgulamayı yapmadan bilinçsizce katılıyoruz. Vicdan susturmak için dostlar alışverişte görsün türünden imza kampanyaları eylem gücünü iğdiş ediyor, Özensizce kaleme alınmış metinler potansiyel katılımı kısıtlayarak, karşı gelineni olduğundan güçlü kılıyor.
“
Yürüyüşler ve imza kampanyaları genellikle ilk anın katılma heyecanının yitirilmesiyle birlikte yenilgiyle sonuçlanır.
“
Eylem tüketimi
Çoğu yürüyüşler de öyle. Birçok yerde, nefes alınamayan Türkiye’de, İstiklal Caddesi özgürlük görüntüsü veren, konu takibinde süreklilik göstermeyen, bir eylem tüketim alanı. Tersi örnekler yok mu? Akla ilk gelen Arjantin’de askeri rejimde çocuklarını yitiren
Plaza del Mayo Annelerinin başarılarla süregelen 30 yıllık protestosu, 1995’den beri Galatasaray’da oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri, “Buradayız” sloganıyla yıllar içinde güçlenen Hrank Dink ve Pınar Selek davalarının takipçileri… Yoksa, toplumsal sorumluluk ve dünya vatandaşlığı duyarlılığımız, günün hızına uygun tüketici kimliğimizle örtüşünce, akıllarda tek kalan, Nazım Hikmet’in şiirinde, Hiroshima’da çocuklar ölmesin diyen bana bir imza ver, sesi.
“
Doğru örnekler de var. Arjantin’de askeri rejimde çocuklarını yitiren Plaza del Mayo Annelerinin başarılarla süregelen 30 yıllık protestosu, 1995’den beri Galatasaray’da oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri...
“
Berfo Ana, anaların anası Berfo Ana Cumartesi Analarının simgesi Sen oldun onların sesi Yüreklerine açılan kapısı Sen rahat uyu Berfo Anası Yüreğin evlat acısıyla yandı Rüyalardan Cemil ile uyandın Kapıları açık bıraktın Sen rahat uyu Berfo Ana Yıllarca hep Cemil dedin Pencere önünde oturdun Bekledin Cemil dedin Sen rahat uyu Berfo Ana Kandil ışığında bekledin Çizmelerini kapıya bıraktın Cemil’im gelir alır diye Sen rahat uyu Berfo Ana Ayten Ersoy
Sen ölmedin. Bizim kalbimizdesin. Otuz üç yıldır sürdürdüğün mücadeleyi biz devraldık. Senin mücadelen bize ışık oldu. Bundan sonra biz arayacağız Cemil Kırbayır’ın kemiklerini. Sana söz verip de bulamayanlar, bulamadık diyenler hesap verecek. Elbet o günlerde gelecek. O zaman görecekler ki kadınların mücadelesi bitmeyecek. Nasıl ki öldürülen kadınların mücadelesi gittikçe büyüyor, hep de büyüyecek. Sen rahat uyu Berfo Ana. Senin ah’ın yerde
“
Senin yanına kazılan boş mezara Cemil’in kemikleri gelecek. Bir gün oğlunu yanında bulacaksın. Sen rahat uyu Berfo Ana. Sen geride Mikail Kırbayır’ı ve üç tane ana bıraktın.
“
AYTEN ERSOY yazdı
Berfo Ana 33 yıllık mücadelesinde oğlu Cemil Kırbayır’ın kemiklerini bulamadı ama büyük bir ders verdi. Berfo Ana’nın cenazesi gösterdi ki, Cemil’in kemikleri bulunana kadar mücadelesi de sürecek. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Didim Temsilcisi Ayten Ersoy’un yazısını yayımlıyoruz.
kalmayacak. Bir gazete de okumuştum, “Artık o kapı kapandı.” diyordu. Hayır!
Kapanmadı. Aksine daha yeni açıldı. Geride senin mücadeleni sürdüren binlerce evladın var. Senin yanına kazılan boş mezara Cemil’in kemikleri gelecek. Bir gün oğlunu yanında bulacaksın. Sen rahat uyu Berfo Ana. Sen geride Mikail Kırbayır’ı ve üç tane ana bıraktın. Yıldız, Fatma ve Filiz. Çocukların senin mücadeleni devam ettireceklerini söylediler tüm dünyaya. Buradan, Berfo Ana’nın mücadelesine destek veren herkesi selamlıyorum. Mücadele eden aileleri selamlıyorum. Tüm annelerin ve kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum. Kızları öldürülen ailelerle birlikte yürüyen, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak, gerçekleri örtbas edenleri kınıyoruz. Çünkü bizler öldürülen birçok kadın gibi ölmek istemiyoruz. Bunun için mücadele veren birçok kadını da temsil ediyoruz. Bu yüzden öldürülen kadın arkadaşlarımızın öldürüldüğü yere gidip karanfil bırakıyor, onların yaşam mücadelesini bir kez daha yaptığımız konuşmalarımızla anıyoruz. Bulunduğumuz her alanda; illerde, ilçelerde, mahallelerde gerçekleri anlatmaya devam edeceğiz.
YETER ŞAHİN yazdı
Emekli Tekel işçisi Yeter Şahin’in yazdığı şiirlerden birini Yarın gazetesi okurlarıyla paylaşıyoruz.
Ben sizdenim Sığınacak yeri yoklar kar yağmış yuvasız kuşlar Susuz kavrulan ağaçlar unutmayın ben sizdenim Güneş altında ırgatlar büyük şehirde hamallar Savaşa giden atlar unutmayın ben sizdenim Belayı hiç aramayan derde çare bulamayan Acımasızca yanmayan unutmayın ben sizdenim Suçsuz zincir bileğinde bir gözü var emeğinde Zindanların her yerinde unutmayın ben sizdenim Kayığı su alanlar oltaya takılanlar Gözü nemli bakanlar unutmayın ben sizdenim Gecenin şafağında emekçi kalkar yerinden Yeter’im günün birinde kavuşuruz ben sizden Yeter Şahin
12 ESAS MESELE
fotoğraf: elif aydın
6 Mart 2013
Hesaplaşmak gerek
Darbelerle hesaplaşma konusu her zaman gündemde olmuş bir konudur. Çünkü hiçbiriyle gerçek anlamda bir hesaplaşma yaşanmamış, toplumun da içini rahatlatmamıştır. Berfo Anne de içi rahatlatılmayan, ömrünü adalet arayışıyla geçiren ve darbecilerden hesap sormak için mahkeme kapılarına gelen biriydi. Bu haftaki sorularımızı gazeteci Gökçer Tahincioğlu yanıtladı. 28 Şubat sürecini, bununla paralel olarak da 80 döneminde oğlu gözaltında kaybediRÖPORTAJ KÜBRA USTA len, yakın zamanda kaybettiğimiz Berfo Anne’nin ölümü gündeme geldi. Bu konuda söyleyecekleriniz nelerdir? 28 Şubat sürecinde göreve başlamış bir gazeteci olarak 28 Şubat’ın yargılanması gereken, hesaplaşılması gereken bir süreç olduğunu düşünüyorum. Türkiye’deki askeri müdahaleleri ve sonuçları itibariyle müdahale biçimlerine bakarsak, herhalde en az bedel ödenen süreç 28 Şubat’tır. Burada siyasal iktidar muhafazakâr çevreye yönelik, özellikle işsizleştirme, okutmama, kariyer yapmalarını engelleme gibi yaptırımlar uygulatmış ama 12 Mart, 12 Eylül gibi dönemlere baktığımızda ise gözaltında kayıplarla, işkencelerle, idamlarla, hala hesabı sorulamayan birçok insan hakkı ihlalleri ile kıyaslarsak, sonuçları itibariyle çok daha az bedeller ödenmiş bir süreçtir 28 Şubat süreci. Buna rağmen gerçek bir demokratikleşme için hesaplaşılması gereken bir süreç. 12 Eylül davası için de aynı fikirde misiniz? 28 Şubat süreci ile birlikte 12
Türkiye’deki demokratik standartlar düşünüldüğünde, Meclis’te, Cumartesi Anneleri’nin sembolü haline gelmiş bir annenin oğlu için araştırma komisyonunun kurulması, gözaltında öldürülerek kaybedildiğinin raporda belirtilmesi sembolik manada önemlidir. Eylül davasını düşünürsek şöyle derin bir çelişki buluruz; sembolik olarak 12 Eylül döneminin yargılamasının yapılıyor olması, darbecilerin yargılanıyor olması önemli. Bu davaya o nedenle müdahil olunuyor olmasını, hesap soran tarafta olunmasını önemsiyorum. Ama 28 Şubat’a baktığımızda, o dönemki komut akademisinin en altında bu fişlemeleri yapan birimlerinden,
onların uzantılarına ve yerel yetkililere kadar uzanan derin bir soruşturma görüyoruz. 12 Eylül’e baktığımızda ise 2010 referandumundan sonra, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya dışında, hiç yolunda gitmeyen bir soruşturma var. O dönem işkence yapanlar, insanları kaybedenler hala ellerini kollarını sallayarak dolaşıyor ve bugün iktidar partisinde siyaset yapıyorlar. Bunlara uzanan soruşturmanın yürütülme niyetinin olmadığını açıkça görüyoruz. Aslında Berfo Anne’de de gerçek hesaplaşmanın yapılmadığını görüyoruz. Türkiye’deki demokratik standartlar düşünüldüğünde, Meclis’te, Cumartesi Anneleri’nin sembolü haline gelmiş bir annenin oğlu için araştırma komisyonunun kurulması, gözaltında öldürülerek kaybedildiğinin raporda belirtilmesi sembolik manada önemlidir. Oğlunun hala mezarının bulunmaması, hiçbir yol kat edilmiyor olması, aslında Türkiye’deki demokratik standartların, devlet aygıtının iktidarlardan da bağımsız olarak hala aynı mantıkla sürdüğünü gösteriyor bize. Bu demektir ki 28 Şubat soruşturması ile 12 Eylül davası arasında şöyle derin bir fark var: İktidarın talebi, soruşturmayı yürüten savcıların da görüşleri doğrultusunda bazı eleştirilecek unsurlarla beraber yürürken, 12 Eylül davası ve soruşturması sembolik bir yargılamadan öteye geçmiyor, çok fazla umut da vermiyor. Çünkü bu yargı sürerken bir yandan darbecilerin de ‘rahatları bozulmasın’ şeklinde bir yerde tutulduğunu görüyoruz. Hem de onlarca hesabı sorulacak yeni olayın yaşandığını görüyoruz. AKP’nin 28 Şubat yargılamalarını yürütmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? AKP için 28 Şubat’ın özel bir anlamı var. AKP’nin gelmiş olduğu gelenek, gerçek anlamda iktidar olma ve merkez çevre olarak nitelendirdiğimiz ve çevrenin merkeze oturma imkânını bulacağı 28 Şubat süreci, Refah Partisi dönemidir. AKP’yi kuran kadrolar bu dönemde bir biçimde yasaklanan, engellenen, iktidardan uzaklaştırılmaya çalışılan kesimi oluşturuyor. Bu nedenle 28 Şubat onlar için gerçekten hesaplaşılması gereken bir dönem olarak onların zihninde duruyor. Bu manada AK Parti için, özellikle kendisini en güçlü hissettiği dönemde, bu dönemle hesaplaşmak hem kendi tabanına hem de kendi kurucu kadrolarına karşı borç gibi bir şeydi. Türkiye’nin siyaset ile hukuk arasındaki bağlantıyı göstermesi açısından önemlidir bu. Özellikle iktidarın 2. döneminde
kapatılmayla karşılaşması, buna paralel Cumhurbaşkanlığı krizi ile karşılaşması, birtakım askeri müdahale niyetleriyle karşılaşılması, 28 Şubat dönemini de
Adalet olgusu, devletin çürümüş bürokrasisi ve organizması içerisinde çok da bulunması mümkün olmayan bir olgu. Bu nedenle aslında bütün muhaliflerin bütün solcuların, bütün sosyalistlerin eskiden beri peşinde koştuğu, olmadığını haykırdığı olgu bu. diğerleriyle beraber mutlaka hesaplaşılması gereken bir dönem olarak görmesine neden oluyor. Bu da AKP’nin 12 Eylül ve diğer insan hakları ihlallerine yönelik çalışmaların sembolik biçimde yürütülmesine, bunu gerçek bir soruşturma, hatta gerçeğin de bazen ötesine geçen birtakım usul tartışmalarını yaratacak uygulamaların da olduğu bir sürecin yaşanmasına neden oldu. 28 Şubat yargılamalarında tutuklanan komutanlara birçok soru yöneltildi. Alınan cevaplar “görmedik, bilmiyoruz” şeklinde oldu. Benzer durum 12 Eylül davasında da yaşanmıştı. Sanıkların her şeyi reddetmelerin nedenleri ne olabilir? Yaptıkları şeylerin suç sayılmaması ve hesap verilmesi gereken uygulamalar olarak görmemeleri ile ilgili. Buradaki insanlara ve onların yetiştirilişlerine göre devletin gerçek sahibi, sistemi ayakta tutan, bu sistemi ve devleti yaşatabilecek düşünce ve uygulamalar zaten kendi yaptıkları uygulamalar. Doğal olan aslında bu kişileri soruştursanız da yargılasanız da, bu kişiler kendilerini yargılanabilir ya da hesap verebilir pozisyonda görmüyorlar. Kenan Evren’in savunmasına baktığımızda usul ile ilgili çok doğru bir şey söylüyor: “Beni, benim yaptığım anayasa ile yargılayamazsın.” Siz darbe uygulamalarını, darbe anayasasını, darbe hukukunu, devletin kuruluşundan bu yana uyguladığı sistemin bütün bir alt yapısını oluşturan bütün bir ezberi bozmadan, bunu değiştirmeden, bu kişilerden gerçekten hesap soramazsınız ve kafalarındaki “devlet bizim” algısını değiştire-
mezsiniz. Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarındaki gibi herkesi aynı torbaya atıp bu kişilerin gerçekten yaptığı insan hakları ihlallerini ıskalayarak, tek bir noktaya odaklanarak yürütülen soruşturmalarda kamuoyunda bunların aslında suçlu olarak değil mağdur olarak algılanmasına neden oluyor ve bir meşru zemin yaratıyor. Oysaki faili meçhulleri sorabilseniz, köy yakmaları sorabilseniz, işkenceleri sorabilseniz; bunları ortaya koyma kararlılığıyla üstüne gidebilseniz belki bu kişileri daha fazla zorlayacaksınız. Onlar suçlamaları reddetseler bile kamuoyu nezdinde gerçekten yaptıklarının görünmesini sağlayacak bir ortam yaratabilirsiniz ancak bu da çok mümkün olmuyor. Türkiye’de demokratikleşme süreci sizce nasıl işliyor? Ben baştan beri bu demokratikleşme sürecini “aldım verdim” gibi yorumluyorum. Yani Avrupa Birliği sürecinde 2000’li yılların başında, ileri kapitalist ülkelerdeki modelleri örnek alarak, bu modelleri Türkiye’de bulunması iyi olur denerek, sol kesimin de desteklediği bazı adımlar atıldı. Bazı tereddütlerle de olsa kimi adımlar atıldı. Ancak hukuk değişse de, mevzuat değişse de bazı adımlar atılsa da sağlıklı bir zihniyet olmadan, kapitalist devletlerin model aldığı bütün kapitalist ülkelerde, model olarak uygulanan ceza yöntemlerinin hala uygulanması, bu zihniyetin değişmemesi Türkiye’de demokratikleşmenin gelmediği ve gelmeyeceğini gösteriyor. Biz bir yandan 12 Eylül döneminde kaybedilmiş bir insanın hesabının sorulmasını beklerken, bir yandan Roboski’de Kürtlerin başına atılan bombayla ilgili 1,5 senedir tek bir kişinin ifadesinin bile alınamadığı bir soruşturma süreci yaşıyoruz. Bir yandan işkencede ölümlerle ilgili 20 yıl önceki bir olayı tartışırken, bu tartışmayı ileri bir adım olarak nitelendirirken bir yandan polis kurşunuyla öldürülen kişilerin ailelerinin çaresizliğini görmek zorunda kalıyoruz. Bunları yazan gazeteciler, bunları tartışan, sokakta bağıran insanlar hala davalara hedef oluyor. Yöntemler değişiyor işkencenin yerini tutuklama alıyor, eskiden olan yargısız infazların yerini bir sabah kendinizi terörist olarak bulmanız alıyor. Deliller üretilerek herkesin gözü önünde bir müddet de olsa suçlu durumuna düşürülmeniz yer alıyor. Sonuç olarak yöntem değişse de zihniyet değişmiyor, zihniyet değişmediği sürece de siz anayasayı ve buna bağlı olan yasaları da değiştirseniz aslında bir şey olmayacak.
Türkiye’deki adalet olgusu sizce nasıl ilerliyor? Türkiye’deki siyasi gelişmeler toplumun vicdanına hitap ediyor mu? Başta adalet olgusunu tartışmak gerekiyor. Adalet dediğimiz olgu yargıdan da mevzuattan da, tüzükten de, kanunlardan da, yönetmeliklerden de bağımsız. Aslında asırlardır insan vicdanının ve aklının peşinden koştuğu bir olgu. Adalet olgusu, devletin çürümüş bürokrasisi ve organizması içerisinde çok da bulunması mümkün olmayan bir olgu. Bu nedenle aslında bütün muhaliflerin bütün solcuların, bütün sosyalistlerin eskiden beri peşinde koştuğu, olmadığını haykırdığı olgu bu. Bu nedenle bir kere adalet olgusu ile ilgili olumlu hiçbir ilerleme olduğunu düşünmüyorum. Belli kesimlerin haklı da olsa rövanşist soruşturmaları bize adaleti getirmez. Toplumsal bir yüzleşme yaşamadıkça ve gerçekten sözü olanın söyleyeceği demokratik bir ortam yaratmadıkça, muhalif kesimlere, halka yönetimde söz hakkı vermedikçe ve gerçekten mağdur olan herkesin bu yozlaşmış
Taşların yerine oturması, savunmaya ayrılan devasa bütçelerin tartışmaya açılması, askerin organizmasının, yönetiliş biçiminin sorgulanması hakikaten kapalı bir kutu olmaktan ve dokunulmaz kutsal bir aygıt olmaktan çıkartılması sağlanmadıkça, askerlerin formasyonu değiştirilmedikçe gerçek bir ilerleme sağlanmaz. sistemle değil, gerçek bir adalet duygusuyla hesap sormadıkça bu olgu ile ilgili ilerleme kaydedilebileceğini düşünmüyorum. Değişen şeyler yok mu hiç? 90’ lar da varlığı reddedilen JİTEM’i şu an açıkça kabul ediyoruz. 12 Eylül’ün bir insanlık suçu olduğunu hukuken kabul etmiyoruz ama bir insanlık suçu olarak görüyoruz. Bunu yaparken de Sivas’ta 35 kişiyi katleden kişilerin aslında masum olduğunu da siyasal iktidar eliyle tartışabiliyoruz. Hatta bunu sağlayacak bir soruşturmanın da devlet katında açılmasını da sağ-
Gökçer Tahincioğlu kimdir? Ankara’da yaşayan Tahincioğlu Ankara Milliyet Haber Müdürü’dür. 26 Nisan 2005’te Milliyet gazetesinin yaptığı değerlendirme sonucunda, 22 Temmuz - 28 Ağustos 2004 tarihlerinde Milliyet gazetesinde yayımlanan “Çakıcı Dosyası” başlıklı ortak haberlerine haber ödülü verildi. Ayrıca 2009 yılında Metin Göktepe Gazetecilik ödülünün de sahibidir. layabiliyoruz. Bunların masum insanlar olduğuna, hala onlarla ilgili dosyaların zaman aşımına girmesine seyirci kalıyoruz. Hala mezarı bulunmayan, devlet tarafından idam edilmiş insanların varlığıyla yokluğunu tartışıyoruz. Bu da bize gösteriyor ki biz ne kadar AB ülkelerini model alıp, onların hukuk mevzuatındaki unsurlarını kendi mevzuatımıza enjekte etsek de gerçekten bir yüzleşme ve adaleti sağlama duygusu olmadığından bir ilerleme sağlanması mümkün değil. Askeriyenin bugünkü gücü hakkında ne düşünüyorsunuz? Tartışılmaz bir biçimde Cumhuriyet tarihindeki siyasal iktidar üzerinde en az etkili olduğu dönemi yaşıyor. Daha önce atılan herhangi bir adım Milli Eğitim alanında, AB’ye uyum anlamında, demokratikleşme anlamında atılan herhangi bir adım hepsine müdahale etme gücünü kendisinde bulan bir askere alışıktık biz. Ama bu soruşturmalar, tutuklamalar askerin buralarda söz söyleme hakkını kendisinde bulamamasına neden oluyor. Ama bu gerçekten bir söz söyleme hakkını bulamaması mı yoksa kendisini güçsüz hissetmesinden dolayı olan bir susma hali mi? Hangisinin doğru olduğunu ilerleyen dönemde göreceğiz ama bana göre kendisini güçsüz hissetmesinden dolayı bir susma hali. Bu soruşturmalarla da anlık çözüm üretebilirsiniz. Bugün için iktidar, askerden etkilenme anlamında daha iyi bir konumda, kendisini daha rahat, daha huzurlu hissediyor ama bu demek değildir ki bundan 10 gün sonra askerin alışılageldik bir biçimde iktidarlar üzerinde kendisinde söz hakkı bulmayacağının, kendi kabuğuna çekilip gerçekten kendi görev tanımı içerisinde çalışmayacağının. Bugünkü tabloda sanki ortada görünmeyen bir savaş ve bu savaşta yenik düşmüş bir asker var. Bunun sonucu olarak da şu anda susuyormuş gibi bir atmosfer görüyorum. Taşların yerine oturması, savunmaya ayrılan devasa bütçelerin tartışmaya açılması, askerin organizmasının, yönetiliş biçiminin sorgulanması hakikaten kapalı bir kutu olmaktan ve dokunulmaz kutsal bir aygıt olmaktan çıkartılması sağlanmadıkça, askerlerin formasyonu değiştirilmedikçe gerçek bir ilerleme sağlanmaz.
13 DUNYA
6 Mart 2013
Dünya Turu
İran
Görüşmelere devam
Tunus’ta muhalifler öfkeli Tunus’ta muhalefet grupları, parti lideri Şükrü Belayid’in suikaste kurban gitmesinden aşırı dinci Selefiler’i sorumlu tutuyor ve iktidardaki Ennahda Partisi’ni dini şiddeti teşvik etmekle suçluyor. Ennahda Partisi suçlamaları reddediyor. Ilımlı ve laik Tunuslular, durumdan ciddi kaygı duyuyor. Ülkedeki camiler şimdiyse yoğun dini tartışmaların merkezi.
suruye gaye başiri
Muhalefet grupları parti lideri Şükrü Belayid’in 6 Şubat’ta öldürülmesinden aşırı dincileri sorumlu tutuyor. Dini şiddet körükleniyor Devrimi Koruma Birliği gibi örgütler dini şiddeti körüklemekle suçlanıyor. Suçlamalar arasında sanat galerilerine yapılan saldırılar ve çarşaf giymeyen kadınlara yönelik taciz de var. Birçok kişi, aşırıcı grupların iktidardaki Ennahda Partisi tarafından desteklendiği görüşünde.
Dini İşler Bakanı Larussi Mizuri, suçlamaları reddediyor. Larussi Mizuri, “Şiddeti ve şiddet çağrılarını kınıyoruz. Tunus’taki camilerin çoğu birlik ve hoşgörü çağrısında bulunuyor ve her türlü ayrımcılığı ve şiddeti reddediyor” diyor.
teşvik eden, siyasi şiddeti lanetleyen bir parti olduğunu söylüyor. Beşir Halfi yürüyüşü düzenleyenlerden biri: ”Tunus’un geleceğini birlikte inşa etmek istiyoruz. Ne aşırı solcuları ne de aşırı sağcıları dışlamak istiyoruz. Herkes için bir Tunus istiyoruz.”
tan korkuyor. Tahir Bin Hassine: “Beni öldürmek istediklerine eminim. Eşimi ve kızımı Fransa’ya gönderdim. Ne zaman suikast girişiminde bulunurlar bilmiyorum ama bunu yapmak istedikleri kesin.” Hükümet, geçiş dönemindeki bir ülkede şiddet eylemleri yaşanYouTube Örnek gösteriliyor Ölüm Korkusu masının doğal olduğunu öne süMuhalefet grupları, YouTube’daki Hükümet karşıtları ölüm korkusu rüyor. Hükümet karşıtlarıysa aşırı bazı görüntüleri örnek gösteriyor. içinde. Televizyon kanalı El Hivar dincilerin korkutma taktikleri ve Zarzis kentinde vaaz veren bu El Tunsi’nin stüdyoları geçen yıl suikastlerle muhalefeti susturmaya imam Belayid’in kafasını istiyor. saldırıya uğradı. Kanal yönetici- çalıştığı görüşünde. Ennahda’yı destekleyenler par- si ve sunucu Tahir Bin Hassine, tinin geçerliliğini savunuyor, barışı Belayid’le aynı akibeti paylaşmak-
Obama’dan eleştiri
Başkan Barack Obama, Kongre’nin otomatik bütçe kesintilerini önleme konusunda yetersizliğini eleştirdi, bu durumun hiçbir gerekçeyle açıklanamayacağını söyledi. B e y a z Saray’da konuşan Obama, bütçede bu yıl yapılacak 85 milyar
dolarlık kesintileri “keyfi ve budalaca” bulduğunu, bu kesintilerin ekonomiye ve istihdama zarar vereceğinin belirtti. Obama Beyaz Saray’da Kongre’deki Cumhuriyetçi ve Demokrat Partili Kongre liderlerini kabul etti. Obama Kongre liderleriyle otomatik kesintilere karşı alınmasını istediği önlemleri konuştu. Otomatik kesintilerin yürürlüğe girmesiyle, Amerikan halkı bunun ağırlığını hissedecek ve sorumlu aramaya başlayacak. Ama şimdilik Kongre’deki iki partinin üyeleri, durumdan en çok zarar görenin rakip parti olacağını umuyor. YARIN DÜNYA
Ortadoğu Günlüğü Peyman Azadi
Dünya yörüngesindeki uydulardan edinilen bilgilere göre araştırmacılar Ortadoğu’nun zaten zengin olmayan yeraltı su kaynaklarının büyük çapta azaldığını belirledi. Bilimadamları yerel su çatışmalarını kışkırtma tehlikesi yaratan bu kaybın iklim değişikliğinin de etkisiyle giderek artacağı görüşünde. Dicle ve Fırat nehir-
çapta düştü ama Türkiye fazla etkilenmedi. Voss ve grubuna göre Dicle ve Fırat üzerindeki barajlar Türkiye’nin tarım üretimini ayakta tuttu. Ancak Voss, Türklerin kuraklık sırasında su miktarını aynı düzeyde tutmasının Suriye ve Irak’a akan suyu azalttığını ve sonuçta bu iki ülkenin başka seçenekler bulmak zorunda kalarak yeraltı su kaynaklarına yöneldiklerini söylüyor.
Türkiye fazla etkilenmedi Türkiye’de kullanılan su, güneye gitmiyor. Bölge 2007’de kuraklık yaşadığında Irak ve Suriye’de tarım üretimi büyük
Mevcut kaynaklar Bölgede mevcut su kaynakları ile ilgili bilgiler sınırlı ve genellikle gizli. Bu yüzden Voss ve grubu uzay araştırmalarına baş-
İtalya
Euro Bölgesi endişeli
Çin’de yangın: 11 ölü
Çin’in kuzeyindeki Hıbey eyaletindeki bir kömür madeninde çıkan yangında 11 işçi hayatını kaybetti, ikisi kayıp. Şinhua ajansının haberine göre, Hıbey eyaletinin Cangciakou kentindeki bir kömür madeninde, hava kompresörünün alev alması sonucu çıkan yangında 11 işçi, karbonmonoksit gazından zehirlenerek hayatını kaybetti.
Yangının çıktığı sırada madende 13 işçinin bulunduğu ve iki kişinin halen kayıp olduğu açıklandı. Kayıp işçiler için arama-kurtarma çalışmalarına başlandı. Resmi verilere göre, ülkede geçen yıl kömür madenlerinde meydana gelen kazalarda 1.384 kişi, hayatını kaybetmişti. YARIN DÜNYA
Su kaynakları azalıyor leri Türkiye’den sonra Suriye ve Irak’tan geçerek Basra Körfezi’ne dökülüyor. Türkiye hükümeti bölge ekonomisini kalkındırmak amacıyla nehirler üzerine yirmiyi aşkın baraj inşa etti. Colorado Üniversitesi’nde görevli Katalyn Voss, Türkiyeliler’in siyasi ve sosyal nedenlerle mümkün olduğu kadar çok suyu kendi topraklarında kullanmak istediğini söylüyor.
İran ve dünya güçleri, yaptıkları iki günlük “olumlu” görüşmelerden önemli bir sonuç elde edilememesi üzerine müzakerelere devam kararı aldı. Taraflar arasında görüşme önümüzdeki ay ev sahibi İstanbul olacak. Siyasi görüşmeler ise 5 Nisan’da yine Kazakistan’ın Almati’de yapılacak. İran’ın baş müzakerecisi Said Celili Almati’de yapılan görüşmelerden sonra yaptığı açıklamada, Amerika, İngiltere, Fransa, Rusya, Çin ve Almanya’yla yapılan görüşmelerde eskiye oranla daha gerçekçi beklentilerin ortaya konduğunu belirtti. İran’ın nükleer silah sahibi olabilmek için elindeki uranyumu yüzde 20 oranında zenginleştirmesi yeterli. Bu da özellikle Batılı ülkelerin en büyük kaygısı. İran ise Batı’nın kaygılarının aksine nükleer programının hala sivil amaçlı olduğunda ısrar ediyor. YARIN DÜNYA
vurmuş ve yerçekimindeki hassas oynamaları ölçen dünya yörüngesindeki uyduların verdiği bilgileri kullanmış. Edindikleri bilgi, Dicle ve Fırat nehirlerinin çevresindeki bölgenin 2003 yılından 2009’a kadar yerüstü ve altında 144 bin kilometre küp su kaybettiğini göstermiş. Voss bu miktarın hemen hemen Ölü Deniz’in suyuna eşit olduğunu ve bu suyun çoğunun yeraltından pompalandığını söylüyor. Bunu şok edici bir gelişme olarak niteleyen Voss, iklim değişikliğinin tahmin edilen etkileri de gözönüne alındığında gelecek için hiç de iyimser olmadığını
Euro Bölgesi’nin üçüncü büyük ekonomisi olan İtalya’nın mücadele etmek zorunda olduğu zorluklara bir yenisi eklendi. 24-25 Şubat’ta yapılan seçimlerden kaybedeni çok kazananı tek olan bir sonuç çıkması Avrupa Birliği’ndeki endişe seviyesini bir anda yükseltti. İtalya’nın sandıktan çıkan sonuçla kısa sürede, Avrupa Birliği’ne yönelik taahhütlere bağlı kalacak, istikrarlı bir hükümet kuramaması durumunda Roma’nın Brüksel’den mali yardım talebinde bulunma olasılığı yüksek görülüyor. Bu talebin gelmesi halinde ekonomilere yardımda bulunan Euro Bölgesi’nin İtalya’yı ayakta tutabilecek önlemleri alma kapasitesine sahip olup olmayacağı oluşturacak. YARIN DÜNYA
Suriye
Dostlar yararsız
vurguluyor. Giderek azalıyor Jarvis’e göre araştırma ne kadar su kaybı olduğunu belirlemenin ötesine geçerek şu soruyu gündeme getirdi: Voss grubunun bilgilerini su kaynaklarının idaresinde ortak bir yaklaşım izlemek için kullanabilir miyiz? Javis, uzaydan sağlanan bu tür bir bağımsız bilginin dünya sularını paylaşmada daha iyi yollar bulmaya çalışan yetkililer için yararlı bir araç olabileceğini söylüyor. Çünkü suyun çok değerli ve giderek azalan bir doğal kaynak olduğunda herkes görüşbirliği içinde.
Rusya, aralarında Amerika’nın Suriye muhalefetine yeni yardım sözünün de bulunduğu, Suriye’nin Dostları toplantısında alınan kararların iki yıldır süren krizi sona erdirmeye yardım etmeyeceğini açıkladı. Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Roma’da düzenlenen Suriye’nin Dostları toplantısından çıkan kararların, Suriyeli isyancı grupları doğrudan cesaretlendireceği belirtildi. Suriye Ulusal Komitesi, Halep’in güneyindeki Malikiye köyüne düzenlenen ordu baskının ardından bölgede gömülü cesetler bulunduğunu iddia etti. Suriye’de 23 aydır süren çatışmalarda yaklaşık 70 bin kişinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. YARIN DÜNYA
14 KULTUR-SANAT
6 Mart 2013
Sinemanın 110 yıllık serüveni Sinema tarihinin 110 yıllık serüveni, Mark Cousins tarafından yazıp yönetilen 915 dakikalık bir belgesel olarak karşımıza çıkıyor. Calinos Films ve Tiglon işbirliğiyle Türkçe dublaj ve altyazı seçeneğiyle 5 DVD’lik bir set olarak olarak karşımıza çıkan belgesel sinema tarihi külliyatı açısından bir ilk olmayı başarıyla hak ediyor.
SİYAD ÜYESİ SİNEMA ELEŞTİRMENİ ALİ KOCA
İSTANBUL SERKAN ATAK
lerinden nasıl etkilendikleri, sinemanın gelişim evrelerine dair yoSinema sanatı şu anda tekno- rumlarına kadar çok değerli anları lojinin de gelişimi ile devasa barındırıyor. Belgesel ne yazıkki bir sektör haline gelmiş durumda. ülkemizin sınırlarına uğramadan Bu zamana kadar sinemanın bir bu serüveni tamamlarken keşke haeğlencelik olmaktan çıkıp bu aşa- yatını kaybeden diğer yönetmenleri maya gelmesini ülkemizde sinema de görsek diyoruz. kitapları basan bazı yayınevlerinin kitaplarından takip edebilmişken Adeta Sinema Okulu “Sinemanın Hikayesi” belgeseli Sinemanın doğuşu (1895-1920), binlerce filmi kapsayan ve çekim Hollywood rüyası (1920’ler) gisüreci 6 yılı aşan bu devasa çalışma bi bölümlerin yanı sıra sinemada akımlar, toplumsal olayların siile karşımıza getiriyor. nema sanatına etkisi ve bugünün sineması gibi konular başarıyla En Kapsamlı Belgesel Belgesel 60’şar dakikalık 15 bö- aktarılıyor.Belgesel’in temel dertdi lüm halinde çekilmiş. Bernardo ise bu zamana kadar bu sanata yön Bertolucci’den Abbas Kiarostami’ye verenleri açığa çıkarabilmek ve sikadar bir çok yönetmenin birbir- nema severleri sektörün mahkum
ŞİVA ALİZADE yazdı
Sefiller
Şimdiye kadar 5 kez beyazperdeye uyarlanan Sefiller’in bu versiyonunun diğerlerinden farkı müzikal türünde olması. 1980 yılında Fransız besteci ClaudeMichel Schönberg ve yazar Alain Boublil tarafından müzikal haline getirildi. 1985 yılında Broadway’de sahnelenmeye başlandı. İşte bu 6. Sefiller müzikalin beyazperde uyarlamasıdır. Filmin yönetmenliğini ise 2011 yılında Zoraki Kral (King of Speech) ile En İyi Yönetmen Akademi ödülünü alan Tom Hooper’a emanet edilmiş. Jean Valjean (Hugh Jackman) sadece bir somun ekmek çaldığı için 5 yıl kürek cezasına çarptırılmıştır. Mahkumluğu boyunca kaçmaya çalıştığı için cezası 19 yıla çıkmıştır. 19 yılın sonunda Valjean elinde eski bir mahkum olduğunu
gösteren bir belgeyle şartlı tahliye edilir. Ancak Valjean gittiği hiçbir yerde iş bulamaz ve insanlar ona eski bir suçlu olduğu için kötü davranır. Bir rahibin yardımı ile kendisine yeni bir sayfa açar ve Valjean ismini geride bırakıp Madeleine ismiyle yeni bir hayata atılır. Ancak 8 yılın ardından mahkumiyeti boyunca kendisine türlü eziyetler çektiren Polis Şefi Javert (Russell Crowe) ile karşı karşıya gelir. Bu arada istemeden hayatını kararttığı Fantine(Anne Hathaway) hastalanınca Jean Valjean kızı Cosette’e bakma sözü verir. Yıllar geçer, bir yandan Javert’ten kaçan, diğer yandan Cosette’a babalık yapan Jean Valjean kendisini monarşi karşıtı gençlik hareketinin ortasında bulur. Film Victor Hugo’nun o görkemli eserine yakışır bir büyüklükte olmuş. Makyaj,
ettiği sınırlardan çıkararak yön gösterebilmek.
Benzersiz bir çalışma Belgesel, ‘yedinci sanat’ın tarihi ve gelişimi hakkındaki en kapsamlı ve titiz çalışma. Kuramlar ya da akımlar değil ‘yenilikler’ üzerinden ilerlemesi ve sinemanın gelişim aşamalarını örnekleriyle ortaya koyması çok önemli. Tek taraflı bir ‘tarih yazıcılığı’nı değil Çin’den İran’a Afrika’dan Ortadoğu’ya kadar sinemayı güzel kılan, onu sanat yapan bütün isim ve ekollere yer veriyor. Özetle, benzersiz bir çalışma olan belgesel, yedinci sanatın tarihini yeniden yazıyor.
Neden Bu Film? Belgeselin arkasında kendini var edebilmek için sinemaya tutunan bir isim var: Mark Cousins. Ortaya çıkan eseri de yine onun sözleri en güzel şekilde anlatıyor: “Sinema tarihinin genellikle dar görüşlü ve mahalli bir yaklaşımla ele alınmasına kızıyordum. Garbo’yu anımsarız da, büyük Çinli aktris Ruan Lingyu’yu bilmeyiz; Pixar’a taparız, ama Muhammed Ali Talebi’nin harika İran çocuk filmlerini es geçeriz. Bu düpedüz haksızlıktır. Oyun eşit zeminde oynanmıyor. Devasa pazarlama bütçesi olan zorbalar, bizlere dayatarak seçeneklerimizi iyi olsun olmasın kendi filmlerini kısıtlıyorlar.”
Sefiller Yönetmen: Tom Hooper Oyuncular: Hugh Jackman, Russell Crowe, Anne Hathaway tür: Dram, müzik Ünlü yazar Victor Hugo’nun aynı isimli ünlü edebiyat klasiğinden uyarlanan film, Valjean’ın ölümsüz hikayesini müzikal şeklinde beyazperdeye taşıyor.
Suç Çetesi Yönetmen: Ruben Fleischer Oyuncular: JJosh Brolin, Ryan Gosling, Sean Penn Tür: Aksiyon, Gerilim Los Angeles’da görev yapan bir grup idealist polisin suç çetesine karşı verdiği amansız mücadeleyi suç ve dram türlerini harmanlayarak karşımıza getiriyor.
Hititya : Madalyonun Sırrı Yönetmen: A. Cengiz Deveci, Ulaş Cihan Şimşek Oyuncular: Gürkan Uygun, Ebru Cündübeyoğlu Tür: Fantastik Haftanın öne çıkan 3. filmi çocuklar için yapılmış bir fantastik film. Film Hititya medeniyetindeki 3 kardeşin başından geçen hikayeleri anlatıyor.
Kitapta KDV oranları düşecek
Victor Hugo’nun kitabından uyarlanan Sefiller 85. Akademi Ödülleri’nden En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, En İyi Ses Miksaj, En İyi Makyaj ve Saç Tasarım ödülleri ile geri döndü.
kostüm, oyunculuk ve dekor konusunda titiz bir çalışma yapıldığı ortada. Bu arada filmin en büyük özelliklerinden biri de şarkıların daha önceden kaydedilmeyip oyuncuların sette, çekim esnasında şarkıları söylemesi. Müzikler daha sonradan eklenmiş. Akademi ödüllerinde ses miksajı dalında ödül almasının sebebi bu. (Ancak bunun ilk kez uygulanan bir teknik olmadığını belirtmekte fayda var. ) Hugh Jackman, Anne Hathaway ve Marius rolüyle Eddie Redmayne filmin en öne çıkan isimleri. Özellikle Anne Hathaway filmin
çok kısa bir bölümünde rol alsa da aldığı ödül ile ne kadar başarılı bir performans gösterdiği ortada. 157 dakika uzunluğunda olan film zaman zaman temposunu düşürüyor, sarkıyor. Özellikle diyalogların dahi şarkı biçiminde söylenmesi izleyicinin dikkatini dağıtıyor. Her duygunun dile dökülmesi yüzünden sinema filmi olmaktan çıkıyor biraz. En nihayetinde sinema filminin makbulü diyaloglar yerine görüntüler ile derdini anlatabilenidir. Sahnede sergilenen bir müzikal gibi duruyor.
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’ten kitapseverleri umutlandıracak bir açıklama geldi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran soru önergesinde ABD’de yılda 328 bin, Birleşik Krallık’ta 206 bin, Çin Halk Cumhuriyeti’nde 189 bin, Rusya Federasyonu’nda 123 bin, Almanya’da 93 bin, İspanya’da 86 bin 300, İran’da 65 bin başlıkta kitap yayımlandığını hatırlatarak, Türkiye’de kaç adet kitap üretildiğini sordu. Cevap veren Çelik, Türkiye’de 2012 yılında 42 bin 626 başlık kitap üretildiğini belirterek şu bilgileri aktararak basılı kitaplarda yüzde 8, e-kitapta ise yüzde 18 olan KDV oranının aynen basılı Kuran’ı Kerim’de olduğu gibi yüzde 1’e indirilmesi yetkisinin Maliye Bakanlığı’nda olduğunu ve bu yönde gerekli yazışmaların yapıldığını belirtti. YARIN KÜLTÜR-SANAT
HAFTANIN AJANDASI Kardeş Türküler’in 20. yılı
Ben Bertolt Brecht
Bursa’da Kitap Fuarı
Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu bünyesinde yer alan Kardeş Türküler, 9 Mart tarihinde saat 21.00’de Tim Show Center’da 20. yıllarını kutlayacak. 1993 yılında kurulan grubun etkinliğinde Yavuz Bingöl’de konuk sanatçı olacak.
Dostlar Tiyatrosu, Bertolt Brecht’in şiir, öykü ve şarkılarından Genco Erkal’ın uyarlayıp sahneye koyduğu ‘Ben Bertolt Brecht’i sahnelemeye devam ediyor. Oyun 12 Mart Salı günü saat 20:00’da İstanbul ENKA sahnesinde olacak.
TÜYAP Bursa Fuarcılık A.Ş. ve Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliğiyle düzenlenen Bursa 11. Kitap Fuarı, 9-17 Mart 2013 tarihleri arasında Bursa Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi’nde kapılarını kitapseverlere açmaya hazırlanıyor.
15 TOPLUM
6 Mart 2013
Kirli hava öldürüyor
Hava kirliliği, özellikle büyük şehirlerde her geçen gün artan bir sağlık sorunu. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2011 raporuna göre, dünya çapında her yıl 1.3 milyon kişi, dış ortam hava kirliliği nedeniyle ölüyor. Dr. Hişam Alahdab, hava kirliliğinin solunum yolu başta olmak üzere kalbi, cildi, gözleri ve sinir sistemini olumsuz etkilediğini vurguladı. yarın TOPLUM rıfat çapar
Hızlı ve çarpık kentleşme, yoğun trafik ile kalitesiz yakıt kullanılması gibi etkenler havayı kirletiyor ve alınan her nefes vücuda bir yandan zarar veriyor. Atmosferde oluşan toz, duman, gaz ve su buharı şeklindeki kirleticilerin insan sağlığı üzerindeki etkilerini anlatan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Hişam Alahdab, hava kirliliğinin solunum yolu başta olmak üzere kalbi, cildi, gözleri ve sinir sistemini olumsuz etkilediğini vurguladı. Dr. Alahdab, “Hava kirliliği-
nin insan sağlığı üzerinde yarattığı kısa vadeli etkiler alerjik reaksiyon şeklinde ortaya çıkıyor ve geri dönüşümü olabiliyor. Örneğin havanın çok kirli olduğu günlerde gözlerin kaşınması, kızarması, insanların hapşırması, öksürmesi gibi reaksiyonlar bu kapsama giriyor. Ve bu etkinlilerin kalıcı hasar bırakma riski çok düşük oluyor.” dedi.
rür ve mineral tozların su ile birleşip partikül haline gelmesi sonucu oluşan katı maddelerin de dahil olduğunu belirten Dr. Alahdab, “Akciğerlerin içindeki hava keseciklerine kadar girebildikleri için, küçük parçacıklar en tehlikeli grubu oluşturuyor. Solunan kirli havanın içinde bulunan çeşitli gazlar da insan sağlığına zarar veriyor” diye konuştu.
EKOSİSTEM BOZULUYOR Kirli havanın içeriğinde parçacıklar ve çeşitli gazlar bulunduğunu ve bu tanıma kimyasal olarak sülfat, nitrat, amonyak, sodyumklo-
karbonmonoksit soluyoruz Bu maddelerden birinin de karbonmonoksit olduğunu söyleyen Dr. Alahdab, “Karbonmonoksit ise kanın oksijen taşıma kapasi-
Antibiyotikler hala işe yarıyor mu? Salgın hastalık tehdidinin insan üzerinde kitle imha silahlarından çok daha hızlı ve yıkıcı bir etkisi var. Peki hastalıklardan korunmada en güçlü silahımız olan antibiyotikler hâlâ bu özelliğini sürdürüyor mu? Uzmanlar “Hayır” diyor, “Böyle giderse enfeksiyonlara karşı bir asır önceki halimize geri dönebiliriz” Bu haberin antibiyotiği kötülemek gibi bir amacı yok. Bunu yapmak tıbbın ve bilimsel verilerin inkârı olurdu. Zamanında tedavi edilmediğinde yaşamı tehdit eden bakteri enfeksiyonlarında, uygun zaman,
uygun özellik ve dozda antibiyotik kullanımının keşfi insanlığa derin bir nefes aldırmıştı. Ancak günümüzde antibiyotik kullanımının geldiği nokta uyarılarla dolu. İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Özgür Şamilgil “Antibiyotiklere dirençli bakteriyel enfeksiyonlar günümüzün vebası olan AIDS’ten çok daha fazla ölüme neden oluyor” diyor. Hatalı antibiyotik kullanımının hormonal bozukluklar, vitamin eksiklikleri, bazı alerjik ve romatizmal hastalıklar gibi kronik birçok hastalığın gelişiminde de pay sahibi olduğu düşünülüyor. YARIN toplum
tesini azaltarak kan damarlarının çeperlerinde, beyin ve kalp gibi duyarlı dokularda işlev bozukluklarına yol açıyor. En yaygın hava kirletici gazlardan kükürtdioksit (SO2) ise bronşit ve amfizem gibi akciğer hastalıklarının ortaya çıkmasını kolaylaştırıyor. Taşıtların egzozlarından ve sabit yakma tesislerinden çıkan gazların güneş ışığıyla birleşmesi sonucu ortaya çıkan nitrik asit (HNO3) solunum yolu enfeksiyonlarına yatkınlığı artırıyor, akciğerde kalıcı değişikliklere yol açabiliyor” ifadesini kullandı.
Yeni radyasyon kuşağı bulundu Dünya çevresinde daha önce varlığı bilinmeyen 3. bir radyasyon kuşağı bulundu Keşfedilen bu yeni, kararlı olmayan ve bazen ortaya çıkan radyasyon kuşağı, Van Allen uzay araştırma sondalarında bulunan parçacık belirleme araçlarından gönderilen ve-
rilerle keşfedildi. Dünya’nın çevresindeki Van Allen kuşakları olarak adlandırılan önceki 2 radyasyon kuşağı, ABD’li fizikçi James A. Van Allen’in 1958’de “Explorer” suni uydusuyla yaptığı deney sonucu bulunmuştu. YARIN toplum
Marmaris’te çevreciler deniz dibi temizliği başlattı. Yapılan çalışmada iki traktör römorku çöp çıktı. Marmaris Çevrecileri Derneği Başkanı Ahmet Kutengin, “Marmaris Körfezi’nin durumu içler acısı. Bir ay süre ile dört kilometrelik kıyı şeridinde deniz dibi temizliği yapacağız” dedi. Kemal Seyfettin Elgin Bulvarı Uzunyalı Mevkiinden ilçe merkezine kadar dört kilometrelik deniz dibi temizliğine katılan dört dalgıç, çok sayıda atık çıkardı. Aralarında tek-
nelerde kullanılan tuvalet aparatı, kamyon ile otomobil lastikleri, ayakkabı, plastik ile demir boru, şırınga ve çok sayıda pet ile cam şişeler bulunan iki traktör çöp görenleri şaşırttı. Sahile konulan çöpler çevreden geçen yerli yabancı turistler de şok etkisi yarattı. Bazı vatandaşlar deniz dibinden çıkan atıkları görünce bir daha denize girmeyeceğini ifade etti. Toplanan çöpler Marmaris Belediye Zabıta Ekipleri tarafından alınarak katı atık tesisine götürüldü. YARIN toplum
Bu hafta köşemize İstanbul’da nalbur dük uk kanı işleten Eyüp Battal’ı köşemizde kon en ettik. Beş yıldır baba mesleği olan işi yapark de karşılaştığı zorlukları anlatan Battal, yine i. hayatından memnun olduğunu da ifade ett
Küçük esnaf eziliyor
ir misiniz? Bize kısaca kendinizden bahsedebil ur işi yapıyorum. nalb 28 yaşındayım. Yaklaşık 5 yıldır ü bitirdim. Bu böÜniversitede kamu yönetimi bölümün leği olan nalbur lümde istihdam olmadığı için baba mes ım. Dükkanımın işini seçtim. Daha önce hiçbir iş yapmad . Bu dükkanda izlik adı Gökhan Yapı Malzemeleri ve Tem zemeleri, hırdavat nalburiye malzemeleri, temizlik mal toptan ve perakende satışı yapıyorum. İşinizin güzel tarafları neler? yorucu bir iş değil. İşimden çok memnunum. Çünkü çok nlarla sürekli iç Bütün gün dükkanda oturuyorum. İnsa Şişli Belediyesi’ni içesin. Muhabbet ediyorusun. O güzel. ve Şişli halkını çok seviyorum. İşinizin kötü tarafları neler? n bir saatte, saat Bu işin en kötü tarafı sabah çok erke te saat 21.00’de 07.00’de işe başlayıp yine çok geç bir saet bir şey istediği teri müş dükkanı kapatmak. Onun dışında miyorsun. Hayır zaman mutlaka vermelisin. Hayır diye ne yapı edip isdersen müşteri kaybedersin. Bu yüzden ur işinde malzeme tediği malzemeyi buluyorsun. Bu nalb çeşidi çok fazla. en gün içinde Öte yandan kışın işler çok düşüyor. Baz Satış hiç olmuyor saatlerce boş yere beklediğim oluyor. k olduğu dışarı soğu neredeyse. Genelde insanlar havalar civarda kiralar da çıkmıyor. Bu da satışları etkiliyor. Bu e ettiğimz gelirin pahalı. En düşük kira 3000 TL. Eld büyük bir kısmı kiraya gidiyor. Son olarak neler söylemek istersiniz? nomiden pek saSiyasetten çok memnunum. Ama eko asa küçük işletyılmaz. Büyük firmalar, Koçtaş gibi, olm i büyük işletmemeler, dükkanlar ezilmeyecek. Ekonom bizim de karımız ler için iyi. Halkın alım gücü azalınca iş yapmayı da bir a azalıyor. İşisizlik olduğu için başk dan memnunum. düşünmedim. Onun dışında hayatım
Hazırlayan Eda Derya Toper
20 milyon obez var
Denizden çöp çıktı
HALKIN KÜRSÜSÜ
Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Taner Bayraktaroğlu, Türkiye’de 20 milyonun üzerinde obezite, 7 milyon civarında da diyabet hastası bulunduğunu söyledi. Doç. Dr. Bayraktaroğlu, obezitenin, metabolik ve hormonal bozukluklar nedeniyle erken yaşta şeker hastalığına (diyabet) yol açtığını, kaydetti ve bu hastaların yaşam sürelerinin kısaldığını, dünyada da obezite ve diyabet ölümlerinin ilk sıralarda yer aldığını söyledi. YARIN toplum
1986 6 Mart
1990 7 Mart
Basına Sansür Yasası geçti Basın tarafından “Basına Sansür Yasası” olarak tanımlanan “Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Yasası” TBMM’de kabul edildi. Çetin Emeç öldürüldü Hürriyet Gazetesi yönetim kurulu üyesi ve yazarı Çetin Emeç, İstanbul Suadiye’deki evinin önünde pusu kuran maskeli 2 kişinin silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
8
Mart 1857
dünya kadınlar günü 1857’de New Yorklu dokuma işçisi kadınlar, düşük ücretleri, on iki saatlik iş gününü ve artan iş yükünü protesto etmek için bir yürüyüş yaptılar. 8 Mart, kadınların, sadece emekçi olarak değil, hayatın tüm alanlarında, yaşanan ortak ezilmişliği ve mücadelesini simgeleyen bir gün olarak kutlanıyor. Birleşmiş Milletler de 1975’te bugünü “Dünya Kadınlar Günü” olarak ilan etti.
10
Mart 1972
TBMM idamı onayladı TBMM, aralıksız 9 saat 25 dakika süren toplantısında Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan haklarında verilen idam kararlarını onaylandı.
Müşterinin üzerine kapıyı kilitledi Bursa’nın İznik İlçesi’nde, Cuma namazına gitmek için hazırlanan market personeli, son müşterinin de alışverişini tamamlayarak çıktığını zannederek, marketi kilitledi. O sı-
Yine Nevin, yine madalya
Mesir macunu saçılacak
Milli atlet Nevin Yanıt, 32. Avrupa Salon Atletizm Şampiyonası’nda 60 metre engellide altın madalyanın sahibi olurken, kendisine ait Türkiye rekorunu da kırdı. Erkeklerde yarışan milli atletlerden ise Halit Kılıç 4. olarak, Abdulgani Tuna ise sonuncu olarak elendi. Ülkeye madalyayla dönen başka isim olmadı. istanbul berna dülger
Bu yıl İsveç’te düzenlenen Avrupa Şampiyonası’na Türkiye 20 atletle katıldı. 13’ünü kadın atletlerin oluşturduğu ekipten 1 altın madalya geldi. Atletizm alanında Dünya Şampiyonası’nda da büyük başarılar elde etmiş olan Türkiye aynı yıl gelen ikinci altın madalya ile başarısını taçlandırmış oldu. İsveç’in Göteborg kentinde düzenlenen şampiyonada bayanlar 60 metre engelli finalini milli atlet Nevin Yanıt, 7.89’luk derecesiyle birinci tamamlayarak altın madalyayı kazandı. Yanıt, şampiyonada yarı final mücadelesinde elde ettiği 7.94’lük derecesini de geçerek yine kendisine ait Türkiye rekorunu da geride bırakarak yeni bir rekorun sahibi oldu. Yarıştan sonra Nevin Yanıt,
kentinde düzenlenen şampiyonada erkekler 800 metrede 5. seride koşan Halit Kılıç, yarışı 1.49.85’lik dereceyle 4’üncü olarak tamamladı. Kılıç, bu sonuçla yarı finale yükselemedi. Yine aynı kategoride 2. seride koşan diğer milli atlet Abdulgani Tuna da yarışı 1.54.84’luk derecesiyle sonuncu tamamladı ve elendi.
gururla seyircileriyle sevincini paylaştı. Bu Nevin için ilk olmadı Nevin Yanıt daha önceki yıllarda katıldığı Avrupa Şampiyonaları’nda da altın
madalya kazanarak şampiyon olmuştu. Onun ilk kez tattığı bir mutluluk olmasa da o 60 metre engelli yarışlarında elde elde ettiği altın madalyalarla kariyerini doldurmaya kararlı görünüyor.
Kılıç ve Tuna elendi Öte yandan, 32. Avrupa Salon Atletizm Şampiyonası’nda Türkiye’yi temsil eden 800 metre yarışında koşan milli atletler Halit Kılıç ve Abdulgani Tuna elendi. Göteborg
18SORU öğretmen - İstanbul
1. En sevdiğiniz erdem? Saygılı olmak 2. Başlıca özelliğiniz? Alıngan olmak 3. Mutluluk nedir? Yorucu bir günün ardından dinlenebilmek 4. Mutsuzluk nedir? Sevdiğim insanların kırılmasına neden olmak 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Sözümün bölünmesi 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Sır saklayamamak 7. En sevmediğiniz şey? Eşitsizlik 8. En sevmediğiniz kişiler? İlkokul öğretmenlerim 9. En sevdiğiniz iş? Kendi mesleğim olan öğretmenlik 10. En sevdiğiniz şair? Murathan Mungan 11. En sevdiğiniz yazar? Maeve Binchy 12. Kahramanınız? Michael Stipe 13. Kadın kahramanınız? Üniversitedeki hocam Zarife Şişman Karaşah 14. En sevdiğiniz çiçek? Zambak 15. En sevdiğiniz renk? Mor 16. En sevdiğiniz yemek? Biber Dolması 17. En sevdiğiniz düstur? Anlayış 18. En sevdiğiniz söz? Umut, uçuruma tutunan bir çiçeğin incecik kökleriyle yaşama tutunma çabasıdır
Tebrik telgrafı gönderdi Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi’nden yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün İsveç’in Göteborg kentinde düzenlenen 32. Avrupa Salon Atletizm Şampiyonası’nda, 60 metre engellide altın madalya kazanan Nevin Yanıt’a bir tebrik telgrafı gönderdiği bildirildi.
İlk Sualtı Otomobili
sevtap kara
Nesli tükenen vaşak, İstanbul’da Avcıların elinden yaralı olarak kurtulan bir vaşak, geçtiğimiz hafta Bayburt’un Demirözü İlçe Merkezi’ne inmiş, burada köpeklerin saldırısına uğramıştı. Çevredekilerin, kümeslerdeki hayvanları yemeye gelen bir sansar sandığı vaşak, köpeklerin saldırısından bir bahçeye sığınarak kurtuldu. Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü’nden uzmanların yakaladığı nesli tükenmekte olan vaşak, tedavi ve rehabilitasyon için İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’ne getirildi. YARIn toplum
rada arka reyonlarda bulunan İdris Küçük’ü ise fark etmedi. Personel, cuma namazına gitmek için üzere marketin kapısını kilitleyerek caminin yolunu tuttu. YARIn toplum
sQuba arabası, karada sürülebilir ve bir tuşa bastığınızda otomatik olarak 10 metre derinliğe kadar dalabilen amfibi bir araca dönüşebilir. Yüksek torka sahip elektrik motoru arka tekerleklere güç veriyor. Suda itiş ise, arka tarafta bulunan 2 pervane ve dalış esnasında aktif olan, arabanın üst tarafındaki 2 güçlü jet motoru sayesinde sağlanıyor. 0 emisyon ve 0 kirlilik. Hafif gövdesi ise geleceğin Karbon Nano tüpleri teknolojisi ile yapılmış. Dahili sistem sayesinde sürücü ve yolcuya dalış sırasında hava sağlanıyor. YARIn toplum
473. Uluslararası Manisa Mesir Festivali, 21-24 Mart 2013 arasında düzenlenecek. Beş gün devam edecek festivalde, Hafsa Sultan’ın Merkez Efendi’ye berat vermesinin temsili töreni ve esas beklenen mesir saçma töreni 25 Mart Pazar günü yapılacak.
Bu sehpalar eriyen cinsten Florent Degourc’un dizayn ettiği bu sehpalar şapır şapır eriyor. Farklı renk ve farklı boyutlarda bulabileceğiniz bu sehpalar evinizin havasında farklı bir rüzgar estirebilir. Hatta sehpaları misafirlerinize şaka yapmak için de kullanabilirsiniz.
Bu kadar küçük olmalı mı?
Dünyanın en küçük silahı The SwissMiniGun şirketi tarafından üretildi. Hemen hemen yarım parmak boyutundan küçük olan bu patlar silah, saatte 480km hızıyla ne yazık ki ölümcül. Böyle küçük bir silahın Türkiye’de oyuncak sanılma ihtimali de var.
Yok olmaya hazır kareler
Sigara içene tedavi cezası İzmir’de Ömer Zeybek Anadolu Ticaret Meslek Lisesi yöneticileri, okullarında sigara içerken görülen ve kınama cezası verilen 18 öğrenciyi, bu kötü alışkanlıklarından vazgeçirmek için sigaraya bağlı hastalıklarla boğuşan hastaların tedavi gördüğü hastaneye götürdü. Sigaraya bağlı hastalıkların en ağır evreleriyle boğuşan hastaları görmelerini sağladı. Öğrencilerin, sigara alışkanlığının nelere mal olduğunu kendi gözleriyle görmeleri sağlandı. YARIn toplum