Yarın76

Page 1

Güzel günlerin habercisi...

20 Mart 2013 Çarşamba Sayı:76 l

l

1 TL www.yarinhaber.net l

Genç-Der üyeleri çok net konuştu

YÖK’ü kapatacağız

İşçilere ölüm patronlara ödül var Sorumluları yargılayın 11 işçinin ölümünün birinci yılı henüz doldu. Asıl sorumluların yargılanmaması yetmezmiş gibi Marmara AVM’ye bir ödül daha verildi.

Patronlar serbest 11 Mart 2012 tarihinde 11 işçinin denetimsizlik ve güvenliksizlik yüzünden can verdiği Marmara AVM’nin patronları hala yargılanmıyor.

Ceza yok ödül var Hükümetin en güvenli inşaat ödülünü aldıktan sonra 11 işçiye mezar olan AVM, Cannes’da düzenlenen fuarda da en iyi alışveriş merkezi seçildi. emek 9

Hem vicdansız hem akılsızlar SİBEL UZUN UYANIS Ş

5

Siyasetçi Akın Birdal ile görüştük

Gözaltına alındılar

Söz gençlerde

YÖK’ü kapatacağız diyerek toplantıya girmek ve dosyalarını iletmek isteyen 14 Genç-Der Temsilcisi’ne yaklaşık 100 kadar polis saldırdı.

Yarın olarak sözü gençlere bıraktık. Her protestolarında susturulmaya çalışılan Genç-Derliler mücadelelerini gazetemize anlattı. güncel 3

Tek atımlık kurşun değil onlar HAKAN ÖZTÜRK AKLIN YOLU

Esin Güneş’in katili müebbet hapis cezası aldı

4

Nihilizmi söküp atmak

GÜLSÜM KAV ANA FİKİR

Devlete rağmen

Yıllardır süren çatışma ortamından ‘barış’ı konuşmaya başladığımız bir zamana geldik. Sürecin muhataplarının yer aldığı görüşmeler Türkiye ve Kürt halkı açısından umut oluştururken, bu fırsatın iyi değerlendirilmesi önem kazanıyor. Süreci yakından takip eden Akın Birdal gözlemlerini bizimle paylaştı.

Melike Ç Cınar ile Esas Mesele 12

Kırık gözlük

GÜN CAĞ ÇAĞ AYDIN PRİZMA

3 yıl sonra gelen adalet

Siirt Adliyesi’nde görülen Esin Güneş Davası sonuçlandı. Esin Güneş’in katili Güven Güneş’e “eşini kasten öldürmekten” müebbet hapis cezası verildi. Beşir Üzüm ise beraat ettirilirken hakkında “cinayete yardım etme ve suçu ihbar etmemeden” suç duyurusunda bulunuldu. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu kararı temyiz edecek. güncel 6

Forum’da bu hafta Nükleer bomba patlarsa?

11

Arife Köse / Cenk Levi Genç-Derliler YÖK’ü kapatana kadar mücadele etmekte kararlı olduklarını söylüyorlar.

Son günlerde iktidar hem uluslar arası ilişkilerde hem de içerdeki politikasında yalpalamaya başladı.

Önder Çarkçı 11 işçinin ölümünün sorumlusu Marmara Park AVM patronlarına ceza yok ödül var.

7

Tam Gün’de değişiklik Böbrek de satışta

2

15

Ordu iyi ama çevresi kötü

Emperyalizm barış istemez

Birkaç dakika içinde 2 bin nükleer silah kullanılabilir.

Sözün doğrusu

6

İki yıllık mücadelenin sonucunda Esin Güneş’in katiline müebbet ceza verildi.

Ergenekon Davası’nda sona geliniyor. Mütaalada eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ “Örgüt yöneticiliği ve üyeliğinden” beraat ederken “Darbe yapmaya teşebbüsten” suçlanmış oldu. Böylece TSK aklandı, yöneticiler suçlandı. güncel 7

Yıllardır süren Ergenekon davasında sona gelinirken zanlılara ceza yağdı.


02 TOPLUM

20 Mart 2013

Biyometrik kimlik geliyor Kolay taşınabilir, taklit ve tahrif edilmesi kolay olmayan, kurum ve kuruluşlarda daha hızlı hizmet verilmesini sağlayacak ve biyometrik özelliklere sahip kimlik kartları geliyor. Kimliklerin 3-4 yıl içerisinde dağıtılması planlanıyor. Sistemle vatandaşlar devletle olan her türlü işlemini bilgisayar başında şifresiz halledebilecek. Yeni kimlik kartları ehliyet ve banka kartı görevi görebilecek, stadyumlara girerken bilet yerine kullanılabilecek, ulaşım sisteminde akbil yerine geçecek, bankamatikten para çekilebilecek. Sağlık hizmeti de bu kartla alınabilecek. YARIN toplum

Tam Gün’e yeni düzenleme Son günlerde gündemde olan “Tam Gün Yasası”nda yeni düzenlemenin içeriği açıklandı. Sağlık Bakanı tarafından yapılan açıklamada Tam Gün Yasası’nın delinmeyeceği söylense de, getirilecek olan düzenlemeler, yasa öncesindeki döneme bir geri dönüş ışığı yakıyor. Peki yeni düzenlemeler neler ve bizi nasıl etkileyecek? TOPLUM sanem deniz kural

“Helal et”te domuz eti çıktı At eti skandalının üzerinden kısa bir süre geçmişken, İngiltere bu kez helal et skandalıyla gündeme geldi. Başkent Londra’daki bazı okullarda “helal ürün” etiketiyle servis edilen tavuk sosislerde domuz eti çıkması, ülkede gıda konusundaki tartışmaları alevlendirdi. Yapılan testler sonucu tavuk sosislerde domuz DNA’sına rastlandı. Ayrıca başka bir firma tarafından sığır eti olarak okullara tedarik edilen ürünlerde de kuzu eti ve domuz eti yer aldığı da ortaya çıktı. Skandala neden olan yemek firmalarının okullarla sözleşmeleri sonlandırıldı. İngiltere’de geçen ay da at eti skandalı ortaya çıkmıştı. YARIN toplum

Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, kamuda çalışan hekimlerin, başka kurumlarda hasta bakmasını ya da özel muayenehane açmasını engelleyen ve kamuoyunda “Tam Gün Yasası” olarak bilinen yasayla ilgili başlattığı çalışmayı tamamladı. Bakan, yasanın çıkmasının ardından üniversitelerden ayrılan hocaları geri döndürmek amacıyla başlattığı çalışma sonucu bir paket hazırladı. Bakanın açıkladığı pakette yer alan öneriler, yasadan önceki döneme bir geri dönüş niteliği taşısa da, yeni düzenlemelerin hocaların dönmesini sağlayıp sağlamayacağı belirsizliğini koruyor. ÜNİVERSİTELER MUAYENEHANE OLACAK Bakanın açıkladığı paketteki düzenlemeler ise şöyle:

-Üniversite hastanelerinde hocalar, tam gün çalışmaya devam edecek. Ancak saat 17.00’den sonra üniversitede özel hasta bakılabilecek. -Özel muayenehane açmak isteyen hoca, üniversiteyi bırakacak. -Akademisyenlere gece hasta muayene etme imkanı tanınacak. -Üniversite hocaları, ihtiyaç duyulduğunda özel hastanelerde de ameliyat yapabilecek. Ancak bu durumda üniversiteye pay verilecek. -Sevkli hastaların ücretsiz tedavisi devam edecek. Ancak acil, yoğun bakım, kalp, kanser gibi hastalıklar için sevk aranmayacak. Bu hastalardan hoca farkı ya da herhangi bir ekstra ücret de talep edilmeyecek. -Üniversite hastanesine sevksiz şekilde gelen hasta, doçent ya da profesör tercihi yaparsa fark ödeyecek.

-Muayene farkı doçentler için 100 TL’yi, profesörler için 200 TL’yi aşmayacak. MEMNUN OLAN KİM? Sağlık Bakanı Müezzinoğlu, “Tam Gün’den geri adım söz konusu değil” dese de, getirilmesi düşünülen düzenlemeler bir geri adım niteliği taşıyor. “Üniversitelerimiz güçlü olmalı. Hocalarımız onların içerisinde ayrı bir güç değil, üniversitesiyle birlikte güç olmalı” diyen Müezzinoğlu, üniversite hastanelerinin akşam saatlerinden sonra muayenehaneye dönüştürülmesine böylece onay veriyor. Peki, toplumun sağlık düzeyinin arttırılmasından ziyade “özel sektörün payını arttırmak” ya da “hocaları kaybetmemek” gibi amaçlar taşıyan sağlık alanındaki son düzenlemeler vatandaşları nasıl etkileyecek? Sağlıkta “katılım payı” adı altında toplanan ücretler, özel

hastanelere ve muayenehanelere gidişin ve cepten ödemelerin artması, vatandaşları zaten zora sokarken, yeni düzenlemeler ile sevksiz hastaların daha fazla para ödeyerek hocalara muayene olabilmesi, sevk sırası beklemektense daha yüksek ücretler ödeyerek sağlık hizmeti satın alınmasını arttıracak gibi görünüyor. Tam Gün Yasası’na en yoğun biçimde karşı çıkanlardan Türk Tabipleri Birliği Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu ise yeni düzenlemeden de hoşnut olmadıklarını belirtti: “Hekimler sadece üniversite öğretim üyelerinden ibaret değil. Yapılan düzenleme sınırlı bir kesimi kapsıyor” diyen Bilaloğlu da halkın parasız, nitelikli sağlık hizmetine kavuşması hakkında yorumda bulunmuyor.

24 saat hız kontrolü geliyor Son yıllarda meydana gelen trafik kazalarının analizini yapan Emniyet Genel Müdürlüğü, ölümlü ve yaralamalı kazalara neden olan aşırı hız gibi trafik kuralı ihlallerinin kazalara neden olduğunu belirledi. Bunun üzerine trafik denetimlerinde, yeni yöntemler uygulama kararı alındı. Mevcut sisteme göre, günlük her bir radar aracıyla gündüz 5 saat, gece ise 3 saat olmak üzere toplam 8 saat hız denetimi yapan trafik birimleri,

Ünlü cerrah dolandırıcı çıktı Antalya’da çok sayıda doktor ve işadamını milyonlarca lira dolandırdığı öne sürülen plastik cerrahı Doç. Dr. Ömer R.Ö, çıkarıldığı mahkemece tutuklanırken, sigortacı eşi Ayşe G.Ö.’nün kardeşiyle birlikte İngiltere’ye kaçtığı ortaya çıktı. Antalya’da kendi adını taşıyan sigorta şirketi bulunan Ayşe G.Ö., plastik cerrah eşi Doç. Dr. Ömer R.Ö.’nün yakın çevresindeki doktorların bireysel sigortalarını kendi şirketi üzerine almak istedi. Doktorlardan birinin sigorta hesabını kontrol etmesiyle dolandırıcılık ortaya çıktı. Polis, dolandırıcılığın boyutunun 3-6 milyon lira dolayında olduğunu kaydetti. YARIN toplum

SGK paralarını geri istedi

Ormana maden izni verildi Artık düşünceler okunabilecek ABD’li sinir bilimciler, geliştirdikleri beyin taraması yöntemiyle, insanların belli bir ortamda kim hakkında düşündüklerini tespit etmeyi başardı. Geliştirilen yöntemin, ileride otizm ve diğer sosyal etkileşim bozukluklarının tedavisinde kullanılabileceği ifade edildi. Deneyler 19 gönüllü üzerinde gerçekleştirildi. Gönüllüler, sorulan farklı soruları cevaplarken, fMRI (fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme) ile beyin faaliyetleri gözlemlendi. YARIN toplum

bundan sonra 24 saat hız kontrolleri yapacak. Özellikle şehir içerisinde ölüm ve yaralanmayla sonuçlanan trafik kazalarının yüzde 20’sinin de kavşaklarda geçiş hakkı ve kırmızı ışık ihlalinden kaynaklandığı belirlendi. Emniyet kemeri takma oranının ise 2015 yılına kadar şehir içinde yüzde 70, şehir dışında yüzde 90, 2020 yılında da şehir içinde yüzde 80’e, şehir dışında yüzde 100’e çıkarılması hedefleniyor. YARIN toplum

1985 yılında Ankara’nın Kalecik İlçesi’ne bağlı Çandır Köyü’nde, köy halkının başvurusu ile Bağlar Sivrisi Tepesi, ağaçlandırılması şartıyla Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’na devredildi. Her sene bölgede ağaçlandırma yapıldı. Böylece, eskiden çorak arazi olan köy merası ormanlık alana döndü. 2012 yılında Özgün Yapı Sanayi Şirketi bölgede kalker ocağı kurmak için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na başvurdu. Firmanın ruhsat almasının ardından, Çandır sakinleri de bakanlığa taş ocağı için Çevresel Etki Değerlendirmesi

(ÇED) raporu alınıp alınmadığını sordu. Bakanlık “ÇED raporu gerekli değildir” dedi. Köylüler, Ankara İl Özel İdaresi, Ankara Üniversitesi ve Ankara Jeoloji Mühendisleri Odası’ndan rapor istedi. Üç kurumun raporlarında, bölgede faaliyete geçecek ocağın köyün su kaynaklarını olumsuz etkileyeceği, bölgenin taş ocağı olarak işletilmesinin uygun olmadığı sonucuna varıldı. Yürütmeyi durdurma istemiyle Ankara 8. İdare Mahkemesi’ne giden köylüler bölgenin tek yeşil alanını yok edeceği gerekçesiyle ruhsatın iptalini istedi. YARIN TOPLUM

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), askerlik sırasında kolunu kaybeden Hasan Ata ile kol ve bacağını kaybeden Mustafa Azgın’dan ya protezleri ya da protez bedellerini ödemelerini istedi. Hasan Ata askerde psikolojik sorunlar yaşayan bir arkadaşının kurşunuyla bacağını kaybetmişti. Ancak SGK, Hasan Ata’dan takılan elektronik protez bacağının 2 bin 141 lirayı aşan miktarını “terör gazisi olmadığı” gerekçesiyle geri istedi ve icra takibi başlatıldı. Ata, “Benim bu parayı ödemem mümkün değil” dedi. 1987 yılında NATO tatbikatı sırasında bir kolu ve bir bacağını kaybeden Mustafa Azgın’dan da 94 bin lira istendi. Azgın ise, “Açtığım davayı kaybedersen parayı geri isteyecekler” dedi. YARIN TOPLUM


03 GUNCEL

20 Mart 2013

Genç-Der üyeleri Üniversitelerarası Kurul’a böyle seslendi

YÖK’ü kapatacağız

18 Mart Pazartesi günü Hacettepe Üniversitesi’nde YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya ve rektörlerin katıldığı Üniversitelerarası Kurul (ÜAK) “YÖK’ü kapatacağız” diyen Genç-Der Temsilcileri tarafından protesto edildi. Hakkımızda karar alamazsınız diyen 14 öğrenciye önce güvenlik görevlileri sonrasında ise 200’e yakın çevik kuvvet saldırdı.

Hükümet “YÖK kapatılacak” dedi ama kapatmadı. “YÖK’ü kapatacağız” diyen üniversite öğrencileri ise susturuluyor. Bunu nasıl açıklıyorsunuz? GÖKHAN ÇETİNSAYA YÖK BAŞKANI

Çok yoğunum Biliyorsunuz programım bugünlerde çok yoğun. Bu nedenle sorunuza cevap veremeyeceğim. NABİ AVCI MİLLİ EĞİTİM BAKANI

Böyle bir söylemimiz yok Bakanlığımızın YÖK’le ilgili böyle bir söylemi söz konusu değildir. Bahsettiğiniz konuda bilgim olmadan yorum yapamam. MURAT TUNCER HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ

Sorunlarını bize iletsinler Ankara Sevda polat

kımızda bize sormadan karar alıyorlar diyerek tepkilerini dile getirdiler. Hacettepe Üniversitesi Sıh- 14 öğrencinin ağızları kapatılarak ve hiye Kampüsü’nde toplanan sürüklenerek gözaltına alınmasına ÜAK’ye hem YÖK Başkanı hem de çevredekiler de tepki gösterdiler. rektörler katıldı. Kurula 14 üniversiten gelen Hayal devam ediyor Fakülte Temsilcileri de katılmak Geçtiğimiz günlerde Tuzla’da koisteyince önce özel güvenlik güç- nuşan YÖK Başkanı Çetinsaya, “O lerisaldırdı Daha sonra ise yakla- makamların halkla bütünleşmesi şık 200 çevik kuvvet Genç-Der anlamında güçlükler nedeniyle, Temsilcileri’ne sert bir şekilde sal- sizin şimdi yaşadığınız fırsatı hadırarak, kurula katılıp sözlerini söy- yal etmemiz bile mümkün değildi.” sözleriyle YÖK Başkanı’nın lemelerine izin vermedi. öğrencilerle görüşmesinin eskiden hayal olduğunu belirtmişti. Ancak öğrenciler yine susturuldu Pankart açan öğrenciler burada hak- görüyoruz ki hala bu makamlar öğ-

rencilerin karşısına çıkamıyor ve bu hayal devam ediyor.

Beytepe Kampüsü’nde de polis saldırısı vardı

Hani YÖK kapatılacaktı 2010 seçim sürecinde konuşan Başbakan, “Bilimin, özgür düşüncenin önünü açacak bir yasayı inşallah seçim sonrasında ele alacak ve YÖK’ü; düzenleme yapan, politika üreten bir kurum haline dönüştüreceğiz. Yani bir reform dönemini başlatacağız” demişti. Ancak uzun süredir konuşulan Yeni YÖK Yasa Tasarısı hakkında Yeni Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı son konuşması radikal değişikliklere gerek olmadığı yönün de oldu.

Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü’nde Türkiyat adlı topluluğun ‘18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma’ etkinliğini protesto eden öğrencilere polis saldırısı oldu. Öğrencilerle polis arasında yaşanan tartışmadan sonra polis öğrencilere gaz bombaları ve plastik mermilerle saldırdı. Öğrenciler gaz bombalarından etkilenirken, astım hastası üç öğrenci fenalaştı ve 7 öğrenci de plastik mermilerden yaralandı.

Öğrencilerimizden bize ulaşmak isteyenlerin hepsi ulaşabilir. Sorunlarını görüşlerini bize iletebilir. Bu yöntemi seçmeyenler hakkında bir şey diyemiyorum. Üniversitemizdeki demokratik ortamı ve güveni bozdurmayacağız. BAHATTİN ACAT Esogü REKTÖR YARDIMCISI

Bilimsel bir tartışma Bu bilimsel bir konu. Buna şimdi bir cevap veremem. Bu uzun bir konu, bilimsel olarak uzunca konuşulması gerekir. Teşekkür ederim. GÜN ÇAĞ AYDIN EHP SİYASİ BÜRO ÜYESİ

YÖK kapatılmalı AKP hükümeti YÖK’ü eleştirirken samimiyetsizdir. En samimi kesim ise örgütlü mücadele yürüten öğrenciler. 12 Eylül’ün yarattığı bir kurumun, hele ki 12 Eylül davası görülürken çalışmalarına devam etmesi çelişiktir. YÖK kapatılması gereken bir kurumdur. Genç-Der susturulamayacak. ABDÜLKADİR KARAGÖZ İST. AKP GENÇLİK KOLLARI ÜNİVERSİTE BŞK.

Görüşlerimiz çarpıtılıyor

Bu şekilde görüş veremiyorum, çünkü görüşlerimiz çok çarpıtılıyor. Yanlış anlamayın lütfen. Bir gün İl Başkanlığımız’da konuşabiliriz. İyi günler dilerim. MUSTAFA ŞENOL AKIN HACETTEPE ÖTK BAŞKANI

Müdahale edilebilir

Hakkımızda karar alamazlar

Üniversitelerarası Kurul’u protesto etmek için Hacettepe Üniversitesi’ne gelen, konuşturulmayarak yaka paça gözaltına alınan Genç-Der temsilcisi 14 öğrenciyle konuştuk. Genç-Der’in nasıl kurulduğundan, YÖK’ün neden kapatılması gerektiğine birçok konudan bahseden öğrenciler bu mücadelelerini sürdürmekte kararlı. YÖK’e, rektörlere kafa tutan Genç-Der kimdir? Ayşen Ece Kavas: Gençliği bir özne olmaktan çıkartan ve düşüncelerini hiçe sayan YÖK’ü kapatmak için mücadele eden bir gençlik örgütüyüz. Var olan sistemin tersine tüm gençlerin birlikte fikir yürüterek kendini ifade edebilmesini sağlıyoruz.

Çağdaş Sinan Dağ: Çünkü YÖK, darbeci zihniyetiyle bugün de öğrencileri değil patronları konuşturuyor. Fatma Çakır: Bizim Hacettepe, Anadolu, Yıldız Teknik, İstanbul Teknik, İstanbul Ticaret, Marmara, Maltepe, Uludağ üniversitelerinde temsilciliklerimiz bulunuyor.

Onur Keşt: Özerk, demokratik ve bilimsel bir üniversiteyi hedefleyen ve YÖK’ü kapatmakta kararlı olan bir gençlik örgütüyüz. “YÖK’ü kapatacağız” sloganıyla Ankara’daydınız peki YÖK neden kapatılmalı? Rasim Araz: YÖK’ün olduğu yerde özgür bir düşünce ortamından bahsedilemez. Bu yüzden YÖK kapatılmalı. Ufuk Alp: Çünkü YÖK olduğu sürece bizler birbirinin kopyası olan gençler olmaktan öteye geçemeyeceğiz. 200 kadar çevik kuvvetin saldırısı ile gözaltına alınız. Bunla ilgili neler söylemek istiyorsunuz? Çağatay Dirilgen: Bizi susturmak için görevlendirilen kolluk kuvvetlerinin sayısının, bizim sayımızın 10 katından fazla olması esasında bizim fikirlerimizin kuvvetini gösteriyor. Eda Derya Toper: Fikirlerimizden korkan YÖK Başkanı Çetinsaya da, Hükümet de

bizleri ancak kolluk kuvvetleriyle engellemeye çalışıyorlar. Mehmet Cinpolat: Orada bize müdahale eden 200 polis de bizim fikirlerimizi engellemeye çalışan zihniyetin kendisidir.

gerçek sahibi olarak YÖK’ün bilim dışı politikalarının karşısında olacağımızı ve YÖK’ü kapatacağımızı bildikleri için korkuyorlar. Çağdaş Sinan Dağ: Korkuları gençlerin üniversitede söz hakkını eline almasıdır. Kurul’da neler söyleyecektiniz? Muhammet Ünsal: Bizim hakkımızda karar verilecekse bu mekanizmalarda biz öğrencilerin de olması gerektiğini söyleyecektik.

Sizi konuşturmayanların korkusu ne olabilir? Ulaş Cihan: Toplantıya katılan rektörlere ve YÖK Başkanı Çetinsaya’ya YÖK’ün, üniversiteleri ve öğrencileri sanayi işbirliği adı altıda peşkeş çekemeyeceklerini söyleyecektik. Nükte Özarslan: Doğru sözümüz ve kararlılığımız onları korkutuyor. Burak Yelken: Kendimizden emin bir tavırla karşılarına çıktık. İşte bu yüzden bizden korktular. Özge Uyanık: Üniversitelerin

Üniversiteleri birleştirecek bir kuruma ihtiyaç var. Fakat bu kadar yetkili olmamalı. Birileri sadece fikirlerini söylüyorsa kesinlikle müdahale edilmemelidir. Fakat şiddet uygulanıyorsa veya girilmemesi gereken bir toplantıya girilmeye çalışılıyorsa o zaman müdahale edilebilir. YAŞAR ASLAN GENÇ-DER FAKÜLTE TEMSİLCİSİ

Gençlerin ağızları kapatılamaz Genç-Der temsilcileri üniversitelerin geleceğiyle ilgili karar alınan toplantıda öğrencilerin temsil hakkını savunduğu için ağızları kapatıldı. AKP hükümeti üniversiteler üzerinde baskı kurmaya devam ediyor. YÖK’e karşı örgütlü mücadelemize devam edeceğiz ve YÖK’ü kapatacağız HAKAN MIHÇI HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT PROFESÖRÜ

YÖK’e karşı çıkılması normal

Özellikle YÖK Yasa Tasarısı’nın bu kadar tartışıldığı bir ortamda, YÖK’ün baskıcı bir yönetim anlayışının olduğu bir ortamda öğrencilerin taleplerini dile getirmesi gayet normaldir. Şiddet uygulanarak öğrencilerin susturulmaya çalışılması doğru değil. NEVİN DEMİR ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİ

Ayşen Ece Kavas: Öğrencilerinin yüzünü dahi görmemiş rektörler toplamı hakkımızda karar alamaz diyecektik. Talebimiz öğrencilerin kendi üniversitelerine dair karar verebilecekleri bir mekanizmanın oluşturulmasıdır.

Bilimsel ve adaletli değil Üniversitelerin konuşulduğu toplantıda bizlerin de bulunması meşru hakkımız. O toplantıda olmamamız bilimsel eğitim sisteminden uzaklaşıldığını gösteriyor. Bu adaletli değil. 80 darbesinden sonra kurulan YÖK, üniversiteleri ticaret merkezi haline getirdi. Bu nedenle YÖK kapatılmalı.


04 GUNCEL

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

Tek atımlık kurşun değil onlar

Genç-Der üyeleri barikata yükleniyorlardı. Ellerinde dosyaları vardı. Parmağını sallayarak bir şeyler anlatıyorlardı. Bir fikir adına oradaydılar. Gizlemediler, saklamadılar, hafifletmediler; bir dernek adına oradaydılar. Özel güvenliğin gücü yetmedi. Çevik kuvveti yığdılar karşılarına. Gözaltına alınırlarken hepsi yüksek sesle bağırıyordu, “YÖK’ü kapatacağız!” diyerek. Hedefleri ve talepleri belliydi. Sözüm ona hiç kimsenin beğenmediği YÖK için; “kapatın o zaman” diyorlardı. “Siz kapatmadınız, biz kapatacağız” diyorlardı. * Muhalif gençlik arasında, politik düşünme alışkanlıklarının iyice zaafa uğradığı bir aşamada, bazı hatalı yönelimler çıktı ortaya. En son gerçekleşen ODTÜ eylemlerini bir örnek olarak ele alabiliriz. Herkes ODTÜ eylemine çok sevindi. - Başka hangi üniversitelerin eylem yapmasına seviniyor Türkiye muhalifleri? - Boğaziçi Üniversitesi. - Başka? - Galatasaray Üniversitesi. - Başka? Eğer mümkün olsa ve utanılmasa Harvard Üniversitesi denilecek ama olmuyor işte. Olabiliyorsa, sadece seçkin üniversiteler eylem yapsın seçkinciliği yeni çıktı. Bu üniversitelerde eylem yapıldığında, eylemin ne için yapıldığı pek önemli olmuyor. Önemli olan seçkin bir üniversitede eylem yapılmış olması ya da olmaması. Neye itiraz edildiğini boş ver. Kimlerin itiraz ettiğini boş ver. Ne talep edildiğini de boş ver. Sen markaya bak. Protestoyu marka bir üniversite mi yapıyor sen ona bak. - İnsanların sınıflara ayrılmasından nefret eden solcu, muhalif insanlar bunu yapar mı? - Buyrun yapıyor. Yakın zamanda yapılan bir eylemde “Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri” pankartı ısrar edilerek kullanılmıştı. - Meşruiyeti nereden alıyoruz? - Üniversitenin markasından. Markalardan yararlanarak, markalar dünyasına karşı isyan ediyoruz. Eğer bu yoldan gider isek: Garibim Süleyman Demirel Üniversitesi neye dayanarak eylem yapacak, sormak isterim? * Genç-Der’li öğrenciler farklı. Onların hangi üniversiteden oldukları belirsiz. Onların üniversiteleri anonim. Ama gençlik örgütlerinin adı çok açık. İtirazları ve yapmak istedikleri de öyle. “YÖK’ü kapatacağız” diyorlar. Onlar sebepleri olan asiler. Onlar marka kullanmaya tenezzül etmeyen gerçek solcular. Onlar iğnenin kumaşa saplanışı. Tek atımlık kurşun değiller. Bunu yeni bir başlangıç kabul ediyorlar. hakanozturk1871@gmail.com

20 Mart 2013

Davutoğlu Diyarbakır turunda

İmralı görüşmeleriyle başlayan barış süreci Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Diyarbakır turuyla devam ediyor. Bakan Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerini kapsayan gezi kapsamında bir çok ili ziyaret edecek. Diğer yandan ise Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’dan Yeni Anayasa ile ilgili milliyetçi söylemler gelmeye devam ediyor. İSTANBUL sevda polat

15 Mart Cuma günü Diyarbakır gezisine başlayan Ahmet Davutoğlu 2 gün boyunca Diyarbakır’da kalarak barışa dair mesajlar vermeyi sürdürdü. Bir yandan atılan barış turları, İmralı’ya gidecek 3. heyete ilişkin açıklamalar ile süreç devam ediyor. STK’lardan destek istedi Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, bakan yardımcısı Kutbettin Arzu ve Diyarbakır Milletvekilleriyle birlikte Diyarbakır’a gelen Bakan Davutoğlu ilk olarak sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ile birlikte basına kapalı bir görüşme Cemre burada sembolik olarak yaptı ve sürece destek vermelerini halkımız ve tüm kesimler arasındaki istedi. muhabbettir” dedi. Newroz muhabbettir Öcalan’ın Newroz’da eylem planını Baydemir’e ziyaret açıklayacağını söylemesinin ardın- Diyarbakır Belediye Başkanı Osman dan, yaklaşan Newroz ile ilgili ko- Baydemir’le de görüşen Davutoğlu nuşan Bakan, “Bayramımızı bayram görüşmeye elinde bir demet nergisetmek için onu yaygınlaştırmak la- le gitti. Baydemir konuşmasında zım. Nevruz çiçekleri ile karşıladığı- Diyarbakır’ın 33 farklı medeniyemız Nevruz aynı zamanda cemrenin te ev sahipliği yaptığını, tüm farklı havaya suya veya toprağa düşmesidir. inançları, kimlikleri, kültürleri ve

Anayasa’ya şekil itirazları Cemil Çiçek, 14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla TBMM Sağlık Merkezi’ni ziyaretinin ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Anayasanın ilk üç maddesinin değiştirilmesine ilişkin soruya Çiçek, “Dün de bana bir soruyu sordun, doğmamış çocuğa bana elbise biçmemi istedin.” “İmralı’dan naklen yayın olacak dedin. Ben somut öneri önüme gelmeden değerlendirme yapmak istemem’’ karşılığını verdi. Çiçek: “Bunlar Cumhuriyet’in ka-

CHP Parti Meclisi Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında parti genel merkezinde olağanüstü toplandı. CHP Parti Sözcüsü Haluk Koç, toplantının ele aldıkları konuları basınla paylaştı Koç, İmralı sürecine destek şartlarını şöyle sıraladı. Süreç, samimi şekilde yürütülmeli. İniş çıkışlara yer verilmemeli. Görüşmeler konusunda henüz hükümet tarafından muhalefete herhangi bir bilgilendirme yapılmadı. Sürecin, Türkiye’yi başkanlık sistemine taşıyacak bir unsur olarak siyaseten kullanılması ihtimali, CHP’de en büyük rahatsızlık konusu. YARIN GÜNCEL

zanımlarıdır. Ancak ilk üç maddenin yazılış şekli itibarıyla birçok Anayasa hukukçusunun itirazları vardı. Burada dikkat edilmesi gereken, bu ilkelerin kendisi ve özüdür. Ona hepimiz dikkat ediyoruz, dikkat ederiz. Gelen teklifleri de ben şahsen bu açıdan değerlendirmeye çalışırım. Ben meseleye geçmişte de böyle baktım, bugün de bu şekliyle ifade etmem gerekir.’’ dedi. YARIN GÜNCEL

Arınç: Biliyorum ama söylemem

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Suriye’deki operasyonlarla ilgili Muammer Güler’le aralarındaki anlaşmazlığa açıklık getirdi. Arınç, “Muammer Güler Bey beni tekzip etmiyor. Gazetelerde yazılıp çizilen konuların doğru olmadığını söylüyor. Yoksa benim açıklamalarımı reddetmiş anlamına gelmez” dedi. Gazetecilerin “Detay verebilir misiniz” sorusuna “Detay veremem, detay verecek olsam Bakanlar Kurulu’ndan sonra verirdim. Her şeyi biliyorum ama hiçbir şey söyleyemem” dedi. YARIN GÜNCEL

Milli Gazete Yazarı

Mehmet Şevket Eygi

CHP’den barış sürecine şartlı destek

Öğrenciler dün dağıttıkları bildiride, “AKP, iktidara geldiği günden bu yana yapmadığı katliam kalmamıştır. Bunlardan İlyas Ataş, Mahsun Karaoğlan, Aydın Erdem, Şerzan Kurt, Murat Elibol ve son olarak Şahin Öner’i alçakça katleden zihniyetin maşaları olan Diyarbakır Dicle üniversitesi’nde boykot Valisi ve Dışişleri Bakanı’nı üniversiDavutoğlu’nun Dicle Üniversite- temizde istemiyoruz.” diyerek, boysi’nde vereceği konferans dolayısıyla kot gerekçelerini sıraladı. öğrenciler dersleri boykot etti.

dilleri barındırdığını ve barış içerisinde yaşattığını ifade ederken ‘’Umuyor ve diliyorum ki; yakın gelecekte el ve yürek birliğiyle ortak akıl ve vicdanla inşasına başlanan barış süreci nihai ve kalıcı bir barışa vesile olur.’’ dedi.

Milli Gazete Yazarı Mehmet Şevket Eygi köşe yazısındaki “İnsan olarak, Müslüman olarak erkekler ve kadınlar eşittir ama mutlak olarak eşit değildirler. Kadınların üstün olduğu taraflar vardır, erkeklerin üstün olduğu taraflar. Ailenin reisi erkektir. Feminizm Kur’an’a, Sünnete, Şeriata, tek kelimeyle İslam’a aykırı, bozuk ve sapık bir ideolojidir. Batı dünyasında gayrimüslim veya ateist nice kadın bile feminizme karşıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı nasıl Marksist, Faşist, Nasyonal Sosyalist (Nazi), Kemalist olamazsa feminist de olamaz.” sözleri üzerine, Eygi’ye her gün 5 kadının öldürüldüğü bu ülkede kadın erkek arasındaki eşitsizliği meşrulaştırmaya çalıştığı ve aralarında bir üstünlük ilişkisi olduğunu iddia ettiği için “oğlum bak git” diyoruz.

HSYK’dan başkanlık sistemine destek TBMM Uzlaşma Komisyonu’na gönderdiği raporla, HSYK’nın yeni yapısının 2010 referandumu ile şekillendiğini belirten Hamsici, “Yeni anayasa çalışmalarında bu mevcut durumu daha ileri götürecek kriterler belirlenmelidir” dedi. Yargıtay Başkanlığı ise, komisyona gönderdiği raporda AKP’nin yargıyı tek çatı altında toplaması girişimine ilişkin endişelerini belirtti. Yeni anayasa ile hakimler kadar savcılara da eşit düzeyde teminat verilmesi gerektiği uyarısı yapıldı. YARIN GÜNCEL

Gül’ün İsveç’ten mesajı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İsveç ziyaretinin üçüncü gününde Türk gazetecilerle bir araya geldi. Önceki dönemlerden de bahseden Gül, geçmişte Kürtçenin yasak olduğunu ancak şimdi 24 saat yayın yapıldığını, seçmeli Kürtçe dersi uygulandığını anlatarak, “Şiddet, silah durursa o zaman güvenlik politikalarından reform politikalarına geçiş kolay olur.” diye konuştu. YARIN GÜNCEL


05 GUNCEL

20 Mart 2013

Newroz’da barış çağrısı Çanakkale’nin Mudanya İlçesi’nden İmralı Adası’na giden Selahattin Demirtaş, Pervin Buldan ile Sırrı Süreyya Önder’den oluşan 3. heyet, akşama doğru İstanbul’da Ataköy Marina’ya döndü. Öcalan’ın 21 Mart’ta sınır dışına çekilme çağrısı yapacağını açıkladı. İSTANBUL YAŞAR ASLAN

İmralı’ya giden 3. heyet Öcalan ile görüşmesini tamamladı. Öcalan’la önemli bir toplantı gerçekleştirildiğini söyleyen Demirtaş, Öcalan’ın mesajını okudu. Öcalan mesajında: ‘‘Hedefimiz tüm Türkiye’nin demokratikleşmesidir. 21 Mart Newroz kutlamasında bir çağrı yapmak üzere hazırlıklarımı sürdürüyorum. Çağrının tarihi bir önemi olacaktır. Bu çağrı, çözümün askeri ve siyasi ayaklarına dair bilgiler içeriyor olacaktır. Silah meselesini de tek can yitirilmeden çözmek istiyorum. Bunların pratikleşmesi için parlamentonun ve siyasi partilerin desteğini çok değerli buluyorum. Geri çekilmenin hızla gerçekleşmeli’’ diyerek barışın kalıcı nu sağlayacak. Yapılması gereken hale gelmesi gerektiğini belirtti. yasal değişiklikler bu komisyonda belirlenecek ve şekillendirilecek. PKK’lıların sınır dışına çekilmesi ve Parlamentoya büyük görev silah bırakması için de komisyonun düşüyor Gerçekleşen ‘barış süreçlerinde’ par- çağrı yapabileceği belirtiliyor. lamentolara büyük görev düştüğünü belirten BDP’liler, barış görüşmele- Barış için ilk somut adım atılmıştı rini koordine edecek bir Meclis Ko- 23 Şubat günü Pervin Buldan, Sırmisyonu kurulması gerektiğini vur- rı Süreyya Önder ve Altan Tan’dan guluyor. Bu komisyonun adı ‘Barış oluşan 2. heyetin İmralı ziyaretinKomisyonu’ olabilir. Parlamentoda den sonra açıklamada Öcalan’ın bulunan siyasi partilerin temsilci- PKK elindeki kamu görevlilerini lerinin yer alacağı komisyon, PKK serbest bıraksın çağrısı yaptığını aksilah bırakana kadar koordinasyo- tarmıştı. Bu çağrı yaklaşık 2 yıldır

gazteci yazar Cevdet aşkın

PKK’nın elinde bulunan 6’sı asker 8 kamu görevlisinin serbest bırakılmasıyla sonuçlandı. BDP’li Adil Kurt ve Hüsamettin Zenderlioğlu’nun da içinde bulunduğu heyet, kamu görevlilerini imzalanan protokolle ve törenle aldı. İmzalanan tutanaktaki sağlık raporunda ‘‘HPG güçlerine esir düşen asker ve devlet görevlerinin sağlık muayenesi gerçekleştirilmiştir. Yapılan kontroller sonucu sağlıklı oldukları ve seyahat etmelerinde bir sakınca bulunmadığı tespit edilmiştir” ifadesi yer aldı.

Süreç sonuçsuz kalacak Kamu görevlilerinin serbest bırakılması öncelikle PKK’nın Türk kamuoyuna gönderdiği olumlu bir mesajdır. Sorunun çözümü için Ankara’nın hem ülke içinde hem de ülke dışında yaşayan Kürtler’e ve oluşturduğu kurumlara karşı yaklaşımında stratejik bir değişikliğe gitmesi gerekiyor. Öcalan’ın beklenen çağrısının üzerinden fazla geçmeden ülkenin yeniden bir şiddet sarmalına gireceğini hissediyorum.

470 bin kişi yasal olarak dinlendi Meclis Yasadışı Dinlemeleri Araştırma Komisyonu üyeleri, Emniyet ve Jandarma istihbaratın dinleme odalarını dolaştı. Emniyet’te dinleme yapılan 6 odadan birini gezen milletvekilleri, jandarmada da 99 kişinin aynı anda dinleme yaptığı salonu gördü. Üyeler, jandarmanın kayıt yaptığı odanın dışındaki elektronik

ekrandan kimlerin kaç telefonu dinlediğiyle ilgili bilgileri inceledi. Jandarma, ortam dinlemesi yapan araçları bulunmadığını açıklarken, Emniyet yetkilileri ortam dinlemesi yapan aracı milletvekillerine gösterdi. Aracın içindeki kamera ve ses kayıt cihazlarıyla ilgili üyelere bilgi verildi. Jandarma İstihbarat Başkanı, sadece jandarma bölgesinde 11 yılda 470 bin kişinin ‘yasal’ olarak dinlendiğini açıkladı. Bu rakama Emniyet ve MİT’in dinleme bilgileri dahil değil. 2002’de Jandarma 380 kişiyi dinlerken, bu rakam her yıl katlanarak 2008’de 108 bini geçti. YARIN güncel

Yargıtay’dan öneriye red Yargıtay, raporunda AKP’nin ‘yargıda tek çatı’ önerisine karşı çıktı. “Yargı ve yargıçların bağımsızlığı yürütmeden bağımsız bir otorite tarafından teminat altına alınmalı” önerisinde de bulundu. Yargıtay, sunduğu raporda ‘‘Ülkemiz yargı sisteminin temel sorunu, yargı birliğinden ziyade, yargının önüne gelen sorunların azaltılması. Sorunlar yargı önüne gelmeden çözülmeli. Aksi halde sorunların artması kaçınılmaz. Tek çatı yeni sorunlar doğurur.

Yargının ve yargıçların bağımsızlığı yürütmeden bağımsız bir otorite tarafından teminat altına alınmalı. Yüce Divan görevi Yargıtay’a verilmeli. HSYK’nın tam bağımsızlığının sağlanabilmesi amacıyla daha fazla teminata sahip yüksek mahkeme üyelerinin kuruldaki temsil oranı arttırılmalı. Hâkimlik ve savcılık mesleklerinin birbirinden ayrılması, özellikle savcılık kurumunun teminatında oluşacak bir eksilme, bu mesleğin mevcut sorunlarını arttıracaktır’’ önerilerine yer verdi. YARIN güncel

YÖK’ü kapatacaklar ADALET ARAYIŞI Av. Gökçesu Özgül Türkiye’de Yükseköğretim Kurulu Kanunu var. Kabul tarihi 6 Kasım 1981. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nin hepimize sunduğu en güzel armağanlardan. Kanun Yükseköğretimin amacını şu şekilde belirliyor : Öğrencilerini; Atatürk ilke ve İnkılapları doğrultusunda Atatürk milliyetçiliğine bağlı,Türk milletinin

milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini taşıyan, Türk olmanın şeref ve mutluluğunu duyan,toplumun yararını kişisel çıkarının üstünde tutan, aile, ülke ve millet sevgisi ile dolu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getiren, beden, zihin, ruh, ahlak ve duygu bakımından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş, ilgi ve yetenekleri yönünde yurt kalkınmasına ve ihtiyaçlarına cevap verecek, aynı zamanda kendi geçim ve mutluluğunu sağlayacak bir mesleğin bil-

gi, beceri, davranış ve genel kültürüne sahip vatandaşlar olarak yetiştirmek,Türk Devleti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olarak, refah ve mutluluğunu artırmak amacıyla; Yükseköğretim kurumları olarak yüksek düzeyde bilimsel çalışma ve araştırma yapmak, bilgi ve teknoloji üretmek, bilim verilerini yaymak, ulusal alanda gelişme ve kalkınmaya destek olmak, yurt içi ve yurt dışı kurumlarla işbirliği yapmak suretiyle bilim dünyasının seçkin bir üyesi haline gelmek, evrensel ve çağdaş gelişmeye katkıda bulunmaktır.

Bu kanunla Yükseköğretim Kurulu da oluştu haliyle; tüm yüksek öğretimi düzenleyen ve yükseköğretim kurumlarının faaliyetlerine yön veren, bu kanunla kendisine verilen görev ve yetkiler çerçevesinde özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip bir kuruluş. Üniversitede eğitim alan herkesin nasıl bir kalıba uygun olması gerektiğini düzenleyen bir devlet ve onun eseri olan kanun. Yukarıda andığımız bu iki düzenleme bile başlı başına YÖK’ün ve onu ortaya koyan zihniyetin ne kadar tehlikeli olduğunu göster-

meye yetiyor. İsteseniz de “bilim dünyasının seçkin üyesi” olamazsınız bu kanunla. Üniversiteyi ticarethaneye çevireceksiniz, faşizm kol gezsin diye uğraş vereceksiniz sonra da bilimden bahsedeceksiniz. Kanunun ta kendisi buna en başından aykırı düşüyor zaten. Ama şimdi çok kararlı gençler var, artık GENÇ-DER var. YÖK’ü kapatacaklar; bilim düşmanı, sermaye dostu, 12 Eylül’ün mirası YÖK’ü. Sonunda göreceğiz; Üniversiteler GENÇ-DER’le özgürleşecek!

Sibel Uzun Ş UYANIS

Koskoca canlar Dünya çapında gayrimenkul konusu üzerinden ödüller dağıtılan bir fuar varmış. Tee Fransa’da Cannes denen yerde düzenlenmiş bu sene. Bu fuar neye hizmet edermiş? Neye yararmış? Memlekete, insanlara nasıl bir faydası varmış? Ödülün kime verildiğini duyunca anlayacaksınız. İnşaatında işçilerine güvenceli iş ortamı sağlamayan, güvenceli araç ve gereci temin etmeyen, işçilerinin canını umursamadan taşerona işi kuralsız kaidesiz bırakan, işçilerini soğukta naylon çadırda yatırmayı reva gören, işçilerine konteyner bile sağlamayan, iş yerinde defalarca güvenlik sağlanmaması nedeniyle işçi ölümü olan ve önlem almamaya devam eden, naylon çadırda ısınmak için dinlenen 11 işçisi yanarak göz göre göre kendisine ait işyerinde ölen, 11 işçinin ölümü davasında yargılanmaya devam eden, tüm Türkiye’nin çok iyi tanıdığı, dünyaya da rezil olan, Marmara AVM’yi yapan ECE Grubu’na verildi. İşyeri 11 işçiye mezar olan Marmara AVM’ye Fransa’da ödül verdiler. 46 tane ülkeden 175 tane proje arasından seçilen firmaya bakınız. En yakınlarını en sevdiklerini kaybeden aileler için asıl suçlu olan gayrimenkul devi Ece Grubu. Ahmet Yağal’ın eşi Selma Yağal’ın nazarında en baştan sorumlu, baştan suçlu ve baştan en ağır cezayı almış olan Ece Grubu’nu ödüllendiriyorlar. Selma’nın kararı hepimizin kararıdır. Selma’nın boğazındaki düğümlenen cümleler onları çoktan mahkûm etti. Ayıplarını ödülle kapatamayacaklar. Acaba bir an akıllarını yitirip “bu büyük rezilliği ödül ile kapatırız” mı sandılar? Biri de kalkıp dememiş “11 işçi yanarak öldü. Bu ödülü bu firmaya verirsek dikkat çekebilir.” Ticari ahlâka sığar mı acaba diye hiç sormamışlar. Ne akılsızlık! Ödül aldığınız o binaların kaç köşesinde, kaç kum tanesinde, bilmem nerelerinde 11 işçi kardeşimizin alnının teri, elinin ve aklının hünerleri vardır siz nerden bileceksiniz! Başarı tartılarına işçilerin hayatı hiç giremiyor bile. Hele işçilerin bu kadar acımasızca hayatlarından olmaları hiç giremiyor. Dünyayı yıksalar, milyonlarca can gitse birbirlerine delice ödül vermeye devam eder bunlar. Demek ki dünyada bu ayıp, gücü olanlar, parası olanlar, bu ayıbı sürdürmeye kararlı olanlar arasında bir takdir vesilesi olarak görülüyormuş. Al birini vur ötekine. İşçileri öldüre öldüre gelen başarıyı kutlayanlar bir yana. Acısı gözünden, yüreğinden eksilmeden “bu işin sonuna kadar peşindeyim” diyenler, mecburi olarak o çarka girip ölümle burun buruna çalışan işçiler bir yana. Marmara Park AVM’yi yapan Kayı İnşaat da, Ece Türkiye de Tayyip Erdoğan’dan ödül almış. Birbirlerinin arkasını ödülle sıvazlıyorlar. Devlet bu firmaya her türlü açığını kapatmaya garantiyi baştan vermiş. Esenyurt’da Marmara AVM inşaatında 11 işçiyi kaybettiğimiz bu davaya 19 Nisan’da devam edilecek. Ece Grubu, Kayı İnşaat, İş GYO, Kaldem İnşaat, Esenyurt Belediye Başkanı’nın yargılanmasına ve sorumlu olarak en ağır cezaların verilmesi için taleplerimizi en yüksek sesimizle ve çoğalarak mahkemede dile getireceğiz. Mahkeme, aileleri duymak, Marmara AVM patronuna ceza vermek, belediyeye ve Çalışma Bakanlığı’na “hiç mi denetlemediniz” demek zorunda kalacak. Siz o zaman görün ödülle kapanır mıymış bu iş? twitter: @sibeluzun_yarin

Gazi’de ölenler unutulmadı

Gazi Mahallesi’nde 12 Mart 1995’tarihinde çıkan olaylarda yaşamını yitiren 17 kişi anıldı. İlk tören Alibeyköy Mezarlığı’nda gerçekleştirildi. Mezarlıktaki anmaya ölenlerin yakınları katıldı. Bu sırada farklı gruplar eski karakolun bulunduğu caddede toplandı. Fevzi Çakmak Caddesi’ni trafiğe kapatan kalabalık uzun bir kortej oluşturdu. Cadde üzerindeki işyerlerinin kapalı olduğu görüldü. Saat 10.30’da iki farklı grup yürüyüş yaparak ilk saldırının gerçekleştirildiği Dostlar Kıraathanesi’ne karanfil bıraktı. Yürüyüşlerini sürdüren gruplar, Gazi Mezarlığı’na giderek olaylarda ölenler için anma gerçekleştirildi. Polisin uzaktan izlediği yürüyüş olaysız sona erdi. YARIN güncel


06 GUNCEL

20 Mart 2013

3 yıl sonra gelen adalet

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

Nihilizmi söküp atmak

Bu hafta hızlı ve bambaşka başladı. Pazartesi günü, Hacettepe Sıhhıye kampüsündeki Kültür Merkezi’ne, Üniversiteler Arası Kurul toplantısına katılmak için gelen rektörler bambaşka bir “olay” ile karşılaştı. Genç-Der üyeleri kapıya dikilmiş, girecekleri toplantının “geçersiz” olduğunu, çünkü üniversiteler hakkında öğrencilerin olmadığı bir toplantıda karar alınamayacağını söylüyorlardı. Karşılarında, kendilerinin iki katı bünyeye sahip, kendilerinin en az dört katı sayıda siyah giyen adamlar vardı. Genç-Der’liler, montlarıyla, öğrenci kıyafetleriyle dal gibi dikilmişlerdi bu adamların karşısına. Fikirlerini ve ne yapacaklarını açıklamak istiyorlardı.

Siirt Adliye’sinde görülen Esin Güneş davası sonuçlandı. Esin Güneş’in katili Güven Güneş hakkında “eşini kasten öldürmekten” müebbet hapis cezası verildi. Beşir Üzüm ise beraat ettirilirken hakkında “cinayete yardım etme ve suçu ihbar etmemeden” suç duyurusunda bulunuldu. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu kararı temyiz edecek.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin verdiği bilirkişi raporuna göre Esin Güneş’in intihar etmediği, katil tarafından uçurumdan atıldıgı anlaşıldı

“YÖK’ü kapatacağız” cümlesi hepten şaşkınlığa sürükledi duyanları. Yoksa bu 32 senelik ucube YÖK, boşuna mı yaşamıştı? Bütün amacı gençliğin “düşünen” ve “değiştiren” olmasını önlemek olan, bu yüzden kurulan ve yaşayan bu YÖK, saçlarını boşuna mı ağartmıştı yoksa 32 yıl boyunca? Evet tabi, YÖK’e göre de gençlik atılgandı, çoşkuluydu, hatta arada biraz asilik de yapabilirdi. Neden asi olduğunu açıklamadan asi olmanın pek bir zararı da yoktu. Ama şimdi bu gençler, sözlerini kurşun bakış haline getiren bir içerikle, bir fikirle söylüyordu ya, işte bu inanılmazdı bu çağda. Bu nihilizm çağında, bu gençleri nihilist yapamamıştı ya YÖK, ona şaşıyor, ona yanıyorlardı şimdi. Ne pesimist ne pasifist ne de nihilist olmamış gençler vardı ve eylem yaparken ne yapmalının fikrini de söylüyorlardı. Önlerine dikilen özel güvenlik, o da yetmeyince on katları sayıda çevik kuvvete, “Önümüzü açın, YÖK’ü kapatın” diye seslendiler. Bu söz, neredeyse güvenlikçilere bile mantıklı geldi. Neredeyse on yıldır, her yıl YÖK’ü kapatacağını söyleyen AKP değil miydi? Ne olmuştu şimdi? İşte böylece, Pazartesi günü Hacettepe Sıhhıye’de bir ışık huzmesi oluştu. Hani karanlık bir alana tahtaların arasından bir gün ışığı girer ve hat boyunca uzanır ve üzerinden geçtiği ne varsa açığa çıkarır ya, öyle olmuştu. Gerçek açığa çıktı. Tarihle gerçek bir yüzyüze gelme anıydı bu, bu yüzden Genç-Der’in eylemi tarihsel bir “olay”dı. Okudukları, bütün geleceklerini bağladıkları okulda, sermaye konuşacak onlar susacaktı öyle mi? Sermaye insanın genlerini bile değiştirebilmek için yatırımlar yapacak, yani akla gelebilecek her şeyi değiştirebilmek mümkün olacak, bu okullarda okuyan gençler YÖK gibi bir ucubeyi değiştiremeyecekti öyle mi? Ne yapılacağını patronların karı söyleyecek, o yapılacak olandan doğrudan etkilenecek olan gençlerin ağzı kapatılacaktı, öyle mi? Bunların hiçbiri olamayacak artık. Gerçeğin bir parçasının politik olarak ele geçirilmesi için bile çok çaba gerekiyor. Çok çaba ile, o ışık hüzmesi tüm toplumu tam olarak aydınlatacak, gerçek tam olarak ortaya çıkacak ve YÖK kapanacak. Gençlerin bir davaya, köklü bir bağlanma ile ortaya koydukları eylem, gerçeğin, anlamın, fikrin ta kendisiydi. Bu dünyada olup bitenler anlamsız değildi. Gençler anlamaz değildi. Toplumu zengine, güçlüye, sermayeye ve onların hizmetkarlarına bağımlı kılan düzeni anladılar. Bu düzene uymayan her düşünceyi, düşünen insanları, kolektif aklı hiçe sayanların karşısına, hepsine adını, anlamını vererek çıktılar. Nihilizmi söküp attılar. Yolları açık olsun. gulsumkav@gmail.com

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu sürecin başından karar anına kadar Işık ailesini yalnız bırakmadı

Esin Güneş’in ailesi iki yıl boyunca adalet için mücadele etti. Platformla irtibata geçen aile her alanda kızlarının hesabını sordu siirt Elif karan

İki buçuk yıl önce başlayan Esin Güneş davasında nihayet karar çıktı. Esin’in kocası Güven Güneş’ in müebbet hapis cezası alması Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve aile tarafından sevinçle karşılandı. Siirt’te öğretmenlik yapan Esin Güneş, 2010 yılının Ağustos ayında Tillo’da uçurumdan aşağı düşerek hayatını kaybetmişti. Platform Işık ailesiyle birlikte, bilirkişi raporları ve sundukları delillerle, iki yıllık yargı süreci boyunca Esin Güneş’in boşanmak istediği kocası tarafından öldürüldüğünü ortaya koydu. “Meclis’teki tüm partilere çağrı yapıyoruz” Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu duruşma öncesi yine adliye kapısındaydı. Birçok kadın kurumunun katıldığı basın açıklamasına Emekçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sibel Uzun ve BDP vekili

Esin güneş’in annesi fahriye ışık

Dava başından beri şaibeli İlk başından beri bu iş şaibeli. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, bizler, avukatlar iki yıldır kendi gücümüzle üstüne gittik dava kapanmıştı, biz bu cezayı verdirdik. Devlet hiç birşey yapmadı. Katil müebbet hapis aldı ancak suç ortağı ceza almadı. Şimdi dosya yargıtaya gidecek. Biz onun da peşini bırakmayacağız.

Platform Hukuk Sorumlusu Gökçesu Özgül

Emekçi Hareket Partisi Gnl Bşk Sibel Uzun

Yargı dikkatli olmalı

Kadının hakkı ölüm mü?

Biz Güven Güneş’in töre saikı ile cezalandırılmasını istiyoruz. Bunun için Yargıtay’a başvuracağız. Uzun bir süreç var önümüzde. istediğimiz sonucu alana kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Kadın cinayetlerinin pek çoğuna kaza ve intihar süsü veriliyor bu davada da gördüğümüz gibi, Yargı bu gibi durumları çok dikkatli ele almalı.

Nursel Aydoğan da katıldı.

belirtti: “Platform olarak kadın cinayetleri sorununun nasıl çözüleÇözüm önerilerimizle bekliyoruz ceğini çok iyi biliyoruz ve buradan Başbakanın “Bu işin üstüne nasıl gi- da kadını korumakla görevli tam deceksek gidelim, Adalet bakanım- teşekküllü İçişleri Bakanlığı, Adalet la görüşeceğim” sözlerini hatırlatan Bakanlığı, Aile ve Sosyal PolitikaKadın Cinayetlerini Durduracağız lar Bakanlığı ve Jandarma Genel Platformu açıklamasında şunları Komutanlığı’na da sesleniyoruz.

Esin Güneş davası tüm Türkiye’ye mal olan bir davadır. Ailesinin kararlı bir şekilde platformumuzla birlikte mücadele yürütmesi bu dava için çok olumlu bir sonuç yarattı. Müebbet verilmesi kadın cinayetlerini durdurma mücadelemizde bir başka dönemeç yaratacak diye düşünüyorum. Mücadelemize herkesi ortak olmaya davet ediyorum. Biz çözüm önerilerimizle bekliyoruz ve Başbakan’ın söylediklerinin takipçisi olacağız ve sözlerinin arkasında durmasında sağlayacağız, kadın cinayetlerinin durdurulması için bütün demokratik yolları deneyeceğiz.”

Ceza yasasına ek madde önerisi Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu 12 Mart Salı günü Meclis’te CHP Milletvekili Melda Onur ve CHP Grup Başkan Vekili Emine Ülker Tarhan ile görüştü. Platform heyetinde Türkiye Temsilcisi Gülsüm Kav, Platform üyelerinden Zuhal Kaygısız ve Öldürülen Sibel Uçkaç’ın abisi Mehmet Uçkaç yer aldı. Görüşmede ceza yasasına Kadın Cinayetlerinin nitelikli halden sayılması ile ilgili ek madde yapılması konusunda meclisin adım atması gerektiğini belirtildi.

İki ayda 26 kadın öldü Diyarbakır Barosu Genel Sekreteri Keziban Yılmaz, 2012 yılında 159, 2013 yılının ilk 2 ayında ise 26 kadının öldürüldüğünü açıkladı. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Diyarbakır Barosu binasında bir grup avukat tarafından yapılan açıklamada Yılmaz, aile içi şiddetin hızından hiçbir şey kaybetmediğini ve mevcut yasaların kadını korumaya yetmediğini vurguladı. Açıklamada özellikle denetimli serbestlik yasasıyla salıverilen erkeklerin, çıktıkları gibi şiddet uygulamaya devam ettikleri kaydedildi. Yılmaz: “Kadın cinayetlerinin ciddi artış göstermesi, bu cinayetlerin engellenmesindeki isteksizlikle doğrudan ilintilidir. Bu nedenle kadın cinayetleri, politiktir” dedi. YARIN GÜNCEL

Kılıçdaroğlu ile de görüşmek istiyorlar Platform, CHP’nin Kadın Cinayetleri konusunda ve Ceza Yasasına ek maddenin sunulması konusunda daha ısrarcı olması için ayrıca CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da Kadın Cinayetlerine ilişkin açıklama yapması için görüşmek istediklerini söyledi. Platform, tüm meclisin seferber olması için çalışmalarına devam edecek. YARIN DÜNYA

Hindistan’da öfkeler dinmiyor Hindistan’ın Madhya Prades eyaletine bağlı Datia bölgesinde, İsviçreli bir çift geceyi geçirmek için kamp kurdukları ormanda 13 kişilik bir grup tarafından gasp edildi. Ardından kadın turiste toplu tecavüz edildiği ortaya çıktı. Yerel yetkili polis, turistin 8 kişi tarafından tecavüze uğradığını ifade etti. Hindistan’da meydana gelen tecavüz skandalı ne yazık ki ilk değil. Geçtiğimiz aylarda yine Hindistan’ın yeni delphi eyaletinde 23 yaşında bir kadına otobüste toplu tecavüz edilmiş ve hastaneye kaldırılan genç kadın hayatını kaybetmişti. Hindistan’da üst üste meydana gelen toplu tecavüz olayları nedeniyle kadın hakları için mücadele eden kuruluşlar yasal düzenleme talep etmişti. Buna rağmen ülkede yaklaşık 95.000 tecavüz davası askıda bekliyor. Ne yazık ki Hindistan’da yasal işlemler bazen yıllarca ertelenebiliyor ve Hindistan’da tecavüz karşıtı protestolara rağmen ülkeyi utandıran kadına şiddet olayları yaşanmaya devam ediyor. YARIN GÜNCEL


07 GUNCEL

20 Mart 2013

Ordu iyi, çevresi kötü

Ergenekon Davası’nda sona geliniyor. Savcılar mütalaalarını mahkemeye sundu. Mütalaada en dikkat çeken eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ için ağırlaştırılmış müebbet istenmesi oldu. Ancak “Örgüt yöneticiliği ve üyeliğinden” beraat ederken “Darbe yapmaya teşebbüsten” suçlanmış oldu. Böylece TSK aklandı, yöneticiler suçlandı.

ankara Can çoksöyler

Yöneticilere müebbet Mütalaada; aralarında eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, emekli Orgeneral Hasan Iğsız, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz ve gazeteci Tuncay Özkan’ın bulunduğu çok sayıda sanık için ‘’Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek’’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi.

Mütalaada ‘“Ergenekon örgütünün sabit olduğu tespit edilmiştir’’ denildi. Savcı, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ için ağırlaştırılmış müebbet hapis, “örgüt yöneticiliğinden” ise beraat istedi. CHP’li vekiller Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal hakkında da darbeye teşebbüs suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. Mahkeme İlker Başbuğ’un da aralarında bulunduğu 67 tutuklu sanığın tutukluluk halinin devamına karar verdi. Ergenekon Davası 8 Başbuğ aklandı ama… Nisan’a ertelendi. İddia makamının mütalaasında

dikkat çeken bir yön, “terör örgütü kurmak ve yönetmek” ile suçlanarak tutuklanan Başbuğ’un terör örgütü üyesi veya yöneticisi olmadığı sonucuna varmış olması oldu. İddia makamı ilk iddianamede Başbuğ’u terör örgütü yöneticisi olmakla itham ediyordu. Bu suçlama kamuoyu vicdanına sığmadığı gibi Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından da eleştirilmişti.

olmak üzere generallerimizin hiçbirine alışılmış anlamda terör örgütü mensubu demek bir defa çok ciddi bir yanlıştır. Bu affedilmez” diye devam etmişti. Savcılığın son mütalaasında, Başbuğ’u terör örgütü üyesi veya yöneticisi olarak suçlamaktan vazgeçtiği anlaşıldı. Buna karşın savcılık, Başbuğ’un, darbe girişiminde bulunmak suçlamasıyla, ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandıErdoğan’ın TSK hassasiyeti rılmasını istedi. Başbakan Erdoğan, 2 Şubat’ta bir Savcılık, “varlığı tespit edilmiştelevizyon programında, Genelkur- tir” dediği Ergenekon örgütüne may Başkanı’nı terörist diye suçla- Başbuğ’un üye olmadığını kabul yanları tarih affetmez, demiş, “Başta etmiş, ancak darbe girişiminde buGenelkurmay Başkanı İlker Başbuğ lunduğu kanaatine varmıştı.

Barışta Erdost’u kaybettik

Kitap sınırlamasına cevap

Tekirdaf 1 ve 2 nolu F-Tipi cezaevlerinde uygulanmaya başlanan kitap sınırlamasına dair, cezaevinden gelen karikatür ve açıklamayı sizlerle paylaşıyoruz. Merhaba, Ülkemizde aydın, sanatçı, öğrenci, devrimci, demokrat ne kadar insan varsa çeşitli gerekçelerle birer birer tutuklanarak F tiplerine konulmaktadır. Bu yeterli gelmemiş olacak ki, artık hapse attıkları kişilerin bilgiye ulaşımını da engellemeye çalışmaktadırlar. 11.02.2013 tarihli 201318 sayılı İdare ve Gözlem Kurulu kararıyla, tutsaklara 10 kitap sınırlaması getiriliyor. Her türlü fotokopi, internet çıktısı ile birlikte “örgütsel amaçla” kullanılabileceği gerekçesiyle Türkiye Haritası ve Atlas da bu kararla yasaklan-

mıştır. F tiplerinde “yola getirilemeyen”, “ıslah ediemeyen” tutsaklarınüretmelerini engelleyerek yaşamdan koparılmak istenmektedirler. 12 Eylül’le hesaplaştığını iddia AKP iktidarı döneminde 12 Eylül’ü aratmayacak uygulamalar sessiz sedasız uygulamaya geçirilmektedir. Bunların hepsi “ileri demokrasi” adı altında yapılmaya çalışılmaktadır. Kitaplarımıza karşı olan hazımsızlığın son bulması için duyarlı olacağınızı ümit ediyor, çalışmalarınızda başarılar diliyoruz. Tutsak Partizanlar Tekirdağ 1 Nolu F Tipi

Sol Yayınları editörü ve uzun süredir savaştığı kansere Sosyalist Demokrasi Par- yenik düştü. tisi Parti Meclisi üyesi Barışta Sol Yayınları sahibi Muzaffer Erdost’u kaybettik. Erdost’un oğlu olan Barışta ErTüm mücadele arkadaşları- dost, 12 Eylül askeri darbesinin nın, ailesinin başı ardından “yasak sağolsun. yayın basmak ve Sol Yayınları’nın b u l u n d u r m a k” sahibi Muzaffer iddiasıyla tutukErdost’un oğlu, 12 lanıp Mamak Eylül darbesinin Cezaevi’nde askerler tarafından ardından Mamak Cezaevi’nde işkenişkenceyle öldüceyle öldürülen rülen İlhan Erdost İlhan Erdost’un ye‘un da yeğeniydi. Barışta Erdost ğeni Barışta Erdost, YARIN GÜNCEL

Ankara’da iki yerde patlama

İstanbul’da Kazlıçeşme Ankara Kızılay’da bulunan Adalet Bakanlığı’nın önünde ses bombası patladı.

Bu patlamanın hemen ardından AKP Genel Merkezi önünde ikinci bir patlama yaşandı. YARIN GÜNCEL

3 işçi daha hayatını kaybetti

Bu haftaya da üç ilden üç işçinin ölüm haberleriyle başladık. Edinilen bilgiye göre, Ergani Çimento Fabrikası’nda iskele üzerinde çalışan Sedat Kaçar (37), dengesini kaybederek iskeleden aşağı düştü. Ağır yaralanan Kaçar, kaldırıldığı Ergani Devlet Hastanesi’nde yapılan ilk müdahalenin ardından Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edildi. Kaçar, burada yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Muğla’nın Fethiye ilçesinde dengesini kaybederek demir doğrama spiralinin üzerine düşen ve ağır yaralanan Sedat

Çam, 9 günlük yaşam mücadelesini kaybetti. Kütahya Tavşanlı’da özel bir kömür madeninde meydana gelen göçüğün altında kalan Fahri Çalışkan isimli işçi yaşamını yitirdi. 13 Mart’ta göçük altında kalan Fahri Çalışkan, arkadaşları tarafından göçük altından çıkarıldı. Çalışkan, hastaneye götürülürken yolda yaşamını yitirdi. Özellikle özel maden işletmelerinde, denetlenmediği ve gereken güvenlik önlemleri alınmadığı için her gün bir göçük meydana geliyor. YARIN GÜNCEL

Gün Çağ Aydın

Kırık Gözlük

PRiZMA

Demokrat bir YÖK başkanı olamaz. Çünkü o ne de olsa YÖK başkanıdır. Darbeyi temsil eden kurumlardan biri olan YÖK’ün doğası gereği demokrasi ile uzaktan yakından alakası olamaz. 12 Eylül darbesi ne kadar demokratikse YÖK de o kadar demokratiktir. Kurulduğu günden bugüne sayısız anti demokratik karara imza atan YÖK, hiçbir zaman öğrenciler lehinde bir tutum içerisinde olmadı, olamazdı da. Disiplin yönetmelikleri her dönemin soruşturma ihtiyacına ve öğrenci hareketinin gücüne göre yeniden düzenlendi. Darbeden bugüne kadar oldukça fazla sayıda insanın eğitim öğretim hakkının bitmesinde baş rolü oynadı. Sadece öğrencilerin değil akademisyenlerin de ekmeğiyle yeterince oynandı. Toplumun en dinamik kesimi olan gençliğin tekrar kitleler halinde siyaset yapabilmesi darbeciler tarafından engellenmek istendi. Gençlik, hareket kabiliyeti sayesinde toplumun tüm mücadele dinamiklerini tetikleyici bir enerjiye sahip. Gençliğin hızlı politikleşmesi tüm burjuva yanlısı iktidarların da istemeyeceği bir muhalefeti doğuracaktır. Bu nedenledir ki darbeleri destekleyen bir iktidar, yahut doğrudan sermayenin güdümündeki bir iktidar, üniversiteleri YÖK gibi bir kurumu aktif şekilde kullanarak baskı altında tutmaktan vazgeçmedi. 12 Eylül darbesini gerçekleştiren generallerin sözde yargılandığı şu dönemde AKP gerçek bir hesaplaşmadan uzak duruyor. RTÜK, YÖK vb. kurumların tamamı AKP iktidarı tarafından ilk ele geçirilen yerler oldu. AKP, generalleri yargılıyor ama kurumlarından ise bir türlü vazgeçmiyor. Bu tip kurumların başına demokratik görünümlü insanlar getirdiler. Hatta üniversite rektörlüklerine bile doğrudan tepki çekmeyecek isimleri getirdiler. Gerek rektörlerin gerekse YÖK Başkanı’nın tutumu her geçen gün daha berrak gözükmeye başladı. Demokrasi bir kılıç oldu ve muhalifleri “kesmeye” başladı. Bu “demokratlar” üniversitelere el attığından beri “olaylar” durulmaz oldu. AKP’liler ellerini kollarını sallayarak üniversitelere gelirken öğrenciler elleri kelepçeli bir şekilde üniversitelerden uzaklaştırılıyorlar. Özellikle öğrenci eylemlerine gerçekleştirilen müdahalelerde en çok dikkat çeken saldırı hareketi, el yordamıyla susturmak oldu. Gözaltına alınan öğrencilerin hepsinin ağzı kapatılıyor ve konuşması engelleniyor. Hem de salonlara girip konuşmak isterken. Ne AKP’nin politikacıları ne de onların yörüngesindeki gençler çıkıp iki kelime edemiyor bizimkilerin karşısında. Varsa yoksa şiddet uyguluyorlar. Özellikle ÖGB’ler polisten çok polis durumundalar. Tüm öfkelerini gençliğe saldırarak çıkarıyorlar. Toplantıya girmek isteyen dövülüyor, Ekmek paylaşmak isteyen dövülüyor. Üniversiteler üzerindeki karabasana karşı şenlikli muhalefetten uzak duran bir gençlik dikkat çekiyor. Devrimci Gençlik suyundan içmiş, Kapital’in sayfalarını hatmetmiş bir kuşak filizleniyor. Yani devrimci teori olmadan devrimci pratik olamaz diyen bu nesil hayatı ilmek ilmek örüyor. Masa başında değil sokakta siyaset yapıyor. YÖK’ün ne eskisini ne de yenisini istiyorlar. Tavırları çok net. “YÖK’ü Kapatacağız.” İşte bu tür bir politik söylem amfilerde yayılacak ve kampüslerde her bir köşe başını tutacak. Bu gençlik hem YÖK’ü kapatacak hem de kırılan gözlüklerin hesabını bir bir soracak. guncagaydin@hotmail.com

Yüz binler Newroz’u kutladı İstanbul’da Kazlıçeşme Newroz alanında toplanan 300 bini aşkın kişi, çözüm yolunda barış için taraf olduğunu haykırdı. EHP, EMEP, DİSK, HDK, KESK, ESP, SDP, Partizan, Mücadele Birliği, Kaldıraç, DİP, Halkevleri, SYK, ÖDAD, Barış İnisiyatifi de alanda yer aldı.BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, yüz binlere, “Biz sizlerin el ele omuz omuza yürüttüğünüz mücadeleye güveniyoruz. Yoksa biz AKP’ye bakarak bu süreçten heyecan duymuyoruz. İktidar ancak sizin güçlü duruşunuzla yol alabilir, iktidara yön vermek sizin elinizdedir” diye seslendi. YARIN GÜNCEL


08 EKONOMI

20 Mart 2013

Sol Köşe

Parti Meclisi’nde bir araya geldiler

İşsizlik yine çift hane

Türkiye genelinde işsizlik oranı 2012 yılı Aralık döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 0.3 oranında artışla 10.1 olurken, işsiz sayısı 214 bin kişi artarak 2 milyon 790 bin kişiye yükseldi. Genç işsizlik de 1.7 puanlık artış ile yüzde 19.8 oldu. Türkiye’de işsizlik 64 ülkeden yüksek. Yeni işsizlerin yarısından çoğu yüksek öğretim mezunu kadınlar. İstanbul Rıfat çapar

Emekçi Hareket Partisi Parti Meclisi 17 Mart Pazar günü saat 16.00’da toplandı. Parti Meclisi’nde siyasal gündemle birlikte gençlik ve işçi örgütünde gelinen durum değerlendirildi. Siyasal gündeme ilişkin konuşan Genel Başkan Sibel Uzun, manşet toplantılarının gazeteyi getirdiği olumlu noktaya da değinerek gazetenin böylece diğer gazetelerden ayrıştığını belirtti. Gençlik gündeminde konuşan gençler ise öncelikli gündemlerinin YÖK’ün kaldırılması olduğunu belirttiler. İşçi hareketinin ise son günlerdeki ilerleyişine değinilirken hem Esenyurt hem TEKSAN davalarının takibinin sürdürüleceği belirtildi. YARIN GÜNCEL

İdam edilen devrimciler anıldı

Genç Emekçiler Birliği (GEB) ve Devrimci Öğrenci Birliği (DÖB), 13 Mart 1982 tarihinde,12 Eylül askeri darbe döneminde idam edilen Seyit Konuk, İbrahim Ethem Coşkun ve Necati Vardar’ı andı. Anmayı düzenleyenler adına açıklama yapan Ayşe Durmuş, “12 Eylül faşizminin idam ettiği üç devrimciyi anıyoruz. Çünkü onlar bize şanlı bir mücadele geleneği ve faşizmin karşısında onurlu duruşlarını miras bıraktılar. Bizler de 13 Martçıların devrimci davasını sahipleniyor, onların hayatlarını adadıkları davayı zaferle taçlandırana kadar mücadeleyi sürdüreceğimizi hayıkrıyoruz” dedi. YARIN GÜNCEL

Sarıyer Halkevi’ne sahip çıktılar

İşsizlik verilerinde Haziran dönemi ile başlayan yükseliş, resmi rakamları iki haneli düzeylere taşımış durumda. Buna göre resmi işsizlik oranı bir önceki aya göre 0,7 puanlık bir sıçrama yaparken, istihdamda verilerinin hızla bozulmaya başladığı Haziran döneminden bu yana 2,1 puan artış gösterdi ve yüzde 10,1 oldu. Resmi işsiz sayısındaki artış ise Haziran döneminden bugüne 564 bin oldu. KADINLARDA İŞSİZLİK HAD SAFHADA Kadınlar çalışma hayatında en dezavantajlı kesimlerden birini oluşturuyor. Geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre işgücüne katılım oranı 2,2 puan artarken, kayıtdışı çalışan kadınların sayısı 190 bin kişi yükseldi. Aynı dönemde erkeklerde kayıtdışı çalışan sayısı 219 bin kişi azalmıştır. İstihdama yeni dahil olan kadınların yüzde 35’i kayıtdışıdır. Yüksekokul mezunu kadınlarda işsizlik Aralık 2012 dönemi için yüzde 15,9 ile erkeklerin yüzde 7,6’lık oranının iki katıdan fazladır. Bu kategoride yer alan kadınların işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 113 bin kişi artış göstererek 216 binden 329 bine fırladı. Bu yükseliş yüzde 52’lik bir artışa denk gelmektedir. Geç-

tiğimiz ay bu oran yüzde 47 düzeyindeydi. Buna göre geçen yıldan bu yana ilave resmi işsizlerin yüzde 53’ünü yüksekokul mezunu kadınlar oluşturuyor. Yüksekokul mezunu kadınlarda işsizlik oranındaki artış bir önceki yıla göre 3,7 puanı buluyor. Başta umudu kesik olanlar olmak üzere son 3 aydır iş arama kanallarını kullanmadığı için işsiz sayılmayanların yüzde 52’si kadın.

Üç çocuk yapana su bedava Isparta’da bir muhtarlık nüfusu artırabilmek adına 3 veya 4 çocuğu olan ailelerden içme suyu ve çevre koruma parası almıyor. Başbakan’ın her fırsatta ‘En az üç çocuk’ istemesinin yankısı Isparta’da hissedildi. Eğirdir ilçesine bağlı Yukarı GökdereKöyü’nde nüfusa dayalı sistemde, nüfusun 1086’dan 989’a düşmesi köy muhtarlığını harekete geçirdi.

Isparta’nın Eğirdir ilçesine bağlı Muhtarlık nüfusu artırabilmek adına 3 veya 4 çocuğu olan ailelerden içme suyu ve çevre koruma parası almıyor. Muhtar Ahmet Sarı, köyün ileri gelenleri ve ihtiyar heyeti ile yaptığı görüşmenin sonucunda böyle bir karar aldığını söyledi. Alınan kararın güzel bulduklarını belirten köylüler nüfusun artmasını istediler. YARIN GÜNCEL

AKP İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu’nun SKY 360’ta katıldığı programda kentsel dönüşümden bahsederken Halkevleri hakkında yaptığı “illegal” açıklamasının ardından tepkiler büyüyor. Sarıyer Halkevi Başkanı Hasan Pulat, bir açıklama yaptı. Pulat, AKP’nin yerel seçim çalışmalarına başladığını ve AKP’nin 3. köprü, 3. havaalanı, Yeni İstanbul gibi projelerin bulunduğu Sarıyer’de rant hesabı yaptığını belirtti. Rant hesabı yapan AKP’nin, Sarıyer’i ve Sarıyer’deki halk örgütlerini itibarsızlaştırmaya çalıştığını belirten Pulat, Babuşçu’nun “Sarıyerliler onları iyi bilir” sözlerini hatırlattı. YARIN GÜNCEL

16 Mart’ın hesabı soruldu

Bu hafta rusya

Nüfusun azalması kaygı veriyor

Halepçe ve Beyazıt katliamları Adana’da yapılan bir eylemle protesto edildi. KESK Adana Şubeler Platformu, DİSK Adana Bölge, DİP, ÖDP, Adana HDK-İHD-TUHAYDER, KÜRDİ-DER ve Çukurova Üniversitesi Demokratik Öğrenci Derneği’nin katıldığı açıklamada, 35 yıl önce İstanbul Üniversitesi öğrencisi 7 gencin kontrgerilla tarafından güvenlik güçlerinin gözleri önünde katledildiği, 41 öğrencinin ise yaralandığı belirtildi. Günler öncesinde katliam hazırlığı yapıldığı yönündeki istihbarata rağmen hiçbir önlemin alınmadığı hatırlatılarak katliama açıkça göz yumulduğu söylendi. YARIN GÜNCEL

İŞSİZ SAYISI 4,8 MİLYON Umudu olmadığı için ya da diğer nedenle son 3 aydır iş arama kanallarını kullanmayan ve bu nedenle işsiz sayılmayanlar dahil edildiğinde işsizlik oranı yüzde 10,1 değil, yüzde16,4, işsiz sayısı da 2 milyon 790 bin değil, 4 milyon 859 bin kişi olarak gerçekleşti. Kadınlar için işsizlik oranı yüzde 22, gençler için yüzde 29 oldu. Gizli işsiz olarak

Rusya’da çaAltay bölgesinde lışan nüfus 8 düzenlenen tamilyon azalarım konferancak, istikrarlı sında yaptığı büyüme zor değerlendirmeg ö r ü n ü y o r. de, 87 milyon RIFAT ÇAPAR yazdı Rusya Ekonoçalışan nüfus mi Bakanlığı rakamının giçalışan nüfusun derek azaldığına 2020’ye kadar yüzde 8-9 dikkat çekti. oranında azalarak 79-80 İşçi kaynakları ve milyon seviyesine gerile- istihdam ortamının iyiyeceğini açıkladı. leştirilmesi için çalışmaEkonomi Bakan lar yapılmasının zorunYardmcısı Andrey Klepaç, lu olduğuna değinen

Klepaç, “Şimdi çalışan nüfusta önemli oranda azalma sürecine doğru gidiyoruz.” eleştirisinde bulundu. Rusya’yı yıllık olarak gelen göçmen sayısının 200-300 bin seviyesinde olduğunu hatırlatan Klepaç, “Çalışan nüfus azalmaya devam ederse, dünya ekonomi tarihi bize gösteriyor ki, azalan iş gücü olduğu yerde, ekonomik büyüme trendi yukarı doğru olmaz. Büyüme kendi başına bir hedef değil. Ancak gıdaya ihtiyaç duyulması, beraberinde tarım ve diğer sektörlerde yatırımın gelmesini tetikliyor” dedi. Rusya’nın gayri safi milli hasılasının kötü senaryoya göre yüzde 3,3 oranında büyüyeceğine değinen Klepaç, “Şimdi biz Rusya’da ekonomik büyümenin yavaşlama

görülen eksik ve yetersiz istihdam edilenler de ilave edildiğinde genel işsizlik oranı yüzde 19,85, işsiz sayısı 5 milyon 882 bin düzeyinde. IMF (Uluslararası Para Fonu) Ekim 2012 veritabanı tahminleri üzerinden DİSK-AR’ın hesaplamalarına göre Türkiye’de işsizlik oranı 101 ülkenin 64’ünden daha yüksek.

Ekonomide neler oluyor? Aylık azami akdi faiz oranı Türk Lirası için yüzde 2,34’ten yüzde 2,22’ye, aylık azami gecikme faizi oranı ise yüzde 2,84’ten yüzde 2,72’ye indirildi. Merkezi yönetim bütçesi 2013 yılı Şubat ayında 1.4 milyar TL açık verdi. 2/B arazileri olarak bilinen orman vasfını yitirmiş arazilerin doğrudan hak sahiplerine yapılacak satışlarından alınacak “satış bedellerinde” değişikliğe gidildi. Küresel Mali Dürüstlük adlı izleme grubunun raporuna göre 2001-2010 yılları arasında gelişmekte olan 150 ülkeden yasadışı yollarla 5 trilyon 86 milyar dolar çıktı.

RUSYA sürecindeyiz. Ekonomik kriz sonrası ortalama yüzde 4, geçen yılın son çeyreğinde yüzde 2’den daha az büyüdük. Bu yılın ilk yarısında da benzer durum olacak. Ancak ikinci yarıda trend değişecek. Bunun anlamı yüzde 3,3’leri yakalayabileceğiz. Dünya Bankası da benzer tahminlerde bulunuyor.” tespitinde

bulundu. İlerleyen dönemde Rusya’nın dünya istihdam piyasasında ciddi rol oynamasının beklenmediği öngörülen raporda, nüfus azalmasına bağlı olarak, 2030 yılına gelindiğinde ülke istihdam pazarında arzın yüzde 10 azalacağı tahmin ediliyor.

RUSYADA BÜYÜME RAKAMLARI 2008

2010

2012

9.2% -2.6% 2.9%


09 EMEK

20 Mart 2013

Al kalemi eline

e m e kç i l e rd e n

mektuplar

Haksız da biziz, işsiz kalan da biziz Al Kalemi Eline kö- nasıl hayvan muamelesi şesinde gazete okur- gördükleridir. Şirketin larıyla bende bir şeyler bize sunmuş olduğu iki paylaşmak istedim. Beka- tane banyoda, 200 işçi rım 23 yaşındayım. Ken- kardeşimiz sıra ile yıkanıdimi bildim bileli, ya ko- yor. Bu insanı açıdan ve yun peşinde koşturarak ya sağlık açısından da kötü da, tarlada yapılabilecek bir muamele. Yevmiye hetüm uğraşları vererek ça- sabı çalıştırıldığımız için, lıştım. Daha da büyüdü- çalışmadığımız gün para ğümde, ara sıra farklı ha- alamayız. yat kurma çabası içerisinde Kendi yaşadığım köAntalya şehrine gittim. tü bir anımı anlatayım; Burada 18 yaşında tantuni Antalya’da özel taşeron salonunda, hiçbir sosyal bir şirket de inşaatta çagüvence olmadan, zemin lışırken kaynak işi yapıkatta, bulaşık yıkadım. yordum. Kaynak gözümü Askerliğimi aldı. Taşeron yaptıktan sonra sorumlusuna inşaat sektörüne “beni hastaneye girerek, çalışgötürün” dedim. maya başladım. Duyduğum yaİnşaatlarda mernıt ne oldu sizce: mer işi ile uğra“beni ırgalamaz, ömer durman şıyorum. Yapnasıl gidiyorsan tığım mesleğin git” oldu. çok zorlukları var 5. kat Bu anlattığım işçi karya da 15. kat’a kadar fark deşlerimizin başına gelen etmiyor, ağırlığı ne olursa olaylardan sadece biri. olsun mermerleri taşımak Ama her seferinde de hakzorunda kalıyoruz.150 ki- sız da, biziz işsiz kalan da logramlık mermeri, kendi biziz. Peki bu ne zaman başıma katlara taşıdığım bitecek haklı olan taraf günler oluyor. Mermer taşı ne zaman işçi kardeşlerikeserken nefes alamayacak miz, emekçi kardeşlerimiz şekilde toz içinde kalıyo- olacak? Servetlerine serruz. Soğuk sıcak demeden vet katan iş adamları ne yaz, kış açık inşaat koşul- zaman “emekçi de insan” larında çalışıyoruz. Harç diyecek? Daha kaç çocukarması, şerbeti, mermer- ğun babasız, kaç tane bacıleri getir götür derken yo- mızın eşsiz, kalması lazım. Bunu siz söyleyin, ölen ğun emek istiyor. Bu yoğun tempoda sende olabilirsin, bende. çalışırken inşaatlarda an- Kararınızı verin ben dur ladığım tek şey, insanların diyorum artık. Sen de kendi hikayeni anlatmak istersen, al kalemi eline bilgi@yarinhaber.net

Habertürk yazarına protesto

291 gündür direnişte olan Türkiye Sivil Havacılık Sendikası (Hava-İş) üyeleri, Habertürk gazetesi yazarı Güntay Şimşek’in, “THY’de kritik son bir ay” başlıklı yazısına tepki göstermek amacıyla gazete binası önünde eylem yaptı. “THY direnişimizle ilgili yaptığı yalan yandaş haberi nedeniyle Habertürk gazetesini kınıyoruz” yazılı pankart açan Hava-İş üyeleri sık sık, “305 burada Habertürk nerede”, “Yandaş basın istemiyoruz”, “Yaşasın onurlu mücadelemiz”, “Satılmış basın bunu da yazın” sloganları attı. Konuya ilişkin hazırlanan basın açıklamasında ise Güntay Şimşek’in kaleme aldığı yazının gerçekleri yansıtmadığı belirtildi. YARIN EMEK

İşçilere ölüm, patronlara ödül var

İşçilerin ölümlerine sebep olan firmalara ödüller verilmeye devam ediyor. Son olarak Fransa’nın Cannes şehrinde düzenlenen Uluslararası Gayrimenkul Fuarı’nda (MIPIM) geçtiğimiz yıl 11 işçiye mezar olan Marmara Park en iyi alışveriş merkezi seçildi. Aynı firma daha önce de hükümetten ödül almıştı. İSTANBUL ufuk alp

İşçilerin ölümlerine sebep olan firmalara ödüller verilmeye devam ediyor. Son olarak Fransa’nın Cannes şehrinde düzenlenen Uluslararası Gayrimenkul Fuarı’nda (MIPIM) geçtiğimiz yıl 11 işçiye mezar olan Marmara Park en iyi alışveriş merkezi seçildi. Aynı firma daha önce de hükümetten ödül almıştı. Türkiye’nin onur konuğu olduğu ve 28 firma ile katıldığı fuar öncesi Ağaoğlu Şirketler Grubu’nun Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu, Cihan Haber Ajansı’na konuşmuş ve Türk müteahhitlerin dünyada Çin’den sonra ikinci sırada olduğunu ancak tanıtımda güçlük çektiklerini söylemişti.

Temelin atılmasından 1 yıl sonra 11 işçi, şantiyenin çadırlarında Tam bir yıl geçti yanarak öldü. Bu iş cinayetinden Esenyurt’ta geçtiğimiz yıl inşası 1 yıl sonraysa, o işçilerin emekleri süren Marmara Park AVM’de 10 üzerinde yükselen Marmara Park kişilik çadırlarda 35 işçi barındırı- AVM, dünya çapında bir ödüle lıyordu. Bu insanlık dışı koşulların layık görüldü. sonucu çıkan yangında 11 işçi yaÖdül kriterleri ne? şamını yitirmişti. Alman firması ECE’nin Tür- Ödülün hangi kriterlere göre verilkiye ayağının yaptırdığı ve Kayı diği bilinmiyor fakat bunun içinİnşaat tarafından inşa edilen alış- de yapım süreci, koşulları, insanlık veriş merkezi’nin temeli 1 Mart vb. gibi kriterlerin olmadığı aşikar. 2011’de aralarında Esenyurt’un Türkiye’nin işçi ölümlerinde AvruAKP’li Belediye Başkanı Necmi pa birincisi olmasına rağmen fuara Kadıoğlu’nun da yer aldığı pek çok “onur ülkesi” olarak katıldı. üst düzey isim tarafından atılmıştı.

İşçi ölümlerine son platformu kurucu üyesi emre öztürk

Adalet yerini bulsun Benim için çok üzücü bir durum. Onlar elerini kollarını sallayarak hala dışarıda geziyorlar. 11 tane can ve bunların evlatları. Hepsinin boynu bükük kaldı. Ancak babalarının mezarlarına gidebilecekler. Temennim adaletin yerini bulması ve gereken cezaları almaları.

Suçlular yargılanmalı Tam birinci yılında, onların anılarını anmak yerine patronlarına ödül vermek çok manidar. Kimin ne tarafta olduğu buradan belli oluyor. Yapılması gereken onlara ödül vermek değil, yargılanmalarıdır. İfade vermeliler ve ölen insanların yakınlarının gözünün içine bakıp suçlarını kabul etmeliler.

13 yaşındaki çocuk işçi hayatını kaybetti Patronların ucuz iş gücü olarak gördüğü çocuk işçiler, hayatlarını kaybetmeye devam ediyor. Okuldan arta kalan zamanlarında harçlığını çıkarmak için Ali Koç’a ait fabrikada 2 ay önce, çay ve temizlik işlerine bakmak için çalışmaya başlayan Ahmet Yıldız, ağır yaralı olarak Adana Devlet Hastanesine kaldırıldı. Trafik kazası yalanı Patron, iş kazasında ağır yaralanan ço-

20 mart çarşamba 2013

esenyurt’ta ölen Ahmet yağal’ın eşi Selma yağal

cuğun ‘trafik kazası’ geçirdiğini öne sürdü. Doktorların, çocuğun trafik kazasında bu şekilde yaralanmasının mümkün olmadığını belirtmesi üzerine, fabrikanın sahibi 13 yaşındaki Ahmet Yıldız’ın pres makinesine sıkışarak yaralandığını itiraf etti. Olayın ardından polis, Ali Koç ile beraber şüpheli ifade veren 1 kişiyi daha gözaltına aldı. Biz Ahmet’in temizlik yaptığını sanıyorduk Ahmet Yıldız’ın ağabeyi Tahir Yıldız, kendilerine kardeşinin trafik kazası geçirdiği şeklinde haber gelmesi üzerine hemen hastaneye gittiklerini söyledi. Yıldız, polis ekiplerinin bilgilendir-

mesiyle olayın iş yerinde meydana geldiğini öğrendiklerini dile getirdi. Kardeşinin 2 ay önce bu iş yerinde haftalık 100 lira karşılığında çalışmaya başladığını anlatan Yıldız, ‘’Biz Ahmet’in çay getirip, ortalığı temizlediğini sanıyorduk.’’ dedi. Patron tutuklandı Ahmet Yıldız’ın ölümü üzerine, işyeri çalışanları fabrikayı terk etti. Olayın ardından gözaltına alınan fabrikanın sahibi Ali Koç ise, sorgusunun ardından sevk edildiği mahkemece taksirle adam öldürmeye sebebiyet verme” suçundan tutuklandı. YARIN EMEK

sayı: 76

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler

can çoksöyler can çoksöyler sanem deniz kural nurseli gözüaçık ELİF KARAN MELİKE ÇINAR SERKAN ATAK RIFAT ÇAPAR SEVDA POLAT berna dülger ibrahim keskin Yaşar aslan kübra usta

tasarım

EZGİ CEREN AĞTAŞ çağatay dirilgen yusuf yasin yakşi ibrahim keskin

dağıtım

rıfat çapar

6 aylık abonelik: 30 tl sanem deniz kurAl adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: tr28 0001 0006 15577226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88

imtiyaz sahibi

fadik temizyürek

sorumlu yazı işleri müdürü

ışıl kurt

Yönetim adresi

basıldığı yer

rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010

abone olmak için bize ulaşabileceğiniz telefon numarası: 0 536 698 93 97

PTT Kargo işçileri iş bıraktı Ankara’da PTT Kargo’nun ASGÜN şirketine bağlı taşeron işçileri, 45 gündür maaş almadığı için iş bıraktı. İşçiler, Ulus’taki PTT Genel Müdürlüğü önünde eylem yaparak yetkililerle görüşmek istedi. Hiçbir yetkilinin kulak vermediği işçiler “Paramızı alana kadar çalışmayacağız. Gerekirse Ulaştırma Bakanlığı önünde de eylem yaparız” dedi. ASGÜN şirketinin kargo dağıtım işini aldıktan sonra işçilere dayattığı sözleşmeyi işçiler kabul etmemiş, iş bırakarak yeni sözleşme istemişti. YARIN EMEK

İşini, maaşını beğen, işsiz kalma Türkiye İş Kurumu (İŞKUR), Kahramanmaraş’ta yürütülen Toplum Yararına Çalışma Programları (TYÇP) kapsamında bin 500 kişiyi istihdam edecek. Kura çekilerek belirlenen kişiler, il ve ilçelerdeki belediyelerde geçici olarak çalıştırılacak. 9 ay süreyle okul boyama, ağaç dikme ve çevre temizliği gibi işlerde istihdam edilecek olan işçilerin sigorta ve maşla-

rı ise İŞKUR tarafından karşılanacak. Kahramanmaraş’ta işsizlik oranının çok düşük olduğunu ifade eden “Herkes aynı paraya daha rahat iş peşinde koşuyor” diyen Yüce, konuşmasını şöyle sürdürdü: “İş arayanlar fabrikada askeri ücretle çalışmaktansa vardiya derdi olmayan kolay işlerde çalışmayı tercih ediyor. Bunun adı da kısaca iş beğenmeme oluyor.” YARIN EMEK


(

10 EGITIM

20 Mart 2013

Binlerce öğrenci Rektör’ü istifaya çağırdı

Osmangazi Üniversitesi’nde yemekhane zamlarıyla birlikte başlayan protestolu süreçte gençlik örgütleri yemekhane zamlarını protesto etmek için bir çalışma başlattı. OGÜ Rektörlüğü, gerek ÖGB ile gerek faşistlerle iş birliği yaparak öğrencileri baskı altına almaya çalışıyordu. Bu durum da yeterli olmayınca emniyet güçleri tarafından öğrenciler gözaltına alındı.

Gözaltılar hukuksuz

OGÜ’de gerçekleşen faşist saldırıyı protesto etmek için bir araya gelmek isteyen örgütlü gençler evlerde ve yollarda, yaka paça göz altına alındı. Polis olduğunu söyleyen faşistler öğrencileri darp ederek gözaltına aldı. Fakat ne polis olduklarına dair ne de gözaltına alabileceklerine dair bir belge göstermediler. Nezarethanede 10 saat bekleyen öğrenciler, geceyi nezarethanede geçirdikten sonra, savcı, öğrencilere gözaltı işlemi yapılması için bir belge olmadığı gerekçesiyle öğrencileri serbest bıraktı. İSTANBUL rasim araz

Osmangazi Üniversitesi bugüne kadar da YÖK’ün baskı mekanizmasını en iyi kurduğu üniversitelerdendi. Öyle ki solcu öğrenciler her hangi bir şekilde siyaset yapamazken, bildiri dahi dağıtamazken, faşist gerici öğrencilerin her türlü ideolojisini yaymasına izin veriliyordu. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde panele girmek isteyen öğrencilerin ÖGB tarafından dışarı atılmasının ardından yapılan “şiddet içermeyen eylemler yapılabilir” açıklamaları da, sandviç yiyerek eylem yapan gençlere de ÖGB saldırınca tamamen gerçekliğini yitirdi. Gençlik örgütleri ise bu duruma sessiz kalmayarak rektörlükle görüşmek istedi. Görüşme talebiyle yapılan 1500 kişilik eylemde rektörün istifasını istediler. Gençler hep bir ağızdan slogan atarak mevcut duruma karşı çıktı. YÖK baskılarını reddettiklerini ifade etti.

TKP’li öğrenciler üyesi onur oğuz kinişçi

Gözaltı usulsüzdür Usulsüz bir şekilde nezarette geçirdiğimiz 12 saatin ardından adliyeye sevk edildik savcı dosyayı inceleyerek hakkımızda herhangi bir gözaltı olmadığı bununla ilgili herhangi bir belgenin bulunmadığını söyleyerek serbest bırakıldık. Baskılara boyun eğmeyeceğiz.

Eyleme katılanlar terörist YÖK’ün Rektörü Hasan Gönen bu eylem öncesi ve sonrası yaşananlardan sonra bir açıklama yaptı. Açıklamasında eyleme katılan öğrencileri terörist olmakla suçladı. Bu sözlerin ardına Emniyet birimleri de faşistler de harekete geçti. 10 örgütlü gence

ögd üyesi volkan yıldız

genç-der temsilcisi onur keşt

Öğrenciler boyun eğmeyecek

Gözaltıların hedefi iddiamızdı

Plan basitti; ekonomik ve demokratik talepler sağ-sol mücadelesi şeklinde lanse edilip, öğrencilerin tepkisi manipüle edilecekti ve öğrenci hareketi sönümlendirilmeye çalışılacaktı. Fakat ESOGÜ lü arkadaşlarımız ve onlara destek veren biz AÜ öğrencileri bu oyuna gelmedik. 25 faşist sopalar ve levyelerle saldırdı. 16 Mart’ta faşizmin karşısında boyun eğmeyen gençleri polis de gözaltılarla susturmaya çalıştı. Olayları protesto etmek için Adalar Migros Önü’de büyük bir eyleme giden gençler yollarda, evlerinde gözaltına alındı. Bir gün önce yaşanan

Gözaltı sürecinden uygun olmayan teşhisin, ifadenin yavaş işlemesinin, bütün gece gereksiz yere nezarette tutulmamızın ve bütün bu hukuksuz işlemlerin tek hedefi kararlılığımızdı. Çünkü bu kararlılık YÖK’ü kapatacak olan ve geleceğimizi ellerimize alacağımız bir kararlılıktı. olaylardan dolayı polisler, ellerinde hiçbir yakalama emri, yasal bir hakları bulunmamasına rağmen öğrencileri gözaltına aldı. Gün içinde gözaltına alınan 12 öğrenciden 4 tanesi gece yarısı hala emniyette tutuluyordu. Uzun saatler boyunca avukatlarıyla dahi görüşmelerine izin verilmedi.

YÖK’ü konuşmak yasak

Ordu Üniversitesi’nde dün Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Deniz Yıldırım’a YÖK yasa tasarısı hakkındaki panele katılıp konuşma yaptığı için “uyarı cezası” verilirken yedi öğretim görevlisine de kapılarına Eğitim-Sen kokartı ve Eğitim-Sen Yükseköğretim Bürosu’nun YÖK yasası hakkındaki afişleri astıkları için soruşturma açıldı. Yıldırım YÖK yasasıyla ilgili panelde konuşmanın görevinin parçası olduğunu, bu konuda ceza verilmesinin akademiye zarar vereceğini belirtirken Eğitim-Sen de her iki uygulamayı eleştiren bir açıklama yayınladı. YÖK’ün daha önce tartışılması için siteler açtığı, şeffaf olduğunu defalarca vurguladığı YÖK Yasa Tasarısı’nın konuşan öğretmenlerin ceza alması tutarsızlıkları ortaya çıkardı. Muhaliflerin susturularak tamamlanmak istenen yasa tasarısının nasıl olacağı belirsizliğini sürdürüyor. Öğrencilerin, akademisyenlerin hatta çoğu rektörün dahi kabul etmediği bir yasa tartışılmadan hazırlanıyor. YARIN EĞİTİM

ELİF KARAN

İyi

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, 6 yıldır atanamadığını söyleyen İngilizce öğretmenliği mezununa, mevcut sistemde KPSS’de en yüksek puanı almaktan başka çözüm olmadığını söyledi. Toplantının yapıldığı Başak Kafe’nin restoran sorumlusu olduğunu ve İngilizce öğretmenliği mezunu olduğunu söyleyen Çilem Durgun, 6 yıldır öğretmen olarak atanama-

masından şikayet etti. En azından bir işi olduğunu ama işsiz atanamayan öğretmenlerin de çok fazla olduğunu, tekil değil tüm öğretmenler adına konuştuğunu ifade etti. Yıldırım, ilginç bir yanıtla KPSS’de en yüksek puanı almaktan başka çare olmadığını, mevcut öğretmen sayısının atanacak öğretmen sayısında çok fazla olduğunu söyledi. Alternatif olarak cezaevlerinde ücretli öğretmenlik yapabileceğini anlattı. YARIN EĞİTİM

Gençler geleceklerini planlayamıyor Yapılan bir araştırmaya göre, 7 bin 856 üniversite adayı öğrencinin yüzde 80’i hala hangi mesleği seçeceği konusunda kararsız. Üniversite eğitimi, kişinin yapmak istediği mesleğin şekillenmesinde son adım olarak kabul ediliyor. İlköğretim ve lise eğitimi sonrası üniversite sınavına giren kişi, aile, çevre ya da ekonomik nedenlere bağlı olarak bölüm seçiyor. Seçilen meslek (bölüm) de, belli bir formasyon, bilgi, beceri, ustalık ve ilgi istiyor. Sosyal uyum, yaşam kalitesini belirleyen kararlar, başarı ya da başarısızlığı da beraberinde getiriyor. Fakat böylesine önemli bir süreçte öğrenciler gelecek planından çok

uzak. Mevcut mezun işsizliği ve geleceksizliğin bir göstergesi olan bu çalışma gerçekleri ortaya koyuyor. YARIN EĞİTİM

Hasan Cemal Milliyet

Hasan Cemal’in 18 Martta Milliyet’te yayınlanmadığı için istifa ettiği son yazısını sizlerle paylaşıyoruz: “Demokratik rejimlerde gazeteciliğin sınırlarını özgürlükler ve gazetecilik mesleğinin evrensel ilkeleri çizer; iktidarların bakış açılarıyla milli-gayri milli gibisinden kriterler çizmez. Gazeteciliğin evrensel ilkeleri içinde, tarifi her zaman kolay olmasa da, hiç kuşkusuz sorumluluk da vardır. Ama bu sorumluluk duygusuyla iktidar odaklarının anladığı ‘sorumluluk’ ille de örtüşmez, örtüşmek zorunda da değildir. Demokrasilerde gazetecilerle iktidar sahipleri zaman zaman anlaşamaz çatışırlar”

Kötü

Esfender Korkmaz Yeniçağ

Esfender Korkmaz 14 Mart tarihli yazsında, işsizlik oranlarını hesaplayarak, TÜİK’in de TİSK’in de yanıldığını belirtiyor. Korkmaz yazısında; “Türkiye’de ise iş bulma organizasyonları etkin çalışmıyor. Daha önemlisi, işsiz kalanlar aile dayanışması içinde geçiniyor. Bazıları yakınları ve tanıdıkları yoluyla el altından iş arıyor. Özet olarak; Türkiye ile Avrupa toplumlarının yapısı ve anlayışı farklıdır. İşsizlik hesabını Türkiye şartlarına göre yapmak gerekir.” diyor. Hatta kendi de hesaplayarak Türkiye İşveren Sendikası’nın verilerinin olması gerekenden yüksek olduğunu açıklıyor.

Çirkin

Sedat Laçiner Star

Star gazetesi yazarlarından Sedat Laçiner 12 Mart tarihli yazısında kadına yönelik şiddetteki artışı istatistiklerin daha iyi tutulmasına bağlıyor. Şöyle devam ediyor: “Eer kadına karşı şiddetin durdurulması konusunda samimi isek sorunun nedenlerini tartışmamız ve söz konusu sebepleri ortadan kaldırmaya gayret etmemiz gerekir. Ancak 8 Mart törenlerinde sıkça gördüğümüz gibi, bir kesim kadına şiddeti siyasete alet etmektedir. Gösterilerde taşınan “kadına şiddet siyasidir” şeklindeki sloganlar ve garip bir şekilde kadına şiddet nedeniyle Hükümet partisinin suçlanması kampanyalardan neyin murat edildiğinin açık kanıtıdır”

İlker Eraslan

Atanmayan öğretmene alternatif Konuşmaya ceza, afişe soruşturma

İyi Kötü Çirkin

günlüğü

Son haftalarda TT listesinde hiç politik olarak ilgi alanımıza girebilecek bir hashtag yer almıyor. Bu bir yandan twitter’ın facebook’ta olduğu gibi bir tür dolaylı sansürleme veya belli konuları önceleme mantığı ile hareket ettiği izlenimini güçlendirirken, bir yandan da her gün listenin en az onda beşini kaplayan futbolun ne kadar engelleyici bir faktör olduğunu gösteriyor. Bu hafta bu nedenlerden dolayı TT listesine giremeyen, ama kim olduğunu bilmediğim bir grup gencin girmesi için uğraştığı bir tabelayı paylaşıyorum: @Gamzee_a #ÖSYMyeSözümVar , gencligimizi mahveden fazlasiyla gereksiz ve salakca olan bu sinav sistemini ne zaman sonlandiracaksiniz acaba?!! @Ssabbihha #ÖSYMyeSözümVar hayatımızın sizin yaptığınız sınavlarla belirlenmesinden sıkıldık artık. @BaykurtAhmet33 #ÖSYMyeSözümVar sizin istediğiniz hiç bir şey düşünmeyen, hiç bir şeye itiraz etmeyen öküz gelmiş öküz gidecek insanlar eğitmek! @ysng_gl #ÖSYMyeSözümVar la niye hayatımızın en güzel en mutlu döneminde bu gereksiz sınavlara girmek zorunda bırakılıyoruz? @BusraArslann_ #ÖSYMyeSözümVar lise bitcek diye sevinemiyoruz mutlu musun? @SuleIst34 #ÖSYMyeSözümVar Gençliğimi Aldın Gençliğimi @ozgeedmir #ÖSYMyeSözümVar gelecegimizi 160 dakikaya baglayamazlar.


11 FORUM

20 Mart 2013

Nükleer bomba patlarsa? ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Çin, Hindistan, Pakistan, İsrail ve Kuzey Kore’nin elinde tahmini olarak 19 bin nükleer silah var ve 2 bini birkaç dakika içinde kullanılabilir. ICAN Türkiye Koordinatörü Arife Köse ve Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Cenk Levi’nin Radikal İki’de yayımlanan yazısı bu konuyaparmak basıyor. Bu hafta (4-5 Mart) Norveç’in başkenti Oslo’da, Norveç hükümetinin çağrısı ve 132 devlet delegasyonunun katılımıyla Nükleer Silahların İnsani Etkileri başlıklı uluslararası bir konferans düzenlendi. Katılan devletler arasında beş kişilik bir heyet ile Türkiye de vardı. Nükleeri yeniden düşünmek Bugüne kadar nükleer silahsızlanma tartışmalarına hakim olan temel yaklaşım bu silahların sayısının kontrol altında tutulması ve nükleer silahsızlanmaya doğru adım adım gidilmesi yönündeydi. Soğuk Savaş biteli 20 yıldan fazla olmasına rağmen dünyada hâlâ yaklaşık 19 bin adet nükleer bomba bulunduğunu düşünürsek, bu yaklaşımın pek işe yaramadığı ortada. Daha geçtiğimiz haftalarda Kuzey Kore üçüncü yeraltı

nükleer bomba denemesini yaptı. Geçen sene nisan ayında Viyana’da yapılan ‘NonProliferation Treaty /Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’ (NPT) toplantısında Norveç, bütün devletleri nükleer silahların insani etkilerinin ve sonuçlarının tartışılacağı bir konferans düzenlemeye davet etti. Konferans 4-5 Mart’ta Oslo’da yapıldı. Konferansın sorduğu temel sorular şunlardı: Eğer günümüzde, örneğin İstanbul gibi büyük bir şehirde nükleer bomba patlarsa bunun sonuçları ne olabilir? Böyle bir patlamanın, kazara ya da bilinçli olarak gerçekleşmesi durumunda uluslararası toplum buna gerekli müdahaleyi yapacak hazırlığa sahip mi? Bu sorular çerçevesinde üç gündem vardı. Birincisi, nükleer bomba patlamasının anlık insani etkileri, ikincisi uzun vadeli sonuçları ve üçüncüsü böyle bir patlamaya ilişkin hazırlıklar. Böylece nükleer silahlar ilk defa ulusal güvenlik ya da silahlanmanın kontrolü açısından değil, insanlığa ve gezegene verdiği zarar açısından konuşulmuş oldu. Devletlerin hazırlığı yok Konferansın konuşmacıları doktorlar, gıda uzmanları, Kızıl Haç uzmanları, nükleer fizikçiler ve

nükleer deneme mağdurlarından oluşuyordu. Devletler öğrenmeye gelmişlerdi. Aslında, Türkiye de dahil olmak üzere hiçbirisinin, sıradan ulusal afet planı dışında, nükleer bomba patlamasına yönelik özel bir hazırlığı ve hatta bu durumda ne yapılması gerektiğine dair bir fikri yoktu. Halbuki Dünya Sağlık Örgütü, 1987 kadar eski bir tarihte bu gerçeği söylemişti: “Bir nükleer savaşın yarattığı sağlık sorunlarını önlemenin tek yolu bu savaşın gerçekleşmesini önlemektir.” Yani, bir nükleer bomba patlamasının yaratacağı sonuçları tedavi etmenin ya da geri döndürmenin, böyle bir patlamaya anında müdahale etmenin hiçbir yolu yoktur. Nükleer bir patlamaya hazır olamazsınız! Konferansa katılan bilim insanlarının verdiği bilgilere göre 100 kilotonluk bir nükleer bomba patladığı anda 10 saniye içinde 3 km çapında bir alana yayılıyor ve güneşten daha büyük bir ısı yayarak bu alan içindeki her tür canlı ve cansızı yok ediyor. Buna müdahale etmeniz mümkün değil. Konferansın konuşmacılarından nükleer fizik uzmanı Dr. Patricia Lewis’in sözleri gerçekten çok çarpıcıydı: “Nükleer silahların sebep olduğu asıl tehdit, var oluş-

larından kaynaklanıyor. Günümüzde 9 ülkenin ( ABD , Rusya, İngiltere, Fransa, Çin, Hindistan, Pakistan, İsrail, Kuzey Kore) tahmini olarak 19 bin nükleer silahı bulunuyor, bunlardan 2 bin tanesi istinadı tetik pozisyonunda (her an ateşlenebilir durumda) tutuluyor ve birkaç dakika içinde kullanılabilir. Günümüzde nükleer silahların çoğu Hiroşima’ya atılan nükleer silahlardan onlarca kat daha güçlü. Nükleer silah sahibi devletlerin silahsızlanmayı başaramaması diğer ülkelerin ya da terörist grupların da bir gün nükleer silah sahibi olmaları riskini artırıyor. Nükleer silahların yayılmasını ya da gelecekte kullanılmasını önlemenin tek yolu, daha fazla geç kalınmadan bu silahları yasaklamak ve tamamen ortadan kaldırılmasıdır.” Konuşmalarda vurgulanan bir başka önemli konu da hâlâ devam eden nükleer silah denemeleriydi. Uluslararası Nükleer Savaşın Önlenmesi İçin Doktorlar’dan (IPPNW) Dr. Ira Halfand konuşmasında, 1945 ile 1980 yılları arasında yapılan atmosferik nükleer denemeler sebebiyle önümüzdeki yıllar içinde toplam 2.4 milyon insanın hayatını kaybetmesinin beklendiğini söyledi. Bu testlerde Hiroşima’ya atılan atom bombası

gücünde 29 bin bomba kullanılmış. Beş devlet protesto etti Hiç de şaşırtıcı olmayan şekilde nükleer silah sahibi beş devlet, ABD, Rusya, Fransa, İngiltere ve Çin, son dakikada konferansı boykot ettiklerini açıkladılar. Gerekçeleri, bu konferansın zaten devam eden (ama nedense bir türlü nihayete ermeyen) silahsızlanma süreçlerine odaklanmayı engellediği yönündeydi. Bu gerekçe konferansa katılan herkes tarafından müstehzi bir gülümsemeyle karşılandı. Üçü NATO üyesi olan bu devletlerin boykotu, konferansa katılan 132 devleti bir adım daha atıp sürece devam etme kararı almaktan alıkoymadı. Bir sonraki durak Meksika 132 ülke delegasyonu, Kızıl Haç ve BM örgütleri ve 50 sivil toplum kuruluşunun katıldığı konferansın sonunda Meksika, kısa bir zaman dilimi içerisinde aynı başlıkla yapılacak ikinci konferansa ev sahipliği yapmaya hazır olduğunu açıkladı. ICAN (Nükleer Silahların Tamamen Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Kampanya) sözcüsü Rebeca Johnson konferans sonrası yaptığı değerlendirme konuşmasında şöyle diyordu: “Bu

CENK LEVİ yazdı

Hiç de şaşırtıcı olmayan şekilde nükleer silah sahibi beş devlet, ABD, Rusya, Fransa, İngiltere ve Çin, son dakikada konferansı boykot ettiklerini açıkladılar.

ARİFE KÖSE yazdı

ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Çin, Hindistan, Pakistan, İsrail ve Kuzey Kore’nin elinde tahmini olarak 19 bin nükleer silah var ve 2 bini birkaç dakika içinde kullanılabilir. Dünyayı dakikalar içinde yok edebilecek, milyar yılda oluşan hayatı kısa sürede yok edebilecek bu güç aslında hiçbir insanı değere sığmıyor. ICAN Türkiye Koordinatörü Arife Köse ve Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Cenk Levi’nin Radikal İki’de yayımlanan yazısı bu konuyaparmak basıyor.

konferans gösterdi ki, nükleer silahların kullanılması nükleer silah sahibi olan ve olmayan devletlerde iklim, çevre, insanlık açısından kitlesel bir yıkıma yol açabilir. Bu küresel yıkım, herkese bunun olmasını engelleme sorumluluğunu ve hakkını veriyor. P5 (ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Çin) burada gerçekleşen diyaloğa katılma fırsatını kaçırdı fakat bu durum buradaki devletleri bir adım daha atmaktan alıkoymadı. Tam tersine, Meksika’nın bir sonraki toplantıya ev sahipliği yapacağını açıklaması, nükleer silah sahibi olmayan devletlerin ne kadar önemli bir role sahip olduğunu gösteriyor.” Konferansın sonunda devletlerin tüm şüpheci yaklaşımlarına rağmen biz aktivistlerin hissiyatı nükleer silah tartışmalarında yeni ve geri dönülemez bir sürece girdiğimiz yönündeydi.

Emperyalizm barış istemez TUTSAK POSTASI Önder Çarkçı Dikkat edilirse son günlerde iktidar hem uluslar arası ilişkilerde hem de içerdeki plotikasında yalpalamaya başladı. Suriye meselesinde istediği desteği alamamasının yanı sıra ciddi eleştirilere maruz kalmakta; buna karşı, “en iyi savunma saldırıdır.” Desturuyla yıllardır içeride yaptığı gibi bir “saldırı” stratejisi izliyor; fakat ülke içinde kurduğu baskıyı dışarıda kurması mümkün olmadığından ve bu üslubu sürdürdükçe de AKP iktidarına karşı demokrasi, insanhakları kartını kullandıkları gözlenmektedir. Ülke içindeki isteklerinde “demokrasi süreci” demogojisine bile

gerek duymayan iktidar, “Türk Tipi Başkanlık”, “yargıyı Başkana(!) bağlama” gibi tek adam siyaseti yürüterek;”Edebi şef ” olma hayalleri kuran Başbakan R.T Erdoğan’ın ise AB emperyalizmine hey heylenerek “bak Şangay’a giderim ha…” celallenmesi tam anlamıyla politik iflasın eşiğini gösterir. Şangay blöfü(!) ile birlikte bir “Şangay” tartışması almış başını gidiyor. Şangay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) tarihçesi ve kuruluş gerekçeleri ayrıntılı olarak incelenmelidir. Fakat biz burada kısa bir özetini vermeye çalışacağız. Sovyetlerin dağılışı “soğuk savaş” sona erdirirken dünya politikası ve uluslar arası düzenin de sarsılmasına yol açtı. Sovyetlerin dağılması sonucu 15 yeni devlet kuruldu. Moğol, Pers, Türk, Rus ve Sovyetler gibi devlet ve imparatorlukların doğuşu ve batışına tanıklık eden batısında Hazar denizi doğusunda Çin’in Xinjiang(

Uygur Özerk Bölgesi-Sincan Eyaleti) bölgesi, kuzeyinde Rusya ve güneyinde Afganistan ve İran arasında kalan yaklaşık 4 milyon metrekareye yayılmış 56 milyon nüfuslu Orta Asya’ya, bu tarihsel konumu nedeniyle “Dünya kalbi” denilmekteydi. Rusya’nın 19. yy sonlarına doğru Orta Asya’ya yayılması sürecine kadar bu bölge klanca kabileler tarafından yönetiliyordu. Rus Çarlığı, Orta Asya’ya yayılırken bu bölgenin ağırlıklı nüfusunu oluşturan Türkler başta olmak üzere bölge halkları Çar’ın askeri gücüne karşı herhangi bir direniş sergileyemediler. 1917 Ekim Devrimi sonrası 1924-25 yılları arasında Sovyet ulusal topluluk planları ( natsionaş’no gosudarstvennoye razmezhovanie) uygulamaya konuldu. Bu plan ile bölge ve dil bazlı yeni ulusal kimliklerin şekillendirilmesi amaçlanıyordu. 1936 Sovyet Anayasası ile ulusal çerçeveli Cumhuriyetleri kabul ederek

bu planı daha da güçlendirdi. Ancak bu Cumhuriyetlerin sınırları coğrafi bölge ve dil açısından tam manasıyla bir homojenlik içermiyordu. Sovyetlerin varlığı koşullarında bir sorun teşkil etmeyen “sınır sorunları”, Sovyetler Birliği’nin çöküşü sonrası (1991) bölge ülkeleri arasında güncel bir konu haline geldi. Bağımsızlıktan sonra, bu bölgede oluşan devletlerin birbirlerine karşı sınır odakları ve ihtilafları ortaya çıktı. Ciddi bir politik krize dönüştü. Ortaya çıkan bu kriz sonucu sınır kısıtlamaları ve kapatmaları, vize uygulaması getirme, enerji kesintileri, su anlaşmazlıkları ve hatta sınırların mayınlaması bile söz konusu oldu. Bu kısıtlamalar nedeniyle Orta Asya devletleri arasındaki ticaret hacminde daralmalar meydana gelmiş ve belli alanlardaki ekonomik gelişmeler ciddi bir biçimde engellendi. Bu gelişmeler bölgenin geleceğini etkileyen ve her

alanda patlamaya hazır devletler arası anlaşmazlıklar ve çelişkilerin oluşması anlamına geliyordu. Ayrıca bu hızlı gelişmeler sonucu bölgede oluşan yüksek işsizlik düzeyi ham madde ve tüketici mallarında kaçakçılığın artmasına ve silah-uyuşturucu trafiğinin artmasına da sebebiyet vermiştir. (Afganistan’daki Narko-Villa tartışmalarına bkz.) Orta Asya emperyalist ülkeler için tam bir kurtlar sofrasıdır. Bu bölgenin empertyalistlerin iştahını kabartmasının nedeni sahip olduğu istikrarsızlık ve karmaşa potansiyelinden ziyade- ki daha istikrarsız ve karmaşık bölgeler de varOrtadoğu’dan sonra dünyanın bilinen en zengin enerji havzalarına ve maden yataklarına sahip olmasıdır. ÖNDER ÇARKÇI EHP Üyesi 1 No’ lu F Tipi Hapishane / Kocaeli


12 ESAS MESELE

fotoğraf: rıfat çapar

20 Mart 2013

Devlete rağmen

Akın Birdal kimdir?

Yıllardır süren çatışma ortamından ‘barış’ı konuşmaya başladığımız bir zaman dilimine geldik. Bu sürece gelene kadar çok bedeller ödendi. Sürecin muhataplarının yer aldığı görüşmeler Türkiye ve Kürt halkı açısından umut oluştururken, bu fırsatın iyi değerlendirilmesi önem kazanıyor. Konuyla ilgili olarak süreci yakından takip eden Akın Birdal gözlemlerini bizimle paylaşıyor Son zamanlarda en çok gündem olan konulardan Kürt sorununun çözümü konusunda gelinen aşaRÖPORTAJ MELİKE ÇINAR mayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Kürt Sorunu’nun çözümsüzlüğünün, her alanda yaşandığı siyasal, ekonomik, toplumsal, kültürel yıkıntıları hep birlikte biliyoruz. Şimdi ne oldu da böyle bir süreç başladı? Birtakım nedenleri var kuşkusuz. Örneğin, bölgesel nedenler. Ortadoğu’nun, ABD ve müttefiklerince yeniden düzenlenmesinde Türkiye’ye biçilen bir rol var. Bölgedeki Kürtlerin bu yeniden düzenlemedeki rolü çok önemli bir etmen. İkincisi önümüzdeki yıl, yerel seçimlerin ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılacak olması. Tabii niyet başkanlık seçimine dönüştürmek. Üçüncüsü Uzlaşma Komisyonu’nun Anayasa çalışmalarını kısa sürede sonuçlandırması ve buna hız vermek. Ve dördüncüsü de AKP’ye biçilen bölgesel rolün henüz tamamlanmamış olması.

İkinci görüşmede, İmralı’da yol haritasının başlangıcını oluşturan bir çağrı yapılmak istenildi. PKK’nin alıkoyduğu sekiz kişinin Öcalan tarafından serbest bırakılması istenildi. İkincisi Newroz öncesi ya da Newroz’da yeni bir eylemsizlik kararının, çatışmasızlık kararının çağrısının yapılacağı bildirildi. Bir de tabii en önemlisi Kürt sorununun çözümsüzlüğünün iktidarların sonunu hazırlamış olması. İşte bu nedenlerle böyle bir süreç başlatılmış olabilir diye düşünüyorum. Aksi takdirde Kürt sorununun çözümüne ilişkin Kürt halkınca ve onların örgütlerince yaratılmış ve heba edilmiş birçok fırsat vardı. Bahseder misiniz? Örneğin daha önce yedi kez eylemsizlik, çatışmasızlık kararı alındı. Dağdan ve Avrupa’dan

iki barış grubu geldi; silahlarını bıraktılar ve “demokratik çözüm ve barış için geldik” dediler. Sorunun çözümünün zemini TBMM’dir diyerek ve Kürt halkı siyasi iradesini organize ederek TBMM’ye 2007’de 21, 2011’de 36 milletvekili göndererek, Meclis’te de çözümün muhatabını yarattı. Sonra bu yıl, anadilde eğitim ve savunma hakkı ile tecridin son bulması için açlık grevlerine girildi ve bu ölüm oruçlarına dönüştürüldü. Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine 68. günde son verildi. Habur, gerçekten yine muazzam bir barış için açılmış kapıydı, ki daha önce cenazeler gelirdi bu kapıdan, ama ne yazık ki bu da diğerleri gibi sindirilemedi ve heba edildi. Bunlar demokratik çözüm için önemli fırsatlardı. Önemli bir süreç başlatıldı ve gerçekten işin muhatapları belli oldu. Oslo’dan sonra İmralı’da Abdullah Öcalan’la devletin başlattığı görüşmeler önemliydi. Sonra da Ahmet Türk’ün ve Ayla Akat’ın İmralı’da ilk görüşmeyi yapmış olmaları Kürt halkı açısından ve Türkiye halkları açısından çok önemliydi.

ülkesinde Türkiye yalnızlaşıyor. Libya, Suriye, Tunus, Cezayir, bunlar Türkiye ile olan ilişkileri giderek askıya alıyorlar. Hiç müttefiki kalmadı mı Türkiye’nin Ortadoğu’da? İki tane müttefiki kaldı aslında. Halis dostu Suudi Arabistan ve Katar. Diğerleri diplomatik ilişkilere geçti. Bakın Suriye ile olan ilişkiler belli. Irak, Maliki’yle olan ilişkiler her

İlk ikisi devlete rağmen gidilerek o askerler getirilmiştir. Bu defa ise devletin rızasıyla gidilip gelinmiştir. Ama basına sansür koydular, “İkinci bir Habur” dedirttiler. İkinci bir Habur olmaz. Birinci Habur’un anlamı şuydu; Peki, sözüne ettiğiniz Türkiye’ye Habur kapısından cenazeler ve AKP’ye biçilen rolden bahse- gelirken, bu defa büyük der misiniz? bir barış fırsatı geliyordu. Kapitalist dünyanın emperyalist Barış giriyordu kapıdan. güçleri ve müttefiklerinin küresel bir kriz yaşıyor olması, finans kapitalin bir çöküntü içinde olması ve bu krizi Ortadoğu’nun enerji kaynaklarından, nakil kaynakları ile yerüstü ve yeraltı kaynaklarından gidermek üzere, daha önce belirli bir Ortadoğu projesi, daha sonra Marakeş’ten Kafkas’lara kadar bilinen genişletilmiş bir Ortadoğu projesi ile çözmek istemeleri. Bölgenin bence önemini arttıran bu. Buna karşı, tabii İslam ülkeleri üzerinde, Türkiye’nin güvenli bir partner oluşu var. Kuşkusuz şimdi o kartondan kuleler domino taşı gibi yıkılıyor; düne kadar kardeş olan Kaddafi, Libya ile Tunus ile olan ilişkiler, Mısır ve en son Suriye. AKP, bu bölgesel rolü asıl tayin edici güç olacağını düşünüyordu. AKP’ye büyük bir destek verildi bu bölgesel rolü yerine getirebilmesi açısından. Kimler tarafından? Ortadoğu planını yapanlar açısından, ABD emperyalizmi ve müttefikleri. AKP’ye biçilen rol bence onları çok cesaretlendirmiştir. Örneğin ekonomik olarak kriz bize teğet geçiyor denmesinin kaynağı belli olmayan paraların girmiş olması. Bu paralar nereden giriyordu? Şimdi tabi o kaynaklar kesiliyor. Örneğin birçok Ortadoğu

geçen gün gerildi ve kopma noktasına geldi. Çünkü AKP kendini, her şeye müdahale etmeye muktedir görüyor, oysa öyle olmadığı görülüyor. Yapılan ikinci görüşmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? İkinci görüşmede, İmralı’da yol haritasının başlangıcını oluşturan bir çağrı yapılmak istenildi. PKK’nin alıkoyduğu sekiz kişinin Öcalan tarafından serbest bırakılması istenildi. İkincisi Newroz öncesi ya da Newroz’da yeni bir eylemsizlik kararının, çatışmasızlık kararının çağrısının yapılacağı bildirildi. Fakat süreç şu anda iki tarafı olmasına karşın, sadece bir tarafın ne yaptığı ve de ne yapması gerektiği konuşuluyor. Ancak sürecin diğer bir tarafı da var; Devlet, AKP. İmralı ile gerçekten böyle bir görüşme sürecinin başlatılmış olması kuşkusuz önemli. Ama bence sürecin güvenilirliği konusunda kuşkular var. Nasıl kuşkular? Örneğin Roboski katliamı üzerindeki sis perdesi kaldırılmadı. Failler açığa çıkarılmalı. TBMM İnsan Hakları İnceleme Alt Komisyonu oluşturuldu. Oyaladılar. Ve hazırlanan rapor-

da olay asker ve sivil kurumlar arası bir anlaşmazlığa bağlandı. Böyle bir şey olamaz. Bu sürecin adı, çözüm ve barış sürecidir. Eğer sen halklarınla barışmaya karar vermiş ve Kürt sorununun çözümü konusunda bir irade ortaya koymuşsan, oradaki katliamın faillerini bulman gerekir. İkincisi ve neredeyse, Godot’yu bekler gibi, 4. Yargı Paketi’ni beklettiler. Bu 4. Paket’in bir pazarlık konusu haline getirildiği anlaşılıyor. Çünkü çok ertelendi. En sonunda TBMM’ye gönderilen paketin beklentilere karşılık vermediği görüldü. Ne milletvekillerini çıkarıyor ne 10 bini aşkın Kürt siyasetçinin serbest bırakılmasını sağlıyor, ne sayıları sürekli değişen muhalif 74 gazetecinin ne de yurtsever-devrimci gençliğin serbest kalması yolunda bir kapı aralıyor. O zaman ne getiriyor? Daha da ağırlaştırılıyor. Puşi, birtakım simgeler, işaretler, sloganlar, bayraklar suç oluşturacak. Bu, Türkiye’nin süreçten kaynaklanan ihtiyaçlarını karşılamak yerine Sayın Bakan’ın dediği gibi de AİHM’e karşı ihtiyaçları gidermek için yapılıyor. Çünkü Türkiye bu yeni düzenlemelerle mahkemede ilk sırada olan ülke sicilinden kurtulacak.

yaptım oldu” algılayışı sürüyor. Bizim demokrasi, adalet, barış anlayışımız bu değil. O nedenle ciddi kuşkulara yol açıyor. Yoksa süreç önemlidir ve kesintiye uğramamalıdır. 8 askerin ailelerine kavuşturulması mesela. Bu ilk değil. İlk kez 1996’da PKK’nin elinden 8 askeri aldık. Aileler, çalmadık kapı bırakmamışlardı. 2008 yılında üç DTP milletvekili arkadaşımız 11 askeri alıp geldiler. Ve şimdi de bu. Bunun diğerlerinden farkı ne? İlk ikisi devlete rağmen gidilerek o askerler getirilmiştir. Bu defa ise devletin rızasıyla gidilip gelinmiştir. Ama basına sansür koydular, “İkinci bir Habur” dedirttiler. İkinci bir Habur olmaz. Birinci Habur’un anlamı şuydu; Habur kapısından cenazeler gelirken, bu defa büyük bir barış fırsatı geliyordu. Barış giriyordu kapıdan. O yüzden barışı özle-

Süreç başka nasıl gösteriyor kendini? Kimi muhalif gazeteciler, (Hasan Cemal’in adını burada söylemeden geçemeyeceğim, Kürt sorununun çözümü konusunda demokrat, namuslu, vicdan sahibi, kalemi özgür olan bir yazar.) köşelerinden alınıyor, kimi televizyon programcısı arkadaşlar programlarından uzaklaştırılıyor. Bunlar bir tür 28 Şubat’ı anımsatıcı gelişmelerdir.

Hepimiz bu sürecin kesintiye uğramadan sonuçlanması için çaba göstermeliyiz. Belki Newroz’dan sonra yapılması gereken, hem bizim daha kolay izleyebilmemiz hem de sürecin ilerleyebilmesi açısından, Meclis’te yetkilerle donatılmış özel bir yasa çıkarılarak, Barış ve Çözüm Komisyonu oluşturulmasıdır.

Sızma konusunda çıkan haberlerin süreci engellemek için olduğunu mu düşünüyorsunuz? Sızma konusunda, esastan uzaklaşılarak gündemin merkezine alındı. Bu gazetecilik marifeti değildir. Burada etik davranılmamıştır. Bu sürece halkın örgütleri aracılığıyla açıklık getirilmelidir. Örneğin parlamento dışındaki sol, sosyalist partiler, emek örgütleri, meslek örgütleri, gazeteciler, insan hakları kuruluşları gibi. Sürece ilişkin herkesin bir sözü var. Hepimizin var. Bırakın biz de katılalım, bir şeyler söyleyelim. Ben şimdi sizin aracılığınızla söylüyorum. Bir yandan “demokratikleşiyoruz, bir yandan sivilleşiyoruz, yeni bir süreç başlattık” diyeceksiniz bir yandan da bu tür uygulamalar olacak. Ya bu süreci tam olarak içselleştiremediler ya da demokrasi anlayışında “ben

yen, isteyen, Kürt halkı ve dostları böyle bir karşılamada bulunmuşlardı. Daha iyi yönetilemez miydi süreç? Mümkündü ama o Habur’u, o görkemi, o karşılamayı bahane ederek, sürecin kesintiye uğratılması ve gelenlerin içeriye tıkılmasına ya da gelenlerin geri dönmesine yol açılmayabilirdi. Ayın 17’sinde başta İstanbul olmak üzere, birçok ilde Newroz ateşi yakıldı. 21’inde Diyarbakır’da da taçlandırılacak. 21 Mart 2013 Newrozu’nun önemini ve anlamını güçlü kılan barışa, eşitliğe, özgürlüğe, adalete, geleceğe ve yarına ciddi bir kavşak oluşturacaktır. O nedenle hepimiz Diyarbakır’da olacağız ve o mavi gökyüzünün altında toplanacağız, Newroz ateşinin şavkını yüzümüze alarak bütün Türkiye’ye ve Avrupa’ya dağılacağız. Bu Newroz’un

1948 Niğde doğumlu olan Birdal, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden mezun olmuştur. İnsan Hakları Derneği’nin kurucuları arasında olan Birdal, 1992’den 1999’a kadar Genel Başkanlık yaptı. 1995 genel seçimlerinde EmekBarış ve Özgürlük blokunun Mersin Milletvekili Adayı oldu. Partinin %10 barajını geçememesi nedeniyle seçilemedi. 2002 yılında yine Blok’un Mersin adayı oldu. Bu defa da TCK 312’den aldığı mahkumiyet nedeniyle YSK veto etti. 2007 genel seçimlerinde Bin Umut Adayları’ndan olup Diyarbakır’dan milletvekili seçilmiş ve DTP’ye katılmıştır. 2002 yılında kurulan Sosyalist Demokrasi Partisi’ nin Onursal Genel Başkanı’dır. mesajı artık Ankara, Avrupa ve bütün dünya tarafından iyi okunmalıdır. Bu yaratılmış önemli bir fırsat heba edilmemelidir. Sizin aracılığınızla ben de “Newroz Piroz Be” diyorum. AKP hükümeti Newroz sonrası nasıl bir tutum alacak sizce? Kandil’e, Avrupa’ya giden mektupların sonuçları birkaç gün içerisinde İmralı’ya gidecek. Ve İmralı’nın aldığı bu sonuçlara göre bir yol haritası çıkacağı bekleniyor. Ve bakalım devletin ajandası ne burada? Örneğin Başbakan Yardımcısı, gizli ama açıklayamayacakları bir ajandalarının olduğunu söylüyor. Demokraside gizlilik olmaz. Hele böyle bir süreçte barış adına, demokrasi adına, çözüm adına yapılan her ne var ise kamuoyunun önüne getirilmeli ve bilinmeli. Bilgi, haber alma haktır, gizlenmemeli. Bu sürecin çok zamana yayılmaması gerekir. Aksi takdirde yeniden bir oyalanma duygusu yaratır ve süreci ağırlaştırır bu. O nedenle önümüzdeki günlerde göreceğiz. Hepimiz bu sürecin kesintiye uğramadan sonuçlanması için çaba göstermeliyiz. Belki Newroz’dan sonra yapılması gereken, hem bizim daha kolay izleyebilmemiz hem de sürecin ilerleyebilmesi açısından, Meclis’te yetkilerle donatılmış özel bir yasa çıkarılarak, Barış ve Çözüm Komisyonu oluşturulmasıdır. Ve bu komisyon parlamento dışı güçlerle de bir araya gelerek, herkesin bu sürece katılımını da sağlar. O zaman başarı hepimizin olur. Umarız başarısızlığın sonucunu hepimiz paylaşmayız. Öyle bir başarısızlığı akla bile getirmek istemiyoruz. Yeni bir fırsatın tekrar önümüze gelmesi çok uzun zaman alacaktır. Habur’dan bu yana bin 500 kişi yaşamını yitirmiştir. Kimsenin buna hakkı yok. O yüzden bu süreç mutlaka barışla, çözümle sonuçlanmalıdır.


13 DUNYA

Ekonomik kriz yaşam süresini kısaltıyor

20 Mart 2013

Dünya Turu

İSPANYA

Ev tahliyesine son

Ekonomik krizin, Avrupa’da yaşam süresi konusunda kaydedilen ilerlemeleri tehdit edebileceği bildirildi. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) yayınladığı raporda, hükümetlerin sağlık bütçesini kısıtlamaya karar vermesi halinde ilerlemelerin tehlikeye girebileceği belirtildi. dış servis kübra usta

53 Avrupa ülkesini kapsayan raporda, ekonomik ve sosyal krizin sağlık giderlerinin azaltılmasına neden olabileceği vurgulandı. DSÖ, Avrupa’da sağlık alanında ülkeler arasındaki farklılıkların sürdüğüne işaret etti. Rapora imza atanlardan Ritu Sadana, Londra’da raporun yayımlanmasından önce düzenlediği basın toplantısında, 1980’den bu yana yaşam süresinin 5 yıl arttığını ve 2010’da ortalama 76’ya ulaştığını belirtti. Sadana, sorunun bu ilerlemenin ülkeler arasında farklılık göstermesi olduğunu ifade ederek, ülkeler arasındaki ekonomik farklılık olduğu sürece aşılamayacağını belirtti. Sağlık Harcamalarına Bütçe Ayrılmıyor Sağlık harcamalarının ülkeden ülkeye büyük farklılıklar gösterdiği belirtilen raporda, 2010 verilerine göre, Fransa ve Hollanda’nın hasılasının yüzde 11,9’unu, Türkmenistan’ın ise 2,5’ini sağlığa ayırdığı görüldü. Normal ölümlerde yaşam süresinin kadın ve erkek arasında da farklılık gösterdiğini ifade eden Ritu Sadana, kadınlarda ortalama 80 yıl, erkeklerde ise 72,5 yıl oldu-

ğunu aktardı.

atılınca bu yöntemi uyguluyorlar.

2008 Krizinden Beri İntiharlar Arttı İntihar oranlarının 1990’lı yılların ortasından 2000’li yıllara kadar azaldığı, ancak 2008’deki ekonomik krizden beri bu azalmadaki hızın düştüğü vurgulandı. Birçok insan kriz beraberinde yaşadıkları sorunlara çözüm bulamayarak intihar yöntemini seçebiliyor. Türkiye dahil pek çok ülkede açlıktan ölmemek için çalışan kişiler işten

Açlıktan Bayılanlar Oluyordu Yunanistan’da ekonomik kriz dolayısıyla insanlar ilaç alamama ve noksan tedavi ortamı yaşıyorlardı. Hastanelerdeki basit temel gereksinimlerden yoksun bırakılıyor, kanser hastaları ilaç bulamıyordu. Sağlık sigorta bütçelerinin tükenmesi nedeniyle Yunanistan’da yaşayan insanlarda, okullarına aç gelen öğrencilerde sık sık bayılmalar yaşanıyordı. Avrupa ve ABD’de eko-

nomik kriz yüzünden insanlar ilaç alamıyorlar ve öldüklerinde dahi paraları olmadıkları için uygun koşullarda yakınlarını defnedemiyorlardı. Macaristan’da yürütülen bir araştırmada ise işsizliğin beklenen yaşam süresini kısalttığı sonucuna ulaşıldı. Buna göre 1990’lı yılların başlarında Macaristan’daki iş piyasasında istihdam oranlarının düştüğü ve işsizliğin hızlı bir şekilde arttığı dönemde ölüm oranlarında da en yüksek düzeyine ulaştığı görüldü.

ABD’den Kuzey Kore’ye füze kalkanı ABD yönetimi, Kuzey Kore’nin nükleer silahlarla ABD’ye saldırma tehdidine cevap olarak füze savunma sistemi için ülkenin Batı yakasına 14 enterseptör daha konuşlandırmayı kararlaştırdı. ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel, yeni kararı açıkladı. California ve Alaska’da zaten şu anda füzeleri karaya düşmeden önce yerden vurmaya yarayan 30 enterseptör bulunuyor. Yenileriyle sayı toplamda 44’e çıkacak. Ek enterseptör yerleştirilmesi kısa süre içinde başlayıp Eylül 2017’ye kadar

bitecek. Hagel, bunların şu anda 26 enterseptörü bulunan Alaska’ya gönderileceğini kaydetti. İnterceptörün maliyeti 1 milyar dolar olacak ve Kongre tarafından onaylanması gerekiyor. Hagel, ABD’nin Japonya’ya ek erken uyarı radarı yerleştireceğini de söyledi. Savunma Bakanlığı, Avrupa’daki füze savunma sistemi için kullanılacak programda da revizeye gidecek ve programın zaten 2022’ye kadar ertelenen son aşamasını iptal ederek, buradaki fonunu ek enterseptörler için aktaracak. YARIN DÜNYA

Irak’ta savaşın bedeli 2 trilyon dolar

21 işçi hayatını kaybetti Çin’in güneyindeki Guicou eyaletinde meydana gelen grizu patlamasında 21 kişinin öldüğü, dört kişinin ise hala kayıp olduğu duyuruldu. Şueypan kentinin Şueyçıng kasabasında meydana gelen patlama sırasında madende 83 işçi çalışıyordu. 21 işçinin ölü bedenlerine ulaşılırken 58 kişi ise madenden sağ kurtulabildi. Maden kazalarının ardarda yaşandığı Çin’de geçen yıl resmi verilere göre, 1384 işçi kazalarda hayatını kaybetti. Birçok maden işletmesinin halen güvenlik tedbirlerini göz ardı ederek çalışmaya devam ettiği belirtiliyor. Kazadan

yaralı olarak kurtulan 11 kişinin hastanelere kaldırılarak tedavilerine başlandığı aktarıldı. 1 Mart 2013 tarihinde yine Çin’de Hıbey eyaletinin Cangciakou kentindeki bir kömür madeninde, hava kompresörünün alev alması sonucu çıkan yangında 11 işçi, karbonmonoksit gazından zehirlenerek hayatını kaybetmişti. Bunun yanısıra aşırı çalışmaktan dolayı yine bir işçi ölmüş, geçtiğimiz yıl mayıs ayında tavanın çökmesi sonucu meydana gelen kazada beş işçi daha ölmüştü. YARIN DÜNYA

ABD’deki Watson Institute for International Studies tarafından açıklanan verilere göre ABD’nin Irak’a müdahalesinin parasal maliyeti 2 trilyon dolar olarak açıklanırken, savaşta en az 190 bin sivil ve askerin hayatını kaybettiği söylendi. Brown Üniversitesi raporuna göre savaşa dair ABD tarafından yapılan yatırımlardan dolayı bu rakamın önümüzdeki dönemde 6 trilyon dolara yaklaşması bekleniyor. Raporda Washington yönetiminin sebep olduğu savaşın ardından Irak’taki halkın yaşadığı sefalete, kamusal sağlık sisteminin çöküşüne ve kadın haklarının geriye düşmesine vurgu yapılıyor. Savaş alanına aktarılan 2 trilyon doların, halkın dolayısıyla sefalet içerisinde olmasının önünü kesmesi ve sağlık alanına aktarılması söz konusu olduğunda savaş yerine insanlara faydalı olacağı gündeme geldi. YARIN DÜNYA

Avrupa Adalet Divanı’nın İspanya’da yürürlükteki icra takibi sonrasında mahkeme kararıyla evlerin tahliyesi uygulamasının yasadışı olarak ilan edilmesi sosyal örgütler ve siyasi partiler tarafından memnuniyetle karşılandı. İspanya’da bu yasa ile artık insanlar borçlarını ödeyemedikleri için evlerinden atılmayacaklar ya da eşyaları ellerinden alınmayacak. Merkezi Lüksemburg’da olan Adalet Divanı, yaptığı açıklamada ödenemeyen ev kredileri yüzünden yapılan tahliyelerin Avrupa Birliği tüketici yasalarının ihlaline yol açtığı belirtildi. Tahliyelere karşı olan Stop Evictions adlı örgütün sözcüsü Ada Colau, kararı memnuniyetle karşıladıklarını ve sürmekte olan binlerce tahliye davasının da durdurulduğunu açıkladı. Colau kamuoyunun bu konuyla ilgili çok dertli olduğunu belirtti. YARIN DÜNYA

JAPONYA

Fukuşima’dan sonrası

Japonya’da nükleer enerji kullanımında değişim yaşanmadığını belirten halk nükleer enerji kullanımının artık bitmesini talep ettiler. Nükleer enerjiyi protesto eden yüzlerce insan önceki dönemlerde yaşadıkları facianın ardından iki yıl geçmesine rağmen nükleer enerji santrallerinin kullanımda olmasını protesto ettiler..Protesto’ya katılan insanlar benzer durumun Paris’te 18 bölgede de nükleer enerjiye hayır diyerek protesto edildiğini dile getirdiler. Avrupa Birliği’nin önemli ülkesi Almanya’da da nükleer enerji kullanımı protesto edildi. Halk Çernobil’den sonra dünyadaki en kötü ikinci felaket olan Fukuşima’yı unutturmayacaklarını belirterek, hükümetin nükleer enerji politikasını gözden geçirmesi talebinde bulundu. YARIN DÜNYA

KOSOVA

Elektrik faturası isyanı

Kosova’nın başkenti Priştine’de, ocak ve şubat ayı elektrik faturalarının önceki aylara oranla üç kat daha fazla olduğunu dile getiren insanlar sokaklara döküldü. Hükümeti protesto eden göstericiler ceplerini yakan elektrik faturalarına çözüm getirilmesini talep ettiler.Gösteriler daha önce elektirik faturası yüzünden sokağa dökülen Bulgaristan’ı akla getirdi. Protestolara katılan Kosova’nın Geleceği İçin İttifak Partisi (AAK) Genel Başkan Yardımcısı Donika Kada, “Halkın yanında, hükümetinse karşısında” olduklarını söyledi. “Milletin ‘artık yeter’ dediğini ve yolsuzluğun yapıldığı bir ülkede sessiz kalınamayacağını” dile getiren Kada, “Bu halkın oylarıyla milletvekili oldum, her zaman onlarla beraber olacağım” ifadesini kullandı. YARIN DÜNYA


14 KULTUR-SANAT

20 Mart 2013

Kadın cinayetleri bu “Sayaç”ta

Zeren Göktan’ın “Sayaç” adlı sergisindeyiz. Serginin kapısından girer girmez tavandan tabana kadar rengarenk boncuklardan asılı bebekler karşılıyor önce sizi. Her biri farklı ellerin yarattığı bu boncuk bebek anahtarlık geçit töreni gibi. Belki de her birinin öldürülen kadınların sergi alanına yansıması olduğunu düşünüyorsunuz. sanatçı Zeren Göktan

Her gün kadınlar öldürülüyor

İSTANBUL SERKAN ATAK

Zeren Göktan, Antik Mısır’da boncuktan yapılan kefenlerden etkilenerek oluşturmaya başlıyor Sayaç’ı. Ölüleri diger dünyaya geçerken, hikayeleriyle onlara yol göstermesi ve onları koruması için üzerine sembollerin ve figürlerin işlendiği tamamı boncuktan işlenmiş örtüler. Göktan, Mısırlıların ölümden sonra yaşama verdiği bu referansı sanal dünyaya yönlendirerek metaforik bir biçimde sunuyor bizlere. Sergiyi farklı kılan diğer noktalardan birisi de başta boncuk bebek anahtarlıklar olmak üzere tüm çalışmaların Ümraniye T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ndaki erkek hükümlülerle yapılmış olması. Uzun yıllar cezaevi boncuk işlerini biriktirdiğini belirten Göktan, bu tip boncuk işlerin cezaevlerine ait bir kültür olduğunu ifade ediyor.

ŞİVA ALİZADE yazdı

17 yaşında bir genç kız olan Jîn bilinmeyen bir sebepten ötürü üyesi olduğu gerilla grubunu terk ediyor. Günler boyunca askeri operasyonların yapıldığı bir bölgede bombalar silah sesleri arasında dağları tepeleri aşar, hayatta kalmaya çalışır. Bu süreçteki en yakın dostları ise onu saklayan doğa ve onunla birlikte saklanan zaman zaman onu tehlikelere karşı uyaran hayvanlardır.. İzmir’de ki dayısının yanına gitmeye çalışır. Kürtçe’de Jîn kelimesi kadın ve ya hayat anlamına geliyor. Bu anlam ayrımı i harfinin üzerindeki inceltme işareti. Jîn aynı

Bu boncuklardan örülü örtülerin her biri ise QR kodu (quick response - çabuk tepki Kodu) içeriyor. Bu QR kodlarda yer alan siyah beyaz pikseller Göktan’ın boncuklarında gizlenmiş. Pikseller ve boncukar arasında bir geçit yaratıyor Göktan ve her boncuk piksele, her cinayet bir sayıya dönüşüyor ve bilgisayar ekranına yansıyarak “şiddetten ölen kadınlar için bir dijital anıt”a dönüşüyor. Boylu boyunca tavandan asılı duran boncuk bebek anahtarlıklardan sonra galerinin girişinde küçük bir odada, bir bilgisayar ekranında kadın cinayeti verilerini görüyorsunuz. 2013’ten başlayarak 2008’e doğru öldürülen kadınların hikayelerine tanık oluyorsunuz. Her boncuk piksele, her cinayet bir sayıya dönüşüyor. Gerçek ile sanal buluşuyor Sayaç sergisinde. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun yaptığı veri

ÖLEN KADINLAR ANITLAŞIYOR Göktan oluşturduğu anıtı şöyle tarifliyor: “Pek çok ögenin biraraya gelmesiyle anıtsallaşan Sayaç’ ta, sayılar isme dönüşüyor; isimler de yan yana gelip anıtsallaşıyor.Güncelleniyor, arşiv oluşturuyor, bellek yaratıyor ve linklere bağlanıyor” diyerek anıtın amacını açıklıyor; “Kendi varlık sebebini yok etmek” olarak açıklıyor ve ekliyor: “Önlenemeyen, durdurulamayan bir şiddet dalgasında hayat bulan anıt, şiddetin sona ermesi için bir mesaj taşıyor. Anıt öldüğünde ve kadınlar yaşadığında anıt, amacına ulaşmış olacak.” Cda-Projects’in ev sahipliği yaptığı “Sayaç” sergisini, Mısır Apartmanı’nda 27 Nisan 2013 tarihine kadar görebilirsiniz.

Zeren Göktan kimdir?

1975’te Ankara’da doğan sanatçı Kadir Has Üniversitesi İletişim Tasarım Bölümü’nde öğretim görevlisidir. “Ekmek Kuşağı”ve “İç-sel” isimli kişisel sergiler açmıştır. İdil Elveriş ile birlikte hazırladığı “Hepimiz Gönüllüyüz” adlı video çalışması ile yurtiçi ve yurtdışı sergilerde yer almıştır. 2009’da “İ-adeyi Ziyaret” projesine katılmıştır.

Reha Erdem’in baş karakteri bir masal kahramanı olarak betimlediği filmde 17 yaşında bir gerilla olan Jîn’in yolculuğunu anlatıyor.

Yalnız gezegen Yönetmen: Julia Loktev Oyuncular: Gael García Bernal, Hani Furstenberg Tür: gerİlİm

31. İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale kazanan filmde evli bir çiftin Gürcistan ormanlarında başından geçenleri anlatıyor.

aşk kırmızı Yönetmen: Osman Sınav Oyuncular: Nurgül Yeşilçay, Tayanç Ayaydın, Ezgi Asaroğlu Tür: romantİk, dram

Yaptıklarıyla gündemde kalmaya devam eden Osman Sınav’ın yeni filminde bu sefer 3 kişilik bir aşkın mümkünlüğü sorgulanıyor.

Neruda’nın Mezarı Açılıyor

Dünya prömiyeri 63. Berlin Film Festivali’nde gerçekleştiren Jîn, Altın Portakal ödüllü Reha Erdem’in 17 yaşındaki genç bir kızın hikayesini anlattığı son filmi olarak beyazperdede.

Jîn zamanda filmin kadın gerillasının da adı. Filmin birçok hatası ve eksiğini de görmezden gelmek olmaz. Jîn’in örgütten niye kaçtığını film boyunca öğrenemiyoruz. Bu bile en baştan seyirci ile Jîn arasına bir mesafe koyuyor. Ancak devamında izleyici, hayvanlara ve insanlara yardım eden, ekmeğini yarı yarıya bölüşen Jîn’in ardı sıra gidebiliyor. Karakterlerle ilgili bir diğer sorun ise ara karakterlerin olmaması. Jîn’de iyiler iyi, kötüler ise salt kötüdür. Jîn dağdan indikten sonra kendisini taciz eden erkeklerin hepsinin şiveli konuşuyor olması da bir önyargıyı ortaya koyuyor. Genç kadını taciz eden erkeklerin hepsi bu şiveli konuşmalardan da anlaşılacağı

HAFTANIN AJANDASI

çalışmasından faydalanan Göktan, Türkiye’de var olan kadın cinayetlerine dikkat çekiyor.

İşlerimi kurgularken farklı alanların içiçe geçmesini ve birbirlerinden beklenmiyecek bir biçimde beslenmesini seviyorum. Sergi alanı antik mısır kefen örtülerden ilhamını alıyor, bizden binlerce yıl önce yapılmış bu boncuk örtüleri tasarlarken, bizim kültürümüzde olan hapishane örgülerinde ki dilden faydalandım. Hapishane boncuk işleri kendi içinde bir tarz, ilhamını hapis halinde olmaktan alıyor. O atmosferden çıkıyor bu işler. Kadınlarda cinayete kurban giderken bir hapis halinden bahsetmemiz mümkün. Bir çok önlem alınmasına rağmen cinayetler durmuyor. Koca bir ülkenin içinde hissedilen bir hapis hali. Hergün kadınlar öldürülüyor, her gün bir boncuk ipe diziliyor ve yan yana geliyor, kefen örtüler oluşuyor. Örtüler bizi güncellenen bir sayaç’a yönlendiriyor. Böylelikle durumun aciliyetine işaret ediyor.

Jîn Yönetmen: reha erdem Oyuncular: Onur Ünsal, Deniz Hasgüler, Sabahattin Yakut tür: dram

Yönetmen: Reha Erdem Oyuncular: Deniz Hasgüler, Onur Ünsal, Sabahattin Yakut, Yıldırım Şimşek üzere Kürt erkekler. Jîn bir açıdan kadınların yaşadığı sorunları ortaya koyuyor ancak diğer yandan bunun sebebi olan erkekleri belli bir etnik kimliğe ait olarak göstermesi filmin yanlışlarından. Balıkesir’de çekilmiş olması filmin gerçekçiliğini örtüyor. Maalesef bu sebeple film Doğu bölgesinin atmosferini yansıtamıyor. Jîn politik bir film değil. Ancak seçtiği konu ile politik bir güce sahip olu-

yor. Savaşın insanları, doğayı, hayvanları nasıl tahrip ettiğini, yaşam hakkı ihlallerini açıkça ortaya koyuyor. Her şeye rağmen yönetmenin kendisinin de dediği gibi büyük bir trajedi masal formunda anlatılmış. Jîn, Erdem’in belki en iyi filmi değil ama uzun süresine rağmen kendini izlettiren ve en önemlisi direnen bir kadın hikayesi anlattığı için bile izlenmeye değer.

Pablo Neruda’nın ölümüne ilişkin soruşturma kapsamında, Şili’li şairin kemikleri mezarından çıkarılmaya hazırlanıyor. Sosyalist Cumhurbaşkanı Salvador Allende hükümetine karşı 1973 yılında darbe yapan diktatör General Augusto Pinochet’nin başa geçmesinden yalnızca 12 gün sonra ölü bulunan şair Pablo Neruda’nın bu zamana kadar mide kanserinden öldüğü sanılırken, Neruda’nın eski şoförü Manuel Araya Osorio’nun ölüm sebebi olarak ortaya attığı zehirlenme iddiası üzerine 2011 yılında Şili makamlarının açtığı soruşturmada sona gelindi. Neruda’nın kemikleri üzerindeki toksikoloji testleri Arjantinli ve İspanyol uzmanla tarafından, Uluslararası Kızılhaç’tan bir gözlemci heyetinin huzurunda gerçekleşecek. YARIN KÜLTÜR-SANAT

Filmmor Kadın Filmleri

Elif Karadayı sergisi

Venedik Taciri Pera’da

İstanbul’da 16 Mart’tan 23 Mart’a kadar sürecek olan 11. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali’nin gösterimleri Fransız Kültür Merkezi, İstanbul Modern ve Goethe Enstitüsünde sinemaseverlerle buluşacak.

Pop Art’ın Türkiye’deki başarılı temsilcilerinden Elif Karadayı’nın şaşırtıcı portreler serisi “Maaile” ile 30 Mart’a kadar Maçka G-Mall Galeri G-art’ta olacak. Pazar ve Pazartesi hariç her gün 11:00- 19:00 saatleri arasında gezilebilicek.

Shakespeare’in ünlü eseri Devlet Tiyatroları tarafından Erhan Gökgücü’nün yönetmenliğinde perdeye aktarılırken müziklerini Can Atilla’ya emanet edilmiş. Oyun, 24 Mart saat 20:00’da Tiyatro Pera’da izlenebilecek.


15 TOPLUM

20 Mart 2013

Böbrek de satışa çıktı

HALKIN KÜRSÜSÜ

Maddi güçlükler içinde olan insanların, organlarını satmak için internete verdiği ilanlar gün geçtikçe artıyor. Türkiye, dünyanın 17. ekonomisi olduğunu gösteriyor ama içeride yaşanan olaylar pek de iç açıcı görünmüyor. Böbrek satış rakamları işin vehametini ortaya çıkartıyor. Çünkü ekonomik kriz yurttaşlara organlarını sattırıyor. yarın TOPLUM rıfat çapar

Türk Böbrek Vakfı rakamları da çok ürkütücü. Ülkemizde organ bekleyen hasta sayısı her geçen gün hızla artıyor. Buna karşın organ bağışı yeterli olmadığı için birçok hasta makinelere bağlı yaşıyor, kimi de organ nakli yaptırmak için sıra beklerken yaşamını yitiriyor. Türkiye’deki verilere göre 70 bine yakın hasta kronik böbrek yetmezliği sorunu yaşıyor ve diyalize gidiyor. Bu rakamların 2015’te 100 binleri bulacağı tahmin ediliyor. İnternetten böbrek satışı Ülkemizde 20 bine yakın kişi böbrek, yaklaşık 1800 kişi karaciğer, 280 kişi kalp, 213 kişi pankreas, 17 kişi akciğer ve 2 kişi de ince bağırsak nakli olmak için bekliyor. Ancak madalyonun diğer yüzündeki acı tablo, başka bir gerçeği ortaya koyuyor. O da geçim sıkıntısı ve diğer sebeplerden dolayı böbreğini satmak isteyenler. Bu kişiler internet üzerinden alıcı buluyorlar. 15-20 bin TL karşılığında böbreğini satan binlerce hasta varken, bu rakam 260 bin

Bu hafta İstanbul’da ayakkabı ve lostra salonu işleten Ahmet Kırış’ı konuk ettik. Ah ları met Kırış bize işiyle ilgili yaşadığı sıkıntı uz ve ayakkabı tamirciliğinin sağlığa olums etkilerini anlattı.

liraya kadar çıkıyor. İşte bu tarz ilanları internette görmek de mümkün. Şu yüzden,bu yüzden gibi mazeretlerle organlarından vazgeçen insanlar genellikle yatalak hastalar. Geride kalan yakınlarına güzel bir yaşam bırakmak adına fedakarlıkta bulunuyorlar. Yalnızca yatalak hastalar değil, sağlam gençlerin bile “50.000 dolara böbreğimi satmak istiyorum” ilanları oldukça fazla... Zengin

hastaların bir böbreğe 350.000 dolar fiyat teklif ettiği çok sık rastlanan bir durum. Organını satanların sayısı gittikçe artıyor Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk, organ bağışı hakkında da değerlendirmelerde bulundu. Kendilerinin bu konuda çalışmalarının olmasına rağmen organ satımının önüne geçemediklerini belirtti. Türk Böbrek Vakfı başka-

nı Timur Erk organ bağışları ile ilgili şunları kaydetti: “Organ bağışı konusunda son derece sıkı çalışmalar yürüterek bir bilinç yaratmayı hedeflesek de organlarını satmak için başvuranların sayısını düşüremiyoruz. Televizyon kanallarında yayınlamaya başlayan ve organ bağışlarına vurgu yapan, ‘Beni Bağışlayın’ kamu spotu, organ bağışı konusunda başvuruları arttırdı.

70 yıldır demir dövüyor

Manisa’nın Sarıgöl İlçesi’nde yaşayan 83 yaşındaki demirci ustası Hasan Oruç, ilerlemiş yaşına rağmen çalışmaya devam ederek, gençlere örnek oluyor. 13 yaşında başladığı ve 70 yıldır severek yaptığı demircilik mesleğinde çok sayıda çırak yetiştiren Hasan Oruç, şimdi 58 yaşındaki oğlu Ali Oruç ile çalışıyor. İki yıl önce Manisa’da yılın esnafı seçilerek ahilik cübbesi giydiğini belirten Hasan Oruç, “Kürek, balta, nacak, pulluk, çapa, kazma, maşa, tütün dikim aleti gibi çeşitli araç ve gereçleri yaptım. Ancak elim ayağım tutmazsa işimi bırakırım” dedi. YARIN toplum

Dik oturun sırtınız ağrımasın

Sırt ve boyun ağrılarının altında yatan birçok sebep olduğunu söyleyen Murat Doğan, “Bu ağrıların altında yatan birçok neden vardır. Bunlar özellikle boyun sırt ve bel ağrılarına yol açabiliyor ama sabit kalmak kas spazmı dediğimiz kas gerginliğini artırıyor. Buna bağlı olarak özellikle boyunda ve sırtta

adale spazmı, adale kasılmaları ortaya çıkıyor. Bu da günlük iş yaşamını etkiliyor. Özellikle iş ortamında oturduğumuz koltuk, koltuğun bilgisayara olan mesafesi, klimalı ortam olup olmaması, sıcak soğuk farkının olup olmaması, bunların hepsi kas spazmlarını, boyun ağrılarını artıran nedenlerdir” şeklinde konuştu. YARIN toplum

Sağlığımızı kaybediyoruz

iniz? Bize kendiniz hakkında bilgi verir mis kkabı ve Lostra 1986’dan beri İstanbul’da İşbilen Aya çalışıyoruz. YaSalonu’nu işletiyorum. Burada iki kişi maya mecburum. şımın ilerlemesine rağmen bu işi yap or. Bildiğim başka Geçim sıkıntısı insana her şeyi yaptırıy ttik. bir iş de yok. Ömrümüzü burada tüke İşinizin iyi tarafları nelerdir? mez. Ama en azınİşimin pekiyi bir tarafı olduğu söylene izin patronuyuz. dan kimseye muhtaç değiliz. Kendi işim ancımız iyi. Müşterilerimiz sabit, hiç değişmiyor. Kaz İşinizin kötü tarafları nelerdir? ndan çok rahatsız Bu işin en kötü tarafı ayakkabı kokusu a kokusu olsun oluyoruz. Ayakkabı kokusu olsun, boy nlar tuvalete girsağlığımızı olumsuz yönde etkiliyor. İnsa tamir etmemizi diği ayakkabısını bizim önümüze getirip burada. Dayanılır istiyorlar. Her türlü kokuyu çekiyoruz ü yapmaya mecbir koku değil. Ama ne yapalım her türl dolaşıyor her yeri buruz. Ayrıca dışarıda köpek sürüleri bokuna bastığı pisletiyorlar. Affedersin müşteri köpek emizi istiyor. etm ir ayakkabısını bize getiriyor. Bizden tam Bu iş hiç temiz değil bir kere. iz? Son olarak bize ne söylemek istersin na baktığımızda Şunu söylemek isterim. İş dünyası haline geldi. Bu Türkiye’ye dışarıdan göç alan bir ülke lemez hale getirdi. da kaçak işçi çalıştırmanın önüne geçi etkiliyor. AyakHaksız rekabet koşulları birçok sektörü işçi çalıştıran işletkabı sektörü de bunlardan biri. Kaçak ncını düşürüyor. meler daha ucuza tamir yapıp senin kaza Küçük esnaf daha da küçülüyor.

Hazırlayan Eda Derya Toper

1937 21 Mart

Muğla’da yüz yıllık bal bulundu Muğla’nın Marmaris İlçesi’nde evin bodrumunda 100 yıllık bal bulundu. Bayır köyünde hediyelik eşya ve bal dükkanı bulunan Vural, bulmuş olduğu küpü incelediğinde küpün içerisinde günümüze kadar gelen hakiki kara kovan balı olduğunu keşfetti.Vural, “Babamızdan miras kalan arıcılık mesleğini yıllardır yapmaktayım, ilk defa böyle bir durumla karşılaşıyorum. Ülkemizde son zamanlarda merdiven altı imalat sahte bal furyası almış başını gidiyor-

ken, küpün içerisinde bulmuş olduğumuz bal yüz yıl geçmesine rağmen hiç bozulmamış bir şekilde günümüze kadar ulaşmıştır. Televizyonlarda sürekli gerçek hakiki bal diye millete glikozdan üretilen sahte bal satıyorlar. Köylünün ürettiği ürünlere tüketicilerimiz güvensin bizim ürünlerimizde kesinlikle katkı maddesi yoktur, ürünlerimizi alıp gönül rahatlığı ile tüketebilirler” dedi. YARIN toplum

Bir doktora 592 hasta düşüyor

Türk Sağlık-Sen tarafından hazırlanan, doktor istihdamı araştırması yayınlandı. Araştırmaya göre; Türkiye’de toplam 126 bin 29 doktor çalışıyor. Bu doktorların 66 bin 64’ü uzman, 39 bin 712’si pratisyen ve 20 bin 253’ü asistan olarak görev yapıyor. Doktorların 73 bin 382’si Sağlık Bakanlığı’nda, 26 bin 388’i üniversitelerde ve 26 bin 259’u ise özel sektörde çalışıyor. Türkiye’de bir doktora 592 kişi düşüyor. Sadece Sağlık Bakanlığı’ndaki görevli doktorlar dikkate alındığında bir doktor bin 18 kişiye bakmak durumunda kalıyor. YARIN toplum

‘’Dersim İsyanı’’ başladı Tunceli’de “Dersim İsyanı’’ başladı. Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından harekât düzenlendi. Harekât neticesinde bölgede yaşayan 13 binden fazla insan ile 199 asker öldü, 12 bin insan zorunlu göçe tabi tutuldu.

21

Mart 1995

Newroz resmen kutlandı Newroz Bayramı ilk kez resmen kutlandı. Bu bayram ile Kürtler çoğunlukla şehir dışındaki bölgelerde bir araya gelir ve gelmekte olan ilkbaharı kutlarlar.

24

Mart 1978

Doğan Öz öldürüldü Ankara Cumhuriyet Savcı Yardımcısı Doğan Öz, sabah aracına bindikten sonra evinin önünde öldürüldü.

26

Mart 1995

Maden göçüğünde 37 işçi öldü Yozgat Sorgun’da özel bir şirkete ait kömür ocağında grizu patlaması sonucu 37 işçi öldü, 10 işçi yaralandı.

25

Mart 1999

türkiye resmen savaşa girdi Sırbistan, NATO’ya savaş ilan edip, Birleşmiş Milletler’e bildirince, NATO üyesi Türkiye de bu ülkeyle resmen savaşa girmiş oldu.


İstediğin rengi elde et Color Picker, etrafınızdaki nesnelerin rengini tarayabilen ve bu renkte çizim yapabilmenizi sağlayan ilginç bir kalem. Kalemin üst kısmındaki renk sensörünü istediğiniz

nesneye doğru tutup tarama butonuna bastığınızda sensör rengi belirliyor. Kalemin içerisinde bulunan mürekkepleri karıştırarak belirlenen renge ulaşıyor. YARIn toplum

İki takım iki çeyrek final Şu dönemlerde Türkiye futbolu tarihsel dönemlerini geçiriyor. Galatasaray, UEFA Dünya Şampiyonlar Ligi’nde oynarken diğer yandan da Fenerbahçe,UEFA Avrupa Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final heyecanı yaşıyor. Galatasaray İspanya takımı Real Madrid’le eşleşirken Fenerbahçe de İtalya takımı S. S. Lazio ile eşleşti. Kıyasıya mücadele bundan sonra başlayacak. istanbul berna dülger

Microsoft, MSN’e erişimi kısıtlıyor. Firma, uygulamanın 300 milyon kullanıcısını, 8 Nisan’a kadar Skype’a yönlendirecek. Son yıllarda önemini yitiren, bir zamanlarsa hayatımızın olmazsa olmazı sayılan, MSN internet çöplüğünde yerini alacak.

Türkiye’nin en çok konuşulan spor dalı, futbol. Bu yıl yaşanan çeyrek final heyecanı da taraftarların tam istediği gibi. Galatasaray Şampiyonlar Ligi’nde yeniden eşleştiği Real Madrid’e karşı sıkı bir hazırlık içinde, 3 nisan 2013 tarihinde gerçekleşecek maç çarşıda pazarda her yerde duyabileceğimiz bir diyalog haline geldi. Söz konusu başarı böyle büyük olunca var olan ilgi, daha da büyük başarılara evrilmeyi bekliyor. Fenerbahçe ise daha önce de çok kez yaşadığı Avrupa Şampiyonası’nda başarıyı hedefliyor. Galatasaray da Dünya şampiyonlar Ligi’nde oynuyor olunca Fenerbahçe için başarı muhakkak elde edilmesi gerekir hale geldi. Gol peşinde iki futbolcu Kura UEFA’nın merkezinde çekildiğinde Real Madrid için Galatasaray’ın kolay bir rakip olduğu söylendi fakat Real Madrid teknik adamı buna şiddetle karşı çıktı ve “Bunu söylemek için futboldan anlamıyor olmak lazım” dedi. Galatasaray’ın çok iyi oyuncuları olduğunu ifade ederken 2001 yılında oynanan Dünya Şampiyonlar Ligi maçlarına da gönderme yaptı. 2001 yılında Galatasaray evinde Real Madrid’i 3-2 yendi. Deplasmanda

18SORU egemen erdoğan

yaptığı maçta ise 3-0 yenildi. Ayrıca bu karşılaşma ligin en fazla gol atan iki oyuncusunu da bir araya getiriyor. 8’er golle Real Madrid de Ronalda ile Galatasaray da Burak da karşı karşıya gelecek. Daha kısa süre oyunda kalması sebebi ile Burak şu anda birinci sırayı alıyor. Fenerbahçe taraftarları suskun Fenerbahçe kuradan memnun ama S.S. Lazio da bir o kadar umutlu. Eskiden Samsunspor Teknik adamlığını

yapan şimdiki S.S. Lazio teknik adamı kura ile ilgili “yenilmez değil” yorumunu yaptı. Türkiye takımlarının kendi sahalarında iyi oyun çıkarırken taraftar baskısını hissetmedikleri için deplasmanda başarısız olduklarını söyledi. Bundan önceki yıllarda Fenerbahçe taraftarı Avrupa Şampiyonası için çok hareketli olurken bu yıl durgun. Yine de sahalarda var güç-

Tanrı Parçacığı bulundu

öğrenci - İstanbul

1. En sevdiğiniz erdem? Dürüstlük 2. Başlıca özelliğiniz? Paylaşımcı olma 3. Mutluluk nedir? İstediğine ulaşmak 4. Mutsuzluk nedir? Sevdiklerimden ayrı kalmak 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Sigara içmek 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Yalan söylemek 7. En sevmediğiniz şey? Sözümün kesilmesi 8. En sevmediğiniz kişiler? Faşistler 9. En sevdiğiniz iş? Gezmek 10. En sevdiğiniz şair? Nazım Hikmet 11. En sevdiğiniz yazar? Fakir Baykurt 12. Kahramanınız? Deniz Gezmiş 13. Kadın kahramanınız? Annem 14. En sevdiğiniz çiçek? Papatya 15. En sevdiğiniz renk? Kırmızı 16. En sevdiğiniz yemek? Kuru fasulye 17. En sevdiğiniz düstur? İyilik yap denize at 18. En sevdiğiniz söz? Üzümünü ye bağını sorma

MSN tarih oluyor

ODTÜ Fen Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Bilge Demirköz, kendisinin de görev yaptığı Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’nden (CERN) yapılan ‘’Tanrı parçacığının varlığından emin olunduğu’’ açıklaması ile ilgili konuştu. Profesör Higgs’in teorisi bir düzey kanıtlandı. Fakat ortaya çıkan bilgiler daha çok soru doğuruyor. Bu kanıtların da yardımıyla 2 sene ara verilmiş olmasına rağmen çalışmalar daha da ilerleyecek. YARIn toplum

Bilinmeyen Barbie’ler leriyle şüphesiz takımlarının yanında olacaklar.

Barbie’nin hep satılan çıtı pıtı kızlarının dışında da bebekleri var. Zombi bebek, vampir bebek, hamile bebek, tekerlekli sandalyedeki bebek. Bizim sizin için seçtiğimiz ise obeziteyle savaş için üretilen, çocuklarda bilinç amaçlayan obez Barbie.

Samsung Galaxy 4S’i tanıttı Samsung yol arkadaşı olması iddiası ile çıkardığı yeni telefonunu piyasaya tanıttı. Galaksi 4S şimdiye kadar piyasada bulunan telefonların hepsinin birleştirilmiş ve üzerine yeni özellikler eklenmiş hali. Tanıtımdaki en spesifik şeylerden biri ise telefonun kullanıcısını tanıması üzerineydi. Samsung 4S, kullanıcı neyi sever, ne kullanır, ne yapması gerekir bunları belirleyerek gerekli uyarılarda bulunuyor. Ayrıca bu telefon göz takibi yapıyor. Akıllı kaydırma teknolojisi ile göz hareketi ile ekran hareketi kontrol edilebiliyor. YARIn toplum

Eve gelen ultrason

Duck Young Kong’un tasarımı bu cihaz ile ultrason için hastaneye gitmenize gerek yok. Yuvarlak bu cihazı ortadan ikiye ayırıyorsunuz, bir tanesini karnınıza bir diğerini de kulağınıza koyduğunuzda bebeğinizle iletişim halinde olabiliyorsunuz.

Çin kar ve buz festivali

Süt kardeşler evlenemeyecek Süt Bankası Yasası’nda düzenlemeler yapıldı. Yeni değişikliklere göre süt veren annenin çocukları ile süt alan çocuklar tanıştırılacak. Her beş yılda bir görüşmeleri devlet tarafından sağlanacak. Bu bilgiler nüfus cüzdanına işlenecek, süt kardeşler evlenemeyecek. Ayrıca süt alacak çocuklar Müslüman olcak. Eğer farklı inançlardan kimselerin de sütünü alabilmesini isterse anne yazılı bir dilekçe ile bunu bildirecek. YARIn toplum


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.